Marksizm ve Tarih [1 ed.]
 9789750507922

Citation preview

MATT PERRY

Marl.ism. s.

12.

221

üzerinde durmamıştır. Bu bazılarının Ingiliz Işçi Sını.fınm O lu ş um u nun kuramsal özgünlügünü gözünde büyütmesi­ ne yol açmıştır. Thompson statik buldugu altyapı-üstyap ı yaklaşımının ötesine geçmek için çaba sarf etti. Bu yaklaşı ­ mın yerine Ingiliz Işçi Suııfuı uı Oluşumu'nda "kültürel üst­ yapının" öneminden bahsetti. Bunun ne idealist ne de ira­ deci olduğunu savundu. Thompson sınıf oluşumunun öz­ nel yanının üstünü çokça çizerken (Marx'ın terminolojisin­ de kendisi için sınıO, sınıf oluşumunda nesnel ve maddi un­ suru (kendinde sınıf) terk etmedi. Bu aşın vurgu bir evvel­ kini görmezden gelen çevreye bir yanıtlı. Thompson'ı takip edenlerin çoğu sınıfın nesnel yanını yok sayınayla ilgili uya­ rılarını görmezden gelip karşı çıkarken, Marx da materya­ list anlamda idealizmi reddederken benzer bir aşırı vurgu­ yu kullandı. Thompson'ın lngiliz toplumu hakkındaki tüm yazıla­ nnda bir dönemselleştirme örtük olarak vardır: işçi sınıfı­ '

nın oluştugu dönem ( 1 790- 1832), onun öncesi ve sonrası. 1 8. yüzyılda sınıf düşüncesini bu görüş şekillendirdi. Peter Linebaugh'ın belirttiği gibi çekişen görenekierin pleb dün­ yasıyla ilgili önermesi kırsal Ingiltere'nin köylerini merkez alan bir dünyaydı. Londra'yı dışanda tutuyor, deniz yoluyla taşınan ya da askerlik yapan proleteri içine alınıyordu. Emek sürecine ve sömürüye dair çatışmalara aldırmıyordu. Burada Thompson'ın ifade ettiginden daha fazla süreklilik olsa bile 1 8. yüzyıl ücretli emekçi ve 19. yüzyıl işçi sınıfının sürekli­ ligi kültürel kopuşa geçmiştir.26 Sonuç olarak Thompson'ın bazı takipçileri onun izahatı­ nın unsurlarına (kültür, kimlik ve deneyim) odaklanmış ve bu unsurları Marksist teorideki ve üretim ile sömürünün maddi süreçlerindeki zemininden sökmüştür. Gareth Sted26 P. Linebaugh, "Commonists of the world uniıe!". Radical Hiswry Review, 56 ( 1 993).

222

man jones, Thompson'ın kültürel kaygısını linguistik döne­ mece giden bir duraklama, mola yeri olarak görmüş ve jo­ nes kendi yaklaşımını Thompson'ı ma teryalizmden kurtar­ mak olarak tanımlamıştır. Thompson'ın sınıfa kültürel ba­ kış açısına alternatif olarak, kendisi de sınıfın modem dili­ nin varlığından önce sınıf mücadelesiyle karşılaşmak zorun­ da kalmış eski Yunan'ın Marksist tarihçisi Geoffrey De Ste Croix daha klasik bir Marksist sınıf tanımını tercih etmiştir: Sınıf (aslen bir ilişki olarak) , sömürü olgusunun ve sömürü­ nün toplumsal bir yapıda nasıl cisimleştiğinin koleklif sos­ yal bir ifadesidir. Sömürüden kastım diğerlerinin emeğinin ü rününün bir bölümünü kendine ayırmadır. Bir sınıf (belir­ li bir sınıf) bir toplulukta tüm toplumsal üretim sistemi için­ deki pozisyonlanyla özdeşleştirilen, her şeyden önce üretim koşullanyla (yani üretim araçları ve emeği) ve diğer sınıflar­

la ilişkilerine (öncelikle sahiplik ya da denetim derecesi ba­ kımından) göre tanımlanan bir grup insandır

.

27

Sonuç Stalinizmin M arksizm üzerindeki kötücül etkisi ve altyapı­ üstyapı klasik Marksist önermelerinin savunması göz önüne alındığında bilim ve sınıf doktrinin ötesine geçmelidir. Eğer yaşayacaksa klasik Marksizm Stalinizmle farklılıklarını, ta­ rih ve tarihsel tartışmanın gelişen doğasıyla olan bağıntısını belirlemelidir. Altyapı-üstyapı, bilim ve sınıf önermelerinin değerinin altını çizen zamanın sınaması olacaktır. Bu tam da postmodernistlerin toplumsal tarihin doğnıhığunu sorgula­ dıklan savaş alanıdır. Thompson'ın ve Hill'in program nite­ liğindeki bazı ifadeleri ve ille de öyle olmasa da bazı tarih­ sel pratikleri ne yazık ki ve onların haberi olmaksızın zemi­ ni daha az emin kıldı. Toplumsal tarihin postmodemizmle 27 G. De Slc CroiK,

Tlı( Class Sımggk irı the Aııckrıl Grcch World (1981). s. 43. 223

başını derde sokmasıyla birlikte bu önermelerden faydalan­ mak daha da anlaşılır hale geldi. Hill ve Thompson'ın Stalinizme tepkileri saglıklı ve anla­ şılırdı. Bilim, altyapı-üstyapı kelimelerinde Stalinizmin acı tonusunu tattıkça onları tamamen tükürüyorlardı. Bir kez daha insanlar tarih yapıyordu . Hümanizm ve insanın öz­ ne olmasına yaptıkları vurgu Stalinizmin determinizmini ıs­ lah eden en önemli şeydi. Ancak bazılan Thompson'm bunu fazlasıyla abaruıgını ve materyalizmin reddine kapı açtıgını düşünür. Thompson'm niyeti kesinlikle bu degildi; bir sürü yerde bunun böyle olmadıgını açıkça dile getirmiştir. Bryan

D . Palmer ve Raphael Samuel dahil bazıları Thompson'ın hayatının sonuna dogru Marksizmi büsbütün bıraktıgını söyler.28 Kültür üzerine son yazılannda klasik Marksizmin reddine degil, Gramsci'ye epey bir meylettigi vurgulanma­ lıdır. Bu nedenle Thompson kültürelci haleti ruhiyede bile popüler kültürün "materyal bir meskende" yaşamasını ifade ederken dikkatliydi. 29 Kültürün maddesellik nosyonu potansiyel olarak ideal ve maddesel arasındaki ayrımı bulanıklaştırıyordu. Örnegin, hem Marx hem de Gramsci maddenin ve idealin diyalektik birliğini kabul ettikçe böylesi fonnülasyonlar benimsiyorlar­ dı. Gramsci için ideoloji, sınıf ve diger toplumsal katmanlar­ daki çatlaklar arasmda toplumsal bir çimento oluşturarak sı­ nıf toplumunu stabilize etmiştir. Marx içinse fikirler kitlele­ ri sıkıca kavradıkları zaman maddi bir güç oluşturmuşlardır. Bunlardan birinin seçici bir okuması yapılırsa, bu aynı za­ manda kültürün maddeselliginden genel olarak dil ve fikirte­ rin maddeselligine küçük bir adım olacaktı. Bu Gareth Sted­ man jones ve diger postmodemistlerin izledigi rotadır.

28 B. Palmer, E.P. Tlıompson:

0/Jjı:ctions and Oppositions (1994), s. 85 ve 107.

29 Thumpson. Custonıs in Common. s. 7. 224

Y E D I NCI B Ö L Ü M

Ma rksizm v e Tarihte Postmodernizm

"Bir zamanlar, yürekli adamın biri, insanların, salt yerçekimi fikrine saplandıkları için suda borJulduklarını sanıyordu. Ona göre, insan­ lar, örne!';ıin, bunun dinsel hurafelere dayanan bir düşünce oldu­ ı;ıunu söyleyerek bu fikri kafalarından çıkarıp atsalardı, ondan son­ ra artık her türlü boğulma tehlikesinden korunmuş olurlardı. Ö m­ rü boyunca, bütün istatistikleri n, sayısız ve boyuna yinelenen kanıt­ larla zararlı sonuçlarını kendisine gösterdikleri bu yerçekimi yanılsa­ masına karşı savaştı durdu. Bu yürekli adam yeni devrimci Alman fj. lozofları tipinin aynısıydı." K . MARX · F . ENGELS, Alman Ideolojisi {1 846)1

Postmodernizm l990'larda özellikle emek tarihi ve toplum­ sal tarihte kriz tartışmalannı ateşledi. Önemli pek çok tarih dergisi postmodernizmin faziletleri hakkındaki tanışmala­ ra ev sahipligi yaptı.2 Örnegin l993'te International Review of Social History dergisinin özel bir eki emek tarihinin can 2

K. Marx ve F. Engels, Alman ldeo/ojisi (ögrenci basımı, 1991), s.46. Pası and Presı:nt dahil, Social History, lntmıational Review of Social Hisıory

( 1993 "The end of labour history?" hakkında Ozel bir ek için), journal of Mo· dern History, Central European History (Ozel sayı: 22. cilt, 1989), American His­ toncal Review, Laboıır History Review. 225

çekişip çekişmedigini sordu ve Arthur Marwick ile Hayde n White journal of Contempormy History dergisinde tanışmaya girdiler.3 Britanya'nın en ünlü postmodernisı tarihçisi Paı­ rickjoyce Social Histoıy dergisinde toplumsal tarihin bittiği­ ni bile duyurmuştur. 4 1970'lerde diger disiplinlerde yaygın­ laşmaya başlayan postmodernizm tarihe geç sirayet etmiş­ tir. Bu meydan okuyuş çeşitli kaynaklardan ortaya çıkmıştır. Başta Hayden White ve Richard Rorty olmak üzere tarih fel­ sefecileri tarihçileri edebi eleştiri yöntemleriyle karşı karşıya getirmişlerdir. Roland Barthes ( 1 9 15-80) ve jacques Derri­ da ( 19 30-2004) gibi post yapısalcı edebiyat akademisyenle­ ri tarihçiterin kendinden memnun görünen ve naif realizın­ lerine itiraz etmiştir. Toplumsal biçimde inşa edilen söyleın­ ler olarak deliligin, cinselligin ve cezalandırmanın tarihini yazan Michel Foucault ( 1 9 26-84) postmodernİst tarihçiler üzerinde hayli etkili olmuştur. Bu farklı kökenlerden, söy­ lem, sembol, dil , kimlik ve tarihsel yazıının edebi ve öyküle­ yen dogasıyla ilgilenen yeni bir tarihçi nesli doğmuştur. Sı­ nıf, siyasi olayların toplumsal açıklamaları, akılcı ve bilimsel analiz gözden düşmüştür. Anlamlı bir biçimde bu postmo3

A. Marwick. "Two approaches to Histoncal study: the metaphysical (including posımodemism) and the historical", journal

of Conwııporary History, 30 O ) of Coııtcmpıırary

( 1 99'5) ve H . White. • A response to Arthur Maıwick" ,journal

History, 30 (2) 4

( 1995).

P. joyce, "The end of social history?", Social History, 20 (1995), s.73; dergi edi·

törlerinin iddiayı çürütmek için yazdıklanna bakmak için: G. Eley ve K. N i· eld, "Starting over: the Presem, postmodem and the mornem of social history",

Soda! Hisıory,

D. D. Mayfi ·

20 (1995), s.355. Bu uzun süren bir tartışmanın parçasıdır:

Mayfield, "language and social history".

Social History,

1 6 (1991);

�Id ve S. Thorne. "Social history and iıs discomenıs: Gareth Stedman Jones and the politics of language" ,

Social History,

17 ( 1992); Lawrence ve M. Tay·

lor, "The poverty of protest: Gareth Stt�dman jones and the politics of langu;ı· ge: a reply".

Social History,

18 ( 1 993); D. Mayfield ve S. Thorne. 'Reply to "The

poverty of protest" and "imaginary discontenıs"', Social History, 18 ( 1 993); N .

Kirk, "History, language, ideas and postmodemism: a materialist view",

History,

social history and iL� discomenıs', Social History, 19 ( 1994).

226

Soci(ll

1 9 ( ) 994);]. Vemon, 'Who's afraid of the "linguistic tum"? Politics of

dernist revizyonistler Marksizmin toplumsal tarih üzerinde­ ki etkisini eleştirrnek için hususi olarak seçip ayırmışlardır.

Postmodernizm nedir? Postmodernizm çeşitli entelektüel eğilimleri bünyesinde top­ lamıştır ve ne anlama geldiği konusunda kesin bir fikir bir­ liği yoktur. Postmodernizm tarifi zor bir kavramdır ve post­ modernistler tüm bilginin göreceliliğine duydukları karakte­ ristik hayTanl ıkla bu "merkezsizleşme, merkezden uzaklaş­ ma halini" büyük bir erdem olarak görürler. Postmodernizm şimdiki dönemi sanat ve mimari, tarih ve politikanın belirli ironik ve nosraljik stilleri olarak tarif edebilir; aslında beşeri bilimler ve kültürün nerdeyse her veçhesini bu şekilde tarif edebilir. Modernizm ve modernilenin halefi postmodernizm çığır açan değişimi simgeler. El yordamıyla bir tanım arayan önemli bir postmodemist ]ean-François Lyotard postmoder­ nizmi "üst aniatılara karşı kuşkuculuk" olarak tarif etmiştir; yani bu bilime inanma ya da Marksizm ya da modemİSt sa.

natta dünyayı yorumlama ve şekillendirmek için ilişkilendir­ me denemelerinin reddidir.5 Postmodernizm sanat ve kül­ türde modemisı dönemin bitişine ve yeni bir dönemin baş­ langıcına yani postmodernireye işaret eder. Perry Anderson, terimin orijinal kullanılışının izini 1 930'ların ortalarına, La­ tin Amerikalı şair Frederico de Onis'e dek sürer.6 Tanım yap­ mak güç bir iş olsa da postmodernizmin ana temalarını tes­ pit etmek daha kolay olacaktır. Postmodernizmin başat ilgi­ si ironi, görecelilik ve şüphecilik üzerinedir. Postmodernizm şümullü bir terim olduğundan tarihte mevcut tartışmalarla bağlantılı diğer terimleri de (postyapısalcıhk, linguistik dö­ nemeç ve postmarksizm) içine alır. S

J.-F. Lyotard, The Postmodem

6

P. Anderson.

Condition (Minnesoıa. 1984), s.xxiv.

The Origins of Postmodı:mity ( 1998) .

227

tık önce postyapısalcılık terimi benimsenmiştir. Postyapı­ salcılık çoğunlukla tercih edilen bir terim olmuştur çünkü en

azından Femand Saussure'ün ( 1 857- 1 9 1 3) linguistiginden

Michel Foucault ve jacques Dernda'nın postyapısalcı linguis­ tigine degin izleği aydınlatır. Alternatif olarak bazı tarihçiler Richard Rorty'nin "linguistik dönemeç" terimini kullandılar çünkü bu terim dili öncelikli ilgi odağı olarak belirtmektedir. İngiliz postmodemİst tarihçi James Vernon epey ihtiyatlı bir şekilde linguistik dönemeci şöyle tanımlar: Çok farklı etkiler dizisiyle eleştirel bir angajman olan- Bart­ hes'tan Baudrillard'a kadar olan yapıtlar, Derridacı yapısö­ kümden, Foucaultcu analiz, lacancı psikanaliz ve Krisle­ va, Cixous ve lrigaray'nın Fransız feminizmleri (sonradan postmodernizm ve postyapısalcılık gibi genellikle yardım­ cı olmayan kategoriler altında bir araya getirilen) - "lingu­ istik dönemeç" her şekilde ve ebatta yeni kültürel tarihler yaratmıştır?

Bu tartışmada benimsenen üçüncü bir isim de postmark­ sizmdir. Stuart Sim, postmarksizmi -" Postyapısalcılpostmo­ dernistlfeminist cenahtan bir zamanlar yaşamlarında ken­ dilerini Marksist olarak niteleyen ya da düşünce süreçleri önemli ölçüde klasik Marksist gelenek tarafından şekillen­ dirilmiş figürler tarafından klasik Marksizme saldırgan ve/ veya ıslahatçı karşılıklar" olarak tanımlamıştır.8 Bazı post­ marksistler Jacques Derrida'mn Specters of Marx'ında ( 1994) olduğu gibi, postyapısalcılıgı, postkolonyalizmi ve feminiz­ mi birleştiren çoğul bir Marksizmin savunuculugunu yap­ mışlardır.9 7

Vemon, 'Who's afraid of the "linguistic tum"?', s.96-7.

8

S. Sim (ed.), Postmanism; A Reader (Edinburgh, 1998), s.2.

9

]. Derrida. Specters of Marx: The Sıatt of tht Debt, the Work of Mounıing, and thf Neıv International (New York, 1994); A. Wilson (ed.), Reıhinlıing Social His­ tory: English Society 1 5 70-1 920 and its interpretation (Manchester, 1993) ki-

228

Önde gelen pek çok postmodemistin eski Marksist olma­ sı tesadüf değildir. jean-François Lyotard Socialisme ou Bar­ barie (Sosyalizm ya da Barbarlık) grubundadır, julia Kris­

teva Maocudur, j ean Baudrillard Althusser'in yol arkadaş­ larındandır ve Michel Foucault ile Jacques Derrida Fransız Komünist Partisi'ne üyedirler. Marksist entelektüellerin geç­ miş birkaç kuşağı dramatik olaylar ve ideolojik modanın de­

ğişen mevsimine kapılmış, baştaki koşullar hız kestiginde en sonunda Marksizmden vazgeçmişlerdir. Soğuk Savaşın baş­ langıcıyla birlikte The God that Failed'ın ( 1 950) ünlü yazar­ larının 1 920'ler ve 30'larda benimsedikleri Marksizmi bütü­ nüyle bıraktıkları kaydedilebilir. 1 0 l930'lar kuşağının başına 1 950'lerde gelen şey 1960 kuşağının ya da en azından önem­ li bir bölümünün başına Thatcher ve Reagan'ın l 980'lerinde gelmiştir. Ayrıca yenilik ve emelektüel modaya dair vurgu­ larıyla akademi çevresi istikrarlı entelektüel gelenekiere kar­ şı nispeten misafirperver değildir ki Marksizm gibi devrimci olanlara bu iki misli yansımaktadır. Çin ve Doğu Avrupa'da "reel sosyalizmin" yarattığı hayal kırıklığı da postmodem iz. min oluşmasında kilit bir bileşen olmuştur. l989'da Stalinisı diktatörlüklerin çöküşü de Yeni Solun hemen hemen ek­ siksiz bir Stalinizm eleştirisi üzerine tesis edildigi gerçeğine rağmen bu eğilimi doğrulamıştır. Social History dergisinin editörleri Geoff Eley ve Keith Nield buna şöyle itiraz ettiler: Marksizmin akla yatkınlıgı ya da faydasının yitirilmesi ya da hüsrana uğraması- belli ki joyce ve diğerlerinin zih­ ninde Sovyetler Birli�i'nin içe patlamasıyla ve 1 9 1 7'de baştabında P. Curry, "Towards a postmarxisı social history: Thompson, Clark and beyond": P. joyce, "The retum of history: postmodemism and the politi­ cs of academic history in Bıitain". Pası and Prcseııı. 158 ( 1 998); E. Laclau ve C. Mouffe, Hegenıony and Socialisı Straıegy: Towards a Radical Denıocralic Polilics ( 1 985).

lO A. Koestler, I. Silone. R. Wıight. A. Gide, L. Fischer ve S. Spender, The God

Tlıat Failcd: Six Studies in Communisnı (1950).

!anan deneyierin geri döndürülemeyen başansızlıklanyla baglantılıdır. Ancak Yeni Sol ve 1 956'dan sonraki anti-Sta ­ linisı radikalizmler içinde egilim alan bizler için Marksiz­ min bu indirgemeci okuması kesinlikle bir anlam ifade et­ miyor. 1 1

Daha ikircikli tutuma sahip Marksist tarihçiler en sonun­ da bugünlerini açıklama gereğinden kaçamamışlardır. Post­ modemistler bu "postmodern zamanlarda" toplumsal tari­ hin neden artık uygun olmadığmı göstermek için l 989'da­ ki olaylara başvurmuşlardır_ Postmodemisı eleştiriler birçok kere Marksizmi hem toplumsal bir sistem olarak hem de ar­ tık geçersiz, mekanik, ekonomik determinist bir tarih görü­ şü olarak basitçe Stalinizme indirgemiştir. Bir sonraki adım olan toplumsal tarihi Marksizme indirge­ mek bu yanlışı daha da artırır. Postmodemistlerin toplumsal tarih ve Marksizmi eşanlamlı sözcükler olarak kullandığı za­ manlar da olmuştur. Hatta Rus Devrimi tarihçisi Orlando Fi­ ges bu sözcükleri telaffuz ederken "Marksizm/toplumsal ta­ rih" olarak birleşik kullanmıştır. Böylesi bir yaklaşımm teh­ likeli tarafı . Marksist geçmişleriyle aralanna mesafe koymak isteyen (ya da Marksizme karşı husumetlerini sergilemek is­ teyen) bu tarihçilerin toplumsal tarihi reddetmek için Mark­ sizmle toplumsal tarih arasmda suç ortaklığı varsayarak ace­ le etmeleridir. Bu indirgemeci yanhşm çürütülmesi basit bir gözlernde yatar. Toplumsal tarihe öncülük eden Marx değil ancak Fransız restorasyon tarihçileri - ya da tartışmalı bir şekilde lbn Haldun ( 1 332- 1406) ve Giambattista Vico'dur ( 1 668- 1 774) . 12 Ayrıca toplumsal tarihin Marksist olmayan yandaşları her zaman çoğunlukta olmuştur. Ö rneğin topll

Eley ve Nicld, -starting over", s.357.

1 2 C. lssawi (ed.), An Arcıb Philosophy of Hisıory: Se!ea ions of ılıe Prolegonııma of flm l