İnönü Ansiklopedisi / Türk Ansiklopedisi (cilt 9)

Citation preview

•..,.

TURK •





ANSIKLOPEDISl CiLT IX

ANKARA

1958

-

MAARiF

BASIMEVl

ANSİKLOPEDISI MERKEZ HEYETI

TORK

GENEL

BAŞ

RE DA K TÖRL ER:

Perihan .

HARITA İŞLERI:

SEK RETE R:

REDAKTÖR

:

Avni YUKARUÇ A. DiLAÇAR

ÇELEBİ, Dr. ]anos ECKMANN, Refik EPİKMAN, B e ıi r GÖ�ÜŞ, KATO�LU, Vedat ÖRS, Ahmet SEVİNÇ,

Naımk

Fazıla AKBAL, Mazhar YURDERİ.

FOTOCRAF İ Ş LE R I : Öğretici F i liml er Merkezi.

DOKUZUNCU CİLTTE YAZlLARI Dr. H.

Fıkret AKA, Abdullah AKER, Cemal ALPMAN,

Prof.

Dr. Sinasi ALTINDAG, Yük. Zir. Müh. Muzaffer ATİ K, Prof. Dr. Haydar BAGDA, Doç. Dr. Bahattin

BA YSAL, Ahmet BEL LER, Fazı i BENGİSU, Ali Himmet BERKİ. Ord. Prof. Dr. K a d ri BİLGEMRE, Prof. Pe rt ev BORATA V, Faruk ÇAYLI, Perihan ÇELE Bİ, Gv. Dlg. Kd Yzb. Z a r i f ÇETİNDAG, Saip D EVELİ, A. DİLAÇAR, P ro f. Dr. Muhittin DİLEMRE, Doç. Dr. Sabri DİLMEN, K. Nami DURU, Abdullah DURUKAL, Rüstem DUYURAN, Dr. Janos ECKMANN, Refik EPİKMAN, Doç. Dr. Eni s ERDiK. Semih E RHAN, İzzet E RKSAL, Doç. Dr. Adnan ERZİ, Doç. Dr. Semavi EYİCE, Beşir GÖGÜŞ, Doç. Abdülbaki GÖLPI NARLI, Prof. N u s re t HIZIR, Selma İNAL, Abdülkadir İNAN, Ziya İS HAN, Prof. Dr. Reşat İZBIRAK, Ru�en KAM, Prof. Enver Zı-

BULUNANLAR

ya KARAL, Doç. Dr. Kamil KARAMANOGLU, Mete KARGALIK, Alaeddin KOLDAG, Yük. İn�. Müh. Muhit­ tin KULİN, Dr. Ihrahim KUTKAN, İbrahim KUTLUK, Kemal Edip KÜRKÇÜOGLU, Fevzi M İ K EL AY, Afif OBAY, Prof. Dr. Sa bi h OKfAY, Doç. Dr. Dilhan ÖGE, Pr o f. Yaşar ÖNEN, Vedat ÖRS, Kenan ÖZBEL, İbrahim ÖZGENTAŞ, Me h m e t Emin RESÜLZADE, Ferruh SANIR, Necmi SAR I . Ahmet SEVİNÇ, Doç. Dr. Samim SINAN­ OGLU, Cevdet Ku dre t SOLOK, Kamil SU, K. Sah i r SUNAR, Doç. Dr. Faruk SU M ER , Rüştü SARDAG, Yük. Kim. Müh. Dr. Şahap TOPÇUOGLU, Dr. Fethi TEVETOGLU, P. Kd. Bnb. Naki TULGAR, Doç. Dr. Şerafettİn TURAN, İsmai l UGUZ, İsmail ULÇUGÜR, Faik Re�it UNAT, Dr. Su&\'i YALVAÇ, Halil BcdH YÖ­ NETGEN, Fethi YÜCEL.

B BUZUL DEV Rİ ( Fr. Feriode glariaire, eski terim :

Cuınt:ldiye Devri , Glasyal Devir) , yeryüzünün birçok bölge­ lerinin buzullarla örtülmü� bu lur.duğu j eoloj i devirleri . Yeryuvarlağı tarihinde büyük buzullaşma ların şu devirlerde olduğu anlaşı lmıştı r : ı. Prekaınbrien forma syonda görülen izler ( mesela : Kuzey Amerikanın Tillit a d ı verilen k alın ve yer yer çizikieri bulunan buzul tortulları ) , 2. Ka mb ri yum ( Grönland, İskandinavya, Sibirv a , Çin, H i n d is ta n , Kuzey Amerika ) , 3. Pe rm o · Karbon (Güney karaları) , 4. Dör­ düncü Zaman (Avrupa, Kuzey A merı ka) daki buzullaşmalar. Bu arada başka d evi r l e rd e de küçük ölçüde buzullaşmalar olduğu ortaya konmuştur. Buzulların geniş bölgelere yayıldığı d üşün c e si , 1802 de ilk defa olarak John Playfair tarafından, Alplerin ya­ pısında y e r tutan kültelerin, sapkın ka y ala r halinde, İsviçre Jurasında görülmü� olmasına dayanı l•rak, i leri sürülmiştür. Alplerin, geniş ölçüdeki buzu llaşması, sonraları bilhassa J. de Charpentier, Agassiz, Desor tarafı ndan açıklanmıştır. Buzulların zaman zaman y ayılmalarının ve geniş böl­ geleri kaplamalarının başlıca delilleri, buzultaşlar (çok va­ kit çizik çakıliarta karısık killi buzultaşlar) , setler teşkil eden mo renl er . hörgüçk aya (drumlin) lar adı verilen buzul­ taş tep�leri, sapkın kayalar, taşlar üzerindeki buzul çizik­ Jeri, b u z y ala k la r ı, buzul sularının oydukları burgaç çukur­ luklarıdır. Eski buzul yayılma alanları bun ların görülmesiy­ le tespit edilmektedir. Avrıca, buzulisrdan önceki V biçim­ li akarsu vadi l erinin buzul oymasiyle U b i çim i n e girmiş bulunduju, kol vadi lerin ana v i di ye basamak larla indıği, vidilerin yer yer birer çıkıntı i le birbiıinden a y r ı l d ı ğ ı da bu deliller arasında yer tutar. Yine bu devirde, buzulların eriyen bölümlerind·en doğan derelerle bu zulu şlar yığının­ dan çakıl, kum ve daha ince parçacıklar taşınmış ve ileri­ de büyüklükleri sırasına göre birikerek buzul çevresindeki birikinci düzlüklerini ( sander adı verilen düzlü k l e r ) mey­ dana getirmiş yahut göllere taşınarak buralarda yığılmışlar­ d ı r. Bu g"bi durgun sular i çinde yazın iri taş parçaları, güzün ince parçalar birikmiş, kışın ise tortul lanma olayı duraklamışrır. İşte böylece yıllık tabfikalar teşekkül etmiş, bu tabakal arın sayılmasiyle de jeoloj i devrinin yıl olarak uıunluğu ölçülmeğe çalışılmıştır. ( Mesela : Bu yolla yı lları h�saplıyan G. de Geer, Avtupanın kuzey bölgeletini ört­ müş bulunan i�buzulun, 12 000 yıl önce İsv e ç in gün ey ucunda b u l und u ğ u nu ortaya koymuştur. ) Bu arada buzul­ taş yığ ı n lar i y l e sander düzlükterindeki ince parçalar ( toz. lar), rüzgirlarla uzaklara savrulmuş, bunlar buzulsuz yer­ lerde kalın lös tabakalarını meydana getirecek Ş(ki lde tor­ tul lanmışlardır. Son B. D. i çinde kuzey y a rımküı e si karala­ rı kalın içbuzullarla örtülmüştür : Kuzey Amerikada buz lar, bugünkü St. Louis şehrinin bulunduğu yere ve Ohio ırına­ ğına kadar sokulmuş, Avrupadakinden üç dda daha geni� yerleri kaplaınışnr. Kuzey Asyada güneye doğru satkan çok kalın buz kütleleri, g üneyden kuzeye doğru akan uroaklann yolunu tıkamı�tır. Avrupada ise, yine kuzeyden gelen ve oldukça

geniş yerler kaplıyan içbuzullarla Oıta Avrupa dajları ve Alplerde belirmi� bulunan buzulla�malar görülür. Bu sı rada Türk i y ed e buzullar, zamanımızın başlıca yüksek dağlarında (Cilo, Sat, Erciyeş, Süphan dağları, Ala­ dağ, Kaçkar dağı, Ağrı dağı ) yer kaplamı�, erimezkar sını­ rı bugünkünden 800 1 000 m daha a�ağılara inmiştir. Buzuluş yığıntı alanları arasında yer yer başka ıklim şartları altında meydana gelmiş ve B. D. n e ait olmıyan biıtakım tabakalar da vardır ki, bunlar buzularası devri ( İ ntetg las y a l Devir) tortullarıdır. Bunlaıın yardımİyle bit kaç B. D. a y ı rd et m ek mümkün olmuş, bu devirler türlü bölge­ letde ba�ka ba�kı. adlandırılmışıır. Bu arada Dötdüncü Za­ manda tek buzullaşma ( monoglasyalizın) yı kabul eden ler (bunlar arasında bilhassa Alman j eologu Richard lepsius vardır) yanında, çok buzul la�ma (poliglasyalizm) yı kabul ve ispat etmiş bulunanların görüşü kuvveıli yer tutmu�. böylece buzullarla örtülü B. D. leri ile bitki örtüsünün ge­ niş y e r tuttuğu buzularası de vi r leri ni n bi ı biri ardından gel­ diği oıtaya konmuştur. Bu son g öt ü ş e göre, Dördüncü Za­ man B. D. lerinin Kuzey Amerika, Kuzey Avrupa ve A l p­ lerdeki d evi rler i yle a d ları ve süreleri aıağıdaki cetvelde toplu olarak gösterilmiştir : ·

1

Kuzey Amerika =====o==

Nebraskan ( J er s e yan ) Kan sa s ı l l lin ni a n



n

consin

Bu zamandan

Ku zey Av r upa

Alpler

beri geçen yıl say ı sı

===-·----

--- ---

543 000 592 000 GünE Mindel 429 0( o . 478 000 Ri ss 183 000 306 000 •

E Ister

S aa le



W ür m

Vistül

ı 21 000

_:244 000

Asıl B. D. lerinin aıkasrndan, bazı yeni ilerlcme ve geri çekilme safhaları da ken dini göstetmiştir. Tersiyer

bitki ve hayvan topluluk ları, buzu lhrla önülmüş bulunan bölgelerde geti lemiş, silinmiş. birçok tü rler ortadan kalk­ mıştır. Buzulların gerilemesi ( eriyerek çekilmesi ) sırasında ise, evvelce bucalardan buzsuz yeriete doğıu çekilmiş bu­ lunan canlılar, çok vakit özelliklerini baylı değiştiteHk, bu çıplak laşmış yerlere d oğ ru yeniden sokulmuşlardır. Bir­ biri ardından gelen bitki ve hayvanlar, k i l , � istl e karı�ık k ömür, tuıba v. b. baraklık ve göl tortullan arasında fo­ silleşmi$ halde kalmışlardır ( mamut, gergcdan , ren geyiği, misk öküzü, kutup t i l k i si ) . Çiçektozları, gür bir bitki öıtüsünün, bilhassa orm anların, ürtmesine yol açmıştır. İ lk insan izleri, M i n d el Riss buzularası devrinden itibare n b i l in mekt edi r. Bu devirlerde kalın içbuzulları meydana geti ren kan hale geçmiş su lar, dünya denizinden alındığından, o zaman­ larda denizyüzü alçalmıştır. Bunun sonucu olarak, bug ün ­ kü az derin denizletin (pek sığ denizieti n ) bulunduğu yeıler kuru ( sular d ı şın d a ) kalmıştır. En e ski medeniyet­ lerden bir kısmı, bugün sular a ltın da kalmış bulunan bu .





.

2

BUZUL DE.VRİ

-

BUZULARASI

çukurelierde geli�miş, su yüzünün gittikçe yükselmesiyle bunlar, bucalardan gerilere çekilmi�lerdir. Yine bu kalın buz örtüleri, bulunduklan yerler üzerine o derec e ağırlık yapmışlardır ki, buzla kaplı olan bu bölgelerde çökmeler belirmiştir. Buz kütlelerinin eriyerek ortadan kalkmaların­ dan sonra, buraları yükselmeje başlamıştır. İskandinavya ve Kuzey Amerikada, eski buz yığınlarının bulunduğu yer­ ler bugün de yükselmektedirler ( mesela : Boıni körfezinin iç bölümünde yılda ı cm kadar yükseliş) . Bu yükselmeler, kenar bölgelerde ( mesela : Büyük göller) bazı değişiklikle­ r e sebebolmuştur. Denize yakın ynierde bu hareketler so­ nunda, buzollaşan orta bölümün yükselişini ve denizyüzü­ nün değişmelerini gö steren karışık bir seki sistemi meyda­ na gelmiştir. B. D. ni doğuran sebepleri açıklamak üzere türlü hi­ potezler ortaya atılmış ise de, bunlardan hiçbiri bu olayı yeter derecede aydınlatamamıştır. Bu düşüncelere göre B. D. yalnız yağışın arttığı bir zaman değil, aynı zamanda sıcaklığın da çok düştüğü zamanlardır. Ayrıca, yalnız bir soğuk devre bulunmayıp, soğuk deveelerin (buzul devirle­ ri ) a r dından daha sıcak geçen devirler (buzularası devir­ leri) gelmittir. Bütün bu değişmeler, kosmik sebeplerden ileri gelmiş olup, ar.cak ıklim değişiklikleriyle açıklanabilir. Alplerde B. D. sıruında erimeıkar sının, bugünkün­ den ı 000- ı 200 m daha aşağıda bulunuyordu. Vadiler buzlada dolu olup, sivri doruklar bunların üstünde buzsuz olarak yükseliyordu. Alplerin bugünkü yerşekillerinde bu­ zul aşındırmasının önemli etkisi olmuştur. En büyük buzul­ laşma zamanında (Riss ) , Rhône buzulu Juralardan Pontar­ lier'ye kadar uzanıyor ve Lyon yakınında sona eriyordu. Kuzeyde, yalnız üç B. D. tespit olunabilmiştir. İs­ kandinavyayı örten buzullar, Kuzey Buzdenizinden geçerek İııgi ltereye kadar uzaomıştır. Yaklaşık olarak ı 000 m ka­ lınlığındaki bu içbuzul örtüsü Avrupada 6 milyon km2lik bir yeri kaplamışur. Diluvyal kronoloji: Türlü B. D. lerinin bulunmuş olduğu Diluvyal Devrine ait j eoloj i ve paleontoloj i araştır­ ınalarının sonuçlarına dayanılarak, prehistoryada insanın bilinen en eski medeniyeri B. D. içerisine konmuştur. Her nekadar, güvenilir izlere (buluntulara ) yalnız ilk buzulara­ sı devrine ( Gönz/Mindel) kadar rasianmış ise de, bundan daha eskiye doğru da insan medeniyetini aramak gayreti görülmüştür ( bk. EOLİTH'LE R ) . Medeniyerin tek beşiği olmamakla beraber, ilk anda, Diluvya l kroııoloj i, Avrupada tespit olunan deviriere (Avrupadaki seyrine) göre düzen­ lenmiş, böylece baılangıç sırasında belirgiıı turamak yerleri bulunmuştur. Dört B. D. ve üç buzularası deni ile bunlara uya­ cak şekilde soğukçul ve sıcakçıl bitki ve hayVIn topluluk­ larını içine alan Diluvium'da Yontulmuş Taş Devri (Pa­ leolitik) yer tutmuştur. Paleolitik Devir, Dördüncü Zama­ nın Pleistosen Devrini karşılar. Bu devcin iıısanları, yine bu sı ralarda yaşamış olan maymuıı lar ı, m9ğara ayılaı ıııı görmüş, buzul yayılmalanna, tufaniara şahit olmuştur. Bu devir de Eski Paleolitik ve Yeni Palcolitik olmak üzue ikiye ayrılır ki, bunlardan her biri de katları ihtiva eder. B ütlln katların adları, bu zamanlara ait bul unıuların ilk görüldükleri yerlerin adına göre ve rilmiştir. Eski Paleolitilr, herhalde ilk B. D. nden sürt'gelmiş olarak, ilk buzularası devirde (Günz/Mindel) Abbevi llien ( Fransada So mme departmanında Abbeville' de ; önceleri Chelleen olarak ,&österiliyordu) katiyle baJlamış ve Clacto-

DEVRI

nien ( ingilterede Essex'de Ciaeton - on - Sea ) , buna hemen paralel gitmiştir. Bu devir buluntu la11 arasında en çok gö­ rüleni «yumruk taşı» adı verilen ve badem biçimi gibi bir ucu sivri, öteki ucu yuvarlak olan bir araçtır. Bunlar, iki yüzünden küçük parçalar koparılarak düzeltilmi� sert çak­ mak taşı parçala rıdır. İ kinci B. D. ( Mindel) sonuııa doğ­ ru, yahut ikinci buzularası devri (Mindel/Riss) başında Acheuleen ( A mien s yakınıod a St. Achful) kan başlamış (yumruk taşları daha iııce işleıımiş olarak ) , üçüncü bU2ul­ arası devirde Micoquien (Dordo.ı:ne departmanır·d a La Micoque) katı gelişmiştir. Öte yandan, Clacconien, Üçüncü B. D. (Riss) başıııa kadar sürmüş, burada Tayaden (Bor­ deaux yakınında Tayac) başlamış, bu Levalloisien ( Paris yakınında Levallois - Perret) ile birleşmiş ve nihaytt son buzularası devirdeki ( Ri ss/Würm) Mousıerien (Dordogn e departmanında Le Moustier) e uzanmıştır. Eski Paleolitik'­ in, Würm B. D. ııin en gelişkin zamanına kadar süren bu yukarı katında, kısmen Acheuleen'den süregelmiş özelliklu vardır. Yaklaşık olarak son B. D. nin ortasın da beliren ve bunun sonuna kadar süren Yeni Paleolitikte ise özellikle­ rin çok değişmiş bulunduğu görül ür. Bu devrio uzunluğu, şerit tarzındaki buzul tortullarının sayılmasiyle ıo ooc30 000 yıl olarak i leri süı ülmüştür. Bu devrio katlarının başlıcaları şunlardır : En altta, Aurignacien ( Fransada Haute­ Garoııne departmanında A urignac mevkii) katı vardır. Yeni Paleolitik'in başlaması, kemikten araçların ilk defa belir­ mesi ve daha ince işlenmiş çakmak taşlarının varlığiyle belli olur. Bundan soııra Solutreen (Sııône et - Loire de­ partmanıııda Solutree ) gelir. Çevresi düzgün, ince, geniş defne yaprağı biçimin deki güzel işlenmiş çakmak taılan., bu katın baılıca özelliğini teşkil eder. Bunlar, yontulmuş taş sanatının en güzel örnekleridir. Daha sonraki Magda­ lenien ( Dordogne'deki Madeleine mağarası) de, iııce işlen­ miş çakmak taşları çok boldur ve çok vakit kalem şeklinde yontulmuşlardır. Kemik sanatı, Neolitik'e geçişi gösterecek kadar gelişmiştir. •

BUZUL Öl'iCESİ DEVRİ ( Preglasyal Devir) , Diluv­ yal Devrio ilk Buzul Devrinden önceki zaman. Bu devirde, astropikal ıklim şartları altında üriyen ve Pliyoseııde de lllazı türleri mevcut olmuş bulunan canlılar yaşamıştır. B k. BUZUL SONRASI D EVRi. BUZUL SONR ASI DEVRİ (Post&lasyal Devir) , son Buzul Devri (Würm) nden sonraki devre. Bu devrede, Ku­ zey Avrupada yer yer küçük buzul kalıntıları görülmüş ise de, güneydeki ılıman bölgelerden buralara doğru bitki ve hay­ vanlar sokulmuşlardır. Bk. BUZUL DEVRi, BUZULARASI DEV Rİ. BUZUL SUYU, eriyen buzullann hafif bulanık su­ ları. Yaklaşık olarak her m3 B. S. nda ı kg kadar çamur vardır. Buzul derelerini besiiyen bu sular, tarlaları sulama işinde çok iyi soııuçlar verir. Ereiyeşin kuzey yamacında, Hacılar bucağıııa doğru inen ve E rciyeı buzulu ile besle­ nen Aksu ile, Cilo dağlarındaki buzullarla beslenen ve Büyük Zap ırmağına kanşan Aksu dereleri bunlardandır. BUZULARASI DEVRI ( intergluyal Devir), Buzul Devrinde ıkiimin değişip havaların ısındığı ve buzulların çok gerilediği devirler. B. D. , buzul tortullan arasıııa gir­ miş ve içerisinde sıcak bölgelerde yaşıyabilen hayvan ve bitki kalıntıları (şinle karışık kömürler, turba, Inıısbruck yakınındaki Höttinı breşleri) ile deniz tonullarının (Ku-

BUZULARASI

DEVRI

zey Avrupadaki gibi ) , löslerdeki k i l leşmiş kısımların bu­ lunduğu tabakalarla belli olmuştur. Sistle kanşık kömürlfr, Okyanus ıklimi özelliğini göstermekte, Hötting'de ise bu­ günkü Karadeni z ıkliminin husu siyederi bulunduğu anla­ şılmaktadır. Çok valı:it 3- 4 önemli B. D . ayırdedilmektedi r. İkin ci B. D. (Büyük y ahut Mindel/Riss B. D. ) nin, herhalde en uzunu (100 000 yıl?) ve en sıcak geçmiş bulunanı, bu­ zulların da en geniş ölçüde geriledikleri bir devir olarak kabul edilmektedir. Bu devirde yahut daha önce birinci B. D . nde, A vrupada ilk insanların izlerine raslaıı mıştır. Sonuııcu B. D. nde, Alplerde mağara ayıların ı avlıyan in­ san topluluklan belirmiştir (bk. BUZUL DE VRi) . Son B. D. nin ardından gelen W ürm buzul devrinden sonra, zamanımız& doğru bir geçiş devre5i halinde Buzul Sonrası D evir ( Postglasyal Devir) ba�lamıştır.

BUZULB İ LİM ( Fr. glacio/ogie Lat. glacies = buz, Yun. log os = bilim, Alm. Gletıcherkunde ) , buzullardan bahseden ve coğrafyanın bir kolu olan bilim (bk. COG· RAFYA ) . BUZULLAŞMA ( Fr. , İng. glaciation, Alm. Ver­ glltscherung, E ski terim : cumudiyeletme ) , bir bölgeııin bu­ zullarla örtülmesi olayı. Jeoloj i devirleri boyu ııca bir veya birkaç yüz m ilyon yıl aralıkla B. birkaç devirde belirmiştir. Ancak, bu B. devirleri ( Eozoikte, Perm ve Dördüncü Za­ mand a ) , yeryuvarlağı tarihinde nispeten dar zamaıılara sıkış­ mıştır. Bu devirler içinde ikiııci d erecede B. ,afhaları da olmuştur. Kuaternerden önceki B. lar, yeryüzüııün türlü bölgelerinde belirmiş, bugünün bazı çöllerinde ve tropikal bö lgelerinde de kendini göstermiştir. Zaman ve yer bakı­ mından farklı olan bu B. ların yanında, buzullar, deniz yü­ züııe kadar da iıımi ştir k i , buna göre kutup bölgc:leri dışın­ da k alan yerlerde buzulların sadece y üksek dağl ara bağlı kalmış bulunduğu düşüncesi kuvve tini kaybetmiştir. Yeryü­ zünde bugün de buzullar vardır. Çoğu kutuplarda, az mik­ tarı da yüksek dağlarda bulunan bugünkü buzullann bütün yüzölçümü yuvarlak bir sayı ile 1 �.6 milyon km2, hacmı 22,5 milyon km3 tür. Plei stosendeki buzullar ise bun u n üç katını buluyordu: Yüzölçümü 5 0 m i lyon km2• hacmı 60 milyon km3• Daha önceki B. ların, bundan da geniş yer tutmuş olması ihtimali vardır. B. yı, sıcaklığın dü�mesi doğurmuştur. Ancak, B. nın doğmasına sebebolan olayların neler olduğu henüz yeter derecede aydınlanmış değildir. B. nın sebepleri , en çok, ya yeryuvarlağının keııdisinde yahut yerin güneşle olan münasebetind e aranmıştır. Astroııomik açıklama tarzı şu temele dayaıımıştır : Yeryuvar lağının duı u�uııda ve yolun da devirli olarak değişmeler olmakta, bu da B. ya sebebolmak· tadır. Ancak, devirli olarak ve düzen li bir şeki lde beliren bu değişmelerle ilgili olmak üzere her devirde B. olması gerekirdi ki, bu böyle olmamıştır. Öte yandan , zaman za­ man k uzey ve güney yarımkürelerinin B. ya uğraması gere­ kirdi ki, bu olay her iki yarım k ürede de ayııı deviıde belirmiştir. Kozmik sebepler arasında, güneşle yer arasında zaman zaman beliren bir nevi sislerin , yeryüzünün soğuma­ sına yol açtığı, güneşteki bazı değişikliklerin de B. ya se­ bebolduğu üzerinde durulmuştur. Kutup değişmelerini n de B . ya yol açtığı düşünülmüş ve buzu l devri başında kuzey kutpunun Baffin arazisi içinde bulunmuş olduğu, daha sonra Grönland'ı geçerek bugünkü yerini aldığı i leri �üıül­ müştür. Ancak, bu takdirde daha güııeyd e bulunmuş olma­ ları gereken Kamçalcta ve Sibiryanın B. sının sebebini açık­ lamak mümkün olamamaktadır. Bir ba�ka dü�ünceye göre

-

3

BUZYG'LER

havadaki co2 (%o03 kadar ) nin nispeti % 55-60 azalırsa, sıcaklık 4- 5° düşer, ıklim soğur, B . başlar. Bununla ilaili olarak ortaya konulan bazı düşüncelere göre, yeryuvarlağı tarihin i n büy ük volkan devirlerinde karbondioksit artmış ve sıcaklığın çoğalmasına sebebolmuştur. B. deviı leri ise volkansız devirlerdir. B. devirleri ile kömür teşekkülü ara­ sında d a i lgi aranmıştır : B una göre kömür teşekkülü de­ virleri (Karbon, Tersiyer) boyunca atmosfer karbondioksitçe fakirleşmiş, bu devirlerden herbirinin ardından B. devirleri ( Perm. Diluviıım) gelmiştir.

BUZULTA Ş ( Fr. moraine, bizde moren terimi de kullanılı r ) , buzullar tarafından sürklenen taş parçaları. B. , ya buzul ve onu hesliyen buz toplaoma yerlerini çeviren kayalıklardan kopan parçalardan meydan a gelir (kenar mo­ lozları ) yahut buzulun yerleşmiş bulunduğu yerdeki kaya­ Iarın oyulup sıyrı lması ile teşekkül eder ( taban molozları ) . Bulundukları yere göre B . lar şu şekilde ayırdedilir :

!Üst

B. Yer değiştiren B. lar İç B. Dip B.

Jl

Kenar B. ön B . Tonulanmış ll. lar Yan B. Orta B.

Yan, kenar, orta ve ön B. l arı, daha çok, iri parçalar halinde, sivri köşeli, diizensiz bir şekilde yayılmış bulunan ta� parçalan ( molozlar) dır. İç ve hele dip B. ları i se bal­ çık, kum ile belirgin bir şekilde işlenmiş ve cilalanmış yuvarlak taş parçaları halindedir (bk. BUZUL) .

BUZ YALAGI ( Fr. cirque, A l m. Kar, Norveç. Botn, ) , yüksek dağların doruklarından daha aşağıda kalan yamaç­ larında, kuş yuvasın ı a ndıran oyuklar. Yanyana ve altalta sıralanan bu oyuklar türlü büyüklükte olur, dipleri düz art ve yan yamaçları dik bu lunur ; önlerinde de ya bir kaya çıkın tm ( kaya eşiği ) yahut buzultaş ( moren ) yığınları yer alır. Yüksek dağlarda çok raslanan ve bulundukları dağlara sarp bir görünüş veren bu oyuk lar, Buzul Devrinden önceki çukur vadi k öklerinde buzun oyma ve aşındırmasİyle derin­ leşerek bugünkü biçimlerini almış lardır. Bugün işleıımekte olan B. ları buzkarlarla doludur ; buzla örtülü olmıyanlar ise, Buzul Devrinde iş lenmişlerdir. B. lannın bazılan her yanı kapalı çanak biçimi göster­ diğinden burada sular birikerek «B. gölü» nü meydana getir­ miştir ( Hakkari yakınındaki Cilo dağlarında olduğu sibi ) . BUZYG'LER ( Yun. Buzygai ) , eski Atİnada bir ra­ hipler sülalesi. Artike'nin en eski asılzadelerinden olan B. sülale�i n i n efsanevi kurucusu heıös ( yarıtanrı ) Buzyges sayılır. Rivayere göre, ilk defa öküzleri sahana koşan Buzy­ ges'tir ( Yun. bus = öküz, zeugnymi = koşmak, boyundu­ ruğa bağlamak, zygon = boyunduı uk ) . B. in oturduklan Buzygion ( bk. ATiNA, muhtelif devirlerde yapı lan başlıca eserler) , kalenin bulunduğu kaya üzerinde idi. Bu rabipiere mensup olan mukaddes tarla ( hiera arura ) , bu kayanın yamacına kadar uzanıyordu. Bu tarlada her sene bir rahip «mukaddes ekim» ( hieros arolos ) merasimini yaptıktan sonra, memlekette tarla işlerine başlan ırdı. Mukaddes tarla­ da yetişen tahıl, kale tanrıçasına tahsi s edilmiş i di. B. in dini vazi feleri arasında bilhassa evli l i k hayatının koruyu­ cusu Zeus Teleios kültü mühimdi. B. eski Atin anın yalııı z dini değil, siyasi hay atında da önemli bi r rol oyıı adılar. Mykale'de zafer kazanan ve Sestos'u zapteden Atinalı ku­ mandan Ksanthippos i le oğlu, meşhur dev let adamı Perik­ les, B. sül!lesindendir. B. in Alkmeonid'Ier ve Eleusis'li Keryk'Ier ile akra­ balık münasebetleri vardır.

BUZZARD REFLEKSI

4

BO 8EŞTER, BERBOŞTER

B U Z Y G' L E R 1 N

I. Arriphron

I. Hippokrates ( Alkmeonid)

ı

I. Ksaothippos - Karuı

ı

I. Perikles

II. Perikles

(annesi : Aspasia)

K ı

II. K santhi p pos

Ş E CE RESI

ı

Agariste

X

II. Arriphron

ı

II. Hippokrates

ı

Paralos Telesi pp a s

Demophron

III. Perikles

BUZZARD [bqzird] REFLEKSI, hasta, ayak par­ bitkisi olarak yetiştirilir, baharat olarak da mutfakta kullanı­ maklariyle sıkıca yere basarak oturmuş halde iken dörtba�lı lır. Güney Avrupada açık havada, Orta Avrupada ise ekseri­ kasın kirişine vurulunca meydana gelen patella ( diz kapağı) ya sakaılaıda yetişir. Gerek yapraklar, gerek çiçekler % 1 refleksine veri len isim. Londralı doktor Thomas Buzxard Büberiye esansı (b. bk.) ihtiva eder. Bu madde bilhassa ( 1 8 3 1 - 1 9 1 9 ) tarafından tatbik edildiği için onun adiyle Güney Fransa, Dalmaçya, İspanya ve Kuzey Afrikada çıka­ anılır. rılır. B. , Yunanistanda, İtalyada, eski zamanlarda aünlük BlJZZATI [bu13qti], Traverso Dino (doğ. 1906), gibi yakılmak. çeleok yapmak ve iliç olarak kullanılmak İtalyan yazarı. Beliuno'da doğmuştur. Lombardiyada yaşa­ maktadır. B., romanlarında fevkalide üstün bir tabkiye üzere yetiştirilmekte idi. Büyük Karl onu babçelerine diktir­ kabiliyeti göstermiş, ı ealizmi, sembolik ve efsanevi unsurlar­ miştir. Ortaçağ başlarıodan beri köylülerce sevilir ve birçok la kayoaştı rmıştır. Yazılarında Kafka'nın tesirleri aşikirdır. meruimleıde kullaoılırdı. Vaftiz alaylanoda gerek vaftiz Başlıca eserleri : B a r nab a d•lle mont11gne (Dağlar B. su) baba ve anası, gerek vaftiz olacak çocuk B. dalı ta�ırdı. Keza bir düğünde dünür, yeni evliler, davetliler ve birçok [19 3 3 ] , Il deserıo dei Tartari (Tatar çölü) [ 1 9.. 0], l utıe hallerde rahip bununla süslenir, gelin c;elenai de buadan meuaggtri ( Yedi haberci ) [ 1 94 1 } , La famoıa irıvaıione yapılııdı. A�k büyülerinde, •şk k�hanetlerinde rol oynar degli orıi in Sirili• ( Ayı lann Sicilyayı meıbur istilisı) ve halk türkülerinde sık sık s özü geçerdi. Kısırlığı gider[çocuk kitabı, 1948 ] , In qu el p,dıo mo m ent o (Tam o mek için kadınlar B. i le dövülürdü. Ölülere de verilirdi. dakikada) [ 1951}, Il ıegreıo del bo ıro 11uchio ( Eski o rm a­ nın sırrı) [195 1}, Paura alla Scala (Scala'da panik ) [19 5 2 ] . Cenaze alayına iştirak edenler göğüslerine bir B. dalı takar­ lardı, cenaze ta�ıyanlar ise bu dalı ağızlarına alırlardı. BÜBERIYE veya BIBERIYE ( Fr. Romarin , İng. Ro­ Kuvvetli kokusunun fenalığı uzaklaştırdığına inaoılırdı. Cena­ semary, Al m. Rosmarin , Lat. Rosmarinus =deniz çi yi, ro ı = zelerde kullanıldığı için matem minasını da almı�tır. Son çiy, marinuı= bahri ) , ballıbabagiller ( Labiace•e) den tek tü­ zamanlaıda limon ağacı birçok ballerde B. nin yerine rü Rosmarinus officinalis olan bir bitki cinsi. 2 m kadar yük­ kullanılmaktadır. Çiçek dilinde aşk ve sadakat düşüncesini selebilen çok dallı, daima ye�il kalan bir çalı. Rec;ineyi andı­ i fade eder. ran aıomatik bir koku neşreder. Dalları yarı yatay olup gri BÜBERIYE ESANSI (kodeks ) [Lat. Oleum Rosma­ kabukludur. Yapraldm in ce, uzun, hemen hemen iğne şeklin­ rini] , Rosmarinus officioalis'in yapraklariyle uplanndan dedir ; alta doğru kıvrılmıştır, satıhları gri, tüylü ve deri elde edilen esans. Renksiz veya sanmsı renkte, kokusu gibi serttir, karşılıklı yapraklar şeklinde dizilmiştir. Çiçekleri, kifura ve sineol'e benzer, lezzeti baharlı, acı ve serioletici, mavi ile eflitun arasın­ polarize ışığa tesir edebilen (a02o0 = -5° ili + 1 2° ) bir da deği�en renkler aız sıvıdır. Kesafeti 0,895 - 0,9 1 5 . Yalnız dışandan sürülmek eder, kısa filizler ucun­ üzere opodeldok ( opodeldocb, vücudu ovuştuımak için da, 5 - 10 çiçekli yalan­ kullanılan kifurlu ve esaoslı sabun, meıhem veya sıvı ) ola­ cı salkım halinde bulu­ rak kulanılır. Kolooya sularına, sac; loayonlarına, bira, nur. Gerek çanak, ge­ şarap, likör gibi i�kilere katılır. Bire. uyuza ve bazı kadın rek taç yaprakları iki ha stalıkianna karşı kullanılır. Mürekkep hanotu yağı ile dudaktan mürekkeptir. mürekkep limon esansı tentürünün terkiplerinde bulunur.· Deniz havasını çok se­ Vücut ağrılarını kesrnek için banyo tedavilerinde her banyo­ ven bu bitki yabani ola­ ya 2 gr B. E. konur. Bir litre suya dört damla B. E. ilave rak, Akdeniz m e m l e­ edilmek suretiyle hazmı tenbih eden bir meoku ( infusion ) ketlerinin maki ( mac­ olarak da kullanılır. chia) o r m a n ! a r ı n d a, memleketiınizde de Ak­ BÜBEŞTER, DERDÜŞTER (BOBASTRO), İspan­ deniz, Ege ve Marmara yada C6rdoba (Kuıtuba ) yakınında, Andalucia (Eodülüs) bölgelerinde biter; ay­ dağlarında, çok evvel tahribedilmiş olup yeri kesin olarak tayin edilemiyen müstahkem bir Ortaçağ şehri. Arap tarih­ nca bahçelerde de ye­ çileri B. in çok sacp bir yol üzerinde, ıahkimli bir kale tiştirilir ; eski :zaman­ olduğunu zikıederler. Nitekim tarih�i Simooet, Eaı�banc:z lardan beri süs ve iliç

+

BÜBEŞTER, BERBÜŞTER - BüFE Calder6n ile hemfikir olarak, B. in orta Guadalborce neh­ ri kıyılarında, bugünkü Carratraca'nın 7,5 km kuzey doğu­ sunda dik bir duvar gibi yükselen sarp bir tepe üzerinde kurulmuş bulunduğunu kabul eder.

5

und Geist (Tabiat ve ruh ) [1857}, PhyıiologiJ cht Bilder ( Fizyoloj iden tablolar) [2 cilt, 1861 ve 1875}, Dit Dar­ winuh e Thtorie voR der Entslthung und Umwandlung dtr L ebt well ( Can lıların ortaya çıkışı ve şekil değiştirmeai hakkında Darwin nazariyesi ) [1868], Dtr Gottbe!iriff und deJJen Bedeulung in der Gegenu•art (Buaünün Allah mef­ bumu ve manası ) [ 1 8"'4]. Am Sterbelagtr des ]ahrhuntierti (Yüzyılımız son nefesinde) [1898}, Im Ditnıte der Wahr­ htit (Hakikatin emrinde) [yazarın A. Büchner tarafındaa hazırlanmış bir biyografisiyle, 1899} adlı eserleri sayılabilir.

BÜCHELER [biihilir], Franz (1837-1908), Alman k llsik filologu. Rheinb�;g (Niederrhein ) de doğmuş, Bonn'­ da ölmüştür. 1858 de Freiburg im Breisgau'da , 1866 da Greiswald'da, 1870 te de Bonn'da profesör olmuştur. Metin tenkidi sahasında yeni zamanların en kuvvetli filologların­ daa biri olan, Eski Latince ile İtalik diller sahasında da 3. Lu i s e B. (1811-1877), Georg B. nin kızkardeşi. çrğır açan B. ın başlıca eserleri şunlardır : Pttronius (ad) [1862], Grundriss der lateiniJchen Dtklination ( Ana hat­ Alman edı blerinden kadın yazar. Darmstadt'ta doğm uş, lariyle Latince isim çekimi si stemi) [1866], ana kitaplar­ orada ölmüştür. Şiirleri, romanlan ve Die Frauen und ihr dan olan Umbrica ( Umbr dili kitabı ) [1883}, Das Ruht Btru/ ( Kadın lar ve meslekleri ) [185'} adlı eseriyle ve von Gortyn (G. hukuku ) [«Rheinisches Museum» un ilave kadınların meslek hayarına atı lmalan lehindeki mücadele­ cildi, 40}, Carmina Latina et>igraphica ( Kitabe halinde La­ siyle tanınmış ve sevilmiştir. tince şiirler) [2 cilt, 1895 - 1897}. BÜCKEN [b�ikin], E ra si (1884- 1949), Alman BÜCBER [b�iğir], Karl (1847- 1930), Alman eko­ müzikologu. Aachen'da doğmuı, Overath (Köln) ta ölmüş­ nomisti. K iıbeıg ( Wıesbaden ) de doğmuş, Leipzig'de öl­ tür. 1925 ten başlıyatak Köln üniversitesinde profesörlük mÜ$tÜr. Dorpat, Münih, Basel, Karlsru � e, Leipzig'de pro­ yapmıştır. Han dbu c h der MusikwisJtnscha/t ( Musiki bilgisi fesö rlük etmiştir. Alman milli ekonomisinde tariht okulun el kitabı ) adında bir eseri vaıdrr.

başlıca müroessillerindendir. Çeşitli yazılarından meydana BÜ D E Y L b. VERI�.A' (ölm. 632 ?), Mekke ci varın­ .ııe len Die Entstehung der Volkswirtschaft ( Milli ekonomi­ daki Beni Huzia kabilesinin reisi. Hudeybiye antla�masın­ nin uıanışı) [ 1 893] adlı eserinde, «ekonomi basamakları­ dan sonra (628) Müslümanların müttefiki olan Ben i Hu­ nın» bir teorisini kurar. Arbeit und Rhythmus ( Çalışma zia'lılar, daha önce Kureyşl'lerin fikir ve bare kerlerini ve ritim ) [1896] adlı eserinde de, etnoloj ik belgelere da­ Peygambere bildirirlerdi. Hüdeybiye'de Peygamber ile gör6şen yanarak, iş ve iş esnasında söylenen türkülerin, çalışmayi B. , Kureyşl'lerin hazırlıklarını anlatmış ve Mekkeye Pey­ h•zlandırması konusunu incelemiştir. 1 9 17 den sonra ken­ gamberin tekliflerini götürmüştür. Peygamber, müttefiki dini gazetecilik ilmine hasretmiştir. Başka eserleri şunlar­ olan Beni Huzia'lılar Kureyş taraftarı Bent Bekı ile sava­ dır : Die F ra u en/rage im Mitte/aller ( Oıtaçağda kadın da­ şırken, B. in Mekkeye sığınmasını Hudeybiye Intlaşmasın a vası ) [1882], Dit gewerblirhtn Betriebsfo.rmen (Zanaat aykırı saymış ve b u h a l Mekke seferinin S(brplerinden işletme şekil leri ) [1892], Beitrage zur Wirtschaftsgeschichte biri olmuştur. Peygamber Mek keye yaklaşınca B. Ebu Suf­ ( Ekonomi tarihi için yardımcı malzeme) [1922}, Gesam­ yan ile beraber Peygamberin çadırına giderek Müslüman mtlte .iufsiitze zur Zeitungskunde ( Gazetecilik bilgisine olmuştur. Mekke alındıktan sonra B. e, evinin savaşçıları dair yazılar) [1925}, Lebenurinntrungen 1847- 1890 ( Ha­ bir sığınak yeri olması hakkı tanınmıştır. B. ve adamlan yattan hamalar 1847- 1890) [cilt I, 1919}. Peygamber ile beraber Huneyn seferine de katılmışlardır. B. in Peygamberden önce 630 ve 632 yılları arasında ol­ BOCBNER(tıfğnir}: ı. Georg B (1813-1837), Alman müş olduğu sanılıyor. yazarı. Goddelau ( Darmstadt) da doğmuş, Zürichte ölmüş­ BÜDINGER- LUDLOFF -LAWEN [ bijdinglr - /ud­ tür. Tabiat ilimleri, tababet ve felsefe tahsi l etmiı. Hes­ sen'de siyasi mücadeleye katılmış ve sosyalizm savaşının ilk lof- /� vln] HASTALH�I, dizkapağı kemiği ( patella) kı­ eserini yazmıştı. 1835 te kaçmış ve 1836 da Züıichte mu­ kırdajının kopması. Alman ve Avusturyalı cerrahiardan kayeseli anatomi pıofesöıü olmuştur. Erken gelişen debilar­ Viyanalı Konrad Büdin�er ( doj. 1867} in, Frankfurt'lu daa olan B. in 2 dram, ı komedya ve ı hikayeden ibaret Karl Ludloff (doğ. 1864) un ve Kllni.ııs berg'Ji Arthur olan eserleri Alman edebiyatının sayılı kıymetleri arasında­ liiwen ( doğ. 1876) in adlariyle anılmaktadır. dır. En meşhur dramı Dantons Tod (Danton'un ölümü ) BÜFE ( Buffet ; kelimenin menıei k aranlıkıır) , ye­ [1835; Türk. terc. 1944] dır. Bu dıamda kaderin kör gaza­ mek kablarını (çanak, çömlek, tabak, sahan ) , gümüş takım­ bının- .ııi rdabına düşen ferdin, tarihin iğrenç fataliımine lan, cam kabları ve hatta bazı yiyecek maddeleri koyma­ kurban gittiği gösterilir. B. , Alman edebiyatında natuıa­ ğa mahsus bir möble. B. , yüzyıllar boyunca çok farklı şe­ lizm ve ekspresyonizmin öncüsü sayı lır. A lmanyada, çağdaş killer almıştır. En çok karşılaşılan şekli, biıbirinin üzerine A lman fikir bayannın gelişmesinde önemli payı bulunan yerleştirilmiş iki kısımdan ibarettir. Aşağı kısım daha ge­ şair ve yazariara tevcih edilen bir B. mükifatı tesis edil­ niı olup, kab kacak raflarını ihtiva eder. Daha alçak olan miştir. üst kısma çqitli bardak takımlariyle gümüş takımları k o2. Ludwic B. ( 1824- 1899), Alman tabibi ve fehe­ fecisi, Georg B. ın kardeşi. Darmstadt'ta doğmu ş, aynı �ehirde ölmüştür. Darmstadt'ta hek'mlik ederdi, bir müddet de Tübingen üniversitesi doçentliğinde de bu­ lundu. B , çok geniş bir okuyucu kitlesi bu lan Kraft und Sto/1 ( Kuvvet ve madde) [1 8,,) isimli kitabında halkın anlıyabileceği bir dille tam bir maddeci dünya görüşünü · temsil eder. Başka birçok yazılarında da maddeci ve Dar­ M o d e r n b i r b ü fe winci telikitiyi yazmağa çalı�mıştır. Bu meyanda N.ıtur

·

BOFE

6

nur. Alt kısımda (has de buffet) çekmeler de bulunur. kısmının kapakları camsızdır. Üst kısmının kapaklan camlı da olabilir ; hatta, bazen üst kısmı, alt k ısımdan ar­ k&ya doğru daha çekik olarak, cam kapaklan yana doğru sürülüp açılan, alçak ve uzun, bir vitıin şeklini de alır (buffet a vitrine) . Bazan üst kısmın fayans ukımlara mah­ sus çok alçak raflan bulunur ( buffet - vaisselier) . Bugü­ nün dekoratörleri yemek odası büfesini tamamiyle yeni ga­ yelere göre yapıyorlar. Önceleri eski B. nin üst k ısmı, şek­ lini değiştirmiş ve bazı hallerde gümüş takımı vitrini ..-e, ya uzunlamuma raflardan ibaret bir bölme halini almıı­ tır. Fakat bugün çok zaman üst kısım ortadan kalkmakta ve sadece büfe altı kullanılmaktadır. Bugünün evi değiş­ miş olup eski yemek odası ile eski salon birleşmektc ve oturma odası, birçok ihtiyaçlan birdm cevaptandıran yeni bir mobilyaya ihtiyaç göstermektedir. Bu türlü bir odada­ ki B. ye artık «dolap» demek daha doğru olur. Yeni bir temayüle göre dekoratörler B. yi yüksekc;e ayaklar üurinc yerleştiriyorlar, bu suretle önünde çömdmek sık ıntısı orta­ dan kalkıyor. Bu tcmayül, Ortaçağ ve Rönesan sta görülen " B. şekillerine dönmekten başka bir şey değildir. Mutfak B. si (buffet de cui sine ; biz buna i, i e ; i e > eu ; u > o. Meseli geben ( = vermek ) fiilinden ich gebe ( = v er i rim ) , fakat du gibst ( = verirsin) ; b u hadise için bk. K l R l LMA ( Alm. Brcchung, Fr. Fracture, Brisure ) . Fonetik esasa bağlı olmakla beraber, bilhassa fiil çe­ kiminde rol oynıyan konson iç - bükünü de vardır. MeselA, yine Almancada, srhneiden ( = kesmek ) fiilinden ich s ch nill ( = kestim ; d > tt) , ziehen ( = çekmek) fiilinden ir h zog ( = çektim ; h > g ) , denken ( = düşünmek ) fiilinden ich darht e ( = düşündüm ; nk > ch ) , İngilizcede think ( = düşünmek) fii linden I tho ughl ( = düşündüm ; nk > gh ) , work ( = çalışmak ) fiilinden I wrought ( = işledim ; k > gb) ; İng. stand ( = ayak ta durmak) , stood ( = ayakta dur­ dum) misalinde ise, sadece sonradan gelme determinatif bir ic; - ek olan - n - kaybolmuş tur. Vurgu değişimine bağlı olan konson alternansı (alıernance consonantique, Alm. Konsonantwechsel ) nın çekimi ilgi lendiren türünü (grama­ tikal alternans = alternence grammaticale) de bu arada zik­ retmek gerekir : mesel a, s > r için Angiasakson W {(IS ( = idim ) , u ii>ron (= idik) , Eski - Yüksek Alm. was ( = idi m ) , w aru m ( = idik) ; bk. ALTFRNANS, ve VERNER KANU­ NU. Hind - Avrupa dilleri dışında konson alternansı Fin ve Lap dillerinde de görülmektcdir ( Fin. konsonanttinmuu"' tos) ; meseli, ı "" d için Fin. kota ( = kulübe ) , genitif ko­ dan, p "' v için tapa ( = idc t ) , cemi laval, k "" Y için Lap. iö.:Jka ( = dere) , gen. iöya . İç - bük ün, B. ün her çeşidi gibi, gramerde sadece bir metot, bir ameliye tanıdır. Ba1ka birçok dillerde de vardır, ve cilerilik - gerilik», «üstünlük - aşağılık» la hiçbir alakası yoktur. Mesela, Afrika gibi en «geri» sayılan bir kıtada zencilerin konuştuğu Bantu dil leri (b. bk. ) ailesin­ den Koongo dilinde, şu kelime serisi B. ün her çcşidini gösterir : fwa = ölmek, kaf w e = ölsün, fwidi = ölmüştür, bafu = ölüler ; aynı aileden Kiyombe dilinde vanga = yap­ mak, venge = y a p mı şım, twa/a = getirmek, lwele = getir· miş im ; yine aynı aileden S evabiJi dilinde pa k o = senin, pak e = onun ; Sudan ailesinden Haussa dilinde do ki = beygir, dawaki = beygirler, kana = sen (erkek) , ki n a = sen ( kadın ) . Geniş düşünülecek olursa iç - bükün veya iç vokal deği�imi (Aim. innerer Vokalwecbsel) , bir kelime-

nin gramarikal ka tegorileri, yani türlü münasebetleri göste­ rebilmesi için, iç vokalinde yapılan sembolik herhangi bir değişiklik ıir, mesela hiçbir dilin malı olmıyan itibari tam, tom, tum, veya tak l i d i seslerden him, bam, bum ve pijj, pa/f, p uff gioi. Yukarıda zikredilen İng. sing, satrg, ıung, veya Laı. mesela /ario ( = yaparım ) , /efi ( = yaptım ) se­ rilerindeld sembolik vokal iç - bükünü de aynı esasa dayan­ maktadır ; bu «vokal oyunu» sonradan kaidelr şmiştir. « İle­ rilik - gerilik» efsanesini reddeden tanınmış Amerikalı dilci Edward Sap ir ( Language : an Introduction lo t h e Study of Speech, N�w York, 192 1 , 2. bas. 1 9 2 9 ) , bir «teknik» me­ selesi addeıtiği bu ameliyeyi «sembol ameliyesi» ( symbolic process) şeklinde a d l andırmakta ve onu psikoloj iye bağla­ maktadır ( bk. fı Ü KÜNLÜ D iLLER ) . Türkçe bu tekniği kullanmaz. Ben - bana ( ben e yerine) , sen - sana (sene yeri­ ne) çifılerindeki değişiklikler bu tekniğe ait olmayıp, sade­ ce fonetik ve analoj i tesirleriyle meydana gelmi�tir. Kas ­ mak, k ıs - mak , kes - mik serisinde, mesela, bazılan (Sa i m A l i Dilemre : Genel Dil Bilgiıi, II : Dil Evolüsyonları, An­ k t�ra, 1 942, s. 3 8 ) , bir «ıefavüti i�bükün» ( alternance vo­ calique differentielle) görmek istemişlerdir. Misal doğru olmakla beraber, bu iç - bükün, aynı kelimenin tasrifin de değil, aynı kökten türlü kelimeler reıkil etmekte de değil, yakın anlamlı kökler arasındadır, ki k onumuzun dışında kalır. Zaten vokal veya konson değişimi ile, bir kökten , bir biriyle ilgili mina taşıyan (zıt mina dahi l ) kelimeler ıüretmek. birçok dillerin baş vurduğu bir dil tekniğidir, ki yine konumuzu ilgilendirmez ; mc seli Haussa dilinden o voltali ile ta/fi = gitmek, laf/o = gelmek, k oya = öğretmek, koyo = öğrenmek. Bitimlikli bükün, B. ün klisik şeklidir ; bir bakımdan ve çok umumi olarak Türkçedeki çekimle mukayese edile­ bilir : mesela, isim B. ünde «kurt» minasına Lat. lup - üs, akk. lup - üm, gen. lup - 1, dar. lu tJ - ö ; krş. Türk. kurt, k u rd - u, kurd - un, kurd - a. Aradaki fark şudur : Latince­ de çekim, aatamam bir gövde, bir tema ( Fr. th�me, Alm. Stamm ) üzel'inedir (/upo - , bu misalde : o- declinaison'u ) , Tüıkçede ise, tüm bir kök ( Fr. racine, Alm. Wurzel) esas alınmıştır ; Latincede tema na tamam, Türkçede ise kök ta­ mam olduğu için, ek yeri birileeide belirsiz, ikincide ise bellidir ( Hind · Avrupa diller inde, bi timlik umumiyede te­ maya [flexion ıbemariquc), Sami dillerde ise köke [ flexion radicale] ek lenir ; Türk çedeki çekim ikin ci tipe benzer ; Arapça : «hırsız» m anasına nom. sari� · un, gen. sari� - in, akk. sa r i� - an ) . Fiilde bitimlikli B. e misal : Lar. amare ( = sevmek) fiilinin prae sens'i : am - ö, am - a - s, am - a - t, am - ii · mus, am - a - tis, am - a - m ; krş. Türk. u v - er - im, sev - er · sin, sev - er, sev - er · iz Jet! - er - sin · ir:, sev - tr- l er ; aradaki fark yine aynı farktır ; Türkçede t k ve birimlik yığılaşması vardır. Burada, bilhassa Türkçe misalde, bir nazariyeye göre, B ün menşeini gösteren belirtiler karşı sın­ dayız : bi timliklerin eskiden birer müsıakil kelime oluşu ve zamanla, çeki me tabi tutulan kelimeye bitişınesi ; mue­ l i eskiden Türk. ıen sever un, ş imdi sen Slfltrsin. Burada, kök ile birimlik, veya gövde ile birimlik arasındaki bağın tüılü dereceleri vardır. Umu miyede Hind - Avrupa dille­ rinde eklenme ıamdır, ek yeri ka} bolmuş, unsurlar kay­ naşmıştır (mesela, «•ermek» minasına Lat. dare fii linden . dö = veririm, dedi = verdim, aa/UJ = vermi � ) . Türk dılie­ rinde ise, eklenme eğreti olup, ek yeri bellidir, unsuı lar sadece bitişmiştir ( mesela, verm1k fiilinden ver- mi[ /er-dir, ki bunun eğreti eklerinden biri yer de değiştircbilir, vtr -

BÜKÜN

-

BÜLBÜLLER

mi! - ı ir - le r gibi ) . B undan dolayı, birir ci tip için, bü­ k ün lü (flexionnel) ti.birinden ba�lı:a lıaynaşmalz ( fusionnel) terimi de kullanılıyor ; ikin cisine de biıişken (aggluıinant) deniyor. Tafsilit için bk. BİTJ ŞKEN D i LLER, B İ TİŞME NAZARİYES i, BÜKÜNLÜ Di LLER, ayrıca bk. C. Mein­ hof : Die Enısıehung flekıierendu Sprachen, Berlin 1 93 6. Bazı hallerde B. unsuru kelimenin asli kısmına yapışıp ka­ lır ve zamanla birimlik vasfını kaybederek, kelimenin asli maddesinden sayılır. B u çeşit B . e donmuı bükün ( Fr. flexion fig�e, Alm. erstartre Flexion ) denir ; mesela, i sim olarak «kendi, zatı» minasına gelen Alm. Se/bsl kelimesi, eskiden bir sıfat ve zamir olan ı elbin çekime uğramış bir nötr halinden ibaretti ; eskiden selbes şeklinde olup, sonra, aynı manada olan İng. sel/in tesiriyle i sim haline gelmi� ve nominaıif addedilmiştir. Hind - Avrupa dillerinde, çok kere bi timlik eklenmfsi, hem i ç · büküs, hem konson alıer­ naası ile birlikte olur ; mesela, genitif - s bitimliği ve ı > n değişimi ile : Hitit : watar ( = su) , gen. weıenai, Skr. ü­ dhar ( = meme ) , gen. üdhnas, Lar. /emur ( = kalça kemiği ) , . gen. feminiı, Got. waliJ ( < * waı ar = su) , gen. wallns. Bitimiikti B. ün bazı şekilleri birçok dillerde biıişme yolu ile m eydana gelmiş olabilir ; mesela Roman dillerinde «bitireceğim» minasına Fr. finirai, İtal. finiro, İspan. /inirl şekilleri Aşağı Lat. /in ir ho ( < Lat. /in ir e ha b e o = Fr. i' ai a fin ir, İng. I ha ve to /iniıh = bitirmem lizım) şek­ linde iki fiilden ( /inire = bitirmek, h tı b eo = maliki m, va­ aife mdi r ) sonun :unun birimlik haline gelerek birinciye ek­ lenmesiyle meydana gel in iştir. Buna karşılılr, bazı diller bükünlülük vasıflarını ıdtgide kaybederek tahlili (analyti­ que ; bk. ANALiTiK DiLLE R ) bi r tip arz etmektedirler ; bu hadiseye bükün y il imi (dl flcxion ) denmektedir. Mesela, «gözün» minasına (geniıi f ) , Lat. oc11l1 > Fr. d e l'oei/, Anglosak. eagan > İng. of the eye (Lat. ve Anglosak. bir kelimeye karşılık, Fr. ve İng. üç kelime ) . Bu aşınma ve baıitleşme o dereceye varmı�ıır ki, birçok hallerde müşterek bir birimlik kullanılmı�. bazı dillerde de yer yer bitimlik sıfır dereceye inmiş, yani zahiren kaybolmuştur ; mesela, müşterek birimlik bakımından, «işittim, işittin, işittiler» minasına Anglosak. h/erde, h le rdeıt , hlerdon, fakat İrg. I hear d , you heard, they htard (heard şeklinin aynı oluşu, zamir kullanmasını zaruri kılmıştır ; burada - d unsuru, her üç şahsın müşterek bitimliğidir ) . Asıl Jı/ır bitim/ik (d�sinence 2�ro) ise şu misalde göıülür : İng. I cul ( = keseıim, kesti m) , you cul ( = kesersin, kestin ) . Bk. ÇE­ KİM, ve Ç E K i M EKİ. Bazı dilciler B. terimini kelime teşkilindeki benzer bUi selere de teşmil etmi� bulundukları için, ayrıca bk. KELi ME, Türetim.

17

olmayıp, terkibi bir şekilde, yan i b ükün unsurunu ayn ı ke­ limeye katmak suretiyle ( Latince misal ) yapıldığı için, bu tip dillere ıınteıik diller ( langucs syntb e ı iques) de denmek­ tedir ( zıddı : an alit i k. diller, b. bk. [ langues analytiqucs] ) . Bk. SEN TET İ K D i LlER. D i lciliğin romantik d!vrinde, s os y o l oj i , etnoloj i, hat­ t a siyaset de i şe karıştırılarak, B . D . e «organ i k » ( Aim. organisch ; Fr. v. Schlegel, 1 80 8 ) , «mükemmel» ( A l m. vol l­ kommen ; W. v. H u m b o l dt , 1 8 3 6 ) , «devlet dili» ( İ ng. staıe languag e ; F. Max Müller, 1 8 5 4 ) , «normal» (A. Po t t , 1 8 6 1 ) gibi vasıflar verilmek istenmiştir. En aşırı romantizmi, Ma x Müller'de görüyoruz ; ona g ö re , tck hcceli diller «ai­ le dili», biıişken diller «,sö;cbe aşiret dilı», bükünlü di l­ ler de «devlet dili» seviyesinde bulunan d i llerdir ; ve yal· nız Arya ırkının zekası, bükünlü bir dili doğurabilmiştir. ilmi hiçbir e5asa dayanınıyan bu nazariye şimdi rsmamrn bırakılmış ve bükünün sadece bir dil tekniği olduğu kana­ atine varı lmıştır ; «üstünlük - aşağılıb » meselesi olama z, çünkü bükünün esası, en « ı ş ağı» sayılan Afrika kıtasında­ ki bazı dillerde de kendini göstermektedir ; b k. BÜK ÜN . Dilleri tipiere göre tasnif ve tarif eden H. Sreinthal ( Charakteristik der htıupıs, �- >- '......, ..-. yetiştikleri çevrede ken di cinsindm olan· yaşlılardan öğre­ �= :r wr ı �nirler. Bazı çevrelerdeki B. in daha iyi ötmesi buralarda yavrulara örnek olacak usta B. in bulunduğunu gösterir. B. , ilk önce erkekleri olmak üzere, ilkbaharda, gece­ Beethoven'in 6 . ( F- dur, «Pastorale» ) senfonisinde leyin birer birer bir yıl önce doğduklan yerlere dönmeğe geçen bülbül �arkısının bir kısmı başlar lar. Gündüzleri sessizdirler ve bir yerd e gizlenirler ; biryaya kadar olan y e rlerde bülbülün bu türü bulunur. Afri­ geceleri ise sabahlara kadar öter, var kuvvetleriyle kendi­ kanın doğusunda k ı , J ar. Ya1ayışı ve b e s lenmesi bülbül gi­ lerinden sonra gelen dişileri yanianna çağırırlar. E ıleştik­ ten sonra toprağa yakın bir yerde, çerden çöpten ve tüy­ bidir. Bii/bii/ ( Luscinia megarhynchos Brt h m ) Çok eski­ lerden müteşekkil, basit ve _g ayrimü lı: em m el bir yuva ya­ den beri tanınan bülbülün boyu 1 7, kanadı 8 ve kuyruğu parlar. Yuvalarını ya p raklarl a iyice .ıı;i zlerler. Dişi bülbül, bu yuvaya m avimsi renkte 21 mm uzunluğunda 4 - 6 yu­ 7 cm dir. Bütün sırtı pas k a hveren !l isi, karın tarafı gri ­ murta yumurılar, kuluçkaya yata r. Kuluçka süresi 14 gün be y azdır. K u r s a k kadardır. Bu esna d a erkek bülbül dişisini en güzel ve sü­ bölgesi v e yanları rekli şarkılariyle eğlendirmeğe çalışır. Mayıs sonuna doğ­ hafif açık gri - kah­ ru ö tmeyi bırakır. Gündüzleri öğleye doğru dişi B. y erine vereng i dir. Diıileri birkaç saat k ul u çkaya yatar. Yavr ularım, ana baba müştere­ erkeğinden b i r a z ken beslerler. Ya vrular ı ı - 1 2 gün sonra yuvayı terk eder­ küçüktür. B ü t ü n ler. Sonbahar gelince aile aile veya ailelerden müteşekkil Güney ve Batı Av sürüler h a linde gün eye doğru göç edrrler. rupa, Kuzey AfriEş le şmiş olan yaşlı B. i kafeste tutmak imk ansız d ı r. . . k a, lı n a d o 1 u, L u 5 C l n l a 1 U S C ı n ı a Bun lar, ne kadar iyi bak ı lsa da, ka f e ste ölürler. Fakat e�­ Five a y 5 a k f a K besl e mek müm­ listinde yaşar. K ı ş ları Oıta Afrikaya göç eder. Bunun hajız Je,meden önce yakalanan genç B. i kafeste karınca kriza ­ böcekleri, un bunlara e d takdir Bu kündür. veya Iran bülbiilii ( Lu5cinia mega rh v nc h os golzi Ca b. [ha­ fizi] ) denen bir alt türü vardır. Rengi, ana türden daha li d eri verme k l a z ı md ı r. B. ( Luscinia) cinsine giren, bülbül türlerinden başka, s o luktu t. Hazer denizi civarında ve İ r a nda ya�ar. K ışın Güney Aca bis ıana göçer. Büıüıı d i l l er de biiibii/ adı i le a n ılır. ayn ı familyanın diğer c in s ine, hatta ayrı familyalara ait Bülbül türü yaprağını döken a ğ a ç lar d an müte�e.kkil aydın­ birçok başka bülbül çeşitleri de vardır. Bunlardan bazı lar ı :: lık ormanlar, f undalı kl ar , paıklar, m ezarlıklar ve bahçeler­ 1. Nar biiibii/ii ( b. bk. ) veya klZII g t rda n ( E ritracus rubecu­ de b ulunur. Himayesini gördüğü i n s anlara kolay alı�aıalc la) ; 2. Arap biiibii/ii (Pycnonotus xantbopygu s ) , bk. /ı R A P yuvalarını bunların evlerinin yakınlarına k urar. Besinin i BÜLBÜLÜ. Pycnonotus cinsinin dijer türleri : Nil biiibii/ii toprak, dal ve yapraklardan temin ettiği böcekler ve bun­ ( P. arsince) kuyruğunun altı beyaz, akkulaklı bii/bii/ ( P. ların larvaları te�kil eder. Ayrıca frenküzümü, mürver gi­ leucotis) kulağı beya ı , tepe/i bii/bii/ (P. j ecosus) ve kuy­ bi meyva tanelerini de yer. Uçusu hızlı ve inip çıkan ruk al u kırmızı ofan ( P. h ae m orı hous) dır ; 3. Çalı biil­ münhaniler halindedir. Dallardan ziyade zemin üzerinde, bii/Jeri (b. bk. ) veya ötleğen kuılar (Sylviidae) familyasın-

r;ı tı/

5ltfug;�4i?�

®"Url':! eıır::

lll

.. _

:

ı

I





BOLBOLLER

19

da melez bülbül ( Hypolais hypolais) , çizgi/i çalı bülbülü dırmakta, hatta baıı �airler, bu eskimişlikten istifade rde­ veya çizgi/ı öıleğtn ( Sylvia nisoria ) , diken çalı bülbülü rek, bülbülü, eski Doğu dekorlarını süsliyen bir motif ola­ veya gri öıleğen (Sylvia communis) , göz/üklü çalı bülbülü rak kullanmaktadı dar, me seli : Yahya KemAl : Rindlerin (Conspicillata Temm) gibi bülbül adlı birçok ku�lar yer ölümü. alır. Bülbül m e v%11 / u hikayeler : Türk ve Far s edebiyatla­ Türk ve Doğu edebiyatında B . ı Dünya folk lor ve rında gül ile bülbülün macerasını allegorik bir şekilde an­ edebiyatında raslanan bülbül motifi Doğuda, bilhassa Türk latan manzum ve mensur bazı hikiyelere raslan maktadır. ve Fars edebiyatlannda büyük bir yer tutar. Bülbülün Do­ Mesnevi ve münazaralarda bülbülün ve gülün muaşakası, ğu edebiyatında, bıkmak bilmiyen, cefa ve mihnetlere kat­ İran edebiyatında Şeyh Artar'dan itibaren müteaddit 1airler Janmaktan çekiemiyen aşıkın sembolü olarak mühim bir tarafından i�lenilmi�tir. Bu şairin Manllku 't - tayr adlı ese­ yeri vardır. Bu allesorik edebiyatta gül, bülbülün sevgili­ rini 1 3 1 7 de Gülşehrf, Anadolu Türkçesine çevirmiştir. sini temsil eder ; diken, aşıka cefa eden kötülük sembolü Türk edebiyatında bülbül mevzulu hik ayelerden bazıları : 1. Bülbülname : Süleyman Peygamberin kıssalarından rakip veya vuslat yolundaki engell erdir. Karga, bülbülüo ulvi duygularını aolamıyao , ham, cahil, kabiliy � tsiz insanın alınmış olan bu mensur hikiye, sözlü gelen ekte pek yayıl­ mamış olmakla beraber, halk arasında çok okun an uş bas­ timsalidir. Muhtelif Tüı k �ivelerinde böberdek, bübürdek, ke­ ması bir HikaJ e-i Ebu Ali Sin a risalesinin sonuna ilave leçek, kujulak, öt/ügen, sandugaç, sandıkaç, sandulaç. san­ edilmiştir. 14 sahifeden ibaret olup ne zaman ve kim ta­ duvar, Jtndıraç, sunduvar gibi ayrı adlarla anılan ( bk. rafından yazıldığı kayıtlı değildir. Mevzuu kısaca şudur : Tarama Dergisi s. 1 60 ) ve hakkında Divan u Lugati'ı . Süleyman Peygamberi gün ışığı rahatsız etmesin diye bü­ Türkte, Kutadgu Biligde ve muhtelif Türk halk edebiyat­ tün kuşlar kanadlarını perde etmişlerdir. Bahar gelince er­ lannda görü ldüğü gibi birçok maoi, destan ve koşma ya­ kek bülbül, dişisinin ihtarına rağmen Süleyman Peygamber­ zılmış bulunan bülbül motifioin, Türk edebiyatıo a doğru­ den izin almadan Gülisıana gider. Süleymanın gözüne gü­ dan doğruya Fars edebiyanndan geçtiğini iddia etmek, neş gelir. Süleyman bunun sebebini anlar, kuzgunu yolla­ pek doğru olmasa gerektir. İçinde bülbül motifi bulunan yıp bülbülü çağırtır. Bülbül, Süleymanı dinlemeı. Süley­ birçok Türk atasözüne rasgelmekteyiz. Anadolu halk ede­ man, bu sefer şahini gönderir ve bülbülü getirtir. Divan biyatında bülbülü, daha XIV. yüzyılda Yunus Emrenin şi­ kurulur ; bülbül kendini o kadar iyi müdafaa eder ki, ley­ irlerinde, lirik bir bassasiyerin timsali olarak görürüz. Halk lek ve kırlangıç müstesna, bütün kuşlar aleyhinde konuş­ şairi, divan şairine n azaran bülbülü daha serbest bir mu­ tukları halde hepsinin söylediklerini cerheder. Süleyman bülbülü haklı bulur ve affeder. han•ile ve hassasiyetle işlemiştir. 2. Gül v1 Biilbül : Divan şair i Kara Fazlı (ölm. Divan şairi, bülbülü daima aynı kadro içinde ele al­ nv�tır. Yani divan edebiyatında diğer unsurlar gibi, bülbül 1 :5 6 3 ) tarafından yazılan bu mesnevinin mevzuu kısaca �u­ de bir mazmundur. Bu edebiyatta bülbüle ıirin - gü/tar, hoi­ dur : Bahar �ahının oğlu Gül, suda aksini aörerek, güzel­ nağme, destan - sera, kıua - han, Ityda , 1uride, zar, biçare liğine işık olur ve Nesim'e güzelliğinden bahseder. Nesim de Gülün güzelliğini bülbüle anlam. Bülbül G ü le aşık gibi sıfatlar verilmiştir. Umumiyede «işık»ın sembolü olan bülbül, mutasavvıf olur. Gül çekingen davranır. B'ütbül, ıstırap içinde teren­ ve tasavvufa meyyal şairlerde ilihi aşkla yanan can veya n ümleriyle aşkını herkese ilin eder. Bahar şahı buna kıza­ ruhun timsalidir ki, bu dünya veyahut ten kalesinin içinde, rak bülbülü · yakalatır ve bir kafese hapsettirir. Bu sırada Temmuz ş ahı gelir, Bahar şahını Gülşenden koğar. Bundan uzak kaldılı ezeli gül bahçesinin hasreti ile feryadeder. Bazı divan şairleri, bülbül kelimesini redif yaparak, sonra Hazan şahı Temmuz şabını, Kış şahı da Hazan şa­ onu daha geniş bir şekilde terennüm etmiştir. Bi lhassa XVII. hını Gülşenden çıkarır. Nıhayet Nevıuz, Bahar �ahım, Gül­ yüzyıldan itibaren, bülbül rediEli gazellere çok tesadüf edil­ şene tekrar hükümdar yapar. Bu sefer, Gül mahpus bül­ mektedir, meseıa : Şeyhülislim Yahya Efendi, Şeyhülislim bülü ziyaret eder, bu suretle işıkla maşuk birbirine kavu­ Baha i Efendi, Sabit, Fehim, Neşati, Şeyhülisllm Arif Hik­ şur. Şairin dediğine göre Bahar şahı, aklı ; Gül, ruhu ; met, Osman Şems, v. b. Şeyhülislim Bahai Efendinin bu Gül�en, teni ; Bülbül de, gön lü temsil etmektedir. B u ori­ vadideki gazeli, devrinde ve müteakıp yüzyıllarda yazılan j inal eser 1834 te Joseph von Hammer tarafından manzum tercümesi ve metni ile birlikte ncşredilmi�tir. bülbül redifli gazellere örnek olmuştur. 3 . Biiibii/iye : 1 707 de M anisalı Bini tarafından ya­ Yeni Türk edebiyatında, Recaizade Ekrem, bülbül mev­ olan bu hikaye, müellifi belli olmıyan Bülbülname­ zılmış zulu birçok şiirler kaleme almıştır. Bunlardan i lki ( Zemze­ me I. , s. 4 1- 4 3 ) , Viyana köylerinden birinde yazılmıştır. nin bazı şiirlerle süslenmiş ve üsliıbu ağır laştırı lmış bir Bu şiirde bülbülün feryadı ile gerçek vatan hasreti arasında şeklidir (İstanbul Üniversitesi Kütüp. T. Y. No. 274, 892, bir münasebet tesis edilmektedir. Rt caizade'nin ikinci bülbül 144, ı 700, 3 341 ) . 4 . Bülbüliye : 1 7 7 5 te İ Imi tarafından yazılmış olan şiiri üsliıp bakımından Şeyhülislim Bahai Efen dinin yazdığı şiirin devamı olan bülbül şiirlerinin karakterini taşır ; muh­ bu küçük mesnevinin mevzuu, esas iti bariyle Bülbiilname­ teva bakımından bu şiirde de vatan duygusu galiptir. Bu nin biraz deği�tirilmiş ve 'kısaltılmı� şeklidir. Şairinin de­ manzumeye 12 1air, nazire söylemi�tir. Servetifünun edebi­ diğine göre Hayati isimli bir müellifin mensur Biilbüliye­ yatıoda geniş ve terkibi bir tabiat görütüne gidildiği için, sinden nazma çekilmiştir. Şeyh Galibin Hüsnii A ,r k ında olduğu gibi, bülbüle ba­ bülbül müstakil bir motif olarak kullanılmamıştır. Daha son­ ra yazılan birçok bülbül mevzulu manzumeler içinde Meh­ zı mesnevilerde, ikinci derecede bir şa hsiyet olarak da raslanır. Folk lor mahsullerimiz arasında Poshof ( Kars) anlat­ met Akif'inki dini - içtimai bir hassasiyetle dolu, muvatfak ması bir Tahir ile Ziihre kikiyesinde bülbül ile gülün macera­ bir şiirdir. Son 30 senelik Türk şiirinde bu mevzu hemen hemen sını anlatan ufak bir ep iz ot vardır : Tahir bir zaman misa­ terk e.d ilmiş gibidir. O artık eski bir motif intıbaını uyan- fir kaldığı zengin bir tüccann bahçesin de, kendini gülün

20

BOLBOLLER

dikenlerine vurup yaralıyan bir bülbül ile aş ina olup, onunla uzun uzun derıleşir. Tabirio en duygulu türkülerini sıra­ ladığr bu sahne, hikayenin güzel parçalarından biridir. To­ bol aniatİnası Tahir il• Zühre hikayesinde padişahın emri üzerine başı kesilen Tabi rio acısiyle Zühre intihar eder. İki sevdalının mezarlarını nehrin karşılıklı kıyılarını ya­ pat lar. Mtzarlarından çıkan k avak laı ın dallan nehrin orta­ sında birleşir, Tahir ile Zührenin ruhları da, bu kavakla­ rın dallarındaki B. e kaıışır. Türk halk ma sallarında «heza­ ran bülbül» adiyle an ılan efsancvi bir lcuşa raslanma ktadır. Bjr padişah, oğullarını, harikul.ideliğini duyduğu bu kuşu getirrneğe yol lar. İki büyük oğlan bu işi başanmaz, küçük oğlan hem kuşu, htm de onu elinde bulunduran peri kızı­ nı alıp getirrneğe muvaffak olur. Bu masal bir rpiıot ha­ linde, Köroğlu hikAyelerinden birinin içine de girmiştir. Koca Bey Kolu'nda, Köroğlu, Koca Bey'i Yedi Derya Adasında perilere hük ümdar olan peri k ızının sarayın dan . «hezaran bülbülü» almağa gönderir. Koca Bey decyadan çı­ kan bir ata binerek bu adaya varır ve birtakım şartlara ria­ yet ederek efsanevi kuşu Köroğluna getirir. Batı edebiyatında B . : Aşkı teren nüm etmenin ve aşk şikayetinin timsali olan bülbül, Batı edebiyatında Homeros'tan, Aiskhyhs'tan ve Kallimakhos'tan günümüze kadar, yüzyıl­ lar boyunca şiir konusu olmuştur. «Ey güzel sesli, esmer bülbül» muraı Homeros'ta geçer. Yunan miıoloj isinde, sonraki rivayetlere göre, Philo11.ela (Yun. phil1in = sevmek, me/os = nağme, melodi ; yani ötmeyi seven ) , bülbülün ken­ disi ve buna verilen vasıfnr. Klasik miıoloj ide şu efsane mevcuttur : Attika kıralı Pan di on, kızlarından Prokne'yi, harbde kendisine yardım etmiş olan Daulis (Thrakia) kıralı Tereos'a verir. Ancak, Pı okne'nin kızkardeşi Philomela'ya !şık olan Tereos, karısının öldüğü yalan haberini yayarak baldızını kendisine varmağa razı eder. Philoır.ela hakikati öğrenince de kendisini ele vermemesi için kızın dilini k e­ ser. Fakat o, kardeşine bir elbise hediye etmek bahanesiyle bütün hikayesini bu elbisenin üzerine yazar. İ ki kardeş Tereos' ıan koı kun ç bir intikam almayı kararlaştırırlar : oğ­ lu İtys'i keserek sofrada babasına yedirirler. Gazaba gelen tanrılar Tereos'u hüthüt kuşuna, Prokt e'yi k rrlangıca, Phi­ lomela'yr da bülbüle çevirirler ; kızının fel aketine kahrede­ rek ölmüş olan Pandion'u bir yırtıcı kuş, İtys'i de bir sü­ lün şeklinde teluar canlandrrırlar. Bu efsanenin çeşitli varyantiarı vardrr. O vidius'un anlatışı Metamorphoses adlı kitabının 6. cildindedir (4 1 2676. mrsralar) . Başka bir efsaneye göre de, Yuo. li'ıgat mi· nası «bülbül» olan Ae.iöo, Thebai kıralı Z e thas'un eşi olup, eltisi Niobe'niıı pek çok çocuk d oğurmasını kıskanarak onun büyük oğlunu öldürmek isterken, kendi öz eviadı İtys'i öldürmüş, kendisi de bülbüle çevrilmiştir ; bülbülün hüzünlü ö ıüşü, Aedön'un sonsuz ağıtıdı r. Bu efsaneterin bütünü için bk. PH i LOM E LA, PROKN E. Latin şairleri bülbiilü Luscinia ( = bülbül ; Lat. luscus = bir gözü kör, geceleri iyi göremiyen ; yani, gece kan nlr­ ğında öten kuş) a :l.iyle terennüm etmişlerdir. Alman halk şarkılarında bülbül, Frau Nachtigall ( = Bayan bülbül) sı­ fatiyle ev, yuva ve mesut aile hayatını temsil eder ve aşk ha­ bercisi ( Botin der liebe) olarak görülüı ; bazen de baştan çıkarıcı nağmelerinden dolayı şairterin şikayetlerine hedef olur. G uguk ku�u ile bülbülün ses yarışması çok yaygın bir efsanecılir. Alman folkloninda ise güzel şarkılariyle has­ talara idi şifa geticici ve son nefesindekilere tatlı bir ölüm sailayıcı olarak tecelli eder. Hatta Bavyera köylerin-

de, yaşamaktan usananların kurtarıcı olarak bülbülü çağrı­ dığı veya bülbiilü göndermesi için Meryeme dua edilmesi yaygın bir Adettir. Aynı zamanda bülbül, meli'ın bir ruh cia­ rak da A l man folklorunda yer almı�tır. Yavruları çalınan bülbiilün kendini bir çatal dala asarak canına kıydığı, çift­ leşince sesinin bozularak renginin değiştiği, ölü doğmuş yavrularını diritlmek için güzel şarkılar söyltdiği y olunda çeşitli batı! inançlar da vardır. Bütün Germen toplulukla­ rında bülbül, «gece ötücüsü» ( İng. Nightinga/e, Alm. Nach­ tiga/1 ) olarak tanınmı� tır. Almanyada, Goethe -we Schiller'­ den başka, Fars edebiyanndan mülhem olan Rückert, B o­ denstedt, ayuca da Freiligraıh, Eichen doı f, Bethge v. b. şaiı ler, bülbiilii unutmamrş1ardır ; fakat Alman edebiyatın­ da bülbülü konu almış olan dünya çapında bir şaheser yok­ tur. Aynı şey Fransrz edebiyan i çin de söylenebilir ( Gau­ tiu, Veılain e, v. b. ) . Vedaine'in 20 mısralık Le roısignol baş lıklı şiirinde bülbül, hüzünl ü bir gecede, ay ışığında, i lk aşkıd' kurban edildiğini ağıılıyan bir kuş olarak um sil edilmiştir. İtalyan edebiyatında biilbül hakkında şaheser değilse de çok popüler bir manzume buluruz. İtalyan ediplerinden Jesuit papa21 Famiano Sırada ( ı nı · 1 64 9 ) , Latin şaiılerini taklideden Prolusiones arademicae (Akademik mukaddeme­ ler) [ 1 6 1 7 ] adlı eserindeki bir şiirde bülbülü konu almış ( İtal. Certame del musirata 1 del/'usignuolo = Çalgıcı ile bülbülün yarışması ) ve usta bir lavtacı ile m üzik yarışına girişen bülbüliin mağli'ıp olarak düşüp öldüğünü tanir et­ miştir. X V I I . yüzyılda birçok memleketlerde nazireleri çı­ kan veya i ktı bas edilen bu şiir, bilhassa İngiltercde, Mu­ sic's D11el (Müzik düellosu ) başlığı altında Richard Cra­ shaw tarafından da i şlenmiştir (The Delighii of ı he Mu ses = «Müza'ların huzuzatı» adlı şiir toplamasında, 1646) . .Aynı konuya John Ford'un The Lover's Mtlancholy ( .Aşı­ ğın kara sevdası ) [ I62 8] başlıklı romantik komedisinde de yer verilmiştir. Bülbül konusıa bilhassa İngiliz edebiyatında iyi işlen­ miş bulunuyor. Bunun ilk örneğini, Ortaçağda ( 1 2 1 0 - 1 2 20 sıraları ) , John veya Nicholas de Gui ldford adında bir şa­ irin The O U'/ a11d the Nightinga/e ( Baykuşla bülbül) baş­ lıklı ve Orta İngilizcede yazılı uzunca bir şiirinde görüyo­ ruz. 2 000 mısralık bu allt gorik şiirde, bu iki kuş kendi meziyetleri hakkında bir münaka�aya tutuşurlar. Tüılü tel­ sircilere göre, baykuş realizmi, kiliseyi, ruhhan sın ıfını ve dini şiiri, bülbül de romantikliji, dünyevi zev ki, feodal şö valyeliği 'fe a�k şairlerini ternail eder. Yeni İngilizc e ça­ ğında Milton, bülbiile «en lati f, en hüzüniii ku�» diye hi­ tabetmiş, Romantizm devrinde Coleridge, bülbüle biri neşeli ( The Nightingale = Bülbii l ; 1 10 mısra [1798] ) , öbürü hü­ zünl ü ( To the Nightingale = Bülbüle ; 26 mısra [ 1820] ) olmak üzere iki şiir hasreımiştir ; bülbül kc.nuı u Byıon'da da geçer. Vicıoria devrinde M. Arnold, «cbed i heyecan, ebedi acı» kelimeleriyle nsıflaodrrdığı biilbüliin efsanesini ele almış ( Phi/o mela ; 3 2 mısra [ 1 857] ) , Swinburne da ltylus (ad ; 60 mısıa [ 1 866] ) başlıklı tiirirıde aynı efsane­ yi i ş lemiştir. Aynı devirde Osca r Wilde, The Nightingale and the j?os1 (Bülbül ile gül) [ 1 E88 ; Türk. terc. 1 94 5 ; The Happy Prin ce and Oıher Ta/es = «Mesut prens ve b ış ka hiUyeleı » adlı eserinde] başlıklı yazısında, bülbüle ait acıkh bir bikiye anlatmıştır. Buna göre, kırmızı bir gül getirdiği takdirde kendisiyle dans edeceğini bildir en sevgilisi için, bir talebe bu renkte bir gül arar, bulamaz. Karameşe ağacına k onmuş olan ve aşkı takdir eden bir bülbül, talebeyi dinler ; sonra, kunetsizliğ indcn dolayı çi

BOLBOLLER - BOLOW, Dietrich Adam Heinrich von, Baron çek açamıyan bir kırmızı gül fi danını, göğsünü dikene dayamak ve k!lnını fidana akıtmak suretiyle canlandırır. Talebenin aradıiı gülü temin eder, kendisi de düşüp ölür. İngiliz ve bütün Batı edebiyatında, bülbülü terennüm eden en güzel �iir, İngiliz romantik �airlerin d(n ]ohıı Kcats ( 1 7 9 5 - 18 2 1 ) i n O de lo a N ightingale ( Bülbüle ka­ side) ( 1 820 ; 8 X 1 0 mısra] başlıklı �aheseridir. Bunda, ıİıehtaplı bir gecede, « ' albim ağrıyor, �uurumu bir uyuşuk­ luk sarıyor» diye söze ba�lıyan �air, «hafif kan adlı orman perisi» olan bülbüle hitabeder, kimseye duyurmadan dünyayı terk ederek onunla birlikte ormanın lo�luğuna dalmayı ve gece yarısında, vecde gelmiş bülbülün hüzünlü nağmeleri arasında göçüp gitmeyi dü�ünür. Şair, bülbülün örüşünü dinler, dinler, onun ölüm i çin yaratılmamış lıiye­ mut bir kuş olduğuna inanır. Kimsesizlik hissi, şairin dü­ şüncelerini kuştan kendi nefsine çevirir, bu �artlar altında yaşamanın bir külfet, ölümün i se kurtarıcı bir nimet oldu­ ğunu düşünür ve ö l üme iıık olduğunu söyler. Fakat o ara­ da ku� uçar, tarlalan, vadileri aşar, ötüşleri uzaklaşıp sö­ ner, �air vedalaşır ve «bu bir görüntü, uyanık bir ruya mıydı ? n ağ me uçtu gitti ; uyanık mıyım, uyuyor muyum ?» diyerek sö derini bitirir. Bülbül, modern şairlere aynı ilhamı verrmemi� ve gün ü· müzde T. S. E liot gibi bir �air ( The Waıle Land = Çorak ülke, 1 9 2 2 (Türk. terc. «Yücel» dergisi, Niun 1 9 ' 6 ve devamı] ) , bülbülün örüşünü «cağ, cağ» ( İng, j ug, jug) şek linde işitmiı ve onu idi bi� gece kuşunun örüşünden ayırdedememiştir. BÜLEND - ŞEHİR ( Buland - Şahr ; İng. imlası : Bulan d· s bılır ; «yüksek şehir» ) , Hindistan Cumhuriyetinin M adlı­ ya Pradesh ( eskiden : Central Provinces · Merkez vilıiyet leri ) bölümünüa batı kısmındaki M erut ( Meerut) kı s mınd a G.ı.nga ve Cumn a (Jumna) ırmaklan arasındaki bölgede bir idare bölümü ( yüzölçümü 5 000 km2 ye yakın, nüfusu 1 ı4o 000 'kadar, bu nüfusun beşte biri Müslüman ) ve bu­ nun merkezine verilen ad. B. in nüfusu 25 000 kadardır. Kali Nadi ırmaiının kıyısında Delhi'nin 70 km güneydoğu­ sunda kurulmu� olan B. in eski adı Beren'dir. B. bölgesin· de sulama sayesinde iyi ürün alınır. En çok buğday, bakla­ giller, mısır, sorghum, pamuk yetiştirilir. Dokumacılık okulu vardır.

21

ma inşası ve Bağdat demiryolu hakkındaki plinlarını da teşvik etmiştir. B. bizzat yarancı bir devlet adamı olmadı­ _ğıodan, Geheimrat von Holstein'ın kuvvetli etkisi aluoda kalarak, Almanyan ın dış politika b1kımıodan durumunun gittikçe fenalaşmasına ve bilhassa İtilifın ( Eotente) teşekkü­ lüne mini olamamıştır. B. , İngi ltere ile Rusyanın i�birliği yapabileceklerine inanmadığır:dan ingiltereye karşı politika­ sında i,birlijinin ön üne geçecek fedakirlıklara lüzum görme­ miştir ( ı 900 yılında yapıla n Alman · İngiliz ittifak görüşme­ leri ve donanma hakkındaki görüşmeler ) . Fransaya karşı takibettiği Fas po li til asında da mantıkın icap!arını dikkate alamamıştır ( Fas buhranı, 1 90 5 ) . B. un Avusturyayı Bosna· nın i l hakında teşviki ( « Ni­ belungen sadakati» s 1 o g a n (şiar} ı ile) Rusyanın Alman­ yaya düşmanlığını d a h a da aıtırmı�ur. B. içerde, 1 90 � tarihli ıslah edilmiş gümrük tarifesine dayanan tic.ıri poli­ tikası ( B. ticaret anlaşmaları ) ve ı 906 ı 907 y ı 1 1 a r ı n d a Re:chstag'da takibettiği blok politikasiyle bazı muvaffaki­ yeder kazanmış ise de, 1 909 daki mali ısiahat meselesinde başarısızlığa uğrıyarak, istifa etmi,tir. Esascn «Daily TeleBernhard v. ·BÜLOW guph» meselesinden beri i m paratorun o n a itimadı d a ç o k sarsılmış bulun uyor du. 1 9 1 4 ü n sonlannda büyük elçi olarak Romada bulunan B. , İ ral­ yanın h arbe girmesini ancak geeikti rm• ğe muva ffak olmuş­ tur. Tekrar Reichskanzler olmak ümidi, tahakkuk eımemiş­ tir. Bıraktığı Der. k wiirdig k eit111 (Ha nrlanmağa değer hidi­ seler) adlı hatıraları (4 ci l t, 1 93 0 ı 93 ı } muhakeme ve duygu hatalarma rağmen o zamanın tarihini aydınlatma bakımından faydalıdı r. Başka eserleri : Deutuhe Politik (Alman politikası ) ( 1 9 1 6] , Red111 (Nutuklar) [J. Penzler i le O Hoetzsch tarafından neşredilmi§tir. 3 cilt, 1 9 03 1 9 0 9 ] . •

·



BÜLOW [bıflo ] , B e rnh a r d Wilhelm von ( 1 88 � 1 936) , Alman devlet adamı ve diplomat. Bülow prensi

Bernhard B. nun yeğeni. P.:ıtsdamda doğmuş, Beriinde öl­ müştür. ı 9 ı 7 ı 9 1 9 yıllarında Alman hariciyesi hizmetin de Alman devlet adamı. Baron H einrich von Bülow'nun yeğe­ bulunmuş ve 1 9 2 3 te tekrar hariciyeye alınarak Milletler ni. Cismar (Holstein) da doğmuş, Frankfurtta ölmüştür. Cemiyeri �ubcsi başkaoı olmuştur. B rest · Litovsk Te Versail­ les barış müzakerelerine kanimı� ; ı 9 2 7 • 1 9 3 0 yıllarında 1 8 39 1 8 4 8 yıllannda Danimarkada devlet memurluğu yap mı�, 1 8 5 2 1 862 yıllarında Holstein ile Lauenburg'u Frank­ harkiyenin Avrupa işleri şubesinin müdürü, ı 930 - ı934 furt meclisinde temsil etmiştir ; 1 862 · 1 8 67 yıllarında yıllannda harici ye nazırı olmuştur. Yazıları bi l l has sa diplo­ Mecklenburg Streliız'te devlet bakanı olmuş, 1868 de her masi ve Birinci Dünya Haıbine dairdir. iki Mecklenburg dukalığını Beriinde temsil etmiştir. 1 8 7 3 BÜLOW [bıflo } , Dietrich Adam Beinrich von, ten sonra Prusya devlet vekili payesiyle hariciye nazırlığı Baron ( ı 7 5 7 · ı 8 0 7 veya 1 8 0 8 ) , Dennewitz Kontunun kar­ yapmıştır. deşi, Alman harb nazariyatçısı. Falkenberg'de doğmuş, R iga'­ BÜLOW [ bıflo ] , Bernhard, Pren s ( 1 849 · ı 9 2 9 ) , da ölmüştür. Fikirleri derin bi r aksülamel yaratmış ve Bernhard Ernst v . B . nun oğlu. Alman başvekili ( Reichs­ bunlar üzerinde çok münakaşalar olmuştur. 1 7 7 2 1 790 ve­ kanzler ). Klein · Folottbcck'te doğmuş, Romada ölmüştür. ya ı 7 7 3 · ı 789 yıllarında Pcusya ordusunda subaY. lık etmi ş ; 1 888 de Bükreşte elçi, 1893 te Romada büyük e 1 ç i, b undan sonra yazar olarak çalışmış tır. 1 8 97 de hariciye nazırı, ı 900 de de Almanya R e i c h s­ Başlıca eseri( ri şun lardır : G1ht deı n eutren Kritgs­ k a n z 1 e r'ı v e Prusya başvekili olmuştur. B. zamanının systems (Yeni har b sisteminin ruhu) [ l i 9 9 } , Lehrsiilze deı en parlak simalarındandır. Fevkalade maliıınatlı, müessir ne u eren Kriegr ( Yen i harbin ıeortmleri ) [ ı s o � ] , Nt u e Tak­ bir hatip, diplomatik maharet ve politik taktik sahasında lik ( Yeni takti k ) ( 1 8 0 5 } , Der Feldzug vo n 1 805 ( ı 8 0 5 tam bir üstat idi. Yıllarca İmparator II. Wilhelm'in yakın seferi ) ( 1 806) . Bu son yazı, Prusya askeri sistemine bir arkadaşı olmuştur. B. ona yaranmasını bildiği gibi, donan- hicviyedir. BÜLOW [ b/flo ] , Bernhard Ernsl von ( ı 8 1 5



1879),











.





22

BÜLOW, Frieda

B Ü LOW [bijlo ] , Frieda von ( 1 857 - 1 909}, Alman kadın yazarı. Beriinde doğmuş, Jena yakınındaki Dornburg şatosunda ölmüştür. Pek ıı en çk en İzmirde ve diğer Doğu Akdeniz memleketlerinde Prusya başkonsolosu olan babasiy­ le bulunmuş, sonra Doğu Afrikadaki Alman sömürgelerine gitmiştir. Hikaye ve romanlarında Afrikanın güzel ma n zara­ larını, Alman kolani halkının idederini tasvir etmiştir. Kendisi tam minasiyle bir feministıir. En ünlü romanları � unlardır : Tropenkoller (Tropikal ruh hastalığı ; africanite} [ 1 896} , Die Schwwern ( Hemşireler) [ 1 9 0 9 } . Kızkardeşi Margarete von B. ( 1860 - 1884) da tanınmış bir romancı idi. BÜLOW [ b ij lo ] , Friedrich Wilhelm 'fon, Baron [ 1 81 4 ten sonra Kont B. Dennewitz} ( 1 7 5 5 - 1 8 1 6 ) , Prus­

yalı general. Falkenberg ( Altmark) de doğmuş, Königsberg'­ de ölmüştür. 1 8 1 2 de Doğu ve Batı Prusya nlisi, 1 8 1 3 t e tuğgeneral olmuştur. Oudinot'yu Luckau v e Grossbeeren'­ de, Ney'yi de Dennewitz'te yenmiştir ( 18 1 3 ) , Leipzig ( 1 8 1 3 ) , Laon ve Montmarıre ( 1 8 14 ) muharebelerinde hiz­ metleriyle göze çarpmıştır ; Blücher'le birlikte Waterloo'da savaşmıştır ( 1 8 1 5 ) ; piyade generali ve Denncwitz Kontu olmuştur ( 1 8 14 ) ; Königsberg'de generallik rütbesiyle baş­ kumandanlık etmiştir. BÜLO W '[ bijlo ] , Gahriele von ( 1802 - 1 88 7 ) , Wil­ helm von Humboldı'un kızı, Heinrich von B. un k arısı. Beriinde doğmuş yine orada ölmüştür. 1 8 2 7 - 1 8 4 1 yılların­ da Lo n d r a d a Prusyayı t e m s il eden ve 1 8 42 - 1845 yıllarında da Prusya h ı riciye nazırı olan kocasına yardım etmiştir. B Ü LOW [ biji o ], Hane Guido,

Baron ( 1 83 0 1894 } , Alman piyanisıi ve or k e s tra şefi. Dresden'da doğ­ muş, Kah i re ' d e ölmüştür. Piyanist ve or k e st ra şefi olarak A v r u p a d a ve Arnarikada seyah a tler yapmu olan B. büyük bir şevkle, Wagner'in ve daha sonraları da Brahms'ın eser­ lerini çalmıştır. Lohengrin 'in ilk temsili, henüz hukuk fakü l tesinde okumakta olan B. ü müziğe sürükledi. B. «Neue Zeitschrift für Musik» (Yeni Müzik) dergisinde çalıştı ; piyan i st arkesıra şefi oldu, sonralan da Münihte ve 1880 d en itibaren Meioingen'da saray arkesıra şefi ola­ rak müzik sahasındaki faaliyetini artırdı. Şefliği yeni ve şahsi bir tefsir listemine istinadettircn B. , 1 8 65 te Trislas'ın ve 1868 de Meislersirıger'in ilk temsillerini ida­ re etti. İlk karısı Cosima Liszt, Wagner'i severek onu terk etti (Cosima 1 870 te Wagner'le evlendi ) . B. 1882 de ikinci d � fa saray artisti Maria Schanzer ile evlendi. Bu kadın mektup ve türlü yazılarını yııyımlamıştır. B. , bilhassa Cramer, Chopin ve diğer müzisyenlerin etütlerini ve müna­ kaşalı olmakla beraber, Bach'tan Beethoven'e kadar olan klisıklerin arranj man larını yapmıştır. Eserleri : Lieder ( Şarkılar} , Konzerıha/te Walzer ( Konser şeklinde valsler, mazurhlar, piyano için eserler ve orkestra için Cht�rakJer­ slücke ( Karakter) parçaları ; B rie/e tm d Schri/ltn ( Mektup ve Ya z ıl a r } [S ci lt, M. V. Bülow tarafından yayımlanmıştır ; 1 8 9 5 - 1908 ] , B riefwechıel mil Liszl ( Liszt'le mektuplaşma) [8 cilt, La Mara tarafından yayımlanmıştır, 1898 1908 } , Nieızsche i l e olan muhaberesine a i t mektuplar, Nietzsche'nin bıraktıjı eserler arasındadır ( 1 905 ) . ·

BÜLOW [bülo] , Heiarich von, B a ro n ( 1 7 9 1 - 1 846) ,

Prusyalı devlet adamı. Alman Kurtuluş Harbinde çarpışmış ( 1 8 1 3 - 18 1 4 ) , Londra büyük elçiliği n de elçilik kitibi olarak ( 1 8 1 7 ) , Beriinde von Humboldt'un maiyetinde çalışmıştır ( 18 19 ) , Londrada büyük elçi olmuş ( 1827 ) , Eelçikanın

von -

BÜLÜÖ

tarafsızlığı hakkındaki Londra muahedesini imzalamış( 1 8 3 1 ) v e gümrük birliğinin kurulması için mücadele etmiştir ; Meclise t�msilci seçilmiş ( 1 8 1 4 1 8 4 2 } , son olarak hariciye nazırlığına getirilmişti r ( 1 8 4 2 - 1 8 4 � ) . ·

BÜLOW [b�ilo] , K arl von ( 1 846 · 1 92 1 ) , Prusyalı mareşal. Beriinde doğmuş, yine orada ölmüştür. 1 903 - 1 9 1 2 yıllarında general olarak 3. Kolorduya kumanda etmiş, 1 9 1 3 te ordu müfettişi olmuştur. Birinci Dünya Harbinde 2 . Ordu­ yu Sambre ve St. Quentin muharebelerinde muvaffakiyeıle sevk ve idare etmiştir. Marne muharebesinde muvaffak olamamııtır. Nisan 1 9 1 5 te sıhhi durumu dolayısiyle ordu­ dan emekliye ayrılmıştır. Başlıca eseri : Me in Berichl zur Marn�ıch/acht ( Marne muharebesi hakkında raporum) [ 1919] başlığını taşır. BÜLTEN ( Fr. bul/etin, İtal. bu/lettino veya bo/1�1ki bu b olla . (Lat. b u /la = tomurcuk, mühür ve

lin o dan,

bilhassa madeni bir kapsülün içindeki mühür} sö zün ün iki dereceli küçültmesidir) , günlük rapor = hava bülteni, rad­ yo haber bülteni, ilin ve umumiyede kısa bir ifade ile ya­ zılmış ve el yazısı veya basılmış şekilde h alka v �ril �n res­ mi bir haber ..-cva bilgi. Borsa B. i, halk sağlığına veya mühim bir şahsiyetin sağlığına ait sağlık B. i. Büyük Ordu B. leri, I. Napoleon'un harbteki muvaffakiyederine dair çok taraflı bir dille yazılmış ve gazetelerde basılması mec­ buri kılınmış olan B. leri meşhurdur. Bu B. ler erkanıhar­ biye tarafından kaleme alınır ve «Moniteur» e gönderilirdi. Sonradan tekrar basılarak ayrı yapraklar halinde de satılır­ dı. Napoleon'un seferlerine tekabül eden altı seri halinde B. vardır. Siyasi, edebi, fenni bazı gazete ve külliyata ve­ rilen ad ve bilhassa, bazı idareler ve ilim cemiyetleri tara­ fından çalışmalarının hulisalarına verilen ad k i , buna bel­ leten de denilmektedir : Tarih Kurumu Belleteni, Türk Di­ li - Belleten gibi. B Ü L Ü C ( erginlik, Fr. Puberte, Adolescenct) , çocuk­ luktan erginlık çağına geçerken, iç salgıların faaliyetine bağlı olarak, vücut yapısında ve ruhi sahada gelişmelerin birdenbire hızlanması i le kendini gösteren değişiklik. Bu değişiklik çağına da B. çağı denir. B. yavaş yavaş vukua gelir ve ancak yıllar geçtikten sonra tamamlanır. Fizyoloj ik değişikliklerin tamamlanması on yıl sürer. Ruhi ve cinsi olgunluk daha sonra gelir ve yirmi yaşına kadar tamamlanmamış bulunabilir. B. , bazan da muhtelif sebeplere bağlı bir bozukluk olarak çok erken vuku bulur. Kız çocuklarda ilk değişiklik, yumımalık folliküller­ inin cesametindeki arııştır. Bununla beraber daha süratli boy uıaması, alırlık artması, meme başının etrafı n da k i esmer bölgenin , genişlemesi ve ağrıyarak hafifçe kabarması, meme­ lerio önce mahruti, sonra yarım küre şekli nde büyümeleri i le göğsün gelişmesi, cinsiyet organı bölgesinde ve koltuk altlarında kılların çıkması, derinin çocuklukteki şeklini kaybederek kihil insan derisi halini alması, kalçaların genişlemesi ve idrarda estro�enler görülmesi gibi değişiklik­ ler olur. Nihayet 1 2 - 1 3 yaşlannda ilk adet g ö rülmesiyle B. tamamlanır. Bedendeki bu &elişme ile birlikte ruhi değişiklikler de husule gelir. Çocuğun bütün dikkati kendi : şahsı üzerine çevrilir. Süratle gelişen vücuduna henüz alış­ mamış olduğu için, bazan kendini olgun bir kadın gibi görür ve herkesten o şekilde muamele bekler. Bazan da büsbütün çocuklaşır. Son derece alıngan olur. Erkek çocuk­ lardan hoşlanmağa veya büsbütün nefret duymağa başlar.

BÜLÜG - BüNYAMlN

l3

te d oğmuş , Oısmanstedt (Weimar yakınında) te ölmüştür. Nöthnitz'ıeki 4 2 000 ciltlık kütüphanesi me�hurdur. Alman klasik arkeologu Johann ]. W i nckelmann, gen,liğinde bura­ da çalışmıştır. 1 7 64 te kütüphane Dresden'a götürülmü�tür. B. ın başlıca eseri : Genaue und umstand/iche teutsche Kay­ ser und Reichshistorie ( his 91 8 ) (Alman imparatorlarının ve İmparatorluğunun tam ve tafsilitlı tarihi, 9 1 8 e k a d a r ) [4 cilt, 1 7 2 8 - 1 7 4 3 ] başlığını taşır.

Erkek çocuklarda ilk belirti, boy uzamasında görülen sürat· tir. Çocuğun her yıl ancak 4 - � cm uzayan boyu, takriben iki yıl süren B. çağında birden 1 5 - 16 cm uzar. Aynı zaman­ da cinsiyet organlan inkişaf eder. Bu bölgede ve koltuk altlarında kıllar belirir ; bıyıklar, anne tü yü denilen ince, yumuşak tüyler halinde çıkar ve terlcmeğe başlar. Omuzlar genişler. Ses kalınlaşır. Ruhi değişiklikler de başgösterir ve çocuk her gün biraz daha erkekleşrneğe özenir B. , bütün ç ocuklarda aynı seyri takibetmiyebilir. Bunda cinsiyet. soy, ıklim ve cinsi terbiye gibi faktörlerin, iç salgı bezleri (b. bk. ) bozuklukları, tüberküloz, romatiz· ma ve konj enital kalb anomalileri (bk. KALB) g ibi hasta· lıkların da rolü vardır. Erkek çocuklarda B. çağı, kızlardan ı 2 yıl daha geç başlar ve 1 3 - 14 yaşlarında sona erer. Daha erken veya daha geç görüldüğü de olur. Türkiyede B. , her iki cinste ortalama, en a ş a i ı 8 - 1 0, en yukarı 22 yaşında vuku bulmaktadır. Yüzde itibariyle ekseriyet 1 3 , 14 ve 1 5 yaşlarındadır. B. , patoloj ik bir gecikme gösterirse, alınacak umumi tedbirler, kızlarda yumurtalık vazifesini uyarmak için endok­ rin tedavisi yapmaktır. B. da zor ve mühim olan, ruhi tedavidir. Bilhassa kızlar, B. tekimüle başladıkları l l yali&· rına basmadan ve adet görmeden hemen önce, anneleri tara­ fından bu devreye hazırlanmalıdırlar. .

BÜND A Rİ, el - Feth b. Ali b. Mulıammedi'l · h· fab ini l X I I . yüzyılın son yarısı - Xlll. yüzyılın ilk yarısı ) ,

hayatı hakkında kesin bilgi a z olan İranlı bir tarihçi. Kı­ vameddin adı ile tanınmıştır. El - Kitibü'l - Isfahini diye tanınan, İmadü'd - din'in eseri ola'n , S elçuklular tarihinin nir özetini yazmıştır. Bu eser Th. Houtsma tarafından ne�r

-

(Histoirt des Seldjoucides de /'Iraq pou' al - Bond ari,

Leiden 1 8 8 9 ) ve Kıvameddin Burslan tarafından Türkçeye çevrilmiştir ( Irak ve Horasan Selçu!:./u!art tarihi. Ist. 1 943 ) . l'l . nin b u eserinden önce, yine İmadü'd - din'in el - Berku's ­ Şami adlı eserini de i h tisar ettiği rivayet edili r. B. ayrıca Firdevsi'nin Şehnamesini de Arapçaya çevirerek E yyubiler­ den Melikü'l - Muazzam'a ( ölm. 1 2 2 7 ) i ı baf eımi1tir. BÜNGNER HA C LARI VE H Ü C R E KORDONLA·

RI, ç e vresel

sinirlerin yenilenmesi ( ı e,g eneration ) esnasın· da epitelyum (epitbelium = sümüksel zarlaı ın dı� tabakası) hücrelerinin birleşmesinden hisıl olan ve meşimenin dış tabakalarını ( syncyte) teşkil eden hücrelerin yapımı Alman hekimi Otto \'on Büogoer ( 1 8 � 8 . 1 90 5 ) in adiyle anılır.

BÜLÜKKI N (ölm, 1 0 62 ) , Cezayir'in doğusunda yaııyan Berberilerin Scnhice kolundan olan Hammidi (b. bk. ) sülilesinden Muhammed b. Hammad'ın oğlu. B . evvel!, DÜNGÜLDEK KAPLICASI, Afyon Karahisarın 2 1 Hammidi hükümdan el - Muhsin tarafından, Magrip eyalekm ku z eybatıs ı nda kaplıca. Afyon - Kütahya şosesine 2 km tinde çıkan bir ayaklanmayı bastırmağa memur edilmiştir. Hükümdar, B. den şüpbelendiğinden bu se fer esnasında uıaklıktadır. Bir yerden kaynar. Saniyede verimi ı litre yanına yardımcı olarak kattığı iki Arap ba şbuğuna, B. i olan bu sudan binlerce kişi faydalanmaktadır. Bu su karbon­ öldürmeleri emrini vermiştir. Bu iki Arap başbuğu, durumu dioksiıli, kalevi klorür, hidrokarbonat ve sulfatç a zengindir. B. e açıkladıklarından, B. onlarla birlikte ayaklanmı� ve Sıcaklığı 71 o dir. Henüz kaplıca tesisi yoktur. B Ü NNING [ b�inink ] , Erwin ( doğ. 9 06 ) , Alman bitki kaleye sığınan hükümdan yakalıyarak öldürmüştür ( 1 0 5 ' 1 0 5 6) . B. daha sonra Murabıtların üzerine yüıüyerek onları fizyologu. Hamburg'da doğmuştur. Tübingen üniversistesi çöle sürmüş ve Fas' ı almış, ilerigelenleri rehin olarak götür- profesör lerinden ve oradaki Botanik Bahçesinin müdürüdür. müştür. Zeki , cesur, fakat çok zalim olduğu rivayet edilen Asya ya birkaç serabat yapmıştır. Başlıca eserleri şun lardır : B. bu seferden dönerken, kız kardeşini öldürdüğü amcaza- Eıstwicklungs· und Bewegungspsycho/ogie der P/la r�zl ( Bitki­ nin gelişme ve ha r eket fizyoloj isi) { 1 94 8 ] , ThıoretiJche desi tarafından i ntik a m hırsı ile katledilmiştir. Grund frag1n der Physioloıie ( Fizyoloj inin esas problemleri ) BÜLÜKKIN, Ebu'J - Fütuh b. Ziri (ölm. 984 ) , [ 1 949] . Berberilerin Senbice kabilesi baş kanlarından biri. Senhiceler, B Ü NYAMIN ( Ahd - ı Atikte : Binyam l n ; Yun. «Yet­ Zeniteler gibi zaman zaman Endülüs Erneviierinin ve mişlerı. {Septuaginta] tercümesinde : Beniarn {e] in ) , Ya­ Haridierin tarafıarı olmayıp, Parimilere bağlı kalmı�lardır. B. in babası Ziri, Fatimi halifesi el · Mansur tarafından kubun Rahelden olan iki oğlunun kü ç üğü, Yusufun ana ­ Magrip valiliğine tayin edildiği zaman, B. i, yeniden kurulur­ baba bir kardeşi. Ah d - ı Atikte ve Kuranda birbirine çok casına canlandırılan Cezayir, Medea, Miliana şehirlerinin yakın şekilde hikaye e d i len Yusuf kıssasının önemli kişi­ valiliğine göndermiş ; halife El - Muizz de B. i Magrib ve lerinden biri. Ahd - ı Atik ( Tekvin, XLII , XLIV , XLV. ) e gör e Afrikiye valiliklerine tayin etmi � tir. B. bütün Zab bölge­ kıtlık başlayınca Yakup Peygamber, oğullarını buğ­ sini ve daha sonra Tlemsen'i ve Fas'ı da zaptetmiş, Endü­ day almaları için Mısıra göndermiş, bir zarar gelir korku­ lüs Erneviieri ile s ava�lar yapmış ve Zeniteleri �öle sürmek siyle, B. i göndermemiş ; Yusuf kardeşlerini tanımış, fakat suretiyle babasın'ın öcünü almıştır. Ebiı'l - Fütiıh sanı ve kendiı:i tanıtmamış ; onlara memleketin durumunu öğren­ Yusuf adı kendisine Endülüs halifesi I l . Hakem tarafından verilmiştir ( 9 72) . Bu başarıları üzerine . Fatimi halifesi en ­ mek İstiyen casus olduklarını söylemi�, evde kalan kardeş­ Nizir ona Trablus eyaletini de vermiştir. B. daha sonra leri B. i getirmelerini isti yerek içleiinden Şimeon ( Şem' � n ) u Bergavatalarla sava1arak emirlerini öldürmüştür. B. bu rehine diye alıkoymus ; diğerleri Arz - ı Kena n a dön mü� ler. seferden dönerken yolda ölmüş ve yerine A�ir valisi olan götürdükleri buğday bitip de tekrar gitmeleri gerekince oğlu el - Mansur ge,miştir. B. i n 400 odalığı olduğu ve B. i gönderme k i stemiyen babalarına karşı Yahuda kefil öldüğü gün 1 7 çocuğu doğduğu yolunda bir rivayet verdır. olmuş, B. i de beraber gö t ürmüşler. Yusuf karde�lerine ikram etmiş çuvallarına buğdayl.ı birlikte, getirdikleri pa· B Ü NAU [ b#n@] . Beiarich, Kont ( 1 697 - 1 762 ) , raları da koydurmuş, fakat B. in çuvalına kendi sinin i�ki Alman ( Kursachsen) devlet adamı ve tarihçisi. Wei ssenfels' ve fal kasesi ol an gümüt Hseyi koydurmuş, sonra onları

1

,

'

24

BüNYAMlN - BüNYAN

hırsızlıkla su�landırmış ve �uvalında kbe çı k anın kendisi­ ne köle olacağını, diğerlerinin gidebileceklerini bildirmiş. Yahuda, B. yerine kendisinin alıkonmasını, �ünkü ihtiyar babasının bu oğlunu da kaybedene ölec�ğini söylemi1, 0 zaman Yusuf kardeşlerine kr cdini r anıtmış. Kurana göre, Yusuf. B. i alıkoyunca kardeşleri Arz-ı Kenan'a dönüp durumu babalarına bildirmişler, babaları gidip Yusuf u ve B . i aramalarını istemiş, Yakubun oğulları tekrar Mısıra girmiş ler, o zaman Yusuf onlara kendini ta­ nırmış Kurand a babalarına karşı kefil olanın adı yazılı olmayıp bunun sad�ce büyük kardeş olduğu kayıtlıdı r . BÜNYAN, İç Anadolunun doğu bö lümünde, Erciyes dağının 40 km kuzeydoğusund a Kayseri vi i ayetinin bir kaza merkezi. Nüfusu 6 2 1 3 ( 1 95 5 ) tür. Kayseri i le Pınarbaşı ara­ sında bulunan B. , Yukarı Kızılırmak bölgesinin doğu . batı istikametinde sıralanan başlıca yerleşme yerlerinden biridir. 3 km güneyin den ç ıkan bol aulu bir karsr kaynağı, kasa­ bmm burada kuruluş ve gelişmesinde önemli yer tutmuş­ tur. B. kalker yapılı Korumaz Dağları ( ı 950 m) nın ku­ zey eteğinde, Kayabaşı adı veril en düzlükten dik bir ya­ maçla Sarınısaklı suyu vldisine inen teaverten dikliği üs­ tünde, çağ lıyanların yanında kurulmuştur. Burası, Sar ın ısaklı

lı suyu boyuna ) doğru serpilmiş, burada aşağı B. mahalle­ leri meydana gelmiş, son birkaç yıl içinde de derenin sağ yakasında gÖ(men evleri yapılmış, böylece kasaba Sarmı­ saklı suyunun iki yakasında genişleme ve serpilme yoluna ıirmiştir. Kasahada bir meydan ve küçük park ile bunun eııafında çarşı vardır. B. da 6 yatakl ı bir dispanser, 1 4 çeşme bulunmaktadı r . B. kısa zamanda büyümü�tür. Başlangıçta çağlayan­ lar boyunda sıralanan birçok un değirmenlerinin bulunduğu bir köy olan B. ilk zamanlarında «Sarmısaklı>> adiyle anıl­ mı�, 1 868 de ilk belediye te�kilatı kurulmuş , Birinci Dün­ ya Harbine kadar « Bünyan· ı Hamid» adını ta�ımış, Cum­ huriyet devrine kadar kısaltılmı1 olaı ak «Ha m ı diye » diye adlandırılmış, Cumhuriyetin başlangıcındaki yönetim teşki­ Iatında sadece «Bünyan>> adı bıra k ılm ı ştır I 927 ve 1 9 3 5 nüfus sayımlarında 4 000 kadar olduju anl a ş ılan B. nüfu­ su, bugün 6 bini geçmi:tir. Kasabanın bu büyümesinde bu­ raya kurulmuş bulunan yün dokuma fabrikasının önemli yeri olmuştur. B. bir enerj i kaynajı merke zi ve küçük ö l�\lde bir fabrika şehridir. Saniyede 2 m5 lük suyun, 80 - ıoo m yük­ se k ren düşmesinden dojan ve ı 000 beyg ir gücünden fazla enerj i veren ç ağlayan l a rı n bulunuşu, B, da bir elektrik santralının kurulmasına yol açmış, • Kayseri ve civarı Elek­ t rik Türk An o nim Şirketi» rarafıodın 1 93 1 de işletmeye açıl a r a k, enerj i n i n �oğu 36 km uzunluktaki bir han hattı ile Kayseri şebıine gö nde ri lm i şti r . İ l k yıllarda kendi enerj i kaynajından gerektiği kadar faydalana mıyan B. da, son yıllarda evlerin mühim bir kısmı elckııik alma yoluna gir­ miştir. B. daki enerj i kaynağı, bura da bir endüstri merkezi · nin doğmasına imkin vermiş, bir yün dokuma fabrikası kurulmuştur. Bugün «Sümerbank Bünyan Fabrikası>> adını taşıyan, hem T ü r k i yenin diğer fabrikaları kalitesinde yün kumaş v e rebile n hem de memleketimizin en yü k sek kali­ tedeki hattaniyelerini ya p abile n bu fabrikada 300 işçi ça­ lışır Fabrika, 19 27 de bilhassa Kayseri ve çevresinin halı işiikierine yün iplik sağlamak üzere «Kayseri - Bünyan Ha­ lı İ p l ik Fabrikası Türk Anonim Şirketi» adiyle ve eski un d eğ i rm e nle rinin yerinde kutulmuştur. Yılda 1 2 0 000 kilo halı ipliği b üken fabrika, birkaç yıl kadar çalıştıktan sonra, bükrüğü ip ii k i erin yağlı ve biraz da yanık olması yüzün­ den, piyasada yer tutamamış, kapatılmıştır. Bir müddet kapalı kalan fabrikanın asıl i şler i lmesin e yeni makinelerin eklenmesiyle, ı 9 3 2 de başlanmı� ve fabrika 1 934 te Sümer­ bank'& geçmi ş tir. Bir müddet su k uv v etiyle işiiyen fabrika ı 9-44 te elektrikle işlerilmeğe başlanmıt, son yıllaıda daha da büyümüştür. Kumaş fabrikasının, kasabanın ekonomisi ve genel yaşayışr üzeri nde önemli etkisi olmuştur. Her ne kadar bu fabrika, ham maddesi olan yünü Pınaı başı, U z unyayla ile az miktarda Şarkışla, hatta Tarsustan sağlamakta ise de, B . ve yakın çe v res i nden de bir miktar (yılda ı2 000 kilo kadar) satın almakta, halk elde ettiği yünü kolayca ve uygun fiyati& satabilmektedir. Bundan başkl , kadın ve erke­ ğe iş bu lunabi l mi ş t ir. Günde 3 p o sta halinde, 8 saat çalı ş an iş�i lerden tarla ve bahçe sahibi olanlar (burada hemen her ailenin az miktarda toprağı vardır) , bu saatler dışında çiftçilikle de ujr a ş arak, bir yandan evinin kışlık yiyeceğini sağlamağa, sağılan bir iki koyun ve in eğ i ile me1gul ola­ rak (kasaba halkı davarcılıkla da m e şgul olur ve yazın sürüler çevredeki otlak ve yayla yerlerinde beslenirler) bundan faydalanmağa ve kışlığını hazırlamağa çalışırken, .

,

H O N Y

1\

N ' ın

g ene

1

g ö r ü n ü ş ü

.

suyu boyundan ( 1 300 m) Kayabaşı t raveı tenle rine ( 1 400 m) kada r uzanan dik bir yamaçıır. Türlü büyüklükteki � ağa­ raların da bulunduğu bu yamaçta B. kasabasının evleri (eski bölümü ) anfi biçiminde sıralanmıştır. Uzunyaylayı Kayseri ovasına bağlıyan anayol'Un geçtiği başlıca geçit yerinin ( Boğaz vldisi ) B. ın hemen doğusun­ da bulunm ısı, bsabanın büyüme imkanlarını artırmıştır. Bu yol, zen g i n bir tahıl ve davar b ö lgesi olan Uzunyayla ve çevresini, İç Anadolunun büyük bir ticaret ve endüstri merkezi olan Kayseriye bağlıyan tek işlek yo l dur. B. ın eski bölümü, teaverten dikliğinin doğusunda, eğimin olduk�a azaldığı bir yerdedir. Burası kayaların içine s ok u l muş gibi görünür. Bu dik yamaç yer yer oyu­ larak ve düzleştirilerek ü s tüste evler yapılabi k cek dai: düz­ lükler sağ lanmıştır. Dar, bir�ok yerlerinde basamaklı, karı­ şık s okak l a rın kaldırım taşlarını kayalar te ş k i l eder. İşte burada bir veya iki katlı, düz ve toprak damlı evler üst üste sıralanmıJtır. Öyle ki, çok yerde, bu düz damlada üstteki bir s o k ak hemen aynı bizada bulunur. Sayıları ı 200 kadar olan B. evlerinin üst katında bir veya iki oda alt katında ahır, samanlık, kiler vardır. Yeri yüksek, kışları uzun ve serı, kar l ı , fı rtınalı geçen bu yerde, pen cereler kü­ çük, du v a r la r kalın yapıl mıştır. B. , uzunca bir zaman bu dik kayalık yamaçta kal­ mış, büyürneğe ba�layıoca, aşağıdaki düzlüklere ( Sarmısak,

,

,

BONYAN - BÜNYE veya YAPI öte yandan d a fabrikadan edindiği kazançla ba�ka ihtiyaç­ larını gidermekte, böylece çiftçilik, davaıcılık ve fabrika işçilijini bağdatmarak geçimini düzenliyebilmektedir. Bu arada, fabrikaya gelen B. lı işçiler için meslek ve okuma - yazma kurslan açı lması, fabrikaya bağlı sine­ madan isçilerin çok el verişli şutlarla faydalanabilmeleri ile fabrikanın B. üzerinde kültür bakımından da etkisi olmu�tur. B. da hahcılığın, hiç olmazsa yarım asırlık bir geç­ mişi vardır. İnce ve süslü halıların dakunduğu bu kasaba­ da, 30 yıl önce :500 kadar halı tezgahı çah�ııken bu mik­ tar 1930 - 1 93 5 te 200 e inmiştir. Bu azalmanın sebebi, B. da yün dokuma fabrikasının kurulmasiyle yünün daha yüksek fiyatla satılabilmesi ve halıcılığın emeği korumaz olmasıdır. Bununla beraber bugün de B. balıları iyi kali te­ leriyle )ler yerde aranır. B. halkının yeti�tirdiği tarım ürün leri ( sebze, meyn, buğday) , az satılan patates ve fasulye bir yena bırakılırsa, kendisine yetecek kadardır. Hayva ncılıkta da durum aynı­ dır. Yalnız çokça yün satılabilmekıedir. Kasahada hemen her evin ineği, koyunu bulunduğundan yıllık peynir, y•ğ· lan hazırlanabilir ve günlük süt, yoğurt da sağlanabilir. Birkaç yıldan beri, haftada bir gün küçük ölçüde pazar kurulmağa baş lanmı1ıır. B . da yakın vakte kadar pazar k u­ rulınamasının ve bugün de böyle bir pazarın güçlükle tu· tun abilmesinin sebeplerinden biri, B. ın yakınında Kayseri gibi çok canlı, işlek, zengin bir ticaret merkezinin bulun­ ması ve B. pazariyle alış veriş edecek yerlt rin çok daral· mış bulunmasıdır. Öte yandan, birçok maddeleri, kendine yetecek kadar yetiştiren B. lılar, yılda birkaç defa Kayseriye giderek yıllık ihtiyaçlarını sağlamakta, gidemiyenler ise kasabadaki dükkaalardan alış veriş yapmaktadırlar. Bu du­ rum, B. da pazar kutulmasını yıllarda n beri güçleştirmi�tir. Bugünkü kü�ük B. pazarın da çevreden gelen un, Avanostan getirilen çanak · çömlek, yakın köylerden getirilen yumurta başlıca s atış malların ı teşkil etmekte, bu pazarın yanında küçük bir hayvan paıan ( sığır, koyun ) ve odun pazarı bulunmaktadır. Kayseri vilayetine bağlı bulunan B. kazasının nüfusu :5 2 67 5 ( 1 95 5 ) , yüzölçümü 2 948 km 2 olup, kazaya bağlı 3 nahiye ( lı.kkışla, Elbaşı, Sanoğlan) ve 80 köy vardır. BÜNYE veya YAPI ( Fr. ve İng Structure, Alm. Struktur ), genel olarak, bir bütünü teşkil eden parçaların düzenli bütünü. ı. Pslkolojide B. : Zihin h ayatının belirli bir cep­ hesini teşkil eden unsurların bütünü. Meseli türlü şuur pllnlarırıdan her birini teşkil eden un surlar manzumesi, birer B. d ' r. 2. Mantıkta B. : Düşünce konusu olup, bir kavram­ la ifade edilen herhangi bir bütünün dıştan va sıflarının hepsi. Mesela mekin, şeyler arasındaki türlü nrlıklar bü­ tünü olduğuna göre, bu uzaklıkların hepsi birden meki nın B. sidir. Bu anlamda B. , belirli bir bağıntılar (rölas­ yonlar) topluluğudur da denebilir. 3 . Tı pta B. ( Fr. Constitution) : Bir kimstnin, irsi ve sonradan dış tesirlerle teşekkül etmiş, nispeten devamlı, fakat az çok değişiklikler gösteren, organizmaya ( somaıik ) n ruha ait ( psişik) özellikleridir. Bu özellik ( yani B . ) , o kimsenin şekillenmesinde ve gelişmesinde, organlannın fonksiyon ve adaptasyon kabiliyetinde, dokulannın reaksiyon şekli ve derecesi üzerinde, hastalık imiileri karşısında gösterdiği

25

mukavemet veya hassasiyet deucesinde ba�lıca tesirli un­ surdur. O halde B. , bir kimsenin gelişmesini, sistem ve organlarının fizyoloj ik ve patoloj ik değişik şe rtlar içindeki çalışma, ada ptasyon , doku reaksiyonu gibi dananış teza­ hürlerini ve cevaplarını tlyin eden ve ayarlıyan ruh ve er­ ganizma özellikleridir. Mcsc li bazı kimseler için, «Romatiz­ maya, safra kesesi ve böbreklerde taş teşekkülüne, aı tery­ oskleroza, göğüs anj inine, tansiyon yüksekliğine, müsait bir B. dedir» dediğimiz zaman, bu kimselerde organizma­ nın ini ve dış tesirlerle teşekkül etmiş somatik ve psişik özel yapısı sebebiyle o kimsede bu hastalıkların sık görül­ düğünü ifade etmiş oluruı. Bazı ki mselerin de astma, sa­ man nezlesi, ekzema, migren gibi allerj ik h astalıklara mü­ sait bir B. taşıdıkları bilin­ mektedir. Bir kimsenin B. du­ rumu hıkkında bir fikir sahi­ bi olmak istenirse, bu kimse­ nin şekline, yapısına, fizik ve psişik fonksiyon kabiliyetine, uyarıcılara k a r ş ı gösterdiği reaksiyonlara, b e s I e n i ş du­ rumuna, infeksiyon ve zehir­ Iere karşı gösterdiği mukave­ met gücüne, dcj eneresan s be­ li rtileri bulunup bulunmaması­ na b akmamız lazımdır. B. ler. dış görünüşlere ve bazı has­ niıkiara yakalanmak istidadı· 3 na g11re biıtakım gruplara ay­ rılmak isten miştir. M e s e 1 a bunlardan en meşhur u B. nin BÜN Y E : ı . Pikoi k, 2 . astenik ( habiıus astbenicus) Astenik, 3 . Atletik ve piknik ( babiıus picnicus), atietik ( habiıus athleticus) gibi üç grupa ayrılmasıdır. Bunlar arasında pek çok geniş tasnif şekilleri de vardır. Asteni k B. nin gelişimi fena, ağırlığı azdır. Kas ve bıj dokusu sistemleri zayıftır. Omuzlar dar ve düşüktür. Gögüs, önden arkaya basılmış gibi yassıdır. Solunurola göğsün açılıp kapanması azdır. Kalb küçük, damarlar dar­ dır. Nabız süratli, kan basıncı düşüktür. Bir kalb hasıalıjı bulunmadığı halde hareket halindeyken nefes darlıjı, çar­ pınn şikayetleri va rdır. Asteniklerin iş görme kabiliyeıleri azdır. Sık sık hastalan ırlar. Mide barsak düşüklükleriD e, mide yaralarına, kabızlıklara sık raslan ır. Tüberküloza isıidatları vardır. Piknik B. liler geniş göğüslü, kısa boyuolu kırmızı yüzlü, yağlanmaya, şişman lamaya istidatlı ve çok dda gö­ beklidirler. Bunlarda dokuların rea ksiyon kabiliyeıleri faz. ladır. Bilhassa yağ dokusu teşekkülüD e temavül vardır. Arıeryoskleroz, tansiyon yüksekliği, safra ve böbrek taşları, kronik romatizma, göğüs anj ini piknikierde sık görülür. Atietik tip, geniş omuzlu, ince belli, kas sistemi çok iyi gelişmiş bir B. şeklidir. Atletlerde görü len bu -.ücut şekli herkes tarafından bilinmektedir. Bundan başka, ruh hastalıkianna istidat bakı mından da birtakım B. ler ayrılmıştır ; bk. ŞİZOTİMİ (Schizoıhymie) Ş iZOiT (Schizoide) SİKLOTİMİ (Cyclothymie) . •

26

BüRDE - BüRGü

BÜRDE : ı . Arapların büründükleri bir nevi yünlü elbise, aba, hırka. En ünlüsü. Muhammed Peygamberin B ­ sidlr. Muhammed, şair Ka'b b . Zübeyr'in kasidesini brğe­ nerek kendi B. sini ona hediye etmiştir. M uavi y e tarafın­ dan şairin oğlundan satın alınan bu B. , Bağdadıa Moğol­ lar tarafından zaptından sonra Hülagu tarafından yaktırıl­ mış ise de. sonradan, asıl B. nin kurtanimış olduğu riva­ yeri çıkmı�tır ; «Hırka - i Şerif» diye tanınan bu B. , İsı an· bulda, Topkapı Sarayı müzesindedir (bk. HIRKA - İ ŞERiF) . 2 . Busiri (b. bk. ) nin ünlü bir kasidesi. Rinyete gö­ re, Busiri bu kasideyi inmeli iken yazmış ; rüyasında Pey­ gamber kendisine görünüp B. sini, Ka'b b. Züheyr'e yaptı­ ğı gibi, şaiıin omuzlarına koyarak onu iyileştirmiştir. Bu mucize duyulunca, evvelce El - keuiikibü'/ - d ü rri , e /i medhi hayri'/ - berriye adını taşıyan kaside, Kaside - i B ürde diye anılmağa başlanmıştır. Müslümanlar tarafından kerametine inanılan B. , uzun zaman muska olarak ku l lanılmış ve ölü gömülürken okunmu�tur. Arap ;anın en ünlü şiiri olan B . , bir nesib ile baş­ lar, ondan sonra şair gençlik dolayısiyle işlediği günahları esefle anar, mucizelerinden bahsettiği Muhammed'den şefa­ at diler ve onu över. Pek çok tahmil ve teştiri yapılmış bulunan B. nin Arap, Fars, Türk ve Beıber dillerinde yüze yakın şerhi vardır. Eser birçok dillere ( Farsça, Türkçe, Avrupa dillerinden Latince, Almanca, Fransızca, İngilizce, İtalyanca v. b.) çevrilmiş, Doğuda ve Batıda aslı ve ter­ cümeleri 1 76 ı den beri birçok defalar basılmıştır. BÜRET ( Surette) , 1/10 cm3 lere bölünmüş, ayar­ lanmış, çok defa 5 cm3 lük eriyiği alabilecek hacımda, cam borular. Alt uelarındaki cam musluk vazifesini gören peas­ li ve ucuna ince cam boru geçirilmiş lastik borular ile iç­ lerindeki eriyik damla damla başka bir k aba akıtılabilir. Nitel analizlerden hacım analizinde kullanılır. BÜREYDE, b. ül - Huseyb (VII. yüzyıl ) , Eslem b. Efsi kabilesinin başkanı. B. eshaptandır. Peygamber Mek­ keden hicret ederken, bu kabi lenin makarnndan geçmiş, bu sırada B. , kendi kabilesinden 80 aile ile birlikte, b ir söylentiye göre de bütün kabilesiyle İ slamlığı kabul etmiş­ tir. B. Uhud muharebesinden sonra Medineye göçmüş ve Peygamberin bundan sonraki savaşiarına katılmıştır. Pey­ gamberin ölümünden sonra bir müddet Basra'da oturan B. daha sonra Horasan'a gitmiş ( 67 1 ) ve Yezit b. Muaviye zamanında Mecv'de ölmüştür. BÜRGER [b#rglr] . Gonfried Aucust ( 1 74 7 1794 ) , Alman şairi. Molmerswende'de doğmuş, Göttingen'da öl­ müştür. Halle'de teoloj i, sonra klasik filoloj i okumu�, Göttingen'da hukuk tahsili yapmış, daha sonra da şiirle meşgul o 1 m u ş t u"r. 1774 tc Dorette Leonhard ile evlenmiş, . fakat baldızı Auıuste'yi sev­ miş, şiirlerinde ona Molly adı­ nı vermiştir. 1784 te karısı­ nın ölümü üzerine Göttingen'a yerleşmiş ve bir sene sonra Auguste i le evlenmiştir, fakat 1786 da Au�uste de ölmüşıür. 1789 da Göttingen ün i versi­ tesi B. i ücret s iz p r o f e s ö c olarak tayin eımişıir. 1 7 90 da Elise Hahn ile evlenmişse de, G. A. B 1) R G E R çok geçmeden a y r ı l m ı ş t ı r. ·

Schiller'in, onun şiirlerini tenkid etmesi B. için ağır bir darbe olmuştur. B. , fakir ve hemen hemen yalnız denebi­ lecek bir şekilde veremden ölmüştür. B . i n öneıni, bilhassa Lenore ( a d ) si ile Alman bal­ ladına yüksek bir şiir değeri kazandırmasındadır. Gavesi, münevver zümre şiiriyle halk �iirini birleştirmek ve Alman edebiyarına halk dilinin ve halk hayalinin hazinelerini ka­ tarak onu yenilemekti. Macbethi nesir olarak Almancaya çevirmiş ve vaktiyle Almancadan İngilizceye geçmiş olan «Baron von Münchhausen'in barikulide seyahatleıi» ni ge­ nişleterek tekrar Almancaya mal etmiştir ( Fe/dzüge und /u stig e Abmıeuer d es Freiherrn von Münchhausen, 1786 ) . BÜRGI, Job.ı veya Justus Byrgius ( 1 5 5 2 1632 ) , İsviçreli matematikçi. Lichtensteig ( St. Gallcn ) d a doğmuş, Kassel'da ölmüştür. Astronomi aletleri yapmış ; 1 579 1603 yıllannda Hessen landgraf'ı IV. Wilhelm'in Pıagda saray saatçisi, 1 6 2 2 ye kadar da İ mparator II. Rudolf'un hususi saatçisi olmu:ı, sonra tekrar aynı işi Kassel'da görmüştür. Napier'den ayrı olarak sayıların logaritmelerini bularak, bunları Arithmetische und geometrische Proz1ss - Tabula ( A ritmetik ve geomettik hesap cetvelleri ) [ 1 620] adlı ese­ rinde yaymıştır. ·



BÜRGÜ ( Bracıee) [Bot. ] , koltuğundan çiçek dalı veya çiçek sapı çıkan yüksek yapraklar. Bunlar ge­ nel olarak çok küçük ve basit yapılışlıdır ; yeşil ve bazı bitkilerde çeşitli renklerde olur­ lar. Basit veya dilimli ( Dictamus, Corydali1, manisaU.lesi, ıhlamur) oldukları gibi b a ş k a şekilleri de v a ı d ı c. Bu sonuncu halde özel adlar alırlar. Mesela B Ü R G 1) ( Dıctamus çıçeği ) yılan y a s t ı k 1 a r ı n d a a. Bürgü, V ı ve V 2 B ürgüc ük ( Arum) , C a l l a da ko­ çan durumunda çiçekleri sara n B. ye yen ( spatha) , özçimenle� de ise k avuz (gluma) gibi ad­ lar verilir. B. birçok bitkilerde ç i ç e k tomurcuklarını korumağa yarar ; bazı nadir hallerde de ( ılı­ lamurda old uğu gibi) meyvanın rüzglr ile yayılmasında uçma organı vazifesini görür. '

�-----------�

BÜ RG Ü : a. C alla çi çeği yen' i ( spatha ) , b Ma­ nisa lalesi, dilimli bürgüsiyle beraber

ve

Corydalis çiçeği, bürgüsiyle

BÜRGÜ, genel olarak Müslüman kadınlarının erkek-

BüRGü - BüROKRASİ lerden setir maksadiyle yüz veya vücutlarını örttükleri örtü. B. yerine ve kullananın yaşına göre deji�mekle bera­ ber beyaz renkte dokuma pamuklu veya yünlü (ihram ) dokumadır. Eskiden memleketimizde de İsl.imi gelenek icabı B. yaygındı. Mesell Erzurum çevresinde umumiyede krem ve­ ya kahverengi yün dokuma «ihram» ; Konya, Burdur, Denizli, Aydın havalisinde «mahrama» denen beyaz B. , Ankara, Sivas gihi Anadolu şehirlerinde gerek ıklim, gerekse daha kuvvetli tesettür gayesiyle dokuma şal ; Trabzon, Samsun mıntakasında siyah çarşaf kullanılırdı. İstanbul, B ursa, İz­ mir gibi büyük şehirlerde ve bu şehirlerle teması olan vi liyet ve kasaba merkezlerinde ise, bilindiği gibi zamanın modasına uygun «car», «çarşaf», «üstlük», «fıta», «ferace», v. b. gibi B . ler kullanılmıştır ; fakat Türkün yaşayış ve karakterine uymıyan birçok batı! inanış, gelenek ve göre· nekler gibi, memleketin her köşesinde ayrı bir renk ve şekil arz eden B. de Cumhuriyet inkıliplariyle tarihe karışmış bulunmaktadır. BÜRGÜCÜK ( Bracteole = Prophylle) , çiçek dalında, bürgüden sonra gelen, umumiyede daha küçük, yüksek yapraklar (bk. BÜRGÜ) .

BÜRKLEIN [b�irk/ayn] , Friedrlch ( 1 8 1 3 - 1 872 ) , Alman mimarı. Burk (Orta Frankonya) t a doğmu1, Wer­ neck'te ölmüştür. Münih gannı roman üslubunda inşa etmiş­ tir ( 1 847 - 1849), yine Münihteki Maximilianstrasse'yi II. MaximiHan adına ve roman, gotik ve rönesans şekillerinin birleştirilmesinden meydana gelen bir üslupta inşa eden de odur. Bu miı;n ari üslubu pek çok renkidiere yol açmıştır. BÜRKNER [ bijrknlr ], Dans ( 1 864 - 194 3 ) , Alman gemi inşacısı. Dresden'de doğmuş, Ringelheim'da ölmüştür. imparatorluk bahriyesinin baş inşaatçuı olarak 190 5 ten itibaren büyük mıiharebe gemilerini ve kruvazörleri inkişaf ettirmiştir. isabet tesirini geminin her tarafına intikal etti­ rerek mukavemeti artırmak, dalgalı ve fırtınalı denizde seyahat usulünü yeniden tetkik ve tanzim etmek suretiyle yüzme kuduretini yükseltmişrir. Eseri : Erinnerrmgen und Gedanken ( Hiiıralar ve düşünceler) [ 1 9 1 0 ] . BÜRO ( Bureau ) , bir daire v e müessesede yapılacak işin mahiyetine göre ve çalışacakların ihtiyacına uygun şe­ kilde, içinde bazı demirbaş eşya, yardımcı vasıra ve maki­ nelerin bulunduğu çalışma yeri. B. da rahat çalışmayı sağ­ lamak için ışığın iyi revzi edilmiş olmasına, sülı unete, ha­ valandırma tertibatına dikkat etır.ek lazımdır. İyi ve mun­ tazam bir iş verimini temin için B. lar dahili taksimat ba­ kımından pratik esaslara dayanmaktadır. Münasebeti bulu­ nan servislerin, birbirinin işini kolay laştı ra cak şekilde yer· leştirilmesi ve bunlara nezaret edecek imirin de hepsini göz önünde bulundurabilecek şekilde yer alması l.izımdır. B. da işi organize edecek vasıralar bulunur ; bunlar B. de­ mirbaşı ve B. vasıtaları ve makineleridir. B. demirbaşı ve yerli tesisleri, buralarda çalışmayı kolaylaştıracak bütün lüzumlu tesisler, eşya v. b. gibi şey­ lerdir. B. demirbaşları tahta ve çelikren yapılmakta ise de, çelik eşyalar tercih edilmektedir. B. vasrta ve makineleri şunlardır : 1. Agraf ( tel di­ kiş makineleri, tel geç ) . 2. Delgi (zımba makinesi ) , 3. Dos­ ya baiı başlığı takan alet, 4. Çantalar, 5 . KAğıt makasla­ rı, 6. Ka lem yontma makineleri, 7. Keski alet ve makine­ leri, 8 . Numeratörler ve tarih damgaları, 9. Söyleme ve dinleme cihaziarı (diktafon ) , 1 0. Süpürgeler ve tüyler

27

(temizlik için ) , ı ı. Teraziler (mektup tarımağa mahsus) , 1 2 . Yazı takip aleti ( daktilograflar için ) , 1 3 . Yazı, hesap, teksir, cetvel çoğairma ve muha sebe kayıt makineleri, 14. Çöp sepetleri, ıs. Dosya, kitap, fiş ve diğer eşyalar için dolııplar, 16. Kasalar, 17. Kırtasiye levazımı, 18. Blok· noılar, 19. Ceıvel ıahıa ları, 20. Çelik bi zler, 2 1 . Damga sehpaları, 22. Damga damgalamağa mahsus alt lisriği, 2 3 . Duvar çengelleri, 24. Dosya levazımı, 2 5 . İmza kar­ tonları, 26. İsrampalar, 27. Kağıtlar, · 28. Kağıt tutucular, 29. Kalamazo kabları ve sehpaları, 3 0. Zarflar.

.

B Ü ROKRASİ ( Bureaucratie ; Fr. bureau = büro, çalı�ma yeri, Yun. kratos = kuvvet ) , geniş manada, bir i�in veya muamelenin emir ve kumanda ile sevk ve icrası, yani işlerin idari cephedım tedviri ve ifası. ı. Umumi olarak B. : Bir idari mekanizmada tutulan yolu, yani muamelatta takibedilen i�leyiş sistemini ifade eder. Skolastik mlnada B. , bünyesi ve mahiyeti icabı, mutat bir i�in ananeleşmiş bir esasa ve �ekle göre, kritik edilmek­ sizin yürütülmesidir. Yani skolastiğin minasına uygun olan B. nin gayesi, çalışma usullerinde hayatı takip ve müşahede etmeksizin, t amamiyle ananevi formüllere bağlı bulunmak suretiyle ve şekli birtakım esaslara göre kurul­ muş olan bir düzen ve sistem dahilinde işleri tedvir etmek­ tir. Bu sebeple, muamelatta kullandığı u sul, dogmatik ka­ naatlere dayanır ; ya pılan ve görülen işlerin esaslarını ve mekanizmasını muhakemeye yanaşmaz, eskiden beri olagelen kaide ve emi tlere, sevkü idare anlayışına daima bağlı kal­ mayı lüzumlu sayar. Bu bakımdan B. , karihayı, görüşü ge­ nişleten, muhakeme ve kritiğe dayanan organizasyon pren­ siplerine, işleri yürütmede meleke ve ihrısas sağlıyan rasyo­ nalizme ve müşahedeye dayanan metot · ve sistemlere mu· haliftir. Bürokratik usulle çalışmada, insanla insan veya insanla eşya arasında muayyen tertip ler, telifler vücuda getirmek ; bunun için muamelit üzerinde bilgiyi derinle�tirmek, tecrü­ beye önem vermek, işin if asında sosyal, ekonomik ve psikolo­ jik değerleri aramak, psikoteknik uaul ve kaidelere başvur­ mak, i�i gören insanlarla işlerin görülmesine vasıta olan eşya ve malzeme a rasında sıkı bir ahenk ve uygunluk s•ğla· mak, mevzu ve maksada göre iş bölümü yapmak, mantıkl münasebetler tesis etmek, iıin tutumunda halin zaruretleri­ ne uygun muayyen bir ruh ve anlayışa hizmette bulunmak mevzuubahis değildir. Bürokratik çalışmanın aksi sistem, «rasyonel çalışma• dır. Rasyonel çalıı maıırn mahiyetine dair a�ağıda verilecek izahat, B. sisteminin aleyhine kaydedilecek hususları, bilhas­ sa onun mahzudarını belirıecektir. Rasyonel çalışmada, planlı bir faaliyet ve muayyen bir m aksada göre çalışmak fikrinin bulunması asıldır ; bu fikre ve maksada ise iyi ve mükemmel bir organizasyonla erişilir. İ ş leri, işletme veya idarenin gayesine göre ayarlanmış bir iş bölümüne istinaden tevzi ve taksim etmek ; yani fuzuli mahiyetteki tekerrürleri önlemek amaciyle işlerin raksiminde, personelde ihusas ve bilgi aramak ve icabında, aranılan ihtısas ve bilgi seviyesine personeli önceden yetiıtirmek şarttır. Bu suretle, ıayeye uygun bir çalışmaya ula,mak ve bunda başarı kazanabilmek için faaliyet mevzu­ unu, ufki ve �akuli bir tertip (ordre parfait) içerisinde görev sahiplerine tevzi etmek ve idari hata ve kusurlara (erreur administrative) yer vermiyecek 1ekilde bunun 1ümul

28

BOROKRASİ - BOROM

ve tesirini sınırlamak gerekir. Ancak, bu ayırma ve sınırlamada, biribirinin mütemmimi vaziyetiod� olan iş ve faaJiyetler için idare veya iıletmenio fonksiyon grupları ve seksiyonları arasında, mutedil v� makul bir esasa dayanmak ve muayyeo bir oispeti aşmamak kaydiyle lüzumlu ve za- 1 ruri sayılacak derecede ıedahüle (integration ) müsaade edilebilir. Tedahüldeki ifrat, işlerin, faaliyetin güdüm ve yürü- · 1 tümüne ve idarede birliğin bozulmasına, vazifelerin turu- 1 muoda U.lı:aydiye ve mesuliyet his ve duygusunun azalmasına ve dolayısiyle de bir metot ve plina göre kurulmuş olan rasyonel çalışma tedbirlerinin aksamasına imil olabilir. B. , rasyonel çalışmanın aksine çalışan bir sistem olması itibari i le hedefine, tatbihta ait meseleleri halletmek girmez ; iş ve faaliyetin tedvirinde sistematik bir tarzda işleyişe ve teknik prensipleri arayıp bulmaya ve tatbike, statik mahiyeti icabı taraftar değildir. Çünkü B. , umumi bir mahiyeti haiz olacak ıekilde kaide ve prensipiere uy ma· ğa, zaman ve mekan içinde daha İyiye, mükemmele doğru meyil ve intibak göstermeye mütehammil olmadığı gibi, ameli bir netice vücuda getirecek kaidelerin uygulaomasına da tahammülü yoktur. Bu bakımdan B. de mllta vasıra ile !zami İl görmek prensibine J de yer verilmemiştir. 1

·

Halbuki rasyonel çalışmanın gayesi bu prensibe dayanarak iş ve faaliyeti ted vir etmek, yani israf sebeplerini gidermek ve umandan tasarruf etmek, buna muhalif olan B . yi yenmektir. Bu maksatla, büro teşlı:iliıında muhabere, muhasebe ve dosya usullerini teknik ve rasyonel esas ve usul­ lere göre ıslah etmek ve tasarrufu sağlamalı: , memu rların ça!ışn:ıa zamanında tam işgallerini temin etmek, yani iktisadilik prensibini işletmede veya idareele tahakkuk etıirmekıir.

2 İdari ttıkilatta B. : .Amme hizmet­ lerinin veya amme kudretinin tanzim ve teşkilinde, merkeziyet ve ademimerkeziyet gibi mevcut iki temayül içerisinde B. , ken­ disine en uygun ve muvafık olan hayat sahasını merkeziyet sisteminde bulur.

Filhakika, merkeziyet sistemi, kırtasi­ yeciliği faziasiyle artırır. Çünkü, bu sistem­ de, her iş merkezde toplanacağı ve halledi­ leceği, bütün kararlar merkezde alınabi lece­ ği için, merkezle işin yapıldığı mıotaka arasında uzun muhaberelere, birtakım şekli usullere 't'e merasime lüzum hlsıl olur ; ve bu yüzden , müfrit bir B. ve kırtuiyecilik meydana gelir. B. de işlerin icabettirdiği sürat ve işle meşgul olan memurur alakası kaybolur. Sualler ve cevaplarla işarlar ve istizaolarla vakit geçer. Maha.lli bakımdan çok zaruri ve acele olan bir işin ebemmi­ y e ti B. ağları içinde kaybolur. Merkez memurları diğer işlerin içinde buna lmış

olacaklarından mahalli ihtiyaçları takdir ve tahmin edemez­ ler, ihmal eder 't'eya gecikıirirler. Sistem icabı fazla me­ mur kullanılması bir ihtiyaçtır. Hülasa, idari teşkilitti yerine ve icabına göre ma­ halli ademimerkeziyet sistemi, hem demokrasi esaslarına uygun düşer Te hem de merkeziyetİn yarattığı hiyerarıinin ve B. nin doğurduğu güçlükler ortadan kalkar ve işler daha süratle yürütülmüş olur. Her iki temayülün kendine ıöre mevcut olan fayda ve mahzurları gözönünde tutularak, halin ve zaruretlerin icaplarına göre idari teşkilira veçhe verilmesi uygun telıikki edilmektedir. BÜRÜM ( Fr. lnvolucre ) , çiçekte çanak yaprakların hemen altında bir çiçeie ait bürgüler (ebegümeci, çilek çiçeği) veya birçok çiçeklere ait bürgüler. B. maydanoz­ giller, sütleğengiller, peygamberçiçeği, çakırdikeni v. b. gibi bileıikgiller familyası bitkilerinin çiçek lerinde, çiçeğin veya çiçek topluluğunun altında toplanır. B. , peygamber­ çiçeğinde olduğu gibi uçları kertikli, çakırdikeninde diken­ li, sütleğeo ve maydanozgiller familyası bitkilerinde basit küçük yapraklar şeklindedir.

b a

L_____

ı ı _j L_-"---=_

B Ü R Ü M : a. Maydanozgillerden bir ç i ç e k duru mu, b. Bürüm, c. Bürümcülı:

B Ü R Ü M : a. Çakırdikeni ve çiçeği, b. Bir tek bürüm yaprağı

SÜRÜ M : a. Bir sütle­ ğenin çiçek dalı, b. Sü­ rüm, c. Bürümcük

SÜRÜ M : a. Çiç�ğin alt tarafın­ daki bürüm yapraklarından biri, b. Peygamber çiçeği

BÜ ROMC O K BÜRÜMCÜK ( I n volucelle) [Bot. ] , bürümden sonra gelen yüksek yapraklara verilen ad. Bk. BÜRÜM. BÜRÜMCÜK, kıvratma denilen bükülmüş ham ipek­ ten kıvırcık olarak dokunan bir n evi çamaşır bezi. Türk­ ler arasında, hususi bir uğbet görmüştür. Gelin ve güveyi gömlekl eri mutlaka

B.

ten

yapı l ı r ve yaka kolları

umumi­

yede ve bizzat gelinlik kız tarafından iğne oyasiyle oyala­ nır. Bundan dolayı B. gömlek, aynı zamanda kızın zevk ve sanat kabiliyetinin de bir ölçüsü mahiyetindedir. El tezgahlannda dokunduğu için B ün eni dardır ve genel olarak bir gömleklik toplar . halinde dokunur. B. ün iplik kanşık olaralıı dokunan çeşid ine «helali» adı verilir ve daha çok erkek çama ş ırları için kullanılır. Gerek B . , gerekse helali çok dayanıklı ve orij inal dokuma çeşitleridir. Eskiden Bursa, Konya, Denizli, Şım ve İstanbul btş lıca B. dokuma merkezlerindendi. Denizli ve Aydın çevresinde B. e cgüvül», helıi.liye de «piç güvülıt adı verilirdi.

BÜSCHING [ brfiin k ] , Anton Friedrich ( 1 724 1793 ) , Alman coğrafyacısı ve m ıarifçisi, Protestan papazı. Göttingen'de felsde profesörlüğü ve Beriinde lise müdür­ lüğü yapmıştır. Pek çok olan yazılannı n eu önemlisi Neue Erdbeschreibung ( Yeni coğrafya) [ 1 0 cilt, 1754 - 1 792] dır. Bunun X l . cildi ölümünden sonra yayımlanmıştır. Bu eserin Avrupa coğrafyasına a : t altı cildi İngilizceye çevrilmiştir. A New System of Geography (Yeni bir coğrafya sistemi )

[1762]. BÜSGEN [ bijzgln ] , Moritz ( 1 858 - 1 9 2 1 ) , Alman botanikçisi. Lahn kıyısındaki Weilburg'da doğmuş, H ınco­ ver - M ünden'da ölmüştür. Bu şehirde profesör olan B. , tropik orman bitkilerinin geliştirilmesi için çalışmıştır. Baş­ lıca eseri Bau und Le ben der Waldbiiume (Orman ağa çla­ rının yetişmesr ve hayatı ) [E. Münch tarafından işlen miş 3 . bas. 1927] başlığını taşır. BÜ SR, b . Ebi E rti t (doğ 6 1 2 ) , Kureyş kabilesine

bağlı Beni Amir'e mensup bir Arap kumandanı. Mekkede doğmuş olan B , Peygamberle konuşmamakla beraber, Hane­ filerce sahabeden sayılmaktadır. B., Halid b. Velid kuman­ dasındaki ordu ile Şama gitmiş ve cesareti ile kend isini göstermiş Afrika fetihlerine katılmış ve Halife Ömer ta- . rafından mükıi.fatlandınlmıştır. Ali - Muaviye savaşlarında ise, Muaviyenin tarafını tutmuş ve Muaviye adına yenid ı n Mısın almağa giden Amr b. Ü l - As'a yardım etmiştir. Şiiler tarafından çok zalim olarak gösıerilen B. , Arabistan­ da Ali taraftarianna kaqı da sert davranmıştır. Mekke ve Medinede Halıfe Osmana düşman olanların evlerin i yıkur­ mış ve sonun a kadar Emevi l ere sadık kalmıştır. B , Alinin oğlu Hasanın hi lafet haklarından vazgeçmesi ile biten kı­ sa savaşta Emevi kuvvetlerine kumanda etmiı, sonra Basra valisi olmuş ve Ali taraftarlarından geriye kalanları da öldürtmüştür. Ayrıca Bi:ı:ansa karşı gönderilen donanmalara kumanda etmiştir. Zaman zaman Ernev i ierin kara ve deniz kuvvetlerine kumanda eden B. 672 yılında siyasetten çekil­ miı ve ömrünün son yıllarını halifenin sarayında geçirmiş­ tir. B. in, Alinin bedduasına uğrıyarak deli rdiği, I. V elid zamanında Afrikaya gönderilen orduya katıldığı, Abdülme­ lik devrinde çok yaşlı olarak Medinede öldüğü rivayet edilir.

-

BÜST

29

konservatuvarında tabsil etmiş, 1 893 te büyük Roma müka­ fatını kazanmıştır. 1 9 3 1 de konservatuvarda kompozisyon öğretmeni olmuş, 1938 de Güzel Sanatlar Akademisine seçilmi1 tir. Sahııe için meydana getirdiği eserler şunlardır : Dap hnis et Chloe ( Daphnis ile Khloe) [ 1897 ] . La ronde des saiwns ( Mevsimlerin devran ı ) [ 1 90 5 ] , Co/o mba (ad) [ 1 9 2 2 } , La Pie borgn1 ( Tek ııözlü saksağan ) [ 1 929] , La Carroue du Saint - Sacremenl (Ayin ekmeği arabası ) [ 1 948], Rotei:Z n e (ad) [ 1 948 ] . Scnfonik eserleri arasında şun lar sayılabilir : A la Vi/la MediciJ ( V. M. de) [orkestra süiti ] , A la lumiere ( Aydınlıkta ) , Hercu/e a u iardin des Heıperi­ deJ ( Hesperid'lerin bahçesinde Herakles) [senfonik poem­ lerl. Minerva (ad) [uverıür} , Marche de /ete (Bayram mar­ şı) [orkestra için]. BÜST (Bust ) , bugünkü Afganistan da Helmend nehrinin Argandap ile birleştiği noktanın biraz aşağısında eskiden bulunan bir şehir. B. , eski İran medeniyetinin büyük şehirlerinden biri idi. Şehrin etrafındaki toprak tahki­ mat bu şe hı in eheaımiyetini gösterir. V I. yüzyılda B. E ftaliderin elinde idi. I. Husrev Anlı­ şinan B. ü bunlardan almııtır. Şeh ir Abdurrahman b. Samu­ ra tarafından zaptedilerek yerli prensiere karşı Müslüman­ ların sınır kalesi olmuştur. B. , 976 da Gazneli devletini kuran Sebüktigin tarafından zaptedilmiş ve B şehri en parlak devrini bu zamanda yaşamıştır. B. hakkında malfımat veren İstabd ve Mukaddesi, Eelmend nehri üzerinde duba­ larla kurulmu1 köprüden ve şehrin civarındaki bostanlardan bahsederler. İstabd B. ün Hindistan ile ticari münasebette bulunduğunu yazar. Mukaddesi B. e yarım fersah mesafede bulunan E l - Asker isimli bir askeı i şehirden bahseder ki, burası sultanların ikametgahları idi. 1 0 48 de Abdu'r - Reşid'in kumandanları Sisıan içlerine akın yapan Selçukluları B. yakınında mağlfıl:>ettiler. Fakat daha sonra G fı ıilerden Ala­ üddin Cihinsuz, Gazne sultanı Behı am ıj&hın mülkünü yağma ve başşehri B . ü tahribetti. B. bundan sonra ehem­ miyctini yavaş yavaş kaybeımeğe ba,lamış, daha sonra da Timur istilisı ve sulama tesislerinin tabıibi bu bölgeyi bir çöl haline getirmiştir. B. kalesi 17 3 8 de N .ıd ir Şahın h ücumuna kadar sıra · tej ik ehemmiyetini muhafaza etmiş, bu hücumla burası da yıkılmıştır. Kalıntıları bugün Helmend nehri kıyılannda bulunmaktadır. •

BÜST ( Fr. Buste, İı al. Busto) . insan bedeninin baş, boyun, omuzlar ve göğüsten bir kısmını içine alan üç bo­ yutlu rondbos ( ronde-bosse) heykel. B. yapımında çok defa taş, mermer, maden, ağaç, keramik, alçı ve beazeri malzeme kullanılır. B. sanatının kö kleri çok eski deviriere kadar uzanmaktadır. İlk örnekler, Amarna'da ( Mısır. XVI I I . sülale M. Ö. 1 37 5 1 3 50) Thutmo ıis atölyesinde işlenmiş olanlar­ dır. Bunlardan Mısır kıraliçesi Nofretete'nin alçıdan ve boyalı olarak yapılmış B. ü kayda değer. Yunanlılar önce­ leri renkli ta1lar üzerine güzel figürler (madalya ) daha sonra da B. ler yapmışlar dır. Romalılar devrinde . ise B. sa­ natı büyük bir g�liım: kaydetmiştir. Bu eserler çok defa renkli mumdan, el!:ıiseli ve süslerle dolu olarak yapı lmıştır. Sonraları mezaılar ölü lerin B. leriyle süslenmiş ; bunlar da mermerden, tu:ıçtan yapılmağa başlanmıştır. Ortaçağdan bu yana B. Rönesans sanarç ılaıiyle büyük bir ilerleme kaydet­ miş ve hususiyle XVI I I yüzyıldan zamanımıza kadar yük­ sek değerde eserler meydana getirilmi1tir. B. ün heykcl ve BÜSSER [biiJd , Henri (doğ. 1872 ) , Fransız kom­ hatta resimle icrası, bedenin bütünü içinde herhangi bir pozitörü ve orkestra şefi. Toulouse'da doAmuş, Paris bölüm gibi addedilmeyip kendine has şekli içinde, muaneıı. ·

30

BüST

-

BOSTl, Ali b. Muhammed Ebu'l - Feth ı. Hadi Bara

( 19C6) : Atatürk

B. ü (Resim ve Heykel Müzesi,

İstanbul) ; 2. Z ühtü Müridoğlu ( 1 906) : bir kadın B. ü ; 3. Ne j at

Sirel ( 18 9 7 ) : Abdülhak Harnit B. ü ( Resim ve H e ykel Müzesi, İstanbul) ;

4.

Eski Mısır kırali­

çesi Nefretete'nin boyanmış kal­ kerden B. ü ( B erlin Devlet Mü­ zeleri ) ;

5. B ü y ü k İ sken d er' i n

Bergamadan ç ı k a n başının bir Romalı sanatkar tarafından yapılan kopyası [muhtemel olarak Lysippos'un eseri ) ( İstanbul Eski Eserler Müzesi ) ; 6. I u 1 i u s

Caesar'a ait olduğu tahmin edilen 4

5

kanun ve zaru retleriy le bir sanat yaradışı olarak, başlı başı­ na bir çalışma kabul edilmektedir. B. heykelciliğiıı de yer almış olan esas kanunlara göre hermes adı verilen büst şeklinde omuzlar . göğüs ve sırt şakuli satıhlar halinde ve alt kı s mı düz ke s ilmiştir ( buste en hermes). Alt kısmı ova! ke silmiş B. ün başka bir şekli de dört köşe veya yuvar­ lak tarzda küçük bir kaide üzerine oturtulmuş olarak yapılır ( buste en piedouche) . Resim ve g r av ürde ise B., ten renginde boyanmış insan baş ve gö vdesi n in karşıdan kolsuz olarak yapılışma (peindre en buste) denir. Türkiyede heykel sanatının tezyini mahiyetten çıkarak mücessem insan suretini tasvir eden tam bir he ykel sanatı haline gelmesi, S 1nayii Nefise Mektebinin ( Güzel Sanatlar Akademisi) açılmasiyle başlar. Fakat h e y k e 1 sanatı içinde mütalia edilen B. ün Türkiyede yapılmağa b a ı 1 a n ı ş ı Cumhuriyet devrinde­ d i r. Husu s iyle A t a­ türk'ün B. leriyle bu sanat hı z almış ve bu suretle ilim, fen, sanat ve askerlik sahasında y e t i ş m i ş büyüklerio Türk heykelcileri tara­ f ından B. leri de yapıl­ mağa b a ş 1 a n m ı ş t ı r. Bunlar arasında : Mahir Tomruk ( 1 884 - ? ) , annesinin B. ü ; Nejat Sirel ( 1897 ), Abdül­ Michelangelo'nun B. ü [ Daniel e hak Harnit B. ü ; Hadi da Volterra'nın eseri] ( Floran­ Bara ( 1 906 ) , Atatürk, sa, Casa Buonarroti)

6 Fevzi Çakm a k (Resim ve Heykel Galerisi ) , Tevfik Pikret ( Galatasaray Lisesi ) , Ahmet R a sim B . leri ; Sa­ b i h a Bengütat ( 1 9 1 0 ) , Kadın B. ü ; Nusret Surnan ( 1 90 5 ) , Atatürk, S i n a n B. leriyle Ankara Kızılay merkezi bahçesinde bulu­ nan ve Kızılaya h i z m e t edenlerden Dr. Celil, Akil Muhtar Özden, Dr. Besim Ömer Paşa, Dr. Kınmlı Aziz Bey, Henri D unant, ilk hemşirelerden Bn. Sa­ fiye Elbi, F l o re n c e Night­ ingale , Dr. Marko Paşa, Dr. Abdullah B e y i n B. leriyle K e n a n Yontunç ( 1 904 ) ve Zühıü M ü r i­ d o ğ l u ( 1 906) nun Ata· türk B. leri anılmağa değer.

B. (B e r 1 i n Eski Müze)

A r i a n e : yuvarlak şekilde k a i d e üzerine oturtulmuş R. ( hm•� •ur r-iednuch�)

BÜSTl, Ali b. Mu­

hammed E b il' I - F e t h

(971 - 1 0 1 0 ) , Arap şairi. Afganistanın Büst şehrinde doğmuştur. Doğduğu şehir Gazneli devletinin k u r u­ c u s u Sebüktigin tarafı ndan ııapıedilince, B. onun Büyük İskender'in hermes . hizmetine girmiş, Sultan şeklin de B. ü ( bu s te en hermes)

BÜS'Il,

BüTÇE

Ali b. Muhammed Ebfi'l · Feth -

Mahmud tarafından gönd�rildiği Türk ülhsiııe giderken yolda ölmüştür. Divanı kaybolmuştur. E lde kalan biı kaç şiirinin en ünlüsü Nuniyye v e ya Unvanü'l - hi/m adlı kasi­ desidir ; bu kaside muhtelif kimseler tarafından birkaç defa şerhedilmiştir. BÜTÇE ( Fr. B udget < İn g. B u d get [ bqrit ok. ] < Eski Fr. bo11ge1te = kesecik, b o 11ge = meşin k ese < Lat. b11/ga [ < Gallia dilinden ] ) , muayyen bir zaman, umu mi­ yede bir yıl içindeki gelir ve giderlerin müfredatını tasar­ lıyan hesap cetveli. Bizde devlet işlerinde, B. kelimesine müteradif olarak «müvazen e - i umumiye » tabiri de kull a ­ nılmıştır. B ir devletin B. si olduğu gibi, bir ferdin, b ir ailenin, bir kurulun da B. si olabilir. B. , ilk defa, İngilterede hükümdar ile millet arasın­ da cereyan eden devamlı bir mücadele sonunda tesis edil­ miştir. Ortaçağda, İngilterede, memleket masraflarını kııa­ lın .kendi emiikinin geliri ile ödemesi mali bi � kaide ha· line gelmişti. Kıralın bu geliri ne suretle sarf edeceği lıir sır sayılırdı. Hükümdar ancak fevkalide haller veya ihti­ yaclar karşısında milletten bir miktar vergi tahsil ederdi. Muvakkat olan bu hal yine mükellef vekilierinin rızalarını almak suretiyle mümkündü. Zamanla genişiiyen devlet hiz­ metleri ve masrafları hükümdara ait mülkün geliri ile kar­ lılanamaz olmuştu. Bu suretle vergi de artık istisnai ol­ maktan çıkarak daimi olmuştu. İ ngilcerede B. nin tasdiki keyfiyeti, kıralların bir tür­ · lü devretmek istemedikleri bir salahiyer olarak mücadele safbaları geçirdi. Hükümdarlardan bazı ları, Parlimentoya mukavemet etmek istemişlerse de, muvaffak olamamışlardır. Bu müca dele İ ngiltere müstemlekelerinde de cereyan etti, meseli ayaklanma Kuzey Amerikada bir harb safbasma gir­ miş, nihayet Amerikanın isıikiiline kavuşmasın a rnüncer olmuştur. · Fransada B. meselesine uzun müddet pek alaka gös­ terilmemiş. bu sebeple İ ıı gil ı erede olduğu gibi kan dökül · memi�tir. Bu memlekette Ortaçağdan beri « E ıaıs generaux» denilen ve rahiplerden, asılzadelerden ve halk vekillerinden ı teşekkül eden meclisler verginin kendi lerince taıdiki hak­ kını istiyorlana da, kıralların artan nüfuzu karşısında bu­ nu elde edemiyorlardı. Kıralların bu hakkı tanıyacakianna dair her zaman verd i kleri sözler yerine getirilmiyordu. Hatta bu meclisleri toplantıya davet etmiyerek diledikleri şekilde vergi almakta, maliye işlerini idare etmekte idiler. Fransada, Fransız Büyük İhtililinden sonra halkın bu hak­ kı tanındı. Ancak bu i şte Fransa, ingi ltereye göre, bir asır geç kaldı. Türkiyede B . : Bizde, 1 8 3 9 Ta nzimat fermaniyle devlet, halkın devamlı şik ayetini mucip olan mali işleri de düzenliyeceğini vadcdiyordu. Bu arada bütün tebaanın «biJi tcfrik cins · ü mezhcb ve alesseviye» vergiye . tabi ol­ ması ve devlet gider ve gelirinin B. mesabesinde bir vesi­ kada ih:zar ve kontrolü kabul ediliyordu («Kara ve d�niz ordularının giderleri hususi kanunlarla ıe�bit ve tahidolu­ nacaktır» Ferman) . Taazi mattan evvel başlanan ve Tanzi­ mada devam olunan bu mali ısiahat esaslı teıkik ve pro­ j elere daya n mad ı ğından daba ziyade lifzi ve sa t hi bir mi· n a t aşı m ıştır. Gerçi ilıizam usulü kaldırılmış ve devlet gi­ derleri, mukaddem kanunlua, yani bir nevi B. ye raptedi­ lerek, Beyoğlu sarraflanna kuvvetli bir darbe indirilmiş ise de, kötü tatbik yüzünden menfi netice al ı n d ı ğın d an iki

31

üç yıl içinde bu yoldan dönülmüş, keyfi vergi ıarhı ve cibayette mülıezimlik gibi köhne usuller geri gelmiştir. 1 293 Kanunu Esasinin 96. ve müteakip maddeleri gelir ve giderler üzerinde milletin mürakabe hakkını tanımışra da, bu iş de ömürsüz olmu ş , ancak 1 908 inkilibından, hat­ ta Cumhuriyet devrinden sonradır ki. tam minasiyle B. müessesesi memleketimizde yerleşmi ştir. B. , genel olarak ifade edildiği zaman, devlet B. si anlaşılır. De v let B si dışında belediyelerin, cemiyederin ve iktisa d i devlet teşekküllerini:ı B. leri vardır. B. , müel­ li fler tarafından muhtelif suretierde tarif edilmiştir. Bu ı a­ riflerin geniş ve dar olanlan mevcuttur. Geniş manasiyle : «B. devletin muayyen bir zaman içindeki giderleri ile ge­ lirlerini tahmin ve tetkik eyliyen bir karardır». Diğer bir tarife göre : «B . , muayyen bir müddet içinde devlet gelir ve giderlerinin muhteviyatını gösteren bir cetveldir ve daha kısa olarak : «B. amme gelir ve giderlerinin önceden tahmin ve tasdikini ihtiva eden bir karardırıo. B. , bu ta­ rifler dışında her memleketin mali mevzuatında ayrıca ta­ rif edilmiş bulunur. Muhasebe - i umumiye kanunumuza göre : «B. dev !et devair ve müessesatının senevi gelir ve gider muhammenatını gösteren v e bunların tatbik ve icra­ sına mezuniyet vrren bir kanunduı». Muhasebe - i umumi­ ye kanunumuzda «senevi» kaydiyle B. nin on iki aylık bir müddet için muıeber olacağı ifade edilmi� bulun masına raimen bu müddetten daha kısa zamanlara mahsus B. ler de görülmüştür. Ve bazı memleh t lerde idi B. !erin birkaç yıllık olarak tasdik olunciuğu da bir vakıadır. B. , bir kanundu r B. ile derpiş olun an mu am elit ve rakamların icra edilebilmesi için kanun vizıının tasdi­ kinden geçmesi lizımdır. Bizde tasdik hakkı Büyük Millet Meclisinindir. B. bazı müelliflere göre şeklen bir kanun­ dur. Maddeten bir kanun olabilmesi için emir ve nehyi ta­ zammun etmesi ve umumi, hukuki bir kaide olması lazım­ dır. H a l b u k i B. ile derpiş olunan muhammen gelirin ci­ bayetini bir hukuki müeyyide olara k vazcyliyen B. ol m ayıp daha evvelce kabul olucan birçok vergi kanunlarıdır. B. deki giderler de daha önce kabul olun an teşkilat ka­ nuc lariyle, ıe essüslerin tatbikatından başka bir şey dejil­ dir. Ve esasen Meclis de B. yi mevcut kanunlara riayetkir olarak ve bu ka n unları göz önünde bulunduırnak suretiyle tasdik eder. B. ye kanun şekli verilmesinden maksat, Mec­ lisin, devletin mali işlerine hikim olmasını sağla m aktır. B. vasıta s i yle Meclis, hükümeti her zaman murakabe eder. B. , nihai şeklini alıncaya kadar dört safhaclan geçer : I. B. nin h a zırlanmau : B. , hükümet tarafından ha­ zırlanır. Her vekilet tanzim edilecek B. ile ifa ede:cği hizmetleri ve giderl e r i n i tesbit eder. VekAleılerde bu ha­ zırl a ma işi taşra teşkilatından me r ke z e ve m erk e zd r de aşa­ ğı kademelerden üst kad e rn elere doğru bir seyir takibeder. Bu su r e tle veka letlerce h azırlanan B. ler Haziran sonuna kadar Maliye Vckiletine g önderilir. B. ve Mali Kontrol Ulll u m Müdürlüğü, gelen tasanları inceler, Maliye Veki­ letinin gider B. si ile birleştirir. Bu suretle devletin gider B. si tasarısı hazırlanmış olur. Gelir B. sini de Maliye Vek aleti hazırlar. Maliye Ve­ kileıindeki Gelirler Umum Müdürlüğü devletin gelir B. si­ ni gerekçesiyle birlikte hazırlamakla vazifelidir. Maliye V ekiJetinde toplanan gel i r ve gider B. si karşı laştırıldığı z a ma n, lU haller doğabilir : a. Gelirler gi•

.

32 derlerden fazladır, b. giderler geiirierden fazladır, c. ge­ lirlerle giderler denktir. B. tasarısında giderler gelirlerden fazla ise B. yi denk­ leştirrnek için iki yol vardır : a. Gelirleri artırmak, b. gider­ leri kısmak. Geliri artırmanın vergi ile değil de gelir kaynak ları­ nı çağaltmak suretiyle sağlanması daha doğru olur. B. yi denkleştirme işi Maliye Vekileti için çok nazik bir görev­ dir, çünkü her vekilet mümkün olduğu kadar çok iş gör­ mek, bunun için de kendisine mümkün olduğu kadar faz . la ödenek tahsis ertirmek ister. Gelir malıdut olursa veki· letlerin bu arzularını yerine ıcıirmek kolay olmaz. Bunun için maliye vekili diğer vekilieric İstişare ederek giderlerin ihtiyaçların ehemmiyetine göre harcaomuını tavsiye eder. Böylece maliye vekili giderlerin bir kısmını ortadan kal­ dırmak suretiyle B. tasarısını denkleştirrnek için her türlü gayreti sarf eder. Bu hususra maliye vek i linin yardımcısı ve vekiletler arası ihtilaflarda hakem, başvekildir. Gelir ve gider tahminleri : İyi bir B. hazırlamak için dikkat edi lecek husus, tahminierin isabetli olmasıdır. Gelir tahmini türlü şekil lerde olur : ı . Gelir tahmininde otomatik usuller, bunlar başlıca üçtür : a. bir evvelki yılın rakamlarını almak usulü ( sysıe­ me de h penultieme annee) : Bu usulde, neticesi belli ol­ muş olan bir evvelki B. yılı hesapları yeni yıl B si için esas olarak alınır. İ ktisadi h ayat daima aynı seviyede k ala­ mıyacağından bu usule JÖre gelir tahmini yapmak mah­ zurludur, b. geçen yıllardaki orta lama artışa göre artı ı ma usulü ( sysıeme de maj oration ) : Bir evvelki yılın rakamları ele alınarak bu rakamların ortalama arıışı kadar aı tırı lır. 1 8 8 2 de Fransada birkaç yıl bu sistem tatbik edilmiştir. Refah yıllarından ayrılıp bulıran senelerine girilince bu sis­ temin tatbiki mahzurlu gö rülerek, bundan vazgeçilmiştir, c. ortalama usulü : Bu usulde son birkaç yılın rakamları­ nın ortalaması bulunarak B. nin gelir kısmı hazırlanır. Biz­ de Meşrutiy ette ortalama usulü tatbik edilmiştir. 2 . Direkt metot : Maliye vekili elindeki her türlü vasıtalardan faydalanarak de..-letin gelecek yıldaki B. gelir­ lerini bizzat tahmin ve takdir eder. Bugün memleketimizde tatbik edilen sistem, dojrudan doğruya takdir (direk t me­ tot) usulüne yakla1an bir şekil göstermektedir. Gider tahmini : Gider tahmininde, gelir rahminindeki gibi çeşitli usuller yoktur. Giderler, doğrudan doğruya de,ierlc ndiıme usulü ile tahmin edilir. Her daire ve kurul ellerindeki her türlü va malardan istifade ederek gider t� h- . mini yapar. Giderler ikiye ayrılı r : a. tahdidi ödenekler ( credits limitati fs) , önceden kesin olarak tayin edilebile­ cek hususlara aittir. Mesela, aylıkların azami haddini önceden tahmin etmek mümkündür, b. tahmini giderler (credits e v aluatifs) i se, önceden kestiri lmesi güç olan işle­ re taalliik eder, meselıi devletin bir yılda ödeyeceji mah· keme giderleri gibi. B. laJ armnın fekli ve içindekder : ı. Gerekçe : Diğer k anun tasarılarında olduğu gibi, B. kanunu t asarısının da bir aerekçesi vardır. Bu gerekçeyi maliye vekili hazırlar. 2. B. tasarurnın metni : Umumi Muhasebe Kanunu­ nun 30. maddesine göre B. kanunu içinde şunlar bulunma­ lıdır : a. gider tahsisatı y(kunu, b. gelir muhammmaıı yekiinu, c. B. açığı varsa ne suretle kapaıılacağı, ç. B. senesine mahsus olan ve o sene gelir ve gideri i le alıilı:alı bulunan hükümler.

3 . Vekilet ve dairelerio bölüm ve mıdde itibariyle gider B. leri ile B. kanununun metninde adı geçen cetvel­ ler v. b. İyi bir B. sıhhat, vuzuh, vahdet, iktisat ve revazun gibi vasıfları taşımalıdır. Samimi olmıyan bir B. nin mem­ leket için faydalı olmıyacağı ıabi idir. Bu sebeple B. , bü­ tün gelir ve giderleri tamamen mubtevi olmalıdır. Buna «umumiyet kaidesi» denir. Bilhassa giderlerin arkasında gelir veya aksine olarak gelir arkasında gizlenmiş gider bu­ Iunmamalıdır. B. nin gelir ve gider rakamları mümkün ol­ duğu kadar fi ili tahakkuk lara yakın ve sahih olmalıdır. B una da «hüsnü takdiı» denir. I I . B. nin incelenmeei : B. nin incelenmesi millet meclislerinde müzakere edilmesi demektir. Devlet B. siyle, mülhak B. ler, bizde Bü,ük Millet Meclisinde i ncelenir, müzaker e edilir. B aşvekıiletten B üyük Millet Meclisine gön­ derilen B. teklifi «B. Komisyonuna » havale olunur. Bu komi syon, büyük bir salihiyetic retkikierde bulunur. Ko­ misyon üyeleri ibtısaslanna göı e, vckaletler nezdinde tct­ kiklerde bulunmak ve sonucu bir raporla Encümene bildir­ mek üzere «raportör�t adiyle görevlendirilir. Bu suretle her vekiletin raporıörü teklif olunan giderleri, teşkilatı, hiz­ metleri ve vekiletin politikasını bir raporla B. Komisyonu Başkanlığına, dolayısiyle Komisyona kanaadariyle birlikte arz eder. Maliye vekilinin huzuriyle B. nin tümü üzerinde B. Komisyonunda müzakereler açılır ve bilahare gider B. leri vekiletlerin kuruluş sırasına göre müzakere edilir. Müza­ kereler sırasında hükümet en ince teferruatına kadar komis­ yonu renvir ve tatm i n etmek mecburiyetindedir. Bu komis­ yon büyük bir selihiyctle gerekli ilive ve ıenzilleri ifa ederek evvelıi gider B. leeini ve bilibare gelir B. sini inceler. İnceleme n eticesinde bunları «B. Komisyonu Mu­ hatası» ile birlikte matbu bir şekilde Millet Meclisi Umu­ mi Heyetine sevk eder. Mecli s Umumi Heyetinde Maliye Vekiletinin bir tak­ dim nutku ile müzakerelere başlanır. Tümü üzedndeki ko­ nuşmaları takibert vekiletlerin B. leri üzerinde mebuslar görüşlerini açıklar. B. de herhangi bir değişiklik yine B. Komisy onuna inti kal e tıirilmekle mümkündür. B. müza ke­ releri umumi isıizah şeklinde cereyan eder. Hükümet bütün renkidieri cevaplandırmak mecburiyetindedir. I I I . B. nin tasdiki : B. , Meclis Umumi Heyetin de, Komisyonda olduğu gibi tümü, fasıl ve maddeleri üzerin­ de ve yine evvelıi gider B. leri, sonra gelir B. si fasıl fasıl oya konarak kabul safhası tamamlanır. Bu şekilde kanun­ laşan B. , Reisieuroburun tasdi kine arz olunur. Reisieurobu­ run B. kanununu tekrar görüşülmek üzere Meclise iade yetkisi yok tur. I V. B . nin icran : Meclisin ve Reisicumhurun tas· dikine iktiran eden B. icra olunmak üzere icra kuvvetine, hükümere verilir. B. nin icrası dört muamelenin ifası de­ mektir. Bun lar da : a. gelirlerin tahsili, b. gelirlerin ha­ zinede toplanması ve hazine işlerinin görülmesi, c. B. de mevcut tahsisata göre giderlerin ödenmesi, ç. B. hesabının kapatılması ve geçmiı yıllara ait borçların ödenmesidir. B. , tatbikata girdiği gündt n itibaren gelir ve gider­ ler için hesap tutmak lazımdır. Bütün muamelit günü gü­ nüne tesbit olunur. B. ye muvazi olarak tutulan hesaplar mali yıl sonunda tetkik edilirse iki usulün mevcut bulun­ duğu müşabede olunur. Bunlardan birine ekzersis (exercice) , diğerine j estiyon (gestion ) denir. Ekzcrsis, bir mali yıl

33

BÜTÇE içinde cereyan eden muamelelerden bazılarının, vesikaları­ nın ikmali ve teslimat dolayısiyle bir müddet daha hesabın k apatılınıyacak mütemınim bir devre içir de intacı demektir. Bu mütemmim devre (pedode compl eınentaire) süresince, yani iki üç ay gibi bir zaman zarfında eski hesa p açık tu­ tularak senenin mua ınelderi geçiri lir. J estiyon tarzında i se,

adi B. (budget ordiıı aire ) , diğerine fevkalade B. ( b u dget extraordinaire) adı veri lir. B. nin çeıitleri : Adi B. , her yıl tekerrür eden mas­ rafları ve geliri ; fevka !ade B. ise bunlar dışıoda kalan gideri ve geliri ihtiva eder. Fevkalide B. bir harbin zubur etmesi, büyük inşaat i ş lerine girişiimiş

bulun ması gibi a h ·

ma11 yılın son gün ü; geçmiş yılın hesabı kapatılarak, ıe­ valde babis mevzuudur. Bunun için de fe vk a l a d e gelir iere rek gelir ve gerek gider listeleri yeni yıl için açılan hesa­ ve umumiyede istikraza müracaat edilir. ba devrolunur. Jestiyenda mail yıl içinde ikmal edilemiyen Bazen, icra kuvvetinin B. yi zamanında Meclise sevk muameleler yeni yıla mal edilmiş bulunur. Halbuki ckzcr­ edememesi veya Mecliste tasdi k keyfiyetinin gecikrr. esi do­ siste geçmiş yılın ikmal edilemiyen muameleleri için hesap layısiyle muvakkat B. (dou zieme provisoire) yapılır. Za­ birkaç ay açık tutularak yeni yıl hesabına karıştırılmaz. manında yetiştirilemiyen yıllık B. den dolayı mllvakkat B. Ve yine bu tatzda yeni mali yılın ilk gününden itibaren y1pmak zarureti vardır. Çünkü B. mevcut olmadıkça, n e iki hesap yürütülür. Bunlardan biri yeni yılın gelir ve gi­ gelir tahsil, n e de gider sarfolunabilir. Muvakkat B. geçici deriae, diğeri ise geçmiş yılın birkaç gün içinde ikmal olu­ bir zaman için gelirin elde edilmesine ve giderlerin sarfına nacak muamelitına mahsustur. imkin veren bir kanundur. Ekseriya bir iki aylık olan B. de vahdet kaidesi, devlet gelir ve giderinin bütü­ muvakkat B. leri takibeden esas B. , yine bir yıllık olarak nün ii ihtiva etmesi demektir. Halbuki bazı ahvalde bu kai­ yapılır. Ancak muvakkat B. ile elde edilen gelir ve saıfe­ deye ay.kırı olarak fevkalade B. yapıldığı da vakidir. Bu dilen gider, yıllık B. den mahsup olunur. Muvakkat B. takdirde devlet B. si ikiye bölünmüş olur. Bunlardan birine mahiyetinde bir de musabhah B. (budget rectificatif} varA

1

C e t v e l i

1

---� �--------�------------����� ����������� - -��·

D a

! ======�����-�-=

1 ·

1

1

1

L i ra

r e l e r

1

--- ---- - - - - --�- -

�------

Büyük Millet Meclisi

23 131 395

Riyaseti Cumhur

ı 60 7 7 8 2

Divanı Muhasebat Reisliği

3 779 512

Başvek alet

4 432 7 1 9

ı 470 778

: Şlırayi Devlet Reisliği

l l 881 503

Basın - Yayın ve Turizm Umuın Müdürlüğü İstatistik Umum Müdürlüğü

4 020 226

Devlet Meteoroloj i İşler i Umum Müdürlüğü

5 4 3 8 444

Diyanet İşleri Reisliği

li 486 6 6 1

Tapu ve Kadostro Umum Müdürlüğü

30 243 998

Toprak ve İskan İşleri Umum Müdürlüğü

1 5 299 054

Adiiye Vek aleti

1 03 985 6 2 5

Milli Müdafaa Vekileti

7 2 3 1 9 3 000

V. S.

Yekôn -



l







ı_ : ':J ._�;;

34

BüTÇE

1�.:-������-���������11 A 2

C e t v e l i

D a i r e l e r

.

======

Büyük Millet Meclisi

====-=-==== ! -�-=-==--�·�-�-�.= L i ra

3 264 0 0 0

Riyaseti Cumhur

45 0 0 0

Divanı Muhasebat

1 2 5 000

Basvekilet

20 0 0 0

Şurayi Devlet Reisliği 2 5 6 0 000

Basın - Yayın ve Turizm Umum Müdürlüğü İstatistik Urouro Müdürlüğü

70 000

Devlet Meteoroloj i Umum Müdürlüğü

1 4 7 000

Diyanet h leri Reisiiii Tap12 ve Kadostro Umum Müdürlüğü

lı :ı lı

Toprak İskln İşleri Umum Müdürlüğü Adiiye Vekileti

300 0 0 0

2 555 000 23 5 0 0

61 8 0 7 0 0 0

Milli Müdafaa Vekileti V. S . . . . . . . . .

)

İ�letmeler Veklleti Yekiın







ll

1 000 9 1 5 205 000

1

�-��������� -�---��- --���-���--�----�--dır. Yalnız bu B. , umumi B. gibi olup, o yıl için kabul üzerinde, daha önce Divanca yapılan hazırlıklara dayanıla­ edilmiş bulunan B. yi tadi l eder. rak, Meclis tarafından yapılır. Şekil itibariyle B. , hükümetin esbabı mucibesi, B. Devlet çeşitli sahalarda iş görmektedir. Bu işler için çesitli işletmeler aç m ıştı r. Her işletmeni n gelir ve giderle­ Komisyonunun mazbatası, Muvazene - i Urouroiye Kanunu rini gösteren ayrı B. ler yapmak lazımdır. Bu ayrı B. ler liyihası, A ı, A 2 cetvelleri ve sırasiyle gider B. lerinin Meclisten geçiyorsa bunlara Mülhak B. ler, geçirilmiyorsa raporlarını ve cetvellerini muhtevi bulunur. Gider B. lerin­ Hususi ve Muhtar B. ler den i lir. de tah si sat kısımlara, fasıllara, maddelere bölünmüş ; evveli Mahalli idarelerin yaptığı bütçelere, Mahalli B. ler fasıl yekünları ve sonra kısım yekunları yapılmış olur. Gi­ der B. lerinden sonra gelir B. si de kmm, fasıl ve madde­ denir. Belediye ve vilayet B. leri bunlardandır. B. nin murakabeıi : Murakabe yetkisi tetkik ve tasdik ler halinde tesbit edilmiı bulunur. 1 9 ' 6 yılı B. Kanununa hakkının tabii bir neticesi olarak Meclise ait olmak gere­ göre «A 1» cetveli aşağıdaki örnekte görüldüğü gibi yatı­ kir ; çünkü denetleme sayesinde Meclis, B. nin kendi kabul rımlar dısında kalan ve «A 2» cetveli de yatırımlar için gerek­ ettiği şekilde tatbik edilip edilmediğini anlıyacaktır. li gideri ifade etmektedir. 3656 sayılı kanunun 1 9. mııddesine Idari murakabe : B. nin murakabe, tatbik ve icrası giren hizmetlilerle aynı kanunun geçici 4. maddesinde sözü Maliye Vekileti ile Divanı Muhasebata aittir. geçen maaşlı memurlar «D», hayrat hizmetliluine ait kad­ Kazai murakabe : B. nin tatbikinden sonra Divan ı rolar «S», 36'6 sayılı kanunun 9. maddesi gereğince geçici Muhasebat tarafından yapılır. mahiyette ve İcra Vekilieri karariyle kadro alınanlar •E• Tetr ii mu.rakabe : Daha ziyade B. süresi bittikten cetvelinde gösterilmiş olup çeşitli gider ve gelirler için .sonra, hükümetçe hazırlanan kesin hesap kanunu tasarısı başka cetveller de mevcuttur.

BÜTÇE

35

t! ası M_ a � � !!"! !!"! !!"! !!"! !! ! !! _ � ! I _ �� � !'!'!'! ! !'!'!'! ! r a i L �� � i � = v A A T � E � İ T = N � � � N � � � � _ � � � � � s � � � H �s � _ 1-�F:!!"�ı!!!!! _!!! d�!!!d:�I������������:�=�!!! Birinci kısım -Tabsisat ve benzeri. zati baklar Vekil tahsinn ı

1 2 00 0

101

Fasıl yekiinu

12 000

İkiManciakışlasrımve-Peücrresotlneerl masrafları I.

201

ll

12

21

22

ı

1!

202

1 ı

ll 12

203

ll

12

204

MaMerakıleazr :memucları maaşı ViMelrakyeeztlemer memucmlurarlıaraıçımak maaı aşı Vilayetler memurları açık maaı

ÜcMerrektelezr hi: zmeti leri ücreti Vilayetler bizmetliler ücreti GeMeçrikceizhigezmçiectilihilezrmücetrlieltier: ücreti Vii yeder geçici hizmetliler ücreti

2 226 5 75

22 3 2 0 ooo 2 500

6 250

Fası1 yekfınu

24 555 325 ----

!

ll

302 1 7 5

lO 395 925

Fasıl yekfınu

2 7 200 107 523

Fasıl yekfınu

Ecnebi uzman hizmeti le le bunlara yardımcı personelin ücretleri ve

134 725 --------

98 600

ll

Faaıl yekfınu

ı

v. ·,� L

s. . . . . . . . . . .

. . . ...

. . .

ı iiiilii ii -iiiiHii ii� �.���iiiiôiii

BüTERİM - BüVEYHOÖULLARI

36

BÜTERİM ( Fr. Restitution ) ( Bor.] . can lılar ilemin­ de, kesilmek zedclenmek suretiyle ortadan kalkmr� veya herhangi bir fizyoloj ik sebep dolayısiyle vaıife göremiyecek duruma düşmüş bir organın yerine aynı ödevi görecek bir yenisinin ikamesine veya mümkünse tamiri hadisesine veri­ len ad. Meseli, kökün, bölüogen dokusu bulunan eo uc kısmı kesilse, burası derhal tamir edilerek yeniden kök ucu teşekkül eder ; veya ağacın eo dış kabuğu zedelense, ora­ daki hücreler üreyerek zedelenen yeri örter. Bütün bunlar tamir (re..,aration) suretiyle olan B. hHiselerid i r. Fakat, bir çam ağacının en uc sürgünü kesi lse veya kazık kök ucu kesilse, derhal yan dal veya yan k ö k lerden birisi daha fazla büyüyerek uc sürgün veya kazık kök ödevini üzerine a lır. Keza söğütlerde olduğu gibi, ağacın tacı tamamen bu­ dansa, derbal uyuklayan gövde tomurcukları sür erek yeni dallar, dolayısiyle yeni bir ta; meydana getirir. Ana bitki­ den ayrılmış bir çelik (asma, söğüt dalı gibi ) toprağa so· kulduğu zaman, kesik yerden meydana gelen nasır ( Cailus) tabakasından veva kesit yerinden kökler meydana gelir. Yine, ağaçlarda açılan derin yaralar, o mıntakada bulunan ve henüz bölüomek kabiliyetini kaybetmemit olan hücrele­ rin bölünerek yara kambiyumu teşkil etmesi ve bu kambi­ yumuo faaliyeti neticesinde kapanır. Bazı bitkilerde epiderm ( epiderme) hileresi yaralanmasından sonra, altuki bi r kısım paranşim (parenchyme) h ücreleri sertdoku ( sclereochyme) hücrelerine tebavvül eder. Bütün bu hAdiselere patoloj ik B. ( re uitution ) deni r. Bir de dışarıdan hi�bir müdahele olmadan vazifesi kendiliğinden ortadan kalkarak, onun yeri­ ne bışka bir organın ikamesiyle olan fizy oloj ik B. ler var­ dır. Mesela ağaçlarda, epiderm hücreleri , daha ilk devre­ lerinde bile, kalıniaşmaya uygun olarak üremek suretiyle aenişliyemediklerinden parçalan ır lar ve bunların yerine alt tarafındaki kabuk hücrelerinin ( mantar kambiyumunuo) üremesiyle meydana gelen mantar tabakası. ağacı .koruma ödevini üzerine alır. hte herhangi bir şekilde, bitki veya organizmadan eksilen veya vazife göremiyen bir organın yerine, aynı ödevi göıecek yeni bir organın ikamesi suıe­ tiyle olan B. hadiselerine yinetim (regeo eration ) denir. B. in bu şekli, bitkilerin hemen bütün genç hücrelerinde b ulunur. Fakat bu kabiliyer bazılarıoda az, bazılarında çok­ tur. Mesela, koparılmış bir besooya yaprajı ı slak bir kum üzerine yatırıldığı zaman, alt yüzü ndeki epiderm h ücrele­ rinden bazıları üceyerek evveli çok hücreli bir böl.üogen doku, sonra bu dokudan kök ve yen i sürgünler hasıl olur. Demek ki, ana bitki ile i 1 g i kesilince bir tek epiderm hüc­ resi, uygun şartlar altında, sahip oldu­ ğu diğer kabiliyeder ser best kalarak ken­ dini göstermektedir Hatti Bryophyl/um (a/ydnum gibi bazı bitkilerde, y a p r a k ana bitkiden ayrıl· madan bile di�lerinden köklü k ü ç ü k birkicikler meydana ------.-! getirir. Buna muka- SÜTER I M : .Bir begonya yaprak çeliğinde yinetim ( kök ve sürgün bil dijer bir bitki yaprağında bu çe�it meydana gelişi)

·ı ı

ı

---

ı



yinetim k a b i l i y er i görülmez. Fakat yinetim kabliyeti d ü ş ü k o 1 a n bitkilerde bu kabiliyer meseli hormon lar tat­ b :k edilmek suretiyle ( çelik­ lerin hormon solusyonianna sokulması suretiyle) yükselti le· bilir. Hatt a . hormonun kesa­ feti ile, yinetim kabiliyetinin i stikameti de değiştirilebilir (mesela sürgün çıkacak yerde kök kök yerinde sürgün çıkar­ tılabilir ; Bk. BÜYÜME, Bit­ kilerde ) . Bitkiler aleminde yi­ oetim kabiliyeti, ilkel bitkilere doğru ,gidi ldikçe çoğalır. Me· seli , eğrelti otlarının protaileri birkaç parçaya ayrı lsa, her bi­ risi yeniden bir prota! meyda­ na getirebilirler. İplik gibi suyosunlan, meseli Cladophora, müteaddit parça lara a y r ı l s a, eğer � arçal� rdan bir ta esi bir � tek hucre ı se, bu takdırde ye.. . .. . B U. T._ E_ R_I_ M_.· B ı r sogut niden iplik gibi uzun bir biıki çeliğinde yinetim ( kök meydana getirir. Hatta, Z vgne- ve süraün mey dana gelişi) ma' da o 1 d u ğ u gibi, bir tek hücrenin içeri si, meselA plazmoliz ile ikiye aynlsa, çekir­ dekli kısmın etrafında zar teşekkül edebilir. Mantarlarda izole edilmiş bir tek spor kesesi ( sporange) bile kolayca yeni bir emeç (mycelium) meydana getirir. Huliıa, hemen bütün canlı, bitki hücreleıi, az veya çok, yinetim kabiliyeti­ ne sahiptirler. B u itibarla yüksek bitkilerde, dal, yaprak, sülük, çiçek ve meyvalardan, kök ler vtya diğer organlar meydana gelebilir. Hatta bu kabilivet çiçek tozlarında bile ( mesell sümbül çiçek tozundan bazen embryon torbası mey­ dana getirmesi ) görülür. B. , dolayısiyle bunun yinetim de­ nen tipinden, zi raatte çelik ve aşı ameliyelerinde faydala­ nılır. Yani çelikierin kök salması, yapılan aşılarda kalem ve anaç dokularının yara bölgelerinden tekrar üreyerek kaynaşmalan birer yinetim hadisesinden ba�ka bir �ey de­ ğildir.



L

_

BÜTNERİYA ( Buettoeria) , sterkuliyase (Sterculia­ ceae) familyasıodan, .Amerika ve diğer memleketlerin sıcak böl.ıı elerinde 50 den fazla türü yerişen bir bitki cinsi. BÜTSCBLf [ blfçli] , Oıto ( 1 848 - 1 920) , Alman zoo­ loğu. Main Franlr.furtu'nda doğmuş, Heidelberg"de ölmüştür. Tek hücreli hayvanlar (protozoa'lar) üzerindeki esaslı ara�­ tırmaları arasında, bilhassa Rhumbler'in devam ettirdiği, protoplasmanın yapısına dair olan incelemeleri ( köpük veya petek teorisi ) meşhurdur. F. Blochminn'ın tamamladığı Vergleichtnde Anatomie (Mukayeseli anatomi ) adlı esere 1 9 1 0 tarihinde B . başlamış, fakat bitirememişti. BÜVE : bk. BÖG veya BÖGÜ. BÜVEYBİLE R : bk. BÜVE YHOCULLARI. BÜVEYBOCULLARI ( Biıyeoğullan) , Güney İran ve lrakta 932 - 1 0 5 5 yıiları arasında hüküm süren bir ha­ nedan. B. hanedanı kurucularının babası olan Eb� Şuca Büveyh, İranın kuzeyinde Gilin (Geylan ) eyaJetinin Dey-

BÜVEYHOGULLARI

llkeeörmyinüdandednıe vboeitruiilreuniydodair,dğuŞlıikrz(iBlkıa.vsnıamnnıdnadasboilyyaubşndiıryaaannilehadolelunkpınoliKildeuklryigaekalraeılnniş­ı Adudu' lalmriyışlelarddka-Deı.rşıBulvalşem'deıdurşnvueymaTürrdıkmkarlşiırssııenmdaek İzzorüu'd -Deidarvelyei, eyl eeğreinnei a n d a k a l m ı ş , Adu­ n irlaemri Gursürm'deakndügeşülndcikelseiyrilne,i sgöonsrtaelraernı, uySidsaunrmi ahükümda du' d -De v l e Ba ğ d a d ' a ge l e r e k d u ı u ma ha k i m ol m uş , İ z ü ' d ­ y o r i b De v l e ' y i de e s i r e d e r e k y e r i n e ge ç m e k i s t e m i ş , f a k a t ha n e ­ da n r e i s i Rükoü' d -De v l e ' ni n ba s k ı s ı üz e r i n e İ z ü ' d -De v n de n i s e m k ö ç n i n i t e l v e d i n i s i S , ) . k b . b ( l e ' y e ül k e s i n i i a d e e t m e ğ e mr c b ur ol m uş t u r ­ ş u m y o k ı ş r ka a n ı r a ul d or p a Ar n a m a z n u uz , a r n o s de v -De d ü' n Rük a d r a l a r ı s Bu lyzaaılnyıabaf daşdlua,rruıŞinmudai nprdŞioaipnlaiğgifaanydakdaabclıulalnaraerta(mkDaiş'kuvive'lervAbb)edıneantsrneiseiğrHaieylleibafeşlliağmyinüıizşn­­ ldiağni ivkei Isfahaanr'aıs. ıFandahrböü'dlü-D!nmüşvl,eMüiseeRey yidhaü'dva-DelisinvilealHemeımşmtiıerr­­. l(abr.dıbkr.Ebu.) nınŞ,uAlca'inı.,ne Hasoğnludanda, Zin yaAhmeroğ ld,rı (b. bk.) dev­ efılninadet Rükn alnaü'radk -Debütüvnle'Ioiiandekı,ölbundaüBmüdandAd'baı uşdu�ykeandiFad-DeehnrüvBa'lde-Dehirçiiynav-rlbe'ıi'nr­ lgünetinigenyeçktdouikrçğuecruua)sru.taFaMen knüfradtauMevzialcarrb.dınuidaZicny.,aerüt'kınkaürhidpezşbunmi eVüştianemgigirrsm,etiB.şlçenerıkdn­i kümlnierni ülbisrükleremsşitneiğrimedeibşaevşlelam«geeışmçtıiirrr.eür'elAduk- ümehedmur'eadn»-Dheolamvraleekn debüıB•vğrüidanB.de'mndıainrlhü­iekn­ iılasştmedıişktlalserordinırrz:aamAlbıarin,a,kmAbBüvakbaezsyoihlreurndadkeanrdkaee,leJlemrgeiınşçsiaarydaijkilaInsmfaahsaiynl'eı Dearlale decveBar,idhiirü; 'dfakDeat vle adöınlüdmaküi üç Deuvlaesr,oaSnsıaaomdesarammbaişü'ştlidrı­­. mekarkşmüdde verun'kNeaurdvzebaşpenbüttedremücianşn;'ŞiıniraahlzmayaeeğytaalAhmeermuvini adef'ilndakedeetolmbunmişuş;lelarrdaHairkastaınlm, KıiasiBiyzleer­ vybiearnRekiaçyt sdoldaavhaaşaylaiaarr,rtımnMüıışbi;eryFaleişhdtriü'ürrn'dde-D-Değeemunfvvllee'ndeinfakHeöloümlmümeduşatnui,lre.IsDifahğa�nr mü:lve hfdeathan'ı dıdaülkMeelerrdinaveick'iantmıölşldarürdıürl.mesiyle Rey tBasaurrhaefittülae'ndB.-DeAdudu'devvllee'dtnii,-DenFaüshvtrlüüenl''nidü-Dnğüevillee s(oHneaamraeesdrınmadaoi,ştkIiisrfasahvaanş,laRer Buy) llraaarnsdıaanTüzDihaB.ülji,nefbaertattbulrıayarafauıfndontdaanğnn,rueAbtla-dMhabtütiaalsentirelikHaenimdi, elbiciğfireelelTürirbağekişnlkyianemorliızaşnanle'af,reıdnzmaıdyi:arınüf 'lkf-aaüsyrmeıdarkaa­­­­ dagileeçeolBanmFabkılaahkübr'idüüzJi'dyeeDe-Dresivzelevolğek('lIonurliaank,böölFalüürnmünsm, üşHlıdDeteünzrvi.slteanz,aKimarnsmoınanndara) buaynerskiınne­l tşbüearhslsbiiütyeelüt-noMüslmüdanteTüiakffaiüsn'ageızüçnbiririvalmhakiişlttesiiszoölkmüuşmü,tu.AbbaFaBukataduri kHauumuvlifeetllfiiığrbisinarti hıdazazmnlaangeasbroinlserrnab.edağVüşe Kibamşkgilvartm,yıh1Cüri ve(cbada.nbkha.) TalerbdeerlissftaZiahnay'nıaraolğmulHeışla; rmbiıner­­ bimuolmleknuşaveAhmem(Aetlaeld,kaerlş-ılMüsaşmhaatdleikafenfi, Baileğgidazd'caei gieamrnrnilraeüşğ'aler-aümekmuv, hiraafçlıbğaikar dakMoanluh'ımudsoenlebultageramçfiıruşnmdatiuşnrleredsiirr. Niedihlamyieşt vMee B.cdnıü'dn -DeFahvrüle'dGa-Deznvellei tv«İaeymrimnaedekü'tmdzoe-rkDu, nevdkelaen»k,diHalsminsıeatnı«r'aM. dauiz«Rükü'd n-Deü'dv-Dele»,vltk»arunvdeşianAliari'ıyneı DevleBa'ninhiölü'üdmü-Deivlele koluna gelinocğel:u Bu(Sulktoa.l,ü'dBa-Dehiüv'dle­, ­ a r a ) e l v e D , e l v e D · d ü' m a v Kı , e l v e d ü' i r üş a ­ i h Ba , üş m ş ü d f ı y a z k o ç a d n ı r a l a g v a k t a n a t l a s n a k ı ç a d n ı s e l e m mua r i d e n i ğ e c e d e i y i e y e f i l ha , e l v -De d ' ü ı z Mui a grunavüegözçnrıkdsailloernmirirnhaaaek, ldHomibae hlrsaaönszçaeüenskndi'tydilareeenrdursegakeramleyznıaiynaidrkgiaaiknde,aelrBaçeiakytğidıharhaamdlliı'ifşafe.eygnyiiienyriaişnhuzkinealaedutne­­ dadü'İmudnriu-Dedm,süo'ndvrge-Dia ççniiöcnikn'iüolntneatrüruoanğkdauul, bilihamarrıaadzbüyü'Hdduüüs-DikzreevlbiinrrFlzghıairbmzfıilazanolıvnemdeuaFuşaslaidetmSuişttfıirn. eS«lüe.lnn- Muti hail»ifelunviği atanaimylaaemsıityealhle-t,aMukŞigemetçeirdzmihri'eşibntiirn.deBöoEblyalneuc'eB.! - KanıBanğsıdemali'dı­ amaSreallsçaıunrk,daluB.debdeavşvlgelöetisttienderie,ntekumsvealliıenatdnineaint gimücsatriskatıçdğeeılaegrlietbırriia, nveyebiinçri akdıyuaşrkutlleaahnn­­ nedangebaçmşkiaş, sAbiyabsiasbiirhahalifkesvineinsa, liabdiıyneırni khutalmbaemdeıştır. like teSşoknil keatvmgiaşltairrd. a Husrev Fiıfız, üstün gelerek, «el · Me­ B.buliz ,üu'üçnuydAb- aobyrar,ısliaeeyHamrAhmeıicrlaliıfkIerldaiğk,hai,EmiliEhviçnidnredeüaı'hükl -vesÜmeiyüKiamsirrimisküatrnsimdı'fıaaeritkıdityaelreeeildBaeeirleiğnirydae: rMu­adl'adu;na eidulimekrüiurS'lrmeiğ-Ralundaçiuikçhliuinnmleai»ısaatliumfnasaıvdğığaeanneımamuvtmilkeekaIrfziaosalı:ırk,iuynFaeolndmarsuşhavk,elaiklfHfımaerıdeşzteliışs-rit.KaanB.iülmnıkn(elzaeryinıfi Rükhabüyneündkü'andkr-DeaeridsievşollleearriaHakİ-Famsaind,rüsRe'dv-Deey,HfıHevzliesmtaend'adnadehükv,e -aIüsmfyanhsıaünzrüa'dmya;oarndeduna. çMeağlırikmü,ı'şrB., -Rabununna hkalmr»ıüzi, eSeriesnilrçeuTukallmuğırşsuulvlteaBenbıöyyTulB1ecğğerdauB.l dBe'adeygivilreBaetrienğkeda«sdeo'lna­ verer DeSyülennim('dAAberaabliıalkesi rHaeisliiefreilniğinini,otŞotriitBüvesineeyhidaleyriannaenlinbadesint i s e m öl n a d a m k a r bı t i l v e k e k r e n ni v -De d ü' d i m İ s r Fa . u� m ol i s i e r n a d e n ha e l v -De d ü' n Rük vlee'yHlıe vMuiıeirsmtazin�ütibö'rd. -Delgelevrlien'inninidöarüesinni ddeen (967)Adudu'sonrad -Deyerinve­ bilerri kaolbanilesahavayşatı yaşıyan B. , başlıca vaspaıflraçıarlanmakta elen geçen askerlerİizniü'ydo-Dek etvmleek Baishtetiyyianrc,e, mabunliyeatriınndeakyiaklanma- vAbbae yüsziyıHaldalnifeflaiğzliaülbikrelzearminadne hibilratafektımmeermkeirzliinkdeler iksıuerdmik•lğea37

r

e

Belı­ cetveli

s

yapılmıştır ) . Deylemliler (642 )

X.

le

olduğundan, 978 e

u a

aıt

e

(932

bir

p

da, Errecan'ı

bir

ile (98 3 ) onun Adudu'd- D !vle'nin, Şerefü'd oğ l

k Ön v ve

·

(934 ) . (93 5 ) ,

3

sonra

­

( 974 ) . ölmüş (976),

oğlu

S amanoğulları

3

Bağdad'da

(98 3 )

oğulları

( 990 ) .

da

·

r iki

Bu

Mecdü'd -

( 944 ) .

u

K

( 997 )

o

ve

998

...e

li

r ı k 94 5 ) ;

( 1029).

de, Ahmed'

M

r

söz 12

er

( 1 0 1 2 ) , dört

f

-

Celilü'd -

D

( 1 044· 1 048) da, b un­ ııl v m

le'

d

mış,

Müsıekfi'nin

oğlu

mc

okunmaun­

Fulid Sutfın

s

Dev

d od

1 03 1-

1 075 )

Ali

ek kurtarmıştır

le'

üzerine (949 ) ,

1 05 5 ) .

oğlu

oğlu

Türk

l



kabiliyederi sayesinde,

ücretli

ve

üstünlük­

Bü VEYHOGULLARI

38

Ş E C E R E S l

B Ü V E Y B O G U L LA R I N I N E b u

Errecan ve

ı

B ü v eyh

Ş u c ii

ı ı

ve

ı

Mu'i zzü'd Devle

Rüknü'd - Devle

lmiidü'd - Devle

ı

Hemedan, Isfahan

Ne {bendecan'da : 932 - 934 934 - 949 Fars ve Huzistan'da

ı

ı

Müeyyidü'd · De v le



: 976 - 979 Rey'de Rey, Hemedan ve Isfahan'da : 983 - 997

ı



ı

Hemedan ve lsfahan'da . : 976 983 •

ve

ı

Şemsü'd - Devle

Mecdü'd Devle

Rey'de

·

Irak'ta : 967 - 978

Fahrü'd Devle

Fars, Huzistan ve Kirman'da : 949 - 983 978 983 Irak'ta

934 949 . 94� - 967

lzzü'd - Devle

ı

ı

Adudu'd - Devle

ı:

·

Kirman'da Irak ve Ehvaz'da

Rey'de : 93� - 976



Hemedan

: 997 - 1029

Isfahan'da

ı

:

997 - 1 0 2 1

himayesinde Hemedan ve

Semiiu'd Devle •

Kiveyhi'lerin Isfahan'da : 102 1 1022 •

ve

Fars Irak'ta

ı

·

Huzistan'da

ı

. : 983 - 989 : 98 7 - 989

.

Ha •

ı

Fars v e Irak'ta

Irak'ta 989 - 1 0 1 2 Fars, H uzistan ve Kirman'da : 998 . 1 0 1 2

I rak'ta 983 . 98 5 Fars, Huzistan v e Kirman'da : 990 - 998

ı

Hlhisıan'da:

Müterrifü'd · Dev le

Sultanü'd Devle

Bahiü'd - Devle



ı

Irak, Fars ve lızi st n ' da : 1012 - 1021

ı

Samaamu'd Devle

Şerefü'd Devle

.

ı

ı

Kıvamü'd De·de

1021· 1022 : 1021-1025

Celilü'd . Devle



Irak'ta

Kirman'da : 1 0 1 2 - 1028

:

1025 1 044 •

lmidü'd Din •

Fars ve Huzistan'da : 1 0 2 2 1048 Kirman'da 1028 - 1 048 1 044 - 1 048 Irak'ta •

ı----------------------�-------------------� ı ı ı

el · Melikü'r Rahim

Fuliid Sutı1n

Fars, I rak ve Huzistan'da : 1 048 - 1 0 5 5

Kirman'da : 1 048 - 1 0 5 5



a Abbasi

ı

Ebu Ali Dosrev

rini yaptırmağa m u v f fak olmuşlardır. Hatti birkaç kere, Bundan dolayı, hikimiyetleri, idarderi altında bulunan bilafeti Abbasi lerin elinde n büsbütün almak isıemi s lerdir. ülkeler (b ilhassa Irak) için pek iyi olmamıştır. B esas politika olarak a lmışlardır. Şiilerin Fakat, Ha lifeliğine tibi Sünni halkın isyaniyle karşılaşacaklarını düşünerek bundan vazııe çm i ş ve bir tibi dini matem gü nü olan 1 0 M u h a rrem iyini ilk def a onla­ olarak idareye iştirak etmektenSt�, ellerinde siyasi nüfuz rın zamanında görülmüştür. Bununla beraber, ordularını namına bir şey bırakmadıklan halifelerin, ismen baki kalan kuvvetlenciirmek için, aralarında mezhep taı k ı olması n a nğ­ minevi nüfuzlarından faydalanarak mutlak bir surette hü- men, Türklerden ücretli süvari ler k ullanmak ı ü2 u m ı: nu duy­ küm sürmeği tercih etmişlerdir. 979;980 de Adudu'd . Dev le mu1lardır. Saltanadarının son yılların c a Bfjdad hmandanı bulunan Arslan Besisiri ünlü bir Türk askcrı idi. Halife et - Ta'i'yi, bütün tebaanın idaresini kendisine bırak­ B. nın, İranın geçmil zaferlerinden ilham aldıkbn tığını söylemek zorunda bırakmış, hatta bir aralık ve bun ları devam ettirmek istedikleri görii lmtktedir : Adu­ halifeye kızarak, iki ay müddet!e adının h utbede ok uoma­ du'd · Dev le, Bahiü'd - Dev le ve Ceıatü'd - Dev le' nin, «emir » emretmi�tir. veya «sultan� unvaniarını bırakarak, eski Siıani hüküm­ Sikkeler de B. nın elinde idi ; bunlardan «Emiı ü'l darları gibi «şehioşah» u n vanını alma ları, bunun bir delili Mü'minin» tabiri kaldırılmıştı. Ad udu'd . Dev le, halifeden sayılabilir. Aynı zamaoda İra n Şiiliğinin temsilcisi olan B. , «nöbet» çaldırmak sel A biyetini de almıştı. kendilerinden beş yüzyıl sonra, Şiiliği İranın milli dini B . devri, Adudu'd - Devle zamanı müstesna olmak yapacak olan politikalarına da iyi bir zemin üzere, hep kardeş kavga ları ve iç ayaklanmalada geçmİitİr. hazırlamıJlardır.

a l e n e n masını bile

. •

Şıiliği

S a f ev i erin

·

BÜYÜ

hadeyahfyeuvttamnBÜYÜ, ,daekv.ibçub.inşyüekakzöpeitlrıüdlialneüneklksöeiyhtröüirnilbüeiağlrtmemşeaeulhkiğyırsealsmveureır.şyeatikiyonlmeçaosekzadaiettraannmarrköıllvı,etdiümülrmlnüelğekkür,, ybauğunbirNiaankçıankhkakağzızyıığınlııanrkımuenkamnkimydökeatk ;medeiykpu, mubiüsrtrütkiannelıindmui kiçaiilyitalmkemıtıelykıap;zıkvlaear­­ çgilüartliuışnfilıenvneinrisithaünsea-tlnlaahanrırrnıeıkmüectlenelpraisne,vebeAvtlekörruitnpüialtüavknelzeiDorminiğeuddeeminf,elttmaentelrkeırlaiinçrıiinnn aysürnazleıplkaiymebeisliinizyaenrtai begfeönlmmeczeeruğrik Frasunarlneısrta.iydlae danisoynceat reişddeikirlie:lnenirieyrlkeeğmebinarğatlseainmmaa­ çiftler paatrmmaakkiasunrnea­ tlaaedrkeınttdaavneriınlıandidışinyaieerrtgöeıklsgeatreırçditlıierk.nteMüsnbirsçlooünkmraahan rdaveekeHımutlerirhsitnaifyaaaznyantoıenptaliukvllueeykra­i ytsiıüyrzaleüsığünedarkgeelbçiiinrrekcciaenzksıliğeırkiyusevırreaedtkiaabkbiamğralakinp, ıevr.eya düğüm bidisepnnalzteerrceleedreigünrn.e bahaşkonlsaaybaılirmnı aışktrıımirtü; edilheenrrlierdadireansrınakdseiaanndiınbulnadsueındurn daevmbunıeylakuni arumnmaeliyBaenyınli,labhamirzaçıorskleaknylaoinnldaterı,ılsveıvmayrıadbırbao.zşmBukaankllaaçreışntitembienirn kıedsmilleriırdy:eamenpıklsaoen­­ diyanıalekrientmHeişttir.ve ayinlerini sihir, diye adlandıı p ret ve rllüainkiozlladirutalğuerniaernıyneakrdilkeidanrişıaçıçkmteaadrtkbim, raklkear.zı.şğuı.nlçgiaıkrbdai.rırtm:Umuaüzk,emrtiıinlysdeıemd,eımukgömüB.alde­­­ biadneknayoıalyuoırnurğmlauadnda:kı ;anlkt,aİınkdkdaiıanrkıdigöeşkişyiositceak(rsaivılrneedyndeaaşnaidanmdeehvleaniyyaçesoleokreğruıkikşeumşğialigaekriyka)eiçlrbeiınrisrılnebyidaartpianntı­­­, yabuldeyelseuernkindurletbaamupzmlıakardakub(, Kaeylleaaurhraeutvntme,ydaeİakn,,cyianilz, ıknünvif.hob.rmşkı)eül,kytlıluelinırzrie,keogndalöarnenertkhusıtelasğnıimeulbasliarrği,,alamv.mmu­ealb.ik­ bbiklaianrrrbiınia-krimninoeeiclriayas,deevlevedseriiynragiimbgeyeoi,vlkienye-kadeİcakdaeyiknhkaaşinşeaikyiliielmünadr(ievegidiyasdğeibeldareeirtnlheeekar,intçaodeıbkaihrkiıkıasşlslailmalrendaraakinn); yiteçariinnkneesğyomuaean,prbiıaly,arniüzennierykiyaınezzeaılkaamuyrerıdyaiay,rzmiıekleniıkpy;ybaauzbimurıllıraarybatıayocaltzabamanğıaşankla,gmödebamukmnmelveiarrkı,nkısodesbymdimrukıininra­ii uğrdiçelşliineatltriemrgibaiakbğv.ial,arBuuıdıark:t,nsüEryraalkünneıiğniknbaoynetz•şeın«makbsaaüabğlikillaiaykudrbmeirlai»yveeettaiinndkuviiı fvyeeovlrckeietllieerutr.mğinreBuaikı,mfneuyaluncke­, dükkikılsaubzıainlnedan,ncnıbianrvebosüsyşapraçbiaüçkrntardaküloıstnülıand,padaçtnaalysüzınııçkmıenarnyişmnanepaakssnu;uczadökirel.yetyimyenışekiçklae;nkkamadeirdğğekıiğt,rmi,iaeçvüctniınlmedo­uıtş­ kmelüuksku,entmaumeblkıan,ğalzaamülmraarkk,geünegitibrmi,zaerka:r Umumi o l a r a k bi r i n s a n a köt ü ­ t a n p muş k ı l a r , l e y l e k pi s l i ğ i , z u nı k , i ğ d e ç e k i r d e ğ i gi ­ ko ha s t a e t m e k , s a k a t l a m a k , ö l d ür ­ bi mu a y e n ba z ı ş e y l e r i n y a k ı l m a s İ y l e me y d a n a ge l e n t ü t ­ buvtaervaaf etmamnünekks.attyleaasndiriai byaadpşelıanladnıkkutaarmnvtueelrslmmioynaeekrlkae,,rvldeeeonldbiuianhrelaitkmzumumi taeerkar, layreıonb.lıkaa,hrraeşkrı­,, hasülterylaeptmaütskü.leginbmei. k. kirpi kan(ıAiiçmm.ekGr, odsendiezutasşcıhrıe)b,irFrsaenyka­­ hediyrlheanygaipıblairn kötamüellüiyketleenr.i bdeir itçeihnleikaeldıern. korunmak maksa­ iefluhcraetkyMiiaynllıeniAlMeadmıca.linsyinandeA.ın(bigrrulepşu,tiriAvlmeusbesitnuliirrygaeanyvemee eAvbdusinuelsantruirysyilyaeansTıinrbiidaasr lkaçiıykreaalrrekırnednıe,nlçeepahbişiertrmlkeasraaçiğğıhaölnaramnkekıöaklknmdadaüşİshtbiaibiyrezrnifkikirkseiamdrnesıleekimnd, iinn:hamemenikiksşmeainliç!ni,nymakübuazrhüşkğıaseünrnımneüae­ ski(tba,.atbreaknla)n[fbndi.krabkinmuha.i] )bemenfiambzausskeimlarrilşaınr,ıolnklaenerkiskOrearlityeaert,deinlidbvel�enrtallemütreirnlee(şdeMekmikitoledkl­­i tiraçınkinıarsi.dedKaneirzmdıkenelcln,aarkenknndodicaanlelartinonpneınakamırhuşşış usenvegtçliearvkieınliısnavedheakaıalbatikraiasğüzızlaleımrkilanake­ rlaualttkıltnaardiabrsi«KüçiryestafttüaakrayfAletramralaalmrnııBi(şdribuleleşEruik.nuybkDeaoisvrelderu.ltilcehrNiei»nh)(a,KyPreletuinismydaepauidtrsaactrhoeersr­i bikmrerm. «iKağYınaddsıiennkı»ni odekkeulsirilclltmaerni,ş maktiırmnnegağabaılakagötıelıgrmseaerlo,yeark.baılıYakra,nrbaisinbasnearınneakbbaoarığyşultaın­­ binıBundelndibütlers :ütnaçüütyn)lkeüleBihmeirnldeibğuesgüçlaarlıınnlümaekklessıenrauisfiarakHazıbibdrsebğçuoirlğgdunlihük. ukümdhüksaağrllüııyğm­aı­­ nldısardamırkaakkolkiuçoric.naSskaıenratdıkochanlabraehrıbiirrıolnmuşımyaudamuşamnbayaetydmairaikülçirvse«el,kea eniUrdi.kheleekriiknlaearlııssaııhnn»a­ tldaearyriilnnıkbeüitsmnyeişeysbuleinndeiubinubiryroarntdaanu.yzaisma atileyyaıbilpırılbmiaaşiınsnıidiavçeinBibörAvlleüşnuikmstueDezrylivağlnienıtni­ vaamletıedönlaiyretkot«yeMakrruhalaarr ;medmuşmeilirda.»mybaazatralşaınr ; altınmusda kçaüyrıüyağünırceybierkatadşaınr decMiidnldiialBişeevrkllieilğndideiPa.tenşeisbioüess(eeKngeelesiiçnnmdedeesukiitsüczKüçheerrinNaüek tiAloA.nmalcavenerreeDeyinan)vımukleytelnearii­­ bi l d e Avus t u r y a n ı n s i y a s e t i n i d e s t e k l i y e n « T a n z i m a t Bi r l i ğ i » ( R e f o r m v c r e i n ) me y d a n a ge l m i ş t i . s a v a ş ı Ba z ı ba ğ l a m a a rn e l i y e l e r i : hububa t f a s u l ­ neysuurpelebvru'nivnleadreıbanmeztıazduanaerlaerfsoaçüzrmmeaülrkinl;eerikibaslöiztyılveesyuirpaenleakirhltiavtrleemüzduaeker;lianbirerobakkuaz­­ı KüçİstikülikBil Alnsmay·valanşılkDeanbivlrestotlanerruiihndaPabirrtgeilisğinniniinşdesnçiyeavhıseetzlienraielaznayfaeyrıelmulıaşşftıi(krbdrkiı,,.. meğszaııtppklüzıgöbısemurçirmenaeketikybül;iezrebenirilnyeieftbio«rEremldeülimleünnaykaşzirmfıaophsremnlmeeülinküezadinrsüaliditrkaebaişkı»ğlıilasağultrıııdenras.ai,ngöKanii yymraea­·t ltguneurriyngade)da datdaarhaifAlıcnamdnaalnın ktMiaelmmlsıiiBişl Hasemdsraiielrymkcakeisştitihüki(bir.DreüutHameetmscbtahisnynabüiunltriogopalnaarrhaallaekknAvegün­daums­ enin adkiysluerebitirylilkete iystaeznıpen. bikirimnisetnaişnaluytınkau.suÖtnue Alisdeamdereas,ninlaerı syoenni vcuermhurilmSeasiiyinett-GeAlmrmanayiansibaylerıdeşbiarnletAllşarnşpmekavlieasrteıSdbunüildeera­t kiednilienockağimasgömme BüYüK ALMANLAR

-

39

B. ,

Bu

kab

i

üç

B.

B.

B. ,

B.

B.

e

ı.

B.

2.

3. İ

. B.

B.

B.

7

4.

v.

B.

5.

B.

B.

Bk. SİHIR.

BÜYÜK ALMANLAR

B.

1 848- 1 849)

B.

B.

l n

41

1 860

bu

l

Bu

ğ

B.

1859

1862

1866

veya bakla,

ya

B. A.

BURSCH ENSCH AFT) ,

B.



ve

tılsım

üzerine 1 9 1 8

bağlamak.

Vcrsail les ve

Bewe­

BÜYÜK ALMAN LAR

BÜYÜK AYRlLlŞ

-

amaslailytnılnneplıaeol�anblgdıiensu.ilatnleenVirmidiy.al nBunaiaarMizvure,alğaatmelMeipn cdTileivsrçiloonelğdet'dlunleeri(vnuNekldiaSataipolBizlnobamrullrraeagtştim'kd) aebaky(aaAsrpiannır­­· yttbaııusylıldiunınzüealzanedyıranianradevhirelaçrbkbuliury(brubuk.nakdğtuaırnkğeıiussinmıdso)ayn.nokbtuur. yıDildaösığzeıntrteartkiaycıremiarlefdaintradikneinkolgödiüsakğylltcenaer daAlslecyhhmeliuadesnmey}vaanlmHaeehdieilnlktddiiPae.. Srotissyi»al(GderdioAlms;omdkbearuunanunttyslaacdhefaüizkVoK.erriilnkG.yesoplözauHurnteedliga}plelmemücbainsian'tdlıeenr­ oölalnşdemukmışllibölabnyirıgfledaylrıeızzrlıdionılzMideunurozbladur.u,luğunilaknsakbaneışzlfmıeSdaiyrkiıiltlueadnsdı'zıurln.açribuıfnt aygryınludıpıztgaınuolpuzamaaaeksin­tı BiehlüerklaüelşmemmaetsıpoltaüzraieftcriakinnaHıesıdurirdoisilltaueiryrma.akndeNağSosişystoyian: laAvielsdıilueSdsrotiuysdyrsyeaaalhinidesıtnle, rmüsşiinddeteiakktkatliiilddbiaiağnrri İbHolaikamıımteaAbd.rıno(dasX'unVIn kIaİ/y,idaeJtadek(ijEybuesruönpz(dalbeknrIiX. b,şauÜhnlsoaÜKlurdndıru:ğYIu }ta. hmiAyn )ıoldaunu, kir. muhkDeadvalret /ı.f ümivustdkuiarryşpeaıylaışşitndaı.de içkA.ionşeatrakarleaanfctaaknHipoltfleedriteirka«alOscıbilatmrr aorBikzarmlea�inilkea bunaEfnysmaphneyae (göraedpeıbrudai)nyKavemrlphailiisrt»o,. ZeYunaileus atnyalnrıaılafıronldabuoiunğ,yuıonldğuılzusögrAryluekpunuralesridleni. Südland}etlevreiyadebmeaşkrakeömürzbiiyretçldiüeydeBüişvlelyeütk«biBAlrülyiğümikainçAlyianme(aGanlrydoaıs. DedÇeeukvıllseecrthil»e­ vbiyearynlaıinkteArbkyirteurrusaşlmeolkıalşirtnıardek. göke çıkarılmış, da «ayıcı» b(oGzrmosuşdeolutdsu.ches Rei,h} sınırİ(aGnnaros deutschland):A.bkf.ikrini grYunKuta yupunauapnldeıylaıdlArridkıbulkzeıtrnoyıldız sın,g«edtbriaşi­i, i YÜK ALMANLAR. bk. AMIRAL. fHeındalikedön(mheelsiiJneö binayeun­ JLER.amaika, Haiti, Pono- adAnalatir!ı toadpalulalunğnau. bağl/ı.ı Küba­, vdeaunarlıdeyoArrrlueemrrdu,is. veya Ursa ( d i � i a y ı ) derlerdi . mus i k i m i z d e kul l a n ı l a n s e k i z l i , Ar a p l a r i s e , sveekriizlelin vaed. dörtlü, sekizli ve beşli, iki sekizli aralıkiara yğiıldıdzölratrgınenıne ıeNa�k'işl e(ttai­­ itaisni. BiB.ghtA.},K.Avniubmanir çloşykearniytıenrihag, ülnkıineyydeıindboeuzygeauancnainşa gebş(ieGrnlfird�eea(n(tsoiı/ı.ğzrdetuagislntarrimiaznl)a­­ BunaFeburre)trubiamdnıanmaeın iuvbuesr(ibrarlüyeurüdpaki. AyKuzı'neyın vkeutbKüçruunamükgöAyreı'nBüyın ük öRALYA. zel iğmi gödestreireilri.kuGüneki deyendizoğru kısa biuzranmeır.safedeAVUSn sonrTa­, ndat'aa1biu1rs}özaüdıgedaçenrn Eyailyiurn.pıdfırasAr(lbınkada.pSçactheiissaaipmdaüf,remuhtloliu: naemansetİlrboornalaonrnıiiackea,'ianle/ve' An t i c o e J t a m e n t o Ahdi /ı. t i k ' ı e a s t r o n o m i , ) . Ba t l a m ­ ( L a t . Ur s a Ma i o r , Fr . Gr a n de Ou r s e , y u s ( P t o l e m a i o s ) , s e k z y ı l d ı z y a z a r . Bunl a r ı n İkneg.pçbeiGrr veaetyaBesaarb,aAln mEngi. bGrpai rolaskeresaEars y}e,di kbiyuırlzdeıyşzeıkgöil kmeyüzyüdndeana edennpa, rlaiksleanüçoülncanüyedisi Kuzey gövkeününikiennci kadir­ gerdıicztiiı»riherlemr.enBuPohemiyneetdneirsy)ılolidkıaizrdayakınldiıksziemınblaeirrndliaerşltbuleirr,eunçnaüdnknoğüirkuKutinusi n«ugpuzöysatınel­-­ yitseeirdmiislteiökükr vezr)i,lmİnişgitirli.zLalertdinebilerWarindiegSonteepşkt(eialnrtarebidoaen}r,e.sPl(Bunlhoaurgmhaarna(psulabvliuurçrk)oank, Diyedpiper (ketpb.eçmea)sidlv.laerdıb.erv,.e/ı.rillmmi.KÜÇÜK ştWair. gHienntAYIl(ilaerrad.bea}bu, yedChai yılrdioızt Grde anedn bLaüycükdesötalt.ll'ıOYüsuruzsösöl)l,çülemüKari(nnİdenag.dnanGrıneaktm2• KıBuılgaöbl,öçldünyüomün­k gai­­ syırroiımnlnunaıtnailğisıaç(dkaıGkecıdrneeatarıtlıbuzdBeıarya. röDesrRiütrünvelienezrrd)iyekılnesakabiplrı bulneunahrnine boldirBüy. TtsuülmkarmuzAyınıı, boedeşnalurzeG.nvgeinbugüymoüşl a daKumzaerylaryBuzıakvınarDedçeırvnriezsininebunldebaraağrdlıyumbuliuhnurtiva. tedir. Göl yvçaenvlraersinbdeuluniuğrne y1praklı ormanlar ve kürkleri BÜ K bk. BÜYÜK şiZMA. 40

Fakat yıldızın,

% 98

99

neticelee Büyük

bir

başka

Btlhassa

«Büyük

Takımyıldızın

193 3

başkanlığındaki

I



1le

e tle

B.

K Ç 9,

Atik

487)

lı.

xxxvııı, 32

«

kabul

.



te ve



araba

=

»

ayı

/ı.rkas

Polonyalılan kısa

1a

sokmakla, B.

ı»

BÜ­

B Ü Y Ü K ALM ANYA

i

=

B Ü � Ü K AM İ RAL :

sanyorum) Romalılar

B Ü Y Ü K ANTİ LLER,

Riko

Bk.

N TİL

b

BÜYÜK AR .\LIK,

a,

�.

y, ô

BÜYÜK AVUSTRALYA K Ö FREZİ

u

ı s o · 200 k m )

Bu

5 000

çanaklan

Ek.

isimlerinin T

B Ü Y Ü K A YI

yanmküreye

ait

du-

ö

takımyıldız.

karakteristik

yuka­

L'

=

1 90 3

kataloguna i ( a, P. Y, ô, kadiidendir) gruplarıD dan

E,

t

ıı

karak­

( İng.

bu

Fr.

(araba) , v. kitiyi

Bk.

Bear Lake, Fr. kuzeybatı

BÜYÜK AYI GÖLÜ

büyük bir

000 biridir. y n yüksekliği 1 2 0 m gölün zamanında Mackenzie miktarda 29

nın

üç

B.

... .,...._ _

..ı.

Y Ü

lı.

y

ı

lı..

nün kıyılannda ve

ki,

makbul h a



BÜYÜK AYRlLlŞ :

işletilmek­

BEY

BüYüK BRITANYA

l,ın-1Biba9ri3nş0lcainagırDünyacsıınnddaaa kuJlanılan bir ad. Osmınl(ıBSoayraalyıkın·ıdaKebabişrm)a, beAnyinkcairainçiınn biHa1,1rar3bz;ina1değ8ı7rnl1-1İaksşiomnn8cıirş81aDü(dade1n9hy01%aa y-1Haav9ra1bşil,ademtaıbşitaırtiyyüle9z,y6ı)doğum BaAnlkaarkaa ·zaKısınrşaehibrağşolıseköysi .yaNükınıfnudasu, Bala (kasaha)ndinır.n B.10 B.km, Arsebteıpşınolcmoğuşra, fhai darbğdıelnışısodanrçaoykinfearbkellıddeınr.enZaartteışn basezelayilrrmemkaiHşnü­tnira. Kıydaırpz.ııllKömırmaykadtkae biolgelahnçaesrbiakir de,barburreajvaeydeakraiyKöprnhaaklinüsdukelöayrdaınyrdaanbnıinrfdaabyodğaealtzsüntvıllaeırrr­i. göfdaushsltauerdadoliğanikahakılaldrbeabö,lıeklnlgadüeşlmestrariki tbyaöedlrıgre.yleeBörribyv!leercizebüybbiuürskanüfşheahlaiurrsldearagigizattlmiikkaççseeı ydavÇeuarlvadKüçrfıerse.iknüAyideklirrk,ıBoicdaadayAnvalalgırkakalbırea(sndüzBlıenonyilarHaül.ıklkBuy-eımrdköyaeSnaagübiinrkl)hazaasakmsdaınlıınkbuubizğİrekdyiaközdyco,eyğusnaadaruphhn­aia­, kibdiBaişrrti)iız,düşİbKuzsikreor"nüfçekyyeanukonisr(sibıaurkdnlukdaıağdıdlaabeareı9nlki7daor,mnoibşamtusiiırklmi: İİdsknketgiaoğrçelyrtiae1dr0oleaamkm2vıbevialeyGanedüşKuzsla'ddemeeceyekt6�vee· yesine bağlı Boyalık adlı 40 nüf. (Ruesslmuibiardköı : yBübuyluünkmBrakittaadnıyra. LaİnnügnfiuclastuesbrnaeirevgeevleiGanLocel'n:dderıa9 ' ç8edev0r,7esİsisnik.deoçKuya1zd0eay0 nüfdireinaunsfduaanzdlaadır.825Ş,3e9,h1u,iri YebeofriGrKukuezaeltyanBrİırlliatananidnaaadBinı drlNoeİşnigikrtlhtKıeerrenra)l. IıcğıBael;atnıİd;ngAv.TürUnirupaktçededad,eKiiçenesgkridoisdienmne şbünuyehyiüorlrkedruşdeehkir,yinebdruleeşmi2m1,ikş5tıminbubütllyuonuyünna onüfyrdaku.uısnunBinüfr%43lueşsiktokpKıaldaanrramıılnışığıtbneuşlkui­l atBr5al0mmit7ıaa5şmn0yi0ybulalea0udanaa(dl1aan9lraı5nr3kıdı)avrnaedliİrımütkr.l.aBaneYüzdşaşekeaköhdilralçisüıLomünbıinrndrdkueavz.lee6ytB.0d8oolğkB.uump,b2t,oöplAvünüframünükruulapasruı gündeetmektnedgüneir. Buaratmradkataor, tbua bşüeyhüirklleürktgeekni şlehmirelketredeirde. nüfus kaLaderaCaMası lnaıövicsh)ed)ve,seiDonKuzdevneeryMabDeonğşanzideızin(iizlİeing.(aİynSırgıl.rmaEngliıtştoırfi.shDoAvChvruearpa,nnneınl, PakFrus­. Yı1 8i0la1r İngi8lGate8rl9e3ve İs1ko6Cçy8a Kuzey İrlanda zmiAteylnbaesatkaıOksıdnyadaarnk(usikuuazndedayald,aerkdianShkeumüttzleaynedşeenkaidkeaimllaionrldiayenlne B.6da0°hB.akudatzoepykrauekznlealyereı· 11980151 4317 927485 2 889 371 doBrğirrauinDas)orktulavbeairraimün,k)Bruzhiataasnınrıyraa.nBaAdacotığsırlnaafdriıa imA(sTe henİarsliayBrnldeiatiB.sahdaIB.ssıleva(sG)rrdneııarn.t memleXVIketi . ivdei vXVIe enI. syıükzynüfıJlaursdlua İnygerillteerr, edo, yğaludanızkbii düzr zilrüak­t büyWaada,üleğünİss,kFroeç.yvaeGari(lSlecneost)laadnold)mır,akİ(nküıgüçieltrüeeğreü:ü(çEierngliaanyadarnıld)ır[.IvrÇoeelakGand]elsk)(i.İnbiBug.r kt!roirsydiui.nlmeOarrıkzneaıznmi aynüolnlabanertiınFldiaakonidrdedaev'aiğrldaegöndrıAvn reaurhpairallneisırnididoku.çoBubamnldeaıkevnierdüsddeern­, tİAdadenergiveiyrsletdıeer(kael(s.prtlGaeıledofnılğslvıiMaeki:çİnsink)1,o2çi8lyae4ad;aşNoieldakhlarihmknad:aen1z5iiyk3Adaai6yd)eelaböGarsıilylüanmüş(esTiyhealbetatüChaik,rı.mİnMadanginenln-l, mesvboeünyydrüdaek•mbna�ıurehağgemaişrlidkdgücile,inkylüleeanrrşüı.adnmı_oşalğkeeutsş�ıafldhıniu.aevsg_eıBekıaetbarınldadüsaşrlkdaianntradıiryav,ezeyidetköanetı.byzlieyekneringd, !ıenB.nşekşhöB.eı�hrldaiürerr­ IaAldsladasneırdsnıııeny[,yFaSrl.anrıIkzl,eksvu.zAnglb.ey)d,ooğB.u NoB.kısrnmmıınan(müldeKusz]hea:ykaJİtreılrassneaydaılı[GuerN. oirrrlınahsneedryn ı !a1en9rc0ealkidentyikaarıls7ı ety(ii%. bul49u)du,de ibşkueeghnüi,rnlbuerçoniakhspalyeietsridıeb8ü7t1deü8n0 inüf%6geuç9smuu,inş lRALLI rlacehlatnnadK])h)E. B.ikraelaB.annnbi)kınrsilıimğteinşmüskeil dateadkheiirll. Bkİorllau. npBRida(Cumhur bTkANYA . BiRiLEŞiyeADti K(ALA-PKIob-- bulunmaktadır. RILANDA MAN. ADASIKUZEY, NORMAN ADA-İR­ LoŞ nedrha(Grieanter Loa nddoın) 634 8 8 346 LARI, IN, GİİSLCUMHURİ KTERE,OÇYA,GAL,İYRETİLANDA, İ R LANDA, rıadbüyalaürikıçnliünkıküçheyımlaürekın-- BiGlrainisgnowgham 6.598 878540 08 ı 090 lhenüınrbiyçreoçrkoikgideardnianizltaeilridaaççnııkkımenveıyldyı aaknB.olıanudgeB.şıurl.mtvHeoieşprlbdeaeukrllbuuiannduğu rymiienrşiltneirrbulinki,duenuşkınyizıudlaeburnınuzhu"uazskuulnsıilğyuıeğtuianda7cah7k0a dakmbekmlyiirgygeikinoçbyeburir.vlueEnhar.klöAveiıçfgecreruztllipaeerk-- SLiMahvenefrcipheoeldstler 50� 717543 855 6 77900} kıymaaykkııtnglla.ilvhegdiemssiandeğelıyednaanhyagüneakçınokybuddüzolğuunlüankbövvleüemhtüaa,frıifhhetbmeopyegeulincnkiaşyeykırelıreartduielten- EdiBeLeelnfdabursst gh 367 80 483439 505 tPeveeşrneiknimlnüi ldatoeptğmrlaaikrşılabulbidarunmaeçkesvekrnitlaidhavıre.liBurznedengadiuznaamasnaıdrdekiecne, sabaluhçnaauklanrvıedçeıryv.aresB.sıi NoBritstionlgham 3 9 7 B.Wasımnılaenrs,gedakunzivşeayrydeeırr.İtsuktoaçnyabuda alniçaskpekıtesnımlayrıenratuktaarnşıldaık,ğlbaıktıkıda- KiBrandgfsotordn upon HuJI 20 227889 31298 306 lneürfi3nu9des ,snaİybsıkmiroiıçbnyidara.dB.naNübu%B.fu21,ysadü7ndurankaynüfmdanaaırdunasnaearntsaıırşsltımkgöİınnüfşstgitıerrl.utmes1rli8uşet01iimerl.edemBaGakleşilkla'iednltke-- NeLeStoiwckeecsatonseırleTruponent Tyne 186 39 285 gıçta nüfus artışı çok hızlı olmuş, ı861- arasında Coventry 6 178 BÜYÜK

-

BÜYÜK BEY,

41

1 , 2 4, XX.

%O

BÜ YÜK BOYALIK

( 1 920

631

doğusunda, Küre dağının eteğinded i r.

% 0,47 ) .

1950

1 7 km d oğusundan

ı

291 ,

% %

ı %

BÜYÜK BRITANYA

52

ı

242

NüFus a rtı şını gösteren cetvel ( l 01)0 olarak )

Yekiin

Fr.

50°

32 528

ı95 ı

;

_



1

4 4 72 � 096

1 0 50 1

442

22 259

ı 237 ı

38 237

5 0 212

ı 8o ı

%

%

Büyük şehirlerde nüfusun a rtıeını göateren cetvel r

(1

000 olarak) 1891

5

1911

1931

7 251

2ı6

42

Fiziki coğrafya ın ı

003

112

766 12

513

629 324

1 30

264 2 56 222 212

n

3 7

467

4ı5

260

2

1871

%

269 4

142

267 227

2

24

235

277

:n

10

444 4U

357

216

N üfusu :

%

460 454 32

283

299 292 292 275

258

42

BüYüK

BRITAN YA

4

2

3

7

8

10

9

ı . Scratford - on - Avon'da Clapton k öprüsü, 2 . Devon 'da Burrator ba rajı v e gölü, 3 . Richmond H i l l civarın d a Thames nehri, 4. ingilcerede b i r balıkçı .köyü, 5 . Suffalk köylerinden biri, 6. Thames n ehri ağzının kar ş ı s ı n d a Margate p lij ı, 7. Che st e r kentiuğundaki S taekport civarında b i r k ö ş k , 8. İ s k o ç y a dP ğların d a Lo cb Av o n göl ü , 9. İskoçyada b i r «forth» ovası, 10. Loch Lubnaig kenarında bir koyun sürüsü, l l . İngilcerede sanayi : Gal memleketinde maden ocağı

BüYüK BRITANYA Tabii olarak şiddetli bir surette artan ve ziraat saha­ larında gelişen nüfus, endüstri bölgelerinde ve şehirlerde yerleşmiş, bu ralarda yerleşme imk aaı bulamıyao lar da b üyük göçmen grupları halinde deniz aşırı memleketlerde yerleş­ mek üzeıe g�ç etmişlerdir. E lı:onomi lı: sebeplerden ileri gelen ilk büyük göç hareketi, Napoh�on b arb i e r inin hemen ar­ dından ol m uş , daha sonra �ö çmen dalgaları da Britanya İmparatorluğu top r ak l arı o da yerleşmek üzere o mernle ket­ lere yönelmiştir. I 8 B - 1 9 3 8 arasında böylece 1 7 milyona yakın Sritanyalı göç etmi şti r. İlk defa 1 9 3 0 d ünya ekono· mik bulıran ı n d a geri göç belirmiştir. Dışarıya göç edenlerin 1938 d e 162 000 e düşen sayısı, son yıllarda yine artmış ise de, geriye dönen göçmenlerin ve başka yerlerden geli p yer� l eşenieri n sayısı i l e kısmen dcnklcşrne olmuştur ; mescU. 195 l de B. B. dan başka yerlere göç e d enleri n sayısı 282 500 olduğu halde memlekete gelip yerleşenterin sayısı 2 0 1 000 dir .Avustralya , Kanada, Güney Afrika, Yeni Zelanda ve Ameri k a B irleş i k Devletleri, 1950 ye doğru ve ondan son­ raki yıllarda da göç edilmek ist e n e n başlıca yerler olmuş­ tur. B. B. da 1 944 tc çeşitli n üfus meseleleriyle meşgul olan bir Royal Comission on Population lı:uıu lmuştur. 1 9 5 2 de ( Kuzey İ rlanda hariç) çalışanların tutarı 22 1 1 9 000 i bulu­ yordu. Bunun % 5 i tarım i ş lerinde ; % 3 , 9 u maden işlet­ melerinde ; % : 9,2 si fa b r i ka ve i maLhhanelerde ; % 6,5 i � apı i ş le r i nd e ; % 7,9 u ulaştırma i ş leri n de ; % 1 1 ,8 i ticaret hayatın d a çalışıyor ; % 1 8 , 1 i serbest işlerle meşgul oluyor ; 1 , 6 sı yiyecek i ş lerinde ç a l ı ş ı y o r ; % 6 kad a r ı da işsiz bul u· nuy o rdu. ( İşsizlenn sayısı takriben 300 0 00 kadardır. ) Nüfusun esas unsuıunu İngilizler teşkil eder. Dar a n la m i yle İngi lizler, İ ngilt erenin ahalisidir ; geniş anlamiy le bütün B. B . da, e n geniş anlamiyle ise, Britanyalı aslından gelen ve B. B. dan b a ş k a deniz aşırı memleketl e rd e . himaye bölgelerinde yerleşmiş bulunan insanlardır ( bk. İ l\ G I Lİ Z'­ LE R ) . Ta rih ça!lıırı başında Britanya adalarında Kelt' ler y crleşmişti. Kel t" l e r adaların daha e sk i ahalisi olan Pict ve Scot ' ları idareleri altına almışlar, kısmen de dağlık yerlere sürmüşlerdi. Bu sırada Kelfler, me m le ke t in en verimli ye.r­ lerinden olan Londra havzasında yerleşmişlerdi. Romalılar, B. B. yı k ısmen ele �eçirmişlerse de, ıklimi yüzünden burada yerleşememişlerdi. Germen istilası . devrinde ise Jut'lar, A.ng l o " J a r ve Sakson'l ar, daha sonraları da N arsern e o denilen Dan'lar Londra havzasının verimli düzlüklerini ele gt'çi rerek yerleşmiş ve Kelt'leri Corn w a ll , Gal ülkesine (Wales ) , İ s k o ç y ay a sürmüşler, iriandayı da on lara bırak­ m ı şlardır. 1 066 da Nor ma n ' lar, Fransanın kuzeyinden Manşı •

H y d e

P a

.r

k' t a

b

.r

h

a

t

p

Baş hikim

43

( Lord

Chıcf J ustıce) ın ant içişi

geçip Thames k e naıı n a varmışlar, burada .Angi o · N orman hanedanını kurmuşlardır. Bugün de B. B. a halis i iki bölüm­ dür : E ski yerliler le Kclt'ler İ r lan d a ahalisini ve Co.rnwall, Gal, İ skoçya ahalisinin ekseriyeti ni teşkil ederler. Bunların çoğu orta boylu . eamer ve tıkna z insanlardır. İ rlandadaki l e r Katolik, diğerleri müstakil Protestandır. Germanya'dan gel­ miş ve türlü kavimlerle Dan'ların karışma s ı n d a n Msı! ol­ muş A.nglo - S ıksonlar ve Narman'lar ise birbirlerine iyice karışmışlardır. Anglo - Sakson'lar uzun boylu sanşın in san­ lard ı .r. Nüfusun hakim unsurun u bunla.r teşkil edeı ler. · XVI . yüzyıla kadar B. B. ahali si Katolikti ; bu tarih­ te Protestanlığın özel bir �ekli olan .Anglikanizm meıhebi İngilterenin resmt dini olarak kabul edilmiş, İskoçyaya ise Presbyteriani zm yerleşmiştir. Kuzey İr l a nda ahalisi de Prou s­ tandır. XVI I . yüzyılda İspanyadan, X I X . ve XX. yüz y ıll aı­ da Almanya ve Doğu Avrupadan buralara gö ç etmiş bulu­ nan Yahudilerin s�yısı ise 4 5 0 000 kada.r olup bütün nUfu­ sun % 0 . 9 unu teşkil ederler. B. B. da iskan, şekil ba kımından Avrupa ka r as ı nda­ kinden farklıdır. İngilcerede bir ailenin oturman için, işçi mahall e l e rinde de ev şekli tercih edilmiş o lup, kira ile büyük apartmanlar tutmak u•ulünden · gittikçe uzaklaşılmış­ tır. Şehirler, geniş yer ka p iar s a da, gö.rünüşleri nispeten monoton sayılabilir. Köyler, şehirlerden yalnız genişlik bakı­ mından fa rklı olup, dış görünüşleri arasında bü y ü k bi.r ayrı lık yoktur. E vvelce Kclt'lerin yerleşmiş bulundukları bölgeleric Kuzey Iriandanın köy yerleşme şekli daha çok telı: tek köy evleridir. Birçok yerlerde asılzadelerin geniş parklar içindeki muhteşem köşkle.ri, buluadukları yerlerin peyzaj ına güzellik verir. E konomi : B. B. , .Avı upanın iktisadi bakımdan en canlı memlt ketlerinden biridir. Endüsu i leşme, B. B. da elve­ ri ş li temeller bulmuştur. Bunların başında maden kömürü­ nün ve maden cevherlerinin çok zerıgin oluşu, l m paıa tor­ luğa ba ğ lı deniz a ş ı r ı memleketlerin iyi birer m a h rc ç ve pazar yeri teşkil etmeleri, deniz aşırı me mle k e t ie ı e olan ihracatı finanse eden Britanya banka sisteminin geniş s e .r­ maye gücü gelir. Her ne kadar, B. B. , endüstri alanında birinci dereced e k i ye.rini b u n d • n 50 yıl ö nce Birleşik Arne­ rikaya terk etmek zoı uıida kalmış sa da, Bat ı .Avı upa memle­ ketleri arasında ve hele A lma n yanın ikiye bölünmesinden son.ra başta gelen bir endüstri memleketi olm u ş tu r . 1 9 5 2 de 2 2 , 1 milyon meslek sahibinden 1 1 . 3 milyonu endüstride çalışmakta idi ( buna maden ve inşaat i ş l erinde çalışanla.r dahildi r ) . Ziraat : B. B . d a bütün yüzölçümünün % 1 2 s i ekili­ di.r ; % 6 7 si otlak, % 4 ü o rman, % 17 si faydalanılmıyan a.razidir. Ilı:limin nemli ve mutedil oluşu, çayı.rlann çok ye.r tutmasına ve o.rta kuşak ormanlannın türernesine ell·e-

geyfruiaşvndanlaiişş şlhayaıekrrytlalvakararndıpgösylşaeırtnkitdaşeetrni,rm,iacıbugşisltıeılrrü.lorenÖ11mçyiafüntcksçelialleererkrgiiindat viğkelçabB.erüınyadaüzyakalommçrimıfaştçallivnakelraısnryadahçvaiopkak1­i geenidnçilmmeikeşitsmiir ysoalhuansdımia vlçeyaolnıürşıhelümnkıştmitaırrk).t.aBuAyrı nndadıaznbaambraabşndekdaan,ymiönemckerbikanitnkiilçeorik­ labunlerraisnıainnrdalto,arhbüydrliabrüaıtnkmaamavlauğrlnimakianyseııplieçridgenekirtiiilnemorimştairn.laMer ıvöcyuletneobrimliarnlkier, rmıolşükaböneudlaurmnaiannritmçtaaıymşıtrıarm.vİeyTaleotşılmkaakaylabrveıetnmçidaeş,kivmbunerivama iskaıaraşrsaşığılııolkyaurkaakrıaderın, a i l e muha f a z a e d i l m i ş t i r . bu , ki r u t uş m bul i ı s ı y a s r ö t k a r t n na u bul e t e y i l a f ­ ö g a l ı y z ü y m ı r a y n o s , a r n o s n e d b r ha ı s a k i t i l po t a r Zi a r t r a d a k u b de n i t e k e l m me r i b ç bi n ı n a p u r Av ı t Ba e t h i r a t rZisoenrahatyleiyfdeıalyğdiçiaşilnmadenişılaçvnoektozbüypirraakültkarfıdaanrhkbaütgöüznisytyaeüdrzmeöilmaşçüdemünkiğnieleldei�nirm.sipTıetaitrri­,. tör meZivcrauit madeghisludliü(Tdeürjekrilyeenddie rtmakeıisl:aennayi birintcriakdetöur)c.edke­ lotı939allaark avaegölabnruelnaartıankbıraniğbleısnüolrüalrmmiaküşlyotatnarlralhalevakertarohatl·alaikrntemyeırşgetleıtrri.irilı952Çameysırindvdeee, domuz muşhasütyvvtauenr.esytaBueybunltıisşısteiirbsameerdpeniatensnusbesutbaoelnneyrrvadaiandanhinayaeyıztsailğşabulthiirıs,mutinebhamdseaaylkivstıa:ığndüzıırres.barilaBugnşeıtnaikuraaeerraidlyuilarle­,, mahükfBuazlaüpolameroltıittşmii,nkuşayı952staıurrds.aımydeeZiıs,irdanahadieheıibsürstdiaehübnsan,alkaednöetknıeliemlmkbuailliıdisımibaıri.hkşKesataralırsidnidafazhyiaararartıimszıiçnıyaşdaaltdıırşne.· demücet mazairdhaeisluev,leüdar,imhhaaçırobakdsyeyonünkeö:ısleylcmeemsişiiteirnrs.eevSiusyüetusiilsnteiirhiçsnoaiklniytalaeştmbyiıukşm,i sburaöytyealseivcnee­ biöncaztdkıeirk.iınsYeiiabgemmdalçimk nitşahbuliılleruiisnımaigehskalmllaiişvtbeire.rabununbİestrihbusanlnedatimicetksaithaolırlıaniharaskrpbesdtüeetnn, meysiannmeınlyeoyklieytaeeçcıelbekmmasışletıdnrdme. eBunuleirmi iktnahlnaallabreeıdnreaınnbebre,asaşB.lsılcıaB.smeurbemtugleeükgenetnideeirşilnedün­mdeen­ akiyrützmdurüyıanşğdtuı,ermunn.yuPaı95ımurtiaktitea-smiı952haisaltriibnbdideseagenlniçödmbneeic,şretikizripaa.nmiitnhaatntheieyszamacımzeninragianhetthaimikgerçbneerdiiealknezimaölmiimnştcasiesrl­ıi. bimaB.ridB.dierdal;eçrüinüfnınkdauüsğsaımiğtbaılmılyşıaıinbkzaiılismrgımaeedktn.ı.,temedmahükirm.ddülDaeemeksiehttçaigıseıı952idihdalaairkheidetiedaydabciilamımnşlaıeınckyataüenkgıicsddaeikka, Şacırenakıdenar mühipahenktcaamrn bibayerştıinşkıtaisrmiollmmıanensiveimersiemmgeldeenkieşatröltıirsçıtüliahdersaakliaşreoltkmaeırrşatkiıhr.teilyBudae­ haolmrbudeşB.tunr.önB.Alc,eorkbiümmseaivnniylbaiedkevıdemirı.nyadağlnı çogıkdafakmairddider. lBüteri üinsıyibüi2ökl-i e ş aatt r Zi ı İ şlletğmeninhe büayük- ı ----� -Z i _rr--a�-i�----i �-r t e _ _ _ o -e � �� o/. d _�-ğer-_i� hektfaar y dalanıl a n cl,.ğ ====ü==ü==(= =k�ı�r)�=i�--�c _ a y ı9o ı , �i 2 ı o den çok ll � t � d a r a t k he r a l n a v y a r a l k a r p o t n a l ı n a l a d y F.ı. ll ll r ı ı S TaArırzlaalı otlak n u Koy ı uz m Do ÇaDayimıri mera . s hayvan an 698 ı l Kume BÜYÜK BRITANYA

44

B.

azal­

( 1 ,4

%

20

ı95ı

3 67 OCO

40 000

20

2

et,

% 3 5 - 40

cöre

BüyükIükIeri ne

m

1

1

e

__

ı

% d"

ı 000

__

t o prak ..

74,8

2 - 20

909

43,5

ı 298,4

ı 3 ,7

20 - 40

70 370

ı 6,0

7 3 7,7

40 - ı 2 0

77 6 2 5

ı7,7

4 370,5

ı 4 434

34

44 4

100.0

9 839 8

ve y e t

a r a z

-

--

ı 000

1 9 'i 2

----- -

---

ı

1 1

L

n ü r Ü BuArğpdaa y ı Yulaf Patates

-

3 5 69

5 289

7 603

6 914

6

T a r ı m

ı

1 9\Q

658

ız 830

ı 938

2 3 44 2 37 1 2 816 7 974

ı 996

918 2 024

5 1 97

?. 4 , 0

a

y v

a

n

----- --

c i

·

1

o ·o

1 9'9

ı o 244

8 872

2 ı 655

26 887 4 394 74 3 57

4 962

9 4 97 4

I

-

000 ton )

ü r ŞeBaklıekrlar YeFt mek yağı (I

ü

-

n

ı

1 1

!

i

ı

Yekıin

ll

ı

I e r i

1 9�2

:1

ı

n •

ı

i

ü r ü n l e r i

ı952

h



100,0

H

---

5 009 2 323

ız szı

Yekıin

-

e t i r i I e n

ı

:

1 7,7

3�8.4

.

ri

1

-0,7 - --- - -ı

1 9,4

E k i l e n

1

1 e

85 062

438 400

-

d

( 1 944 te)

2

0,4 -

1

ielet meIer

zirai

ı952 ı ı938 ı 979 ıı ı - �� l --

650

-- - ı

296

ı 063

0 68

7

!

'

BÜYÜK BRiTANY A

4 .5

2

4

3 ı. Cambridge

üni versitesinin

kollej lerinden biri, 2 . Oxford : Ortaçağdan kalma binalar, 3 . Avam Kamarasının içi ( Mayıs

1 94 1 den evvel Lordlar kamarası ) ,

4 . Londra :

Trafalgar

meydanında Ndson abide si, 5 .

L o n d r a K a 1 e s i ( Tower of

çumunün sadece % 4 ü ormao l ı ktır. Buna bağlı olarak ormancılığın da ön emi azdır. Memleketin ağaç ve kereste ihtiyacı i t h a l yoliyle sağlanır. Balık�;ılık : B. B . yı k u şatan den i zterin balık bakı mın­ dan zenginliği ve Britanya halkının geleneksel den izciliği, b u memlekette balıkçılığın ve buna dayanan iş kollarının geni� ölçüde gel i�mesini izah eder. Balılcçılıkta yakla�ılc

London )

olarak 3 3 000 insan çalışmaktadır. 1 9 5 ı de balıkçılık fi losu

taşıtı sayısı ll 864 ü buluyordu ( harbden ön ce ll soo) ; 1 9 5 2 de Britanya Hmanlarına., ı milyon ton kadar balık­

çıkarı lmıştır ( harbden önce bundan bira z fazla ) . Balık ve balıktan yapılan yiyecekler önemli ihraç ma dd.e lerini teşki l eder. 1952 de bu maddeleri n ihracı ,,8 milyon sağlamıştır.

BÜYÜK BRiTANYA

46 Maden c i l i k

e

ve

nomi kollarındandır. Kömür kullenan başlıca. endüstri kolu elekt r i k t i r ki, bu alanda ihtiyaç h a ı b d t' n öncesine göre çok artmış t ır. Buna bağlı olara.k elektri k istihsa.li de çoğalm ı ş­ tır. B. B. . katran ve burıdan çıkarılan maddeler ( katran müştakları ) ile nispeten az elde edil e n senteti k petrold t n başka, memle ket içinde ham m add e halinde çıkarılan mu­ harri k k u v v e t e ve yağlama m a d d e si n e nhip deği ldir ; bun· dan ötürü petrol ithal eder. Bugün B. B. da, k urneo devlet eliyle işiiyen ve k a p as it e si hiçbir Avrupa memleketinde bu­ lurı mıyan rafineri endüstrisi m evcuttur (ortala ma 18 milyon ton ) . 1 9 5 1 yılında. bütün rafineri istihsali ortalama 16 mil· yon ton . h a r b d e n önce ise 2 milyon tondu. Harbden sonra Britanya çelik istihsalinin genişlemesi, demir cevheri istihsalinin de ar no lma s ını zaruri kıldı ; ni­ tekim 1952 demir cevheri istihsali 1 6,4 milyon tonu bul­ muştur. S ur a s ı var ki, çıkarılan cevherler, demirce ztngin değildir (ortalama olarak ı 9 5 2 de Fe % 30) . B u a dan do­ layı b üyük ölçüdeki ham madde ihtiyacı, ithal edilen cev· bederin çok miktarda işlenmesiyle kapatılabilmektedir. Da­ ha çok İsveçten ve Kuzey Afrikadan yapılan i t ha lit . ı 9:5 2 de 1 0 milyon tonu bu l uyor v e bunun değeri 5 7 milyon sterline yaklaşıyordu. Bundan başka, çelik istihsalinde kullanılmak üzere önemli miktarda burda demir de ithal edilmiştir ( 1 9:52 de 7 5 0 000 ton, 1 6, 5 milyon sterlin değerinde ) . Bugün B. B. , Batı Avrupanın en büyük çelik müst a h silidir. Harbden sonra, çelik isrih s a l i nin arrmasiyle beraber, demir ve çelik işiiyen endüstride de geniş ölçülü bir geliş­ me olmu�tur. Bu hal, milletlerarası ticaretre talep değişikli­ ğine sebebolmu�tur. B. B. endüstrisinin i s ti hsal hacmı, bu sektörlerde harbden önceki seviyeyi çok a�mı�nr. Bu türlü malların ihracında B. B. Avrupa memleketlerinin başında gelmekte ve dünyada on dan ileri ancak Amerika Birle�ik Devletleri bulunmaktadır. Ayrıca, kimya endüstrisi de haıb sı r aların da ve harbd en sonraki yı l larda büyük gelişmeler

n düetri : İstihsal de­ ğeri ve çalışanlarıo sa­ yısı bakımından maden­ cilik, demir ve çelik endüstrisi, demir ve çe­ lik i�liyen endüstri ( ma­ kine yapımı, gemi inşa­ sı, otomobil, elektrik malzemesi imali v. b. ) , kimya endüstrisi, doku­ ma sanayii , yiyecek mad­ deleri, keyif verici ve tenbih edici maddeler imali b a � t a g e 1 i r. Madencilik saha sında maden kömürü i � le rme l e ri ile d e mi r cevheri çıkarıl­ ması i�i önemli yer tutar. B. B. nın kömür yatak t a n , dün­ y anın en :zengin ve büyük kömür sa halarınd a n biridir. Kö­ mür yataklarının, memleketin türlü bölg e le r i n de bulunu�u endüstri tesislerinin de, m emle k etin türlü bölgelerinde ku­ rulma ve gel i ş mesine imkan vermiştir. Bilinen maden kö­ mürü yataklarının üçte biri Ona İngi lcerede ( Nottingham, Derby, York ) , beşte biri Güney Gal"de, beşte biri ku­ :zeybatıda (Durham ) , beşte biri de kuzeydoğudadır ( İskeç· ya) . Maden kömürü i s tih sali ı 952 de, harbden önceki ne yakın bir değer k azanmış t ır . Bu arada çeşitli endüstri kol· !arında. kömür sa rfiya.tı a.rtmı� bulunduğu için, harice satı· lan kömür miktar! azalmıştır. Buna karşılık dah a ziyade, işlenmi� maddeler ihracı önem kazanmı�tır. Başka memle­ ketlere olan ta� kömürü ve kok kömürü sa.tı�ı 1 9:5 2 de ı4 milyon tona yakla.şmaktadır ki, bunun değeri 66 milyon sterlini bulmuştur. Kömür işletmeciliği, harbden az sonra devletleştitilmiı olup Britanya. H ük ü m etince yürütülen ekoE n d ü & t r i

l"

1

M a

Pamuk dokuma

Yüo

»

B i

h s u l

Maden kömürü Elektrik en eri isi Ham çelik Alet ve makine Ziraat aletleri Otomobil Kamyon Ticaret gemisi (inşa ha.linde) Ticaret gemisi (denize indirilmiş ) • Aıot gübresi Fosfa.t • KAğıt S ııni ipek ve ba�ka su ni lif Sellüloit Pamuk ipliği Yün ipliği

m a h e u l l e r i r

i m

mil. ton milyar Kwh mil. ton ı 000 parça ))

»

))

))

» »

ı 000 BRT ))

))

ı ooo t. N2 ı 0 0 0 t. P2 Os ı 000 t. ))

»

))

»

milyon m m i lyo n m1

ı

ı 9 :5 2

1 949

ı9

3�

===-=== =-=:::-:::::- ==== -=::: =.... -===-==:= ::=.:..____----:-= ==.=

228,8

2 1 8,0

2 30,0

62,0

48 , 6

24,4

1 6,4

1 5,8

10,6

48,7

4i,ı

1 24,3

90,4

1 0,0

44 7 , 6

412 3

34 1 ,0 ıo4,0

2 4 ı ,2 2 ı46

ı 994

77:5

ı 300

ı 2 67

ı 026 ı 2 3, 8

286,0

3 1 3, 0 2 375 128

2 ı 6,4

275,3 342,0

2 290 1 2 8 ,7

1 58,0 2 672 6 1,3

57,7

:5 3, 2

ı 4 ,7

268,2

372.7

4 3 ı ,B

206,0 ı 545

2 39 , 6

'\ 1 6

2 1 2,4

ı 833

3 3 28

� 67

290

BüYüK

BRITANYA

göstermiş, dünyanın türlü memleketleıine olan ihıacatı ba­ ' kımınd an Amerika Biıleşik Devleıleıinden sonıa ba şta ge­ len memleket durumuna yükselmiştir. Sü lfürik asit (zaçyağı) istihsali, harbden öncekinden % 5 0 fazladır. Azot istihsali ise haıbden önetkinin h emen heme n iki m i s li d ir . Önemli sa h alardaki ithal mecbuıiyeti kuv­ vetli bir şekilde azaltılmıştır (boyalar, ilaçlar). Suni mad­ deleıin ve sentetik lifleı i n imaline geniş ölçüde yer veril­ miştir. Dokuma endüstrisi ve giyim endüstrisi de, tıpkı maden eşyaları endüstrisi gibi, çok geniştir ve gelişmiştir ( 1 952 de : 1 ,8 milyon işçi ) . Bunları n içinde en önemli sek­ töıü teşkil eden pamuklu dokuma endüstrisi, haıbden önce­ kinden henüz oldukça aşağıdadır. 1 9 5 2 de pamuk ipliği ve dokuma istihsıli, harbden önceki yılların hemen hem en yarısı kadardı. Bu hal, daha ziyade, pamuklu malların ihıaç im­ kinlarında blriz bir daralmanın sonucu olarak görülebilir. Bu kadar fazla olmamakla beraber, yünl ü dokuma endüstri­ sinde de gerileme olmuştur. Buna kııqılık, sentetik liflerin elde edilmesi ve işlenmesi bariz şekild e artmıştı r . Yiyecek maddeleri, keyif veri ci ve uyuıcı maddeler endüstrisi, Britanya halkının ihtiyaçlarını karşılıyacak ka­ dardır. Bu gibi endüstıi kollarında 850 bin kadar işçi ça­ lışma k tadır ( 1952 ) . Ancak, bu a rada im ali ihtısas haline gelmiş bazı maddeler satılmakta ve bir kısmı da ihıaç edilmekte­ dir ki, bunlar arasında mesela whisky (vi ski ) anı labilir. Ulaııırn ı Memleke t içindeki bütün taşıt teşkil atı Bri­ tish Transport Commission taıafından kontrol edilir. Bu taşıt idaresi çeşitli ulaştırma kollarının biıbirleriyle olan i lgisini düzenler. Kuzey İrlanda taşıt teş k i l atı Ulster Trans­ port Auıhoriıy'nin idaresi altındadır. Demiryol/tm : Dünyanın en eski demiryolu olarak bi­ linen ve Stockton ' u Darlington'a bağlıyan demiıyolundan ( 1 8 2 5 ) , Londradan Edinburgh'a 8 s aat gibi kısa bir za­ manda giden simdiki Pullman ekspıesine kadar geçen za­ man içinde B. B. da demi ryolları teşkilttı biriz şekilde gelişmiştir. Demiıyol larıııın uzunluğu 32 800 km ol u p, 1400 km s i elektrikli t renl er in işlediği yollardır. Britanya dem i r­ yollarında 600 000 kişi çalışmaktadır. Demiryolları, ilk defa olarak harbden sonra dev let le ş ı iıilm i şt i r. Şimdiki British Railways, dört eski demiıyolu şiıketinin birleştirilmesinden meydana gelmiştir (The London Midland aod Scottish, The G reat · Wes ıern, The Souıhern, The Lon don and Norıh Eastern) . Demiryolluının idaresi Rai lway Executive'e aittir. Londra demiıyolu, daha önce dev l etçe idare ediliyordu ( London Passenger Transport Boaı d ) . Britanya demiryol­ larının teknik gelişmesi, bugün, en büyük s ü raıi temin etmekten ziyade iş hacm ı n ı yükseltmek amacını tutmuştur. Harbin sebebolduğu malıeme, istasyon v. b. tahribatını izale etmek için harcanan zaman zarfında. demiryollarının mo­ dernleşıiril rn esi, elekırikle i�liyen ırenleıin artırılması, istas­ yon ve gar tes i sle r i n i n daha iyi bir h ale getirilmesi gibi işler i n bir kısmı bir müddet ihmal edilmiştir. Avrupa kıta­ sındaki demiryollariyle kıyaslanınca B. B. demiryoll arının mükemmelliği deıhal faık edi lir. Ekspresle taşınan eşya Londradan memleketi n her yeıinde, ana istasyonlara en çok 12 saat i ç i nde ulaştırılabilmektedir. Bütün şehirler arasındaki yolcu t r enl eriyle, kısmen de Non . Stop s ef erleriyle 8 saatten daha az zamanda , bir şehirden diğerine u laşmak m üm k ün d ür Trenle r, 1 3 ' gemi ile Avrupa k aras ı na ve Manş deni zi n dek i adalara bağlanmıştır. B. B. da kara yolları da çok gelişmiştir. Geniş ölçüde bir endüstı i leşmeye ve nüfusun sıklığına uyar şekilde memleket sık ve hararetli bir karayolları ağıyla örülüdür. 1 95 1 de •

.

47

13 nüfusa bir motorlu taşıt düşmekte idi. Dünya üzerinde ancak Amerika Bırleşik Devletlerinde adam başına düşen motorlu taşıt sayısı bundan fazladır. İngiltere karayollan­ nın uzunluğu 300 000 lı:m yi geçe r. Bunun 1 3 200 km lik k {smı şehirler arası an a yollan (Trunk Roads) te � ki l eder ki , bakım isieri Road Fund adı verilen ve U laştırma Ne­ zaretine bağlı bir müessese tarafından görülür. Road Fund, bundan b a ş k a daha a:ı: önemli olan k aıayollannın ( bunl a r I .. II. III. sını f yollardır) inşasında mahalli idare le re mali yardımlarda da b u l unur. İki büyük düıiya baıbi arasında B. B. nin karayolları şebekesi çok gen işlemiştir. Bugün tat­ bik sahasın a girmiş olan on yıllık bir programla gittikçe artan motorlu vasıtalann gerektirdiği yol ihtiyacı karşılan­ maya çalısılmak tadır ve bu arada aynca otostraılar in şasına da karar verilmiştir. Nehir yolları : Kıta meml e ketlerini n aksine olarak , çoğu kara ve demiryollarından evvel meydana gelmis bu­ lunan nehir yolları öncekilerden daha önemsizdir. Yalnız Manchester sehrini bir liman haline getiren Mancheste.ı: Ship Cana! ( Manchester kanal ı ) ın önemi daha büyüktür. 64 km uzunluğunda bulunan bu kanal ( 1 894) yoliyle bu şe­ hir İrlanda denizine bağlanmış bulunma k tadır. Uzunluğu 3 840 km yi bulan nehir yollarında 7 000 t aşıt işler ve ll 000 k i şi çalışır. Denizyol/arı : B. B. nın Avrupa karası ile Yeni Dün­ ya ( Amerika) arasında müsait bir coğraf i mevkide bulun­ ması, memleketin büyüklü küçüklü birçok adalardan mey­ dana gelmiş olması, kıyılarında da g i r i nti ve çıkınııların çokluğ u , İng i terenin , dünyanın başta gelen denizci memle­ keti olmasına yardım etmişti r . 1 9 1 4 te dünya gemi tonaj yekün unun % 4� i B. B. nın idi. Her ne kadar bu tari h­ ten sonra B. B. nın tonaj yekunu azalmış, mesela 19�2 de % 28 e düşmü s se de, ticaret filosu yine başta gelen bir de­ ğer taşımaktadır. Gerçi Amerika Birleşik Devletleri harb esnasında ticaret filosunu son derece aııırmış ve sırf tonaj bakımından İ ngiltereyi geride bırakmıştır ; fakat bu filonun yandan fazlası ihtiyat olarak bulundurulmaktadı r. Haıb esna­ sında l l m i ly on bruto tonu bulan B. B. fi lo sunun zayiatı bu arada te l afi edilmiştir. Ancak bu tonaj ı meydana geti­ ren gemilerde önemli d eğiş i klikler olmuştur. B. B. , 1939 d a ki 3 milyon bruto tona karşılık, 1952 sonunda 4 , � mil y on bruto tonluk tankere sahiptir. Halbuki yük ve yolcu gemi­ leri ıonaj ı aynı n i s p me azalmıştır ( 1939 da 14,4 milyon iken 1952 de 1 3, 1 milyon bruto ton ) . Geniş ölçüde yeni inşaat ve i kı i s a plarla eski ticaret filosunun bünyesi tarna­ miyle değişmiştir. Bugün denizyollarında hizmet görenlerin sayısı 140 000 i aşar. Her ne kadar . bi lhassa Atlas Okyanusu yolcu hava seferlarİ deniz seferleıine zarar vermiş ise de, B. B. yine de önemli bir yolcu gemi filosuna sahip bulunmaktadır. B u arada "«Queen Mar) » v e «Queen Elizabeth• transatlanıikleri, dünyanın en büyük ve Amerikanın «United States» inden sonra en süraıli vap u rlardır. Britanya yolcu filosu ıonaj tutan 4 m i l y on bruto t o nu bulmaktadır. Hava y olları : B. B. nın başta gelen iki büyllk hava yoll a rı şirketi British European A i ı ways Corporation ( kı­ saltılmış şekli BEAC) ile Briti ! h Overseas Aiıways Corpo­ rati a n (BOAC) , plinlı hava seferleri ( Scbeduled }ourneys) yapmakta ve hava nakliyatı monopalün ü elle rinde tutmaktadırlar. 1952 de İ ngil t eıe sivil hava yolları şirketlerinin taşıdığı yolcu sayısı ı 400 000 i, posta paketlerinin ağırlığı . 8 1 00 tonu ve yük miktarı 34 000 tonu buluyordu .

ı

48

BüYüK

BRİTANYA

Ul ıştırma işleri arasında S. A. yi gelip giden turist· lerle i lgili British Travel and Holidays Associaıion ( kısal­ tılmış şekli BTHA) dan kısaca bahsetmek faydalı olur. Bu kurum B. B. ya gelen ve giden yabancı seyyahların işleriyle meşg ul olan (kayıt iş leri, ulaştırma politikası, ıe�ki!aı) . resmi v e merkezi bir teşekkü ldür. Merkezi Londrada'dır. Yabancı memleketlerde kayderme ve haber alma büroları vardır. BTHA'ın turizm ve · umumiyede ulaştırma mesele­ lerini ilmi yollardan araştıran bir kolu da vardır. Ticaret : B. B., endü strisi gen iş ve kalabalık nüfusa sa­ hip bir ülke olduğu için ticaret çok canlıdır. Fabrikalarının hazırladığı malları satmak ve endüstrisi için gereken i�len­ memiş malların çoğunu ve halkın beslenmesi iı;in çok mik­ tarda yiyecek maddelerini kısmen• dışarıdan getirtmek zo­ runda olan bu memlekette çok f.ı.al bir ticaret doğmuştur.

i

1

B. B. ticaretinde transit ihracatı da önemli yer tut­ muştur. Bunlar İngiltere li man larııı a sömürgelerden yahut başka uzak memleketlerden getirilerek ihraç olunan mallar­ dır. Böylece yakı n bir geçmişte B. B. ya gelen kauçuğ un % 60 - 70 i, yünün % 3 0 - 3 5 i, keten ve kenevirin % 2 0 - 2 5 i, pamuğun % 1 0 - ı s i yeniden harice s.ıılmıştır. Ancak, İngi lterenin transir ticueti gittikçe azalmı�trr. Dahil ı � 60 ra tr&nsit işleri İngiliz ticareticin ü çte biri iken, Birinci Dünya Harbindea hemen önceki yıllardil (mesela 1 9 1 3 te) bu miktar on iki de bire inmiş, ı 920 de daha da dü�müş­ tür. Bunun sebebi, başka memleketlerde de bu türlü ç&lış­ ma ve rekabetin artmış olması ve mesela Havre, Duokeı que, Anvers, Rotıerdam, Hamburg, Cenova gibi büyük limaola­ rın, bu çeşit ürünleri doğrudan doğruyil menbalarıodan ge­ tirmeleridir. B. B. , zaman zaman ekonomik bulıranlar ge­ çirmiş, ihracatında azalmalar olmuştur. Bu azalmanın baş­ lıca sebepleri arasroda h•m madde yetiştiren birçok memle­ ketlerde de endüstrinin doğmıı1 ve kısa zamaoda gelişmiş olması, her iki dünya h&rbinin doğurduğu tahribat ve bazı hallerde satın alma gücünün azalmış bulunması, türlü se­ beplerden ötürü bir kısım mam ullerin pahalıya mal edilmesi

Loı:ıdra : ftıames nenrıode lıman ve deklar B. B. nın ticareti Birinci Dünyil Harbinden önce, b&ş­ ka memleketleri n günden güne · beliren rekabetine rağmen durmadan artmıştır. Meseli : ı 929 d& ithalit tutarı ı 2 20, ihracat tutarı 730 milyon İngiliz liruı idi. ı 938 de ithil­ lit tutarı 92b, ihracat tutarı 472 milyon sterlin kadardı. Harbden sonra ise bu değerler çok artmış ve 1 9 5 2 de itha­ lAt 3 48 2 , ihracat 2 5 8 1 milyon sıerline yükselmiştir. ı 1

ı

1

ı

D ı

-

B a ş ı ı c a

"

t i

e

a r

e

(m i 1 y

1

B a " l ı c a

e

!)

n a

c

t

ll

İ t h a l i t

1 9 --38 ı 9 -S2 ------- --- --

- -

Yek ôn

--

o

İ h r

m e m 1 e k e t 1 e r

Amerika Birleşik Devletleıi Diğer Amerika memleketleri OEEC memleketleri ( sterlin bölgesi dı�r) Sterlin bölgesi memleketleri Doğu Avrupa Dünyanın diğer memleketleri

hames nehri üzerınde kiırek yarışı

a r e t

ı

==��H--� 3 15,6

-

2 0,4

98,4

30.0

99,6

61,2

650,4

1 1 8,8

856 8

2 2 0,8

ı 269,6

2 1 2,4 27,6

ı 4�7.6

286.8

63,6

ı 6 S ,6

74 4

200,7

919,5

3 1 ,0

1 5 9,6

47 1,4

2 5 8 1 ,2

=

m a l l a r ı

ı

1

1 93q �-==- ---=-:-=:::: ]

1 4 6,4

1 1 7,6

6 1 ,�

3 481,5

ç e " i t l e r i

ı 1

1 1 1 ' 1

1

'=========M=a=l==g=r=u=p=l=a=r=ı====o===l l 952 ��:J :3: :� (�il�:,. � � J 1

a

(

Yiyecek · içecek maddeleri Ham ve yarı işlenmiş maddeler işlenmiş maddeler Can lı haynnlar Posta paketi olarak

L

l

1 9�2

1 5 7 , :5

3 5 ,9

1 1 0,7

:5 7 ,0

2 2 3 2 ,7 6, 3

73,9

Yekôn

(

2 5U,2

3 55,2 ı,3

ı 2 ,0

47 1,4

ı 2 1 4,5 ı 399,3 852,1 7,6 8,0

3 481,5

l

t � ( milY ! 430,1

24 8 , 3 2 3 3,4

3 ,3 4,4

919,5

BÜ YÜK

BRiTAN YA

sövlencbilir. İ hracatın zaman zaman azal ması fabrikaların çalışmalarını zorlaştırmış, yüz binlerce arnele işsiz kalmış, hükümet bunları kendi bütçesinden yıllarca be�lemeye m(C bur olarak birçok tasaarııflannı bu yoİda harcamı�tır. İkin­ ci Dünva Harbindea sonra da B. B. , defalarca ödeme bi1 4 (lçosu krizleri geçirmi�tir. Taktibcn 25 yıl öncesine kadar B. B. dışarıdan u cuz fiyatla sağlanabilecek eşyayı memleket içinde yapmaz, pamuklu ve yün l ü kumaş lar. çelik ve ma· kine &ibi belirli bazı maddelerin yapımıoda üstünlüğü el den bırakmamağa, bunları dünya ticaret pazarına çok mik tarda dökrneğe çalışudı. Fakat bu tarihten sonra B. B. da bütün ihtiyaçlarını memleket içinde imal etmeğe ve ithali tını mümkün olduğu kadar azaltmaya doğru bir temayül bclirm �tir. B. B . nın ithalatı, ihracatından bugün de fazladır. Ev­ vclcc B. B. , bu açığı transit ticaretinden elde ettiği kirlar, başka mcmlckcılere yerleştirmiş olduğu sermayesinin getir­ diği kazançlar. bütün denizleri dolaşan gemi leri kiralamak suretiyle elde ettiği kazançlarla kapatırdı. Eu şanların ço ğu, zamanla dıoğişmiş olduğu için, İn�iltere hükümeti tica ıct açığını azaltmak için ciddi tedbirler almak zorunda kalmış ve .rkonomik yardım sağlamağa calışmışur. Bu ara· da, ödeme bilinçosonun denkfiğini ssğlamak üıere ithalitın kısılması. ihracatın imkan nispctinde fazlalaştırılması ve geniş ölçüde Amerikan yardımiylc ekonomik düzenleme yo­ luna gidilmiştir. Ödeme bil inçoso alanında dış ticaretin ö rıemi başta gelmektediı. i thal edilen mallar arasında bu ııün yiyecek maddeleri ilc itlenmemiş maddeler başta gelir. 1 9 5 2 de top­ yelı lın dt'ğeri 3 , 5 milyar ! ( sıcrlin ) c yaklaşan ithalitın % 34 ü yiyecek ma�dcleriyle keyif verici ve uyarıcı maddelerı-, o/o 40 ı ham maddel ere, l;(, 26 sı işlenmiş bazı mallara düşü­ yoıdu. ithal acıa hemen % �O si B iiyük B ritanya Mılleılcr Topluluğu ( Commonwealth ) ülkelerinden yapılmıştır. Ihraç edılen mdların pek çoğu ise işlenmiş maddclıoı den (fabrika mamul 1 erinden) müteşekkıldir. İıhalitın olduğu gibi. ihra­ catın da büyük bir kurnı, Commonwealıh memleketlerine yapılmaktadır. Türkiyenin ithalit ve ihracatında B. B. nın öredı-n beri önemli bir yeri olmuştur. 1 9 \ 2 de bu memlekete ihraca­ tımız 67 milyon ve oradan ithalitımız 2 7 7 milyon Türk lirası değerinde olmuştur. ihraç edilen mallar arasında mey­ va, tütün. pamuk, yün, tahıl. adi madenlcr, tohum ve deri vardır İthal ettiğimiz mallar arasında makineler, kara taşıt vasıtaları, demir ve çelik, yün, iplik, lhtik ve kauçuk mam fı lleri, kalay, kimya ve ispcnçiyari maddeleıi başta gelir. İdare bölü m leri : B. B. adı altında toplanan İngil­ tere, Gal, İskoçya ve Kuzey İrlanda, t akriben eyaletlere karşılık olan County ( kt!;'nli ok. ) )ere ve daha k üçük öl­ çüde sayılan B >rough ( l:q •i ok. ) lara ayrılrnrşnr Coun ty'ler idari ve adli bölümlerdır. Bunların üveleıine Councillar denir. Gıl ilc beraber İngi lteıe 52 County'ye bölünmüş· tür ki, bunun sulh hi.kimli kleri, milis ırşki latı "e pariimen­ to seçimleri bakımından önemi vardır. H 8 8 de çı karılan ademi mer keziyet kanunu ( meı kezde iktiduın i�lerini boz mamak şartiylc küçük bölge idarelerine geniş muhtariyet sağlama u sulü) ile birlikte idari County'ler meydana geti· rilmiştir. Bunlar bugün kü İngiltere ve Gal'in idare bölüm leri olup, 6 2 idari County mevcuttur. Bunlara ilive olarak kanıluk şehirleri ile 1 88 8 de i .J a ı i County'den ayır· dcdilmiJ bulunan County Borough' lar da vardır. İdari Co­ unty'ler County Council ( kontluk meclisi ) tau fından idare edilir ki, bun ların baJkaoı ve üyeleri (councillors) vardır.

49

Borough'lar, İngiltercdc pazar yerleri ve �ehir idare­ leri b5 lümlcridir. Ortaçağda Borough' lar kendilerine milhsus imtiyazlan bulunan ycrlerdi. Zamanla bu imtiyazlar azalnl­ mıı, 1 888 de Local Gouvcrnement Acı tatbik edilmiştir. Bu tari hten beri, onlar Municipal Borough (kontluja bağlı olan ) ve C o u n t y Borough ( k on tluktan a y r ı şehiıler ) olarak ayrılmışlardır. Bu sonuncuların sayısı ( 1952 de) Gal ve lngiltcrcdc 83 idi. Bk. cetvel. De rJet t eşkilatı : B. B. Kırallısı ( United King­ dam of Grcat Britain and I reland) İngi ltere ( 1 5 3 6 dan beri Gal ilc birlikte) . İskoçya ( Act of Union, 6 Mayıs 1707 ) Ye İrlanda (Union wıth Ireland .Acı 2 Haziran 1 80tı ) nın birleşmesiyle meydana gclmi �tir. 1 920 de İrlandanın ısksi­ miyle teşkil edilmiş olan İrlanda Cumhuriyeti 6 .Aralık 1 92 1 de Do minion unvanını alarak B. B. Devlet birliğinden ayrılmış, fakat Commonwealth'e bağlı kalmıştır. 18 Nisan 1 94 9 tarihli İrlanda Act'ı ile İrlanda Cumhuriyeti halinde tam i sıikiale kavuşmuştur. Yalnız Kuzey İrlanda hili 'B. B. nın bir parçasını teşkil etmektedir ( United Kingdam of Great Britain and Northern Ireland ) . N e İngilterenin, n e d e B. B . nın yazılı bir anayasası yoktur ; fakat birçok anayasa k anunları vardır : Magna Charta Libertatum ( 1 2 1 5 ) , Petitıon of Rights ( 1 627 ) . Ha­ beas Corpus Act ( 1 67 9 ) . Bill of Rights ( 1 68 9 ) . Act of Settlement ( 1 70 1 ) Union wiıh I reland Act ( 1 800 ) , Repre­ sentation of the People Acts ( 8 3 2 1 9 2 8 ) , Parliaments Acts ( 1 9 1 1 - 1 9491 Bunların yanında hukuki kaynaklar olarak şunlar da vardır : Anavasa meseleleri üzerine içtihatlar (Judicial Precedcnrs) , Örf ve A detler Hukuku ve Konvansi­ yon ( Convention ) lar . .Qunlar uıl hukuki düsıurlar olmamak­ la beraber onlara muadil bir drğere sahiptırler ( meseli, ve­ killerin Parlamen toya karşı mesuliyetleri gibi ) . B . B . , P.ulimentolu v e demokratik b i r kırallıkıır. Ha­ nover Hanedanının 1 7 0 1 d e ( Ta hıa ) Yen set K anunu ( Act of Senlement) ile tivin edılmiş bulunan veraset sırası. 1 9 0 1 de Sa:ıı: e - Coburg - Gotha Hanedanıoa intikal etmiştir ( bu hane­ dan 1 9 1 7 de Wındsor Hanedam adını almıştır } . İmpar aıo­ run ölümü hal inde taç, buna tevarüs hakkına s o h ı p olana intikal eder. Tahta tevarüse hakkı olanlar, evvcli oğullar­ dır ; şayet erkek evlat yoksa vas sırasına gl!rc kıralın kızları tahta varistirler. Tahta d ğerlerıaden önce geçter k olan veliaht öldüğü takdirde de aynı nizam caridir. Velı a.'ı tın Anglikan Kılisesine mcrı sup o'ması ve bir Katalikle evli bulunmaması lizımdır. Tahttan feragata, kanunla i zin verilc­ bilir ( V I I I . Eduard'ın 1 9 3 6 d.ki feragati, Dcclaration of Abdicaıion Act 1 9 1 6 ile olmu�tur). 1 93 7 ve 1 9 4 3 yıllarıoda çıkan Regency Acts (naiplik kanunları ) , kıralın yokluğunda veya diğer mirı i hallerde en yakın akrabalardan müreşı-kkil bir naipler heyetinin tivinini eırırederler. Kıral, medeni hu­ kıı k Ye ecza hukuku bakımından sorumlu değildir Devlet i ş lerine ait İcraatı ilgili vekilin mıi şterek imzasiylc olur. Kıral hükümete iştirak eder : bu i�tirak Parlamen toda ( King ın P�rliamıont) çıkan muhtelif kanunları ( Meclisi Has (Prıvy Council] ) , karadarı tasdik etmekle beli rir ( King in Counci l ) . Kıralın teşrii faaliyete iştiraki ancak usul bakı­ mından olup 1 7 07 den beri veto h akkını kullanmamı�tır. Kı­ ral, başvekıl ve vekı lleri tayin eder ; ı 7 1 4 ten beri ba�vrkil Avam Kamarasının ek seriyet parıisindrn ( çoğu ıamar bu partinin li deri : seçilmekıcdir. Baş vekil tcklifı üzerin e kıral P�ria nentoyu fesbedebılir ve bu sunıle de k endıliğin den yeni seçimlere ıddılmiş olur. Bunun d ı şında k ırala ait h a k­ lar, şeref icraatı ( Pountain of honour ) , başkumandanlık(Com•

ı

50

BÜ Y Ü K BR i TA N YA

ı

2

3

4

6

7

8

ı . Lon d ı ada parlamento binası ( sa ğ d a k i k u l e d e : Big B < n ) , 2. Wesım i n m r Abb ey, 3 . l i n c o l n K a t e d u l i n i n gü­ n e; b atı g ö r ü n ü ş ü , 4 . Londrada K u l e l i köprü ( Tower B ridge ) , 5 . Edinburgb k a lf sinin k a p ı s ı n d & ş e h i r a n a h tann ı n K ı ra l i ç e I I . Eliza b eth'e t a k dim merasim i ( 2 7 H ıziran 1 9 5 3 ) , 6 . Straı ford - on - Avon ' d a Shak espeare a d ı n a k u r u l a n tiyatro b i n a s ı , 7 . İ �koçyanın merke zi E d i n burgh, a r k a d a İ s k o ç y a k ı ra l la r ı n ı n sarayı, 8 . londrada Emn i y e t ı e :ki !atı b i n a s ı ( Scotland Yard )



BÜ YÜK

u�-(Coıınty) [County h r BeBurckksihngirhae mshire Chernshiare CumbDer esrliarnd DoDeDuvrroshenatmsshhiirree u e s e r hi e m hi rHunttfiongdos nrsehire Kent ı i c e ersh e Lincolnshire : MiNoLondrdfdlooelnksex Northamptonshire : NoNorttihnumbghamerslhanirde uShrtfoarn ihirherr StS af orrsdtshhiirree 1 Surrey --

-::-

İ d a r i

bor o ug ' l a dahil ]

' Inailıe re ı

Bedfort hhire



Cam)ridgeshire :

!J/e of E/y

Co w l

hy h e

1

Es sex

BRiTANYA

(

b ö l ü m l e r

l

Y ü z ö l ç ü mü km2

N üt L S

� ====

226

3 1 1 84 i

94 )

396 16i

ı 877

ı

ı95 1 )

402 939 25, 9Jl

2 238 963

8 9 038

2 640

258 050

3 513

3 15

3

612

285 3 i 7

938

2 622

826 3 3 6

6 76·1

798 2 8 3

2 628

ı 4 6 } 'l l 6

2 ,20

291 1 57

3 957

2 0 1 3 5 i ·l

Glo c t s r

3 256

938 6 : 8

Ha s re :

4 �73

292 2 1 1

Iı/1 o f Wig ht

1 ! Herefordshire 1 : He rd h i La n ca sbire

Le

st

ir

·

Ho/lan d Kesteven Lidıey

Solu of

ds

Ox

R

l

e

ds i e

o psh

om e

Peteı borough

e

s

i S uffolk :

Eau - Su/fo/k W e st

- Suffolk

381

95 5 94

2 ıs2

1 2 7 092

ı 6}7

609 7 3 5

94 7 3

{ı ) 2 7 3

94 9

·1 8 5 7

2 1,6

5

563

2 f {ı

ı ı rı

013

6 3 0 893

6 902

706 5 7 4

ı 876

1 3 1 566

ı 089

3 93 7

1 0 1 545

473 163

303

3 -B 3 3 6

602

2 2 68 T i 6

5 322

5 46

550

2 584

.f 2 3 3 3 4

216

5 228

2 185

ı 93 9 3 )7

3 ·1 97 4 1 96

2

986

63 784

798

175

84 ı C 8 3 275 765

20 5 ıO

2 8 9 8-11 5 5 1 ı 88

611

013

3 881

4 12 ·1 3 9

(ı26

1 2 0 5 90

:: J5 5

8 69

3 :: 1 849 60

555

merk

İ d a r e

B dford l � b ry Cambridge ChB ester lDerbiyl Exeteher ter Duıhamord Gloucester Newrepoforrdt Hentforddo Maidstone lenatooonr Br (London) o r omp oh N od ton fo d p BurGuildford y St. Edmunds



� ���

e Reading Ay

e

u

Maıch

od m i n Cu s e

Do n

s

C h e l m sf

Winehester He

Huo i n g

n

Lın caster

Leicester Lincoln

Bo s

S

f

d

L i c ln

Londra t ntf o rd No: wich

N r th a

t n

Pet e b r o u g

Newcasıle

ortingham

O xf r

Oakham

Shrecosbury

Ta u n Sr a f r

l sw i c h

lpswi c h

i

- -- - ---------z::rg=;-----

BÜYÜK BRITANYA

s .ı

Nülus

Konıluk ( County ) [ County borough'lar dahı l] : Susstx :

( ı Q� l )

Le w es

3 1 8 66 1

6 1 8 083

Lew.:s Chichesıer

� 043

ı 860 874

3 484

ı 812

5 2 2 9 74

Warwick Appleby Salisburp Worcesıer

ı 5 7 39

4 6 2 ı 698

Wnı - Suuex

·

2 528

Yorkshire : York ( City ) l!aJt Riding No•lh Riding�

67 383

3 87 379

15

1 05 3 3 6

3 035

5 1 0 800

5 512

52�

7 1 77

WeJI R idı ng

İagihere toplamı

dare

93 6 744

EaJI - SuJux

Warwickshire Wesımoreland Wilıshire Worcesıenhire

İ

4 96

� 480 066

131 76!

4 1 147 938

7 1 :>

50 637

merk



York Yorlı: Beverley Nonhalleııon Wakefield

Gal ( Wales ) :

Anglesey Brecknockshire Caernarvonshire Cardiganshire Carmarthen sbire Denbigshire Flintshire Glamorganshire Merionetshire Monmouths'ıire Montgomeryshire Pembroke5hire Radnorshiıe

:>6

ı 899 ı 47 3

ı 24 074

ı 793

53 267

2 38ı

ı 7 ı 742

732

ı 7 0 699 ı 4 :5 1 08

662

2 ıo6

ı 2 0 ı 989

ı 709

4 1 456

ı 415

424

2 C64

647

4 5 989

ı 590

90 896

--

ı'"2 1 9

Gal toplamı

484

1 9 998

19 343

2 596 986

5 1 0 :5

3 08 0 5 5

2 262

247 8 7 0

Beaumaris B recknock Caernarvon Cardigan Carmarıhen Denbigh Mold Cardiff Dolgelley Monmouıh Montgomery Haverfordwest Presteigne

İskoçya ı

Aberdeen Angus ( Foı far ) Arg,ll Ayr Banff B eıwick Buıe i Caithness 1 1 Clackmannan 1 Dumfries Du n barton East Loıhian • Fıfe Ioverness Kincardine Kioross Ki rkcu ..ıhirırht �- - ·-·

1 i

1

8 0 5 :5

63 270

2 93 2

3 2 1 ı 84

ı 63 1

.

ı ı84 565

ı

776

ı41

50 ı 3 � ·

.::F.

25 060 1 9 285

n 7 0 :5

3 7 :5 2 8

2 777

85 656

6 )7

ı 6-ı 2 6 3

69 2

:52 2-i )

ı 305

3C6 8 5 5

ı o 906

84 9 2 4

989

4 7 34 1

212

7 418

2 �-o

30 74'

Aberdeen Forfar Innraray Ayr Banff Du os Rotheaay Wiek Clackmannan Dumfries D .ımbarıon Haddingıon Cu par lnverness Sıonehaven Kinross Ki rkcudbriııht

i

1

-1

BüYüK

ı

BRITANYA

[ Coun t y borough'lar dahil]

Kentluk ( County)

l 1

1 === =====--==

i Lanuk

ı

Moray ( Elain )

'

Oı kn ey

Y ü ıö l çıimü

==

=

2 278 Ç48

1

. Ross and Cronarty

8 00 1

: Roxburgh

ı 7 2 ·1

--= �

125

2 ı 258

K i rkw all

1 5 226

Peebles Perth Paisley

60 503

D lDgwall

5 62

}edb u rgh

45

691

2 1 724

426

ı9 343

Lerwick

S dr !ing

ı ı 69

187 432

Stirling

S uth er la n d

5 252

13 6M

DJrnoch

3tı

88 576

Lilitl-gow

Wi gto wn

ı 263

3 1 625

Wigtown

77 17 1

5 095 969

2 844

2 3 1 ı45

Sel kir k ı

; West Lothian ( Lilithgow)

'

İ�koçya toplamı

Kuzey İrlanda ı An tr im

'

Armagh

l l -1 2 5 5

ı 266

1 1

Fermanagh

Londonderry Tyrone

Kuzey İrla nda toplamı

Birle�ik Kırallık

l ıl

Man Adası ( Isle of Man )

Norman Adaları (Kanal Adaları [Channel Island] )

i1 l.

ı

Toplam

ı

i

L

1 1

ı:

An tr i m

62 2 465

24 ı 1 84

53 0-1 4

D Jwnpatrick

2 083

1 5 5 54 3

Londonderry

3 ı55

1 3 2 082

Omagh

69ı

1 3 566

Belfast

Enniskilltn 1

! 1

ı 370 933

i

.

24 1 841

50 2 1 1 826

572

52 2 1 3

1 95

1 02 770

ll 1

ı

A rmagh

ı

l

Selkirk

443 680

Belfa1t Down

Z42 608

Londra ( London ) Douglas St . Haliers (]er < ey adasında ) St. Peter Port (Guernsey adasında )

··-- · ·



-

·--

·-

--

� .�

- - --· -

ll

·--

i

1

50 366 809

1:

li il

1

Edinburgh

Nairn

072

·m e r k e z i

Lanark

7 19

32 ! 652

620

İ d a r e

--- "---- - · �- - -= =� = = - -

El ı in

1 28

6 458

i Shetland ( Z et land ) .

-

48 2 1 1 8

899

Perth



565 74 S

9n

Pcebles

-

ı 6 14

422

: Renfrew ;

�-

ı 234

! Nairn '

N iıtus ( 1 0� 1 )

kml

1

i Midloıhian ( Edinburgh ) !

53

·-

_j

54

BÜYÜK BRITANYA

mander- in - cbid ) v e devletler h ukuku bakı m ından temsil salihivetin e inhisar eder. 1 947 den beri, cumhuriyetçi memle­ ketlerin de dahil � ulundukları Commonweal ıh'i birleştirici rolü bakımından İ n g i l i z Kıral l ığ ı h u susi bir önem ta�ımak· tadır. B. B. Kı ra l lığının kanunları Commonwealıh memle­ ketlerinde doğrudan doğruya raı b . k edilmez ; bunların tatbi ki için, her m e m l e ke t i n ö z el kanunlariyle ıiyin edilen yeni niza m n amele re ihtiyaç vard ı r. Teşrii kut'vet kıral ve Pa rl i mcn t o ya ait ise de bu ha k k ı yaln ı z Parli neoto kullanır. Kıral çıkan kanunları ilin etmekle mü k e l leftir ( Royal Assenı ) . Pa rl a m ento ( Parlia­ ment), Avam K ı marası ( House of Co mm o n s ) ve lordlar Kamarası ndan ( House of L ords) tcşek kül eder. Parlarneota­ nun ağırlık merkezi Avam Kamarasındadır. Avam Kamerası , 1 949 tari h li halkı tems i l kanunu ( People Act) ve yine ayn ı t a rihte mebusluklaİın yeniden tevziinden ( Redisrribution of Seats) b eri 6 2 5 mebusluğa s a hiptir. Bu mebusl arın 71 i İskoçy a 'nın , 3 5 i Ga l ' i n ve 1 2 si de Kuzey İrlanda'nındır. V aktiyle üniversitelcre ( i lk önce yal n ı z Oxford ve Cam­ bridge, sonralan diğer bütün üniversiteler) v e r i len mebus luklar k aldırılmıştır. Te m yiz Başsavcı sı ( Attorney Genera l ) ve bunun vekili (Solicitor General ) Avam Kamansına da­ hi l dir l er. lordlar Karnarasında ( 1 9 5 3 ) s; o l ay ik lord var­ d"r r ; ayrıca 26 ruh a ni lord mevcuttur ( Lords Teırporal an d Splritual ) . Can terbury ve Yor k başpiı koposlariyle londra Winchester ve Durham pi skoposları mem uriye d e ri icabı ta­ bii dini lord lardrr. Diğer dini lordlar rüıbe krd( mleri r e göre s�çildiğinden daima Karnarada bir kaç pisk oposluk tem­ sil edilmemiş bulun u r. Lord lar Kamarasın ı n dini lordlar dışındaki üyeleri şunlardır : İng i l i z köklü asılzadeleri (Peers) bu Meclisin rab i i üyeleridi r. İskoçya lord ların a tahsi s olu­ n ın 16 sa�dalye İsko;ya'nın en köklü asıl z adeleri arasında yapılan seçömle doldu r u l ur. Ö .nür boyunca s eçilen 9 hakim ( lords of Appeal in Ordinary ) de liyik lo rd l ar zümresine dahil olup mem l eketin merkez . mahkemelerine karşılık en yüksek temyiz mercii olan mahkemeyi teşki l ederler. Dev­ Ietin bir �ahıs aleyhindeki itharniarın a (impeachment ; son defa böyle bir vak a 1 8 0 5 te ol mu�tur) Avam Kamarasıoın teklifi üzerine bütün Parlamento bıkar. 1 9 1 1 ve 1 9-1 9 da çı· karılan parLi mcnto kanunları ( P.ı.rlia mentary Acts) Avam Kamıras ı nın, lordlar Kamarasına üstünlüğünü sağlamı�tır. Mali kanunlar ( M oncy - Bills) m ün h a sıran Avam Karnara­ s ında mü z akere ve kab:ıl edilir. Diğer k anu n larda lordlar Karnırasının t a S Yib i lüzu m l u ise de, lordlar Karnarası­ nın vetosu , Avım Ka m ara s ının rey ekseriycti ile hükümsüz kı l ınabilir. Ş i mdiye kadar y apılmış olan bazı ref o r m dene­ meleri ( Lordlar Karnarası üyelerinin seçimle yapı lması gi­ bi) muvaffak olmamı � tır. Avam Karnarası i ç in s e ç i m l e r , en az 5 s enede yapılır. Seçimlerde ekseriyet sistemi tatbik edi lir. Bu ana n evi seçim sistemi neticesinde seçim bölgelerinde kazanmı� olanların sayısına gö re hesa planan Pariimento ekseriyeti, bütün ıey­ lerin tasnifi sonunda a k alli y ete düşebilir ki, Birinci D ünya Haıbinden bu yana m ü t ead d i t defalar seçimler böyle so­ nuçlar vermiştir. Öte taraftan bu s e çim �ekli P.ı.ı l a menıoda iki partil i sistemi mümkün - ılar ve bu sayede Parlame n to mesaisi iktidarla muhalefet arasında cereyan eder. Ancak mü him bir zaru ret hi sıl o l dt ğu takdirde milli hirlik kabi­ nesi teş k i l edilir. 1 928 de çıkan E q ual Franchise Act ( E�it Seçim Hakkı Kanunu ) ten beri milli küıükte mukim (resi­ dene) olarak kay d ed i l m iş bulunan 2 1 yaşından yu k an bü­ tün erkekler ve kadın larla sil a h lı kuvvetler m e nsupları

seçim hakkına sahiptirler. Asılzadeler ( P(ers) in İrlandalı­ lar hariç, ecnebilerin, mahH ımiyeti bulunan bazı �ahısl a rın seçim hakkı yoktur. Keza di n adamları, amme hizmeti nde çalı�an muayyen �ahıslarla m ü f lisler ve mahH ımiycti ola n­ lar seçilmezler.

Hükümeti kıral tayin eder. Hükümet, ba�veki l ( Pre­ mier, Prime Minister ) ve onun te k lif edcct ği vekil ierden t eşekkül eder. H ü k ümette 65 kadar veki l ( ekserisi fahri üye) varsa da asıl kab ine 2 0 - 25 vckiUen mürekkeptir. Hük ümette baş v ekildcn ba � k a d a i m i ofa u k ş u üyeler bu l u­ nur : Harici re ( For e i g n Office) vekili, Dahiliye ve Gal i şleri vekilieri ( Priııc i pal Secretaıies of Stau ) , Arnirailik birinci !ordu ( Fı rst Lord of ı h: Admiralty = Bahriye vekili) , Maliye vekili (Chanct!lor ot the Exchequer) , lordlar Kamarsı reisi ( Lord Ctıancel loı ) , M e clisi Has reisi ( lord Presid< n ı ) , Mührü Has !ordu ( l ord Privy Seal ) , Ticuu v d i l i ( Presi­ dene of the Board of Trad e ) , daha ye n i vek iletlcr vekilieri ( Maarif. Çdışm1, Sağlı k ) , Mi l l i Müdafaa veki l i , Common­ w ealth İşleri (eski Dom'nr onlar) vekili, Müstcmlekeler � e­ kili ( kab i ne ye a lınabil i r se de zaruıi değildir ) , lancaster Dukalrğının Şansö lyesi (şeref r iyesidir ) . Ba§vckil ek seriya, Hazine birinci !ordu ( Pir st l ord of d: e Treasury) şeref u n vanını bizzat t a şır. Bir /ınayua hü k m ü geuğir.ce Ava m Kımarasındaki ekscriyet partis i nin lideri ba�vekil olacağı için ve ayrıca ka bine üyeleri de Ava m Kamarasındı n seçilece­ ğinden ( Lordlar Kamara sın ın r eisi kal- i m ni n gayri n � m i üyesidir ) b ü k ümet ile Parl amen t o arasında o kadar yakın bir bağlılık va r d ır ki, hükümet Par iimentonun adeta b'r komisyonu gibidir. Hük ümet Parlimentoya karşı soıumlu­ dur ; şayet Parlamento hük üme te güvensizliğini bi ldi­ rirse, hü l ümet çekılmek zorundadır. Fa kat bu güven­ sizlik ancak m uhalefet lideri tarafından ortaya arılaca­ ğından bu , ancak onun hükümeti kurma mcsuliyetin i a l­ man ş a rtiyle m ümkündür. Ayrıca , böyle bir güvensizlik oyu k a rşısında hükümet yeni seç i m l ere de gid c bilir . Bu im ki n­ lar sayesinde Parl i menıoya k a rşı mes u l i y et « responsi b l e ıo­ vernment» prensibine rağmen hükümetin istikrarı e mniyet altına al ınmış tır. B u em n i r et , kabic e de k i tr. ܧ te u k n:esulirtt prensibi ile bir kat daha k uvnt!enmi§tir. Muhalef etin bir tck veki le hücumu kaışısında kabine, bu vekil ile mesuli­ yeti pıylaş ıığınr ileri süreıek çekilme tehdidinde bu l un a b i­ lir. Başvekil, vekilierden herhangi birini vnilesinden uzilk­ laştırabilir veya kabinede başkac a değişi k l il{ !er y a pabi li r. Meclisi Has ( Privy Counci l ) , 300 kiş i d m kurulmu�­ tur ve anca k hük ü mdarıo ölümü halinde Umumi Heyet t o plantısı ya par. Anaya sa ile ilgili kararlar a l m a salahiye­ rine sahip dfğ i ldir. Meı kı zi id a renin baıında vekilet!er v ar d ır ; bunlar bir müste� ar ( S c c ıetary of S tate) veya vckil tarafından i d are edilir ve bazen an atevi i s i mler taşırlar. Vekiletlcrin şdlcıi (d a r m a nada) kabinede sandalye ve rey hakkına sahiptir ler. Bu vekillere, a y n ı zamanda Par!limento üyesi bulun a n bir Parl amento mü s teşa r ı (Parliamcnrary Secreıary ) ile bir da­ imi m üste�ar ( Permancnt Secı ctuy) en y ük sc k meılcki mü}avir olarak yardım ederler. İdari işler, hazine daimi müsteşarının başkan lığı altı n­ da m ü lki idare (Civil Ser vice) tarafından gör ül ür. B. B. da memurla, mü lki idare me m u r u arasındaki fark, p t k önemli değ ildir. Kendilerin den siyasi tarafsızlık istenen, Par lamento üyesi olmalı: veva bir partiye intisıbetmek hakkına sahip bu­ l unm ı yan 4 7 5 000 mülki i d are mensubu mem ur vardır. İç i d a re, müstakil m ah a ll i id areler tarafındaıı y ü ı ütü•

BüYüK BRITANYA !ür (ı:ocal Government) , İngiltere ve Gal'de 1 9 54 yılıoda 62 kon tl u k ( County) vardı. Bunlııdan ayrı s ; �l h ir de şehir kootluğu adını taşımak tadır ( Borough ) . Kentluklar idari bölgeler ( Rural Di stricts) ine ba!lı �ehir ve kasaba­ ları ( Muoicipal Boroughs ve U rb an Districts' da içine alır. En k üçü k müstakil idari bölge, P.ırish'dir ( lı:aymakamlığa benzer bir idari bölge) . Londra Kentiuğu h uıusi bir idare şekline maliktir. Kontluklarda kırallığın temsilcisi genel validir ve ömür boyunca t ayin edilir. Şerif ( Sheriff ) , dev­ letin icra organıdır. Kontluğun di!er memurları arasında mesela. ölüm nkalarını tahkik cdco bir ceza hikimi ( Corooer) ile bir sulh hikimi v. b. vardır. ; ; İ -koçya Kontluğu da buna benzer idari teşkilAta sahiptir. Kuzey İrlanda 1 9 2 0 den beri idari muhtariyete kavuşmu,tur (kontluk 2 şehir kontluğu) . Hanedan : ( ı 7 0 7 den evvelki hükümdarlar için bk. İNGİLTERE, Haoedao ; ve İSKOÇYA, Hancdao ) 1 707 de

ss

İngiltere Te İskoçya parlamen toları birleştiği smda İngil­ tere ile lskoçyanın birleş i k tacdarı, İskoç asıllı Stuart (ve­ ya Stew.ırt) hanedamndan kıraliçe Anne idi. Bunun ölü· münden sonra. tahtı, Alman asıllı Hanover ( Alm. Han­ ı: over) hanedam işıal etmiştir. l S' O l de taht, ev lrııme yo· liylı-, S a x e - Coburg - Goıha ( Alm. Sachsen Coburg und Gotha) haoedanına geçmiştir. Aynı s ü l a l ed l n V . George, 1 9 ı 7 de, İngiltere ile Almanya haı b halinde iken. A l m ı n asıllı olan bu adı bırakmış ve bant dan adı olara k Wind­ sor'u kabul etm i ş t i r. 1 707 den sonraki h ükümdarların lis­ tesi aşağıdadır : B. B. hükümdarlarının unvan ındaki d eğişiklikler için bk. B i RLEŞ i K K l R A LL l K , BR iTAN YA İ M PA R ATOR LU­ G U, ve BRiTAN YA M i LLET L E R TOPLU Lt" Pitt, gerek Parl.tmenıooun çok lüzumlu ıslahı, gerek aynı dere­ cede lüzumlu gümrük resmi indirmelerine taraftar olmakla beraber, Pariimento ıslahatı için propaganda yapmakla mesleki hayatını tehlikeye dü1ürmekten çekioiyordu. Bunuo­ la beraber ı 786 da Fransa ile İngiltere arasıoda az şümullü olmakla beraber bu ticari temayülleri ifade eden bir tica­ ret anlaşması yapıldı. Bu işlerde hakiki bir radikalizmden

66

BüYüK BRITANYA

birlikte hareket etmesi, müttefik iki devlet arasında beklen­ medik bir harbe yol açmıştır. Osmanlı devleti, 1806 da Rus­ ya ile harbe girince İngiltere Rus i steklerini destekliyen bazı teklıflerde b ulunmuş, fakat bu t eklifler Osmanlı hükü­ meti tarafından red edilince, İstanbuldaki elçisi şehri terk ettiği gibi Amiral Sir John T. Duckwonh kumaodasındaki 14 gemilik bir İngiliz filosu Çan akkale bojtazıcı geçerek ( 1 9 Şubat 1807 ; bk. BOGAZLARIN M Ü DAFAASI ) İstan­ bul önlerine gelmiştir. Laki n şehir kısa bir zamanda tahkim edilince saldıımanın bir fayda temin etmiyeceğini anlıyan Duckwottb, geri çekilmek zorunda kalmıştır. İngilizler, İstanbul önlerinde llğradıkları bu b1şarısızlığı telifi etmek ve aynı umanda Hindistan yolu üzerinde yerleşme gayele­ rini tahakkuk ettirmek için bu defa Mısıra saldırmışlar ve İskenderiyeyi 1lmağa muvaffak olmuşlardır. Fakat Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa, İngiliıleri teslim olmağa mecbur etmiş ve böylece İngilizlerin bu teşebbüsleri de başarısızlı­ ğa uğramıştır. Nihayet 5 Ocak 1809 Çanakkale Antiaşması ile iki devlet arasındaki harb haline son verildiği gibi, muhtemel bir Fransız taarruzuna karşı da ittifak yapılmış­ tır. Bir müddet sonra da Osmanlı devleti, Yunan adaları­ nın (Yedi .Ada Cumhuriyeti , İng. United States of the !on­ ian Islaods) İngiltere himiyesine verilmesini kabul ermiş, ve bu durum 2 9 Mart 1 8 64 e kadar devam etmiştir ( Paris Antlaşması, 9 Kasım 1 8 1 5 ) . Tory t!lahatçılar ( 1 8 1 5 - 1 8 30) : 1 8 1 5 ile 18 22 arasıo­ da B. B. da herkese hakim duygu, korku idi. Fraosaya doğ­ ru dönen bakışlar, orada anaışi ve zulüm görüyordu. Harb, Whig partisinin tesirini yoketmişti ; mevcut olan birkaç radi­ kal filozof işe karışmıyordu. Reaksiy oner Tory'izm, duruma tam minasiyle bilcim olup, şiddet hüküm sürüyordu ; bunun tezahüderinden biri, işsiz veya yetmez ücretli işçilerin mey­ dana setirdiği aşağı halk kümeleri hareketleri idi. Yeni �ehirleşmenio en feci özelliklerinden biri, erkek işçiler ara­ sındaki işsizlik, kadın ve çocukların maden ocaklarında ve fabrikalarda çalıştırılması idi. B. B. nın harb sooran politi­ kası, meşru, yani N •poleoo'dan önceki hükümetieric dostluk ve liberal hareketlerio ıızilmesi için bu hükümetlere yardım­ dan ibarettir. Fakat bu politi ka yeni bir harbin patlaması korkusundan doğan geçici bir davranıştan başka birşey değil­ di. 1 8 2 ı de ingiltermin harb sonrası dış politikasının öncü­ sü Castlereagh intihar etti. 1 8 2 2 de George Canning, Wil­ liam Huskisıon ve Robert Pc el, B. B, nın dış ve iç iktisadi politikasına hakim olmağa başladılar. Tory'i:ım sola doğru kaydı. 1 8 2 2 ile 1 8 2 5 arasıoda bazı gümrük tariEeleri indiril­ di, buğday hakkındaki kanunlar daha yumuşak bir şek le sokuldu. Gemicilik kanunları tekrar gi5zdeo geçirilerek, gemiciliğe konulan tahdirierin mütekabileo kaldırılmasına daha müsait bir şekil bulundu. Trade Union ( sendikalar) kanuoen tanındı, fakat di�er taraftan da bunlara verilen salahiyer derhal tahdidedildi. Yine 1820 ile 1830 yılları arasında immeye ait tarla ve otlakların etrafı çevrilmesi için iokişaf eden hareket, köyle­ rio nüfusunun �ehirlere doğru kaymasını hızlandırdı. Gittik� e artan işsiz kalmı, köylülerin bir kısmı artık denizaşırı memleketlere yerleşiyordu. Hicret hem bir hal çaresi, hem de bir problem teşkil etmeğe başladı. 1 8 2 8 de XVII. yüzyıl­ dan kalmış olup, ooncooformist ( resmi kiliseye mensup olmıyan ) !erin memur olmalarına mini olmak için hazırlan­ mış olan Test and Corporatioos Acts ( deneme ve loncalar kanunları) lağvolun du. 1830 da Amerika Birleşik Devletle­ riae, mukabil şart koıulmaksızın, İngilterenin Anti! adalan ticaretine i�tirak . etmesine müsaade edildi. 1829 da kabul

Damı samanla, duvaıı sarmaşı.kla örtülü J.öy

c:vi

olunan CathoEc E mancipation Act ( Katolik lcri serbest bı­ rakma kan unu) bunların memur olma3ını, hatta Pariimento­ ya seçilmesini yasak eden kanunları lağvetti. Fakat Porli­ menıonun kendisi ıslah olunmadı. Başveki l Welliogton'uo böyle bir teklifi reddedeceğini bildirmesi üzerine, 1 8 30 se­ çimlerinde Tory panisi iktidarı kaybetti. Welliogton i stifa etti. !Vhigletin yaptığı ıslahlar ( 18 3 0 - 1 8 5 4 } : 1830 da IV. George'un oldukça sönü k geçen on yıllık idaresi sona erince, ahlaka ondan daha fazla riayet etmekle beraber, he­ men hemen onun kadar söoük zekalı kardc�i gc mici Kıral IV. William tahta çıktı ; aynı yıl ikinci Grey kootu ( Earl ) Charles başvekil oldu. Seçim kamı:anyası esnasında verdiği bir sözü yerine getirmek için, Charles, 1 8 3 1 de .Avam Kamansının ıslahı için bir kanun liyihası hazırlattı. Avam Karnarasında ekalliyette kalınca, tekrar halka müracaat ede­ rek geniş bir çoğunluk tr min etti. Lordlar Karnarasında ekal­ liyette kalınca, Kıraldan , kanunun kabulünü sağlıyacak sayıda yeni Whig lordları tayin edeceğine dair vait aldı. Bu tahdit kafi geldi ve 1 8 3 2 de meşhur Reform Bill (ıslah kanun liyihası ) kanıinlaştı. Yeni kanun derhal seçim hak­ kını hem tevsi ed iyor, hem de seçim dairelerini, daha adili­ ne bir temsi li sağlamak maksadiyle yeniden tesbir ediyordu. Sonradan yapılan ısiahat ile mukayese edilirse, b u ilk teseb­ büs hafif idi. Gerek köyde, gerek şehirdeki işçiler oy hak­ kına sahip buluomuyordu. Birçokları Ona�ağda ihdas olun­ muş «borough» se,im hakları, geniş öl�üde deği�mi�ti. Şimdi yeknesak bir borough seçim hakkı ihdas olundu. 1430 dan beri değişmiyen bir yeknesak konutluk seçi m hak­ kı mevcuttu. Şimdi malıdut ölçüde Liberalleştiıi ldi. •Çürük»

D e " o n

k ö y l e r i n d e n

b i r i

BÜYÜK BRITAN YA tesmiye olunan borough'lar ki, b unların bazı ları hemen he­ men yok olmuştu, genel olarak lağvedildi ; keza, bir tek patronun ha k imiyeti al ı ında bulunacak kadar küçük olan «cep» ka zaları nın birçoğu da yok sayıldı Manchester ve Bir­ roingbam gibi oldukça büyük yeni şehirlerin bir ç oji u artık temsil olunuyordu. Fazlaca nüfuslu konduiraların bazıları da munzam iz alar sajladı. Böylece seçmen i erin sayısı bol bol iki misline çıkmas ı na ra ğ men, bu sayı bir milyonu bile bulmamışıı. Tedbirin başlıca neticesi, ekseriyetin üst sınıftan. yani asilzadeler sınıfından, ona sın ı f adını taşıyan halk gru­ puna, yani Lor-dlar Kamarasından, A v am Kamarasına geç­ mesi oldu. 1 8 3 5 ta rihini taşıyan Mun i cipal Corporations Acı (Belediye loncaları kanunu) Reform Bill"io tabii bir netice· sini teşkil eder. B una göre, çeıitli kaza idareleri yerine, yeknesak kaza idare sistemi geçmiştir. Buna göre kaza mec­ lisleri azaları her yıl, mükellef ler tarafından seçilecekti. Bununla beraber konduklar daha yar ı m yüzyıl boyunca eski sulh h a lci mle rinin idaresi al uoda kaldılar. Whig'ler aynı zamanda bir büyük ı slabatçılık bamlesi tarafından sürükle­ nerek. esirliği bütün B . B. imparatorluğu topraklarıoda yasak etmiş ve 1834 te esk i esir sahiplerine tazminat o larak 20 milyon sterlinlik bir tahsisat ayırmıştır. Esir ticareti evvelce 1807 de yasak edilmişti. 1 8 3 3 te Liberaller, B. B. da eğ itime bir yardım olarak; ilk eğitim ile uğra�ao iki İngil­ tere kilisesi cemiyetine yılda 20 000 sterlinlik bir yardımd a bulund ular. 1833 te bir fabrika kanunu kabul olun d u. B undan evvelki kanunlardan daha ileri giden bu kanun, ihdas o l un a n usul ve kaidelerın tatbik olunup olunmadığı­ nı sağlamak maksad iyle, fabrikaların devlet tarafından teftiş edilip lüzumunda müeyyidelerin tatbik olunacağını bildiri­ yordu. Bununla beraber, bu k anun yalnız bazı fabrikalar& şamil idi. L i beraller, orta sınıf taraftarlariyle birlikte senayii tahakkümleri altına almağı pek is t emi y o ı lar, ancık en göze �arpao suiistimal l erle mücadeleyi hedef t u t uy orla r dı. 1834 te XVIII. yüzyılın sonlarından kalmıt S ;ı e enham Land System ( S. toprak sistemi) in yerini alacak bir fabrika kanunu çıktı. Bu toprak sistemi, iyi niyetiere dayanmasına nğmen, düıük ücretli işçi ve fakirierin durum u nu daha da bozdu. Yeni kanunla birtakım workhouse (i; evleri ) lar kurulm u ş ve dı ş ardan yapılan yardıma son veri lmişt ir. Bu iş evleıin­ deki durumun, dışarda mevcut en dü�ük iş şartlarından daha cazip olmamasına dikkat ediliyordu. Her yerde bir nezaretçiler meclisi kurulur ve bun h r merkezi bir Poor Commission ( Fakirler Komsiyonu ) a k a r ş ı sorumlu olurlar dı. Bu komisyon üç kişiden mürekkep olup bir mürakabe rolü o y nard ı . Yeni sistemin aşikar olarak r skisine göre çok daha iyi olmasına rağmen. iş evleri teokHediliyordu. Bun­ ların, yardım etmek isıedikl�ri k i m selere karşı lüzumundan

İ n i i l t c r e d e

at

y a r ı ş l a rı

67

fazla sert muamele ettiği öne s ü .rü l ü y ordu. 1 8 3 5 e kadar Liberaller i n ulabçı hamleleri son a ermiş g ö rünüyordu. Is­ Iaha çok muhtaç iki önem l i husus var idi, faka t Liberaller bu yolu tutm a ğ a meyletmiyorlardı. Bunların biri sömürge idaresi, diğeri de Corn Laws (zahire fiyatın ı tesbit kanun­ lan ) ve diğer tarife ıahditleri idi. Vicıoria 1 8 3 7 de tahta çıktığı zaman, Liberaller bir tereddüt ve durgunluk d evr e­ sinde b u lunuyordu. Hakikatıe, sağdaki hasımlan Tory'lcrin muhalefetinden daha fazl a , soldaki Radıkal müttefiklerinin yardımından korkma,ğa başlamı�lardı. Politik Radikalizm şimdi Chartism i smini aldı. Cbartism'in 6 maddelik prog­ ramında şunlar bulunuyordu : Umumi seçim hakkı, yılda bir umumi seçim ve gizli oy. C h arti s m'in İngiltercde kuv· vetleomesi, Av rupa kıtasında politik Radik a li z min i n inkiıafı ile paralel gidiyordu. Her iki haıcket 1848 de mağl ubol­ muş t ur. Bununla beraber, s on r adan , p rogramındaki 6 mad­ d enin 5 i de ( y ı llı k seçim hariç ) , kaoun laşmı�tır. Victoria'o•o tahta çıkt ı ğı yıl ( 1 8 37 ) , Y uk a rı ve Aşağı Kanada'da ihtilaller kopmuş i se de, ş iddet kulJanılaralı:, ko­ layca basunlmııur. Fakat bu iht i l a l haıcketlerinin sebeple­ rini tahkik etmek üzere, Grey'in damadı olan Lord Dur­ bam'ı K anadaya gönderm ek lazım g eldiği düş ü nülmü ş t ür. Durham'ın 1 8 39 da yazdığı Report on the Ajjairs of Brit­ islı Norlh Amtfica ( İngiliz Kuzey Am er i ka işleri hakkın­ da rapo r ) başlıklı yazıda. Yukarı ve Aş•ğı K a n ad a nın bir­ leştirilmesi tavsiye edil­ diği gibi, inkişaf etmiş sömü rgelerde de, İngi l­ teredeki hükümet şek­ line benzer, m a h a l l t Parlimentoya karşı so­ rumlu bir kabine siste mi ibdasın ın iyi olaca­ ğı da öne sürülüyordu. İngilteredeki L i b e r a l hükümet, birinci tek lifi kabul ikincisini reddet· miştir. B u n a rağmen 1848 ile 1 8 5 5 y ı l l a r ı a r a s ı n d a İng i ltereni n

bütün Kuzey Amerika, Güney .Asfa ve AvusGal eyaletinde yün eğiıen kadın tralya sömürgelerinde, sorumlu hükümetler kurulmuştur. Dur ham'ın Reporlu haki­ katre bir nevi sömürgeler Magna Charıa . ( b. bk. ) sı haline gelmiştir. 184 1 ile 1 846 yıllan arasında, iktidarda Tory 'ler ( lı:i bu n lara bundan soo ra Conservative {MuhafazaHr] adı veri lir) bulundular. Bunlar 1 820 - 18 · O yılları o da ekono­ mik Liberalizme meyletmişlcr, fak a t bu yoldaki teşebbüsleri biU.hare durııunluk dever s i ne girm işti. Şimdi tekrar bu te­ şebbüslere girişerck, evvell buğday ve diğer önemli bazı emtia hakkındak i gümrük resimlerini indirdiler, fakat sö­ mürg elerle ticareti, dış ticarete t c rcih t e devam e tt i ler. Son­ radan, 1846 da Ba ş v ekil Sir Robert Peel, buğday hakkın da­ ki kanunla nn , endüminin inki şafına engel old uğunu ilin ederek, zirai müUhaıalarla hareket eden birçok desıekleyi­ cilerin şiddetli muh alefetine rağmen, bu kanunları lağvet· tirmeğe muvaffak oldu. Fakat bun u y a p a ı k en , birçok arka­ daslannın müzahcretini ka y b e derek , BaşHkillikten d ü ştü. Yerine geçen Libera lle r, serbest ticarete d oğru kaymağa denm ettiler. Neticede 1 8 5 0 de İ ngilterenin eski himay e

68

BUY ü K

BRiTANYA

sistemi terk edildi. Hi­ mayeci gümrük tarife­ leriyle birlikte, g e m i seferlerini tahdir eden k a n u n l a r da 1 849 da Jiğvolundu. İ n g i l t e r e artık serbest ticareti ka­ bul etmi�ti. Fakat u:zun zamandan beri , ana l'a­ tanın sömürgeler üze­ rindeki otoritesinin mu­ hafazasındaki b a � l ı c a makıat, bunlara e s k i s ö m ü c g e sisteminin ekonomik olduğun u ka­ bul ettirmekti. Bu mak­ s a t t a n v a z g e ç tikten sonra, b a h i s mevzuu İrlandalı yün eğircn kadın d u r u m u n muhafaza­ sında mina kalmıyord u. Bu suretle, sömürgelerde ser­ best idarelerin kurulması, serbest imparatorluk ticareti­ nin tabii bir neticesi olarak gör üldü. Buna iliveun, 18 401 8 5 0 yıllarında Li beraller, sömürgeleıin kendi kendilerini idare etmekteki serbestliğine, sömürgeciliğin tabii bir neti­ cesi gözü ile bakıyorlardı. Birçoğu bu yolun neticesi olarak, İmparatorluğun parçalanmasındın korkuyorlar, bazıları da buna açıkça seviniyorlardı. Muhafaza k irlar da, umumiyerle bu duyguları hissediyorlardı. Fakat sayıca nispetler biraz farklı idi. Bu devirde başgöstertn Yunan isyanı İn.cilterenin Türkiye ile olan münasebetlerini yeniden sar!mış ve onu o,manlı İmparaıorluğuna karşı cephe almağa sürüklemi�ıir. İsyanın başlangıcında, Osmanlı İmparatorluğunun toprak bütünlüğü prensipine bağlı kalan İngiltere, eski Yunan kültürüne sempati duyan halk efkannın da tesiriyle, bir müddet sonra Yunanistanda kurulan geçici hükümeti res­ men tanımış, Rusya ve Fransa ile de anla�arak bağımsız bir Yunan devletinin kurulması için çalışmağa başlamıştır. Hatta, işe doğrudan doğruya müdahale ederek, müttefikle­ riyle birlikte Navarin'de Osman l ı - .Mısır gemilerini batır­ maktan çekinmemiştir ( 2 0 Ekim 1 8 27 ) . Osmanlı hüküme­ ti, bu hareketi protesto ederek tazmiaat isteğinde bulunun­ ca da İstanbuldaki İngiliz elçisi bir ara şehri terketmiş fa­ kat çok geçmedea geriye dönmüştür. Bununla beraber İn­ giltere bağımsız bir Yunan devletinin kurulması için çalış­ maktan geri kalmamış ve 182 9 Edirne ve onu takip eden 3 Şubat 1 8 3 0 Londra anlaşmaları ile bu emeline ulaşmıştır. Böylece, Osmanlı toprakları üzerinde ilk Hıristiyan devletin kurulmasında önayalı: olan İngiltereyi, bir müddet sonra başgösteren Mehmet Ali Paşa isyanında Osmanlı devletinin yanıbaşında görmekteyiz. Çünkü İngiltere, Mısı­ ra ve Doğu Akdenize hakim kuvvetli yeni bir devletin te­ şekkülünün, kendisinin buralardaki ticari menfaatlerine ağır bir darbe indireceğini anlamış ve aynı zamanda Hün­ ktr iskelesi anlaşması ( 1 8 3 3 ) ile Ru syanın Aledenize çık­ ma imHnını elde etmiş olmasından iyice kuşkulanmıştır. İıte bu yüzden İngiltere, bir taraftan Mehmet Ali, diğer taraftan Rus tehlikesini ortadan kaldırmak için büyük bir gayret sarfetmiş ve 1 8 4 0, 1 8 4 1 de Londra Konferansları ile buna muvaffak olmuştur. Bu suretle Mehmet Alı'nin hakimiyeti Mısıra inhisar ettirildiği gibi, Hünkir iskelesi anlaşmasının Akdeni:ıde Rusyaya temin ettiği üstünlük de orradan lı:aldınlmış oluyordu.

Kiiçiik İngilrereciler ( 1 8 � 4 - 1874) : Bu serlıest bırak­ ma hAdisesini takibeden yirmi yıl i�inde, serbest bırakılan sömürgelerin hi�biri İmparatorlukun ayrıl m ak için teşeb­ büse geçmemelde beraber, İmparaıorluk fikri heyecan verici hassasının büyük bir kısmını kaybetmişti. Hakikatte İngil­ terenin dikkati, sömürge problcmlerinden, dış siyaset prob­ lemlerine, içerde de demiryolu ve buharlı ıemi nakliyau­ mn, maden ocakları ve endüstrinin hayret uyandırıcı inki­ şafına çekiliyordu. Kırım Harbi ( 1 8 5 3 - 1 8 5 6 ) , İngiltere ve Fransa tarafından, Rusyanın .Ak dcnize saıkmasına mani olmak için yapılan bir teşebbüsten başka bir şey değildi ; fakat iki müttefik arasındaki münasebetlerin gergin le:me­ siyle nerieelendi ve bu gerginlik, barbin nibayetlenmesin­ den sonra dıha da arttı. Fakat diğer taraftan Kınm Harbi, Rusyaya kar�ı İngiltere - Türkiye işbirliğinin en g üzel ör­ neği olmuştu. Mısır meselesinin kapanmasından sonra, İn­ giltere elçisinin i steği üzerine, Osmanlı hükümeti, ilk de­ fa olarak Kudüste bir Protestan kilisesinin açılmasına mü­ saade etmişti ( 1 84 5 ) . Ku tsal Makamlar (Makama ı - ı Mü­ bareke) meselesinde başgösteren anlaşmazlık, Türkiy e ile Rusya ara sında yeni bir baıbe sebep olduğu zaman İngil­ tere ve Fransa Osmanlılarla bir ittifak yaparak ( 12 Man 1 8 5 4 İstanbul .Antlaşması ) Kırımda beraberce harb etmişlerdi. Harbden sonra imzalanan Paris Antiaşması ( 18 5 6 ) ile de İngiltere, Rusyanı n Karadenizdeki filosunu ve tersanelerini y ok ermek suretiyle iktisadi gayelerini gerçekleştirmişti. Çok geçmeden de 1 8 6 1 de Türkiye ile yeni bir ticare t ant­ la�ması imzalamağa munffalı: olmuş, Sultan Abdülaziz de Avrupa seyahati sırasında, 1 867 de Kıraliçe Victoria'yı zi­ yaret etmişti. 1 8 57 de kopan Hindistan isyanı, bir yüzyıl boyunca, Hindistanı, muhtelit bir hükümet ve şiıkct vasıtasiyle idare etmek i�in yapılan tcşebbüsten doğdu. Neticede East India Company (Doğu Hindistan Şirketi ) 1858 de imtiyazını kaybetti ve İngiltere Hükümeti, nüfusu bir­ kaç yüz milyonu bulan bu kıta bölümünün idaresi için tek olarak sorumluluğu üzerine aldı. 18 5 8 ile 1860 yıllan ara sında Çin Haıbi cereyan etti, fakat İngiltere halkını pek fazla ilgilenairmedi. Bu haıbin nihayetlenmesinden hemen sonra, 1861 de .Amerika .Ayrılış Harbi patladı. Bu harb İngilıeıeye doğrudan doğruya tesir etmemiş ise de, bilvasıta �ok büyük önem kazanmıştır. Birleşik .Amerika ile İngiltere arasında bir harb tehlikesi başgösterdi ve Trent badisesi ( 1 86 1 ) esnasında bu tehlike çok yakın gö­ ründü. İktisadi sahada bu harb, .A merikada Kuzey devlet­ lerinin inkişafını kamçıladı ; aynı zamanda da, Kuzey İn­ giltere endüstrisini sekıeye uğrattı ; çünkü ham pamuk yokluğu yüzünden fabrik alar kapatıldı ve binlerce işçi, iş­ siz kaldı. Ancak Washington muahedesi imzalanınca iki memleket arasındaki gerginlik azaldı . .Az sonra da pathyan Fıansa - Prusya Harbi İngilterenin dikkatini Avrupa kıta� sına çekti. İmparatorlulı , İngiltere halkı gözünde önemini kaybetmiş görünüyoıdu .Amerika Ayrılış Haı bi esnasında birçok İngi lizler, Kanadanın imparatorluktan ayrılmasını açıkça istiyorlardı ; çünkü diyorlardı,. Kanada bize bağlı olduğu müddetçe, Kanada - Birleşik Devletler sınır hadise­ leri, Birleşik Devletlerle olan münasebetlerimizi bozabilir. MuhafazaUrlar, ticaret ve müdafaa üslerinin her ne pahıı­ sına olursa olsun, elde turulmasını istiyorlardı ; fakat hem Muhafazakarlar, hem de Liberaller denizaşırı müdafaa mas­ raflarının mümkün mertche kısılmasına ıaraftardılar. Küçük İngilterecilcr, sömürgeler vekiletine bile nüfuz ettiler. •

BüYüK BRITANYA B. B. nın içinde ise, bu yirmi yıl ( 1 854 1 8 7 4 ) da ikinci bir ısiahat kanunu kabul edildi ( 1 867 ) . Bu kanun, seçim dairelerinin daha da e�itle�mesine doğru bir adım teşkil ediyordu. Aynı :zamanda seçim hakkı şehir i�çilerinin çoğuna da teşmil olunuyordu. İrlanda Kilisesi (Episcopal) 1 869 da imtiyazını kaybetti. 1870 te kabul olu nan şümullü bir eğitim kanunu, devlet okullarının kurulmasına ve mec· bu ri eği time götürdü. 187 L de seçim gizliliğini sağlıyan bir kanun çıktı. 1873 te İngiltere ve Gal memleketinin kazai sistemi tam olarak ıslah olundu. Neticede muhakeme usul­ lerinde daha bür ük kolaylık elde edildi, diğer tarafıan da bilhassa yanlış mahkemelere müracaat edilmesinden doğa­ cak sıkıntı ve gecikmelerin ön üne geçilııı i ş oldu. Mcrke1i mahkemeler bi rleştirilerek bir Supreme Court ( e n y üksek mahkeme) te�kil olundu. Bu mahkeme de bir High Couıt ( yüksek mahkeme) ile bir Court of .Appeal (temyiz mah· kemesi ) e bölünüyord u. Ayrı ayrı mahkeme olan King's Bench, Chancery, Common Pleas, Exchcquer ve Admiralty adlı mahkemeler kaldırıldı. imparatorluk kurulması ( 1 874 - 1905 ) : Ben i amin Disraeli (sonradan Lord Beaconsfield olmuştur) 1874 te başvekil oldu. Gençliğinde hararetli bir imparatorluk düş­ manı idi. Sonra aynı heye canla denizaşırı yayılmayı müda· faaya başladı. Bu uğurda Liberal hasmı W. E. Gladstone ile mücadelesi, İngiliz Sömürge İ mparatorluğu hakkındaki bölümde yazılıdır. Gladstone'ın, İmparatorluğun alabildiği­ ne genişlemesine mini olmak için yapılan mücadelede mu­ vaffakiyetsizliği, politikacıların kudretlerini aşan kuvvetle­ rin mevcudi yetine bir delildir. imparatorluk kurulmasını sağlıyan çeşitli kuvvetler şunlardr : İngiliz tüccaılaıı, işlen­ miş emtiaları için piyasalar ve aynı zamanda ham madde kaynaklan temin etmek istiyorlardı ; Afrik a ve Pasifıkte rakip imparatorluklar tür üyor, bunlar süratle büyüyor, İngiliz malları ise bunların piyasalarıD a giremiyordu ; Mis­ yonerierin faaliyeti arttıkça artıyor ve bunlar Hıristiyan laş­ trrdrkları halk kitlelerini, düşmaniara karşı müdafaa için İngiltere Hükümetine müracaat ediyorlardı. Bu düşmanlar, gerek Pasifikte, gerek Afrikada :zarar verici bir ticari faali­ yette bulunan ve hiçbir kontrol kabul etmiyen şüpheli bir tüccar :zümresi , Afrikada da Arap esircileri idi. Bunlar, Afrikanın doğu kıyısı boyunca, kesif bir kütle halinde ça­ lışıyor ve hatta Batı Afrikaya da nüfuz ediyorlardı. Diğer taraftan İngiltere, bu arada Osmanlı İmpara· torluğunun içinde bulunduğu müşkül durumdan faydalana­ rak Kıbrıs ve Mısın ele geçirmeğe muvaffak oldu. Sırbis· tan ve Karadağ'da başgösteren olaylar genişlerneğe başla­ yınca başlıca Avrupa devletleri ve bu arada İngiltere işe müdahale etmi�lerdi. Fakat İstanbulda toplanan konferansta ileri aürülen program Osmanlı hükümeti tarafından redde­ dilmiş ve neticede Rusya Türkiye ile yeni bir harbe giriş­ mişti. Osmanlı devleti bu harbde yenilmiş ve Rusya ile Ayastefanos ( Yeşilköy) Antlaşmasını imZilamağa mecbur kalmıştı. Bu antlaşma ile Rusya , Anadoluda bazı 01manlı vilAyetlerini aldığı gibi, kendi himayesinde olarak Tu na'. dan Ege denizine kadar uzanan büyük bir Bulgaristan Emi­ reti'nin kurulmasını da elde etmiş oluyordu. Bu suretle Rusların Akdeaize çıkmaları, burada menfaatleri olan ve Os­ manlı İmparatorluğunun parçalanmasından kendi lehlerine de istifade etmek i sıiyen Avrupa devletlerinin ve bilhassa İngilterenin hiç de iJierine gelmemişti. Nitekim Ayastcfa­ nos Antlaşmasına ilk itiraz eden devlet de İngiltere olmuş­ tu. Neticede diğer devletlerin de kanimasiyle Beriinde bir konferans toplanmasına karar veri lmişti. Ancak, bu konfe-

69

rans toplanıncaya kadar Rusyanın Osmanlı ülkelerine yen iden taarruza geçmesi ihtimaline karşı da İngiltere, Osmanlı hükümetine yardıma hazır olduğunu bildirmişti. hte Osmanlı devleti, bir taraftan Ayastefanos Antlaşması­ nın deği�tirilmesini t,emin, diğer taraftan da muhtemel bir Rus saldırı�ına kar� ı koyabilme k için İngi ltereni n bu tekli­ fini kabul etmi� ve 4 Haziran 1 878 de İstanbulda iki dev­ let arasında tedafüi bir ittifak antiaşması imzalanmışu. 2 maddeden ibaret olan bu antlaşmaya göre Rusya, kati ba­ rış antiaşması ile tayin olunan Asya memleketlerinden bir kısmını daha zaptetmeğe teşebbüs edecek olursa, İngiltere, buna si!Ahla karşı koymağı taahhüt ediyord u. Buna karşı­ lık Os manlı devleti de kendi Hıristiyan tebaasının himiye ve iyi bir ş ekilde idareleri için kararla�tırılacak olan ısla­ hatı tatbik edecekti. Ancak İngiltereo in, «taahhüdat - ı va­ kıasının {yani icabında Osmanlı ü lkelerinin Ruslara karşı müdafaası ) icrasına lizım gelen ves.iiti temin edebilecek bir hale koymak için kendisine Kıbrıs adasının tahsis ve asker ikamesiyle adayı idare etmesine muvafakaı» ediliyor­ du. Antlaşmanın metninden de anlaşıldığı gibi Kıbrıs, Rus· !ara karşı girişilccek bir harbde üs olarak kullanılmak ve İngiliz kuvvetlerinin burad a toplanarak � erektiğinde deıhal Osmanlıların yardımına koşmak gayesiy le muvakkaten İn­ giliz idaresine devrediliyordu. Nitekim bu antla�madan çok kısa bir zaman sonra 1 Temmuzda imzalanan bir Protokol'a göre, adadaki şer'i mahkemelerin ve evkaf idaresinin de­ vam edeceği, İngilterenin, iıgal masraflan çıktıktan sonra adanın yıllık gelirinden arta kalan parayı Osmanlı hazine­ sine ödiyeceği ve Rusya, bu harbde işgal ettiği Anadoluda­ ki O smanlı vilayetlerini iade ettiği :ıaman adanın geri ve­ rileceği ve 4 Haziran a ntlaşmasının yürürlükten kalkacağı kararlaşıırılmıştı. Ayastefanos Antiaşması Berlin Kongresiy· le değiştirilmi ş fakat Kars, Batum ve Ardahan gibi Os­ manlı vilayetleri Rusların elinde kalmıştı. Yen i bir Rus saldırışı da artık bahis konusu değildi. Böyle old uğu hal­ de İngiltere Kıbrıs'ı Türkireye iade etmemiş ve geçici ol­ ması gereken işgal devam edip gitmiştir. Diğer taraftan İngiltere, Mısırda başgösteren olaylar ile yakından ilgilendi ve en sonunda ta Napoleon'un Mı­ su seferinden beri göz koyduğu bu ülkede yerle�meğe mu­ vaffak oldu. Mısırdan alacaklı olan İngiltere, önce bu borç­ larını tahsil etmek için Fransa ile birlikte Mısır maliyesini kontrol altına almıştı. Yabancı devletlerin bu müdahalesi Mısırda Arabi Paşanın önayak olduğu milli bir i syana se­ bep olunca da bunu basmmak bahanesiyle İskenderiye'ye saldırdı ve Osmanlı devletinin Mısır Qstündeki bütün hak­ larını tanımak ve bunlara hale! gelmernek ş artiyle, sırf asayişi temin etmek için Mısın askeıi işgal altına aldığını ilan etti ( 1 88 2 ) . Çok güç bir durumda bulunan Osmanlı devleti de 2 2 Mayıs 1 8 8 7 İstanbul mukavelenamesi ile bu işgali tanımak zorunda kaldı. Süveyş kanalının serbestisine ait de 29 Ekim 1 888 de Osmanlı İmparatorluğu ile İngil­ tere, Fransa, Almanya, Avusturya - Macaristan, Rusya, Ho­ linda, İ talya ve İspanya arasında İ stanbulda bir antlaşma imzalandı. Başlangıçta, İn,ıı i ltereoin başlıca imparatorluk rakibi, Fransa ııöıünüyordu. 1898 de Sudan'da cereyan eden Faslıoda hadisesi, iki memleket arasında a:z daha harbin patla ma nna sebebolacaktı. Bu tehlike ancak 1 904 ıe, Entente Cordiale (Dostluk anlaşması) in kurulmasİyle benaraf edildi. Bu muahede ile İngiltere, Fransanın Fasteki hususi durumunu, Fransa da İngilterenin Mı sırdaki rolünü tanıdı. Fakat bu

BOYOK BRITANYA

70

hldiselerdea lince, birçok k imseler Almaoyanın yayılma emellerini, tehlikelerin eo büyüğü olarak vasıflaodırmağa ba�lamı�lardı . .Almanya. Güneybatı Afrikasını işgal edince ve doğuya d oğ ru yayılmak k ararını açıklayınca Güney Af­ rikadaki İngilizler kuşkulandı ve neticede Boer Harbi pat­ ladı ( 1 899 - 1 902 ) . Bizzat İogilterede, bu harbe kar�ı beli­ ren kuvvetli muhalder. İmparatorluğun genişlemesi fikrine karşı bir nevi infial uyandırdı ve 1 905 te Muhafazakar hü­ kümetin devrilmesinin sebeplerioden biri, bu muhalefettir. 1 906 da Li b eral ler seçimleri kazandı. Bu hidiseler, VII. Edward'ın hükümdarlığı sıra s ında ( 1 901 - 1 9 1 1 ) cereyan etti. Bu yayılma devresine muvazi olarak, içerde birtakım ısiahat da yapılmıştır. 1884 ve 1 8 8 5 t e seçim hakkı yine genelleşririleı ek hemen hemen bütün reşit erkeklere te�mil olunmuştur. Aynı zamanda seçim dairelerinin yüzölçümü bakımından eşitliğine doğru, daha da i lerlemeler kaydo­ l unmuşrur. 1 8 8 8 de çıkan bir County Council .Acı ( kontluk mec lisleri kanunu) ilt-, ilk defa olarak, o zamana kadar tayin ed i legelen bir otoritenin idare ettiği kootluk i�leri, seçil­ miş bir otoritenin eline verildi. Bu kanun , eneli, ancak İngiltere Ye Gal memleketine şamildi ; fakat çok geçme­ den bu sistem, B. B. nın başka kı sımların a da teşmil edil­ miştir. İrlanda'da dahi toprak reformu tatbik olunmu�tu. Diğer taraftan, Glad stone'uo g a y r etleri n e rağmen, İrlanda­ ya home rule (muhrariyer ) verilmem i şti . Almanya i/, İngiltere ( 1 905 - 1 9 1 9 ) : 1905 yılı ile Birinci Dünya Harbioin ba�laması ( 19 1 4 ) arasında geçen devrio ba�lıca hidisesi. bir taraftan Alma o ya İmparatorlu­ ğunun devamlı bir surette aıran ekonomik potan siyeli, as­ keri kuv veti ve dooanması, diğer taraftan da bu gelişme· nin İngilterenin refah ve emniye tine yönel ttiği tehdit ol­ mu�tur. İngiltere hükümnini 1 904 te ananevi kuvvetler muvazenesi poli t . kasından kati sure tte vazgeçrneğe sevk eden imi] bu t ehd i t t i r. 1 9 • · 7 ye kadar Fransa, Japonya, Rusya ve İngiltere, ittifak adını ta ş ımama k la beraber, ha­ kikatte bir ittifak mahiyetinde olan bailarla birbirine bağ­ h bulunuyorlardı. Ancak korkunç ve mü�terek tehdit, böyle bir grupun teşekkülüne sebebolabilirdi. Dış poli tikada ger­ ginlikleri ve çatış m ala r ı azaltmak maksadiyle, ekseriya bü­ yük güçlük leıle dolu. fakat umumiyede muvaffakiyHie ne­ celenen gayretler sarf edilmi� tir. Theodore Roosevelt bile «big stick» ( büyük sopa) politika sınd a n feragat eımeğe ikna olunabi lmi � tir. 1 906 ve 1 907 de, Transvaal ile Orange serbest devletine, nispeten pek kısa zaman önce İngilcereye karşı harb yapm ı ş olmalarına rağmen, mahalli: ve sorumlu hükümet kurma hakkı verilmi � ı ir. 1 9 1 0 da kendi kendile­ rini idare eden dört Güney Afrika sömürgeleri birleştirile­ rek kendilerine Kanada ve Av u sıral y aya 1 erilmiş olan ben­ zer idare şekilleri tanınmıştır. Kanada (Dominion of Cana­ da) adı alt ı nda 1867 de, .ATusıralya ise 1901 de Common­ wealth of Ausıralia adı altıoda fiilen birer müstakil dev­ let haline getirilmi�ti. Asquiıh'in Liberal Hükümeti ( 1 908 1 9 1 6 ) , iriandaya da, home rule (muhtariyet, kendi kendini idare) verrneğe meylediyordu, fakat Lordlar Kamarasının muhalefeti bunu geriye bıraktırmı�ıır. B. B. da yapılan içtimai ı slahatın müstac eliyetinde de kısmen Alman teh­ didinin bir . tesiri olmu�tur. İngiltere hükümeti, ada hal­ kını tesirli bir şekilde çalışurabilmek ve refah içinde ya· şatmak mecburiyerinde idi. 1 908 ile 1 9 1 1 yılları arasında, sonradan welfare state ( refah devleri ) adı verilen müesse­ senin kurulmasına doğru ilk adımlar atılmıştır. Bu başlan­ gıçlar bunlara girişenierin bizzat itiraf etti k leri gibi, kifa,

,

yersiz me�galeler olup çok masrafı istilzam ediyor ve bu masraflar silihianma masrafiariyle birlikte vergileri önemli ölçüde artırıyordu. Asquiıh'in maliye nazırı olan Lloyd George, vergi l erin başlıca yükünü büyük toprak sahipleri­ nin om u zlarına yüklemek istiyordu. Fakat Lordlar buna da muvafakat etmediler. Neticede, 1 8 32 de olduğu gibi hükü· met, Kıraldan (yani 1 9 1 0 da VII. Edward'ın ölümündea sonra tahta çıkan V. George) , bu ulahat için vait aldı. Bunun üzerine, yine 1932 de olduğu gibi. Lordlar, bu ısla­ hatın önüne geçemediklerini kabul etmek zoruoda kaldılar. Bu suretle 1 9 1 1 de Parliament Act liyihası kanunla�tı. Bu kanuna glire, celse sonundan bir ay önce Lordlar Karna­ rasına verilen herhangi bir pıra kanunu Jiyihası, Lordların ıuvibine hacet kalmadan, Kıralın imzasına arz olunabili­ yordu. Keza, paraya ait olmıyan herhangi bir kanun layi­ hası birbirini takibeden iki celsede .Avam Kamarasınca ka­ bul olunduktan sonra . üçüncü bir celsede de kabul edildiği takdirde doğrudan doğruya Kırala arz olunabiliyordu. Şu şartla ki, birinci ve üçüncü kabul tar i hl e ri arasında iki yıllık bir müdderin geçmemi� olması gerekli idi. Lloyd George un büıcesi 1 9 1 1 de bu suretle kanunlaştı. 1914 te iriandaya muhıariye t b a lı şeden bir kanun ile, İ n giltere Ki­ lisesinin Gal memlekHindeki resmi va z i y etin e son veren kanun kabul olundu. Fakat aynı yıl pa tlak veren Birinci Dünya Harbinin sonundan önce infaz olunmadı. Birinci Dünya Harbi ( 19 1 4 - 1 9 1 8 ) : İngiltere için fev­ k alide masraflı oldu. Mi lll borç, 1 9 14 - 1 9 1 5 te 6 5 1 000 0 00 sterlio iken. 1 9 1 9 - 1 9 : 0 de 7 829 O JO 0 00 sterline yükseldi Fakat harbin masraflan bundan ibaret değildi. Borç faizleri ile, maaşlar ezici bir yük teşkil ediyordu. Ölen veya kay­ bolan ask e rlerin sayısı 680 000, seferber olanların sayısı da 5 704 000 idi. Birinci D ünya Harbi bütün dünyaya şa­ mil bir mücadele halini almıştı : Karada, denizde ve hatta havada çarpışılıyordu. İngiltere için en büyük tehdit, .Al­ manyanın denizaltı ablukasından geliyordu. Bu yüzden İn­ gilterenio ticaret donaarnası 7 638 000 ton kaybe t ti. Serbest ticaret ve bunun sağladığı gıda ithaliuna olan ihtiyaç. İn­ giltere halkı için bu ıehlıkeyi daha da büyütüyordu. 1 9 1 6 da dinamik Lloyd George, b i r milll koalisyon kabinesinde yumuşak .A!quith' ı n yerine geçti, aynı yıl içinde mecburi askerli k ihdas eden kanun kabul olundu. 1 9 1 6 da iriandada çıkan Faster Rebellion ( Paskalya isyanı ) İngiltereyi arka­ dan vurdu. Harbin eo karanlık günleri. 1917 ba�larında belirdi. Rusya harbten çekildi, Almanya ise denizalu mü­ cadelesini hızl a ndı ı dı. Mezopoıamyadaki İngiliz ordusu hezimete uğ radı. Birleşik Amerika barbe girdikten sonra bile, askerlerinin vaktinde sefeıber edilip Avrupaya gönde­ rilip gönderilemiyeccği bir problem halinde idi. 1 9 1 7 de Lloyd George bir Imperi al War Cabinet ( imparatorluk harb kabiaesi ) nin kurul m asını sağladı. Bunu, domioyonla­ rın Ba�vekilleri ile, Hi n distanın bir mümessili teşkil edi­ yordu. Almanyanın 1 9 1 8 de Manşı geçmek için yaptıjı ümitsiz bir te�ebbüse rağmen, durum İngi ltere için daha az tehlikeli bir hale gelmi�ti. B. B. , 1918 de önemli ve harb ile hiçbir ilgisi olmıyan iki kanun kabul etmiştir. Bunların biri şümullü bir öğretim kanunu, d i ğeri de otuz yaşını geçen kadınlara, 21 yaşını geçen erkeklerin faydalan· dıkları seçim hakkının aynını balışeden kanun idi. Harb patladığı zaman, B. B. nın, dominyon ve sömürgeleri n yar­ dımından ne dereceye kadar htifade edebileceği biliomi­ yordu. Fakat n eticede, imparatorluk içinden harbe k ar�ı mukavemet ancak İrlandanın güneyinde ve Güney Afrika,

,

'

.

,

BüYüK BRiTANYA da belirdi (Güney Afrikada bir küçük grup da, G üneybatı Afrikada çarpışan Alman kuvvetleriyle birleşrnek için teşeb­ büse girişti) genel olarak B B. , denizaşırı hareket Ü ve arzularına tercüman oldu. Bu suretle, 4 Eylülde açılan

BüYüK MILLET MECLISi

84

«Sivas Kongresi» kararı ile son İstanbul «Meclisi Mebu­ duğu razyikten kurtulduğu zaman. Meclisin tanzim edeceli sanı• nın 28 Ocak 1920 tarihindeki «Misak- ı Milli» si de, kanuni esaslar dairesinde vaziyecini alır. doğmu� olan bu kanaate, bir kat daha kuv v et ve metanet Bu suretle Meclis, bünyesi içerisinde, kendisinin ve­ verdi. İşte, bu tarihi kongre k ararlan n e.ti cesinde, Türk kili vasfında olmak n Meclis reisi ile hükümet reisi bir Devlet ini n ve Teşkilatı Esasiyesinin en derin ve sarsılmaz arada bulunmak sure ti yle, nev'i şahsına münhasır hususi bir temeli atılmış ; böy ! ece, mill i iradeye m üstenit hükümet sistem dahilinde, Birinci B. M. M. nin sinesinde hükümet fikri doğmuş ; yüz yı l laı ca süren eski saltanat ananesi kırıl­ teşkil edilmesi pren si p itibariyle kabul edildi kten soo n , mış oluyordu, b. Filhakika, milli irade ve milli hükümet fikri, bu kongrelerde alına n kararlarla, milletçe benimsenmiş Meclis tara f ından 2 Mayıs 1920 tarihinde kabul edilen « İ cra Vekilieri Kanunu» ile, hükümetin §ekli ve fonksiyon ve milli bir gurur ve haysiyet halin de tebellür etmi� olmaküniteleri, aeçim tarzı ve salihiyederi ve hususi mahiyeti la beraber, henüz bir fikre vücut verecek mü�ahhas ve milhaiz hükümet s i steminin vazifelerine vuzuh verildi. . . · " organ (M ec 1 ıs ı etın ıtıma . ) mevcut d eğı"Id"ı. · d ını h aız bır Bu kanunun birinci ma d de sine göre : On bir kişilik bir . . . .. Bu organ, Medısı Mebusan olamazdı. Zıra, bu Meclıs guçc ı· cra V e k ı" ll erı H eyeu » teş k ı" l o 1 un d u. B u ve k ı' l l ı ki er şun 1 aı d ır : lük içinde anca k « Misak-ı Milli» yi yayabilmi� ve sonra 1 6 . · ı . Ş er ıye ye E r k a f , 2 . S ı hh'ıye ve M uavenetı. İ çtımaıye, 3. 0 z· s Martta İngiliz tehdidi altın da fiilen dağılmıştı. Bu sebeple, Tıcare ' · ' 1e bır ' !'k t ve anayı, 4 ıraat, ıman ve Maad ın ı te zaten işgal altındaki bir yerde Meclisin uğrıyacağı böyle bir 1- ktı· s at, ..J• M aarı' f, 6 Ad. !'ıye ve M eza h'ıp, 7 M a ı ıye · ve akıbeti önceden sezip hisseden Atatürk, memleketin ııı a d d i Rüsumat ve Defreri Hak an i, 8. E mniyeti Umumiye Posta ve manevi kuvvetlerinin merkezini Anadoluda tesis etmeyi ve Telgraf'la birlikte Dahiliye, 9. Müdafaayı Milliye, ıo. ve, bilhassa, bunıı. en müsait bir şehir olarak Ankarayı seç- Hariciye, ı ı . E rkanı Harbiyei Umumiye. meyi uygun bulmuş, burada fevkali de salihiyeti haiz Y.anunun ikinci maddesiyle bu vekillerin, ne suretle bir « Mill i Meclis» kurmağa, milletin iradesini bu Mec­ seçilecekleri tayin edilmiştir. Filhakika, Meclis, icraya sali­ liste tecelli ettirmeğe karar vermiş bulunuyordu. Bu karar, h iyet verdiii vekilierini ken di içinden ve mutlak ekseriyetle memlekete 19 Mart 1 920 tarihinde duyuruldu ve verilen serbestçe s eçecekti ; veki ller, Mecliste, mensup olduklan entalimat dairesinde millet vekilieri seçildi ; bunun neticesi cümen lerle istişare edebilecekler ve fakat bu n ları n reyi ile olarak, 23 Nisan 1 92 0 de Tü r kiyenin ilk • B üyük Mi llet mukayyet olmtyacaklardı. Bu kanunun dörd ünc ü maddesi, Meclisi• Ankarada açıldı ve böylece, milli iradenin organı icra salahi y etinin de münhasıran Meclise ait bulunduğunu fii l e n tesis e d ilmi� oldu. Meclisin ilk y a p t ığı iı, İst anbul ve İcra V ekiileri arasında cık abilecek ihtilifla n n halli mer­ hükümeti karşısı n da meıruiyetin i ve hakiki surette Türk ciinin Meclis oldukunu tey id etmek te d ir Meclisin, serbestçe kendi içerisin den seçecrği İ cra Milletinin iradesine tercüman olduğunu tanıtmak oldu Bu Vekilier i Heyeti, fikir ye k an aa t te mütecanis bir heyet ol«Hıyaneti tasarrufla bir teşrii yaptığı olarak ilk maksatla Vataniye Kanunu» nu (bk. Kavani n Mecmuası, 1. s. ) kabul mıyabilirdi ; bu sebrple, tecan ü s ü temin için 4 Kası m 1 920 etti ve meriyete koydu. Bu kan unun birinci ma ddesi Mec­ de mezkur kanunun ikinci maddesi tadil edildi ; muaddel lis varlığına ve «meşruiyetine isyanı mutazammın kavlen şekli ile bu maddeye göre, Mecli sin mutlak ekseriyetle se­ veya fi i len veya tahriren muhalefec veya ifadatta bulunan» çeceği İcra Vekillerinin, Meclis reisi tarafından bir liste halinde gösterilecek namzetlerden olması esası kabul edi l­ ları vatan haini ilan etti. nefsinde tecelli ettiren Birinci Milli iradeyi B. M. mek suretiyle, fikir ve kanaatte birlik ve tecanüs sağlan­ ve mış oldu. tmek e tanzim kudretini hakimiyet milli taşıdığı M. , Birinci B. M. M. ni n mümeyyiz vasıflarını �u nokta­ bunun sureti istimalini sağlamak gibi ikinci bir mü�külle, yani hükümet teşkili meselesıyle karşı karşıya idi. "3 u müş­ da toplamak gerekir : Bir defa, bu meclis, alelade ve gayrikülün de yenilmesi gene Atatürk'ün Mecliste ka naat ...e rici beyanat İyle ve b i r takrirle kısa b i r münaka­ ş a y ı müteak ip hal led ildi ve, h u s u s i bir hüküme t sistemi kabu l edıldi. Bu s istemin esasları tun laıd ı : a. Mecliste mütek i s if milli iradeyi bilfiil vatan mukad­ deratına hakim t a n ı m a k esas um3edir . T ürki ye B. M. M n i n f e v k i n d e bir kuvvet mevcut değil d i r , b. Türkiye B. M . M . , teşri i v e icrat s ali h iye ı leri ken­ dinde toplamıştır. Meclis­ ten ayrılacak bir h e y e t, Meclise vf'lı:il olarak, hü­ kümet işleri ni görür. Mec­ li s r e i s i, bu hevetin de reisidir, c. Hiura : Paditah ve halife, altında b u 1 u n Atatürk'ün Reisicumhur locasından müzakerelerini takip ettiii B. M. M. toplantılarından biri

ı

.

.

,.







,

.

,

,

BUYUK MILLET MECLİSİ mesul bir vazıikanun ( te�ri organı ) mevkiinde değildi. İkincisi, memleketi saran ve tehdi deden tehlikeler karşısın­ da, milletin son silkiniş ve davranışiariyle kurulmuş olan bu Meclis, tabii zamanlarda olduğu gibi, sııf amm e işle­ rinin kontrolü ile ve buna ait nizarnı koymakla iktifa ede­ mez d i . Ü , üncüsü, bu sebeple,

bu Mecli sten

beklenilen en

mübim vazı fe, memleketi dü�manlanndan ve müstevlilerin­ den kurtarmak, millete tam istı klalini kazandırmıık olacak tı. Bunun için de Meclis, bu ulvi gayesine ualluk eden bü­ tün tedbirleri alacak ve, pek tabii olau k da, kendi içinden kuracağı ve kendisine her cihede bağlı olarak çalışacak bir hükümetle memleketi bilfiil idare edecekti. İşte bütün bu vasıflaı iyle Birinci B. M. M. ve onun içinden fışkıran hükümetiyle bu heyet, sadece bir Mebuslar Meclisi deği l, Esasiye dili ile, bir «Müessisler Heyeti» vasıf ve mahiye­ tini ta�ımıştı. Neıek im, sayılan bu vasıf ve salahiyederiyle gayesi yönünden Bi ı inci B. M M. , tabii zamanlar için kabu lü mümkün olan prensipierin fevkinde bir faaliyet göstermek maksadıyle, hal ve vaziyetin icaplaıına uygun prensipin kabul etmek suretiyle, memleketi gayesine iletmek zorunda kaldı ; bunun için de kaide olarak «kuvvet ve salihiyet birliğini», bir prensip olarak kabul etti. Yani hem tesis etmek, diğer t abide kanun yapmak, hem de icra etmek sal3.hiyetini Meclis nefsinde topladı ; �" kadar ki, i cra işle­ rinin bütün teferruatiy le bilfiil meşgul olamıyacığı cı hede, bu işleri görmek üzere kendi içerisinden İcra Vekilierini seçti ve böylece, memleketin muhtaç olduğu kumanda ve rey birliğini, f ikir ve kanaat tesanüdünü temin etmiş oldu. Meclisin kabul ettiği kuvvet birliği neticesinde, İstiklaJ Har· binin şanlı zaferleri sağlandı ve memleket düşmanlaıın­ dan temizlendi, millet şerefli bir istikbal kazandı. Meclis, 5 Ey lül 1 9 20 tarihinde, Nisabı Müzakere Ka­ nunu (bk. Kavanin Mecmuası, cilt 1 , sayfa 1 9 ) nu kabul etti. Bu kanunla, Meclisin kabul ettiği kuvvet prensibinden doğan zorluk da gideri ldi. Filhakika, kuvvet prensibine göre Meclis, teşri ve icra salahiyederini kendinde toplu­ yordu ; bu bakımdan, herhangi bir meclis gibi, muvakkat bir mahiyeti haiz olamazdı ; üstüne aldığı hükümet işleıini de başarması ve kendi namına icrayı hükümet eden İ cra Vekilierini daimi bir kontrol altında bulundurması, yani memleketi kurtarmak ve isıikiiline kavuşturmak ga yesine ulaşması ve bundan sonıa şerefli ve müstakil bir millet ve devlet teşkilatı ile devam etmesi gerekiyordu. Bu kanunla, Meclisin müzakere ve karar nisabı tAyin edilmiştir ; : öyle ki : Her seçi m dairesinin, Meclise beş h a göndermesi esasına göre hesap edilecek aza mecmuunun yarısından bir fazlası, müzakere nisabını teşkil edecektir (mad. 5 ) . Kanunda, Meclise devam meselesi de halledil­ miştir ; senede, mazeıetsiz ve fisılasız iki ay Meclise gel­ miyen aza, Heyeti Umumiye karariyle istifa etmi ş sayılacak m.

Kanunun birinci maddesi, tek kuvvet prensibinden doğan meseleyi şiiyle hallediyordu : «B. M. M. , hilafet ve saltanatın vatan ve milletin isti hlisı ve isıikiilinden ibaret olan gayesinin husulüne kadar şeraiti atiye dairesinde müs­ temirren in'ikadeder». Demek oluyor ki, Meclisin salihi­ yeti, gayesinin husulü ile malıdut ve me�rut olacak, bu aa­ ye ise, bittabi memlekete istiklilini temin etmek, İstanbul­ da İ tilaf kuvvet lerinin esaretine düşmüş olan hilafet ve saltanatı kurtarmak tan ibaret bulunacakn. Fakat, gayenin bu son kısmı, Meclisin kuruluşu ruhuna, kabul ettiği esas­ lara uygun değildi. Bir taraftan, «B. M. M. nin fevkinde

85

bir kuvvet mevcut değildiı » demek ; diğer taraftan d a bu kuvvete, gaye olarak inkAr ettiği makamı, yani saltanatı kurtarmağı göstermek, bağdaşmıyan fıkirlerdi. Hilifet ve saltanat makamı kendisi i çi n tasavvur ettiği hukuku hüküm­ raniyi, Meşrutiyetin «Kanunu Esasi» sinden alıyordu. Meclis, « K e n d i fev k i n d e bir k u v v e t mevcut değ i l d i r » demekle hem Kanunu Esasiyi ve hem de saltana tı esasen reddetmiş olu­ yordu ; ancak. Nisa bı Müzakere Kanununun Meclise gaye ol ara k verdiği vazi fede, buna tekrar temas edilmesi, bir rücu gibi teU.kki edilmeğe müsait görülebilirdi. Muhakkak olan cihet şudur ki, bu teacuz sırf nazari idi ; ve, bu 1920 senesinde, Mecliste mevcut olan eeceyanların sızımısından Te bu eeceyan için görünüşte yapılmış bir tavizden ibaret kalıyordu. Hakikatte ve fii l iyaıra i se, yeni bir Türk Dev­ letinin temelleri atılmakta ve yüzyıl lara sı,Am a z bir inkı ll­ bın a n a hat l a rı çizilmekte idi. Mr clisin bir kısım izası, B. M. M. Hük ümetinin muvakkat bir mahiyette sayılması­ nı ve gayenin de •Nisabr Müzakere Kanunu» nun ilk mad­ desinde den ildiği gibi, mem leketle beraber hilafet ve sal­ tanatın kurtarılmasından ibaret olmasını istemekte idiler. Mezk ur kanunun birinci maddesinde yazılı olan «hilafet ve saltanatın istihlasından ibaret olan gayenin husulüne kadar» ibaresinin hikmeti ve sebebi, bu cereyanı temsil edenlere karşı, ila! ve vuiyetin icabından doğan bir haıır­ şinaslıkn. Fakat, bu mesele, Mecliste büyük münakaşalara yol açtı ; nihayet, Atatüık 2 5 E rlül 1920 de Mecliste söyle­ diği kanaat verici nutku i le bu m ünaka�aların k apatılmasım sağladı. Şöyle ki : «Türk Mil letinin ve onun yegane milmes­ sili bulunan Meclisi A linin, vatan ve milletin isti k lilini, hayatını temin için çalışıı ken. hil afet ve saltanatla, halife ve sultanlıkla bu kadar �ok me�gul olunması mahzurludur. Şimd ılik bunlardan hiç bahsermemtk menafii aliye iktiza­ sındandır. Eğer maksat bugünk ü padişaha muhafuai mer­ butiyet ve sadakat ifade ve teyidetmek ise, bu zat haindir, düşmaniann vatan ve millet aleyhindeki vasıtasıdır. Buna halife ve padi�ah d eyince, millet onun emirlerine mutavaat ederek düşman imalini yerine getirmek mecburiyerinde ka­ lır. Hain veyahut makamının kudret ve saU.hiyetlerini kul­ lanmaktan memnu olan zat, ıaten padişah ve halife ola­ maz. O halde, onu hal' edip yerine derhal diğerini i n tiha­ bederiz, demek istiyorsunuz. Buna da bugünkü vaz:yet ve şerait müsait değildir. Çünkü hal'i lazım gelen zat, mille­ tin nl'zdinde deği l , dü�man ların elindedir. Millet ve Mec­ lisi A li, asıl maksadını unutup, halifeler davasiyle mi uğraşacak ? Ali ile Muaviye devrini mi ya şıyacağız ? Hüli­ sa, bu mesele vasi, nazik, mühimdir. Halli, bugünü n işle­ rinden değildir. Meseleyi esasından halle girişecek oluuak, bugün içinden çıkamayız. Bunun da za manı gelece ktir. Bu­ gün vazedeceğimiz kanuni esaslar mevcudiyet ve istiklali­ mizi kurtan cak olan Millet Meclisini ve Milli Hükümeti takviyeye matuf mina ve salahiyeri zamin ve niuk olma· !ıdır». Atatürk'ün bu beyan atı ve tavsiyesi (beıin e, hilıifet meselesinin halline giriş ilmiyerek, kendisi tarafı ndan hazır­ lanmış olan bir teşkilat proğramı esas alındı. Hilaf etten ve saltanattan hiçbir suretle bahsermiyen ve kayn•ğını Amasy a Tamimindm, Erzurum ve Sivas K on grelerinden a l a n ve o zamandan beri olgun bir hale gelmiş bulunan milli ind e ve mil l i hakimiyet umdesi ve tek salihiy et prensibi ile meşbu kai deleri yeni Tüık Devletine mal eden, 20 Kasım 1 9 2 1 tarihinde, i l k «Teşkil3.tı Esasiye Kanunu» yapıfdı ve, Meclisçe kabul edildi.

86

BO YOK MILLET MECLISi

Bu kanun, B. M. M. nin ilk teşkilat kanunu oldu. Kanun, biri teşkil3.t esaslarını, diğeri vilayc tlerin idaresi tarzını tbin eden iki faslı ile bir münferit maddeden ibaret idi ( bk. Kavanin Mecmuası . cilt ı , s. 8 9 ) . Teşki l at faslında şu esasa müteallik hükümler vardır : Hakimiyet şartsız n k ayıtsız milletindir. Halkın kendi mukadderatını kendisi ıiyin etmek hakkıdır. Kanun yapmak ve icra etmek sali­ hiyetleri. mil leti temsil eden B. M. M. nde toplanı p tecelli etmiJti r. Bu kanun ile kurulan hükümetin adı «Tür kiye Büyük M i l let Meclisi Hükümeti�> dir. Meclis, her senen i n Ka�ımında davetaiz olarak topla­ mr ve izası i ki sene için seçilir. İki sene sonunda yeniden seçime imkan gör ülmezse içtima müdderi bir sene daha uzatılabilir. Kanunun yedinci maddesinde, Meclisin, umu­ mi sali biyerleri gösterilmi ştir. Bun lar : «ahkimı şer'iyenin tenfizi, umum kavaninin vaz'ı, tadili, feshi ve muahede ve sulh akdi ve vatan müdafaa sı, barb ilanı» gibi hukuku esasiyedir. Sekizinci maddesi , hükümet usulüne temas et mekte ve B. M. M. , hükümetini birta kım dairelere ayıra­ cak ve her daireyi bususi bit kanun mucibince seçtiği ve­ kil vesıtasiyle idare ed(cek ve vekil lerin de iş lerine de­ lilet edecek, veçhe verecek ve onlardan hesap soracaktır. Dokuzuncu madde, Meclis reisinin seçiminden, sali­ hiyerlerinden bahsetmektedir. Meclis, kendi için den ve bir seçim devresi için reisini seçer. Bu reis, hem Meclisin, hem de İcra Vekilieri Heyetin in mukarıerat ını imza eder. İcra Vekilieri Heyeti , iç lerinden birini kendilerine başvekil se çer ler. Kanunun idare faslı, Türlı:iyeyi coğrafi ve iktisadi vaziyet noktasından vilayetlere, kazalara ve nabiyelere tak­ sim etmektedir. Vi!ayet lerin başında, Mecli sin vekili sıfa­ tİyle ve onun tarafınd tn tayin edılmiş birer vali bulunur. Nahiyeler, kendi kendini idarede muhtar birer hükmi şa­ hıstır. Nahiyede, bir şura, yani Nahiye Meclisi . bir İdare Heyeti, bir de müdiir bulunur. � u rayı, nahiye halkı, İdare Heyetiyle müdürü de Şura seçer. Kazalar, tabi olduklan villyetlerin sırf idari ve inzibaıi birer cüz'üdür. Kaza ida­ resinin başında, Meclis tarafından tayin edilmiş ve valinin emri altında bulunan bir kaymakam vardır. Bu idari mın­ ıakalardan başka bir de Umumi Müfettişlik ınıntakalan teşkil olunmuştur. Kanun, iktisadi ve içtimai münasebetle­ ri itibariyle viliyetleı i birleştirmektc ve başına umumi mü­ fettiş adı i le yüksek salihiyeıli bir amir koymaktadır. Umumi m üfettiş ler, mıntakalannın asayiJini temin etmek ve devlet daireleri muamelelerini teftiş etmek ve n ihayet mıntıkasına dahi l vilayetler arasında iş ve menfaat ahengi temin etmekle görevli kılınmışlardır. Kanundaki en sonuncu ve münferİt maddeye gelince : bu madde ile, yayım tarihinden İtıbaren Teşkilatı Esasiye Kanunu'nun yürürlüğe gireceji kaydedi lmiş ve bundan son­ ra, 5 Eylül 1920 tari hli « Nisabı Müzakere Kanunu» nun ilk maddesiyle ahengi temin için 4. , 5 . ve 6. maddelerin «şimdilik meriyetıı> tehir edilmiştir. Bu maddeler ise, Mec­ lisin seçimini, müddetini ve içtimaını tayin etmektedir. Be­ ri tara ftan «Ni sabı Müzakere Kanunu» nun ilk maddesinde «gayenin husulüne kadarı> Meclisin de'l'am edeceği yazılı idi. Bu iki hüküm arasındaki tearuzu kaldırmak için, ka­ nun, bir tehir kararı almış bulunuyor ve gayenin hisıl ol­ duğuna dair karar verme .alihiyetini de Meclis kendine hasrediyordu ; ancak, bu kararın da, mürettep adedin 2/3 ek­ seriyeti ile alınması şartı konmuştu. Şu hale göre, Meclis gayesinin hisıl oldujuna bu suretle karar vererek dağıla­ cak ve bundan sonra da 4. , 5. ve 6. maddeler yürürlüğe girmi� olacaktı.

Bu suretle 1 9 2 1 tarihli ilk Te�kila tı Esasiye Kanunu, «B. M. M. Hükümeti» n i kurmuş ve milletin giriştiji sa­ vaşta taşıdıjı ruh ve kurduju teşk il!tla ni hai zaferini sağ­ lamıştır. Bu kanun , sadece k uru bir te$ kilit kanunu ol­ maktan ziyade kurduğu hükümet ve . teşki lit!a, mi lli kuv­ vetleri toplamaia, millet i radesini, İstikiili uğrun da birleş­ tirmeğe imi! olmuştur. Netekim, 1 92 1 yılında mi llet, ga­ yesi uğrunda suaşlara girişti ; Tiirk ordusu «İnönü» ve «Sakarya» zaferlerini kazandı. 1 92 2 Ağustosunda « Büyük Taarruzu» nu muv. ffakiyetle neticelendırdi. 18 Eylül 1922 de Batı Anadoha mü sı evli Yunan askerlerinden temizlendi ; bunu takiben Tüı k mil leti, zaferinin ilk heratını «Mudanya Mütarekesi> ile aldı. Bu muvaff.ı kiyetten �aşıran İtilaf deYlet­ leri ve Avrupa, işi sul ha bağlamağa karar verdi ; sulh yap­ mak üzere «B. M. M. Hükümeti�> ile beraber « Babıili» yi de Lausanne'a çağ ırdı. Ancak, Birinci B. M. M. ve onun Hükümeti bu da­ vet karşuı nda şu müşk ülle karşı karşıya bulunuyoı d u : 1 92 1 i l k Teşkilat Kanunu, saltanat ve hilafet meselesini kökünden halletmem iş. üstüne kül ekmişti ; «N. sabı Müza­ kere Kanunu» ile hilafet ve saltanatın k urtulması, M�cli sin gayelerinden biri olarak kabul edılmi şti. Netekim, 30 E k i m H 8 ( 1 92 2 ) tarih v e 3 0 7 karar No. lu v e «Osman lı İmparatorluğun un in kiraz bulup Türkiye B . M. M. Hükümeti Teşekkül Etti ğine Dair Heyeri Umumiye K ararı» nda ( bk. Kanunları mız, cilt ı, s. 1 9 ) hilifetin, ecnebilerin elinden kurtarılmasına temas e d i 1 m e k t e ve bu keyfiyer, şöyle ifade edilmekte idi : «Osmanlı İır para­ torluğunun münkariz olduğuna ve B. M. M. Hükümeti teşek kül eıtiğine ve yeni Türkiye Hükümetinin Osmanlı İmparatorluğu yerine kaim olup onun hududu milli da hi­ linde yeni virisi olduğuna ve Teşki litı Esasiye Kanuniyle hukuku hükümranı milletin nefsine veri ldiğinden , İstanbul­ daki padi�ahlaıın madum ve tarihe münıakil bulunduğuna ve İsranbulda meşru bir hükümet mevcut olmayıp İstanbul ve civarının B. M. M. ne ait o lduğuna ve binaenaleyh onların umuru idaresinin de B. M. M. memurların a tevdi edılmesine ve Türk Hükümetinin hakkı meşruu olan makamı bilaferin esir bulunduğu ecnebilerin elinden kurtarılacağına karar verildi». 307 numaralı Meclisin Heyeti Umumiye kararı f stan­ bulda, aalranata ait meşru bir hükü metin bulunmadığını teyidetmesine rağmen , Lausanne'a Babıilinin de çağırı lmı� olmasından kuvvet bulan saltan arın son sadruamı Tevfik Paşa, Atatürk'e ve Meclise telgraf çekerek, Lausanne konfe­ ransında sözü bir etmek için şimdiden uyuşulmasın ı teklif etmişti. Hilafet ve saltanat kaygusunun doğurduğu bu hal karşısında, bu işin hallini sonraya bırakan ilk Te�kilit Ka­ nununun küllediği ateş yeniden canlanmış ; artık tenakuz, tehlikeli bir hal almıştı. Lausanne'da, millet ne mına, onun aley hinde hareket etmiş olan sa i tanat mı, yok sa onu kur­ t . ran B. M. M. H ükü · eti mi konuşaca ktı ? Tereddüdetmek­ sizin Meclis, 1 - 2 Kasım 1 3 38 ( 192 2 ) tarihinde, «Türkiye B. M. M. nin hukuku hakimiyet ve hükümraninin mümes­ sili hakikisi olduğuna daiı >> 308 numaralı tarihi karariyle saltanatı ilga etmiş. saltanatın istinadettiği manevi kuvveıle cismani salihiyeti birbirinden ayırmış, «şahsi hükümranlık» ve «saltanaı» yerine asıl halk kitlesinin ve köylünün huku­ kunu hi maye ve saadetini tekeffül eden bir « Halk hükü­ meti»idaresi tesis ve vazetmiş ve, millet namına, Lausanne'da konu�acak: makamın, münhasıran B. M. M. olduğunu lU §ekildeki esbabı mucibe ile ilan etmi§tir :

BüYüK MILLET

MECLISI

zmaetnınHatiaşrrllialı:r. HiHüküme lteşribköiylmeeti sai searlmtsainşnatolulvaenvhuleadrkvüıunaş­­­, kuP.ı.şhaanınnedtaenlgdraanfı kadar garip ve acip higölraüflımüştür. Binaenasleyah,, taTürnerihştrkeüiynaeiladnB.iar M. bverevremçihşitairri: mevTadedışkiları Esasiye Kanunu ileü ü anisiMni M.mümes �ialihshaykei­ kisifeolraagn Tolürmkakiyeüzere . e tesrkle ve rebıcelfzi:zil ihudut­­ m t e d a n i t s i e y e y i l mı i e d a r i he kalarrıtairndadveehnidlibniğadei�kcaihTeşüretlkekl,iiyMiehüksaküımet tantmllz. Bilşmeiahnhüksaieyneüaymleeemüyt,i stTürenMaitkolirytean hahtlakdanıbnuhaldki·tikimbi işyreektn­i ­ ş mi l y d l • k a münt e h i r a t n d e m a d e n Ha f i ! Hi feoırlouşdepfaoha, liefsekllhahiiyğneeeolDedTaaürnnYııikneiitynie,tihMaB.apkM.aolmuıM-tnurHi.lıirfae­­ Tür , z mı n a nl u n Ka r ı d ı h a g t a n i t s i n i t Büyük Millet Meclisi Riyaset Kürsüsü basundurteı tye«üBzçüiarbinlkkdaraeçnnadınadaDekstı,radvnlıerstonsaarzraai,mynihfaeylBaiektbeııtalaelrriinhieinçiinnedettihkaalmütletermhiişşsebifar­ eKaktonfis.ımeBurannsunınıtüzayreiabrlininnıedez, baBisoşrnıinniacOsliekmaB.İtsaıtnlaM.dlnııbpauLaM.lduişHüksüaahrıümınüemenstui tllih,zlkLaeonufsearnanen­ kahikinsrişeolkıanytaıTürmaraektgmiTç�m,ürhekimyoleAnaadedne düşdB.saorlaumM.ydaaıı,M.laherBalmavbebihaıaorlrnliieucşniiphükmilüemetmücti ve sındandeelde Anediclbeaonkz,uolzLacaaufreuarbask,aznıinneeziTürcmkoneyaamkunlşmiamertlabileeatrşiıgniöenssontnearusdıin.dBuaz,acB.fbeor:ziM.nule­ fomiirdlyeuenlraiorIımniımüsbiter.le�ekhial,ncbuiveidalcei aidüşrişmmmü�aişn,lkabüru,ligünkrı ş üdivhealBais bmaıl ilıriule­ ci«fuHrlauatlk,k mhükt ükmeakdiratnririı,initddeaknreşsaailnhıiysıontredsu.hükis ÇünümekvtüianzMeietkamclilişds"iınrmidışiol., Bununnulamar ­ a i z a u r i bi r de , hi l a e t i k a l k m a s ı n ı a n ı ­ � ? mi l e t i s a r a y v e Ba b ı a l i n i n . ı d ı ; f a k a t , f t n ı l g a s ı d a h a mun a s ı p rkuavezıanmcrıaenımatn,incıe maveesrımıiştir.aaYesımydıciyrnKaeacrıinununpateı�şuraı irsadnar eıpdtearreıkzilaaonun,tnımı, syuedlh jyoı rmedun. fi ceyreaynaMeınLalacrluısstakaeo.nrşeıszıanfdaerk,ıunardcreatnılkıysoaBinnrrazinuycamibıB.rearkMıl.mMış . nin aeykldeimBiiştnira.enaüleyhukh o uzkaumahükndaünmrbearni iyeiskmii Osl emtinannelı fİsminpaderator- gevalzmiMefieşsticin.liinsinsotonpalabnumnuası idslrüuazlkhummuau hedesiniseçimimzian hayleinnei aT ri_yhyineiB.notikzM.aalmaenM.ddiapnkyaeırminepaoymudnişahurlık birbugunye�i· nısınakurkamrau.rşkavolzeaarndnmai BivekrisnucriestiuyrleeM.tlyeentiarTidahüirğkıvilydaezı.iDefelevrletgöinirnmüşesasvıe­ tanbulda bulmmeunaşrnu heyetgameyrbviecircundiebyei tini usulen himüzmayaehereti rM.ak HükLausüaomeneti müle zakereRusiymleaTenymeaaşreaşkskülurl üolnu,üdu.FrmütaTnesüaak, iİpytaillyka.olJaa­­ şahsi hükmüeümrsıeoslık ssaalrtaaynahat lykeırinee, trafınınhaslekfaküthanleseisnaisnı 1 murgünüahhasları arasındakait imza olunan «SulTemhmuzMuunuahnede­ 87

bir

' idaresi tesis iken, İ u b d a

elan hukuku hi lafet ve bahseylemelerini görmek­ le müstağrakı hayret

bulunuyoruz . Tevfik

ve

mıvakaa bir ve i k

M.

lı: a r a r

a.

Türkiye h•lkı. hukuku hıki­ miyet ve h k mr i ti nin B. maneviyesinde gayrikabili t m i ve ve

ist i male ve yen h i çbir kuvvet ve

y eti

tanımamağa

Milli B. M M. Hükü­

a e ad e e A 'i O smana ait

1336

16 ve e b iye et, tir, b.

i lmen ve ahiakan

bu

ve

ve

ve

bu Osmanli İmparatorluğunun sahibi haki·

uğ u

l

Milleti,

harekete e deleye a l k ,

ve el me içinde



ve

aleyhine

nray e d e ve

malum

gününe

Ult\ı

vas ıl

Tiirk

· 'k'

ı .

Teşkilltı E s i e dd

·

· · ıe h " k ' · dd esı· ı· ı e ı·

gibi b ü t n

!uğu

t e Devl � ti, . ne u rkı e

cek h içbir

milliyeye

üzerine

ve

hiyanetini

·

ı· ve

d'

·ı

b

a1

gördüjü

bi-

b'

k u vv e 1 e n.

onun

. 1 1 ete

ı

İ

ve

:Mılleı,

ve

asıl

saadetini tckeffül eden

askeri her

i het e

birlik hilafet ve saltana t görüşüne bağlı a n ı n esn e ve e � vi le e 308 ralı taribi yerine, ve t b ve � eticesi � � . . kte �ı li e ı k � n ıcabettırm � bır zaman, olu: . " . Fakat, bunu rel ı n yarattıi



erdiği,

bir

1

ve

istifa v e 1 7 r e ilıica

gi i

M.

için

gerçek bir :zarurct etti ve yeni yapılma-

Meclis

bu e i ve mill i Türkiye ! başarılar merf u olu � B. M. . . l ş t . Yanı Is5 . IJun&i B. M. M. : edekunete ve i Britanya İ mp to l uğ

zı llizail halindedir.

e

bütün ledi

cem

k!Sylüılün hukukunu himaye

h k

siyasi bir zafer

madde ile de h b

b � ri

ve a l i k olmayıp ve bir

aley­ a­

cilt

(bk.

asil

düşman i anna

ı

·

ı , •. 1 9 - 2 0 ) . Meclisin bu kararı 1922

ponya, Yunanistan ve

Lausanne'da

rk i e B. M.

hükümederinin salihiyeıli

1 3 39 ( 1 9 2 3 ) senesi

24.

ve

namesi»yle bu muahedenamenin tasdikine ıı:ıütedair kanunda

88

BüYüK

MİLLET MECLISI

zikredilen mukavelit ve senedan, 340 n umaralı ve 10 Muhar­ hükümet kudreti, memleket i�lerinde son sözü söyleme sali · rem 1 342 tarihli kanunla ; Ye, 3 4 1 numaralı kanun la «İka­ hiyeti mil letindir ; Mi llet, bu hakimiyetini fiiliyana B. M· met ve Salibiyeri Adliyeye dair Mukavelename» yi ve 342 M. nde tecelli etıirmiJtir. Bu suretle Meclis milletin yegine numaralı kanunla da «Ticaret Mukavelen a mesi» ni Meclis ve halelki mümessili o larak, millet oamıoa bileimiyer hakkı­ kabul ve tasdik etti. Bu İcraatını müteakip B. M. M. ikin­ nı kullanır ( mad. 4 ) . Milletin hikimiyet hakkı ; te�rii ci olarak, 29 Ekim 1923 tarihinde başı o lan Başvekil, Reisi­ cumhur tarafı ndan ve B. M M izası ara �ından tiyin olu nur. Sair Veki l ler de Başvekil tarafından, gene Meclis izası arasından tayin oluna rak heyeti umumiyesi, Reisieuroburun tasdikiyle B. M. M. ne arz olunur. Bu suretle seçilen Hükümet, takibedeceği hattı hareket ve siyasi noktai naza­ rını en geç b i r hııfıa zarfında Mecl i se sunar ve Meclisten irimat talebeder ( mad. 44, 45 46, 47 ) . Veki ller, Başvekılin riya seti alıında «İcra Vekil ieri Heyetiı. ni teşkil ederler. Bu heyet, hükümetin umumi siya­ setinden müştereken mesu ldür. Veki l lerin deruhte ettik leri görevler, Başnkilin teklifi ve Reisi cumhurun tasdikiyle «VeHletlere» ayr ılır (bk. 1 3 · 9 - 1 946 gün ve 4 59 1 sayılı ka­ nun ; Res. Gaz. 17 - 9 ı 9 !6 gün ve 6 4 1 O sayı ) . Reisieuro­ burun ısdar edeceği bi lcümle mukarrerat. Basvekil ile ait olduğu Vekil tarafından imza olunur ( Te�. E s. K mad. 3 9 ) . B. M. M . tarafından doğr udan doğruya tayin olunan dnlet memurları mahdutıur. Bun lar, Devlet Surası ve Di­ vanı Muhaseb•t iıasiyle. Reisierinden i baretrir. Vazifelerin den münba i s hususatta İcra Vekilieri ile Devlet Surası ve Tem y i z Mahkemesi Rei sieri ve azasını ve Cumhuriyet Ba�müddei umumisini muhakeme etmek maksa­ diyle, gör ülecek lüzum üzerine, Türkiye B. M. M. karariyle «Divanı Ali» teşkil olunur ( mad. 6 1 , ve 67 ) . -

V . B . M . M. nin iş !eyi�i : Meclisin işlevişi «Dahili Nizamnamex deki esas ve kayıtlar dairesinde olur. Ni,amna­ menin düzenlediği hususlar 25 bapta bulisa edilmiştir. Şöyle ki : Birinci hap : Meclisin kuruluşun a dair hükümleri ih­ tiva eder. Meclis devreleri i tibariyle faaliyetine şekil ver­ miştir. Devre : Yenileme kararı verilmediği takdirde, Mec­ lisin dört yılirk seçim müddetine veri len addır ; İçıima : Her yıl Kasım ayı ba1ından. gelrcek E kim ayı sonuna ka­ dar süren Meclis yılıdır ; İn ikat : Meclisin bir gün içindeki toplanmaianna verilen addır ; C els e : Her inikatın, dinlen­ me ile aralanan kısımlanndan her birine verilen addır.

91

Meclis, her devrenin ilk i çtimaının birinci inikatının ilk celsesinde, kendisine geçici bir reis ve döıt de kitip seçmek suretiyle geçici olarak «Ri yaset Divanı» nı teşkil eder. Geçici Meclis Rei si, Meclis azalarının en yaşlısı, ki­ tipler ise en geoci arasında n seçi lir. Bu suretle Geçici Ri­ yaset Divanı, teşekkül ettikten sonra, mebuslar andiçerler. Andiçme törenini müteakip bir i ç tima devresinde vazife görmek üzere, «Daimi Riyaset Divam» nın seçimi yapılır. Riyaset Divanı : Bir Rei s, üç Rei s Vekili, altı Kitip ve üç idare Amirinden teşek kül eder. Müteakiben Devlet Reisi seçimi yapı lır ; Reisicumhur seçi len zat, Teşk i l atı Esasiye Kanununun 38. maddesi gereğin ce, hemrn andı çer. lk11ui hap : Seçim maıbataları üzerinde Meclisçe ya­ pılac• k işlerden bahseder. Bu baba ait olan 1 3 . - 2 1 . mad­ deler, Umumi Heyetin l l Mart 1 9 5 4 tarı hli 64. inikatında kabul olunan Nizarnname teklifi ile meriyetten kaldırılmıştır. Ür üncü hap : Meclisin iç faaliyetlerio den , en cümen­ lerin teşek kül suretinden ve parti gruplarından bah seder. Her içtimaın ba�langıcında, vazifeleri ertesi içtimaa kadar devam etmek ve azası Umumi Heyetçe izafi reyle seçilmek üzere, 20 enaii men kurulur. Meclis grupları siya•i partile­ rin, yalnız kendi mebuslarından kurulur ve B. M. M. nde, Meclisin çalışmılariyle i l ıdli, çalışmalar yaparlar. a. Meclis vazifeleriyle müıenazır encümen ler şunlar­ dır : ı. 20 izah Teşki l atı Esasiye Encümeni ( Dahili Nizam­ name işlerine bu encümea bakar) , 2. 2 � iza h Arzuhal Eacümeni, 3. 10 izah Meclis Hesaplarının Terkiki Encü­ meni, 4. 5 izah Mec l i s Küt üphanesi Encümeni , 5. 20 izah Divanı Muhasebat En cümeni ; b. Bütün hükümet hızmetleriyle karşı lıklı h izmet gören encümen olarak 3 � iıalı « Bütçe Encümeni ı> vardır ; c. Vek a tetlerle müıenazrr encümenler de şunlardır : ı. 25 aza lı A d iiye Encümeni, 2. 20 izah Nafia Encümeni , 3 . 15 izah Çahşma Encüme­ ni, 4. 20 izah Harici ye Encümeni, 5. 30 izah İ ktisat Encü­ meni, 6 . 20 izah Gümrük ve İnhisarlar Encümeni, 7. 3 0 izah Dahiliye Encümen i , 8 . 20 izah Malive Encümeni, 9. 20 izah Maari f Encümeni, 10. 25 Jzah Milli Müdafaa Encümeni, l l . 20 izah Sıh bat ve İçtimai Mua venet Encü­ meni, 1 2 . 25 izah Z ı raat Encümeni, 1 3 . 20 izah Ticaret Encümeni, 14 20 izah Mıinakalit Encümeni. Yukarıdaki encümenleıle karşılanmıyan dairelerle il­ Iili ta sarı lar ve teklifler, paralı işlere taallfık ediyorsa Büt­ çe ve Maliye Encümenlerı n de, bundan başka bütün t.,arı­ lar •e reklifler Dahiliye Encümeninde görü�ülür. Encümen­ ı�re namzet gösterme i�i, Parti lerin, Meclis Gr uplarınca yapılır. Hazırlanan namzet cetvelleri, her grubun İdare He­ yeti Reisliğirıce, Meclis Riyasetine sunulur. Encümen lerin giz­ li celselerinde, encümen basından ve Veki lierden başkası bulunmaz ve bu türlü eelsenin minası, görüşme lerin sır ola­ rak salclanacağına söz verildiğini tazammun eder. Parti gruplarının gizli celselerinde de bu hüküm uygulan ır. Bir encümende gizli celse akdini ilgi li Vekil, yahut encümen azasının üçte biıi istiyebilir. Encümenler Meclis binası için­ de kendilerine ayrılmış olan odalarda toplanırlar ve kendi­ lerine havale edilen işlerin retkikin den ba�ka bir işle ui­ ra�aınazlar. Encümenler. raporlarını Meclis Riyasetine ve­ rirler ve bu makam tarafından raporlar, hemen hastırılır ve Meclis azasına dağıtı lır. Bir liviha veya teklifi, Umumi Heyette, ba�lıca ilgili encümen savunur ; Encümen lere selen liyiha ve tekliflerin , veri ldiği gün den e n g e ç b i r b u ç u k ay i çerisinde Umumi Heyete gönderilmesi gerekir. En cüm en ler, bütün vekıilerler· le doğrudan doğruya mu habere edebilirler ; Vekilieri ve

BüYüK MİLLET MECLİSİ

92

1 9 3 8 de

� urabassısları

o ş a s ı n a (ö n



b a � l a n a n B ü y ü k M i l l e t M e c l i s i p l i n d a k i s ü t 11 n y a p ı 1 m ı y a c a k t ı r)



Enc mene davete yeıkili i � ler. Mebuslar, .. azası olmadıkları saır encumenlere katılabılırler, anca k rey veremezler. Fakat, o encümenin vesikalarını görüp okuya. bilirler ; nihayet, encümenlerin gördükleri işler hakkında, yılda en a z iki de fa K atibi Umumilik tarafından bir rapor tanzim ve Meclis Riyasetıne takdim olunur. Dilekçe ile B . M. M. ne başvurmak Teşki l at Kanununun 82. maddesine göre, bütün Türklere tanınmış bir haktır ; d i lekçe gerek şahıslara, gerek ammeye mütaallik olarak kanun lara ve nizamnamelere aykırı görülen iş lerle, bir hakkın yerine getirı lmc mesi yahut ihmal edi lmesi üzerine verilir ve sahibi tarafından i mzalanmış olmak , ad ve sanı ile oturduiu yer gösterilmek gibi , şekil esaslara uyu!mak luretiyle hazırlanır. Meclise sunu lan dilekçeleri ve telarafları, Meclis Reisi numaralatır ve özel bir deftere kaydettirir ve derhal A rzuha l Encümenin e havale eder. Bununla beraber, dilekçeler, bir mebus eliyle de sunulabilir. Ancak, cezanın hafifJetilmesi veya affedilmesi mevzuundaki dilekçeler ya hüküm giymiı olanlar, yahurta bunlarıo hısı mları ve do stları tarafından veri lebilir. B u gibi dilekçelerin, Encümende görüşülmesinde, Adiiye Vekili veya Dairesi Reisierinden birin i n bulunması şarttır. Keza, d i le kçeler ü zerine yürütülen işlem ve sonuç, Teşki lit Kanununun 82. maddesi son fıkrası icabı ilgiliye yazılı olarak bildirilir. Dordü11rii, be1ind ve altıncı baplar : Bu hap larda, kanun layihaları ve teklifleri ile esbabı mucibe mazharaları Izerinde yapılacak iılemler tadat edilmektedir. Hükümetçe, Meclise sunulacak kanun !ayihalarının, bütün vekillerce imzalanmıı olması gerekir. Bunun haricinde, bir mebus tarafından münferiden veya birkaç mebus tarafından birlikte kanun teklifi yapılabilir. Şu kadar ki, teklif olunan kanunlar, behemahal gerekçesi ile birlikte sunulur. Meclisin bil· gisi dahilinde, kanun layihası veya teklifleri ruzaameye konulmadan önce geri alınabilir. Müstaceliyetine karar verilen liyiha veya teklifler, Mecliste bir defa görüşülür. Ö ncelikle görü�ülme ( takdimen müzakere ) yi, yalnız Hükümet veya bir encümen i stiyebilir ve bu dilek, yazılı ola·

1



b i n a s ı



rak y � p � lır. Umumi eyetçe reddedilen a•iha ve teklifler. aynı ıçııma yılında, bır daha Meclise geurilemez. Ruzname, n i zamnameni n 78. maddesinde gösterilen sıra dahilinde ter­ tiplenir. Yedinri ve diğer baplar : 1. İnikatlar : Meclis, başka türl ü k arar vermedikçe, normal olarak Pazartesi, Çarşamba ve Cuma gün leri i n ikadc der. M ecli ste. tam aza sayısının yarısın dan bir fazlası hazır bulunmadıkça g örüşmelere baş­ lanamaz. Mebuslar, beyan at ları nı, Mecl i s basına h i taben, ancak Meclis . kürsüsünde yaparlar. Söz i st e me, yaıılma sırasına göre verilir. Bu kayıtta n, Encümen ve Parti Gru­ pu Reisieriyle sözcüleri istisna e d i l mişlerdir. Meclis � ür sü­ sündea yazılı olaıak beyanatta bulurmak müddcti, y i rmi dakikadır. Kendine sataşı l a n , y a hut ileriye sürdüğü d ü­ şüncenin tersi ne bir fi kir isoadedilen mebusların, her za­ man, söz isıemek hakkı mahfuzdur. Ö nemli bir i şten d ola­ yı Teşkilat Kanunun un 20. maddesinin 2. fıkrası gereğin­ ce. gizli celse yapılmasını, Vekiller yahut on beş mebus yazılı olarak tc klif edt bilirler. Gizli eelseve ait zabıılar, aradan en az, on yıl geçmedikçe veya Meclisin kararı ol­ medıkça yavımlanmaz. 2 . Kanunların görüfü/mesi : Mecliste, kanun layihala­ rı veya tek lifleri ancak iki görü�meden sonra kesin olarak kabul edilmi� olur. Bütçe i�leri için görü�me bir defa olur. Meclis, aksine karar vermedilcçe, hiçbir kanun ! ayibası ve· ya teklifi, bastı rı !ı p Meclis izalarına da!ıtıldıktan en u 48 saat geçmedikçe, Mecliste görü� ü l emez. Teklif ve layi· halann evvela tümü üzerinde görü�me yapılır ve sonra maddelere geçi lir ve reye konur ; ikinci görüşme, birinci görü�meden en az be� gün geçtikten sonra ruznameye alı· nır ve bu görüşme, deği�iklik teklifleri üzeriade olur. Bir kanun veya bütçenin görüşülmesi sırasında her mebus, hükümete yahut sözeüye dilediği sorulan sorabilir. 3. Tadilname : Bir encümene havale edilmi ı kanun layihası veya teklifi hakkında bir veya birkaç mebus tara· fından değişiklik teklif edilebilir. Bu Tadilnamelerde, i stek, kanunun hangi maddesine, yahut bütçenin hangi bölümiine ait ise, açıkça belirtilmelidir. Aynca , Tadilname veren me·

BÜYÜK MİLLET MECLİSİ bus, ait olduğu en cümendc fikir lerini beyan ve müdafaa salabiyerini haizdir. Tadilnameler, asıl maddeden önce reye konur. Eklenmesi i stenen maddeler için de Tadilnameler hakkındaki usule uyulur. 4. Te/sirname : Bir kanunun Tefsiri Jazımgelirse, Tefsir talebi n i havi esbabı mucibeli te:ıhre v�yahuı takrir, o kanunu ilk defa görüşmüş olan encümene havale olunur. Tefsir fıkraları ve maddeleri, Mecliste birlikte reye konur ve tercihan görüş ülür.

�. Reylerin istihsa/i : Mecliste görüşüten meseleler hakkında üç türlü rey verilir : a. İ/ari rey : El kaldırmak veya ayağa kallcmak, b. Açı.6 rey : Ü zerinde mebusların ad­ ları yazılı pusulaların kutuya atılması, yahut i steadıktc «ka· bul•, «ret• ve «istinkaf» kelimelerinin söylenmesi, c. Gizli rey : Belgisiz yani işaretsiz yuvarlakların kutuya atılması. Açık veyahut gizli reye müracaan gerektirmiven işlerde işari reye başvurulur. Açık rey i sıiyenterin adları, Resmi Gazete ile ilan olunur. 6. Zabıt : Mecliste, iki türlü :ıabıt tutulur : a. Harfi­ yen zabıt : Bu, zabıt ceride •iy le ve icabında Resmi Gazere ile ilan olun ur, b. Zabıt hulasaıı : Bu hul asa, gelecek ini­ kat günü zabıt ceridesine dereedi lir ve i l an tahtasına asılır. 7. Sor11 : Her mebus Hükümet adına, Ba şveki le ya­ hut Vekillere sözlü veya yazılı sorularda bulunabilir. Ma­ hiyeti itibariyle soru, a�ıkça gösterilmiş işler hakkında bil­ gi istemektir. Soru ıakrirleri, Riyasete sunulur. Rcis, der­ hal bu takrirleri, zabıt ceridesine geçittir ve bir tezkere ile ilgili vekile bi ldirir. Takririn cevabı, sözlü olacak sa en geç iki inikat sonra, ilgili vekilin bun a Meclis k ürsüsün­ den cevap vermesi gereki r ; ilgili vekilin cevabından sonra d üşüncesini bildirmek, yalnız soru sahibi mebusun hakkıdır ve bu hakkını ı 5 dakikalık bir zaman içinde kullanır. 8 . lıtizah : İstizah takriri Umumi Heyette okunur ; kabul yahut reddi hakkında müzakeresiz işari reye müı a­ caat olunur. Kendisinden i stiz � h vukubulacak vekil, o gün Meclise gelmesi için, Meclis Reisi tarafından, yazı lı olarak çak rılır. Bir istizaha, göı üşült>ct>ği gün ü zerinden üç inikat geçtikten, yahut görüşülmesine başlandı ktan sonra, b1şka bir İstizah katılamaz ve bütçe görüşmelerine hiçbir İstizah sokulamaz. 9. M1cliı tahkikatı : Hükümete tevcih edilen bir isti­ zahın yahut bütçenin görüşülmesi sırasında veya sonunda yahut doğrudan doğruya Teşki lat Kanununun 46. maddesi­ nin ı. ve 2. fıkralarında münderiç, Hükümetin umumi si­ yasetinden ve Vekiletlerin yerine gerirmek ve yürütmekle vazifeli oldukları işlerden dolayı Vekillerdtn birinin veya Vekiller Heyetinin cezai , yahut mali sorumluluğunu gerek­ tiren faaliyetlerde bulunduk larından bahisle soruşturma ya­ pılması isteği, Meclis Reisine bir taktir verilmek suretiyle sajlanrr. Bu taktir, Rei s tarafı ndan Meclise sunulur ve ay· rıca ilgili Vekile yahut Vekiliere de haber veri lir. Bu hususta i lgili olan Vekil ve taktir sahibi kimse veya kimseler veya ma zharayı yapan enc ümen dinlendikten sonra takririn yahut ma z"ıatanın dikkate alın masının gerek­ li olup olmıyıcağı hakkında Meclisçe isari reyle karar ve­ rilir. Karar, takrir veya mazharan ın di kkate alınması yo­ lunda olursa, Meclis, soruşturmaya girişilmesini Teşkilitı Esasiye ile Adiiye encümenlerinden kurulmuş «Muhtelit Encümene» veyahut � ten 15 e kadar !ızası bulunabilecek hususi bir «Tahki kat Encümeni» ne havale eder. Soruştur· ma ile vazifeli komisyon, hükümetin bütün vasıtalarından faydalanır, istediği kağıt ve belgelere de el koyar. Keza'

93

komisyon, Vekilieri sorgulayabllir ve icabında dışardan da herkesi şahit veya bilirkişi olarak dinleyebilir. Çağırı­ lan ş:ıhitler gelmek zorundadırla r ; gelmezlerse, haklarında ceza mahkemeleri usulündeki hükümler uygulanır. Encüme­ nin son raporu, cezai veya mali sor u mluluğu gerektiriyor­ sa, soruşturma kağıtları Teşkilat Kanununun 67. m a d d es i gereğince, Meclis karariyle kurulacak «Divanı Ali» ye, en çok on beş gün içinde verilir. Bunun haricinde, Meclis, bir iş hakkında, doğrudaa doğruya bilgi edinmek isterse, bir tahkikat encümeni kurar, yahut mevcut encümenlerden birini bu işle vazifelen dirir ; bu gibi soruşturmalara girişilmesini ya mebuslar, yahut bir encümen teklif edebilir. 10. Teırii maı uniyetin kaldırılmau : Bu yoldaki is­ tekleri, mahkemeler Adiiye VeHletine bildirir. Ve Ulet de gerekçeti bir tezkere ile ve Başvekllet yoliyle bu isteği, Meclis Rı yaserine gönderir ; Re is, vaki talebi, Teski lin Esasiye ve Adiiye erı cümrnlerindrn m ürekktp Muhıelit En· cümene havale eder. Encümen Reisi kur'a i le beş azadan mürekkep bir İhzari Encümen tefrik eder. Bu encümen il­ &ili mebusların Teşkilat Kanununun 1 2. ve 27. maddelerin­ de sözü edilen yasak i1lerden birini ifa etti.Aine kani olur­ u, teş rii masuniyetin kaldırılmasının gerektiğine dair bir rapor hazıılar ve «Muhtelit Encümene» sunar. Encümen, terkikierini ilgili mebusu dinlemek, dosyayı ir celemek su­ retiyle yapar ; ancak bu maksat için şahit dinleytmez Teş­ kilat Kanununda sözü edilen maddeler dışındaki, mevzu­ lara ait isnatlar jçin, İhzari Encümen , ilgili mebus hakkın­ da gerekli kanuni takibann ve muhakemeni n Meclı sin dev­ re sonuna bırakılması hakkında bir rapor hazırlar n Muh­ telit Encümene sunar. Teşıii masuniyctin kaldırı lması için bir mebusıın ho­ di talebi kafi gelmez, buna karar veı mek yetkısi Meclise aittir. 1 1 . Ceza/ar : Mecli s, dahili n izamnamesin e göıe faa liyetlerinin niza rn ve inıizamla yürü mesini ı emin için, icabı ha l in­ de mebuslar hakk ında aşağıdaki cezaları terribeder : • · İhıar : Bu ceza, söz kesmek, süküneti bozmak ve şahsiyada uğraş· mak hallerinde verilir. B i r inikatta, iki defa ihtar cezası alan bir mebusun inikatın sonuna kadar �öz söy lemek ten memnuiyetini Rei sin tek lifi Ü> erine. Mecli s müzakeresi z i sari ıeyle kararleştırabilir, b. Ta.6bıh : Aynı inikatta iki defa ihtar cezasına çarptırılmış olan bir azanın buna n ğ­ men, bu hareketlerinden vazgeçmemesi veya bir ay i çeri sin­ de üç defa i hıar cezası almış olması veya Mecliste bir gü­ rültüye yahut Meclisin işleıin e katılmaktan kaçınmak için kaynaşmaya, M ecli ste açıkça ve gürültü ile önayak olması veyahut d a arkadaşlarından birine veya biı kaçına hakaretre veya söz ile tehditte bu l unmuş olması hallerinde uygulanır, c. Muvakkaten m edisun çıkarılmak : Şu hallerde verilir.: ı. Takbih cezasına uğradıkran sonra da, gene o cezayı ge­ rektirecek hareketlerden vazgeçmemek. 2. B i r inikatıa, üç de­ fa takbih cezasına uğramak ; Rei sicumhura, Meclis Reisine, Meclise, Vekiller Heyetine tehditıe veya hakaretıc bulun­ mak, 3. Meclis görüşmelerinde halkı. zor kullanmaya, baş­ kaldırmaya, ayaklan dırmaya, yahut Teşki lat Kanunu hük üm­ lerine karşı koymaya kışkırımak. 4. Meclis bin a ve müşte­ milatı içinde yasak 'olan bir fiilde bulunmak. Bu cezayı alan mebus, açıkça Meclis kürsüsünden af dilerse, gec e Meçlise girmek hakkını kazanır. 12. Mezuniyel : Me clis Rei si, isteği üzerine bir mebu­ sa, 8 günlük izin verebilir ; bundan fazla olan izinler Mec­ lis karariyle olur. Buna mukabil, üç inikata kanlmamak bu

94

BÜYÜK MiLLET MECL!St - BÜYÜK MORAVYA DEVLETI

izinsizlik sayılır. İzinsiz veya iznini geçirmi� mebusların, geçirmiş oldukları günler için ödeneklerinden kesin ti yapı­ lır. Bir içtima yılında, iki aydan çolı: izin alana ödeneği­

ması kararlaştırıldı. 29 Ekim 1 924 re Cumhuriyetin birinci yıl dönümü burada kutlaadı ve B. M. M. bu binada ilk defa, 3 1 Ekim 1924 te, Musul ve hudutlar meseleleriyle

nin veri lebilmesi, Mec l i sin kararına bajlıdır.

uAraşan Haliç

1 3 . M ec/ii Rtyaset Divanının vAzi/tleri ı unlardır : a. İç hizmetlerin kuru luşu ve Meclis memur ve hizmetiileri hakkında Memurin Kanununun nası l uygulan acağı ve bu kanuna göre İazibat Komisyonu kurulması hakkıada danış­ ma yoliyle fikir vermek, b. İzin işleri, c. Mebuslardan ad­ ları Resmi Gazete ile «izinsiz» yahut «bulunmadı » diye ilan edilmiı olaolarıo şik ayetlerini dinirmek ve çözmek, ç. Meclis bütçesini hazırlamak, d. Dairede değişildık, onar­ ma ve baska yapılar yapılmasına karar vermektir. «Türkiye B. M. M. Memurlan TeşkiUtı » hakkıada­ ki 5 509 sayılı ve 9 Ocak 1 95 0 tarihli kanuna ( bk. Res. Gaz. B Ocak 1 9 � 0 gün ve 7 405 sayı l ı ) göre kuruluş şöyledir : a. Riyas el : Hususi Kalem Müdürlüğü buraya bağlıdır, b. Umumi K/iıiplik : K •nun lar, Tutanak, Zat ve Kağıt i şleri ile Basımevi Müdürlükleri buraya bağlıdır, c. Encümenler : B ütçe . Kalemi ve Kitaplık Müdürlükleri buraya bağlıdır. B u teşkılaıtaa herbirinin işi ve bu işin nasıl gö­ rüleceği hususu, Riyaset Divanınca tesbit edilir (ma d. ı ) . Türkiye B . M. M. nin bütün memurlan, bağlı oldukları makamların iabası ve Rei slijin tasvibi ü zerine tivin ve terfi ettiriJit ( inad. 3 ) . Keza, bu teşkilinn memur lan, dev­ letin d ığer hizmet ve memuriyederine dereceleriyle nakil veya tayin olunabiJi r f er 1 mad. 4 ) . Reis, B . M M . B aşkanlığı konağında oturur ; Mecli­ sin, iç ve d ı ş güvenliği için gerekli redbi rleri al makla ö devlid i r ; Polis k u vveriyle, koruyucu asker müfrezesi onun emri alıındadır. Medise silahlı olarak girmek yasak oldu­ ğundan Riyasetçe bu gibi hal ler önlenir. 14 . .M r111sim : Meclisin. tümü il e buluaamıyacağı tö· renlerde, Riyaset Divanı, Meclis adına hazır bulunur. Şa­ yet, Meclis adına, bir heyet gönderi l(cekse. bu heyet ha­ sının sayısı, Meclis tarafından tesbit edilir ve bu iza kur"a ile ayrı lır.

1 5 . M eb u slu k belgesi : Umu mi Kltipli kçe düzenlenir ve bu hüviyet belgelerinde : a. Mebusua adı ve soyadı; b. Babasiyle, anasının adları, c. Doğduğu yer ve doğum tarihi, ç. Tahsili, bildiği yabancı diller, varsa uzman lığı, eserleri, ilim rütbeleri, d. Mesleği ve işi ıı ü cü, e. Evli olup olma d ığı ve varsa ço•uk ları gibi, malümat dereedilir ve hüvi· yet belgeleri Meclis Riyase ıiace imzalan ır. B. M. M. nin toplandığı binalardan ilki, 1 9 1 5 te İtti­ hat ve Terakki Cemiyeri için yapılmasına baş lanan bioadır. Ancak b u bina B. M. M. nin toplanacağı zaman henüz tamamlanmamış olduğu için inşaatına hız verilmiş, 1 920 de bitirilmiştir. Salona konulan sıralar Ankara Muallim Mekte­ bioin tatbikat sınıflarıodan getirilmiş, salonun l ambası kahvehanelerin birinden temin edilmiş, ortaya büyük bir odun sobası ku rulmuştu. Meclis kürsüsüne, zafer kazanılın­ caya kad.ır k aldırılmamak üzere siyah bir örtü serilmi1ti. B u bina 15 Haziran 1952 tarihli Veki ller Heyeti karariyle, İnkılap müzesi yapılmak üzere Maarif Vekiletine devredil­ miştir. B. M; M. nin toplandığı binalardan ikincisi, Meclisin bugün içinde b uluoduju, 1 9 2 3 te mimar Vedat Bey tarafın­ dan yapı lmış olan binadı r, Bırinci binada çalışılırken, bura­ sının darlığı yüzüode :ı yeni bir bina için Meclisçe ödenek ayrıldığı halde, inşaatın uzun zaman devam edeceği düşünü­ lerek, aslında mahfel olarak yapılan bu binadan faydalanıl-

K o n feran sında

müzakerelerin k es i lmrsinden

sonra. TeşkiJ.it - ı Esası yedeki özel maddeye göre, Reisicum­ hur Gazi Mustafa Kemal"in davetiyle, fevkalide olarak ıop l andı. İkinci bina da zamanla dar gelmiye başlamış, ikisi önemli olmak üzere birçok ekler yapılmıştır. Bunlar, bazı encümen odalariyle kütüpha ne ve gaziao kısımlarıdır. Bütün bu genişletmelere rağmen , binan ın B. M. M. nin ihtiyaçlarını karşılıyamadığı görülünce yeni bır Meclis binası yapılmak üzere milletlerarası bir proje müsabakssı açılmıştır. Müsabakayı Alman Mimarı Prof. Dr. Clemens H ->lzmeister"ı n çizdiği proj e k11anmış ve inşaata 1 9 38 de baş lanmıştır ; o tarihten beri Tüı k mühendis ve mimarlarının idaresiade devam edilmektedi r.

B ÜYÜK MİLLET MECLISI H Ü K ÜMETI : blı:.

TÜ RKIYE B Ü · Ü K Mi LLET M E C L İ S İ HÜKÜMETi.

B Ü \ Ü K MO RAVYA DEVLETI ( Çek. RfJe fJe/ko­ morav, kJ, Alm. GroJSmahrisclus Reı ch , Mac. Nagymor1111 birodalom ) , I X. yüzyılda bugünkü Moravyada ve Slovak­ yanın batı kısmında kurulmuş bir Batı İsliv devleti. Bizans imparatoru ve tacihçisi Kon stantinos Porphyrogennetos bu devlete he mtgal e Morabia ( = Büyük Mora vya ) adını ver­ mektedir. Büyük Karl'ın başarılı haıb leıi ( 7 9 1 · 796) neti­ cesinde, Avarlara tabi olan Barı i s l av kabileleri Frao k ha­ kimiyeti alıır a girmişlerdi Büyük Kul"ın ölümünden ( 8 1 4 ) sonra Frank İmparatorluğu eski kuvvetini kaybediace, b u İsliv kabi lelerinden Morav"Jar, Prens Moj mir'ın idaresınde hemen herneo müstakil bir hale gelmişlerdir. Kendi adını taşıyan bi r h anedanın kurucusu olan Moj m f r ( bük. 8 30 846 ) , 8 3 3 re Nitr a ( Slovakya ) bölgesini uptetmişse de, 846 da Alman Ludwig tarafından azledilmiştir. Yerine geçen yeğeni Rastislav ( bük. 8 4 6 - 870 ) , Doğu Frank İmparator­ luğundaki iç kavgalardaa i stifade ederek, bir müddet için memleketini Fran k hakimiye tinden ta mamen kurtar abiimiş ve Frank nü fuzuna din sahasında da bir set çekmek için, 8 6 3 te Bizans imparatoru l l l. M ıkhael"drn misyonerler gön­ derilmesini istemiştir. İmpara tor, Rasıislav'ın aızusunu ye­ rine ııetirerek , tarihte «İsla vların havari leri» diye anılan Konstaotinos ( Kyrillos ) ve Methodios adlı keşişleri Moıav­ ya ve Paonooia ( Ba tı Macarista n ) ya göndermiştir (864 ) . Kilisede Frankların fazla nüfu zundan hoşlaomıyao Pa p a , bu ke,i şlerin propaganda faaliyetini destt klemiş ve Meıhodios'u Moravya ile Pann onia başpiskoposl uğu na ıay in etmekl e B. M. D. oc kilise muhtariyeti t a nımıştır. 869 da Rastislav, amcaıadesi Svatopluk ( bük. 870 8 94 ) tarafından yakalana­ rak A l man Lud wig' e teslim edilmiştir. Svatopluk 874 ta kendi rızasiyle Alman Ludwig"i meıbu tan ımış ve Franklara yıllık vergi verrneğe de razı olmuştur. Buna karşılık, haki­ miyetini bir yandaa dojuya doğru, galip bir ihtimalle, yu­ karı Vistül kırılannda ( Kralı6w civarınd a ) yaşıyan Vislan" !ara kadar, öte yandan da Bohemya üzerine yayması n a mü­ saade edilmiştir. 880 de Sva topluk"un ricuı üzerine, Met­ hodios"un yanına, Nitra piskoposu sıfatİyle Wichiag adında bir Şuab (Scbwab) papazı gönderilmişıir. Methodios'un ölümünden ( 8 8 � ) sonra ise, Svaıopluk, Methodios taraf· tan papazları memleketten kovmakla Moravya kilisesinde B : zans nüfvzuna son vermiştir. Svatopluk'un ö lümünden ( 8 94 ) az sonra B. M. D. yıkılmıştır. Almanya kıralı Arnulf tarafından isyan eden Morav'lara karşı yardımlan istenen ·

BÜYÜK MORAVYA DEVLET! - BüYüK OKYANUS

k

Macarlar 896 d a Karpatlar havzasını i 1gal etmişlerdir. Svatoplu 'un oğulları 901 de Doğu Frank İmparatorluğu ile bir barış antiaşması imza etm i ş l erse de, Macarların iler­ leyişini durduramamışlar ve Ç Q 6 da Macarlarla yapı lan sa­ vaşlarda makıul düşmüşlerdir. Macarlar da memleketi işgal etmekle B. M. D . ne son verm i ş lerdir. B k. MORAV Y A, Tarih.

B Ü \' ÜK MÜCENNE P, Türk musikisinde kullanıl­ makta olan küçük aralıklardan birinin adı. B. M. aralığının takribi nispeti 1 0/9 dır. İki bakiye aralı k toplamın dan meydan a gelir. Mesela, musikimizde du,a ah - segah perdele­ leri aralığı B. M. tir. B Ü Y Ü K OKYA N U S ( Pasi f i k Okyan usu, veya kısaca : Pasifi k ; Magellan [ Port. Magalh ii es] ın verdiği Mar Pacifi­ co adından tercüme edilerek türlü dillerde sakin Okyanus m inuına İng Pacific Ocean, Fr. Ocean Pacifique veya G rand Oc ean, Alm. Stiller Ozean veya Pazifischer Ozea n veya G rosser O zean, İtal. Oceano P.ıcifico veya Grande Oceano, İ span. Oce m o P.ıcifico veya Gran Oce ıno ; Balboa-' nın bu okyanusun bi lhassa güney kısmına verdiği addan da · G üney Denizi, İ span. E l Mar del Sur, İ ng. South Sea, Fr M er d u Sud, Al m. S üdsee, v. b. bizdeki eski şekli : Bahr - i Muhit-i Kebi r ) , Kuzey ve Güney Amerika, Asya ve Avustra lya i le kutup bölgeleri arasında uzanan, dünyanın en büyük denizi . Yüzölçümü kenar denizleri �ayı lmazsa 1 64 mil­ yon km2 , kenar denizleri ile birli k te 180 miliyon kmt dir. B u sonuncu yü zölçümü ile B. O yeryüzünün üçte birinden çoğunu ( o/o 3 :5 , � n ü ) kaplamış demektir k i , yeryüzünün bütün karalarının yüzölçümü top!. mı ( 149 milyon km2 ) ndan daha gen i ş yer tutar. B. O. un ku zey - güney uzunluğu 14 ' 00 km, doğu . batı boyu 1 7 000 k m ye yakındır (bu d�ğeri ile yeryuvarlağı çevres i n i n yaıısına yakın ) . Kenar denizl�ri de gözö n üne alındığı takdirde ortalama derinliği 4 000 m, a u ! okyanus çanakla rının orta lama derinliği 4 300 m dir. Dünya den izlerinin bugüne kadar bi linen en derin yeri , B . O . un batı kenarına yakın uzanan F ı l i pin derinden iz hen­ değindeki Emden çukuru olup 10 793 m dir. B. ·o. da 3 ı.>OO m den der n yerler, yüzölçümünün % 80 i nden çoğu� nu tuttuğu halde, O - 200 m derinlikteki yerler % 6 ya yakın bir değer gö sterir.

.'

Biçimi, bö!ümleri, derinliklui : Ana çizgileriyle bir elipıi andıran ve kuzeyde kapalı (yalnız Bering boğazı yoliyle Kuzey Buzdenizine açık ) , güneyde ise geniş bir şekilde açı l rnış bulunan B. O yaklaşık olarak kuzey - güney doirultusunda uzanan iki büyük den izaltı eşiği ile türlü bölümlere ayrılmıştır : Doğu Pasifikteki eşik Kalı forniyadan Antarktika'ya, Batı Pasifikteki eşik Japonyadan Yeni Zelan­ da'ya kadar uzanır, her ikisi arasında da B. O. un orta bülümü yer alır ki, burası da kuzey, ona ve güney Pasifik çanaklarına ayrılmış bulunur. B. O. u geniş çanaklara ayıran bu eşi klerio türlü yön lere u zanmış bulunan uzantıları ara sında da yer yer okyanus çanak ları belirmiştir. B unların başlıcaları : Batıda Fıl i pin, Karolin, Salomon, Yeni He br id, Fici ( Fıj i ) , Mercan, Selebes, Tasmanya çanakları, doğuda G uatemala, Peru - Ş i li , Günty Kutup çanaklarıdır. Bütün bu çanaklar arasında en geniş ve derli toplusu olan Kuzey Pasifik çanağının deri n l i ği çok yerde 5 000 - :5 500 m dir. İ kinci büyük çanak ise Guney Pasifi k çan•ğı ( asıl Güney Denizi) olup bunun da derinliği hemen aynıdır.

B. O. un doğu kıyı larının az girintili çıkıntılı ve oldukça

sade uzanışına karşılık,

batı kıyıları son derece

95

girintili çıkınıılı ve birçok adalada çevrilidir. Doğu kıyı­ larının başlıca girintileri Kaliforniya körfezi ve Pan ama ile Alaska, Kanada ve Ş ilideki fiyort'lardır. Batı kıyılarında ise bir�ok kenar de n i zleri sıralanmıştır ki, başlıcaları : Bering, Ol.! ltsk, J•pon, Doğu ve Güney Çin denizleriyle Tayland (Siyam) körfezi, Avustra lya - Asya a radenizi, Meıcan ve Tasmanya denizleridir. B. O. un batı bölümünde ve hele Güney Deni zi adiyle de anılan parçasında birçok ada ve takımadalar vardır. Bun­ ların çoğu mercan adaları yahut volkan i k adalardır. Bazı­ ları i se ( Yeni Gine, Yeni Kaledonya, Ye.ni Zelanda gibi ) , d ı ş bir sıradağın, Avustralya karası etrafında çizdiği yayın parçalarıdır. Adı geçen bu sıraya dikey bir adalar dizi si uzanır ki, Yeni Zelanda'nın güney ve k uzey adalarından geçen ve Tonga adalarına uzanan bu ikinci m anın birirı ci­ sivle karşılaştığı yer, ş iddetli volkan bölgelerinden biridi r. Buıün sular altında kalmış olan ve türlü dcğı ultulardaki dağ sıralarının doıukları durumunda bulunan bu dizilere Ed. Suess, «Oseanid» ler adını vermiştir. B. O. un batı kenarında sıralanan ve Asya karası boyunca yaylar biç i minde u zanan adalar ise, kıvrım dağlarının birer parçasıdırlar. B. O. daki adaları, yerlerini ve halkının özelliklerini gözönüne alarak, Melanezya (b. b k. ) , Mikronuya (b bk.) , Polinezya ( b. bk. ) adaları olmalı: üzere üç büyük grupta toplamış­ lardır. B. O. un en derin yerleri, bu okyanusu çeveeliyen karalar yahut adalar yakınındadır. Drrinliği çok yeıde 7 000 m yi aşan bu derindeniz çukurları, kaıa parça larına paralel u zanan hendekler biçi mindedir. Başlıcaları d oğu As­ ya kıyı bo runda Kuril · Japon, Boni n , Maryan, Fılipin derin­ den i z hendekleriyle Avustraly•nın doğu�unda Kermadec ve Tonga h endekleridir. Güney Amerika kıyısında i se, bunlar kadar derin olmıyan Atacama hendeği uzanır. H eıbi ı i bin­ lerce km uzun luğunda olan bu deniz hendek lerinde yer yer çok derin çukurluklar vardır (herbiri 7 5 0 0 l O 7 " 3 m derinlikte ) . Bu derindeniz çu k u ı l arının di bi i le hemen yakın l a rındaki karaların en yüksek yerleri arasında, 1 0 - 14 b i n m l i k yükseklik görülür. Mese l a : Güney Amrrikada Andlar üzerindeki Llullaillaco doruğu ( 6 750 m ) ile 300 km kadar batısındaki Atacama çuk uru ( 7 64 0 m ) arasın da 1 4 bin m den fazla yükseklik vardır. Bunun g i bi Filipinlerin M indanao adasiyle Filipin derindeniz hendeği ve kıyı yakı­ nındaki Japon volkanlariyle Japon hendeği arasınd a , 200 - 2 50 km lık b ir mesafe i çinde, 1 2 bin m lik yükseklik görülür. Meydana gelisi : B. O. un özel bir yapısı vardır. Baş­ ka okyanuslarda tabanda sial tabakası 20 - 30 km k alınlığın­ da kabul edildiği h alde, B. O. da bunun yok denecek kadar ince olduğu düşünülmekte ve buraya dünyanın asıl okyanusu göziyle bakılmaktadır. B. O. u n en belirgin özelliklerinden biri de, çevresinde çoğu Alp kıvrım kulaklarından o1an gen ç sıradağların uzanışıdır . Bu dağlar, doğudan ( Asya ve Avust­ ralya d1ğları ) ve batıdan ( Kuzey ve Güney Amerika sıra­ dağları ) okyanusu kuşatmış. bu oyna k yerlerde yer yer vol­ kan dizileri ve deprem bölgeleri de yer almıştır. Bu sıradağ­ lar önünde de birer çöküntü yeri ve ön çukurluk özel liğinde olan deıindeniz hendekleri sıralanmı 1tır. Bazı j eologlara göre. karaların yakınında uzanan ve kara lar kütlesinden d ı k yamaçlarla ayrılan bu hendekierin çoğu, büyük b i r ihtımalle, j eoseoklioaller ( sürekli torıulaoma alanları ) dır. B . O. un meydana geliıi üzerinde tür l ü dü§Ünceler ortaya atılmış, bu okyanusun çok yerinin, an a çi7gi leriyle, yeryü zünün , durumunu pek eskiden beri az değiştirmiş yer­ lerinden biri oldu!u kanaari hakim olmuştur. Ancak, bu ·

BÜYÜK OKYANUS

96

arada Huttan, Avusualya ile Güney Amerika arasında, orta Pasifikte, geniş bir kara köprüsünün bulunmuş olduğunu ileri sürmüş, 1900 de Hedley, biyoloj ik temellere dayanarak

Yeni Zelanda i le Fici ada ları ve Yeni G i ne arasıoda bir

bol yağmıırlıı güney iuğıı musonlaıı, J aponyaıun güneyinde, daha az şiddetli olan güne} batı musonlan ise Çin kıyıları­ na doğru eser. Avustralyanın kuzeydoğusundaki adalar böl­ gesinde, mevsimine göre,

güneydoğu ve kuzeybatı

mu aon­

ları eser. Her ne kadar Magellao, seyahau sırasında rahatça yoluna devam edebiimiş o lduğu için buraya Sakin Deniz ( Mar Pacifico) adını vermiş ise de, bu ad B. O. için pek de uygun sayılmaz. Zira zamanına göre en büyük dalgala­ rın görüldüğü B. O. un hususiyle batı bölümü nde tayfun B. O. dibioin % 60 ı kırmızı derindeniz killeriyle ve orkan denilen tehlikeli kasırgalar ve batı kıyılarında dep­ örtülüdür. Yer yer radyolarya çamurları da bulunmaktadır. remlerden doğan dalgalar sık sık görülür. Tayfun ve orkan­ Globij erinli çamurlar, Ekvator yakınında geoi� yer kaplar ; lar, en çok 40 - 50 en lemleri arasında tahribat yaparlar. B. O un ortasındaki adalarda sürekli bir bahar hava­ pteropotlu çamurlar ise Fici adaları çevresinde bulunur. sürer. Tropikal bölge sıca klığı, burada düzenli hüküm sı Nihayet, diyatomeli çamurlar, Filipin ve Maryan adaları deniz rüzgariariyle mül.iyi mleşir. Bu adalarda esen olarak arasında ve Aleut ve Gal apagos adalan yakımııda görülür. Kenar denizlerinin dibi ise, daha çok, karalardan taşınan esen rüzgarlar çi çek ve baharat kokularİyle doludur. Açık ve parlak bir gök alcında sıcak geçen gündüzleri, serin ve tortullarla örtülüdür. bulutsuz geceler takibeder. Fiziksel özellikleri : B. O. da tuzluluk nispeti oldukça B. O un kutııp bölgeleri kurak (yıllık ottalama 2 00azdır (o/co 3 0 - 37 ; kutuplara yakın yerlerde % o 30 - 34, 500 m m ) , tropikal ku�ak bol yağışlıdır (yıl lık ortala ma 20 - 30 enlemleri arasında % o 3 5 3 6 ) . Deni>yüzünün sıcak­ ı 000 mm den çok ) ; bunlar arasında da türlü yağış alan lığı tropikal k uşaktan ( yıllık ortalama 2 0 - 29°) kutuplara yeı ler ( bu arada meseli kurak :ılizeler kuşağı) vardır. B. doğru azalır (kutuplar çevresinde 2° kadar ) . Denizyüzün­ O. un alçak enlemleri arasındaki yerler nemli . sıcak, yük­ den dibe doğru da sular sıcaklığını kaybeder ( 2" kadar) . sek enlemlerine düşen yerleri ise nemli · ı l ı mandan kurak­ B . O d a ( Atlas Okyanusunda olduğu gibi) iki akınıı çem· sc ğu k ıklim tiplerine kadar çeşitli bölümleri kendinde top­ beri meydana gelmiştir. Kuuydoğu ali zeleriyle kuzey ek va­ lamış tır. toral a kınrı, güneydoğu alizeleriy l e de güney ekvatoral akın­ Canlılar : B. O. ta azot miktan az olduğundan canlı­ cı doğmuştur. Bu iki akıntı, Güneydoğu Asya adalarıoa lar oldukça seyrektir. Bununla beraber şelf bölgeleri ( kara­ doğru oldukça dik açılarla birle�ecek şekilde sokulur, bu­ ların çevresindeki sığ den izler) ile sayıları pek çok olan radan doğuya doğru ( ters doğrultuda ) hareket eden ekva­ adalar çevresinde zengin balık alanlan vardır. B u arada ıoral kar�ı akıotı meydana gelir. Kuzey ekvatora l akınrının Japon sulan ( sardal ya, ringa, uskumn ı ) ile Alask a - Kana­ bir bölümü, k uzeye döner ve sıcak K uro - Şıvo (b. bk. ) yu da suları ( som balığı, büyük dil balığı, bir ç eşit morina t �şkil eder ki, bu akıntı, Atlas Okyanusundaki Gulf Stream'e balığı ) dünyanın en verimli balık alanlarındandır. Kutu• tekabül eder ve Kuzey Arnenka k ıyılarına doğr u uza­ paltı ve kutup bölgelerinde yaşıyan balina gibi hayvanlar nır, burada soğuk Kali forniya akınıısı çevreyi kapamak uzunca bir zamandan beri av yüzünden azalmış lardır. üzere güneye yönelir. Kuzeyden, Kamçaıka yarımadasİyle B. O. büyüklüğü ve yapısiyle ilgili olaı sk tüı l ü do­ Kuril ada larının doğu kıyılarından güneve doğru yönelen ğal bölgelere ayrı lmıştır. Başlıcaları şunlardır : Doiu Asya Oya - Şivo soğuk akınusı (yahut Kuri l akıntm ) . Kuro · Şi kenar denizleri, Alaska yakını ile birlikte Kuzey Pasifik, vo'ya yandan karışır. B. O. un güney yarımküresindeki Kaliforniya ve Mtksika bölgeleri, Kuzey Pa sifik a l izeler akıntılan, kısmen Doğu Avustralya akıntmnı, kısmen de bölgesi, Ja ponya güneyindtki E kvatcral Pasıfik ): ö lgesi, batı rüzgarlan soğuk akıntısını te�kil etmek üzere, önce Malaya, Güney Pasifik, Galapagos bölgeleriyle kutupaltı güneye. sonra doğuya yönelir. B u sonuncu akıntı, Güney Pasifık bölgesi. Amerika kıyı larıoda ikiye ayıı lır, bir kol Atlas Okyanusuna Ekonomi, laıın : Dünyanın başka denizleri gibi B. doğru uzanan Horn B urnu ( İspan. Cabo de Hornos) akın­ O. d a tuz, pota s, iyot, sünger, mercan ( 30 kuzey eniemi mını, bir başka kol da kuzeye yönderek Peru (yahut Hum­ ile 30 güney en iemi arasında ) , inci elde edi len yerlerden­ boldt) soğuk akıotısını teşkil eder. böylece Güney Pasifik dir. Yılda 5 000 mil)·on kilo kadar tutan balık miktan akıntı çemberi de kapanmış olur. Yüzen buzlar sınırı ku­ ( bunun % 5 0 den çoğu Japonya'ya düşer) ile kıyaslanırsa, zey yarımküresinde 5 5 - 40 enlemine, güneyde 5 0 - 4 5 en­ bu ü rünler ikinci derecede bir değer gösterir. Ancak, B. lemlere kadar uzanır. O. un önemi, bir denizyolu olması ve j eopolııik değeri ba­ Iklim : Yüzölçümünün yarısından çoğu 30 kuzey ve kımından büyüktür. Bugüne kadar B. O. un en önemli da­ güney enlemleri arasında bulunan B. O . bir tropikal deniz yanak yerleri ( üsler) , Hawaii adaları ( Honolulu, Pearl Har­ özelliği gösterir. Burada alizeler başlıca rüzgar sistemini bor ) , Filipinler ( Manila ) , Fici ve Samoa takımadaları ile teşkil eder. B. O. un kuzey ve güney yarımkürelerindeki Guam, Wake, Markus ve Salomon adalarıdır. B. O. un her bölümlerinden herbirinden 20 - 40 enlemleri arasında, okya­ iki kıyısında işle k limanlar vardır ki, başlıcaları : A merika nusun doğu bölümünde yüksek basınç, 50 - 65 enlemleri k ıyılarıoda Vancouver, San Frıınci !co, Panama, Callao, Val­ arasında da a lçak basınç alanlan uzaoır. E kvator yakınında paraiso, Asya ve Avustralya k ıyılannda Yokohama, Şan g­ durgun kuşa k görülür. Bu kuşağın kuzey ve güneyinde alize hay, Hong Ko11 g Sin gapur ile Bri sban e, Sydney'dir. Hong Kong, Manila, San Fran cisco, Brisbane, Van· ( bk. ALİZE RÜZGARLARı) bölgeleri daha sonra dejişen rüzgarlar alan ları ve nihayet batı rüzgarlan bölgeleri sıra­ couver arasında ve kıyı boyun ca uzan a n k ablolar vardır. lanır. Bu kuşak biçimli sıralanış, kıyılarda, kara ve denizin On yıl kadar önce, B. O. un doğu ve batı k ıyılarındaki faı klı ısınıp soğumasından doğan muson rüzgariariyle şehirleri hava yoliyle birbi ıioe bağlama isteği ve dtnfme­ (mevsim rüzgarları ) bozulur. Doğu Asyanın fırtınalı ve Ieıi (hususiyle Amerikalılarca ) , bugün çok ileri gitmiş, bağlantı bulunduğunu iddia etmi�, Wichmaon ve Wooloough, Fıci adalarının, Paleozoik ve Mezozoikteki bir karanın Kenozoikte çökmesinden sonraki kalıotısı olduğunu ihtimal dahiL nde görmüş, Burckhardt ise Güney Andların batı sıo da uzanmış olması mümkün bulunan bir Pasifik karasından bahsetmiştir. .

-

BÜYÜK OKYAN U S - BÜ Y ÜK Pan Amerikan Dünya Hava Yolları ( Pan American Worl d Aiıways) n ı n u ç a k ları, S a n Franci�co ve Los A n gflcs'i Ho­ nolulu, Wake ve Guam ü zerinden Filipi n ( M a n i la ) , Çin H indi ( Sayı;on ) , Çin ( Ş anghay, Rın g Kon g ) e, yine Ho­ n o l u lu ile Midway üzerinden Japonya ( Tokyo) ys , Hono­ lulu. Suva üzerinden Avustralya ( Sydney) ve Yeni Zelan­ da (Auckland ) va bağ lamış, Uzak Doğuya u la şan bu hava­ yolları, bu kalabalık bö lgenin birçok şehir leri arasında da seferler kurmuştur. ]eopo/ıtik önemi : Amerika - Asya - Avustralya a rasında birçok adalaıın st'rpi li bulunduğu B. O. Eski ve Yeni Dünya karaları arasında gittıkçe daha işl�k bir denizyolu . . olmağa do&ru gıttıgınden ve a rttıgıııdan, . .sıratep k onemı . . . . . ı eopolıtık deger kazanmış, Ingıltere, Amerıka Bırleşık De't'· . . . u>ler e d ııı nı ege çalışletlerı, Fransa, J�ponya bu den ızde . .. .. Hawaıı mışlardır. Bugun adaları ve çrvrc�ındm Wake ve Guam adasına kadar B. O. un orta böl ümünde Ameıika . Birleşik Devletlerinın geniş bölgeleri vardır. Dunun h e men . . . . . . d uşen .. .. ve ı çerısıne Melannya adalarıyle Pol ı n r zguneyıne b Buyuk nın an ol us gen bır bolumunu alan ya ı ş ok y g csı . Britanya Imparatorluğuna bağlı d ır. Bunun hemen gün eydoğusunda ve güneybatı ucu n d a da Fı arı saya bağlı ıda top­ lulukları uzanır. İkinci Diinya Haıbi sıı asında B. O. un önemi çok artmış, bur adaki deniz üslerinin rolü büyük olmuştur. Ke[i/ tarihi : Tarihten önceki devi rlerde yaşamış olan insanlar, heı halde. B . O u görmüş ve bı.rada n geçmiş ol­ malıdırlar. Avrupa lı lardan önceki zaman larda 1hlay' larhı Polinezyalılar bu denizde yelken lilerle yol almış, be lki de bu denizyolu üzerindeki Amerikayı keşfnmiş olabi lir ler ( M. S. 500 - 1 C OO de) . Avrupa lılar arasında B . O. u , muh­ temel olarak, ilk defa Panama �üneyinden gören Balboa, buraya « Mar del Sur» (Güney Denizi ) adını vermiJtir ki, bu ad gemİcı ler arasında bugü;ı de kullanılır. B. O. u ilk defa geçen A vrupalının, Magellan o lması muhtemeldir ( 1 5 1 9 - 1 5 2 1 ) . Bundan sonra B. O. lJ iyice tanıtan Cook ( 1 7 7 1 - 1 7 / 9 ) olmuştur. Daha sonra bu deniz Japon larla İngilizler, Holandalı ve ni hayet Amerikalıların yakından ilgilendikleri bir alan olmuş, Xl X . yüzyıl ortalarında, ar­ tık birçok yerleri bğreoilmiş, türlü ada larına bılimsel araş­ tırma yapmak üzere heı·etlcr gönderilmiş, böylece bu ok­ yanus, daha çok tanın mıştır. B. O. da yapılan · başlıca keşif �eyahatleri şunlardır : Challenger ( 1 87 2 - 1 8 7 6 ) , Tuscora ve Gaze l l e ( 1 872- 1 8 7 8 ) , A lbatross ( 1 88 3 - 1 905 ) , Planet ( 1 906 - 1 907) ve Discovery ( 1926 - 19 3 1 ) . Zamanımııda B. O. ta yapılan araştırmaların başlıcaları Nationa l Reseaı ch Counci l ve Cırneg ie Enstitü­ sü ( Washington ) taratından ele alınmıştır. • .

.

. .

..

.

,

.

.

..

..

..

..

.

.

..



.

..

..

B Ü l: Ü K ORDU : bk. GRAN D E ARME E, LA.

BÜl:ÜK Ö�ERME [ Man. ] , ( Maj cure ; Eski tcrim : Kübri) , kıyası teşkil eden 3 önermenin birincisi. Mesela : İnsanlar ölümlüdür, Sokrates insandır, o halde Sokrates ölümlüdür kıyasında İnsanlar ölümiiidür önermesi . BÜ " Ü K Ö R Ü MCEK KUŞU ( Lanius excubitor) : bk. ÖRÜ MCEK KUŞLARI ( Laniidac ) .

BÜ l: Ü K PRE N S (Rus. Velikiy Knyaz , Alm. Gro55fürst, Fr. Grand Prince ) , Rurik hanedam mensup ' anndan olan b ö l g e prens lerine hükmeden Rus hük ümdarlarına vaktiyle veri len unvan. Rusyayı Moğolların istilhı üzerine, B. P. lik piyesi, Mğol Ha nı tarafından verilmiştir ; Mos­ kova prensleri, unvaniarını handan alırlardı. Eski Litvan-

97

yada da B . P. lik, bölge prenslerinin üstündeydi ; Lehistan ile bi rleşi ldi k ı en son ra, bu unvan Lehistan kırallarına, Rusya ile bir lesildikten son r a da, Ru� çariarına ı;ıeçti. İkinci ku�ağa kadar doğrudan doğruya bir Rus hükümdaq zürriyetinden g elen kimseler de bu unvanı taşıyabilirlerdi. Rusya impara­ toru aynı zamanda Finlandiya B. P. i, Avustuı ya imparato­ ru da Transilvanya ( Alm . Siebenbürgen ) B. P. i sayılırlaıdı.





SAHRA



BÜYÜ K RUSÇA ( Rus. Velik orusskiy, Alm. Grossıus­ sisch ) , umumiyede Rusça dfni len dilin ilmi adı. B. R. yı konusanlara da Büyük Rus denir. Bu dili, bir taraftan «Küçük Rusça» ( Rus. Malorusskiy, Alm. Klein­ rı.ıssi sch ) da denilen Ukraynca (yerli dild e : Ukn !o ski. Rus. · k ıy, U k raıns ' Al m. Uk raı· n ı sc h ; es k ı' d en Avustu rya - M scarısrand ' h .. . a k onuşu 1 an şe ki ıne R utence [ A l m. R uı h enısc ; ıvıac · Rutt!n ] ı " " d en u d ı ) d an, o b ur ta ra f ran d a « B eyaz R usça» ( yer ı d ı' ld e : .. ' ·, . . R ' Al· m. W eıssrussı sch ) d an a yıcB ı t :ı arusk ı. us. B e .oruss k ıy, · - · zaman, B . R . terımı· k u l l anı 1 ır. ş u 1 eh çe1 ere ma k gere k tıgı ayı ı 1 ır : K uz�y B . R . (R us. S evero - ve ı ı·k oruss ,_.. ıy . ) , G'' uney B R (R us. y u ı n o · ve 1 k oru ss k ı' y ) , ve M er k ez! B. R. ( Rus. ' ) . Bk RUS DI. LI. S re d ne - ve ı ı· k or us s k ıy ·

·

·

·

.



·

li Ü \: Ü K RUSYA

'



( Rus. Velikaya Rossira,' Fr. Gran­ de - Russie, Alm. Gross - Russland ) , 1 654 te Herman Ukray­ nası ( Küçük R ·ı sya, Rus. Malorossiya ) nın, 1 6 5 5 te de Lit­ vanya - Lehi stan Beyaz Rusyası (Rus. E e lorossiya) n ın Rus hakimi v eri altına alınması üzerine, bunlardan avırt rdı lmesi i ç ı n Rusyanı n ekseriyetle B ü y ük Rus (bk. BÜYÜK RUS­ Ç A ) larla me sk ı h olan merkezi ve k uz ev kısmına verilen ad. Bu tarihten itibare n, M oskovadaki Rus hükümdarları «hütün Büyük, K ü çük, ve Beyaz Rusyanın çarı» unvanını tas mışlıı.rdır. Bugün B. R. tabiri artık kullanılmaz bir hale gelmis bulunmaktadır. B Ü Y Ü K RUZNAMÇE KALEMİ, Osmanlı Devletin­ deki malıye ka lemlerinden biri. Bu kalemde devletin gelir ve g ider defterleri toptanır ve burada bütçeye benzer bir hesa p çıkarılırdı.

BÜYÜK S A HRA ( Arap. salıra = çöl, taşlık yer, ya­ ban ; eski 1ekli Salıra - i Kebir ; Batı dillerindeki şekli Sa­ hara ) , Afrikanın kuzey bölümün de dünyanın en hüyük çö­ lü. Yüzölçümü yaklaşık oh rak l O mi lyon km2 ye yakın (bazı kaynaklarda 9 mi lyon krr.2 ) , nüfusu 1 . 5 milyon ka­ dardır. Atlas Dağları nda n, Niger ırmağı ve Ça d gölü çev­ resine, Atlas Okyanusundan Nil boyuna kadar uzan a n bu gen iş çöl, Afrika Karasının üçte birini tutar. Atla s Okya­ nusu ile Kızıldeniz arasın daki uzunluğu 5 000 km, Atlas Dağiariyle Sudan arasındaki kuzey - güney genişliği ı 5 00 2 OCO km dir. Yeriekiileri : B. S. da 3 ana yerşekli görülür : a. Yük­ sekliği 3 000 - 3 500 m yi bulan dağlık yerler ; b. Kumuilaıla örtül ü geni� çanaklar ; c. Taşlık plitolar. Çukur yerlere göre daha az yer kaplamış bu lunmakla beraber, B. S. nın ortasınd a kuzeybatı · güneydoğu doğrultusunda uzanan ve Ahaggar (b. bk. ) i l e Tibestı (b. b k. ) yüksek dağlık bölge­ lerini içine ab n dağlık · eşik yerler, bu çöller ülkesinin belkemiğini teşkil eder. Buradan türlü yönlere ayrılan dağ uzantıları arasında Li bya , Fizan. Güney Tunus, Batı B. S. , Çad çanakları gibi gen iş çukurluklar (yer y er 200 - 500 m yükseklikte ; bazı yerlerde deniz} üzünden aşa,Aı : mesela Libya çanağında denizden 1 3 7 m, Cezayir güneyinde 31 m aşağıda çukurluklar ) ver almıştır. Yer yer krateı lerin, kara ren kli bazalt örıülerinin, sıcak kaynak ların görüldüğü bu dağlık yörelerin yapısını, ç o k yerde, kumtaşı ile kalkerler

BÜYÜK SAHR A

98

ortalama ola rak 26° yi bulur, bu arada geceleri sıcaklık 9 ° ye düşerek donma olayı da k endini gösteıir. Bütün gün esen şiddetli rüzgaılar, kum fııtına lannı doğurur Bu sırada Samum, Hamsin gibi yakıcı rüzgarlar eser. B u rüz­ g arlar, ince kum tanelerini kolay ca sn uıur, o vakıt kum tepelerı tüter gibi göıünür, ha fif tozla r havaya yük selir, arasıra fırtına � , ddetlenir, bütün bir keıvan halkının kum­ lar altında kaldığı da olur. B ütün bunlara karşılık, B. S. nın havası sağlam olup, kenarl ara dü�en yerlerde kı�ları mülayim geçen ve akciğer hastalannın oturabiieceği �ehir­ · ler bıle ( B . skra, Helvan gibi ) vard ı r. . Yüzölçümü Avrupamakine yaklaşan B. S da, kurak­ ......._,__ lık yüzünden , bütün yıl boyun ca akan ırmaklar meydana B Ü YÜK S A H R A : Küçük kumu! dalgalan ( Ouargla'nın gelernemiştir ; doğu bölümünü boy lı yan Nil nehri i se, kay­ güneyinde) naklarını Ekvator k u�ağından ve Habe�ista n dağlarından te�kil eder. B. S. ortasındaki bu dağlık kütleler, üzerieri almak suretiyle besleomektedir. Ancak, �iddeıli sağnak yağ­ püskürük kültelerle örtülmü� eski kıvrım alanlandır. B un­ mııdarının ardından be liren selierin aktığı derin kuru vi­ ların çevresindeki daha alçak yerlerde temel dağları, yaıay di ler, Diluvium'da ( Pluvial Devr e ) burada birçok ırmak­ d uruşlu kumtaşı tabakalarının altına dalar. Bunlardan Ahag­ ların bulunmuş olduğun u göstermekttdir. Bugünkü Saura, gar kütlesinin kuzeyinde Tasili p L 1ıosu ( ı 200 - ı 500 m ) , Mia. İgharghar kuıu vadileıi bunların kalıntıları dır. Yağış­ güneyinde Air (b. bk. ) dağlık bölgesi yü kselir. ların, bugün küne göre daha bol olduğu bu devirde, kay­ Az miktarda da olsa suyu bulunan ve geçici akarsu­ naklarını Atlas Dağiariyle ortadaki dağlık yerlerden almış ların kaynak yerleri olan bu dağlık yerler arasındaki pek olan bu eski ırmaklar, geniş çukur çanaklar, B. S. nın gerçek çöl yerleridir. B u­ geniş ölçüde alu vyon rada yanyana bulunan n çok yerinde rüzgirlarla iş lenmi� sürüklemiş, bunları orolan iki ana şekil görülür ki, bunlar Erg' ler ( çoğulu Areg ) ta ve aşağı kesimlerinile Hamada ( Hammada ) !ardır. Erg'ler, gerçek kum çölle­ de yığmıştır. Fakat, taridir. B unlar, B. S. da çok geniş yer tutar : ı. Batıda, Şeş, rih devir lerinin başlan­ İgidi, El Cüf Ergieri (kum çölleri ) uzanır, 2. Ortada, Sau­ gıcına doğ ı u . bu geniş ra vidisinin kuzeydoğusunda Doğu Erg ile Batı Erg yer bö lgede ıklim deği�ik­ tutar ki, bunlar Tunus Şor'larına doğru sokulurlar, 3. Do­ liği o l muş, k u r a k l ı k ğuda, hemen tamamiyle kumlarla örtülü bulunan büyük arımağa ba�lamış, yeter Libya çölü uzanır. Erg'ler bölgesinde görülen ba�lıca yer­ derecede beslenemiyen şekli kumullardır. Rüzgarın biriktirmesiyle meydana gelen ırmakların geçtiği çu bu yerşeki lleri, çok yerde paralel sıralar teşkil eden ve k urluklar birer k u r u uzaktan adeta dalgalı bir den 'zi andıran kum tepelikleridir. vadi haline g e ı m i ş, Bu sıra sıra kum yığınlariyle E rg'ler, B. S. nın, çevreleri akarsuların artık taşı­ daha yüksek Hamada'larla kuşatılmış çukur, yoksul yer­ yamadığı kumları rüz­ leridir. girlar savurmağa baş Hamada'lar, Erg'leri çeveeliyen yüksekçe ta� l ı k çöller­ lamıştır. B unuola bera­ dir. Yerine göre, çıplak yahut köşeli taş parçalariyle örtü­ ber yeraltı, yeryüzüne lü bulunan Hamada'lar da verimsiz, su suz yerlerdir ( başlı­ göre biraz d aha mmli caları : el - Hamada, Hamada - el - Homra ; yükseklikleri kalmıştır. Bugün de bu B Ü Y Ü K S A H R A : Takoumbaret 500 - ı 000 m ) . yüksek dağlardan inen boğazında . Mouydi r Kanyonla­ Iklim, Jular : Kuzeydoğu alizelerinin etkisi altında c ı l ı z s u l a r , d a ğ rından biri bulunan B. S. da, son derece kurak, çok sıcak, günlük sı­ e ı e k 1 e r i n d e m olozcaklık oynamaları pek büyük, fakat bunlaı a karşılık sağ­ lar arasına sı zarak lı:aybolur ve taban suyu böylece beslenir. lam bir ıklim özelliği vardır. Yağmurlar yılın herhangi bir Bugün B. S. da yeralu su yatakları ı o - ı o o m derinlikte zamanında sağaale halinde yağar. Yıllık yağış tutarı B. S. yer ıuımakta, bu suların kendiliğinden yeryüzün e çıktığı nın her yeıinde 25 cm den aşaiıdır. Bazı yerlerinin yıllar­ yahut insan eliyle çıkarıldığı yerlerde gür bitkili vahalar ca yağmur yüzü görmediği olur. B. S. nın birçok yerlerin­ meydana getiri lmiş bulunmaktadır. de ne bir damla su, ne ot, ne gölge vardır. Vahalar dışında kalan yerler d e bü sbütün çıplak de­ B. S. kuzey ve güney yarımkürelerinde, yaklaşık ola­ ğildir : Kuru vadiler le, zaman zaman su baskınına uğrıyan rak 2 0 - 30 enlemleri ara sında uzanan, dünyanın kurak k u­ yerlerde ve kayaların çatlaklarında kuraklığa uy mu� ağaç­ ıaklarından birinin ( kuzey yarımküresindekinin) büyük bir lar ve çalılar y(tişmiştir. Ayrıca, Hamada'lar kadar boylu bö lümüdür. Burada çöl, doğuda Kızıldenize, batıda Atlas boyunca çıplak olmıyan kum �ölleriode tepeler arasındaki Okyanusu ltıyılarına kadar uzanmı�tır. Bunun sebebi, yuka­ kuytu yerlerde araaıra dikenli fidanlar, zayıf çayırlıklar bile rılardan inen alizelerin nemsiz bir halde bu yerleri yalama­ görülebilir. B ı ıki örtüsünün seyrek ve cılız olmasiyle ilgili ları ve yağı� bırakmamalarıdır. olarak B. S. da hayvan topluluğu da fakirdir. Bu kurak B. S. dünyanın en sıcak yerlerinden birid i r. Yıllık bölgelerin özel hayvanı devedir. Yaban hayvanlan arasında sıcaklık ortalaması 20° den çok, hani bazı yerlerde 30 ° yi da en çok görülenleri sırtlan, çakal, çöl tilkisi, leopard aşkındır. Yaz sıcaklık ortalaması 3 2 ° , kı� sıcaklık ortala­ ( Fizan'da) , arslan ( � ö l sınınnda ) , pavian adı veri len bir ması 1 5 - 2 0° dir. Gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkı çeıit maymun, yılanlar ve bazı kuşlardır. -

-

-



BU YüK Nüfus ı·e vah.:ılar : H . S. n ü fusunun çoğunu Müslü­ man Bert>erı l•r teşkil eder. B unların başiıra boyları, batıda yaşıyan ve oldukça açık renkli ( e smer ) olan Tuareg'lerle ona bölümde yaşıyan ve daha koyu renkli olan Tibbu'lar d ı r. B S. nın kuzey ve batı kenar bölge lerinde Araplar bulunmaktadır. B. S . halkı, hayvan yetiştiren ( d avar, deve ) gü .;ebelerle kendi ihtiyaç larını karşılamak üzere ç i f t ç i l i k eden ( va hal a r d a ) yerleşm i ş topluluklardan meydana gelmiş· tir. Nüfus çok sey rek olup, yalnız vahalar kalabalıktır. B. S . da insanların toplu olarak yaşıyacağı ve yerieşe bileceği tek yer vahalardır. Vahalar hem ekim dikim yeri, hem şehir ve köy yerleri, hem de yol uğrak ve kavşakları· dır. B. S. da bütün vahaların yüzöl çümü 2 G O 000 km2 ka­ dardır ( B. S. yüzölçümünün 1 /5 0 ) . Suyun bulunduğu y er­ lerde çöl topraiı çok veri mli olur. Buralarda sulama yoliyle, yerinde sarf olunacak kAdar, kışın buğday ve arpa, yazın m ı sır. sorghum, yonca, keıen ve tütün yeriştirilir. Fakat bu vahalarda en çok hurmalıklar yer tutar ( 3 0 milyon ağaç ki dünya hurmalılclarının 1/3 ildür ) . Buralarda hurmalıklar orman gör!l.nüşündedir.

Tabii vahalar, B. S . nın türlü yerlerine serpi lmiştir. Arteziyen kuy u larının açı lmasiyle üreti lmiş yeşertkler i se, en çok, Salıra Atlaslarının güneyinde sıralı n mıştır. Pasın güneyindeki Dıaa çukurluğunda sıra lanan vahalar, daha doğuda Tat i lelt ( çevresiyle birlikte 1 0 0 000 nüfusu n top­ landığı yer) ile Figig ( 1 5 000 nüfus) vaha toplu luklarıdır. S ılıra Atlaslarının orta bölümünün hemen güneyinde Lago­ uat ( bk. AGVAT ) . bunun güneyinde ve B. S nın iç bölü­ mündeki çukurluklarda Mzab vahaları ( 5 0 000 nüfu s ) var· dır. B. S . nın bu i ç bölümünde Saura boyundaki vahalarla Tidikelt, Tuat ( geniş hurmalıkler, 2 milyon hurma ağacı ) ve Gurara vaha toplulukları bulunmakta, daha doğuda Mia vidisi bovunda d a Ouargla vahaları göıülmektedir. Bu ara­ da İııharghar vadisi boyu nda açılmı' bulunan bol sulu ar­ teziyen k uyulan euafında da yt ni vaha lar dizilmiştır. Bu bö lgenin en büyük vahası, demiryolunun da uzanmış bulun­ dı ğ .ı Toug gourt ( çevresiyle birlikte 90 000 nüfuslu ) dur. B. S. nın k uzey bölümünde Trablus vahalan vardır. B unlar arasında Çad çevresine uzanan ticaret yolu üzerinde, yerli san atların d a gelişmiş bulunduğu Ghadames n hası önem­ lidir. Nı hayet, en doğud a B. S nın geniş bir bölümün ü teşk ı l eden ve büyük çölün en y oksul yerlerinden ibaret, Libya � i i lünde de yer yer vahalar vardı r : K ufra, El · Faraf­ ra vaha top luluk ları bunları n başlıcalarıdır. B S daki bütün vaha l arın vası f l arı bi ı birine b�nzer : Bol su i l e sulanabil en bu yeş ı l l i k yerler. yeı leşmiş çöl hal­ kının oturduğu alanlardır ; her vaha, bir tarım, e l sanatları ve ekonomi m erkezıdi r ; vaha lar, kervan yollarının yahut şoselerin uzandığı bi rer uğrak, k avşak ve pazar ycridir. Ekonomi bakı mından , B S. nın değeri henüz fazla değildir. Dünya ticaretinde, bugün için yalnız hurma ön�mli yer tutmaktadır. Tarım ve hayvan ürünleri hemen hemen mahalli i htiyacı karsılıyacak kadardır. Yol ve münakale : Tabii bakımdan çeşitli imkan sız­ lıklar ve engel ler göstermesine rağmen B . S. eskiden beri işlek yollar üzerinde zar uri bir ııeçit ü l kesi olmuştur. Bu· nun sebebi A vrupa ile Afrikanın ıropıkal bö lgeleri arasın­ da bulun masıdır. Çok eski devirlerde B. S. da u zak mesa· felerin atla geçildıği anlaşılmaktadır. Zamanımııda ise bu taşıt hayvanı b u ü lke içiıı adeta yabancı kalmış yahut SI· dece kısa mesafelerde tavdalanı labilen bir duruma düşmüş· tür. Bundan da, bu bölgelerde, ön celeri şimdıkınden daha

SAHRA

99

sık su yerleri ve daha elverişli otlaklar bulunduju anlaşıl­ rnaktadır. B una karşılık, deve çölün her yeri n e yayı lmıştır. Devenin ( hecin devesi ) B. S. da yayılması, herhalde, İ ran­ lı ların büyük htili hareketleri sırasında olmuş ( M. Ö. 5 2 5 ) tur. E �ek de çö lün şartlarına uyabi lmi1 i s e de, deve kldar i�e yaramamışur. B. S . da, u zun müddet eşya ve yolcu ta· şıma ili deve kenanlariyle yapılmıştır, bugün de kısmen böy ledir. Çölde kenanların pek eskiden beri bi linen belirli yolları vardır. Böyük kervanlar, yüzlerce deveden mntelek­ kil olur, vahadan vahaya konup noksan larını tamamlıyarak ve emniyet tedbirlerini her an muhafaza ederek, yollarına devam ederlerdi. İlk otomobil seferleri bu kervan yolların­ dan faydalanılarak yapılmış olup. eski kervan yollarının baztların clan, bugün de, moıörlü vasıralar geçme ktedir An­ cak, zamanla bu yollar düzeltilmis, yeniler i açılmış, bi lhas­ sa askeri icaplar dolayı siyle yeni şoseler yapılmış, normal 10selere mahsus her türlü işaretler ( kilometre taşları, yol işaretleri ) konulmuştur. Yol boyurı ca benzin alma yerleri vilcuda getirilmiş, bun lardan bir kısırıı zamaola birer vaha görünüşü almış, motörlü vasıtaların tamirini ve noksanların giderilmesini mümkün kı lacak hazırlıklar yapılmıştır. B . S. nın esas yol sistemini şöy l �ce belirtmek müm­ k ündür : Kuzey Afrika yı ( dolayısivle bü y ü k çölü n kuzey kena r ı n ı ) batı - doğu i stikametinde geçen bir ana şose, çö­ l ün güney kenanndan aynı yönde ge çen bir di!er esas yol, kuzey - güney isti k a metinde uzanan ve kısmen eski kerva n yollarına uymuş bulunan şoseler. B. S. da, yine doğu · batı i stikametinde ve ortasından geç�cek bir şose ihtiyacı her an kendini göstermek tedir. Bılhassa Fıansız B. S. sında otomo­ bil yollan ç ok ve düzgii rı d ür. İkinci Dünya Harbinden bu yana şoselerin sayısı daha da artmıştır. « B . S da otomobil ve hava seterieri kılavuzu» ( G uide du Touıisme Automo­ bile et Aerien au Sahara ) va rdır. B. S yı kuzeyden güneye kateden otomobi l yollanndan biri, r n batı da, Güney Fas'la Senegal'i birltştirm şosedir ( Tranlmauri tanya yolu ) . Bir diğeri Bidon V adiyle de an ılan ve Ceuyiri Colomb Be­ char üzerinden güneye bağlıyan şosedir ( Transsabara yol u ) . Bu y o l , 1 0 0 0 0 0 km2 yüzölçümün de olan ve b i r vakitler kervan ların bile geçemediği ve Arapların «Susuzluk ve dehşet diyarı», «Çöl içinde çöl» gibi adlarla vasıf landır­ dık ları son derece yokg, b i r m üddet y erli kabi leler ara5ında ara bulucul uk c tm i , , 1 8 2 2 de seya h a t i n e b a ş l ı m ı ş , b;şarı gösterm iş, bu başarılar onu B. S. y ı geçrneğe sürük l em i ; t i r 1 8 2 � te Malta'dan Trab­ !usa geçmi ş, bir k e rv a n a katılarak güneye d oğ ı u yollanmrş, yolda ağır s u rette yar a tan dıktan sor. ra, 1 8 2 6 yazında ilk Avru palı olarak Tim'luk ta'ya varabi l miş r i r. Ancak dönüşün­ de öldürülmüş ve keş i flerin i n n erieeler i n i b i l di r t m r m i ş tir. F ran sız s e Y f a h l ar ı n c a n Renc C a. i l l i e , B. S. nın batı bölü münde. ç ö lü , günevden k u zeye d oğ ı u geçmiştir. 1 8 2 7 de S en egal'de seyah a t i n e bashyan Cai i li e b i r yıl kadar son­ ı a , Tim bu k tu ' n u n N i ger n ehri k ıpsınd » k i i s kelesi olan Kabara'ya ve oradan d a Tı mbuktu'ya vaı m ı , ı ı r. Riizgar larla savruldukça oraya buraya hare k e t eden k u m tepelerin i n gen i ş yer tuttuğ u büy ü k bir çölde k urulmuş bu lunan bu kıı.sabada bilh assa tuz satışı r. r n önemli yer tuttuğunu �ıör­ mÜftÜ. Bu tica ret meıkrzi, Tuareg" J , ri n sık sık hücu m u n a uğruyor, y2ğrna edi l i yordu. Ca i l l : e b u r a d a k ı sa bir müddet kaldıktan sonra , b ü f E k ç ö l ü Fas i s ı i b m e t i n den geçmek üzere büy ük bir ken·ana b t ı l d ı . G E n lerce şi ddetli kum fırtın aları ve sıcakra gecen bu seyahaııen son ra, kervan yol­ larının kııvşak yeri olan F l Arauan vı:hasın a ulaşmış, bu­ radan sonra seyahati c o k ağır şaı t l u a l tında geç miş, n ha­ !ara uğrıı.yıp Fas'a geçmiş, daha son rıı. Tanca yoliylc Peanuya dönebi l mi � t i r . Bu sey y a h , Timbuk ı u ile Fas arasındaki B. S. bö lümü:ıü i l le ge;;en Avrupa l ı d ı r. 184 9 y ı l ı n ı n son u na d oğru İngi ltere, ticıı.ri münase­ betler le urmak üzer e Meı kezi Afri kaya bir heyeri seferiye gönderrneğe karar ver m iş . bu sefeıin başına o sıralarda 40 yaşında buluna n ve eski mi sroııerlerden olan James Richardı on'u tayin e t m i ş , bu k a fi l e y e i k i Alman bilgininin katı lınası da sağl anmıştır Bur. lardıın bi ı i o 11rada 2 8 yaşın­ da bi r doçent olan Heinrich Bırch, ötek i � i 27 yaşında. tabi­ at bilimleri mensubu Adolf Overweg i di . B u sefer heyeti 1 8 50 y ı l ı n ı n i l k b a h a r ı n d a Trı b l ustan h a r e k e t e d e r ek Mur­ zuk'a ulaşmı�, orada birkaç hafta kaldıktan son r a. o zama­ n a kadar hiçbir Avrupa lıb ı n geçmed i ğ i bir yoldan Sudaıı 'a varmıştır. Bu seyahatin amacı i k t i s a d i , coğ r ııf i , dir.i ba kım­ lardan araştırmalar yapın�k olmu ş , bu ara da bir yandan köle ticaretin i ön lemek, öte yından misyon erlik faaliyetle­ rine zemin baz ıı lam a k ciheri de d i.ı şür. ü l rr· üştür. Seyahat sırasında Oveıweg heye tren ayr ı l ı p S ok oıo'ya h. reket etmiş, kalanlar güneye doğı u y o l l a n n a devam etmişlerdir. E u ara­ da Richardson ve kafiledeki bazı İngilizler, Çad gölü ya-

BÜYÜK SAHRA kınlarınd a öl müşler, Bartb, Kuka'ya giderek Overweg'le bulusmuşrur. Bu iki Alman araştınem burada yine bi rbirlnden avrı l m • ş l a r ; H a rıh, N ı g er n e h r i kollarından B > yapmıştır. Vandal hakimiyetinin son devrinde ve Bizan s hakimiyeti zamanında d a b u n d a yaşıyan Berberler sık sık ayak lanmış­ lardır. Eski kaynaklarda Byzacena piskoposlann ın toplan­ t ı larından sık s ı k bahsedilir. Son k a y ıt 646 yıl ı na aittir.

BYZANTION ( Lat. Byza n t i u m , Fr. Byzance, İng. Byzantium, .Alm. Byzanz, Türk. Bizans) , İsranbulun İlk Te Ortaçağlardaki adı. B. adının menşei hakkında farklı hipotezler ileri sürül­ müttür. Eski Anadoluda kişi adlarının ion ekinin ilivesi ile yer adı haline getiri lmiş olduğu düşünülerek, B . un da Byzan ltan meydana gel d i ği iddia edilmiştir Kök Byztınt ın eponymos ( ad veric i si) u ByzaHn Tr ak menşdi olduğu söylendigi gibi, Byzant kökünün M. Ö. I I I . binyıldaki Ana­ dolu yer adianna çok benzed i ği de ortaya atılmıştır. B. un sonundaki ion ekinin Ege göç leri ile gelen Phrnı'ler ile ilgili olduğu kabul edilmekle beraber. Byzant k ö k ünün sonundaki nt, yerli .Anadolu dillerinde bulunduğundan, bu adı da M. Ö. I I I . binyıla kadar çıkarmak i sıiyenler vardır. B. ile ilgili efsanelere göre Haliç'in eski adı olan Kertıs İo'nun kızı Keroessa'dan gelmiştir ki, bu da B. un efsanevi kurucusu Byzas ( b. bk. ) ın annesidir. Halbuki Keroessa adındaki ssa eki de, M. Ö. III. binyılda eski Anadolu yer adlarında çok raslanan bir unsurdur. B ütün İlkçai boyun ca B. adı şimdiki İstanbulun nüve­ sini t e ş kil eden şehrin adı olarak kullanılmıştır. Ş ehir I. Kon stantinos tarafından 3 3 0 da yeniden kurulduktan sonra, B. a İ kinci Roma anlamına gelen Deultrtı Röme ve Yeni Roma anlamına gelen Nea Röme denmiş ıse de, şehr i n adı Könstantinupolis, Könstantinopolis olarak yerleşmiş, faka t B. adı da ha l k ve yazarlar tarıhndan kullanıldıjı için, günüm ü ze kadar yaşadık t an başka, modern ilim adam­ ları tarafından gerek Doğu Roma İmpararorluğuna, gerek onun temsil ettiği kültüre teşmil edilmiştir. B. i çin Könstan­ ıinupo/iı ( = Konstantinos'un şehri ) adının yanında, hiç değ i lse XI. yüzyıldan itibaren İ stanbul adının da kullanıl­ dığı te sbit o l unmak t adır. B. un kuruluş e/stıneleri : B. un kuruluşu hakkında İlkçağ yazarlarının verdikleri bilgiler birbirin.den farklı olduğundan , bu hususta yerle şmiş bir rivayet olmadığı anlaşılmaktadır. Yerli men1eli ve diğerlerine n azaran daha eski olan efsaneye göre, su perisi ' Semesua'nın oğlu olan Thrak kıralı Byzas, B. u n yak ı nındaki bölgenin k ı ralı Barbyzos'un kızı Phidaleia ile evlenmiş ve bu kadın babası­ nın isteği üzerine B. u kurmu ş tur . Diğer bir efsaney e göre ise Zeus'un sevgilisi İo, bir i nek haline getirildikten sonra, Zeus'un karısı Hera'nın musallaı e t tiği tau n dan k açarke n Keras ( = Hali ç ) ta Keroessa adındaki kızını doğurmuş, su perisi Semestra tarafından büy ütülen K e roes s a'nın da tanrı Poseidon'dan doğurduğu ve kaynak perisi Byzia'nın besle­ diği Byzas, B. u kur m u ş tur . Daha yeni olan diğer rivayet­ ler B. un kurucu sunu yabancı olarak gösterirler. Bir riva­ yere göre B. , Argo gemisinin seferi sırasında kurulmuştur. Çok daha ya y ılmış olan başka bir efsaneye (M. S. I . yüz­ yıla ait ) göre ise Byzas, Y unanistanda Megara'dan yeni bir yurt aramak üzere yola çıkan göçmenlerin oikts ( = baş­ kan) id i r. Delphoi kihinini n kendilerine yeni yurtla rını «körlerin karşısında» kurmalarını tavsiye ermesi üzerine bu g ö çmenle r 17 ( bazı k aynaklarda 19 ve 29) yıl önce k urulan

Khalkedon ( = K a d ı köy, b. bk. ) ahalis i ni, B. un yerı n ın üstünlüklerini göremediklerinden dolayı körlük le itharn ede­ rek, şimdiki Sarayburnu bölgesinde ilk po/iı ( = şehir) i kurmuşlardır. Halbuki tarihçi Herodotos ( M. Ö. 480 - 430 ? ) buna benz er bir hikiyeyi başk a bir tarih o l a y ına bağlar. Buna göre Khalkedonlulan körlükle itharn eden kim s e Pers kıralı Dareios'un gen eral i Megabyzos (veya Megaba zos) tur . Diğer taraftan bu generalin adının son kısmının Byzas adı ile gösterdiği benzerlik de di k kati çekmekıedir. Birbiri­ ni ı uımıyan bütün bu efsaneleri n her birinde az veya çok bir hakikat payı bulunduğu muhakkak olduğu gibi, M. Ö. 750 5 5 0 y ı lları arasında cereyan eden büyük Yunan kolo­ nileşmesi sırasında B. a da yerle ş ildiğ i n e ihtimal verilir. Hatta Megarab g öçmenlerden bahseden efsane doğrudan doğruya bu kolonileşmeye bağlanır. Ancak, B. un Megaıa ile müşterek inanç ve kültünün hiç yok denecek kadar az oluşu ( yalnız sikkelerdeki ay resmi ile .Artemis orthösia kültü) , böyle bir i lgi ihtimalini çok zayıflatmaktadır. B . un kuruluşu olarak bu kolonileşmeyi kabul edenler, kaynakla­ rın verdikle r i rakamların farklı olması yüzünden kesin bir tarih gösterememekle beraber, ortalama bir tari h olarak M. Ö. 660 y ılı kabul edilebilir. ·

B. un ilk iskant : B. un ne zamandan beri iskin edil­ diği kesin bir şek i lde bilinmemektedir. Ş ehrin yüzyıllardan beri, dünyanın en büyük merkezlerinden biri olarak müre­ madiyen gelişmesi, şimdiki toprak s niyesin i n çok aşağısında olan ( bazı ye r lerde 1 5 m) ana zemini ve buradaki ilk iskin izlerini bulunmaz hale geti r mi � ti r. Diğer taraftan birçok toprak tesviyeleri ve kıyı girintilerinin dolmuı, B. arazi­ sinin ilk b i ç i m ve görünüşünü çok değiştirmi§tir. B. un en yakınındaki iskin, .Anadolu yakasında Kadıköy yakınında Fikirtepesi (b. bk. ) nde bulunmuş, bunun M. Ö. IV. b i n­ yılın sonu ile III. binyılın başlarına ait olduğu tahmin edilmiştir. Raslanan bulu n tular, bu iskan yerinin ahalisini n yerli olduk l arını hatıra get i rmektedir. Aynı tarihler de B. un yerinde de b i r iskinın olmaması için hi çbir sebep g ösreri­ lemez. B. un ilk sakinlerinin prehistorik devirde .Anadol u­ nun kuzeybatı mınıakasına has bir kUltürü temsil eden insanlar olduk ları zannedi lir. Tahminen M. Ö. XVI I I - X II. yüzyıllarda , yukarıda bahsi geçen ef s aneleri n doğuşundan önce, B. da bir k ü ltürün bulunduğuna muhakkak nazarı ile bakı lmakta ise de, bu husustaki açık deliller henüz yok denecek kadar azdır. B. un k uzeyden aüneye inen deniz yolu ile batıdan doğuya uzanan kara yolunun knşak nokta­ sında bu l unması , burasının boş kalamıyacağını ispat etmek­ tedir. Bazı eski yazarlar ile onları takibeden modern ilim adamları, ilk şehrin Keras ( = Haliç) ın sonunda, Kydares ( = Alibey deresi ) ile Barbyzes ( = K ağıthane deresi) arasındaki Seme s ıra ( = Silini tepesi ) da kurulduğunu iddia etmişlerdir . Burada Silihtarağa Elektrik Fabrikası yerinde ve yakınında belki Semesıra sunağı ve tapınağına a it bazı k alıntılar bulun m uş ise de, henüz i l k B. un burad a kurul­ dujuna dair kesin belirtiye raslanmamıştır. İlkçağ yazarların­ dan Plinius (M. S . 23/24 - 79 ) , B. un yerinde çok eskiden Lygos ( b. bk. ) adında bir köy olduğunu bildirmekte ise de, bu hususta da aydınlaııcı bir sonuca vanlamamakıadır. 1937 de Topkapı Sarayının 2. avlu sunda yapılan kazı molozlan içinde bulunan Pr o toko d nt üsliıbundaki keramikler ve diğer münferit bulun t ular, B. un M. Ö. VII. yüzyıld aki isklnının pek zengin saydmıyan d eli l leridir. I. İLKÇ.A G DA B. : .A. B. un İlkçaidaki tarihi ı

Bazı efsan elere aöre B. , önce, kom§uau olan Thraklar ile

BYZANTİON mücadele halinde idi. Pers kıra lı Daıeios, iskidere karşı seferi sırasında M. Ö. 51 3 e doğru, Bosporos'u bir köprü kurdurarak geçti ve bu sefer esnasında B. şehri de Perslere askeri kuvvetle yardım etti. Bu sırada B . u, Dareios' un yanında Ariston temsil ediyordu. Bu seferden sonra B. dolayiarı Megabyzos tarafından i dare olundu. Fakat d iğer Yunan ş ehirleri gibi B. da Persleri kızdıracalr bazı hareket­ lere giriştiğinden yine Dareios zamanında bir defa daha itaat altına alındı. Perslere karşı M. Ö. 500 de olan İ on ayaklanmaunda, İonialı lar B. u aldı lar ise de, ayaklanma basımldıktan sonra, Persicrio müıcefiki Fenikeiiierin donan­ m asının geldiğini duyan B. ahalisi, Perslerin gazabın­ dan korkarak şehirden kaçtılar ve Karadeniz kıyısında Mesembria ( Misivri ) yı kurdular ; B. da tahribedildL Pers kuvvetlerinin başında, M. Ö. 4 79 da Plaıaia'da Sparta kıra­ lı Pausanias'a yeni len Arıabazos, B. üzerinden geri çeki ldi, çok geçmeden Pausiınias B. u Pers boyunduruğundan kurtararak işgal etti ve burada birçok Pers ileri gelenleri­ ni esir aldı. Fakat Pausanias'ın kötü ide resi ve zalimliği B . ahalisini çabuk bıktırdı, zaıen onun B. da Persler ile ıizlice anlaşmaja teşebbüs ettiği de öğrenilmiıti. Kirnon ve Aristeides i daresindeki Atina donanması tarafından ku­ şatılan B. Pausa&ias'ın muhtemeltn daha önce buradan kaç­ ması üzerine Atinalıların eline geçti. M. Ö. 478 - 477 de

131

Arina tarafından kurulan Delos itıifakına giren B. u n mali durumu, asker göndermekten mua f tutulmak i çin ödenen phoros ( = bedel, verg i ) un 15 altın talanıon olma sından anlaşılmaktadır. M. Ö. 4 39 da Samos ( = Sisam) ile birli k­ te Atina idaresine karşı isyan eden B. cezalandırıldı. M. Ö. 4 3 1 d e başlıyarak, 2 7 yıl süren Peloponnesos barbieri­ nin başında Atinaya bağlı kalan B. un phoros'u, 4 2 5 te 21 alt ı n talantona yükseltildi. M. Ö. 4 1 6 da B. lulaı Khal­ kedon ve Biıhynia topraklarına k a r�ı bir sefer yaptılar. Sicilya seferinin fen a sonucu yüzünden B. bir müddet Ati­ na ile Sparta arasın daki çekişmelere sahne oldu. M. Ö. 4 1 2 veya 4 1 1 de Sparta ile aniaşan B . , Atina'dan yüz çe­ virdi. M. Ö. 4 1 0 da Kıral Ag is'in emri üzeri n e B. prokse­ nos'u K learkhos, B. da� i S parta garnizonunu kuvvetlendire­ rek Bosporos'u ka patmağa ve Atinaya za)lire gi tmesini önlemeğe teşebbüs etti. Kyzikos { = Kapıdağ ) do lay larında cereyan eden çarpışmadan sonra M . Ö. 4 1 0 da Alkibiades, geçiş gümrük meı kezini Khrysopolis (= Üsküdar ) a kur­ durdu. M. Ö. 409 da yine Alkibiades idaresindeki Atinalı­ lar, Khalkrdon i l e B. a karşı bir sefer yaptılar. Kuşatılan B. u bir müddet Klearkhos müdafaa ettikten sonra M. Ö. 409 - 408 kışında tehri kendi başına bırakaıak kaçtı. Aç­ lıktan çok sıkıntı çeken B. ahalisinden bazı kimseler B. un kapılarını açtıklarında şehirdeki sefaleti bilen Spaıtalı-

ON ı

132

BYZANTİON

lar b i le bu ihaneti meşru gördüler. Agora ( = Çarşı meyda­ nı) da olan bir çarpışmadan wnra� Alki biades, a h a liye i liş­ miyeceğine söz verdi ve muhtemelen gümrük mcıkezi yine B. a getirildi, şeh i r yine Atinaya phoros öderneğe devam et­ ti ( M. Ö 408/6 da 15 altın talanton ) . F.ı.kat b irkaç yıl sonra M. Ö. 40' te Spanalı Lysandros, Aegos Po!amos zaferi ile Atinayı yendikren son r a B . u aldı, bir an laşma ile buradaki Atina garnizonu serbest bııakıldı, şehrin ida­ ıesi de bir heımostos ( = asker i v a l i ) a teslim e d i l d i ( i l ki, Sthenelaos i di ) . B . u evve lce Alkibiades'e teslim eden ler ise kaçtılar. Thrak akınlarından bizar olan B . luların Spar­ ta'dan bir straıegos ( = kumandan ) istemeleri üzeri n e M . Ö. 403 t e bu raya gön derilen Klearkhos, zalimliği yüzünden büyük bir antipatİ topladı. M. Ö . 400 sıralarınd a Kseno­ p h ön i daresindeki Onbinler ( b. bk. ) ord u su yuı tları n a d ö­ nüşleri- esnasında B. önünde konakladı, fakat Sparta n a­ varkhos ( = dt>niz kumaııdanı ) u Anaksibios tarafından iha­ nete uğratıldıklarını zanneden bu askerlerin, hermostos Kleandros idaresind�ıki B. u tahrip ve yağma etmelerinin önüne ancak, Ksenoph ön'un dirayeti sayesinde geçi l ebi ldi ise de, K leandros'un ;,yerine hermosıos tay i n edilen Aristarkhos, Anaksibios' u n teşviki ile B. da evlerde tedavi gören Onbinler ordusunun hasta ve yaralı erierinden 400 k adarını esir ob.rak sattırdı. Knidos sava�ından son ra M. Ö. 390 a doğru Atinalı Thrasybulos, B. u Sparta boyu ndurujundan kurtararak tekrar Atinanın müıtel iği yaptığ ı n d a n , geçiş gümrüğü yine kuruldu. B. u Atinalılara teslim edrn Arkhebios ve Herak leides sonraları �ehirdm kovulduklarından, A tinaya g i t tiler ve orada tören le kar �ılan dılar. A ı ina, B. ve Kfıios ( = Sakız) ile ikinci Atina deniz ittifakından ( M. Ö . 378 - 3 7 7 ) önce b i r antlaşma yapmış i se de. bu B. u n M. Ö. 363 te Epameinondas idaresindeki Thebai'lıların tarafın a geçmesine mani teşkil e t medi. M. Ö. 3 6 2 361 de B. yine Aıinaya Bosporos'tan erzak sev kini engelled iğinden, 362 de Atina donanınan bu duruma son vermek işiyle görevlend ı rildi ve M. Ö . 3 6 1 �onlarında erzak yüklü gemi ler B. önünden ancak bir Ati n a f ı losunun h i maye· sinde geçiri l diler. B. un The bai tarafında ne kadar k aldığı bi linmemekıedir. S:)nra B. tekrar Aıi ? a i l e dost oldu ise . de, bu da uzun sürmedi çünk ü M. O. 3 5 7 de Karia kıralı Mausolos'un Atinaya karşı kurduğu ittifak a B. da katı l d ı . Muhtemelen bir B. fi]o s u Atinayı t�hdidctti, on lar da B . u kuşattılar ise de, bir sonuç alamadılar. Trakyalı Kersobleptes ile mücadele halinde olan B . , Makedonya kıralı Philippos'ıan yardım istiyeıek onun l a anbşıı. Ancak M. Ö. 343 te, Philippos'un Krrsobltptes'e karşı harb etmesin e uğmen, belki Makedonyalıların B. topra klarına tecavüz et­ tikleri bahanesi ile B . . Phili ppos'tan yüz çevirdi. M. Ö. 3 4 1 yazında hatip Demosıhenes'in teşvikiyle B. Atina i l e tekrar ittifak yaptığından, Phili ppos önce Perinthos ( = Marmara Ertğlisi) a yürüdü, burasını al amayınca M. Ö. 340 ta B. a döndü ve bucasını kuşa ttı. Birçok efsanelere de yol açan bu olay tarihte nam bırakmıştır. Nite kim Philippes'un baskın yapacağını, avın birdenbire çıkması B. lulara haber verdiğinden dolayı hilal �eklinin B. şt hrinin alimeti o lduğuna inanılır. Demostlıencs'in auşli ıeş •ilderi yüzünden, Atina önce Khares idaıesinde B. a bir yardım filosu gönderdi, bunu Pııokion ile Kephisophon idaresindeki ikinci filo taki betti ve B un şiddetle dayanması sonunda Philippos bir sonuç alamadan M. Ö. 339 baharında B. önünden çekilmek zoru� da kaldı. B. Büyük İsk � nde_r ııaman � nda bağ �� sız kalabildi. ıskender'in Tuna sefcrıne ıse B. bır fılo soa•

ı

derrnek surer i y l e yardım etti. B . İskender i mparatorluğu parçalan dıktan sonraki karışıklıklar içinde ciddi bir güçlük ile karşılaşmadı. B. önce Anıigonos'un tarafını tuttu, M. Ö. 3 ı 8 de B. önlerinde iki deniz savaşı cereyan etti. Bos· po ros kıralı Eumenos B. ile dostluk k u rmağa çalı ştı, n iha· yet M. Ö. 28 1 de Korupedion haıbindcn sonra B. Seleu­ kos'a karşı Heraklcia i l e b i r ittifa k yaptı. B. , M. Ö. 278 d e n itibaren K e l t akınlarından ç o k zarar görrneğe başladı. B. Kelı' lere önce 80 altın tabnton olarak başlıyan ve mü­ umadiyen artan b i r haıaç vermek zorunda kaldığın dan, Bosporos' ı an geçen gemi lerden a l dığı gümıüğü artırmak çaresine başvurdu. Suriye kıralı II. Antiokhos'a karşı H e­ rakleia ile ittifak yapa n B., M. Ö. 262 - 2 58 e doğru A nti­ okhes t arafından muhasaıa edildi. Son ra l arı Akhaios ve Bergama kıralı I. Attalos ile dostluk kuıan B . , M. Ö. 22C2 1 9 da Rhodos ile m ü t tefiki Bithynia kıralı Pru sias'ın düş­ manbğını üzerine ç ekti. Attalos'un ö l ümü, A k haios'un Rho­ dos tarafına dönmesi ve Theakların da Pıusias'a yaıdımı üzerine B. çok güç bir duruma düştü. Kelı kııalı Kauaros' un aracı lığı ile yapılan sulh sonunda B . Bosporos'tan ge çen gemilerden aldığı gümrük v ergisinden vaıgfçti, Pı usias da ele geçirdiği B. topraklarını geri verdi. Roma devrinde B. un iyi bir durumu olduğu görülür. Yunan d eniz şehirleri aı a sı nd a B. önem itibariyle Rhodos'ıan sonra geliyordu. Roma ile Makedonya savaşından sonra M. Ö. 2 0 ' te ya pı­ l a n sulhta B aracı idi. M . Ö. 2 0 1 d e V. Ph i l ipres Suriye kıralı Anıiok hos ile birleşerek A nadol udaki M ı s ı r tcıpnk­ larını ele geçirirken, Perinı hos'u da aldı lar, bunun ü:ıerine bu müca deleye B da katıldı ve Khios savaşında B. filosu­ nun rolü oldu. Phili ppoı'a k ar1ı Roma'nın tarat ında bulu­ nan B. , M. Ö . 1 97 de yapılan sulhıa Perin thos'un kendi­ sine veri lmesini temin etti. B. Roma' n ı n kudı eti arttıkça on u :ı sadık bir müttefiki olarak kaldı. :M. Ö. 1 9 1 - 1 90 da Suriye kıralı Anti okhos ve Perseus'a karşı haıblerde B. R o­ ma safl arında ç arpıştı. Aralarında M. Ö. 1 4 6 d a İmıalanan resmi bir ittifak olmasına rağmen. B. bazı n a hoş olaylara sahn e olmaktan da kurtulamadı . M. Ö. 88 de i l k Mithra­ dates h a ı bi esn asında bir Roma filosu B. önünde Bosr o­ ros'u kapattı. M. Ö. 8 � te ise, konsul Flaccus idaresinde­ ki Roma ordusu, B. önünde A sya kıyısına geçmrğe hazır­ lanırken , kumandan vekili Fimbria'nın k ı şk ırtıcı telkin leri yüzünden Romalı askerler B. a saldırarak, halktan bazıları· nı öldürdüler. evlere tecavüz ettiler. Fakat böyle tecav üz­ !ere rağmen B. Mithridates harblerir.de Roma'ya sadık k a l­ dığından, hatta askeıi yardımda bulunduğundan, bağımsız müttefik şt h i r ( d:;itas lib1ra) payesine y ükselrildi. R oma cu mhuriyeti devrinde B . da bir iç karışıklık oldu. Ahaliden bir kısmı şehirden kovul duğun dan, bunlar tribunus Cl au­ d ius'u elde ettiler ve onun tavassuru i l e M. Ö. 58 de Ca­ to'ya bu insan l a n tekrar B. a görürmesi vazilesi veri ldi, Hıristiya nlarca. İsanın havacilerinden Andrea s ( bi r Suriye efsanesine göre l ukas) ı n B. a gelerek, şehrin nc kropolis'­ inde konuştuğuna ve i l k B. piskoposlujuna Sıakhys'i tAyin ettiğine inanı lmaktadır. M S. 18 de Geımanicus, B. u zi­ yaret etmiştir. Faka t İmparator Vespıısianus 1 70 - 79) zama­ nında B. un alelade bir eyaJet şehri durumun a indirildiği b i li nmektedir. Traianus (98 - 1 1 7 ) zamanında B. un her yıl imparatoı a gön derdi ği temsi leiye çok yük sek y ol harçlığı veri ldiği te sbit olunarak, böyl e bir temsi lci yollamasına l ü­ ııum olmadığı bildirilmiştir. Fakat bu devirde henüz B. un b � zı im_ti_Y azlarını �ıı af� za ettiği, yin � Tra ianus'un B� �hy­ _ bır mektuptan ögı enıa valısı Genç Plınıus a yolladıgı

\

?

BYZANTİON

nilmektedir. İ rn parator Hadrianus'un ı 2 1 1 3 2 yılları arasındaki sevahatleri sırasında B. a da uğrıyarak, hat­ ta 1 2 3 e doğru $ehrin su yollarını yaptırdığı iddıa t d i l mekte i s e d e , bu h ususta çok kuvvetli d e l i l ler yoktur. M. S. II. yüzyılın s"nlarında B. kudretli surl a r ile korunan zengin bir şehirdi. Balıkçılık, g e ç i ş gümrüğü hası lAn ve dolaylarındaki toprakların çok verimli oluşu baş lıca gelir kaynaklarını teşkil ediyordu. 1 9 3 te İmparator Peıti n a x'ın öld ürülmesi i le başlıyan mücadeleler sırasında muhtelif yer­ lerde idareyi ele geçirmek isıiyen kumandan lardan Pescen­ nius Niger, B. u aldığın dan, rakibi S eptimius Severus'a /ı.s­ ya yolunu ka patmıştı. 1 94 te N ıger'in y�nilerek kesik başı­ nın B. a gön deri lmesine rağmen. 1 9 3 - 1 94 kışından itibaren B. , Severus'a karşı tek basına karşı koymak basiretsizliğini göstermiş, ve belki de onun rakibi /ı.lbinus'un yard ı mını umduğundan, iki y ı l süren bir kuşatmaya dayanmı �m. Aç­ lık y üzünden insan dahi yiyecek hale gel e n B lula r nihayet 196 da teslim olduklarında ahaliden asker ve memurlar kı­ lu;tan geçirilmiş, surlar yıktırılmış, B. un şehirlik hakkı da kaldırılarak burası köme ( = köy) olarak Perinthos'a veri l ­ miştir. Fıkat ç o k geçmeden Septi mius Sevenis ( 1 93 - 2 1 1 ) bu derece iyi bir yere sah i p bir şehri kalkındırmanın lüzu­ munu duyduğundan ve rivayere göre oğlu /ı.urelius Anto­ ninus Caracalla'nın da isteği üzerine, B. u ihya etti ; su rlıırı daha geniş olarak yaptırttı. Yeni binalar ile de süslenen B. un adı /ı.ntoninus'a izafeten Antöneinia ( veya Anıonina) oldu ise de, bu ad hiçbir zaman k ullanı lmadan unutuldu. Gılli­ enus ( 2 5 3 - 268) 2 6 5 te B. a geldi ve halk tarafından iyi karşı­ lanmasın a rağmen, 1ehirdeki silihsız askerler ve ahaliye kaqı şiddetle hareket etti. Buna rağmen B. lu iki kumaı: ­ dan Kleodamos ve Athenas kuzeyden akınlar yapan iskit­ lere karşı şehirleri tahkim ettiler ve onlırı yendiler. 269 da II. Claudius ' zamanında B . Gotların hücumuna uğıadı ve Gotlara karşı yapılan barbierdeki yardımından dolayı B. , yeniden bazı imtiyazlar ile mükifatlandınldı. Diocletianus 305 te tahtından feragat edince, imparatorluk idaresinde büyük bir bulıran meydana gelmişti. Maximinus ile Lici­ nius arasındaki harblerde, Maximinus 3 1 2 - 3 1 3 kışında B. u aldı i se de, Perinthos ile Haddanepolis ( = E dirne) trasındaki harbte yenilince, B. Licinius'un eline geçti. Nihayet imparatorluğun doğu k ısmı Licinius, bat ı k ısmı ise Constantinus ( Konstantinos) a kaldı, fakat 3 1 4 te bu ikisi arasında başlıyan, harb Licinius'un muhtelif yeni!-

133

gilerden sonra 3 2 3 te bozguna uğraması ile sona erdi. Önce B. a sığınan Licin ius, burada tutunamıyacağını anla· yınca Khal lı:edon'a geçmiş, burada da yenildikten sonra Nikomedeia { = İzmit) da teslim ol muştur. B. tarihinde bu olay da bir dönüm noktasıdır. Konstantinos Roma İ ınparatorlu�una yeni bir başşehir seçmenin lüzümu n u duy­ muş ve bu gaye için uygun yer olarak önce Troia'yı dü­ şünmüştü. Fakat Licinius'a kar�ı yapı lan har b B. un çeşi tli meıiyetlerini açıkça gösterdiğindı n, Roma İ mparatorluğu­ nun anık tek sahibi kalan Konstantinos askeri, ekonomik, si yasi bakımlardan en uygun şehir olan B. u tercih etmiştir. Roma İ mparatorluğun u devamlı olara k tehdide başlıyan doğu ve kuzeyden gelen tehlikelere hem yakın, hem de kolay savu­ nabilinir bir şehir olduğundan askeri, bü�ük ticaret yolları üzerinde bulunduğundan ve Asya - Avrupa arasındaki ticari münasebetlere köprü vazifesini gördüğünden ikthadi, impa­ ratorluğun iç düzensizliğine karşı alınacak tedbi r lere müsait, saf, temiz ve eski fesat ocaklarına u zak bir zemin aeşkil ettipinden siyasi bakımdan B. yeni başşehir olmağa en uy­ gun yer olarak göıüldü. Konstantinos B. u yeniden imar ettirmeğe 3 2 � te ba�ladı. Kara tarafında daha ileri alınan surların temeli de 26 Kasım 328 de atıldı. Hıristiyanlığı, rakiplerine karşı kendisine taraftar bulmak için setbest bir din haline getirdiğinden dolayı Kon stantinos'un bu faaliyeti, sonralan Hıri stiyan efsaneleri doğarktn, birtakım efsanevi hikayeler ile bezenmiştir. Nitekim, B. un yeni surları n ı n geçeceği gü:zergihı i m paratora güya b i r meleğin çizdiediği­ ne inanılmıştır. Başlıca işlerin bitmesi üzerine, l l Mayıs 3 3 0 da, hem putperest, hem de Hıristiyan inançlarına uygun bir �ekilde eeceyan eden ve rivayere göre 40 gün süren muhteşem bir törenle şehrin açılışı yapıldı ise de, bazı binaların tamamen bitmesi daha uzun sürdü. Konstanti­ n os'un yen i başşehire bir emirname ile ikinci Roma anla­ mına gelen Deutera Röme adını verdiğini, bir yüzy ı l sonra yaşıyan Sokrates adındaki yazar 427 ye doğru bildirir. V. yüzyılın ortalarından itibaren yalnız re5mi dini vesika l arda B. a verilen ve yeni Roma anlamına gelen Nea Röme adı geçmektedir. Kon stantinos, B. a Roma'nın sahip olduğu im­ tiyazlardan hepsini verdi . Şehir tamamen kendisini i dare eder durumda idi. Başındaki vali, proconsul ( Yun. arkhön ) ünvanını haizdi. Bu makam, 1 1 Eylül 3 5 9 da yerini , şeh­ rin idaresinden mesul olan prae/ectus� ( Yun. • eparkhos) a bırakmıştır ki, bu görev, ön emini X. yüzyı la kadar muha­ faza etmiştir. Kon stantinos B. u aynen Roma gibi 14 regio ( = bölge) ya ayır­ mıştı. B. un 1 4 bö lgesinin ve bunlardaki başlıca binaların listesi, son istinsahının 440 a doğru · yapıldığı tahmin e d i I e n Noıitia Urbis Constantinopo/itanae ( = Constantinopoli s şehrin i n ri salesi ) a d l ı yazıda bulunmaktadır. V I I . yüzyıldan iti­ baren kaynaklarda b a h s i geçmediğine

göre o s ı ralarda artık bu taksimatın unu­ tulduğuna- ihtimal v e r i I i r. IV. yüzyıl i çinde ve İlkçağın son �yıllarında B. , R o m a İ mparatorluğunu n en büyük ve önemli merkezi olarak devamlı bir şekil­ de gelişmiştir.

T h e o d o s i o s

s u r l ar ı n d a n

b i r

k ı s ı m

B. B. un Ilkçağdaki topoğra C­ a. Severus 'tan önceki B. : B. lu Dionysios ilk B . un çevresinin , 5 i kara yan ı

13 4

BYZANTİON

tarafından olmak ü z ere 3 5 s ta d i on ölçüsünde oldulun u bil d irir. 2 7 ku l ey e sahi p olan s u r l ar, k u z ey d e Akropol i s k ul e s in d en E u g e ıı i os k u l e s i n e u z a n ı y or , b u rada n S t r ate g io n ' a çıkarak,

Akhyl lc os

hamamma dayanıyord u .

Burada ki b i r

kapının veri ne sonra ları Urbikios k e meri denen yapı inşa edilmişti. Sur b u ra d an , yine sonraları yerine Milion d e n en anı tın yapıldığı bir kapıya kada r çı k ı y o rd u . Ş i md i k i S u l · ta n ahmet meyd a n ı ve Di v an y o l u n u dışarıda bırakan sur, bu ra d an Tzykal ar: ön mevkiinden, Marmara kıyı l a r ı nda şim­ diki Ahırkapı i l e Gülhane arasındaki Topoi'a doAru inerek, sonraki Mangana ve Arka d i an a mahallelerinin yerlerini çe­ Yİrerek Sarayburnunda yine Akropolis'e kavu,uyordu ki, b5y· lece i l k şehrin bugünkü S i r k ec i , Alemdar yokuşunun üst başı, Ahırkapı çizgisinin doğusuna i n hi s a r e tti ğ i an la şı l maktad ı r . B u surla rı n Thrak iön pyl e ( = Trakya kapısı) adında yal­ nız bir kapısı olduAunu b i ld i r e n eski ya z a r lar da v a rd ır. Apolion ile Po s e i d on' un h i mayesinde yapıldıklarına inanı­ Ian bu surlar. o devrin en k ud r e tl i tahkimatı arasında gös­ t eri li y ordu . Bunlar, muntazam yonıulm u ş taş bl ok l arı n d a n ve kara tarafındakiler s a h i l l e r de k i le re ıöre d aha kuvvetli olarak yaptlmışıı. Akropolis de şehrin mesk ün kısmın d an ayrı bi r duvaıl a ayrı lmıştı. B. s u rları , inşaatları ye b azı ku leleri, d üşman ı n ko n u ş tu kları n ı i çeridekilere duyuran garip akustik ö ze l likl e r i i l e h a yre t u y a ndı ı ı r d ı. I I . P h i l ipp os zamanındaki kuşatmada, Arkhon Leon tara f ı nd an bu surlar mezar tasları i l e tamir edildik lerinden bu duvara Tymb o s y ne d enmişti . Bosporios akra ( = S a ray bu r nu ) dan şimdiki Si rkecideki Eugcnios kulesinde kara surl arı n ı n başlangıcına kadar olan kıyıda hiç d e ğ i l s e üç liman v a rdı ki, bunludan en ö n e m l i si sonra ları N t ö ri o n ( B ahçekapıda) adını almış· tır. Bunun d o ğu s u nd a ise ş i m :i ik i Si r k r ci d e Bosporion veya Prosphorion !imam bulunuyordu. Banda olduiu tah­ min edilen üçüncü ! imanın ise adı bilin memektedir. Ta ş rıhtımlan olan bu JimanTarın ağızları k u l el e r ile korur.ur ve g er e kt i ğin de meıhalleri zincir gerilecek kapa tılırdr. Kut· sa l merkezi teşkil eden Akropolis'in Ayaaofya dolaylarında olduğu zannedı lmektedir. Bir m e r d iv e n l e çıkılan bu yerin y a nı n da yine yüksek bir mıntak ada, dört tarafı revaklar i le çe v ri l i Tetruı öon adı veri len çaqı va rd ı ki, bunun ortasın da Helios'un t u n ç t an bir hey kel i y ükselirdi. Daha ba tıda, Thrakiön pylai yanında, bir talim m ey d anı olan Thrakion bulunuyordu, sonraları Milinn'un yapıldığı bu y e rde Thrak­ lara karşı kazanılan zaferi b e li rte n Tropaion'un bulunduğu­ na ihtimal v e r il i r . B. un en büyük hamarnı olan Akhylleös lutton da y i n e bu mıntaka d a idi. İlk B. un su ihtiyacının, d ek s ame na i denen birtakım sarnıçlar vasıtasiyle temin edil­ diği b ı lin m e k t ed i r. Ancak Roma imparatorluk d ev ri n d e 1 2 3 te, Hadrianus tarafından �ehrin batı cihetindeki kaynak­ lardan toplanan suların muntazam su yollan i l e B. a geti­ ri ld i ğ i tahmin o lunma kt a d ır . B. un başlıca mi betleri , B os­ porios Akra'dan i ti ba ren şunlardı : İlk g ö ç m en l e rin gelişini ve m üc a de l e l e r i n i yaşatan Athena E k basia mabedini, sahilde e5ki ve sade Poseidon mabedi takihediyordu. Hesykhios'a göre güya Byzas tarafından kurulmuş Tykhe mabedi daha y u karı d a idi. Bunun yakınına s on ra l a n Basilika inşa edil­ mişti ki, yeri Yerebaran sarnıcı cin rıdır. Yine eski bir kaynağa göre Pose i d on mabedinin yanında olan bir Zeus mabedi daha sonra Hagios M ena s kilisesi hali ne getirilmiş­ tir. Sonralan Hippodrom'un yapıldıjı yerin ( = SultanahmH me ydan ı ) yakınında bir Hekate m abedi, S ıraregion dolay­ larında Aias ve Alı:hylle ös sun a k la rı vardı ki, bunl ar d an sonuncusu, ba h si geçen hamama da adrnı vermi şt i . P o sei d on

rolbedinin biraz yukarı sında, şimdiki Topkapı sarayının yeri nd e Aphrodite mlbedi i le bunun az i l eri s i n de de Arte­ mis mabedi Ye bir de Dionysos mAbedi bulunuyordu. B. un bu eski ibidelerinden hiçbir şey zamanımıza kadar .selme­ miş, yalnız Sarayburnu bölgesinde, geçen y üz yı l ın sonların­ da bulunan kalın bir duvar kalıntısının, i l k B. surların& ait ol d u ğ u tahmin edilmiştir. Surların dışında olan ilk nekropolis ( = mezarlık) e ait oldukları tahmin olunan bazı mezar taliarına şehrin çeşitli ye r leri n d e ra sl a nm ış tır .

b. Stveruı devrindeki B. : Septi mius Severus, ilk B. u batı isti k a m e ti nde 300 m k a d a r genişletmişti. Severus'un ya ptırdığı kara tarafı suru, Sirkecideki Neoriöndan •onra­ lan Forum Constantini'nin y a pı l dı ğ ı Çemberlitaşa çıkıyor, b u radan da biraz doğ u ya d ö n ere k Marm a ray a i niy o r d u. Severus, 203 te H i p po d r o m , yani Atmeydanının ( bk. AT­ MEYDAN!) inşasına başlamış, fakat i mpar a to r u n B. dan ayrılması ve ölümü ü ze r i n e inşaat yarım kalmıştır. Yine H ippo d r o m dolaylarında, tanrı Herakles'in Diomede1'in atiarını burada bağladığına inanıldığından veya Zeus H i p­ pios'tan d o l a y ı bu adı a l a n Zeuksippos hamamını da y aptı­ ran Severus, B. un doğu yamacında şimdik i G ü lhane par­ kının Sarayburnu k ı smında, ve A ph r n d ı te mabedinin yakı­ nında bir tiyatro, aynı tepenin kuzey yamacında da bir Stadium ( S tadion ) , Akropoli s'te Zeus, Aphrodite, A pollon, Artem i s , Poseidon, Demeter mabetierini d e yeniden y aptıı­ mıştır. Bu devirde. Haliç k ıyısındaki limanlarda tamir görmüş, eski T e tra � tö o n sahası kı s m e n hamarniara eklenmiş , bu ra d ak i Helios m ab e d i Akropoli s'tcki Aphrodite ve Arte­ mis mabetierinin yanına götürülerek, muhtemelen burada Helios Apolion için de bi r mabet yapılmıştır. Severus'un en önemli inşaatından biri de, H i ppo d ro m'u n kuzeydeki methalinden, surların kara tarafı n d a k i esas kapısına k ada r u zanan, iki tarafı di r e k l i ( Lat. portirus, Yun. stoa ve bil­ hassa embo/oı ) bir ca d d e idi ki, bu hemen hemen şimdiki Divanyolu caddesinin izini taki b ediyordu. Nekropolis ise, s u r l arın dışında, şimdiki Çemberlitaştan B eya :rı da kadar uzanan sahaya yayılmış bulunuyordu. Severus'un ayrıca, i çi n d e iki bin kişinin yıkanabileceği, muazzam ölçüde Kaminia denen bir hamam d a h a yaptırdıjı bilinmekte İle de, bunun nerede olduğu tesbit o l un a ma mak t a, yalnız sur dışında olduğu zsnnedilmektedir. Severus bunlardan başka, Straıegion'u da yenilemi ı ve Artemis mabedi y a k ı n ı n d a re-­ vaklı Kynegeion'u yaptırmıştır. c. Konıtantinos atvrindeki B. : S e Y er u s sudarına ait oldukları zan n ed ilen ka l ı n tı l a r ı n ı �00 m k a d ar daha batı­ sından aeçen Konstantinos su r l arının da kesin güzergihı bi linmemektedir. 5 , 6 - 6 4 km2 l ik bir sahayı i ç i n e alan bu surların sonraları şehir daha da genişlctilip. yeni surlar d a yapıldıktan sonra bir müddet daha d u rm uş olmasına rağ­ men bir ipucu verecek iı: k a l ma m ı ştı r . Cerrahpa şanın batısında İ s akapı s ı ( halk d i l in d e : Esekapısı) den e n mahal­ lenin bu adı, Osmanlı d e vri n e ( 1 509 a) kadar duran bu su ru n bir parçasından ve bir kapıs ndan ( Porta anti qui ssi­ ma ? ) aldığı rivayet olunur ise de, bu hi p o te zi n kuvvetli bir dayanağı yoktur. Tahminlere göre, bu surl a r Hali çte Ay ak apı s ı n d an ( vey a U nk apa n ı n d an ) Fatibe (veya S ulta n Selime) çı k ı yo r , buradan Yenibahçede Lyk o s ( Bayram Pa­ şa) deresine iniyor. Haseki ile Çapa arasından İsakapısın­ d an geçerek, S a matya do! u sunda Marmaraya iniyordu. Şe­ hir idari bakımdan aynen Roma gibi. 14 b öl g e y e ( regiones, regf Önes k l ima ta) a yrı lm ıştı. B un bı d a n ı 2. si su r l a r ın için­ d e, 1 3. sü Halicin karşı kıyısında regio Sycena şimdiki Ga-

13S

BYZANTİON lata (b. bk.) yı te�kil ediyor, 14. sü ise B. un kuzeybatısın­ da ayrı bir kasaba olan Blak hernai (b. bk.) idi. Bu bölge­ lerden şehir içinde olanların sınırları henüz kesin olarak anlaşılamamışur. Yalnız Notilia urbis sayesinde bun ların teşkilltiarı bilinmektedi r Konstantinos, B. un orta s ı nda Forum Constanıini veya kısaca Phoros denen, etrafı direkli ova! bir meyd a n yapurarak bunun ortasına bugün Çemb er­ litaş (b. bk. ) adı veri len kırmızı porfir anıtı diktiı miı t ir . Aynı imparator, Büyük Sarayın birçok binalarını da �ehrin Marmaraya bakan yamaçlarında yJptırmağa bışl�mıı (bk. BÜYÜ K S AR AY) , Senatoyu in�a ettirmiş, Hippodrom'u tamamlatarak birçok heykeller ve anı t lar ile süsleımiş, etra­ fındıki o t urma kademelerini tamamlatmış, B . un ana caddesi olan Mese, yeni sur l ar i stıkametinde daha i leriye uzau lmrş,

lar tamamlanmış, İulian o s ( 3 6 1 - 3 6 3 ) Kitaplığı elyazmaları ile 2. enginleştirmi ş , ayrıca B. un Marmara k ı y ı s ına, 362 yılında B. d a durdıığu on ay i ç ind e , büyük bir liman yap­ tırmı ş tır. Şimdi Kadırgalimaoı d enen ; mahal lede olan bu lima n , Limen tu İulianu ve y a Portus Novus adı ile tao ını­ yordu. S on raları , burası ll İusrinos'un k a rısı Soph ia'nın ismine i zafeten Limen t es Sophias adıoı almış, bu sırada esaslı tamir görerek imparator ailesinin heykclleri ile süs­ lenmi ştir. Uzun zama n kullanılan bu l iman ancak XVI. yüzyılın ortalarında tamamen dolmuştur. İm parator Valens ( 364 - 378 ) zamanında, B. un s u meselesi halledilerek 368 - 378 aras ı nd a yeni tesisler ile birlikte büy ü k su keme­ ri ( bk. BOZDOGAN KE MERİ ) ve şimdiki Üniversite merkez binası civarında Nymphaeum Maius ve y a Nym­ phaeum Maximum denen başhavuz yap t ırılmışur . I. Theodo�sios ( 3 7 8 - 3 9 5 ) zamamoda B. un y e n i d en batı istikametin· de geliştiği görülmek tedir. Şimdiki Aksaray mınrakasında, Sus'ta bir meydan yapıldıktan başka, 386 da şimdiki Beyıı.­ zıt meydanı yerinde, Theodosios adına, 40 m k adar yüksek­ likte. içi merdiven l i dışı ise kabartmalar ile süslü büyük bir zafer an ıtı d i k i l m i ş , ayrıca burada, 393 te B. un en bü­ yük meydanı olan Forum Tauri, veya Forum Theodosiacum veya kısaca Tauros denen meydan inşa edilerek bir ç ok hey­ keller ile süslenmiştir. Bu meydanın belki ana c addey e açıl•n kapı sı, belki de muazzam bir he y k e lin veya heykel­ ler io kaidesi olan bir de dire k li anıtı vardı ki, temel ve ka lıntı la rı 1 9 2 9 de bulun muştur. I. Theodosios, evvelce Hippodrom'u süslemek üzere Mısırda Karnak'tan getiri l en l l l . T lı utm os i s ( M. Ö. ! 6 2 5 1 57 7 ) in Dikilitaş (b bk. ) ını d a ya t tı ğı yerden kaldu tarak, 390 a d oğru şimd iki ye­ rine diktirmiştir. M ar ma r a kıyısınd a , bugün Lan ga (Yun. B lanka, Vlanga) denen yerdeki büyük E lcuterios l i manı da Theodosi o s ' un adını taşıyordu (portus Theodosiacu s ) . Oğlu Arkadios ( 3 95 · 408) za m a nı n da , 403 e doğru B. un güney­ deki 7. tepesi üstünde şimdiki Cerrahpaşa mınıaltasında Kserolophos adı verilen yerde, bu impara tor namına, Forum Arcadii veya oğlu II. Th eodo s ios zamanında ıamam­ landığın :lan d olayı Forum Theodos ii de d enen bir meydan yaptırılmıştır. Aynen Tauros'taki gibi muazzam bir zafer anııı ile süslenen bu meydan ancak 4 2 1 de tamamlandı. Üzerinde A ı kadios'un heykeli bul unan anı t . 1 7 1 1 d e yıkn­ rılmış olduğund an , bugün yalnız kaidesi durmaktadır (bk. ARKAD İOS SÜTUNU ) . ·

Byzantion'un M a rmara surlarındın bir kmm ( sığda fe­ ner kulesi, ortada Büyüksaray, solda B eli s arios kule s i ) şimdiki Ayasofya meydanı civarında R hea ve Tykhe ma­ betleri yapılm ı�. Hıristiyan ların iddialarına göre i l k Aya­ safyayı teşkil eden Megale E k k lesia ' nın temeli atıldıkun başka, Hagia Eirene ve Hagioi Apostoloi ( = Aziz Havari­ yun) kilisd erin in de ilk binaları yapıl mıştır. K oo sıantinos tarafından B. a ye r l e � meğe teşvik olunan Romalı i lerigelen­ ler de şehrin imarına i ştirak e tmişler, bunlardan mes e lA Philoıı:enus, bugün Binbirdirek adiyle tanınan s aroıcı ve üzeri nde sarayını yapurmışu. Konstanıinos, yeni şehri süs­ lemek için her taraftan anıtlar, heykeller getirttiği sırada, Platea za fe rini tebcilen vaktiyle Delpho i'a dikilmiş olan bronz yılanları da get i rterek Hippodrom'a diktirmiştir ki, bunun kalıntısı bug ün Burmah sütun ( bk. BURMALI SÜ TUN ) adını taşımak tadır. Kon stantinos'u takibeden im· paraterlar zamanında B. da evve lce baılanan i ş I e r e de va m edilmiş, Konstantios ( 3 3 7 3 6 1 ) zamanında Megale Ekklesia ile Yerebaran civarındairi Kitaplık ve sur•

II. ORTAÇAGDA B : A. B . un Orraı:ağdaki tari­ hi : O r taç a ğda B. un tarihi, b a ş ş e h ri olduğu B ı zans İmpa­ ratorluğunun tarihine (bk. B iZANS İMPARATORLUGU) sıkı sıkıya bağlı oldujundan, henüz şimdiye kadar B. un bu çağdaki tarihi toplu bir şekilde yazılmamıştır. Burada B. un 1 4 5 3 e kadar şahit olduğu konsiL yangın, deprem muhasara, ayakl anma, isyan karışıklık, önemli inşaat, ziya­ ret ve şidd e t l i soğuk gibi başlıca olaylar, k ıonoloj i sırasına göre sıralanmıştır. Bizans kaynaklarının verdıkleri tarihierin bugünkü takvime çevrilişlerinde, ufak farklar olduğundan, bu kronoloj ideki tarihierin bazı hallerde bir iki yıl hatalı olabileceği de da i ma gözönünde bulundurulmalıdır.

395 re Roma İm paratorluğunun I . Theo dos i os ta rafın­ dan iki oğlu aralinda taksim edilmc ai ilc, sonraları Bizan s İmpara torluğu adını alacak olan Doğu Roma devleti fii len baş ladı. 3 98 de B. da ıid de tli bir deprem oldu, 3 99 da Eut­ ropios öldürüldü ve Ortod oks k ili s esi büy üklerindt n Patrik İoannes Khysostomos"a k arşı mücadele başladı. 4 0 0 de, B. daki Gotların başkanı olan Gainas ayaklandığından, Gotla-

136

BYZANTİON

rın şehirdeki kiliseleri yakıldı, B. dan kaçan Gainas ise ya­ n ın ise İoannes Kalyblta kilisesi, Tauros - Homonoia kili­ kalanarak öldürüldü . 4 0 1 de, �iddetli bir soğuk dalgası B. sesi ile belırtilen bu yangın esnasında sarayında kendisini u yirmi gün kapladı, Marmaraya buz lar indi 402 yılının emniyette görmiyen İmparator I . Leon B. dışındaki Mamas sarayına sığın dı . B ugünkü Si rkeci - Çuşıkapı . Kadırga liman ı Ocak ayında ise bir d e p re m kaydedi l di . 403 yı lında Kbal­ kedon'da toplanan ruhani meclis İoannes Khrysostomos'u ile Zindankapısı Beyazıt Kumkapı arasında kalan kısmı mah k u m etti ise de. 20 Haziran 404 te, İ oannes'in sürgüne kül eden bu afet 8 mahalleyi harabetti ve tamamen sön­ yollanmasını protesto edenlerin çıkarttıkları i syanda, bir mesi 1 hafta sürdü 4 7 1 de B. da bir isyan çıkarak, halk yangın Ayasofya ve Senatoyu kül etti. 2� Ekim 406 da, Aspar ile oflu Ardaburios'a karşı harekete geçti ve bunla· Hippodrom'un methali ile çevr esindeki direkli caddeler rı sarayda öld ürdüler. 474 Kasımında. bir saray entrikası yandı. 407 de şiddetli bir deprem ile birli kte kuvvetli bir •onunda hen ü z o yıl imparator olan genç I I . Leon, öldü­ kasırga, B. u alt üst etti, Capitolium'daki haç devrildi. 409 rüldü, taht Zenon taı afından gaspedildi ise de, yeni bir i s­ da B. d il bir i syan başlangıcı bastırıldı. 4 1 2 de B. tarihinin yan sonunda 4n te Zenon, memleketi olan İ sauria'ya kaç­ yeni bir dönüm noktasını teşkil eden önemli bir olay ce­ mak zorunda kaldı ve idare, İmparatoriçe Verina'nın karde­ reyan etti, eparkhos Anthemios'un idaresinde yeni kara şi Basiliskos'un eline geçti. Bu kargaşalık esnasında, Khal­ tarafı surlarını n in şasına lıaşlandı. 20 Nisan 4 1 7 de bütün koprateia (Jimdiki Alemdar civarı ) da çıkan yangında Forum Anadolu ve Yakın Doğuda duy u lan bir deprem, B. da da Constantini (= Çember lita ş ) ye kadar olan kısım, Basilika, büyük zararlar yarattı ve bunu 4 2 2 de başka bir deprem 60 000 cilt kitt.bı ile Kitaplık. Mese, şimdiki Adiiye sarayı takibetti. I l . Theodosios 4 2 5 te B. akademisine nihai şeklini yerindeki Lausos sarayı ve birçok ev yanmıştı. Fakat 447 de verdi. 4 2 8 de Areios mezhebi taraftarlarının kendi kilise­ Zenon tekrar tahtı eline geçirebi ldi, 480 d e 24 Eylülden lerini yakmak sureriyle çıkardıkları yangında, kilisenin ci­ itibaren sürekli bir depremde I. Thwdosios' u n Tauros'taki van da yandı. 4 3 0 da B. da yeni bir karı şıklık bastırıldı. heykeli devrildi. 491 de İmparator Zenon koma halinde 1 7 - 1 9 Ağustos 433 te Neor:ö 1dan ba�lıyan kork unç� bir o lduğu bir sırada, öldüğü i lin edi lerek k arısı tarafından yan�ın, Akhylleös hamamma kadar şehrin kuzey kısmını, diri diri gömdürüldü. Onun yerini alan Anastasios, 492 şimdiki S i rkeci ile Cağaloğlu arasını kül etti. 4 3 8 de törenle de B. dan bütün İsaurialılan kovdu ve ayn ı yıl tekrar bir İoannes Khry sostomos'un kemikleri B a getirildi. 445 te bir deprem kaydedildi 498 de H i ppodrom partilerinden Yeşille­ sirk isyanını, 26 Ocak 4 • 7 de çok �iddedi bi r deprem ta· rio bir isyanı paılalı: verd • ; bu sırada çıkan bir yangında kibeıti. Bu yüzden yeni surların H ku le�i zarar gördüğün­ Khalke to Hi ppo J r o :nu (= Hıppodrom kapısı ) dan Kat­ den ye aynı z.;manda Attila da B. u ıehd ı deder bir durum hisma f = İmparaıor lo ca sı ) ya kada r ve Forum Constantini­ aldığından , rparkhos Kon stantinos tarafından 60 gün içinde ye kadar direk l i Mese caddesi yandı. Bütün Doğuya yayılan surlar tamir ettirildi. 448 de Aıti li ile sulh yapıldığı yıl, şiddetli bir k ı t l ı k ile birlikte bir veba salgını �00 de B. da şehir kapısına kadar Portı cus Troaden sis adındaki direkli kendisini gösterdi. 5 0 1 de I . Anastasios zamanında patlak cadde yandı. 2 8 Temmuz 4 �0 de B . yine çok şiddetli bir veren yeni bir Hippodrom i syanı 3 000 den fazla insanın depremden zarar gördükten başka, aynı g ünün gecesinde hayatına mal oldu, aynı tarihte -insan ların vahşi hayvanlar çıkan bir yangında, Poı ticus Troaden sis'ten Tetrapylon ' a ka­ ile mücadele etmesi yasak olundu. 5 0 3 te tekrar bir H ippod­ dar olan kısım yandı. 4 5 1 de yine Khalkedon'da, IV. oiku­ rom isyanı teşebbüsü bastırı ldı. İ mparator I. Anastasios menikos ( = evrensel ) ruhani meclis toplanarak Epbesos 507 de Trakyıdan gelecek tehlikelere karşı B . u korumak konsili kararlarını ret ve Euthykhes'i afaroz ettikten başka, üzere Marmaradan Karadenize kadar uzanan, kendi adiyle B. ruhani başkanlığının, Roma ruhani başkanlığına eşit ol­ anılan surlan yaptırdı. 5 09 da Forum Constantini'den duğunu bildiren 28. maddeyi kabul etmek suretiyle Orto­ Perdikkas heykcline kadar direkli cadde yandı. Anastasios doks ile Latin kilisesi arasında yüzyıllardır sürüp giden aleyhinde 6 Kasım 5 1 2 de çıkan bir isyanda, H ippodrom'un şizma ( = büyük ayrılık) nın ilk tohumlarını atmış oldu. Khalke kapısından Forum Constanıini'ye kadar Mese'nin ı Eylül 4 6� gecesi dört gün süren büyük bir yangında, 96 sütunluk ( 3 3 0 m kadar) kısmı yandı. 527 de lustinianos Haliç salıilinden Marmara kıyısına kadar 5 stadion derin­ imparator oldu. 1 5 Ocak 5 3 2 günü, İustinianos ile karısı liiinde ve 1 4 stadion genişliğindeki saha yandı. Doğu sı­ Tbeodora'ya karşı başlıyan Nika ihtilali ( b. bk. ) esnasında nırı, Neotion - Forum Constantini - İ u lianos limanı, batı sı- çıkan yangında ilk gün, Büyüksarayın methali ile Senato, •

Theodosios s uru Yaldızlıkapı (Khryse Pyle) sının temsili resmi ( dı�tan görünüşü ; B. Mcyer tarafından çizilmi�tir)

BYZANTİON .Ayasofya, .Augusteion meydanı, Zeuksippos hamarnı ve Probus'un evi, ikinci gün. Praitorion'dan baş lıyan yangın , .Aleksandros mahallesindeki hamamı. Hagia Eirene kilisesini ve Sampson'un ksenodoki on ( = düşkünler evi ) unu kül etti Üçüncü gün ise. Oktogon ile Sphorakios'taki Hagios Theodares k i l i sesi ve Kon sıantinos forumu'ndaki revaklar yandı. B u büyük kargaşalık esnaaında kumandan Beliuri os, asilere h ücum ederek, Hir podrom'da 30 C OO in sanı kı lıç­ tan geçirdi . Asi lerin zorla imparator i lin ettikleri İ ustianos'­ un yeğeni :· Hypasios'un da idamı ile ihtilal 22 Ocakta tamamen bastınldı. Bu ayaklanma B. un Severus devrindeki sahasının hemen hemen kimilen harabolmasına mal oldu. 5 H te Belisarios, .Afrika seEerinden muzaffer olarak, zafer alayı ile B. a döndü 2 Şubat 5 3 6 da Papa .Agapetu s B. a geldi ise de, Nisanda bura::la öldü . .Aynı yıl B. da yen; bir ruhani meclis top landı. İu stinianos tarafından yeni baştan yaptırıl:ın .Ayasofya'nın açılış tören i 24 .Ara lık 537 de yapıl­ dı. 539 da Kuzey İtalyada Ravenna şehri alındı, Belisarios'a esir düşen Vitiges, yeni bir zafer alayı ile B. a gönderildi. 1 6 .Ağustos 542 de vuku bulan depremde, B . un Khrysai pylai veya .Aurea porta ( = edikule) tarafı harap olduktan başka, Arkadios ve Konstantinos anı tların ın tepelerindeki heykeller ve surlar, birçok kili se, hamam zarar gördü . .Aynı yıl içind� B. bir de nba salıımı ile karşılaşmak felaketine uğradı. 548 yılının Haziran ayında, B. tarihinin önemli simalarından Theodora kanserden öldü. Aynı yılın Temmu­ zunda. ufak bir ayaklanma esnasında Şehıadebaşındaki Tet­ rapylon'dan. yeri bi linmiyen Eleusia mahallesine kadar olan kısım yandı. 5 5 1 de iki keş i ş , Çinden ilk defa olarak B. a ipek böceğini getirdiler . .Aynı yıl Patrik Euthykbios başkan­ lığında toplanan V. oikumenikos k onsile, o sırada B. da bu lunan Papa Vigilius katı lmamak suretiyle fikir ayrılığını belirtti. 1 5 Ağustos 5 �4 günü çok şiddetli bir deprem, günlerce sürerek surları, ev leri ve birçok umumi binayı hara�etti l l Temmuz � 5 5 te ve 556 da yine depremler oldu, bu sonuncusun da .Ayasofyanın kubbeleri zarar gördü. 5 5 7 de B . d a b i r veba salgını tahribat yaptı. 6 Ekim v e 1 4 .Aralık 5 5 8 de vuku bulan depremler, surlara kısmen zarar nrdikten baıka, Region ( = Küçük Çekmece) kasabasını tlnınmaz bir hale getirdi . 13 Mayıs 559 günü çıkan yanıın­ da Neorion (= Sirkeci ) dan Tetrapylon (= Şehıadebaşı) a kadar yandı. 560 ta B. da bir karışıklık çıktı, aynı yılın .Aralık ayında İulianos Jimanı (= Kadıega limanı ) ile Pro­ bus mahallesi arası yandı. 1 2 Ekim 5 6 1 de yine sirk isyanı oldu, tekrar İulianos Jimanı dolayianadan başlıyan bir yan­ gın, Bus'a kadar B. un şimdiki Kadırga Jimanı - .Aksaray bölıesinin yanmasın a sebeboldu. 563 .Aralık ayında. Hagia Eirene kilisesinin naıthex kısmı ile, o civardaki Sampson düşkün ler evi ve hususi evler yandı. 565 te İustinianos ö ldü, yerin e imparator olan II. İustin os'a karşı ufak bir ayaklanma oldu ise de. bastırı ldı. 578 de İustinos'un d n l karısı Sophia, tahta geç1 n Tiberios'a karşı bir karışıklık çıkaumaja teşebbü s etti .Aynı yıl içinde Frank kıralı Chil­ petic'in bir elçisi, B. a Tiberios nezdine geldi. ' 8 2 de Maurikios'un tahta çıktığı yıl, depttm ve yangın feliketlrri görüldü. 583 Nisanıı:: da Konstantinos forumu çrvrrsindrh evler yandı. 602 de bir isyan patlak verdi. Bu ayaklanmada B . dan kaçan İmpararor Maurikios, .Asya yaka sında bir yer­ de 27 Ka sım ıünü bütün çocuklan ile bejaziandı ve taht kumandan Phokas'ın eline geçti. 603 te yeni bi r isyanda, Mese caddesi Lausos sarayından Konstantiıı os sütunu dolay­ ıanna kadar yandı. 606 607 de Phoku aleybindcki ayaklan•



137

malar b iribirini takibetti. 608 de Sasani orduları Khalkedon önlerinde görünerek B. u tehdide başladılar, 6 1 0 da Afrika­ da ba� lıvan bir isyan üzerine Herak leios, bir donanma ile B. önüne gridiiinde 1ehir ahatisi de ayaklandı, Phokas haka ret ler i l e sokakl arda d ofaştırıldıktan ıonra, 6 Ekim günü öldürüldü, ersedi B soka klannda sürük lendi ve yakıt­ dı. Herak leios, devletin çok büyük tehlikelere maruz olduğu bir sırada idareyi eline aldı. 6 1 1 de bir deprem oldu. 6 1 6 da Sauniler, I l . Kh osroes idaresinde 1'1. u kuşattılar i s e de, bir so:ıuç alamadı lar. 14 Mayıs 626 da Avarlar ile birleJen Sa sani ler tekrar B. u ku�attılar i se de, patris Bonos, Avar­ Iarı B. önünden geri püskürttü. Aynı yı l , 1 0 Ağusıosta Blakhernai'da Hagios Nıkolaos k i lisesi yakınındaki direkli cadde y a n d ı. 629 da Frank kı­ ralı Dagobert'in bir e 1 ç i s i B. a geldi. Herakle­ ios'un f 4 1 de öl­ ümü, yeni karı­ � ı k 1 ı k l a r a yol açtı, yerine ge­ çen o ğ 1 u l l l . Kon stantinos 2 5 Mayısta z r h i rle­ nerek öld ürüldü, yerine imparator yapı l a n kardeşi H e r a k l e o n a s, 642 de k u m a n­ dan Valentinos idaresindeki or­ dun un i s y a n ı üzerine tahtın­ Theodosios anıtının Beyazıt'ta Simkeş­ dan indir ildi ve hane avlusunda bulunan kalınıısı Konstantinos' un oğlu, I l . Konstantios imparator yapıldı. Herak leonas'ın burnu, annesi Martina'nın dili kesi ldikten sonra sürgüne yollandı­ Jar. 644 te ufak bir ayaklanma bastırıldı. 6 5 3 Haziranında eksarkhos Kalliopas, P•pa Martinus'u yakalıyacak B. a ,olla­ dı, burada bakaretiere maruz kalan papa, 6 5 5 te Kırım'a sürgün edildi. IV. Konstantinos zamanında, 668 - 6 69 da Arap kuvvetleri B. önünde göründüler, Muaviye idaresin­ deki bu seferde Arapların Khalke don 'dan i leri geçernedik­ leri tahmin olunmaktadır. 669 da IV. Konsatantin o s ' a karşı bir isyan çıktı. 674 680 yıl l a rı arasında, yine aynı impara­ tor zamanında Araplar kuvvetli bir donanma ile B önüne geldiler i se de, Rum ateşi (bk. ATEŞi RU M İ ) kullanı larak geri pü sküııüldüler. 680 de toplanan VI. o i kumenikos kon­ si l, mon oıeliım eeceyan ını ret ve taraftarlarını aforoz etti . İmpars tor l l . İustinianos, 692 de B da Büyüksarayın kubbeli bir salonunda ( in Truilo ) ·ir kon s i l tooladı, dini kanurılar hakkında burada karaı lar alındı 695 te I I . İustinianos'a kaı şı bir isyan beşladı, imparatorun burn u k es ı l r rrk Kırım 'a sürgün edi ldi. İd areyi ele grçiren patıis leomios, 697 de kumandan Tı berıos tarafından devrildi. Fakat 7 05 te sürgün yeri ıı drn kaçan ll. İusti n ı anos. bir su yolundan gizlice B. a girerek bir aya klanma i l e tek rar idareye hlki m oldu, Leon­ tios ile l l l . Tiberı o s Hippodıom'da hakaretler i l e öldüı ü l­ dülcr. 7 1 1 de Pa pa Constantinus, B. a gelerek tören le kar�ı­ bndı. Aynı yı l İu stı l' ianos' ıı n Kııım'a bir st fcr yaptığı sıra­ da, kumandan Phi lippikos Varıan , lerndisini imparator ilan ederek bir isyan çıkardı, İustinianos'un oğlu ve halefi ·

138

BYZANTİON

küçük Tiberios'u sığın dığı Blakhern ai kilisesinde boğazlattı, İustinianos da Damatrys (= Samandra) te ö ldürüldü. Uzun . zamandır sürüp giden bu karışıklık yine sona ermed i . 7 1 2 d e bir synod toplandı, 7 1 3 t e ise, B u n kuıuluş yıldönümü bayramında, ziyaferre sızan Phi l i ppikos Hi ppodrom'a sürük­ lenerek, burada gözlerine mil çekıldi ve yer ı n e baş hazine­ dar Arı emios I I . Anasıasios adı ile imparator i lin edildi. Bu sırada Anadoluda bir verıi rah sildarı,III. Theodosios adı i le imparaıor tanındığından, Anasıa sios kaçtı. Fakat kumandan Leon 'un ayaklanması karşısında III. Theodosi os. mukavemet etmeden tesli m olduğundan hayarı bağışlanarak Ephesos'ıa bir manasııra çekilmesine i zin veri ldi. III. leon'­ un 7 1 5 te idareyi eline geçirmesi ile kısa bir iç sükunet devresi başladı. 7 1 5 - 7 1 7 yıllan arasın d a Araplar, B . u ikinci defa kuşattılar. Mesleme idaresindeki Arapların bu kuşatması, karadan Bulgarların da taarruzu ile de stek len­ mesine rağmen bir sonuç v ermedi. B u kuşaıma esnasında B. içinde veya yakın dolaylarında bir cami yapı l dığı, eski· den beri halk arasında dolaşan bir rivayettir (bk. ARAP CAMi i ) . III. Leon 72S te resmen mukaddes resi m ( Yun. tikön ) aleyhindeki hareketlere ( i konoklazm ) başladı ; hatta B. dakiler olmak üzere kiliselerden a ziz resi mleri k a l d ırıl­ dı. 727 de B. önleri n e kadar gelen bir donanma, yine Rum ateşi ile püskürıüldü. 729 da bir isym bastırıldı. Şiddetli bir deprem, 732 de Hagia Eirene kilisesini hasara uğrattı. 2 6 Ekim 740 günü vukua .ıı; e len deprt'mde, Arhdios ve Konstantinos anıtlarının üstlerindeki heykel ler devri ldi , Yaldızlıkapı'da The o dosios'un heykeli. aşağı düştü, Eirene kilisesi de tekrar zarar ıörd ü . V. Konsıanıinos'un idareyi ele aldığı ilk yıl, 742 de kayınbiraderi Arıavası kendisini im­ paraıor il.ln ederek B. u ele geçirdi ve resimlere ilıadet i serbest bıraktı. Fakat Konstantinos ş ;hri kuşatarak, 2 Ka­ sımda şehre gird i , Artavası yakalanarak i d a m edı l d i. Güney İtalya ve Yunanistan üzerinden B. a gelen kor kunç bir ve­ ba salgını 747 de geniş ölçüde tahribat yaptı. 10 Ş ubat 7:14 te V. Konstantinos'un B. da topladığı oikumenikos kon si lde resimler aleyhinde kararlar alındı. 75 S te şiddetli bir kış oldu, B. önlerinde buzlar görüldü. 763 kışı daha da tiddetli geçti. Boğaz ve Haliç kıyılarındaki sular d on· duktan başka, buz kitleleri sahil sudarın a ç a • parak, bunla­ rı tahribetti. 766 da resim tarafıariarına ksrşı çok şiddetli tedbirler alınmağa başlandı. 782 de Araplar tekrar B. a yaklaştılar, Khrysopolis ( = Üsküdar) a kadar ıeldi ler. 790 da ana imparatoriçe Eirene idareyi ele geçi rmf'ğe çalıştı, fakat oğlu VI. Konstantinos tarafından uzaklaştırıldı. Eire­ ne 796 da oğlu aleyhine büyük bir ayaklanma meydana ıe­ tirdi, 797 de Konstanıinos, B. dan kaçmak zorunda kaldı, ya­ kalandı ve sarayda uyurken gözlerine mil çek i ldi, bir zindana atıldı. Eirene 802 de, kumandan Ni kephoros'a idareyi kaptır­ dı. 803 te Vartan B. üzerin e yüı üdü, fakat Nikephoros onu yakalattı ve gözlerine mil çektirerek siirgüne yolladı. V. Leon zamanında 8 1 3 te Bulgar çarı Krum, B. u kuşa ttı, şehrin surlarını her ne kadar aşamadı ise de, etrafını kor­ kunç surette tahribettirdi. Aynı yıl, V. Leon, B lakhernai mahallesinin harabedilen kısmının önüne sur yaptırarak, burayı da şehrin sınırları içine aldı. 8 1 4 te Krum öldü, Leon da Bulgarları yendi. 24 Aralık 820 günü, leon bir suikast sonunda Büyüksarayın bir k i lisesinde feci tekilde l!ldürülerek, cesedi Proti ( Kınahada ) ye gönderildi. Yerine imparator olan II. Mikhael zamanında, 822 de Thomas iki defa isyana teşebbüs ederek, B. a hücum etti ise de, ne­ tice alamadığı bir sırada, 8 2 3 te, Bulgarlar, B. u bu gai-

!eden kurtardılar. Bulgarların i lerlemesi önünde kutaımayı kaldıran Thomas on ları n eline düşerek Mikahael'e tesl i m edildi. Theophilos zamanında 8 3 S te surlarda büyük ölçü­ de tamirler yapı ldı. Resim düşman ı bir imparaıor olan Theophilos. 836 da manasnrlardaki rahipleı e kartı şiddetli hareketlere giriş ri. 8 3 7 de aynı imparaıor, Ara plara karşı bir :zafer kazanarak zafer al ayı ile B. a döndü. 842 de Thco­ pbilos'un ölümü i le 7 2 5 ten beri süren resim düşmanı ce­ reyan k esin olarak sona erdi. 8 5 7 de piskoposlar, Pboıios'­ un patrik seçilmesini tasdik ettiler, 863 te şiddetli soğuk­ l ar sonunda Bosporos donduğundan, karşıdan ka rşıya yaya geçilebi ldi. I I I . Mıkhael za man ı o d a 864 te Güney Rusyadan yola çıkan Ruslar B . a kadar in erek bir akın ya ptılar, fakat bir fırtınada bindikleri teknelerin çoğu parçalandığından bu akın bir netice vermedi. 86S te evvelce resim düşmanı cereyanı destekiemiş olanl arın b arıralarına karşı şiddetli ha­ reketlere giri ş i lerck, V. Konsra n tinos ile Parrik lekan oman­ te'nin mezarları açıldı . kemik leri çıkarılarak yakıldı. Aynı yıl içinde B. da b i r deprem oldu, bazı heykeller yıkıldı. 866 da Bardas bir suika ste ttşebbüs ettiğinden yakalanarak idam cdıldi. Yine a y n ı yıl, Patri k Phoıi os tarafından top­ lanan bir konsilde, Papa I. Nicolaus'a karşı kararlar al ın­ dığından Latin ki li sesi i le Ortodoks kili sesi arasındaki tiz­ ma ( = Büyük ayrı l ı k ) fiilen başlamış oldu. İmparaıor I I I . Mikhael. 867 d e b i r m üdderten beri dalkavuklan arası na �iren Basi leios'u resm c

r

N • b • ı ı

ı..

u l '

C'de bulunınıyan maddeler i tin bk. Ç, K, S , Ş.

N .-. . t • .-r ı r ı r · "' •rk ı l lu

�� t: c�i �·- · �

·

150

c

başlarında Doğu Akdeniz havzasında Sami alfabesi Fenike­ liler tarafından meydana getirilirken, c (g) için yine «kö­ şe, dirsek, kavis, çıkıntı, büklüm, hörııüç, deve» kavramına dayanan gaml ( = hörgüçlli hayvan, krı. Akkad . gamlii orak ; alıntı kelime olarak gamalu = deve ; i br. gamiil, Arap . gamalun [ lehçelerde : rem•l, fe m al ] > Yun. kame/os > Lat. rame/us > Fr. rhameau = deve) kelimesi esas alına­ rak ve Mınr hiyerogl ifleri Girit hiyeroglifleriyle lineer ( = çizgi · yazı ) leri, ve Tur· u Sina yazısı gibi kom1u yazı­ lardaki modeller de göz önünde bulundurularak, deve boy­ nuna benziyen bir işaret tespit edilmiş, gaml kelimesideki ilk sesten de akrofoni ( b. bk. ) metodiyle g sesi tecrit edilmiş. işaretin fonetik değeri de g olmu1tur ( bk. ALFA­ B E ) . Harfin adı (İbr. glmel, Süryan. gamal/göma/, Arap. g l m [ d m } , Yun. gammtı) bu esasa bağlıdır. Yunan alfa­ besinde «köşe» esasını muhafaza eden r harfi, Etrusk ya­ zısında «ka vis» e yaklaşmış, Latincede büsbütün kıvrılmış­ tır. Etruskçada k · g birbirinden ayırt edilmediğinden C harfi k sesi için de kullanılmıştır (e, i den evvel ; a dan evvel K, u dan evvel de Q) . Latin alfabesi her üç harfi de bu delerleriyle Etrusklardan almış, fakat bir müddet sonra K yi atarak gerek g gerek k sesi için C harfini kul­ lanmıştır {u dan evvel Q) M. S. III. yüzyılda latin alfa­ besinde g sesini göstermek için, C harfinde ufak bir de­ ğişiklik yapı larak G harfi meydana getirilmiş, sonra her birinden kapital, unkial, yarım - unkial, miniskü l ve kürsif ( italik ) şekiller türemiştir. bk. G. Roınan dılierinde ön · damak ( e, i ) vokallerinden ev­ vel gelen k sesi, k>ç, k>s, k> lb . l.>ts şeklinde daınaksıl=



. . . ; . i' , Id

1

• .



ı� iYfırrt YI\i� n c harfi yerini gitgide z ye bırakmakta­ dır, Clllophan/Zellopha" gibi, bilhassa has isimlerde de K, C nin yerini almaktadır, mesela Cari/Ktırl. Milletler­ arası fonetik i�areti olarak ç, h' değerindedir. Arap alfabesindeki g i m (ri m) harfi, Arami - Nabati g nin İstihalesinden meydana &elmiştir ; Sami g işaretini te�kil eden iki çizgiden uzunu, Aramide köşeyi aşmı�, Na­ baıide çatallaşmı�, Kiıfi Arabide çatal ufkile�erek bir kuy­ ruk peyda olmuş, Nesih yazıda da nokta sonradan ilive

elç

U y g u r

h a r f i

v

e

t ü r e

y

i ş i

edilmiştir. Yeni Nasturice, yabancı kelimelerde raslanan için Nasturi g harfibin altına ( f için c sesini göstermek k nin altına, i için de z veya � nin üstüne) bir ""' işareti ilive eder. Eski Türklerin Orhon - Yenisey alfabesinde c/ f aesle­ rini göstermek için müşterek bir harf, it/iç heceleri için de ayrıca bir i1aret vardı ; gerek ince, gerek kalın vokallerle kullanılırdı (ndnç heceleri için bk. N ) . Bu alfabedeki birçok harflerin menşei resim - yazı esasına doğru izlene­ bilmi�se de, c i�aretioin resim · yazısı henüz tespit edileme­ miştir ; bazılarına göre soodan akrofooi (b. bk ) yapma metodiyle ağaciağtıç (Uyı. yiyaf} esasından. başkalarına göre ise Arami · Pehlevi, Ön · Asya (Şafa, Karia) ve Hint (bilhassa Kharogbi alfabe!si) yazılarından türemiş olmak ihtimali vardır. Uygur alfabesinde hem r yi hem f yi gös­ teren harf. Suğdi yazısına, dolayısiyle de Araml - İrani menşee dayanır. Esası Samicedeki tumturaklı (Arap. mud· bık, Fr. emphatique) s yi gösteren şide ( İbr. şadhe, Arap.

1_ .. .

. , _

' " 1 · · 1' " '_ '' ' "_ i_ !�

!

' •_ ' '_ • _ ,, _ _ ,_ __

ı

-s

1

s

i

Türk 1erde

,�

k u

' ' " ' "



f • b •
ça'hu > Bed. rPah. Fin - Ugor anadilinde c değil, •ll' vardı ; ailenin bazı dil ve lehçelerinde, mesela Macarcada, Çeremisçede, Mord­ vincede, Votyakçada, k dan, y den, l den, 1 den olma d' se­ sine raslanmaktadır, meseli eski Mac. ja/og [yolog] . yeni Mac. gyalog ( = yaya ) , Çerem. d' o l ( = ayak) ; Mac. jlg, lehçelerde gyeg Voty. d' e ( = buz) ; Pin. ylui [iiksi] . Est. üks, Çerem. ikıe, Lap. alm, fakat Mac. 1gy ( = I) ; bk. D. Hint - Avrupa anadili de c yi ranımamıştır. Arya ( Hint, İran ) kolunda sonradan türeyen c, anadildeki *g, *gw , ve *gw h seslerinden olmadır.

Mesela, «canlı• minasına Skr.

jlvalj Avesta. J/116 (j , J = bizdeki c) , krş . Eski İslav. zivu (z = bizdeki j) , Litvan. gfvas, Laı. vivus. Bu ses bazen Skr. de b ye, Avest. da da z ye çevrilir, «vurur• minasına

Avest. ] ainli, fakat Skr. hanti, krş. Hitit. kuenzi ; «ırk, kabile» minasına Slı:r. jantt1� . fakat Avest. zamui, krş. Yun. genos, Lat. genus. Hint - Avrupa ailesiniı:ı öbür kollarında c sesi yalnız, Ermenicede, anadil sesi olarak mevcut olup, öbür ana kollarda asli değildir. Germen kolundan İngiliz­ cede, İralik koldan İtalyanca ile Rumencede, Baltık kolun­ dan Letçede, İsliv kolundan da Polcada ve arızi olarak Sırp. - Hırvatçada, Çekçede ve bazı mahalli ağızlarda ras­ lanmaktadır ; To!) arcada ve Arnavutçada da arızidir ; İspan­ yollar yabancı adlardaki ç ieri y ye veya ç (yazıda ch) ye çnirirler, mesela H eyaz veya Hechaz = Hicaz. Bu ses Hint­ Avrupa lehçelerinde, ön . vakallerden evvel damaksıllaşma yoliyle türemiştir, meseli «kanun» mana sıni Lar. lex, ak­ kus. legtm > İtal. _legge [/ece ; İ tal. arka vokallerde ç, gia, ıio, giu terkipleriyle yazılır] , Rumen. /ege [/ect] , kr1. Fr. lo i, İ sp. /ey ; «mücevher» minasına Anglosaks. gim [gim ; < Lar. gemmal > İng. gem [cem ] , krş. Fr. gemmt [itm] ; ina. imlasında j umumiyede c okunur, joy ( coy < Fr. joi1 [irtq] < Lar. gaudia ) = «neşe» gibi ( İng. ayrıca .i [Yun k, Lat c, Anglosaks. cg, Orta İng sg, Eski Yüksek Alm. kk. Yeni Alm. ek] dan olma c sesi yazıda dg ile gösterilir. edge [ec ok. ] . Anglosaks. ecg, Orta İng. eg, 1gge, Eski Yüksek Alm. ekka, Yeni Alm. Ecke = uc, kenar : krş. Yun. akı. Lat. acies) ; «büyütmek» minasına Lar. audzet [dz = el kökün den audzulehws [dz = bizdeki c] = «üvey baba» ; « vebaıt minasına genel İsliv. çuma kelimesinden Po!. di:u­ ma [di = bizdeki c} ; «testi» mina sına Eski İsliv. çibani, Çek. dZban. Sırp. - Hırvat. dzban [ cba• ] , krş. Po!. dzba• [ t!; ban ] , Rus. 'jban ; «demir» minasına genel İsliv. fılezo [z = bizdeki il . Bulg. lebç. dzeluo [ c elezo] . krş. Eski Prus. gtlso, Litvan. gele!Zis. Lar. dzelzis [ t!; elzis] ; alıntı kelimelerde Arnav. xhep [cep] = «cep», Tol]ar. jatak [ci­ tak] < Skr. iataka = «doğuş hiklyesi» ; asli olarak E rm. cur = «su», krş. Yun. h:yd6r. İskandinav, Alm. , Fe!. , Fr. ,

m ad d e l e r

i ç i n bk. Ç, K, S, Ş.

15 2

c

İsp. , Port. ve Rus dil lerinde c yoktur, ya lnız yaban cı keli­ melerde görülür. Buna karşılık, c sesi Gür< üc�de ve birçok Kafkas dillerinde, Asyada d a Tıbeıçede, Çincede, aponcada, İran grupundan Afgan ve Beluç diller i n de, modern Hint lehç�lerinde . Malay Java v. b. di llerde mevcut tur. TÜRK FONETİGİ : Türk dillerinde f esaslı bir ses olduju halde, c sesi Ana Türkçedeki asli seslerden deji l· dir. C ye vakın bir ses Ana Altaycada vardı ve bilhassa kelime başlarında daha ziyade damaksıllaşmış (palatalh�) d' ( mill�tlerarası fonetik i1areıi 1 ; Mac. Magya r = bizde Macar kelimesindeki gy sesi ) ye yakın bir değerde olup y ye de çalardı. Bunun delill�ri p�k c ok ve pt k eskidir : Eski Moğolca Cebe adının Reşideddin tarihinde Arap harf leriyle Ce b e ve Ys be, Cüveyni'de de sade� e Ye be şeklinde geçmesi ; corri- (Uyg. yorıt - = yürüt [mek} ) kelimesinin Moğolların gizli urihi olan Mangho/ Un Niuca Tobca'an'da yorrt şeklinde kayded i lmesi ; Moğol yazısında kelime başla­ rında c sesinin y harfi ile gösterilmesi ( m si. yaYun = han ııı i ? ve ct.Yun = 1 00, aynı şekilde yuılır) ; Ural nehrinin Türkçe adı olan Ya y rk ın İbni Fadlan'da Arap harfleriyle Cayr!J, Menan dr e s Protektor'da ise Yunan lı a ı fleriyle Dailıh şeklinde kullanı lması ; «mat�mı. dcmrk olan yuğfloğa Eski Volga Bulgar Türkçesine ait olmak üzere Menandro s ' ta d ok h şeklinde reslanması ; bir unvan olan y• bğu kelimesi· nin Taberi tarafından Arap harfleriyle cabğu şeklinde alın­ ması ; yri an kelimes i n i n Tuna Bulgu Türkçesinde İsllv barflerivle di/ o m 1 < * d' ı la m krş Çuvaş. Jr/en ) , ve mesela Genel Türkçe yip lik (< *d'ip/iy, Türkiye Türk. iplik ) kelimesinin Batı Türkçe ( b. bk. ) den Macarcaya geçerek gyeplö [d'ep, iJ ok. ] şek linde yazıl ması ; Kore dili ni de A l­ tayca sayarsak, bu dilde c scsinin kel 'me baslaıında daha ziy • de d' ( J ) değerinde ( msi. K ore. cak/d'ak = tek ) olma­ sı, v. b. C sesi. afrike ( b. bk. ) bir ses o lduğundan dolayı, umumiyede sajlam ve duru lıir foncm va�fını kazanama mış ve bilhassa kelime başlarında bir kat daha demaksılle şarak başka scsiere doğru kaymışnr. Bunun la beraber. Bı ahmi alfabui yle yazı lan yıı:urcada ca hccesi için bir işaret bu­ lunması ve bunun a/IUf!ZCi ( a ltur cu ) , k esigce ( Ce ekiyle ; kesrğe, sıraya göre ) gibi kelimelerde kullanı lması, eski Türkçede c •esinin hiç olmaısa kelime ortalarında mevcudi­ yetıne bir delil teşki l eder.

Eski Mojolcada c ye yalnız kelime baş larm da ve ortada raslanır. fakat kelime sonlarında bu ses yoktur. Moğol halk . dil· rı de C, umumıyetle e ya çcvri lir ( ayrıca r > !;! l . mcseU. acir �a > Deı·�a ( = aygır, Uyg. aÔYır, Ana A ltay *.d'gır ) . Mancu dı lınde de durum böyledir ve bi l­ hassa i den evvel gelen c ler halk ağzında dz ya kayar ( iyrıca çi > (li ) , mesel! aci > a � · ( = büyük u l ) . Türk



dillerinde - yabancı dillerden alınnlar l a bazı yan sıma (ono­ matopee) lar müste•na (aşağıya bk. ) · c sesi asli olarak umumiyer l e kelime başlarında görünmez. Böyle olmak la beı aher, Haleani Türkçesinde ( Dıı;an - ü l ugal · it - Türk) cirı cü ( = yinçü. irıci) ve coğd11/cuğdu ( = yuğd11, deve tüyü) gibi c ile başlıyan bir iki kelimenin Kıpçakça dan başka Oğuzcada da bulunduğu bildiriliyor . Hazar Türkçe­ sinde de, İbni Rusta, Arap harfleriyle cawsrgır unvanını kaydetmiştir. Kumaneada c ile başlıyan asli kelime yoktur. Şimdi bazı lehçelerdeki asli kelimelerde başta aörülen c ler y sesinden olmadır. Bun lar iki çrşittir. Birincisinde Ana Altaycada başıaki 1 (d' ) sesi nin bulunmasiyle c ye ve y ye çalma temayü lünün bazı Türk lehçelerinde, bilhassa Kıpçak grupunda, c olarak d urulmasını aörürüz ; bu itibar la bu

ırruptaki c sesi belki de y den değil, doğrudan dojruya Altaycadaki d' den olmadır, mesela « scneıt mina�ına Moğ. cil. Genel Türkçe yri, Eski Volaa Bulgar Türkçesi cal, Kazan. cr/, krş . Yak ut sri . Çuvaş. lu/. İkincisi de Altay n > Türk y > c ses değişimine dayanır, mesela «yaprak» minasına Moğ. nabri ( < * n a bu /ca ) , Genel Türlrçe )'aprak (Çağ. yapurran ) , Karaçay cap' rak , krş. Yakut. ssbirdeh, Çuvaş. i ı.!zı. Bu misallerden anlaşıldığı gibi. bizde ba��a y Ii bazı kelimeler Yakutcada *d':> "'t> *!:>s, Çuvaşçada da *d':> * f :> ! değişimini aeçirmiştir. Batı Türkçesinden Macar­ ca ya geçmiş olan keli melerden. aynı kl\ke raci ( krş. Çun ş. 1 mas = yem i ş ) gyümölcs ( = yemiş ) ile sze mö/c s ( = siğil) ve ,.ine milşıerek bir kökten ( krş. Çuvaş. Url = yüzük ) gy /J r ü ( = yüzük) ile szeı li ( = harman dairesi ) kelime çiftlerinden birinci lerin c ( Mac. gy), ikincilerin de s ( Mac. sz) ile başlaması, bu f>/ geçiıini ve fonetik tabakalanmayı gösterir ; bu kelimeler iki ayrı deviıde Türk çeden Macarca­ ya aeı;miştir. B ııgün başta c li lehı;eler Kazan, Kazak. Kır­ gız, Karak alpak, Karaçay. Kıpçak, Kırım, kısmen Ba şkurt ( msi. c iti m = y11im 1 ve Noğa y ( msi. cau mak = y u v m alı , yıkamak ) , nadiren de Kumuk (msi. cr ğın = yığı n ) Türkçe­ leridir. Sor ve Sagay Türkçeleri de eskiden birer «C Jehç(• si» olmuş. sonra bunlarda kelime ba11 c, f ye çevri lmiştir (msi. rok = yok ; krş. Kırgız cok ) . «Yumurta• minasına Teleüt d'rmrrlka S->r nıbırıka, Altay - kij i yımırtka, KırJıZ cumurıka, Soyot rumurka, Yakut Jtmlt, Çuvaş. Jemtrda misali, Türk çedc kelıme başı d' /nly/ cl r/1/s drjişimini gös­ terir. Teleüt lehçesindeki d', Altay tipini muha faza etmek­ tedir. Uk raynada Lu�k. ( Pol. .kuck) Karaim Tnrkçesi, baştaki c leri e ya çevi r ir. cadı > eadu, gibi. Balkareada ise Karaçayce daki c ler, yerine göre z. 'J• i ve d ile karşıla­ nır, meseli Krç. wl ( = yol ) , caprak ( = ylprak ) , ut'i ( = yedi , 7 ) , co lduz ( = yıldız) , fakat Blk. zol, tsaprak, j eti , do ld11 z . Güneybatı Türk l�hçeleri, öbür lehçelerden ayrılarak, birçok Kıpçak ve güneydoğu lehçeleri ile birlikte, kelime başlarında b, d, g gibi ötümlü ( sonore) patlayıcılara kısmen de c ye yer verirlerse de, bilhassa Türkiye Türlrçesinde kelime başı c ler asli olma,ıp umumiyede yaban cı ( Arap. , Fars . , İtal , İng v. b. ) kaynaklardan alıntı kel• ll"elerde görülür, c.ım, ca n a v ar , ciğer, cüztian, coımak Clvap, ctviz, c ilv 1 , cins, civar, ciro, cıvata, caz, cok1y, c ö n k cenge/ v. s. aibi. Bazı «dadı dili• kelimeleri ( Lallworı ) mcseli cici, birçok yan sı ma ( onomatopee) lar. mesell carear tırcır, cangu/ cungu/ ctzbrz, cıvrltr, ayrıca da caı mak gibi yan yansımaya , yarı analoj iye dayanan bir iki kelime, kaideyi bozmaz. Bu kaidenin aksine olarak. i ile başlıyan Fransızca kelimeler h • lk d i l i mize t ile girmiştir, Cltndarma, cimnastik, cızvit, curnal, Cermen, Capon gibi ; İ �p. asıllı sigara/cıgara da bu arada zikredi lmeli dir. Kuzeybatı Anadolunun bazı kısımlannda ve Rıımcaya a lısm•s olanlarda, c ler kelime başl arında dz ve çalar, acımak > . dz mak gibi ; Kare d t nizli­ leıde vokaıı";ı dcn evvel .ıı e ltn g ler': e ı r mr başlarında du rak­ sıl c ye çevrilir, m esell geze geze > teze teze. trıis Ka zs k­ çasırıda y den olma k,.lıme başı c ler çok defa d ye çevrilir, cüzült ( < y ü z ük ) > diizük gibi, Tarancı ı� hçesinde i st-, ayrı durumda olan c ler u mumiyede dü şer, meseli c üz ük ( < yü­ zük ) :> üzük Bazı lehçeler alıntı kelımelerdtki kelıme başı c leri y ye çevirir, Ba�ku ı t yum hurriyyel ( < tllmhurti)·tt) g i bi ; krş. burı un zıddı Y• k u r C okusliaı ( < Ru ,. Yakutsk ) . Uygur Türk çesinde s� nskıirçedtn a tınııla ı da kelime haşı ç ler hep f ye çevrilmiştir, mesel i çadik/ çatik ( < Hr. i'4!tı• ka) = Buddııa'nın doğum ef.anesi. • .

C'de bulun ınıyan maddeler i çin bk. Ç, K, S , Ş.

c Tiirkçede kelime ortasında, bilhassa iki volcal arasında nispeten daha sağlam bir durumdadır. Alfahelerinde cl ı aynı hacEle gösterildiği için Kök · Tiirkçede ve Uygurcad a kelime onalarında c nin bulun abilip bulunaırıadığını ktsin olarak bilmiyor ve umumiyede f kulla nıyoruz. Hakaniye ve Çağatay lehçelerinde de durum umumiyede böyledir ve mesell bizdeki acı ve ocak kelimeleri niıı Uyg. , Hak . . ve Çeğ. karşılıkları arıYIaç ı k ve oç aklo çaY şeki llerinde geçer ; aynı şekilde krş. Tarancı açik, Troki Karaim ap. Kırım arı!a r ii, Kırgız, Kazan , Oyrat, Tdeüt ar ii, Ka:rak a1ı, Baş­ kurt as :yu, Yakut asi, Çuvaş :yiitı ; Kı raız, Oyrat, Teleüt oçok, Kuak 01ak, Kazan uçak Başk. �ılhak (uscık yerine) , Baraba oiok, Yakut oso f? . Buna karşıhk, bazı kuzeydoğu lehçeleri ortada c ye yer verirler, mesela yine ocak karşılığı olarak Kuğu ( lebed ) , Ktıerik ocak, Şor ociJ k . Ka zancadan alıntı olarak, damalesıl ve ötümsüz c ile Çuvaş tJuc' ah. Oğuz " c

o

grupunda bu misallerin karşılıkları hep c ile dir, Türkmen . 4icı ile 6cak, A zer. , Türkiye Türk. acı ile ocak. Bu ötüm­ lülesme ( sonorisation ; mese li krş. Oğuz. Eelöc, Uyg . . Çığ. Öf, Yakut. öı, Moğol. öJi. { < * ö çi- = nefret etmek]. Man­ cu. fuçe = öfkelenmek ) , Türkmencedeki misallere dayanı­ larak vokal uzunluğuna atfedilmek ıedir ; kıt. Yakutçada uzun vokalle !Jiica ( < Mo�. kacan < fürk k a:y caYı n , lıa,an, ha ran ) ; "'· öc U', ucuz ( Portekiz. cab11na > Fr. Cil· bane > İng. cabin > Fr. cabine, cabinel = küçük rabine > Sarayı için yaptığı X I I I Louis ve Kardinal Richelieu'nün portreleri ( 1 8::16) birçok konakları süsliyen peno resimleri Türk. kabine] < Kelt caban = çardak, kulübe) , umumi banyo ve yüzme havuzlarından ayrılmış, ayrıca da pllj lar­ kayda değer. C. yalnız portreleri ile değil, büyük dekoratif resimleriyle de tanınmıştır. Bunlardan «Flora'nın zafer da içinde soyunma yerinden başka konforu ve lüks eşyası alayı» ( 1 87 5 ) adlı ova! büyük tavan resmi ( Tuilleries sa­ da bulunan hususi küçük bina, yani hususi lüks kabine, rayı ) ile Saint - Loui s'nin hayatına ait üc; büyük duvar resmi aile kabinesi. İspanyolcada sadece « kulübe >> minasına ( Panıheon ) en ünlüleridir. Başka eserleri arasında «François gelen bu kelime Amerikada, yukarıda tarif edilen minayı de Rimini» ( Amien s ) , «Bir ölüm mahkilmu üzerinde zehir kazanmıt ve İkinci Dünya Harbinden sonra Türkiyede ya­ denemesi yapan Kleopatra,:t, «Kendi portresi» ( Anvcrs ) , pılan büyük turistik otellerde aynı manada. kullanı lmağa «Venus v e Adonis:t ( G raz ) , «Düşünen Romalı genç bir başlanmı�tır. rahip�. «Venus'un zaferi» ( Montpellier ) , «Bacchanalia» CABANAS Uawqnyaı], El Salvador'da. bir eyalet. (Tretyakov Galerisi, Moskova) , «Venus'un dojuşu» ( Lu:ıı:em­ Yüzölçümü 8 19 km1. n üfusu 8 1 6�2 ( 1 942 ) . Burası Hon­ bourg ) , «Clermonı Tonnerre konıesi», «Ganay 'fikonıesi'nin duras sınırındaki yüksek platoları içine a.lır. C. ta bakır, porıresi» ile « Mackay'ın porıresi» kayda değer. gümüş, altın işletmeleri nrdır. Kahve ve şeker ka.mışı elde CABANES [kaban�] . Augustin ( 1 8 62 - 1928 ) , Fran­ edilir. Merkezi Sensunrepeque'rir. sız doktoru ve tarihçisi. Gourdon'da doğmuı, Pariste ö l­ CABANA1 UAN r kabanatuqn 1, Filipinlerde. Luzon müştür. Tababerin tarih ve edebiyat ile münasebetlerini adasında bir şehir. Nueva Eci j a eyalerinin güney merkez incelemişıir. 1 894 te Cbronique Mı!dicale (Tıbbi Kronik ) kısmında, Pampanga nehrinin sol kıyısında Manila'nın 97 başlıklı b i r dernek kurmuştur Birçok eserler yazmıştır : km kuzeyindedir. Nüfusu : 46 t-- 2 6 ( 1 9 3 9 ) . Yol kav�ak nok­ Maral inconnu ( Bi linmiyen M ) [ 1 89 1 ] , Balzııc iınorl tası ve ticaret merkezidir. Ja ponlar, Batun ve Corregidor'da. ( Bilinmiyen B. ) [ 1 899] , Les curioıites Je la mederine esir a.lınan Amerika.lı ve Filipinli askerler için Cabu köyü­ (Tababerin mera klı tarafları ) [ 1 900] , NaiJo/eon iugl par nün civarında büyük bir esir kampı yapmışlardı. Bu kamp u" Anglaiı ( Bir İngilizin Napoleon hakkındaki hükümleri ) 30 Ocak 1945 te Ama.rika.lılar tarafından alınmıştır. [ 1 90 1 ] , Le Cabinel suret de l'histoire (Tarihin gizli mü­ zesi ) [ 1 89::1 ten itibaren 6 seri] , Les morts mysterieuleı de CA DANEL [kabaır�ll . Alexandre ( 1 823 - 1889 ) , /'histoire ( Tarihteki muammalı ölüm vakaları ) [ 1 90 1 ] , Fransız ressamı. Montpellier'de doğmuş, Pari ste ölmüştür. 1 Pois•ns el sorti/eges (Zehirler v e sihirler ) [ 190 5 ] , La nlv­ Paris Güzel San atlar Okulunda Picot'rıun a.ıelyesinde ıahsi· rose rlvolutionnaire ( İhtilil e1nasındaki sinir hastalıJı ) !ini tamamladıktan sonra, bu okulun biıirme imtihanında [ ı 905 , bu 1011 iki rserini Dr. N ass ile birlikte yazmıştır] , Comment s e ıoiınaienl nos peres ( Babalarımız sıbharlerine nasıl bakarlardı) [ 1 905 - 1 9 i 3 l Moeurı intimes du paıse ( Geçmiııe hu susi örf ve idetler ) [ 1908 den itibaren 8 cilt] , Fous couronnh ( Taçlı dcliler) [ 1 9 1 4 ] , Folie d'empereur : G11illaume ll iu ge par la sdence ( İmparatorun delili ği : ilmin II. Wilhelm hakkındaki hükm ü ) [ 1 9 1 ::1 ] , Chirur­ giens el blessh a Iraverı l'hllloire (Tarih boyunca cerra.h­ lar ve yarahlar) [ 1 9 1 8 ] , L'histoire lclairee par la c/inique ( Klinik ışığında tarih) [ 192 1 ] , La Princesse de Lambal/e intimt ( Lamballe prensesinin hususi hayatı ) [ 1 92 3 ] , Au chevet de I'Empereur C imparatorun döşeji başında) [ l924], Le mal hereditairt dans 1' histoire (Tarihte irsl hastalık) A. CABANEL : Venus ( Louvre müzesinde) [1926] , L'en/er dt l'hisloire ( Tarihte cehennem) [ 1927}. ·

yaptığı « Mahkemede İsa :t adlı eseriyle Roma büyük mükifaıını kaıanara.k İtalyaya gön derilmittir ( 1 844 ) . Şöh­ reti gittikçe yayılan C. , Enstitü üyelijine seçi lmiı ( 1863 ) , aynı yı lda Güzel Sanatlar Okulu profesörlüjüne getirilmiştir. C. , David'in talebesi olan ve tariht, dini konuları i�liyen hocasının gelenejine sadık kalmakla bera­ ber, ünlü ressam David'i ıı klisik ohluna. da ballıdır. C. iyi bir çizgi ressamı olarak lokaı renk ( eşyanın kendi ren-

C 4BANIS [kabanfs ] , Pierre Jean George. ( 1 7 ::1 7 1808 ) . Fransız hekimi ve filozofu. Cosnac'ta doğmuş, Meulan'da öl müştür. Pariste hij iyen, i ç hastalıkları, adli tıp ve tıp tarihi profesörlüğü yapmı1ıır. Fran sız ihtilali ta­ raftarı olan C. , ihtiJal sırasıada millet meclislerinde üye idi. C , ideologlar (b. bk. ) grupu ile "kı münasebetıe idi. Tıpkı onlar gibi öğretim ile ilgilenmi� ve Fran sada tıp tahsilinin ı slahına hizmet etmi�ıir. C. , materyali sı fi2yolo-

C'de bu1unmıyan m addeler i ç i n hk. Ç , K, S , Ş.

156

CA BANIS, Pierre Jean Georges - CABBAR LI, Cafer

j iyi kurRD lardandır. C e göre ahlAk, psikoloji ve fizyoloj i, insan ilminin üç esas koludur. Ruhi, zihni faaliyetler, on­ ca, hareketler ve siniriere gelen duyumlardan ba�ka birşey değildir. Düşünceler, beynin yaptığı ayırmalardır. Les rap­ porls du phys;que el du moral de J' ho m me {İn sanın fi­ zik ve manevi tara fları arasında münasebet) [ 1 802] adlı eseri çok üq kazanmış ve birçok yabancı di llere çevrı lmiı­ tir. Bütün eserleri 5 cilt olarak Pari ste 1 8 2 3 - 1 8 2 5 yılların· da çıkmıştır.

CABARR U S [ kabarijs] , Françoi,, Kont { 1 7 5 2 1 8 1 0 ) , Fransız menşeli İspanyol maliyecisi. B ayanne'da doğ­ muı, Sevilla'da ölmüıtür. 1 78 2 de lrağıt para ( va/es) nın tedaviile çıkarılma sını tavsiye eden C. , San Carlos Banka­ sını, 1785 te de Filipinler Ticaret Kumpanyasıoı kurmuştur. IV. Cari os zamanında 1 790 - ı 7 92 y ı l la n arasınd a hapse girmiş, fakat son radan itibarı iade edi lmiştir. ı 7 9 7 de Ras­ ıatt Kongresinde İspanyayı temsil eden C. , }oseph Booa­ parte zaman ında maliye nazırı ol muştur. C ABARTI'LER, Habeşisıan Müslümanları. Bir Ha­ beş ananesine göre bu isim Habeş dilinde Tan rının kulu minasına aelen Azbert'ıen gelmekted ir. C , Hami ı ı kıoa mahsus ka rakterleri taşıdıkları gibi, konuşma dilleri de ma­ halli leh_çedir. Bu iti barla, diğer Habeş zümrelerinden fark­ lı değildirler. Yalnız Müslümandır lar. C ABAT [ kabq ] , Nieolas Louia { ! 8 l 2 · 1 8 9 3 ) . Fran­ sız manzara ressımı ve ır;ravürcüsü. Pari ste doğmuş ve ora­ da ölmü�tür. Flers'in talebesidir. İtalya ve Fransan ın m u h­ telif mıotakalarından yaptığı tabiat resi mleriyle meslek ha­ yatına giren C. , manzara ressamların dan Dupı e ve Rous­ seau'nun natürali st okulu içinde önde gelenlerden biri ola­ rak yer almıştır. Eserlerine her şeyden önce ince bir işlr yiş tarzı, saddik içinde doğru ve samimi bir tabiat duyuşu halı:im olmuştur. C. , zamanında büyük bir itibar kazanmış Ye Roma Fransız Akademisi müdürü o)muşıur ( 187 7 - 1 885 ) . Pari s mahalleleri v e civarından, husu siyle İtalyadan yaptıiı resimler. eserleri arasıoda başta gelenlerd i r Bunlardan, « Mooısouris meyhanesi», « Beaujon bahçesı », «Vı l le· d 'Avray &ölü•, «Bir sonbahar akşamı», «Marino vadisinde yol», «Bolseoa gölü kenan•, «Nemi gö ıüoden hanra» en ünlü· lerı dir. CAB AYOtLU [CABAEV] C ambul ( 1 846 - 1 94 5 ) , Kaza lı: halk şairi Tüıkistanın Cedisu ( Yedisu, Rus. Semi re�' e) eyalr"tinde Cambul deni len dağ:laki Uluyüz Kazak la rı­ nın yayla sında doğmuştur. Resmi tercümeı haline gö < e «yok­ sul bir göçebe ailesinin çocuğudur•. küçük yaşında şiir ve müz:iğe rağbet gö stermiş, on iki yasında «domburacı» olmusıur. On dört yaşında ba­ basının çadırını bırakıp Kazak i lleri , boylan arasında d o ın burau v e şiirleri ile h ıyatıoı kazanınağa baslaınısnr. İlk üs­ ıadı Ulu ve Ortayüz boy ların­ da yaşıyan ünlü halk ş a i r ( akın) i olan S_üyümbay Akın olmu ıtur. C. , üsıadını daima sav cı ile anmış ve onun şiir­ lerini yeni nesle öğretıni ştir. C. , Kazak bozkırlarında çok rağbet gören «aytıs» ( müsa are şiir yarış ması ) larda, hiç yenilmiren şair lerden sayı lır. Oaun Kt�lmembet adlı ünlü C. CAti/ı.YuGLU

şiiri ile «ayıu» ı meşhurdur. C. nun «ayııs i. ları Kazakis­ tan İlimler Akademi si ıarafından Cambulun a111sl•rı adiyle y avımlanmışur ( 1 9 49) . C. nun destani eserleri aıastnda Ütegen Batır, Han ıle .tf �tn ve Sur•nıı Batır en önemlile­ riodendir. Bozkır gelenek lerine göre, çok eski d eYirlerde yaşamış olan Korkut Ata, S ı pra Yırav ( Cırav ) , Asan Kaysı, Cirençe Seçen gibi halk filozof ve şairlerinin eserlerini «avrak { ervah ) konan» halk şairleri, ağızdan ağıza nakle­ derek selecek nesillere ulaştınrlar. Cağdaş halk şairi, kökü tarihin d erinliklerin de kaybolan bu şairler silsilesioin bir halkasından ibarettir. C. , işte bu silsilcoin en son temsil­ cisi d ır. Çok kuyvetli bir şair olan C. , 99 yıllık örnrünlin 87 yı lıoda geçi mini sanariyle kazanmıştır. Fakat 1 9 3 5 ıe bütün özel şahıslara ait emlik devletleştirilince, hiikümct ve parti hizmetine girdi. 1938 de de Kazakistan SoYyer Cu mhuriyeti Yüksek Şurasına üye seçildi. Hafızasıoda pek çok eski kahraman ların desunlarını sak lıyan ve çok kolay­ lıkla şiir söyliyen C. , yeni devrio idaıcci lerini övdü. 1 93" yılına kadar C. eski halk şairleri gclencklr-rioe sadık kal· mıştır. Onun kızıl methiye ve destanları 1 9 3 6 - 1 94 5 yılla· rının mahsulüdür. C. nun bu devirdeki eserleri muhtevaca değcrsizdir. Ancak Kazak dili için zengin bir söz hazinesi· dir. Söz sanatı bakımından da çok değerli malzeme kaynajı olacaktır.

C A 8 8ARLI, C a fe r { 1 8 9 9 - 1934 ) , Azerbaycanlı ii nlü edi p . şair, d ramar u rg. Ba� ii çevresinde bulunan Hızı köyünde doğmuştur. Tah silini Bakuda yapmıştır. Yoksul bir köylü çocuğu olan C , daha okulda iken siyasi hareket­ lere katılmış, isıikialcı « Müsavat» partisinin aençlik teşki­ latıoda çalışmıştır. Muharri rlik (yazarlık) h•yatına erken den atılan C. , 1 9 1 5 sulannda Tttablus Yıldızı. Edirnenin fethi gibi Tiiıkçülük ve vatanseverlik duygulariyle dolm uş piyesler yazmıştır. Mı Ili hükümet devri ( ı 9 1 8 - 1920) basınıoda çalışan C. , Bolşevik istillsı üzerine 1 9 2 3 yılıoda bir ırrup istikli.lciyle birli kte hap 5olunmuştur. Hapi sten çıktıktan sonra C. Azerbaycan Devlet üniversitesine öğrenci olarak nd­ ra ve Berlin büstleridir. Modernleı den N. Co u sı ou (XV l l l. yllzyıl ) da C. ın bir büstünü y ı p m ı ı t ı r ( Pari,, Tuileries) . Resimde, İtal y an üstat ları n d an Manı egna'nın I l Irion/o di Giulio C esMe ( I . C. ın zafer ala yı) [ ı 490 - 1 492 ; Ingiltere kıralı I Charles tarafından satın alınan 9 parçalı bu tern­ pera serisi Hamp!on Court galerisindediı ] , Giorgi c ne' n in Giulio Cesare ricev1 la ltsla di Pompeo ( I . C . a Pompei ­ us'un başı takdim edilirken ) [ 1 500 sıraları ; Londra, Lord Darnley k olleksiyonu] , Fransızlardan d a L. Geıome'un La mort d1 Cesar ( C. ın ölümü) [ 1 859, P.ıris] adlı tabloları başta gelir. Öbür meşhur tablolar şu n la r dır : XV I I . yüzyı l­ dan S. Bourdon : ]1des Char d� vanı le tom bta ll d' Alexan­ dre ( I . C. , İ skender'in kabri ö n ünde ) ; X I X . y ü zyıldan d a , C. ın Rubico geçişi : G. Boula n ger, P . ] . Cbcmvard ; C . ın zafer alayı : L. Ge.ome, P. ]. Cfıeıı ava ı d ; C. i le K leopatra : L . Gerome ( 1 866) ; C. ın ölümü · ]. D. Court, K. v Pilocy, G. Rochegrosse, ]. A. Rixens ; C. ın cenazesi : G. Lanfıe nco ( Madrid, Prado) . C . ı n hayatı v e icraau i � in bk. E,kileıdm : Pluıar­ khos : Bio i paralleloi ( Paralel h a y a t l a r ) , Sucıoni u s : De "ita Caesarum (C. ların hayatı ) . Yeni ludm : I . C. başlık l ı �u eserlcr : }. A. Froude ( 1 879) W. W. Fowler ( 1 892 ) , F. G. Sihler ( 19 1 2 ) , v. Mess ( 1 9 1 3 ) . G. W. Boısford ! 1 9 1 2 ) , G. Brandes ( 1 924 ) , G. Ferreıo ( 1 925 ) , J . Buchan ( 19ı2 ) , A . Bailly ( 1932 ) ; ay r ıca G . Ferreıo : L e don n e dei Ceıari (C. ların e�leri ) [1910] . M. Gelzer : Ciiıar, der Po/ili/ur und Staatsmarın (Siyaset ve devlet adamı olarak C. ) [ 192 1 , 5. has. 1 943], aynı yazar : Ciiıars weltgeHihichlliche Lei­ stung ( C. ın dünya çapındaki icraatı ) [«V om ıömiscbrn Sıaat» adlı eserinde, ci lt I l , 1 9 4 3 ] , P. Gundolf : Ciiı11r. Gesthichll seineı Ruhmı (C. , şöhretinin tarihi) [ 2 cilt, 1 92 5 1926], aynı yazar : Ciiıar i m 1 9 . ]ahrhurıdlfl (XIX. yüzyılda C ) [ 1 926], H. Opp e rma n n : Ciiıar der Sthri/lıteller und uin Werk ( Yazar olarak C. ve onun eserleri ) [ 1 9 3 3 ] , H. S tras­ burger : Casarı Eintritl in Jie Geuhichte (C. ın taribe airişi ) [ 1 9 3 8 ] . Siyasi ve asker i tarih olaıak : Th. Mommsen : Römiıche Geıchichte (Roma tarihi ) [cilt l l l , 1 856, 1 3 . bas. 192 2 ] , I I I . Napoleon : Hiıtoire d e ]u/11 Ctıar (1. C . tarihi [Gallia seferi] ) [2 cilt 1865 - 1 866] , bunun devamı olarak Albay E. Stoffel : Hiıtoire de ]11/eı Clsar el la lfllf·

C'de bıılunmıyan maddeler için bk. Ç, K, S, Ş.



CAESAR, Gaius lulius r e civile ( 1 . C . ı n v e iç harbin tarihi) { 1 887] ; A . v . Gö­ ler : Ca1sars galliuher Krieg (C. ın Gallia harbi ) [2. bas. 1 880] , G. Ferrero : Grandezza e de cadmz a di Roma ( Ro­ manın yükselişi ve alçalışı) [cilt II, 1 9 0 3 ] . T. Rice Hol· mes : Caeıar ' s Conquest of Gaul ( C . ın Gallia fethi) [Ox­ ford 190 1 ] , aynı y a zar : Ancient Britain and the ltrvasion of Julius Canar (Eski Britanya ve I. C. ın akını ) [Oxford 1 907] , aynı yazar : Th1 Roman Republic and the Fotmder of the Bmpire ( Roma Cumhuriyeti ve imparatotlujun ku­ rucusu) {' cilt, Oxford 192,], C. Jullian : Hist o ire de la Ga11le ( Gallia tarihi) [ci lt l l l , 1 9 1 0 ] . De Saulcy : Lu campagnes de Jules Clsar dans / es Gaules ( I . C. ın Gallia scferleri ) [2 cilt, 1 9 1 8 - 1 9 19] , G. Veiıh : Ges chithte der Feldziige Casarı (C. ın askeri seferlerinin tarihi) [ 1 906], H. Delbrück : G1uhichte d" Kri1gskuns1 ( Harb sanatı ta­ rihi) [cilt I, 2. bas. 1908 ] , E. Meyer : Ca11ars Mona "hie und das Prindpat des Po mpeiu s (C. ın monarşisi ve P. un principatus'u) [ 1 9 1 8 , 3 bas. 1 9 22 ] , R. Syme : The Roman Revol11tion ( Roma · ihtilili) [Oxfoıd 1929]. CAESARAUGU STA ı bk. CAESAREA '

·

CAESAREA [kezqrea] (Yun." kaisqreia = imparatora ait) , Roma imparatorluğunun doğu kısmında, Afrikada, Hispaoia'da ve Palaestioa'da iaıparatorlardan birinin �ere­ fine bazı şehirlere verilen ad. Başlıcalan : ı . C. ad Mare : bk. C. PALAESTINA. 2. C. Antiochia : bk. ANTİOKHEİA ı ve 3. 3. C. Auııusla veya daha çok Caesaraugu ela : His­ pacia citerior (Hispania'nın doğu kısmı) da Hiberus (Ebro) kıyısında şehir. Aslında Salduba diye anılan C. , burada bir veteran (eski muharip) lar kolonisi kurmakla 1ehre Roma vatanda�lığı hakkıoı veren Augusıus'a a tfen bu adı almı�­ tır. Buradan dört aoa cadde ayrılıyordu. Augusıus'un sonra şehir önemini kaybetmiştir. Batı Got para larıoda adı Cesa­ ragosta ve Cesarausta'dır. Şimdi Zaragoza. Arai6n devleti­ nin başşehri olduktan sonra tekrar önem kazanmıştır. 4. C. Cappadociae : bk. C. MAZACA. 5 . C. Mauretan lae (eski adı Jol ) , Mauretaoia'da deniz kıyısında ıehir. Cezayir'ia takriben 1 00 km barısında şimdiki Cherchel. Suabon ve Ptolc maios'un zikreııikleri liman önündeki ada şimdi kara ile birleşmiş bulunuyor. Aslında Kartacanın ticaret şehirlerinden biri olan lo!, Mau­ retania kıralı I. Bocchus'un hanehri idi. II. Iuba, Augus­ tus'un yardımiyle Mauıetaoia kıralı olunca, Iol'u krcdi­ sine başşehir yapmıı ve imparatorun 1ercfine ona C. adını vermiştir. Iuba ve oğlu Pıoltmacus :zamanına ait birçok kitabeler :zamanımıza k adar gelmiştir. Cberchel'de çok sayıda ortaya çıkanlan güzel heykeller, C. sarayında sanat eserlerine kıymet verildiğini gösteri�. Ptolcmaeus aziedilip Mauretania Roma İmpars torlu�una ka tıldıkıan sonra, memleket ikiye bölünmüş ve C oın, başşehri kaldığı kısma Mauretania Caesariensis adı verilmiştir. Şehir, Clau­ dius zamanıoda colonia olmuş ( k i ı a b eleı de : colcnia Claudia C. ) , iyice kalkıomıı ve K uzty Afrikanın en büyük liman şehri olmuştur. IV. yüzyı lın sonuna kadar önemini kaybetmiyen C. Berber ve Vandal'lar tarafından tahribedilmiş, B3 te İustiniano�'un generali Beli urios tarafından zaprediimiş ve ertesi yıl Maurt unia dux ( vali) unun başıehri olmu 5tur. 6. C. Mazaca veya C. Cappadociae : Kayserinin eski adı. B k. KA İ SAREİA, MAZAKA, ve KAYSERİ. C'de bulunınıyan

CAESARIUS

177

7. C. Palaestina veya C . Palaestinae, C. Stralon is, C. ad Hare ( = deniz kıyısında ) , M. Ö. 2 2 yılıoda Bü­

yük Herodes tarafından Yaffa'nın 5� km kuzeyinde kurul­ muş ve İmparaıor Augustus şerefine adlandırılmı ş bi r şehir. Az zamanda bu şehir Romalılar devrindeki Filistinin en önemli şehri olmuıtur. Harabeleri, ıimdiki Kaysa riye veya

Kisarya adlı Çerkes köyüne (nüfusu : 706) yakındır C . . Ro­ malı procurator'ların (meseli Pontius Pilatus'un) merkezi olup, sonradan Kıral II. Herodes Agrippa'nın başşehri ve Kudüs'ün limanı olmuştur. Çok geçmeden C ya Hıristiyan­ lık yerleşmiş ve İncilci (Euangelisıes) Philippas C. d a ikamet etmiş. Procurator Cl. Antonius Felix ( 6 1 - 62) 've Porcius Festus ( 6 1 - 6 l ) zamanroda bavari Paulus burada hapsedilmiştir. C. de Yahudilerle Faganlar arasında çıkan karışıklıklar, Yabudilerin Romahiara kaqı yaptıkları h arbe (66 7 0 ) sebebolmuştur. Vespasianus ilk defa C. da impa­ rator ilin olunmuştur (69 ) . Bu imparaıor sonra C. yı Roma sömürgesi yapmıştır ( Colonia Prima Flavia Augusıa Caesa­ rea ) , II. yüzyıldan itibaren C. , bir Hıristiyan piskoposunun merkezi olmuş, 195 yılında burada bir kilise konsili top­ lanmııtır. C. piskoposlarından biri «Kilise taribi Babası» Eusebios olmuştur. C. da Origenes'in ders verdiği ve tanınmıt piskopos Eusebios'un okuduiu önemli bir yük­ sek okul da bulunuyordu. Herakleios'un idaresi altında iken şehi r Arapların eline geçmiş, ancak 1 1 0 1 de Haç­ lılar tarafından geri alıomışıır. Haçlı seferleri esnasında birkaç kere elden ele geçtikten sonra C. , 1265 te Sultan Baybars tarafından zaptı sırasında barabolmuştur. 8. C. Paniaıı : bk. C. PHILIPPI. 9. C. Philippi veya C. P an i a s , eski bir Filistin ıehri. Hermon dağı (bugünkü Cebelü'ş - Şeyh) nın kenarın­ da, Damucus (Şam) dan denize giden bir yolun üzerinde­ dir. Bunun harebeleıi şimdiki Biniyas ( Banyas) köyüce yakındır. Şehrin eski adı Panias idi. Bu adı muhtemel olarak mitoloj ideki Pan'a tahsis ve ıakdis olunmuş bir maiaradan almı�tır ki, maaarayı Büyük Herodes M. Ö. 20 yılında Augustus'un bir mabedi haline .ıı; e tirmiş­ tir. Bu mabedin etrafında sonradan Herodes Philippus (4 - 34) bir şehir inşa etmiş ve buca, Augusıus'un ve ken­ disicin şerefine C. Philippi adını vermiştir. II. Herodes Agıippa ise buna, imparaıor Nero şerefioe, Neronias adını vermiştir. IV. yüzyılda C. , bir Hıristıyan piskoposluk mer­ kezi idi. Haçlı seferlerinde gerek bu şehir, gerek Frenkler tarafından inşa olunan müstahkem Kal'atü's - Sııbebe şatosu için bir�ok savaşlar yapılmıştır. 10. C. Sı ralon ia : bk. C. PALAESTINA. ·

CAESARI ANA [kezari�na] , Panoooia ( Batı Macaris­ tan) da Roma askeri karargAhı. Mogeotianae { şimdi Keszt­ " hely ) den .A quincum (b. bk. ) a giden yol üzerinde, bugünkü Nagyvizsony kasabasının veya Lesencetomaj köyünün bulun­ duğu yerde idi. CAESARION [kezqrion] ( M. Ö. 47 - 30), Iuli•s Caesar ve Kleopatra'nın oğlu. M. Ö. 47 de doğmutıur. Babası tarafından evlit olarsk tanınmamıştır. Kleopaııa'nın intiharından sonra Octavianus'un emri ile idam edilmiştir. CAESARIUS· Uezqrius] ( takr. 470 - 542 ) , Ar! es piskoposu, Cbllon ciuıında doğmuştur. Augustinus üslu­ bunda, mükemmel bir teşkilatçı ve halk vaizi olan C. , 529 da akdedi len Orange sinodunda Pelsgiusçulann ( bk . PELA­ GIUSÇULUK) mahkum olmasını temin etmiştir.

maddeler için bk.

Ç. K, S, Ş.

178

CAESARIUS VON HEISTERBACH - CAF.E - CHANTANT ve

CAF.E - CONC ERT

ri çıkmıştır, Milano 1 9 1 ı ve 1914 ] adlı eserinde tarih hakkındaki tezini açıklamı�tır. Ayrıca Saggi Ji un diziona­ rio biobibliografico italiano ( İ talyanca bir biobibliyografya sözlüğü denemesi ) [Roma 1 924] adlı bir eseri de vardır. C. , 1 909 - 1 9 1 3 yılları arasıoda İ talyan parUmentosu izası o lmuş , ve vasiyetine göre, Romada zengin kütüphanesini hediye ettiği Accademia dei Lincei'de İslam anşurmalan için , Fondazione Caetani adını taşıyan bir teşelı.kül meyda­ na getirilmiştir. 2. Michelan�elo C ..( ı 804 - 1 882 ) , Sermoneta dukası. İtalyan vatanseYer. Romada dojmuş, aynı şehirde ölmüştür. 1848 de IX. Pius'un liberal ida r esi zamanında Papalık polis nazırı olmuştur. 1870 ten sonra İtalyan parlamentosuDa m i l­ let vekili seçilmiş. Gregorovius' a araştırmalarında yardım etmiştir. H eykeltıraş olarak da tanınmıştır. l865 te kör ol­ muştur. Başlıca eseri La materia del/a Divina Commedia ( İlahi K� medinin konusu ) [ 1 8 6 5 ] . 3 . Onorato C. ( 1842 - 1 9 17 ) , Sermoneta dukası . İtalyan siyaset adamı Romada doğmuş, aynı şehirde ö lmüş­ tür. Micbelangelo C. nin oğludur. 187 1 de mutedil sağcılar tarafından mebus s�çilmiş, 1 9CO de senatör olmuştur. 1 8901892 yıllarında Roma belediye ıeisliğinde bulunmuş, 1 896 da A. Rudini kabinesine hariciye vekili olarak girmiş, yıllarca da İtalyan coğrafya cemiyetini idare etmiştir.

CAESARIUS VON BEISTERBACB [ytzarius fon

hayıllrbağ] (takr. 1 1 80 - takr. 1 240 ) . Alman rahip ve tarih­ çisi. Köln (Kolonya) de doğmuş, Königswinter civarındaki manastırda ölmüştür. Catalogus arrhiepisroporum r;oloniln­ sum ( Kö l n başpiskoposları listesi ) adlı yazısı ve Köln başpiskoposu Engelbert hakkındaki biyografisi, Köln şehri­ nin tarihi bakımından çok önemli ctütlerdi r. 1 2 36 - 1 H 7 arasında «Thüringen'li Sta Elisabeth'in hayatı» adlı Latince eserini yazmıştır. Dialogus miracu/orum (Kersmeıler kollek­ siyonu) ve Libri VIII miracu/orum ( Sekiz bölümlük keta­ metler külliyatı ) adlarını taşıyan ve sonrada n A. H ilka'nın yayımisdığı eserlerinde ise hikAyeleri vardır. Bu hikayeler kültür ve alılik taribi bakımından çok ehemmiyetlidirler. Vaız tarzında yazılmış diğer önemli bazı eserleri 1 6 ı 5 te ]. A. Coppensten tarafından Homilitn ·a dı altında yayım­ lanmıştır. C. ya izafe edilen bir dini efsane, bilhassa Ren (Rhein) şairleri tarafından işlenmiştir. CAESIUS [k�zius] D ASSUS (ölm. M. S. 79), Roma şair ve aramercisi. Pompei'de Vezüv ( Vesuvius) ün indifaı sırasında ölmüştür. Dostu Persius'un satir (hiciv) lerini ya­ yımlamıştır. Quintılianus tarafından övülen lirik şiirleri kaybolmuş, Dt meıriı ( Vezi n ler hakkında) adlı eseıinin ise yalnız bazı parçaları zamanımıza kadar gelmiştir.

CAESTUS [k�uuı ] , Romada boksörlerin kullandık­ CAF (Tic.) : bk. CIF. ları kayışlar v eya eldiven. Bunlar lı:olun alt kısmı ile yum­ ruğu kaplardı. Aslında yalnız elin korunması için takılan CAFt-CBANTANT [ka/e ıaı.?l ve CAFt-CONCERT C. içine sonraları demir veya kurşun parçalin da konur, [ka/e konı�r] . Fraosada müzikli kahvebaoelere verilen ad. hatti imparatorluk devrinde elin sırtı ile dört parmağı ör­ Bu cins kahveler 1 770 e doğru Pariste Temple bulvarı­ ten yarım küre şeklinde madeni C. lar kullanılırdı. Bunla· nın açılmasiyle görülür. Bunlar o zaman musico adını rın dış tarafında iki veya üç diıli çıkıntı (muşta) lar da taşırdı. Bu tarihlerde, baılıca, fuar ve şenlik yerlerinde, vardı. köyden Parise gelmi ş olan Fanchon la Veiileuse tipindeki kadınlara ye sokak şarkıcıianna inhisar etmiş bulunan halk C A �TANI [ katıq'li] veya GA� fAN I AILESI, asil şarkısı, bir sahne bularak, dinleyicileri seyirci haline getiı­ bir İ talyan ( Romal ı ) aılesi. · 1 294 te B e nedetto C. nin VIII. miı, kendisi de temaşa ( spectacle) şeklini almı�tır. i htilAl . . Bonıfatıus adı altında papalığa seçilmesinden sonra �öbret . . C . - Ch . 1 ar (C afl.c: d es A rts, .. yı II arın d a ço k ug" bet goren .. . kazanmış tır. Ikı kota ayrılır : Roma kol u (C a eıanı ) Sermo. C a c c:� N atıona l , C a t "'� y on, c a fe' G o d et, ca cı.c: T urc ) , B"ırıncı · · neta dukası ve Teano prensi unvanlarını, Napoli kolu imparatorluk ve Restauration zamanlarında yasak edilmiş, ( Gaeıani deli' Aquila d' A ragona) ise Laurenzana dukası Louis Philippe idaresinde tekrar a,ılmış ve 111. Na po l �on ve Piedimonte prensi u n v aniarını taşır. Bu ailenin şöhret zamanında çok gelişmiştir. c. _ C h . , ara s ıra bazı sark ıcı­ kazanmış üyeleıi : ların şarkı söyled ikleri veya mlizisyen lerin saz çaldıkları 1. Leone C. , Sermoneıa dukası ( 1869 - 1935 ) , İ ıal- bir yer olmak bakımından diğer kahvelerden ayrıydı. C.­ yan İ slimisti. Romada doğmu ş , Vancouver ( K anada) da öl- Concerı başlangıçta, C. - Ch ın biraz değişik şeklinden başka müştür. Siyaset adamı On orato C. ( b. bk.) nin oğludur. bir şey değildi. Bunlar sonraları gelişerek tiyatro haline 1891 de tahsilini tamamladıktan sonra, kendi kendine Arap- gelmiş, ve C. - Co. in bu çeş idine The .itre - Chantant d a çayı öğrenmiş ve başlıca İslam tarihi üzerinde çalışmıştır. denmiştir. X I X . yüzyılın ortalarına doiru C. - Ch. ın yerini 10 ciltlik A nn ali deli' Islam ( İ sl im vakayinameleri ; Türk. alan C. - Co. , 1865 - 1 900 yıllarının hemen sonuna kadar terc. İslam Tari hi, Hüseyin Cıhit (Yalçın ] , 10 cilt, İstan- en parlak devresini yaşamıştır. B u devre, Tb�r�sa'dan Yvet­ bul 1 924 - 1927) [ Mılano 1 905 - 1 926] adlı büyük eserinde, te Guilbert'e ve Mayol'un ıarkılarına kadar gider. Bu za­ Hicri 40 yılına kadar olan Arap tarihini incelemiş, Arap- mandan beri C. - Co. gittikçe 1önmüş ve Birinci Dünya ça kaynakları renkidi noılar la tercüme etmiş ve bilhassa Harbinden sonra ancak bir tek C. - Co. , «L'Europ�en• adı Hazreti Muhammed'in hayatını ele almıştır. Chtonogra- altında geleneği yaşatabilmiştiı. Şarkı C. - Co. ile kaybol ­ phia I ı /a m ica ( İ s lAm kronog ra f isi ) [ 5 f asikü l , Paris 1 9 1 2 ] mamış, yeni yeni bulu,Iarla varlığını devam ettirmiştir. nın konusu, Hicri ı - 1 3 2 yılları arasındaki İslam tarihidir. MeselA, Birinci Dünya H arbinden az önce, anb mlıı ıına da g elen bu kelimenin delalet ettiği : mubah, vacip, ıı:: e odup ve rnekruh sibi, ş e ı iat ça yasak o lmıy a n her fiı l, bunun içine girer. C. , aynı zamanda, mantıkta da k u l lanı l an bir teri md i . «Muhtemel, gayr - i muhtemel,- mümk ün» gibi akla aykırı gelmiyen terimieric aynı anlamdadır. CA IZE ( çoğulu : Cevaiz) , e ski şairler i n yazdıkları met­ hiyeler karşılığında aldık ları para ve hediye. Buu gu/a ( = boğ a z ) . En güneyde d e kelime C. , V. yüzy ı ldan beri piskoposluk merke z idir . Eskiçajda sonu e > i değiş i kliği vardır, cuofl! core > kori ( = yürek, Ctlagurris ( b. bk. ) adı n ı taşımaktaydı. Arapların eline lı:rş. Kuzey kore) , den le > demi ( = diş, krş. Kuzey den le) g eçt i k te n sonra tahkim edilmiştir. 1054 te Navarra kıral ı aibi. Kuzey bölümünde şu değişikl i kl e r göze çarpar : keli­ Don Garcia şehri gtri almıştır. Şehir dar, dolambaçlı ve dik yokuşlu s ok akla r ı v e me sonunda o > u o lmak şartiyle içvokal e > i, meseli pe/o > pilu ( = kıl ) , g'/o > gilu ( = buz ) ; avrıca, v urau­ çok sayıda eski evleriyle Ortaçağ görü o ü �üoded i r. Ba1lıca lu olmak şartiyle o > u, bocctı > vukka ( = ağ ı z ) , g omil o > a bideleri , gotik büyük kilisesi ile Casa S anta ( = Mukad­ guvilu/vuvilu ( = diresk ) gibi. Kuzeyde, kelime s onu o > u des ev) dır. B üyük kilise X V . yüz y ı l ı n sonuna doğru ta­ olmak şartiyle kelime b a şı o > uo diftonglaşması vardır, mir olunmuştur. Ctsa Santa'da iki H ı ri s t i ya n azizin mezar­ meseli osso > uouu ( = k em i k, krş. Güney ouo ) , fakat lan ile Romalılardan kalma sirk ve su kemeri vardır. Nüfusu 1 3 1 99 ( ı 940 ) d ur . cemi o ssa aynen kalır. Yine kuzeyde, kelime sonu i o l ma k C ALAlS [ kal�] . k u z eyb a t ı Pransada bir l i ma n . Manş şartiyle ilk hecede 1 > ie di ft onalaşma s ı ile k a rşıl a şırız , cemi denli > dienli ( = diş l er , krş. Güney dtnli) , fakat müfret ( la Manche) denizinin tn dar yerinde ve İ n gil t ere kıyıla­ ( tekil ) d1n11 aynen kalır. Kuzeyde b�ıı yerlerde o > au/agu r ı ndaki Dover şehr i k a r ş ısı n d a o l • n C , Pas - de - Calais değişimi de vardır, mesela l or o > laguru ( = boğ a ) , al/or o > departmanının en büyük şehridir. 32 km kadar genişliği olan C. b oğ a zı ( Fr. P.s · de - C . , İng. St rai t of Dover) laguru (= defne ağacı ) . Konsonaotizmde, çoğu Kuzeye ait olmak üzere, ll > kıyısında yük sele n C. i le Dover a ra sı . ,ı:emilerle 40 daki1

t/4/y, mb > mm, pi - > ki - , /i - > xi - , gl > ii/gg, nl > nd, > 1, rr/ > mp g i b i değişmeler görülür, meseli co/lo > ko44ul ko yu ( = bo yu n ) , pel/e > Pt44ul pey i ( = deri ) , gtım b a > gamma ( = bacak ) , p ian o > k ia n u ( = ya vaş) , fiore > xiure ( = çiçek) , figlio > /tiiu/figgiu ( = oğul ) , pitınla > kjan da ( = bi ıki ) , volla > bo1a ( = yol ) , irr/trrro > mp�rnu ( = ce hen n em ) . Mo rfo loj i d e k i bt şlıc a h us u s i ye d er ş u n lar d ı r : ı . Cemi ( c; oğul ) eklerinden - ora burada nadir olup. yerine sadece - a kulla n ılır. 2 M üe n ı:ıes cemi i o lmaz, - e o l a ra k k a l ı r, croce ( = h aç ) , cemi rroci yeri n e mütret ve cemi krure gibi. 3. Fiild e, gelecek zaman (fuıurum ) y o lc t u r , -yerine ş i md i k i zaman ( praesens) kul lanılır. 4. A kr a balık ad ların da, müf ret üçüı:ıcü ıahıs müstaki l mülkiyet ( iyelik ) sıfatı ye ı ine ha r f - i tar i f kullanılır, mesela b a bas ı n a• minasiyle a ıuo P•dre y e ri n e a lu palre, veya - ıa üçü nc ü şahıs mülkiyet eki yle u palreJJa. Bk. İTA LYAN D İLİ, ayrı c a bk. G. Berton i : ltalia diald· la/e, M i l a no 1 9 1 6 . C. , eski •Büyük Yunanistan• (Yun. Megale Hel l a s , Lar. Magna Grae c ia ) ın s ınırl a rı içinde o lduğu için, hala ba z ı yerlerinde, bilhassa Boca'd a Yun anca da kullan ı l mak­ ·



tadır. C utrovillari , Borgia, Cerzeto,

Gropani,

Strong ol i v. b. ye r ler d e de Arnavutça konuşulur.

Nicastro,

CALAFAT ( Coğ. ) : bk. KALAFAT. CALAGAŞ, Sovyetler Birlijine dahi l Kazakistan Cumhuriyetinin K ı zılorda (eski Akmesçit) vi layetine b a ğlı b ir b'llae. Sirderya aşı ğı hav z a s ı nd a , Arıs - Kandas demir­ yolu üzerindedir. Çoğu Kıpçak boyun a mesup Kazaklardan ve pek az miktarda Naymanlardan meydana gelen ahali, başlıca, çiftçilik ve davaıcılıkla ge çinir. CALAGURRIS [kalagttrris] , Eskiçağda H i s p ania Tarraconensis'te, I b erus ( Ebro ) kıyısı nda bir şehir, şimdi Calahorra (İspanya) . C. halkı o lan Vascon'Jar vahşe t e lj isi enstitüsü, Captain Scott Kutup araştırmaları tn stitüsü, güneş fiziği rasathanesi, v. b. Yatılr talebe Siyısı 7 7 50 kadardır ( 7 000 i erkek, 750 si kadın ; kadınlara imti han a girme hakkı ı 92 3 te, t a m talebelik hakkı d a ancak ı 9 4 7 de veri l miştir) . C. Ü. nde, Humanizmanın kurucularından Desideri us E rasmus XVI. yüzyıl bJşlarında Yunanca okutmuş, Ch. Mar­ lowe, Ed. Spenser, Robert Cecil, Fr. Bacon, ]. Milton, ]. Dryden, S. Pepys, Sir Isaac Newton, T b . R. Malıbus, L. S rerne, Wm. Pitt ( «Genç» ) , Wm. Wordsworıh, S. T. Co­ leridge, Clı. Darwin, Lord Byron, Lord Macaulay, W. M. Thackeray, Alfred Tennyson , H. Cıverndish, Fr. G a lton, Lord Kelvin gibi birinci sınıf filozof, bilııin, edip ve dev­ let adamları C. Ü. nde yetişm'ştir. Günümüzün bilgin ve

·

1

CAM BRIDGES BIRE [k.,mbric;ir ], İngilterenin do­ ğusunda kıyısız bir kontluk. D oğu d a , Norfolk ve Suf folk kontlukları, güneyde Essex, Bedfordshir e ve Hert­ fordsbire kontlukları, batıda Hunıingdonshire, Noıthsmp­ toash ire ve Lincolmhire, kuzeyde de Lincolnshiı e ve Nor­ folk kontlu'darı tarafından sıoırlaoır. Kontluğun güney kıs­ mında alçak kalker tepeleri vaıdır. Fo yüksek zirve C1mb­ ridge'irı gü � eydoğusuodaki Gog Magog tepelerinde olup yüksekliği 66 m dir. Kootluğun kuzey kısmı, k i Isle of Ely ve Great B !dford level buna dah ildir, Fen Di stıich'inin bir kumını teşkil eder. Düz arazi olup, daha önceleri ba�lıca bataklık ça7ır ve bataklık idi, fakat akaçlamı neticesinde verimli topraklar haline gelmiştir. Kont luk halkı ba1lıca çifrçilikle uğra�ıp, en çok buğday yetiştiıir. Sütten y•pılan gıdalar, yemi1ler istihsal eder, koyun yetiltirir. Biıacı lık ve malı içkisi imali de önemlidir. Endüstri hemen hemen hiç yoktur. Cam nehrinin üzerinde bulunan kontluk merke­ zi Cımbridge, Cambridge üniversitesi ( b. bk. ) nin merke­ zidir. Bu üniversite, X I I . yüzyılda kurulan dini müessese­ lerden biridir. Başlıca rı ehirleri Ouse ve Nene'dir. Cam­ bridge'den bs ş k a şehirleri şıinludır : Wisbech, Chest ertoo, March, Soham ve Ely ( büyük kilisesi vard ır. ) . Yüıölçüm ü ( Isle of Ely hari ç ) ı 276 k mt, n üfu su ı66 863 ( ı 9� ı ) tür. C. coğrafi kontluğunun sınıı lan içerisinde bulunan bir idari koatluk olan I sle of Ely'nin yüzölçümü 971 km2 ve nüfusu 89 038 ( ı 95 1 ) d ir. Ely adası , Norman müstevli­ lerine karşı Saksonların son kalesi olmuştur. Kontluk parJaınentoya bir üye gönderir,

CAM BRONNE { A a brpn ] , Pierre ( ı770 - 1 84 2 ) , Fran­ sız generali. Saint - S ebastien ( Nantes yakınında) da doğ­ muş, N •ntes'ta ölmüştür. 1 793 te aönüllü asker olmuş ve birçok savaşlara katılmıştır. Iena'da albay olarak bulunan C. , ı 8 ı o da bacon unvanını almı�tır. ı 8 1 2 , ı 8 1 3 ve 1 8 1 4 CAMBRIDGE Üniversitesi : King's College savaşiarına general olarak katılmıştır. N apoleon i l e El be ediplerinden ]. Frazer, A. Eddiogton, ]. }eans, ]. B. Pri­ estley, H. S. Walpole, G. L. Sıracbey, Nobel mükifatıoı adasına gidenler arasında C. da vardı. Waterloo'da İngiliz· · ler tarafından kuşatılan eski muhafız alayının son kıtaların­ kazananlardan da Lord Rayleigh, J. ]. Thomsoo, E. Ruth· dan birine kumanda etmişti ; bu sırada, dü1maoın teslim erford, W. H. ve W. L. Bragg. F. W. Aston, C. T. R. teklifine karşı söylediği şu efsaneleşmiş, kahamanca cevap Wilson, P. Dirac, Cb. Sherrington, G. P. Tbomson, ]. çok meşhurdur : « Mubafız alayı ölür, fakat teslim olmaı». Chadwick, C. G . Barkla, Bemand Russell, H. Dale, N. Daha güvenilir bir söylentiye göre bu teklife «Mor de C . » Florey, E. Appleton, P. M. S. Blackett, ]. D. Cockcroft (C. sözü) diye anılan «Merde» (b . . . yesin ) söziyle cevap v. b. C. Ü. nde okumu� veya profesörlükte bulunmu� bil­ vermi�tir. Haı b esiri olarak İngiltere} e götü rülen C. daha giıılerdir. C. Ü. tarih sıbasında o � taya koyduğu büyük kollek­ sonra Fransa da askeri mahkrmeye verilmi; �e de, heraat etmiş­ tir. ı 8 ı o de XVIII. Louis, C. u marechal de camp (sefere tif eserlerle de me�hur olmuştur : ı . Eskiçağ tarihi : The Ca m b ridg e Ancient Hi;tory, çıkan ordu mareşalı) lığa ve Lille şthıi kumandanlığına tayin etmiştir. ı2 cilt + 5 cilt levha, ı923 - ı 939. C'de bul11D.IlliT&n maddeler için bk. Ç, K, S, &.

CAMBUL (CAMBIL) - CAMEKAN

252

CAMBUL ( CAMBIL) , eski Yedisu ( Kazakça Cetisu, Rus. Semireç' e) , �i mdiki Cambul eyaletinde bir dağ. Balka� gölünün güneyindedir. Yüksekliği 974 m olup Uluyüz Kazaklarının yayiaları burada idi. Ünlü Kazak h a l k şairi Cambul Cabayoğlu (b. bk. ) bu yaylada doğmu� olduju i çin ailesi, ona bu dağın adını vermiştir. CAMBUL : ı. Sovyetler Biriiiinin Kazakistan Cum­ huriyetinde 1939 da yapılan idari taksimat sırasında teşkil edilmi� bir viiiyer ( oblası) . Kuzeyde Karagandı, doğuda Almatı ( Almaata ) , batıda Güney Kazakistan eyaJetleri ve Kır­ gız Cumhuriyeti ile sınırda�tır. Yüzölçümü 1 3 8 600 km2 dir. Güneyde Kırgız Alatav ( Aladağ) ı yamaçlarıoa kadar un­ Dır. Güneybatısında Karatav (Karadağ) { yüksekliği 8 001 600 m ] , güneydoğusunda Çu İliy dağlan vardır. Viiiyerin en yüksek dağlan olan Kırgız Alatavı ( Aiadağı ) n yüksekliği 3 500 - 4 000 m dir. Viiiyerin çok geniş bir düzlük olan ku­ zey kısmını Betbak dala (Bedbaht sabra) ile Moyun - Kum çölü kaplar. Viliyetin büyük ırmakları Talas, Çu, Assa ırmaklandır. Bu üç ırmak onbinlerce hektar araziyi sular. Biygöl, Ak:göl, Tuzgöl, Sorbulak 't'. b. birçok gölleri vaıdır. 2. Sovyetler Birliğinin Kazakistan Cumhuriyetinde

ayDı adı taşıyan vilayetin merkezi. Eski adı E vliyaata idi. 1 938 de bu şehre Kazak halk şairi Cambul'un adı verilmiş­ tir .. C Talas ( b. bk.) ırmağının sol kıyısında, Sibirya - Tür­ kistan demiryolu hattı üzerindedir. Kazakisıanın başkenti Almatını n 54� km batısında bulunmaktadır. C. un nüfusu 62 700 ( 1 939) dür. .



C . şehri Talas (yahut Taraı ) adiyle VII. yüzyılda da bilinmekteydi. O devirde Sogd ticaret merkezlerinden en önemlisi ve Batı Gök-Türklerinin, sonra Karahan lı ların önem­ li kentlerinden biri idi. X - XII. yüzyıllarda Karahanlı­ lardan bazı hanların başkenti olmu�ıur. Bu devirde çok imar edilmişti. 193 8 de yapılan kazılarda, bu devre ait çok mükemmel su ıesisatı, güzel hamamlar meydana çıkarılmış­ tır. Cami, medrese ve kervansarayları bulunduğu, tarih kay­ naklarından anlaşılmaktadır. Karahanlılardan biriDin muh­ teşem türbesi de burada bulunuyordu. C. un 18 km batısın· da XI. yüzyıla ait Babaca Hatun türbesiyle XII. yüzyda ait Aişe ( Ayşe) Bibi türbesinin harabeleri vardı . Bu şehir XII. yüzyılın sonlarında Kara Hıtay'ların, XIII. yüzyılda Moğolların isıilisına uğramıştır. En son olarak da 1 864 te Ruslar tarafından istila edilmiştir. CAMBUSLANG [k"mbisltel ], İskoçyada- Lanark kontluğunda, Clyde nehri üzerinde bir şehir. Nüfusu 26 861 ( 1 95 1 ) dir. Glasıow ile Harnilton şehirleri arasında olup, Glasgow'un bir banliyösü sayılır. Madencilik ve endüstri merkezidir. CAMCAM, Hami - Sami dillerden, Hami koluna giren Kuşi dillerin güneybatı veya Sidamo bölümünden bir dil. Bölümün doğu arupunun doğu alt - grupundan olup, Sida­ mo ve Damarasa dilleriyle birlikte, Habcşistanın aüneybatı kısmındaki göller bölgesinde ve Sidamo Yilayetinde konu­ şulur. Bu diller, biraz daha güneydeki B urci (veya Ama ro Bambala ) dili ile birlikte, kendilerini çevirmi_ş olan Galla diline yaklaştıklarından dolayı, bir birlik teşkil ederler. Bk. KUSİ DİLLER, ve SİDAMO. CAMCİLA, mineraller üzerinde görülen tabii cili­ lardan biri. Mineraller reflekte 111k altında bir ab so ı bsiyon kırılması ve üst satıhlarının durumlarına göre metalcili,

yağlıcili, sedefci li, ipekcil.l, camcili ve elmas cilisına benzer parlak l ıklar gösterirler. Meseli, C., silikatlaun tanııım � sında önemli bir rol oynar. CAMDEN [k