Modern Psikolojinin Tarihi [1 ed.]
 9786258393323

Citation preview

MODERN PSİKOLOJİNİN TARİHİ

PİNHAN YAYINCILIK Litros Yolu, Fatih San. Sitesi No: 1 2/2 14-2 1 5 Topkapı/Zeytinburnu İstanbul Tel: (02 12) 259 27 60 Faks: (02 12) 565 16 74 www.pinhanyayincilik.com [email protected] Sertifika No: 40676

Modern Psikolojinin Tarihi Cari Gustav Jung Copyright © 2007 Foundation of the Works of C. G. Jung, Zürich. Bu eserin yayın hakları, ONK Ajans aracılığıyla alınmıştır. © Pinhan Yayıncılık, 2023

Türkçe çeviri © Canberk Şeref Birinci Basım: Şubat 2023 Genel Yayın Yönetmeni: Mahmut Sever Kapak Tasarımı: Mahmut Sever Sayfa Tasarım: Adem Şenel Teknik Hazırlık ,

Baskı

ve Ci lt :

Yaylacık Matbaacılık San. Tic. Ltd. Şti. Litros Yolu Fatih San. Sitesi No: 12/1 97-203 Topkapı-İstanbul Tel: (02 12) 567 80 03 S ertifika No: 44865 Pinhan Yayın cı lı k 1 338 ISBN: 978-625-8393-32-3 © Bu kitabın tüm yayın hakları saklıdır. Tanıtım amacıyla, kaynak göstermek şartıyla yapılacak kısa alıntılar dışında gerek metnin, gerek görsel malzemenin yayınevinden

izin alınmadan herhangi bir yolla çoğaltılması, yayımlanması ve dağıtılması 5846 Sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu'nun hükümlerine aykırıdır v e hak sahiplerinin maddi ve manevi haklarının çiğnenmesi anlamına geldiği için suç oluşturur.

MODERN PSİKOLOJİNİN TARİHİ CARL GUSTAV JUNG

Çeviren: Canberk Şeref

İÇİNDEKİLER

ÔNSÔZ: C. G. JUNG'UN ETH ZÜRİH'TEKİ FAALİYETLERİ GENEL TANITIM

. .

. .

.

............................... .. ................. .. .... .........

.

.

. ..

.................... ...................................... ...... .. . ...................

EDİTÖRLERİN İZLEDİGİ YOLLAR . .

.

.

. .

... ... ....... ............... ............ .. ..........

7

21 33

1. CİLDE GİRİŞ ................................................................................................ 39

TEŞEKKÜR

........................................................................................................

61

1933-1941 KRONOLOJİSİ ......... ..................................................................... 65 1. DERS: 20 EKİM 1933 .................................................................................. 91 2. DERS: 27 EKİM 1933 ................................................................................ 104 3. DERS: 3 KASIM 1933................................................................................ 113 4. DERS: 10 KASIM 1933 ............................................................................. 124 5. DERS: 17 KASIM 1933 .............................................................................. 138 6. DERS: 24 KASIM 1933 ............................................................................. 147 7. DERS: 1 ARALIK 1933 ............................................................................. 155 8. DERS: 8 ARALIK 1933 ............................................................................. 165 9. DERS: 15 ARALIK 1933 ........................................................................... 175 10. DERS: 12 OCAK 1934............................................................................. 191 11. DERS: 19 OCAK 1934 ............................................................................. 198 12. DERS: 26 OCAK 1934 ............................................................................208 13. DERS: 2 ŞUBAT 1934.............................................................................. 217 14. DERS: 9 ŞUBAT 1934..............................................................................228 15. DERS: 16 ŞUBAT 1934............................................................................239 16. DERS: 23 ŞUBAT 1934 ........................................................................... 249

KAYNAKÇA

.

.

.

.

.

..................................... ...................... ............ .... .............. ......

261

ÖNSÖZ: C. G. JUNG'UN ETH ZÜRİH'TEKİ FAALİYETLERİ ULRICH HOERNI

GENEL BAKIŞ 1933 Mayıs'ında, C. G. Jung, İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü'nde (Eidgenössische Technische Hochschule; artık: ETH) modern psikoloji alanında okutman olmak için İsviçre eğitim kuruluna başvuruda bulundu.1 Jung, kamuya dersler _ vermeye devam etmek istediğini ve modern psikoloji üze­ rine de dersler vermek istediğini ve konular tıp fakültesi ile sınırlı kalamayacağından dolayı ETH'ye başvurduğunu ya­ zar. 1904'te Zürih Üniversitesi'nden kazandığı okutman (Pri­ vatdocent) unvanının ETH tarafından da tanınmasını istedi. ETH profesörleri Fritz Medicus (felsefe ve pedagoji) ve Eugen Bölher'den (ekonomi) gelen apaçık lehte referanslarla, 24 Ha­ ziran 1933'te, eğitim kurulu "Dr. Jung'a ETH'de seçili konular genel fakültesinde özel okutman olarak konuşmalar yapma ve dersler verme izni verme" ve sekiz dönem boyunca öğ­ retmenlik yapması için kendisine yetki verme kararı alır. 2 20 Ekim 1933'te, Jung, öğretmenlik faaliyetlerine başlar ve fa­ aliyetleri 1941 yazına kadar devam eder. 1935'te, kendisine, İsviçre hükumeti tarafından (Federal Konsey) fahri profesör

2

Jung'dan İsviçre Eğitim Kurulu yöneticisi Prof. Dr. Arthur Rohn'a, 2 Mayıs 1 933 tarihli (Jung aile arşivi) mektup. Prof. Dr. H. K. Fierz, Jung'un başvuru­ suna önayak olmuştur. ( 1 0 Şubat 1 994, Prof. Dr. C. A. Meier ile kişisel ileti­ şim). Jung ve Fierz, 1 933 Mart'ında birlikte Orta Doğu'ya seyahat etmiştir. 24 Haziran 1933 İsviçre Eğitim Kurulu Toplantısı tutanakları (Jung aile arşivi) ve İsviçre Eğitim Kurulu'ndan Jung'a 24 Haziran 1 933 tarihli mektup (ETH Arşivi). Jung'un Böhler ile mektuplaşması için bkz. C. G. Jung und Eugen Böh­ ler: eine Begegnung in Briefen, Gerhard Wehr tanıtımıyla birlikte, Züri h, Ho­ chschulverlag an der ETH, 1 996.

1

7

(Titularprofessor) unvanı verilir.3 Toplamda on üç dönem bo­ yunca ders verir (ardından üç dönem boyunca izne çekilir).4 Bu dönem boyunca, kuramının bütününü, savlarını ve yön­ temlerini izleyicisine tanıtmıştır; aslına bakarsak, o zamanki haliyle ömür boyu çalışmasını sunmuştur, ki bu da yazıla­ rında başka herhangi bir yerde bulunabilir bir şey değildir. Daha geniş kitleler için olan dersler haricinde, 1935 baharın­ dan itibaren, Jung, dar bir katılımcı çemberine düzenli semi­ nerler de vermiştir. ETH seminerlerinin belli kısmı haricinde, 5 derslerin yayımı henüz yapılmamıştır. Bu eksiklik, bu yeni yayınla beraber telafi edilmektedir. ETH BAGLAMI ETH6 Zürih, İsviçre Federasyonu'nun bir kuruluşudur.7 Orta Çağların sonundan beri, İsviçre, herhangi bir üst dev­ let kuruluşu olmaksızın (yani ortak hükumet, başkent, dö­ viz, resmi dil vb. olmaksızın) süregiden bir serbest federas­ yon olmuştur. Reformasyon'un ardından, dini farklılıklar uyum içindeki varoluşu bozmaya başlamıştır. 1847'deki po­ litik bir krizden8 sonra, çağdaş bir federal devlet kurarak bu durumu değiştirmeyi amaçlayan güçler hakim gelmiştir. 1848 anayasasındaki bir maddede, federal devlete, bir teknik okul da dahil ulusal bir üniversite tesis etme izni veriliyordu. İsviçre Eğitim Kurulu'ndan Jung'a 26 Ocak 1 935 tarihli mektup. ETH Ders Tari fnaınesi (ETH Arşivi). C. G. Jung, Seminare: Kindertriiume. Ed. Lorenz Jung and Maria Meyer-Grass (Olten: Walter, 1 987). Eidgenössische Technische Hochschule Zürich I Ecole polytechnique federale de Zurich / Politecnico federale di Zurigo / Swiss Federal lnstitute of Techno­ logy Zurich. ETH'nin tarihi üzerine olan bir sonr aki bölümler, başlıca ETH'nin iki yayını­ na dayanmaktadır: 1 ) Çeşitli yazar lardan, Eidgenössische Technische Hochsc­ hule 1 855- 1 955 (Zürih: Neue Zürcher Zeitung Press, 1 955); 2) Jean-François Bergier ve Hans Werner Tob ler (edt.), Eidgenössische Technische Hochschule 1955-1980, Festschrift zum 125-jiihrigen Bestehen (Zürih: Neue Zürcher Ze­ itung Press, 1 980). 1 94 l 'deki Jung'un emekliliğinden ve 1 969 ETH Lozan'ın koşullarına bu özette yer ver ilmemiştir. "Sonderbund" savaşı. Sonderburd, İsviçre Federasyo nu'nun içinde yer alan ayrık bir kantonlar birliğiydi.

3 4 5 6

7

8

8

1

Teknolojinin gelişimi (demiryolu, sanayileşme vb.), bu tür bir kurum için ihtiyaç doğurmuştu ve bunun modelleri Fransa'da Paris'te (1794'ten beri) ve Almanya'da Karlsruhe'de (1826'dan beri) halihazırda mevcuttu. 1851'de, İsviçre meclisi bu amaçla bir kanun taslağı çıkardı. Fakat, çakışan iç politikalar zor­ . luklara yol açıyordu. Bu enstitünün içinde kurulacağı kanto­ nun hükumette çok fazla güç sahibi olacağı kaygısı söz ko­ nusuydu. Ulusal üniversitenin, dolayısıyla, daha sonrasında başkent olacak şehirde yer almaması gerektiği savunulmak­ taydı.9 Ayrıca ülkedeki farklı seçim bölgelerini göz önünde bulundurmak da önemli görülüyordu, öyle ki üniversite ül­ kenin Almanca konuşan bölgelerinde inşa edilmeli, teknik okul da Fransızca konuşulan yerde bulunmalıydı. Fransızca konuşan kantonlar İsviçre-Alman karakterindeki kültürel te­ sirlere ('�lmanlaşmaya'') karşı tedbirliydi, Katolik kantonlarsa Protestan bir bölgedeki olumsuz sonuçlara karşı tedirgindi. Dahası, finansal etkenler de söz konusuydu: Yeni hükume­ tin elinde neredeyse hiç geliri yoktu. Söz konusu kantonla­ rın, ayrı ayrı enstitüler için binalar temin etmesi gerekecekti. Ülkede zaten çok sayıda üniversite vardı (Basel'de, Zürih'te, Bern'de Lozan'da ve Cenevre'de). Ulusal Meclis (yüce divan), en sonunda ortak projeyi 1854'te onayladı. Eyalet meclisi (kü­ çük divan), üniversite teklifini tasdikleyemedi, yalnızca tek­ nik okula izin verdi. Belli ki böyle bir kuruluşu kayda değer görmedi. Zürih kantonu, projeyi benimsedi; çok geçmeden, Zürih şehrinde federal bir teknik okul kurulmuştu. ETH'DEKİ DERSLER Dersler, 1855 sonbaharı kadar erken bir dönemde başladı. Altı fakülte vardı: I. mimari; il. mühendislik; III. mekanik mühendislik; iV. kimya mühendisliği; V. ormancılık; VI. fel­ sefe ve halk ekonomisi fakültesi ( seçili konular), ki bunların arasında a) bilimler; b) matematik; c) edebiyat ve halk ekono­ misi; d) sanatlar. Dersler, ulusal dillerden biriyle verilecekti: =

9

Bern, ba şkent seçilmi şti.

Almanca, Fransızca ya da İtalyanca. ETH'de bugün bile, te­ mel konular, ulusal dillerin iki ya da üçüyle verilir. I-V. fa­ külteler, teknik alanlarda diploma veren yoğun dersler sun­ muştur. Derslere kabul için özel bir lise yeterliliği ya da bir giriş sınavı gerekiyordu. VI. fakülte, g!'?nel kültürel değer­ lerde, spesifik bir nihai tanımlama olmaksızın, genel bir te­ mel geliştirme amacı taşıyordu. Alt fakülteler c) ve d) de özel giriş gerekliliklerinde bulunmaksızın derslere katılmak iste­ yen genel kamu kitlesine açıktı. Zamanla, ETH'deki fakülte­ lerin sayısı arttı, bazıları yeniden düzenlendi ve yeniden ta­ sarlandı ama temel yapı aynı kaldı. Teoloji, tıp, klasik filoloji vb. geleneksel üniversite dalları mevcut değildi. SEÇİLİ KONULAR FAKÜLTESİ Fakülte VI c) bilhassa önemliydi: Felsefi, edebi, tarihi ve siyasi eğitimde geniş bir ders izgesi sunuyordu. Üniversite mefhumu bu fakültede sürdürülegeldi ve bu şekilde de, öğ­ renciler, diğer dil topluluğundan yoldaş yurttaşlarının kültür­ leriyle tanıştırıldı. Her hafta bu türden en az bir derse katıl­ mak zorunluydu. Bu konular, mühendis ve bilim insanı olmak isteyen öğrencilere belli bir bağıntı seviyesine kadar anlatılı­ yordu. Düşük katılım saati gerektiren ders konuları, sadece fakültenin kalıcı profesörleri tarafından değil, özel profesör­ ler tarafından da anlatılıyordu. Eğitim kurulu, üstün nitelikte bir öğretim peşindeydi ve uluslararası olarak asistan profe­ sörlük görevleri için ilanlar yayınlıyordu. Alman yazar ve fi­ lozof Friedrich Theodor Vischer ve İsviçreli sanat tarihçisi Ja­ cob Burckhardt fakülte VI c)'ye göreve alınanlar arasındadır. BİNA 1855'teki açılışında, teknik okul, henüz kendi binasına yerleşmemişti. Zürih kantonunun mülkleri hazır hale getir­ mesi gerektiğinden, dersler ilk başta günümüz Bahnhofstrasse ve kantonun gramer okulu civarındaki üniversitenin odala­ rında gerçekleştiriliyordu. Fakat, yeni enstitünün başarısı çok 10

1

geçmeden alan yetersizliğine sebep oldu. Saygıdeğer Alman mimar Gottfried Semper (kendisi, o zamanlar Zürih'te yaşa­ yan Richard Wagner tarafından önerilmiştir), 1855'ten itiba­ ren fakültenin yöneticisi oldu. ETH için yeni bir bina tasarla­ makla görevlendirilmişti. O zamanlarda İsviçre'nin yaklaşık 2.5 milyon, Zürih kantonunun yaklaşık 270.000, Zürih şeh­ rinin yaklaşık 20.000 nüfusu vardı.10 Yeni teknik okul,11 eski şehir duvarlarının yakın zamanda yıkıldığı bir bölgede yer alıyordu. O zamanlarda büyük meblağlara mal olmuştu ve İsviçre'deki en büyük binalardan biriydi. 1864'te açıldı ve içinde bir astronomik gözlemevi bulunuyordu. Kent sınırın­ daki köylerin tarlalarının ve otlaklarının kenarında yer alı­ yordu, ki bu bölgeler daha sonrasında şehrin meskun bölge­ lerinden biri olacaktır. Üniversite de (Zürih Üniversitesi) ek alana ihtiyaç duyuyordu, bu yüzden yeni binanın tüm gü­ ney kanadını kullandı. (Üniversitenin günümüzdeki ana bi­ nası 1914'te açılmıştır). ETH'nin ana binası, günümüze ait dış yapısını 1915 ve 1924 arasında adım adım gerçekleşen büyük genişleme ve yenilemelerle almıştır. Kuzey kanadı cephesi, hem İsviçre federal hükumetinin otoritesini -kantonların ha­ nedan armalarıyla tasvir edilir- hem de enstitünün akade­ mik gayelerini beyan etmek için. tasarlanmış alegorik duvar çizimleriyle azamet içinde gösterir kendini: NON FUERAT NASCI NISI AD HAS SCIENTIAE ARTES. HARUM PALMAM FERETIS

Eğer bu bilim ve sanatlar olmasa dünyaya gelmek boşuna olurdu. Onlar sayesindedir ki, galip mükafatını kazanacaksınız.12 NUMINE, INDOLE, COGNOSCENDO, INTUENDO, ME­ DITATIONE, EXPERIMENTO, CONSTANTIA, IMPETU, EXEMPLO, INVENTIONE, ACUMINE, LABORE, DISCIP­ LINA, LIBERTATE, AUDACIA, CURA 10 Zürih Kantonu İstatistik El Kitabı (Zürih: Zürih kantonu İstatistik Bürosu, 1949). 11 Binanın tarihi için, bkz. Martin Fröhlich, "Sempers Hauptgebaude der ETH Zürich ;' (Bern: İsviçre Sanat Tarihi Topluluğu, 1990). 12 Bu alıntı, cephenin yüzündeki, çeşitli bilim ve sanatları temsil eden bir grup kadın alegorik figüre gönderme yapar.

1

11

Öngörü, yetenek, bilgi, tefekkür, düşünme, deney, sebat, gfl!!ret, ibret, keşif, maharet, emek, disiplin, özgürlük, cesaret, ihtimam yoluyla SIMON LAPLACE, GEORGES CUVIER, CONRAD GESS­ NER, ALEXANDER VON HUMBOLDT, ISAAC NEWTON, LEONARDO DA ViNCi, ARISTOTELES, PERIKLES, MIC­ HELANGELO, ALBRECHT DÜRER, DANIEL BERNOULLL GALILEO GALILEI, RAFAEL SANZIO, JACOB BERZE­ LIUS, JAMES WATT

TEKNİK OKULUN GELİŞİM SÜRECİ İlk başta "küçük devlet" politikaları dolayısıyla başlatılsa da, teknik okul uluslararası bir başarıya ulaştı. Dersler, 1855'te 71 öğrenciyle başlamıştı. Günümüz ETH kütüphanesinin kitap koleksiyonunun toplanması da aynı zamanda başladı. 1870'te, ilk başta sanat tarihi dersleri için sergilenen bakır gravür ko­ leksiyonu halka açıldı. 1871'den itibaren kadınlar da öğrenci­ liğe alınmaya başladı. 1900'da, teknik okulda kayıtlı yaklaşık 100013 öğrenci vardı. Öğrencilerin üçte iki kadarı İsviçre'den, özelikle Avusturya-Macaristan, Rusya ve Almanya olmak üzere üçte biriyse yurtdışındandı. Albert Einstein bile o za­ manki Özel Matematik ve Bilim Uzman Öğretmenleri Ens­ titüsü'nde 1898 ile 1902 yılları arasında çalışmıştır. 1905'te, teknik okulun ismi İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü (Eidge­ nössische Technische Hochschule - ETH) olarak değiştirilmiş­ tir. Jung'un başvurusu sırasında on iki fakültesi ve toplamda yaklaşık olarak 1700 öğrencisi ve yüzlerce ziyaretçi öğrencisi vardı. Felsefe ve Halk Ekonomisi fakültelerine artık Seçili Ko­ nular XII. Fakülte deniyordu ve fakülteye felsefe/ekonomi ve matematik/bilim gibi teknik bölümler dahildi. Felsefe/eko­ nomi 1) edebiyat, diller, felsefe (ki Jung burada aktifti); ve 2) tarihi ve politik bilimler bölümlerine ayrılmıştı.

13 12

1

İstatist ik veri ka ynağı: ETH ders tari fnameleri 1855-1932 (ETH ar şivi).

ETH'DE PSİKOLOJİ Jung ETH'ye gedliğinde, psikoloji konusu halihazırda bir süredir yerleşmiş haldeydi.14 1893/1894 ve 1906 yıllan arasında, Hermann von Helmholtz ile çalışmış bir Kantçı filozof olan August Stadler (1850-1910), felsefe konularıyla dönüşümlü ola­ rak psikoloji dersleri vermişti. 1904'ten itibaren, üniversiteyle birlikte ve üniversite kampüsünde, felsefe ve pedagoji fakül­ tesindeki psikoloji laboratuvarı yöneticisi Dr. Arthur Wres­ chner'nın (1866-1932) dersleri ETH'de verilmiştir. Wresch­ ner, felsefe ve tıpta vasıf sahibiydi. Bellek, fikir çağrışımları ve çocukların dil edinimi üzerine deneyler yürütmüştür. Sü­ regelen "Deneysel Psikolojiye Giriş" ile birlikte, o yıllardaki ders programları, bir teknik enstitüden beklenmeyecek ders­ ler içeriyordu: "Hissin Psikolojisi", "Psişenin Yaşamı Üzerine Temel Gerçekler", "Çocuğun Psişesi", "His ve Zeka" ve "Psi­ koloji ve Eğitim". Deneye olan ilgisinden başka, Wreschner, uygulamalı psikolojiyi de desteklemiştir. Wreschner 1932'de hayatını kaybeder. Jung'un 1933'teki başvurusu, onun ölü­ münden dolan bir boşluğun doldurulması bağlamında görü­ lebilir. Jung'un eğitmenlik faaliyetleri konusunda ETH'deki ana hatlar konusunda hiçbir şey bilinmemektedir. Başvuru­ sunda, modern psikoloji gibi genel bir konuda ders vermek istediğini belirtir. Özel asistan profesör olarak çalışacak oldu­ ğundan, 1934'te "Psikoloji Fonu" isimli bir fon kurar, ki bu fonun amacı da genel psikolojide özel asistan profesörleri ya da okutmanlara destek olmaktır. Fonun tüzüğünde,15 Jung'un genel niyetlerini belirten bir amaç beyanı vardır: Buradaki psikolojiye yaklaşım, genel bakımdan, evrensellik yasa­ sıyla belirlenmelidir, yani hiçbir spesifik kuram ya da spesifik ko­ nunun temsilciliği yapılmamalı ve psikoloji biyolojik, etnik, tıbbi, felsefi, kültür-tarihi ve din nazarlarında öğretilmelidir. Bu pren­ sibin amacı, insan psişesi eğitimini belli bir alanın dar sınırların­ dan bağımsızlaştırmak ve mesleki çalışmalarının yükü altındaki 14 15

ETH ders tari fnameleri 1855-1932 (ETH ar şivi). "Analitik Psikoloji ve Alakalı Konuları Destek Fonu (Psikoloji Fonu) ': bağı ş belgesi, 15 Eylül 1934 (ETH Ar şivi).

1

13

öğrenciye bir taslak sunmak ve hayatın söz konusu kısımlarında mesleki çalışmalarının kapsamadığı etkileşimlerini kolaylaştır­ maktır. Genel psikoloji çerçevesi içindeki dersler, öğrenciye yeni bir psişe kültürünün olasılığını aktarmalıdır.

Bu beyan, Jung'un projesinin kapsamını ortaya sermek­ tedir. Ayrıca şuna da dikkat çekmek gerekir ki, bu fonu yal­ nızca kendi psikoloji okulunu desteklemek için bir araç ola­ rak görmemiştir. Jung'un ETH'deki ders programı, haftalık bir saatlik dersler (Cumaları 18.00'dan 19.00'a) ve 1935'ten iti­ baren, asistanı Dr. Med. C. A. Meier (kendisi daha sonraları ETH'de psikoloji profesörü olmuştur) ile birlikte iki saatlik seminerlerden16 teşkildir. Derslerin dili Almancaydı. Orta­ lama olarak kış dönemindeki dersler için iki yüz elli kişi,17 yazın yüz elli kişi18 ve seminerler için yaklaşık otuz kişi giriş yapmıştır. Dersler genel halka, seminerler de ("privatissime") makul derecede arka plan bilgisine sahip katılımcılara -"öğ­ rencilere, (yani Jung'un eğitim alan danışanları) doktorlara, eğitmenlere"- açıktı.19 ETH VE ÜNİVERSİTE 1905 ile 1913 arasında, Jung, Zürih Üniversitesi'nde psiki­ yatri, histeri ve psikopatoloji, yine aynı şekilde psikanaliz ve bilinçdışı psikolojisi üzerine (1910'dan itibaren) ders vermiştir. Daha önceki bu eğitmenliğine hem başvurusunda20 hem de ilk ETH dersinde değinir.21 Gelgelelim, 1933'te ihtiyaç duyu­ lan, doktorlar için tasarlanan bu klinik derslerinin kesintisiz de­ vamı değildi. ETH'de ne doktor ne de psikologlar eğitiliyordu. ETH ve üniversite çok farklı kuruluşlardır. Üniversite, 1833(te Zürih kantonu tarafından kurulmuştur. Teoloji, hukuk ve tıp 16 17 18 19 20 21 14

1

ETH ders tari fnameleri 1 933 - 1 94 1 (ETH Ar şivi). Kı şdönemi genellikle Ekim'den Mart'ın ba şına kadar, yaz dönemiyse Nisa nın sonundan Temmuz'un ba şına kadar sürüyordu. Tutanaklar 1933- 1 94 1 arasında ETH'den Jung'a verilmi ştir (Jung aile ar şivi). Jung'dan ETH'ye 19 Temmuz 1937 tarihli mektup (Jung aile ar şivi). Bkz. ı. dipnot. 2 0 Ekim 1933 dersi.

gibi belli başlı geleneksel fakültelere sahiptir. Zürih Üniversite Hastanesi ve Burghölzli Üniversitesi Psikiyatri Hastanesi, tıp fakültesine bağlıdır ve hastalar için tedavi sağladıkları gibi üniversitede eğitim ve araştırma imkanı da sunarlar. Eğitime kabul için belli giriş gereklilikleri istenir. 1901'den 1909'a dek, Jung, Burghölzli kliniğinde, asistan ve yerleşik doktor olarak çalışmıştır ve öğretim faaliyetlerine bu mevkideyken başla­ mıştır.22 Günümüzde, Jung'un 1912-1913 derslerinin Fanny Bowditch Katz tarafından alınan notları gün ışığına çıkmış­ tır. 23 Daha sonraları gelen başka bir bağlantı noktası, Jung ve farklı yönelimlerden bir grup iş arkadaşı, 1938'de, psikoterapi için bir eğitim enstitüsü kurmayı planladığında doğmuştur. Üniversite planı destekler ama daha yüksek bir otoriteye sa­ hip olan Zürih kantonu eğitim kurulu, üniversite mülkiye­ tinin kullanılması için yapılan başvuruları reddetmiştir. Bu­ nun ardından, Jung, aynı teklifle ETH'ye döner.24 Fakat, proje burada da onay görmez zira yapılan açıklamaya göre, bu du­ rumda ETH eğer üniversitenin ilgi konularına karşı ihmalde bulunursa üniversiteyi gücendirmiş olacaktır. 25 Psikoterapi eğitim enstitüsü planı böylece suya düşer. ETH'NİN C. G. JUNG İÇİN ÖNEMİ 1941/42 kış döneminde, Jung ETH'den hasta izni alır26 ve akabinde oradaki işinden tamamıyla ayrılır.27 Jung'un aka­ demik eğitmenlik kariyerin bilfiil sonu olur bu. 1944'te Basel Üniversitesi'nde kendisine tıbbi psikolojide profesörlük bah­ şedilir ve ciddi bir hastalık başladıktan kısa süre sonra öğ­ retme�lik faaliyetini yarıda keser. 1948'de, Zürih C. G. Jung Enstitüsü, bir araştırma ve öğretim merkezi olarak açılır. 22 23 24 25 26 27

Zürih Üniversitesi 1 905- 1 9 1 3 ders tari fnamesi ( Zürih Kantonu Devlet Arşiv ­ leri). Fanny Bowdith Katz metinleri, Countway Library for the History of Medicine , Boston. Jung'dan ETH'ye 6 Mayıs 1 939 tarihli mektup (Jung aile arşivi) . ETH'den Jung'a 1 7 Mayıs 1 939 tarihli mektup (Jung aile arşivi) . İsviçre Eğitim Kurulu 2 Eylül 1 94 1 tutanakları. İsviçre Eğitim Kurulu 1 1 Aralık 1 94 1 tutanakları.

1

ıs

Analitik Psikoloji'de resmi eğitim sunan ilk kuruluş olur bu. Jung kuruluşa dahil olsa da, artık eğitmen olarak aktif de­ ğildir. ETH'den emekliliğinden sonra da çok sayıdaki ETH profesörüyle kişisel arkadaşlığını sürdürür. H. K. Fierz, Eu­ gen Böhler, Kari Schrnid, Thadeus Reichstein ve Wolfgang Pa­ uli bu isimler arasındadır. ETH, 1955'teki sekseninci doğum gününde Jung'u fahri doktorayla onurlandırır.28 Vasiyetinde (1958), yazın�al varlığının ETH'ye bırakılmasını ister. Fakat, varislerinin belgeleri 1977'te ETH'ye teslim etmesinden önce uzun hazırlık çalışmaları gerekmiştir.29 Yazmaların külliyatı -100.000 sayfa kadar el yazması, müsvedde, not vb. ve 35.000 civarında mektup- ETH kütüphane arşivinde durmaktadır. C. G. Jung arşivine çok sayıda başka bağışçı tarafından Jung ile ilişkili materyaller de sağlanmıştır. Bunlar, 1933'ten beri halka açıktır (yasal sebeplerden erişimi kısıtlananlar hariç). DERSLERİN NOTLARI Jung'un geriye kalan kendi notlarından, dersleri için ti­ tizlikle hazırlansa da, deneyimli bir konuşmacı olarak yazılı not olmaksızın hazırlıksız konuşmalar da vermiştir. Bu da derslerinin orijinal bir el yazması olmadığı anlamına gelir. Başlarda, sekreteri Marie-Jeanne Schmid notları onun için al­ mıştır. Gelgelelim, Schmid tarafından daha sonraları yapılan kayıtlar bilinmemektedir. Jung'un dinleyicilerinin birçoğu da not almıştır. Sürekli bir not düşümü çıkarmak için stenogrofi ustalığı gerekiyordu. Düzenli katılımcılardan başka Rivkah Scharf, Eduard Sidler, Lucie Stutz-Meyer ve Otto Karthaus, ayrıca müştereken Louise Tanner, bu beceriye sahiptiler ve derslerin notlarını aldılar. Jung'un bu stenogrofi notlarının ne kadarından haberdar olduğu açık değildir. ETH dersle­ rinden başka, Zürih'teki Psikoloji Kulübü'ndeki uluslararası 28 29

Bkz. 7.dipnot. C. G. Jung'un varislerinin İsviçre Konfederasyonu'na bağış taahhütleri, Mart 1977.

16

1

dinleyiciye İngilizce30 seminerler de vermiştir. Söz konusu seminerler küçük bir çalışan grup tarafından tutanağa ge­ çirilmiş ve kahlımcıların kullanımı için yeniden basılmıştır. Jung'un İngiliz bir öğrencisi olan Barbara Hannah etrafındaki bir grup, Jung'un ETH derslerinin İngilizce çevirilerini31 ben­ zer şekilde derlemiştir. Fakat, bu yazmalar, metinlerin sadık bir tekrarı olma iddiasında bulunmaz. Orij inal metnin Al­ manca stenogrofi kayıtları o zaman zarfınd a kısmen çevri­ yazılmış olsa da, yayım için düzenlenmiş değillerdi. Jung'un ETH derslerini yayımlamak üzere ciddi bir niyetinin olup olmadığı belgelenmiş değildir. 1959'da, Hannah'nın yazma­ larının kişisel basımları, Jung'un C. G. Jung Enstitüsü dola­ yısıyla izniyle birlikte, ilgili kaynaklara (kısıtlamalarla bera­ ber) dağıtılmıştır. DERSLERİN BASIMI Bollingen Foundation (BF, USA) ile imzalanan 1948 ba­ sım sözleşmesi, 32 Jung'un toplu eserlerinin yalnızca yazar ta­ rafından yazılan metinleri içermesini şart koş ar. Bu sebepten, seminer ve derslerin çoğunluğu toplu eserler için uygun ol­ mamıştır. 1957'de, Jung, Bollingen Foundation'ın seminerleri de yayımlama niyetini prensipte kabul eder. 33 Şarta bağlı bir 30

Şu seminerler, 1 984 ve 1 997 arasın da Princeton Unive rsity Press (Bollingen Series) ve Routledge London tarafından yayımlanmıştı r: Analytical Psycho­ logy, given in 1925, Dream Analysis ( 1 928- 1 930 ), The Interpretation of Visions ( 1 930- 1 934), The Psychology of Kunda/ini Yoga ( 1 932), Nietzsche's Zarathustra ( 1 934- 1 939).

31

Notes o n Lectures Given a t the Eidgenössische Technische Hochschule (ETH) Zürich by Prof Dr. C. G. Jung, e d. Barbara Hannah, Modern Psychology, 1 . ve 2. ciltler, Ekim. 1 933-July 1935; Modern Psychology, 3. v e 4. ciltler, Ekim 1 93 8Mart 1 940; Alchemy, 1 . ve 2. ciltler, Kasım 1 940-Temm uz 1 94 1 . Aziz Loyolalı Ignatius'un Exercitia spiritualia'sının psiko lojik yönleri üzerine olan 1 939- 1 940 derslerinden alınan bölümler, Spring: A fournalfor Archetypal Psychology and Jungian Thought ( 1 977): 1 83-200 ; ( 1 978) : 28-36 içinde basıl­

32 33

mıştır. Bu dersler, ikincil literatürden çok sayıda çalışma da alıntılanmıştır. C. G. Jung ve Bollingen Foundation, Washington DC ara sındaki yayım sözleş ­ mesinin tarihi 15 Ağustos 1 948'dir. Jung'dan Bollingen Foundation \.iaki John D. Barrett'a, 19 Ağustos 1 957 tarihli mektup , Bollingen arşivi, Kongre Kütüphanesi.

1

ı7

yayımlama planının çıkarılması için bile 1965'e kadar zaman gerekmiştir. İngilizce seminerlerin bazılarını ve "ETH dersle­ rinden olası bazılarını" yani Hannah'nın notlarını içeriyordu bu. Toplu eserlerin yayımı henüz tamamlanmadığından, se­ minerlerin editoryal işleri 1980'e kadar doğru düzgün baş­ layamadı. 1996'ya kadar devam etti.34 Bu esnada, ETH ders­ lerinin Almanca orijinal el yazmaları resmen unutulmuştu. 1993'te, Gesammelte Werke'nin (GW, Almanca basım) sonuncusu ortaya çıktığı vakit, C. G. Jung varislerinin aktif komitesi, ya­ yımlanmamış malzemeleri yeni baştan düşünmeye başladı­ lar. Bu sürece ait olarak, ETH derslerinden metinler zamanla Kusnacht'taki C. G. Jung Kütüphanesi'ne, Zürih'teki Psikoloji Kulübü'ne ve ETH'ye verilmeye başlandı. Bunlar kısmen ya­ zarı bilinmeyen müsveddeler, kısmen stenogrofi kayıtları ve aynı şekilde not ve şekillerdi. ETH'deki C. G. Jung arşivi yö­ neticisi Dr. B. Glaus, stenogrofinin eski kalmış yöntem oldu­ ğunu fark edince, emekli olmuş iki eski sekreteri çağırır ve bu notları çevriyazmaları için görevlendirir, ki bunlar günü­ müzde ancak uzmanlar tarafınca okunabilirdir. Bu şekilde, 1993 ile 1998 arasında, eski ders izlencelerine bakarak frag­ manları tutarlı bir düzene getirmek mümkün olmuştur. On­ dan sonra, Jung'un Kundalini seminerinin düzenleme işlerini tamamlayan Sonu Shamdasani ile bir dizi diyalog başlar. Ge­ riye önemli bir soru kalıyordu: Dinleyicilerin notlarının kali­ tesi, basım için yeterli olacak mı? Elbette ki Jung bunları göz­ den geçirmemişti. Psikoloji Kulübü'ndeki seminerlere ilişkin olarak, metnin belli sayıda hata ve bozukluklar içerdiğine dair bir ön notun her yayına eklenmesini salık verdiğini bi­ liyoruz. 35 Bu talimatın ETH derslerine de uygulanması gere­ kiyordu. Burada, Kulüp seminerlerininkiler hariç gözden ge­ çirilmiş notlar yoktur ama metinlerin çok sayıda versiyonu bulunuyordu, ki bunlar da birbirleriyle ancak kısmen örtüşü­ yordu. Belli ki, Jung'un konuşmalarında not alanlar ya kasten 34 35 18

1

Seminerlerin basılması üzerine, bkz. Rüya Analizleri, William McGuire önsö­ zü ( Jung, 1 984). Jung, 1 984, s. xiv , içinde McGuire.

sadece seçerek not aldılar ya da bilinçdışı olarak algıda seçi­ cilik yaptılar. Fakat, aynı dersin ayrı versiyonları, birbirlerini gayet iyi tamamlamıştır. Dolayısıyla, şu açıklık kazanmıştır ki, eğer mümkünse, makul derecede güvenilir bir yeniden yazma için elde en az iki dizi not bulunması gerekmektedir. Orijinal metinlerin yeniden yazımının muazzam zor bir edi­ toryal iş olacağı belli oldu ama yine de ortada bu görevi üst­ lenecek hiçbir proje organizasyonu yoktu. Jung'un yayımlan­ mamış çalışmalarını tamamlama hedefiyle kurulan Philemon Foundation (USA) 2004'te bu görevi üstüne aldı. 2004'ten bu yana ilk önce Dr. Angela Graf-Nold, sonra Dr. Ernst Falze­ der ve Dr. Martin Liebscher, ETH derslerinin yeniden topar­ lanmasıyla görevlendirildiler. ETH dersleri -eğer tek bir kül­ liyat olarak alınırsa- Jung'un en kapsamlı işidir ve hakkınca belgelenmeyi hak etmektedirler. Yazılı çalışmalarında, Jung, bazen, çağdaş okurların anlamakta zorluk çektiği akademik bir ifade tarzı kullanır. Fakat, çağında kendisiyle karşılaşmış olanlar Jung'un konuşmacı olarak niteliklerini methederler. Şimdiye kadar yayımlanan İngilizce seminerler, sadece içerik­ leri değil, anlaşılır dillerinden dolayı da olumlu karşılandılar. Şimdi, ETH derslerinde, aynı derecede mühim bir Almanca çalışma ilk defa erişime açılmaktadır. Bu yayının başarısına katkıda bulunanların listesi uzundur. Hepsi bu yayıma şahit olamıyor ama Foundation of the Works of C. G. Jung her bi­ rine minnet duymaktadır.

1

19

GENEL TANITIM

ERNS T FALZEDER, MARTIN LIEBSCHER VE SONU SHAMDASANI

1933 ve 1941 yılları arasında, C. G. Jung, İsviçre Federal Teknoloji Enstitüsü'nde (ETH) dersler vermiştir. 1935'te, buraya profesör olarak atanmıştır. Uzun bir aradan sonra, Jung'un üniversite kariyerinin devamını temsil eder bu, zira Zürih Üniversitesi'nde tıp fakültesindeki eğitmen mevkiini 1914'te bırakmıştı. Aradan geçen zaman zarfında, Jung'un eğitmen­ lik etkinliği başlıca Zürih'te Psikoloji Kulübü'nde verdiği bir dizi seminerden teşkildi, ki bu dersler de öğrencileri ya da takipçilerinden ibaret olan bir üyelikle sınırlıydı. ETH ders­ leri açıktı ve derslerin dinleyici kitlesi ETH öğrencileri, genel halk ve Jung'un takipçilerinden teşkildi. Her bir dersin ka­ tılımcısı yüzlerce kişiyi bulmaktaydı: Josef Lang, Hermann Hesse'ye bir mektubunda, 1933'ün sonunda altı yüz katılım­ cının sözünü eder,36 Jung ise 1935 Ekim'de dört yüz katılımcı sayar.37 Derslere katılan Kurt Binswanger, çoğu zaman insan­ ların yer bulamadıklarını ve dinleyicilerin ''her yaştan ve her sosyal sınıftan olduğunu dile getirir: öğrenciler. . . ; orta yaşlı insanlar; ayrıca birçok yaşlılar; zamanında Jung'un analizine girmiş birçok kadın."38 Jung'un kendisi bu başarıyı dersleri­ nin yeni ve taze oluşuna atfeder ve sayıların zamanla düş­ mesini bekler: "Büyük kalabalıktan dolayı derslerimin audi­ torium maximum'da39 verilmesi gerekiyor. Tabii ki insanları gelmeye cezbeden şey heyecan yaratan doğalarıdır. İnsanlar 36 37 38 39

Josef Bernhard Lang'den Her rnann Hesse'ye, Kasımın sonu 1 933 (Hesse, 2006, s. 299). Jung ( 1 977), s. 87. Gene Na rneche ile röportaj [Countway Library of Medicine, Bo ston ] , s . 6. Binanın en büyük konferans salonu.

1

21

bu derslerin ciddi meselelerle ilgili olduğunu fark eder etmez, sayılar daha makulleşecektir."40 Bu durum ve bağlamdan dolayı, derslerin dili, Jung'un günümüzdeki yayınlanmış olan çalışmalarından çok daha anlaşılabilirdir. Binswanger ayrıca vurgular ki, "Jung, bu se­ minerlerin her birini fazlaca dikkatle hazırlamıştır. Dersle­ rin ardından, tamamıyla doğal ve sakin bir ortamda, dinle­ yicilerin bir kısmı her zaman sorular sormak için kalmıştır. Birçok sunumcunun yaptığı gibi, Jung'un hiçbir zaman son dakikada gelmiş olmaması da çok hoştur. Aksine, kendisi, dersten önce halihazırda orada bulunur, koridordaki sıralar­ dan birine otururdu; insanlar da gidip yanına otururdu. İn­ sanlara konuşkan ve açıktı."41 Dersler genellikle Cuma günleri akşam saat 6 ve 7 ara­ sında gerçekleşirdi. Dinleyici kitle, insan bilimlerine ait bir konudan ek derslere katılması gereken teknik bilim dallarının genel öğrencilerinden oluşmaktaydı. Ama misafir dinleyici olarak katılmak da mümkün olduğundan, Jung ile çalışmak için Zürih'e gelen ya da terapiye giren birçok kişi de derslere Analitik Psikolojiye bir giriş olması niyetiyle derslere katıl­ mıştır. Bunlardan başka, Jung, sınırlı sayıda katılımcıyla da ETH seminerleri düzenlemiştir, ki bunlarda da önceki ders­ lerin konularını genişletecektir. Derslerinin sürdüğü sekiz yıl boyunca -bunlar yalnızca 1937'de, Jung Hindistan'ı ziya­ ret ettiği zaman bölünmüştür- geniş bir alandaki konuları ele almıştır. Bu dersler, Jung'un 1930'lardaki düşünsel etkinlik­ lerinin merkezindedir ve dahası, 1940'lar ve 1950'lerdeki ça­ lışmalarının temelini oluştururlar. Dolayısıyla, Jung külliyatı­ nın can alıcı bir -henüz hak ettiği ilgi ve çalışmalarda karşılık bulamamış- parçasını oluşturur. Jung'un ETH derslerinde de­ ğindiği konular, muhtemelen günümüz akademisyenleri, psi­ kologları, psikoterapistleri ve genel halk için, ilk verildikleri zamandan daha da büyük önem teşkil etmektedirler. Geçti­ ğimiz yıllar Doğu düşüncesine, Batı hermetizmine ve mistik 40 41 22

1

JungClan Jolande Jacobi'ye, 9 Ocak 1 934 [Jung Arşivleri, ETH Zürih]. Gene Nameche ile röportaj [Countway Library o f Medicine, Boston ] , s. 6.

geleneklere yönelik gittikçe artan bir ilgiye, psikolojide tipler sisteminin ve rüya çalışmaları hareketinin bir yükselişine ve psikoloji tarihi dalının ortaya çıkışına şahitlik etmiştir. SEMİNERLERİN İÇERİKLERİ 1. Cilt: Modern Psikolojinin Tarihi (1933/1934 Kış Dö­ nemi)

20 Ekim 1933'ten 23 Şubat 1934'e dek süren ilk dönem, Jung'un "modern psikolojinin" tarihi dediği -ki Jung bununla "bilinçli bir bilim" olarak psikolojiyi kasteder, sözgelimi psi­ şeyi yıldızlara ya da simya işlemlerine yansıtan bir bilim ola­ rak değil- konu üzerine verilen on altı dersten oluşur. İncele­ mesi, Aydınlanma çağının şafağında başlar ve Fransız, Alman ve İngiliz düşünce hareketlerinin karşılaştırmalı bir çalışma­ sını sunar. On dokuzuncu yüzyıl Alman idealizminde bilinç­ dışı anlayışlarının gelişimine bilhassa önem verir. İngiltere ve Fransa'ya dönünce, Jung, deneyci geleneğin ve psikofiziksel araştırmaların ortaya çıkışının ve bunların bu dolayda Alman­ ya'da nasıl ele alınıp deneysel psikolojinin doğuşuna yol aç­ mış olduğunun izini sürer. Fransa'da ve Birleşik Devletler'de bilimsel psikolojinin yükselişinin bir toparlama tanımını su­ nar. Ondan sonra, psikolojinin yükselişinde spiritüalizmin önemine ve psişik araştırmalara döner, Justinus Kemer ve Theodore Flournoy'un çalışmalarına bilhassa dikkat yöneltit. Jung, beş dersini, Kerner'nın çalışması Seherin von Prevorst'un [Prevorstlu Kahin] (1829)42 ayrıntılı bir incelemesine ve iki der­ sini de Flournoy'un Des Indes a la planete Mars 'ının inceleme­ sine [Hindistan'dan Mars Gezegenine] (1899)43 adar. Bu çalış­ malar en başından beri Jung'un üzerinde büyük etki bırakır. Tarihi önemlerini açığa kavuşturmasının yanında, bu çalış­ maları değerlendirişi, Jung'un bunlar üzerine yaptığı okuma­ ların erken dönem çalışmalarında oynadığı rolü anlamamızı 42 43

Kemer ( 1 829). Flournoy ( 1 900 [ 1 899) ) .

1

23

sağlar. Alışılmadık şekilde, Jung, bu kısımda, alışılageldik bir düşünceler tarihi yaklaşımından kaçınır ve psikolojinin kurulmasında hastaların ve deneklerin rolüne özel bir önem atfeder. Bu çalışmaları okuması sırasında, Jung, insan bilin­ cinin kapsamlarının ayrıntılı bir sınıflandırmasını geliştirir ve bunu da bir dizi şemayla sunar. Ondan sonra, bu modele dayanarak, tarihi şahısların örnekleyici bir vaka çalışmasını sunar: Niklaus von der Flüe, Goethe, Nietzsche, Freud, John D. Rockefeller ve "sözüm ona sıradan insan". Yirminci yüzyıl psikolojisinin başlıca figürleri arasında, Jung, muhtemelen en tarihi ve felsefi zihne sahip olanıdır. Do­ layısıyla, bu derslerin iki taraflı bir önemi vardır. Bir taraftan, psikoloji tarihine ve bu nedenle de psikolojinin mevcut tarih yazımına ufuk açıcı bir katkıyı göz önüne sererler. Diğer ta­ raftan da, Jung'un teleolojik olarak toparlamış olduğu geliş­ meler, açık bir şekilde, Jung'un kendisinin "kompleks psiko­ lojisi" (çalışması için tercih ettiği isim) ile bir nihayete ulaşır ·ve böylelikle de bu kompleks psikolojisinin ortaya çıkışı üze­ rine Jung'un kendisinin görüşünü ortaya sererler. Bu açık­ lama ve yorum, bu zaman zarfında halihazırda gündemde olan Jung'un çalışmasının Freud merkezci cari yorumlamala­ rının can alıcı bir düzeltisini sağlamaktadır. Dönemin ikinci kısmında sunduğu bilincin ayrıntılı sınıflandırması, Jung'un yayınlanmış çalışmalarının hiçbirinde kayda düşülmemiştir. Bunu ortaya dökerken, Jung, psikolojik bir tipoloji için giriş­ tiği projesinde karşılaştığı zorlukların kendisini bu işi üstlen­ meye ittiğini açıklar. Dolayısıyla, bu dersler, Jung'un artık şek­ lini almış düşüncesinin başka hiçbir yerde görülmeyen can alıcı veçhelerini sunmaktalar. 2. Cilt:

Bilinç ve Bilinçdışı (1934 Yaz Dönemi)

Bu cilt, 20 Nisan 1934'ten 13 Temmuz 1934'e kadar süren on iki dersten oluşur. Jung, psikolojinin sorunsal statüsü üze­ rine derslerle başlar ve psikolojinin tarihi boyunca çeşitli so­ runlarının -ki bunları da ilk dönemde sunmuştur- nasıl ortaya çıktığı üzerine bir açıklama sunmaya çalışır. Bu da onu fikir 24

1

ve görüşlerdeki ulusal farklılıkları hesaba katmaya ve İngi­ liz, Fransız ve Alman dillerinin psikolojik materyalleri ifade etme konusundaki farklı nitelikleri ve zorlukları üzerine dü­ şünmeye yöneltir. Dilsel ikilemler üzerine kafa yorma, Jung'u, bilinçdışı mefhumunun bir açıklamasını yapmaya iter ve bunu örneklemek için de birçok vaka ve koşul kullanır. Bu genel akıl yürütmelerin ardından, psikolojik işlevler ve tipler anla­ yışını sunar, ve bu işlev ve tiplerin pratik örnekleriyle bunu açıklar. Ardından, kolektif bilinçdışı kavramını açıklar. Daha öncesine ait tanımlama ve açıklamalarındaki bir boşluğu dol­ durarak, bilhassa kültürel ve "ırksal" farklılıklar hususunda, kolektif bilinçdışının içeriklerinin farklılaşmasının ve katman­ laşmasının ayrıntılı bir haritasını verir. Daha sonra, Jung, bi­ linçdışının içeriklerine erişme yöntemlerinin tanımlamala­ rını yapmaya geçer: çağrışım deneyi, psikogalvanik yöntem ve rüya çözümlemesi. Bu yönteml�ri açıklarken, Jung, önceki çalışmalarını mevcut kavrayışı ışığında tekrar gözden geçirir. Spesifik olarak, aile içine ait çağrışımlar üzerine yapılan ince­ lemelerin nasıl da ailelerin psişik yapılarının ve kompleksle­ rin işleyişinin araştırılmasına fırsat verdiği üzerine ayrıntılı bir açıklama sunar. Dönem, rüya konusu hakkında genel bir taslak ve birçok rüyanın incelenmesiyle sonlanır. Jung, psikoloji tarihine yaptığı toparlama işinden yola çı­ karak, bu ve sonraki dönemleri "kompleks psikolojisi"nin bir izahına adar. Diğer dönemlerde olduğu gibi, Jung'un karşısına genel bir dinleyici kitlesi çıkar; bu durum da ona çalışmaları­ nın tam ve genel kitle tarafınca anlaşılabilir bir açıklamasını sunmaya yönelik az rastlanır bir fırsat sunar, zira dinleyici kitlesinde psikolojiye ait bir ön bilgi varsayamamaktadır. Do­ layısıyla, burada, Jung'un kuramına en ayrıntılı ve muhteme­ len de en anlaşılır girişi veya da tanıtımı bulmaktayız. Fakat, bu, katiyen önceki çalışmaların bir tanıtımı değil, eski çalış­ malarının Jung'un mevcut kavrayışı üzerinden kapsamlı bir elden geçirilmesidir ve kişilik üzerine çalışmalarında başka hiçbir yerde bulunamayacak modeller sunmaktadır. Dolayı­ sıyla, bu cilt, Jung'un kompleksler kuramı, çağrışım deneyleri,

1

25

rüya çözümlemesi, kişiliğin yapılanışı ve psikolojinin doğası üzerine en güncel izahıdır. 3. Cilt: Modern Psikoloji ve Rüyalar (1934/1935 Kış Dö­ nemi ve 1935 Yaz Dönemi)

Üçüncü cilt, art arda gelen iki dönemin derslerini içerir: 26 Ekim 1934'ten 8 Mart 1935'e kadar süren on yedi ders ve 3 Mayıs 1935'ten 12 Temmuz 1935'e dek süren on bir ders, bu­ rada tek ciltte bir araya getirilir; zira hepsi, başlıca bilinçdı­ şına erişme ve içeriğini saptamaya yönelik olası yöntemleri ele almaktadır. Jung, Freud'un ve daha küçük bir çapta Ad­ ler'in kuramlarının ve rüya çözümleme yöntemlerinin ay­ rıntılı bir betimlemesiyle başlar, ve ondan sonra kendi görüş (rüyalar "saftır" ve tümleyici/ödünleyici niteliktedir) ve tek­ nikleriyle devam eder. Spesifik olarak, üç kısa rüya serisine odaklanır. Bu rüyaların ilki Nobel Ödülü sahibi Wolfgang Pa­ uli'ye, ikincisi genç bir eşcinsel adama.ve üçüncüsü psikotik bir şahsa aittir; Jung, bunları belli sembolizmleri tanımlamak ve yorumlamak için kullanır. Bir sonraki dönemde şu çıka­ rımı yapar ki, rüyaların işleyişi, işlevi ve kullanımını tartış­ mak, bizi aydınlatacak ve bilinçdışını tanımamızı sağlayacak bir yöntemdir; ondan sonra da örneğin yoga gibi "Doğulu pa­ ralellere" dikkat yöneltir, Batılılar tarafından bunların gelişi­ güzel kullanımı konusunda uyarıda bulunur. Bilakis, döne­ min geri kalanını, elli beş yaşındaki Amerikalı bir hanımın vakasından -1931 Almanca seminerde enine boyuna tartıştığı aynı vaka- yardım alarak, burada adlandırdığı üzere, "etkin imgeleme" ya da "aktif düşlemleme"ye adar. Bu cilt, Jung'un, Freud ve Adler'in rüya kuramları üze­ rine anlayışının ayrıntılı bir izahını sunar, uyuştuğu ve ay­ rıma düştüğü ilginç noktalara ve bu berikilerinkinden fark­ lılaştığı kendi kuramını nasıl geliştirmiş olduğuna ışık tutar. Kendisinin pekala farkında olduğu üzere, genel bir kitleyle karşı karşıya olduğundan dolayı, olabildiğince temel bir se­ viyede kalmaya çalışmıştır - ki bu da çağdaş, uzman olma­ yan okuyucu için büyük bir kolaylıktır. Tek bir uzun örnekte 26

1

örneklendirilmiş etkin imgeleme yöntemi için de aynı şekilde geçerlidir bu. Jung başka yerlerde de kullanılmış materyal­ leri kullanmış olsa da, buradaki izah ve işleyiş, tam da· her çeşidi kapsayan genel bir dinleyici kitlesine uygun getirilmiş olduğu için ve buna karşılık gelen bir biçimde "özel" seminer­ lerindeki seçili katılımcılara verilen sunumlardan veyahut uz­ manlıklı kitaplarından farklı olduğu için son derece ilginçtir. 4. Cilt: Psikolojik Tipoloji (Kış Dönemi 1935/1936 ve 1936 Yaz Dönemi)

Dördüncü cilt de yine iki dönemden dersleri bir araya ge­ tirir: 25 Ekim 1935'ten 6 Mart 1936'ya kadar süren on beş ders ve 1 Mayıs 1936'dan 10 Temmuz 1936'ya kadar süren on üç ders. Kış dönemi, tipolojiler tarihine ve düşünsel ve dini ta­ rihte tipolojiye genel bir tanıtım sunar: Antik Çağ'dan Gnos­ tisizm ve Hristiyanlığa, Çin felsefesinden (yin/yang) İran dini ve felsefesine (Ahriman'nda Lucifer'a) Fransız devriminden ("deesse raison" [tanrıça akıl]) Schiller'nın Estetik Üzerine sine dek. Jung, ayrıntıyla iki tutum (içedönüklük ve dışadönüklük) ve dört işlevi (rasyonel işlevler olarak düşünme ve hissetme, irrasyonel işlevler olarak duyu ve sezgi) tanıtıp tanımlar. Yaz döneminde, tutumlar ve çeşitli işlevlerin birbirleriyle karşı­ lıklı etkileşimlerine odaklanır, çok sayıda örneğin yardımıyla olası kombinasyonların (içedönük ya da dışadönük hissetme, düşünme, duyum ve sezgi) ayrıntılarına girer. '

Bu cilt, Jung'un tipolojisine muazzam, birinci elden bir gi­ riş sunar ve Jung'un magnum opus'u Psikolojide Tipler'e kar­ şılık basit ama güvenilir bir metin okuyucular için tam al­ ternatiftir; ki Psikolojide Tipler, adeta dikenli çalılar ardında, yani ancak bunun peşine Jung'un kendi tipolojisini adama­ kıllı ele aldığı 400 sayfadan oluşan uzun "giriş"inin ardında, saklar uyuyan güzeli. Önceki ciltl�rde olduğu gibi, okuyu­ cular, Jung'un görüşlerinin basit bir tanıtımı ve genel tasla­ ğını vermek zorunda olmuş olmasından yarar sağlayacaktır.

1

27

5. Cilt: Bilinçdışı Psikolojisi (1937 Yaz Dönemi ve 1938 Yaz Dönemi)

Jung, 1937 yaz derslerini (23 Nisan 9 Temmuz; on bir ders) ve 1938 yaz derslerini (29 Nisan 8 Temmuz; on ders) bilinçdışı psikolojisine adar. Psişenin sosyolojik ve tarihi ta­ biiyetini anlama ve bilincin göreceliliği, dinleyiciyi, hipnotik haller ve kriptomnezi, bilinçdışı duygulanımlar ve güdüle­ nim, hafıza ve unutma ile ilişkili bilinçdışının farklı dışa vu­ rumlarıyla tanışık kılmanın temellerini kurar. Jung, bilinç­ dışı içeriklerin bilince normal ve patolojik biçimli istilalarını gösterir ve bilinçdışı materyali yüzeye getirme yöntemlerinin genel bir hattını çıkarır. Çağrışım deneyi, rüya çözümlemesi, etkin imgeleme, aynı şekilde çeşitli suretlerdeki yaratıcı ifa­ deler ve ayrıca da astroloji ve I Ching de dahil kadim kehanet araçları gibi yöntemleri kapsar bu. 1938 yaz dönemi, ayrın­ tılı bir şekilde 1935 derslerinde tartışılmış olan genç eşcinsel adamın rüya serisine geri döner, bu sefer Jung'un rüya yo­ rumlama yönteminin bireysel ve sembolik seviyelerdeki yön­ temine dikkat çeker ve açığa kavuşturur. -

-

Jung, derslerini, psikolog olmayan kişilere daha erişilebi­ lir kılmak için birçok şema ve klinik vakayla örneklendirir. Bazı koşullarda, dersler, yayınlanmış yazılara ek bilgiler ge­ tirir, zira Jung, materyallerini kısıtlı bir uzamla sınırlamaya kendini zorunlu hissetmez. Örneğin, Jung, kendisinin psi­ şik gerçeklik ve psikoz anlayışı için çok önemli olmuş olan ay-hastası olarak bilinen vakayı ele alıp genişletir veyahut da I Ching'in kullanımına son derece kişisel bir giriş sunar. Ders­ ler, ayrıca, Jung'uİl Afrika, Hindistan ve New Mexico seya­ hatlerine ve psikoloji, felsefe ve edebiyat anlayışına yeni bir tarihi ışık tutar. 6. Cilt: Yoga ve Meditasyonun Psikolojisi (1938/1939 Kış Dönemi ve 1939 Yaz Dönemi; ayrıca 1940/1941 Kış Döne­ minin İlk İki Dersi)

1938/1939 kış döneminin ders serileri (28 Ekim 3 Mart; on beş ders) ve 1939 yaz döneminin ilk yarısı (28 Nisan 9 -

-

28

1

Haziran; altı ders), Doğu spiritüalizmini konu edinir. Psiko­ loji kavramı olan etkin imgelemeyle başlayarak, Jung, Do­ ğuya ait meditasyon uygulamalarında paraleller arar. Çeşitli yoga gelenekleri ve Budist uygulamaları tarafınca öğretildiği biçimiyle meditasyona odağını yöneltir. Jung'un yorumlama için kullandığı metinler, Patanjali'nin Yoga Sutra 'sı (en son araştırmalara göre M.S. 400 civarında yazılmıştır44 ve günü­ müzde yogaya ait bilgimizin en önemli kaynaklarından biri olarak görülür), Çin'e ait An Ülke Budizm geleneğinden Ami­ tayur-Dhyana-Sutra (Sanskitreçeden Çinceye Kalayasas tara­ fından M.S. 424'te çevrilmiştir)45 ve Shri-chakra-sambhara Tant­ ra 'dır (tantrik yogayla ilişkili bir kutsal metin).46 Jung'un başka hiçbir çalışmasında bu üç spiritüalist met­ nin bu kadar ayrıntılı bir psikolojik yorumlamasını bulama­ yız. Jung'un Doğu mistisizmini kavrayışı üzerine olan önem­ lerinde, ancak Jung'un Altın Çiçeğin Gizi47 okumasıyla ya da Kundalini Yoga seminerleriyle48 kıyaslanabilir. 1940/1941 kış döneminde� Jung, derslerinin Doğu medi­ tasyonu üzerine savlarını özetler. Özet, bu cildin sonuna bir ek olarak basılmıştır. 7. Cilt: Loyolalı Ignatius'un Ruhani Uygulamaları (1939 Yaz Dönemi ve 1939/1940 Kış Dönemi; Ayrıca: 3. Ders, 1940/1941 Kış Dönemi)

1939 yaz döneminin ikinci yansı (16 Haziran 7 Temmuz; dört ders) ve 1939/1940 kış dönemi (3 Ekim - 8 Mart; on altı ders), Cizvitlerin kurucusu ve ilk genel lideri olan Loyolalı Ignatius'un Exercitia Spiritualia'sına49 adanır. Bir şövalye ve asker olarak, Ignatius, Pamplona muharebesinde (1521) ya­ ralanır, bunun akabinde ruhani bir dönüşüm deneyimler. -

44

45 46 47 48 49

Maas (2006) . Müller ( 1 894 }, ss. xx-xxi. Avalon ( 1 9 1 9) . Jung ( 1 929). Jung ( 1932). Ignatius of Loyola ( 1 996 ( 1 522- 1 524] }.

1

29

Sonucunda, dünyevi yaşamdan elini çeker ve kendini Tan­ rı'nın hizmetine adar. Mart 1522'de, Bakire Meryem ve bebek İsa, Montserrat mabedinde ona belirirler ve bu da onu Man­ resa yakınında bir mağarada inzivaya çekilmeye teşvikler. Orada günde yedi saat dua eder ve diğerlerinin de izlemesi için kendi deneyimlerini yazıya döker. Bu dua, meditasyon, derin düşünüm ve zihinsel uygulamalar derlemesi, Exercitia Spiritualia'nın (1522-1524) temelini inşa eder. Bu metinde, Jung, Doğu manevi geleneğinin meditasyon uygulamalarının bir dengini görür. Bunun psikolojik bir okumasını yapar, Erich Przywara gibi teologların çağdaş Cizvit anlayışlarıyla kıyaslar. Jung'un Exercitia Spiritualia üzerine değerlendirmeleri, bir önceki yılın Doğu meditasyonu üzerine olan derslerinin ardın­ dan gelir. Jung'un yazılarında başka hiçbir yerde Doğu ve Batı maneviyatının buna benzer yoğunlukta bir kıyaslanması bu­ lunamaz. Yaklaşımı, senelik Eranos toplantılarının50 hedefine -yani Doğu ve Batı arasında bir diyalog kurma- denktir. Mo­ dern Avrupalılar tarafından Doğu mistisizminin benimsen­ mesi üzerine can alıcı yorumları ve bu berikilerin kendi gele­ neklerine dönmesi önerisi, bu derslerle açıklığa kavuşturulur. 1940/1941 kış döneminde, Jung, üçüncü dersi, Exercitia Spiritualia üzerine olan derslerinin bir özetlemesine adar. Bu özet, 7. cilde bir ek olarak koyulur. 8. Cilt: Simyanın Psikolojisi (1940/1941 Kış dönemi ve 1941 Yaz Dönemi)

1940/1941 kış dönemi dersleri (4. ders sonrası; 29 Kasım 28 Şubat; on iki ders) ve 1941 yaz dönemi (2 Mayıs - 11 Tem­ muz; on bir ders), Jung'un simya üzerine psikolojik anlayışı üzerine bir tanıtım sağlarlar. Simya kuramını açıklar, temel 50

30

1

Eranos Çevresi buluşmaları. 1 933 yılında kurulduktan sonra yaklaşık yetmiş yıl kadar devam etmiştir. Eranos, entelektüel figürleri bir araya getirmek için yıllık olarak düzenlenen bir tür "şölen'' ortamıdır. Kar i Kerenyi, Mircea Eliade, Joseph Campbell, Gilbert Durand gibi önemli antropolog, mitolog ve daha birçok alandaki araştırmacılarla beraber Cari Jung dahil, Jungcu psikolojiden de birçok figür katılmıştır.

kavramlarının dış hattını çizer ve simyada psikoloji araştır­ malarının bir izahını sunar. Bireyleşmenin psikolojik süreç­ lerini anlamada simyanın nasıl bir bağa sahip olduğunu gös­ terir. Jung'un bahsettiği simya metinleri, Tabula Smaragdina ve Rosarium Philosophorum gibi bilindik örneklerin yanında bir­ çok az bilinen simyevi incelemeleri içerir. Simya üzerine dersler, Jung'un psikoloji kuramının geli­ ş�minde bir köşe taşı oluştururlar. Jung'un 1935'ten 1936'ya kadarki Eranos dersleri/konuşmaları, simyanın psikolojik değerine adanmıştır ve daha sonrasında Psikoloji ve Simya [Ps­ ychologie und Alchemie, 1944] içine katılmıştır. Simya üze­ rine olan ETH dersleri, Jung'un simya üzerine düşüncesinin bu yıllar boyunca nasıl geliştiğini aydınlatır. Simyaya bir gi­ riş ve tanıtım olarak, Mysterium Coniunctionis gibi genç dö­ nem çalışmalarının güçlüğünü anlayabilmek için vazgeçil­ mez bir araç sağlarlar.

1

31

EDİTÖRLERİN İZLEDİGİ YOLLAR

Birkaç hazırlık notundan başka, Jung'un [bu derslere ait] hiçbir yazılı metni yoktur. Mevcut metin, Jung'un derslerinin katılımcılarının çeşitli notlarıyla editörler tarafından yeniden oluşturulmuştur. Kısaltmalarla beraber İsviçreli bir mühendis olan Eduard Sidler ve Rivkah Scharf -ki kendisi daha sonra­ ları tanınmış bir din araştırmacısı, psikoterapist ve Jung'un çalışma arkadaşı olmuştur- tarafından çıkarılan notlar, dersle­ rin derlemesinin son derece doğru ve tam bir ilk temelini sağ­ lar. (Kullanılan kısıtlamalar, stenografi pek güncel değildir ve alanda uzman kişiler tarafınca çevriyazılmaları gerekmiştir.) İsviçre'de ilk bilimsel meslek danışmanlarından biri ola­ rak kariyer yapmış olan Otto Karthaus, Bertha Bleuler ve Jung ailesinin spor hocası olan Lucie Stutz-Meyer tarafından yakın zamanda keşfedilen elyazmalarıyla beraber, bu notlar yalnızca Jung'un sözlü verilen derslerine tekrardan ulaşma­ mızı sağlamakla kalmayıp aynı zamanda dinleyicinin konuş­ macı olarak Jung'a karşı hissettiği büyülenmenin hissini bi­ _ raz olsun yakalamamızı sağlamaktadır. Ayrıca, İngilizce'de, şahsi olarak bastırılıp sınırlı sayıda in­ sana ulaşmış olan bir dizi notlar da vardır. Bunlar, Zürih'te Barbara Hannah ve Elizabeth Welsh etrafındaki dili İngilizce olan bir grup tarafından düzenlenip çevrilmiştir ve dersle­ rin kelimesi kelimesine içeriklerini aktarma amacı taşımak­ tan çok, bir özet sunmaktadırlar. İlk yıllar için, Hannah'nın edisyonu, Jung'un o zamanlardaki sekreteri olan Marie-Je­ anne Schmid'in notlarına bel bağlamıştır; daha sonraki ders­ ler içinse, Rivkah Scharf'ın elyazmaları metnin çoğunun tek kaynağı olagelmiştir. Bu nüsha, 1938'den 1968'e dek özel ba­ sımlarla dağıtılmıştır.

1

33

Hannah'nın edisyonu, diğer notlarda kayda geçildiği şek­ liyle Jung'un orijinal sözlü metninden sapar. Hannah ve Wel­ sch, "Önsöz Niteliğindeki Not"larında, derlemelerinin "keli­ mesi kelimesine bir tutanak ya da dosdoğru bir çeviri olma iddiasında olmadığını'' belirtirler. Hannah'nın başlıca kaygısı okunur ve tutarlı bir metin ortaya çıkarmaktı, ve bu amaç uğruna ekleme ya da çıkarmalar yapmaktan sakınmamıştır. Kendisinin edisyonu sadece belli bir not dizisine dayalı oldu­ ğundan, Hannah'nın Schmid ya da Scharf'ın Jung'un metnini yanlış ifade ettiği kısımları düzeltmesi mümkün olamamıştır. Ama Hannah belli bir pasajın içeriğinden emin olamadığı za­ man Jung ile bizzat konuşma avantajına sahip olduğundan, kendisinin İngilizce derlemesi basımımızın okuyucularına ek bilgi sağlamada bazen faydalı olabilmektedir. Eleştirel bir basımın aksine, farklılık gösteren varyasyon­ ları ayrı bir eleştirel vasıtada sunmak gibi bir amaç güdül­ memiştir. Elyazmalarındaki tüm büyük ve küçük farklılık­ ları metne geçirseydik, metin, neredeyse okunmaz hale gelir ve böylelikle Jung'un sunumunun asıl ayırıcı özelliği olan anlaşılabilirliğini kaybederdi. Fakat, çoğu yerde, bu derle­ menin Jung'un söylediklerini doğru bir şekilde yansıttığın­ dan yeterince emin olabiliriz, gerçi Jung'un farklı kelime ya da ifadeler kullanmış olması da pekala mümkündür. Üste­ lik, örneğin, not alan farklı kişilerin belli pasajları doğrudan alıntılarla desteklediği zamanlarda, kilit noktası olan çok sa­ yıda pasajda kelimesi kelimesine içeriği yeniden oluşturmak mümkün dahi olabilmiştir. Farklılıklar, çoğu zaman içeriğe ve anlaşılabilirliğe bir katkı sağlamamaktadır ve çoğunlukla hatalardan ya da not alan katılımcının kavrayışındaki nok­ sanlıktan kaynaklanmaktadırlar. Editörler, derlemelerinde, elyazmalarından olabildiğince fazla bilginin elde edilmesi ilkesine göre Çalıştılar. Eğer editör tarafınca bir kararına va­ rılamayan apaçık çatışkılar ya da, öyle olabileceği gibi, Jung'a ya da dinleyiciye ait olan aşikar hatalar olursa, editörün ek­ leyeceği notlarla bu netleştirilecektir. 34

1

Notları alan kişiler arasında, Eduard Sidler, ki kendisinin geçmişi mühendisliğe dayanır, işin başında Jungcu psikolo­ jiye ait en az kavrayışa sahip olan kişiydi, gerçi doğal olarak zamanla Jungcu psikolojiye daha aşina hale geldi. Ne olursa olsun, elinden geldiğince sadık not almaya çalışmış, bu da kendisinin notlarını en ayrıntılı notlardan biri kılmıştır. Gel­ gelelim, Sidler bazen takip edemez olmuş ya da söylenenleri açık bir şekilde yanlış anlamıştır. Diğer taraftan da elimizde Welsch ve Hannah versiyonu vardır, ki bu da kendi başına bir harmanlamadır ve açıkça ağır bir şekilde düzenlenmiş­ tir ama en tutarlı olan metindir (en azından ilk dönemlerde} ve diğer notlarda olan birçok şeyi ihtiva etmektedir. Dahası, "bizzat Profesör Jung'un . . . belli pasajlarda [kendilerine] yar­ dım etme nezaketini göstermiş olduğunu" belirttiler ama gelgelelim bu pasajların hangileri olduğunu biz bilmiyoruz. Ayrıca, her yıl ve tek tek dersler için not alan farklı kişilerin elyazmalarının niteliği, doğruluğu ve güvenilirliği farklılık gösterecektir, ki bu da son derece doğaldır. Kısacası, elimiz­ den gelen en iyi şey, Jung'un gerçekten ne söylediğini kestir­ meye çalışmaktır. İşin özü şudur ki, söz konusu notları nasıl harmanlayacağımız her zaman bir tercih meselesi olacaktır. Dolayısıyla, her bir koşulun editörlük ilkelerini tamı ta­ mına tespit etmek imkansızdır, öyle ki, farklı editörler kaçınıl­ maz bir şekilde tam olarak aynı formülasyonlara varacaktır. "Olabildiğince az ve ancak gerektiğince müdahale etmek" ya da "Ulaşılabilir tüm kaynaklar temelinde, Jung'un söylemiş olabileceği en olası şeyin ne olduğunu tespit etmek" (söz ko­ nusu kaynaklara Jung'un toplu eserleri, otobiyografik çalışma ya da röportajları, diğer seminerleri, genel röportajları vb. de dahildir) gibi bazı genel izlenecek yollara bağlı kalabildik sa­ dece. Eğer iki kayıt uyuşursa ve üçüncüsü farklıysa, genelde ihtiyatlı olan ilk ikisini seçmektir. Fakat bazı durumlarda, bağ­ lamdan, ikisinin yanlış olup üçüncüsünün doğru olduğu çı­ karsanabilmektedir. Veyahut üçü de belirsizse, literatüre da­ nışarak metni "temizlemek" bazen mümkündür; örneğin, Jung'un Kerner'nın Prevorstlu Kahin hikayesini özetlemesi. Bu

1

35

türden her bilimsel çalışmada olduğu gibi, bir bir açıklana­ bilecek hiçbir açık formülümüz yok: [Böyle durumlarda] kişi kendi bilimsel yargısına güvenmek zorundadır. Bu zorluklar, sadece Jung'un ETH derslerinin metinlerini belirleme konusunu değil genel olarak seminerlerinin not dö­ kümlerini de ilgilendirir, ki bunların birçoğu bu soruna de­ ğinmeksizin basıma sunulmuştur. Örneğin, Rüya Analizleri seminerlerinin giriş kısmında notları hazırlamada katkısı bu­ lunmuş kişilerin sayısından bahsedilir ama bu kişilerin na­ sıl çalıştıklarının ya da metni nasıl belirlediklerinin bir izahı yoktur (Jung, 1984, ss. x-xi). Los Angeles'taki Analytical Ps­ ychology Club'ın kütüphanesindeki bazı elyazması notları, notların derlemelerinin ciddi bir "kurul sürecinden" geçtiğini belirtir. Bu bakımdan, Rüya Analizleri seminerlerinin cümle yapısını Jung tarafından gözden geçirilen 1925 seminerleriyle kıyaslamak son derece ilginçtir. 19 Ekim 1925'te, Jung, Cary Baynes'e, onun notlarını gözden geçirdikten sonra ve ebedi katkısını saptayarak şöyle yazar: "Göreceğiniz üzere notları tam bir biçimde elden geçirdim. Bence bütün olarak son de­ rece doğrular. Bazı dersler, yani libidonuzun akışını durdu­ ramadıklarınız, çok akıcılar" (Cary Baynes yazıları, çağdaş tıbbi arşivler, Welcome Library, Londra). Bizim bu koşulumuz, öyle görünüyor ki, adeta "lüks" bir sorundur çünkü elimizde birçok elyazması var ve diğer se­ minerlerde çoğu zaman durum böyle olmamıştır. Ama bir de örneğin Cary Baynes, Barbara Hannah, Marie-Jeanne Sch­ mid ya da Mary Foote'un yapabildikleri gibi Jung'un kendi­ sine artık danışamama gibi bir dezavantaja sahibiz. Ancak elimizden geldiğince iyi bir iş çıkarabilmemiz ve -gerçekten söylediklerine olabildiğince yaklaşabilmeye çalışsak da- bura­ dakilerin "kelimesi kelimesine Jung" olduğunun bir garantisi olmadığı konusunda okuyucuyu uyarmamız mümkündür.

36

1

Kay naklar

Avalon, Arthur [Şir John Woodroffe] (ed.) (1919). Shr'i-chakra-sambhara Tantra. Çev. Kazi Dawa-Samdup. Tantrik Texts, 7. cilt. Londra: Luzac & Co; Calcutta: Thacker, Spink & Co. a la planete Mars. Etude sur un cas de somnambulisme avec glossolalie. Paris, Geneva: F. Al­ can, Ch. Eggimann. From India to the Planet Mars. A Case of Mul­ tiple Personality with Imaginary Languages. C. G. Jung önsözü ve

Flournoy, Theodore (1900 [1899]). Des Indes

by Mireille Cifali yorumuyla. Ed. ve giriş, Sonu Shamdasani. Princeton: Princeton University Press, 1994. Hesse, Hermann (2006 [1916-1944]). "Die dunkle und wilde Seite der

Seele": Briefwechsel mit seinem Psychoanalytiker Josef Bernhard Lang 1916-1944. Ed. Thomas Feitknecht. Frankfurt am Main: Suhrkamp.

(Aziz) Loyolalı Ignatius [Ignatius of Loyola/lgnatius de Loyola] (1996 [1522-1524]). The Spiritual Exercises, in Personal Writings: Reminis­

cences, Spiritual Diary, Selected Letters Including the Text ofThe Spi­ ritual Exercises. Joseph A. Munitiz ve Philip Endean'ın çevirisi, girişi ve notlarıyla. Londra: Penguin, ss. 281-328. Jung, C. G. (1929). Commentary on "The Secret of the Golden Flower." Toplu eserleri 13. Jung, C. G. (1932). The Psychology of Kundalini Yoga: Notes of the Se­ minar Given in 1 932 by C. G. Jung. Ed [Bkz. Kundalini Yoga]. Sonu Shamdasani. Bollingen Series XCIX. Princeton: Princeton Uni­ versity Press, 1996. Kemer, Justinus Andreas Christian (1829). Die Seherin von Prevorst.

Eröffnungen über das innere Leben und über das Hineinragen einer Geisterwelt in die unsere. İki cilt. Stuttgart, Tubingen: J. G. Cot­ ta'sche Buchhandlung. 4., vermehrte und verbesserte Auflage: Stuttgart, Tubingen: J. G. Cotta'scher Verlag. Yeniden basım: Kiel: J. F. Steinkopf Verlag, 2012. The Seeress of Prevorst, Being Reve­

lations Concerning the Inner-Life of Man, and the Inter-Diffusion of a World of Spirits in the One We Inhabit. Çev. Catherine Crowe. Londra: J. C. Moore, 1845. Dijital yeniden basım: Cambridge: Cambridge University Press, 2011. Maas, Philipp A. (2006). Samadhipada: das erste Kapitel des Patafijala­ yogasastra zum ersten Mal kritisch ediert. Aachen: Shaker. Müller, Max (1894). Introduction to Buddhist Mahayana Texts, The Sac­ red Books of The East, 49. cilt. Ed. Max Müller. Oxford: The Cla­ rendon Press.

1

37

1. CİLDE GİRİŞ ERNS T FALZEDER

Bu cilt, Jung'un profesörlüğünün ilk dönemi boyunca Zü­ rih'teki Eidgenössische Technische Hochschule'de 20 Ekim 1933'ten 23 Şubat 1934'e kadar verdiği on altı ders için alınan çeşitli ders notlarının bir derlemesini sunmaktadır. Jung bu ders­ leri "modern psikoloji" şeklinde başlıklandırır, böylelikle de üç yıl öncesinden geleceğin görevi olarak tanımlamış olduğu bir programı kısmen gerçekleştirmiş olur. "Belli bir düşünce akımı söz konusu" diye yazar, ki bu akımın izi Reformasyon'a kadar izi sürülebilir. Adım adım kendini sayısız duvak ve örtüden kurtardı ve şimdiyse Nietzsche'nin kahinsel bir iç görüyle -yeni bir olgu olarak psişenin keşfi- öngördüğü türden psikolojiye dönüşmekte­ dir. Günün birinde modern psikolojinin hangi eziyetli yol­ lardan geçtiğini, nasıl da simyacıların karanlık laboratu­ varlarından (Kerner, Ennemoser, Eschenmayer, Passavant vd.) cazibesiyle birlikte Schopenhauer, Carus ve von Hart­ mann'ın felsefi sezinlerine ilerlediğini; ve nasıl da Liebe­ ault ve ondan da önce Quimby'deki (Hristiyan Biliminin manevi babası) günlük deneyimlerin toprağından en so­ nunda Fransızların hipnoz yöntemlerinden doğru Freud'a ulaştığını göreceğiz. Bu düşünce akımları birçok muallak kaynaktan toplanmış, on dokuzuncu yüzyılda hızla güç kazanmış ve çok sayıda yandaş kazanmıştır, ki Freud bu yandaşlar arasında tekil bir figür değildir (1930a, § 748).

Derslerdeki anlatımı, Aydınlanma çağının şafağında baş­ lar ve Fransız, Alman ve İngiliz düşüncelerindeki hareketlerin karşılaştırmalı bir çalışmasını sunar. On dokuzuncu yüzyıl

1

39

Alman İdealizmi'nde bilinçdışı kavramının oluşumuna özel­ likle vurgu yapar. İngiltere ve Fransa'ya dönünce, Jung, de- . neyci geleneğin ve psikofiziksel araştırmaların ortaya çıkışının ve bunlara nasıl da sırası gelince Almanya'da ilgi duyuldu­ ğunun ve bunun da deneysel psikolojinin doğuşuna yol aç­ mış olduğunun izini sürer. Fransa ve Birleşik Devletler'de bi­ limsel psikolojinin ortaya çıkışını anlatır. Esasen, bu süreci, bu derslerdeki kendi ifadeleriyle, naif "psikoloji"den -bu psi­ koloji ki, öncesinde dış dünyaya bilinçdışı olarak yansıttığı psişik içerikleri (örneğin, astrolojide) o yansıttığı yerde keş­ feder- "modern" psikolojiye yani "bilinçli bir bilim olarak" psikolojiye sürekli bir gelişim olarak tanımlar. Başka bir yerde yazdığı gibi, insan ruhuna geri düşen yansıtmalar bilinçdışının o ka­ dar büyük bir etkinleşmesine yol açmıştır ki, modern za­ manlarda insanlık, bilinçdışı bir psişenin varlığını koyut­ lamak zorunda kalmıştır. Bunun ilk başlangıçları Leibniz ve Kant'ta görülebilir, ondan sonra da gittikçe artan bir yo­ ğunlukla Schelling, Carus ve von Hartmann'da, ta ki mo­ dern psikoloji filozof-psikologların son metafizik savların­ dan kurtulana ve psişenin varlığını psikolojik bir beyana, yani fenomenolojisine kısıtlayana dek (1941, § 375).

Derslerin ikinci bölümünde, psikolojinin doğuşunda spi­ ritüalizm ve psişik araştırmaların önemine yönelir, bilhassa Justinus Kemer ve Theodore Flournoy'un çalışmalarına dik­ kat çeker. Sadece beş dersi Kerner'nın çalışması Seherin von Prevorst'a [Prevorstlu Kahin] (1829) ve iki dersi de Flournoy'un Des Indes a la planete Mars 'ına [Hindistan'dan Mars Gezege­ nine] (1899) adar. Bu çalışmaların ilk başta Jung'a ne kadar abartılsa az kalacak kadar kayda değer etkileri olmuştur. Ta­ rihi önemlerini aydınlattığı gibi, Jung'un bu çalışmaları de­ ğerlendirmesi, bu okumalarının erken dönem çalışmalarında oynadığı rolü anlamamızı sağlar. Alışılmadık şekilde, bu kı­ sımda, Jung, bilindik fikirler tarihi yaklaşımından kaçınır ve psikolojinin kuruluşunda hastaların ve deneklerin rolüne vurgu yapar. Bu çalışmaları okuması esnasında, Jung ayrıca 40

1

insan bilincinin ayrıntılı bir taksinomisini geliştirir ve bunu bir dizi görselle sunar. Son olarak, bu model bağlamında, ta­ rihi şahısların bir dizi örnek vaka çalışmasını sunar: Niklaus von der Flüe, Goethe, Nietzsche, Freud, John D. Rockefeller ve "normal insan." Yirminci yüzyıl psikolojisinin baş figürleri arasında, Jung muhtemelen en tarihi ve en felsefi düşünendir. Bu derslerin dolayısıyla iki katlı bir anlamı vardır: Bir taraftan psikoloji tarihine ve böylelikle de genel olarak çağdaş psikoloji tarih yazımına ufuk açıcı bir katkı sağlar. Diğer taraftan, aynı şe­ kilde aşikardır ki, kendi izahında, Jung'un teleolojik olarak anlattığı ilerlemeler, kendisinin "kompleks psikolojisi"nde (ça­ lışmaları için tercih ettiği adlandırma)51 zirveye ulaşmıştır ve dolayısıyla, Jung için kompleks psikolojisinin ortaya çıkışım temsil etmektedir. Fakat Jung tabii ki de psikoloji biliminin gelişmesinin bir tarihini ilk veren kişi değildir. İzninizle kronolojik sıralarıyla yalnızca bazı isimler ve çalışmalarından bahsedelim: Theo­ dule Ribot (1870, 1879), Eduard von Hartmann (1901), Max Dessoir (1902, 1911), G. Stanley Hall (1912), James Mark Bal­ dwin (1913), Pierre Janet (1919) ve Edwin Boring (1929). "De­ rinlik psikolojisi"nin gelişimi hususunda, Freud tarafında bir de Psikanalizin Tarihi (1914) vardır. Hemen hemen hepsi, Jung gibi, alanın bilimsellik öncesi ve bilimsel dönemi arasında bir ayrım yapar, ki bu bilimsel döneme bazıları -örneğin Bal­ dwin, Dessoir, Hall ve von Hartmann- buna açık bir şekilde "modern psikoloji" derler, gerçi bunun ne zaman başlamış olduğu konusunda farklı görüşler savunurlar. Örneğin, Von Hartmann, (1901, s. 1) "modern psikoloji"nin başlangıcını on dokuzuncu yüzyılın ortasına tarihler. Dessoir (1911 [1912], ss. 221 vd.) modern Fransız psikolojisinin Condillac ile başladı­ ğını belirtir, oysaki Baldwin'in savunduğuna göre (1913, s. 95) "zihin ve beden arasındaki ikiliğin geliştirilmesiyle birlikte 51

Toni Wolff'un Studien z u C. G. Jungs Psychologie'sine önsözünde, Jung b u ad­ landırmayı Wolff'a atfeder (Jung, 1 959, § 887).

1

41

Rene Descartes sahneye girer. . . burada da 'modern' dediği­ miz dönem başlar." Bu yazarların birçoğu, psikolojinin doğa bilimlerini ör­ nek alması gerektiğini vurgular. Örneğin, Ribot'nun (1870, s. 19) erken dönemden bir izahına göre, "psikolojinin bütü­ nünü teşkil eden yalnızca deneysel psikolojidir, bunun ge­ risi felsefe ya da metafizik meselesidir ve dolayısıyla bilim dışıdır." 1879'da (s. ii) şöyle der: "Cette separation, qui de­ vient chaque jour plus nette, entre l'ancienne et la nouvelle psychologie" [Her gün git gide daha fazla açıklık kazanan eski ve yeni psikoloji arasındaki bu ayrım]. Sonra şöyle id­ dia eder: "l'ancienne psychologie est condamne" [eski çağla­ rın psikolojisi hükmünü yitirmiştir]. Elli dokuz yıl sonra, Bo­ ring (1929), ilk başta sadece deneyle ilgilenir ve deneysel bir bilim olarak fiziğin fizyoloji için nasıl bir örnek teşkil etmiş olduğunu ve fizyolojinin de şimdi psikoloji için aynı şeyi yap­ tığını göstermeye çalışır. Böylelikle Newton ve Young, Pur­ kinje'ye, Weber'ya ve Johannes Müller'ya, onlar da Fechner ve Helmholtz'a, onlar da Wundt ve psikoloji laboratuvarına yol göstermiştir. (Boring ayrıca vurgular ki, çok yönlü hale gelebilmek için deneysel psikoloğun bilhassa sistematik ya da teorik meselelerde tarihi bir bakış açısına ihtiyacı vardır. Konu açılmışken söyleyelim, teorik eğilimine rağmen, 1933'te bir yıl psikanalitik tedaviden kişisel bir destek alır; Boston'da yaşayan Freudcu Hanns Sachs'tan haftada beş seans alır ama sonrasında her ikisi de bunun hemen hemen hiçbir işe yara­ mamış olduğunda hemfikir olurlar.) Boring'in anlatısındaki baskın görüş, ilerlemelerin şim­ diye kadar olmadığı kadar doğa bilimsel bir fizyoloji temelli metodolojide toplandığı ve Wundt'un deneysel izlencesinde doruk noktasına ulaştığıdır. Fakat, psikoloji ve tarihinin bu kavramsallaştırmasının bazı öne çıkan istisnaları vardır. Eduard von Hartmann "mo­ dern psikoloji"nin doğa bilimlerine yönelmiş olması gerektiği görüşünde olsa da (1901, s. 1) başlıca kendisinin çalışmalarıyla "bilinçdışı bilimi" haline geldiğini savunur: "Doğa biliminin 42

1

bilinç-siz malzemeyle ilgilendiği gibi, psikoloji de bilinçdışı psişik malzemeyle ilgilenir" (a.g.e., s. 13). "Salt bilinç psiko­ lojisi olasılıksızdır" ve "psikoloji, bilinçli psişik olguların ne şekilde bilincin ötesinde yatan şeylere dayandığını doğa ya­ salarına göre inceleyen bilimdir" (a.g.e., s. 25). Gelgelelim Fe­ chner, Lotze ve Wundt (ve daha sonra Brentano) gibi baş fi­ gürlerin bilinçdışırun varoluşuna itiraz ettiklerini kabul eder, öyle ki modern psikolojinin odağı psişik meselelerin fizyolo­ jik istidat ve süreçlerin yorumlanmasına bir kayma göster­ miştir (a.g.e., s. 14). Bu bağlamda G. Stanley Hall'un anlatımı (1912) bilhassa ilginç olabilir çünkü kendisi hem Jung hem de Freud'u şah­ sen tanıyordu ve derslerini vermek üzere 1909'da Clark Uni­ versity'ye geldiklerinde onlara ev sahipliği yapmıştır. Modern psikolojinin altı kurucusu arasında Hartmann'a çalışmasında seçkin bir yer verir; diğerleri ise Zeller, Lotze, Fechner, Helm­ holtz ve Wundt'dur (Zeller ve Lotze hariç dördüyle bizzat ça­ lışma imkanı olmuştur). "Hartmann gibi adamlar," diye ya­ zar, "modern ruhun hakiki temsilcileridirler, zira Hartmann geçmişi göz ardı etmek yerine muhafaza eder" (a.g.e., s. 238). Dolayısıyla doğa bilimlerinin ve sağladıklarının önemine sıkı sıkıya bağlı kalırken, "bir dünya ilkesi olarak Bilinçdışı­ nın biçim kazanması" (a.g.e., s. 238) ile "çağdaşlarının meta­ fizik ihtiyaçlarını en azından kısmen karşılıyordu" ve "felse­ feyi tekrardan bir tutku haline getirmişti" (a.g.e, s. 191). Hall, "Hartmann'ın başlıca değeri Bilinçdışına olan müdafaasında ve 'bilinç felsefelerine' olan karşıtlığında yatar" (a.g.e, s. 239) dediğinde, Jung'un onu neden Kant, Schopenhauer ve C. G. Carus ile birlikte "düşüncesinin gereçlerini sağlayanlar" (Mc­ Guire & Hull, 1977, s. 207) arasında saydığını anlayabiliriz. Janet'nin kitabı (1919), başlıca psikoterapinin çağdaş suret­ lerinin ve tarihlerinin eni konu ve sistematik bir tanıtımıdır; kitap, Janet'nin keşfettiği manyetizmacılar ve hipnozcularla başlar ve kendi adlandırdığı üzere "bilinçaltı" ve "psikolo­ jik analiz" kuramları bunların arasına katılır. Janet ile Freud arasındaki öncelik gibi eski bir meseleye girmenin yeri değil

1

43

burası ama hiç şüphe yoktur ki, Janet'nin erken dönem düşün­ celerinin birçoğu Breuer ve Freud'unkilere büyük benzerlik gösterir ve Janet, yeniden keşfedilmeyi bekleyen büyük bir iş bırakmıştır geriye. Jung, kendisiyle 1902/1903 kış döneminde beraber çalıştığı Janet'ye olan borcundan tekrar tekrar bah­ seder ve alenen şöyle der: "Benim temelim Freud değil Eu­ gen Blueler ve Pierre Janet'dir, onlar benim dosdoğrudan öğ­ retmenlerim olmuşlardır" 1934 [1968], sonra § 1034). Janet'nin "dinamik psikoloji" bakış açısından etkilenmiş olan Henri Ellenberger, onunla olan defterini şöyle kapar: "Janet'nin ça­ lışması, Pompeii gibi küller altında gömülmüş büyük bir şe­ hirle kıyaslanabilir. Gömü altında kalmış herhangi bir şeh­ rin gerçekliği belirsizdir. Sonsuza dek gömülü de kalabilir. Yağmacılar tarafından talan edilirken örtülü kalabilir. Ama günün birinde topraktan çıkarılıp yaşama geri döndürülebi­ lir de." Fakat bu dönemde "Lesmosyne'nin örtüsü Janet'nin üzerine çökerken, onun büyük rakibi Sigmund Freud'u ay­ dınlatmak üzere üzerinden Mnemosyne'nin örtüsü kalkı­ yordu" (1970, s.409). Bu büyük rakip, kendisine ait hayli öznel Psikanalizin Ta­ rih i'ni yazmıştı (1914); Freud'un tek alenen polemik çalışma­ sıdır bu, uzunca bir süre psikanaliz ve analitik psikolojinin tarih yazımının gidişatını belirlemiş ve analitik psikolojinin Freud-merkezci okumalarının temelini inşa etmiştir. Kita­ bın gizli amacı, Freud'un "Gizli Kurul" üyeleriyle mektup­ laşmalarından apaçık hale geldiği üzere, Jung ve Zürihliler­ den kurtulmaktır. Buna bağlı olarak Jung'un doğmakta olan farklı kuram ve yöntemleri "karanlık, elle muallak ve çapra­ şık" olarak eleştiriliyor, "açık olmayışının" sebebinin "içten­ likten yoksun olması" olduğu ima ediliyordu (a.g.e., s. 60). Jung'un çağrışım deneyleri ve erken bunama üzerine ça­ lışmalarının her ikisi de psikanalizinin alanını genişletmiş­ tir. Freud için, bunlar, sadece psikanalizin kuram ve işlemle­ rinin şimdiye dek kullanılmadığı alanlara -deneysel psikoloji ve psikiyatri- bir uygulanmasından ibaretti ve bu iddianın da sebebi şuydu ki, Burghölzli'de psikanalize gösterilen ilginin

öncesinde hiçbir belli başlı psikiyatri hastanesi ya da üniver­ site kliniği bu türden araştırmalara kapsamlı bir izin vermiş değildi. Freud'un tarih yazımında Jung'un- çalışmaları için yaptığı tespiti, bu çalışmaların değerinin Freud'un keşiflerinin uygulaması ve genişletilmesinde yattığıdır, oysa Jung'un sö­ züm ona yeni buluşları bir kopuş göstermektedir. Fakat, eleş­ tirel bakımlardan, Jung'un bu derslerde sunduğu kapsamlı düşünsel tarih, kısmen de bir cevap verme ve çürütme teş­ kil ettiği şeklinde alınabilir. Anlamlıdır ki, bu yazarların hepsi psikologdular (muhte­ melen Freud haricinde, ki Freud nörolog eğitimi almıştı) ve kendi çalışmalarında yegane "bilimsel" psikolojiyi tesis et­ tiklerini iddia etmişlerdir. Kendilerinin saygıdeğer çalışma­ larında son bulan soykütüksel kökenini çizerek ve hak iddi­ asında bulunan diğerlerine itibarını kaybettirme dolayısıyla, psikoloji tarihi yazmak bu amaca giden yollardan biri olmuş­ tur. Bu hususta, Jung'un anlatımı da aynı örüntüyü izler. Uzun yıllar boyunca, psikoloji tarihi adamakıllı bir disiplin haline gelmeden önce, psikoloji alanında egemenliği süren en başta Edwing Boring'in tarihiydi. Bu arka planla, Jung'un kendi "modern" psikoloji tarihi anlatımının nasıl da kendisi ve kuramını bu geleneğin içine bir yerleştirme çabası olduğu açıklık kazanmaktadır - ister kendini belli meyillerden uzaklaştırarak, ister kendi işini icra eden ve diğerlerininkini daha da geliştiren biri ve en son ola­ rak da -sonraki dönemlerde- ister bu gelişimlerin kendisinde zirveye ulaştığı biri olarak sunmak şeklinde. Başlangıçta belirtir ki, " 'psikoloji' olarak bilinen bu ala­ nın [o alanı belirleyen] inanılmaz fikirler kaosunun içinden [bir yol çizerek] bir manasını. . . aktarma işine girişecektir". Tekrar tekrar kullandığı üzere kasıtlı olarak son derece ge­ nel bir başlık -"modern psikoloji"- seçer "çünkü eldeki me­ seleler çok geniş doğadadır. Spesifik öğretilerle ilgilenmek yerine, amacı, modern psikoloji düşüncelerini tasvir etmek adına dolaysız deneyimlere dayanan bir resim çizmektir." Öğrencilerden iki defa derslerinin beklentileri karşılamadığı

1

45

ve özellikle de fikirlerin konuların ve vaka hikayelerinin fazla suni ve tarihi olduğu üzerine tepki alınca ve öğrenci­ lerin Jung'un daha fazla çağdaş sorunlardan ve kendi psiko­ loji kuramından bahsetmesini istediklerini anlayınca, tekrar şöyle vurgular: "Şunu göz önünde bulundurmanız gerekiyor ki, işe modern, çağdaş psikoloji hattı üzerinde dersler vermek için koyuldum ve modern psikolojinin şahsımla özdeş oldu­ ğunu iddia etmem mümkün değildir. Kendi görüş ve fikir­ lerimi yaptığımdan daha fazla öne almak da pekala küstah­ lık olacaktır." Diğer taraftan, Jung'un "modern" psikoloji tarihi anla­ tımının felsefi sistemlerin son derece seçici bir izahını sun­ duğu pekala aşikardır; bu felsefi sistemlerin insan psişesinin bilinçdışı yönleri için ne söylediklerine ya da genel olarak bi­ linçdışına odaklanır ve kendi kuramında can alıcı rol oyna­ yan bilinçdışı güdüm ve içeriklerin bu sistemlerdeki belirle­ yici nitelendirmelerine vurgu yapar: örneğin ruh/psişenin ve içeriklerinin otonomlaşması (örneğin kompleksler), bilinç­ dışı içeriklerin somut biçim kazanması ya da "ilkel imgele­ rin" önemi. Aslına bakarsak, bu dersler, Jung'un kavramla­ rına ilerleyen ve burada doruğa ulaşan "Bir Bilinçdışı Tarihi" olarak başlıklandırılabilirdi - ya da hatta kışkırtıcı bir şekilde söylersek, "Jung'un Ôncelleri" bile olabilirdi. Kant'tan bahsederken, örneğin, onun anlak teorisiyle ne­ redeyse hiç ilgilenmez (Kant'ın uzam ve zaman mefhumla­ rını göreceleştirmesinden bahsetmenin dışında), ki bu teorinin muazzam bir etkisi olmuş ve felsefede "Kopernik Devrimini" gerçekleştirmiştir; ama Jung'un bunun yerine ilgilendiği Bir Bilicinin Düşleri ve Kant'ın "insanın ruhunun. . . ruhları dün­ yasının tüm gayrimaddi evreniyle bozulmaz bir birlik içinde olduğu" görüşü ya da "muğlak tasarımlar" alanının "insa­ noğlunda en geniş oranda bulunduğu" anlayışı olur. Scho­ penhauer'ın çalışmasına dair, en başta Schopenhauer'ın "in­ san psişesinin acı çekmek anlamında geldiğini iddia eden ilk kişi" olduğunun ve " 'İsteme'ye 'bilinçdışı' da demesinin as­ lında mümkün olduğunun" altını çizer ama Schopenhauer'ın

Kantçı mirasını ve epistemolojik çalışmalarını, yine aynı şe­ kilde daimi ızdıraptan İsteme'nin yadsınması ve çilecilik yo­ luyla kaçılacağı öğretisini göz ardı eder. Freud'un daha son­ raları savunma mekanizmaları olarak adlandıracağı şeyleri Schopenahuer'ın formüle edişini ya da Schopenhauer'ın prin­ cipium individuationis52 eleştirisini es geçer, zira bu principium individuationis eleştirisi Jung'un bireyleşme anlayışına tam bir tezatlık teşkil etmektedir. Nietzsche'de, Jung bir felsefe tartış­ masına girmez -en azından bu dönemin derslerinde- ve yal­ nızca bir kriptomnezi örneği olarak Nietzsche'den bir bölüm alıntılar ve bilincin alanları şemasına ilişkin olarak Nietzsc­ he'yi bir vaka hikayesi olarak kullanır. Burada Jung'un felsefeye ve genel olarak epistemolojiye olan tutumu hakkında bir iki şey söylemek yerinde olabilir. "Eleştirel felsefe"yi "modern psikolojinin anası" olarak saysa da (1954 [1939], § 759), 53 tekrar tekrar yazılarında, derslerinde, seminerlerinde ve röportajlarında bir filozof değil deneyci ol­ duğunu vurgular. Birkaç seçme alıntı verelim: "Filozof değil, bir deneyci olarak. . ." (1926, § 604). "Bir deneyciyim ben, fi­ lozof değil" (1938 [1954], § 149). "Sık sık bana filozof denmiş olsa da ben bir deneyciyim'' (1939 [1937], § 2). "Bir deneyci ola­ rak tanımlıyorum kendimi" (1962, sadece Almanca basımda, s. 375). "Anlayacağınız, ben bir filozof değilim. Bir sosyolog değilim - bir tıp insanıyım. Olgularla ilgileniyorum. Bunu ne kadar vurgulasam azdır" (]ung Speaking, 1977, s. 206). "Hiç­ bir metafizik görüşe sahip olmayan bir deneyciyim" (a.g.e., s. 414). "Bir filozofum gibi değerlendiriyorsunuz beni. Ama bir deneyci olduğumu pekala biliyorsunuz" (1975, 25 Nisan 1955 mektubu, s. 246). "Benim kavramlarım deneyci bulgu­ lar üzerine temellendirilmiştir. . . Yaşayan psişeden bahsedi­ yorum ve felsefi cambazlıklarla hiçbir işim yoktur (1945b, § 438). "İşim yalnızca psişenin bir doğa bilimidir ve benim baş kaygım olguları tespit etmektir" (1946a, § 537). Başka deyişle, 52 53

Latince: bireyleşme ilkesi (tr. çev.). "Geçtiğimiz iki yüzyıl boyuncaki Batı felsefesinin ilerleyişi, aklı kendi katma­ nında yalıtmayı ve onu evrenle ilkel birlikten koparmayı başarmıştır" (a.g.e).

1

47

Jung, psikolojiyi "filozofların havai spekülasyonlarından" ve cambazlıklarından, yani kendilerini felsefi öngörüler olarak sunan bilinçdışı yansıtmalardan kurtardığını ve bunu de­ neyci bir bilime dönüştürdüğünü iddia eder. Kısaca: "Benim bir mistik olduğumu söyleyen herkes ahmaktır" (Jung Spe­ aking, 1977, s. 333). Ama mesele o kadar basit değil. Birçok durumda, felsefe hakkında son derece olumlu beyanlar da görürüz. Bazı za­ manlar Jung özünde bir filozof olduğunu dahi kabul eder: "Her zaman Hegel'in kılık değiştirmiş bir psikolog olduğunu düşünmüşümdür, aynı şekilde ben de kılık değiştirmiş bir fi­ lozof olabilirim" (1973, s. 194). Analitik psikoloji pratiğinde de "biz psikoterapistlerin filozof ya da filozof doktor olması ge­ rekir - ya da daha doğrusu . . . zaten öyleyiz ama bunu kabul etmeyi istemiyoruz" (1943 [1942], § 181). Analiz, "Antik Çağ felsefesine benzer" (]ung Speaking, s. 255). Doğrusu, fazla de­ neyci olduğu için Freud'u eleştirmiştir: Freud "pek deneyci bir yordamda ilerlemiştir" (1934a, § 212) ama "Freud için fel­ sefeye arkasını dönmek büyük bir hata" olurdu, oysa Jung'un kendisi "felsefi eleştirinin acı-tatlı içkisini hiçbir zaman ya­ dsımamıştır" ve bu da ona ''her psikolojinin -kendisininki dahil- öznel bir itiraf niteliği taşıdığını görmede yardımcı ol­ muştur" (1950 [1929], § 774). Jung'un okuyucularının "asla . . . bir itiraf sunmadığını unutmaması gerektiği" (1951, s. x) üze­ rine güçlü beyanıyla bu nasıl örtüşüyor? Bir defasında Jung hatta psikolojiye salt deneyci yakla­ şımın imkansız olduğunu kabul eder çünkü psikoloji, fel­ sefe gibi, "tamamıyla deneyimlenemeyecek ve bundan do­ layı da salt deneyci yaklaşım tarafınca kavranamayacak bir fikirler [sistemidir] . . . İki disiplin de diğeri olmaksızın yapa­ maz" (1931a, § 659). Jung, bazen, çıkarımlarının genel geçerliliği üzerine şüp­ heler dile getirmiştir: En bilimsel sınırları içinde çalışhğımı, olguları tespit ettiğimi, gözlemler yaptığımı, sınıflandırmalar yaptığımı, nedensel 48

1

ve işlevsel ilişkileri tanımladığımı zannediyordum ama sonradan anladım ki, doğa biliminin çok daha ötesine gi­ den ve felsefe, teoloji, karşılaştırmalı din ve genel olarak in­ san bilimlerine dallanan bir düşünümler ağına sokmuştum kendimi. Sakıncalı olabileceği kadar kaçınılmaz da olan bu sınır ihlali, bende bir kaygıya yol açmadı. . . Bana öyle ge­ liyordu ki, akıl yürütmelerim de prensipte sakıncalıydı . . . Psikolojinin kendini aktarıp yansıtacağı hiçbir ortam yok­ tur: Kendini ancak kendinde tasvir edebilir ve tanımlaya­ bilir. Bu, mantıken, kendi yöntemimin de ilkesidir: Benim yöntemim, esasında, salt deneysel bir süreçtir (1946b, § 421).

Yapabileceği en iyi şey, "tekil psişik oluşları alenen iliş­ kili kolektif olgularla kıyaslamak" idi (1946b, § 436). "Benim uyguladığım şey, yalnızca zihnin bir karşılaştırmalı fenome­ nolojisidir, başka bir şey değil ... Tek bir yöntem mümkündür: karşılaştırmalı yöntem" /ung Speaking, 1977, s. 220; italik bana ait). Bu nedenle, "karşılaştırmacı psikolog, ne kadar tesadüfi gözükürlerse gözüksünler en göz önünde ve en yüzeysel benzeşmelerde bile" paralellik kurmadan edemezler "çünkü bunlar psişik çağrışımlar için birer köprü yerine geçmekte­ dirler" (1959, § 900). Meselenin özünde yatan, insanların kendileri hakkında söylediği her şeyin öz göndergesel olduğu ve, Jung'un sayısız defa belirttiği üzere, -nesnel çıkarımların yapılabileceği- dış bir "Arşimet noktası"ndan yoksun olmasıdır.54 Başka deyişle, psikolojide (felsefede olduğu gibi), gözlemci ve gözlemlenen çakışır. Schopenhauer'ın felsefesinde merkezi bir noktadır bu: Öz bilinçte bile, Ben öyle tamamen basit bir şey değildir; bir bilen (akıl) ve bir bilinen (İsteme) içerir. Birincisi bili­ nir değildir ve ikincisi de bilir değildir, gerçi ikisi birlikte akış gerçekleştirip bir Ben bilincinde birleşir. Ama tam bu sebepten, söz konusu Ben, enine boyuna kendisiyle yakın

ilişkide değildir, mattır ve dolayısıyla kendi kendine bir bil­ mece olarak kalır (1844 [1969], 2. cilt, s. 196). 54

Jung & Schmid'den bir dizi alıntı (20 1 3) , ss. 1 5 - 1 6.

1

49

Schopenhauer, insan halini bir ağaçla kıyaslar: İnsan doğası İsteme ve Tasarım olarak ikiye bölünür; bun­ ların ilki kök, ikincisi de tepedir. Ben, ikisini birleştiren ve her ikisinin de parçası olan farksızlık noktalarıdır. Ken­ dinde-varlık ve onun tezahürünün buluştuğu noktadır: Bölünmez bir nokta olarak, eşit biçimde hem akla hem de İsteme'ye aittir ve bu da Ka'r' E�oxrıv55 mucizesini, yani is­ teyen ve tanıyanın bir ve aynı olduğunu açıklar (1966-1975 [1985], ss. 179-180).

"Şu 'Ben' - ne acayip mesele!" diye merak eder bu ders­ lerde Jung. Kant ve Schopenhauer üzerine bilgili olduğun­ dan, meseleyi açık bir şekilde görür: "Psişe [Seele] tüm anla­ manın [Erkennen] başı ve sonudur. Bu bilimin sadece konusu değil, gözlemcisidir de o. Bu, psikolojiye diğer bilimler ara­ sında nadir bir mevki yükler: Bir taraftan bir bilim olabilmesi adına ortada daimi bir şüphe vardır, diğer taraftansa teorik bir sorun sunmanın hakkına sahiptir, ki bu sorunun çözümü de geleceğin bir felsefesi için en zor görevlerden biri olacak­ tır [sic!]" 56 (1936 [1937], § 261). Schopenahuer'ın ifade ettiği üzere: Yalnızca bilen özne değiliz . . . bizler kendinde-şey'iz de. Bu­ nun sonucu olarak, dışarıdan içine nüfuz edemeyeceğimiz şeylerin iç doğasına içeriden bir yol açılmaktadır bize. Bu, deyiş yerindeyse, bir yeraltı geçididir, bizi dışarıdan saldı­ rılarla ele geçirilemeyecek bir kalenin içine adeta bir tür ihanetle yerleştiren bir müttefikliktir. Bunun tam da böyle olmasından dolayı, kendinde-şey bilince ancak dolaysız ola­ rak ulaşabilir, yani kendisi kendinden bilinçli olarak; onu nesnel olarak bilmeye çalışmak, çatışkılı bir istekte bulun­ maktır. Nesnel olan şey tasarımdır ve dolayısıyla da bir gö­ rünüştür (1844 [1969], s. 195).

Eğer "kendinde-şey"in yerine "bilinçdışı''ru koysaydık, bun­ ları yazan kişi pekala Jung olabilirdi. Bilinçli bir bilim olarak 55

56

50

1

"Kütük/kök noktası, zemin hizasında buluştukları nokta'' (a.g.e.). Latince: olduğu gibi, metindekinin aslı (tr. çev.).

psikoloji, ruh/psişenin kendini anlama gayretidir. '�racı bir bilimdir ve sırf bu yüzden bile her ikisini de ihlal etmeksi­ zin hem fikir hem de şeyi bir araya getirmeye kabiliyetlidir" (Jung, 1921, § 72). Ama insan halinin kendisi, 11Ka't1 e�,oxrıv mucizesi'� gözlemci ve gözlemlenen kimliği ve salt akla iç­ kin sınırlar, görünüşe göre nihai bilgiye erişimi önlemekte­ dir. Bizi fethedilemez kaleye sokabilecek bir "yeraltı geçidi" gerçekten var mıdır? Psikoloji gerçekten "olağan'' deneysel bir bilim olabilir mi? Nasıl Munchausen psikolojisi olmaktan, kendi kendini sırtlanmaktan, sözüm ona sonsuza dek daire çizmekten sakınabilir? Veyahut psikolojinin gerçekten tüm bilimlerin kraliçesi, fons et origo57 temelleri olması mümkün olacak mı; "nihayetinde Nietzsche 'scientia ancilla psychologi­ ae'58 ile haklı çıkacak mı?" (Jung, 1930b, Giriş). Bazı zamanlar, görünüşe göre, Jung, öz göndergesel sis­ temimizin dışında gerçekten -bu noktadan psikoloji dünya­ sını hareket ettireceğimiz- bir Arşimet noktası olduğunu dü­ şünür. "Salt doğaya ait insan ve onun dünyevi varoluşunun ötesine işaret eden manevi bir amaç" olsa gerek. Böyle bir manevi amaç "ruhun sağlığı için kati bir gereklilik" olmakla kalmaz, ayrıca "dünyayı dayanak noktalarından ancak bura­ dan doğru kaldıracağımız Arşimet noktasını'' temsil edecek­ tir de (1926 [1924], § 159). Bilinçdışı, tanım gereği, bilinçli de­ ğildir ve bu sebepten bilinir değildir. Kulağa basmakalıp gibi gelen şey, aslında derinlik psikolojisinin çekirdek meselesi­ dir. Bilinçdışı diye bir şey gerçekten var mıdır? Yoksa kabul edilemez bir varsayma mıdır bu? Ama eğer varsa, nasıl onu bilmeyi umabiliriz? Kendi başına bir çatışkı değil midir bu? Jung'un "resmi" cevabı ve üniversitedeki bu derslerde aldığı duruş, daima yalnızca psişik "olgularla" ilgilendiği ve dolayısıyla bir deneyi olduğu üzerinedir! Söz gelimi bazı 57 58

Lati nc e: kök v e kök en (tr. ç ev.) . "Biliml er psikolojinin hizm etçisidir": fels efe ni n "t eolojinin hizm etçisi" (phi­ losophia a ncilla th eologia e) olduğu el eştirisi üz erin e yapıla nbir oyu n. Ni etz­ sch e d er ki, "psikolojini nt ekrardan biliml eri nkraliç esi olarak kabul edilm esi v e biliml erin g eri kalanı nın o na bir hazırlık v e hizm et amacıyla var olması g er ekir" ( 1 886 [2002 ] , s. 24).

1

51

insanların hayalet, ruh gördüğü ve hatta bunlarla diyaloğa girdiği ya da görümler gördüğü gerçektir. Zorluk, derslerde belirtiği üzere, "bu tür şeylerin var olduğunun bizim için tek garantisi Ben'in kanıtlarıdır. İnsanlar bunlarla Ben dolayısıyla karşılaşır, sanki Ben'in ardında bizim tamamıyla bihaber ol­ duğumuz bir şeyler vardır." Başka deyişle: "Tek kanıt benim, zira olayı başka hiç kimse görmedi." Her koşulda, Jung'a göre, bu anlatımları en azından bir süreliğine görünür değerlerinde almamız gerekiyor. Bazı insanlar bu tür deneyimler yaşarlar, diye tekrarlar Jung, ve bu deneyimlerin insanların gözlemle­ nebilir gerçeklik olarak kavradığı şeye karşılık gelip gelme­ mesi gözetilmeksizin, bunlar su götürmez bazı psişik gerçek­ leri temsil ederler ve namına yaraşır bir psikolojinin onları oldukları gibi alması gerekir. Marilyn Nagy ifade eder ki, "Jung tüm hayatı boyunca bunu açıklamada zorluk çekmiştir . . . istediği şey felsefe yap­ mak değildir ve 'psişe kendinde bir fenomen dünyasıdır ve ne beyne ne de metafiziğe indirgenebilir' ". "Jung'un kendini bir deneyci olarak tanımlaması ve aynı zamanda da psişik yaşamın nihai gerçekliği üzerine ısrarını anlamaya. . . çalışı­ lırken çok fazla kafa karışıklığı doğmuştur" " (1991, ss. 1, 20). Sonu Shamdasani'nin gözlemine göre, Jung'un salt bilim­ sel/deneyci bir yaklaşıma olan tutumu, felsefi ve metafizik tu­ tumun aksine, zamanla değişmiştir, bilhassa psikiyatriyi mes­ leği olarak seçtikten sonra: Zofingia dersleri ve ilk yayınlan arasında, Zofingia ders­ lerinin metafizik meselelerdeki fazla geniş kapsamlı akıl yürütmeleri büyük oranda ortadan kayboldukça, büyük bir dilsel, kavramsal ve epistemolojik bir süreksizlik bulu­ nur. Psikiyatr olarak mesleğinin keşfini deneyimledikten sonra, görünüşe göre doğa bilimci bir bakış açısına dönüş ya­ şamıştır [1900'de,] Jung, doğa bilimlerinin duruş ve tutu­ munu sürdürmeyi yeğleyeceğini belirtir, burada ki "insan sadece açık ve kesin tanımlanmış kavramlarla hareket et­ meye alışmıştır." Ondan sonra teoloji, din ve Tanrı'nın var­ lığı eleştirisine girişir; bundan dolayı da şunun altı çizilir . . .

52

1

ki, öncesinde Jung bu konularda çok sayıda olumlu görüş­ lere sahipti ama artık bunları terk etmiştir (Shamdasani, 2003, s. 201; italik bana ait).

Bu "tutum değiştirmede"ki bir can alıcı nokta, görünüşe göre, Helene Preiswerk ile olan deneyleridir: "Benim önceki felsefemi silip ortadan kaldıran ve psikolojik bakış açımı ka­ zanmamı mümkün kılan en büyük deneyimdi bu. İnsan psişesi hakkında bazı nesnel gerçekler keşfetmiştim" (Anılar, s. 128). Gelgelelim, bu yönelim değişiminin uzun sürmediği tar­ tışılabilir. Anılar, Düşler, Düşünceler'de Jung kendi "iç diko­ tomisi"nden bahseder (s. 91): "tüm hayatım boyunca orada olan, 1 numaralı ve 2 numaralı kişilikler arasındaki oyun ve savaş" (s. 62). Bunun "sıradan tıbbi anlamda 'bölünme' ya da ayrışma ile bir alakası olmadığını" ve bu karşıtlar çifti­ nin "her bireyde faaliyet gösterdiğini" çok geçmeden açık­ lasa da (a.g.e.), bu dikotominin Jung'da bilhassa baskın oldu­ ğunu varsaymamız mümkündür. Goethe'nin Faust'u [Jung için] bir vahiy gibi olur: "Faust . . kişisel bakmadan edeme­ yeceğim bir şekilde içime işledi. . . Toy, taş kafalı filozof Fa­ ust varlığının karanlık yüzüyle, şeytani gölgesi Mefistofeles ile karşılaşır, ki Mefistofeles olumsuz mizacına rağmen ha­ yatın hakiki ruhunu temsil etmektedir. . . Benim kendi çatış­ kılarım, burada karşıma hikayeleştirilmiş olarak çıktı . . . Fa­ ust-Mefistofeles dikotomisi kişiliğimde tek bir şahıs olarak bir aradalar . . . Hemen çarpılmışsa döndüm ve bunun benim ya­ şamım olduğunu fark ettim" (s. 262). Jung düşünüşünde, bu dikotomi, kendisinin felsefi, metafizik yaklaşımına karşı doğa bilimci bakış açısı arasında salınan tutumunda yansıtılmak­ tadır. Psikiyatri ve ondan sonra da psikoloji görünüşe göre bu ikircimlikten bir çıkış yolu sunmuş olsa da, Jung yine de bunun içinde kalmıştır: Bir rüyalar bilimi yaratmak istemiş­ tir ve en sonunda elinde kalan bir bilimin rüyası olmuştur. .

Jung, her daim yanlış anlaşıldığından ve aktarmaya çalış­ tığı şeyleri sadece bir "seçilmiş azınlığın" anlayacağından tek­ rar tekrar yakınmıştır: "Beni anlayan yalnızca çok az gökler­ den ilham alabilmiş zihin var" (Jung Speaking, s. 221). Diğer

1

53

taraftan, anlatacak daha çok şeyinin olduğu, "deli" gibi gö­ rünmemek için bazı şeyleri dile getirmediği, bildiği ya da bi­ lir gibi gözüktüğü her şeyi söylemediğinin veya hatta kullan­ dığı dilin kasıtlı olarak örtük olduğunun belirtileriyle sık sık karşılaşırız. "Ahmakların gözünü korkutan ve sadece hakiki bilgin ve araştırmacıların okumaktan hoşlanacağı bir şekilde yazma niyeti" alenen ortadaydı" (Wilfred Lay'e mektup, 20 Nisan 1946; Shamdasani, 2000). "Kullandığım dil, psişik do­ ğanın çift yüzünün hakkını verebilmek adına, müphem ve iki anlamlı olmalı. Kasten ve bilinçli olarak iki anlamlı ifade­ ler kullanmaya çalışıyorum çünkü bunlar yalın anlamlı ifa­ delere üstündür ve varoluşumuzun doğasına daha uygun ge­ lirler" (Anılar, sadece Almanca basımında, s. 375). "Derinlikli her şey maskeleri sever," diye yazar Nietzs­ che (1886 [2002], s. 38), "en derin şeyler, imge ve benzetmeler­ den nefret dahi eder. Bunun tam karşıtı, bir tanrının utancı için doğru bir kılık olmaz mıydı?" Jung, "bu bakımdan gizli" olanlardan, "kendisi yerine ortalıkta gezinecek bir maske is­ teyen ve bunu teşvik edenlerden" (a.g.e.) biri miydi? ·

Ama karmaşıklığı, bir konunun iki yüzünü araştırmak ve tanımlamak için müphem ve iki anlamlı bir dile gerçek­ ten gerek var mı? Bu derslerde, örneğin, insan halindeki "iki kutuplar arasında bulunan muazzam gerilim" dediği şeyin şeffaf ve apaçık bir tanımını verir. Jung, kendisi ve kişiliği hakkında işte şöyle der: Öznel unsur, iç dünya hakkında sezgilere sahibim. Bunu anlaması çok zor çünkü gördüklerim çok alışılmamış şey­ ler ve budala olmadığımdan, bunlar hakkında konuşmayı sevmiyorum. Gördüklerimi söyleyerek kendi oyunumu bozardım çünkü insanlar bunları anlamayacaktır. . . Anla­ yacağınız, gerçekten algıladığım şeylerden bahsedecek ol­ saydım, düpedüz hiç kimse anlamazdı beni. Şeyleri ken­ dimde saklamayı öğrendim ve bu şeylerden bahsettiğimi duyamazsınız. Bu konudaki ve insan ilişkilerimdeki dene­ yimlerimi konuşmamak büyük bir dezavantaj ama diğer ta­ raftan da büyük bir avantaj. Sözgelimi, tanımadığım biriyle 54

1

yan yana geliyorum ve ansızın içsel imgelere kapılıyorum ve bu imgeler de karşımdaki kişinin psikolojisi hakkında az ya da çok bütünlüklü bilgiler veriyor. Bazen de öyle olu­ yor ki, hayatımda hiç karşılaşmamış olduğum bir insanla yan yana geliyorum ve o kişinin hayat hikayesinden önemli bir kesiti biliyor oluyorum ve bunun farkında olmuyorum, o hikayeyi anlatıyorum ve ondan sonra ok yaydan çıkıyor. O yüzden çok zor bir hayatım var, gerçi çok da ilginç bir hayat bu, ama çoğu zaman benimle bir güven ilişkisi ka­ zanmak zordur. [Röportajcı:] Evet, çünkü insanların hasta ol­ duğunuzu sanacağını düşündüğünüzü söylüyorsunuz. [Jung:] Benim için ilginç olan şeyler, ya da yaşamsal olan şeyler, sıradan birey için tümüyle tuhaf şeyler oluyor (Jung Spea­ king, ss. 309-311).

Şaşırtıcı derecede açık bir öz teşhis bu, diyebiliriz, eğer - eğer bu alıntıda "içedönük sezgisel"i birinci tekil şahıs za­ miriyle değiştirmek gibi bir aldatmaca oyuna girişmeseydim öyle olmayabilirdi. Yine de, Jung kendini o kadar sık içedö­ nük sezgisel olarak tanımlar ki, bence bu tanımı Jung'un şah­ sına uygulamamız aklanabilirdir ve öyle ki, Jung da kurnaz bir numara yapıp röportajcısına kendi kişiliği hakkında bi­ raz içgörü (yine örtük!) sağlamış olabilir. Fakat, bu dersler, Jung'un ahmakları korkutup kaçırma niyetinin mükemmel bir karşıt örneğidir ve bir zıtlık olarak alınabilirler (eğer bunları Jung'un "sessiz ve örtük kalabilmek için içgüdüsel olarak konuşmaya ihtiyaç duyduğu" [Nietzs­ che, 1886 [2002], s. 38] şeklinde yorumlayacak kadar ileri git­ mezsek). Jung burada herkese hitap etme kaygısı duyar, yani herkes tarafından anlaşılmak ister, bilinmedik ve yabancı jar­ gondan uzak durur. "Sormuştunuz ki," diye bir kadın yazar ona, "açıklamalarınız acaba yeterince herkes hitap eder ola­ cak mıdır?" ve kadın da birçok kişinin dersleri hatta "fazla herkese hitap eder, fazla popüler" bulduğunu söyler. Burada, uzun ve zorlu dolambaçlı yollardan sonra, nihayet prestijli ve gıpta edilen bir akademik mevkii sağlama almış bir üniver­ site profesörüdür. Dinleyici kitlesini basit ve gözlemlenebilir "olgularla" yüz yüze getirmeye çalışmıştır ama bu olgular o

1

55

kadar garip ve tuhaftır ki, Jung bu şekilde kitleyi halihazırda "gerçek" olarak bildiklerinden çok daha farklı bir dünyanın farkındalığı ve tartışmasına hazırlamaktadır. Bu amaçla, Jung, ikinci yarının vaktinin ciddi bir mik­ tarını Friederike Hauffe ("Prevorstlu Kahin) ve Flournoy'un medyumu Catherine-Elise Müller, namı diğer "Helene Smith'' gibi iki örnek tarihi vaka çalışmasına adamıştır. Bu vaka­ larda incelenebilecek psişik mekanizmaların katiyen istisnai ve sadece bu türden "sınır vakalarda" bulunmayıp, evrensel olduklarını tekrar tekrar vurgulamak için çok çaba gösterir. Fakat Hauffe ve Müller belli nitelik ve mekanizmaları aşırı raddeye kadar sergilediğinden, bunlar vakalarının yalıtımı dolayısıyla incelenebilirdir. Buna karşın, Jung'un yılmaksı­ zın dikkat çektiği üzere, söz konusu nitelik ve mekanizma­ lar, sadece dinleyici kitlesinin üyelerinde değil her insanda vardır: "Sizin durumunuzun da bu temel olguları sergile­ diğinin yalnızca farkındalığında değilsiniz; bunlar yalnızca psişenizin karanlık arka planında örtülü bir şekilde yatmak­ tadır. . . Bu vaka temelinde ileri sürdüğüm fikirler çoktan ya­ yımlandılar ve eğer bunlar daha umumiyeten bilinmiyorsa, bu benim suçum değildir!" Bu vakaları seçmenin bir başka sebebi de Jung'un vakalara hiçbir şekilde dahil olmamış ol­ masıdır; "aksi takdirde insanlar yine derdi ki: 'E, tabii ki, kendisi hastanın zihnini etkiledi!' " Yine altını çizer: "İnsan ruhunun saltık bir temel olgusundan başka bir şey değildir; tüm dünyaca bilinir ve eğer biz bunun bilgisinde değilsek, o zaman moronlarız biz!" Jung'un derslerine kendi uygulamalarından çeşit çeşit kısa hikayeler serpiştirdiği doğrudur; örneğin: Bir hastanın "psi­ kolojik sorunlarıyla kafası o kadar meşguldür ki, bunlar üze­ rine biraz düşünceye dalmak üzere göl kenarında bir banka oturur ama hava -6 derecedir. Kadın orada iki saat boyunca oturur ve çılgınlığı yüzünden ağır soğuk algınlığı, mesane il­ tihaplanması vs. çektiğinde şaşkınlığa düşer." Veyahut başka bir örnek: "Bir kız en iyi eğitimi almaktadır ve aşırı korunaklı bir hayat yaşamaktadır" ama sıkıntılı hale girdiği zaman 56

1

"ebeveynlerini şaşkına çevirerek. . . en akla gelmez küfürleri sayar, ki bu küfürlerden bir kamyoncu bile gurur duyardı." Ama bu kısa hikayeleri yalnızca belli noktaları örneklendir­ mek için kullanır ve bunu da çoğu zaman renklendirici bir şekilde yapar, ki kendisinin olmayan başka bir vakayla bu renklendirmeyi zaten yapmıştır. Benzer bir şekilde, "ilkeller" olarak dile getirdiği yerli halklar üzerine de çok sayıda kısa hikayelerle karşılaşırız; bu halklar, çoğu zaman eğitimli, "modern" insanda tek taraflı yö­ nelimiyle gizlenmiş olan insan psişesinin belli garipliklerini açıkça dışa vururlar. "İlkeller" üzerine yapılan bu yorumlar çağdaş bir bakış açısından bize biraz da aşağılayıcı veya hatta ırkçı gözükebilir ve Jung "ilkellerin" bilgeliklerinin ve duyar­ lılıklarının altını çizmiş olsa da -söz gelimi "Dağ Gölü"nün Amerikalıların kafalarıyla düşündüklerini söyledikleri için deli olduklarını söylediğini sık sık alıntıladığı gibi- yalnızca bu halkların "ilkelliklerini" vurgulamak gibi görünebilir bu. Fakat aklımızda tutmak gerekir ki, o çağda bu görüşlerinde yalnız değildi ve bizim çağdaş görüşlerimiz ve terminoloji­ miz, o dönemden bu yana radikal değişimler geçirmiştir (ve muhtemelen hala rayına oturmuş da değildir). Bu stratejiyle, Jung bir taşla iki kuş vurmayı başarır. İlk olarak, görünüşe göre kendini alanın tarafsız bir taslağını su­ nan ve farklı kuram ve düşünce sistemlerinde makul bir öl­ çüde duyuma sahip, böylelikle de bir üniversite ve akademik öğretimin zaruriyetlerini yerine getiren "nesnel" bir üniver­ site profesörü olarak sunabilmektedir. İkinci olarak, aynı za­ manda kendi görüşlerinin arka planını tesis edebilmiş hem de yüzyıllar boyunca yaşamış seçkin düşünürlerin çizgisine güçlü bir şekilde yerleştirebilmiştir. İlk başta pek göze çarp­ masa da git gide daha fazla açıklık kazanır ki, Jung'un kendi kuramının muvakkaten bile olsa çok sayıdaki büyük filozof ve psikoloğun -Descartes'tan Leibniz'e, Locke, Hume, Kant, Hegel, Schopenhauer, Nietzsche'ye vb.- zorluk çektiği, büyük resmin ancak bir kısmını görebildiği doruk noktası olduğuna anıştırma yapar bu.

1

57

Bu anlatım, ayrıca Jung'un çalışmalarının o zaman zar­ fında halihazırda dolanımda olan Freudmerkezci anlatımları­ nın eleştirel bir düzeltisini sağlar. Bu derslerin sonuna doğru sunduğu ayrıntılı bilinç sınıflandırması, kesinlikle önemli bir kısımdır. Bu şemanın "uzun düşünüşlerin ve kıyaslamaların sonucu" ve "çok sayıda ülke ve kıtadan, her sınıftan insanla girilen etkileşimlerin meyvesi" olduğunu iddia etse de, ga­ riptir ki, yayımlanmış hiçbir çalışmasında kağıda geçirilmiş değildir. Şemanın yönelttiği baş soru şudur: Bilincin ışığı ne­ reye düşer? Jung, şemayı sunarken, psikolojik tipoloji adına giriştiği projede yaşadığı zorlukların onu bu işi üstlenmeye ittiğini belirtir. Kabaca söylersek, insanların çoğu zaman bir­ birini anlamadığını, hatta yanlış anlıyor olduğunu açıklamak için yapılan bir başka girişimdir bu. Jung'un tipolojisine göre, bunun sebebi, örneğin bir kişinin içedönük düşünen tip ol­ ması ve diğerininse dışadönük hisseden tip olmasıdır. Bu yeni sınıflandırmada, örneğin bir kişinin Sağ III'te ve diğerinin de Sol IV'te yaşıyor olmasından dolayıdır bu. Şemadaki konumun birey olarak kişinin yaşam süresi boyunca ya da tarihi olarak yeni bir çağın gelmesiyle değişiminin gerçekleşmesi mümkün olsa da, genel olarak bu tür görüş açıları, Jung'un ifadesiyle, "değiştirilmezdir" ve "birinin mevcut bilinç konumunu terk etmeye rıza göstermesi son derece nadir bir şeydir. Bilinç bir kere belli bir dayanak noktasına sahip çıktığı zaman, yerleş­ tiği bölgesinden kımıldatılması neredeyse imkansızdır." Da­ hası, diğer insanlar konumumuzda bizim bihaber olduğumuz bir potansiyel görebilirken, biz bunların değerini anlayama­ yız: "Sezgisel bir tipin diğer alanlarda düzinelerce potansi­ yel gördüğü doğrudur ama bu potansiyelleri deneyimlemek üzere gerçekten oralara gitmez. Örneğin, kendisinin Sol III gözetleme konumundan gördüğü haliyle Sağ IV'te yaşayan bir insanı görür. Sonuç olarak, sezgisel tip, Sağ IV'teki adamın farkında olmadığı birçok şeyi görebilir ama söylediği şeyler adamın kendisine anlaşılmaz gelir çünkü o adam Sol III'ün var olduğunu dahi bilmiyordur. 58

1

Hele ki bu yeni "tipoloji" öncekini ne değerden düşüre­ ceği ne de dışlayacağı ama tam tersine onun için mükemmel bir tümleyici olacağından, Jung'un bu "çok uzun düşünüşle­ rin sonucu"nu neden hiç yayımlamadığını merak edebiliriz. Ayrıca Jung'un bu derslere belirttiği üzere, bu yeni sınıflan­ dırma, "yalnızca bilinç kaymalarıyla, bilinç mekansallaştırıl­ malarıyla ilişkilidir," oysaki içedönükler, dışadönükler ve dört işlevler tipolojisi bize ''bilincin taşıyıcısı olan kişiliğin niteli­ ğini" gösterir bize.

Psikolojide Tipler'in (1921), neredeyse on yıl süren uzun bir hazım süreci olmuştur. Dönüşüm Sembolleri'nin (1911/1912) ilk yayımlanmasının ardından, sadece "bir psikiyatristin sayısız izlenim ve deneyimiyle", kendisinin ''hem dost hem de ha­ sımlarla olan kişisel ilişkileriyle" ve "kendi psikolojik tuhaflı­ ğının eleştirisiyle" (1921, s. xi) değil, ayrıca Freud'un, Adler'in ve kendisinin kuramlarının farklılığıyla beraber içine girdiği "çelişki" ile bir anlaşmaya varmaya çalışmıştır. Şimdi, on yıl­ dan daha uzun zaman sonra, bir başka sınıflandırma sunar ve bu sınıflandırma da tam olarak o soruları bir cevaplama girişimi olarak görülebilir. Jung'un neden bu kadar dikkatle enine boyuna düşünül­ müş böyle bir sınıflandırmayı yayımlanmış çalışmalarında göstermemekte karar kıldığı üzerine tahminde bulunmaktan başka bir şey yapamayız. Yeterince önemli olmadığını mı dü­ şündü? Özel olarak bu ·spesifik dinleyici kitlesi, yani yeni baş­ layanlar için tam biçimini almış tipolojisinin yolunu açması ve onları hazırlaması için mi tasarladı (ki buna iki tam dö­ nem, 1935/36 kış dönemini ve 1936 yaz dönemini adar)? Bir başarısızlık olarak mı gördü? Veyahut da ilgisi artık hiç bu türden sınıflandırma girişimlerine yönelmiyordu ve daha o zamandan başka şeylere mi kaymıştı? Nasıl olursa olsun, burada daha önce hiç tanımadığımız bir Jung ile karşılaşıyoruz. Katılımın katı bir şekilde kısıtlı olduğu, katılımcıların katılım için Jung'dan kişisel izin al­ ması gerektiği ve kavramlarıyla bir temel tanışıklığın kati­ yen gerekli olduğu seminerlerinde değil. Popüler gazete ya

1

59

da dergilere verdiği röportajlarda değil, zamanının ve im­ kanlarının çok daha kısıtlı olduğu meslek dışından çeşitli in­ sanın karşısında yaptığı konuşmalarında değil. Burada, her sınıftan yüzlerce insanlık bir kitlenin önünde, uzun yıllar sü­ ren hafta başı toplantılarda, ona kıymetli olan ve kavramları "halka hitap eden" ifadelerle geliştirip ayrıntıyla ortaya sere­ bilmiştir. Benim de umudum odur ki, bu cildi okuyanlar, bu "bilinmeyen Jung"dan ben bu metni yayıma hazırlarken al­ dığım kadar haz alabilsinler.

60

1

TEŞEKKÜR

Binlerce sayfalık dinleyici notlarından bu derslerin yayın­ lanmasının hazırlığı, uzun bir hazırlık sürecinden geçmiştir. Yıllar boyunca bir sürü el tarafınca bir araya getirilmiş kar­ maşık bir yapboz gibi, bu çalışma, birçok şahsın katkısı ol­ maksızın mümkün olamazdı; bu şahıslara da teşekkürleri­ mizi borçluyuz. Geçmişteki yöneticileri Steve Martin, Judith Harris ve Richard Skues, geçmiş yardımcı yöneticisi Nancy Furlotti ve mevcut yöneticisi Caterina Vezzoli altında, Phile­ mon Foundation bu projeden 2004 yılından beri sorumlu ol­ muştur. Bağışçıları olmaksızın, editoryal çalışmaların hiçbiri mümkün olamaz ya da meyve veremezdi. 2012'den 2020'ye kadar, proje, UCl:den [University College London] Judith Har­ ris tarafından desteklenmiştir. 2004'ten 201l'e kadar, proje, başlıca Carolyn Fay, C. G. Jung Educational Center of Hous­ ton, the MSST Foundation ve the Furlotti Family Foundation tarafından desteklenmiştir. Proje, ayrıca, 2006, 2007, 2008 ve 2009 yıllarında International Association for Analytical Psy­ chology araştırma burslarıyla desteklenmiştir. Yayım projesi, 1993 ve 1998 arasında, eski ismiyle So­ ciety of Heirs of C. G. Jung (şimdiki ismiyle, Foundation of the Works of C. G. Jung) tarafından başlatılmıştır. Başlangı­ cından beri, 1993 ve 1998 arasında Peter Jung'un desteğiyle, Ulrich Hoerni neredeyse projenin her aşamasına dahil ol­ muştur. Society of Heirs of C. G. Jung yönetim kurulu el­ yazmalarını yayına koymuştur. ETH Zürih'te, eski arşiv şefi Beat Glaus, elyazmalarını kullanıma sunmuş ve çevriyazıla­ rını denetlemiştir. Ida Baumgartner ve Silvia Bandel, ders­ lerin kısaltma notlarını çevirmiş; C. A. Meier, dersler hak­ kında genel bilgi sağlamış; Marie-Louise von Franz, Barbara

1

61

Hannah'nın metinlerinin düzenlemesi hakkında bilgi sağla­ mış; Helga Egner ve Sonu Shamdasani editoryal öneriler ver­ miş; Jung Aile Arşivleri'nde, Franz Jung ve Andreas Jung, el­ yazmaları ve ilişkili materyalleri kullanıma sunmuş; Archives of the Psychological Club'da, eski başkan Alfred Ribi ve kü­ tüphaneci Gudrun Seel, ders notlarını kullanıma sunmuş; ve Sonu Shamdasani, Lucie Stutz-Meyer tarafından alınan not­ ları bulmuştur. Rolf Auf der Maur ve Leo La Rosa yasal da­ nışmanlık yapmış ve sözleşmelerle ilgilenmiştir. 2004'te, Society of Heirs of C. G. Jung ve 2007'den itibaren onun ardıl kuruluşu Foundation of the Works of C. G. Jung ve ETH Zürih Arşivleri iş birliğiyle projeyi Philemon Founda­ tion üstlendi. Foundation of the Works of C. G. Jung'da, eski yönetici ve yetkili müdür Ulrich Hoerni, yönetici Daniel Nie­ hus ve yetkili müdür Thomas Fischer projeyi yönettiler; Ul­ rich Hoerni, Thomas Fischer ve asistan editör Bettina Kauf­ mann metni gözden geçirdiler. 2007'den bu yana, Paul & Peter Fritz Ajansı'ndan Peter Fritz, sözleşmelerde sorumlu olmuştur. ETH Zürih Arşivlerinde eski müdürler Rudolf Mumenthaler ve Michael Gasser, müdür Christian Huber ve Yvonne Voe­ geli elyazmalarını ve ilişkili belgeleri kullanıma sunmuştur. Nomi Kluger-Nash, Rivkah Scharf'ın bazı dersler üzerine kı­ saltmalı notlarını tedarik etmiş, bunlar da sonrasında Silvia Bandel tarafından çevriyazılmıştır. Steve Martin, Bertha Bleu­ ler'nın bazı dersler üzerine kısaltmalı notlarını tedarik etmiştir. Editör işleri, Philemon Foundation'ın genel editörü Sonu Shamdasani tarafından yürütülmüştür. 2004 ve 2011 arasında, elyazmalarının derlemesi ve editoryal işin hazırlık aşamasını Angela Graf-Nold üstlenmiştir. 2012'den sonra, derleme ve edi­ tör işlerini Ernst Falzeder, Martin Liebscher ve (Aralık 2018'den itibaren) Health Humanities Centre ve UCL Almanya fakül­ tesinden Christopher Wagner üstlerine almışlardır. Bu cildin editörü ve yardımcı çevirmeni Ernst Falzeder, Philemon Foundation kuruluna ve bu proje boyunca yürü­ tülen işlerdeki paha biçilmez katkılarından dolayı özellikle de Judith Harris'e derin minneti sunmak istiyor; ayrıca Sonu 62

1

Shamdasani, Martin Liebscher ve UCL'den Chris Wagner'a · olağanüstü işbirlikleri, yol göstermeleri ve yardımlarından dolayı; Ulrich Hoerni ve Foundation of the Works of C. G. Jung'dan Thomas Fischer'a; başta Fred Appel, Karen Carter ve Jay Boggis olmak üzere Princeton University Press ekibine; Phanes grubu üyelerine; https://dict.leo.org /englisch-deut­ sch/ çevirmenler topluluğu forumuna; ve başlıca Eva Eckmair, Eva Erhart, Florian Falzeder, Gemmo Kosumi, Gerhard La­ ber, Martin Liebscher, Tommaso Priviero, Christian Schacht, Sonu Shamdasani ve Hale Usak olmak üzere burada hepsini anmanın imkansız olduğu kadar çok sayıda yıllar boyunca [yanımızda olan] dostlara, yakınlara ve destekçilere. Her za­ manki gibi - Marina Leitner'ya özel teşekkürler.

1

63

1933-1941 KRONOLOJİSİ

DERLEYENLER: ERNST FALZEDER, MARTIN LIEBSCHER VE SONU SHAMDASANI

Tarih

Jung'un Kariyerindeki Olaylar

Dünya Olayları

1 933 Ocak

Jung, Christina Morgan'ın görümleri üzerine çarşamba sabahları verdiği lngilizce seminerine devam eder. Hitler, Cumhurbaşkanı Paul von

30 0cak

Hindenburg tarafından Reich'şansölyesi olarak atanır. Şubat

Jung, "Die Bedeutung der Psychologie

Berlin'de Reichstag yangını. Muhtemelen

fıir die Gegenwart" [Çağdaş İnsan için

bir yanıltma harekatı olan yangın,

Psikolojinin Anlamı) (toplu eserleri 1 0)

Naziler tarafından Komünistlerin

üzerine Almanya'da (Cologne ve Essen)

Alman hükumetine komplo düzenlediği

derslerini verir.

şeklinde bir kanıt olarak kullanılır ve bu olay, Nazi Almanyası'nın kuruluşunda hayati görülmektedir. Birçok solcunun tutuklanması. 28 Şubat'ta, Weimar cumhuriyetinin en temel hakları askıya alınır. Avusturya parlamentosunun "kendini

4 Mart

dağıtması" ve şansölye Engel bert DollfuB altındaki otoriter rejim. Almanya federal seçimlerinde, %43,9

5 Mart

oyla Nasyonal Sosyalistler en güçlü parti haline gelir. 13

Jung, Hans Eduard Fierz'ın Akdeniz'de bir

Mart'tan

gemi gezisi davetini kabul eder, Filistin'e

6 Nisan'a

de gidilir.

1

65

1 8/1 9

Atina. Parthenon'u ve Dionysos tiyatrosunu

Mart

ziyaret eder.

23 Mart

Alman Parlamentosu Ermachtigungsgesetz1 (Yetki Kanunu) yürürlüğe koyar. Bu kanuna göre göre, hükumet, parlamento ya da Reich'ın cumhurbaşkanının izni olmadan yasa koyma gücüne sahip olacaktır parlamentonun kendi gücünden bir tavizi.

25-27

Jung ve Fierz Kudüs, Beytüllahim ve

Mart

Ölüdeniz1 ziyaret eder.

28-3 1

Mısır. Giza ve Luksor ziyareti.

Mart Mart'tan

Franklin D .. Roosevelt New Deal'ı (Yeni

Haziran'a

Düzen) başlatır.

1 Nisan

Yurt genelinde Almanya'daki Yahudi dükkanlarına boykot.

5 Nisan

Kortu ve Ragusa tarafından, General von Steuben59 Venedik'e varır, buradan da Jung ve Fierz Zürih'e trene biner.

6 Nisan

Ernst Kretschmer, "politik baskılara" karşı protesto olarak Allgemeine iirztliche Gesellschaft für Psychotherapie [Genel Tıbbi Psikoterapi Topluluğu] (AİİGP) yöneticiliğinden istifa eder. Başkan yardımcısı olan Jung, topluluğun dergisi Zentralblatt für Psychotherapie'nin [Psikoterapi Baş Dergisi] başkanlığını ve editörlüğünü kabul eder. Alman parlamentosu, Yahudi ve karşıt

7 Nisan

görüşlüleri kamu görevlerinden dışlayan bir yasa yürürlüğe koyar. "Ari olmayan" öğretmenler meslek

22 Nisan

kuruluşlarından çıkarılır, "Ari olmayan" ve "Marksist" hekimler, ulusal sağlık sigortasında yetkilerini kaybederler.

59

66

1

Geminin ismi (tr. çev.).

26 Nisan

Gestapo'nun kuruluşu.

1-10

Almanya'da ticaret birliklerine yasak.

Mayıs Berlin ve başka şehirlerde umumi kitap

1 0 Mayıs

yakılmaları - Freud'unkiler dahil. 1 4 Mayıs

Berliner Börsen-Zeitung, Jung'u psikoterapinin reformcusu olarak tanımlayan "Psikanalize karşı"yı yayınlar.

22 Mayıs

Sandor Ferenczi, Budapeşte'de ölür.

27

Alman hükumeti, Avusturya'ya karşı

Mayıs/1

ekonomik bir yaptırım olan Tausend-Mark-

Haziran

Sperre"ı [Bin Mark Yasağı] dayatır. Alman yurttaşları, Avusturya'ya girmek için

1 000 Reichsmark (yaklaşık $ 5000) bedel

ödemek zorundadır. 21

Jung, AAGP yöneticiliğini kabul eder.

Haziran 26

Berlin radyosunda, Adolf Weizsacker

Haziran

tarafından Jung ile röportaj.

26

Jung, 1 Temmuz'da, Heinrich Zimmer

Haziran-1

tarafından 25 Haziran'da verilen bir dersle

Temmuz

başlayan "Berlin Semineri"ni verir.

14

Almanya'da "kalıtımsal hastalıkları önleyici

Temmuz

yasa''. Bu yasa, kalıtımsal hastalık taşıdığı düşünülen her yurttaşın kısırlaştırılmasına izin verir.

14

Almanya'da NSDAP [Nasyonal Sosyalist

Temmuz

Alman İşçi Partisi] haricindeki tüm partiler kapatılır ya da kendilerini dağıtır.

Ağustos

Jung'un Ascona'daki Eranos toplantısına ilk katılışı, "Zur Empirie des lndividuationsprozesses" [Bireyleşme Sürecinin Ampirik Bilgisi Üzerine] (yeniden başlıklandırılmıştır, toplu eserleri 911 ) konuşması.

1

67

AAGP'nin yeni bir Alman bölge kuruluşunun

1 5 Eylül

kurulması, ki bu yeni kuruluşun yasaları Hitler'e koşulsuz sadakat talep etmektedir. Hermann Göring1n bir kuzeni Matthias H. Göring, yöneticisi seçilir. Almanya'da "Reich kültür odası"na

22 Eylül

getirilen yasa, genel kültürün bir mutabakatını [Gleichschaltung] zorlar; yani Yahudilere ve "sapkın" sanat üreten sanatçılara mesleki yasak getirme. 7/8 Ekim

Prangins'te Schweizerische Akademie der Medizinischen Wissenschaften [lsviçre Tıp Bilimi Akademisi] toplantısı. Jung, halüsinasyon üzerine katkıda bulunur (toplu eserleri 1 8).60 Jung'un ETH'de "Modern Psikoloji" üzerine

20 Ekim

ilk dersi. Birleşik Devletler'de yirmi birinci ıslah

5 Aralık

yasasının yürürlüğe girişiyle alkol yasağının feshi. "Atom kuramının yeni üretken biçimlerinin

1 0 Aralık

keşfi için" Erwin Schrödinger ve Paul A. M. Dirac'a Fizik'te Nobel Ödülü. Aralık

Jung, AAGP'nin dergisi Zentralblatt'ta bir başyazı yayınlar; burada "Alman" psikolojisini "Yahudi" psikolojisiyle" karşılaştırır (toplu eserleri 1 0). Aynı sayı, ya dikkatsizlikten dolayı ya da kasıtlı olarak, Jung'un isteği dışında, Matthias Göring1n kaleminden Nazi ilkelerinin bir manifestosunu da içerir; bu yazı sadece Almanca basımda değil uluslararası basımda da belirir. Jung, yöneticilikten istifa etme tehdidinde bulunur ama nihayetinde görevine devam eder.

60 68

1

Bkz. "Über Halluzination'' (tr. çev.).

1 933'teki Diğer Yayımlar: "Verbrechen und Seele" [Suç ve Ruh], toplu eserleri 1 8 "Psychologie" [Psikoloji Üzerine], toplu eserleri 8 , gözden geçirilmiş versiyonu "Bruder Klaus" [Kardeş Klaus], toplu eserleri 1 1 Harding, Frauen Mysterien'a önsöz [Kadınların Gizemi], toplu eserleri 1 8 Gustav Richard Heyer, Der Organiusmus der Steele [Ruhun Yapılanışı] incelemesi, toplu eserleri 1 8 1 934 20 0cak

Alman "Arbeitsordnungsgesetz" (Çalışma Düzeni Yasası) ve ekonomide "Führerprinzip'1n (Führer ilkesi) tanıtılması. Avusturya'da iç savaş,

1 2- 1 6 Şubat

tüm sosyal demokrat parti ve kuruluşların yasaklanması, toplu tutuklanmalar ve yargısız infazlar. 23 Şubat

Jung'un 1 933/34'te kış dönemi son

27 Şubat

Gustav Bally, Neue Zürcher Zeitung

ETH dersi. (Yeni Zürih Gazetesi) editörüne bir mektup gönderir, bu mektupta Jung'un sözde Nazi yanlılığını ve anti Semitik görüşlerini ağır bir şekilde eleştirir. Bahar

Marie-Louise von Franz yardımıyla, Jung'un simya üzerine ciddi ve ayrıntılı çalışmaları başlar.

1 3-14 Mart

Jung, NZZ'de Bally'ye karşılık verir ("Zeitgenössisches• [Günümüz Olayları]) toplu eserleri 1 0).

1 6 Mart

B. Cohen'ın lsraelitisches Wochenblatt für die Schweiz'ta ·c. G. Jung Koşullara Göre mi

Davranıyor?�

1

69

21 Mart

Christiana Morgan'ın görümleri üzerine Jung'un son semineri. Katılımcılar, çarşamba sabahlan İngilizce seminerlere Nietzsche'nin Zerdüşt'ü ile devam etmede karar kılarlar.

Mart/N isan

C. G. Jung, Wirklichkeit der Seele [Ruhun Gerçekliği: Modern Psikolojinin Uygulamaları ve Atılımlan); Hugo Rosenthal, Emma Jung ve W. Müller Kranefeldt'tan katkılarla.

Nisan

Jung "Seele und Tod"u [Ruh ve

Nisan

Jung ile röportaj, "Does the World

Ölüm] yayınlar (toplu eserleri 8). Stand on the Verge of Spiritual Rebirth?" (Hearst's lnternationalCosmopolitan, New York). Nisan dolaylan

Jung, Zentralblatt'ta "Zur gegenwartigen lage der psychotherapie"yi [Psikoterapinin Günümüzdeki Konumu) yayınlar (toplu eserleri 1 0).

20 Nisan

Yaz döneminde Jung'un ilk ETH dersi.

2 Mayıs

Jung, Nietzsche'nin Zerdüşt'ü üzerine İngilizce seminerlere başlar ( 1 5 Şubat 1 939'a dek).

5 Mayıs

Jung'un ETH'deki açılış konuşması, "Allgemeines zur Komplextheorie" [Kompleks Teorisi Üzerine Genel Bir İnceleme] (toplu eserleri 8).

70

1

1 0-13 Mayıs

Bad Nauheim, Almaiıya'daki Yedinci Psikoterapi Kongresi'nde Jung yöneticilik yapar ve kompleks teorisi üzerine konuşmasını yineler. U luslararası şemsiye kuruluş IAAGP'nin [uluslararası AAGP] kurulması; kendi düzenlemelerini yapmakta özgür ulusal gruplar şeklinde teşkilatlanırlar. Jung'un önerisiyle şu kurallar yürürlüğe girer: (1) Hiçbir tekil ulusal topluluk oyların %40'tan fazlasını toplayamaz ve (2) bireyler (yani Alman topluluktan yasaklanan Yahudiler), Uluslararası Topluluğa "bireysel üyeler• olarak katılabilirler. Jung yönetici olarak ve Zentralblatt'ın editörü olarak seçilir.

29 Mayıs

James Kirsch, "Psikoterapide Yahudi Meselesi: C. G. Jung'un bir Denemesi üzerine Yorumlar'; Jüdische Rundschau [Yahudi Araştırmaları] içinde. Başlıca Kari Barth

31 Mayıs

tarafından teşviklenmiş olan "Barmen Bildirgesi� açık bir şekilde Nazi ideolojisini reddeder. Nasyonal Sosyalizm'e manevi bir direniş olan İtiraf Kilisesi'nin kurucu belgelerinden biri olur. 1 5 Haziran

Erich Neumann'ın, Kirsch'ü n "Psikoterapide Yahudi Meselesi" metni üzerine Jüdische Rundschau'ya mektubu.

1

71

30 Haziran/1 Temmuz

Röhm "darbesi''. SA lideri Ernst Röhm, diğer yüksek rütbeli SA üyeleri ve sözüm ona politik karşıtlar, Hitler'in doğrudan emriyle idam edilir; bunların arasında Röhm'ün şahsi hekimi, IAAGP'nin kıdemli üyesi ve Jung'un bizzat tanıdığı Karl-Günther Heimsoth bulunur.

1 3 Temmuz

Jung'un yaz döneminde son ETH dersi.

25 Temmuz

Nazilerin Avusturya'da başarısızlığa uğramış komplo girişimleri. Burada Avusturya şansölyesi Engelbert DollfuB öldürülür.

29 Temmuz

Kurt Schuschnigg a ltında yeni Avusturya hükumeti. Bu hükumet, kendi otoriter ve sağ kanat rejimiyle Nazi hareketini kontrol altına almaya çalışır.

2 Ağustos

Reich Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg'un ölümü. Hitler, şansölyeliği ve Cumhurbaşkanlığını, aynı şekilde Wehrmacht'ı [Silahlı Kuvvetler] da şahsında toplar.

3 Ağustos

Gerhard Adler, "Jung Anti Semitist mi?'; Jüdische Rundschau içinde.

72

1

Ağustos

Ascona'da Eranos toplantısı. Jung, "Die Archetypen und das kollektive Unbewusste" [Arketipler ve Kolektif Bilinçdışı] (toplu eserleri 9/1 ) üzerine konuşur.

1 -7 Ekim

Jung, Basel'de Societe de Pschologie'de seminer verir.

26 Ekim

1 934/1935 kış dönemi ilk ETH dersi.

1 934'teki Diğer Yayımlar: M. H. Göring ile birlikte "70. Doğum gününde Geheimrat Sommer� Zentralblatt Vll Genelge, Zentralblatt, toplu eserleri 1 0 "Zeitgenössisches"e ek, toplu eserleri 1 0 Cari Ludwig Schleich, Die Wunder der Seele'e [Ruhun Mucizceleri] önsöz, toplu eserleri 1 8 Gerhard Adler, Entdeckung der Seele'e [Ruhun Keşfi] önsöz, toplu eserleri 1 8 Hermann Keyserling, La Revolution Mondiale [Dünya Devrimi] incelemesi, toplu eserleri 1 0 1 935 Jung, ETH'de itibari/kürsüsüz profesör olur. Jung, bir avlu ve sundurma ekleyip Bollingen'daki kalesini tamamlar. 1 9 0cak

Jung, Hollanda'da bir konuşma yapmak/ders vermek üzerine sunulan daveti kabul eder.

22 Ocak

IAAGP'nin İsviçre bölümünün kurulması. İsviçre, askeri eğitimin

24 Şubat

süresini uzatır. Saarland'ın Almanya

1 Mart

ile yeniden birleşmesi, Almanya'nın Nasyonal Sosyalistler altındaki genişlemesinin başlangıcını işaret eder. 8 Mart

1 934/1 935 kış döneminin son ETH dersi.

1

73

Alman hükumeti,

16 Mart

Versay Anlaşması'nın ateşkes şartlarına bağlılığını resmi olarak sonlandırır. İsviçre, hükumet

26 Mart

kurumlarına yöneltilen basındaki karalayıcı eleştirilere yasak getirir. 27-Mart

IAAGP'nin Bad Nauheim'daki sekizinci kongresi (toplu eserleri 1 0). Fransa-Rusya

2 Mayıs

müttefikliği. 3 Mayıs

1 935 yaz dönemi ilk ETH dersi.

Mayıs

Jung, IAAGP'nin İsviçre'deki Psikoterapi üzerine sempozyumuna katılır ve konuşma yapar.

S Haziran

İsviçre hükumeti, kapsamlı bir silahlı kuvvetleri genişletme programı sunar. Cenevre'deki silah

1 1 Haziran

bırakma konferansı başarısızlıkla sonuçlanır. 28 Haziran

Jung'un IAAGP sempozyumundaki katkısı "Was ist Psychotherapie?" [Psikoterapi nedir?], Schweizerische Arztezeitung für Standesfragen'da yayınlanır (toplu eserleri 1 6.)

1 2 Temmuz

Jung'un yaz döneminde son ETH dersi.

74

1

Ağustos

"Traumsymbole der lndividuationsprozesses" [Bireyleşme Sürecinin Rüya Sembolleri] üzerine Eranos konuşması (toplu eserleri 9/1 ). Almanya'da Nürnberg

1 5 Eylül

Yasalarının yürürlüğe girişi. Bu yasa, Yahudi olan kişileri (dörtte bir ya da daha yüksek oranda Yahudileri tanım içinde kabul eder) ve diğer"Ari olmayanları" Alman yurttaşlığından mahrum tutar, ve Almanlar il� Yahudiler arasındaki evlilik ve cinsel ilişkileri yasaklar. 30 Eylül-4 Ekim

Jung, Londra'daki lnstitute of Medical Psychology'de [Tıbbi Psikoloji Enstitüsü] yüz kişilik bir dinleyici kitlesi karşısında beş ders verir (toplu eserleri 1 8). Çin'de "Uzun

Ekim

Yürüyüş" ün sonuçlanması. 2 Ekim

Jung'un "Die Psychologie des Sterbens'1nin [?] [Ölümün Psikolojisi] ("Seele und Todd"un kısaltılmış bir versiyonu) Münchner Neueste Nachrichten'da yayınlanması (toplu eserleri 8).

2-3 Ekim

italya'nın Etiyopya işgali.

1

75

6 Ekim

Jung ile The Observer röportajı, "Man's immortal mind" [İnsanın Ezeli Zihni].

1 5 Ekim

IAAGP Hollanda ulusal grubu, Nazi Almanyası'ndaki olaylardan dolayı bir sonraki uluslararası kongreye ev sahipliği yapma isteklerini geri çeker. Buna cevabında, Jung, "bunun uluslararası birliğimizin nihai amacını zayıflattığını" belirtir ve yönetici olarak istifa edeceğini beyan eder, fakat bunu yerine getirmez.

25 Ekim 8 Kasım

1 935/36 kış döneminin ilk ETH dersi. İsviçre, banka gizliliği yasalarını sıkılaştırır (sınırlı sayıda banka hesabına uygulanır).

Aralık

Solcu Alman gazeteci ve editör Cari von Ossietzky için Nobel Barış Ödülü. Hitler, Almanların Nobel Ödüllerini kabul etmesini yasaklar

76

1

1 935'teki Diğer Yayımlar: Die Beziehungen Zwischen dem leh und dem Unbewussten, [uBen ve Bilinçdışı Arasındaki İlişkiler'; Analitik Psikoloji Üzerine İki Deneme içinde) 7. basım, toplu eserleri 7 Tibet Ölüler Kitabı'na giriş ve psikolojik yorum, toplu eserleri 1 1 "Votum'; toplu eserleri 1 0 "Geleitwort" [başyazı) (Zentralblatt Vlll), toplu eserleri 1 0 Editör notu (Zentralblatt Vlll), toplu eserleri 1 0 "Grundsatzliches zur Praktischen Psychotherapie" [Uygulamalı Psikoterapinin Temel İlkeleri), toplu eserleri 1 6 Olga von Koenig-Fachsenfeld, Wandlungen des Traumproblems von der Romantik bis zur Gegenwart'a [Romantizmden Günümüze Rüya Meselesinin Değişimi] önsöz, toplu eserleri 1 8 Rose Mehlich, J . H. Fichtes Seelenlehre u n d ihre Beziehung zur Gegenwart'a [J. H. Fichte'nin Rüya Teorisi ve Günümüzle İlişkisi) önsöz, toplu eserleri 1 8 1 936 Şubat

"Yoga und der Westen" [Yoga ve

Şubat

Psychologische Typen [Psikolojide

Batı), (toplu eserleri 1 1 ). Tipler) (toplu eserleri 6). lwan Pawlow'un

27 Şubat

ölümü. Bahar

New York'ta Analytical Psychology Club'un [Analitik Psikoloji Kulübü) kurulması.

Mart

Jung, Neue Schweizer Rundschau'da [Yeni İsviçre Araştırmaları) "Wotan"ı yayınlar (toplu eserleri 1 0).

6 Mart

1 935/36 kış döneminin son ETH dersi.

1

77

7 Mart

Alman askeri güçleri Renanya'ya girerek Versay Anlaşması ve Locarno Antlaşmaları'nın şartlarını bozarlar. Bu silahlanma, Avrupadaki güç dengesini Fransa'dan Almanya'ya doğru değiştirir. lnternationaler

28 Mart

Psychoanalytischer Verlag'ın [Uluslararası Psikanalitik Yayınevi] mülkiyetine ve onun tüm kitap ve dergi stoklarına el konulur. Mayıs

Zentralblatt'ta "Über den Archetypus mit Besonderer Berücksichtigung des Animabegriffes" [Arketipler Üzerine ve Anima Kavramı Üzerine] (toplu eserleri 9/1 ).

1 Mayıs

1 936 yaz döneminin ilk ETH dersi.

Temmuz

İspanyol iç savaşının başlangıcı.

1 0 Temmuz

1 936 yazı son ETH dersi.

1 9 Temmuz

Jung ve Göring, farklı derinlik psikolojisi okullarının temsilcileriyle beraber Basel'de bir psikoterapistler toplantısına katılır (diğerlerinden başka bunların arasında lnternational Psychonalytical Association [Uluslararası Psikanaliz Derneği] adına Ernest Jones bulunur).

78

1

Ağustos

Eranos toplantısı; Jung, "Die Erlösungsvorstellungen in der Alchemie" [Simyada Kefaret Temaları/Temsilleri] (toplu eserleri 1 2).

1-16 Ağustos

Berlin'de Yaz Olimpiyatları. Yahudi ya da Romen Almanlar katılımdan menedilir.

2 1 -30 Ağustos

Jung, Georgia'nın güvertesinde Le Havre'dan New York'a yolculuk eder. New York'a vardığında Birleşik Devletler"! ziyareti üzerine bir basın tebliği yayınlayarak politik konumunu -ya da kendisinin ısrarla vurguladığı gibi "apolitik konumunu"- ortaya koyar.

Eylül

Jung, "Psychologische Determinanten des Mensclichen Verhaltens" [İnsan Davranışını Belirleyen Psikolojik Unsurlar] (toplu eserleri 8) üzerine Harvard Tercentenary Conference on Arts and Sciences'ta [Harvard Oç Yılda Bir Verilen Bilim ve Sanatlar Konferansı] konuşma yapar ve fahri paye alır. Daveti tartışmalara yol açmıştır.

1 2- 1 5 Eylül

Jung, Providence, Rhode lsland'da Anglikan piskoposu James De Wolf Perry'nin misafiri olur, "The Ainerican Way" [Amerika Usulü] organizasyonuna seslenir ve Milton, Mass'e gitmek üzere yola çıkar, burada G. Stanley Cobb'un misafiri olur.

1

79

1 9 Eylül dolayları

Jung, Bailey lsland'da, Wolfgang Pauli'nin rüyalarına dayanan bir seminere başlar.

2 Ekim

Jung, New York Plaza Otel'de halka açık bir konuşma yapar. Konuşma, şahsi olarak New York Analytical Psychology Club tarafından, "Der Begriff des Kollektiven Unbewussten" [The Concept of the . Col lective Unconscious/Kolektif Bilinçdışı Kavramı] başlığıyla yayınlanır (toplu eserleri 9/1 ).

3 Ekim 4 Ekim

Jung, New York'tan ayrılır. Jung ile New York Times röportajı, "Roosevelt 'Great; Is Jung's Analysis;' ["Büyük" Roosevelt, Jung'un Analizi Budur] (daha sonrasında "The 2,000,000-year-old man" [2 000 000 Yaşındaki Adam] başlığıyla yayınlanır).

1 4 Ekim

Jung, lnstitute of Medical Psychology, Londra'da "Psychologie und nationale Probleme" [Psikoloji ve Ulusal Sorunlar] {toplu eserleri 1 8) dersini verir.

1 5 Ekim

Jung ile Daily Sketch röportajı, "Why the World Is in a Mess. Dr. Jung Tells Us how Nature Is Changing Modern Woman" [Dünya Neden Karmaşa içinde. Dr. Jung Bize Doğanın Modern Kadınları Nasıl Değiştirdiğini Anlatıyor].

1 8 Ekim

Jung ile The Observer röportajı, "The Psychology Of Didatorship" [Diktatörlüğün Psikolojisi].

80

1

1 9 Ekim

Jung, Abernethian Society [Abernethy Topluluğu] önünde, St. Bartholomew's Hospital, Londra'da, kolektif bilinçdışı kavramı üzerine konuşma yapar (toplu eserleri 9/1 ) Almanya ve İtalya

25 Ekim

arasında gizli bir ittifak anlaşması. 27 Ekim

Jung, ETH'de, çocuk rüyaları ve rüya yorumları hakkındaki eski kitaplar üzerine seminerlerine başlar. Franklin D. Roosevelt,

3 Kasım

ikinci dönemi için tekrar seçilir. 3. Komintern'e karşı

25 Kasım

Almanya ve Japonya İmparatorluğu arasında AntiKomintern Paktı. İngiltere'de Vlll.

10 Aralık

Edward'ın krallıktan feragati. 1 936'daki Diğer Yayımlar: Gustav Richard Heyer, Praktische Seelenheilkunde'nin [Uygulamalı Psikiyatri] incelemesi, toplu eserleri 1 8. 1 937 3-5 Ocak

Jung, Köngener Kreis'ın ( 1 -6 Ocak) Königsfeld'deki (Kara Orman, Almanya) "Grundfragen der Seelenkunde und Seelenführung" [Ruh Çalışmaları ve Ruh Rehberliğinin Temel Soruları] üzerine çalıştayına/atölyesine katılır.

1

81

Hitler resmi olarak

30 Ocak

Versay Anlaşması'ndan geri çekilir. Buna Almanya'nın artık tazminat ödemesi yapmaması da dahildir. Almanya'nın koloniler�nin geri verilmesi talebinde bulunur. 23 Nisan

Kış dönemindeki bir aradan sonra Jung'un ETH dersleri başlar. Almanya ve İtalya,

26 Nisan

Franco ve faşist İspanya ile müttefik olur. Alman ve İtalyan uçakları Guernica şehrini bombalayarak 1 600'den fazla kişiyi {

öldürür. John D. Rockefeller'ın

23 Mayıs

ölümü Alfred Adler"ın

28 Mayıs

Aberdeen, İskoçya'da ölümü. 9 Temmuz

1 937 yaz döneminin son ETH dersi. Münih, Arkeoloji

1 9 Temmuz

Enstitüsü'nde "Yoz sanat" üzerine NS sergisi açılır. Ağustos

"Die Visionen des Zosimos" üzerine Eranos konuşması (toplu eserleri 1 3).

2-4 Ekim

Jung'un yöneticiliğinde, Dokuzuncu Uluslararası Psikoterapi Tıp Kongresi (toplu eserleri 1 0).

82

1

Ekim

Jung, Dwight Harrington Terry Foundation [Dwight Harrington Terry Vakfı) desteğiyle, "Bilim ve Felsefe lşığında Din Üzerine Dersler'1n on beşinci serisini sunar ("Psychologie und Religion" başlığıyla yayınlanır, toplu eserleri 1 1). Rüya seminerleri (Bailey lsland seminerlerinin devamı), Analytical Psychology Club, New York.

Aralık

Jung, İngiliz hükumeti tarafından, Calcutta Üniversitesi'nde lndian Science Congress Association'ın [Hint Bilim Kongresi Derneği) kuruluşunun 25. yıldönümünde yer almak üzere davet edilir. Kendisine Harold Fowler ve McCormick Jr. Eşlik eder, ve üç aylığına Hindistan boyunca yolculuk yapar.

1 3 Aralık

Nankin, Japonların eline düşer. Bunun ardına gelen altı haftada, Japon askerleri sivil nüfusa karşı savaş suçları işlerler; bu olay, "Nankin Katliamı" olarak bilinir.

1 7 Aralık

P & O Cathay vasıtasıyla Mumbai'ye

19 Aralık

Jung, Haydarabad'a varır; burada

varır. kendisine Osmania Üniversitesi'nden Fahri Doktora unvanı verilir. Evrengabad'a gece treni.

1

83

20 Aralık

Evrengabad: Ellora'daki Kailasa Tapınağı'nı ve Daulatabad'ı ziyaret eder.

21 Aralık

Ajanta mağaralarını ziyaret eder.

22 Aralık

Sanchi, Bhopal, Büyük Stupa ziyareti.

23 Aralık

Taj Mahal, Agra.

27 Aralık

Benares; Jung, Sarnath'ı ziyaret eder.

28 Aralık

Jung'a Benares Hindu Üniversitesi tarafından D. Litt. ( Ebediyat Profesörü) Honoris Causa61 unvanı verilir; Felsefe Fakültesinde sunum: "Analitik Psikolojinin Temel Görüşleri"; lsviçreli Hint sanatları yorumcusu Alice Boner'ın misafiri olur; Vishwanatha Siva tapınağını ziyaret eder.

29 Aralık

Kalküta.

31 Aralık

Jung, Darjeeling1 ziyaret eder.

1 937'deki Diğer Yayımlar: "Zur psychologischen Tatbestandsdiagnostik: Das Tatbestandsexperiment im Schwurgerichtsprozess Naf'; [Dava Unsurlarının Psikolojik Teşhisi: Naf Davasında Dava Unsuru Deneyi) toplu eserleri 2. 1 938 1 Ocak

Bhutia Busty Manastırında Rimpotche Lingdam Gomchen ile üç saatlik diyalog.

3 0cak

Calcutta Üniversitesi'nde l ndian Science Congress Association'nın [Hint Bilim Kongresi Derneği] kuruluşunun 25. yıl dönümünün açılışı. Jung, Kalküta'da hastanede tedavi görür.

? Ocak

Calcutta Üniversitesi tarafından Jung'a (in absentia)62 Hukuk Doktoru (Honoris Causa) unvanı bahşedilir

61 62 84

1

Fahri olarak (tr. çev.). Kendisi mevcut değilken, gıyabında (tr. çev.).

1 0 Ocak

Col lege of Science, Calcutta Oniversitesi'nde "Kolektif Bilinçdışının Arketipleri" dersi.

1 1 Ocak

Ashutosh College, Calcutta Oniversitesi "Analitik Psikolojinin Görüşleri" dersi.

13 Ocak

Konark Tapınağı'nı ziyaret eder.

21 Ocak

Çennakeşava Tapınağı (Keşava Tapınağı olarak da bilinir) ve Somanathapura Tapınağı'nı (Maisur) ziyaret eder.

26 Ocak

Jung, Thiruvananthapuram'da; Travancore Oniversitesi'nde "Kolektif Bilinçdışı" dersi.

27 Ocak

Travancore Üniversitesi: "Bilinçdışı

28 Ocak

Sir Lanka'ya feribot.

Düşüncesinin Tarihi Gelişimleri� 29 Ocak

Kolombo.

30 0cak

Kandy'ye tren.

1 Şubat

Kolombo'ya dönüş.

2 Şubat

Avrupa'ya dönüşü için S.S. Korfu'ya biner.

1 2 Mart

Avusturya'nın Nazi Almanyası tarafından ilhakı.

27 Nisan

Fenomenoloji felsefesinin kurucusu Edmund Husserl Freiburg, Almanya'da ölür.

29 Nisan

Hindistan'dan dönüşünden sonra, Jung'un ETH ders serisi yeniden başlar.

Mayıs

Milletler Cemiyeti, isviçre'nin tarafsızlığını tanır.

1

85

Sigmund Freud,

4 Haziran

Viyana'dan ayrılır; Paris'te bir duraklamadan sonra iki gün içinde Londra'ya varır. 8 Temmuz

1 938 yaz döneminin son ETH dersi.

29 Temmuz-2 Ağustos

Jung yönetciliğiyle Balliol College, Oxford'da Tenth lnternational Medical Congress for Psychotherapy [Onuncu Uluslararası Tıbbi Psikoterapi Kongresi]; Oxford Üniversitesi'nden fahri doktora; "BegrüBungsansprache" [Karşılama Konuşması] (toplu eserleri 1 0).

Ağustos

"Die Psychologischen Aspekte des Mutterarchetypus" [Anne Arketipinin Psikolojik Veçheleri] üzerine Eranos Konuşması (toplu eserleri 9/1 ). Münih Anlaşması,

29 Eylül

Nazi Almanyası'nın Sudetenland'ı doğrudan işgaline izin verir. İsviçre ve Almanya'nın Alman Yahudi pasaportlarına y •



[Almanca "J"] damgası koyması üzerine anlaşması. 28 Ekim Ekim

1 938/39 kış döneminin ilk ETH dersi. Jung'un çocuk rüyalarının psikolojik yorumu üzerine ETH seminer serisi 1 938/39 kış dönemine başlar.

86

1

9 Kasım

lsviçreli bir teoloji öğrencisi olan Maurice Bavaud'nun Münih'teki Nazi geçit töreninde Hitler'e suikast girişimi başarısızlıkla sonuçlanır, Bavaud giyotinle idam edilir. Nazi Almanyası'nda

9/1 0 Kasım

Yahudilere katliam (Kristallnacht [Kristal Gece)) 23 Kasım

Jung, Hans Naf'ın cinayet davasında kendi tanık ifadesini verir.

1 938'deki Diğer Yayımlar: Richard Wilhelm ile Birlikte "Das Geheimnis der Goldenen Blüte" [Altın Çiçeğin Gizi] (yorum), toplu eserleri 1 3 "Über das Rosariumphilosophorum" [Rosariumphilosophorum Üzerine), toplu eserleri 1 8 Gertrud Gilli, Der dunkle Bruder'ya [Kara Kardeş) önsöz, toplu eserleri 1 8 1 939 Ocak

H. R. Knickerbocker ile Hearst's lnternational-Cosmopolitan röportajı, "Diagnosing the dictators:'

1 5 Şubat

Jung'un, Nietzsche'nin Zerdüşt'ü üzerine ve böylelikle İngilizce dilindeki son semineri.

3 Mart

1 938/39 kış döneminin son ETH dersi. Madrid,

28 Mart

Nasy