İnönü Ansiklopedisi / Türk Ansiklopedisi (cilt 24)

Citation preview

••

TURK

ANSİKLOPEDİSİ CIL T XXIV

V ILLl lI

EGITIM

BASilVIEVI

-

ANKARA

1976

M MERCEK (Fr. Lentille; İng. Lens) , iki küresel yüzey parçası ile veya bir küresel yüzey ve bir d üzlcm ile sını rlan· mış saydam bir ortam. Göz ve bütü!l optik sistemler M."lerle çal ışır. M." ler ışık ışınlarını yansıtan ve kıran ortamlardır. Bir M."in asıl görevi, gerçek cisimlerin görüntülerini vermek­ tir. M." lerin birçokları adi camdan, özel bir kısmı da kuvars, plastik ve flüorit gibi saydam maddelerden yapı lır. M."ler iki ana sınıfa ayrılır: I. Yakınsak veya ince kenarlı M." ler; 2 . Iraksak veya kalın kcnarlı M."ler. Yakınsak M."lerin kenarla­ rından d:ıha kalındır. Iraksak l\L' ler in ıuerkezleri kenarların· dan daha incedir. Bir M."i oluşturan kürelerin merkezlerine, bu M."in optik ( veya eğrilik) merkezleri ve bu iki merkezi birleştiren doğruya M."in ana ekseni adı verilir. Optik merkez, M."in içinde, ana eksen üzerinde bir no!da olup, bu noktadan geçen ışık ışınları kırılmadan 1\I. "ten çıkar. Bir düzlcm ·çukur küresel rü�eyin veya bir d üzlem · tümsek M." te ana eksen, merkezinden düzlem yüzeye indirilen diktir. M."in ana ekse· ninden geçen bir düzlem ile olan ara!{esitine, bu M."in anake­ siti adı verilir (şek. 1 ) . Paralel bir ışın demeti, ince kenarlı

1

2

3

4

5

6

Mercek çetitlerinin kesitleri

ft 7

8

ıraksak ( negatif) adı verilmiştir. Bunların üç çe�idi vardır:

İki yüzü çukur (bikonkav) , düzlem · çukur, kalın kenarlı çu­

kur - tümsek ( ıraksak menisk) (şek. 1 ) . Afercek formülleri: I. Ba;langıç noktası ( orij in) olarak, M.'in optik merkezi ve pozitif yön olarak ışığın yayılma yönü alınsın. M.' in odak uzaklığı, y:ıni odak noktasının optik merkezden olan uzaklığı, f f ile ( yakınsak merceklerde pozit:f ; ıraksak M.' lerde negati kabul edilen ) ve M."in yüzlerinin eğrilik yarıçapları R. R' ile gösterilirse, ince M.'ler i çin

T (n - 1) (+ -

�· )

(şekil 2 ve 3) olur. Burada n, 1\I.'in kırılma indisi­ dir (bk. KlRlLMA İNDİSİ). Cismin 1\f.'e olan uzak­ lığı a = Al, göı üntünün M.' e olan uzaklığı b = op' ile gösterilirse M.' ler formülü 1

b

a

=

1 -f

olur. lşıklı bir cismin yakınsak bir M.'e göre konumu deği�­ tirilirse, görüntünün konumu da değişir. Bir ekran (perde) üzerine alınabilen bir görüntüye gerçek görüntü, alınamayana zahiri görüntü adı verilir. Zahiri (görünür) görüntüler gözle görülür. Fakat bir ekran üzerine alınamazlar. 2. Başlangıç nok­ tası olarak odaklar alınsın. Ana eksenin bir noktası P

ve

bunun

görüntüsü P' olduğuna göre F P = ı ve F' P' = 1' alınırsa a = - f+l ve b=f+I' olacağından I 1' = f2 elde ı:dilir( New­ ton denklemi) .

bir M. üzerine dü;ürüldüğü vakit kınlan ışınlar, bu ışınlara paralel eksen üzerinde aynı, gerçek bir odaktan geçerler. Buna göre, paralel bir ışık demeti M."ten geçince yakınsak bir demet olduğu için bu M." lere yakınsak (pozitif) adı verilmi�tir. Ya­ kınsak M."lerin yüzlerinin cinsine göre üç tipi vardır: İki yüzü tümsek (bikonveks ) , düzlem tümsek, ince kenarlı çukur· tümsek (yakınsak mcnisk) ( şek. I) (bk. ODAK, ODAK •

UZAKLICil).

Paralel bir ışın demeti, kalın kenarlı bir M. üzerine dü:ü· rüldüğü vakit, kırı lan ışınların uzantıları görünür (zahiri) bir odaktan geçer. Buna göre, paralel bir ışın demeti, zahiri odak­ tan çıkan ıraksak bir ışık demetine çevrildiği için, bu M.'lere

Iraksak mercekte ıerçek bir AP cisminin A'P'

görünür (zah1ri) görüntüsünün çizimi

M.'/erin yakrnsak/ığı (veya gücü) : Bir M.'in yakınsaklığı,

onun odak uzaklığının tersidir. Yakınsaklık birimine diyoptri

( dioptrie ) adı verilir ve odak uzaklığı ı m olan bir M.' in ya­

ı

Yakınsak mercekte bir AP

a

ci

minin ıerçek A'P'

cöriiııtüaünün çizimi

.

k ınsakl ğ ına esittir. Yakınsak bir M ' in ya kı nsakl ığ ını artı (pozitif) ve ıraksak bir M.'in yakınsaklığını eksi (negatif) almak uygundur. Mesel i odak uzaklığı f = 25 cm olan bir ya kınsak M:.' in yakınsaklığı 1/f = l/0.25 = 4 d i yoptri ve odak uzaklığı 10 c;n olan b:r ıraksa!< M.'in pkınsaklığı i5e --1/0,10

,

=-

10 diyoptri olur.

MERCEK - MERC - İ DABIK MEYDAN MUHAREBESi M. sistemi (Fr. systeme de l entille ; İng. combination of lenses, com po und lens ): Çoğu zaman iki ve daha çok ince M., birbirlerine yapışık veya belli bir aralıkla kullanılırlar . Böyle bir tertibe M . sistemi

ve

b u işleme M.'Ierin birleştiril­

mesi adı verilir. Birbirlerine yapışık bir çok yakınsak veya ıraksak M.'ten oluşan bir M. sistemi, gücü, bu sistemi kuran M.'lerin güçle­ rinin cebir toplamına eşit olan bir tek M .'e eşdeğerdir. M. sisteminin F odak uzakl ığı F

ı

ı

-+ fı f2

+

f3

+--·

ile verilir. D urada fı, f2, f3, . . ., sistemi kuran M.'lerin odak uzakl ıklarıdır. Misal olarak birisi 2 diyoptrilik (f1 50 cm ), ötekisi 4 diyoptrilik ( f2 25 cm ) iki yakınsak M. birleştiri­ lirse, gücü ( yakınsaklığı ) 6 diyoptri (F 16, 67 cm ) olan bir M. sistemi elde edilmiş ol ur. ( E . Erdik) =

=

=

Kardeşi Mübarek Giray ise, bu Mısır seferinde şehit d�eccktir. Kırım Hanları, Mengli Giray'ın 9 oğlu içinde bu Mübarek Giray'dan yürümüş lerdir. Moskova Fitihi Taht - Alan I. Dev­ let G i r a y Han Gazi ( 155 1- 1577), Mübarek Giray'ın tek oğ­ ludur ki, Kırım Hanları, bir kuşak sonra, Devlet Giray'dan yürümüştür. Bu sefere katılan bu 2 kardeş Giray, Yavuz'un kayınbiraderleri ve müstakbel Kanlıni Sultan Süleyman'ın da­ yılarıdır. Yavuz Sultan Selim Yeniçeriler ve Azablar (hafif piyade) ile merkezdedir. Meml uk merkezinde S ul tan Kansu bul unmaktadır. Sağ ka­ nada Suriye (Şam ) niib-i saltanası Şaybek, sol kanada da Ku­ zey Suriye (Halep ) naib-i saltanası Hayrbey kumanda ediyor· du ("naib-i saltana" Memllık umumi valilerine verilen ad olup, salahiyetleri Osmanlı beylerbeyilerinden biraz daha fazla idi; protokol sırasiyle Mısır, S uriye ve Halep naib-i saltanaları ge­ l irdi ) .

MERC-1 DABIK MEYDAN MUHAREBESI, Yavuz ' un Çaldıran'dan tam 2 yıl sonra kazandığı ikinci dev meydan m uharebesi ( Çaldıran 23 ağustos 1514 ) . S ultan Kansu, Os­ manlı kuvvetlerini Halep şehrine pek yakın Dabık Ovası'nda ( Farsça: Merc-i Dabık, Arapça : Mercu'd Dibık) karşılamıştır. Mısır. seferinde ve bu meydan muharebesinde istihkam subay ı olarak bulunan büyük bilgin Martraıkçı Nasilh Fetih - Name-i Diyar-1 Arab adlı tek nüshası İstanbul'da N urosmaniye Kü­ tüphanesi'nde (no. 4.087 ) bulunan eserinde (v. 19a-20a ) bize çok değerli ve orj inal mal lımat vermektedir. Bu kaynağın di­ ğer kaynaklada karşılaştırılmasından anlaşı ldığına göre, Os­ manl ı ordusunun kuruluşu şöyle idi :

Yavuz, Merc-i Dabık'ta Osmanlı sağ ve sol kanatlarını biribirleriyle birleştirmek s uretiyle çenbcri kapatrnış, Meml lık ordusunun imha eylemiştir. Osmanlılar tahminen 60 000, Meml ukler ise 80 000 kişi idiler. Muharebenin kazanılmasına başl ıca sebepler, Yavuz'un dahice kumandası ve Osmanlı ateşli silahlarının kıyas kabul etmez üstünlüğü idi. Memlukler, Türk veya Türk' leşmiş Çerkesler'den müteşekkil olup, Arap birlikleri çok azd ı ve birkaç Bedevi alayından ibaretti ( Arap köylüsünde, fellah'da döğüşmek kabil iyeti olmadığı, bu kabiliyetini 2 000 yıl önce kaybettiği malumdur) . İ kindi yaklaştığı zaman, Os­ ınanlılar kesin neticeyi almış bulunuyorlard ı . Şu halde vuruş·

Orduda 300 top vardı. Sağ kanada vezir-i azam Sinan Paşa kumanda ediyordu. Bu cenahtaki başl ıca kumandanlar .An adolu beylerbeyisi Sultan-zade Zcynel Paşa (Han/Mirza ), Karaman beylerbeyisi H usrev Pa,a, Dulkadır Beylerbeyisi Şehsu­ v aroğl u Ali Paşa ( Bey/Han ), Ramazanoğlu Mahmud Bey idi. Zeynel Paşa Akkoyunlu imparatoru Sultan-zade Darnacl Sultan Ahmed Göde ile Il. Bayezid'in kızı Ayn-i Şah Sultan ' ın oğl u­ d ur . Bir zamanlar İran imparatorl uk veliahdi de olmuş, 150ı'te İran tahtına h ak da iddia etmiştir. Zeynel Paşa'nın n es li Elbis­ tan'da yerleşmişlerdir. Fatih Sultan Mehmed, Zeynel Paşa'nın hem annesinin büyük babası, hem de babasının - ana tara­ fından- büyük babası olmaktadır. Şöyle ki : Ana tarafından büyiiık babası Il. Bayezid, Fatih'in oğlu olduğu gibi, babası Sultan Ahmed Göde de, Fatih' in kızı Gevhe r - Han Sultan ile Uzun Hasan ' ın oğl u D;imad Uğur l u M�hmed P.ııa'nın (Han/Bey/Mirza) oğl ud ur. Şehsuvaroğlu Ali Paşa da D ul­ kadır prensi ve Yavuz' un annesinin amca oğlu, yani Yav uz ' un iıkinci derecede dayısıdır.

ma en çok 8 saat sürmüştür. Bu 8 saat için, her iki Türk im­ paratorl uğu yıllarca biribirleri karşısına gelecekl eri anı kolla­

Osmanlı sol kanadına vezir Yunus Paşa kumanda ediyor­ du ki, sonradan vazir-i izam olmuştur. Bu kanattaki başlıca kumandanlar: Rumeli beylerbeyisi Yusuf Paşa, Rum (Amasya) beylerbeyi Sultan - zade Darnacl İsfendiyaroğlu Mehmed Paşa (Han ) , Diyar-ı Bekr beylerbeyisi Bıyıklı Mehmed Paşa, Yavuz'un ka yınpede r i olan Kırım hanı Meng li Giray' ın 2. oğ­

mışlardır. Sultan Kansu ve sağ kanat kumandanı Suriye naib-i saltanası Şaybek ( Sibey ) maktul düşmüşlerdir. Melikü' l Eşref Sultan Seyfüddin Kansilhü'l - Guuri min ­ Baybardi 66 yaşlarında bulunuyordu. Değerli bir h ükümdar idi. Türkçe, Arap ça ve Farsça'da şair, Arapça'da müellif ve tefsir bilg ini idi. Il. Kansu'nun oğlu Mehmed Bey'i Yavuz 1518'de İstanbuLı yollamıştır. Il. Kansu'nun yerine bu oğlu değil yeğeni Il. Tumanbay, sultan seçilmiştir (Meırilukler'de imparator un seçimle iktidara geldiği mal umdur) . Merc-i Dabık'da Sultan Kansu'nun çadırı de ele geçiril­ miştir. Bu çadırda 4,8 milyar TL değerinde altın ve 480 000 000 TL değerinde gümüş para, yani ord u hazinesi, Os­ ınanlı lar' ın eline geçmiştir (Hammer, IV, 278) . Memluk ordusunun sol kanat kumandanı Halep naib-i saltanası Hayrbey bir müddet sonra, Osmanlılar'a esir düşmüş ve Osmanlı hizmetine girmiştir. Fakat esirlerin en kıymetiisi Abbasiler'den İslam ha lifesi III. Mütevekkil'dir.

lu Saadet ve Mübarek Giraylar idi. İsfendiyaroğlu Sultan-zade Dirnacl Mehmed Paşa, Fatih'in hem dayısının hem halasının

Mcmluk İmparatorluğu kur uluşundan beri tarihi boyunca böyle bir meydan muharebesi kaybetmemiş ve hiçbir hüküm­ darını muharebe meydanında bırakmıştır. Moğollar, İlhanlı­ lar, Timur bile Meml ukler'i böylesine bir mağ l ubiyüe uğratma­ mışlardır. Bu bozgu ndan sonra Mısır'ı değilse bile, Suriye, L üb� nan, Filistin hatta Hicaz' ı Osmanlılar' ın eline düşmekten koru­ yabilecek hiçbir kuvvet kalmamıştır.

oğlu olan son İsfendiyar prensi Kızıl - Ahmed Paşa'nın büyük oel udur . Il. Bayezici 'in bir kızı ile evli olduğundan, Ya­ v uz'un aynı zamanda eni�tesi idi. Saadet Giray 15::!4 mayısında 1532 mayısına kadar 8 yıl Kırım han1 olacak olan prenstir.

Zaferden 4 gün sonra Yav uz 28 ağustos sabahı, diinyanın en büyük ve zengin şeh irlerinden olan Halep'e girdi. Halep'teki Her.ıluk devlet h:ızinesinde bulunJn 5 milyar TL. değerin­ deki altın par:ı ile son derece defterli birtakım eıya, Hazine-i

MERC - İ DABIK MEYDAN MUHAREBESi - MERCİMEK AHMED Hümayün'a alındı ( Hammer IV, 279 ) . Halep'in nüfusu, İ stan­ bulunkine yakındı. Yakın Doğu'nun pek işlek bir ticaret mer­ kezi idi. Halep, Kuzey Suriye Beylerbeyiliğinin merkezi yapıldı ve Karac:ı Pa5a i l k Halep beylerbeyisi oldu. Çömlekçi-zade Kemal Çelebi, Halep kadı l ı ğına tayin edildi. Yavuz Halep'te 18 gün kaldı. 15 eylülde şehri terketti. Bu zaman zarfında, İ slam Halifeliği'nin Abbasiler'den Osmanoğulları'na devredilmesi gi­ bi bütün İslam tarihi bakımından çok mühim bir hadise ce­ reyan etti . (Y. Ö.) MERCIMEK

( Lens culinaris ) , baklagillerden bir yıl­

l ı k bir tarım bitkisi ve bunun iyi bir besin olan ufak, yuvarlak ve yassı tohumları . Küçük boylu sarılgan bir bitkidir. Beya­ zımtırak veya morumsu çiçekler açar. Tohumları, yani taneleri bir torba içindedir. Her torbad a iki tane bulunur. Tanelerinin rengi ya koyu yeıil veya kırmızıdır. Rengi yeşil olana kara M., kırmızı olana kırmızı M. denir. Kuml u toprakları çok sever. Tohumu mart, n isan aylarında ekilir. Güzün ekildiği yerler de vardır. Hasadı ekilme tarihine göre haziran - ağustos ayları arasında yapıl ı r.

3

şa'nın müsahiblerinden olan Bursalı Çakşı rcı Şeyhi ile yine Bursalı Ulvi dolayısıyle aJı geçen, bir Hoca İ lyasoğlu var­ d ı r. Hoca İlyasoğlu, bu iki şairin meclislerine katılan edib, alim ve şeyhler arasında sayıldığına ve XV. yüzyılda başka bir İ lyasoğlu da tanımadığımıza göre, söz konusu Hoca İ I­ yasoğlu ile Mercimek .Ahmed İbni İ lyas arasında bir bağ­ lantı kurulabilir. Bu takdirde, M. A.'in Bursalı olduğunu ka­ bul etmek gerekir. Kabus-name Tercüm esi' nden çıkard ığımız bilgiye göre, M. A., 1421 - 1444, 1446 - 1451 yıllarında hü­ kümdarlık etmiş olan, II. Murad 'ın h izmetine girmiş şair ve ediblerdendir. Edebi faaliyeti, genellikle, XV. yüzyılın ilk yarısını kaplar. Ediblik yönü, şairli k yönünden ağı rdır. Il. Mu­ rad'ın san'at ve ilim adamlarını koruyan, ilim ve san'attan anlar bir hükümdar old uj;u düşünülürse, M. A.'in. de c!nde padişahın hizmetine girecek kadar de.i;erli bir edebi şahsiyete sahip olduğu anlaşılır. Nitekim, Kabu.r-name Tercümesi ni de

onun adına ve onun emri ile yapmıştır. Kabus- n ame , XIV. yüzyı lın i kinci yarısı ile XV. yüzyıl ın ilk yarısında, M. A.'e gelinceye kadar, Türkçeye birkaç defa çevrilmi5tir. Bunlardan ikisinin çevirenleri bel li de[üldir. Diğer i kisi Sadrü'd-din �eyh­ oğlu ile Ak - Kadıoğlu'na ait çevirikrdir. Buna rağmen, II. Murad, Kabus-name'yi daha önce birinin Türkçeye çevirdiği­ ni, ancak bu çevirinin açık ve anlaıı l ı r olmaması yüzünden hikayelerden tad alınamadığı nı bildirerek, M. A.' e eseri yeni­ den Türkçeye çevirmesi için emir vermijtir. II. Murad ' ın söz konusu ettiği daha önceki çeviriyi kimin yaptığı belli değil­ dir. M. A., XV. yüzyı lın ilk yarı sında, Osmanlı yazı dilinin yavaş yavaş ağdalı, seci'li klasik bir yazı diline doğru yol al­ dığı dönemde; hem hükümdarının isteğine uyarak, hem de kendi şiir ve san'at anlayışına uygun ol arak anlaşılır, açık bir dili benimsemiştir. M. A . 'e göre, şiir ve nesir insanın kendisi için değil, başkaları için yazıldığından, dili açık ve anlaşı l ı r olmalıdır. Aksi halde, rağbet bulmaz. Onun bu gö­ rüşü ve nesir dilini kullanmaktaki başarısı, kendisini, hem dil ve edebiyat tarihimizin değerli nesir ustalan, hem de sade Türk nesrinin ilk öncüleri arasına sokmuştur. Kab,ıs name Tercümesi'ne yaptığı ilave ve şerhlerden, onun yalnız yazarlık yönünün değil, fiki r ve bilgi yönünün de ağı r bastığı anla5ı l­ maktadır. ·

Eseri me

Mercimek taneleri M.'in anayurdu Akdeniz ve Batı Asya ülkelerid ir. Çok es­ ki çağlardan beri yetiştirilen bir bitkidir. Demir ve azotlu maddeler yönünden zengin bir besleyicidir. Bugün Güney Ame­ rika, Kuzey Afrika ve Asya'nın sıcak bölgelerinde geniş ölçü­ de yetiştirilir. Memleketimizde en çok Balıkesir ve Ankara dolaylarında yetiştirilir. Bir çeıit kurt M.'e çok zarar veri r; bunu önlemek için M., 60 - 70° de fı rınlanarak kurdun yumurtaları öldürülür.

:

Bilinen ve elimizde bulunan tek eseri, Kabris- na· Tercümenin aslı, Unsurü' l - Maali Keyka­

Terciimesi' dir.

vfıs ' un oğl u Geylanşah için yazdığı nasihatlara d ayanır. Yazar, önsözünde, kitabını Nasihat- name d iye adlandırdığı hilde eser, ilk zamanlardan beri, Kabus -name adı ile ün salmıştır. Bir siyaset - name ve ahlak kitabı niteliğindedir. İ slami dü­ şünce sistemine göre yazılan ve 44 bölümden meydana gelen ahlak, san'at, muaşeret adabı, siyaset, askerlik, ticaret, ana-baba, komşu hakkı, evlat yetiştirme, konuk ağırlama, iyi söz söyleme gibi bir cemiyetin temelini kuran çeşitli ko­ nularda baştakilere ve halka kılavuzluk eden fiki rler dile ge­

Kabüs-na me ' d e

MERCIMEK AHMED (Mercimek Ahmed lbn İlyas) , Ziyar Oğulları'ndan Emir Unsurü' l - Maili Keykavüs'un H . 475/M. 1082 yılında yazmış oldu,ğu Farsça Kabris - name' yi Es­ ki Anadolu Türkçesi'ne çeviren Türk yazarı. Doğum ve ölüm yılları belli değildir. Kaynak eserlerde, hayatı hakkında he­ men hiçbir bilgi yoktur. Bütün bildiklerimiz, Kabus-name

tirilmiştir. Yazarın o zamanın ilim ve adetleri üzerindeki zengin bilgisi, konuların işlenişinde açıkça görülür. Yazarın, düşünd üklerini, hiçbir kayda bağlamadan, olduğu gibi anlat­ ması ; yapmacıklara ve üslfıb özentisine saplanmadan, konu­ sunu basit fakat sağlam bir i fade ile yürütebilmesi ; ona İ ran edebiyatı nesrinde büyük bir yer sağlamıştır. Bu sebeple de, birçok esere Kabrls - name' den hikaye ve bahisler aktarılmıştır.

t�rcümesinde:..i bazı kayı tlara ve eserin Lütünündcn (ı kardı ğımız sonuca dayanı r. A şık Çelebi Tezkiresi'nde, şair Ahmed Pa-

Bunlar, yazarın düşüncelerini daha iyi anlatabilmek için başvur-

Kab,ı;- name'de konuları besleyen elli kadar

hikaye vard ı r.

MERCİMEK AHMED - MEREJKOVSKİ, Dimitri Sergeyeviç

4

al ı nma ­

pl ın da , Nazmi-zade Murtaza tarafından dil bakımından göz den

yazarın hayat tecrübelerinden gelen bir a:;ıklıkl:ı yazılmış, sık

geçirilere!,, gü:-ıün ihtiyacını karşılayacak bir �ekle sokulmuş­ tur. Bugiin;.ü gen ç nesillerin okuyabilmesi için de, şim d i ye

d uğu hikayeler dir . B üyük ölçüde, kendi h1tıralarından

dır. Birçokları da, İran tar i hi ile ilgilidir. Kabtiı- name'n'n

sık fıkra

�-e

tasvirler, hikmet ve nüi