Mustafa Kemal Atatürk [2 ed.]
 9786053323495

Citation preview

EDWARD J. ERICKSON Amerika Birleşik Devletleri ordusundan yarbay rütbesiyle emekli olmuştur. University of Lee ds' den doktora derecesi alan Erickson, Osmanlı ordusunun �o. yüzyıl başlarındaki durumuna dair çok sayıda çalışma kaleme almıştır. Yayımlanmış

eserleri: Büyük Hezimet: Balkan Harpleri'nde Osmanlı Ordusu (�oı3); Size Ölmeyi Emrediyorum! Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlı

Ordusu (�oo8); Gelibolu: Osmanlı Harekatı (�oı�).

ADAMHOOK Osprey yayınlarına uzun yıllardır katkıda bulunan Hook ailesine mensuptur; babası Richard Hook ile kızkardeşi Christa Hook da dünyaca ünlü tarih illüstratörleridir. Amerikan yerlilerinden Roma lejyonerlerine ve dünya savaşlarının askerlerine kadar askeri tarihin her dönemine dair eserler vermiş; gerek yayınevlerine gerek ise özel koleksiyonlara çok sayıda eser kazandırmıştır.

Edward J. Erickson illüstrasyonlar: Adam Hook

MUSTAFA KEMAL ATATURK

Çeviren: Emir Yener

TÜRKIYE$

BANKASI

Kültür Yayınları

OSPRE Y BÜ YÜK KOMUTANLAR DiZİSİ

EDWARD J. ERICKSON ADAMHOOK

MUSTAFA KEMALATATÜRK ÖZGÜN ADI

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK COMMAND OSPREY PUBLISI-ITNG, 2013 COPYRIGHT© OSPREY PUBLISHING LTD 2013 ÇEViREN

EMiR YENER ©TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYlNLARI, 2014 Sertifika No: 29619 EDİTÖR

ALİBERKTAY GÖRSEL YÖNETMEN

BİROL BAYRAM DÜZELTİ /DİZİN

NECATi BALBAY GRAFiK TASARlM UYGULAMA

TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI I. BASlM: OCAK 2015 2. )3ASIM: OCAK 2018

ISBN 978-605-332-349-5 Genel Yayın No: 3211 BASKI

VİZYON BASIMEVİ KAGITÇILIK MATBAACILIK VE YAYINCILIK SAN. TİC. LTD. ŞTİ. BEYLİKDÜZÜ ORGANiZE SANAYİ BÖLGESİ MAH. ORKİDE CAD. N0:1/z BEYLİKDÜZÜ /İSTANBUL Tel: (0212) 671 61 51 Faks: (0212) 671 61 52 Sertifika No: 28640

Bu kitabın tüm yayın hakları saklıdır. Tanıtım amacıyla, kaynak göstermek şartıyla yapılacak kısa alıntılar dışında gerek metin, gerek görsel malzeme hiçbir yolla yayınevinden izin alınmadan çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağınlamaz.

TÜRKİ Y E İŞ BANKASI KÜLTÜR YAY INLARI İSTİKLAL CADDESi, MEŞELİK SOKAK, NO: 2/4 BEYOGLU 34433 İSTANBUL

Tel:

(0212) 252 39 91

Faks: (0212) 252 39 95

www.iskultur.com.tr

İÇİNDEKİLER GİRiŞ

5

GENÇLİKYILIARI

7

ASKERLİK HAYATI

lO

KADERSAATİ

:zo

Tümen ve Grup Komutanlığı Ordu Komutanlığı Mütareke'den Milli Mücadele'ye Başkomutan Komutan Mustafa Kemal HASlM KOMUTANlAR

59

Çanakkale Filistin Milli Mücadele KOMUTANIN ZİHNİNDE .. SİIAHIAR SUSTUKTANSONRA KELİMELERDE BİR HA YAT .

KAYNAKÇA DİZİN.

Askeri Semboller Cetveli

ö

o

o

TO men

Tugay

Aley

Tabur

ÇJ

� """""

8

[;;iii

Topçu

SOVari

P-KM��1 B

bd .......,..,

B Hav-sanTqınır

Q -

o o

o

BOIOkiBatarya

Takım

OrdularGrubu

D Havalndirme

Ordu

...

D

ö ö Koiordu

.......

HtvaKuweti

�. [Q]

B

Tank

OrduHavacıhQı

EEl .....,.

[ill] '""

[ZJ

LSJ

Keşif

Mul'\abere

o

B -

G

EJ

EJ

lstihklm

Kat�rglh

Bakım-Onarım

w OaQa

[Il Dononma

� lkmal

00

[QJ �Biyokı;kOrdonet

Neldlye

=

[]]

RokeıTopçu

[Il .,Ol Pat

� Uçakla... Topçuou

Birlik

Tanımlam• Şemaaı

lhlı1mı1k�ÇIIllrlI k Komut1n

(+)llkYiylll (-)nobln

GiRiŞ

W

World

mişti. Mustafa Kemal bütün bu sayılan erdemiere sa­

Grisis (Dünya Buhranı) adlı eserinin ikinci

hip miydi? İşin aslı şu ki, o Clausewitz ile Jomini'nin

cildinde, ı9 ı5'teki Gelibolu seferinde İngi­ hz ve Anzak birliklerinin daha baştan uğradığı başarı­

kriterlerine tartışmasız uymakla kalmamış; ayrıca ta­

inston Churchill, ı9 �5'te yayınlanan

kım komutanlığından ordular grubu reisliğine kadar

sızlığın başlıca sebebi olarak 'kaderin seçtiği kişi' diye

hem cephede hem de her seviye kurmay görevlerinde

nitelendirdiği Mustafa Kemal Atatürk'ün dinamik

bir başarılar zinciri sergilemişti. Ayrıca fiziki- coğrafi

komutanlığına işaret etmişti. Gayet tabii bu geçmişe

güçlükler arz eden bir dizi taktik ortamda her tür harp

dönük bir değerlendirmeydi ve aslına bakılırsa; Bi­

yöntemini de başarıyla uygulayabilmişti. ı9o8'den

rinci Dünya Savaşı boyunca gerek Osmanlı İmpara­

ı9 ��·ye kadar devam eden fiili hizmeti boyunca sü­

torluğu gerek ise Büyük Britanya'da, Mustafa Kemal

rekli yüksek bir muharebe performansı da sergile­

pek tanınmayan bir şahsiyet olarak kalmıştı. Gelibo­

mişti. Kısacası Mustafa Kemal' in askerlik hayatı, uzun

lu Seferi'nin ı93�'de basılan İngiliz resmi tarihi de

süresi ile derin ve geniş çeşitlilikteki tecrübelerin

Churchill'in tanımlamasını aynen tekrar ederek sabık

daha da göz alıcı hale getirdiği eşsiz bir özlük dosyası

Britanya Donanma Bakanı'nın fikrini destekiemiş ve

teşkil ediyordu. Napolyon Banapart'ın hayatı hariç,

Mustafa Kemal'in 'olağanüstü bir komutanlık deha­

askeri tarih böyle bir kariyeri pek az kayıt etmiştir; bu

sına' sahip bulunduğunu da eklemişti. Tasvir, 'tek bir

bakımdan Mustafa Kemal' e en çok yaklaşabilecek tek

tümen komutanının eylemleri, hem de üç ayrı vaka­

isim Erwin Rommel' dir.

da, sadece muharebenin değil bütün bir seferin, hatta

Ne var ki, Mustafa Kemal'in ne orduda ne de

bir milletin kaderine nadiren böyle derin etki etmiş­

okulda hiçbir zaman 'parlak yıldız' sayılmadığı da bir

ı ir' diye devam ediyordu. Nitekim Mustafa Kemal,

gerçektir. Hiçbir vakit sınıf birincisi olmamış, ancak

Gelibolu'dan sonra ı9ı6-ı7 'de Kafkasya'da, ı9ı8'de

bir kez ikinci olmuştu. Buna karşılık, baş rakibi En­

ise Filistin'de ordulara komuta etti ve en nihayet Türk

ver Paşa Mekteb-i Harbiye'den sınıf birinciliğiyle

ulus-devletinin kuruluşuyla neticelenen ı9 �� zafer­

çıkmış, Naciye Sultan ile evlenip saraya damat olmuş

lerinde mareşal rütbesiyle Milli Mücadele ordusunun

ve Birinci Dünya Savaşı esnasında Harbiye Nazırı sı­

başında bulundu. Mustafa Kemal �o. yüzyılın büyük komutanları

fatıyla Osmanlı İmparatorluğu'nun fiili diktatörüne dönüşmüştü. Gerçeği söylemek gerekirse Mustafa

arasında mıdır? Churchill'i takip eden pek çok tarihçi

Kemal büyük hırsı, asabiliği ve üstlerini eleştirirken

i 1 e elinizdeki kitabın yazarı kesinlikle bu kanıdadırlar. 1 ı eki, böyle bir yargıda bulunurken hangi kriterler gö­

fütursuzca davranmasından dolayı kariyerini sık sık tehlikeye atmış; kendini düşük önemdeki makam­

!dilmelidir? Clausewitz deha, azim ve coup d 'oeil, yani

larda bulmuştu. Bu sebeple de, tekrar göze girebil­

vaziyeti bir bakışta kavrayabilme mefhumlarının altı­

mek için zaman ve enerji harcamak zorunda kalmıştı.

ııı çizmişti. L 'Art de Guerre (Harp Sanatı) adlı eseri as­ kc ri klasikler arasında sayılan Baron Henri de Jomini,

Ancak, mesleki geleceği birden fazla defa belirsizliğe

ınanevi ve fiziki cesaret ile askerlik bilgisinin bir ko­

sinde talihsizliklerden kurtulup sorumluluğu giderek

ıııııt.anı büyük yapan kilit özellikler olduğunu belirt-

artan makamlara yükselmeyi başarmıştı.

düşmesine rağmen, amansız içgüdüsü ve azmi saye­

5

------ MUSTAFA KEMAL ATATÜ RK

------

Mustafa Kemal 1922'deki büyük zaferin ardından i zmir'e giriyor. Özellikle de cumhuriyetin ilk yıllarındaki Mustafa Kemal betimlemelerinde generaller, çocuklar, köylüler ve Türk bayrağı sürekli tekrar eden motiflerdir (Anıtkabir Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi).

Mustafa Kemal faal bir askerin zorlu hayatından

Cumhuriyeti'nin ilan edildiği ı9 �3'ten öldüğü ı938'e

zevk alırdı. Yakın dövüşte korkusuz olduğu gibi çok

kadar cumhurbaşkanlığı görevini icra etti.

zekiydi. Katıksız vatanseverdi ve ülkesinin modern­

tek başına modern ve laik bir parlamenter cumhuriyet

eredeyse

leşme ve Batılılaşma davasını aman vermeden sür­

inşa ettiği bu görevi esnasında, kılık kıyafetten alfa­

dürmüştü. Erkek egemen bir dünyada işine adanmış

beye ve medeni kanuna kadar çok sayıda refornıa imza

bir hayat sürer; sabahın erken saatlerine kadar süren

attı. Soyadı kanunu icabı kendisine 'Atatürk' isıni ve­

meşhur sofralannda yakın dostlarıyla sohbet etmek­

rilen Mustafa Kemal, ı9 �3'te asker, ı9 �7 'de ise devlet adamı sıfatıyla iki defa ünlü Amerikan haber dergisi

ten ve memleket meselelerini tartışmaktan keyif du­ yardı. Ne var ki bu hareketli yaşam, onun 57 yaşında karaciğer yetmezliğinden vefatma sebep oldu. Kısa bir vlılik yaşayan Mustafa Kemal, ömrünün son demle­ rınde bir dizi çocuğu evlat edindi.

le

1 tildal

Harbi'nde

(ı9�ı-��)

Milli

Mücade­

rdusunu zafere taşıyan Mustafa Kemal, Türkiye

Time' a kapak konusu oldu. Askeri ve siyasi mirası gü­ nümüzdeki Türkiye'de ayakta durmaya devam etmek­ tedir.

GENÇLİK YILLARI

M

ustafa Kemal Atatürk ı88ı yılında, günü­

sürecek yakın bir dostluk kurdu. Mustafa Kemal'in

müzde Kuzey Yunanistan'da bulunan Selanik

Batı edebiyatı ve tarihi ile ciddi anlamda ilk tanışması

şehrinde doğdu. Kesin doğum günü kayıtlara

da Manastır'da gerçekleşmiştir. Fransız Devrimi'ne

geçmemiştir; daha sonra Türkiye Cumhuriyeti cum­

hurbaşkanı olduğu vakit, ı9 Mayıs'ı sembolik doğum günü sayacaktı. Devlet memuru olan babası Ali Rıza Efendi ı888'de öldü; annesi Zübeyde Hanım ise, oğ­ lunun ı9�3'e dek kazandığı zaferiere tanıklık edecek kadar uzun yaşadı. Babası Ali Rıza Bey'in Arnavut asıllı olduğu söy­ lenir; genç Mustafa'nın sarı saçları ve mavi gözleri de bu söyleneni doğrular gibi. Oğlunun geleneksel bir İslami okula gitmesini isteyen Zübeyde Hanım ile laik bir eğitimden taraf olan baba Ali Rıza Efendi arasında fikir çatışması olduğu aşikardı. Nihayet sağladıkları uzlaşma neticesi, Mustafa mahalle mektebine başla­ dı ama yedi yaşına geldiğinde laik eğitim veren Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti. 'Mükemmellik' anlamına gelen ikinci ismi Kemal 'i burada eğitim gördüğü es­ nada nasıl kazandığına dair iki rivayet mevcuttur. En yaygın rivayete göre, matematikte o denli başarılıydı ki öğretmenleri ona taltif edici bir lakap gerektiğini clüşünmüşlerdi. Daha az şaşaalı olan diğerine göre, sınıfta adaşı başka bir öğrenci daha bulunduğu için öğı·etmeni ikisini ayırt etmek adına böyle bir isim ı akma yoluna gitmişti.

Ne var ki, Atatürk'ün en önem-

1 i biyografisinin yazarı Andrew Mango iki rivayetin de asılsız olduğunu, Mustafa'nın Kemal ikinci ismini, hayranlık duyduğu ünlü Osmanlı şairi Namık Kemal'e rıazire olarak muhtemelen bizzat kendisinin seçtiğini vurgulamaktadır. ı894'te Selanik Askeri Rüşdiyesi'ne başlayan Mustafa Kemal,

buradan mezun olduktan sonra

( �ünümüzün Makedonya Cumhuriyeti'ndeki) Manastır \skeri İdadisi'ne başladı. Burada iken, geleceğin ünlü

lıat ibi Ömer Naci ve Ali Fethi (Okyar) ile ömür boyu

Mustafa Kemal'in annesi Zübeyde Hanım. Babası Ali Rıza Efendi, orduda kısa süreliğine mülazım (teğmen) rütbesiyle hizmet verdikten sonra gümrük idaresinde memur olmuştu (Mesut Uyar).

------ MU STAFA KEMAL ATATÜRK

tutkulu bir ilgi duyan Mustafa Kemal, isimleri devrimle bütünleşmiş Auguste Comte, Montesquieu, Rousseau ve Voltaire gibi Aydınlanma düşünürlerini de derinlemesine okudu. Napolyon Banapart onu özellikle büyülemişti. En çok başarı gösterdiği alan hep matematik idi; ama en büyük çabayı, o ana dek pek az ilerleme sağladığı Fransızcayı öğrenmek için gösterdi. Geleceğin Enver Paşa'sı İsmail Enver de Manastır İdadisi'nde öğrenciydi; ancak Mustafa Kemal'den iki yıl daha kıdemliydi. Enver'i sürekli Mustafa Kemal'in önüne geçiren bu ilişki, Birinci Dünya Savaşı'nın sonuna kadar devam edecekti. Sınıfını ikincilikle bitiren Mustafa Kemal, önder­ lik ve ilim kabiliyetiyle sivriidi ve bu özellikleri saye­ sinde, İstanbul'un en Avrupai semti olan Pera'daki Harp Okulu'na gitmeye hak kazandı. Başarısını burada da sürdürerek, okula kabulünden iki ay sonra sıbyan çavuşluğuna yükseldi. Fransızca öğrenmekteki karar­ lılığı da semeresini vermiş ve çavuş pırpırının üzeri­ ne, bir yabancı dilde ustalaşmış olduğuna işaret eden

------

şeridi takmaya hak kazanmıştı. Bu, nadir görülen bir imtiyazdı. Yine Harp Okulu'ndayken, Ali Fethi (Ok­ yar), Kazım (Özalp), Nuri (Conker) ve Ali Fuat (Gebe­ soy) ile çok çabuk gelişen dostluklar kurdu. Kendini askerlik mesleğini öğrenmeye adamıştı ama bir o ka­ dar mesai de siyaset öğrenmeye harcıyordu. Bu çabası bir tarihçi tarafından "kendisini siyasi bilinç sahibi ve hırslı bir meslekten asker olarak şekillendiriyordu" diye yorumlanmıştır. 459 kişilik sınıfından sekizinci sırada mezun olan Mustafa Kemal böylece akademik açıdan da sivrilmiş ve Şubat ı9o�'de piyade mülazımı (teğmen) rütbesiyle görevine başlamıştı. Osmanlı vatandaşı bir Türk olmakla beraber, genç Mustafa Kemal geçmiş ve görünüş bakımından kesin­ likle Avrupalıydı. İmparatorluğun en Avrupai şehir­ lerinde büyümüştü: Selanik en kozmopolit Osmanlı kentiydi; Manastır bir taşra kasabasıydı ama nüfu­ sunun büyük kısmını Balkan Hıristiyanları oluşturu­ yordu; Pera ise kulüpleri ve gece hayatıyla keskin bir Avrupai karaktere sahipti. Avrupa dillerinde ustalaş-

Bu resmin arkasında 'dosttarla Beyrut'ta, 1906' yazmaktadır. Soldan birinci sırada oturan Mustafa Kemal, göründüğü kadarıyla i kinci Ordu'nun topçu okulundaki alay kurmayıyla birliktedir (Mesut Uyar).

------ GENÇLiK YI L LA RI

------

ma çabasına devam eden Mustafa Kemal, önce Fran­ sızcayı ardından Alınaneayı akıcı surette öğrenmiş ve üç dilden kitapları şevkle okumaya koyulmuştu. Batı teknolojisi ile fikirlerinin huzur bozucu ve devrimci görüldüğü bir yer ve zamanda bu faaliyetlerle uğraş­ ma cesareti sergiledi. Harp Okulu'ndaki günlerinde akademik hayata yatkınlık gösterdi; öte yandan alkol, sigara, kağıt oyunu ve çapkınlıga hayat boyu sürecek düşkünlüğü de bu sırada başladı. Ne var ki, hobileri­ nin akademik gelişimi ile başarısının önünü kesme­ sine hiçbir zaman fırsat bırakmamıştır. Mustafa Kemal'in derslerinde gösterdiği başa­ rı,

saygın Harp Akademisi'ne gitme hakkı kazanma­

sını sagladı.

Bu kurmay okulu, adeta Prusya Harp

Akademisi'nin

(Kriegsakademie) aynadaki yansıması

gibiydi. Alman muadilindekiyle aynı üç yıllık zorlu bir ders programı, seçkin Erkan-ı Harbiye-i Umumi'nin (Osmanlı Genelkurmayı, ks. EHU) idari bölümlerine katılacak kalifiye genelkurmay zabitleri eğıtmek üze­ re oluşturulmuştu. ıı Ocak ı9o5'te 43 kişilik sınıfı­ nın beşincisi olarak mezun edilen Mustafa Kemal, EHU'da Kurmay Yüzbaşı atanarak görevine başladı. Bu terfi onun diger cephe zabitlerinden derhal ayrı bir yere konmasını ve özlük dosyasının Harp Aka­ demisi mezunlarının görevlendirilmesiyle ilgilenen özel bir daireye aktarılmasını sagladı. Uygulamada, kilit kurmaylık görevlerine verilen EHU mensupları dönüşümlü olarak birlik komutanlığı icra ederler ve terfileri hızlandırılırdı. Harp Akademisi mezunu ol­ mayanların Osmanlı ordusunda generallige yüksel­ meleri neredeyse imkansızdı. Yani bu noktada, Mus­

Osmanlı Selanik, 19. yüzyıl başı. Mustafa Kemal'in gençliğini geçirdiği Osmanlı Balkan şehirleri çarpıcı derecede Avrupaiydiler. Özellikle de Selanik, Avrupa'nın en kalabalık Yahudi nüfusuna ev sahipliği yapan hareketli ve büyük bir yerdi (David Nicolle).

tafa Kemal'in yüksek komuta için gereken niteliklere sahip bulundugu ordu tarafından da tasdik edilmiş oluyordu. Mustafa Kemal'in siyaseten aktifleşmesi ve Sul­ tan II. Abdülhamid'in baskıcı rejimine muhalif fikir­ ctaş subayların kurdugu gizli bir cemiyete katılması ıla Harp Akademisi'nde gerçekleşmişti. Dostları Ali Fuat ve İsmail Hakkı ile birlikte el yazısıyla çogaltılan bir muhalif gazete çıkardı; ancak üç zabit mezuniyet­

lerinden kısa süre sonra sultanın hafiyeleri tarafın­

Ali Fuat, EHU reisliğı tarafından, ana karargahı Şam' da kurulu bulunan Beşinci Ordu'da görevlendirildiler. Bu atama onları siyaseten hırpalanmaktan kur­ tarmış; fakat silahlı kuvvetlerin çeperindeki önem­ siz bir göreve verilmelerine sebep vermişti. Mustafa Kemal yüksek komutanlıga tırmanırken kariyeri bo­ yunca hızını kesecek bir dizi olaydan ilki işte böyle gerçekleşti.

dan keşfedilip tutuklandılar. Hapse düşmekten yahut sn rülmekten ı a rmaları

yakayı kıl payı sıyırıp kariyerlerini kur­

ancak yüksek rütbeli EHU zabitlerinin araya

�ı rmesiyle mümkün oldu. Ardından Mustafa Kemal ile 9

ASKERLİK HAYATI

T

aze EHU zabitleri, ordu yaşamının temel un­

tığını, ama kendisinin bu hareketin yönetim kademe­

surlarını ve başlıca silahları tanımaları için or­

sinin dışında kaldığını gördü. Talat Bey idaresindeki

dunun her üç ana sınıfında da (piyade, süvari,

grup, Batı'da Jöntürkler de denilen devrimci İttihat

topçu) sırayla hizmet ederlerdi. Aslına bakılırsa taze

ve Terakki Cemiyeti'nin (İTC) bir parçasıydı. Mus­

bir Osmanlı mülazımı ilk önce, ömür boyu sürecek bir

tafa Kemal hükümet karşıtı hissiyatın bizzat kaynak­

aidiyet ve arkadaşlıklar geliştirmesinin kaçınılmaz

larından biri durumundaki ordu kurmay heyetine

olacağı belirli bir alaya atanmak yerine, bilinçli ola­

katılırken; Üçüncü Ordu bölgesinde görevli diğer iki

rak, mesleğe yeni girmiş birine mesleki tecrübe ka­

zabit, Kurmay Binbaşı İsmail Enver ve Yaver Binbaşı

zandıracak bir dizi göreve gönderilirdi. Mustafa Ke­

Ahmed Cemal beyler, Talat Bey ile birlikte İTC'nin

mal Suriye'ye vardığında ilk önce 3o. Süvari Alayı'na

"merkez-i umumi"sini oluşturdular. Bölgeye son­

gönderildi ve burada, asker talimi ve mahalli Arap

radan gelmesi hasebiyle Mustafa Kemal, Şubat ı9o8

aşiretlerinden isyancı çetelere karşı ufak tefek ten­

civarında alelade bir üye sıfatıyla İttihat ve Terakki'ye

kil harekatıyla meşgul oldu. Ardından görev aldığı Filistin'deki bir Müstakil Avcı Taburu'nda ise Necef Çölü'nde talimler yaptırdı ve Mısır sınırında karakol gezdi. Bu arada siyasi faaliyetlerinden de geri kalma­ mış, geleneklerine esir ve köhne Osmanlı idaresi­ ne karşı hoşnutsuzluğu dinmemişti. ı905 yazı yahut sonbaharında Vatan ve Hürriyet adındaki gizli bir si­ yasi cemiyetin kuruluşunda yer alan Mustafa Kemal, Beşinci Ordu bölgesini dolaşıp başka gizli cemiyetler teşkil etmeye koyuldu. Selanik'teki Üçüncü Ordu'nun topçu müfettişi Şükrü Paşa'nın gizli cemiyedere ya­ kınlık gösterdiğini düşünerek düzmece bir hastalık izni kurguladı ve memleketine giderek gizli muhalif cemiyetler örgüdemeye başladı. Yakalanınaktan son anda kurtulunca Suriye'ye döndü, ancak çabası da meyve vermişti: ardında bıraktığı grup direniş ha­ reketinin çekirdeklerinden birine dönüştü. ı9o6'da bir topçu mektebine tayin edildi ve ertesi sene kola­ ğası rütbesine terfi etti. En azından o esnada durum

k ndisi için güvenli hale geldiğinden, Selanik'e tayini ıçın başvurdu ve Ekim'de, bu şehirde konuşlu Üçüncü rdu karargahına gönderildi. Eylül ı907 ortasında Selanik'e ulaşan Mustafa

Kemal, yokluğunda bir devrimci hareketin olgunlaş-

lO

Kolağası Mustafa Kemal, 1907. Hayatının henüz nispeten savaşlarda 'kana bulanmamış' bu döneminde savaş öncesi dönemin dinginliğin! yansıtıyor (Mesut Uyar).

------

ASKERLİKHAYATl ------

Mahmud Şevket Paşa'nın Hareket Ordusu'ndan zabitler, 31 Mart ayaklanmasıyla devrilen hükümeti yeniden tesis etmek için i stanbul'a gidiyorlar, 1909. Mustafa Kemal en sağda, evrak çantasını açıyor (Mesut Uyar).

katıldı. Haziran'da ise Üsküp hattı müfettişliği gö­

dular süratle tedbir alarak iki tümenden müteşekkil

reviyle Üçüncü Ordu'nun demiryolu idare birimine

mürettep bir kuvvet olan Hareket Ordusu'nu kurmuş­

gönderildi. Bu suretle, anaakım siyasetten iyice uzak­

lar ve bir karşı saldırıyla hükümeti yeniden tesis et­

laşmış oluyordu. Temmuz ı9o8'de Osmanlı İmparatorluğu'nun

mişlerdi. Mustafa Kemal, İstanbul harekatı öncesinde görevini Mahmud Şevket Paşa'ya devredene kadar

Balkan vilayetlerinde devrim patlak verdi ve olaylar

Hareket Ordusu'nun komutanlığını icra eden Hüse­

Trablusgarp'a sıçrama' tehlikesi gösterince Musta­

yin Hüsnü Paşa'nın kurmay reisliği görevini yerine

fa Kemal halkı yatıştırmak üzere buraya gönderildi.

getirdi. Ne var ki bir defa daha, Berlin askeri ataşeliği

Görevini başarıyla yerine getirdi ve siyaseten tecrit

görevindeyken koşup gelen Enver Bey tarafından ka­

durumunda kalmış da olsa, diplomasi, karar alma ve

rar merciinden dışlandı.

stratejik düşünme hususlarında kıymetli tecrübeler

Selanik'te garnizon yaşamına geri dönen Mus­

kazandı. Bu esnada, İTC'nin baskısı altındaki II. Ah­

tafa Kemal, sırayla önce Üçüncü Ordu karargahında,

dülhamid Meclis-i Mebusan'ı yeniden toplamakınec­

ardından da asker talimi işinde görevlendirildi. Za­

buriyetinde kalmıştı. Mustafa Kemal Ocak ı9o9'da Selanik'e döndü ve ı7. Redif Fırkası'nın (Tümen) kurmay reisi yapıldı. İstanbul'daki karşıdevrimci as­ kerlerin ı3 Nisan ı9o9'da (Rumi takvim ile 3ı Mart) başlattığı bir ayaklanma İTC öndediğini payitahttan

Almanca el kitabını tercüme etti. ı9ıo yazında, Pi­

kaçmak zorunda bıraktığında, İkinci ve Üçüncü or-

cardie tatbikatını gözlemlemek üzere Fransa'ya gitti.

bitlerin siyasi parti üyeliğinden çıkmaları gerektiği yönündeki fikrini açıkça savunarak kendini siyaseten iyice tecrit ettirmişti. Yine de, askeri ıslahata duyduğu ciddi ilgi neticesi bir nebze ün kazandı ve çok sayıda

11

------ MU STAFA KEMAL ATATÜRK Ocak ı9ıı'de XV. Kolordu kurmay reisi, ardından da 38. PiyadeAlayı'nın komutanı oldu. Eleştirilerini ka­ muoyu önünde dile getirmeyi de sürdürmüş ve kötü planlanmış bir talim tatbikatı hazırlayan paşalara karşı rapor yazmıştı. Bunun neticesinde Eylül'de gö­ revinden alındı ve EHU Harekat Dairesi'ne atandı. Üstlerinin kendisine sahip çıkınamasına sinidenen Mustafa Kemal, İtalyan saldırısıyla işgale uğrayan Trablusgarp eyaletinin savunmasında yer almak üzere Ekim ı9ıı'de gönüllü oldu. İtalyan deniz hakimiyetine meydan okuyamayan yahut kuşatılınış eyalete destek ulaştıramayan EHU, mahalli garnizonun maglup Nizallliye kuvvetleri ile gayrinizami Sünusi aşiret savaşçılarına destek olup

------

gerilla savaşı yürütmek üzere bir avuç kadar seçkin zabit gönderme kararı alınıştı. Hedef, İtalyan kay­ naklarını zarara uğratıp düşmanın sahil şehirleri ile kıyı şeridini işgal iradesini kırmaktı. Gazeteci kılıgına giren Mustafa Kemal Mısır'a ulaştı ve Aralık'ta sınırı geçti. İçinde yer aldıgı macera sever gönüllü zabitler toplulugu içinde İsmail Enver, Nuri, Ali Fuat ve Ömer Naci de bulunuyordu. Başkomutan Enver Bey tara­ fından Mart ı9ı�'de Derne cephesi komutanı yapılan Mustafa Kemal'in emrinde birkaç yüz Osmanlı askeri, bir miktar hafif top ve makineli tüfek ile 8.ooo gayri­ nizami aşiret savaşçısı mevcuttu. Aşiretiiieri derleyip teşkilatlandırarak aman vermeyen taciz akınlarına başladı. Yüksek hareketli muharebe üstadı olmuş;

Hıırokot Ordusu kurmayları, 1909. Mustafa Kemal ikinci sırada, soldan onuncudur (Mesut Uyar). 12

------ AS KERli K HAYATI

------

Sakalı uzamış haldeki Mustafa Kemal, Trablusgarp'ta bir grup Osmanlı zabitinin ortasında duruyor, 1911. Bu zabitler, işgalci italyan ordusuna karşı Sünusi aşiretlerini örgütleyip talim ve idare ederek gerilla savaşı yürütmek üzere gönüllü olmuşlardı (Mesut Uyar).

hem gerilla tarzı vur- kaç çarpışmaları hem de niza­ mi ve gayrinizami kuvvetleri birlikte kullandığı çok sayıda konvansiyonel taarruz gerçekleştirerek elini kolunu bağladığı ıs.ooo İtalyan askerine kıyıdan içeri adım attırmamıştı. Bir çarpışmada sol gözünden ha­ fifçe yaralandı ama savaşa geri dönebildL Görevinde kazandığı büyük başarıyı gayrinizami kuvvetlerini di­ sipline sakabilme kabiliyetine bağlıyordu. Mustafa Kemal'in halen Trablusgarp'ta bulun­ duğu Ekim ı9q'de, Karadağ, Sırbistan, Yunanistan ve Bulgaristan'dan kurulu Balkan ittifakı Osmanlı İmparatorluğu'na savaş ilan etti. Bu acil durum ne­ ticesi hükümetin başarıyla yürütülen gayrinizanıi harekatı sona erdirip ı8 Ekim ı9ı�'de İtalya ile barış imzalaması, Trablusgarp 'ta görevli subaylar arasın­ da infial yarattı. Mustafa Kemal sonraki ay İstanbul'a döndü. Çöl ortamında aşiretiiiere komuta ederken kazandığı tecrübeler, gayrinizami harbin içkin ku dre­ line ve motivasyonu yüksek silahlı adamlardan kurulu

küçük grupların ne denli ölümcül olabileceğine dair fikirlerini kuvvetlendirnıişti. Beri yandan, günümüzde Birinci Balkan Harbi adıyla anılan mücadele Osmanlılar için kötü gitmiş ve Makedonya ile Trakya'daki arazilerini neredeyse bir anda kaybetmişlerdi. Mustafa Kemal, tam da Bulgar­ lar Edirne Kalesi ile Gelibolu Yarımadası'nı kuşatır ve Osmanlı payitahtından sadece :40 mil uzaklıkta­ ki Çatalca savunma hattını başarısız surette zorlar­ ken geri döndü. :4ı Kasım ı9ı:4'de, kuşatma altındaki Gelibolu'da mukim Osmanlı kuvvetlerinin harekat daire reisi olarak atandı ve bir hafta sonra binbaşılı­ ğa terfi ettirildi. izleyen birkaç ay boyunca, denizden çıkartma tehdidine karşı savunmaları geliştirmekle ve Bolayır kıstağında uzanan hattı sağlamlaştırmakla meşgul oldu. Sanantıdaki Osmanlı hükümeti, sava­ şın temposunu kısa süreliğine yavaşlatan bir ateşkes imzalamıştı; ancak İstanbul'da kalan Enver, :43 Ocak ı9ı3'te ünlü Babıali Baskını'nı gerçekleştirerek hü13

------ M U STAFA KEMA L ATATÜRK

------

Sağda oturan Kolağası Mustafa Kemal, Trablusgarp'ta zabit yoldaşlarıyla beraber. Birkaç yüz Nizarniye askerinin desteklediği 8.000 gayrinizarni askere komuta eden Mustafa Kemal, Kasım 1911-Ekim 1912 arasında Derne cephesini tutmuş ve çölden ansızın çıkarak gerçekleştirdiği çok etkili ve hareketli vur kaç saldırıları düzenlemişti (Mesut Uyar).

kümeti devirdi ve Mahmud Şevket Paşa'nın sadrazam olmasını sağladı. Bu suretle ateşkes çökünce derhal harekete geçen Osmanlı ordusu, ıo Şubat'ta Bulgar­ lara karşı Şarköy'de bir denizden çıkartma harekatı

fiklerine saldıran Bulgaristan, İkinci Balkan Har bi' ni başlattı. Osmanlılar bu savaşa katılmadılar ama fırsat­ tan hemen istifade ederek Edirne'yi geri aldılar. Artık iki kolordulu bir seyyar ordu halinde yeniden teşkil

gerçekleştirdi. Mustafa Kemal'in mensup olduğu or­ duya ise şiddetle savunulan Bolayır'daki Bulgar mev­

edilmiş bulunan Mustafa Kemal'in kuvvetleri, Çatalca Ordusu ile beraber 22 Temmuz'da ileri fırlayarak gü­ nümüzün Türk- Bulgar hududuna ulaştı. Konvansiyonel bir savaşta kolordu harekat da­ ire reisi ve ordu kurmayı sıfatıyla tecrübe kazanan Mustafa Kemal, böylelikle Trablusgarp'taki gerilla savaşında öğrendiği gayrinizami harp derslerini tak­

zilerine ulu orta taarruz ederek çıkartınayı destekleme emri verilmişti. Mustafa Kemal operasyonel ve taktik planlamada kılı kırk yarmıştı; ancak iyice siperlenmiş ve makineli tüfekler ile topçu desteğincieki Bulgar pi­ yadesinin Osmanlı taarruzunu biçmesine engel olu­ namadı. 6.ooo şehit ve ı8.ooo yaralı gibimuazzambir zayiata rağmen yine de yarımadada yoğun çatışmalar devam etti. Ümidini yitiren Osmanlı hükümeti Nisan ı9ı3

viye etmiş; savunma planlarını ıslah etme, aciliyet arz eden taarruz harekatını planlayıp icra etme ve bir ta­ kip harekatını eşgüdümleme fırsatlarını kısa bir süre zarfında yakalamıştı. Dahası, bu kapsamlı operasyo­

sonlarında imzaladığı ikinci bir ateşkes ile Birin­ ci Balkan Harbi'ni sona erdirdi. Ne var ki, Osmanlı Makedonyası'nı paylaşamayan galipler bir anda bir­ bırlerin girdiler ve 29 Haziran ı9ı3'te sabık mütte-

nel harekatı o ana dek alışık olduğu çöl ortamı yerine Güney Avrupa koşullarında gerçekleştirmişti. İstanbul'a dönen Mustafa Kemal, İTC çekirdeğine mensup olan dostu ve hamisi Kayınakam (Yarbay) Ali

14

------ AS KERLİK HAYATI

------

Fethi Bey'in yanına yerleşti. Fethi Bey, İTC genel sek­ reterligini icra etmek üzere ordudan istifa ederek Ce­ miyet içinde bir güç mücadelesine girişti; ancak mag­ lup çıkarak Bulgaristan elçisi sıfatıyla Sofya'ya gönde­ rildi. Bahtsız Mustafa Kemal, Fethi Bey ile yakın dost­ luğu ve hem siyasi hem askeri işlerde sürekli eleştirel

ya Savaşı'nın sonuna kadar iktidarda kalacak olan "Enver-Cemal-Talat Triumvirası" dönemi fiilen başladı. Sofya'daki Mustafa Kemal, ı Mart ı9ı4'te kaymakamlığa (yarbay) terfi etti. Görevi icabı, EHU

bir tutum takınması sebebiyle yine kenara itilmişti. Askeri ataşelik vazifesiyle Fethi Bey'in maiyetine ve­ rildi ve �o Kasım ı9ı3'te Sofya'ya ulaştı. İstanbul'daki iktidar merkezinden bu suretle fiilen uzaklaştırılmış olmanın verdigi moral bozulduğunu ise Sofya yüksek sosyetesine süratle dahil olarak aşacaktı. Beri yandan, artık mirlivalığa yükselerek En­ ver Paşa'ya dönüşmüş bulunan İsmail Enver, Ocak ı9ı4'te Harbiye Nazırı oldu ve böylece, Birinci Dün-

rinden şüpheleniyor ve Almanlara da güvenmiyordu. Bu düşüncelerini raporlarında açıkça belirttiginde;

İkinci (istihbarat) Dairesi'ne bilgi aktarıyordu. Bul­ garların Edirne'yi geri almak için dolap çevirdikle­

General Liman von Sanders başkanlığındaki yeni Al­ man Askeri Islah Heyeti'yle kaynaşan EHU'yu haliyle kızdırdı. Mustafa Kemal Alman askeri aygıtına hay­ ranlık duyuyordu; ancak bu son tecrübesi, Osmanlı İmparatorluğu'nda giderek artan Alman askeri ve si­ yasi nüfuzuna karşı hissettigi derin hoşnutsuzluğun da başlangıcını teşkil etti.

Balkan Harpleri esnasında, 1912 sonundaki kolera salgınında morali çökmüş Osmanlı askerleri. Bir yenilgi ve ümitsizlik tablosu sergileyen bu tarz resimler, Avrupalı askeri planlamacıların hafızasını işgal ederek 1914'te Osmanlı ordusunu küçümsemelerine sebep oldu (David Nicolle).

------ M U S TAFA KEMAL ATATÜ RK

------

VIII. Kolordu

ordugahı. Bu fotoğrafta da açıkça görüldüğü gibi ve yaygın önyargıların tersine, Osmanlı ordusu disiplinli ve iyi talimli bir kuvvetti. Başlıca zaafı, 20. yüzyılın yüksek yoğunluklu askeri harekatı için yetersiz kaldığını defalarca gösteren kırılgan lojistik altyapısıydı (David Nicolle).

Birinci Dünya Savaşı Ağustos ı9ı4'te patlak ver­ di; ancak, Almanya ile bir ittifak imzalamış olmasına rağmen, Osmanlı İmparatorluğu Kasım başına kadar tarafsızlığını korudu. Osmanlı Ordusu seferber olup harp mevzilerine yerleştikçe Sofya'daki Mustafa Ke­ mal giderek sabırsızlanıyordu. Tabii bu esnada ar­ kadaşlarına çeşitli mektuplar yazarak Almanya'nın savaşı kazanma olasılığını ve İTC'nin savaşa girmek­ teki gayelerini sorgulamaktan da geri kalmamıştı.

Çanakkale'deki bir toplanma noktasında bir Osmanlı piyade bölüğü, 1915. Bu birliğin taze ve iyi disiplinli olduğu görülüyor. Ne var ki siper savaşı bir kere başladığı vakit eratın kıyafet ve teçhizatı süratle eskiyar ve nadiren yenileniyordu. Topçu ateşine karşı sığınak da görülmediğinden, fotoğraftakl blrlljjln cephenin hayli gerisinde bulundujju söylenebilir (David Nlcollo). ı)

Osmanlılar savaşa fiilen katılmalarının akabinde Kaf­ kasya'daki Sarıkamış'ta, Mısır'daki Süveyş Kanalı'nda ve Mezopotamya'daki Şattü'l-Arap'ın ağzında felaket getiren yenilgilere ugradılar. Özel yazışmalarında ordunun bütün bu harekatını eleştiren Mustafa Ke­ mal, EHU'ya dilekçe yazarak ne görevle olursa olsun muharip hizmete atanma isteğinde bulundu. Niha­ yet, Enver Paşa Kafkasya'daki taarruza bizzat komuta etmek üzere payitahttan ayrılırken yerine bıraktığı

ÇANAKKALE,

25

NiSAN 1915

K

t

S

A R O

S

KÖRFEZ i

MARMARA DENIZi

EGE DENiZi

@

• Karnabi li • Kumköy

ANAFARTALAR KOYU ı

San Bayır

•Bigal ı

Kepez Tekke Burnu

Gökçeada



t\ �

" •Ya lovaY'" � (.) \.�

��

�'*-'*-



• Lapseki

surga;-.?' %.

------

MU STAFA KEMAL ATATÜRK ------

vekili, dostu olan Mustafa Kemal'i derhal faal hiz­ mete çağırdı. Verilen görev, yeni seferber edilmiş ı9. Fırka'yı Gelibolu Yarımadası'nda hizmet için talim ettirip hazırlamaktı. Hazırlıklı bulunan Mustafa Ke­ mal, �o Ocak ı9ıs'te Sofya'dan ayrıldı ve sadece S7· Alay'ın kendisini beklediğini gördüğü Tekirdağ'a Şu­ bat başında ulaştı. Emrinde olması gereken diğer iki alayın başka tümenleri takviye etmek üzere Mısır'a gönderildiğini öğrenince epey şaşırmıştı. �s Şubat'ta, askerlerini Eceabat' a (Maydos) götürmesi ve tümeni yeniden kurması emredildi ve birkaç gün içinde 7�· ve 77· alaylar ile birlikte çok sayıda topçu, süvari, s ıhhiye ve destek taburu ile takviye edildi. Mustafa Kemal'in tümeni artık tam güçteydi ancak yekpare bir birliğe yakışır hiçbir talim görmemişti.

Bütün bu faaliyetler olup biterken, Akdeniz'deki olaylar hız kazanmış ve Birleşik Krallık Savaş Konseyi, kuşatılmış haldeki Rusya'ya ikmal yollarını yeniden açabilmek için Osmanlı İmparatorluğu'nu savaş dışı etmeyi kararlaştırmıştı. Bir İtilaf donanması, ı9 Şu­ bat ı9ıs'te Çanakkale Boğazı kalelerini etkisiz hale getirmek ve denize ekilmiş mayın tarlalarını temiz­ lemek üzere harekata başladı. Temposu giderek artan İtilaf taarruzları, boğazı açmak üzere gerçekleştirilen muazzam bir teşebbüsle ı8 Mart'ta doruğa ulaştı. Bu taarruzda üç İtilaf zırhlısı batırılıp üçü de ağır hasara uğrayınca, Osmanlıları savunma mevzilerinden söküp atmak üzere Gelibolu Yarımadası'nın bir çıkartınayla ele geçiritmesine karar verildi ve bu vazifeyi yerine getirecek Akdeniz Seferi Kuvveti (ASK) Mısır'da yı­ ğınak yapmaya başladı. Hedef, sahil tabyalarının geri tarafına hakim olan Kilidbahir platosunu almaktı. İtilafçıların gizlilik tedbirlerini zayıf tutması sa­ yesinde Osmanlılar bütün bu planlardan haberdar oldular ve iyice kaygı ya kapılan Enver Paşa, yarımada­ daki savunma tertibatını kuvvetlendirrnek üzere kesin karar aldı. �s Mart ı9ıs'te faal hale getirilen Beşinci Ordu, Alman general Liman von Sanders'in komuta­ sına verildi. Bu yeni kuvvette iki kolordu teşkil eden altı tümen mevcuttu ki, bunlar arasında yer alan Mus­ tafa Kemal'in ı9. Fırka'sı III. Kolordu'ya bağlanmıştı. Liman von Sanders, özünde Mustafa Kemal'in ı9ı3'te yarımadada hizmet verirken hazırladığıyla aynı olan savunma planında sadece küçük değişiklikler yaptı.

Alman ordusunda bir süvari tümenine komuta eden Liman von Sanders, Osmanlı ordusunu düzenlemekle görevlendirilen Alman Askeri Islah Heyeti'nin başkanı olarak 1913'te istanbul'a gönderilmişti. Türkçe bilmediği gibi Osmanlı ordusunu ve zabitlerini küçümsüyordu. Ancak öte yandan sıradan Osmanlı askerlerinin direngenliği, kanaatkarliğı ve yiğitliğine büyük hayranlık duymuştu (AWM, J00200). 18

------ AS KERLiK HAYATI

------

Anzak Kolordusu, 25 Nisan 1915 günü şafaktan hemen önce Arıburnu'na çıktı. Resimde de açıkça görülen aşırı bozuk arazi, dar kumsalın hemen ardında başlıyordu (AWM, PS1484).

7 Nisan'da ı9. Fırka'yı Beşinci Ordu ihtiyatına çekip kuzeydeki Eceabat'tan küçük Bigalı köyünün merkez leşkil ettiği yeni bir toplanma alanına kaydırması, Mustafa Kemal'in öyküsünde önem taşıyan bir döne­ meç teşkil eder. Sanders ile ilk defa karşılaşan Mus­ lafa Kemal'e Almanların savaşı kazanacağına inanıp ı nanmadığı sorulduğunda henüz ikna olmadığı ceva­ IJLnı vermesi kimseyi şaşırtmadı. Her ne ise, hem o, hem kurmay reisi Binbaşı İzzettin (Çalışlar) hem de alay komutanları gerçek mermiyle atış yaptırarak, 11zun ve süratli intikal yürüyüşleri tertip ederek ve �·a rpışma talimlerini tekrar ettirerek askerlerini savaş 1(\in büyük bir şevkle hazırlamaya koyuldular. Osmanlı istihbaratı yarımadaya 7o.ooo İtilaf as­ kninin çıkmaya hazırlandığını doğru olarak tespit et­ ıııişti. Düşmanın gelmek üzere olduğunu bilen Türk-

ler, çıkartınayı püskürtecek plan ve talimlerini sürekli prova ediyorlardı. Bilmedikleri tek şey çıkartmanın kesin tarihi ve kesin karaya iniş noktalarıydı. Bu se­ beple Beşinci Ordu, kumsalları örtrnek için hafif kıta­ lar tefrik ederek çıkartmalar başladıktan sonra hare­ kete geçirmek niyetiyle bunların gerisinde kalabalık ihtiyatlar yığdı. Beşinci Ordu ihtiyatı sıfatındakiMus­ tafa Kemal'in fırkası, işaret alır almaz her yöne doğ­ ru harekete geçmeye hazır halde bekliyordu. Birinci Dünya Savaşı'nın ünlü Kanadalı as pilotu ve Viktoıya H açı sahibi Billy Bishop bir defasında "kaderin eşiği­ ne varınca gücünüzü sınamanız gerekir" demişti. ı9ı5 senesinin Nisan ayı sona ererken, KaymakamMustafa Kemal ile ı9. Fırka kaderin eşiğine varmışlardı.

19

KADER SAATi

M

ustafa Kemal için özellikle bir 'kader saati'

kam rütbesiyle tümen komutanlığını, miralay rütbe­ siyle kolordu boyutunda bir grubu idaresini, mirliva (tuggeneral) rütbesiyle ordu kumandanlığını ve mü­ şir (orgeneral) rütbesiyle ordular grubu harekatını mercek altına alacağız.

belirlemek hem zordur hem de doğru bir iş sayılmaz. Onun en bilinen eylemi �s N isan'da Avustralya ve Yeni Zelanda Kolordusu'na (ANZAC) karşı giriştiği tayin edici karşı taarruzlardır; ancak seferin ilerleyen aşamalarında, İngilizlerin Anafar­ talar Koyu'nda gerçekleştirdikleri ikinci taarruzu durdurmakta aynı derecede belirleyici rol oynayan

TÜMEN VE GRUP KOMUTANLIGI

kolordu boyutunda bir taktik gruba da komuta etmiş­ tir. Aslına bakılırsa, Mustafa Kemal' i Osmanlı kamu­ oyunun gündemine getiren de 9-�8 Ağustos ı9ıs'te cereyan eden bu Suvla (Anafartalar) muharebeleri­ dir. Osmanlıların Birinci Dünya Savaşı sona erdiği esnada Suriye'deki Yedinci Ordu'yu idaresi ve Eylül ı9ı8'deki Nablus hezimetinden çıkarıp geri çekilme­

�s Nisan ı9ıs günü şafaktan bir saat önce İngilizlerin Seddülbahir'e, Avustralyalıların ise günümüzde An­ zak Koyu olarak anılanArıburnu sahiline çıkmalarıyla İtilaf güçlerinin büyük Gelibolu istilası başlamış oldu. Bu çıkarmalar Osmanlı III. Kolordusu'nun sorumlu­ luğundaki bölgede, 9· Fırka'nın ınıntıkasında gerçek­ leşmişti. Eceabat civarında ihtiyatta tutulan Kayma­ kam Şefik (Aker) Bey komutasındaki �7· Alay'ın mev­

si ise her bakımdan en büyük askerlik başarısı sayılır. Dahası, Türk Kurtuluş Savaşı'nda Milli Ordu'yu yeni baştan teşkil edişi ve 'Büyük Taarruz' olarak bilinen ı9��'deki parlak kapan (çembere alma) harekatı da

kii, Fırka'nın planlarında merkezi bir rol oynuyordu. Arıburnu çıkarmasıyla teyakkuza geçen Şefik Bey, sabah o6:oo civarında iki taburuna istilacılar üzerine

aynı surette çarpıcıdır. Dolayısıyla bu bölümde Mus­ tafa Kemal'in kariyerindeki dört kader anını: kayma-

19.

Fırka, Çanakkale, 25 Nisan 1915 xx

19

57

lll

� ı �OJ ll



lll

72

� ı �rn ll



lll

lll

77 � ı ll



ll

1

c:::::J

398 ıll 2c:::::J

ll

3[i]

ı

ı

ı

D

D



ı

20



ı

ı

ı

s

G

@

ı

s

iZJ

-----

KA D E R SAAT i

----

Esat Paşa, Çanakkale cephesinde bir top mevziini teftiş ediyor, 1915. Esat Paşa'nın kocamış görünümü aldatıcıydı; zira o, taktik kabiliyelleri haiz ve kendini kanıtlamış bir muharebe lideriydi. Kararlı bir kişiliği vardı ve elindeki muharip kuvveti kritik noktaya toplamakta başarılıydı. Çanakkale savaşlarından sonra Kafkas cephesindeki Üçüncü Ordu'ya komuta etti (ATASE).

bir karşı taarruz gerçekleştirme emri verdi. Saat o8:3o olduğunda adamları, ı. Avustralya Tümeni'nin öncü unsurlarıyla sıcak temas kurmuş bulunuyorlardı. Tesadüf eseri, Mustafa Kemal de o gün erken kalk­ mış ve 57· Alay'ı talim üzere harekete hazırlamaya ko­ yulmuştu. Çıkartma hakkında raporlar ulaşır ulaşmaz saat o5:3o'da bütün tümenini teyakkuza geçirdi ve sü­ vari müfrezesine Anzak Koyu'na hakim kilit önemde­

ki Kocaçimen Tepe'ye giden yollarda keşif emri verdi. Ne var ki, sabırsızlıkla beklemesine rağmen hiç emir gelmiyordu. Saat 07:oo'da kendi inisiyatifini kulla­ narak 57· Alay'a, bir top bataryasına ve sılılıiye müf­ rezesine süvarinin ardına düşme emrini verdi ve III. Kolordu komutanı Esat (Bülkat) Paşa'yı harekatından haberdar ederek yaveriyle beraber cephe yoluna kouldu. Mustafa Kemal'in kendi mıntıkasına geldiğine dair III. Kolordu tarafından ikaz edilen 9· Fırka ko-

mutanı, Şefik Bey' e karşı saldırısını ı9. Fırka ile eş­ güdümlü gerçekleştirmesini emr etti. Saat 09:40 civa­ rında Conkbayırı'na ulaşan Mustafa Kemal, erimeye yüz tutmuş savunmayı derhal canlandırdı. Kariyerin­ deki en ünlü anlardan birinde, cephaneleri tükenmiş neferlere süngü taktırarak düşman taarruzunu bekle­ me emri verdi. Kendi 57· Alay'ı da ulaşınaya başlayın­ ca, 2.7. Alay ile eşgüdümlü bir karşı taarruz hazırladı ve askerlerine tarihe mal olan konuşmayı yaptı: "Size ben taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emre­ diyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar kaim ola­ bilir." Saat ı2,:3o sularında her iki alay da dikkatle yöne­ tilen, top ve mitralyöz ateşi desteğindeki bir acil1 karşı taarruza kalktılar. Sayıca zayıf olmalarına rağmen zin­ de durumdaki Osmanlı kuvvetleri, kötü bir savunma

Askerlik doktrininde 'acil' ayaküstü planlanıp prova edilmemiş harekiit için kullanılan bir terimdir. Tam zıddı için ise 'kasti' nitelemesi yapılır.

21

------ M U STAFA KEMAL ATATÜ RK

mevkiinde bulunan hitap haldeki Avustralyalılara koçbaşı gibi çatıp darmadağın ederek düşmanın ken­ dine güvenini yok ettiler. Daha da önemlisi, bu kar­ şı saldırı düşman ilerleyişini durdurup kuvvetlerini küçük bir köprübaşına hapsetme şeklinde tayin edici sonuç getirdi. Gün ilerledikçe, Mustafa Kemal diger alaylarına da öne çıkmalarını ve genişlemekte olanAnzak köp­ rübaşını tamamen mühürlemelerini emretti. Emir beklemeden alaylarını hareket ettirme yönündeki uzgörülü kararı, o gün ögleden sonra Esat Paşa tara­ fından Arıburnu cephesi komutanı yapıldığı ve bü­ tün Anzak köprübaşının taktik sorumlulugu verildiği vakit teyit olacaktı. Mustafa Kemal akşama dogru, zinde 7�· ve 77· alaylada hücuma geçti ve gece yarısı oldugunda, Anzakların komutanı Korgeneral William Birdwood ile emrindeki iki tümen komutanı sahilden acilen tahliye edilmek için yalvarıyorlardı. Akde­ niz Seferi Kuvveti'nin komutanı Sir Ian Harnilton bu talepleri geri çevirdi ve Birdwood'a oldukları yerde kalarak 'kendimizi emniyette hissedene kadar siper kazın, kazın, kazın' diye emir verdi. Sonraki birkaç gün boyunca Liman Paşa, topçusuyla beraber fazladan altı alayı Mustafa Kemal'i takviye etmek üzere gön­ derdi ve Arıburnu komutanı bu takviyelerle bir dizi şiddetli karşı taarruz gerçekleştirdi. Bu harekat he­ definde başarısız kalsa da Anzakları küçük ve kırılgan bir köprübaşına hapsederek yüksek araziyi Osmanlı

------

hakimiyetine geçirmekte başarılı oldu. O noktaya ge­ lindiğinde, Mustafa Kemal çok sayıda tümene denk kocaman bir kuvvete küçücük tümen karargahıyla ko­ muta eder vaziyetteydi. Esat Paşa �9 Nisan'da Şimal Grubu kumandanlığına tayin edilince, Mustafa Kemal tümen kademesinde komutanlıga geri döndü. Zinde takviyeleri kullanmaya karar veren En­ ver Paşa, Beşinci Ordu'ya mümkün en büyük çalıayı göstererek Anzak köprübaşını ezme emri verdi. Bu­ nun üzerine Esat Paşa. ı9 Mayıs'ta gece karanlığında gerçekleştirilecek dört tümenlik muazzam bir taarruz planladı. Şafaktan bir saat önce başlatılan bu harekat, Anzaklar hazırlıkları önceden tespit edip gerekli ted­ birleri aldıkları için muazzam bir felaketle neticelen­ di. Bu fiyasko içinde Mustafa Kemal'in ı9. Fırka'sı, komutanının dikkatle kurguladığı emirname ve titiz icra sayesinde en az kayıp veren birlik olmuştur. Bu parlak muharebe performansını gereğince takdir eden Liman Paşa tarafından �3 Mayıs'ta Demir Haç madalyası ile taltif edilen Mustafa Kemal, ı Haziran'da da miralaylıga yükseldi. Osmanlı cephesinin kuzey kısmını tutan ı9. Fır­ ka, neredeyse tamamen açıktaki sag kanadı sebe­ biyle Mustafa Kemal'i endişelendiriyordu. Kendin­ den bekleneceği üzere Esat Paşa'ya art arda uyarılar yagdırdı ve en nihayet bu ısrardan sinidenen Şimal Grubu komutanı, söz konusu araziyi bizzat tetkik et­ mek üzere Haziran ortasında cepheye geldi. 'Sazlıdere

s. 24-25:

KADER I N SEÇT I�I K i Ş i 19. Fırka komutanı Kaymakam Mustafa Kemal Bey, 25 Nisan 1915 günü saat sabah 7'de, yanında yaveriyle birlikte, küçük Bigalı köyündeki karargAhının önünde. Avustralyalı istilacıları karşılamak üzere alaylarını alarma geçirmiştir. Elindeki en Iyi birlik olan ve o gün muharebeye ilk sokacağı 57. Alay'dan iki asker, Anzak köprübaşına uzanan dolambaçlı yolu kat etmek üzere bekliyorlar. Blgalı'daki karargı'lh bugün müzedir. Mustafa Kemal, çıkartma kumsaliarına hı'lklm yüksek araziye öğleye doğru vardığında Avustralyalılar tepelere üşüşmekteydiler. Savunmayı bırakıp geri çekilmekle olan Osmanlı askerlerini topariayan 19. Fırka komutanı, bunları 57. Alay ile takviye de ettikten sonra tarihe mal olan emrini verdi: "Size ben taarruz emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar kaim olabilir." Mustafa Kemal'in derhal icra ettiği bir dizi güçlü piyade ve topçu taarruzu Avustralyallları sersame çevirerek morallerini çökertti. Bu taarruzlar öyle amansızdı ki, Anzak Kolordusu komutanı Korgeneral Sir William Blrdwood o gece Akdeniz Seteri Kuvvetleri komutanı Orgeneral Sir lan Hamilton'a başvurarak askerlerini geri çekmek için izin istedi ve şu ünlü cevabı aldı: "Kendinizi emniyette hissedene kadar siper kazın, kazın, kazın." Gün sona ererken Mustafa Kemal, Çanakkale'yi savunan Beşinci Ordu'nun komutanı Liman von Sanders tarafından, Anzakları önlemekle görevli bütün Osmanlı birliklerinin başı sıfatıyla Arıburnu Cephesi komutanı yapılmıştı. Bir hafta içerisinde toplam dört tümenin ana unsurlarını emri altına alan Arıburnu komutanı, durum istikrara kavuşmadan önce Avustralyallları denize dökmeyi neredeyse başarmıştı. Ü mitsiz gibi gözüken şartlar altında büyük çapta biriikiere komuta eden Mustafa Kemal'in müthiş performansı, bir muharebe lideri olarak ününü tesis ettiği gibi kabiliyatierine karşı von Sanders'In beslediği itimadı da perçlnledl.

24

-------

KAD E R SAAT i

------

19. Fırka erkanı. Osmanlı tümenlerinin kurmay heyetleri, itilaf muadilierine kıyasla hayli küçüklerdi. Bir i ngiliz tümen kurmay heyetindeki 70'den fazla subaya karşılık alelade bir Osmanlı fırka erkanı hepi topu bir düzine zabitten ibaretti (Mesut Uyar).

tartışması' adıyla bilinen bu buluşmada savunma hat­ tındaki gediğe işaret eden Mustafa Kemal, düşmanın savunmasız haldeki Kocaçimen Tepe üzerinden büyük bir kuvvet aşırtarak Şimal Grubu'nu çevirebileceği uyarısında bulundu ve kendi önerilerini ısrarla kabul ettirmeye uğraştı. Ne var ki Mustafa Kemal'in anali­ zini uygulanamaz bulan Esat Paşa ile kurmay reisi, mevzii olduğu haliyle bırakarak yüksek arazide sadece gözetierne noktaları tuttular. Bu neredeyse ölümcül sonuçlar doğuracak bir taktik hataydı. Batı cephesindeki gibi bir siper savaşı çıkmazıyla karşılaşan İngilizler, Gelibolu'daki kilitlenmeyi kır­ mak amacıyla denizden çıkartınayla da desteklenecek büyük bir çevirme taarruzu gerçekleştirmeye karar verdiler. X. İngiliz Kolordusu desteğindeki Anzaklar, tam da Mustafa Kemal'in işaret ettiği mıntıkada, 6 Ağustos günü taarruza kalktılar. İngiliz ana taarruzu­ nun Gelibolu'daki en yüksek nokta olan Conkbayırı'nı hedef aldığı bu harekat günümüzün İngilizce tarih ya zımında "Suvla Muharebeleri", Türkçe tarih yazımın­ da ise Anafartalar ve Conkbayırı muharebeleri olarak bilinir. Ne var ki, X. Kolordu'nun inanılmaz derecede berbat emir-komuta performansı ve Anzak planlama­ smdaki varsayunların isabetsizliği sebebiyle İtilaf pla-

Anatartalar Grubu komutanı Miralay Mustafa Kemal Bey, 1915 Ağustos'unda düşman mevzilerini inceliyor. Bu anıtlaşmış fotoğraf, kelimenin tam anlamıyla düşmanın tepesine inen bir muharebe liderinin yoğun ruh halini mükemmel yansıttığı gibi Atatürk'ün en sevilen ve sık kullanılan resimleri arasındadır (AWM, A05319). 25

K

t EGE DENiZi

Kabatepe

1 mil 1 km

CONKBAYIRI KARŞI TAARRUZU,

9

AG USTOS 191 5

K

t

A K D E N

30



Z

c 1

1

159

lO �

1Zı 11



34

53� ıss ıZJ

1 60

1Zı

1Zı

lll

1'X'l 20�

21 �

1

XXX

Anafarta l"':71

Grubuı.::::::J

� �"""'''" �/V. .cfu ,.

1 mil 1 km



\

# # Kocaçimentepe

L r

Çami! Tekke

------ M U STAFA KEMA L ATATÜ RK

------

Harp Akademisi'nden 1903'te mezun olan Enver Paşa, olağanüstü bir hızla yükselerek Ocak 1914'te harbiye nazırı ve başkomutan vekili oldu. Karizmatik ve parlak bir kişiliği vardı ancak karar alma hususunda son derece tedbirsizdi (AWM, H12357).

nı kısa sürede bozuldu. Öte yandan, tak:viyelerin gecik­ mesine sebep olan karman çorman haldeki Osmanlı komuta zinciri de kusurda aşağı kalmıyordu. Problemi

ye ettiler. Aşırı yorgunluk sebebiyle Kasım' da hastalık izni kullanmak zorunda kalan Mustafa Kemal, İtilaf ricatma şahit olmamış; ancak cesareti ve karar alıcılığı

gidermek isteyen Liman von Sanders, yeni kurulmuş olan ve altı tümen kuvvetindekiAnafartalar Grubu'nun başına 8 Ağustos günü Mustafa Kemal'i getirdi.

kanıtlanmış ve alnının akıyla Çanakkale Savaşı'ndan ayrılmıştı. Mustafa Kemal �7 Ocak ı9ı6'da Edirne'deki XVI .

Resmi rütbesi miralay olmakla beraber, Mustafa Kemal şimdi fiilen bir kolordu komutanıydı. Derhal savunmayı sağlamlaştırdı ve bizzat yönettiği kuvvetli bir karşı taarruzla düşmanı mevziilerinden söküp attı. Bu esnada, ı o Ağustos günü göğsüne isabet eden bir şarapnelin cep saatine denk gelmesi sayesinde ölüm­ den kurtuluşu, hakkındaki en ünlü anekdotlardan bi­ ridir. Söz konusu olayda en ufak bir sarsıntı belirtisi göstermemiş ve soğukkanlılıkla askerlerini yönetme­ ye devam etmişti. Durumun istikrara kavuşması üze­ rine Osmanlı cephesi savunma durumuna geri dön­ dü ve Mustafa Kemal parçalanmış saatini Liman von Sanders 'e hatıra olarak hediye etti. İtilaf güçleri Osmanlı hatlarını yaramadıkları gibi Türk birliklerinin sayısı da durmadan artıyordu. Se­ r ri n başarısız olduğunu idrak eden İngilizler geri çe­ k i l m e kararı aldılar ve Gelibolu'yu Ocak ı9ı 6 ' da tahli28

Kolordu'nun başına geçti ve bu birlik Mart ayında Kaf­ kas cephesine gitme emri aldı. �7 Mart'ta Diyarbakır'a

ulaştı ve ı Nisan ı9ı6'da mirliva rütbesine (tuğgene­ ral) yükselerek 'Kemal Paşa' oldu. İmparatorluğun köhne yollarından güç bela ilerleyen kolordusu ise yaz ortasına kadar Van Gölü yakınındaki mevzileri­ ne yerleşememişti. İkinci Ordu'nun yaz taarruzunda, XVI . Kolordu yaptığı harekatla Muş'u geri aldı. Ke ­ mal Paşa'nın iyi planlanmış harekatında, piyadenin gerçekleştirdiği olağanüstü süratli taktik manevralar özellikle göze çarpıyordu. Bitlis de kısa süre içinde XVI . Kolordu tarafından geri alındı. Ne var ki kusurlu ordu içi muhabere sebebiyle taarruz tıkandı ve yaz so­ nunda durdu. Kemal Paşa Ekim ı9ı6'da bütün İkinci Ordu'nun başına geçti ve dost düşman her iki tarafın da yaz ve ilkbahar boyunca zayiatını gidermeye çalıştı­ ğı son derece sakin bir döneme nezaret etti.

-------

KA D E R SAATi

------

tıldı. Enver Paşa bu toplantıda, büyük bir taarruzla

Mustafa Kemal �o Eylül ı9ı7'de, talep edilme­ miş olduğu halde yazdığı bir raporu Enver Paşa ile Dahiliye Nazırı Talat Paşa'ya ve Sadrazam Sait Halim Paşa'ya gönderdi. Almanları sorumlu tuttuğu aleyhte­ ki stratejik vaziyete dikkat çekerek başlayan bu rapor­

Bağdat'ı geri almak üzere Alman generali Erich von Falkenhayn'ın (sabık Alman genelkurmay başkanı) komuta edeceği müşterek bir Alman- Osmanlı ordu grubu kurma planlarını açıklamıştı. Bu bağlamda,

da, çözülmeye başlayan Osmanlı seferberliğine dair endişelerini dile getirmişti. Kemal Paşa'ya göre, gide­ rek azalan kaynakları sonuçsuz taarruzlarda çarçur et­ mek yerine, yedeğe ayrılabilecek bütün birlikleri ih­

Şam yakınlarında vücuda gelmekte olan ve söz konu­ su ordu grubuna ait bulunan yeni Yedinci Ordu'nun komutanlığı Kemal Paşa'ya önerildL Öneri kabul edildi ve Paşa 8 Ağustos 'ta yeni görevine başladı. N e var ki, Cemal Paşa, Enver Paşa ve Falkenhayn Yedinci Ordu'yu Bağdat'a mı yoksa tehdit altındaki Sina-Filis­ tin cephesine mi konuşlandırmak gerektiği hususun­ da tartışmaya başlayınca, siyaset bir defa daha Mustafa

tiyata kaydırıp büyük İtilaf taarruzlarını durdurmakta kullanmak; dolayısıyla (Bağdat taarruzu gibi) saldırı

ORDU KOMUTANLIGI Kemal Paşa, Haziran ı9ı7 sonunda Halep'te yüksek seviye bir stratej� değerlendirme toplantısına ka­

Kemal' in kariyerine sekte vurmak üzere devreye girdi. Paşa alışıldığı üzere kendi fikirlerinde ısrarcı oldu ve bu ısrarı, bizzat ana savaş stratejisine yönelik ciddi eleştirilere dönüştü.

harekatını askıya almak ve imparatorluğu stratejik sa­ vunmaya çekmek gerekirdi. Ayrıca, Osmanlı kuvvet­ lerini kendi bencil çıkarları için kullandıklarını dü­ şündüğü Almanları çoğu komuta mevkiinden uzaklaş­ tırmayı da önermişti. Rapor, Yedinci Ordu'nun Bağ­ dat karşı taarruzunda değil Filistin'in savunulmasında kullanılması tavsiyesiyle bitiyordu. Mustafa Kemal'in değerlendirmesi, harbiye nazırı ve başkomutan vekili Enver Paşa'nın saldırgan stratejik mantalitesine yö ­ nelik özellikle açık sözlü bir eleştiri olduğu gibi impa-

Çanakkale cephesinde bir küçük zabit, yorgunluğu her halinden belli olan Miralay Mustafa Kemal'e (otomobilin arka koltuğunda oturmakta) rapor veriyor (AWM, A05288). 29

------ MU STA FA K E MAL ATATÜ RK -----Yıldırım Ordular Grubu, Filistin, Eylül 1 91 8 sonu xxxxx

Yıldırım Ordu lar GrubuD xxxx

xxxx

XXX

ı

XXX

XXX

Sol Cenah r-:::::71 � Grubu �

XXII r-:::::71

r-:::::71 ııı�

20� 16�

7 cgj

xxxx

Yedinci�

Sekizinci�

�� 1

··�

xx

ı

Dördüncü� i

XXX

xx r-::: �::71

1 � 26� 1 1 cgj 53cgj

�� Asya Kolordusu ı..::::,.

ratorluğun Alman müttefiklerini de şiddetle mahkUm ediyordu. Dahası, Paşa kendini tutamayarak aynı dü­ şünceleri yineledigi öfkeli mektupları Falkenhayn' a da göndermişti. Beklendigi üzere Enver Paşa'nın şiddetli tepkisine hedef oldu ve 4 Ekim'de görevinden istifa etti. Hakareti asla susarak karşılamadığı için izin kul­ lanarak İstanbul'a gitti ve takip eden kış boyunca se­ ferberliğe dair eleştirilerini kamu önünde sürdürdü. Ne var ki (aslında pek de şaşırtıcı olmamak üzere) yeni

XXX

XXX

XXX

Ş e ria r-:::::71 Vlll r-::: �::71 Grubu� ..



Mürettepcgj

24 � 3[Z]

::71 ll r-::: �

'"� � �����cgj •

K

xx

�� Kuweti ı..::::,. xx 62cgj

bir komuta makaını için kulis yapmasına rağmen ken­ disine görev verilmedi. En nihayet, hareketsizlikten asabmm bozulması ve böbrek hastalığından mustarip olması nedeniyle, Avusturya- Macaristan' da muayene olmak üzere hastalık izni başvurusunda bulundu ve ünlü kaplıca şehri Karlsbad'da iki ay geçirdi. Kemal Paşa uzun süre kenarda kalmayacaktı. Yeni tahta çıkan Sultan Vahdeddin (Vl. Mehmed), onun hayranları arasındaydı ve tekrar faal hizmete

s. 32-33:

KOMUTAN MUSTAFA KEMAL Miralay Mustafa Kemal, Çanakkale'de siperde; 6 Ağustos 1915. Anatartalar (Suvla) Koyu'na çıkan ingilizlerin, Conkbayırı'nda mevzilanmiş olan 19. Fırka'nın hatlarına karşı llerlayişini gözlemliyor. i ki gün sonra Liman von Sanders tarafından, yeni kurulan Anatartalar Grubu komutanı olarak, başarısız bir başka komutanın yerini alacaktır. ltiiaf taarruzunu durdurmakle görevlendirilen Mustafa Kemal, bir defa daha savunmayı istikrara kavuşturdu ve ilerleyen ingilizleri durdurmak üzere güçlü karşı taarruzlar gerçekleştirdi. Düşmanı Ağıl'dan temizleyen 10 Ağustos tarihli mahvedici Conkbayırı karşı taarruzunu, sahipsiz araziye askerlerinin başında çıkarak bizzat idare etmişti. Hayatının en ünlü anlarından birislnde, göğsüne bir şarapnal isabet etti ancak parçanın saatine denk gefrnesi sayesinde hayatı kurtuldu. Durumu fark edenlere parmağıyla sus Işareti yaparak askerin moralinin bozulmasını engeliemişti. Parçalanmış saati daha sonradan Liman von Sanders'e hediye etmiştir. Ağustos ortasına gelindiğinde, Mustafa Kemal'in grubu tam yedi tümen llo bir dizi ilitik alayı kapsayacak kadar büyümüttü. Aslına bakılırsa Anatartalar Grubu, büyük bir kolordudan ziyade küçük bir ordu sayılırdı. Takvimler Eylül 1915'1 gösterdiğinde ise Mustafa Kemal'in cephesi durağanlatmış ve siper savaşı batlamıştı. Yedi ay boyunca dur durak bilmeden devam eden ağır çarpışmalar enerjisi tükenmez gibi görünen Mustafa Kemal'i bile zayıf dütürdüğünden, yorgunluktan bitmit haldeki Anatartalar komutanı 10 Aralık'ta hastaneye kaldırıldı. Mustafa Kemal'in Çanakkale cephesindeki tutarlı ve kabiliyetil performansı, daha yüksek sorumluluklar için önünü açtı. Hızla yükselerek 1916'da kolordu, 1917'de ise ordu komutanı oldu.

32

-----

KA D E R SAAT i

----

Enver Paşa, (en sağda görülen) Mustafa Kemal'in zabitlerinden birisine madalya takıyor. Aralarındaki şahsi husumete ve stratejik kararlarına dair Mustafa Kemal'in sürekli ve açıkça dile getirdiği eleştirilere rağmen Enver Paşa, bu akranının yeteneğini ve seferberliğe yaptığı katkıyı teslim etmesini bilmiştir (Mesut Uyar).

alınması için araya girdi. ı9ı8 yazında Filistin'deki operasyonel- taktik vaziyet ancak ümitsiz diye tas­

İngilizlerin Mısır Seferi Kuvveti'ne (MSK) komu­ ta eden Orgeneral Sir Edmund Allenby, uzun süredir

vir edilebilirdi. Vahdeddin, Bağdat yerine Suriye'ye gönderilen Yedinci Ordu'nun başına tekrar Mustafa Kemal'in geçmesini istedi. Bunun üzerine Enver geri

beklenen Filistin taarruzunu ı9 Eylül günü başlattı. Allenby'nin hedefi, Osmanlı hatlarını yarıp süva­ ri kuvvetleriyle bir kapan harekatı gerçekleştirerek imha muharebesi yürütmekti. İngilizler Osmanlı hat­ tının en sağ ucunda, Akdeniz sahilinde bulunan Seki­ zinci Ordu 'nun XXII. Kolordu'sunu ı� 'ye ı asker ve 4' e

adım attı ve Kemal Paşa 7 Ağustos'ta yeni vazifesine başladı. Yedinci Ordu, iki diğer seyyar orduyla be­ raber, Çanakkale cephesinin sabık komutanı Liman von Sanders'in emrindeki Yıldırım Ordular Grubu'nu teşkil ediyordu. Her biri iki tümenli iki kolordu ile ilişik kolordu topçusundan müteşekkil Yedinci Ordu, kağıt üzerinde güçlü bir harp teşkilatıydı. Kolordu ko ­ mutanları Ali Fuat ve İsmet Beyler Mustafa Kemal'in eski dostları, tecrübeli ve güvenilir astlardı. Ne var ki Filistin cephesi asker, levazım ve teçhizat başta, he ­ men her kalemde şiddetli bir mahrumiyet içindeydi. Hesapta 6o.ooo mevcutlu olması gereken Yedin­ ci Ordu' da, ancak 7.ooo kadarı piyade neferi olmak üzere �o.ooo'den az asker vardı. Dahası, erat da tak­ tik hareketliliğin vasıtası olan koşum hayvarıatı da feci biçimde yetersiz besleniyordu. Yetmezmiş gibi, ordular grubu komutanlığı aşırı uzamış bir cepheyi tutmakla vazifelendirdiği Yedinci Ordu'ya siperlerini gereğince tahkim etmesi için lüzumlu istihkam mal­ zemesi de göndermemişti.

ı top üstünlüğüyle vurdular. Şafakta başlayan taarruzu takip eden iki saat zarfında Sekizinci Ordu'nun bü­ tün hatları yarılmış ve mevcut bütün ihtiyatı girdabın içine çekilmişti. Liman von Sanders hatıratında, saat 07:00 itibariyle Sekizinci Ordu'nun bir muharip kuv­ vet sıfatıyla ortadan kalkmış bulunduğunu yazacaktı. Ardından Allenby, açılan gedikten Nablus kasabasına ilerleyip düşmanı çembere alma emriyle tam üç sü­ vari tümeninden müteşekkil süvari kolordusunu hü­ cuma kaldırdı. Nablus, Kemal Paşa'nın Yedinci Ordu karargil.hının bulunduğu yerdi. Osmarılı komutası Allenby'nin Şeria Vadisi'nde­ ki şaşırtma harekatına kanmamış ve esas İngiliz ta­ arruzunu Sekizinci Ordu kesiminde beklemeyi sür­ dürmüştü. Bu sebeple, saat os:oo'da İngiliz uçakları karargahını bombalayıp telefon hatlarını imha ettik­ leri vakit Kemal Paşa şaşkınlığa uğramadı. Kısa süre 33

------ MU STAFA KEMAL ATATÜ RK

------

Yıldırım Ordular Grubu komutanı Müşir Liman von Sanders, sivil Osmanlı memurları ile Avusturya-Macaristan subayları kendisini dinlerken bir deniz subayıyla askeri tatbikat hakkında konuşuyor; Filistin, 1918 (AWM, H13382).

sonra, bir İngiliz destek taarruzu İsmet Bey'in III. Kolordu'sunu vurdu; ancak Yedinci Ordu cephesin­ de pek az ciddi baskı bulunuyordu. Ertesi gün, Kemal Paşa diğer kolordusundan (XX. Kolordu) birkaç tabur kaydırarak III. Kolordu'yu takviye edebildi. Kemal Paşa'nın hatları dayanınayı başarmıştı; ancak sağ ce­ nahını çevirmekle tehdit eden muazzam miktarda düşman süvari ve piyade kıtalarma karşı önlem almak zorundaydı. Astıarına savunma hattını tahliye edip kuzeye çekilmek niyetinde olduğunu belirtti. III. Ko­ lordu artçı çarpışması yürütürken XX. Kolordu teması keserek ricat edecekti. Ne var ki Sekizinci Ordu'nun imha olduğu haberi Yedinci Ordu içinde hızla yayıldı­ ğından, morali ayakta tutmak iyice zorlaşrnıştı. Buna rağmen Kemal Paşa, ordusunu muntazaman geri çe­ kebildi ve kuzeydoğu yönündeki Beysan'a doğru ha­ reket etti. Maalesef, Allenby'nin ayağına tez süvari­

Harp Akademisi'nden 1906'da mezun olan ismet i nönü, 1927'deki emekliliğine kadar kolordu ve ordu kumandanlıklarında bulundu. 1938-50 arasında Türkiye Cumhuriyeti cumhurbaşkanlığı, 1960'1arda ise başbakanlık yaptı ( Time). 34

leri ondan hemen önce aynı noktaya varmış ve Şeria N ehri'ni geçerek ricat yolunu lıkamışlardı. Beyt-i Hasan'da karargah kuran Kemal Paşa. eş­ değer bir süratle tepki verdi ve başka bir noktadan Şeria'yı aşmak üzere birliklerini derhal doğuya çark ettirdi. Kuzeylerinde Sekizinci Ordu'nun kılıç artık­ ları bulunan Mustafa Kemal kuvvetleri, 43h4 Eylül

------

KA D E R SAAT i

gecesi sağ salim nehri geçmişlerdi. Düşmanın dur du­

------

oluşturdu. Böylelikle, düşman süvarisinin iledeyişi

rak bilmez takibine maruz kalan Kemal Paşa, 3. Süvari

durdurulabilmişti. 3. Süvari Fırkası'nı İsmet Bey'in

Fırkası 'nın gerçekleştirdiği bir perdelerne harekatı ile

sol cenahına yerleştiren Kemal Paşa, Ali Fuat Bey'in

İngilizleri yavaşlattı ve Yedinci Ordu'yu Z? Eylül itiba­ riyle Deraa 'ya çekmeyi başardı. Aynı esnada, Hintli ve

XX. Kolordu'sunu Arap asileri engellemekle vazife­ lendirdi; bu sayede geri çekilen askerleri için ricat

Avustralyalı süvariler sahil boyunca kuzey- kuzeybatı

yolunu mümkün mertebe açık tutabileceğini ümit

yönünde Şam'a doğru atağa kalkmış, Arap asiler de

ediyordu. Dördüncü ve Sekizinci ordulardan artaka­

Hicaz demiryolu boyunca küçük saldırılara başlaınış­

lanlar da bu arada yetiştiler ve Şam' dan geçip gittiler.

lardı. Şam düşerse bütün Yıldırım Ordular Grubu'nun

Ne var ki, Kemal Paşa'nın hırpalanmış kuvvetlerini

kapana kısılacağını gören Liman Paşa,

püskürtmeyi başaran İngilizler ı Ekim'de Şam'ı aldı­

Mustafa

Kemal'den birliklerini şehrin güneybatısındaki sa­

lar. Yedinci Ordu'nun malıvolmuş haldeki �3. ve 56.

vunma mevziilerine yerleştirmesini istedi. İki gün­

fırkaları ile 3. Süvari Fırkası kapana kısılarak teslim

lük bir cebri yürüyüşle kuzeye yönelen İsmet Bey'in

oldular. Yedinci Ordu muharip kıtalarının bir kısmını

III. Kolordu'su, ucu ucuna yetişerek 3o Eylül'de Şam

yitirmişti; ancak gerçekleştirdiği zorlu savunma ham­

eteklerindeki Ki.sve tren istasyonuna vardı ve hemen

leleri, Yıldırım Ordular Grubu'nun sağlam kalmış kı­

batıya uzanarak tam zamanında ince bir savunma hattı

sımlarını muhakkak surette imhadan kurtarmıştı.

Filistin cephesindeki bir Osmanlı bataryası. Her Osmanlı bataryasında dört top veya obüs bulunuyordu. Komutan ile rasat ekibi solda görülüyor (Mesut Uyar). 35

A

K

D

E

N

Z

•sor

K

t

-------

KA D E R SAAT i

-------

Kemal Paşa artık, �4· ve 43 . fırkalarla tekrar tah­ sis ettiği XX. Kolordu'yla beraber demiryolunu takip

diler ve bunun yerine, �6 Ekim' de, Osmanlı kuvvet­

ederek Baalbek'e çekiliyor, III. Kolordu ise kuzey­

lerini çembere alma hedefiyle süvarilerini Halep'in

beraber İngilizler cepheden taarruz etmek isteme­

de Eski Han mevkiinde yolu perdeliyordu. Geride­

kuzeydoğusuna gönderdiler. İngiliz Resmi Tarihi'ne

ki Dördüncü Ordu ise Humus şehrinin müdafaasını

göre, Kemal Paşa bizzat cephe hattına gelmiş ve bü­

tertip etmişti. Sahil şeridinde iyi yollar bulunmadığı

yük cesaret sergileyerek kararlı bir önleme harekatı

için, Kuzey Suriye'ye devam eden bütün ilerleme ko­

idare etmişti. N e var ki kuvvetleri artık eriyip bitmişti

ridorlarının kesişim noktası konumundaki Humus

ve düşman süvarisi o gün saat sabah ı o: o o'da Halep' e

coğrafi açıdan önemli bir mevkiiydi. Dördüncü Ordu

girdi. Bereket versin ki Paşa ordusunu şehirden çekip

İngilizleri oyalarken, Kemal Paşa hurdahaş ordusunu

çıkarmayı başardı. Bu esnada Dördüncü Ordu tama­

kuzeye, Halep'e götürdü. Altı gün sonra, 3 Ekim'de,

men yok olmuş ve Mustafa Kemal'in Yedinci Ordu'su,

İngilizler Humus'u ele geçirdiler ama kuzeye ilerie­

ı9 Eylül'de Filistin'de mevcut üç Osmanlı ordusu ara­

yişleri artık bir sürünıneye dönmüştü. Mevcudu azal­

sında imha edilmeyen tek kuvvet olarak kalmıştı.

mış Yedinci Ordu yine de hala III. ve XX. Kolorduları

Halep'ten çıkmaya karar veren Mustafa Kemal

ihtiva ettiğinde n, Halep'i savunma girişimi üzerinde

Paşa, Katma'da karargiih kurdu ve XX. Kolordu'nun

çalışmaya başlayan Mustafa Kemal Paşa şehrin güney­

tümenlerini düşmanla temasta tutarak geri çekil­

batısında bir hat tertip etti.

di. Ardından karargahım Raco'ya aldı ve günümüz

Kemal Paşa, 1 . ve l l . fırkaları XX. Kolordu'ya

Türkiye'sinin güney sınırını teşkil eden hat boyunca

bağlamak suretiyle emir-komuta teşkilatım �o Ekim

yeni bir savunma mevzii hazırlamaya başladı. Hemen

günü tekrar düzenledi. �4· ve 43 . fırkaları emrine ver­ diği İsmet Bey'i ise III. Kolordu 'yu yeniden yapılan­

muhafazasıyla vazifeli İkinci Ordu'dan birliklerle de

gerisinde bekleyen ve Adana şehri ile sahil şeridinin

dırmakla vazifelendirdi. Gedikli ve güvenilir fırkalar

takviye edilmişti. N e var ki, Allenby Anadolu içlerine

içeren XX. Kolordu Halep müdafaasından sorumlu

taarruz için kuvvetlerini toplamaya kalmadan, Osman­

tutulmuştu. Şehrin savunma tertibatı zayıf olmakla

lı İmparatorluğu'nun savaşı 3o Ekim'de imzalanan

itilaf savaş gemileri i stanbul'a ilerliyorlar. Başını HMS Superb'in çektiği itilaf donanması, 12 Kasım 1918'de Çanakkale Bağazı'nda resmigeçit yaptıktan sonra ertesi gün i stanbul açıklarında demirlemişti. 1915'te silah zoruyla başarılamayan iş böylece tamamlanmış oluyordu (AWM, H18875). 37

------ M U STAFA KEMAL ATATÜ RK

------

Mondros mütarekesiyle sona erdi. Liman von Sanders derhalAlmanya'ya geri çağrılınca, Mustafa Kemal Paşa kısa süreliğine bütün cephenin komutasını üstlendi.

rişli bir kuvvet bulundurmayı başarması özellikle göze çarpmaktadır.

Yıldırım Ordular Grubu ile Yedinci Ordu 7 Kasım'da lağvedildiğinde ise İkinci Ordu'nun başına geçti. Hareket yeteneği daha yüksek ve saldırgan bir düşmanın takibi altında başarılı bir ricat yürütmek, akla gelebilecek en zorlu askeri harekat arasındadır. Askeri tarihte örnekleri nadir görülen bu olay, birçok tarihçi tarafından büyük bir generalin en baş nişane­ si sayılır. Mustafa Kemal Paşa'nın neredeyse ümitsiz bir vaziyetteyken bile ordusundaki emir-koroutayı nefes kesici bir surette tesis edebiimiş olması ve her şey sona erdiğinde bile elinde hiila muharebeye elve-

MÜTAREKE' DEN MiLLi MÜCADELE'YE Mustafa Kemal, 'millici zabitler' denilen gruba men­ sup meslekten askerler arasındaydı. Bu grup, Al­ man ve Osmanlı imparatorluklarının Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkacakları anlaşıldığı vakit müs­ takbel bir Türk halef devletinin toprak bütünlüğü ile bağımsızlığını muhafaza hedefiyle siyasi faaliyete başlamıştı. Kemal Paşa, İttihat ve Terakki hükümeti­ ni devirmek amacıyla komplo kuran Fethi (Okyar) ve Rauf (Orbay) beyler gibi bir kısım zabitlerle 1918 yazı esnasında baglantıya geçti; yeni hükümette harbiye nazırı olmayı ümit ediyordu. Halep'e geri çekilişi yürüttüğü esnada dahi Mus­ tafa Kemal, dostlarıyla temasını kesmemiş ve İstan­ bul'daki siyasi durumun nabzını sürekli tutmuştu. Ne var ki, ıo Ekim'de İttihatçı idare çöker ve emekli general Ahmet İzzet Paşa riyasetinde yeni bir hükü­ met kurulurken neredeyse bütün enerjisini askeri harekata vermiş durumdaydı. Yeni hükümette görev alabilmek için bağlantılarına yoğun baskı yaptı ama sonuç alamadı. Rauf Bey kabinede bir yer edinebil­ mişti gerçi, ancak milliciler İtilaf devletlerinin dayat­ tığı mütareke şartlarını kabul etmemesi için Ahmet İzzet Paşa'yı ikna etmeyi başaramadılar. İstanbul, Çanakkale Boğazı, Pazantı tüneli ve Musul gibi stra­ tejik bakımdan kilit önemdeki mevkilerin İtilaf kont­ rolüne bırakılınasını şart koşan mütareke metnini 3 Kasım'da öğrendiğinde Mustafa Kemal büyük öfkeye

Mustafa Kemal ile hemen ardında duran bir alay sancaktarı. Terhis edilip dağıtılan Osmanlı ordusundan milli mücadeleye Illihak eden tümen ve alaylar kimliklerini, bayraklarını ve geleneklerini muhafaza etmişlerdir (Mesut Uyar). 38

kapılmıştı. İstanbul'a, anlaşmanın bir kısım madde­ lerine yönelik itirazını ve İngilizlerin İskenderun'u işgal etme girişimine karşı güç kullanacağını bildiren telgraflar çekti. İzzet Paşa'nın buna tepkisi, Mustafa Kemal'i görevinden aldıktan sonra istifa etmek oldu. İkinci Ordu'nun komutasını ıo Kasım'da devreden Mustafa Kemal, İstanbul'a gitmek üzere Adana'da trene bindi ve üç gün sonra payıtahta ulaştı. Geldiğin­ de, İtilaf donanmasını Haliç'te demirli bulmuştu. Bir defa daha orduya diihil ama komuta mevkiinden yok­ sun durumdaydı.

-------

KA D E R SAAT i

Payitahtı, Boğazlar'ı ve Kilikya'nın büyük kısmı­ nı kısa sürede işgal eden İtilaf kuvvetleri, Osmanlı Ordusu'nun terhisi işine nezaret etmeye koyuldular. Mütareke şartlarına göre ordu, toplamda so.ooo'den az mevcudu ve pek az teçhizatı bulunan �o iskelet tü­ mene indirilecekti. ı 9 ı 9 'da toplanan Versailles Barış Konferansı'nda Osmanlı İmparatorluğu'nun Ortadoğu topraklarını (Arabistan, Yemen, Irak, Lübnan, Filistin ve Suriye) kopartma kararı alındı. Üstüne, kifayetsiz Osmanlı hükümetleri Anadolu' daki Türk kalpgahında Yunan ve Ermenilerin muzaffer İtilaf devletlerinin öngördüğünden bile daha geniş toprakları işgal et­ mesine engel olamadı. Neticede, ülkenin böyle lokma lokma yok edilmesine karşı millici zabitlerin direnişi

-------

rabekir Paşa'nın Erzurum'daki XV. Kolordu'su, sa­ vaş sonrası Osmanlı Ordusu'nun en büyük kıtaları arasındaydı. Dahası, yine Mustafa Kemal'in dostları arasındaki Refet (Bele) Bey de, imparatorluğıın şehir ve kasabalarına yayılmış bulunan, büyük ve iyi talimli paramiliter Jandarma teşkilatının başına getirilmişti. Bir tarihçiye göre Mustafa Kemal, Rauf Orbay ve yu­ karıda adları geçen zabitler 'Türk İstiklal Harbi'nin gerçek askeri planlamacılarıydılar.' Ayrıca, Mustafa Kemal'in evine sık sık gelip giden eski silah arkadaşı İsmet Bey de bir hareket planı oluşturulmasına yar­ dım etmişti. Ermeni ilerleyişini durdurma kararlılığı içinde­ ki Kazım Karabekir Şark Cephesi'ne hareket eder­

neredeyse ilk işgal günleriyle birlikte başladı. İstanbul'daki Mustafa Kemal siyasi manevralarına devam ediyordu; ancak kendisini kilit önemdeki bir

ken, İtilaf müfettişlerinden silah saklama konusunda benzer bir kararlılık gösteren diğerleri görevlerinin başına geçtiler. Sultan Vahdeddin İtilaf kuvvetlerine

komuta veya kurmaylık pozisyonuna getirmeyi başa­ ramadı. Aynı şekilde, imparatorluğun elde kalan top­ raklarının daha fazla yabancı müdahalesi ile işgaline uğramasına karşı çabalarına hükümetten destek sağ­ lamayı da pek başaramamıştı. Bütün bunlar olurken, Ermeni katliamları ve savaş esirlerine kötü muamele hususlarında İtilaf devletlerini memnun etmek iste­ yen Osmanlı idaresi, savaş suçlusu ilan edilen İttihat­

yaranmak için her yolu denediğinden ötürü, hareket­ leri mevcut şartlarda suç teşkil eden bu zabitler kelleyi koltuğa almış sayılırlardı. Mart ı 9 ı 9 'da İtalyanlar Ak­ deniz kıyısındaki Antalya limanını işgal ettiler; Yunan hükümeti ise İzmir ve hinteriandı ile Karadeniz sa­

çı önderlerin takip ve tevkifine ı 9 ı 9 başlarında güçlü

ı 9 ı 9 'da Dokuzuncu Ordu müfettişi atanmasıyla ama­ cına ulaştı. Alman sistemindeki Osmanlı barış zamanı askeri teşkilatma göre bu vazife fiilen ordu komutan­ lığı anlamına geliyordu. Karabekir'in dört tümenli XV. Kolordu'su ile Ali Fuat Paşa'nın iki tümenli I I I .

bir biçimde girişmişti. Mustafa Kemal'in tanınmış birçok siyasi ve askeri ortağı tutuklandı ama kendisi­ ne dokunulmadı. İtilaf kuvvetlerinin onu tutuklamak isteyip istemedikleri muğlak kalmış bir konudur. Her halükarda, günümüzde Mustafa Kemal'in ismi savaşta işlenmiş bütün suçlardan azadedir. Harbiye nazırı olma hedefi yanında, Osman­ lı Ordusu'nun süregiden terhisi Kemal Paşa'nın en aciliyet arz eden derdi sayılırdı. En saldırgan üyele­ rini İngilizlerin teşkil ettiği İtilaf Teftiş Komisyonu, silahsızlandırma amacıyla mevcut teçhizatı sayıp top ­ la mak üzere Anadolu'ya yayılmıştı. Durum böyleyken, ordudaki bazı önemli birliklerin başına millici zabit­ lcrin atanması Mustafa Kemal'e cesaret vermişti. Söz konusu komutanlar arasında, hepsi de Çanakkale'de onunla beraber savaşmış olan Fahrettin (Altay) , Ali Fuat (Cebesoy) ve Kazım Karabekir de bulunuyordu. Fahrettin Paşa'nın Konya'da konuşlu XII . Kolordu'su, Ali Fuat Paşa'nın Ankara'daki I I I . Kolordu'su ve Ka-

hilindeki Pontus bölgesi üzerinde hak iddia etti. Faal askeri hizmet yahut hükümette bir görevi için kulis yapmaya devam eden Mustafa Kemal, nihayet 9 Nisan

Kolordu'su Dokuzuncu Ordu'ya bağlı bulunduğıın­ dan, Mustafa Kemal'in ataması hayli önemli bir başarı sayılır dı. Bu dönem boyunca Mustafa Kemal Paşa, her iki­ si de milliciler arasında yer alan ve gütlüğü davaya el altından destek veren EHU reisi Fevzi (Çakmak) ve

onun halefi Cevat ( Çobanlı) paşalada uzun toplan­ tılar yapmıştı. ıs Mayıs günü, Mustafa Kemal henüz İstanbul'da iken, Yunan Ordusu İzmir'e nihai he­ defi ilhak olan bir çıkartma yaptı. Yunan başvekili Venizelos'un savunuculuğunu yaptığı Megali İdea'yı, yani İstanbul'u ve antik İyonya'yı teşkil eden Ege Bölgesi'ni fetih yoluyla bir ' Büyük Yunanistan' kur­ mak amacındaki ideolojiyi ciddiye almayan Osmanlı hükümeti gafil avlanmıştı. 39

------ MU STAFA K E MAL ATATÜ RK

------

Mustafa Kemal Paşa, kış vakti Anadolu cephesinde. Kışları sık sık sıfırın altındaki soğuklara sahne olan yüksek Anadolu platosunda askeri harekat yürütmek zorlu bir işti. Odun ve kömür kıtlığı sadece eratı etkilemakle kalmıyor, ayrıca millicilerin elindeki birkaç lokomotifi n çalıştırılmasını da zora sokuyordu (Mesut Uyar).

Kemal Paşa ı6 Mayıs günü, Samsun istikametinde demir almaya hazırlanan köhne Bandırma vapuruna bindi. Yola çıkmadan önce geminin silah ve kaçak mal taşıyıp taşımadığını denetlerneye gelen İngiliz müfet­ tişleri adatan Paşa ve çekirdek kurmayı, ı9 Mayıs'ta Samsun'a ulaştı ve birbirinden kopuk sürmekte olan milli mücadele hareketlerini birleştirmek üzere bir kampanya başlattı. İngilizler aynı gün hükümete, ne­ den terhis edilecek bir seyyar kuvvet olan Dokuzuncu Ordu'nun başına bir komutan atanma ihtiyacı duyul­ duğıınu gecikmeli de olsa sordular. Paşa'nın eylemle­ rini yakından izlemeleri için emir verilen Samsun' da­ ki İngiliz müfettişler, hükümet karşıtı millici gruplara destek vermemesi için kendisini defalarca ve sert bir dille uyardılar. Bu tehditlere pabuç bırakmayan Mus­ tafa Kemal, Yunan karşıtı kamuoyunu kuvvetlendire40

cek eylemlerde bulunduktan sonra ülkenin iç kısmına doğru hareket etti. Ordu ve jandarma garnizonlarına ziyaretlerde bulundu ve bütün ordu karargahlarının başındaki komutanlara, yabancı işgalini reddetmele­ rini tavsiye eden telgraflar gönderdi. Paşa 'nın beyan­ larından cesaret bulan milliciler, genellikle bölgele­ rindeki komutanlar ve birliklerin etrafında birleşip bütünleşerek protesto grupları meydana getirmeye başladılar. Ardından Mustafa Kemal, kendisini Ü çün­ cü Ordu müfettişi olarak da atadığını ilan etti. Bu ha­ reketlerini kışkırtıcı bulan İngilizler, onun görevden alınmasını talep ettiler ve neticede hükümet, direniş telkin eden millici telgraflar çekilmesini yasakladı. Telgraf memurlarının büyük kısmı hüküme­ tin emrini görmezden geldiler ve bu sayede Mus­ tafa Kemal, �ı/�� Haziran günü yayınladığı Amasya

-------

KA D E R SAAT i

Tamimi'ni ülke geneline ulaştırabildi. Bu belgede bir milli meclise ihtiyaç bulunduğunu beyan ediyor ve Sivas'ta bir 'milli kongre' toplanacağını haber ve ­ riyordu. Aslına bakılacak olursa, geçici millici kong­ reler bir dizi vilayet ve şehirde zaten kurulmuş du­ rumdaydı. Mustafa Kemal'in Amasya Tamimi'ne imza koyması, İstanbul hükümetine açık açık isyan ettiği anlamına gelmekteydi. Bu hareketi kendisini ayrıca, eylemlerini fazla sert bulan Kazım Karabekir ile de karşı karşıya getirmişti. Hükümetin çelişkili tepkisi, sadece dahiliye nazırı tarafından İstanbul' a dönmesi­ nin talep edilmesinden ibaretti. Mustafa Kemal ardından Erzurum'a geçti ve bura­ dan gönderdiği son telgrafında, ordunun terhisinin durdurulmasını ve İtilaf güçlerine daha fazla silah ve cephane teslim edilmemesini bildirdi. Bu hareketi Sultan hükümeti indinde bardağı nihayet taşırdı ve

------

süs için ikna etmeyi başardı. Hükümetin bir defa daha çelişkili ve zayıf nitelikteki yanıtı, millicilerin bakış açısını destekler bir havadaydı. Aslına bakılacak olur­ sa Sivas Kongresi, Anadolu ve Trakya'nın Avrupalılar tarafından işgaline karşı bir nevi savaş ilanıydı. Ocak ı 9�o'de toplanan son Osmanlı Meclis - i Mebusanı da millicilerin düsturunu (Misak-ı Milli) tasdik edince, İngilizlerin gazabını çekerek silah zoruyla dağıtıl­ dı ve yerine bir kukla hükümet kuruldu. Bu aptalca hareket, o zamana kadar açıkça taraf seçmemiş olan pek çok kişiyi milli davaya katılmaya ikna etmişti. Bunlardan birçoğu Mustafa Kemal'in yanına gitmek üzere Anadolu içlerine kaçtılar. Paşa, Türk milletinin Ankara'da kendi parlamentosunu kuracağını ı9 Mart ı 9�o'de ilan etti. Büyük Millet Meclisi �3 Nisan'da, İstanbul'dan kaçmış ıoo ve ülke genelinden seçilmiş

sert bir cevapla karşılaştı. 8/9 Temmuz ı 9 ı 9 gecesi boyunca harbiye nazırı ile kızgın üslupta bir telgraf trafiği gerçekleştiren Mustafa Kemal, bunun sonunda ordudan istifa ettiğini bildirdi. Bunun ardından ne ­ ler olacağı pek belli değildi ama onun yerine atanan Kazım Karabekir, Mustafa Kemal'in emirlerindeki temel unsurları değiştirmeyi reddetti. Aynı esnada Refet Bey de istifasını verdi ve �3 Temmuz günü top­ lanan bölgesel nitelikteki Erzurum Kongresi, millici­ lerin Sivas'ta toplamayı planladıkları ülke çapındaki bir kongreye gidecek temsilcileri seçti. Halen ünifor­ masını giymeye devam eden ve Karabekir tarafından desteklenen Mustafa Kemal, Trabzon temsilcileriyle yaptığı siyasi bil ek güreşini kazanarak Sivas' a gidecek olan heyetin reisi yapıldı. Daha da önemlisi, ülkenin yabancı işgaliyle parçalanmasını reddeden ve toprak bütünlüğünden ordunun sorumlu olduğunu tasdikte bulunan bir siyasi düsturun ana hatlarını belirledi. Bu arada Yunan kuvvetleri İzmir'in etrafını sarmış ve Anadolu'nun içlerine dogru ilerlemeye başlamışlardı. Sivas Kongresi 4 Eylül ı 9 ı 9'da başladı. Mustafa Kemal'in tutuklanmasını emreden hükümet, kendi­ sini yakalamak üzere bir Kürt süvari bölüğü gönder­ mişti. Paşa bu konuda uyarılınca, ona sadık bir süvari müfrezesi Kürtleri başarıyla kovalayıp kaçırdı. Bu olayı avantaj a döndüren Mustafa Kemal, kongredeki temsilcilerin büyük kısmını Erzurum Kongresi'nde kabul edilen fikirler temelindeki millici bir konsen-

Mustafa Kemal, Garp Cephesi karargahından ayrılıyor, 1922. Oldukça aktif bir başkomutan olan Mustafa Kemal, Vunanlara karşı savaşan ordunun karargahını sık sık ziyaret etmişti. Bütün ana harekat planlarını da hem tasarım hem de tamamlanma aşamalarında bizzat gözden geçirmişti (Mesut Uyar). 41

------ M U STAFA KEMA L ATATÜ RK

------

ı9o temsilcinin katılımıyla açıldı. Bir sonraki gün ise

dayattılar. Bu belge San Remo Konferansı kararlarını

Meclis Mustafa Kemal'i ilk başkanı ve İsmet Bey' i de ordunun kurmay reisi olarak seçti. İstanbul' daki kur­ may reisi Fevzi Paşa daha sonra milli hükümete har­

onadığı gibi Ege Adaları ile İzmir' i Yunanistan'a veri­ yor, Güneydoğu Anadolu' da bir Kürdistan kurulması­ na açık kapı bırakıyor ve Çanakkale Boğazı' nı silahtan

biye nazırı sıfatıyla katıldı ve böylece ordu millicilerin

arındırıyordu. Sultan'ın kukla hükümeti anlaşmayı

safına geçmiş oldu. Türk Milli Mücadelesi başlamak üzereydi.

imzalarken Ankara'daki Millet Meclisi, bu belgeye imza koyan herkesi resmi olarak vatan haini ilan etti. Ama her şeyden önemlisi, anlaşma Yunanları taarruz harekatını yenilemeleri için cesaretlendirmişti. Mustafa Kemal dört bir yandan iç ve dış krizle kuşatılmıştı. Duruma her zamanki soğukkanlılığıyla

BAŞKOMUTAN ı9�0 yılının ilkbahar ve yaz ayları, milliciler için zor zamanlardı. ı 9 -�6 Nisan arasında gerçekleşen San Remo Konferansı neticesi İtilaf devletleri Man­ da sistemine son şeklini vermiş ve Aydın vilaye ­ ti ile Trakya'nın işgali için Yunanlara izin çıkmıştı. Anadolu'da, dönek milliciler ile Kürt ağalarının kur­ dukları da dahil bir dizi şahsi ordu arasında iç savaş yaşanıyordu. Asi Çerkez Ethem, hem Yunanlarla hem de Ankara hükümetiyle savaştı. Daha da kötüsü, Erzu­ rum etrafındaki toprakları ele geçirmek niyeUndeki Ermeniler sınır ötesinden akınlar yapmaya başlamış­ lardı. İzmir'i işgal eden Yunan ordusu, köprübaşını genişletmek amacıyla �� Haziran'da ciddi bir taarruz başlattı ve Temmuz itibariyle Bandırma ile Bursa'yı aldı. Yunanlar ayrıca Edirne garnizonunu teslime zor­ layarak Trakya'yı da işgal etmişlerdi. İtilaf devletleri ıo Ağustos ı 9�o'de Sevr Antıaşması'nı Osmanlılara

Mustafa Kemal ve i smet Paşa. Yedinci Ordu'nun 1918'de Suriye'deki ricalinden beri i smet Paşa güvenilir ve kabiliyeili bir ast olduğunu gösteregeimiş ve yeteneklerine karşı Mustafa Kemal'in itimadı geçen yıllar Içinde artmıştı (Mesut Uyar). 42

tepki vererek her sorunu sırayla teker teker çözmeye girişti. Batılı emperyalisdere karşı savaşta silah talep etmek üzere Moskova'ya bir elçi gönderdi ve yılso­ nundan itibaren istediği mühimmatı almaya başladı. Orduyu Çerkez asileri ezmekle görevlendirdi; Erme­ nilerin icabına bakması için Karabekir'i ıs Haziran'da Şark Cephesi'ne yolladı ve Yunanlarla savaşan Garp Cephesi'nin başınaAli Fuat Paşa'yı atadı. İtilaf devlet­ leri İstanbul' daki millici grupları dağıttıkları zaman ise, geride kalan kamu hizmetiilerini Milli Müdafaa Teşkilatı (M im- M im Grubu) adlı ülke çapındaki bir örgüte dönüştürdü. Bu teşkilatın görevi, Ankara'nın ardındaki toplumsal desteği telgrafve posta sistemle­ ri vasıtasıyla canlandırmaktı. Bunlar olup biterken bir yandan da, ordu birliklerini yeniden teçhiz ve talim etmek üzere Ankara 'ya kaydırmaya başlamıştı.

-------

KAD E R SAAT i

------

Milli mücadelenin topçu ları. Mustafa Kemal'in topçusu, Birinci Dünya Savaşı tecrübesine sahip meslekten askerlerden müteşekkildi (Anıtkabir Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi).

Silah ve teçhizat temini, milliciler için bitmek bil­ mez bir sorundu. Mustafa Kemal, birçok kişiyi ve bu

Ankara'ya ı . soo adet hafif makineli tüfek dahil çeşitli

arada İngilizleri de şaşırtarak Rusya'nın yeni Sovyet hükümetiyle bir silah sevkiyatı anlaşması müzakere etti. Sovyetler, anti- emperyalizm davası adına mil­ licilere 45.ooo tüfek, 3oo makineli tüfek, yüz kadar top ve tonlarca cephane teslim ettiler. Kaderin bir cilvesi olarak bu mühimmatın büyük kısmı, İtilaf

Ekim ı 9�o'ye gelindiğinde, Milli Mücadele Or­ dusu sağlam teşkilatlı ve iyi yönetilen bir kuvvete dö­

devletlerinin Çarlık hükümetine yardım için savaşta yaptıkları teslimartan karşılanmıştı. Ordularını ter­ his etmiş ama savaş yüzünden fakirleşmiş, nakit para

silahlar, on uçak ve tonlarca cephane sattılar.

nüşmüştü ama mevcudu halen çok yetersizdi. Mustafa Kemal, kuvvetlerini numaralandırılmış seyyar ordu­ lar halinde değil de 'cepheler' halinde teşkil etmiş ve böylece astıarına komutada serbestlik tanımıştı. O ay yenilenen Yunan taarruzuyla karşı karşıya kalan Mustafa Kemal Paşa, güven yitirdiği Ali Fuat Paşa'yı görevden alarak yerine İsmet Bey'i atadı. Ardından,

ihtiyacı içindeki çeşitli devletler bir diğer silah kay­ nağıydı. Örneğin Almanya, millicilere ı o . ooo tüfek, 5.ooo kılıç, ı .ooo Parabellum tabanca, �6 uçak, soo km telefon kablo su, ı o o . ooo el bombası ve birçok di­ ğer askeri levazım satmıştı. Kağıt üzerinde millicilere

Yunan cephesini Garp ve Cenup cepheleri adıyla iki kısım halinde yeniden tanzim etti ve İsmet Bey' i Garp Cephesi, Refet Bey'i ise karargahı Konya'da bulunan Cenup Cephesi komutanı yaptı. Hepsi birlikte, Milli Ordu ı9 piyade ve bir süvari tümeninden müteşekkil

karşı Yunanlada müttefik olan ve Güney Anadolu'da­ ki Kilikya bölgesini işgal altında tutan Fransızlar bile

olup iki bindirilmiş piyade tümeni ile bir piyade tü­ meni de kurulma aşamasındaydı. İsmet Bey altı p1 43

------ M U STAFA K E MA L ATAT Ü RK yade tümeninden teşkil edilmiş iki kolorduya, Refet Bey iki piyade tümenine, Şark Cephesi'ndeki Kazım Karabekir de dört piyade tümenine komuta ediyor; Adana'daki Fransızların karşısında ise iki piyade tü­ meni konuşlanmış bulunuyordu. III. Kolordu (iki piyade tümeni) ve iki müstakil piyade tümeni ile iki süvari tümeni ise Ankara yakınlarında ihtiyattaydı. İtilaf silahsızlandırma komisyonu müfettişlerinden saklanan silahlar ortaya çıkartılıp bu sayılan kuvvet­ Iere dağıtılınaya başlanmıştı. Mustafa Kemal Paşa, güvenilir ve yetenekli astıarına emanet ettiği güçlü bir ordu yaratmıştı. Eylül ı 9�o sonunda harekete geçen Kazım Kara­ bekir, ay sonuna kadar Sarıkamış 'ı Ermenilerden geri aldı. ilerlemeye devam eden Türk kuvvetleri �4 - �9 Ekim ı 9�o arasında Kars 'ı da geri alarak Kafkasya sı­ nırlarını tekrar tespit ettiler. Kilikya cephesinde ise,

------

milli kuvvetler Aralık itibariyle Fransızları ve Erme­ nileri Antep ile Adana' dan çıkartmış bulunuyorlardı. Ne var ki bu zaferler, arkalarında pek az siyasi destek bulunan zayıf kuvvetle re karşı kazanılmışlardı. Yeni­ den canlandırılmış Türk ordusu ilk gerçek sınavıyla ı9�ı yılı başında, uzun süredir beklenen Yunan taar­ ruzu Kütahya yönünde başladığı vakit karşılaştı. Za­ manlama gerçekten çok talihsizdi; zira İsmet Bey, �3 Ocak'ta sona erecek olan Çerkez Ethem ayaklanması­ nın son unsurlarını bastırmakla meşguldü. Neticede fırsatı yakalayan Yunan C Kolordusu, Eskişehir yönünde cepheyi yardı. 8 Ocak günü bir di­ reniş gösterme kararı veren İsmet Bey, takviyeli �4· Fırka'yı küçük İnönü kasabasının kuzeyinde mevzi­ lendirdi. Aynı esnada, Yunan A Kolordusu da Refet Bey'in cephesine Afyonkarahisar tarafından taarruz etti. Alayları cephe boyunca süratle kaydıran İsmet

Milli mücadelenin süvarileri. Bu resimde Yunan hatlarındaki bir gedikten içeri hücum ederken tasvir edilmiş olan V. Süvari Kolordusu'nun atlıları, 1922'de iki Yunan kolordusunun kapana kıstırılıp imha edilmesinde tayin edici rol oynamışlardı (Anıtkabir Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi). 44

-------

KA D E R SAAT i

Bey ertesi gün Yunanları püskürttü ve karşı taarruza

------

geçmek için ıo/ı ı Ocak günü ı ı . Fırka'yı cepheye sür­ dü. Ardından muharebeyi 4 · Fırka ve �. ve 3. Süvari fırkalarıyla takviye etti. Sonunda, ı3 Ocak itibariyle Yunanlar 3o km geri atılmışlardı. Ay sonuna gelin­

Nisan'da Dumlupınar'da yaptığı son bir muharebe de sonuç getirmeyince, görevden alındı ve Mustafa Kemal'in en güvendiği astı olan İsmet Paşa, Yunanlar karşısındaki cephenin topyek:Cın idaresini üstlendi. Daha kifayetli bir emir-komuta tesis etmek is­

diğinde ise İsmet Bey neredeyse ıoo km araziyi geri almıştı. Olağanüstü az zayiada kazanılan bu zafere

teyen Mustafa Kemal, İsmet Paşa'nın kuvvetlerini kolordu boyutundaki gruplardan müteşekkil iyi den­

Birinci İnönü Muharebesi adı verildi ve İsmet Bey de mirlivalığa yükseltilerek İsmet Paşa oldu. Ankara'nın Moskova'daki büyükelçisi olan Ali Fuat Paşa (Garp Cephesi' nin sabık komutanı), ı6 Mart

gelenmiş bir seyyar ordu halinde yeniden düzenledi. ıs Haziran'a gelindiğinde Garp Cephesi karargahı I . Grup (ı . , ı ı . �3 . v e 6 ı . fırkalar ile 3 . Süvari Fırkası), I I I . Grup (4 . , �4· ve 4 1 . fırkalar ile ı. Süvari Fırkası) ,

ı9�ı günü Türk-Sovyet DostlukAnlaşması'nı imzala­ dı. Milli hükümetin diplomatik yalıtılmışlığını sonra erdiren ve yeni Türk devletine uluslararası tanınma getiren bu olay, önemli bir başarıydı. Askeri açıdan anlaşma, Türk-Sovyet sınırını sabitleyen hükümler

IV. Grup (5. Kafkas Fırkası, 7· ve 8. fırkalar ve �. Sü­ vari Fırkası) ve XII . Grup'tan (S7· Fırka, bir mürettep fırka ve 4· Süvari Fırkası) müteşekkil kuvvetleri ida­ re etmekteydi. Bunlardan başka, İsmet Paşa hepsi de müstakil 6. ve ıs fırkalar ile 3. Kafkas Fırkası'nı ve ı4. Süvari Fırkası'nı ordu ihtiyatı olarak el altında tutu­

içeriyor ve Ermeni tehdidini kalıcı surette sona erdi­ riyordu. Akınaya devam eden Sovyet topları, makineli tüfekleri, uçakları ve diğer harp malzemesi teslimat­ ları ise milli ordunun yeniden teçhizinde önemli bir unsurdu. N e var ki bu başarı, yeni ve bu sefer muzaffer bir Yunan taarruzuyla gölgelenmişti. �3 Mart'ta tekrar Eskişehir-Afyon istikametinde saldırıya geçen Yu­ nanlar ile topluca İkinci İnönü Muharebesi denilen bir dizi karşılaşma vuku buldu. Mart sonuna kadar de­ vam eden çarpışmalarda İsmet Paşa, ı . , ı ı . , �4· ve 6 ı . fırkalar ile 3. Süvari Fırkası'nı kullanarak mevziileri­ ni korumayı başarmıştı; ancak güneydeki Refet Bey Afyon'dan çekilmek zorunda kaldı ve bunun üzerine durum süratle kötüleşti. Mustafa Kemal'in buna ya­ nıtı Refet Bey' e piyade, süvari ve topçudan müteşek­ kil güçlü takviyeler yollamak oldu. Böylece yeniden canlandırılmış olan; �3. ve S7· fırkalardan müteşekkil XII . Kolordu'ya, müstakil 4 · · 8. ve 4 1 . fırkalara ve ı . ve �. Süvari fırkalarına sahip bulunan Cenup Cephesi şehri geri almayı başardı. Garp ve Cenup cephelerine ihtiyat aktanmını başarıyla dengeleyen Mustafa Ke­ mal büyük bir stratejik yetkinlik sergilemişti. Refet Bey karşı taarruzunu devam etiirince Cenup Cephesi muharebeleri Nisan'da da dinmedi. XII . Ko­ lordu kuzeye ilerlerken bizzat Refet Bey'in idaresin­ deki müstakil fırkalar Aslıhanlar'a yürüdü. Refet Bey ı ı/ı� Nisan'da Yunan �. Kolordusu ile ı3. Tümeni'ni kendi süvari fırkalarıyla cenahtan çevirmeye çalış­ tı; ama kararlı bir karşı taarruzla durduruldu. ı 3 - ı s

yordu. Yunanlar Mayıs ve Haziran aylarını Anadolu'daki ordularını yeniden teşkilatlandırıp mevzilendirmek­ le geçirdiler. Birliklerini bir tek coğrafi hedef üzerine yığınarnakla çok temel bir hata yapmışlardı. Eskişehir ve Afyon taarruzları birbirlerini desteklemedikleri için yenilgiyle bitmişlerdi. N e var ki bu yenilgilerden yılınayan Yunanistan başbakanı Yenizelos ile savaş bakanı Nikolaos Theotokis, Küçük Asya Seferi Kuvve­ ti (KASK) komutanlarıyla istişarede bulunmak üzere Nisan sonunda İzmir'e gittiler. Gördükleri kadarıyla ordunun morali yüksek olduğu gibi, kendi ellerindeki ıoo.ooo asker ile �38 topa karşılık Mustafa Kemal'in elinde 7o.ooo asker ile �oo top bulunduğunu tah­ min eden kurmay heyeti taarruzu yenileme kararlılığı içindeydi. N e var ki Yunan genelkurmayı coğrafya­ yı temel alan stratejisini terk etmiş ve yeni hedefini Türk ordusunun inıhası olarak belirlemişti. Bu işi de kuvvetlerini bir araya yığıp büyük çaplı ve tayin edici bir muharebe yürütme yoluyla başarmak niyetindey­ di. Takviyeler ile teçhizat dolup taştı ve ordu, Türk di­ renişinin belini kıracak bir taarruz için yeniden mevzi almaya başladı. 4 Haziran'da son şeklini alan Yunan planı, nere­ deyse bütün KASK'ı tam tekmil İsmet Paşa'nın Garp Cephesi karşısına yığıyordu. C Kolordusu'ndan müte­ şekkil bir kuzey grubu Eskişehir' e doğru taarruz ede ­ rek buradaki Türk kuvvetlerini oldukları yere mıhla45

------ MU STAFA KEMAL ATATÜ RK

------

Mustafa Kemal, Büyük Taarruz öncesinde Kuva-yı Milliye milisleri, askerler ve köylülerle sohbet ediyor. (Anıtkabir Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi).

yacaktı. Aynı anda ise, A ve B kolordularından mü­

k er, 4ı o top ve 4 . ooo makineli tüfek mevcut iken kar­

teşekkil olup birkaç müstakil piyade tümeniyle des­ teklenen esas taarruz kuzeye çark ederek Kütahya'yı alacak ve böylece Türk kuvvetlerini cenahtan çevirmiş

şılarındaki Türk kuvvetlerinin elinde ı��.ooo asker, ı6o top ve 700 makineli tüfek vardı. Yunanlar, uzun süredir beklenen ve savaşı sona erdirme hedefincieki taarruzlarını ıo Temmuz

olacaktı. İsmet Paşa'nın 33.ooo piyade ve 3 .4oo sü­ variden müteşekkil Garp Cephesi, bu suretle ıoo.ooo Yunan askeri tarafından kapana kıstırılarak imha edilecekti. İşin esası, Yunanlar ellerinde mevcut ne ­ redeyse bütün savaşabilir birliklerini Türklerin elin­ deki kuvvetlerin yarısından da az bir kısmına karşı ilerletiyorlardı. Yunan kolorduları taarruz çıkış nok­ talarında toplandıkları esnada küçük çaplı harekat da bir yandan devam etti. Mustafa Kemal, Yunanların Anadolu'da azami ça­ bayı gösterme niyetinde olduklarının farkındaydı ve neticede Büyük Millet Meclisi ordunun gücünü idame ettirebilmek için zorunlu askerliği yürürlüğe koydu. Bu sayede Batı Anadolu' daki Türk kuvvetlerinin genel mevcudu Yunanlar ile denkliği yakalamaya başladı; ancak teçhizat halen zayıftı. Taarruz tarihleri giderek yaklaşan Yunanların elinde hepsi birlikte ı�6.ooo as 46

ı 9 � ı 'de başlattılar. Kütahya ı7 Temmuz'da düştü ve Eskişehir'e doğru haınle eden güçlü Yunan ordu­ su, birkaç gün sonra burayı da aldı. Durumun hızla kötüleşmesinden endişeye kapılan Mustafa Kemal, Ankara'dan ayrılarak durum değerlendirmesi yap­ mak üzere İsmet Paşa'nın karargahına gitti. Nihai emri, orduyu imhadan kurtarmak üzere adım adım geri çekilerek Sakarya Nehri'nin doğusundaki yeni bir mevziiye girilmesi oldu. Buna karşılık İsmet Paşa, Eskişehir 'i geri almak üzere karşı taarruzda bulunma­ yı, eğer bu işe yararnazsa da emredildiği gibi geri çe ­ kilmeyi önermişti. Neticede Mustafa Kemal bu öne ­ riyi uygun buldu ve Ankara'ya döndü. �ı Temmuz'daki karşı saldırısı başarısız olan İsmet Paşa ise ordusunu doğuya çekmeye başladı. Güneyde, Fahrettin Paşa ko­ mutasındaki Türk süvarileri Yunan destek taarruzunu

-----

KA D E R SAAT i

durdurmayı başaramamışlar ve Afyon �3 Temmuz'da tahliye edilerek düşman eline geçmişti. Mustafa Ke­ mal, milli kuwetlerin zemin vererek zaman kazanma yoluna başvurabileceğini ancak İsmet Paşa' nın ordusu kaybedilirse bunun telafi edilerneyeceği-ni anlamıştı; ne var ki bu gerçeği astıarına da kabul ettirmekte zor­ luk yaşıyordu. ivmesini koruyan Yunan ordusu, Ankara'ya doğru ilerlemeyi sürdürdü; ancak İsmet Paşa'nın ustalıklı ricati sayesinde, Türk ordusunu kapana kıstırarak yok etme şeklindeki operasyonel hedefine ulaşamamıştı. Bundan sonra ne yapacaklarına karar vermeye çalışan Yunanlar, bir derlenip topadanmak üzere harekata kısa bir ara verdiler. ı Ağustos'ta taarruz yeniden başladığında hedefleri artık milli hükümetin baş­ kenti olan Ankara'yı ele geçirmekti. Bir hafta sonra ise şehrin 50 kın kadar yakınlarına ulaşmış bulunu­ yorlardı. Milli mücadele hükümeti, devlet dairelerini ve mebuslar ile nazırların ailelerini tahliye hazırlık­ larına başlamıştı. Düşman başkente yaklaşırken, di­ ken üstündeki meclis 5 Ağustos'ta geçirdiği bir yasa ile Mustafa Kemal 'i ordunun başkomutanı (o zamana

----

kadar sadece sultanlara has bir makam) ilan ederek kendisine Anadolu'nun iktisadi ve beşeri kaynakla­ rını uygun gördüğünce seferber etme yetkisini verdi. Mustafa Kemal'in başkomutan sıfatıyla derhal aldığı sert tedbirler, günümüzdeki Türk tarih anla­ tısında önemli bir yer tutarlar. Rusya'dan gelen si­ lahlar, köylü kadınların sırtlarında ve kağnılarla zor durumdaki cepheye yetiştirildi. Kağnılara ve koşum için lüzumlu öküzler ile mandalara, memleketteki bütün deri, kumaş, un ve mumların yüzde kırkına ve hatta birer kat iç çamaşırma varıncaya kadar levazım malzemesine 'tekalif - i milliye' gereği el konuldu. Re­ fet Bey' e itibarı iade edilerek harbiye vekili yapıldı ve levazım malzemelerinin cepheye sevkini idare görevi verildi. Ordunun ciddi güç kaybına uğramasına sebep olan firariler de derdest edilerek tekrar cepheye gön­ derildiler. Sözün özü, Mustafa Kemal fakr-u zaruret içindeki Türk milletine toplu seferberlik emri vermiş ve halk da ortak iradesi ile emeğini savaşın ihtiyaçla­ rına adamıştı. ı7 Ağustos ı9�ı günü İsmet Paşa'nın Polatlı'daki karargahına giden Mustafa Kemal, ordu­ nun fiili komutasını bizzat ele aldı.

Milli mücadelede Türk kadınları ve yaşlılar. Anadolu halkının topyekün seferberliği, burada resmedilmiş tarz cephe gerisi imalathanelerinde mühimmat üreten yahut cepheye cephane taşıyan kadın ve yaşlıların şahsında sembolleşmiştir (Anıtkabir Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesi). 47

------ MU STAFA KE MAL ATATÜ RK

Başkomutan kendi karargahını Alagöz köyünde kurmuştu ancakkırık bir kaburga sebebiyle evden pek çıkamaz durumdaydı. Çeşitli anlatılardan anlaşıldığı­ na göre kararlıydı ama zaman zaman ümitsizlik içine düştüğü de görülüyordu. Bu arada Yunan kuvvetleri cepheyi birkaç noktada yarmışlardı. Mustafa Kemal tarihe mal olan bir başka emriyle bundan böyle her karış toprağın ölümüne savunulmasını emretti: "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. Bu satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaş kanıyla sulanmadıkça vatan terk olunamaz. " Gök ve Sakarya nehirlerine yaslanan yeni bir savunma hattı belirlen­ di ve İsmet Paşa burayı tahkim etmeye girişti. Yunan ordusunun �3 Ağustos'ta İsmet Paşa'nın hatlarına dayanmasıyla başlayan Sakarya Meydan Muharebe­ si, ı3 Eylül'e kadar tam �ı gün boyunca devam ede ­ cekti. Türkler açısından durum kasvetliydi ; ne var ki aslında, Kasım ı9�o'den beri Korgeneral Anastasios Papulas'ın idaresi ve Kral Konstantin'in bilfiil kornu­ tasında harekat gerçekleştirmekte bulunan Yunan or­ dusu doruk noktasını geçmiş bulunuyordu. Sadece bu gerçeğin henüz farkına varılmamıştı. Bütün cephe boyunca taarruza kalkan Yunan pi­ yadesi, Türk savunma hattını bazı yerlerde delmeyi başardı. Karar anı ise � Eylül'de, gırtlak gırtlağa vahşi mücadeleler sonucunda Yunanların kilit önemdeki bir yükselti olan Çaldağ'ı almalarıyla geldi. Tükenmiş haldeki Yunanlar, Küçük Asya'yı Türklerden almak için giriştikleri seferin zirve noktasına varmışlar­ dı. Durumun biraz daha istikrara kavuşması üzerine Mustafa Kemal 8 Eylül'de cepheye gelerek bizzat ida­ re ettiği bir karşı taarruzla Çaldağ'ı geri aldı. Aı·dın­ dan da İsmet Paşa Yunanları bütün cephe boyunca geri atan karşı taarruzlar gerçekleştirdi. En nihayet General Papulas taarruzu iptal ederek nehrin batı­ sındaki mevzileri tutma gayesiyle teması kesme emri verdi. Zayiat aşağı yukarı denkti: Türkler 3. 700 ölü ve ı8.ooo yaralı, Yunanlar ise 4.ooo ölü ve ı9 .ooo yaralı vermişlerdi. Ne var ki Yunanlar geri çekilirken belki de neredeyse ıs.ooo kadar yaralı askerlerini geride bırakıp kaderlerine terk ettiler. Milli ordunun 5.ooo zabitinden 3oo'ünün şehadeti ve ı.ooo'inin de yara­ lanması pahasına kazanılan Sakarya zaferi, Mustafa Kemal tarafından bir "zabitler muharebesi" olarak değerlendirildi. ı8 Eylül'de Alıkara'ya dönen Baş48

------

komutan, mecliste ilham verici bir zafer konuşması yaptı. Aııkara rahat bir nefes almıştı ama Papulas da zih­ nen henüz yenilmemişti ve inisiyatifi geri almaya ka­ rarlıydı. Krizler bazen de fırsatıara gebedir düşünce­ siyle, Türk ordusunun büyük kısmı Sakarya muhare­ besine çekilmiş iken cephenin başka yerinde zayıflık oluşmuş olabileceğini tahmin eden Yunan komutan, B Kolordusu'nu güneye kaydırarak �9 Eylül'de Afyon'a taarruz etti. Bir haftalık muharebelerden sonra şehir düştü ve Yunan B Kolordusu bir �okm daha doğuya ilerledi. Böylelikle, Ekim ayına gelindiğinde, Yunan­ lar İznik'te başlayıp Eskişehir'in doğusunda bir çıkıntı yapan ve güneyde Afyon'a ilerledikten sonra Uşakya­ kınlarında tekrar batıya dönen bir cepheyi tutar hale gelmişlerdi. Türk vatanının derinliklerine uzayan stratejik bir cep oluşturuyarlardı ama bu cep Türk ta­ arruzuna uğramaya da çok açıktı. Yunan ordusu resmi tarihinin yazdığı üzere 'Aııkara'yı ele geçirme amaçlı sefer böylece bitti.' Harp meydanında yeniidikle rini kabul etmek istemeyen Yunanlar, yenilgiyi ihtiyat ve ikmal yetersizliğine bağlamayı tercih ettiler. Öte yan­ dan Türkler, zaferi Başkomutan'ın sarsılmaz eline ve harp meydanında bizzat bulunmasına bağladılar. Mustafa Kemal Garp Cephesi'nin komuta mima­ risini bir defa daha yeniden düzenledi. Ali İhsan (Sa­ b is) komutasındaki Birinci Ordu kuruldu ve grupların çoğu numaralandırılmış kolardulara dönüştürüldü­ ler. Alışılmadık bir yenilik ise son Osmanlı süvari kolordusunun lağvedildiği ı 9ı4'ten beri ilk defa bu boyutta yeni bir atlı birliğin, V. Süvari Kolordusu'nun kuruluşuydu. Bu atlı kolordu, � .. 3. ve. ı4. Süvari fır­ kalarının bir tek taktik komutan emrinde birleştiril­ mesiyle tesis edilmişti. İsmet Paşa hem yeni ordunun hem de kuzeydeki Kocaeli Grubu'nun idaresini elin­ de tuttu. ı Aralık'ta ise Yakup Şevki (Subaşı) Paşa'nın komutasındaki İkinci Ordu kuruldu ve bu birliğin de idaresi İsmet Paşa'ya bağlandı. Bu ana gelindiğin­ de Birinci Ordu emrinde I. ve N. kolordular ile V. Süvari Kolordusu ve müstakil 6. Fırka bulunuyordu; yeni İkinci Ordu ise I I . Kolordu ile 8 . , ı6. ve ı7. fır­ kalar ile ı. Süvari Fırkası'na sahipti. Mustafa Kemal, operasyonel taarruz harekatı gerçekleştirebilmeye muktedir bir ordular grubu kurmaktaydı. Diplomasi cephesinde imzalanan iki anlaşma da bu teşebbüse

-------

KA D E R SAAT i

-------

yardımcı olmuştu. Fransızlar �o Ekim'de imzaladık­

kurslar açıldı. Ocak ı 9�� itibariyle Garp Cephesi'nde

ları bir anlaşma ile Kilikya bölgesini tahliye etmişler ve Suriye sınırı böylece güvene alınmıştı. �� Ekim'de Sovyetlerle imzalanan Kars Antıaşması ile de Kafkasya sınırı sabitlenmişti. Bu anlaşmaların stratejik netice­ si ise mevcut bütün insan gücü ile kaynakların Yunan­

7�.ooo tüfek ile s38 hafif ve 58� ağır makineli tüfek bulunuyordu. Dahası, İsmet Paşa'nın topçu miktarı 3�4 nanıluya yükselmişti. Şubat ayında, kolorduların

lara karşı yığılabilmesiydi. ı9�� yılının kış ve ilkbahar ayları boyunca küçük çaplı çarpışmalar yaşandı ama

lerine telefonla bağlandılar. Cephedeki birliklere ku­ manya ile cephanenin güvenilir ve sürekli bir şekilde akışı Nisan ve Mayıs'ta gerçeğe dönüştü. Havaların

Yunan cephesi genel anlamda sabit kaldı. Refet Bey kış boyunca durmadan çalışarak ordu­ nun lojistik durumunu düzeltmek için ikmal hatlarını

geri bölgelerinde ekmek pişirecek fırıncı bölükleri tesis edildi ve Mart'ta da başlıca karargahlar birbir­

biraz daha ısınmasıyla da ordu bir dizi salıra manev­ ra tatbikatı ile emir-komuta sınamaları gerçekleştir­

geliştirmeye uğraştı. Hasar gören demiryolları ona­ rıldı ve motorlu araçlar bir araya toplanarak merkezi noktalara yığıldılar. Topçu mühimmatı biriktirilerek

meye başladı. Mustafa Kemal, geniş çaplı operasyonel harekat gerçekleştirebiirnek için gereken talim ve lo­ jistik altyapısını oluşturmaktaydı. Ne var ki, levazım

gelecekte kullanılmak üzere depolandı. Gerek insan­ ların gerekse de hayvanların tıbbi bakımı ile beslen­ me durumu iyileştirildi. Mustafa Kemal'in yol göste­

ve cephane miktarı savunma için yeterli bir seviyede bulunsa da büyük bir taarruz için hala noksan kalmak­ taydı; bu sebeple de bir ilkbahar saldırısı için düşünü­

riciliğiyle, uzmanlar ve askerler için talimgahlar ile

len planlar ertelendi.

Milli mücadelede Türk pilotları. Milli ordunun uçaklarının büyük kısmı, bu fotoğraftaki Breguet bombardıman uçağı gibi Fransız malıydı ancak Birinci Dünya Savaşı'ndan kalmış bir miktar Alman uçağı da mevcuttu (Stuart Kline). 49

------ M U STAFA KE MA L ATATÜ RK

------

Hattın öte tarafında, ikmal hattı aşırı uzarnış olan

marolanarak İsmet Paşa 'ya gönderildi. İsmet Paşa ise

Yunan ordusu da, İzmir limanından bu denli uzak olan kuvvetlerinin levazırnını sağlamakta zorluk çe­ kiyor ve her türlü mahrumiyet içinde bulunuyordu. Kuvvetlerinin giderek zayıflaması üzerine cesaretini yitiren General Papulas Mayıs'ta istifa etti ve yerine önce Korgeneral Georgios Polymenakos, ardından

3 Temmuz'da kendi operasyonel planının ana hatla­ rını Başkomutan'a sundu. Buna göre, I. ve IV. Ko­

kısa süre sonra da Korgeneral Atanasios Hacıanes­ U geçti. İtilaf devletleri ile Yunan hükümetinin yaz mevsimi yaklaşırken bir ateşkes elde etmek ve Batı Anadolu'nun bir kısmını elde tutmak için bulun­ duklan art arda teşebbüsler başarısızlığa uğradı ve bu başansızlıkla beraber de savaşı sürdürmek için Atina'nın göstermesi gereken siyasi irade kırılmaya başladı. Türkler siyasi ve askeri olarak güçlenirier­ ken Yunan gücü giderek azalıyordu. Yetmezmiş gibi, Yunan yüksek kumandanlığının A ve B kolordularını topyekUn Afyon çıkıntısına doldurmuş ve buna mu­ kabil şehrin kuzey ve güneyindeki hatları inceitmiş olması operasyonel vaziyeti daha da kötüleştiriyordu. Anadolu'daki Yunan güçleri, D Kolordusu'nun Doğu Trakya'yı işgal amacıyla Haziran'da İstanbul'un kapı­ larına kaydınlması üzerine daha da zayıfladılar. Akılları İstanbul ile çelinmiş Yunanların zayıf­ lığını sezen Mustafa Kemal, ı6 Haziran'da EHU re­ isi Fevzi Paşa'dan bir taarruz planının ana hatlarını çıkartmasını istedi. Plan taslağı iki hafta içinde ta-

Birinci Ordu, 24 Ağustos 1 922 Birinci

lordular ile V. Süvari Kolordusu'nu güney hattından Afyon'un gerisine sarkıtacak olan Birinci Ordu esas taarruzu gerçekleştiriyor, İkinci Ordu ise kuzey hat­ tında V1. Kolordu ile bir destek taarruzuna geçiyor­ du. I l . Kolordu ise esas taarruza ihtiyat vazifesi gör­ mek üzere İkinci Ordu'dan Birinci Ordu'ya kaydırı­ lacaktı. İkinci Ordu'ya bağlı I I I . Kolordu ise Yunan C Kolordusu'nun vermesi muhakkak olan tepkiyi boşa çıkartmak üzere bir destekleyici teşebbüste bulu­ nacaktı. Doğru ve süratli bir şekilde uygulanırsa, bu plan sayesinde YunanA ve B kolorduları kapana kıs­ tırılabileceklerdi. Mustafa Kemal, II. Kolordu'nun gücü üzerinde küçük düzeltmeler yaptıktan sonra ertesi günü İsmet Paşa'nın planını onayladı. İsmet Paşa ise, Birinci Ordu komutanı olarak Ali İhsan Paşa'nın yerine atanmış bulunan Sakallı Nurettin (Konyar) Paşa başta gelmek üzere astıarını bilgilen­ dirmeye koyuldu. Son derece saldırgan tabiatlı bir cephe komutanı olan Sakallı Nurettin Paşa, Kasım ı 9 ı5'te İngiliz Tümgeneral Charles Townshend'in ordusunu Selmanipak'tan Kutü'l-Amare'ye kadar takip edip kuşatan komutandı; dolayısıyla Birinci Ordu 'ya verilen görevi yerine getirmek için ideal bir seçim sayılırdı.

)()()()(



XXX

iZJ � ı ������� ıı

ı

57

23

15

14

7

4

3

� � ��. � � � cb � cb ıZJ

50



XXX

ıv

iZJ ı

XXX

v

!ZJ ı

-------

KAD E R SAAT i

-------

Ikinci Ordu, 24 Ağustos 1 922 xxxx

Ikinci

� XXX

XXX

ııı

Mürettep i ll

)()(

e8J ı

� ılll

� rgı



1 7 1Zı ı



e8J Mürettep

)()(

iZJ ı



Taarruz planının olgunlaşmış hali, Mustafa Kemal ile İsmet'in Harp Akademisi'ne giden iki genç zabit oldukları günlerde gördükleri Alman usulü askeri egi­ tirnin bütün klasik alametlerini içermekteydi. Kuvvet

bile gerçekleştirildi. Mustafa Kemal �5 Ağustos'ta Birinci Ordu' nun muharebe karargahına geldi ve An­ kara ile bütün iletişim kesildi. �6 Ağustos sabahı saat 5'te Yunan hatlarını döven kısa bir topçu barajından

tasarrufu gözetiliyor (İkinci Ordu 'örs' rolündeydi) ve mevcut bütün muharip kuvvet esas gayeye vakfedili­ yordu (Birinci Ordu 'çekiç' işlevi görecekti). Hareket

sonra piyadenin taarruza geçmesiyle muharebe başla­ dı. Mustafa Kemal, İsmet, Fevzi ve Nurettin paşalar, Türk tarihine Büyük Taarruz adıyla geçen harekatın başlangıcını gözlemlemek üzere şafakta Kocatepe'de

kabiliyeti çok yüksek olan süvari kolordusu ise tuzağı kapatacak ve Yunanların işi C annae tarzı bir imha mu­ harebesiyle bitiriliDiş olacaktı. Taarruz haberi ağızdan ağıza yayıldıkça Türk ordusunun morali iyice yüksel­ di. Tam mevcuduna ulaştığında orduda ıoo.ooo'i pi­ yade olmak üzere ı 9 9 . ooo asker, � -0�5 hafif ve ağır makineli tüfek ve 3�3 top bulunuyordu. Yunanlarda ise 9o.ooo'i piyade � ı 8 . ooo asker, 3. ı39 hafif ve ağır makineli tüfek ve 4 ı 8 top vardı. Hasım kuvvetler sayı­ ca aşağı yukarı eşit sayılırlardı ama Türkler ı . �8o Yu­ nan süvarisine karşılık 5. �8� atlıyla önemli bir üstün­ lüğe sahiplerdi. Yunanlar Türklerden sadece havacılık alanında, ıo 'a karşı so uçakla üstünlerdi. İsmet Paşa'nın tümenleri, Ağustos'un ilk haftaları boyunca ileri toplanma noktalarına intikal ettiler. II. Kolordu Nurettin Paşa'nın hatlarının gerisine, V. Sü­ vari Kolordusu ise Birinci Ordu'nun en sol ucuna yer­ leşti. Ankara'dan ayrılan Mustafa Kemal �o Ağustos'ta Akşehir'de karargah kurdu. Kurmayları gızliligi koru­ mak amacıyla Başkomutan' ın sosyal takvimini boz­ madılar; hatta �ı Ağustos için planlanmış çay partisi

bir araya gelmişlerdi. Özellikle yıkıcı olan Türk topçu barajı, Başkomutan'ın talim ve planlamaya bilhassa önem vermesinin ne denli etki yarattığını gösteriyor­ du. Yine de , siperlenmiş haldeki Yunanlar güçlü bir direniş gösterdiler ve gün batarken Türkler ilerleme kaydetmiş olsalar dahi cepheyi halen yaramamış du­ rumdaydılar. Kritik an ertesi sabah saat 7'de, IV. Kolordu Erik­ men tepelerini alarak Yunan hattını deldiginde geldi çattı. Ardından I. Kolordu da öğle sularında kendi cephesinde hattı yarınayı başardı. Bu arada Fahrettin Paşa'nın V. Süvari Kolordusu hazırlıklarını tamamla­ yıp o akşam kuzeyyönünde atağa kalkmış ve ihtiyattaki Il. Kolordu da ileri çıkmıştı. Türkler düşman kuvvet ­ lerını planladıkları gıbı kapana kıstırmaya hazırlardı. İsmet Paşa, �7 Ağustos sabah saat 4 :3o'da süvari kolordusuna Dumlupınar istikametinde keşif yap­ tırttı ve öğleden sonra 3:3o'da ise düşman gerisine sarkınasım emretti. Beri yandan, I. ve IV. kolordula­ ra da kaçmakta olan Yunanları takip vazifesini verdi. 51

K

t

• Kotahya

Afyon o gün öğleden sonra kurtarılırken, Yunan A ve

rinci Ordu, çekilen Yunanları kapana kıstırmak üzere

B kolorduları kendilerini tuzaktan kurtarmak için

batıya çark etti.

can havliyle batı yönünde ricata çalışıyorlardı. Birinci

Sonraki sabah Türkler, çökmeye başlamış olan

Ordu �7/�8Ağustos gecesi de kuzeye yürümeye devam

Yunan ordusunu aman vermeden kovalamaya giriş­

etti. Mustafa Kemal, İsmet Paşa ile durum değerlen­

miş ve V. Süvari Kolordusu düşmanın ricat yolunu

dirmesi yapmak üzere o akşamAfyon'a geldi ve İsmet

kesrnek üzere kuzeye at sürmüştü. Tuzak kapanırken

Paşa'nın gece yarısını biraz geç e verdiği emirle Bi-

II. Kolord u, ihtiyaç olabileceği düşüncesiyle ileri alın-

52

-----

KA D E R SAAT i

----

dı. Kuzey hattında ise, İkinci Ordu kendi süvari bir­

Grubu" adı verilmiş bulunan derme çatma bir toplu­

liklerini gün boyu güney istikametinde ilerletmişti.

luktu. Mustafa Kemal, komuta postasını günümüz­

Gün biterken Yunan emir-komuta zinciri dağılınıştı

de Zafertepe denilen alçak bir yükseltiye taşıdı ama

ve yenikA ve B kolorduları Dumlupınar üzerinden çe­

kısa sürede fark ettiği üzere durum öyle karman çor­

kilip selamet bulmaya uğraşıyorlardı. Yunan ordusu­

man bir haldeydi ki İsmet Paşa'nın komutanlarının

nun resmi sefer tarihi, ordunun halini anlatmak için

halihazırda başarmakta olduklarından daha iyi bir iş

'kalıntılar' sözcüğünü kullanır. A Kolordusu komu­

çıkartmak pek mümkün değildi. Yunan Küçük Asya

tanı Tümgeneral Kharilaos Trikopis ile B Kolordusu

Seferi Kuvveti en nihayet çözüldü ve beş tümenden

komutanı Tümgeneral Kirnon Digenis, harekata bir

(4 . , 5 · · 9 · · ı � . ve ı3. tümenler) geriye kalanlar gün

nebze tutarlılık kazandırma gayesiyle karargahlarını

ilerledikçe öbek öbek teslim oldular. Trikopis, onun

birleştirdiler. Daha kıdemli olan Trikopis ricatin tak­

komuta heyeti, General Digenis ve 6.ooo kadar as ­

tik idaresini üstlendi. Yunan kuvvetleri �9 Ağustos'ta

ker ise, kuzeybatıdaki dağları tırmanarak kapandan

artık küçük bir cepheye sıkıştırılmışlardı. İsmet Paşa

kurtillmayı başarmışlardı. 3o Ağustos zaferi, Mustafa

V. Süvari Kolordusu'na geri çark ederek I. Kolordu ile buluşmasını ve düşmanın bütün kaçış yollarını tıka­ masını emretti.

dan Muharebesi" olarak isimlendirildi.

Kemal'in bilfiil idaresi anısına " Başkomutanlık Mey­ Mustafa Kemal, stratejik vaziyeti görüşmek üzere

Her zamanki gibi sabırsız olan ve İsmet Paşa'nın

3ı Ağustos'ta Fevzi ve İsmet paşalada bir araya geldi.

ordularının Yunan birliklerini kapana kıstırmak için

Fevzi Paşa'nın önerisi, taarruzu çatallandırarak İkinci

yeterince hızlı hareket etmediklerini düşünen Mus­

Ordu'yu kuzeye İzmit' e, Birinci Ordu'yu ise İzmir' e yö ­

tafa Kemal, harekatı bizzat yönetmek için 3o Ağustos

neltmek şeklindeydi. İsmet Paşa ise buna karşı çıktı ve

sabahı cepheye geldi. Kendisi IV. Kolordu karargahına

esas düşman kuvvetinden kalanların yeni bir savunma

yerieşirken Fevzi Paşa'yı da İkinci Ordu karargahına

hattı kurmasına fırsat vermemek için her iki orduyu

gönderdi. Türk kıskacına alınmış olan Yunan kuvvet­ leri, beş piyade tümeninin ve çeşitli kolordu destek

da İzmir' e yürütmek gerektiğini söyledi. Kendi ordusu cephanesini tüketmiş olduğu için ikinci bir büyük mu­

kıtalarının kalıntılarından müteşekkil olup "Trikopis

harebe gerçekleştiremezdi ancak bütünlüğünü koru-

Dört bacall Amerikan muhribi USS Litchfield, Eylül 1922'de alevler içinde yanan i zmir'de demirli. ingiliz zırhlıları, Fransız ve italyan kruvazörleri ve dört Amerikan muhribi de dahil itilaf deniz güçleri, yanıp yıkılan şehirden binlerce Rum ve Avrupa vatandaşını tahliyeye yardımcı olmuşlardı (Library of Congress). 53

------ M U S TAFA KEMA L ATATÜ RK

yup süratle yürüyebilirdi. İsmet Paşa ile hemfikir olan Mustafa Kemal takip2 harekatı emretti. ı Eylül günü verdiği İzmir' e yürüyüş emri tarih sayfalarına kazındı: "Ordular! İlk hedefiniz Akdeniz'dir. İleri ! " Türk kuvvetleri ertesi gün kendilerine b i r çeki­ düzen verdiler ve kaçmakta olan Yunanları derhal azimle takibe giriştiler. Bu ana gelindiğinde Yunan ve A ve B kolorduları tam anlamıyla imha olmuş ve mu­ harip birlik sıfatını yitirmiş durumdaydılar. V. Süvari Kolordusu, Trikopis Grubu'nu �/3 Eylül gecesi Uşak yakınlarında yakalayarak teslime mecbur etti. Yüz­

------

kalıntıları donanmaları tarafından tahliye edildik­ leri küçük Kuşadası iskelesine püskürtülene kadar sona ermedi. Türk ordusunun daha küçük bir kanadı ise aşagı yukarı aynı anda kuzeye yürüyor ve Kocaeli Yarımadası'nı kurtararak Marmara Denizi sahilleri­ ne ulaşıyordu. Megali İdea ile Küçük Asya'daki Yunan varlıgı sona ermişti. Üç yıllık savaşın yeni Türk milletine bedeli agırdı: ı3.ooo zabit ve er şehit verilmiş, 3s.ooo 'i de yaralan­ mıştı. Son seferde Mustafa Kemal'in ordulan ı3.ooo şehit, yaralı ve kayıp vermişti. Türkiye'nin üçte biri

lerce makineli tüfek ve bir düzine top ganimet alı­ nırken her iki Yunan kolordu komutanı ile soo subay ve 5.ooo er Türk esir kamplarım boyladı. Takip eden

kadar nüfusu olan Yunanistan'ın ödediği bedel daha da agırdı: Son seferde 3 5. ooo 'i esir 70. ooo asker za­ yiat vermişler ve Afyon'dan felaketli geri çekilişte or­

hafta boyunca Birinci Ordu'nun I. ve IV. kolordula­ rı durmak bilmeden İzmir' e yürüdüler; beri yandan da V. Süvari Kolordusu, ordunun sag kanadındaki Yunanları taciz edip cenahlarından vuruyordu. Türk harekatı, N apoiyon'un artık klasikleşmiş ı 8o6 Jena­ Auerstadt seferiyle boy ölçüşebilecek bir mükem­ mellikteydi. Türk süvarileri 9 Eylül'de İzmir'i kur­

duları silah ve teçhizatının yarısını yitirmişti. Ne var ki, İngilizler halen İstanbul'u tuttukları ve Yunanlar da Dogu Trakya'yı işgal ettikleri sürece Mus­ tafa Kemal'in işi bitmiş sayılmazdı. Ordularım kuzeye gönderdi ve Türk süvarileri �3 Eylül' de tarafsız Bogaz­ lar bölgesine girdiler. Beş gün sonra � . Süvari Fırkası, Çanakkale'deki İngiliz mevzilerine yaklaştı. Tarihçi­

tardılar; fakat ne yazık ki hemen ardından, günümüz­ de dahi müphemliğini koruyan şartlar altında şehir yanarak yerle bir oldu. Amansız Türk takibi, Yunan

lerin "Çanakkale Krizi" diye adlandırdıkları bir müd­ det boyunca Türk ve İngiliz askerleri burun buruna durdular. Birinci Dünya Savaşı'ndan tükenmiş ve mali

Takip (ing. pursuit): yenik bir düşmanın imha edilene kadar kovalanması anlamına gelen askeri doktrin terimi.

s. 54-55:

MUSTAFA KEMAL'iN ZAFERI Başkomutan Müşlr Mustafa Kemal Paşa, Kurtuluş Savaşı'nda ordusuna nezaret ediyor. Başlıca komutanları Ise ardında, soldan sağa sırayla i amet, Fevzi ve Sakallı Nurettin paşelar gelecek şeklide, 26 Ağustos 1922 sabahı saat 5'te topçunun Yunan hatlarına açtığı baraj ateşini gözlemlemek üzere Kocatepe'de dlzllmlşler. Mustafa Kemal'In dikkatle yetiştirdiği ve muhteşem şeklide yönettiği milli ordu, Türk halkını zafere ve kurtuluşa erdiren başlıca etkendl. 26 Ağustos günü başlayan Büyük Taarruz, Alman geleneğine uygun şeklide klasik bir kapan harekAtı olarak tasarlanmıştı. Yunan hatlarını darmadağın eden Türkler, düşman kuvvetlerinin neredeyse tamamını tuzağa düşürdüler. Son hücum Için lldetl olduğu üzere ön cepheye giden Mustafa Kemal, 30 Ağustos günü beş Yunan tilmeninin tuzağa kapatılıp teslim alınmasında hazır bulundu. Seterin o günü, onun bizzat katılımı anısına "Başkomutanlık Meydan Muharebesi" diye anıldı. Bu zaferin ardından dağılan Yunan ordusu, Başkomutan'ın ünlü emri doğrultusunda amansız bir takibe alındı: "Ordular! l ık hedefiniz Akdeniz'dir. i leri!" Aralarında Iki kolordu komutanı da bulunan 5.000 Yunan askeri daha birkaç gün sonra esir edildi. Takibe ara vermeyen Türk kuvvetleri, Batı Anadolu Dağları'ndan aşağı akarak 9 Eylül günü izmir'e girdiler. Yunanlar sefer eanasında 70.000'den fazla askerlerini ve ordularındaki teçhizatın yarısını yltirmlşlerdl. Zaferle sona eren 1922 seteri milli kuvvetlerin üstünlüğünü perçiniediği gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu Için gereken zemini de sağladı. Mustafa Kemal Paşa, büyük zaferden kendini kanıtlamış bir operasyonel savaş komutanı ve çok yetenkil bir stratejlst olarak çıktı. Dahası, morall yüksek ve taarruza kadlr modern bir ordu kurmak Için gereken kablllyete sahip bir teşkllatçı ve tallmci sıfatıyla da kendini göstermiştir.

56

-------

KA D E R SAAT i

------

açıdan zayıfhalde çıkan İtilaf güçleri, milli mücadele­ cilerin atılganlığından telaşa kapılmışlardı ama krizi diplomatik yollarla çözmeye kararlılardı. İngilizler, Fransızlar ve Türkler arasında alınıp verilen notalar sonucu 3 Ekim'de Mudanya'da ateşkes görüşmelerine başlanması kararı alındı. Mustafa Kemal, kendi tem­ silcisi olarak seçtiği İsmet Paşa 'ya pazarlıklarda hiçbir tavizde bulunmaması için kesin talimat verdi. İtilaf devletleri savaş yorgunu oldukları, Yunan hükümeti savaş karşıtı bir darbe ile henüz düşürüldüğü ve ini­ siyatif milli kuvvetlerin elinde bulunduğu için şart­ lar Türklerin lehineydi. İsmet Paşa, bir hafta süren pazarlıklarda ne denli sağlam iradeli ve hedef odaklı olduğunu gösterdi. Türkler ve İtilaf güçleri ıo Ekim ı9��'de ateşkes imzaladılar ama Yunanistan buna katılmadı. Anlaşma İstanbul, Edirne ve Çanakkale'yi Türklere geri verdiği gibi Yunan ordusunu da Doğu Trakya'dan çıkartıyordu. Bir sonraki gün III. Kolor­ du İstanbul'un Anadolu yakasındaki dış mahallelere ilerledi ve Refet Paşa kamutasında jandarma görevi yapmak üzere tefrik edilen 6 .ooo piyade ile ı . ooo sü ­ vari kurtarılan topraklara yerleşti. İtilaf güçleri Ekim sonunda Türkleri İsviçre'nin Lozan

kentinde

toplanacak ve

Birinci

Kurtuluş Savaşı'nın muzaffer başkomutanı Mustafa Kemal Paşa. Bu fotoğraf, olgun bir generali hakkıyla yansıtıyor (Mesut Uyar).

Dünya

Savaşı'nın Ortadoğu cephesini sonunda resmen ka­ patacak bir barış konferansına davet ettiler. İtilaf devletleri, Sevr Antıaşması'yla dayatılan haksız ko­

nai bazı birey ve küçük topluluklar hariç mübadele,

şulların devam ettirilemez olduğunu nihayet anlamı ş­

büyük acılara yol açtı. Önemli bir istisna olarak, Rum

lardı. İsmet Paşa'nın �ı Kasım ı 9��·de başlayan kon­

Ortodoks Patrikhanesi İstanbul'daki tarihi merke ­

feransa yeni doğan Türk milli devletinin sözcülüğünü

zinde bırakılmıştı.

yapmak üzere gönderilmesi şaşırtıcı olmadı. Daha önceden yapılmış antlaşmalar Türkiye sınırlarının büyük kısmını zaten belirlemişti, ancak Musul'un durumu en ihtilaflı konu olarak kaldı. En nihaye­

KOMUTAN MUSTAFA KEMAL

tinde Türkler, çeşitli ekonomik ödünler karşılığında

Mustafa Kemal'in yaşamının ilk yarısını belirleyen

Musul'u bırakmaya razı oldular. Konferans aylarca

uzun savaşlar artık sona ermişti. Harp Akademisi 'nde

sürüncemeyle devam etmişti ama nihayet �4 Temmuz

öğrenci olarak başladığı kariyerini, nispeten kısa sa­

ı 9�3'te antlaşma imzalandı. İsmet Paşa, İkinci Büyük

yılacak bir sürede, milletinin başkomutanlığını üst­

Millet Meclisi'nin Mustafa Kemal 'i başkan seçtiği

lenerek zirveye ulaştırmıştı. Ancak özellikle dikkat

L3 Ağustos günü Ankara'ya döndü. Anlaşmanın çok

edilmesi gerekir ki, zamansal açıdan kısa sayılacak bu

sayıda insana en hızlı yansıyan etkisi zorunlu nüfus

kariyerin olağandışı uzunluktaki bir kısmı sıcak çatış­

mübadelesi idi. Anadolu ve Trakya'nın yerlisi bir

ma içinde geçmişti. Mustafa Kemal'in zirveye tırma­

milyondan fazla Rum istekleri hilafına Yunanistan'a

nışı, içinde savaştığı olağandışı çeşitlilikteki iklim,

gönderilirken, Yunanistan'daki 38o.ooo Müslüman

arazi ve harekat dikkate alınırsa daha da göz alıcı bir

da Türkiye'ye göç ettirildi. Yerlerinde bırakılan istis-

hale gelir. 57

------ MU STAFA KEMAL ATAT Ü RK

------

Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı'nın sonlarında çekilen bir fotoğrafta; sağında Kazım Karabekir solunda ise eşi Latlfe Hanım ile görülüyor (Mesut Uyar).

Mustafa Kemal küçük rütbeli bir zabit olduğu gün­ lerde Necef Çölü ile Makedonya dağlarındaki tedip ve tenkil harekatıyla vazifeli askerlere komuta etmiş; hem de bir seyyar ordu karargahında kurmay heye­ tinde görev yapmıştı. Trablusgarp'ı� çölleri ile tepe­ lerinde geçirdiği bir sene zarfında !talyan işgalcilere karşı gerilla birliklerini teşkil ve idare etınişti. Mes­ leki tecrübeleri, Gelibolu'da Bulgadara karşı savaşan ordunun kurmay heyeti ve harekat dairesi reisi sıfa­ tıyla gerçekleştirdiği kasti savunma, acil taarruz ve ta­ kip harekatıyla iyice takviye olmuştu. Avustralyailiara karşı savaşan bir tümen komutanı iken başarılı bir önleme muharebesi ile acil savunma gerçekleştirmiş­ ti. Ardından, Gelibolu'nun bozuk arazisinde kolordu boyutundaki kuvvetlerle acil taarruzlarda bulundu. Anafartalar'da, savunma ve karşı saldırı görevleri icra eden kolordu boyutunda muharebe gruplarını idare etti. Kafkas cephesindeki dağlarda Ruslara karşı ko­ lordusuyla kasti savunma gerçekleştirdi. Filistin'in yarı kurak çöllerinde bir ordu komutanı olarak, aman vermez İngiliz baskısı altında �o. yüzyıldaki en ba­ şarılı geri çekilme harekatından birini yürüttü. Baş-

58

komutanlık makamında iken, Yunanlara karşı Batı Anadolu'da bir ordular grubunu yönlendirdi. Mustafa Kemal, milli kuvvetlerin yeniden yapılandırılması ile taliınini sağladıktan sonra, iki Yunan kolordusunun imhasını getiren muhteşem bir kapan harekatı plan­ lamış ve kuşatıcı kıskaçların kapandığı son safhayı bizzat idare etınişti. Bunun ardından gerçekleşen bir stratejik takip ile de Yunanlar Anadolu'dan sökülüp atılmışlardı. Mustafa Kemal gittiği her yerde başarı kazanmıştı; üstelik bunlar çoğunlukla çok parlak başarılardı. Bü­ tün bu tecrübeler 17 yıla sığdırılmıştı. Dahası bu sü­ renin büyük kısmı zarfında elinde bulunan kuvvetler endüstrileşmemiş çok milletli bir imparatorluğun zo­ runlu askerlik hizmeti veren ve çoğunlukla okuryazar olmayan köylülerinden ibaretti. En büyük başarıları şüphesiz Gelibolu'daki savunma harekatı, Filistin ile Suriye' den ricat ve ınilli kuvvetleri ı 9 ��'de Yunanlara

bozgun getirecek şekilde yeniden canlandırışıdır. Ne

Osmanlı ordusunun ne de ınilli kuvvetlerin Mustafa Kemal olmadan aynı başarıları kazanabilecekleri bir alternatif senaryo düşünmek çok güçtür.

HASIM KO MUTANLAR

M

ustafa Kemal ile karşılaşan komutanları mev­

için büyük bir şans olmuştu. Savaşta yaralanınca Lord

Orneğin, �s Nisan ı9ı5 günü Çanakkale'ye çı­ kartmalar başladığı vakit sırayla Albay Ewen Sinclair­ MacLagan'a, Tümgeneral W.T. Bridges'a ve Korge­

onun himayesine mazhar oldu. Birdwood'un Kitchener'ın kanatları altına gir­ mesi, Boer Savaşı'ndan sonra döndüğü Hindistan'da süratle terfi ederek genç yaşta yüksek rütbeye ulaşma­ sını sağladı. ı9ı4 itibariyle üç yıldan beri tümgeneral idi. Hiçbir zaman kurmay okuluna gitmemiş ve Birinci Dünya Savaşı'ndaki akranlarından birçoğunun sahip olduğu prestijh "p.s.c." (passed staff college - kurmay okulunu bitirmiştir) sanını asla taşımamıştı. Tuhaf biçimde, askerlikle ilgi ve alakası yerine bahçıvanlık ve gazete okumaya düşkünlüğüyle tanınıyordu. ı9ı4'te savaş başladığı vakit Büyük Britanya savaş bakanı ya­ pılan Kitchener, o sırada Hindistan'ın Delhi şehrinde görev yapmakta olan Birdwood'u hatırladı ve Kasım sonunda ondan, o sırada Mısır'a intikal etmekte olan Anzak Kolordusu'nun komutanlığını üstlenmesini istedi. Birdwood'un başlıca biyografisi kendisini 'ne müthiş bir taktik üstadıydı ne de teşkilatçılara özgü zihin yapısına sahipti' diye tanımlıyordu. Yine de, iyi huylu karakteri ve askerleriyle kurduğu sıcak iliş­ ki temelinde şekillenen komutanlık tarzıyla gerçek kıymetini bulan bu asker, kolordu komutanlığı için talihli bir seçim sayılırdı. Bu meziyetleri ve olağanüs­ tü şahsi cesaretiyle kendini Avustralyalılara çabucak sevdirmişti. Bunlar haricinde bir niteliği bulunuyarsa da, bu kesinlikle kendine mükemmel astlar seçme yö­ nündeki şaşmaz yeteneği olmalıdır.

�i mevki tespit etmek pek kolay bir iş değildir.

neral Sir William Birdwood'a karşı savaşmıştı. Filis­ tin'deki savaşının büyük kısmını Tümgeneral Henry Chauvel komutasındaki Çöl Atlı Kolordusu'na karşı vermişti ama seferin son aşamalarında bizzat Orgene­ ral Sir Edmund Allenby ile karşılaştığı da iddia edile­ bilir. Meclis başkanı ve başkomutan olduğu esnadaki tam hasını Yunanistan kralı Konstantin idi ama cep­ hedeki hasımları, General Anastasios Papulas, ardın­ dan Atanasios Hacıanesti ve en nihayet Tümgeneral Kharilaos Trikopis idi. Bu bölümde sırasıyla ı9ıs'te Çanakkale'de, ı9ı8'de Filistin'de ve ı9��'de Batı Anadolu'da Mustafa Kemal'in karşısına çıkan komu­ tanları ele alacağız.

ÇANAKKALE Çanakkale Savaşı boyunca Mustafa Kemal'in başlıca hasmı, Anzak Kolordusu komutanı olan Korgeneral Sir William Birdwood idi. ı 86s'te Hindistan'da do­ ğan Birdwood, İngiltere'nin Bristol şehrindeki Chf­ ton Koleji'nde eğitim görmüştü. Sandhurst Askeri Akademisi'nden mezun olduğu vakit piyade sınıfı­ na verilmiş; fakat Hindistan ordusunun süvarisine transfer olmuş ve ı8 85 'ten ı 899'a kadar Bengal Mız­ raklıları ile ı�. Mızraklı alaylarında hizmet vermişti. Afganistan sınırında alay hizmeti ile kurmaylık gö­ revlerinde bulunmasını takiple süratle terfi etti ve ı9os'te albaylığa yükseldi. Birdwood spora düşkün­ dü ve mükemmel bir süvariydi. Yiğit ve yetenekli bir komutan olarak kendini gösterdiği Boer Savaşı'nda Natal Atlı Tugayı bünyesinde verdiği hizmet kendisi

Herbert Kitchener'ın şahsi kurmay heyetine geçti ve

Birdwood, eski dostu ve sabık komutanı Orgene­ ral Sir Ian Hamilton'ın ı9ıs başında Akdeniz Sefcri Kuvveti komutanı yapıldığını duyunca çok sevinmiş­ tL Kendi Anzak Kolordusu da ASK'ye bağlanmış ve �s Nisan günü bir destek taarruzu gerçekleştirmekle vazifelendirilmişti. Emrindeki birlikleri bu taarruza hazırladığı Mısır'da iken, müşterek harekatı ve tümen 59

------ M U STAFA KEMAL ATATÜ RK

seviyesi tatbikatı ihmal ederek bireysel ve küçük grup talimlerine yoğunlaştı. Ancak, �5 N isan sabahı yapılan Anzak çıkartması feci biçimde kötü gittiği gibi kolor­ dunun esas kısmı karaya çıktıktan sonraki konuşlan­ dırılınasında daha da fazla hata yapıldı. Birdwood o gün esas olarak kolordusunu denizden karaya indirme işine dikkatini yoğunlaştırmış ve bunu da pek güzel başarmıştı. N e var ki öğleden sonra itibariyle karaya çıkarmış olduğu ıs.ooo askerinin karşısında Mus­ tafa Kemal'in sadece 5 . ooo askeri olmasına rağmen, Anzakların gerek tümen gerekse de kolordu seviyesi emir- komuta zinciri tamamıyla dağılmış bulunuyor­ du. Gün biterken Anzaklar hedeflerini ele geçiTmeyi başaramadıkları gibi bazı kesimlerde çok fazla, bazı kesimlerde ise çok az askerleri mevcuttu. Yoğun Os­ manlı top ateşine karşı köprübaşında yeterli topçu

------

gücü bulunmaması ise özellikle göze çarpıyordu. Bazı tarihçiler, Çanakkale'nin İngiliz komutanların bi­ reysel hatalarından ziyade topyekün İngiliz emir-ko­ muta sisteminin başarısızlığı oldugunu söyler ki bu birçok açıdan doğrudur. Geceyarısı oldugunda Bird­ wood, özellikle de operasyonel ve taktik duruma dair farkındalık gösterme hususunda başarısız kalmıştı. İç karartıcı olduğunu düşündüğü seçeneklerle karşı karşıya kalınca da sorumluluktan kaçarak eski dostu Hamilton'dan Anzak Kolordusu'nu tahliye için izin istedi. N e var ki, takip eden yaz boyu gerçekleşen sa­ vunma muharebelerinde Birdwood komutan sıfatıyla olgunlaştığını gösterdi ve ilham verici bir muharebe lideri olarak sivrildL Nitekim yarımadadaki çıkmaz­ dan kurtulmak üzere büyük bir kanat taarruzunda bu­ lunma fikrini ortaya atan da Birdwood ile kurmayıydı. Anzak Kolordusu Ağustos başında, cenahını korumak üzere X. Kolordu'nun Suvla Koyu'na çıkarılmasıyla birlikte, Conkbayırı'na karşı taarruza geçti. Birdwood hazırlık ve tatbikat yerine şaşırtmayı seçmişti ki bu seçimi taarruzu başarısızlığa mahkUm etti. Birdwood daha sonra Batı Cephesi'nde, Orgeneral Sir Douglas Haig'in komutasında kifayetli bir kolordu ve ordu komutanına dönüşecekti ama Çanakkale'de Mustafa Kemal'in her daim bir adım gerisinde kalmıştı.

FiLiSTiN Filistin cephesinde ı 9ı 8 ' de Mustafa Kemal'in karşı­ sına çıkan İngiliz ordusu, Çanakkale'deki selefinden çok farklıydı. Taktik kabiliyet, iyi talim ve iyi teşkilat özellikleri öne çıkan bu kuvvetin sayılan hasJetleri ise doğrudan Orgeneral Sir Edmund Allenby'nin ı 9ı7'de iş başına geçmesinden kaynaklanıyordu. Allenby'nin derme çatma haldeki Mısır Seferi Kuvveti'ni (MSK) Fransa'daki İngiliz Seferi Kuvveti'ne (İSK) benzeye­ cek biçimde yeniden yapılandırması sayesinde en son topçu ve piyade taktikleri uygulanmaya başlamıştı. Bu ­ nun doğrudan neticesi ise Birüssebi ve Üçüncü Gazze muharebelerinde kazanılan çifte zaferdi. Allenby'nin Çanakkale'deki Anzak Kolordusu'nun komutanı Korgeneral Sir William Birdwood. Çanakkale'den sonra, Fransa'daki ingiliz Seteri Kuvvetleri'nde çok başarılı bir ordu komutanı olarak hizmet verdi. 1930'da emekli oldu ve sekiz yıl sonra da 'Anzak Baronu Birdwood' sıfatıyla taltif edildi. Aynı yıl, ingiltere Kralı'nı Atatürk'ün cenazesinde temsil etti (AWM, G00761). 60

bunun ardından ı 9 ı 8 yaz harekatı için hazırladığı ve büyük kısmı da Hint kuvvetlerinden müteşekkil ordu ise Osmanlı rakibine nazaran taktik açıdan çok daha üstün bir durumdaydı.

------- HAS l M KO M UTAN LAR

-------

ı 86 ı 'de Nottinghamshire'da doğan Allenby, Sandhurst'ten mezun olduktan sonra süvariye geç­ mişti. O da askerlik mesleğini Birdwood gibi Bri­ tanya İmparatorluğu'nun sımrlarında, ama bu sefer Mrika'da öğrenmiş ve Anzak Kolordusu komutanı­ nın aksine, Camberley Kurmay Okulu'nu bitirerek "p.s. c." unvanı almaya hak kazanmıştı. N e var ki en­ telektüel bir asker olaraktanınmazdı. Boer Savaşı'nda iyi performans sergileyen Allenby, ı 9o 9'da tümge­ neral oldu. Ağustos ı 9 ı4'te İSK'daki süvari tüme­ ninin komutanı olarak Fransa'ya gönderildiği vakit Britanya ordusunun süvari birlikleri müfettişliğini ifa etmekteydi. Batı Cephesi'nde kolordu komutan­ lığına yükseldi ama Haig ile arası açılınca ı 9 ı7'de Mısır'a gönderildi. MSK'nın komutanlığını devralan Allenby, tecrübe ve eğitimiyle derhal öne çıktı ve ge­ rek usta bir teşkilatçı gerekse de eşsiz bir baş taliınci olduğunu gösterdi. Emrindeki kuvvetleri muazzam topçu üstünlüğünü kayıracak biçimde yeniden teşkil etti ve bunun neticesinde etkili şekilde müşterek sı­ nıflar harekatı yürütebilecek bir İngiliz kara kuvveti Ortadoğu cephesinde nihayet meydana gelmiş oldu. Bu ordu Osmanlı kuvvetlerini Mısır sınırından kısa sürede geri attı ve Kudüs'ü ele geçirdi. MSK'nın Eylül ı 9 ı 8 taarruzu için hazırladığı plan, kendi türü açısından model teşkil eder. Bu plan, Li­ man von Sanders 'in ordusunun imhasını operasyonel hedef olarak açıkça ilan ediyordu. Allenby'nin aldat­ ma planı ile taktik hava destek kullanımı incelikli ol­ duğu gibi taktikleri de aynı esnada Batı Cephesi'ndeki Amiens muharebesinde Almanları ezip geçen or­ dudakilerle aynıydı (sadece tanklar yoktu) . Teşki­ latçı ve operasyonel dehasından başka, Allenby'nin hareket savaşına karşı herhalde süvari geçmişinden gelen içgüdüsel bir yatkınlığı vardı. MSK'yı ı 9 ı7'de yeni baştan düzenlediği esnada bir süvari kolordu­ su da teşkil etmiş ve başına Avustralyalı bir süvari subayı olan Tümgeneral Henry Chauvel'i koymuştu. Sir John French'in tümeniyle birlikte Boer Savaşı'na katılan Chauvel, bu hizmetinden sonra bir müddet Avustralya'da hafif süvari alaylarının talimiyle meşgul olmuştu. Gelibolu' da bineksiz bir hafif süvari tugayını idare ettiği vakit siper savaşı koşullarında başarı gös­ terdi. Filistin cephesindeki ilk görevi ise yarısı süvari yarısı piyade olan Çöl Atlı Kolu'nun komutanlığı idi.

'Harry' diye çağrılan Sir Henry George Chauvel, korgeneral rütbesi ve bir kolordunun komutası verilen ilk Avustralyalı askerdi. Daha sonra orgeneralliğe de yükseltildi. Chauvel 1930'da emekli oldu, fakat i kinci Dünya Savaşı'nda Avustralya Gönüllü Savunma Kuvvetleri komutanı olarak yeniden işbaşma döndü (AWM, 800326).

Çöl Atlı Kolordusu'nun komutanı yapıldıktan sonra da Birüssebi' nin kıskaca alınıp ele geçirilmesinde ki­ lit rol oynadı. Chauvel, Eylül ı9ı8 taarruzu esnasında süvari ko ­ lordusunun yığınağını gizlice tamamlamakta özellikle başarı gösterdi. Osmanlı hatları bir defa yarıldıktan sonra atlılarının hatlarından geçmesi gerektiği XX. Kolordu'nun komutanıyla sağladığı şahsi eşgüdüm de dikkate değerdir. İleri hatların geçişliliği olarak ad­ landırılan bu harekatı uygulamak gerçekten çok zor­ dur. Chauvel'in bu zor işi başarmasında mükemmel kurmay çalışması ve piyade tümenleriyle yakın bir eşgüdüm sağlanarak süvari alaylarının geçip çıkabi­ lecekleri koridorların yaratılması başrolü oynamıştır. Allenby, N ablus 'ta cephenin yarılmasından sonra ku­ zey istikametindeki takip harekatında Chauvel'i ser61

------ M U STAFA KEMA L ATAT Ü RK

------

MiLLi MÜCADELE Yunan ordusu, ı 9�� itibariyle, sağlam bir üne sahip, iyi teşkil ve teçhiz edilmiş bir kuvvetli. Komutanları ve askerlerinin büyük kısmı Balkan Savaşları ile Birinci Dünya Savaşı'nda savaş tecrübesi edinmişti. Öte yan­ dan, düşman bir ülkede denizaşırı seferi kuvvet sıfa­ tıyla hizmet görmekteydi ve ı9�� yazında ikmal hatları son haddine kadar uzamış, kopmak üzereydiler. İtilaf devletlerinin askeri zihin yapısını yansıtan Yunan or­ dusu mantalite, talim ve taktik doktrin hususlarında özellikle güçlü Fransız etkisi altındaydı. Küçük Asya Seferi Kuvveti'ne (KASK) ı 9�o'den �� Mayıs ı9��·ye kadar komuta eden Korgeneral Anastasios Papulas pek güçlü sayılmayacak kişiliğiyle tanınmıştı. Sakar­ ya yenilgisi ardından Yunan yüksek kumandası, sa ­ vunmada sağlam durmak ile Türklere tekrar taarruz etmek arasında açınazda kaldı. Papulas taarruz taraf­ tarıydı, ancak düşünceleri dinlenme di ve düşman or­ dusunu mu yok etmesi gerektiğini yoksa Ankara'yı mı ele geçirmesi icap ettiğini açıklığa kavuşturmayan bir görev aldı. En nihayet Papulas iki işi de başaramadı. Bu stratejik ve operasyonel muğlaklık, Yunanların stratejik hedeflere odaklanmış dar kapsamlı bir ta­ arruzdan ziyade geniş bir cephede ilerlemelerine yol

Orgeneral Sir Edmund Allenby. 'Boğa' lakaplı Allenby, mütehakkim ve inatçı bir adamdı. Osmanlllara karşı zafer kazanmasındaki başlıca etmenler, baş talimci olarak ustalığı, modern taktiklere hakimiyeti ve teşkilalçılık dehasıydı. Mareşalliğe yükseltilen Allenby, 1919'da 'Nablus Vikontu' unvanıyle taltif edildi (IWM, Q 82969).

best bıraktı ve Osmanlı ordusunun imhası için Avust­ ralyaimm inisiyatifi ile saldırgan tabiatma güvendi. Liman von Sanders'i N ablus 'ta neredeyse esir alan ve Şeria Nehri'ni geçerek Mustafa Kemal'in Yedinci Ordusu'nu kuzeyden ziyade doğuya çekilmek zorunda bırakanlar da Chauvel'in süvarileriydi. Chauvel her ne kadar kurmay okuluna gitmemişse de savaş boyunca ve sorumluluğu gitgide artan makamlarda çok iyi per­ formans sergiledi.

62

açtı. Asabı bozulan Papulas istifasını verdi ve yerine, Trakya'daki Yunan birliklerine komuta etmekte olan Korgeneral Atanasios Hacıanesti getirildi. Hacıanes­ ti, Almanya'da eğitim görmüş bir genelkurmay su­ bayıydı. Karargahını Haziran ı 9��'de İzmir'e taşıdı ve derhal iki haftalık bir cephe teftişi gerçekleştirdi. Ordusunu morali yüksek ama aşırı yayılmış olarak değerlendiren Hacıanesti'ye göre, kuvvetlerin daha kısa ve savunulabilir bir hatta çekilmesi gerekirdi. Ne var ki Mustafa Kemal'in ordusunu hor görmesine sebep olan kibri yüzünden birçok alayını Anadolu' dan Trakya'ya kaydırdı. Bu, esas Yunan teşebbüsünü iyice sulandıran korkunç bir hataydı. Hacıanesti karargahını, cephedeki durumdan ve birliklerden bihaber kaldığı İzmir'de tutmaya devam etti. KASK'ı teşkil eden ı� tümen, dokuz tanesi Eski­ şehir-Afyon hattında bekleyen üç kolorduya teşmil olduğu hale iyice yayılmış bekliyordu. Yunanistan'ın bahtsızlığına, kafayı İstanbul'u ele geçirmeye takmış olan Hacınaesti, Anadolu'daki durumun idaresiyle

------- H AS I M KOM UTAN LAR

-------

ilgilenmiyordu. Gerçi en azından, birbirinden fiziki

rin geri alınmasını emreden tuhaf talimatı hiç alma­

olarak ayrı iki harekat alanını aynı anda idareye ka­ dir olmadıgını teslim edecek kadar tecrübe sahibiydi ve buna dayanarak A ve B kolordularına gönderdigi emirde, bir Türk taarruzu halinde her iki kolordunun da komutasını General Trikopis'in üstlenecegini he­ lirtmişti. Mustafa Kemal'in Büyük Taarruz'u Yunan

mış olması herhalde kaderin bir cilvesiydi. Trikopis dövüşe dövüşe tutarlı bir geri çekiliş düzenlemeye uğraştı ama her sefer anahtar noktalarda Türk süva­

ordusunu vurduğu vakit Hacıanesti şaşkınlığa uğradı ve ne Türklere karşı yeni birlikler kaydırmayı ne de düzgün bir ricat tertip etmeyi becerebildL Tek yapa­ bildigi, B Kolordusu'nu Trikopis'in A Kolordusu em­ rine vererek en iyi sonucu ummak oldu. Trikopis açısından hakılınca, Türk taarruzu baş­ ladıgı vakit İzmir ile ikmal hattı kesilmiş ve hem kendini hem de ordusunu yalıtılmış halde bulmuştu. Dahası, cephedeki birlikleriyle iletişimi de kopunca yerinde ve zamanında emir veremez hale düşmüştü. Cephesi çökmekte olan Trikopis'in, Hacıanesti'nin

risi tarafından ardını kesilmiş buldu. Hacıanesti 4 Eylül' de Yunan hükümeti tarafından görevden alındı ve yerine Trikopis atandı ancak Trikopis terfiini an­ cak esir edildikten sonra, Mustafa Kemal'den öğre­ nehildi! Küçük Asya felaketi Yunan hükümetinin bir darbeyle devrilmesine sebep verdi ve hem Hacıanesti hem de onunla birlikte sorumlu tutulan beş siyasetçi, yeni hükümet tarafından Kasım'da kurşuna dizildi­ ler. Stratejik açıdan hakılınca Yunan felaketi, muğlak hedefler sebebine gidip dayanıyordu. Operasyonel açıdan, küçük bir ordunun boyundan çok büyük bir araziyi tutmaya çalışması sonucu meydana gelmişti. Başlıca taktik sebep ise kifayetsiz emir- komutaydı.

'2.7 Ağustos'ta verdigi ve kaybedilen bütün mevzile-

Mustafa Kemal ile i smet Paşa, Alman Stossturppen düsturlarına göre talim ve teçhiz edilmiş çelik miğferli h ücum kıtalarını teftiş ediyorlar (Mesut Uyar). 63

KO MUTANIN ZİHNİNDE

M

ustafa Kemal Atatürk'ün, pek çok açıdan kendi değişim halindeki dünyasını yansıtan karmaşık bir kişiliğe sahip olduğuna şüphe yoktur. Osmanlı İmparatorluğu'nun Avrupa toprakla­ rında doğmuş olması mutlaka düşünce yapısını şekil­ lendiren önemli bir unsur olmuştur; ancak üzerinde gerek duygusal gerek entelektüel en büyük etkiyi ya­ ratan olayın Osmanlı ordusuna katılması olduğu ke ­ sindir. Osmanlı siyasetine yön veren en güçlü unsurlar arasındaki tepkisel ve geleneklerine esir Yeniçerile­ rin ı8�6'da ortadan kaldırılmasıyla Osmanlı ordusu imparatorlukta modernleşmenin motoru haline gel­ mişti. Ordu, ı 9 . yüzyıl boyunca mektepli zabit yetiş­ tirmek üzere modern bir eğitim sistemi oturtmaya uğraştı. Osmanlı askeri eğitimi mühendislik, yabancı dil ve Batı askeri düsturlarına odaklanıyordu. Sul­ tanların büyük kısmı modernleşme ve Batılılaşmaya önayak oldukları gibi imparatorluğa Avrupalı uzman­ lar ile askeri teknoloji de ithal etmişlerdi. Neredeyse bütün İttihatçıların asker kökenli olması tesadüf de ­ ğildi. Osmanlı Harp Akademisi'nin üç yıllık progra­ mı, ağırlıklı olarak Alman askeri doktrinlerini tatbik etmek üzere yetiştirilen mezunlarına Avrupa fikirleri aşılamakta özellikle etkiliydi. Harp Akademisi me ­ zunlarının ordunun kaymak tabakasını oluşturması, bu kişilere özgüven ve kendilerini gelecekte nele­ rin beklediğine dair bir kesinlik duygusu veriyordu. Mustafa Kemal çocukluğunda da kendinden eminliği ve adanmışlığıyla bilinirdi; ancak bu melekelerini as­ keriyenin gerektirdiği disiplinli ve görev odaklı zihin kalıbına döken fail, ordu idi. Mustafa Kemal mesleki açıdan olağanüstü hırslıy­ dı . Yüksek komuta makamlarına çıkmak için durmak bilmeden uğraşınıştı ve özellikle de hedeflerine ulaş64

ma söz konusu olduğunda ısrarcıydı. Kariye ri açısın­ dan 'çıkmaz sokak' olabilecek görevlere verilip kenara itildiği vakit, kurumsal mekanizmalar içinde dişiyle tımağıyla kazıya kazıya eski makamını geri almıştı. Entelektüel ve fiziksel açıdan zorlu bir adamdı. Şah­ sen oldukça aksi biri olduğu söylenebilirdi. Akranla­ rının yaptıkları işler ve hedefleri hakkında yorumda bulunmadan duramazdı. Gerek üstlerini gerek ise de bir parçası olduğu kurumları şahsi hesap yapmadan eleştiriverirdi. Bu yönü, ne denli kesin fikirli olduğu ve kanaatlerinin doğruluğuna dair nasıl bir cesaret beslediğini yansıtıyordu. Fiziki cesaretiyle de tamam­ lanan bu melekesi onu dinamik ve etkin bir muharip komutan yapıyordu. N e var ki eleştiri düşkünlüğü ona sık sık büyük zarar getirmiş ve yukarı tırmanışını pü­ rüzsüz kılacak sükfıneti gösterıneyi hemen hiç bece ­ rememişti. Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savaşı'nın sonra­ sında, daha önce emri altında iyi iş çıkartmış güvenilir astları seçme ve bu kişileri kilit mevkilere yerleştirme eğiliminde oldu. ı9�ı-��'de yarattığı milli mücadele kuvvetlerindeki ordu, kolordu ve tümen komutanları­ nın neredeyse hepsi de ı9 ı5'te Çanakkale cephesinde onunla beraber çarpışmış kişilerdi. Astıarına sadıktı ama bu da, kendisini eleştirmeye veyahut amaçlarına karşı doğrudan siyasi tehdit oluşturmaya başladıkları noktada biterdi. Himaye ettiği kişilerin başında gelen İsmet İnönü, Mustafa Kemal'in ı938'deki ölümü ar­ dından cumhurbaşkanı oldu. Mustafa Kemal özel hayatında, bir dizi güzel, başa­ rılı ve Batılılaşma ile kadın hakları savunucusu kadın­ la birlikte olmuştu. Balkan Savaşları ardından Sofya ataşeliğinde iken, Corinne adındaki genç bir dul su­ bay eşinin kültürlü salonunda bolca zaman geçirdi. İkisi arasında "aşk dolu bir dostluk" denilebilecek bir

------

KO MUTAN I N Z i H N İ N D E

ilişki bulunduğu söylenebilirdi. İstanbul'a döndük­ ten sonra ise ı6 yaşındaki güzel Fikriye ile karşılaştı ve izleyen ı� yıl boyunca onunla çok yakın bir ilişkisi oldu. Piyano çalan ve mükemmel sohbet ehli olan Fik­ riye, kendini Mustafa Kemal' e adamıştı. Eğer Mustafa Kemal 'in annesi ve kız kardeşi Fikriye'yi evliliğe uy­ gun bulsalardı, Paşa'nın eşi olacağı kesindi. ı 9�� 'deki büyük zafer kazanıldığı esnada, Mustafa Kemal İzmir'de köklü ve zengin Uşşakizade ailesine mensup olan �4 yaşındaki Latife hanım ile tanıştı. Fransa'da hukuk eğitimi almış olan, çekici, sosyal ve entelektüel açıdan başarılı bu kadınla ı9�3'te sade bir törenle evlendi. Latife hanım, eşinin Türkiye'nin si­ yasi önderi olarak aynaması gereken görevlerde son derece destekleyiciydi. Ne var ki Mustafa Kemal'in

-------

kendisini evde bırakıp gece geç saatlere kadar de­ vam eden rakı safralarına oturmaya devam etmesi sebebiyle, Latife hanım giderek artan bir kızgınlık ve üzüntü içine düştü ve en sonunda evlilikleri bozuldu. Sadece iki yıllık bir beraberlikten sonra boşandılar. Mustafa Kemal bir daha hiç evlenınedi ve çocuğu da olmadı; ancak aralarında ünlü kadın savaş pilotu Sa­ biha Gökçen'in de bulunduğu bir dizi çocuğu evlat edindi.

Cumhurbaşkanı Atatürk, 1930'1arda asker teftiş ediyor. Ü niformalar daha modern görünümlüdür ama bu adamlar eninde sonunda Osmanlı ordusunun saflarını doldurmuş gazilerin oğullarıydılar (Mesut Uyar). 65

SiLAHLAR SU STUKT AN SON RA

B

üyük Millet Meclisi, �9 Ekim ı 9�3'te cumhu­ riyet ilan etti ve Mustafa Kemal de ilk cum­ hurbaşkanı oldu. Osmanlı İmparatorluğu ile saltanatı bu şekilde tarihe karışırken, sultanın şah­ sında birleşik olan bir diğer makamın, yani halifeli­ ğın ne yapılacağı çözümlenıneden kalmıştı. Osmanlı saltanatı, 6oo yılın ardından Kasım ı9��' de lağvedil­ miş bulunuyordu ancak Sultan Vahdeddin'in yeğeni Abdülmecid Efendi halife yapılmıştı. Abdülmecid Efendi milli mücadeleyi desteklemişti, ancak müm­ kün olduğunca çok nüfuz ile hükümetten düzenli aldığı yüklü miktarda parayı elinde sağlarnca tutmak derdindeydi. Ayrıca, çok sayıdaki destekçisi arasında Mustafa Kemal'in siyasi rakipleri de vardı. Mustafa Kemal, Batılılaşma ve çağdaşlaşma kadar laikliğin de kararlı bir taraftarıydı ve dinin gerek siyaset gerek ise de şahsi yaşamlar üzerindeki etkisine karşıydı. Ha­ lifeliğin de sona erdirilmesi için kararlı surette lobi yapmaya başladı. En sonunda, muhtemelen Abdül­ mecid Efendi'nin durmak bilmez para talepleri te­ raziyi Mustafa Kemal'den yana eğdi. Yeni meclisten � Mart ı9 �4 günü geçirilen bir dizi kanunla birincisi şeriat hukuku kaldırıldı; ikincisi, dini okullar kaldı­ rılarak bütün eğitim maarif vekaletine (eğitim ba­ kanlığı) bağlandı ('Tevhid - i Tedrisat'); üçüncüsü ise, halifelik lağvedildi. Kimileri mecliste sandalye de işgal eden ulema mensuplarının güçlü muhalefetine rağmen kolaylıkla onaylanan bu kanunlar, Mustafa Kemal için önemli bir siyasi zafer teşkil ediyorlar­ dı. Sabık halife, iki gün sonra İstanbul'dan ayrıla­ rak İsviçre 'ye sürgüne gitti; hanedanın büyük kısmı da fazla zaman geçmeden ülkeden ayrıldı. N e var ki Cumhurbaşkanı'nın İslami hegemonya ile işi henüz bitmemişti. Meclis'in art arda geçirdiği kanunlar ile şeriat mahkemeleri kapatıldı, alkol yasağı kaldırıldı ve boşanma ve miras şartları da hafifletildi. İslam 66

halen devlet diniydi ama hem resmi hem de günlük hayattaki etkisi kırılmıştı. Mustafa Kemal, yeni cumhuriyetin anayasasını ı 9�4'te, büyük ölçüde kendi uygun gördüğü şekilde yazdı. Bu anayasa, Amerikan tarzı bir başkanlığın

Şık bir takım giymiş olan cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk'ün portesi. Ömrünü çağdaşlaşma ve Batılllaşmaya adayan Atatürk, bu tutumunu şahsi hayatı ve alışkanlıklarında da gösterirdi (Mesut Uyar).

-------

S i LAH LAR S U STU KTAN S O N RA

------

i stanbul'daki Yeşilköy hava üssünü gezen Atatürk, Amerikan yapımı bir Martin B-10 bombardıman uçağını inceliyor. Ticari ve askeri havacılığın coşkulu destekçisi olan Mustafa Kemal, planörcülük de dahil bütün havacılık faaliyetlerini teşvik etti; hatta evlatlık kızı Sabiha Gökçen, ünlü bir savaş pilotu oldu (Stuart KIine).§

yetkileriyle Avrupa modelinde­ ki bir parlamenter sistemi bir­ leştiriyordu. Gayrimüsbmler de eşit vatandaş sayılıyor, oy verme ve orduda hizmet etme hakları tanınıyordu. Cumhurbaşkanı, yeni hükümet üzerinde oto ritesini tahkim ettikçe büyük bir gerilim birikıneye başladı. Aralarında Şark Cephesi kahramanı Kazım Karabekir, donanmanın önde gelen ismi, Hamidiye kruvazö­ rü kahramanı Rauf Orbay, milli mücadelenin diğer tanınmış askerleri olan Ali Fuat Cebesoy ile Refet Bele ve meclis başkan vekili Dr. Adnan Adıvar'ın da bulunduğu bir dizi önemli milliciyi kendine rakip o larak gören Mustafa Kemal, bu kişileri giderek An­ kara'daki iktidar mekanizmasından uzaklaştırdı. Bu dışlanan kişiler aktif muhalefete başlayınca da bir karalama kampanyasına hedef oldular ve çoğu çareyi Türkiye'yi terk etmekte buldu. Güneydoğu Anadolu'nun Kürt nüfusu da kaynaş­ ınaktaydı. İtilaf güçleri tarafından ı9�o' deki Sevr A ntiaşması'nda kendilerine söz verilmiş bağımsız­ l ığın peşine düşen Kürtler, Şubat ı9�5'te Şey Said lı d erliğin de ayaklandılar. Güvenilir dostu Isınet l ı ıönü'yü görevlendiren Mustafa Kemal, Diyarbakır ı ı ı c rkezli ıs.ooo kötü silahlanmış isyancının üzeri­ ı ı 8, 3> Ankara 39, 4ı -48. sı. S7· 62. 67. 70 Armstrong. H.C. 70 Grey Wolf Mustafa Kemal, An Intimate Study of a Dictator7o AtatürkAraştırmaları Merkezi 70 Avustralya ve YenJ Zelanda Kolordusu (ANZAC) S·

ı9-2ı, •4-•S· S9-6ı Babıalı Baskını ı3 Bagdaı •9· 33 Balkan Harbi ı3- ıs. 6>, 64. 69 Bırıncı Balkan Harbi ı3- ı4 İkinci Balkan Harbi ı4 Balkan İtttfa!o ı3 Bandırma 4o Başkomutanlık Meydan Mubarebesı s3. s6 Bay. Austin 69 Ataturk. Lessons ın Leadershıpfrom the Greatest General of the Ottoman Empire 69 Bel e, Refet 39, 4ı, 43-4S· 47· 49· S7· 67

Beyrut 8 Bırdwood. William 24. s9-6ı Birinci Dünya Savaşı 5· 8. ıs- ı6, ı9->o, 38, 43. 49·

s6-s7· s9. 6 ı -62, 64

Birleşik Krallık Savaş Konseyı ıS

Falkenbayn 29, 32 Fıkrıye Hanım 6s Filistin 5· ıo, 29. 32-3S. 37, 39. sS-6ı French, john 6 ı

Montrö (Montreux) Antiaşması 68 Musul38. S7· 68

Gawrych, George 70 Gelibolu S· ı3, ıS, >o, >S· >8, sB. 6ı Gökçen, Sabtha 6s. 67

N apoiyon S· 8, s6

Hacıanestı, Atanasıos so, S9· 62-63 Haıg. Douglas 6o-6ı Halep 29. 37-38 Hamıd.ıye 67

Hamılton, lan •4· s9-6o

HareketOrdusu ı ı - ı2. Harp Akademisi 9, 28. 34, s ı . S7· 64

Hatay 68 HMS Superb 37

Hüseyin Hüsnü Paşa

ll

İkinci (Istihbarat) Dairesi ıs İngtllz Resmi Tarıhı S· 37

İnönü, lsmet33-3s. 37. 39, 42-s3, s6-S7· 63-64. 67 İsmail Enver bkı. Enver Paşa İsmail Hakkı 9

lstanhul 8, ı ı , ı3-ı4. ıS. 3>, 37-39, 4ı - 4> . so . s 6 -

S7· 6•. 6s - 6s . 7o lsttldil Harbi 6. 39

ltılafTeftiş Komisyonu 39 Ittihat ve Terakki Cemiyeti 39 jominJ, Baron Henri de S LArtde Guerre S jöntürkler ı o Kafkasya S· ı6. 21. 28. 44· 49· sS Karabekir, Kazım 39. 4ı - 42 , 44· sB . 67. 69

Birüssebı Mubarebest6o Bishop. Bılly ı9 Bridges. W.T. S9 Bülkat, Esat >ı

Kars Antiaşması 49 Kinross, Patrick 70 Bır Milletin Yeniden Doğuşu 70 Kıtchener. Herbert S9 Kocaçımen Tepe 21. 25

Büytlk Millet Meclıs1 4ı -42. 46. S7· 66 BüyükTaarruz >o. 46. s ı . 56, 63

Kocaell Grubu 48 Konstantin 48. S9

Cebesoy,Ali Fuat 8-9. ı2, 33, 3s. 39,42-43, 4S· 67 Chauvel. Henry S9· 6ı -6> Churchıll, Wınston s

Kuva-yı Milliye 46 KüçükAsya Seferi Kuvveti 4S· s3. 62

Kurtuluş Savaşı 20, s6-s8

WoridCri•ıs s Conkbayırı > ı . 2S, h. 6o Conker, Mehmet Nuri 8, ı>, 69 Zabıı ve Kumandan ile Hasbihol 69

Latife Hanım sB. 6s Litzmann, Karl 69 B6lugtın Muharebe Talimı 69 Takımın Mııharebe Talimı 69

Çakınak, Fevz1 39, 4>· so-s ı . s3 . s6 Çalışlar. İzzettin ı9 Çerkez Ethem 4•· 44

Mahmud Şevket Paşa ı ı . ı4 Manastıq - 8 Manastır Askeri ldadıs 1 7 - 8 M ango, Andrew 7· 6 9

Çobanlı, Cevat 39 Dıgenıs. Kırnon s3 Eceabat ı8-2o Edirne ı3- ıs. 28. 42, S7 EHU Harekat Daıresi ı2,

ıs

Enver Paşa S· 8. ı o- ı3. ıs- ı6, ıS. 24. 28 - •9· 32 33. 69

Enver-Cemal-TalAt Triumvirası ıs Erkin-ı Harbiye-i Umumi 9 Erzurum Kongres14ı

Atatürk, Modem Türkiye 'nin Kurucu.u 6 9 Makedonya7, ı3-ı4· S 8 Meclls-i Mebusan ı ı , 4 ı Megali Idea 39, s 6 Mekteb-1 Harbıye S Mersinlı Cemal Paşa ı s . 29, 69 Mısır Seferi Kuvveti 33, 6o Mıllı Müdafaa Teşkilatı 42 Mısak-ı Millı 4ı Moberly, F.j. 69

The Campaıgn in Mesopotamia 1 9 1 4 - ı B 69

Mondros Mütarekesi 38

72

Nacıye Sultan s NamıkKemal7

Okyar,Alı Fethi 7-8. ıs. 38 Orbay. Rauf38-39, 67. 69 Ömer Nacl 7· ı> Özalp, Kazım S Papulas, Anastasios 48. so. S9· 62 Polyınenakos, Georgtos so Rommel, Erwtn s Rum Ortodoks Patrlkbanesi S7 Ruşen Eşref 69 Mu.tafa Kemal Çanakkale JiAnlat•yor 69 Sabis,Ali lhsan 48. so. 69 Sait Halim Paşa 29 Sakallı Nurettin Paşa so-sı . s6. 69 Sakarya Meydan Mubarebes1 48 San Remo Konferansı 42 Sanders, Liman von ıs. ı8-ı9. 24. 28. 3•-3s. 38. 6 ı - 62 SelAnlk 7 - ı ı , 69 Selanık Askeri Rüşdiyesi 7 SevrAntiaşması 42. 57· 67 Sinclair- MacLagan, Ewen S9 Sıvas Kongresı 4ı Sofya ıs-ı6, ıS, 64, 69 Subaşı, Yakup Şevki 48

Suriye ı o. 20, 33. 37, 39. 42. 49· sS Şemsi Efendi Mektebi 7 Şeyh Said67 Şükrü Paşa ı o

Talat Paşa ı o , 29 Tayyar, Cafer 69 Tbeotokis. Nlkolaos 4S

Tıme 6

Townshend. Charles so Trablusgarp ı ı - ı4. sS Trlkopis Grubu s3. s6 Trlkopıs. Kbarılaos 53, 59· 63 Türk-Sovyet Dostluk Anlaşması 4S Türk DU Kurumu 67 Türk Tarih Kurumu 67

uss Lııchfi.eld s3

Uyar, Mesut 7 - 8 , ı o - ı 4, 2S, 33, 3s. 38 . 40 - 4 2 . s7-

s8. 63, 6s-66, 68, 7o Üçüncü Gazze Muharebesi 6o Üsküp ıı Vabdeddın (VI. Mehmed) 32-33. 39, 66 Vatan ve Hürriyet ı o VenJzelos 39, 4S Versailles Barış Konferansı 39 Yıldırım Ordular Grubu 3•-3s. 38 Zübeyde Hanım 7 Zürcher. Erlkjan 70

ÜSPREY

B Ü Y Ü K K O M UTAN LAR - 1

Tarih i n en büyük savaş ları n ı n ayrı ntı l ı d ö kü m l eri , hasım kuvvetlerin stratej i l e r i , takti kleri , askeri harekat ı n d ü ğ ü m noktaları . Mustafa Kemal Atatürk'ün harp okul larında geçirdiği yıllar ve eğitimi, kişisel gelişimi, kurmaylıktan başkomutanlığa, Filistin çöllerinden Çanakkale sah illerine, Kafkasya dağlarına ve Anadolu bozkırlarına uzanan askeri kariyeri ve tecrübesi.

M U S TA FA K E M A L

ATATÜ RK \l ııck ı· ıı Tıı r k 1 1 c· · ıı ı ıı k ıı ri i C ' I I � ıı \1 ıı .�Lıl':ı "c· ııı;ıl \ l ;ı l ıı rk ' ıı ıı k ı � ı l ı:_:ı 1 c· ı· 1 k ııı l c· r ı . lıı r k ı 1 ı· .�ıı ı ı d l' ııı ı ıırlc·ıı lı ı ı· d ıı � ııwlc·ıı ı ııc. ,. l c· ııw 1 ı· ;ır;ı � l ı rııı;ı k ı ı ı ı ı ı l.ı ı· ı d ı r . \ ı· 1 ;ı r kı r l l!, I II C' lı i C' I IIICJı.. fi il il ll 1' 11 d/ l l ' l k lı· riC'II 1 ıı ıııı ;ı .�lı ııcLı lı;ıl;ıl ı ıı cLı k ı ı· ıı ı c· ııwl 11· IlC' l ı dı·\ ı c· ı ll lı �ı ı r ııLı ıı ;ı � k ı · ı·l ı k lı ;ı\;ı l ı l d i

Scııı 1 ı i Lı rıLı lı ı ı kıııı ıı 1;ı ıLı ı r ;ı rt;111 ı l g ı ıı ı ı ı . ı ı;c· l l ı kl c·

ıJ ,. Tıı ı' k ı 1 ı · d ı � ı ıı ı L ı k ı

ı ııı·c · k ı ı l l'lı- rı ı ı ı ı rıııı l c- r ı ;ı r;ı � ı ı ı cL ı 1 ı· r ;ıl ;ı ıı lı ıl k ı l ;qı: l d li l li I ll i � \ ıı ı ı · ı·ı k ;ı l ı ;ı � k c · ı· ı Lı ı· ı l i C' ı 1c· ()� ııı;ı ııl ı ıı ı·d ı h ll ll / lll d ll l

1-:ıhl ;ı l rl l . ı r ı c k�ıı ıı ' ı ı ı ı l k lı l l ıı l!_ r.ı l'ı k c·;ı l ı � ııı;ı� ı d ı ı

"c· ıı d ı � ı

ık IIIC'� I c· k l c· ıı

;ı� kc· ı· 1 ı· ııı ;ııLıh ;ı l ı lı ı ı· ı·ı·ıı l ı ı· �ıı lı;ı\ ı ı ı l ;ı ll

Resi mler

Askeri haritalar

1 . 1 l l' k � fl l l . \l ;ılli r k ' ll l l C'IJ(' II k illl!,ll

1 ı· ııgrı·ıiC' ı ! ı k 1 ı l Lı rı ıı c Lı ıı lı;ı�Lıl ;ı ı·;ık

ıııcıı k r ıı l ) � ııı;ııı l ı ıı r d ıı s ı ı ıı ıı ıı c · ıı lı ;ı s ;ı r ı l ı g·ı· ı ll' r;ı l ı ı ı ı ıı k;ı r 1 1 c· r ıı ı ı ııı;ıs;ll ;ı 1 ;ı l ı r 1 1 ıı ı· . l l ı· ııı T ıı ı·kl'c· l w ııı d e· l;ı lı;ı ıwı d ı l l ı · r d c· k ı k;ıl ıı;ı kLı ı·;ı lı;ıq ıı r;ı r;ı k . \l ıı�ı;ı l';l "c· ııı;ıl \l;l l ıı r k ' ıı ıı l'ıı l . �;ılııl. ıı1;1 1 ı· ıLıg �ı lır ;1kL1 gı·ll'!ı ı lı·ı·ı· k lı 1· r 1 11 d ıı ;ı ı ;ı ! l d < ·

C!;ll r ıııı ;;ı ııı ı

gı· ı ıl Lı k ıı 1 1 c· l l l' ı· ı ı ı d ı· ıı ıı rd ıı grıı p l ;ı r ı ı ı ı ıı ı cL ı ı·ı· .s ı ııc· ııt;ı ıı;ı ıı 11(' 11/C' r � ı t ı·c·s ı l l ı l ı k l ı· k ı 1 ı·c· ı·ııll C'.S I II I 1 ll rl!,ll j lll ll r . \ 1 I' I C'd . l l l' lll

gı· n· k l ı gı ıı d l' k ı· ıı d ı ı·;ııı l!,ll l