379 31
Turkish Pages 90 [92] Year 1961
Table of contents :
-
dialektik üstüne tartısma MARI\SIZM EI\ZISTANS lAL1ZM SARTRE GARAUDY HYPPOLITE VIGIER ORCEL
MARKSiZM VE EKZ1STANS1AL1ZM D İ AL E K Tt K ti ST ti N E TARTIŞMA .
Toplum Sonuılan Dizlsi
:
6
JEAN- PAULSARTRE
ROGER GARAUDY JEAN HYPPOLITE JEAN
-
PIERRE VIGIER
JEAN ORCEL
MARKSİZİ M VE EKZİST ANSlALlZM DtALEKTlK ÜZERlNE TARTIŞMA
ÇE:VffiEN :
NECATi ENGEZ
tzLEM YAYINLARI : 34
7 Aralık 1961 de. Mutualite'de (Paris). ((Dialektik. yalnız bir tarih yasası mıdır. yoksa aynı zamanda bir Dog-ıı yasası mıdır'/» lwnulu bir açık otururnun tam metni.
Be.�kan
:
JEAN ORCEL :
Museum National d'Histoire Naturelle'de mineroloji profesörü. JEAN
-
PAUL SARTRE :
ROGER GARAUDY
Marksist
!nceleme
ve
Araştırma
Merkezi
Müdürü
JEAN HYPPOLITE :
Sorbonne'da
profesör ve Yüksek öğretmen Okulu
Müdürü
JEAN
-
Biltmsel
PIERRE VIGIER: Araştırmalar Merkezi
ara§tırma görevlisi
AÇIŞ
KONUŞMASI
JEAN ORCEL
�Marksizm üzerine İncelemeler ve Araştırmalar Merkezi» Yönetim Kurulu, marksist düşünce üzerin�
de geçecek açık oturuma başkanlık etme şerefini ba� na vermekle, değerini pek takdir ettiğim bir güven göstermiş bulunuyor. Görevimin güçlüklerini biliyo� rum ve sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Bu ak�am, dialektiğin yalnız tarih yasası mı, yoksa ayni zamanda bir doğa y asası mı olduğu soru� nu üzerinde deney ve araştırmalanmızı karşılaştıra� cağız. Bu başlık, tartışma;larımızın yapısına, çağrı� larda belirtilenden daha uygun düşüyor;
birincinin
tercihini rica edeceğiz.
Elbette tartışmalar olacaktıT, fakat özellikle, bunalım ve devrimlerlu geliştiği, insanlığın geleceği için dönüm nokt.ı>:�:;. olan bir dönemde, hem tarih ve 'J
toplum alanında,
hem de bilimsel ve teknik
.Yapılan a raştırmalardan
alanda
söz edilecektir.
Bilginin insan iç in temel bir bağlantlyı gerektir
diği
ve bilimin maddesel ve cansız bir kuvvet olarak
nitelenemediği hergün daha açıkça ortaya çıkıyorr. Şöyle diyOTdu, P. Langev in :
«Bilim böylesine
göz
den düşürülürse, amaçlarm saçmalığı araçların
mü
kemmelliğine artık layık değildir. Bundan böyle, bilimin insanla ilgili anlamını de rinleştirmemiz gerekiyor. ,Eşya ile insan, varlık ile oilinç arasındaki ilişkilerin hem felsefi ve hem de bi
limsel
sorunu, insan ile
kendisinden
olmayan. şey
arasındaki ilişki sorunu gittikçe daha israTlı
bir
şe
kilde çıkıyor karşımıza. Diderot'nun v aktiyl e sözünü ettiği ve XX. yüz: yılda
bHim ve teknikle
gerçekleştirilebilen
büyük
ilerlemenin sonuçlan olan yeni olaylann alışılmamış boyutılanna, bizi yadıııgatmıyacak bu «Ortak düşün me yolunu» araştırm,ak wrundayız. Bugün' açtığımız tartışmalar, teorik görünebi lirse de akademik değildir; sosyal uyguluma içine gi riyor bu tartışmalar. Çağımızın bilgi ge lişmesine uy gun olmayan, bilimsel anlayışla uyuşmayan doktrin lerini bir kenara iterek yolumuzu çizeceğiz. Biılgide, bilimsel doktrinin kendisini kabu l ettir
d:iğini
anlayanların sayısı gerçekten gün geçtikçe ar
tıyor ve böyleleri Langevin'le ayni noktaya
vanyor
lar. Langevin'e göre, bilgi, kişisel uygu:lam �n
ay·
rılamaz ve hareketten doğan düşünce tekrar hareke
te dqner. 1
Langevin,
dialektik
.bunun nedeni, bu
rnaterializınle
uğraştıysa,
felsefede hem bir dünya
kavraiıJ.ı
ve hem de bilimsel anlayışa uygun bir metod görme sidir. Ona göre bu felsefe, ·bütün sosyal uygulamamn yardımcısı olan bilimler tarihine sıkıca b ağlı bir dü
şünce yolu
idi.
Bu yüzden, 1945 de kendi
bilirninden
söz ederken, fizik tarihini ancak dialektik
materia
lizrnin temel fikirlerini öğrendikten sonra anladığını açıkJ.ıyordu. Böylece ortaya çıkıyor ki, felsefe ile bi ltirnler arasındaki ilişkhler tamamen değişmiştir. Bilimlerin tümü üzerine
oturtulmuş biT
yoktur; tersine, felsefe bilimler
içine derin
felsefe kökler
salmaktadır. Buna karşılık,
bilimsel çabalar,
felsefe yardı
dımiyle objektif dayanaklarının ve temel l:riitünlük lerinin bilincine varıyor. Fiziksel doğadan canlı doğa ya, canlı doğadan
insan
toplumlarma kadar uzanan,
var{lklar üzerindeki araştırmalarda durmadan kendi ni aşmaya götüren oluşumun bilincine vanyar bu ça balar. Fakat dialektik materializm, bilimsel
anlayışla
uyuşur görünüyorsa da, bu, bilgin kişinin bu felsefe yi umursamıyacağı ve prensipte nimsediğinden,
bilimsel
kendisini iç dünyasına
anJayışı
be
b1rakmakla
doğru yola gireceği anlamına gelmez. Felsefe tarihinin akışı içinde, verimli aşamalar, bilimsel anlayış ve araştırma özgürlüğü adına yapı lan savaşlada belli olmaktadır. Kartezianİzın için de, «e ken dine özgü nitelikleriyle tarihsel materializmdir. Bunu böylece belirttikten sonra, bu şe manm , insan tarihinden başka alanlara da yayıl masını k abul edebilir miyiz ? Şüphesiz analoji yolu ile ve bilimsel araştinnan ın başan kazandığı oranda ; şurası gerçeğe uygun görün üyor ki, en alt aşamasııı: na temas edebildiğimiz biyoloji, hayat oluşumu için·· de, ge re ksime , canlının çevresi ile Hişkisi, hayati ge lişme, yararlı dıialektik şemalar gibi şeyler gösteri yor. Fizikte analoji daha uzak kalır ; fakat biz mad deyi kullanıyor ve ken disi ile olan aktif hlişkimiz içjn de evırenin sırlarını çözüyoruz ; o halde, dialektik şe m alan n uygulan m as ı gerçeğe uygun geliyor . tnsau tarihinde fiili olarak katılmamızın verdiği kesinlikten yoksun bu uygulamanın şüpheli bir niteliği olduğun da yine de israr ediyorum. Diğer taraftan, Garaudy pek yer inde olarak şunu teslim etmiş bulunuyor : bü tün tümlerıi içine alan bir tüm fikri, evrenin eylem halindeki sonsuz bütünlüğü (bu bütünlük olmadan, 54
maddenin kısmi tüml eri az çok key fi olarak bölünür) fikri, teoloj ik bir fikirdir. O halde, gerçek olan tüm ler, organizmalar, fizikte b ölün müş tümler, insan ta
rihinde oluşum halinde bir tüm üzerinde
düşünmek
gerekecek. Matematih: olarak ifade edilebilen dialektik bir şema ile, tarihin yaşanmış, somut dialektiği arasın d aki ayrımlardan biT ö rnek vermek
istiyorum. Oyun
kuramını, modelleri, va.rsayımlan, taktikleri, ustala·· rı ile birlikte söylemem yeter de artar bile. Şüphesiz
bu oyunlan gerçek tarihin yerine koymayı ter cih ederi z, fakat ger-çek tarih onlann yerine kona. ki,
maz, bu modeller pek yararlı
olsalar da. Mücadele
olarak tarih yalnız bir oluşum değildir. Sartre'ın
elirlesi beni
şu
duygulandırıyor : « Yumuşak ve özgürl ü
ğü seven ruhlar için gerçek, daima acıdır.» Çünkü bu
acılığı 'ben de sık sık duyaTim . Tari!hsel dialektik -ya şanmış hayat-, bilgi içinde doğaya kaWmasına men, burada doğal bir gelişme veya bir şema
rağ
ile
kı
yasl anamaz. Onun yarını -tümleme
tasarısı.. bugünü
ne ve dününe hakim olur. Yararlı
modeller, walek
tik olaa-ak ancak anal oji yolu ile an�laWırl ar ;
li olan, matematik aclatım yollarıdır
önem
onlann ; buna
karşılık, insan tarihi iı:.inde dialektik, gerçeğin dia
lektiğidir ; tarihsel bir çakışmada, terimler karşıtları ile bulunurlar. Bu ayrım,
Rusya'ya yaptı!ım yolculuk
sırasın
da açıkça gözüme çarptı. Gelenelderi , ekonomik ve sosyal ilerlemeleri içinde incelenmeye değer bir ulu sun zeka derinliğine ve canlılığına hayran oldum, fa56
kat, bu denemeyi anlattığını ileri süren felsefe, beni
kırıklığına
biraz hayal
uğrattı.
Şüphesiz, bu felsefe
açılma yolwıdadır, oranın filozoflan ile değerli bağın
tı} arım oldu. Bununla beraber, katı dialektik bir şe ma ile yaşanan deneme arasındaki çelişme beni şa
şırttı. 'I'arihle, dialektik siyasi birlik kuramı arasın da, biz ekzistansialistıerin kapatmak istediğimiz bir boşluk vardı. Biz isterdik ki, düşünce, tarihin kendi
sine, değişikliklerfue, tehlikelerine ve hatta belirsiz liklerine daha uygun olsun. Bir
düşünce dialektiği
değil, bir tarih dialektiğidir söz konusu olan. BeJ.ki bu ayrım, tarihsel
gereksimelere, siyasi bir
birlik
doktrininin öngördüğü pratik ihtiyaçlara bağlıdır ; fakat, bu ihtiyacın bir sınırı, bu çözüm yolunun da tehlikeleri vardır. Bu durumu belirtmek için, bir iki fıkra aniatma ma izin veriniz. Bilimler Akademisinde ekzistansi alizın konusunda serbestçe konuştum. «Yansılama» ve «tasarı» üzerinde güzel bir tartışma oldu. Tartışma çok uzun, çok canlı
idi ;
sonunda, uzun çatışmanın
bezginliği ile, benim tasarı kuramım. biraz yansıma ya, onların yansıma kuramı da biraz
bakar oldu.
Bununla beraber,
benden, öğrencilere,
«makina» üzerinde bir konferans
verınemi istediler,
halbuki, ben ekzistansializm. üzerinde
terdim.
tasarıanınaya
konuşmak iı:
Ben yine de ekzistansializmi tercih ettim ve
bunu da gerçekten kolayca başardım ; çünkü, olduk ça sıkıcı bir
Fransa'da
konferanstan
sonra, bütün
sorular,
ek2ıistansialist felsefe üzerinde
toplandı.
Gençlik, Sartre'ın varolut? felsefesi ile pek ilgili gö56
rünüyordu . Bir başka ilginç fıkra : Moskova'da bir yemekte -bir çiftin karşısında, kadın televizyonla, adam spor la uğraşıyordu-
İngilizce
bir konuşmaya
Bana ne iş yaptığımı sordular : felsefe hemencecik
bana
çiziştiriverdiler :
giriştim ..
öğretmeni ;
marksizm-lenl
nizm-dialektik ! Dialektik, Doğa vey a tarih dialekti ği adı altında toplanmak istenen genel bir şem a var demek ki. işte ben de, bu şemanın tehHkelerine, biz zat tarih
için
olan tehlikelere karşı ihtiyat gösteri
yorum ; tarihsel
denememizin bize gösterdiği
kes i n
bilgileri, bilimin, kendi özgül ihtiyaçlarına göre ya rarlanabildiği analojik
kapsamala!rdan
ayırıyorum
elbette. Garaudy'nin konuşmasında bana uygun gelmeyen bir nokta daha var. Dialektiğin üç yasası olmadığım, sayılarının daha çok olduğunu söyledi. Benim eleş tirdiğim, onları
sayma iddiasıdır. Dialektiği,
insan
denemesi içinde kavramalı, değerini ölçmelidir ( yaru, olumsuzluk veya tasarı olarak tümleme değeri.) Da ha sonra, denememizin bize göstereceği somut tüm ler üzerinde de maddesel evrendeki
tüm
bölümleri
üzerinde de yer tayini yapılacaktır. Kurgul bir tartışmaya arasıra
fıkralar ekiedi
ğim için özür dilerim. Amacım, sadece ortaya atılan problcmin anlamını belirtmek
üzere bir araştırma
yolu göstermek ve tarihsel dialektiğin
d oğallaşbrıl
masından veya tasarılaştırılmasından doğacak likeye dikkati çekmekti ;
teh
bu tehlike aydınların ide
alizminde gördüğünüz tehlike kadar büyüktür. 5'7
JEAN-PIERRE VIGIER
Sartre, mademki ban a
epeyce
soru y öneltti , ben
de o nlara cevap vermeye çalışacağrm.
Fakat önce,
Sayın Hyppolite'in biraz önce söylediği noktadan
ha
reketle, tartışmanın anlamı üzerindeki fikrimi be lirtmek i sti yo ru m . Bu a k şam taTtışmasını yaptığı mız soru nun kilit noktası. marksizmin, dialektik ma terializm mi, yani S artre ' ın dediği gibi, gü nümüzün felsefesi mi, yoksa tarihsel materializmden mi, yani yalnız tarihin hareketini aç ıkl ayan bir d ok tri nden mi ibaret olduğunu anlamaktır, sanıyorum. Sartre'ın sorula:rına karşılık vermek için onları felsefi bir dilde dü zenled im . Bazı terimlerle pek aşina lığı m olmadığı ndan , sıralıyacağım sorular açıklama sına uygun düşmezse , kendisinden sözümü kesmesini rica ediyorum. Sorduğu ilk soru şu zannediyorum :
«Tarihsel materializm bölümündeki bilgi ünitesi nin istediği, doğal oluşumların tümlerneSi 58
şeklinde _
olan bir bilgi ünitesi midir ? Tarihsel varlığın hareke tini meydan a getiren dialektik tümleme, kendisini tekrar Doğanın di alektik ünitesi i çine getirecek olan dialektik materializm olmadan kavranamaz mı ? Biz mark sistlere
göre, bu
sorunun cevabı eve t
tir kan ısı ndayım . Bu demektir ki, tarihsel materia
lizm, gerçek olarak
değeırini,_ancak Doğa dialektiğinin
içinde kazanabilir. Bu asla, tarihsel materializmin bir özgüllüğü ve özerkliği olduğunu düşünmediğimiz anlamına gelmez. Onl ard an birinin olduğu açıktır. Bize göre, Marx'ın yaptığı çözümleme, tarihsel oluşurnlara uygulanan bi limsel bir çözümlemedir. Gö ste rdiği örnek, zamanın hiçbir anında kapalı değıildir, hatta kendi akışı içinde bi le Düşündüklerimi açıklıyayım bu konuda. Tax!h hareketinin marksist çözümlemelerinin yapıl dığı aşa mada, dış Doğayı durgun sayabildiği m ve dialektik hareketi, tarihin hareketini yeniden meydana geti ren özgül bir model yapabildiğim doğrudur Yalnız, bunun ancak kısmi bir ge rç e k olduğu nu biliyoruz. Başta bilim olmak üzere, insan çalışmaları, modelin ön sezilerini nitelikçe köklü bir şekilde, önce den sezemiyeceği şekilde altüst eder. Marksizm, dog matizmin tam tersi olmak durumundadır. Buradan ikinci soruya geçiyorum. Sartre soruyor ıbize : «.Sorun, bir tarihsel tümle me gereksim esi midir, yoksa, dialektik materia!i zm, Doğa bil.inrled seviyesind e, kendi varlığını gösterir mi ? Bilginler, mesela fiziko-şimik oluşum içinde tüm-
d aha genel çerçevesi
.
.
59
leme oluşumları keşfedebilİyorlar mı ve mademki, bilgi, varlığın bir anıdır, bilginler onlan anl amak ve sezmek için dialektik metoda başvurm ak zorunda mı dırlar? Tartışmanın başlangıcında, bu nokta üzerinde sorunun soruluş şekli beni ve Orcel'i biraz şaşırtmış tı. Bize göre, dialektik materializm, yalnız tarihsel tümlemenin bir gereksimesi olmayıp, aynı zamanda, bilim hareketinin bir sonucudur özellikle. Önce hatır latalım ki, bir Doğa dialektiği fikri, insan düşüncesi tarihi içinde marksizmden önce gelir ( Marksizmin ona modern bir gelişme sağlamasına rağmen) . Heradite gibi Sokrat öncesi filozoflardan başka, Rönesans'tan bu yana bilimlerin gelişmesiyle, marksizmden önce dlalektik çözümlemelerin ortay;ı. çıktığı görülmekte dir. Birkaç ünlü örneği h atırlatınakla yetineceğim. önce, marksizmin çağdaşı darvinizm ; fakat o, mark sizmden ayn olarak tasarlanmıştır ; Marx bile, bıı sistemde, ilirlerin gelişimi ile ilgili dialektik çözüm lemenin ilginç bir örneğini görüyordu. Elbette, Dar win'in yargılan günümüze kadar yaşamamıştır ; fa kat ana fikir olduğu gibi duruyor ; bu fikir de şudur : Yeryüzündeki hayatm tarihi, dialektik, çelişme, türn Ierne ile ilgili olarak gelişir. Bu nokta üzerinde ısrar etmiyeceğim, zira, sanıyorum, hepimiz aynı lcanıdayız. Biyoloji aşamasında, dialektiğin özgül olduğu bir ger ç:ektir ; çünkü, insan tarihi, örneğin, tarihsel bir güç haline gelen bilinçlenme gibıi, yeni yeni elemanlar ge tirmiştir. Darwin'ci çözümleme, şüphesiz pek çok
aşılmıştır, fakat, ondan bu yana öğTendik hepsi dialektik yönde gitmektedir. Darwin' in mekanist açıklamalannın yerine, çevrenin dış etki si ile canlı varlıklara özgü dinamiği birleştiren, daha zengin ve daha kompleks çözümlemeler konmuştur. Biyoloji ve insansal bilimler tarihinden hareket eden gelişme fikri, yavaş yav� bilimlerin tümünü kapsamıştır ; bu fikir, aslıonomiden sonra günümüzde kimya ve fi2'ikte de ortaya çıkmaktadır. Bu yüzden, gelişme ile ilgili, bu tarih, oluşma, çözümleme fikri, bize göre tamamen, Doğa dialektiğinin en akla yakın yönlerden
lerimizin
·
ve
derin köküdür. Hatta ; bir bakıma. denebilir ki, her
türlü bilimsel
ilerlemenin gerçekleşmesi, statik (dur g>..ın ) betimlemeleri bir yana bırakma ve çözümlenen olayların temel niteliklerini birbiriyle bağdaştıran di·· namik çözümlemeleri ele al mak suretiyle olu:r. Bize göre bilim, Cuvier'den Darwin'e, statikten dinamiğe şekilci mantıktan dialekti k mantığa doğru gel işiyor Orcel bunun örneklerini verdi (yer küresi aşamasın da kıtasal kütleler, kıtasal aşamada kara parç al arı nın tarihi, kristaller v .b ) ; ele a ldığımız gelişimin içinde geçtiği doğal çevrenin de etkisini belirtti. Bundan b�ka, bilimsel anlayış, bu çözümleme nin, bize çözümlenen sistemlerin çelişıneli iç nitelik lerini kavrama imkanını verdiği ölçüde gelişir. Bir aşamada durgun sayılan maddesel el em anl ar -örne ğin, klasik fiziğin açıkladığı makroskopik (gözle gö rü!ebilen) cisimler bilimin ilerleme kaydetmesiyle çözümlemeler sırasında son derece kompleks ve hare ketli yapılar göstermektedirler Bizim ölçümüzle, şu ,
.
. . .
-
,
.
masa bana hareketsiz görünebilir ; fakat, onun,
son
derece kompleks ve hızlı hareket eden moleküllerden yapıldığı biliniyor. Çözümlerneyi daJha da ileri
götü
rürsem, bu moleküHe r de aralarında hruraretli atomla ra bölünürler.
Nihayet, atomlar da, aynı şekilde kompleks iç yapılar gösteren
hareketli
ve
daha küçük parçalara
ayrılırlar. Güçlü cihazlarla yapılan deneyler bize öğ retiyor ki, mikrroskopik evren, hareketsiz ve elemanlardan meydana gelmiş
sabit
olmak şöyle dursun,
şaşırtıcı komplekslikte bir yapıya sahiptir. Proton ve nötronların �-evresinde, büyük bir hızla ortaya çıkan ve yok olan elektron bulutları vardırr. Belki de çekir dekleri bile kompleks yapıdadır. Yakın bir süre
önce
keşfedilen, kozmik ışınlardaki durgun atom elemanla n da, değişik yapıda elemanlar topluluğu sayılabilir.
Bilim, dialektiğin
kökünde bulunan, Heraclite'in
derin anlamlı cümlesini gün geçtikçe dah a çok doğru luyor : «Herşey hareket eder, herşey değişir, herşey hızlı bir hareket halindedir.» Gerçekte,
fiziko-şimik
olayların çözümlenmesi üzerine bildiklerimiz bize gös teri yor ki, bunlar pek karmaşık, pek hareketlidir ve tarihleri doğru olarak çözümlenebilir. Onların bize an laşılmaz görümneleri sadece, onlarla olan temasımızın, pek doğrudan doğruya olmayışından
ileri
geliyor ;
oysa, tarihle ilişkimiz daha doğrudandır ; Doğaya gö
re bulunduğumuz durumun ve kullanmamız gereken deney araçlann ın gereğidir bu. Hepimiz, burada,
dış
evrenin hiçbir gözlemciye bağlı olmaksızın varolduğu nu söylemekte birleştiğimize, bu evrenin hareketinin 62
bize
bağlı olmaksızın
göre,
bana öyle
varolduğunu
düşündüğümüze
geliyor ki, hareketin
de, ancak
lektik çözümleme ile kavrana b il eceğini kabul
dia
etme
miz gerekiyor. Başka örnekler de hatırlatmak istiyorum bura
üzerinde ça lışm aları -J!?ıgels onlardan yararlanm� tır-. 18. yüzyıl, organik ve inorganik maddenin çö zümlemesi üzerine yapıl an pek çok sayıda kısmi dia da y[ne : Morgan'ın, ilkel toplumların tarihi ki ünlü
lektik örnekleri vermektedir. Diderot'nun tanınmış bir makalesi vardır, «d' Alerobert'in rüyası» ; bana göre, bu yazı canlı varlılcların ve düşüncenin yapısı üzerin de dialektik
çözümleme örneğidir (çağının kısıtlan makalesi
malarına rağmen) . . Newton'un da klasik bir
vardır ; burada, onun ayrıntılarına inmiyeceğim ; on da
bilgin, ışıklı cisimlerin özelliklerini, çağı için
hayli
ileri bir şekilde (Marx'ın dialektik üzerinde söylediği cümlelerin hemen hemen benzerleri ışı ğın
orada
bulunuyor)
özelliklerini, polarmayı v.b., ışık kaynağının özell ikleriyle birleştirmek suretiyle açı:lclıyor Şimdi, Doğa dialektiği ü zeri nde marksist anlayış. ların geliştiği ve ge lişm ekte olduğu fikrini genişlet mek istiyorum. Engels zamanında, türlerin gelişimi seviyesinde olan bi yoloj i alanının dışında, dialektik olarak çözümlenıneye değer tümler bilinmiyordu öte ki alanlarda. Engels, bu türılü örnekleri bütün alan l arda araşbrmış olması ve bu araşbrmaya önayak ol ması bakımından tarihsel bia:- değer taşımaktadır. Klasik kalacak örnekler de verm.iştıir ; örneğin : Su.
63
yun buhar haline g�mekle uğradığı nitel değişim, ni celikten niteliğe geçişin gösterilmesi gibi. Gtinümüzde daha da
ileri gıi.debiliriz ; mademki Sartre, ondan söz etti, ben de Profesör de Broglie ve Yuk awa gibi, marksist ve m arksist olma yan pek ç ok kişinin benimsediği bir kuramı genişletmek istiyorum : Seviyeler kuramı. Tabiati yle, bunun varlığını bir Do ğa dialektiğille bağlıyamam, çünkü, henüz tasarianma yolunda olan b ir ara ştırmadır: karşı mızd aki . Hareket noktası, Doğa yasalarının eksiksiz bir niteliği olduğu fikrinden ayrılıp, gerçek varlığın, son suz sayıda seviyelere ve tümlere ( bunların da kendi lerine özgü yasalan vardır) bölünebildiğıini kabul et me kte n ibarettir. Fiziksel gerçeği adamakıll ı inceliye bilecek ta m bir kurarn yok o halde. Bu seviyeler kuramını şöyle açıklıyalırn : Santi metre vey a milimetre ile ölçülen boyutlardaki cisim ler çözürnlendiği zaman, onlann klasik mekanik ku- rallarına uyduğu söylenecektir : Bu mekani k, boyutla rın bu seviyesinde, ancak cisimlerin sın ırlı görün üş lerini anlatır. Daha küçük boyutlu, 10- • gibi alanlara ve bunlara uyan zaman aralıkiarına girdiğimizde, «kuanta kuramı» ( .. 1900 yılında Planck tarafından bulunmuştur ; ışık enerjisinin madde gibi «kesi kli » bir yapısı olduğunu ve ancak zerrecikler halinde vaırola biıeceğini kabul eder) alanına girmiş oluruz ; daha in ce ve daha karmaşık n ite li kl eri hesaba katan yeni bir mekanik beliırtir bu alanı. Yine kabul edeceğiz ki, 10- ' ' boyutunda bir alana girdiğimizde, yeni me-
kanikler yaratmamı.z gerekecek ;
örnekleri
böyle-·
ileriye götürebiliriz. Bu seviye kavramı, jeoloji veya biyo.lojiye doğru dan doğruya uygulanıyor. Organik maddenin dev IDD lekill:lerinde, hayat kimyasının özelJ.i]derini belirten yeni mtel özellikler (dizi ve yapıca) vardır. Bu seviyeler kuramma bakarak, denilebilir ki, maddenin -sözcüğün doğru ve dialektik anlamı ile- bir t.arihl vardır ; çünkü, karşım.ızda bulunan maddesel yapılar, zamanla en alt seviyeden başlamak üzere « nitel sıçramalarla• meydana gelmişle:rdilr. Doğa için de illalekti.k olmadığı f"ıkri, bence, bilimsel bakınıdan
ce
hataJı şu fikirden ileri geliyor : Elemanlaxdan başlıya rak önce moleküller, sonra atomlar w şimdi de elek tronlar keşfedilebiliyor ; onların ya.rdımı iıl.e de g�k varlık tekrar meydana getirilebilir bu fikre göre. Fa kat, bilimin gelişmesi rers yönde oluyor : Her olayın içinde, günümüzde bulunan elektron , proton ve nöt ronlar bile olsa, da.ıına. hareket ve zıtlıklar görünür. Bir aşamada bize hareketsiz görünen şey, gerçekte Heraclite'nin bu sözcüğe verdiği anılama doğru kayı y oı:r.
Böyle bir anlayış, hareketin rualektik aÇl'klam.ası nın ana hatlarını hemen bulmamızı sağlar. !ç çel.ݧ meler (yani, zorunlu olarak ters yönde gelişen güç bir liği) zıtlık kavramını pek güzel gösteriyor Zıtların tüm ü bir üst seviye olayını meydana getiren seviye deki elemaniann tümü olarak kavra.nıır. Niceliğin nite lik haline gelişi, bir sistemin içinde am denge bozuk luğu olarak yorumlanıyor ( örneğ·in : Zıt güçlerden bi.
,
i6
rinin yok olması� ; bu bozmma, dengeyi değiştiriyor ve
nitel bakımdan yeni bir olay ortaya. çıkarıyor ; onun da içinde yeni yeni zıtlı.klar meydana geliyor. Bir yü.zyıld,an bu yQ.Da, bilim tarihi, olaylann çözümlen
kavramının ortaya çıktığını gösteri gelişme, gündep güne daha geniş şekilde di alektik çözümleme ile ilgili görünüyor. Sartre'ın üçüncü sorusu, bence, Doğa dialektiği ııin yeni anlayışlan bakınundan önemlice bir sorudur. 1 Soru şöyle : cDoğa içiııde, tarihsel tüıWeme anlamında tüm ler (veya tümlemeler) görüyor muyu� ? Fiziko-kimya sal bütüıı lerin kısrmları, tüme uyarlar mı ? örneğin, kuantik ve sübkuantik fiziğin gelişimindeki özellik, sadece klasik rnekanizınİ ve post:ıi.iJ.AIAnnı ortadan kal-' dırması mıdır; yoksa aynı zamanda, gerçekten dialek tik bir varlık ve bilgi bölümünü ortaya çıkarnıası mı dır? Bu ileri sürülürse, analoji yolwıa. girilmiş ol mu yor mu ? örneğin, bir fizikoşiiDik sistemin içindeki kuvvet çatışmaları, gerçek çelişıneler midir ? Tarih sel güçler zıtlığının, fiziko-şimik güçler zıtlığından ayn bir yapıda olduğu gün gibi belli değil mi ?1> tzin verirseniz, bu soruyu aşağıdaki şekilde ge nelleştireceğim, düşüncenizi değiştirmez, sanıyorum : clnsan tarihi d ışında, organik ve inorganik Doğa da, bu Doğanın hareket ve tarih kaynağında, tarihsel materiali.zmi açıklayan elemanlar bulunur mu ? Bun lara , dialektik düşünce katego:rıileri, nicelikten niteliğe geçiş, kaırşıtların biribirine geçişi, olumsuzluk olum suzluğu, tüm kategorisi v.b. adları verebiliriz.»
mesinde zaman yor ; zira,
•
Bana-göre, karşılık, elbette evet olacaktır ; dialek ve özel
bir
teliklerini hiçbir · surette azaltmaz. Daha da ileri
gi
tik kategorilerin insan tarihi içinde ö�
anlam taşıması da,
onların Doğaya
uygUlanabilme ni
deceğim : Fikrimce, bu kategoriler bütün değerlerini ve de
anlamlarını · ancak, kazanırlar.
Doğa dialektiği çe�esi içiıl
Örnekler yığın yığın ; birkaç tane alacağım
yaı-:'
nız içlerinden ; en modern bilimden alınmış olanlarını.
önce, tüm kategorisi. Bilimler tarihi gösteriyor ki, terimin dialektik an lamı ile tümleme durumu göste ren alanlan (biraz aşağıda bunlara seviye adı verece
ğim)
ayn olarak düşünebiilirim. tnsan tarihi bir tümse, psikolojik
yılan insan da,
k endi
bir bütün
sa
çelişmeleri ile dış evrenle ilişki-
leriyle bir başka bütündür. Organik varlıklar da, dev molekühler gibi daha küçük tümlere bölünebilen tüm ler davranışına sahiptir.
Bir
başka alanda, artan bü
yüklük sırasın a göre şu seviyeler görünür : Biiyük je olojik kütleler, bir bütün sayılan yer yuvarlağı, yıldız kümesinin en küçük elemanı olan
bir
güıı;eş sisteiPi
ve nih ayet, fiziko--şimik bütünler sayılan ve küçük ha reketleri bir kenara bırakılarak çözümlenen yıldız kü meleri (galaxie) . Böylece ortaya çıkan seviyelerin her birine .uyan özel bir dialektik vardır ; daba a..�ağılarda bu noktaya tekrar döneceğim. Kendisini meydana
ge
tiı·en eleman lara indirgenemeyen tüm kategorisi, Do ğa içinde her yerde hazır
bulunur.
örnek
Szent-Györgyi'nin, Garaudy tarafından
sözünü hatırlatacağım.
dlarak.
tekrarlanan
Dialektiğin nitel sıçramalan, sınJT alanlarda bulu
nur ; orada, m,a.ddenin bir durumdan başka. bir duru ma, örn.eğtn inorga.nikten organiğe geçişi vardır. Ha ya.tın kaynağı lle ilgili ünlü problem bu şeknde �
züm.lenir doğru olarak. Hayatın Kaynaklan üzerine Moskova•da yaprla.n Uluslararası Kongre sonuçlarıru özetleyen Berna'l 'in sözlerind. nakledeceğim : cRusl.arın ve Amerikalıların çalışmala.rında.n şu sonuç çıkıyor ki, hayat, zaman içinde biribirinin için den çıkan ve herbiri, kendinden önceki durumun yapı ve dinamik be:Iirtilerini ihtiva eden, gitgide karmaşık hale gelen durumların arka arkaya dizilişinden mey dana geliyor. Bana kalırsa., bu aşamalara bölünüş key fi değildir ; hayatın gelişimi sürekli olduğundan, hiç bir aşama statik olaınanuşbr ; fakat, yeknesak da ol mamıştır. Hayat gelişiminin son
safhalannda,
yeni
canlı türlerin doğuşundan Neri gelen böl'Ü.Iltilleıre, as lında bioşimik olan ilkel safhalarda, şekerlerin, nük leik asitlerin veya yağlann doğuşu gibi sıçrarnalann tekabül etmesi gerekirdi
.
Başlıca problemlerden biri, bugünkü metabolizma
üzerine doğru dürüst bir oluşum sı:ra.sı kurmak
ve
daha etkin ibioşimik bir mekanizmanın elde edilmesiy le ortadan silinecek olan öteki aşamaların
arkasına
düşmektir.
organik evren elemanlarmın kaynağının, madensel evrende araştırılması gerekti