Arkın Kültür Ansiklopedisi (Cilt 1, A-Be)

Table of contents :
ARKIN KÜLTÜ R A N SİKLO PED İSİ, bilim dünyasının ve insan etkinliklerinin çeşitli
alanlarından seçilm iş yüzlerce ana konuyu okuyucularına sunuyor. Doğa bilim le￾rinden fiziğe, kim yaya; astronomiden tıbba, coğrafyadan ekonomiye, teknik ve
edebiyattan gösteri sanatlarına kadar bilgi dünyasının temel kavram larını ve konu￾larını serg

Citation preview

oo arkın

KÜLTÜR

ANSİKLOPEDİSİ Birinci Cilt A -Be

Arkın Kitabeyi - İstanbul

Yayımlayan ve sorumlu yazı işleri yönetmeni Ramazan Cökalp Arkın Yazı kurulu Ünsal Çebi, Gül Çetinor, Ayfer Elbi, Mefra llgazer, Dr. Harun M utluay, Levent Tayla, Nurperi Toker, İbrahim Yakuboğlu Teknik yönetmen Raşit Çavaş Grafik Nermin Merdinler Dizgi

Sevim Güngördü Baskı Arkın Ofset Basım evi

© A r k ın K ita b e v i, Istan b u l-lstitu to G eo g ratico U e A g o stin i, N o vara (İta ly a ), 1983.

Sunuş A R K IN K Ü LT Ü R A N S İK L O P E D İS İ, b ilim dünyasının ve insan etkin likle rin in çeşitli alanlarından seçilm iş yü zle rce ana konuyu o kuyucu ların a sunuyor. Doğa b ilim le ­ rinden fiziğ e, kim yaya; astronom iden tıbba, coğrafyadan ekonom iye, teknik ve edebiyattan gösteri sanatlarına kadar bilgi dünyasının temel kavram larını ve konu­ larını sergiliyor. A R K IN K Ü LT Ü R A N S İK L O P E D İS İ, başta orta öğretim öğrencileri olm ak üzere her düzeydeki o kuyucu için düzenlendiğinden, en karm aşık konuların bile en akıcı ve an laşılır biçim de açıklan m asına özen gösterildi. Çağım ız kültürünün değişik d alla­ rındaki başlıca bilgiler, y a zıla rla resim ler arasında tam bir uyum sağlanarak işlendi. Bu uygulam ada, eğitbilim de büyük bir önem taşıyan fotoğrafların ve çizim le rin ti­ tiz lik le se çilip , h azırlanm ası, ansiklopedinin hem içeriğine, hem b içim in e büyük katkıda bulundu, ö te yandan ya ln ızc a , konunun uzm anlarınca an laşılab ilecek ağır ve sıkıcı m etinler yerine, aynı bilgiler herkesin rahatça izleyebileceği bir anlatım la işlendi. Bu ö ze llik le riyle , ansiklopedi öğrenci kesim i dışında da büyük bir okuyucu kitlesinin gereksinm esini karşılayacaktır. Bir atomun yapısı konusunda bilgi mi edinm ek istiyorsunuz; elektronik beynin na­ sıl işlediğini mi merak ediyorsunuz; deniz uçağını mı tanım ak istiyorsunuz; A frika kıtasının ö ze llikleri mi ilginizi çekiyor? Bu soruların ve benzerlerinin yanıtlarını en özlü bir biçim de A R K IN K Ü LT Ü R A N SİK LO P E D İSİ'n d e b u lacaksın ız. A R K IN K Ü LT Ü R A N SİK LO P E D İSİ öğretim program larında yer alan temel kavram lar ve daha niceleri konusunda, okuyucunun m erakını ve ilgisini arttırm ak, öğrettiğini hissettirm eden öğretm ek, bilgiyle okuyucu arasında köprü olm ak am acındadır Ü lkem izde ansiklopedi yayın cılığ ın ın öncülüğünü yapm ış olan A R K IN K İT A B E V İ, bu ansiklopediyle de yeni bir ansiklopedi türünün öncülüğünü yaptığı kanısında­ dır A R K IN K Ü LT Ü R A N S lK L O P E D lS l'n i inceledikten sonra siz de bu kanıyı p ayla­ şırsanız m utlu olacağız

ada

Âda 3«

Her yanı suyla çevrili kara parçalarına verilen ad. Bu tanım , adanın en basit ve yaygın tanım ı olm asına karşılık yeterli değildir. Tanım a göre bütün anakaraları ya da en azından Avustralya'yı da ada saymak gerekir. Coğrafya bakım ından, adaların her yanında suyun etkisinin duyulm ası gerektiği belirtilerek, anaka­ ralar ada tanım ının dışında tutulmuştur. Veryüzündeki adaların yüzölçüm ü 10 milyon kilom etrekaredir. Irmak deltala­ rındaki adalar, açık denizlerdekilerden genellikle daha küçüktür. A ncak Güney Am erika'da Am azonlar deltasını Tocan­ tins ırmağı deltasından ayıran M arajö adası gibi (yüzölçüm ü, Sicilya adasının iki katına eşittir; 48 000 kilom etrekare) bu kuralın dışında yer alan delta adaları da vardır. Anakaranın yakınında yer alan adalar, iklim , bitki ve hayvan tür­ leri bakım ından anakaranın ö ze llikleri­ ni gösterirler. A çık denizlerdeki adala­ rın ise özgün ve farklı nitelikte ö ze llik­ leri vardır. A dalar oluşum larına göre "vo lkanik adalar" "anakaradan ayrılan adalar" "m ercan ad aları" "alüvyo n adaları" ol­ mak üzere dörde ayrılırlar. V o lkan ik a d a l a r : O kyanusların tabanı "okyanus omurgası" adı verilen, binler­ ce kilom etre uzunluğunda, çok hare­ ketli sualtı sıradağlarıyla kaplıdır. Bu dağlar arasında yer alan deniz altı ya­ nardağlarının püskürttüğü lavlar kimi zam an su yü zeyin e dek ulaşır. Yanar­ dağ kökenli kayalar çok yum uşak olduk­ larından dalgaların etkisiyle kısa sürede birb irleriyle birleşip ad acıklar oluştu­ rurlar. ö rneğin Polinezya'daki Tongo adala­ rından biri olan Falcon adası, aynı ya­ nardağın hareketleri ile birçok kez su yüzeyine çıkm ış ve her çıkışında Büyük okyanusun sert dalga ve rüzgârlarıyla şekil değiştirm iştir. Akdeniz'deki Strom-

Üstte: K u zey İtalya da Maggiore gölündeki Bella adası. Adanın adı; kont Carla III. Borromeo nurı karısı tsabella 'nın adından gelir. Kontes, 1632 yılından başlayarak adayı, göle doğru basam aklarla inilen teraslarla çevrili bahçelerle süsleyerek gerçek bir mimarı değer durum una getirm iştir. 5

ada

Karşı sayfada, Endonezya denizinde bulunan mercan adaları görülüyor. Üstte, Büyük Okyanus da Avustralya nın batısında bulunan Yeni K aledonya’daki fener, gemilere bu küçük adanın varlığını haber verir. Altta, solda: Fransız Polinezyasında, birada. Altta, Hint okyanusunda Güney M a lt atolü.

6

bol i adası, Büyük okyanustaki Hawai adaları h e D yanardağ kökenli adalardır. Anakaradan ayrılan adalar: Çoğunluğu jeolojik çağda ortaya çıkan adalardır. Büyük Britanya adası Avrupa anakara­ sından, Sumatra ve Borneo adaları Asya anakarasından 4. zamanda; Madagas­ kar adası da Afrika anakarasından 2. za­

manda ayrılm ışlardır. Anakaradan ayrı­ lan adalar ya anakaranın alçalmasıyla ya da anakaranın konumu aynı kalarak denizlerin yükselm esiyle oluşurlar. Ege anakarasının parçalanm asıyla Ege ada­ ları, Batı A kdenizdeki Tiren anakarası­ nın parçalanm asıyla Korsika ve Sardun­ ya adaları oluşm uşlardır M ercan adaları: En fazla 70 metre ça-

ada

pında olan bu adalar, tropika[ sularda yaşayan poliplerin çıkardıkları kalkerle­ rin birikmesinden oluşurlar. adı verilen dairesel adacıklardır. G enellikle Büyük okyanus ve Hint- okyanusunun iki dönence arasında kalan bölümlerin­ de (Marshail-ve Caroljn^adaları gibi) yer alırlar Alüvyon adaları: Irm akların aşağı ke­ sim lerinde, denize döküldükleri yerler­ deki suyun kollara ayrılm asıyla ortaya çıkarlar. G enellikle suyun eıkış yönüne göre biçim değiştiren yum uşak yüzeyli adalardır. Adaların bitki örtüsü anakaıalardakine göre daha yoksuldur. Benzer şekilde hayvan türlerinde de değişiklikler görü­ lür. Ada üzerinde yaşayan hayvan ve

bitkilerdeki çeşitlilik, adanın anakara ile olan ilişkisine bağlıdır. Adalarda yaşayan hayvanlar ve adaların bitki örtUsii: Adaların bitki örtüsü ge­ nellikle karalarınkinden daha az zengin­ dir. Bunun gibi hayvan türlerinde de de­ ğişiklikler görülür. Ada üzerinde yaşa­ yan hayvanların cinsleri adanın anakara ile olan ilişkilerine bağlıdır. Kıtalara ya­ kın olan adaların büyük bir bölümünde anakarada yaşayan hayvanların hemen hepsine rastlanır. Madagaskar-adasında görülen m akigiller ve bir ada olmasına karşın anakara kabul edilen Avustralyada yaşayan kangurular buna birer örnek­ tir. Buna karşılık adalarda bazı hayvan türlerine hiç rastlanm az, örneğin İrlan­ da'da tek bir yılan türü bile yoktur. Ama

genellikle bu adalarda hayvan türleriyle anakaranın hayvan türleri arasında fa z­ la bir fark yoktur. Okyanus adalarında İse çok az sayı ve çeşitte hayvan yaşar. Bunlar anakara­ larda yaşayan hayvanlardan oldukça farklı özelliklere sahiptirler, örneğin ada kuşları ve sürüngenleri anakaradaki örneklerden daha fazla gelişm iştir. Galapagos adalarında yaşayan dev kap­ lumbağalar bunlara bir örnektir. Ayrıca Endonezya'daki Komodo adasında bu­ lunan çok iri bir varan türü "Kom odo canavarı" olarak anılır. M aurftius adalarında yaşayan„.dedefar ve Yeni Zelanda'nın kimi kuşları uçma yeteneklerini kaybetmişler, bu nedenle kolay yakalanabilen avlar haline gelm iş­ lerdir. 7

Aerodinamik Aerodinam ik, mekanik bilim inin, hava­ nın hareketlerini ve özellikle bir boru­ nun (pompa, türbin) içindeki ya da katı cisim lerin yüzeyinde ve çevresindeki yer değiştirmelerinin (m erm inin, oto­ m obilin, uçağın çevresindeki hava) in­ celeyen bir dalıdır. Havanın cisim ler üzerindeki etkilerinin niteiiğine ve denetimine ilişkin bilgiler oldukça eski­ dir. Yelkenli gemilerin ve yeldğirmenlerinin kullanılm ası, bu bilgilerin eylem alanına aktarıldığı ilk somut örnekler­ dir. Havanın ö zellikleri: Aerodinam ik güç­ ler çeşitli etkenlere bağlıdır. Cismin bü­ yüklüğü, biçim i ve denetlenebilen hızı bunlardan birkaçıdır. Bunlardan başka havanın sıcaklığına ve basıncına bağlı olarak değişen yoğunluk ve yalnız hava sıcaklığına bağlı olarak değişen ve de­ netlenebilmesi olanaksız olan havanın viskozitesi vardır Bu değişmelerin ha­ va cılık alanında önemi büyüktür, ö z e l­ likle deniz düzeyine yakın uçuşlarda, sıcaklık ve basınçtaki ani iniş-çıkışlarır aerodinam ik kuvvetlerde neden olacağı değişmeler beklenmeyen kazalara yol açabilir. Hava basıncı ve sıcaklığın, gö­ receli olarak hem daha düşük, hem de daha az değişken olduğu yüksek düzey­ lerde de aerodinam ik kuralları varlığını sürdürür. Ta ki, havanın olmadığı uzay boşluğuna ulaşılıncaya dek. Stabilité: Yukarıdaki etkenlerin, bir uçak tarafından göğüslenebilmesi için, gerek m alzem enin gerek biçim in dik­ katle seçilm esi gerekir. Aerodinam ik güçlere açık araçlar için kullanılan ge­ nel bir deyim vardır, "dinam ik stabili­ té". Bunun anlam ı, örneğin uçakta ae­ rodinam ik güçlerden dolayı bir etkilen­ me olursa, uçağın yapısının bu etkilen­ meyi gidererek ilk durumuna gelebil­ m esidir. Dinam ik stabilité göz önüne alınm adığında, uçuş sırasında, ortaya çıkab ilecek en küçük bir etki (ezilm e, eğilm e ya da yam ulm a) giderek büyü­ yerek sonunda kötü sonuçlar doğurur. Katı cisim lerin yüzeyinde ve çevresinde oluşan hava hareketleri genellikle sorurı yaratır. Bu sorunun üstesinden gelebil­ mek için yapım ı düşünülen aygıt ya da aracın (örneğin uçak) küçük boyutlu bir örneği rüzgâr tünelinden geçirilerek 8

gerekli koşulları sağlayıp sağlamadığı sınanır. Sonuç olum luysa üretim e geçi­ lebilir. (H avanın bir cisim üzerindeki etkisi cism in büyüklüğüne bağlı değil­ dir). Hava içinde yol alan bir cisim , havayı oluşturan ince p arçacıkları ileri ve yana doğru iterek, daha önce bu parçacıklar tarafından doldurulan yere girer. C is­ min hızı arttıkça önünde ve yanlarında biriken havanın yoğunluğu da artar. Böylece ilerleyen cisim gittikçe artan oranda bir dirençle karşılaşır. D eneyler ve hesaplar, oluşan bu direncin hızın karesiyle doğru orantılı olarak arttığını göstermektedir. Yani hız iki kat artınca, oluşan direnç dört kat artm aktadır. Sa­ atte 50 kilom etre h ızla giden bir araç, kabaca dikdörtgenler pirizm ası b iç i­

Yelkenler de aerodinam ik ilkelerine uygun olarak hareket ederler.

m inde ya p ıla b ilir. A ncak saatte 100 ki­ lom etreyi aşacak bir aracın biçiminin ortaya çıkaracağı sorunları aerodinami­ ğin kuralların a göre çözümlemek gere­ kir. Bu durum da belli bir hıza ulaşmak için daha güçlü motor yapmak yerine, hava d irencini en aza indirecek yeni bir b içim in tasarlanm asının gerekliliği or­ taya ç ık a r. H avanın direncinin hızın ka­ resiyle artm ası kuralı, ses hızının (sani­ yede 330 m .) altındaki hızlar için geçerlid ir. D aha büyük hızlarda direnç dahî fa zla artm aktadır Havacolsk ve aerodinam ik: Aerodinami-

a e r o d i n a m ik ğin değişik kollarını ilgilendirm esi bakı­ mından hava taşıtları, bu konudaki en ilginç örnektir. A ncak boşlukta yol alan uzay taşıtları, direncin kaynağı olan ha­ vayla karşılaşm adıklarından aerodina­ miğin konusu dışında kalırlar. Uçak kanadı, kanat kesiti alt yüzeyi düz, üst yüzeyi oval bir iğ biçim inde­ dir. Kanat yüzeylerine çarpan hava alt ve üst yüzeylerde farklı basınç alanları oluşturur. Basınç farkları nedeniyle de kanat yukarı doğru bir güçle itilir. U ça­ ğın hızı arttıkça basınç farklarından do­ ğan kaldırma gücü de artar. Havanın daha az yoğun olduğu çok yükseklerde de ses ötesi uçaklar, aşırı hızları nedeniyle önem li aerodinam ik sorunlarla karşılaşırlar. Hızdan oluşan hava gerilimleri o denli ağırdır ki, gere­ ği gibi yapılm am ış bir uçak kolayca par­ çalanabilir (sık sık bu tür olaylarla karşı­ laşılm aktadır). Ses ötesi hızlarda, hava­ nın yarattığı sürtünm enin en aza ind iril­ mesinin yanı sıra, uçak m alzem esinin ısıya dayanıklı olması da gerekir. Yüzey ne kadar pürüzsüz yapılm ış olursa o l­ sun çarpışan hava m olekülleri yüzey ısısının artm asına neden olur. Uçak havadaki yolculuğu sırasında, ses hızıyla yayılan bir gürültü çıkarır. Ses hızını aşmayan uçaklarda bu gürültü sürekli olarak uçağın önünde ve uçak­ tan daha hızlı hareket ettiğinden, yo l­ culuk bu anlam da rahat bir şekilde ya­ pılır. A ncak ses hızın ı aşan uçaklarda oluşan ses, uçaktan daha yavaş hareket ettiğinden çevreye ya yıla m a z. Ses h ız ı­ na ulaşıldığında havanın direncinde ani bir yükselm e olur. Bu olaya "ses duva­ rı" adı verilir. Ses duvarının oluşum u­ nun hemen ardından, patlam aya ben­ zer bir ses duyulur. Buna uçak tarafın­ dan sıkıştırılan hava kitlesinin aniden genleşmesi yol açar. Hava taşıtlarından başka, yarış otom o­ billerinin, yelkenlilerin tasarım ında ve paraşütçülerin ya da kayakçıların karşı­ laştıkları sorunların çözüm ünde de ae­ rodinamiğin temel ilkeleri geçerlidir. Yarış otom obillerinde de, uçak kana­ dında olduğu gibi, birbirinden farklı iki basınç alanı otom obili yukarı doğru ha­ valanm aya zorlar. Bunun önüne geç­ mek için otom obil tasarım cıları otomo­ bilin üzerine ters uçak kanadı kesitinde bir parça eklerler. Yelkenli gemilerde rüzgârın (havanın) doğrudan etkisi a l­ tında kalan yelken bezi de, aerodina­ mik ö zellikler gösterir. Teknenin boyut­

reketlerini inceleyen İsviçreli bilim ada­ mı Daniel Bernoulli daha sonra kendi adıyla anılan yasaları ortaya kovmuştur Bernoulli yaptığı deneylerle sıvın ın , tü­ pün çeperlerinin daraldığı yerde hızlan ­ dığını ve aynı zam anda da basıncının düştüğünü gözlem iştir. Bu buluş uçak kanadının biçim lendirilm esinde önem li bir adım olm uştur. Aerodinam ik alanın­ da yapılan çalışm aların çoğunda de­ neyler, model aracın içine yerleştirild i­ Aerodinam iğin yasaları: Tüp içindeki akışkanların uyduğu yasalara uyar. Sıvı ■ ği sıvılarla yap ılır. Sıvıların araç üzerin­ de ya da çevresinde oluşturduğu basınç ların tüp içindeki devinim leri ve tüpün boyutlarındaki değişm elerle ortaya ç ı­ ve diğer etkiler gözlenerek gerekli de­ ğ işiklikler, m atem atik yo lu yla ulaşılan kan basınç farklılıkları aerodinam ik iç ir de geçerlidir. Sıvıların tüp içindeki ha­ doğruların tem elinde gerçekleştirilir

ları ya da biçim i yelkenin sağa sola sav­ rulm asını önleyerek belli bir rotada gi­ dilm esini sağlar. Statik cisim lerde de (binalar, köprüler v b.) aerodinam ik önem lidir. M im arlar yapılarını tasarlarken stabilité ve yap ı­ ların birbirlerine göre konum larının ne­ den olacağı sorunlarını çözm ek zorun­ dadırlar.

Uzay taşıtları (yanda) için biçimin aerodinam ik olması gerekm ez. Çünkü bu taşıtlar boşlukta hareket ederler. Süpersonik uçaklarda ise aerodinam ik biçim çok önem lidir. Çünkü havayla sürtünm e çok güçlü olduğundan uçağın ön bölümü tutuşabilir. R esim deki uçak modeli, laboratuvarda denenerek kanatların kızgınlık derecesi ölçülm ektedir. 9

afiş

ROMEO VE JULIET

İt-

UN ITED S T A T E S FUEL A D M IN IS T R A T IO N

Afiş İletilmek istenen bilginin niteliğini be­ lirten resim, yazı ya da her ikisinin bir arada kullanılmasıyla yapılan ve çeşitli yöntemlerle basılarak halkın görebile­ ceği yerlere asılan basılı bir kâğıttır. Afiş genellikle bir yazı ve bir resimden oluşur. Ancak resmi kurumlarca yapı­ lan ve bir haberin duyurulması amacını taşıyan afişlerde resim ya hiç kullanıl­ maz ya da ikinci planda yer alır. Rek­ lam niteliğindeki afişlerde ise temel öğe resimdir. Afişin hemen hemen tümüne yakın bölümünü dolduran resmin ya­ nında yer alan yazı tamamlayıcı nitelik­ tedir ve çoğu afişlerde gözlendiği gibi resimsel bir görünümü vardır. A nlatıl­ mak istenen düşünce yalın, açık ve ko­ lay kavranabilir nitelikte olmalıdır. De­ ğişik kültürel etkinliklerin değişik yön­ temler karşısında değişik tepkiler gös­ termelerine karşın, çoğu sanat dalların­ da olduğu gibi, afiş de uluslararası ileti­ şim araçlarından biri olmuştur. 10

19. yüzyıl boyunca sürdürülen özgürlük mücadeleler içinde afiş aşabilme öz­ gürlüğü de güçlü bir alan olarak yer al­ mıştır. Gerçekten de radyonun bulun­ masına kadar geçen sürede afiş, önemli bir yayın aracı olarak kullanılm ıştır. Günümüz dünyasında kulandan çok daha etkili iletişim araçlarının yanında afiş eski siyasal önemini yitirm iştir. Bu­ nunla birlikte 1966 yılındaki Çin kültür devriminae yeniden ve yaygın bir bi­ çimde kullanılan afiş, olağanüstü du­ rumlarda siyasal amaçlı kullanım lar için gündeme geleceğini göstermiştir.

IL

P R IN C IP E

S E R E N IS S IM O P A H E

C

S

A

P

E

R

E,

i n virtù dclla Pane dcl Maggior CoofigBo la ,

Maggio

1797 . , c dictro ai printipj annunciati ncl

Proclama dcl giorno

14 . Maggio corrcntc t U Go*

vfcrno U'ora innanzi farà ‘ amminiftrato da uda Municipalité Prorifionalc. L a Municipalité è ¡dallais nclla Sala dcl

Maggiof Goafi*

g lio. Tutti gli Uffiziali Militari

Vcncziaol fi porteranno oggj

fiil mczrogiorno ncila fopraddctca Sala per prcûarc il giura* cncato di fcdcltà nellc raani dclla Municipalité tactkfima.

Kullanım amacı: Günümüzde afiş, ge­ nellikle şu iki amaçla kullanılm aktadır. 1- Yasa, yönetmelik ve benzeri duyuru­ ların yayılm asını sağlamak, tiyatro ve sinema gösterilerinin program ve saat­ lerini belirtmek. Bu durumda afiş hal­ kın sözkonusu bilgiyi kolayca edinebi­ leceği yerlere (tiyatroların, sinem aların, devlet yapılarının girişleri v b.) asılır. Genellikle büyük kentlerde, yalnız afiş asmak am acıyla, kent merkezlerine ya-

D a ta U »6 . Maggio 179 7 . Valent*» iO r itf S tfr .

Fer U FifLiuUi àd ça, Z .

S im ili S&n&atTİ Durais.

Üstte, köm ür tasarrufuyla ilgili bir afiş; Mengü E rtelin bir afişi. Altta. 1797 tarihli bir afiş-duyuru.

ARKIN ATLASI TARİH COĞRAFYA

arkın kitabevi-İstanbul

Telif hakkı: Istituto Geográfico De Agostini, Novara (Itaiya) ve Arkın Kitabevi, İstanbul. Bu atlasın harita, çizim, resim ve metinlerinin her hakkı saklı olup, kaynak gösterilerek bile alıntı yapılamaz. Basıldığı yer: Arkın Ofset-Orhan Ofset basımevi, Merter, İstanbul, 1983.

Sunuş H a rita cılık alanındaki gelişm eler, tarih konularının da atlaslarla işlenm esine büyük bir yayg ın lık kazan d ırm ıştır. Bu gerçeği dikkate alan A R K IN K IT A B E V İ, tarih ve coğrafya konularım birlikte işleyen, A R K IN A T L A S I'n ı h a zırla m ıştır. İki bölüm den oluşan A R K IN A T L A S I, ülkem izde ilk kez, tarih o layların ı özet bilgiler ve h aritalar­ la açık layan bir tarih atla sıyla, anakaraları (kıtala r) ve dünyanın b aşlıca ülkelerini konu edinen ayrın tılı bir coğrafya atlasını bir araya getirm ektedir. A R K IN A T LA S I'n ın tarih bölüm ünde Türklerin anayurdu ve göç yo llarından HunTürk İm parator uğuna; Rom a devletinden Islam iyetin doğuş ve ya yılışın a ; G öktürk lerden A nadolu Selçu klu ların a; O sm anlIların kuruluşundan y ık ılış ın a , I ve II D ün­ ya Savaşlarına kadar bilgiler yer alm aktadır. A R K IN A T LA S I'n ın coğrafyayla ilgili bölüm ündeyse, yeryüzünün genel görünüm ü, anakaralar, başhı a dünya ülkeleri ve ülkem iz fizik se l, siyasal açılardan ayrın tılı bir şekilde işlenm iştir. Yerkürenin ik lim i, bitki ö rt1 sü, deniz tuzluluğ u, deniz a k ın tıla ­ rı, deprem ku şaklarıyla ekonom ik zenginlikleri ve üretim leri özel haritalarda göste­ rilm iş canlı resim ler ve özet bilgiler ve istatistiklerle zeng inleştirilm iştir. A R K IN A T L A S I, her düzeydeki okuyucu için olduğu kadar, ö ze llikle öğrenim ç a ­ ğındaki o ku yu cu larım ız için vazgeçilm ez bir başvuru kaynağı o lacaktır.

afiş kın yerlerde kurulan düz ya da yuvarlak kolon biçiminde panolar kullanılır. 2- Reklam yapmak. Reklam am acıyla kullanılan afişin o konuyla ilgili olsun olmasın olabildiğince geniş bir alana yayılması ve geniş kitlelere ulaşması yerekir. Bu nedenle daha çok sayıda basıl­ ması, renk ve yazı öğelerine etkileyici bir biçim verilm esi, reklam afişlerinin ayırdedici özellikleridir. Afişlerde resim kullanılm ası 19. yü zy ıl­ da Iitografi (taşbaskı) tekniğinin geliş­ mesiyle başlar. 1866 yılından başlayarak rengin de kul­ lanılabilmesi, daha sonra fotoğrafın ve ofset baskı olanaklarının ortaya çıkışı, afişin bugünkü teknik düzeyine erişme­ sini sağlamıştır. 19. yüzyıl afişleri daha çok resim sana­ tının etkisindedir. Bu dönemin en ünlü afişçileri (Toulouse-Lautrec, Daumier) aynı zamanda ünlü birer ressamdır. Aradan geçen süre içinde resim sanatı­ nın, geniş halk kitlelerinin kolayca izle­ A ltta ik i afiş örneği.

yemeyeceği yönlere yönelmesine karşı­ lık, afiş amacı gereği genellikle herkes tarafından kolayca anlaşılabilir bir ya­ pıya ulaşmıştır. Kübizm ve fovizm gibi akımların afiş alanındaki etkileri geçici olmuştur. Afiş de dekoratif sanatlar gibi çeşitli ku­ rallara uymak zorundadır, örneğin afi­ şin halk tarafından yadırganmayacak bir plastik dil kullanm ası, olumsuz tep­ kiler doğurabilecek anlatımlardan ka­ çınm ası, konunun açık seçik bir biçim le belirtilmesi gerekir. Konu, renk oyunla­ rı, renk çelişm eleri, gölge ve ışık oyun­ larıyla izleyiciye çarpıcı bir biçimde su­ nulur. Afiş sanatı en güçlü gelişmesini içinde bulunduğumuz yüzyılın başlarında Fransa'da gerçekleştirmiştir. Cappiello, Cassandre ve Colin gibi sanatçılar afişin büyük bir reklam aracı olarak kullanıl­ masında önemli etkinlikler göstermiş­ lerdir. İkinci Dünya Savaşından sonra yeniden yaygınlığa kavuşan çağdaş afiş­ çiliğin başlıca nitelikleri resmin büyü­ mesi, güldürü öğesine yer verilmesi,

1 |i@c@dtS verde

in questa pagina, ci sono 12 errori: sapresti individuarli tutti

e dodici?

1 .1(povonota ciw tanno motocross sul prato 2. B tolô m ato 0 mosso suS'orba o non suto cuatro 3. La coppia col costo sa no va sorua epcflnoro t fuoco 4. Bvocchwtto col caOpoOo butta in torro ta braco doto opa 5. La siQnora dal vosüto a ton butta i nfiuD nol prato 0.1 duo raoazii a arostro QCttano i brcchion di plastea ndlcrbo 7. i duo ragacn a destra spoccano le bolSgbo o som«-,ano seboggo dapportotto 8 . L uomo doBauto rossa ba proso il prato por una sirada o moltro 0. flotta un ftamrmforo accoso 10. Brr-pa-vn su» aboco strappo un ramo 11.1 duo fidaruati ncudono i loro nom! auto corloccia 12. La bamboui coflbo tanbsarrra ton che. tanto poma di sora sa/anno arta soceta

m

canlı renklerin kullanılm ası ve fotoğraf­ tan yararlanılm asıdır. A B.D .'d e kullanılan "Italyan tip i" dev boyutlu uzun afişler daha çok fotoğra­ fın kullanıldığı afişlerdir. Toplu çalış­ manın ürünleri olan bu afişlerde fotoğ­ rafın yanında geniş çapta açıklam alar da yer alır. Açıklam aları daha az olan ve seyirciye düşünme ya da yorum payı bırakan Avrupa afişleriyse Carnes, Chopmann (In g iliz), W inter, Hillmann (Alm an), Confalonieri, M anzi (Italyan), Savignac, Morvan (Fransız), Zagorski, Lenica (Polonya) gibi sanatçılar tarafın­ dan geliştirilm iştir. Türkiye'de afiş sanatı özellikle İkinci Dünya Savaşından bu yana önemli bir gelişme göstermiştir. Ilhap Hulusi ve Kenan Tem izan gibi eski kuşak afişçile­ riyle Yurdaer Altıntaş, Salih Acar, Tur­ gut Zaim , Orhan Peker, Gevher Bozkurt, Namık Bayık gibi orta ve Mengü Ertel, Erkal Y avi, Turgay Betil, Sadık Karamustafa gibi yeni kuşak afişçileri bu alanda başarılı örnekler veren isimler olarak sayılabilir.

E S E LA PIANTASSİMO FUMARE? L E G A IT A LIA N A P E R L A L O T T A C O N T R O » S tflO to í MiLANESfc

Hverde è fuo: difendiio!

11

Afrika A frika yeryüzündeki beş anakaradan bi­ ridir. 37°20' kuzey ve 34°50' güney en­ lem leri arasında uzanır. Kuzeyden gü­ neye 8000, doğudan batıya 7600 km . uzunluğunda olan A frika üçüncü büyük anakaradır. Kuzeyde A kd e n iz, batıda Atlas O kyan usu, güneyde ve doğuda H int O kyan usu, kuzeydoğuda K ızıldenizle ç evrilid ir. A slınd a Süveyş kıstağıyla A vrasya k itle ­ sine bağlı olan A frik a bağım sız bir ana­ kara sa yıla b ilir. Süveyş kıstağı 1869 y ı ­ lında açılan bir kanalla kesilm iştir. A frika sözcüğünün kökeni konusunda farklı iki görüş vardır. Bunlardan biri bu sözcüğün Yunanca "soğuk bilm eyen" anlam ına gelen "A frik e " sözcüğünden, diğeri de K artacalıların "ko lo n i" an la­ m ındaki "A frig a h " sözcüğünden türediğidir. A frika adı eski çağlarda bütün anakara­ yı değil, A kd e n iz k ıyıla rı ile M ısır'dan Fas'a kadar olan yerleri belirtm ek için ku lla n ılıyo rd u . G eri kalan yerler O rta­ çağa değin keşfedilem em işti. Bilinen

toprakların ötesinde salt aslanların va rlı­ ğından söz ed iliyo rd u. G ezg in ler, ta n ı­ dıkları toprakların dışında kalan ala n la ­ rı "buralarda aslanlar yaşar" tü m cesiyle b elirtiyo rlardı. Yeryüzünde yaşam ın ilk kez A frika'd a başladığını belirten çok güçlü bulgular vardır. G üney A frika'da üç m ilyar yıl önce yaşam ış bir can lın ın taşılı bulu n­ muştur. İnsanın en eski atası olan Homo Sapiens'in k a lın tıla rın a Afrika'da rastlanm ıştır. Tanganika'nın O ld u vai bölgesinde 1980 yılın d a bulunan bir ka­ fatasının da, Homo Sapiens'in iki m il­ yon yıl önce yaşam ış atalarından birine ait olduğu bilginler tarafından saptan­ m ıştır. Y ü zey şe k ille ri: A frika'd a üçüncü z a ­ m anda oluşm uş iki gerçek sıradağ var­ dır. A nakaranın kuzeyb atısınd aki A tlas dağları, Yüksek A tla sla r, Tel A tlasları ve Sahra A tlasları olm ak üzere üçe ay rılır. Bu sıradağların en yüksek noktası Y ü k ­ sek A tlaslardad ır (4300 m .l. D aha alçak olan Kaplant sıradağları, A frika'nın güneyindedir. A nakaranın geri kalan böl­ geleri eeniş ve yüksek ya yla la rla k ap lı­

dır. D e n ize d ikev o larak inen yaylaların araların d a dar v a d ile r yer alır. A frik a 'yı in celerken büyük akarsuları­ nın da ü zerin d e durm ak gerekir, go, Z a m b e zi, Lim p op o , Senegal ve Nil gibi b aşlıca akarsu lar ulaşım a elverişli­ dir. A n ca k yer yer çağ layan lar ve akıntı­ larla kesilen bu akarsular, yağmurlu m evsim lerde taşk ın la ra neden olurlar. Nil ırm ağının getirdiği çam u rlar tarlala­ rı b ereketlend irirken öbür ırm akların çam u rları b ata klık la rın o luşm asına yol açar. A frik a'd a ırm aklar g enellikle düz alan lard a ak tıkla rın d an sular derin ya­ taklar a ç m a z la r. ik lim : A frik a tro p ikal iklim in en yaygın olduğu an ak ara d ır. T o p rakların ın üçte ikisinden fa zla sı O ğlak dönencesiyle Yengeç dönencesi arasında yer alır A nakaranın ya p ısı iklim ö ze lliklerin i önem li ö lçü d e e tk ile r. Yüksek yaylalar den izin o lum lu e tkile rin in iç bölgelere ulaşm asını engeller. Ekvatorun k u ze y ve güneyinde yer alar bölgelerin iklim ö ze llik le ri yüksek sı­ c a k lık , nem ve y ıld a ya kla şık olarak 120 c m .'v e ulaşan ya ğ ışla rd ır. Ekvator ku-

20

*

10

B

0

C

10

0

20

E

30

F

40

G

50

H

60

A frika

\

En büyük göller Victoria: 68 100 kilom etrekare K en ­ ya, Tanzanya ve Uganda arasında; Tanganika: 32 893 kilom etrekare Zam biya, Zaire, B urundi ve Tan­ zanya arasında; Niassa: 30 800 kilo­ m etrekare M o za m b ik , M alaw i ve Tanzanya arasında; Çad: 16 300 k i­ lom etrekare Çad, K am erun, Nijerya ve N ijer arasında. şağının ku zey ve güneyinde yer alan ast­ ropikal bölgelerde bol yağışlı ve kurak m evsim ler b irb irini iz le r. Kuzeye ve gü­ neye doğru ile rled ikçe iki kuşağa, daha rastlanır. Çorak olan bu bölgelerde ge­ ceyle gündüz arasında büyük sıcaklık farkları va rd ır. G e ce çok soğuk olan ha­ va , gündüz aşırı derecede ısınır. Bu A frika sanatı Afrika sanatının en yaygın ürünleri maskeler ve heykellerdir. Bu ürünle­ rin en belirgin özelliği stilize ve soyut bir biçemden kaynaklanmalarıdır. Gerçekten de Afrikalı sanatçı işledi­ ği biçimlerin gerçeğe uygunluğuna önem vermez. Asıl önem sediği için­ de yaşadığı topluluğun geleneklerine bağlı kalabilmektir. Afrika sanatı­ nın genel amacı insanla tannlar ara­ sına iletişim kurabilmektir. En çok kullanılan malzeme tahtadır. Top­ rak, fildişi taş ve gümüş de kullanılır. Afrika sanatının en yaygın ürünle­ rinden biri de muz ya da palmiye yapraklarıyla yapılan süslemelerdir. Cam parçacıklarıyla yapılan süsler de yaygındır. 14

Ü stte Yukarı Volta da hir pam uk toplam a m erkezinde çalışan kadın işçiler görülüyor.

A frika da yaşayan topluluklar dinlerine son derece bağlıdırlar Yanda bir dinsel tören sırasında geleneksel giysileriyle yerliler görülüyor.

A frika

En yü ksek dağ lar

En u zu n a k arsu la r

B a şlıc a a d a la r

Kilim anjaro: 5 895 m T an za n ya 'd a ; Kenya: 5 201 m . K e n y a 'd a ; R uw enzori: 5 119 m Z a ire ile U gan da a r a ­ sında; Ras D aşan : 4 62 0 m E ty o p y a ’ da Meru: 4 5 66 m T a n za n ya 'd a ; E l­ gon: 4 3 2 2 m K e n y a ile U g a n d a a ra ­ sında; T oubkal: 4 165 m F as'da; Thabana N tlenyana: 3 482 m L esotod; R eun ion a d a s ın d a .

Nil: 6 671 k m M ıs ır ’dan A k d e n iz'e d ökü lü r; Kongo: 4 200 k m Z a ir e ’ den A tla s o k ya n u su n a d ö k ü lü r; Nijer: 4 160 k m N ije r y a ’dan A tla s o k ­ ya n u su n a d ö k ü lü r; Zam bezi: 2 660 k m M o za m b ik 'den H in t o k ya n u su ­ na d ö k ü lü r; Oranj: 1 860 k m G üney A frik a C u m h u riy e ti’n d en A tla s o k ­ ya n u su n a d ö k ü lü r.

H in t o k ya n u su n d a - M adagaskar: 5 8 7 000 k ilo m e tre k a re M o z a m b ik ’ in ö n ü n d e; Sokotra: 3 579 k ilo m e t­ rek a re S o m a li'n in ön ü n d e; R eunion 2 510 k ilo m etrek a re . M a d a g a sk a r' ın d o ğ u su n d a M auritius: 1 865 k i­ lo m e tre k a re M a d a g a sk a r'ın d o ğ u ­ su n d a ; Zengibar: 1 658 k ilo m e tr e ­ kare.

ö ze llik le r B ü y ü k Sa h ra v e K a la h a ri ç ö l­ lerinde g ö rü lü r. A k d e n iz ve K ap b ö lg e­ lerinde ise A k d e n iz ik lim in i an d ıra n sı­ cak ve ılım lı ik lim k o şu lla rı b u lu n u r. B itk i ö rtü sü : A frik a ç e ş itli b itk i tü rle rin e sahip b ir a n a k a ra d ır. K u z e y v e g ü n e y in ­ de. A k d e n iz ik lim in in e tk isi a ltın d a

o lan ılım lı b ö lg elere ö zg ü b itki tü rle ri g ö rü lü r. Bu b ö lg elerd e b uğday arp a, m ısır, p irin ç , tü tü n , m u z, ü z ü m , lim o n , z e y tin , p am u k ç e ş itli se b z e le r, çam ve m eşe ağ acı gibi b itki tü rle ri y e tiş ir. Y ü k ­ se k liğ in y u m u ş a tıc ı e tk isi a ltın d a o lan d a h a sıc a k b ö lg e le rd e , bu tü rle rin ya n ı sıra k a h v e tü tü n gibi ü rü n le r de y e tiş ir. K a la h a ri ve B ü y ü k S a h ra , ç ö lle riy le k a p ­ lı o lan ç o ra k b ö lg e le rd e , top rağın ü stü ­ ne ç ık a n ye r a ltı su la rın ın e tk is iy le o lu ­ şan v a h a la r d ışın d a b itk iy e ra stla n m a z . K u ra k ç ö lle rd e b ire r ad acığ ı an d ıra n v a ­ h a la r h u rm a a ğ a ç la rıy la k a p lıd ır. V a h a ­ la rd a , ta h ıl ve seb ze b ile ü re tile b ilir. B o z k ırla r ve s a v a n la rla k a p lı o lan astro ­ p ik a l b ö lg e le rd e zam an z a m a n iki m e t­ re n in üstü n d e o t, b ao b ap , y a la n c ıç ınar, e km e k ağ acı gibi d e v a ğ a ç la r y ü k ­ se lir. B ü y ü k a k a rsu la rın y a k ın la rın d a " tü n e lli" adı v e rile n o rm a n la r v a rd ır. T ü n e lli o rm a n la r bu a d ı, ırm a k la rın iki y a k a sın d a ye tişe n a ğ a ç la rın d a lla rın ın b irle şe re k o lu ştu rd u k la rı tü n e lle rd e n a lırla r. E k v a to r b ö lg e sin in b alta g irm e ­ m iş o rm a n la rın d a da d e v b itk ile re ra st­ la n ır. K e re ste sa n a y is in in en değerli tü r­ le rin d e n o la n te k , p e le se n k , a b a n o z v e m au n a ğ a ç la rı bu o rm a n la rd a ç o k b o l­ d u r, a n c a k u la şım g ü ç lü k le ri n e d e n iy le

y e te rin c e d e ğ e rle n d irile m e m e k te d ir. E kv ato r b ö lg e sin d e a y rıc a , çağdaş y ö n ­ te m le r k u lla n ıla ra k , şe ker k a m ış ı, k a u ­ çu k v e m u z y e t iş tirilir . H a y v a n la r: A frik a 'd a ya şa y a n h a yva n türleri ik lim k o şu lla rın d a n ç o k b itki ö r­ tü sü n e göre d a ğ ılım g ö ste rir. A frik a 'd a , G ü n e y A v ru p a 'd a ya şa y a n ç a k a l, s ırt­ la n , k ro k o d il, b a lık ç ıl gibi h a y v a n la rın d ışın d a ç ö lle rin v a z g e ç ilm e z u la şım aracı o lan d e ve de y a şa r. Y e n ile b ilir b it­ k ile r a ç ısın d a n zen g in o la n s a v a n la r v e b o zk ırla rd a c e y la n , a n tilo p f il, ze b ra, gnu gibi o tç u l h a yva n tü rle ri y a y g ın d ır. Bu b ö lg e le rd e o tç u l h a y v a n tü rle rin in ya n ı sıra , a s la n , p ars, y a b a n k e d isi gibi y ır tıc ı e tç il h a y v a n la r d a y a ş a r. S ık ve y ü k se k a ğ a ç la rla k a p lı o lan tro p ik a l o r­ m a n la rd a a n c a k a ğ a ç la rd a y a ş a y a n , d ald an d a la s ıç ra y a ra k y iy e c e k a raya n u fa k y a p ılı h a y v a n la r, y ıla n la r, k u şla r, b ö ce k le r ve m a y m u n la r v a rd ır.A k a rs u k e n a rla rın d a , s u a y g ırla rı, tim s a h la r ve b irç o k su kuşu y a ş a r. A frik a g e çm işte o lduğu gibi g ü n ü m ü zd e de sa h ip o ld u ­ ğu y a b a n ıl h a y v a n tü rle ri a ç ıs ın d a n y e r­ y ü z ü n ü n en z e n g in a n a k a ra s ıd ır. A n c a k y ü z y ılın ilk y a rıs ın d a k i aşırı a v la n m a la r n e d e n iy le b irç o k tü r y o k o lm a te h lik e 15

Afrika siyle karşı karşıya kalm ıştır. Ö z e llik le fille r, değerli dişleri nedeniyle en çok zarar gören tür olm uştur. Nüfus yoğunluğu: A frika nüfusu en dü­ şük olan anakaralardan biridir (yaklaşık olarak 405.000.000 kişi). K ilom etreka­ reye düşen nüfus yoğunluğu ortalam a olarak % 13'tür. Nüfusun dağılım ı böl­ gelerin ekonom ik ve iklim sel koşulları­ na göre fa rklılıklar gösterir. Çöllerde, vahalar dışında hemen hemen hiç kim ­ se yaşam az. Bu arada ya ln ızc a Büyük Sahra'nın alanının, A m erika Birleşik D evletleri topraklarına ve Avrupa ana­ karasının iki katına eşit olduğunu belirt­ mek gerekir. Nüfus yoğunluğu, tarım a elverişli olan bölgelerde artış gösterir, ö z e llik le N il'in yukarı vadi ve deltasın­ da kilom etrekareye düşen nüfusun yo ­ ğunluğu artar. A kd eniz iklim ine benzer ö zellikler gösteren bölge tarım için o l­

Uzun boyunlu, uzun bacaklı, zürafalar ve sürüler halinde yaşayan eğri gagalı, bataklık kuşu flamingolar, Afrika hayvanlar dünyasında bugün de sıkça rastlanan iki türdür. D enetim siz yapılan avcılık birçok hayvan türünü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya getirm iştir. A frika 'da, hayvanları doğal çevrelerinde korum ayı amaçlayan ikiyüzden çok ulusal pa rk vardır. Botswana da 53 000 kilom etrekare genişliğindeki K alahari ulusa!parkı Dünyanın en büyük parkıdır. 16

dukça elverişli topraklara sahiptir. A n a­ karanın tropikal bölgelerinde nüfusun en yoğun olduğu yerler G ine körfezi ve Etiyopya yaylalarıd ır. G üney A frika'nın bazı bölgelerinde de nüfus yoğunlaş­ maları dikkati çeker. Keşifler: A frika, uzun süre "kara kıta" diye anılm ıştır. Bu tanım lam ada, ana­ karanın tanm m am asınm etkisi büyük­ tür. A frika'ya ilkin d en izcile r gelmiş on­ ları A vrupalı araştırm acılar izlem iştir. A ncak A kdeniz bölgesi çok eski zam an­ lardan beri bilinm ekteydi.- Bu dedenle "kara kıta"nın keşfinden söz ederken Akdeniz bölgesini bunun dışında, tut­ mak gerekir. Tarihin ilk zam anlarında bu bölgede çeşitli uygarlıkların geliştiği ve A kdeniz bölgesinde yaşayan R om alı­ lar, Fenikeliler ve Y unanlılarla ilişki kur­ dukları bilinm ektedir. O rtaçağda doğu­ ya doğru deniz ulaşım ının gelişm esinin

zorunluluğ u, A frik a'n ın araştırılm asına neden olm uştur. 14. yü zy ıld a n b aşlaya­ rak çeşitli A vrup alı d e n izc ile r uygun ge­ çitle r bulm ayı denem işler ve sonunda 1486'da Po rtekizli Bartolom eo D ia z, Ü m it burnunu aşm ıştır. Bunu izleyen uzun y ılla r bo yunca anakara hakkındaki bilgiler kıyı bölgeleri ile sın ırlı kalm ış tır. İç bölgelerin araştırılm asına an cak 19. y ü z y ıld a b aşlan ab ilm iştir. T a rih : A frik a'n ın ö ze llik le keşifler ö n ce ­ si dönem ine ilişkin b ilg iler o ld u kça s ı­ n ırlıd ır. Bu dönem hakkındaki b ilg ile ri­ m iz K u ze y A frik a'n ın kıyı bölgeleri ve bu bölgelerin Fe n ik e lile r, R o m alılar ve A rap lar tarafından işgali ile ilg ilid ir. A f­ rika çok eski zam anlardan beri önem li bir uyg arlık m erkezi o lm uştur. 7-10. y ü z y ılla r arasında gaba im paratorluğu, 11. ve 13. y ü z y ılla r arasında da m ali im ­ paratorluğu var o lm uştur. 15. yü zy ıld a Tim b u ktu 'd a bir üniversite olduğu bilin m ektedir. A ltın sahili A san tile r ve N ije r­ ya lI Y o ru b alar, In g iliz egem enliğinden ö nce ileri bir uygarlık d ü ze yin e sa h ip ti­ ler. A frik a'n ın ileri bir d ereb eylik d üzeyine ulaşm ış olan toplum sal evrim i A vru p a­ lIların 15. ve 16. y ü z y ılla rd a anakaraya el atm aların a dek sürm üştür, ö n c e le ri araştırm acıların am acı sömürge elde et­ m ek değ il, doğuyla tica ri ulaşım ı sağla­ yan gem ilere uygun lim an lar b ulm aktı. A n ca k 16. yü z y ıld a n b aşlayarak, ham ­ m adde ve ö z e llik le A m erika için köle sağlam a ça b a la rı, A frik a'n ın zararın a gelişecek bir sürecin başlangıcı o lm uş­ tur. Köle tica re ti 19. y ü z y ıld a Ing ilizlerin ç a b a sıyla sona erm iş, y ü z y ılın ikin ci ya rısın d a ise A vru p a d evletleri A frik a' da söm ürgeler elde etm ek için harekete g eçm iştir. B ir y a rış havası için d e gelişen bu paylaşım çab aları sonunda 1878 y ılın d a B erlin Kongresinde karara bağA frika g eçm işte olduğu k a d a r g ü n ü m ü zde de sah ip olduğu y a b a n i hayvan türleri açısından yeryüzü nü n en zengin an akarasıdır. A n ca k yü zyılın ilk ya rısın d a k i ye te rsiz d en etim ler nedeniyle, birçok hayvan türü y o k olm a tehlikesiyle karşı karşıya kalm ıştır, ö ze llik le fille r değerli d işleri nedeniyle aşırı ölçüde avlanm ışlardır. Bu sa yfa d a k i resim lerde A frik a ’da yaşayan d ö rt hayvan görülüyor: A slan, gergedan, suaygırı ve leopar. Bu hayvanlara ziyaretçiler tü fekle değil, f o to ğ r a f m akin asıyla yaklaşabilirler. 17

A frika Başlıca ülkeler Yandaki tabloda en küçükleri dışın­ da bütün Afrika devletleri belirtil­ miştir. En küçük ülkeler: Botswana: 40 330 kilom etrekare; Yeşil Burun: 4 033 kilom etrekare; Komor: 1 797 kilom etrekare; Gambia: 11 295 kilometrekare; Cibuti: 23 000 kilo­ metrekare; Gine Bissau: 36 125 k i­ lometrekare; Ekvator Ginesi: 28051 kilom etrekare; Mauritius: 2 145 k i­ lometrekare; Sao Thome ve Prens adaları: 964 kilom etrekare. Seyşel adaları :40