Peçenek Tarihi

Citation preview

PEÇENEK TARÎHÎ

YAZAN Dr. phl. A. N. KURAT

19 3 7 İSTANBUL DEVLET BASIMEVİ

K ü ltü r

B a k a n lığ ı

a d ın a

ve

h esa b ın a

o lm a k

ü zere

Yağın

D irek törlü ğ ü n ü n 2 4 - 1 - 7936 tarih v6 21 - 10045 s a y ılı em rile 2000 ,sayı o la r a k birin ci d e fa basılm ıştır.

İÇİNDEKİLER Sahife G İRİŞ



PEÇ E N E K L E R E DA İR TA RİH Î BİLG İLER BULUNAN KA YN A K LA R. 1. Bizans tarihleri ve kronikleri . . . . . . . . . 2. Rus vekayinameleri ......................................... ................................. 3. Şark k a y n a k la r ı................................................. 4. Peçenekler hakkında bazı mühim t e t k i k l e r ................................................. I.

K IP Ç A K BO ZKIRLA RIN A GELM EDEN E V V ELK İ TA RİH LEİ Peçeneklerin m e n ş e i .................................................................................. Emba - Yayık boylarına gelmeden evvelki tarihleri . . . Emba, Yayık ve İdil boylarında yaşadıkları devir . . . Yayık - İdil sahasından hareketleri (8 6 0 -8 8 9 )................................

-

10

-

14 16 -

22



22



10 14 15

21

26 32 39 -

42 26 32 39 42

43 43 50 52 55

60 50 52 55 60

■ ■ ■

KARADEN İZİN ŞİM ALİN DEKİ BO ZK IRLA RD A PEÇ EN EK L E R Macarlarla mücadeleleri. Yeni yurtta yerleşmeleri Cenubî Rusya Bozkırları . . . . . . Peçenek Uruğlarmm işgal ettikleri yerler. Peçenek Uruğ ve Şahıs adlarının izahı .

III.

PEÇ EN EK LERİN Y A Ş A Y IŞ TA RZLARIN A DA İR . (B ir Hipotez).......................................................................... Peçenekler' arasında İslâmiyet ve hıristiyanlığm yayılması meselesi

61 61 77

80 77 80

IV.

81 PEÇ EN EK LERİN R U SLA R L A M Ü N A SEBETLERİ . 81 Şark S la v la rı ve Kiev - Rus knjazliğınin kurulması. 84 Peçenek - Rus münasebetinin ilk devresi . 92 Kiev şehrinin Peçenekler tarafından^muhasarası . 95 Svjatoslavın Peçenek Başbuğu Küre tarafından öldürülmesi 97 Svjatoslavın ölümünden 1036 ya kadar....................................... 1036 Peçenek hezimeti ve Peçenek Rus münasebetine umumî bir bakış 102

105 84 92 95 97 101 105

V.

K IP Ç A K BOZKIRLA RIN DAKİ M Ü STA KİL PEÇ EN EK ZÜMRESİNİN BİZA N SLA M Ü N A S E B E T İ.......................................................................................... Bizansta Makedonya s ü l â le s i .................................................................................. Kostantin VII. Porphyrogennetos zamanında Peçenek - Bizans müna­ sebeti .................................................................................................................................. Velender(?) şehrine Peçenek baskını meselesi. . . . . . -. Kostantin VII. den Bulgaristanın Bizans tarafından zaptına kadar PEÇ EN EK İLİNDE CEREYA N EDEN İÇ M Ü CA D ELE . N ETİCELERİ (1040 - 1 0 5 0 ) ......................................... Peçeneklerin Balkanlara ilk akınları . . . .

VE . .

.

1

1

II.

VI.

.

21

106 106

126 108

108 116 124

115 124 126

BUNUN . . , 127 . . . 127

142 130

VI Sahife 1048-9 yıllarında cereyan eden Peçenek ilindeki iç mücadele . . 1 3 0 — 133 Turağın Bizansa hücumu. Peçeneklerin yenilmesi ve balkanlarda y e r le ş tir ilm e le r i...........................................................................................................133 — 136 Bizansın Anadoluya, Selçuklulara karşı Peçenek kıt’larını göndermek t e ş e b b ü s ü ................................................................................................................... 136 — 138 Yeniden istiklâlini elde eden Peçenek zümresinin Bizansla mücadelesi 138 — 140 Turağın Peçeneklere izamı. Onun yeniden kavminin başına geçmesi. Bizans ordusunun y e n il m e s i ...................................................................................140 — 142 VII,

1050 DEN A L E K S İ KOMNENOSUN BİZA N S KA D A R PEÇ EN EK - BİZAN S M Ü N A SEBETİ

TA HTIN A Ç IK IŞIN A • ......................................... 1 4 3 — 160

Edirnenin Peçenekler tarafından m u h a s a ra s ı................................................. 143 — Trakyada Peçeneklere karşı mücadele..................................................................145 — 1053 te Preslav yanında Bizans ordusunun hezimeti ve 30 yıllık sulhun akti . . . . ..........................................................................1 4 7 — Balkanlarda Uzlar......................................... ................................................................. 150 — 1065- 1081 yıllarında Uzlar ve P e ç e n e k l e r ................................................. 152 — VIII.

145 147 150 152 160

A L E K Sİ KOM NEN OŞ ZAMANINDA BİZANS - PEÇ EN EK MÜCA­ D E L E Sİ ................................................................................................................................... 1 6 1 - 2 1 3 10 5 6 - 1081 yıllarında Bizansın vaziyeti ..................................................161 — 163 Anadolunun Türkler tarafından f e t h i ..................................................................164 — 166 Pavlikyan Travlin Peçeneklerle e l b i r l i ğ i ................................................. 166 — 169 Peçenek Başbuğu Çelgünün Macar Kıralı Solomonla Bizansa hücumu 169 — 171 BizanslIların 1087 D erster (Silistire) hezimeti. . . . . .1 7 1 — 182 K um anlar................................ .......................................................................... 182 — 193 Bizans - Peçenek barışı . . . . . . . . 193 — 195 1088 - 1090 Peçenek harpleri . . . . . . . 196 — 198 İzmir Beyi Çaka ......................................... . . 198 — 201 Peçeneklerin Trakyadaki harpleri (1 0 8 8 - 1091) . . . . 201 — 213

IX .

29 NİSAN 1091 LEBUNİUM M EYDAN M U H A R E B E Sİ................................. 214 — 227

X

LEBUNİUM M EYDAN M U H A REBESİN DEN SO N RA P EÇ EN EK L E R . 228 — 237

X I.

M U H TELİF M EM LEK ETLER D E P EÇ EN EK LERD EN KA LA N YER A D L A R I................................................................................................................................... 238 — 254 A n a d o l u d a ......................................... .......................................................... 238 — 239 Balkanlarda ve Şarkî Avrupada Peçenek i z l e r i ......................................... 240 Macaristanda yerleşen Peçenekler.......................................................................... 241 — 254

X II.

İ L Â V E L E R ................................. .......................................................................................... Konstantin Porphyrogennetosun «De administrando imperio» sundan: . 255 — 256 Metnin te rc ü m e si................................. , ................................................................. 257 — 258 Peçenek, şahıs, kabile ve yer adları. ..................................................259 Peçenek tarihinin kronologyası . , ................................................. 260 — 265 K A YN A K LA R V E B İB L İO G R A F Y A İN D EKS . . . . . . . Maddeler indeksi . . . .

. . .

. 266 — 271 . 2 7 2 - 285 . 286

ÖN SÖZ Peçenejclerin tarihi dünya tarihinin az bihnen, fakat çok enteresan bir safhasını teşkil eder. Yakın bir maziye kadar Orta Asyadan batı Avrupaya gelen Türk kavimlerinin h are­ ketleri .gelişi güzel, sebep ve neticeleri araştırılmadan, yazıl­ makta idi. Halbuki herbir büyük ve küçük tarihi vak’alar doğuran ve yürüten sebepler vardır. Bir tarihçinin de vazi fesi bu sebepleri bulup çıkarm ak ve neticelerini de gösterebil mekten ibarettir. Umumî Türk tarihinin mühim bir parçasın teşkil eden “Türklerin Hazar ve Karadenizin şimalinden yürü yüşleri,, ayni zamanda cihan tarihi için de büyük bir ehem miyeti haizdir. Peçeneklerin Ana vatanlarmdan ayrılarak garp memleket­ lerine gidişlerini yalnız Ortazamanlarda vukubulan diğer ha­ reketlerle mukayese edeceğiz. Hakikaten Peçeneklerin tarihi kendilerinden evvel ve sonra ayni istikamette ilerlemiş olan birçok Türk.kavimleri ve zümrelerinin tarihini andırmaktadır. Bu bakımdan Peçenek tarihinde gizli kalan kısımlar başka kavimlerde belli olan cihetlerle tamamlanır. Alanlar, Hunlar, Avarlar, Uzlar, Kumanlar ve Tatarlar (Moğollar) Karadenizin şimal istikametinde y ü rü m ü şler; buraları bir müddet yurt edinmişler ve bilâhara muhtelif yerlerdeki kavimlerle karışıp gitmişlerdir; bütün bu isimleri geçen kavimlerin tarihinde müşterek bir hususiyet vardır: bunların hepsi de Orta Asyadan ayni şerait altında ve aşağı yukarı ayni yolu takip etmişler­ dir. Bu kavimlerin mukadderatı arasında da büyük bir ben­ zeyiş görüyoruz: halihazırda yeryüzünde Hun, Avar, Uz ve Kuman adlı bir zümre olmadığı gibi, Peçenek adını taşıyan bir kavim de yoktur. Bu neden ileri gelmiştir? Bunun başlıca sebeplerini mezkûr kavimlerin içinde bulundukları siyasî ve İktisadî şeraitte aramak lâzımgelir. Bilhassa siyasî şeraitle hesaplaşmalıyız. Bütün bu kavim ­ ler anavatandan çıktıktan sonra sağlam ve sürekli esaslara dayanan bir devlet teşkilâtı yapmağa zaman ve imkân bula­

VIII

9eqenekler

madan, arkadan gelen ikinci bir hücum karşısmda yerlerini başka bir zümreye bırakmak mecburiyetinde kalmışlardı. Bu hususta yalnız Hunlar bir istisna teşkil ediyorlar. Onlar oldukça muntazam bir devlet makinesi kurmağa muvaffak olmuşlar, amma işgal ettikleri sahanın fevkalâde büyük olması ve bu hudutlar içinde H u n -T ü rk unsurunun fazla bir ekseriyet teşkil etmeyişi, Attilânın ölümünü müteakip Hun devletinin derhal yıkılmasını intaç etmiştir. Ayni vazi­ yet Avarlarda da tekrarlanır gibi görünüyor. Karadenizin şimalinde iken münferit kabileler halinde yaşayan Avar heyeti Transilvanya ve Panonyada Bayan hanın kâkimiyeti altında bir devlet haline geliyor ve birçok Türk olmıyan kavimleri de tabiiyeti altına alıyor; Avar devletinde de ya­ bancı unsurların büyük bir kalabalık teşkil etmiş olduğu anlaşılıyor. Yabancı zümreler birer birer Avar hanlarının hâkimiyetinden kurtulduktan sonra Avar kütlesi adetçe git­ tikçe azalmış ve 8- inci asrın sonunda Frank hücumuna karşı dayanamıyarak mağlûp olmuştu. Peçeneklerin arkasını ta­ kiple Deşt-i Kıpçağa gelen Uzlar ise tam bir kabîle heyeti halinde yaşamakta devam etmişler ve mütemadiyen tazyika maruz kaldıklarından uzun müddet bir yerde tutunamıyarak sık sık yer değiştirip, nihayet Balkanlarda dağılmışlardı. 1 0 6 0 dan sonra Deşt-i Kıpçakta hakimiyet süren Kumanlar devlet kurmak için diğer Türk kavimlerine nisbeten daha müsait bir şeraiti haiz olmalarma rağmen, ta Moğol istilâsına kadar bir federasyon halinde kalmışlardı. Ayni hali Peçeneklerde de görüyoruz. Bu kavim tarihinin devamı müddetince “bir kabîle heyeti,, olmaktan kurtulmamıştır. Yukarda adlarını saydığımız bu Türk kavimleri orta ku ­ run tarihinin siy asî-v e buna bağlı olarak İktisadî ve m edenîtarihinde çok büyük, fakat halihazırda daha tamamile tesbit olunmıyan, roller ifa etmişlerdir. Bu kavimlerden hâlâ hiç birisinin tam bir tarihi yazılmamış olduğundan cihan tarihi­ nin bu kısmı boş kalıyor. Mevzuumuz olarak aldığımız Peçeneklerin tarihini yazmaktan maksat ta bu boşluğu hiç olmazsa kısmen doldurmaktır. Peçeneklere dünya tarihinde çok mühim bir rol isabet etmiştir. Bunun neden ibaret oldu­ ğunu eserimizde göstermeğe çalışacağız. Burada yalnız birkaç noktaya işaret etmek istiyoruz; Peçenekler 1 5 0 yıl gibi uzun bir zaman Don ile Tuna nehirleri arasını işgal etmiş olmakla

ön Söz

IX

çok mühim siyasî vaziyetlerin vücude gelmesinde amil ol­ muşlardı; onlar da : Şark Slavlarmm tamamile cenup Slavla­ rından ayrı düşmeleri ve Kiev Rusyasının Karadenizin şima­ lindeki Bozkırlara inmesine mani olunmasıdır. Sonra, Orta Avrupada Orta kurunun en mühim siyasî varlığı olan Macaristanın T u n a -T is a sahasında teşekkül etmesinde şüphesiz Peçenekler en büyük bir rol oynamışlardır. Peçenekler XI inci asrın başlarından itibaren Balkan yarımadasına akınlar yap­ mışlardır; birkaç yıllar sonra Peçenek zümrelerinin bazıları buralarda yerleştirilmiştir. XI inci yüzyılın ortalarından sonra Tunanın cenup sahilleri, bugünkü Bulgaristan ve Make­ donya Peçeneklerin yatağı olmağa başlıyor; ve bura­ larda birçok Peçenek kolonilerinin tesis edilmiş olduğu­ nu görüyoruz. Ayni zamanda Balkan yarımadasının bir çok yerlerinde Peçeneklerle meskûn mahallere tesadüf ediyoruz. Görülüyor ki, Kumanlardan ve Anadoludan geçen Türklerden çok evvel, Rumeli ve Balkanlar Oğuz Türklerinin bir zümresi tarafından meskûndu. Nihayet Peçeneklerin BizanslIlar üzerine arkası kesilmiyen hücumları Anadolunun SelçukluTürkleri tarafından işgalini çok kolaylaştırmış olması muhakkaktır. Anadolunun Selçuklu Türkleri tarafından alınması tarihini araştırırken bu ciheti de gözden kaçırm a­ mak gerektir. Peçenekler, Karadenizin şimalinde yaşamış olan Türk göçmenlerinin belki de en tipikleridir. Biz bu kavmi tetkik ederken daha evvelki Türk göçmenleri hakkında da epey bir fikir edinmiş oluruz. Diğer taraftan Peçeneklere ait kayn ak­ ların çokluğu bunları araştırmada büyük bir kolaylık teşkil ediyor. Asıl araştırmağa gelince ta baştan şunu söylemeliyiz ki, Peçeneklerin tarihini de birçok diğer Türk kavimlerinde olduğu gibi, başka milletlerin bırakmış oldukları kaynaklar­ dan öğrenmekteyiz. Bu cins kaynaklar ekseriyetle Peçenek­ lere düşman kimseler tarafından kaleme alınmıştır. Bunlar üç grupa ayrılabilir: Bizans, Rus ve Şark kaynakları. Bilhassa BizanslIlar bu Türk kavmi hakkında itimat edilecek, ve ekse­ riyetle oldukça sarih, malûmat kaydetmişlerdir. Fakat, Bizans tarihçiliğinin icabı olarak, hem en hem en hep harp vak’alan bahsedilmektedir. Peçeneklerin iç hayatları, İçtimaî teşkilât, maddî ve manevî medeniyetleri hakkında rnalûrnat verilme­

X

S^eçenekler

mektedir. Bu hususta yalnız De Administrando împerioda pek az bir malûmata tesadüf ediliyor. Rus vekayinamelerinde de ancak P e ç e n e k -R u s muharebelerinden bahsolunuyor. Gerek Bizans ve gerek Rus kaynaklarmdaki Peçeneklere ait yazılar Peçeneklerle temasın neticesinde vijcude geldiğinden, büyük ehemiyeti haizdir. Lâkin Şark kaynakla­ rına gelince vaziyet değişiyor ; oradaki malûmat çok müphem ve ikinci üçüncü ellerden gelmektedir. IX uncu asrın orta­ larına kadar Yayık nehrinin şarkında yaşıyan Türkler hakkında Şark (Arap ve Fars) kaynaklarında fazla bir malûmat mevcut olmadığı herkesçe malûmdur. Bu itibarla Peçeneklerin İdil-Yayığın şarkında yaşadıkları devirler tamamile karanlık olup bu hususta söylenen sözler ancak bir faraziyeden ibaret kalıyor. Peçeneklere dair ilk müsbet malûmat 8 6 0 tarihlerine doğru başlamaktadır. Fakat onların bütün tarihlerine ait biribirini takip eden kayıtların mevcut olduğu hatıra gelmesin. Peçenek tarihinin birçok kısımları tamamile meçhul kalıyor. Aradaki boşluklar mevcut kayıt­ lardan neticeler çıkarm ak suretile doldurulmakta olup mü­ teaddit cihetlerinin aydınlatılması yeni bulunacak malzemeye bağlıdır. Peçeneklerin tarihî mukadderatını öğrenmekle ayni yolu takiben fakat çok evvel gelmiş olan Hunlar, Avarlar ve diğer Türk kavimlerinin tarihlerine dair daha esaslı bir görüş elde etmek mümkün olacağını söylemiştik. Bizim araştırmalarımızda eksik kalan kısım Peçeneklerin iç hayat­ ları ile maddî ve manevî kültür meseleleridir. Bazı göçmen kavimlerin iç teşkilâtı etraflıca işlenmiştir. Bu hususta B. Ja. V 1 a d i m i r c e v'in ObSâestivennyJ stroj mongolov (Moğolların İçti­ maî teşkilâtı) (Sovyetler Birliği İlimer Akademisi neşriyatı 1 9 3 4 , 2 2 3 sahife) adlı çok ehemmiyetli araştırmasını göstebiliriz. Bu sahaya temas eden ikinci bir eser de S. P. T o l s t o V, Perezitki totemizma i dual'noj organîzacii u iurkmen. (Türkmenlerde totemizim ve dual teşkilâtın izleri). N. Ja. Marr na­ mını taşıyan maddî kültür tarihidir. [Devlet Akademisi tarafın­ dan çıkarılan “Problemy istorii dokapitalisticeskich obscestv,, adlı mecmuada, Leningrad 1 9 3 5 . Sonra P. F. P r e o b r a z e n s k i j nin “Sovyetskaja Etnogrfija,, ( 1 9 3 0 , N. 4) sindeki Razlozenie

(Yomud

rodovogo stroja

türkmenlerinde

i feodaVnyj process u turkmen

Itabîle

teşkilâtının

jomudov.

dağılması

ve

_______________ ön S ö z __________________________________

XI

feodal hareket). ] Ayni suretle göçmenlerin maddî kültür izlerini tenvir hususunda bilhassa Macarlar tarafmdan fevkal­ âde ehemmiyetli tetkikler yapılmıştır. Bu meyanda Avarlardan kalan eşyanın İlmî araştırılmalara mevzu teşkil ettiğine bihassa işaret etmeliyiz. Bilhassa J. N e m e n t h in DieInschriften des Schatzes von Nagy ■Szent Miklos adlı eseri Peçeneklerin maddî ve manevî kültürlerini anlama bakımından büyük bir ehem­ miyeti haizdir. Nemeth bu meşhur definenin Peçeneklere ait olduğunu ileri sürüyor, ve ayni zamanda bu define içinde bulunan destilerdeki yazıların da Peçeneklere aidiyetini kabul ediyor. Bu meseleye dair en son araştırmaların birin­ de Nemethin fikirleri epey tenkit edilmekle beraber (B. von A r n i m , Zeitschrift für Slavische Philologie, B XI ( 1 9 3 4 ) 2 4 0 - 2 4 8 S.), Nemethin bu tetkiki göçmenlerin kültür tarihi bakı­ mından m uhakkak ki ehemmiyetini muhafaza etmektedir. Arkeologya ve filologya sahasına ait meseleleri ihtiva etme­ sinden ötürü biz bu cihetlerin tenvirini Türk arkeologya ve dil bilginlerine bırakarak, Peçeneklerin maddî kültür tarihi meselesine girişmeğe cesaret edemedik. Bahusus Rus Bilgiler Akadernisinin Cenubî Rusyada yaptıracağını ilân ettiği kur­ ganların araştırılması işi bitip ve oralarda bulunan eşyaya dair malûmat neşredildikten sonra, Cenubî Rusyadaki göç­ menlerin, ve bunlar meyanında Peçeneklerin de, maddî kültürlerine temas etmek mümkün olacaktır. Tetkikimizi hazırlarken müracaat ettiğimiz bazı eser ve kaynaklar kitabın başında “kaynak ve tetkikler,, adiyle bahsettiğimiz kısma alınmamıştır. Meselâ üçünçü derecede ehemmeyeti haiz olan ve Peçeneklere dair hiç bir yeni ma­ lûmat ihtiva etmiyen M ü n e c c i m b a ş ı nm inden ayrıca bahsetmeğe lüzum görmedik. Bazı yazılar ancak mevzuubahis kısmın basılmasından sonra elimize geçtiğinden, ora­ larda ileri sürülen fikirler hakkında ayrıca bir mütalea dermeyan edemedik. Ezcümle A. N. B e r n s t a m in Istoriceskaja pravda v leğende ob O^uz - ^a^ane (Oğuz - kağan efsanesinde tarihî hakikat). Sovetskaja Etnografija N 6 ( 1 9 3 5 ) adlı yazısı bu ka­ bildendir. Bernstam, Oğuzun Urum ve Urus beyle harbini Peçeneklerle bağlıyarak, 9 6 8 deki Peçenek - Rus harbini kastediyor ve Oğuz efsanesinde Peçeneklerin Bizansa yürü­ yüşlerini görmek istiyor. Fikrimize göre Bernstamın delille­ ri inandırıcı değildir.

X II

9eı;enekler

Peçenekleritı faaliyet sahasını gösteren haritalar da tertip edilmiştir. Maattessüf haritaların tabında bazı yanlışlardan kaçınmak mümkün olmadı. Haritalar daha iyi anlaşılması için ayrıca Peçenek ve diğer Türk kavimlerinin hareketleri­ ni bildiren bir sinkronik cetvel de koyduk. Bu cetvel bilhas­ sa “Peçenek ve diğer Türk kavimlerinin hareketlerini göste­ rir harita,, ya aittir. Türk olmıyan şahıs ve kitab adlarını mümkün olduğu kadar kendilerinin kullandığı imlâ ve harflerle yazdık. Yal­ nız rusça için garp ilim âleminde kabul edilen transkripsiyon sistemini alarak, rusça sözlerde bu transkripsiyonu kul­ landık. Buna göre “c„ -türkçe “ç„ , “s„ - “ş„ . “z„ - türkçedeki “j„ , “c„ almancadaki “z„ , “ch„ almancadaki “ch„ “y,> türk­ çedeki “ı„ ve “j„ türkçedeki “y„ gibi telâffuz olunmaktadır. Peçeneklere dair ehemmiyeti itibariyle en birinci yerde du­ ran De Administrando İpmerio dan bir parça kitabın sonuna aynen konulmuştur. Metinde verilen malûmatın kontrolünü kolaylaştırmak maksadile bilhassa Bizans kaynaklarından sık sık sitatlar yapmayı faydalı bulduk. Bu sitatlarda görüldü­ ğü üzere Peçeneklere dair en çok malûmat bırakan müellif olarak imparator Konstantin VII. Porphyrogennetos ile Alek­ si Komnenosun kızı Anna Komnenadır. Türk tarihi bakım ın­ dan değerleri yüksek olan bu her iki eserin dilimize çevril­ mesi temenni edilir. Ayni suretle Rus vekayinamelerinin de bize büyük bir yardımı olduğunu söylemeliyiz. Bu m ünase­ betle, Rus vekayinamelerinden, hiç olmazsa iktibas suretiyle, Türk tarihine temas eden kısımlarının türkçe olarak neşredil­ mesinin pek faydalı olacağını da ilâve etmeliyiz. Ön sözümüze nihayet verirken bu eserin vücude gelme­ sinde en çok yardımları görülen birkaç şahsı anmak yerindedir. Bunlardan biri Bizans İmparatoru Konstantin VII. Porphyrogennetos, İkincisi - Aleksi Komnenosun kızı Anna Komnena ve üçüncüsü de Peçeneklerin dünya tarihinde oy­ namış oldukları rolün ehemmiyetini ilk olarak lâyıkı veçhile ortaya koyan Bizans tarihi bilginlerinden V. Vasil’ evskij dir. İlk iki şahıs bizi alâkadar eden kavime dair zengin mal­ zeme bırakmak suretile, sonuncusu da Peçeneklere dair et­ raflı bir tetkikin yazılması lâzimgeldiği fikrini vermesi itiba­ riyle - bu araştırmanın vücude gelmesinde en mühim amil olmuşlardır.

________________________________Ö/7 3 ö2____________________________

Ortaya koyduğumuz “Peçenek tarihi,, - malzemenin cin­ sinden dolayı - ne bir analiz ve ne de bir sintezdir. Burada mevcut malûmat, m ümkün mertebe kritike tbi tutularak, bir araya toplanılmış ve Peçeneklerin bilhassa “dış tarihleri,, tesbit edilmeğe çalışılmıştır. Eldeki kaynaklarda hemen he­ men, yalnız Peçeneklerin hareketleri ve harpleri mevzu bahis olduğundan, eserimizde daha ziyade bu kavmin diğer milletlerle münasebetleri tenvir edilmiştir. Bu münasebe­ tin o zamanki siyasî vak’alar üzerine tesirlerini bulup çıkar­ mağa da çalıştık. Bu cihetin aydınlatılmasında bazı eksikler var sa, bunlar kaynaklardaki kayıtların azlığından ileri geli­ yor. Gelecekte daha fazla malzeme ortaya konulduğu zaman Peçeneklerin tarihi muhtelif cepheden işlenir ve bunu kale­ me alan müverrih te umumî Türk tarihine büyük bir hizmet etmiş olur. K a d ık ö y , M ü h ü r d a r İk in ci K ân u n 1 9 3 7

D r. A . N . K u r a t

g ir iş

PEÇENEKLERE DAİR TARİHÎ BİLGİLER BULUNAN KAYNAKLAR 1.

BİZANS TARİHLERİ VE KRONİKLERİ

Türkler Orta Asyadan garbe giderlerken, Hazar deni­ zinin şimalinden ve cenubundan olmak üzere, iki yol takib etmişlerdi. Orta kurunda şimal yolu ile Avrupaya giden Türklere dair maliamat bilhassa Bizans kaynaklarmda muhafaza edilmiştir. Bu eserde tetkik ettiğimiz Peçeneklerin tarihlerine dair malûmatı da yine Bizans müelliflerine med­ yunuz. Peçeneklere dair kayitleri ihtiva eden en eski kay­ nak olmak üzere Bizans İmparatoru K o n s t a n t i n VII. P r o p h y r o g e n n e t o s un ilim âleminde De administrando imperio adiyle maruf olan eseri başta gelir. Sırası gelmişken, Peçenek tarihi için esas memba bırakmış olan bu impara­ tora ait biraz izahat verelim. Konstantin VIL Porphyrogennetos 912 den 9 5 9 a kadar Bizans tahtım işgal etmişti. O, Makedonya sülâlesinin banisi Basil I-nci nin torunu, yani Feylesof Leon’un oğludur. Konstantin, baş imparator ol­ masına rağmen, ta 9 4 5 yılına kadar, yalnız ismen hüküm ­ dardı; 919 dan 9 4 4 e kadar bütün idare onun kayınpederi Roman L e k a p e n o s u n elinde idi. Lekapenos, oğulları tarafından tahtından indirildikten sonra (9 4 4 te) onun yerini bir yıl müddetle oğulları işgal etmişlerdi. Ancak 9 4 5 te Kons­ tantin, tahtını kimse ile paylaşmaksızın, tam manasile bir hükümdar olabilmişti. Bu vaziyet onun ölüm yılı olan 9 5 9 a kadar devam etmişti. Konstantinin hâkimiyeti sıralarında Bizans imparator­ luğu oldukça sakin bir devre içinde idi; dıştan fazla bir tehlike yoktu. Lekapenos gibi kuvvetli bir adamın şeriki taht olması içte de asayişi temin etmişti. Vaziyet böyle iken, zaten İdarî işlerle fazla alâkası olmıyan Konstantin, Peçenek tarihi — 1

2

^çenekler

küçüklüğündenberi sevdiği edebiyat ve ilim işleriyle uğraş­ mağa imkân ve pek çok vakit bulmuştu. İmparatorluğun kendisine bahşettiği hak ve kuvvetten istifade eden Konstantin, İlmî eserlerin toplanmasma çok gayret etmiş ve biriken malzemeden ya kendisi eserler yazmış veya başkalarma yazdırmıştı. Konstantin yalnız olarak idare başında bulunduğu yıllarda da İlmî meşguliyetini bırakmamıştır; hattâ bizi alâkadar eden eserini tam bu yıllar içinde vücude getirdiğini görüyoruz. Onun zamanında, İstanbulun meşhur eski ilim ocağı olan Bardas Üniversitesi canlandırılmış, ve bu suretle Bizansta yüksek tahsilin yeniden yükselmesine imkân yaradılmıştı. Bizans tahtını işgal eden bu ilim m erak­ lısı hükümdarın iki nevi ilmî faaliyeti olmuştur; biri - bizzat onun kaleminden çıkan veya idaresi altında yazılan eserler; İkincisi - imparatorun teşviki ile her ilim sahasını ihtiva eden ansiklopediler. Birinci nevi eserler arasında ilk başta imparatorun büyük babası olan B a s i l I-ncinin biografyası gelir. De administrando imperio nun büyük bir kıs­ mının müellifi Konstantinin kendisidir. Bizi burada ancak bu sonuncu eser alâkadar ettiğinden, başka eserleri bıraka­ rak yalnız De administrando imperio ile meşgul olacağız. Konstantin Porphyrogennetos, oğlu R o m a n’a (so n ra imparator olan, 9 5 9 - 9 6 3 yıllarında) hitaben kaleme aldığı bu eserinde devletin haricî siyasetine dair birçok pratik na­ sihatlerde bulunuyor; müdekkikler bunun için kitabın adına De administarando imperio demişlerdir. Eser 5 3 baptan ibarettir. 9 5 0 tarihlerinde Bizans imparatorluğunun şimal, şark ve garp komşularından bahseder. Bilhassa bu kavimlere karşı nasıl bir siyaset takip olunması lâzımgeldiği, kita­ bın en canlı noktalarından biridir. Orada Türk kavimleri olan Peçenekler, Uzlar ve Hazarlardan başka, Macarlar ve Kabarlardan bahsedildiği gibi, Balkan ahalisi olan Bulgarlar, Sırplar, Hırvatlardan ve Dalmaçyalılardan da bahis geçer. Sonra, Ruslar ve Slavlara dair çok enteresan malûmat verilir. Orada Araplar, Cenubî İtalya ve Venediğe dair de birçok enteresan malzeme bulunuyor. Konstantin Porphyrogennetosun eseri hakkında bundan 6 5 yıl evvel A l f r e d R a m b a u d n u n söylediğini bir daha burada da tekrarlıyabiliriz. O diyor ki: “Eğer bu eser muhafaza edilmemiş olaydı, bütün bu mıntıkaların (Karadenizin şimali ve kısmen Balkan ya­

s iriş

3

rımadası) 9. ve 10 - cu asırdaki tarihleri bizim için meçhul kalacaktı. Macarlar, Yugoslavlar, Cenubî Rusya ahalisi, ken­ di milliyetlerinin başlangıcını, tarihlerinin ilk sahifelerini bu eserde bulabiliyorlar.” (A. R a m b a u d, Constantin Porphyrogenete p. 173-174.) De administrando imperio’nun 1 - 8 bapları P eç en e k l e r d e n bahseder; b ird e aynca dört sahifeden ibaret olan 37 -n ci bap bilhassa bu kavme hasredilmiştir. Bizans imparatorunun bu Türk zümresine fevkalâde ehemmiyet verdiği görülüyor. 9 ncu bap ta R u s l a r a aittir. Rus tarihinin başlangıcına ve /bosların milliyetini tayinde en mühim bir vesika olup çok enteresan malûmat vardır. 38-nci bap Ma­ carların (Konstantin onlara hep T ürk diyor.) Menşeleri 3 9 - cu bapta Kabarlardan, 4 0-n cı da Kabarlar ve Macarlardan bah­ sediliyor; 4 2 - nci bapta da “Selânikten Tuna nehri ve Belgrad kalesine kadar, Macaristan ve Peçenekistandan Hazar kalesi olan Sarkele kadar„ yerlerin coğrafyası hakkında ma­ lûmat verilmektedir. Kitabın içinde Arap tarihine dair, İs­ panya hakkında, Peloponnes v. s. gibi Bizansla alâkası olan yerlerden ve kavimlerden bahsediliyor. İmparator, sonuncu bap olan 5 3 te de Kırımdaki Chersones şehrinin, bilhsasa Karadenizin şimalindeki memleketlerle çok faal İktisadî ve siyasî münasebatı olduğundan, bu şehrin vaziyetini ve tarih­ çesini oğluna tanıtmak için gayret etmiştir. Eserin yazıldığı (daha doğrusu tertib edildiği) zaman baplarının sırası, şimdiki gibi (yani Bonn tabında gösterildiği gibi) olmasa gerektir. Eserin yazılması tarihine gelince kat’î bir tarih söylenemez. Maamafih imparator Konstantin kitabının iki yerinde tarih gösteriyor; elal 81 n,exQiç tfiç OTjfieçov, f]Tiç satlv Iv8ixticüv Ep8öp.T|, etı-ı dîTÖ y.tiaemç xöff(xou euv^' (6457=949) S. 130 de; sonra : âqp' ov öe â n d 2 aXü)va

(i8TCüXîicrav eîç 'Paıjffiov, elalv Ety\ qp' |^exQ''

aı^ı^egov, ı^tıç

lv8ıxu(îıvoç e|38öfx,oç euv(;'(6457 = 949) S. 137. Fakat bunların ancak o bahislere ait olduğunu kabul edebiliriz. Eserin takriben 9 4 9 - 9 5 1 (yahut 9 5 2 ) yıllarında ya­ zıldığı muhtemeldir. Konstantin bunu yazarken, malzeme­ sini muhtelif kimseler vasıtasiyle toplamıştır: Bizanstan giden elçiler, Bizansa gelen muhtelif kavimlerin elçileri, tüc­ carlar, esirler, askerler ve başkalardan imparatorun eseri için malûmat alınmış olabilir.Hattâ, Peçeneklere dair kayitlerin bir kısmını, bilhassa kabîle adları, Peçeneklerin Deşt- i - Kıpcağa gelmeden evvelki tarihlerine dair kısımlar ve Peçenek-Macar

S^egenekler

harplerinin doğrudan doğruya Peçeneklerden alınmış olması ihtimali varittir. De administrando imperio’nun bütün kısım­ larının bizzat imparator tarafından kaleme alınmış olması icap etmez; bu eser âdeta, civardaki kavimler hakkında impara­ tora bildirilen raporları ihtiva eden bir defter mahiyetinde­ dir; oraya başkaları tarafından kaleme alman bapların da girmiş olması muhtemeldir. De administrando imperio'yi en iyi bilen B u r y , bu eserden bahsederken “mozayik,, tabiri kullanıyor ve « W e h a v e n o r e a s o n to q u e s t io n h is ( K o n s tâ n t in ) p e r s o n a l r e s p o n s a b il it y for ali p arts of th e treatise» diyor (S. 51 8 ). Bununla beraber Konstântin Porphyrogennetos’un ese­ rinde muhafaza edilen kayitler, sıhhat itibariyle, şek ve şüphe bırakmamaktadır. İmparatorun doğru malûmat elde edebilecek vaziyette olduğunu gördük; bunun için m ezkûr eser, orada isimleri geçen kavimlerin gerek tarihleri ve ge­ rek coğrafyaları için en mühim bir kaynak mahiyetindedir. K o n s t â n ti n P o r p h y r o g e n n e t o s ’a d air a r a ş t ır m a la r : A l f r e d R a mb a u d , L ’E m p ire g re c au d ix iem e siecle. C on stan tin P o rp h y ro g en ete. P a r i s 1 8 7 0 ; H . L e c l e r c q , C on stan tin P orp h y ro g en ete et le liv r e d es cerrem on ies d e l a c o a r d e B y z a n c e ; C a b r o l , D ictio n n a ire d 'a> cheologie ck retien n e et d e litu rgie. P a r i s 1914, I I I (2), 2 6 9 5 - 2 7 1 3 . K a r i K r u m b a c h e r , G esch ich te d e r by z a n tin isch en L iteratü r. 2 in ci tabi. M ü n c h e n 1 8 9 7 . 2 5 2 - 2 6 4 sah ifeleri. C o n sta n tin e P orp y ro g en ete. L e liv re d es cerem on ies. C ollectİon b y z a n t in e publ. S O U S le patr. de l'A sso cia tio n G . B u d e . P a r is 1 9 3 5 . D e a d m in istr a n d o im p erio ya a i t :

A . R a m b a u d n ı n y u k a r d a z ik r o lu n a n ese ri; K . K r u m b a c h e r ( y u k . z ik r. ol.); b u h u s u s t a e n m ü h i m te tk ik : J . B u r y , T he treatise D e a d m in istra n d o im p erio. B y z a n t i n i s c h e Z e its c h rift X V ( 1 9 0 6 ) 511 - 5 7 7 . S o n ra , G . M a n o j l o v i c , S tu d ije o spisu “D e a d m in istran d o im perio,, c a r a K o n sta n tin a VIL P o r firo g en ita . Z a g re b U l û m A k a d e m is i n e ş r iy a tı (Rad), Cilt 1 8 2 . S. 1 - 6 5 ; c. 1 8 6 . S. 3 5 - 1 0 3 ; 1 0 4 - 1 8 4 ; c. 1 8 7 . S. 1 - 1 3 2 (1 9 1 0 - 11). S ırp - H ır­ v a tç a y a z ıla n b u a r a ş t ır m a la r ın h u l â s a s ı 1 9 2 7 d e B e lg r a t ta a k te d ile n B iz a t in i s t l e r k o n g r e s i n e a rz e d ilm iş ti; b a k ın ı z : A n a s t a s i j e v i c v e G r a n i c , C o m p te - ren d u e (B e lg ra d e , 1 9 2 9 ) p. 4 5 - 4 7 . B u e tü tle rd e n m a a d a b i l h a s s a ş u y a z ıla r z ik r o lu n a b ilir : K . J . G r o t , Iz v estija K o n sta n tin a P o rfir o r o d n o g o o S e rb a c h i C h o rv a ta ch . S, P s b g . 1 8 8 8 ; b u n d a n b ir İk tib a s - A r c h iv î ü r s la v is c h e P h ilo lo g ie 5 (1881) 3 9 0 - 3 9 7 . B u e s e r i n te n k id i: T. F l . o r i n s k i j , 2 . M. N. P. c ilt 2 1 4 (Mart) s. 1 3 9 - 1 7 0 ; cilt 2 1 5 ( H a z ir a n ) S. 3 0 0 - 3 2 2 . P . H u n f a l v y , M a ca rla r h a k k ı n d a v e r ile n m a lû m a t ı t e t k ik e tm iştir ; M a g y a ro rsz a g E th n o g r a p h ia ja (İstifade ed e m e d im ). J . N e m e t h , A h o n fo g la lo M a g y a ro sa g k iü lk u lsa . B u d a p e s t 1 9 3 0 . (Bazı k ıs ı m l a r ı n ı t e r c ü m e s u r e t iy le istifa d e ettim .) J. M o r a v c s i k , A m a g g a r törten et b iz a n c i fo r r a s a i (M a c a r ta r ih in i n B i z a n s k a y n a k l a n ) B u d a p e s t 1 9 3 4 . 2 5 6 ss. ( B y z a n t.Z e its c h r ift teki r e s e n z i y o n l a n v a s ıta s iy le istifad e ed ilm iştir.) B y z .

s ir iş

s

Z. B. 3 5 ( 1 9 3 5 ) 4 0 0 - 4 0 6 . G e z a F e h e r , U n g a m s G ehietsgren zen in d er M itte d e s X. en Ja h r k u n d e r te s . U n g a r i s c h e J a h r b ü c h e r , B. II. H eft 1. (April 1 9 2 2 ) ; Q . G z e b e , T a rco - b y z a n iin isch e M iszellen . Kör. C so m a Arch. I (1912) 2 0 9 2 1 9 . C. A. M a c a r t h n e y , T h e M ag g ars in th e ninth cen tury. C a m b r id g e 1 9 3 0 , 8 0 - 117. A. V a s i 1 i e v, H istoire d e V em pire B yzan tin e. P a r is 1 9 3 2 Vol. I. 4 7 7 - 7 8 . D e ad m . im p . n u n r u s ç a t e r c ü m e s i: Q. L a s k i n , Ğ ten ija v İm p . O bscestve istorii i d rev n o stej p ri M oskov . U niversitete. 1 8 9 9 , b u n u n te n k id i; P a p a d i m i t r i u s , B y z a n t i n i s c h e Z e its c h rift II. ( 1 9 0 0 ) 5 1 5 - 5 2 3 . V. V. L a t y S e v ta ra fın d a n b a ş l a n a r a k N. V. M a l i c k y n i n d e v a m ettird iği: K a r a d e n iz in ş i m a li n d e k i m e m l e k e t l e r e d air B iz a n s k a y n a k l a r m m v e r ­ d ik le r i m a l û m a t ( L e n in g r a d - M o s k v a 1 9 3 5 ) adlı e s e r d e n istifad e m ü m ­ k ü n olm ad ı.

Konstantin Porphyrogennetostan sonra, Peçeneklere dair bıraktıkları malûmatın çokluğu bakımından, K e d r e n o s (Haddi zatinde Skylitzesin eseridir) ile A n n a K o m n e n a en mühim yer tutarlar; maamafih başka Bizans tarih­ leri ve kroniklerinde de Peçenekler hakkında tek-tük kayitlere tesadüf olunuyor. 9 5 0 tarihlerinde doğan L e o n D i a k o n o s u n , 9 5 9 - 9 7 5 yılları vakalarını içine alan, eserinde bizi alâkadar eden kavme dair bazı sözler geçer; bu tarih­ çinin, eserine bizzat gördüğü vakaları almış olması, oradaki malûmatın kıymetini çok yükseltmektedir. Rus Knezinin Bi­ z a n s l I l a r a karşı yaptığı harpler münasebetiyle Peçeneklerin de isimleri zikredilmektedir; bu suretle Leon Diakonos un sözleri Rus vakayinamelerini tamamlıyor. 10 34 - 1 0 7 9 yılları vakalarını yazan M i c h a e l A t t a l i a t e s de Leon Diakonos gibi, ekseriyetle, gördüğü vakaları anlattığı için, tarihinin ehemmiyeti büyüktür; eserinde Bal­ kanlarda cereyan etmiş olan harpler bahsinde Peçeneklere de tesadüf ediyoruz; Anadoluda, BizanslIların Selçuklularla yaptıkları harplerde Bizans ordusunda Peçeneklerin bulun­ duğunu Attaliates vasıtasiyle öğreniyoruz. Roman Diogenes’in Alp Aslana karşı yaptığı ve Malazgirt hezimetiyle neti­ celenen seferinde Peçenekler de bulunuyorlardı. Attaliates onlara S k i t diyor; bununla Peçenekler mi, yoksa Uzlar mı kastediliyor, müellif bunu tasrih etmemekle beraber, onun daha evvelki kayitlerinin birinde “Skit„ ten Peçenekleri kasdettiği anlaşılmaktadır: Suın'î'aı 6s, otjç IlaT^ıvdyuOuç oîöev ö 8t||iû)8t|ç Aoyog /taAeıv (S. 30). 11inci asrın sonlarında yaşamış olan kronikçilerden J oa n n S k y l i t z e s de, 811-1079 yıllarını ihtiva eden kitabında

S‘ e ç e n e k l e r

Nikefor Bryennios’un Nikefor Botaneiates’a karşı müca­ delesini anlatırken, Bryennios'un Peçeneklerle anlaştığını yazıyor. Bundan maada Skylitzesin eserinde 11 - inci asır ortalarındaki Peçenek tarihine ait çok kıymetli malûmat bu­ luyoruz; o, Dneper ve Dnester boylarında yaşıyan Peçenek1er arasında cereyan eden iç mücadeleler hakkında olduğu gibi, bu sıralarda Bizans imparatorluğu ile bu kavim arasın­ daki münasebetlere dair de mufassal ve enteresan kayitler bırakmıştır. Yalnız, eserinin bu kısımları ilim alemince K e d r e n o s un ismiyle tanınmıştır. 11 - inci asrın sonları ve 1 2 in c ia s ıın başlarında yaşamış olan keşiş Georg K e d r e n o s dünya tarihi mahiyetinde olan kronikine Skylitzesin eserini aynen koymuştur; Kedrenos’un eseri tamamiyle neşrolun­ duğundan, Skylitzesi ayrıca neşre hacet kalmamış, ve onun 8 1 1 -1 0 5 7 tarihleri bu suretle Kedrenos adiyle tanınmıştır. İmparator Konstantin Monomachos zamanında (1042 1055) en nüfuzlu adamlardan biri olup, yeni tesis edilen İstanbul Akademisinde felsefe Profesörü olan M i c h a e l P s e l l o s (ölüm tarihi 1096), 9 7 6 - 1 0 7 7 yıllarını ihtiva eden eserinde, Peçeneklere dair bazı malûmat veriyor. Bilhassa Konstantin Monomachos’un Peçeneklere karşı kazandığı zaferi münasebetiyle bunların isimleri geçiyor. Tam manasiyle ince bir Bizanslı, ve devrin en âlim adamlarından olan Psellos’un nazarında Peçenekler en kötü “barbarlar,, dır. Bu­ nunla beraber, Psellos Peçeneklerin kuvvetli ve çok tehlikeli bir komşu olduklarını tamamiyle doğru olarak tesbit etmiş­ tir. Metin ve fransızca tercemesiyle yakında çıkan Psellos'un “Bir asrın tarihi,,, bilhassa bu zaman Bizans tarihinin birçok cihetlerini aydınlatmak itibariyle çok mühimdir. (Michel Psellos, Chronographia. Te-xXe retab. et trad. par Em. R e n a u l d . Coll. de Bude. Paris 1 92 6.) Bizans İmparatoru Aleksi Komnenos zamanında mü­ him bir mevki tutmuş olan Nikefor Bryenniosun (im para­ torun damadı, meşhur Anna Komnenanm kocası) eserinde de Peçeneklere ait birkaç kayit bulabiliriz; fakat onun eseri Anna Komnenanıkına girmiş olduğundan üzerinde fazla durmıyacağız. Bizi alâkadar eden asıl eser A n n a K o m n e n a nın tarihidir. 11-i nci asrın sonu ve 12 - inci asrın başları için birinci derecede kaynak mahiyetinde olan, Bizans pren­ sesi Anna Komnena’nın kitabı Alexiada adını taşımaktadır.

_____________________________s iri?_____________________________ ?_ Yalnız Peçenekler değil, Kumanlar ve bilhassa Anadolu Selçukluları tarihi ile birinci Haçlılar seferine ait çok ente­ resan ve ehemmiyetli malûmata ihtiva eden “Alexiada„ mn müellifesine dair malûmat vermek faydadan hali olmıyacaktır, Anna, Aleksi Komnenosun büyük kızıdır; 1083 te doğ­ muştur. O zaman, Bizans sarayında âdet olduğu üzere, dev­ rin en mükemmel terbiye ve tahsilini görmüş, eski klâsik­ leri okuyacak ve anlıyacak kadar eski grekçeyi elde etmiş­ tir. Homerosu, Herodotu, Tkukydidesi, Aristofanesi, tragikleri, Polybiosu, ve bittabi mukaddes kitapları, okuyordu; Annanm antik mitologya, tarih, retorik, diyalektik, Aristo ve Ef­ lâtun felsefesini bildiği anlaşılmaktadır. O bu bakımdan dev­ rin en çok okumuş ve bilgili şahsiyetlerden biridir. Aleksi Komnenos kızına çok parlak bir koca da bulmuştu: Genç, ya­ kışıklı, cesur ve çok malûmatlı olan Nikefor Bryennios An­ na için en münasip bir hayat arkadaşı olabilirdi. Maamafih karakter itibarile Annanın tam bir Bizanslı olduğu sarahaten görülüyor: Aleksi Komnenos öldükten sonra (1118) Anna tahtın meşru varisi olan biraderi Joannın ayağını kaydırmak teşebbüsünde bulunmuştu; kocasını tahta çıkararak onun namına kendisi idareyi ele almak pilânmı kurmuştu. Nikefor Bryennios buna muvafakat etmemiş, daha doğrusu Joann yerinde sağlamca tutuna bildiğinden, Anna bu pilânlarını kuvveden file çıkaramamıştı. Bu muvaffakıyetsizliği mütea­ kip, Anna tfjç KexaQiTojp,evTiç manastırına inzivaya çekiliyor ve orada “Alexiada„ sını (’Ale^ıdç) yazıyor. 15 kitaptan ibaret olan bu eser Annanın babası Aleksi Komnenosun tarihçesidir; 1069 ile 1118 yılları arasını ihtiva eder. Bu eserin yazılma­ sından maksat, Komnenler ailesi azasından en büyüğünün Aleksi Komnenos olduğunu göstermektedir; bu itibarla Annanın eseri tam manasile babasına bir methiyedir. Kitap­ tan istifade edilirken bu cihet daima gözönünde tutulmalıdır.“Alexiada„ 1138 de tamamlanmıştır. Annanın bundan son­ ra nekadar yaşadığını ve nerede öldüğünü bilmiyoruz. Bu eser yazılırken istifade olunan malzemeye gelince, baş kısmı için, yukarda ismi geçen, Nikefor Bryenniosun 1 059 a kadar gelen tarihi celbedilmiştir. Annanın vaziyeti, sarayda mahfuz arşiv ve diğer evraktan istifadesini temin et­ mişti. Tabiatiyle o devrin vakalarına iştirak etmiş olan birçok kimselerle temasta bulunarak, şifahî malûmat almıştı. Ken-

S^eçenekter

dişinin gördüğü ve işittiği şeyler de eserinin mühim bir kıs­ mını tuttuğu muhakkaktır. Bazı vakıaların ufak teferruatına kadar tasvir edilmiş olması, çoktan geçmiş vakalara iştirak edenlerin isimleri, bilhassa yabancı adları, doğru olarak yaz­ m ış olması Annanın kendisinden evvel kaleme alınan malze­ meden de istifade ettiğine delâlet eder. Bu itibarla Anna Komnenanm eseri, ihtiva ettiği devir için, büyük bir kıymeti ha­ izdir; yalnız, demin de dediğimiz gibi, babasına fazla mevki verm ek isteyişini ve onun için hiçbir yerde pederini küçük düşürm em eğe gayret ettiğini, bilmek lâzımdır. Alexiada’nın noksan cihetlerinden biri de kronologyasıdır: Vakaların cere­ yanı tarihi ekseriyetle gösterilmiyor; olanlarının da bir kısmı sarih değidir. Onun için bu cihet ancak başka kaynaklarla mukayese edilerek tesbit olunabiliyor. Yukarda Annanın yabancı °kavimler ve şahısların adları­ nı doğru olarak kaydettiğini söylemiştik. Bizi bilhassa Türk kavimleri alâkadar ettiğinden yalnız onlar üzerinde duraca­ ğız. Anadolu Türklerini hep T ü r k (Toüç^oı) olarak yazıyor; Peçenekler ise, klâsik eserlere uyarak, ekseriyetle S k i t (2xıjdaı) adını taşıyorlar ve ancak birkaç yerde kendi adlariyle göste­ rilmişlerdir (oı naT^ıvdxoı); Kumanlar yalnız ol Kofidvoı tesmiye olunuyorlar. Anadoluyu Türk beylerine gelince, Süleyman Şahın Nominativi 2oXu^âç, Akkusativi de trjv SoXi)[Aâv (I.301)dır; Puzan - IlovCdvoç; Ebülkasım-'Aare^^acr-njA; Porsuk - neoootı^; Ebülgazi •riovXxdoT|ç; Kılıç-Aslan - K^tÇıdaMav (“r„ siz olduğu o za­ man bile bu harfin telâffuz edilmediğini gösteriyor); İzmir emîrinin ismi de TCa^âç olarak yazılıyor ki, Çaka olsa g erek­ tir. Burada getirilen Türk isimlerinin çok doğru yazılmış ol­ ması da, Annanın eserini bitirmeden 5 0 yıl evvel faaliyette bulunan, bu şahıslara dair Bizans arşivinde, az veya çok, yazılı malzemenin mevcut olduğunu ve Annanın da bunlar^ dan istifade ettiğini gösterir. “Alexiada„ de Peçeneklerden çokça bahsolunur. Vl-ncı kitabın 14-ncü babı, Vll-ncı kitabın l i nci babı kâmilen ve VIIInci kitabın ilk üç babı hep bunlara hasredilmiştir. “Alexiada„ nın bilhassa Aleksi Komnenosun harpleri hikâye ettiğini hatırlarsak, Peçeneklere dair malûmat, hemen hemen, yalnız Bizans Peçenek harplerini ihtiva etmektedir, A n n a n ın e s e r i ilk d efa 1 6 1 0 da t a b o l u n m u ş t u r : E p itom e d es C od. M o1610. T a m o lara k n e ş r i : Ed. pr.

n ac. o p era D. H o e s c h e l i i , A u g s b u r g

s iriş

9

P e t r u s P o s s i n u s , P a r is 1651; b u n u n a y n e n t a b ’ı : V e n e d i g 1 7 2 9 . B o n n k ü lliy a tın d a : Cilt 1(1—9 n c u kitap lar) ed. J. S c h o p e n , 1 8 3 9 ; C ilt 1 1 ( 1 0 - 1 5 kit.) ed. A. R e i f f e r s c h e i d , 1 8 7 8 ; y e n i t a b ’i: A. R e iffe rsc h e id , T e u b n e r t a b ’ı, L e ip z ig 1 8 8 4 . A n na er*kenden g arp d ille rin e t e r c e m e d i l­ m e ğ e b a ş l a n m ış t ı r ; Fr. S C h i 1 I e r'in A llg e m e in e r S a m m iu n g histo risch er Mem oires vom 12. J a h r h u n d e r t his a u f die neu esten Z eiten da A lm a n c a t e r c ü m e s i, J e n a 1 7 9 0 . D a n im a r k a c a y a , R u s ç a y a ve İ n g il iz c e y e de ç e v r ilm iş tir . S o n z a m a n la r d a İ n g ilte r e d e b i r ib ir in i ta k ib e n ü ç k a d ın ta r a fın d a n A n n a K o m n e n a y a d air e s e r l e r b a s ı l d ı : “Alexiada„ n ın İ n g il iz c e te r c ü m e s i A. S. D a w e s, T he A le x ia d o f the P rin cess A n n a C om n en a, L o n d o n 1 9 2 8 ; A n n a K o m n a n n ı n k ıs a c a te r c e m e i h ali ve d e v rin y ü k s e k ş a h s i y e t le r il e t e m a s ı n ı t a s v ir eden, N a o m i M i t c h i s o n, A n n a C o m n en a. L o n d o n 1 9 2 8 ; n ih a y e t B iz a n s p r e n s e s i n i n e s e r in i tah lil eden, G e o r g in a B u c k 1 e r A n n a C om n en a. A study. O x f o r d -L o n d o n 1 9 2 9 . B u n l a r d a n m a a d a A n n a K o m n e n a y a dair şu e s e r l e r g ö s t e r i le b il ir : M. D i e t e r, Z ur G la u h w iird ig keit d er A n n a K o m n en a . B y z a n t i n i s c h e Z e its c h rift B. II ( 1 8 9 4 ) 3 8 6 - 3 9 0 SS. E. O s t e r,/Inna K o m n e n a . l - l l l , R a sta d t 1 8 6 8 - 1 8 7 1 ; P a u l A d a m , P rin cesses bg zan tin es. P a r is 1 8 9 3 . L. du S o m m e r a r d . D ean prin cesses d ’O rient au X I I ^ s i e e l e : A n n e C om n en e, tem oin des C roisad es. i4g'nes d e f ra n s c .P a r is 1 9 0 7 . Ch. D i e h l , A n n e C o m n e n e F ig u res B gzan tin es, t. II. P a r is ( 1 9 2 7 ) 2 6 - 5 2 pp; W . M i l l e r , A B y z a n tin e blu e b t o c k in g ; A n n a C o m n en a. E ssa y s on the L atin O rient. C a m b r id g e 1921, 5 3 3 - 5 5 0 pp. A. V a s i 1 i e V , d e V em pire byzan tin e. P a r is 1 9 3 2 . Vol. II 1 4 7 - 1 4 8 pp. T ab iî Kari K r u m b a c h e r ’in G esch ich te d e r b y z a n tin isch en L iteratü r, MÜnc h e n 1 8 9 7 ( 2 n c i tabı) 2 7 3 - 2 7 9 SS. A n n a K o m n e n a y a i te tk ik iç in racat o lu n a c a k ilk e s e r l e r m e y a n ın d a d ır.

mü-

12-inci asırdan itibaren Peçeneklerin Bizans için fazla bir tehlike teşkil etmediklerini görüyoruz. Bundan ötürü Anna Komnenadan sonra onlara dair Bizans kaynaklarında çok az malûmat buluyoruz. 11-inci asrın sonlarında ve 12-incinin başlarında yaşamış olan Joann Z o n a r a s ’ m, dünya yaradı­ lışından 1113 yılına kadar gelen, kronikinde bu kavim an­ cak birkaç defa zikrolunmuştür. 12-inci asrın sonları adamı olan Michael G i y k a s ’in popüler mahiyette olan kronikinde de ayni vaziyeti görüyoruz. 1118-1176 yıllarını ihtiva eden eserin müellifi olan Joann K i n n a m o s ta da, imparator Joann Komnenosun harpleri münasebetile, Peçenekler zikrolunuyorlar; burada onların yaşayış tarzları ve harp usulle­ rine dair bazı kayitlere tesadüf ediyoruz. Bizi meşgul eden bu Türk zümresine ait en son kayitleri ihtiva eden Bizans kaynağı ise Niketa A k o m i n a t o s u n eseridir. 1 1 8 0 -1 2 0 6 yılları tarihini kaleme alan bu müellif, yine harp vakalarını anlatırken, Peçeneklerden de bahsetmiştir. Onun eserinde de bu kavme dair bazı enteresan malûmat bulunuyor. Eski­

10

ff’ e ç e n e k l e r

den C h o n i a t e s adıyla tanılan Niketas bu suretle Konstantin Porphyrogennetosla başlıyan sırayı kapatmaktadır. Burada zikrolunan Bizans kaynakları B o n n külliya­ tında çıkan nüshalardan istifade edilmiştir (Corpus Scriptorum Historiae Byzantinae).

1.

RU S VEK AYIN AME L E RI

Bizans kaynaklarından başka Peçeneklere dair en mü­ him malûmatın R u s v e k a y i n a m e lerinde mevcut oldu­ ğunu işaret etmiştik. Yalnız Peçenekler değil, Uzlar (Rusla­ rın T o r k leri) Kama Bolgarları, Kumanlar, Tatarlar ve Ka­ zan Hanlığına dair de birçok kayitleri ihtiva eden bu mühim kayanklar külliyatını burada kısaca tanıtmak faydalı olacağı fikrindeyiz. Vekayiname yazmak, eski Rus keşişlerinin çok sevdikleri işlerden biriydi; bu meşguliyet, tabiî Rus yurduna Hıristiyan­ lıkla beraber Bizanstan gelmiştir. Vakayinamelerin en eski nüs­ haları muhafaza edilmemiştir; ancak 14-üncü asırda yazılan muhtelif redaksiyonlar elimize kadar gelebilmiştir. Fakat bu vekayinameler daha evvelki asırlarda kaleme alınmış olan parçaları ihtiva ediyorlar; baş kısımları 9-uncu asrın orta­ larına kadar çıkan şifahî rivayetleri muhafaza ettikleri gibi, 10 uncu asrın başından da yazılı vesikaları içlerine almış­ lardır. Bu vakayinamelerinyardımiyle Rus yurdunun 9-uncu asrın ortalarından ta 18-inci asra kadar tarihini bilâ inkıta takibetmek mümkündür. Vekayinamelerin en eski kısımlarını Lavrent'evskaja letopis ve Ipat’evskaja letopis’ adını taşıyan ikisinin başlarında buluyoruz. Bunlardan birincisi keşiş Lavrent’ev tarafından 1 3 7 7 de knjazlerin biri için istinsah edilmiştir; diğerine “Ipafevskaja,, denilmesine sebep te ,14-üncü asrın sonunda veya 15incinin başında yazılan bu nüshanın Kostroma şehrinin Ipat’ev manastırında bulunmasından ileri geliyor. Her iki nüs­ hanın 1110 tarihine kadar olan 9.10. ve 11- inci asırları ihtiva eden kısmına N e s t o r k r o n i k i veya P o v e s f v e r e m e n n y c h l e t (Geçmiş yılların hikâyesi) demek âdet olmuştur. Bazı Rus âlimleri ona “Başlangıç vekayiname,, de diyorlar. Daha 13 - üncü asırda ilk vakanüvis olarak Nestor adlı

9 ir iş

U

Kiev civarında bulunan mağaralardaki manastırın(Pecerskaja Lavra) bir rahibi tanınmıştı; halbuki Lavrent'evskaja letopis’ inin 1116 yılında vekayinam eyi.tertip edenin adı S i l v e s t r olarak gösteriliyor. Bu suretle başlangıç vekayinamenin iki müellifi mevzuu bahistir. Bu ciheti ilerde aydınlatacağımız­ dan, şimdi isimlerini saydığımız iki “letopis,, in mahiyetini gözden geçirelim. Her iki nüsha 1110 tarihine kadar aynen devam ettikten sonra, bu tarihi müteakip mahiyetleri deği­ şiyor. Lavrent’ev vekayinameGİ şimal-ü şark ülkesini, yani Suzdal’ Rusyasını, esas olarak alıyor; Ipat’ev nüshası ise daha ziyade cenup ülkesini, yani Haliç ve Volyn da cereyan eden vakaları tasvir etmektedir. “Başlangıç kısma,, gelince, bu hususta birçok fikirler yürütülmüş ve hâlâ kat’î bir netice elde edilememiştir. Bu mesele ile uğraşan âlimler, “ Nestor kroniki,, nin daha evvelki muhtelif, yazılı ve şifahî, vesika­ lardan vücude getirilen bir kompilâsyon olduğu kanaatindedirler. â a c h m a t o v , Nestor kronikine giren en eski parçaların 1 03 9 da Kievte tanzim olnuduğu fikrindedir^ “Pecerskaja Lavra„da 1 07 3 te Kievte yazılan nüshadan istifade suretile bir vekayiname tertip edilmiş olduğunu, ve 1093 te de bunun devam ettirildiğini yine bu âlim ileri sürmüştü. Niha­ yet ayni müdekkikin söylediğine göre Povest’ vremennyeh let adını taşıyan kısım da 1116 da keşiş Silvestr tarafından tan­ zim olunmuştur. Meşhur Ruş tarihçilerinden V. K 1j u c e v s k i j nin fikrine göre bu “ Başlangıç vekayiname,, üç kısımdan teşekkül edi­ yor: 1 — Knjaz O l e g in saltanatını 8 8 2 yılına kadar ihtiva eden kısım; 1 0 5 4 ten evvel kaleme alınmıştır. Asıl bu kısım “Geçm iş zamanların hikâyesi,-, adını taşımalıdır. 2 - 12 - inci asrın başlarında tertip edilmiş, Rusların hıristiyanlığı kabul­ leri hikâyesi olan 9 8 6 - 9 8 8 yıllarını ihtiva eden kısım. 3-1140 tarihine kadar 11, ve 12- inci asırlar vukuatını alan K ievo-Peçer vekayinamesi. Bu üç relâsyon birleştirilerek sonraları “ Başlangıç vekayiname,, tanzim olunmuştur. “Nestor kroniki,, denilen vekayinam enin baş kısmının mevzuu şunlardır; Tufandan sonra Nuhun oğullan arasında yeryüzünün bölünmesi; Babil kulesi yapılırken insanların Tanrı tarafından dağıtılmaları; Slavların Tuna boyuna yerleşmelri ve oradan başka ülkelere gitmeleri; Kiev şehrinin tesisi; Şark Slavlarının yer almaları; bunların komşuları

12

SPeçenekler

olan muhtelif Fin kavimleri; Şark Slavlarınm örfü âdetleri; Hazarların Slavlar üzerine hâkimiyetleri; Slavlarm bir kısmmın Vareglere, bir kısmmm da Hazarlara vergi vermeleri; Vareglerin Slavlar tarafmdan koğulmaları; Rjurik ve biraderlerinin knjazliğe çağırılmalan (bu münasebetle vekayinamedeki, şu sözler çok enteresandır; Slav elçileri V areg knjazine diyorlar ki; “Bizim yurdumuz büyük ve geniştir, amma intizamı yoktur. ”) Askold ile Dirin Kievte yerleşmeleri, ve 8 8 2 yılında Oleg in Kievi alması. Vekayinamenin baş kısımları Bizans kronikçilerinden Georg H a m a r t o l o s u n eseri nüm une tutularak yazılmış; sonlarına Rusyadaki vakayi ilâve edilmek suretile Bizans kroniki Rus şera­ itine göre adapte olunmuştur. Vekayinamenin baş k ıs ım la r ın d a k i kronoiogyanın ehemmiyeti yoktur; bazen, önce cereyan eden vakalar daha sonraya nakledilmiştir. Ezcümle, Slavların maruz kaldıkları hücum lar bahsedilirken, Avarların kaybolup gitmesi bahsin­ den sonra, Peçeneklerin gelişi söyleniyor; Peçeneklerden sonra da Macarlar (Ugry) Kievin yakınından geçmişlerdir. Halbuki hakikatte bunun tam aksi cereyan etmişti. Fakat başka bir yerde, başlangıç vekayinamenin başka bir kısmında, Peçeneklerin ancak 915 yılında “İlk defa Rus yur­ duna geldikleri,, yazılıdır. Bu “başka bir kısım,, K iev o -P eçer m a n a stın keşişi N e s t o r un kaleminden çıkmış olması m u h­ temeldir. Maamafih müellifin kim olduğu, bunun tesbit edilip edilmemesinin fazla ehemmiyeti yoktur: ortada 1110 yılına kadar devam eden, ve başka kısımlardan ayrılması m üm ­ kün olan bir parça mevcuttur. K ljucevskij’e göre, Nestor’a ait olan kısım 1044 tarihinden başlar. Bu suretle “Başlangıç vekayiname,, nin parçalarını ihtiva eden üç relâsyon ara­ sında birçok boş yıllar kalıyor. Bunlar, sonraları doldurul­ muş veya olduğu gibi boş bırakılmıştır. Meselâ, vekayinamede knjaz Igor’in 3 3 yıllık (9 1 2 - 9 4 5 veya 9 4 6 ) hâkim iye­ tinin tam 2 2 yılı boş bırakılmıştır. Anlaşılan vakanüvis bu yılları doldurmak için ne yazılı ve ne de şifahî herhangi bir malûmat bulabilmiştir. Rus knjazlerinin hıristiyanl:ğı kabul etmelerinden çok evvel Bizansla Kiev arasında aktedilen muahedelerin m u­ hafaza edilmiş olduğunu gösteren deliller vardır. Bu ya­ zılı vesikalar sonraları vakanüvisler tarafından vekayiname-

S ı r iş

13

ye alınmışlardır. Ezcümle 912 tarihinde gösterilen, Oleg ile Bizans arasında aktedilen uzun bir ticaret muahadesi vardır ki, bunun gerek yazılış bakımından ve gerek ihtiva ettiği maddeleri bakımından, bu cins Bizans vesikalarını andır­ makla k a lm ıy o r; o devir ticaret vaziyeti ve îstanbula dair verilen malûmatın doğruluğu cihetinden de, bu muahede yapılırken kaleme alınmış olduğuna şüphe bırakmıyor. Ayni suretle 9 4 5 yılında Bizansla knjaz İgorin akdettiği ticaret muahedesinin metni, knjaz sarayında mahfuz kalan bir do­ kümandır. Vakanüvis ya knjazin sarayında, veya manastır­ larda, kiliselerde bulduğu “ geçmiş yıllara dair hikâyeleri,, defterine kaydetmiş ve bunlara halk arasında söylene gelmiş şifahî rivayetleri de ilâve etmiştir. Bilhassa bu halk hikâye­ lerinin çok naif masallar mahiyetinde olmaları, derhal kendi­ lerini belli ediyorlar. Meselâ Peçeneklerle Vladimir arasında cereyan eden muharebe esnasında Rus pehlivanının Peçenek baturunu yenm esi; Belogorod şehrini muhasara eden Peçeneklerin şehir ahalisi tarafından aldatılmaları hikâyesi bu kabildendir. 14- üncü asırdan sonra Rus yurdunun muhtelif yerlerinde, büyük manastırlar nezdinde, pek çok vekayinameler yazıla gelmiştir. Bunlara Kievte yazılan ‘‘Başlangıç vakayiname,, nümune olmuş, oradaki kayitler alınmış; fakat herbir vaka­ nüvis bilhassa bulunduğu yerde cereyan eden vakaları kaydederek “yerli,, vakayinameler vücude gelmiştir. Bunlar arasında Novgorod ta pek eskiden yazıla gelen nüshalar çok ehemmiyetlidir. Sonra Pskov, Vladimir, ve, tabiatiyle Moskova vekayinameleriyle, Litva da yazıla gelenler de mühim bir mevki işgal ediyorlar. Almanlarm tesiriyle Rusyada ilmî hareketler ilerledikten sonra bu vekayinamelerin ilmî bir şekilde işlenilmesine baş­ lanıyor. Evvelâ S t r o e v adlı bir müdekkik Rusyanın m uh­ telif yerlerindeki manastır kütüphanelerini dolaşarak, birçok eski nüshaları toplamıştır. 1841 denberi Rus Ulûm Akademisi nezdinde teşekkül eden “R u s A r k e o g r a f y a C e m i y e t i , , vekayinamelerin neşrine başhyarak, ‘‘Rus vekayinameleri külliyatı,, manasında olan P o l n o e S o b r a n i e Russkîch L e t o p i s e j serisini çıkarmağa başlamıştı. Bilâhara bazı kı­ sımları düzeltilerek ikinci defa tabolunmuştur. Halihazırda bu külliyat 2 0 cildi geçmiştir. Bunlardan 1-inci cilt L a v r e n t ’

V-t

İP e k e n e k l e r

ev\ 2-incisi l p a i e v \ 3-üncüsü N o v g o r o d \ 4-üncü cildi yine N o v g o r o d ] 5-incisi P s k o v ve S o f i j s k a j a vekayin am eleri; 6-ıncı cilt S o f i j s k a j a ; 7-8-nci ciltler Vo s k r e s e n s k a j a-, 9-\ 0c u la r da N i k o n o v s k a j a vekayinamelerdir. N e s t o r k r o n i k i d e n ile n k ı s ı m L o u is L e g e r ta r a fın d a n f r a n s ız c a ya t e r c ü m e e d i j m i ş t i r ; C h ro n iq a e d ite d e N e s t o r trad. p a r Louis L eg er. P a r is 1 8 8 4 . Y a k ı n la r d a A l m a n c a y a d a ç e v r i l m i ş t i r ; D ie a ltru ssisch e N estor-ch ro n ik . U e b e rs. und h r s g b . von R. T r a u t m a n n . L e i p z ig 1931. R u s v e k a y i n a m e l e r i n e d air b azı e s e r l e r : B e s t u z e v - R j u m i n, -Ç ıtellen u n d L iteratü r zur ru ssischen G esch ich te v o n d er a ltesten Z eit bis 1825. U e b e r setzt v o n Th . S c h i e m a n n . M itau 1 8 7 6 . A. â a c h m a t o v , R a z g s k a n ija a d re v n ejsich ru sskich leto p isej. S. P s b g . 1 9 0 8 . V. K l j u c e v s k i j , K a r s ru ssk o j isto rii (R u s ta r ih in e dair dersler). Cilt L d e rs 5 . M o s k o v a 1 9 0 9 . Encı'klopediĞeskij S l o v a r ’ B r o c k h a u z - E f r o n . L etopisi m a d d esi.

3.

§ARK

KAYNAKLARI

Peçenekler hakkında Şark kaynakları çok az malûmat veriyorlar. Bunun sebebi, İslâm coğrafyacılığınm en parlak devri olan 9. ve 10 ncu asırlarda Peçeneklerin İslâm âlemin­ den •çok uzaklarda bulunmalarıdır. En eski İslâm coğrafya­ cıların bazılarının eserleri tam olarak muhafaza edilmemiş; ‘bazı eski malûmat bu suretle ortaya çıkarılmamıştır. 9-uncu asrm en mühim İslâm coğrafyacısı İ b n ü H o r d a d b e h t i r ; on u n eseri 10-uncu asırda C e y h a n î tarafından işlenmiş ve ilâveler yapılmıştır. Fakat bugüne kadar ne İbnü Hordadbehin 1am nüshası ve ne de Ceyhanînin eseri meydana çıkarılm ış­ tır. Biz bunları ancak sonraları yapılan iktibaslarından istiiade ediyoruz. Bu cins eserlerde Koraya kadar deniz yolu­ nun bütün teferruatı verildiği halde, Orta Asyadan Çine gi­ den yol çok muhtasar olarak gösterilmiştir. Herhalde gerek İbnü Hordadbeh ve gerek Ceyhanî de bu sonuncu yolun daha mufassal olarak gösterilmesi beklenirdi. Yine 10-uncu asırda yazan E l - B e l h î bir Orta Asya coğ­ rafyası yazm ış; onun eseri aslan Farsh olan E l - İ s t a h r î tarafından işlenmiş ve ilâveler yapılarak genişletilm iş; son­ raları bu eser Bağdadh, fakat Şimalî Afrikada yaşıyan, İbnü H a v k â l tarafından tamamlanmıştır. Ceyhanînin eserinden çokça iktibas yaptığı anlaşılan 10-uncu asır coğrafyacılarından ismi malûm olmıyan, Hudud-ul-âlem adlı eserde (Tumanskij tarafından bulunduğu için “Tumanskij el yazması,, adını

£iriş

/5

taşımaktadır), ve yine Hudud-ul-âlem gibi farsça yazılan, 11-inci asır coğrafyacılarından G e r d i z î ’nin eserinde Peçeneklere dair bazı kayitlere ra«geliyoruz. 10-uncu asırdan sonraki Arap coğrafyacıları eserlerini yazarlarken, daha zi­ yade 9. ve 10-uncu asırlarda toplanan malzemeden istifade etmişler; eski malûmata çok az yeni malzeme katmışlardır. 11-inci asırda, Endülüste, eserini yazan E l - B e k r î , 12-inci asırda Sicilyada büyük bir coğrafya yazan İ d r i s î , 14-üncü asırda yaşıyan E b 1 ü 1a f e d a nın coğrafyaları hakkında bu sözler varittir. Kendisinden daha çok malûmat beklediğimiz İ d r i s î n i n jtiv' j W (İstanbul, Köprülü Mehmet Paşa kütüphanesi, N. 9 5 5 ) adlı eserinde, Peçeneklere ait kı­ sımlar hem çok az, hem de pek müphemdir. Bu eserlerden istifade ederken, oradaki malûmatın kendilerinden çok daha evvelki devirlere ait olduğunu daima gözönünde tutmalıdır. 1 06 9 da kaleme alınan Mahmut K a ş g a r ı nin Divan-ülLûgat-it-Türk ünde Peçeneklere dair ancak bir iki yerde söz geçer. R e ş i d - e d - d i n in meşhur Cami-üt-tevarih in d e de bü kavme dair çok az ve müphem bir iki kelimeden başka hiçbir kayit yoktur. Bu suretle elimizde mevcut İslâm kaynakları Peçeneklerin tarihi için bize fazla malûmat ver­ miyorlar. Bununla beraber şark membalarında tesadüf edi­ len bazı kayitler Bizans kaynaklanndakileri teyit etmek iti­ bariyle ehemmiyeti haizdir. Peçeneklerin tarihî hayatları O s t e u r o p a (Şarkî Avrupa) da geçtiği için, onlara ait malû­ matın en çoğu buralara yakın yerlerde yazılan eserlerde muhafaza edilmiş olması aşikârdır. Y u k a r d a ad ları g e ç e n Arap c o ğ r a f y a c ıl a r ı n ı n e s e r le r i H o llan d a lI m ü s t e ş r i k l e r d e n M .J.d e Q o e j e ta ra fın d a n n e ş r o l u n m u ş t u r . B i b l i o t h e c a C e o g r a p h o r u m A r a b i c o r u m L e y â e n 1 8 7 0 d e n b e r i ( b a z ıla r ın m y e n i t a b ’ı var). I - Istahrî, I [ - İb n - H a v k â l, III - M u k a d d e s i, IV - F ih rist, V - İ b n e l-F a k ih , VI - Î b n - H o r d a d b e h ve K u d e m a , V II - İ b n - R u s t e ve Y a k u b î, V I I I - M e s ’udî. B u c o ğ r a f y a c ıla r a dair İslâ m A n s ik lo p e d is in d e ( E n z y k lo p e d ie des İslâm ) D ad lara d air m a d d e le r. W. B a r t h o l din Ş a r k î tetebb u ta rih i ( R u s ­ ça) i k i n c i tabı L e n i n g r a d 1 9 2 5 . G e r d iz iy e d a i r : W . B a r t h o l d , O tcet o p o e z d k e v S red n ju ju A z iju ( 1 8 9 8 ) ; T u m a n s k i j el y a z m a s ı da B a rth o ld ta r a fın d a n n e ş r o l u n m u ş t u r . L e n i n g r a d (1 9 2 8 ). D. C h vv^o 1 s o n, î b n D asta (Ru sta) n ın H azarlar, B u r ta s la r , Ma'carlar, Slavlar ve R u s l a r a dair v e r d iğ i m a l û m a t (Ru sça). P e t e r s b u r g 1 8 6 9 . B. H a r k a v y , İ s lâ m m ü e llif le r in in Sla v la r ve R u s l a r h a k k ı n d a y a z d ık la r ı (R u sça ) S. P s b g . 1 8 7 0 . K u n i k R o s e n , E l- B e k r i n i n v e d iğ e r m ü e llif le r in R u s ve S la v la r h a k k ı n d a y a z d ık la rı. (Ru sça). P s b g . 1 8 7 8 .

16

S^eçenekler

4.

PEÇENEKLER HAKKINDA BAZI MÜHİM TETKİKLER

Burada meşgul olduğumuz Peçenek zümresi, Hunlar, Mogollar, OsmanlI Türkleri kadar, m üdekkiklerin nazarı dikkat­ lerini celbedememişlerdir. Vakıâ, Peçeneklerin tarihteki rolleri, isimlerini saymış olduğumuz kavimlerinki kadar değildir; fakat Peçeneklerin de dünya tarihinde ihmal edilmiyecek mevkileri vardır. 2 0 0 yıla yakın Deşt-i Kıpçak ta oturan bir zümre, işgaletmiş olduğu coğrafî mevkiinin icabı olarak. Şarkî Avrupa tarihinde mühim bir rol oynamış olması gayet tabiî­ dir. Bununla beraber Peçeneklere dair ne garp ve ne de Türk dillerinde, bu kavmin tarihî hayatının hiç olmazsa kaynaklarda mevcut malûmattan istifade ederek, ilmî bir araştırma yapılmamıştır. Halbuki bundan tam 150 yıl evvel, Rusyada çalışan Alman âlimlerinden Johann S t r i tt e r, Bizans kaynaklarında Peçeneklere dair ne varsa onları toplamış ve lâtince tercemesiyle neşretmişti. Onun bu eserine yalnız Peçenekler değil, Tuna boylarında, Karadenizin ve azak denizin şimalinde, Kafkas ve Kaspi denizi civarlarında yaşa­ mış olan kavimler de alınmıştı, dört ciltten ibaret olan bu eserin adı şudur: Memoriae populorum, alim ad Danubium, Pontum Euxinum, Paludem Maeotidem, Caucasum, mare Caspium, et inde magis ad septentriones incolentinum, e Scriptoribus Historiae Byzantinae - a Joanne

Gotthilf S t r i t t e r o . Petropoli 1778. Bizi alâkadar eden yer­ ler III. inci cilttedir. Patzinacica ex scriptoribus byzantinis. 7 7 5 inci sahifeden itibaren 12 bap. Görülüyor ki Stritter bundan tam 1 60 yıl önce, muhtelif Avrupa kütüphanelerinde serpilmiş olan Bizans tarihlerindeki birçok Türk kavimlerine dair ma­ lûmatı bulup çıkarmakla kalmamış, bunu o zamanın her m ünevverince anlaşılan lâtinceye çevirerek, bilgisini yay­ maya gayret etmiştir. Onun kitabı bugün bile ehemmiyetini kaybetmemiştir. 18- inci a sr ın ik in ci nısfında D a n i m a rk a lI meşhur tarihçi S u h m da Peçeneklere dair araştırmada bu­ lunmuştur. Onun eseri 18 46 da rusçaya terceme edilmiş ve “Ctenija ve Obsc. îst. i Drev pri Moskov. Univ.„N. 1 de basıl­ mıştır. (Suhm , Pacinak yahut Peçeneklere dair tarihî araştır­ malar; rusçaya çeviren S a b i n i n . ) Maatteessüf eserin ne danimarkaca ve ne de rusçasını görm ek mümkün olmadığın­ dan, Suhm ’un bu enteresan araştırması hakkında fazla bir şey söyliyemiyeceğiz.

____________________________________________ S i r i f _________________________________________ ^

Rus historiografyasında Peçeneklerin mukadderatile, yalnız Rus tarihi çerçevesi dahilinde alâkadar olunuyordu. Bunlar arasında M. P o g o d i n, Rus tarihine dair araştırmalar, haşiyeler ve dersler adli eserinin 5 - inci cildinde ( 1 85 5 ) ; N. K a r a m z i n i n m eşhur Rus devleti ^arıAınin 1 - inci cil­ dinde, ve yine meşhur Rus tarihçilerinden S. S o l v’ e v ve V. K l j u c e v s k i j lerin tarihlerinin birinci ciltlerinde P eç e­ neklerin bahsi geçiyor. Rus tarihine yakın bir münasebeti olmakla beraber, mevzuun ağırlığmı bilhassa D eşt-i Kıpçaktaki Türk kavimleri (Peçenekler, Uzlar ve Kumanlar) teşkil eden P. G o 1 u b o v s k i j nin eseri bu sahada, etraflı ilk İlmî araştırma mahiyetindedir. Kitabın adı: Pe6enegi, Torki i Polovcy do nasestvija

Tatar.

Istorija juzno - russkich stepej I X - X I I I vv.

Kiev 1884. 1 1 - 2 5 4 SS. (Tatar istilâsına kadar Peçenekler, Torklar ve Kumanlar.) Golubovskij, bu eserinde göçebeliğin mahiyetini tahlil ettikten sonra. Cenubî Rusya sahralarmdaki göçebelerle Ruslar arasındaki münasebetleri gözden geçiriyor. O, ilk defa olarak Rus vekayinamelerindeki “T o r k„ lerin, Bizans, kaynaklarındaki Uzlar olduğunu İlmî delillerle isbat etmiştir. Tabiatile bu müdakkik Peçenekler ve diğer Türk kavimlerini yalnız Rus yurduna hücumla uğraşan bir zümre gibi tasvir ediyor. Peçeneklerin Cenubî Rusyadaki hayatları hep bu gözle görülmüş ve tasvir edilmiştir. Buradaki göçe­ belerin Rus yurdunun siyasî mukadderatı üzerinde mühim roller yaptığı tasrih ediliyor; Golubovskij’e göre bunların Rus tarihi için rolleri menfidir: Bu müellifin flk rin ce“Göçebelerin hareketleri Cenubî Rusya steplerindeki Slav zümreleri­ nin.m edenî inkişaflarına bir mania teşkil etmiştir; zira bura­ daki Slavlar göçebelerin gelmelerile deniz boylarından uzak düşmüşlerdir.” (S. 32), Peçeneklerin ve diğer Türk kavimlerinin Rusları denizden uzak bıraktıkları muhakkaktır; fakat medeniyetlerinin inkişafında mâni olmaları, münakaşaya de­ ğer bir meseledir. Yeni tetkikler, Orta Asyadan Avrupaya giden göçmenlerin birçok hususta medeniyet taşıyıcı bir zümre olduğunu göstermektedir. Buna dair yine Rus âlim­ lerinden N. K o n d a k o v u n tetkiklerinde kâfi derecede ma­ lûmat veriliyor. Golubovskijnin eserinde Peçeneklere dair Rus ve başka kaynaklarda bulunan malûmat bir araya g e­ tirilerek, sarih ve istifadeli bir surette işlenmiştir. Rus tarihçileri Peçeneklerin Cenubî Rusyadaki mukadderatiyle çok az meşgul olurlarken, yine Rus âlimlerinden Bizans Peçenek Tarihi — 2

ta

Geçenekler

tetkikleriyle ad kazanan V- V a s i l ’e v s k i j Peçeneklerin Bizansla olan münasebetlerini araştırma mevzuu olarak almış ve elde ettiği neticeleri 1872 de 2urnal Ministersva Narodnogo Prosvescenija ( Maarif Nezareti Mecmuası) kitap 11 ve 12 de neşretmişü. Tetkikin adı V i z a n t i j a i P e ö e n e g i (Bizansve Peçenekler)dir. Bu yazı bilâhara Vasil’evskijnin eserleri külliya­ tında da yeniden basılmıştır. Trudy S. Psbg. 1908, 1-175 ss. Vasil’evskij, ilk defa olarak Peçeneklerin dünya tarihindeki ehemmiyetlerinin çok büyük olduğunu ispat eden âlim­ lerdendir. Peçeneklerin 10 57 de Tunayı geçerek Balkanlara ayak basmaları, Vasil’evskij’e göre Hunların önünde çekile­ rek Tunayı geçip Balkanlara giren Gotların hareketiyle ayni derecede ehemmiyeti haizdir. Vasil’evskij, Bizans kaynakla­ rına göre, 11- inci asrın ortasından itibaren Peçeneklerle Bi­ zanslIlar arasından cereyan eden harpleri teferruatile tasvir ederek, Peçeneklerin ta 1091 yılına kadar Bizans için büyük bir tehlike teşkil ettiklerini sarahaten gösteriyor. Bu sıralarda Bizans imparatorluğunun her taraftan “Türk istilâsına maruz kaldığını,, bilhassa temayüz ettirmektedir. Bu Rus âlimi, ken­ disinin Türkleri hor gördüğünü hiç te gizlemiyor; ve bil­ hassa meşgul olduğu Peçenekleri tam “barbar,, bir kütle ola­ rak telâkki ediyor. Ezcümle, Bizans imparatorunun Peçeneklere karşı Kuman başbuğlarını elde etmek için çalıştığı bah­ sini anlatırken. Kuman başbuğları hakkında ‘‘necestivyj. bezboinyj, seludivyj„(dinsiz, imansız, kel kafalı) sözlerini kullan­ ması, Vasil’evskijnin hissiyatına terceman olmuştur. Bu eserde, Peçeneklere karşı yürütülen hissiyat sarfınazar, malzemenin çokluğu ve işlenmesi bakımından Vasil’evskijinin bu tetkiki fevkalâde ehemmiyetlidir; Peçenekleri araştırırken, elde bu­ lunması mecburî olan bir kitap mahiyetindedir. Vasil’evskij, birinci Haçlılar seferi başlamadan evvel bilhassa Peçenekle­ rin Bizansı az daha imha edeceklerini, ve bunun üzerine ye­ gâne kurtuluş yolu olarak Bizans imparatorunun mütemadi­ yen garbe yardım istiyerek müracaat ettiğini; bu bakımdan Vasil’evskij Peçeneklerin dünya tarihindeki rollerinin çok büyük olduğunu ileri sürüyor. 1091 hezimetinden sonraki Bizanstaki Peçenekler mevzuunun dışında kalmıştır. Vasil’evskij ile Golubovskijden sonra uzun bir müddet için Rus edebiyatında Peçenek’lere dair herhangi bir tetkik neşrolunmadı. Yakında, Rus mültecilerinin Pragda çıkardık-

5/>/f

19

lan “S e m i n a r i u m K o n d a k o v i a n u m„ adlı mecmuada da Cenubî Rusya steplerindeki T ürk göçmenlerine dair D. R a s o v s k i j n i n yazıları çıkmağa başladı. Bu mecmua­ nın 1-nci cildinde (1926) mezkûr müellifin “Kara-Kalpakların Kiev Rusyası tarihindeki rolleri,, adlı bir yazısı çıktı. Bunu müteakip, ayni mecmuanın VI - nci cildinde ( 1 9 3 3 ) /’eceng/, Torki i Berendei na Rusi i v Ugrii (Rus yurdunda ve Macaristanda Peçenekler, Torkler ve Berendeler) adlı 6 5 sahifelik ikinci bir tetkiki çıktı. Ayni müellifin, yine ayni mecmuada “Codex Cumanicusun menşei meselesine dair,, bir yazısı da vardır. (Sem. Kondakov. III. 1929) Bu suretle D. Rasovskijnin çalış­ ma mevzuunu bilhassa bu Türk zümreleri teşkil ettiği görü­ lüyor. Rasovskijyi en çok meşgul eden cihet te: Orta Asyadan gelen Türk kavirnlerinin hazarı milletlerin arazisinde yerleşmeleri keyfiyetidir; bunların oturak kültürlerle temasları, ve bilhassa “hazarı devletlerin bu gibi kültür ve her itibarla yabancı olan kavimlerin kendi bünyelerine girmelerine karşı nasıl bir vaziyet almaları, ve bu kavimlerin hazarî devletle­ rin iç tarihi üzerinde ne gibi tesirler yaptıklarını,, araştırmak bu genç âlimin ihtisas sahasını teşkil ediyor. “Rus yurdunda ve Macaristanda Peçenekler, Torkler ve Berendeler,, adlı eserin­ de Rasovskij Peçeneklerin Rusya veMacaristandaki tarihlerine temas ediyor. Malzemenin çokluğu itibarile Macaristanda yer­ leşen Peçeneklere dair kayıtlar birinci yeri tutar; Rasovskijinin kitabında bundan ötürü Macaristandaki Peçeneklere, Rusyadakilere nisbeten, daha çok yer verilmiştir. Peçeneklerin Cenu­ bî Rusya steplerindeki hayatları çok kısa geçiliyor. Rasovskij, bu kavmin garbe doğru hareketlerini 9 6 8 de Rus Knezi Svjatoslavın Hazarları yenmesile bağlı görüyor. Hazarların mağlûbiyetini müteakip, gûya, Uzlar Dneper boylarına git­ mek imkânını elde etmişlerdi (S. 6/7). Halbuki, Konstantin Porphyrogennetos Peçeneklerin şark komşuları olarak Uzları gösteriyor; bu suretle Uzlar Hazarlar memleketinden geçmeksizin Dneper boylarına gidebilirlerdi. Uzlar ancak 1 1 - i nci asrın ortalarında Kum anlann tazyiki altında Dneper boylarına gelmişler, ve Peçenekleri buradan çıkarmışlardı. 1 0 3 6 da Jaroslavın Kiev yanında Peçenekleri mağlûp etme­ lerine de fazla ehemmiyet atfedildiğini görüyoruz; halbuki Peçenekler 1 0 2 6 danberi Tunayı geçerek Bizans ülkelerine hücuma başlamışlar, ve bu tarihlerden sonra onların ağırlık

20

9ege.n e k l e r

merkezleri Tuna boylarında idi. Cenubî Rusyada Kumanlan n idaresinde kalan, veya Rus hudut boyunda yerleştirilen Peçenekler hakkında da bazı enteresan kayıtlar buluyoruz. Peçeneklerin ve onlarla birlikte Torkler ve Berendelerin Macaristana giriş tarihleri bahsedildikten sonra, P eçen ek­ lerin Macar kırallarının sarayında, bilhassa Stefan II. zama­ nında (1131 -1151), büyük bir rol oynadıkları; 13-üncü asrın sonundan itibaren bu kavme dair Macar kayitlerinin azal­ dığı, ve en son kayitlerin de 15- inci asra ait olduğu anlaşıl­ maktadır. Rasovskij’nin eserinde Peçenek askerî kıtalarının, Macarların Almanlar ve diğer kavimlere karşı yaptıkları harp­ lerdeki rolleri, bunların Macaristanda nerelerde yerleştiril­ dikleri mufassal bir surette anlatılıyor- Bu kavmin Macaristanın, bilhassa dağlık ve ormanlık kısmında yerleştirilenlerinin pek çabuk milliyetlerini kaybettikleri, ve bilhassa hıristiyanlaşmalariyle Türk hususiyetlerinin de yokolması hâdisesi tamamile, doğru olarak gösterilmiştir. Kaynaklardan esaslı bir şekilde istifade edilerek, çok zengin bibliografyayı ihtiva eden Rasovskijinin eseri, meseleyi görüş ve kavrayış bakı­ mından, kendisinden evvelki bu cins eserlerin üstündedir. Rusçadan başka, muhtelif garp dillerinde, bazı mevzular dahilinde, Peçeneklere de temas edilmiştir. Bunlar meyanında A. R a m b a u dnün, Z-’emp/re grec au X e siecle adlı eserinden (Pa­ ris 1870) maada bilhassa F. C h a l a n d o n ’un Aleksi Komnenos’a ithaf edilen tetkiki, Essai sur le regne d ’Alexis ler Comnene (1081-1118) (Paris 1900), zikredebiliriz. Müsteşriklerden P eçe­ neklere temas edenler arasında J. N e m e t h v e j . M a r q u a r t gibi tanınmış âlimleri gösterebiliriz. J. N e m e t h , Die Inschriften des Schatzes von Nagy - Szent - Miklos, (Budapest 1930) adlı ese­ rinde, kitapta adı verilen definede bulunan, testiler üzerin­ deki yazıların Peçeneklere ait olduğunu ileri sürmüş; ve bu münasebetle Peçeneklerin yazıları ve maddî kültürlerinden bahsetmek imkânını bulmuştu. Bu hususta söz söyliyecek vaziyette olmadığımızdan meselenin hallini Türk filologlarına bırakıyoruz. J. M a r q u a r t ı n Osteuropaeische und ostasiatische Streifzûge (Leipzig 1903) ile Ueber das Volkstum der Komanen (Ber­ lin 1914) adlı eserlerinde muhtelif vesilelerle Peçeneklerden bahsediliyor. Bunlara dair metinde sırası geldikçe temas olunacaktır. Son zamanlarda İngilterede de bu Türk kavmine kar­ şı alâka uyandığını görüyoruz. Ezcümle C. A. M a c a r t-

£iriş

2!

n e y i n , “The Slavonic Review„ adh mecmuada(Vol. VII. 1929) The Petchenegs adlı bir makalesi çıkmıştı. Ayni müellifin, uzun bir tetkik eseri olan The Magyars in the ninth century (Cambridge 1930) adlı eserinin muhtelif yerlerinde Peçeneklere temas edilmektedir. Bu son kitaptan görüldüğü veçhile, Macartneyin yakında Peçeneklerin mufassal bir tarihini neşretmek niyetinde oluğunu da öğreniyoruz. T ürkiyed ed e Peçeneklere karşı alâka uyandığını görüyo­ ruz. Bay H ü s e y i n N a m ı ğ ı n Peçenekler adlı eseri (İstanbul, 1933) bu sahada ilk tecrübedir. Sonra, Türkiyat Enstitüsü tarafından çıkarılmakta olan “Türkiyat mecmuası,, V. (1936) 101-140 S. S. tarafımdan yazılan Peçeneklere dair araştırmaları da. gösterebilriz.

KIPÇAK BOZKIRLARINA GELMEDEN EVVELKİ TARİHLERİ PEÇENEKLERİN MENŞEİ 9 -u n cu asrın ikinci nısfı Şarkî Avrupa tarih bakımından büyük bir ehemmiyeti haizdir. îlmen gölünden alarak Kara deniz ve Azak denizi sahillerine kadar uzayan yerlerdeki siyasî ve İktisadî değişmeler, bu asır içinde cereyan eden şu mühim keyfiyetle tayin ve tesbit edilmiştir: Büyük Hazar İmparatorluğunun zayıflaması, ve nihayet büsbütün yıkılma­ ğa yüz tutmuş olması. Hazarların kuvvetli zamanlarında Şark Slavlarmm büyük bir kısmı Hazar kağanına vergi veriyor­ lardı; Don ve Kuban boylarında yaşıyan Macarlar da bunla­ ra bağlı idiler; Kama Bulgarları da Hazar kağanını baş tanı­ yorlardı. Bu suretle İdil nehrinin ortalarından başhyarak İdilin mansabma kadar, Dneperin başından Azak denizinin sahillerine kadar olan saha, Hazar kağanın idaresi altında birkaç asır sükûnet devresi geçirmişti. Fakat 9 - uncu asrın ortalarına doğru Hazar devletini sarsan iki mühim vaziyet husule geldi. Biri, şarktan, Peçeneklerin İdil boylarına gelmeleri; diğeri de, garpten, Vareglerin, yani Skandinavya Normanlarının, Şark Slavlanm hâkimiyetleri altına alarak yeni bir devlet vücude getirmeleridir. Zaten 8 - inci asırda, Kafkasyada, Araplarla mücadeleden epey zayıflamış olan Hazarlar, bu defa her iki taraftan gelen tehlikenin önü­ nü alamamışlardı. Bilhassa şarktan gelen ve çok cesur olan P e ç e n e k l e r i n Hazarlar için büyük bir tehlike teşkil ettik­ leri anlaşılıyor. Hazarlar, Peçeneklerle meşgulken Slav kabîlelerinin birçoğu da Vareg knezlerinin idaresine girerek Hazarların hâkimiyetinden çıkıyorlar. Bu zaman zarfında Macarlar arasında da istiklâl hareketleri başlamış olsa gerektir.

X ı p ÇB k

bozkırlarına

gelm eden

e uo e l

23

Bu suretle Peçeneklerin îdil boylarına gelmelerinin ilk siyasî tesirleri birer birer kendini göstermeğe başlayor. Hazarlar tek başlarma Peçenekleri yenemediklerinden U z lan yardıma ça­ ğırıyorlar, ve Peçenekleri bu defa Don nehrine doğru itiyorlar. Bununla Karadenizin şimalinde büsbütün yeni bir vaziyet hâsıl oluyor: Azak denizin sahilleri tamamiyle Hazarların ida­ resinden çıkıyor; Macarlar -Panonyaya giderek yeni bir devlet kuruyorlar; bu aralık Kievte yerleşm eğe muvaffak olan Rus knezlerinin de daha fazla cenuba inmesine nihayet veriliyor. Görülüyor ki Peçeneklerin Avrupaya ayak basmaları ta baştan orta kurun Şarkî Avrupa tarihi üzerinde mühim tesir­ ler yapmağa başlıyor. Şarkî Avrupada bu mühim siyasî değişmelere sebebiyet veren P e ç e n e k lerin tarihî mukadderatını bu tetkikimizde tesbit ve anlatmağa çalışacağız1 0 -u n cu asır Bizans haricî siyaset el kitabı mahiyetinde olan De administrando imperio yi açaraçmaz baştaki sekiz baptan mada bir de 3 7 -i nci babın münhasıran Peçeneklere hasredildiğini görürüz. Bununla, Bizans siyasetinde Peçeneklere nekadar ehemmiyet verildiği sarahaten anlaşılıyor. Peçeneklerin Türk olduğu uzun uzadıya ispata lüzum yoktur. Onların yaşayış tarzları ve şahıs adları bunu açıkça gösterir. Peçeneklerin yaşayış tarzları, Orta Asyada ve Deşt-i Kıpçakta vaktiyle hayat süren göçmen Türklerinkine benze­ diği gibi, bugünkü Kazak Kırğızlannkine de çok yakın olsa gerektir. Peçenek başbuğlarının, diğer Türk zümrelerinde de bulduğum uz: Korkut, Kaydu (m), Karabay, Çoban ve Turak gibi adlar taşıdığını biliyoruz. Elde mevcut kaynaklar bunların Türk olduklarını bildiriyorlar;_ezcümle 10-uncu asır İslâm coğ­ rafyacılarından i s t a h r î (»t dua\ iHi—^t/adlı eserinde P eçen ek­ leri Türk zümreleri arasında zikrediyor: ju, ’ .jji'ıiy. -si'yvı D ivan-I lügat-it - Türkün meşhur müellifi M a h m u t K â ş g a r î İstahrinin söylediklerini teyit etmekle kalmıyor^ Peçeneklerin Türk zümresinin hangi grupuna ait olduklarını da kaydediyor. Ona göre Peçenekler Oğuz zümresinin on dokuzuncu boyuna mensuptular^ Bizans kaynaklarında Peçeneklerin gerek Anadoluyu istilâ eden Türkler, ve gerek Deşt-i Kıpçaktaki Kumanlarla ırktaş oldukla> B ib . G eo g r. Arab. Ed. D e G o e j e . P. I. S. lO. 2 M. K â ş g a r î , D iv a n I lü g a t - it - T ü rk I, 4 0 4 . 3 K e z a I, 5 6 ve 5 7 .

S’ e g e n e k l e r

rını gösteren kayitler vardır. Anna Komnena, hattâ, Peçeneklerin Kumanlarla “ayni dilde konuştuklarını,, zannetmişti. BizanslIlar, Peçeneklerle yaptıkları sıkı temaslardan sonra, bunların diğer Türk (Skit) kavimlerle ayni cinsten oldukları kanaatine varmışlardı. R e ş i d - e d - d i nin Cami - üt - tevarihinde Peçenekler Gök-hanın ahfadı arasında gösterilmişlerdir. Peçenek adı erkenden garp kaynaklarına geçmiştir. 8928 9 9 yıllarında P r i u m manastırının başkeşişi olup, 915 ta­ rihinde T r i e r d e ölen, R e g i n o nun kronikinde Peçeneklerin adı zikrediliyor. Regino 8 8 9 yılı vakalarını anlatırken şu kaydi yapmıştır: “Anno dominicae incarnationis DCCCLXXXVIII1 gens H ungaroru m ... a Scythicis regnis et paludibus quas Tanais . . . porrigit, egressa e s t . . . ex supradictis igitur locis gens memorata a finitimus sibi populis, qui P e c e n a c i (araiık benim) vocantur, a propriis sedibus expulsa est... Re gino, bu adı doğrudan doğruya Peçeneklerle temas neticesin­ de değil, uzaktan, başkalar vasıtasiyle öğrenmiş olmasına rağmen, bu kavmın adını doğru olarak yazmıştır. Peçeneklerle uzun zamanlar temasta bulunan kavimlerden Ruslar, Bizansiılar ve Macarların her biri bu adı kendi dillerine uygun bir surette naklederler. Rus vekayinamelerinin en eski kısmını teşkil eden Nestor kronikinde, ve onu takiben diğer Rus vekayinamelerinde bu kavmin adı P e c e n e g (Pluralis-Pecenezi) olarak yazılıdır. Bizans kaynaklarında ise bu yazılış tarzı asır asır değişir. Konstantin Porphyrogennetos “De administrando imperio„sunda hep IIarÇıvaxîtai; Anna Komnena, bunlara ekseriyetle “Skit„ler demekle beraber, bazen kendi adlariylenaTİ;ıvdxoi; 12-inci asır Bizans müverrihlerinden Ki n n a m o s IIeT';ıvdxoı olarak yazmışlardır. Macarlar i s e B i s s e n i veya B e s s e n e u derler. Garp kaynaklarında, bilhassa Bizans tesiriyle, Peçeneklerin adlan P a c i n a c i , P a c i n a c a e , Pat z i n a c i t a e olmuştur. Maamafih, Peçenekleri bizzat gören Alman misyonerlerinden B r u n o bu kavmin adına P e z e n g i “ diyor. Şark kaynaklarındaki Peçenek adına gelince, burada mesele biraz değişiyor. Türk adlarını olduğu gibi yazmağa müsait olmıyan Arap harflerile nakeledilen bu isim, üstelik ' R eg in on is a b b a tia pru m ien sis ch ro n ico n . R e c o g n . Fr. K U r z e, S c rip to re s r e r u m O e r m a n i c a r u tn , H a n n o v e r 1 8 9 0 . 131 - 1 3 2 . 2 W. G i e s e b r e c h t , G esch ich te d . d K a iserz eit, B. II, 7 0 3 .

X ı p Çs k

bozkırlarına

gelmeden

eo o e I

2S

bir Arap tarafından kaleme alındı mı, iş büsbütün karışıyor. Şark kaynaklarına Peçenek adı 9-uncu asrın ortalarına doğru, girmiş olsa gerektir. Bu kayitleri ihtiva eden î b n H o r d a db e h i n tam eseri elimize kadar gelmemiş olduğundan, bu is­ min İslâm membalarında ilk defa nasıl yazıldığını katiyetle söyliyemeyiz. 10 uncu asır ve ondan sonraki Arap membalarında Peçeneklerin adı ıiu*: ve duş olarak yazılıdır. Peçeneklerin Orta Asyayı terklerinden 2 0 0 yıl sonra eserini yazan M a h m u t K â ş g a r î , bu kavmin adını harekeli ola­ rak yazmıştır: Araplarda “p„ ve “ç„ harfleri olmadığın­ dan sözünün aslında nasıl olduğu tam olarak kestirilemez. Birçok diğer Türk zümrelerinin adı gibi, bunların da isimlerinin nereden geldiği ve ne ifade ettiğine dair araş­ tırmalar yapılmıştır. Bu hususta bihassa Macar âlimlerinden Zoltan G o m b o c z u n tetkiki zikre değer\ O ,Peçenek isminin önce B e ç e iken sonraları B e ç e n e k olduğu fikrindedir. Gomocz bu neticeye varırken şu yoldan yürümüştür : M aru f T ü r k m e n k a b e s i n d e (R e ş id - e d -d in , B a h a d ır H an ) G ö k H a n ın ik in c i o ğ lu n u n . O ğ u z la r ı n 1 4 -ü n c ü b a t n ı n m adı dir. B iz a n s k a y n a k ­ la r ın d a da P e ç e n e k l e r e nat^ıvoy-îTaı d e n iliy o r. B iz a n s k a y n a k l a r ı n ı n T ü r k a d la rın d a k i «a» «e» g ib i telâffuz e d iliy o rd u (G. b u n a m i s a ll e r g etiriyo r); «re» yi B iz a n s lIla r «b» telâffuz e d iy o rla rd ı (y in e m i s a l l e r var); ç ı k a n n e ­ tice: naTtıvây. sö z ü B e ç i n e k g ib i telâffuz e d ilm iş tir. (S. 2 1 0 ) M a c a rla r P e ç e n e k l e r e b e s e n e u d iy o rlard ı, ( b e ş e n ö - telâffuz o l u ­ n u y o r); b u n a g ö r e m a c a r c a d a k i «s» e s k i b u lg a r c a d a k i «ş» ve t ü r k ç e d e k i «ç» y e te k a b ü l ediyor: m ac. «borso» , b u lg . « b u rş a » , tü rk . «burçak». O h a ld e M a c a r la r ın b e s e n e u leri, t ü r k ç e d e k i «b e ç e n e k» in ta m k a r ­ ş ılığ ıd ır. P e ç e n e k ad ın ı M a c a rla r ilk defa B u lg a r la rd a n d u y m u ş l a r ve b u n d a n ö tü rü o n la r ın i s m i n i b e s e n e u o la ra k y a z m ış l a r d ır . R u s l a r ı n «P e c e n e g» d e m l e r i de, b u n u n t ü r k ç e d e « P e ç e n e g » o ld u ­ ğ u n a d elâle t eder; ru s ç a d a «PeĞeneg^> o lm a s ı, b u n u n «k araciğ e r» m a n a ­ s ı n a g e le n « P e ç e n ’» d e n y a p ıla n b ir h a lk e t im o l o ji s i o lsa g e r e k t ir . P e ç e n e k s ö z ü n ü n tü r k ç e d e h iç b ir m a n a s ı y o k tu r ; b u k e l i m e n i n a n ­ c a k g r a m e r b a k ı m ı n d a n tahlili y a p ıla b ilir . P e ç e n e k , d a h a d o ğ r u s u B e ç e ­ n e k sö zü , k ü ç ü l t m e s u f i k s l e r i o la n «n» v e «k» la r ın il â v e s i le y a p ı l m ı ş ­ tır; d a h a d o ğ r u s u «nök» s u f i k s l i b ir sö zd ü r. (G. b u n a d a b i r ç o k m i s a ll e r g e t i r i y o r ) B u s u r e t le « B e ç e n e k » adı b u n e v i b i r d e riv a t olu p B e ç e - n e k o la r a k a y rıla b ilir . Arap k a y n a k la r ı n d a d a B e ç e i s m i n e r a s g e lin iy o r . B u at, jlt*! ve o la r a k y a z ılm ış tır , T h o m s e n i n n e ş r e tt iğ i e s k i t ü r k ç e m e tin l e r d e k i B e ç e - apa - iç r e k i is m i de B e ç e ile bağ lıd ır. G ö r ü l ü y o r k i «B eçe bir ş a h ı s adıdır. M a lû m o ld u ğ u ü z e r e M a c a r k a y n a k la r ı n d a «B esce» a d ın ı ta ş ıy a n ş a h ı s la r a ç o k ç a te sa d ü f ed iliy o r. * Z. G o m b o ve d e v a m ı.

C

Z, U eber den V o lksn am en “ besen yö,, . T u r a n 4 (19 1S), S. 2 0 9

26

îPegenekler

Oomboczun bu görüşü tanınmış Alman turkologlanndan B a n g tarafından da teyit edilmişti*. Bu suretle Peçenek adının evvelce S e ç e n e k olduğu anlaşılıyor. Bilâhara, orta­ daki “ç„ nin tesirile baştaki “b„ nin “p„ olması muhtemeldir. Bu değişmenin Peçeneklerin Ruslarla temastan evvel vukubulduğuna hükmedebliliriz. Peçenekler arasında beş ay kalan B r u n o ’nun bunların adını P e z e n g i diye yazması* artık 10 07 tarihinde baştaki harfin “p„ olduğunu gösteriyor. EMBA^ YAYIK BOYLARINA GELMEDEN EVVELKİ TARİHLERİ Peçeneklerin E m b a - Y a y ı k ve İ d i l boylarına gelme­ den evvelki tarihleri bizce meçhul kalmaktadır. Şüphesiz, Peçenekler de diğer Türk kavimleri gibi, çok eski bir millet­ tiler. Fakat bunların eski zamanlarına ait elimize hiçbir tarihî kaynak gelmediğinden, tarihlerinin o kısmı hakkında kat’î bir söz söylemek imkânını bulamıyoruz, ve ancak bazı faraziyelerle iktifa edeceğiz. Peçeneklerin, hiç olmazsa bir kıs­ mının, vaktiyle İli havzası ve Isıkgöl civarında yaşadıklarını gösteren bazı emareler vardır: Biz bunları onomastik araştır­ maların yardımı ile buluyoruz. Kostantin Porphyrogennetos Peçenek yurdunu tarif eder­ ken şu sözleri yazıyor; drto öe roî) Aavoij|38Cûç 3toTa(xoîi |xexçı toî) îtQ0QQT|i&Evt0ç xd0tQO\j toü 2 dçıxe?ı, 686ç eatıv rj^eçcüv [asctov 8e tfjç toıaiJTTiç jroTa|xoı |i6v eîoı, 3toXXoC, 8iJ0 8e aııtröv o xe AdvaoTçıç xal 6 Advaotçıç. elol Ss 8t 6Qoı jtota^oı, ö T8 ^eyo^Evoç 2 tiYY0i)X xal 6 ''YPuX, 6 ’AX(x,aTal xal 6 Koücpıç xal 6 Boyoi), xaı etepoı jtoAXou elç 8e tâ ■uıl^rı^ötepa toî) AavdjtçEtoç îtOTa^ioî) [A6QT| xatoıxo'ûaıv ol 'Pröç. 6ı° ov îtoTafxoâ3 djtojtAeovteç açoç 'Pcü^aıouç jtoıoCvtaı ttiv aqpı|ıv. f| 8e IlaT^ıvaxıa stâffav tt)v yîjv tTjç te ‘PcDffıaç xal Boa^mopoıı xataxQaT8Î xal XEQffcjvoç xaı ecoç t6 Sagdr,. Bouçdt xal tâıv V |x8qcüv. (Bap 4 2 . S. 1 7 9 ) . . . 8lç 8e tö dvatoA,ıxa)T890v }AEQoç TTjç MaıcoTi8oç Mixvt)ç elöEQXOVTaı tıveç :ıtoTap,oı, o te TdvaCç 3toTa[xoç, 6 djto to xdffTQOV 1,dQxel SQ%6\ıs\aç, xm rd Xwgdxov^, iv S xai TO p8Qİ^i]Tixov dA.ıe'UETaf elçi 8e xal etepoı jtoTa(xoı, 6 BâA, xal 6 Bouq^ix, 6 Xa8r]ç xal SAXoı ^ırAsıOToı 3rotajxoı. Ix 8e rr]ç MaıcotıScç Aijxvr)ç Eİep^etau at6fx.ıov TO BovqXIx Ejt0v0(xaî^ö[x8v0v xal îtpöç tt]v toC IIövtotj MXaaffav zaTagsI, ev q> latlv o Bogjrogoç. (Bap. 4 2 . S. 180, 181) ' W . B a n g , U eber d en V o lksn am en beseny'6, T u r a n 4 (1918) S .4 3 6 - 3 7 . ^ W . G i e s e b r e c h t , G esch ich te d, deu t. K a is erz eit. B . II. s. 7 0 2 - 7 0 3 -

X I p Çs k

bozkırlarına

gelm eden

eovel

S?

(T e r c ü m e s i: Y u k a r d a s ö y l e d i ğ i m iz S a r k e l k alesi ile T u n a n e h r i a ra sı 6 0 g ü n lü k yol tutar; bu s a h a ü z e r i n d e b i r ç o k n e h i r vardır, b u n la r ı n ik is i, D n e s te r v e D n e p e r en b ü y ü k l e r i d ir ; d iğ e r n e h i r l e r de v a r d ır ki, b u n la r ı n ik is i, D n e s t e r ve D n e p e r en b ü y ü k l e r d i r ; b a ş k a n e h i r l e r de v a rd ır ki, b u n la r ın ad ları S u n g u 1, U v u l , A l m a t a y , K u f i s, B o g u va b a şk a la r. D n e p e r ı r m a ğ ı n ı n y u k a r ı k ı s ı m l a r ı n d a R o s l a r yaşarlar-. B u n e h r i t a k ib e n o n la r B lz a n s a g elirler. P e ç e n e k y u rd u b ü tü n R o s y a v e B o sfo rla h e m h u d u t tu r . C h e r s o n e s , S a r a t , B u t a t ve 3 0 k ı s m a k a d a r (?) gelir... M ae o tid e s (A z rk d e n iz i)n in ş a r k k ı s m ı n a b i r ç o k n e h i r le r akar, T a n a is n e h r i S a r k e l k a le s i y a n ı n d a n a k a r a k g elir, ve... b a lığ ı b u l u n a n K a r a k u l (H o r a k u l yazılı) v e b a ş k a n e h i r l e r d e vardır, e z c ü m l e B a l (Val ?) ve B u r l i ' k , K a d e r (H ad er?) v e d iğ e r b i r ç o k ır m a k la r . M aeo tid e s t e n P o n t u s a , B o s fo r ( ş e h r i n in ) b u lu n d u ğ u y e r d e n B u r l i k denilen, a ğ ız (m a n s a p ) a k a r '.)

Bizans imparatorunun burada bildirdiği nehir isimleri fev­ kalâde enteresandır. Bu adlarm T ü rk çe olduğu derhal nazarı dikkati celbediyor: Bu nehir isimlerinin izahınm ya h a z a r ç a veya p e ç e n e k ç e d e aramak lâzımgelir. Hangilerini birin­ cilere, ve hangilerinin de İkincilere ait olduğunu kat’î olarak tayin etmek müşkül olmakla beraber U v u l , Al ma t a y » . B o g u , K a r a k u l 2 ve belki de S u n g u 1 adlarmm Peçenekler tarafmdan konulduğunu ileri sürebiliriz. Bu metinde geçen yer isimlerinden (bunlarm şehir adı olduğu görünüyor) S a r a t ve B u r a t m uhakkak Hazarçadır. Sarkel kalesinin Hazarça olduğunn biliyoruz; De administrando imperio bunun “ak mahal,, manasına geldiğini sarahaten bildiriyor. (epfAiıveijeTaı. 8s ıtagâ avtolç td 2dgxsA, âangov öamtıov.^) Bu son sözün “sığınacak bir yer,, manasına alabiliriz; bu suretle Sarkelin baş kısmı, yani S a r - “ak„ demektir; “kel„ e gelince, bu belki de Hazar’lara Araplardan geçmiştir ve kale sözünün hazarlaşmış şeklidir. Türklerde şehirin adını “ak„ la tesmiye etmek âdetine her yerde tesadüf ediyoruz: Akkerman, Ak-şehir gibi. Rus vekayinamelerindeki Don üzerinde B e l a v e z a, yani “Ak kale,, dedikleri şehirin Sarkel olması kuvvetle muhtemeldir. Bu suretle “sar,, sözünün Hazarça olduğu muhakkaktır; o halde S a r a tın bir Hazar şehri olduğunu kabul etmeliyiz; Sarat Ha­ zarça olduktan sonra B u r a t ın Hazarça olması lâzımgelir. Bu mevkilerin tesbiti meselesi buradaki mevzua girmedi­ ğinden, başka isimlere geçeceğiz. Ayni sahifedeki A t e k f ' D e a d m . im p . b a p 4 2 , S. 1 8 0 - 1 8 1 . 2 - B u g ü n k ü adı E y a d ır. J. M a r q u a r t , D ie a lib n lg a r, A u sd rü ck e, S.15-16. 3 -D e a d m . im p . S. 17 7 .

28

Geçenekler

U r k u k ve T a m a t a r k a (Rus vekayinameleriniıı T m ut a r a k a n ı) sözlerinin Hazarça oldukları muhtemeldir. Nehir adlarmdan Bal , B u r l i k ve K a d e r i n Hazarça mı, veya peçen ek çe mi olduğunu tayin etmek m üşküldür*. Bizi bilhassa peçenekçe olduklarını ileri sürdüğümüz nehir adları alâ­ kadar eder. Türklerin bir yerden başka bir yere gidip yerleş­ tiklerinde eski vatanlarındaki yer, nehir ve dağ adlarını yeni vatanlarındaki nehir dağ ve şehirlere verdiklerini birçok mi sallerle biliyoruz; bu bakımdan Türk onomastiği Türklerin geçtikleri yolu tesbit için yardım edebilir. Bu noktai nazardan h areket ile biz de De administrando imperiodaki nehir ve yer adlarını araştıracağız. Buna göre ''Y|3\jA. ırmağı Yayık nehrine yakm U y ı l olacaktır; Peçenekler Yayık ile İdil arasında yaşarken Uyılı tanımışlar ve yeni yurda geldikten sonra bu adı başka bir nehire takmış olacaklardır. Haddi zatinde bu adın hazarça olması pek mümkündür, fakat bunun Azak sahillerine getirilmesi Peçenekler tarafından olacaktır,çünkü İdilin şarkında bu adı taşıyan bir nehir varken, Hazarlar ayni adı İdilin garbindeki başka bir ırmağa koymazlardı. ’AÂ[AaTaı-Almatya gelince - bunun türkçe olduğunda hiçbir şüphe yoktur. “Alma„ adını taşıyan birçok Türk adları vard ır; bunlar bilhassa İlinin cenubunda ve I s ı k - g ö l ü n şimalindeki dağ silsilesine yakın mıntakada çoktur. “tay„ ile biten nehir adına misal olarak bugünkü Tataristandaki '‘Karatay,, çayları gösterilebilir. Rusların “Zailijskij Alatav,, dedikleri dağlardan İli nehrine akan ırmaklardan biri “Almatinka,, adını t a ş ı y o r 2; bunun türkçesi “Almatı,, olacaktır. X(üQdxovA,-ben bu sözü Karakul olarak okuyorum; Bizans metinindeki t türkçedeki “k„ tır: Jtex-bek (o %aı 3rex Xaî;aQÎaç) 3^ XaQopöıı 4 - Karabay, olduğu gibi. “Karakol„ adını taşıyan nehirler ise yine I s ı k - g ö l civarında bugün bile mev­ cuttur: Isık -g ö lü n ü garbinde, Rusların “Aleksandrovskij ‘ J. M a r q u a r t , D ıe a ltb u lg . A u sd riicke, S. 15 - 16 : Xa8ı'iQ, BougA.tj«, BâA. a d la rın ın p e ç e n e k ç e o ld u ğ u n u sö y liy o r. B u n l a r d a n Bâ?., b u g ü n k ü B e y s u g v e y a T a l g i r s k n e h i r l e r i o lsa g e r e k t ir . V. Z l a t a r s k i , Isto rija ,.. I. 1 0 4 - 1 05. P e ç e n e k l e r d e Bd?L ile b a ş l a n a n b ir ad ın o ld u ğ u n u h a tırla rs a k , K e g e n i n b a b a s ı Ba^rÇag, bu i s m i n p e ç e n e k ç e o lm a s ı m ü m k ü n g ib i g ö r ü n ü y o r . 2 kesta 3 *

R ossija. P o ln o e g e o g r a fic e s k o e n s k i j k r a J (\ 9 1 3 ) S . 4 4 . D e. a d m in is. im p . S . 1 7 8 .

A y n i y e r d e S. 16 5 .

o p isa n ie naSego o tecestv a.

T.

X IX . T u r-

J{

p ç a k b o z k ı r l a r ı n a

gelm eden

eooeI

3S

mahal, bu kavmin yaylaklarını teşkil eden Sakm ar nehrinin şimaline düşen, Ural silsilesinin cenup etekleri ile Sakmar suyunun Yayığa döküldüğü .yerden başlayarak. Yayığın sağ sahilini takiben Kamelik çayına doğru uzanan tepelere yakın bir yer olcaktır. Embayı geçtikten sonra şimale gider­ ken, hakikaten birçok ırmaklara, çaylara rastgeliyoruz. Bu­ gün çok tuzlu olan bu ırmaklar, belki de evvelce daha az tuzlu idiler; bu ırm aklar; Sagiz, Uyıl, Caksı-bay, Kaldagaytı, Buldurtı, Cambaytı, İsen-Ankatı, Şulak-Ankati; bunlar bugün kumlar arasında veya küçük göllerde kaybolup gidiyorlar; bunlardan başka Yayık nehrine dökülen Ilek (ve kolu Kara-Hobda) ile Utvayı göstermek lâzım gelir. Marşrutta “bura­ larda otun çok olmadığı,, kaydı da, marşrutun müellifinin bu yerleri yazın geçtiğine delâlet eder; ilk baharda ise bu nehir­ lerin boyları yemyeşil m er’alar halindedir. Gerdizînin Peçeneklerin şark komşuları olarak K ı p ç a k l a r ı göstermesi de bunların o zaman Sakm ar havzasına kadar olan yerleri işgal ettiklerini gösterir. De administrando imprerioda Peçeneklerin bu zaman­ larda şimal-i şarkîde ve şimalde hangi yerleri işgal ettikleri tasrih edilmiyor. Bu ciheti az çok aydınlatan bir kayit, 9 8 2 3 milâdîde yazılan ve Tumanskij elyazması ismiyle maruf adlı bir eserde vardır. Burada “Peçenek dağları,, mevzuu bahistir; bu dağlarla Ural silsilesinin cenup kısımları kasteedilmiş olsa gerektir. Peçeneklerin şimalde ve şarkta da ce­ nubî Urala kadar gittikleri anlaşılıyor. Geridizî, Peçeneklerin memleketinde ormanların çok olduğunu kaydetmiştir. Bu­ nunla, Şamar ve Sakmarın şimalindeki sahada şimdi bile çokça tesadüf olunan, o zaman şüphesiz daha çok olan, or­ manlar kastedilmektedir. Bu suretle Gerdizî ile Tumanskij elyazmasındaki kayitleri bir araya getirirsek, Peçenk yaylak­ larının şarkta ta Cenubî Urala kadar uzadığı görülmektedir. Konstantin Porphyrogennetosun “Peçenekler Idil ,b oyun­ da oturuyorlar,, demesiyle garp hudutlarının nereye kadar vardığı anlaşılmıyor. Onlar, belki de kışın buzlar üzerinden İdili geçerek daha garba sokulabiliyorlardı. Peçeneklerin “İdil ve Yayık boylarını işgal etmiş olduk­ ları,, kaydından, bunların her iki nehrin arasındaki kum sahralarında yaşadıkları hatıra gelmesin. Bu kavmin, hayatına uygun olan, sürülerini beslemek için kâfi derecede ot yetiş­

36

ff‘ e ç e n e  / e r

tiren bir sahada kalmış olduğu muhakkaktır. Bu saha da İdilin, vaktiyle S a r a y şehrinin bulunduğu mevkiden başlıyarak, Ş a m a r nehrine kadar gider; Şam ar nehrinden de Yayık nehrinin ortalarına kadar varan, bu günkü O renburg’a yakın, bol otlu nehir ovalarını -meselâ Sakmar, îlek gibi- ih­ tiva eder. Yalnız sıcak mevsimde Ural dağları eteklerinin yaylak vazifesini gördüğünü kabul edebiliriz. Bu suretle Peçeneklerin îdil ve Yayık aralarındaki mev^ kileri tayin edildikten sonra, onlara en yakın ve tarihî hayatlarında mühim rol oynamış olan, komşularından bahse­ deceğiz. Yukarda Bizans imparatorunun Peçeneklerin kom şu­ ları olarak U z T a r ve H a z a r l a r ı gösterdiğini söylemiştik; ayni kavimlerin Gerdizî tarafmdan da zikredildiklerini gör­ dük. Peçeneklerin en mühim komşularından birinin H a z a r ­ lar olduğu muhakkaktır. Peçeneklerin İdil boylarına gelme­ lerinden üç asır önce İdilin mansabında kurulan Hazar dev­ leti 8 - inci ve 9 - uncu asırlarda Şarkî Avrupanın en kuvvet­ li bir devleti idi. Hazarların payitahtı olan İtil şehri, şark tica­ reti ile garbî Avrupa ve Skandinavya ticaretinin birleştiği bir mevki olması itibariyle, fevkalâde ehemmiyeti haizdi. Coğrafî vaziyetlerinin İktisadî bakımdan bu kadar elverişli olması, Hazar devletinin inkişafında, şüphesiz, büyük bir rol oynamıştır. Türk tarihinin bu birinci tüccar kavmi (İkincisi Kama Bulgarlarıdır) yalnız ticaretle meşgul olmakla iktifa etmemiş. Şarkî Avrupanın büyük bir kısmını da siyasî hegemonyaları altına almıştı. Ezcümle, Cenubî Rusyadan başlayarak Dneperin ortalarına ve Oka başlarına kadar uza­ nan sahada yaşıyan Slav ve Fin kavimlerinin Hazarlara vergi verdikleri anlaşılıyor. Kama Bulgarlarının da Hazarla­ ra vergi verdiklerini biliyoruz. Bu devletin Bizans siyasetin­ de çok mühim bir mevkii vardı; İki Hazar perensesi Bizans imparatorları ile evlenmişlerdi. İmparator Heraklios ancak Hazar yardımı ile Anadoluyu Perslerden kurtarabilmişti. Bu suretle Hazar devleti 7 - inci yüzyıl ve müteakip asırlarda dünya politikasında çok mühim bir yer tutuyordu. Fakat 8 - inci asırda Araplara karşı mücadelede zayıf düştüğü an­ laşılan bu devletin inkıraza yüz tuttuğunu görüyoruz. İşte bu zayıflama zamanındadır ki, Peçenekler İdil boyunda yerle­ şerek Hazarlara komşu olmuşlardı. Bu sıralarda Skandinavyadan gelen Varjagler de İlmen gölü ve Orta Dneperdeki

J( tp ç a k

bozkırlarına

gelm eden

eooel

37

Slav kabilelerini hâkimiyetleri altına almak suretiyle bir RusSlav beyliği kurmakta idiler; Hazarlara tabi yeler de Azak denizin cıvarmdan Kafkaslara •ve Kaspinin İdile yakm yer­ lerine münhasır kalmıştı. Peçeneklerin Hazarlarla olan münasebetleri hakkında bilgimiz çok azdır. O zaman artık şehirli ve tüccar olan bu kavimle, henüz yerinden çıkarılmış ve yeni yurtta yer­ leşmekle meşgul olan Peçenekler arasında ta baştan iyi bir münasebet tesis edilmemişti. Hazarlarla Peçenekler iyi bir komşu değillerdi. İtilden Harezime giden kervan ticare­ ti yolunda Peçenekler gibi harpçı bir milletin bulunması, bu ticareti her zaman için tehlikede bırakabilirdi. Diğer taraf­ tan Peçeneklerin Hazar şehirleri ve köylerine de akın yap­ maları pek mümkündü. Bundan dolayı Hazar diplomatları, Peçenekleri Hazar hududundan uzaklaştırmak çarelerini aramışlar ve bu işin ancak, Peçeneklerin şark komşuları olan. Uzlarla birleşerek yapılabileceğini anlamışlardı: Peçenekler hakikaten Hazarlar ve Uzların müşterek hücumlarına ma­ ruz kalıyorlar ve yerlerini, Hazarların müttefiki Uzlara bıra­ kıyorlar. Peçeneklerin şark komşuları da, Bizans kaynaklarının Oüî; (Uz) ve Rus vekayinamelerinin T o r k i dedikleri, Uzlar­ dı. İsimlerinden de görüldüğü veçhile bunlar halis bir Oğuz budağına mensuptular; ve belki de Orta Asyada Oğuz adı ile tanınan zümrenin en mühimi bunlardır. Uzlar da, diğer Türk kavimleri gibi. Garbı Türk Devleti ortadan kalktıktan sonra, ayrı bir zümre halinde kendi kendilerini idare etmiş olsalar gerektir. Bunların ta Talaş ve Çu boylarından Peçeneklerle temasa geldikleri muhtemeldir. Uzlar, Karluklar ve Kimeklerin ilerlemelerini müteakip eski yerlerini terke mecbur edildikten sonra, önlerindeki Peçenekleri iterek Yayık kıyılarına gelmiş olabilirler. Bu hareketin tarihini tesbit için elimizde kâfi derecede malzeme yoktur. Uzların Orta Asyada iken Peçeneklerin en büyük düşmanı oldukları görülüyor. Bu husumet, galiba, her iki zümrenin vaktile bir kül teşkil ederlerken, sonra birinin (Peçeneklerin ?) ayrıla­ rak kendi başına yaşamağa başlamasından neş’et etmiştir. Bu kavmin sık sık Peçenekler üzerine hücum ederek onları esir aldıkları ve köleliğe sattıkları anlaşılıyor. Ezcümle, Gerdizî, Peçeneklerin komşuları tarafından sıkça hücuma uğra-

2S

Geçenekler

dıklannı kaydediyor'. 9 5 0 tarihinde Uzların halâ Yayık ve İdil boylarında yaşadıkları g-örülüyor'*. Bunların pek erken y a k ı n d a k i diğer devletlerin hizmetinde bulunduklarını gö­ rüyoruz. Ezcümle, Kiev knjazi Vladimir Kama Bulgarlarına karşı sefer açtığı zaman, Rus orduları ile birlikte Uz kıtala­ rı da vardı®. Galiba bu tarihlerde i Uzlar artık İdilinin gar­ bındaki yerleri de ele geçirmeğe başlamışlardı. İmp. Konstantin Porphyrogennetos bu sıralarda (10. asır ortalarında), Peçeneklerin Uz memleketinden beş günlük bir mesafede olduklarını yazıyor^ Peçenekler İdilin şarkında yaşadıkları zaman, Kuban ve Don boylarını M a c a r 1ar işgal ediyorlardı. Macarlar, ga­ liba, uzun zaman Hazarların tabiiyeti altında idiler. Bizans imparatoru bu tabiiyetin ancak üç yıl sürdüğünü söyliyorsa da®, hattı zatında bunun daha fazla devam ettiği anlaşılıyor. Macarlarla Peçeneklerin teması daha sonralara ait olduğun­ dan, Peçeneklerin bu garp komşularına dair burada fazla birşey söylemeyeceğiz. Bu tarihlerde Kama ile Volganın birleştiği yerde bir devlet kurmuş ve ticaret işlerini yüksek bir dereceye çıkarmış olan Kama Bulgarlarının da Peçeneklerle temasta bulunmaları lâzımgelir. Fakat bu hususta elimizde hiç bir kayit yoktur. Don nehrinin ortalarından başlarına kadar olan yerlerde 9 -uncu asırda muhtelif Fin kavimleri yaşıyorlardı. Kaynak­ larda adları geçen B u r t a s 1ar Finlerden mi, yoksa vak­ tiyle buraya gelip yerleşen her hangi bir Türk kavminin bakayası mı? bunu açıkça tesbit edemeyiz. Bu Burtasların, işgal ettikleri yerin icabı olarak, Peçeneklerle temaslarını -kaynakların bu hususta hiç birşey söylememelerine rağmenınuhakkak saya biliriz. Daha garpta, Okanın başları ve Dneperin ortalarına doğ­ ru, muhtelif Slav kabileleri bulunuyorlardı; Peçenekler bun­ larla daha sonraları temas edeceklerinden, bu hususta ilerde malûmat vereceğiz. • w. B a r t h o 1 d, Otcet o p o e z d k e V sr ed n ju ju A z iju . S . 9 5 . 2 Z)e a d m . im p. S. 1 6 4 : îcaı xaTeox.ov amriv (y a n i P e ç e n e k l e r a ra z is in i) Ttiç öi'ınEpov

oî ^ e y o n e v o ı O ö 5;o ı.

3P. S. R. L. 9 8 5 y ılı k a y itle ri < D e a d m . im p. S 1 6 6 . 5 D e a d m . im p .S . 1 6 8 : cruvtpy.ııoav öe |xexd rû>v Xat(İQOJV h ’Ui.vxovç te ı ıç, aunnay.o v v t e ç T O lç

X a ^ d e o ıç

ev

n â a ı

t o îç

a ü tc ö v

3 io ? ı £ ( x o u ;.

Xtp?3k

bozkırlarına

gelm eden

evvel

3S

Peçeneklerin İdil ve Yayık nehirleri arasında yaşadıkları zamana dair kaynaklar ancak bu kadar malûmat veriyorlar; biz de bu hususta fazla bir şey .söyleyecek vaziyette olmadı­ ğımızdan, daha sonraki devire geçeceğiz. YAYIK-İDİL SAHASINDAN HAREKETLERİ (8 6 0 -8 8 9 ) Y aıyk -İdil sahası Peçenekler için ancak muvakkat bir yurt olmuştu. Vaktiyle, beşyüz yıl evvel Hunların yaptıkları gibi, Peçenekler de buraları terk ile, garba, D eşt-i Kıpçağa gitmek mecburiyetinde kalmışlardı. Şu farkla ki, Hunlar îdil boyunda iki asır kadar kala bilmişler; Orta Asyada kay­ bettikleri kuvvetleri yeniden yetiştirdikten, ve aralarından kuvvetli şefler çıkardıktan sonra harekete gelmişlerdi. Hal­ buki Peçenekler buralarda yerleştikleri zaman vaziyet Hun­ lar zamanına nisbeten çok değişmişti. Peçenekler Şamar nehrinden pek yukarıya çıkamazlardı: oralarda kuvvetli bir Bulgar devleti bulunuyordu; pek cenuba da inemezlerdi; çünkü Hazarlar henüz kendi yerlerini başkalarına bıraka cak kadar zayif düşmemişlerdi. Peçenekler bu suretle Ha­ zarlarla, Kama Bulgarları arasında sıkışmış kalmışlardı. Asya tarafından ise Kıpçaklar ve Uzların yakınlıkları, Peçenekle­ rin fazla şarka gitmelerine imkân vermiyordu. Bu sıkışık vaziyette kalan Peçeneklerin, daha geniş bir saha bulmak için komşuları ile mücadele ettikleri aşikârdır. Bilhassa Hazarlarla çarpıştıklarını kabul ede biliriz. Peçeneklerin Ha­ zarlar için çok tehlikeli bir komşu oldukları muhakkaktı. Bir taraftan İtilden Harezime giden kervanların Peçenek baskınına maruz kalmaları, diğer taraftan îdil boyu ile ya­ pılan ticaretin de Peçeneklerin hücumu ile zarara uğramak ihtimali, Hazar - Peçenek harplerinin en mühim sebeplerini teşkil etmiş olabilir. Her göçebe zümrenin hazarı m em ­ leketlere akın yapmak zaruretinde bulunduğunu da nazarı itibara alırsak, Hazarların sık sık Peçenek akınlarına maruz kaldıklarını tahmin ede biliriz. İ k i- ü ç asırdanberi sükûnet içerisinde yaşamağa alışmış olan Hazarlar için bu cins Pe­ çenek komşuluğunun çok ağır geldiği kolayca anlaşılır. Hazarlarla Peçenekler arasında cereyan etmiş olan harp­ lerin teferruatını bilmiyoruz. Hazarlar Peçenekleri yenm ek

40

S^eçenekler

İçin kendi kuvvetlerinden ziyade, Peçeneklerin ta Orta Asyadan düşmanlan olan, U z la r a istinat ettiklerini söyleye bi­ liyoruz. Konstantin Porphyrogennetos Peçeneklere karşı bir H a z a r-U z blokunun teşekkülünden bahsediyor. Galiba, Ha­ zarlar Uzlara Peçeneklerin işgal ettikleri yerleri verecek­ lerini bildirmişler; Uzlar da bu şartla Peçeneklere karşı harp açmışlardı. Peçeneklerle harpler neticesinde Hazarların çok zayif düştükleri görülüyor; bunu müteakip İtil şehrinin sa­ hipleri bir daha kendilerine gelememişlerdir. 9 6 9 yılında İtilin bir Rus ordusu tarafından alına bilmesi, bunu açıkça göstermektedir. Bu suretle Peçeneklerin İdil boylarını bırakıp gitmeleri siyasî bir mecburiyet altında cereyan etmiştir. İlk kurunlardaki Türk göçlerinin en mühim âmilleri Orta Asyanm kurum a hadisesi ise, Orta kurunlarda, bu hareketin en mü­ him âmillerden biri de siyasî vakalar olmuştur. Alanların, Hunların, Avarların Avrupaya gitmelerinde bilhassa Orta Asyada cereyan etmiş olan mücadelelerin büyük bir tesiri vardır. Peçeneklerin garba, Avrupaya hareketlerinde ise H a z a r ve U z ların tazyiki en birinci âmildir. Şurası şayanı dikkattir ki, Uzlar Peçenekleri ta Tuna boylarına kadar ta­ kip etmişler, bilahara Peçenek yurdunun içinden geçerek Balkanlara girmişlerdir. Peçeneklerin İdil boyundan çıkarılmalarına ait kat’î bir tarih yoktur. De administrando imperionun Peçeneklere dair meşhur 37 - inci babında on satır içinde iki muhtelif tarih gösterilmektedir; önce bu vakanın, eserin yazılmasın­ dan 5 0 yıl evvel cereyan etmiş olduğu söylendiği halde, ayni fıkranın sonunda 5 5 yıl evvel vukubulduğu yazılıyor. Biribirine uymıyan ayni sahifedeki bu iki tarih, birçok araş­ tırmalara rağmen rîalâ halledilmemiştir. B u r y baştaki tarihe bir îtBvte koyarak meseleyi halletmek istiyor*. M a c a r t n e y her iki tarihin de doğru olduğunu, fakat muhtelif vakalara ait olduğunu ileri sürüyor, ve De administrando imperionun bu münasebetle verdiği malûmatı Macar tarihine bağlıyarak, tamamiyle başka bir netice çıkarıyor. Macartneyin görüşü, diğer mudakkiklerinkinden ayrı olduğundan, kısaca üzerinde duralım. Bu müellife göre, Konstantin Porhyrogennetosun verdiği ilk tarih, yani 5 0 ^ J . B Ü r y, T h e treatise De a d m , im p. Byz. Zschft. XV. S

511-577.

X ıpçsk

bozkırlarına

gelmeden

evuel

yıl evvel cereyan etmiş olduğu kayit, Uzlarla Hazarların birleşerek Peçeneklere hücumları zamanını gösterir; diğeri de yani 5 5 yıl önce cereyan etmiş vaka da, Macarların Peçenek hücumuna değil, Çerkeslerin taarruzuna maruz kal­ dıkları yılı göstermektedir'. Fakat Macartneyin bu faraziyesini kuvvetlendirecek hiç bir delil yoktur. De administrando imperioda, Macarlara hücum eden kavmin, onların yerini de işgal ettiği bildiriliyor. Macarların arazisini alan kavmin ise Peçenekler olduğu sarahaten görülmektedir. De administrando imperionun 9 4 8 -9 5 1 (952) lerde ter­ tip .edildiğini yukarda söylemiştik. Peçenekler, şayet, İdilYayık sahasını bu eser yazılmadan 5 5 - 5 0 yıl evvel bırak­ mış iseler, o halde bunun 8 9 3 ile 9 0 2 yılları arasında cere­ yan etmiş olması lâzımgelir. Fakat bu vakanın o tarihlerden daha evvel cereyan etmiş olduğunu gösteren deliller vardır. Ezcümle, Slavlar arasında hiristiyanlığı yaymakla şöhret bulan Selânikli Konstantin, 8 6 0 -ın sonu ve 861 - in başında Bizans imparatoru tarafından, hiristiyanlığı mü­ dafaa etmek maksadiyle, Hazar memleketine gönderilmişti-. Konstantin, Kırımdaki Chersones tarikiyle gitmiş ve yolda Macarların hücumuna maruz kalm ıştıl Chersonesten Hazar yurduna giden yol, m uhakkak Don boyunu ■takip eder: demek ki 8 6 0 - 6 1 tarihlerinde Macarlar henüz eski yerlerinden çıkarılmamışlardı. Yukarda ismini söylemiş olduğumuz R e ğ i n o, Maicarların Peçenekler tarafından mağlûp edilerek, Azak sahilleri boyundan çıkarılmalarının 8 8 9 yılında olduğunu yazıyor^. Macarlar, 8 9 2 tarihinde Alman imparatoru A r n u l f tarafından Moravya Slavlarının beyi olan S v a t o p l u k ’ a karşı mücadeleye davet edilmiş­ lerdi®. Nihayet, 8 9 5 yılında, Macarlar Peçeneklerle Bul' C . M a c a r t n e y , T h e M agı^aıs, S 108. 2 F. D V o r n i k, L es S la v es, B y za n ce et R o m e au IX e m e siecle, S. 137. ^ L. K. Q O e t Z , G esch ich te der S la v e n a p o s te l K o n sia n tin u s u n d M ethodius, S. 1 2 6 - 127; /. M a r q u a r t , S treifzü g e, S. 33 . M a c a r t n e y , T he M ag y ars, S. 71. ^ R e g in io , C hron icon , P . 131 - 1 32. F u l d: A n no 8 9 2 - Rex ( A rn u lfu s ) e q u id e m , a s s u m p t i s s e c u m F r a n c i s , B a io a rie s, A la m a n n is , m e n s e J u l i o M o ra v a m venit. Ibi p e r q u a tu o r e b d o m a d a s c u m tan ta m u lt itu d in e U n g a r i s etiam ib id e m ad s e c u m exped ition e v e n ie n t ib u s , o m n e m illa m r e g i o n e m in c e n d io d e v a s t a n d a m versabat. ^Ann.

42

Geçenekler

garların müşterek hücumlarına maruz kalarak, Atelkuzudan, yani Dnester boylarından, tardedilmişlerdi. Burada bahset­ tiğimiz vakaların hepsi de, Peçeneklerin îdil sahasından çıkarıldıklarına dair De administrando imperiodaki tarihin yanlış olduğunu göstermektedir. Buna hiç te hayret etmeme­ liyiz. Bizans imparatoruna ağızdan gelen bu rivayet, her bir şifahî rivayet gibi, kronologya bakımından yanlıştır. Peçe­ neklerin garba hareket tarihleri ise kat’î olarak tayin edile­ memekle beraber, 8 6 0 ın t e r m i n u s p o s t q u e m ve 8 8 9 ın da t e r m i n u s a n t e q u e m olduğunu kabul edebiliriz'. Peçenekler İdil boyunu bıraktıktan sonra Donu geçerek D e ş t - i K ı p ç a k sahasını işgal ettiler. Bununla Peçeneklerin tarihinde ikinci, ve bizce en çok malûm olan, safhası başlamaktadır.

' P e ç e n e k l e r i n g a r b a g id iş le r in i Î s t a h r î de z ik r e d iy o r . G o e j e, P a r s I. S. 1 0 ;

B ib . g eo g r.

A rab.ed.D e

. M a r q u a r t ta U z la rın y u y o r . S treijz û g e S. 6 3 n o t 3.

^ I»*' j'J;

^ JU

P e ç e n e k l e r i y e n m e l e r i n i 8 6 0 t a r ih in e k o ­

II KARADENİZİN ŞİMALİNDEKİ PEÇENEKLER MACARLARLA MÜCADELELERİ. YERLEŞMELERİ.

BOZKIRLARDA YENİ Y U R T T A

Peçenekler, Uzlar tarafından İdil sahasından çıkarıldık­ ları zaman sekiz büyük uruğdan teşekkül eden bir heyet halinde idiler. Bu sekiz urüğ ayrıca kırk oymağa ayrılıyordu. Bir kısım Peçeneklerin Uzların yanında kaldıkları anlaşılı­ yor. Zaten bir göçmen kavim yerini başkasına bıraktığı zaman, bir kısmının yeni gelenlerin tabiiyetine girdikleri müşahade ediliyor. Konstantin Porphyrogennetosa bakılır­ sa Uzlar yanında Peçeneklerin bir kısmı kalmışlardı’. Bu kısım Peçeneklerin, belki de Kangar uruğlarının hâkim iye­ tini benimsemiyen boylar olması muhtemeldir. Bizans impa­ ratorunun verdiği malûmata inanmak lâzımgelirse. Uzlar yanında kalan Peçenekler, kendilerini Uzlardan tefrik etmek için, kolları omuzlarından ayrılmış ve ancak dizlerine kadar gelen bir giyim taşırlar, ve bununla demonstatif bir surstte kendi uruğdaşlarından ayrı düştüklerini göstermek isterlermiş. İmparatorun, Uzlar yanında Peçeneklerin de bulunduklarını gösteren notu, başka bir kaynak tarafından da teyit edilmek­ tedir. îbni F a z l a n 9 2 2 yılında Bulgar seyahatından dön­ düğü zaman. Yayık nehrine yakın yerlerde Peçeneklerin bir kısmına rastgelmişti^ Bilâhara, Peçeneklerin bu kısmı Uzlarla birlikte Deşt-i Kıpçak bozkırlarına gelmişlerdir. Yeni yurt aramak için harekete geçm ek mecburiyetinde kalan sekiz uruğ (Ertim, Çur, Yula, Külbey, Karabay, Talmat, Kopon (K a b an ?) ve Çoban) reislerinin idaresi altında İdili geçmişlerdi. Bu başbuğların adlarını da biliyoruz. Ertim uruğunun başında duran M a y ç a (n), galiba, bu hareketi idare ‘ D e a d m . im p. S , 1 6 6 . 2 W . B a r t h o 1 d , O ıta A sg a T ürk ta rih i h a k k ın d a dersler, S . 9 3 .

S^eçenekler

ediyordu. Diğer iki Kangar uruğları olan Çur’un reisinin adı Kuel, Yula uruğunun da Kurkut (an) idi. Karabaylılann başında da - Kaydu(m); Talmatlarınkinde - Kostan (Kuş?) Kopon uruğunun - Yazi, ve Çoban uruğuna mensup olanla­ rın da başında Batan (Pata?) duruyordu. Bütün bir Peçenek heyeti, çoluğu çoçuğu, kadınları ve sürüleri ile îdili geçerek yerleşecek yeni bir saha bulmak mecburiyetinde idiler. Onların yaşayışlarına uygun bir yer de yolları üzerinde idi: Don nehrinin son mecrasından başlıyarak Tuna kıyılarında biten geniş bozkırlar! Eteşt-i Kıpçak adıyla Türk tarihinin birçok sahifelerini dolduran bu bozkırlar tarihin bildiği zamandanberi müteaddit Türk göçmenlerine yurt olmuştu. Yalnız Orta kurunu alırsak, Peçeneklerden evvel Hunlar, Avarlar, Bulgarlar buralarda kalmışlardı; Şarkî Avrupaya T ürklerin devlet ve askerî teşkilâtı hep bu yoldan gitmişti. Peçenekler îdil boyunu terkettikleri zaman Kuban ve Don sahası, Hazarlara tabi olan, Macarların elinde bulunuyordu. Bu suretle Peçeneklerin buralarda yerleşmeleri, yeni yurt elde etmeleri (Landnahme) ancak Macarları yenmekle müm­ kün olacaktı. Her iki kavim arasında harpler cereyan etmiş, kanlı meydan muharebeleri yapılmış, ve neticede Peçenekler üstün gelmişlerdi. Bütün bu, netice itibariyle fevkalâde ehemmiyetli olan, vakalar hakkında bilgimiz çok azdır. Bu hususta bizi tenvir eden kaynak, yene, Bizans imparatorunun eseridir. Fakat Bizans imparatoruna da Peçenek - Macar harplerine dair çok az malûmat verilmiş olacak ki. De administrando imperioda bu vakalara dair bir iki sözle iktifa edilmiştir. Biz bu eserde, “bu sıralarda (tarih gösterilmiyor) Macarlar (metinde: hep Türkler deniliyor) Kankar adını taşı­ yan Peçenekler arasında bir harp vukua geldiğini, Macarların mağlûp olarak ikiye ayrıldıklarını,,' okuyoruz. İmparatorun bu sözlerinden Macarlara karşı mücadeleyi Peçeneklerin K a n k a r zümresini teşkil eden üç uruğun idare ettiğini kabül edebiliriz. Peçeneklerle Macarların münasebetleri hem çok eski, hem her iki kavim için mühim neticeler vermiş olduğundan M a c a r l a r ı n eski tarihlerine dair kısaca malûmat vermek * D e adm . JIE V O I .

. ÎT y Ö ç

xaxaX£îı|Kf.ı,

im p.

S. 1 6 9 ;

X a ^ (X Q O U Ç

o îıv

oı 8e Ilattıvay-lTaı oı

O llT O l

X m ^ tT a V T £ Ç

jh)6 teqov

StoJıEH -O V m i

Kâvvaj)

f| T T 1l{t£V T E Ç

xı'|V ton’ Toı'ıpy.mv xo.Toıy.îiff'aı jcaTiıvaYKdöÖııaav.

estovofiaÇo-

TT|V O ÎH E ia V

y iiv

Xaradenizin

ş i m-a l i n d e k i

bozkırlarda

İstiyoruz. Bu hususta malûm olan veya henüz halledilemiyen meseleler hakkında, spesyel Macar tarihine hasredilen kitap­ ları tavsiye ederiz*. Macarlar, galiba, 9 - ncu asrın başlarında eski “ilk yurtla­ rından,, çıkmışlardır (Ural dağlarının şarkı ile, bugünkü Tobolsk şehri arasında); bunları Türk zümreleri tazyik etmiş olsalar gerektir. Macarlar yeni yurt bulmak için îdil nehri­ nin aşağı kısımlarına gelmişler ve bu sıralarda Hazarların hâkimiyetinde olan Don-Kuban sahasında. Hazarların muva­ fakatiyle yerleşmişlerdi- Gerek eski vatanlarında, ve gerek bu hareket sırasında, Macarlar hep Türklerle temasta bulunduklarınadan, kuvvetli bir Türk tesirine maruz kalmışlardır. Hazarların, Ural sahasındaki U g o r-F in kavimleri ile ticaret yapmış olmaları, onları çok erkenden Macarlarla temasa getir­ mişti. Macarlar, K'onstantnin Porphyrogennetosun “Lebedia,, dediği Don ile Dneper aralarındaki sahada yerleştikten sonra, buradan muhtelif istikamette akınlar yapıyorlardı. Onların 9 - ncu asrın ortalarına doğru Kiev cıvanna, aşağı Tunaya, ve Kırım yarım adasına akınlar yaptığını biliyoruz. Macarların L e b e d i a d a 2 0 -3 0 sene bulunduklarını ka­ bul edebiliriz. Bu zaman zarfında, bilhassa Türk tesirleri­ nin çoğaldığı ve kuvvetlendiği muhakkaktır: Macarlar nim Hazar tabiyetinde yaşamışlar ve Hazarlarla çok temasta bu­ lunmuşlardı. Vaziyet böyle iken bunlar, şarkten Peçeneklerin hücumuna maruz kalmışlardı. Peçeneklerin ilk defa ne zaman Macarlarla temasa gel­ diklerini açıkça bilmiyoruz. G r o t , bu temasın, Peçeneklerin İdil ile Yayık boylan arasında bulundukları zamanlarda yukubulduğuna ihtimal veriyor'^ • Buna kat’î bir delil gösterilememekle beraber, ne evet ve ne de hayır denilir. Eğer, Ma­ carların Don boyuna gelmeleri, Peçeneklerin İdile yaklaşma­ larından azcık evvel ise, Macarları Dona gitmeğe icbar eden ‘ M a c a r l a n n a ta r ih in e d air pek ç o k a r a ş t ır m a la r y a p ılm ış tır . T a b ii ilk b a şta M a c a r l a r ı n k e n d ile r i tara fın d a n ; s o n r a a lm a n c a , fra n sız ca , r u s ç a ve İn g iliz c e b irç o k e s e r vardır. M a c a r t a r ih in e ait, m a c a r c a o lm ıy a n e s e r l e r h a k k m d a : L es ed ition s des sou rces d e ih is t o ir e k o n g ro is e 1854-1930 red. s o u s la direct. de E m e r i c L u k i n i c h . B u d a p e s t 1931; b u e s e r i n so n u n d a : A pp end ice. O u v ra g e s s u r T h i s tc ir e d e la H o n g r ie e c rits en la n g u e s e tr a n g e r e s . So n ra , K . J a . G r o t , M o r a v ija i M ad 'jary S. P s b g 1881.. C. M a c a r t n e y . T h e M ag y ars in the n in th cen tury, C a m b r id g e 1 9 3 0 . 2 K. G r o t , M o r a v ija i M a d ’ja r y S. 1 90 .

46

Geçenekler

kuvvetin Peçenekler olması icabeder. Eğer, bu böyle değilse, Macarlarla Peçeneklerin ilk temasları. Don boylarında vuku bulmuştur. Peçeneklerle Macarlar arasında cereyan eden harplerin çok şiddetli olduğu ve bilhassa Macarların büyük hezimetlere uğradıkları anlaşılıyor. Macarların, Peçenekler tarafından az daha imha edileceklerini gösteren kayitler mevcuttur. Bütün bu mücadelelerin zamanı ve yeri bizce meçhul kal­ maktadır. Kosntantin Prophyrogennetosun bu husustaki çok kısa ve müphem yazılarını nakletmekle iktifa etmek mecburiyetindeyiz. Macarlar, ilk Peçenek hücumuna maruz İcaldıklan zaman, L e b e d i a denilen bir yerde yaşıyorlardı. Bu yerin, bu günkü C h a r k o v gouvernementının cenubunda olması lâzımgelir*. Macarlar Peçenek tazyiki altında yerle­ rinde tutunamamışlar ve Orta Dneper istikametinde, garba •çekilmişlerdi. G r o t a göre bu vaka 8 8 5 yıllarında olmuştur'^ Bu sıralarda Macarların başında L e b e d i a s adlı bir reisin bulunduğunu biliyoruz. Peçenekler tarafından yenilen Macar­ ların Lebedias’ın kumandası altında A t e l k u z u denilen yeni bir mahale gittiklerini görüyoruz. Bir kısmının ise “Pers,, memleketine gittiği kaydedilmektedir, ki bunların adına Konstantin ^aPaptoıdocpa^oı diyor^ Konstantinin, “Pers,, memle­ ketine giden Macarların, belki de Peçeneklerin hâkimiyetini Jcabul eden Macar kabileleri olabilir. Macarların işğal ettikleri yeni yerin adı A t e l k u z u n u n mevkiini tayin hususunda da birçok noktai nazar ileri sürül­ müştür. Bu mevkie ait De administrando imperio da tam bir sarahat yoktur. Bizans imparatoru diyor, ki “vaktiyle Macar­ ların, şimdi ise Peçeneklerin oturdukları yer oradaki nehir­ lere göre tesmiye edilmektedir,,. İmparator bu nehirlerin adlarını da yazıyor: Başo'u/, (Dneper), KouPoC (Bug), T qoİ3X^oç (Dnester), B çoCtoç (Prut) ve 2 pq6toç (Seret)S G r o t , Atelkuzunun “nehirler arası,, manasına geldiğini ve bunun da Dnester ile Tuna arasında olduğu fikrindedir®. Marquart ta ayni fikri

1

K . O r o t , M orav ıy a. Kezâ, s. 2 1 4 —2 1 6 . 2 K eza. S. 21 7 . 3 D e a d m . im p S. 1 6 9 . J. N e m e th , b u is im altın d a v a k tiy le A zak d e n iz i ş a h it le r in e y a k ı n b i r s a h a d a y a ş a y a n S a b i r ( T tı e o p h a n e s C o n f e s s o r I, 2 4 9 : 'Ofiv\'oı Ol ?xy 6|^£voi SaPı'iö) T ü r k l e r i n i n b a k a y a s ı o ld u ğ u n u z a n n e d iy o r . 4 D e a d m . im p. S. 171. 5 G r o t , M o r a v ijâ i M ad 'jarg S. 2 5 8 .

Xaradenizin

şim alin deki bozhıisrda

^7

kabul ediyor ve “Atelkuzu,, nun Mesopotamya, farisî demek olduğunu zannediyor Macarların, ikinci bir defa Peçenekler ve Bulgarlar tarafından tardedildikleri zaman, Dnester yakınında olduklarını nazarı itibara alırsak, Atelkuzunun Dnseter ile Tuna arasında bulunduğunu göstermek­ tedir. Macarların Atelkuzuda yerleşmelerini müteakip, Hazar siyasetinin yeniden Peçeneklere karşı faaliyete geçtiğini gö­ rüyoruz. Peçenekler, İdili geçmeden evvel Hazar devleti için geçimsiz bir komşu idiseler, Don sahasında yerleşen Peçeneklerin de Hazarlar için daha az bir tehlike teşkil etmiyecekleri aşikârdı. Hazarların Azak denizi sahillerindeki ticaret kolonileri, Chersonesle yürüttükleri tüccarî münasebetler Peçeneklerin hücumu altında bulundukça, Hazarların İktisadî menfaatlerine daima zarar gelecekti. Anlaşılan, Hazarlar, Peçeneklerin mümkün olduğu kadar uzağa, Tuna boylarına gitmelerini istiyorlardı. Bu maksatla Hazar diplomatlarının Macarları Peçeneklere karşı mücadeleye teşvik yolunda birçok çarelere baş vurduklarını görüyoruz. Hazar kağanı, Macarların reisi Lebedias’a bir Hazar prensesini veriyor** ve bu suretle her iki kavmin reisleri birbirlerine bağlanıyorlar. Bu Lebedias’ın Hazarlar tarafından bütün Macarların başı yapılmak istenildiğini de müşahede ediyoruz. Hazarlar, bu zamana kadar dağınık kabileler halinde yaşıyan Macarları bir başbuğun idaresi alhnda birleştirmek istiyorlar ve kuvvetli bir teşkilât yaparak Peçeneklere hücum ettireceklerdi. Zaten Macarlar epey bir zamandanberi Hazarlara tabidiler; Hazarlara başka kavimlerle harplerinde yardım etmekle mükelleftiler. Bizans imparatorunun, daha doğrusu De administrando imperioyı istinsah edenlerin hatası olarak, Macarların Hazarlar ya­ nında ancak üç yıl kaldıkları söyleniyor"'; bunun daha fazla sürmüş olduğu muhakkaktır*. Şarkta Uzların yardımı ile Peçenekleri yenen Hazarların, garpta Macarların yardımı­ ‘ M a r q u a r t , S tr eifz a g e, S. 3 3 , K J i r e c e k ’e g ö r e A telk u zu ile T ü r k l e r i n “B u c a k ,, v e S la v la rın “Ugol,, d ed ik leri, D n e s te r , P r u t v e S e re t n e h i r l e r i a r a s ı k a s t e d i lm e k t e d i r . G eschichte d e r B u lg a ren , S. 1 6 3 . Z1 a t a r s k i. b u y e r i D n e p e r i l e a ş a ğ ı T u n a a r a s ın d a arayor./s/or. n a b lg a rsk . 1 1 . 2 9 0 . ^ D e a d m . im p S. 168. ^ D e a d m im p. S. l 6 8 : ouv^jîtııoav 8t (ifra T(üv Xa!^âgü3Y evıaıiTOtıç tçeiç, oıi|xf.ıa9'0^j^'TEç Toıç X a td ço ıç i\ 7\0.m toîç axiTü)-\' jtoJıEfioij;. ^ B u h u s u s t a b a k ı n ı z : Q r o t, M oravija ... 2 0 4 - 2 0 5 SS.

i3

g eçen ekler

n a istinat e tm e le r i o n la r ın dış siy a s e tte k i u stalıkta B iz a n slI­ l a r d a n p e k te g e r i d e k a l m a d ı k l a r ı n ı g ö s t e r m e k t e d i r .

Hazar kağanı Macar başbuğlarından Lebediası “Chelandia„ya, yani “gemi,, ye çağırıyor'. “Chelandia„nın De admin, imp. dan umumiyetle “gemi,, manasında olduğunu görüyo­ ruz''. Anlaşılan, bu sıralarda Hazarlarla Macarlar arasındaki yerler kamilen Peçenekler tarafından işgal edilmişti. Hazar kağanı, Lebediasın bütün Macarların reisi olmasını istemiş; fakat, o bu teklifi nezaketle ret etmiş ve S a l m u ç oğlu A r p a d ı n bu makama getirilmesinin daha münasip ol­ duğunu söylemişti. Bu teklifi Hazarlar da kabul etmişler, ve Arpad ta “Hazar adetine göre,,'’ kalkanlar üzerine kaldı­ rılarak bütün Macarların reisi ilân olunmuştu. De administ-^ rando imperioda bulduğumuz bu rivayetin ne dereceye ka­ dar hakikata uygun olduğunu bilmiyoruz; fakat, Macarlardan alındığını tahmin ettiğimiz bu satırlarda, bir taraftan Arpadın başbuğluğuna meşruiyet süsü veriliyor, diğer ta­ raftan, Macar - Peçenek mücadelesinde Hazarların mühim bir rol oynamış oldukları da gösteriliyor. Fakat bu defa galip gelenler Peçenekler olmuştu Ma­ carlar Dneper boylarını da terketmek mecburiyetinde kalıyor­ lar, ve belki de Dnester ile Seret arasına çekiliyorlar. Bu va­ kaların cereyan tarihi bizce malûm değildir. R e ğ i n o 8 8 9 yılında Macarların Peçenekler tarafından Azak-denizi sahil­ lerinden çıkarıldıklarını kaydediyor; maamafih bunun tam o yılda cereyan ettiğine delâlet etmez: Reginoya bu haber irişinceye kadar epey bir zaman geçmiş olabilir\ Bu vaka­ nın, her halde, en geçi 8 8 9 yılında cereyan ettiğini söyleye­ biliriz. Peçenekler, Macarların Dnester yanında da kalmalarına tahammül edememişlerdi; onlar bütün Deşt-i Kıpçağın yegâ­ ne hâkimleri olmak istiyorlardı. Bunun için müsait bir şarait te hazırlanmış bulunuyordu. Macarların aşağı Tuna ve Transilvanyaya kadar gelmeleri, ilk önce B u l g a r l a r ı n men­ faatlerine dokunmuştu. Her iki kavmin derhal mücadeleye ' D e a d m . ım p . S. 169. ^ D e a d m im p K. 7 3 . D U C a n g e, G lo s s a t ia m a d s c r ip io r e s m e d ia e et i n f i m a e g r a e c it a t ıs

II, 1 7 4 8 .

im p. S. 1 7 0 ; y.arâ x6 twv 'S.aÇâçmv ı'&oç »ca'ı l^dİHm'ov. ^ R e g i n o n i s a b b a ti p r u m i e n s i s C h ron icon Ed. Fr. K u rze . S. 1 3 1 -1 3 2 .* | ^ De adm

X s r a d e n İ 2 İn ş i m s l i n d e k i b o z k ı r l a r d a

49

giriştiklerini g örü yoru z ı. Tam bu sıralarda Bu lgar Kralı S i m e o n ( 8 9 3 - 9 2 7 ) Bizansa karşı harplerle meşguldu. Bulgar1ar birden iki cephede h arbed em ed ik lerin i görünce, Bizansla sulh akietm ek m ecbu riyetind e kalm ışlardı; fakat bu zam an zarfında B u lgarların P eçen e k le rle anlaştıklarını görü yoru z Orta Avrupada ce rey an eden m ü him bir vaka P eçen e k le rle Bulgarların işine çok yaramıştı; o da; M oravyadaki Slavların S v a t o p l u k u n idaresi altında Alman İm paratoru A r n u l f a k arşı m ücad ele bay rağ ını kaldırm aları idi. Alman İm pa­ ratoru da bu Slav asilere karşı M acarları davet etti^ M acarlar da bu davete icabet ederek 8 9 2 de M oravyalılar üzerine yü rü m ü şler ve Alman im paratorun a zafer kazandırm ışlardı. 8 9 6 da kom şularından biri üzerine akın için giden M acarların kadınları, çoluk çocu kları D nester yanında kalmışlardı. B u n ­ ları muhafaza içip kalan erlerin de çok olmadığı anlaşılıyor. Bu nd an P eçen e k le rle B u lgarlar derhal istifade ediyorlar, ve birlikte M acarlarm D nester y anın da k alanları üzerine h ü cu m ederek, kâm ilen im ha ediyorlar ^ Akından dönen M acarlar bu vaziyeti öğrenin ce, P a n o n y a y a h icret etmişlerdi^. Bu v aka 8 9 6 da cerey an etmiş olsa gerektir®. Bu nu m üteakip P eç e n e k le r D o n boylarından. H azar­ ların, bizce m ev kileri m alûm olm ıyan Sarat ve Bu rat m ahalinden ta aşağı T u n a ve Serete kad ar olan geniş bir sa h anın y eg ân e sah ibi ve hâk im i oldular^. 1 0 6 0 yılına > K. J İ r e ö e k , G esch ich te d e r B u lg aren , S. 163. 2 De a d m im p . S. 172. V. Z l a t a r s k i , Istorij'a n a pri'. blgr. car. II. 2 9 9 . 3 A n n F u ld : Anno 8 9 2 . L i u d p r a n d u s Antapodosis, lib. I Cp. 1 3 : Arnulfus... cum Centebaldum M aravanorm ducetn... sibi viriliter rep ugn an tem debellare n e quiret. . H ungariorum gentem... in au k iliu m convocat. * D e a d m im p. S. 173; Kcti öt£ oİ Toüökoi, jiq6ç TaÇeıSLOv ol ITaTÇıva'/itTaı [.leTa. tor) 2u|0.eâ)v vjîtöov Katd t ü >y ToiJpîtCûv, y.al râç aıiTÖi' q)a.|i.ı.Â[aç jtm'Te?ıûç Etııcp d .vL aav^ Kcû Toııç eLç cpx)Aa|ıv Tfjç ııoQ aç aiüTÛv Toıjçjiouç djrev.EÎaE y.ay.n'dy.cüç d;te8 uüŞav. 5 D e a d m . im p. S. 173. 6 K. Jirecek, G esch ich te d er B u lg aren . S. 164. bunu 8 9 4 te gösteriyor. H albuki V. Z l a t a r s k i , II. 3 1 2,31 3 b u n u n 8 9 6 olduğunu ileri sürüyor. ^ D e a d m . im p. S. 177: öjtö 8e y.oiTCO'&ev töiv Aavoıjpecoç motaı.ıo'û Tvjç, Atorgoç âvTÛrteça fj üatÇıvay-ia ıtaçeç'/Etaı, xo.l KaTastçaTEl f| '/.azoıy.irı. a-BTujv |.iex9 i. toti' S a ş M E İ T o t) Tcov

XaC,âQ(av xâöXQOv.

İki sahife sonra şu kaydı buluyoruz (S. 1 7 9 ) : 8e TlmC,ıvn-A(j. n d o a v xr|v 7 rjv xfjç te 'Pcoaüaç n a l 6 0 0 3 1 6 5 0 0 ) 5caTa-/{QaTEÎ, nal Xeööcüvoç nal ecoç tö Sayar,, Bougâr n a ı x G öçm enlerde atın eh e m m iy e tin e dain Z a b e 1 i n , h t o r i ja r u s ık o j C. I. S. 15. 2 W. de R u bru k, Tatarlara seyahat (Rusça tercemesi). Bap XV. P eçen ek Tarihi — 5

66

S^eçenekter

H ayvan sü rülerinin her zam an için tehlikede bu lu n d u k ­ larını y u karda söylemiştik. Bilhassa C enubî Ru sya steplerin­ de epey devamlı ve şiddetli olan kış m ev sim inin P eç en e k sü rüleri için çok zararlı olduğu m u h ak k ak tı. Bozkırlarda k a r pek kalın olmadığı zam an atlar, in ek ler ve ökü zler k ar altından k u ru m u ş ot bulabiliyorlar; fakat k a r bir az erid ik ­ ten sonra anî soğukların gelm esiyle C u t (Glatteis) denilen çok fena bir vaziyet hasıl oluyor; donm uş karı delm ek için u ğraşan h ay v an ların ayakları topukları y anından y araland ı­ ğından ha y v an la r y ü rü y e m iy e ce k bir hale gelirler, ve neti­ ced e bütün bir sürü bu şekilde m ahvolup gider. Sonra, sâri hastalıklar da h ay v an sürüleri için çok tehlikeli bir vaziyet doğurabilirler. B u n a yırtıcı h ay v an ların sü rü lere h ü cu m u da katılırsa- g ö çm en lerin servetinin her zam an için ne gibi teh­ lik elere m aru z bu lu ndu ğu k olayca anlaşılm aktadır. K a z a k K ırgız sü rü lerinin bilhassa k u r t hü cu m u n d a n m utazarrır olduğunu gösteren statistik m alûm atı haiziz‘. Deşt-i Kıpcakta bu g ü n bile k urt sürüleri olduğunu nazarı itibare alırsak, o zam an bu h ay v an ların daha çok olduğu m u h ak k ak tır. P e ç e ­ n ek sü rülerinin de sık sık k u rt h ü cu m ların d an m utazarrır olduklarını tasavv u r edebiliriz. N ihayet sü rü ler için en b ü y ü k tehlike de b a r a n ta d ır : bir zü m re n in h a y v an ların ın diğer bir z ü m re tarafından alınıp götürülm esidir. Bu cins alıp götü rm e yalnız uzak bîr düşm an tarafından yapılmaz; bazen ayni z ü m re y e m ensup muhtelif u ruğlar da b irbirlerin in sü rülerini gasbederler. P e ç e n e k le rd e at, koyun ve ökü z sürülerinin çok olduğu k a y n a k la rca teyit edilm ektedir. Konstantin P o rp h y ro g en netos onların Ruslara ö k ü z , a t ve k o y u n sattıklarını sara­ haten yazmış^, ve bu hay v anların Rusyada bulunm adığından, bu nları P e ç en e k le rd en tedarik eden Rusların, bu h ay v an lar say esind e daha rahat yaşadıklarını da ilâve etmiştir. G e r d i z î * B ir yıl zarfında Semipalat vilâyetide 8 8 , 9 6 7 koyundan 5 7 b in ­ den fazlasını ku rt kapm ış. Akmolla vilâyeti: 101,281 hayvanın 21 binden fazlasını ku rt almış; Tu ğay vilâyeti: 6 3 , 4 5 3 k o y u n u n yarısını kurt alm ış; Burada b elki istisnaî bir vaziyet karşısınd ayız. Fakat, bu statistik kurtların n e kadar zararlı old uğu nu açık ça gösteriyor. R o ssija , K ir g iz s k ij k r a j, S. 241. 2

3tQoPaTa.

De

adm .

im p.

S. 6 9

I

dvoçdtouaı

yolç

aııtcöv

p 6aç

xal

utjtovç

y.al

9eqeneklerin

y sş a

ş

farzlarına

dair

67

de P e ç e n e k le rin çok a tlan ve k o y u n la n olduğunu kaydet­ m iştir’; E l - B e k r î de P e ç e n e k le rin b in ece k çok hayvanları o ld u ğ u n u yazıyor^. O nların servetleri kom şularının nazarı dik k atini celbettiğini, ve bilhassa U z ların sık sık P eç en e k y u rd u n a b a r a n t a yaptıklarını tahm in edebiliriz. D iğer g ö çm e n le rd e g örd üğ ü m ü z veçh ile P eç en e k le rin de b ir y a y l a k ve bi r k ı ş l a k l a r ı olduğu m u h ak k ak tır. Yıhn g elişin e göre şubat sonu veya m art başlarından itibaren y a y ­ lağa çık m a zam anı gelir; ve teşrinisaniy e kadar, sü rü ler g e ­ niş m e r ’alarda otlatılır. Sonra, kışın fırtınası ve karlarından sığ ın a b ile ce k y erlerd e kış geçirilir. Kışlak olarak P e ç e n e k le r için K arad en ize akan b ü y ü k n ehirlerin m ansapları kadar m ü sait bir yer olamazdı. Tuna, D nester ve D n ep er m ansaplarınd a biten k am ışlar arası, hem h ay v anlara yem bulm aları için hem de Cenubî R u syanın şiddetli k a r fırtınalardan sığ ın ­ m a k için pek elverişlidi. Y aylak olan sahaya gelince, Peçeııe k uruğların ın her birinin y erleri m u ayyend i; o saha dahi­ linde uruğ lar ve bu n u n ihtiva ettiği o y m ak la r ve avullar b u lu n u y o r ve h e r biri m u ay y en saha içinde göç ediyordu. P e ç en e k le rd e a v c ı l ı ğ ı n da m ü him bir y e r tuttuğunu söyleyebiliriz. S ü rg ü n avı adiyle bildiğimiz avın bütün T ü rk zü m re le rin d e m ü h im bir rolü olduğu m alum dur. Deşt - i K ıp ç a ğ m o devirde birço k av h ay v an ı beslediği m u h a k k a k ­ tır; bilhassa o rm an lık sahaya y ak ın y erle rd e ve Karpat etek ­ le r in d e av yapm ak için çok m üsait bir şerait mevcuttu. Av­ cılığın ayni zam anda bir harp talimi, h a rb e ve ak ın a hazırlık o ld u ğ u n u unutm am alıyız. Av y a p m a k - bir m a n ev ra yap m ak ■demekti. Avlar b ü y ü k bir m erasim le yapılır ve öldürülen h a y ­ v anlar iştirak edenlerin arasında rü tbelerine g öre bölüşü lürd ü. P e ç e n e k le rd e t i c a r e t i n m ü h im bir rol oynadığını söyliye bilecek vaziyetteyiz. De adm inistrando im perioda bu k av ­ in in ticaretle m eşgul olduğu defatle söylenm ektedir^ Y u k a r ­ da bunların Ruslara at, k oyu n ve öküz sattıklarını g örd ük. Tabiî,ticaret m ünasebeti en çok BizanslIlarla yapılıyordu. Konstantin P o rp h y ro g e n n e to s P eç en e k le rin Bizans ticaretinde va­ sıta rolü o ynadıklarını yazıyor. G ûya, b u n lar Bizansın Rusya, ' Gerdiz), B a r t h o l d u n O t c e t ... mdan, S . 9 5 . 2 E l - B e k r î , A. K u n i k ve B. R o z e n in eserinden. S. 4 2 . 3 D e a d m . im p . S .6 9 , 7 1 -7 2 .

SS _

S’ e g e n e k t e r

H azaristana ve Zichia ile “işle rin d e ,,, yani ticaretinde, m u a y ­ yen bir ü cret m u k abilin d e yardım ediyorlarm ış. Hattâ bu ü c ­ retin neden ibaret olduğunu bile biliyoruz. Bizanslılar,. daha doğrusu C hersonesli tüccarlar, P e ç e n e k le re undan yapılan tatlı, nadir kum aşlar, altınla işlenen kum aşlar, b ib e r ve halis bars derisi v . s . ‘ veriyorlardı. Gerdizîde de P e ç e n e k lerin, kom şuları olan Guz, H azar ve Slavlar (Burtaslar ola­ cak) ile ticaret yaptıklarını, bu nu n da m ü badele suretile olduğunu naklediyor^ Ayni müellifin, P e ç en e k le rd e ço k altın vie g ü m ü ş tabakları olduğunu ve gü m ü şlü k e m e r taşıdık­ larını yazm ası P eçen e k le rin y aban cı kavim lerden , bilhassa Bizanstan, altından ve güm üşten yapılan eşyayı ticaret tari­ kiyle elde ettiklerini gösterm ektedir. Maamafih bu gibi eşya bazan hediye veya ü cret olarak ta ele geçirilebilirdi. P eç en e k le rin iki b ü y ü k ticaret yolu ü zerinde otu rd u k ­ larını hatırlarsak onların muhtelif k avim lerin ticaret m ü n a ­ sebetlerine de iştirak ettiklerini kabul etmeliyiz. 10 -1 1 -in ci asırlarda Karadenizin bilhassa e h em m iy e t kesbettiğini bili­ yoruz. Bu ray a BizanslIlardan maada Ceneviz, V enedik v e Piza tü ccarları g elerek alış veriş yapm ağa başlamışlardı®. Karadeniz ve Azak denizi sahillerinde çıkarılan t u z g e re k şim alden ve g ere k Orta Avrupadan birço k tüccarı bu ra lara celbediyordu. îslâm m em lek etlerin d en de bu ray a tü ccarların geldiğini biliyoruz. Bu suretle P e ç e n e k yurdu p ek muhtelif k a­ vim ler ve kültürlerin buluştuğu bir m ıntaka m ahiyetinde idi. P eçen e k le rin , şimal k om şu ları olan muhtelif S l a v - R u s u ru ğ ları ile alışveriş yaptıklarım gördük. R usların P e ç e n e k le ­ re bilhassa h u b u b a t sattıklarını kabul etmeliyiz; çü n k ü R u s k ay n ak la rın d a Slav kabilelerinin Uz (Torki) ve K u m anlara h u ­ bubat sattıklarına dair kayitler vardır®. T ü r k k a v im le rin ce pek m ak bu l olan darının bu işte birinci derecede durduğu anlaşı­ lıyor. Rusların P e ç e n e k le re v erdikleri ticaret eşyası arasında, kıym etli kürkler, bal, deri ve kölelerin de ehem m iyetli b ir y ek û n tuttuğu m u hak k ak tır^ O zam anlarda kıym etli k ü r k ­ lerin ta Orta D nep er havalisinde ço k ça b u lu n d u ğu n u biliyor u z . Bizanstan R u sv ay a gönderilen ipekli kum aş, ziynetli el­ ’ D e a d m . im p. S . 7 2 - P^aTTto., n g âv bıa, aııjıev ra, jtejtEpı, 8eQjxdTi(X. dXT)dıvd :ıtde8« o , Kai etepa eî8ti x â vjı’ a v t â v EjiLÇTiTotineva.

2 W. B a r t h o 1 d, Ofc f . . . S .9 5. 3 V . L i a s k o r o n'S k i j, Isto riju P e r e ja s la u l's k o j z em li. S . 2 6 3 . ■* W. H e y d, h is t o ir e d a co m m erce du L e v a n t a a m oy en â g e, S. I, 71.

S ^ e g e n e k l e r in

yalayış

farzlarına

dair

69

biseler, tabak ve vazolar, halı, çuha, safyan, sebze, tatlılar, şa ­ rap* V . s. gibi Bizansta yapılan veya bu lu nan eşyanın da Peç e n e k le r in eline sık sık geçtiğ; m u h a k k a k tır. Istanbulda, Kırım ve C enubî Rusyaya g ön d erilm ek için çok miktarda c a m b o n cu k lar ve bunların yaldızlı olanları yapılırdı. Arap1ar vasıtası ile de buralara b ilh assa yeşil b o n cu k ve altından yapılan eşya gelirdik Bütün bu cins ticaret eşyasının P eçenekle re de g irm iş olduğunu tahm in edebiliriz. De adm inistrando im perioda “ergu v ani boya, kıym etli kum aş, tatlı, biber, halis bars derisi,, gibi lüks eşyanın P e ç e n e k le r arasında çok m ak bu l olduğu söylenm ekle, bu k a v m in Karadeniz sahille­ rine başka m em lek etlerd en gelen ticaret eşyasını da ele g e ­ çir m e ğ e gay ret ettiklerini açıkça gösterm ektedir. Bu suretle P eç en e k le rin ticaret sahasında epey faaliyet gösterdiklerini zannedebiliriz. Maalesef bu hususta k a y n a k lar bize fazla m alûm at verm iyorlar. O nu n için P eçen e k le rin ticaret h a­ yatlarından an ca k diğer k av im lerle m u k a y e se ve daha so n ­ rak i T ü r k g öçem en lerin in hayatını göz önü nde b u lu n d u r­ m ak suretile bahsedebileceğiz. P e ç e n e k le rd e ticaret m evzuu nu kapatırken onların harice sattıkları “e şy a ” arasında harpte esir alınan kölelerin (tutsak) m ü h im bir y ek û n tuttuğunu da işaret etmeliyiz. Bir taraftan Uzlarla diğer taraftan M acarlarla ve bilhassa Ruslarla yapı­ lan harplerde, akınlarda P eçen e k le rin eline bin lerce esir d ü şü yordu . Bunların birçok larının K aradeniz ve Azak denizi sahilind eki ticaret isk elelerind e satılığa çıkarıldıkları m uhak k a k h r. Kara-D eniz alış verişinde köle ticaretinin çok eh em m iyetli bir yer tutuğunu biliyoruz. P eçen e k le rin , yaşayış şartlarının icabı olarak, hazarı kav im le rin k in d en büsbütün ayrı, fakat diğer g öçm en T ü rk le re ç o k b enziy en bir kabile teşkilâtına m alik olduklarını g ös­ te re n kayitler elimizde m evcuttur. De adm inistrando im perio bütün P e ç e n e k heyetinin sekiz u l u s (’&Ej^a-ca)tan ibaret oldu­ ğunu® ve bu sekizin hepsi birden daha k ü ç ü k k ı r k par­ ça y a ayrıldığını yazıyor. Sekiz u lu sa n başında “büyük,,, ve k ır k parçanın da ay rıca “küçük,, başbu ğ ları olduğunu tasrih I V . L j a s k o r o n s k i j . S. 2 6 4 . 2 Keza, S. 2 6 4 . Bu h u su sta bilhassa: W. H e y d, H istoire du co m m erce... I, 6 4 . 3 D e a d m . im p. S. 164, ’IoTeov otv n âaa. f) üaTÇıvaHia eİç ds[iaTa bxx D e a d m . im p . S . 1 6 5 : t(x 8s ö x t {0 {^e|.ıaTa Sıaıçov vT aı ele TeooaQcovTa piçT), x a l E^ouaı I^ÛTTOvaç â.Qxovxaç.

3^e Qe n e k ! e r i n

y a ş ay !ş

farzlarına

dair

G ö çm en le rd e h e r kesin bir asker, ve bütün kitlenin de bir ordu halinde olm asında a k i n c i l i ğ i n da çok b ü y ü k bir rolü vardır. A kıncılık g ö çm en lerin hayatında tam am iyle norm al ve hatta onu tam am lıyan bir vaziyettir. Onlar, k e n ­ dilerinde b u lu n m ıy an b irço k eşyayı bu suretle ele g e ç ire re k ihtiyaçlarını kapatm ak im kân ın ı bu luyorlar. Bilhassa hazarı kom şularının imal ettikleri eşya bu kabildendir. P e ç e n e k le rin sık sık tekrarlanan Rus ve Bizans yurduna akınları b u n a b irer misal teşkil edebilir. Karadeniz ticaretinde m ühim bir rol oynayan köle ticareti bilhassa P eç en e k le rin Slav m e m le ­ k etlerine yaptıkları a k ın la r sayesinde eh em m iy e t k azan m ış olsa gerektir. Ayni zam anda ken dilerinin de şarktan Uz v e H azar baskınına m aruz kalm ak tehlikesi bulunduğund an, P e ç e n e k uluslarının her zaman için hariçten gelen tehlikey e karşı m üdafaaya hazır bu lu nm alarını icabettiriyordu. O nun için P e ç e n e k uruğları ve oy m a k ların ın bu lu ndu kları yer bir o rdugâh gibiydi. Orada h e r m ev sim d e ve her vaziyette, u ruğ başbuğlarının em ri üzerine, g e re k tedafüi ve g e re k tecavüzî, sü r’atli h are k etlere g e ç m e k için hazır bulunan bir kitle mevcuttu. H albuki o devirde hazarı kavim lerde, m e m ­ leketin müdafaası m u ay y en ask erî kıt’a lan n vazifesini teşkil ediyordu. P e ç e n e k le rd e silâh taşıyacak bir yaşa gelen h e r kes h arbe iştirake m ecbu rd u ; elinde silâhı bu lu nan her k es ise kendini efendi bilen serbest bir k im se olarak hisseder; o, bunu y aşam akta olan hayat tarzına m edyu n olduğunu zanneder; onun için bu hayat tarzını kolayca değiştirmez. Askerî hususiyeti haiz P e ç e n e k kabîle teşkilâtının ayni zam anda a r i s t o k r a t ve aristokrat olm ıyan iki zü m reden ibaret olduğunu görü yoru z. -Buna benziyen bölüm ü diğer T ü rk k avim lerin d e de buluyoruz. T arihlerd e bazi T ü rk kitleleri arasında “ak„ ve “kara„olarak iki z ü m ren in m e v c u ­ diyetini biliyoruz. Bilhassa yakın zam ana kadar K azaklar arasında “ak-süyek„ ve “kara-söyek„ taksim atı mevcuttu. Sonra, C engizhanın, hâkim iyeti ele g eçirm ed en önce, “k a ­ ra halkı,, temsil eden C am u ha ile mücadelesi, stepte de aristokrat ve dem okratlık m ü cadelesinin varlığını gösterir. P eç en e k le rin üç ulusu k ib a r k ısm ı teşkil ediyordu. Bu nlara K a n g a r veya K a n k a r denilirdi. Bu nlar belki de diğer beş ulusu vaktiyle tabiiyetleri altına alarak, onların üzerinde y ü k se lm iş olabilirler. Bu cihet bizce m eçhu ldu r. Bilahara

7s

9 eçenek tet

P e ç e n e k reislerinin kibarları ile k ib ar olm ıyanları arasında ce rey a n etmiş olan m ü cad ele de bu ikiliği gösterm ektedir. A ristokrat aileye m ensu p olan T u r a k ’a k arşı halktan ç ık ­ m ış olan K e g e n m ücadele bayrağı kaldırm ış; ve y en ilerek Bizansa iltica etmişti. Bu b ak ım d an da P eçen e k le rin İçtimaî bölü m ü diğer T ü rk zü m re lerin e benzem ektedir. G eniş bir sahayı işgal eden ve dağınık bir halde yaşıyan bu k avm in m u ay y en kanu nları ve İdarî teşkilâtı olmadığı hatıra gelm esin. De adm inistrando im perioda 'Peçen e k lerd e başbu ğ lu ğu n nasıl intikal ettiğine dair çok e n ­ teresan bir kayit buluyoruz. Orada, İdil bo y u n d an harek et edilirken kim lerin başbu ğ olduğu anlatıldıktan sonra, b u n la ­ rın y erin e kardeş ço cu kları geçtiği söyleniliyor. Konstantin P o rp h y ro g e n n e to sa göre P e ç e n e k le rd e “e skid en beri bir k an u n vardır ve örf-ü adet sağlam ca yerleşm iştir ki„^ bu na göre k abîlen in başında bu lu nan k im se o m ev k id e ancak hayatının so n u n a kadar kalabilir; o, m ev kiin i oğullarına terk etm ek h a k k ın ı haiz değildir. B aşb u ğ öldükten sonra onun yerin e ölen b a şbu ğ u n ya k ardeş ço cu k la rı veya kard eşlerin in to­ ru nlar! (ilaSeAcpcüv jraîâaç) getirilir. Bu suretle h âk im iyet urgun yalnız bir kısm ında k a lm a z ; böyle şerefli bir m ev k ie ailenin yan budağı da iştirak ettirilir. U ru ğ a yabancı olan k im se katiyen b a şb u ğ lu k m a k am ın a getirilm ez. G ü rü lü y o r ki u ruğ u n ba şbu ğ lu ğu m eselesi m untazam .bir kaideye b ağ ­ lıdır. İm parator bu nu n ço k eskiden devam edip geldiğini söyliyor. Sonra, P e ç e n e k le rle BizanslIlar arasında elçiler gidip gelirken, veya m ü z ak ere le r yapılırken, P eç en e k le rin “kendi k an u n ların a göre y em in ettiklerini yen e De a d m i­ nistrando im periodan öğreniyoruz. M ühim işlerde bütün P e ­ ç e n e k zü m resin in birlikte h ü k m ü n ü v erm esi icabettiği a n la ş ı­ lıyor; m eselâ her hangi bir y e re harp için gidilip gidilm em esi ve buna ben zer m eselelerin - P e ç e n e k heyeti u m u m iy esi tarahndan m ü n a k aşa edildikten sonra k a ra r verildiğini b irk a ç misal ile gösterebiliriz®. K aynak lard a bu k av m in İçtimaî ve İdarî hayatına dair fazla m alûm at olm adığından biz de bu k ad arla iktifa edeceğiz. ' D e a d m . im p. S . 165: v6jj,oç yaQ ev aÛToîç x a l x\moç EîtpdİTîicTS zıaXaıhç. 2 D e a d m . im p. S 73: n al ore jtonıaouoıv oi üaT Ç ıvajitT aı Jtpöç tö v p a ad ın ö v Toııç 6yxoi)ç xm d, xo. î^dy.vaa aıiTCüv,

3 B ru n o ’n u n G e sch ich te

im parator H ein rich ’e m ektubu . W. G i e s e b r e c h t , B. II. 701 - 7 0 2 ,

d. d eu tsch en K a iserz eit,

PeçeneÂlerin

gaş,at/ış

farzlarına

dair

73

Bozkırlarda yaşıyan ayni zü m re için de ço k k uvvetli bir tesanüdün olduğunu y u k ard a söylem iştik. Bu bağ yabancı zü m ­ relere karşı beslenilen düşm anlıktan k u v v et bulm uştur. Sebebi d e : yabancı zü m reler daima hü cu m ed erek o yer halkını yerin den çık a ra ra k sü rülerini ellerinden alabilirler. O n u n için her bir bozkır uruğu m ensu p olduğu uruğa kuvvetle bağlıdır. Ayni suretle bütün bir cam ia teşkil eden bir heyet arasında da bu bağ mevcuttur. O cam iadan ayrılarak başka y ere gidenler şiddetle takbih ve takip olunurlar; bu gibilerin her ne bahsına olursa olsun geri getirilm eleri istenilir. Buna en bariz misal olarak Attilânın 4 4 8 de Ş a rk î Roma im para­ toru T heodosios II. ye elçi g ö n d e re re k firarî Hunların iade­ sini talep ettiğini gösterebiliriz. Bu k açak la rın Attilânın sara­ yında bir listesi bile m evcuttuk Ayni v a k ’anın P e ç en e k le rd e de te k e rrü r ettiğini görüyoruz. O nlar da Bizansla yaptıkları m uahedede k en d ilerin d en kaçanların kabul edilm em elerini ileri s ü r m ü ş le r d i; bilahara P eç e n e k le rin bir kısm ı k aça rak Bizansa iltica edince bu vaziyet P e ç e n e k le rc e “casus belli,, addedilmişti^. Bizansa k açm a k suretiyle P e ç e n e k zü m resin e ihanet eden b a şbu ğ K eg en bu su çu n u kanı ile ödemişti. P eçen e k le rin yaşayış tarzlarına dair görü şlerim iz ta m a m ­ lam ak için onlar h ak k ın d a üç Bizans teolog ve m ü v errih le ­ rinin bu kavm i tasvir eden parçalarını bu raya nakledeceğiz. Tabiî, BizanslIlar nazarında P e c e n e k le r “gayet vahşi barbar,, dılar. Sonra, Bizans yazıcıların bilhassa “retorik,, e e h e m m i­ yet v ererek , söz güzelliği ve tesirin kuvvetli olması için, h ak i­ kati bozduklarına pek çok tesadüf edilir. Bunu nazarı itibara alarak, onların sözlerini harfiyen kabul etm ek doğru olmaz. Fakat, bizi alâkadar eden cihet, o zam anda P eçen e k le rin kom şuları üzerinde ne tesir bıraktıkları ve bir Bizanslı “ince adamın,, onların hayatını nasıl g ö rm ü ş olmasıdır. 11-nci asrın sonlarında yaşıyan theolog ve feylosof Mihael P s e l i o s, im parator Konstantin IX. M onom achosun “g arp ­ taki barbarlar,,, yani P eç e n e k le rle harbini anlatırken, bu k a v m e ait yazdıklarını b u ra y a naklediyoruz: “Onlar diğer u ruğlara (kavim lere) nisbeten daha az harpçı ve yenilm esi daha güç bir millettirler, zira ne vücutça sağlam ve ne m anen k u v v etlid irler; fakat onlar ne vücutlarının ' Priscu s, Bonn tabı S. 145 - 146. 2 Kedrenos, II. 315 ve devamı.

S^egeneklet

y u k a rı k ısm ını ve ne de dizlerini muhafaza eden zırh g iy er­ ler; başları da m iğferle örtülü değildir; ellerinde h i ç b i r nevi k alk an g örünm ez, ne Argosta yapılan uzun kılıç ve ne de y u ­ varlak kalk an bulunm az, hatta bellerine kılıç bile k uşan m azlar; an ca k ellerine sü ngü alırlar, bu silâh o n la n n k endilerini müdafaada kullandıkları y eg â n e alettir. O nların ayrı bir askerî taksimatı yoktur, askerî bir dissiplin de onları harbe teşvik etmez, harp zam anındaki cephe alma, sağ ve sol c e ­ nah nedir - bilm ezler; k endilerini müdafaa için siper y ap m az­ lar ve bu maksatla v ü cu d e getirilen h en d ek leri de bilm ezler; onlar gelişi güzel kitleler halinde, ölüm karşısında k ork u beslem ed ik leri hisleriyle ken dilerini kuvvetlendirip, y ü k ­ sek seslerle bağırarak, düşm an üzerine h ü cu m ederler; şayet karşılarındakileri g eriy e p ü sk ü rtm ü ş iseler onun üzerine saldırarak am an v erm ek sizin takip ederler ve hepsini k e se r­ ler; şayet k arşıların daki ordu m u k av e m e t ediyorsa ve kıtalar barbarların h ü cu m u ile bozulm adılarsa b u n lar (yani Peçenekler) dönerler ve k açara k canlarını kurtarm ağ a b ak arlar. O n lar k a ça rk en intizama riayet etmezler, belki biri bir tarafa, diğeri başka cihete k a ç a r : bir kısm ı ken dilerini nehire atar, onları ya nehrin akıntısı alır götürür, yahut fazla bir c e r e ­ yana kapılırlar ve batarlar; bir kısm ı sık orm anlığa sak lana­ rak takip edenlerin gözünden kay bolur; bu suretle hepsi de muhtelif y erlere saklandıktan sonra, onlar tekrar m u ay y en bir y erd e toplanırlar, kim isi dağdan iner, kim isi dereden çı­ kar, ve bir kısm ı da nehirden sıçra y ara k - çıkar, ve diğerleride hiç bek len ilm ey en bir yerden çık a r gelir. Şayet h ara re t hisediyorlarsa ve tam bu sırada çe ş m e veya a k a r suya rasgeliyorlarsa, derhal suya eğilerek ağızlarıyle içerler. E ğ e r su bu la­ mazlarsa, atlarından in e rek hay v an m dam arını dem irle açarlar ve kanını içerler, ve bu suretle hararetlerini teskin ederler, kanı su y erin e k u llanırlar; sonra, en sem iz atı keserler, par­ çalarlar, ve orada buldukları her hangi bir eşyayı ateşe korlar, sonra ufak parçalara kesilm iş at etini onun üzerinde kısa bir zam an ısıtırlar ve eti ak a n k a n la rı ile birlikte yerler'; 1 Kiragos Vartabet Kançageçi — E rm en ilerin tarihi. Tiflis 1910. S .2 5 7 . Moğolların (Tatarların) en çok tercih ettikleri b ey g ir etidir ki, bunu par­ çalayarak pişirirler veyahut tussuz olarak kebap eder, ve sonra ufak par­ çalara ayırarak tuzlu su ile ıslatırlar ve öyle yerler. (Edebiyat Fakültesi tezi. Hrant Andreasyan tercüm esi)

S^egeneklerin

yalayış

farzlarına

dair

7S

bö y lece kendilerini kuvvetlendirdikten sonra, kendi k a r a r­ gâhlarına giderler. O n la r yılanlar gibi derin derelerde ve u çuru m larda yaşarlar; u çu ru m u duvar gibi kullanırlar. Bu kavim heyeti u m u m iy esi itibarile ço k m üthiştir ve hilek âr tabiatlıdır; onları ne sulh m u ahedeleri bağlar ve ne de ku rb an getirdikleri zaman verd ikleri yem in de bu nlar tarafından tutulur; zira onlar hiçbir ilahi kudreti tanımazlar, bir allah tabirini dile bile alm ak doğru değildir. Ç ü nkü bunlarda her şeyin m e k an ik î bir şekilde ce rey a n ettiği kabul olunur; bu nlar ölüm ü bütün varlığın sonu gibi alırlar; b u n ­ dan dolayıdır ki, onlar çok ç a b u k sulh aktederler ve harpyapm ak için müsait bir zaman geldi mi, bunu derhal bo zar­ lar... Harp esnasında aldıkları esirlerin bir kısm ını keserler, diğer k ısm ı ile çok faydalı işler g ö rü rle r ve (esirler arasında) ze n g in le r varsa, an ca k y ü k se k bir fidyeyi necat m u k abilin d e serbest bırakırlar, aksi takdirde bu nları da öldürürler.',, Konstantin IX. M on o m ach u s ( 1 0 4 2 - 1 0 5 5 ) zam anında yaşayan theolog, Euchaita ismi ile maruf, Jo an n M auropus ta bu kavim h a k k ın d a şu nları yazıyor; “Bunlar, m alum olduğu veçhile, sadık olm ıyan, allahsız ve kanunsuz, Skitlerden n e ş ’et eden bir kavim olup, yaşayış tarzı ve hayatlarının şekli bakım ından nefret u yandırıcı ve pistirler; denilebilir ki, başka cihetten de, bunların kıym eti yoktur, onlar akıU kanun, din ve devlet teşkilâtından h aberleri olm ayup, bunları birb irlerin e bağlıyan m ü şterek bir bağ da yoktur; fakat onların bir m em leketi anî olarak basm ak icap ettiği za­ m an fevkalâde becerik li ve m ü k e m m e l bir surette h azırlan­ dıklarını g ö rü y o ru z ; ayak ü zerin d e ne bulurlarsa onu g anim et olarak alıp g ötü rm ek, yollarında tesadüf ettiklerini alçak çasına ö ld ü rm ek işini m ü k e m m e l becerirler. O nlar, halihazırda yaşadıkları m em leketi çapu lçu lu kla elde etm iş­ lerdir, ve daha zaif olan evvelki ahaliyi oradan tardetmişlerdir. Bu nlara k arşı h arb e tm ek her zam an için güç ve muvaffakiyetsiz olmuştur; zira onlar tam zam anında Barbarlarm h ü cu m u n d an sak ın m asın ı bilmişler, ve tam vaktında k a ç ­ m ayı ve u zaklaşm ayı iyi yapmışlardı; b u n lar gûy a göllerdeki k u rb ağ a la r gibi, ovalar ve bataklıklarda gizlenmişlerdir^,, ■ Michael Psellos, C h ro n o g ra p h ia . Ed. et trad. par Em. R e n a u l d , 2 Jo h a n n e s E uchaita (M a u ro p u s), ed.P.de L a g a r d e, A b han d lu n gen d e rG ö ttin g e r Gesellschaft d.W.hist.C1.28 (1881).

7s

G eçenekler

N ihayet 1 1 -in ci asır ortalarında yaşayan Bizans theologlarından, O ch rid a baş piskoposu olması dolayısile Bu lg arus ismini taşıyan, T heoph ylaktos P e ç en e k le ri ço k şairane bir li­ sanla tasvir etmiştir. Bu tasvir T h eop h ylaktosu n 1 0 8 9 - 1 0 9 0 k ış başında bir m ü nasebetle Aleksi K o m n en osu n şerefine sö y le n e n hitabe içine sıkıştırılmıştır. O rada deniliyor k i : “O n ­ ların -yani P eçen e k le rin - h ü cu m ları şim şek çakışı gibidir; g e r iy e çek ilm eleri hem g ü ç h em kolaydır: ağır ganim etin bollu ğu nd an ve kaçışlarının çab u k lu ğu n d an . H ücum e d er­ le rk e n -şay iad an evvel kendileri gelirler; k a ç a rk e n de - bir dah a onların nered e olduklarını işitm ek m ü m k ü n olm u yor. E n m ü h im cihet şudur ki, başkaların ın m em leketini tahrip ve yağm a ederler - ken dileri m e m le k et sahibi değillerdir. E ğ e r Dara Histaspastan daha ce su r birisi çıkıp ister (Tuna) n e h ri üzerine köprü yaparak - Skitieri aram ağ a kalkışsa idi, boşuna, icrası m ü m k ü n olm ıyan bir işe başlam ış olurdu. O n ­ lar k ayalar arasında gizlenirler, o rm anlığın en koyu y e rle rin ­ d e k ay bolu rlar ve arayan da, vahşet itibariyle yalnız Skitlerden geride duran, bu kavm i a ra rk en dağlar ve orm anlard a şa şk ın şaşkın dolaşm ak m ecb u riy etin d e kalırdı; onları a ra ­ y a n la r da, ismi atalar sözüne bile girm iş olan, m eşh u r Skit sa h rası m anzarasını karşısında kalır; şayet tabiat kanu nlarına k a rş ı g elerek bunları aram akta inat edilirse, bunu yapan m u h a k k a k m ah vo lu r ve k im senin teessü rü nü uyandırm az, b ilâ k is akılsızlıkla ittiham olunurdu. Sk itler (yani P e ç en e k le r) k en d ilerin in kayalık ve orm anlık (meşe) ço cu ğu olduklarını isbata geçikm ezler, kendileri hiçbir teh likey e m aruz k a lm a k ­ sızın takip eden lere darba indirirler. Eğer, kendisi (görünm iy e rek ) oklarla y a ğ m u r yağdıran G y g e s efsanesine in an ­ m a k lâzım gelirse, o G y g esin m u h a k k a k Skitten (P eçen e k ) b aşk a birisi olm am ası icap eder. Onlara g öre hali sulhta bu ­ lu n m a k bedbahtlıktır; en y ü k se k saadet te harp için müsait bir fırsatın bu lu nm ası ve yapılm ış sulh m u ahed eleri ile alay ■edebilmektir. En fena cihet şudur ki, onlar adet itibariyle, ilk b ah ard aki arılardan daha çokturlar; onların kaç on bin o ldu ğu nu k im se bilmez; sayıları nihayetsizdir.,,' Bu üç Bizans müellifinin tasviri b irbirin e ço k benzer. Tabiî g ö çm en lik hayatı ve teşkilâtını yak ınd an ve uzaktan bile bil* M i g n e, P a tr o lo g ia g r a e c a . 126, S. 2 8 7 ve d evam ı. V. ev sk ij, V iz an tija i P ecen eg i Z. M. N .P . (1872) Kn. II. S. 116.

V a s i l ’-

S^eçeneklerin

yaşaytş

farzlarına

dair

77

m e y en bu, Bizans payitahtının in ce terbiy e ve tahsilini gören ilahiyat âlimleri için P e ç e n e k le r dü ny anın en “vahşi,, bir kavm i gibi görü nü yorlard ı; bilhassa bu sıralarda P eç e n e k le rd e n BizanslIlara boyuna zarar v e ziyan d okun uyordu ; Bizansa fay d a la n d ok un duğ u sırada ise, Konstantin P orp h y ro g e n n e tosun, onlar hak k ın d a bu kadar acı bir lisan k ullanm ad ığını gördük. Fakat g e re k De adm. imp. ve g erek 11-inci asır m ü ­ elliflerinin m ü şterek bir noktaları vardır; o d a : P e ç e n e k lerin emsalsiz ce su r ve harpçı bir millet olduklarını tebarüz, ettirmeleridir.

PEÇENEKLER ARASINDA İSLÂMİYET VE HİRİSTİYANLIĞIN YAYILMASI MESELESİ 9 - ncu asrın ik inci yarısından itibaren H orasanlı ve Azarb ay can lı m üslüm an tacirler C enubî Rusya steplerine g eliy o r­ lardı. Bu nlar P e ç e n e k le r arasında ticaret yaparken, müslü m an h k propagandasm ı yapm aktan da geri d u rm ay o rlard u Bu hususta kat’î bir m alum atım ız olm am akla beraber, eldem e v cu t Arap k ay n ak ların d an bazı neticeler çık a rm a k m ü m ­ k ü n d ü r. Endülüslü E l - B e k r î P e ç e n e k le r arasında islâmiyetin ço k yayılm ış olduğunu söyliyor; o, bu m alum atı a n o ­ nim diğer bir k ay n a k tan alm ış olsa g erektir. P eçen e k le rirt islâmiyeti kabü lleri m eselesi M a r q u a r t tarafından ^/rez/züg'e sinde tafsilâtı ile anlatılmıştır; b iz d e M arquarta istinaden bu m eseley e tem as edeceğiz. Bu hususta y eğ â n e k a y n ak ism i y u karda g eçen E l - B e k r i olduğundan, onun verdiği m alum atı alacağız. E l - B e k r î şunları naklediyor: “Kostantiniyede bulunan bir kısım m ü slü m an esirlerinin sö z le rin e göre P e ç e n e k le r e v v elce m ecu sî dininde idiler. 4 0 0 hicrîden so n ra bir ilâhiyatçı esir • âlim bu nlar arasına giderek,, onları islâm iyete davet etmişti; esasen bu kavim arasında yavaş yavaş İslâmiyet yayılm ağa başlamıştı; m ü slü m an olan­ ların etvar ve harek etleri k usursuzdu; m ü slü m an olm ıyan di­ ğ er bir kısm ı islâmiyeti kabul ed en lere g ü cen m işle r ve ara ­ larında harp çıkmıştı. T a n r ı islâm lara yardım etmiş, müslüm an ların adedi 1 2 0 0 0 , kâfir kısm ının da bu n u n iki misli olm a­ sına rağ m e n , m ü slü m anlar galip gelm işlerdi; bu nu n üzeriney e n e n le r m ü şrik leri öldürm üşlerdi. P e ç e n e k le r eİyevm hepisi

73

ff'eçenekler

de m ü slü m and ırlar, aralarında âlimler, fıkıhlar ve kariler vardır^.,, Marquart, El-B ekrînin (y a h u t ano nim müellifin) yanlış­ l ı k l a 3 0 0 hicrî yerin e 4 0 0 koydu ğu nu zannediyor. Yılın •yanlışından sarfı nazar, burada verilen m alum at esas itiba­ riyle doğru değildir. İ l k ö n c e 1 2 0 0 0 P e ç e n e ğ in ,s o n r a b ü t ü n P e ç e n e k milletini islâmiyeti kabül etm iş olduklarına im kân verilm ez. Bu nlar arasında âlim, fıkıh ve karilerin yetişmiş olm ası da hayli m ünakaşalıdır. Anlaşılan, El-B ek rî P eçen ek leri başka bir T ü rk kavm i ile karıştırm ıştır. Bu sıralarda P e ç e n e k le re ait mufassal m alum at v eren Kostantın P orphyro gen n etos onların islâmiyeti kabu lleri hak k ın d a tek bir k elim e söylem iyor. Daha sonraki Bizans k ay n ak ların d a da bu hususta hiç bir söz yoktur; Rus k ay n a k ları keza P eçenek lerin m ü slü m anlığından hiç bahsetm iyorlar. El - B ek rid en başka İslâm kay nak larınd a bu T ü r k k avm inin m üslüm anlığı, M es’udî müstesna, zikred ilm em ektedir. P eç en e k le rin otu rd u k ­ ları y e rle re gelen m ü slü m an tacirlerinin tek-tük P eçen eğ i islâm iyete çevird ik leri ihtimal dahilinde olm akla beraber, bütün bir kitlenin m ü slü m an olması, başka hiç bir kay nak la teyit edilm ediğinden, biz buna a n ca k El-B ek rînin yanlış bir m alum ata istinat ederek b ıra k m ış olduğu bir kayit nazarî ile bak ıy o ru z. P eç e n e k le r, bu sıralarda, diğer T ü rk g ö çm e n le ri­ nin kısm ı azami gibi, Ş a m a n i z m ism iyle tanınm ış olan, at a ve dedelerinin akidelerini devam ettirmiş olsalar gerektir. Bizi alâkadar eden bu kavm in hiristiyanhğı kabul etmiş o ldu ğu na dair de bir kayit m evcuttur. Bu defaki m ulûm at bir garplı m isy o n e re aittir. Rus knjazi V l a d i m i r i n h âk i­ m iyeti zam anında ( 9 7 2 - 1 0 1 5 ) , Alman m isyo n erlerin d en Bruno* 1 0 0 7 senesind e P e ç e n e k le re g id erek bu nlar arasınd a hiristiyanhğı yay m ağ a çalışmıştı^, onun faaliyeti ha k k ın d a, bizzat kendisinin, Alm an im paratoru H ein rich II. ye gön d erm iş olduğu m ek tu bu n d an , m alum at alıyo­ ruz. B ru n o n u n m e k tu bu n d ak i birço k yerlerin yalan ol­ m asına rağ m e n garp m ü v errih lerin d en bazıları, B ru n o n u n gayreti sayesinde 1 0 0 7 yılında “P e ç e n e k le rin tam am iyle hırristiyanlığı kabul ettikleri,, ileri sü rülm ek ted ir. M ezkûr m is­ ' îz v e s iija A l-B e k r i... A. K u n i k ve V. R o z e n s. 4 2 . * Realenzyklopaedie der protestanischen Theologie, sub; Bruno. 3 W. G i e s e b r e c h t , G e sch ick te d er d eu tsch en K a iserz eit, B. U. 7 0 3 .

9'e q e n e k l e r i n t f a ş a y ı ş

farzlarına

daı'r

79

y onerin m ek tu bu nd ak i m alûm at şudur: M isyoner ark ad aş­ ları ile birlikte Kievte, Rus k njazinin misafiri olarak, bir ay kalmıştır. Sonra, k njaz ordusu ile harek et ederek, B ru n o y ı R u s-P e ç e n e k hududuna kadar teşyi etmiştir'. Bu sıralarda K i­ ev devletinin cenu p hu du du nu n Kievten iki g ü n lü k yol m e ­ safesinde olduğu anlaşılıyor. H udut boyunca dikili kazık lar­ dan bir nevi istihkâm (castokol) v ü cu d e getirilmişti - bu R u s­ ların P e ç e n e k le re karşı müdafaa için yapılan tedbirlerden biridi. Rus knjazi Bru no 'y a P e ç e n e k le re gitm ekten v a zg eç­ m esi h u su sund a b irço k nasihatta bu lu nm u ş; boş y ere hayatı­ nı k u rb a n edeceğini anlatarak, m isyoneri fikrinden v azgeçir­ m e ğ e çalışmıştı. Fakat, bütün bu n a rağm en, B ru n o fikrinde sabit kalm ış ve P eç en e k yurd una h are k et etmişti. Alman m isyo n erin in P e ç e n e k le r arasında b u lu n d u ğ u az am a n ait v e r­ diği m alûm at ta şu d u r: İlk iki gü n d e hiç bir tehlike zu hur etmemişti; ancak ü çü n cü gün, m isy o n er ve maiyeti, daha k a ­ labalık bir P e ç e n e k kitlesine tesadüf etmiş ve birço k tehli­ k e y e m aruz kalmıştı; gûya, P e ç e n e k le r onları öldürm ek istemişler, ve böyle “m ü him bir kararı,, y erin e getirm ek için de u m u m halk toplantısının tasvibi lâzım geldiğinden, bütün P e ç e n e k halkı toplanüya çağınlm ıştı^ P e ç e n e k le r ellerindeki baltaları ile m isyo n erleri tehdit etmişler ve onları parça par­ ça yapm ak la korku tm uşlard ı. Fakat B ru no ve arkadaşları bir m ucize k abilinden bu tehlikeyi atlatmışlardı kurtulm uşlardı. N ihayet halk kitlesine nazaran daha anlayışlı olan, k abile baş­ bu ğları m ü dahale ed erek m isyo neri ve arkadaşlarını m u h a k ­ k ak bir ö lüm den kurtarm ışlardı. B ru n o P e ç e n e k le r arasında beş ay kalm ış; bu m üddet zarfında üç P e ç e n e k kabilesini g ez­ miş, dördüncü kabileden de Brurro ile k o n u şm a k için m üm esiller gelm işlerm iş (o, galiba, D neprin garp tarafındaki P e ­ ç e n e k kabileleri arasında bulunuyordu). B ru n o işbu zaman zarfında otuz kadar® P eçen eğ i hıristiyan yapmıştı. Bunu m üteakip B ru n o yalanlara başlayor. Gûya, P eçen ek ler, Rus k njazi sulh aktederse, ve bunu m uhafaza ed eceğ in e dair 1 G ie s e b r e c h t, B. 11, 7 0 3 : duos dies cum exercitu duxit me ipse u sq u e ad regni sui term in u m u ltim um . 2 Ayni yerde: dom inica ad m aiorem populum perven im u s, et datu m est spacium vivendi, donec per currentes n untios u n iv e rsu s populus congregaretur ad concilium. 3 G i e s e b r e c h t , G esch ich te d. deu tschen K a iserz eit, B. II, 7 9 3 : circiter triginta an im as christianitate facta.

so

5‘ e g e n e k l e r

oğlunu rehin olarak P e ç e n e k le re g ö n d e rirse hepsinin de hıristiyanhğı kabul ed ecek le rin i vadetmişlerdi. Bu nu n üzerine Bru no K iev e gitmiş, Vladimiri P e ç e n e k le rle sulh yapm ay a teşvik etmiş; Rus knjazi de m uvafakat edip oğlunu P e ç e ­ n e k le re rehin olarak yollamıştı; B ru n o onu nla b e rab er a rk a ­ daşlarından birini P e ç e n e k le re piskopos o la rak gönderm işti. Bruno, “y er yüzü nd ek i m ecu siler arasında en sert (kansız) bir kavim olan P e ç e n e k le r hepsinin de v aad lan üzre hıristiyanlığı kabul ettiklerini,, ilâve ediyor*. B ru n o n u n bu sözlerine u y ara k garp m ü v errih leri, m eselâ v. G ie se b rech t de “işte bu suretle vahşi P e ç e n e k kavm i R om a kilisesi için kazanılmıştı^,, diyor. P e ç e n e k le rin hepsinin de hıristiyanlığı kabul etmiş ol­ dukları yalandır; eğer hak ik aten bütün P e ç e n e k kavm i hiristiyanhğı kabul etmiş olsaydı, bu hususta Bizans ve Rus membaları da m u h a k k a k m alûm at v ereceklerd i. H albu ki ne Bizans ve ne de Rus m em b alarınd a böyle bir kayit yoktur. Bruno, galiba, otuz kadar P eçen e ğ i hiristiyan yapm ağa m uvaffak ol­ muştu; Fakat bu nlarda az bir zam an sonra, o devirde ekseri g öçm en T ü rk kavim lerinin dini olan şam anlığa geri d ö n m ü ş­ lerdir. Sonra, Rus m e m b aların d a V ladim irin oğlunu P e ç e ­ n e k lere rehin olarak gönderdiği de hiç z ik rolu n m u y o r; di­ ğer cihetten P eçen e k le rin Rus k njazind en sulh istem eleri de doğru olamaz, çü n k ü P e ç e n e k le r Kiev k n jazin e nisbeten da­ ha kuvvetli idiler. B ru n o m e k tu b u n u n son kısm ına sırf fa­ aliyetinin sem eresin i ço k g österm ek için b ir t a k ım y a la n la r d a ilâve etmiştir. Şayanı dikkat olan cihet şu du r ki B ru n o “dün­ yanın en sert,, bir kavm i arasında beş ay k alarak salimen m e m le k etin e avdet ide bilmişti; halb u k i Alm anlarla h e m h u ­ dut olan, ve nisan 9 9 7 de P ra g piskoposu Adalberti öldüren, PrusyalIlar, P eçen ek leri îsa dinine so k m a ğ a çalışan B ru no y ı da 1 0 0 9 yılında ortadan kaldırm ışlardı. Bu v a k ’a da, yani m isy o ­ ner B ru n o n u n beş ay müddetle P e ç e n e k le r arasında faaliyette bulunabilm esi, P eçen ek lerin , bütün T ü rk kavim leri gibi, din m eselelerine oldukça lâkayit kaldıklarını ve başka dinlerin m isyo n erlerin i hiç bir tazyıka m aru z kılm adıkların ı göster­ m ektedir. ’ Ayni yerde; et îacta est ad m aiorem gloriam et laudem Dei chriştiana lex in p essim o et cru d elissim o populo, qui su n t sü per terram, o m n iu m paganorum . 2 G i e s e b r e c h t , B. II, 106.

IV PEÇENEKLERİN RUSLARLA MÜNASEBETLERİ * ŞARK SLAVLARI VE KİEV -RU S KNJAZLİ(^İNİN KURULMASL

P eç e n e k le r Karadenizin şim alindeki bozkırları işgal et­ tikten sonra Ş a rk Slavları ile k om şu olmuşlardı. H er iki zü m re arasında sıkı bir temasın vücuda geleceği gayet tabiî idi. Bu temasın m ahiyetini araştırm adan evvel Ş a rk Slavlanna, yani sonraları K iev Rusyasını k u ran z ü m re y e dair bir kaç söz söylem ek icap eder. Slavların -ü çü n cü bü y ü k zü m resini teşkil eden Ş a r k zü m resi (diğer ikisi: Garp ve Cenup gruplarıdır) diğer Slav g ruplarına nisbeten tarih sahnesind e daha g eç görünm üştür. Slavların bu kısmı, galiba, yedinci asırdan evvel Pripet ve Orta D neper havzasından h areketle yuk arı Dvina, İlm en gölü ve O k a n eh rin in başlarına, v e D nep erin aşağı m e c r a ­ sına doğru olduğu gibi, D nester ve Buğ n ehirlerini takiben K aradeniz sahillerine doğru da in m eğ e başlamıştı. Bütün * P e ç e n e k - R u s m ün asebetlerin i tetkik için esas kay n a k Rus vekayinam eleridir. (Burada P.S.R.L. olarak kısaltılmıştır.) Bunlara dair yukarda (S.10-14) kâfi derecede izahat verildiğinden sö ylen en leri bir daha tekra rla­ m ağa hacet yoktur. B izans kron iklerin d e de bu hususta bazı m alzem e b u lm a k m ü m k ü n oluyor. E zcü m le Leon D i a k o n o s ve Georg M o n a c h o s ’un eserlerinde Peçen eklerle R u slarm m ü n aseb e tin e dair b ir­ k a ç kayit vardır. Ayni zam anda D e a d m in istran d o im peH oda. da az ol­ m a k la beraber, çok en teresan bir iki kayide tesadüf ediyoruz. Bu m e s e ­ leyi etrafile ihata eden her hangi bir eser hen üz yazılm am ıştır. Rus tarihine dair klâ sik eserlerden K a r a m z i n , P o g o d i n , B e s t u z e v R j u m i n , S o l o v ' e v , K l j u Ğ e v s k i j v.b. tarihlerinde P e ç e n e k - Rus m ü n aseb e tin e çok sathî olarak tem as edilm ektedir. P. G o 1 u b o v s k i j n i n P ecen eg i, T o r k i i P o lo v c y adli eserinde diğer tarihlere n isb eten daha fazla m alum at verilmekle beraber, v ekayinam elerd eki kayitleri birbiri a rk a ­ sın a saym akla iktifa edilmiştir. Cenubî Rusya, ezcü m le U krayn a tarihli için çok eh e m m iy e tli olan, m e şh u r U k ra y n a h tarihçi H r u s e v s k i ’nn eserlerinden, maattessüf, istifade etm ek m ü m k ü n olmadı.

Peçenek tarihi — 6

SS

S'eçenekler

bu h a re k et h ak k ın d a sarih bir m alûm ahm ız yoktur. Bildiği­ miz şey de sekizinci asırda Ş a rk g ru b u n a ait muhtelif Slav kabilelerinin hareketi artık bitmiş bir halde bulunm asıdır. İlm en gölünd en Orta D nep er ve y er y e r aşağı D nestere kadar olan sahalarda muhtelif Slav u ruğları yaşıyorlardı. Bu sahayı işgal eden Slavlar garptan Litvanyalılar, şim al­ den ve şimali şa rk îd en muhtelif Fin kavim leri, cenu ptan ve ce n u b u şarkîden de muhtelif T ü rk k av im le riy le temasa g e l­ mişlerdi. G eniş bir sahaya yayılan ve adetçe az olan Finler Slavlara karşı m u k av e m e t gösterm eksizin onların tabiiyetini kabul ve kısa bir zam an zarfında slavlaşarak V e l i k o r u s (B ü y ü k Rus) ların v ücu de gelm esind e en b ü y ü k âmil o lm u ş­ lardı; halbuki T ü rk le r Slav yayılışı karşısın da geri ç e k ilm e ­ mişler, bilâkis birço k yüz yıllar Ş a rk Slavlarm ın cenupta Karadeniz sahillerine, Şarkta İdil bo y u n a g elm elerin e mani olan bir k u v v et kesilm işlerdi. Ş a rk Slavları b ir ç o k u ru ğ lara ayrılıyorlardı. Bunlardan P o l j a n l e r şim diki Kievin civarında; onların g arbınd a V o l y n j a n l e r ve O ka n eh rin in başlarında S e v e r j a n l e r bu lunuyorlardı. K iev ’e yakın oturan P o l j a n l e r i n şim alinde D r e v l j a n l e r ve D r e g o v i ç l e r yaşıyorlardı. D vinanın y u k a rı k ısm ınd a P o l o ç a n l a r ; İlm en g ölünd en b u g ü n k ü S m o le n sk şeh rin e kadar olan y erlerd e K r i v i ç l e r ; yu k arı Volga ile O n e g a ve İlm en gölleri arasınd a da S I ö v e n l e r yaşıyorlardı.' Bu Slav kabilelerinin 8. ve 9 ■uncu asırlarda m edeniyet itibariyle ayni asırdaki G erm an lard an aşağı ve Finlerden y u k arı oldukları anlaşılıyor. B unların bilhassa devlet k u ru cu bir millet olm adıklarını da biliyoruz. İşgal ettikleri sahanın çok bü y ük lü ğ ü, orm anlar ve n eh irlerle birbirlerind en ayrıl­ maları, muhtelif Slav kabilelerinin bir tek devlet halinde b ir­ le şm e lerin e engel teşkil etmiş olsa gerektir. 8-inci ve 9 -u n cu yüzyılların ortalarına kadar Ş a rk Slavları - yuk ard a isim leri g eçen u ru ğ lar ha lin d e- patriyarkal bir hayat g eçirm ek te idiler. Orm an, m e r ’a ve tarlalarının m ü şterek olması esasına kuru lan “köy,, İktisadî bir birlik teşkil ediyordu; bu “köy„lerde ilk ö n ce ayni soya m ensu p k im seler yaşam ış olsalar gerektir. Esas m eşgaleleri ziraat ve av cılık olan Slavlar kıym etli h a y ­ ■ L. N i e d e r l e , hife ve devamı.

M an u el de l ’antiguite s la v e,

P aris 1923 . 2 0 8 - inci sa-

G eçeneklerin

^ u s ta r ta m ü n a s e b e f t e r i

S3

van derileri, balm um u satmak yahu t m ü badele etm ek s u r e ­ tiyle ço k eskiden diğer k avim lerle tüccarı münasebata giriş­ m işlerdi. Şim di bile Rusyadan getirilen (satm alm an veya hediye edilen) en kıymetli eşya m ey anın d a nadir k ü rk le r bu işin en ehem m iyetlisidir. Şu farkla ki, o zaman h a y v a n ­ lar orta Dneper, O ka boylarındaki o rm anlard a avlanırdı; şim di ise Sib iryad an getirilm ektedir. 9 uncu asra varm cıy a kadar Ş a rk Slavlarının bü y ü k bir kısm ı H azar devletine tabidiler. Rus v ek ay in am elerin d e Slavların H azarlardan her "ocak,, başından m u ay y en m ik ­ tarda “kürk,, verdikleri kaydı da Slavların başlıca m eşg ale­ lerinin ne olduğuna işaret etmektedir. Ş ark Slavlarm ın cenu p kısmm ı, yani orta D nep erden başlay arak bozkırlara y ak ın sahada yaşayan kabileleri (Poljan, D revljan ve S e v e rja n ve Radimic) ilk devlet teşkilâtı esasını H azarlardan almış olsalar gerektir. Rus v ek ay inam esinin en eski kayitleri bunu gösterm ektedir. V ek ay in am ed e Rus tarihinin başlangıcı m ü nasebetile nakledilen ilk tarih 8 5 9 yıldır; bu rada Ş ark Slavlarının şimal k ısm m ın “Varjag,, lere, cen u b u n u n da Hazarlara vergi verdiği, yani tâbi oldu­ ğu, söylenm ektedir, K iev şehrinin, pek erk e n d e n Hazarlara tâbi olduğu rivayet edilm ektedir. De adm. imp. Kiev şe h ri­ nin ikinci bir adını da naklediyor: Sa^ijSaraç (S a m b a t)' ; bu, belki de hazarca bir isimdir. Kievte "Kozare,, denilen ayrı bir m ahallenin olduğunu da biliyoruz; burada, galiba “Paşenge,, (Pasınga) denilen H azar valisi bulunuyordu. En eski Rus edebî e serlerin d e Kiev k njazi V ladim irin “kağan,, unvanı taşıması da, K ieve h âk im iyet telâkkisinin nereden geldiğini gösterm iy or m u ? Bu suretle Kiev R u syasının kuruluşunda, H azar tesirini nazarı itibara alm ak m ecbu riyetind eyiz. ^ Ş a r k Slavlarının şimal kısm ını bir devlet halinde birleş­ tiren ve onlara R u s ® ism ini v eren z ü m re ise Ş ark î Skandinavyadan gelen, Finlerin R u o t s i , BizanslIların 'Pcoç tesS .7 5. Bakınız: V. Mosin, R u s 'i C h û z a rija p r i S v ja to s la v e . S e m in a riu m Kondak ov ia n u m VI. (193 4) 1 8 7 - 2 0 8 . 3 B un a ait bibliografya benim ; O rta z a m a n ta rih in e ait k ıs a b ir b ib lio g r a fy a , İstanbul (1934), S. 6 2 . R us k n ja zle rin in kronologyasi: R ju rik 8 6 2 )?) - 8 7 9 . O leg 8 7 9 912; İgor 9 1 2 - 9 4 6 ; O l’ga (oğlu Svjatoslav n a m ın a ) 9 4 6 - 9 6 8 ; Svjatoslav 9 4 6 - 9 7 2 Vladimir 9 7 2 - 1015; Ja ro slav Mudryj 1014 - 1 0 5 4 . 1

2

D e a d m . im p,

8>t

9eçenekter

m iy e ettikleri N orm anlardır. Bu z ü m re Ş ark î Avrupada ve Bizansta daha ziyade V a r j a g ism iyle tanmmıştı. Bu nlar Fin körfezi sahillerinden ba şh y ara k Bizansa giden ticaret yolu ü zerindeki belli başh m e v kileri ellerine geçirm işler, ve neticede Ş a rk Slavları ile m esk û n bütün y erler bu nlarm eline girmişti. Rus v ek ay in am eleri Slavlar üzerinde hâkim olan ilk N orm an beyinin ismini R j u r i k olarak k a y d etm iş­ lerdir, ki eski S k an d in av yad aki karşılığı H r o e r e . k t i r \ Bu başbu ğ u n davet edilm esine ait v ek ay in am ed e çok güzel bir efsane mevcuttur. İlm en gölünün şim al sahilinde olan N o v g o r o d d a 8 6 2 den 8 7 9 kadar h a k im iy et sürdüğü riva­ yet edilen R j u r i k t e n sonra onun yak ın ak rabası O l e g (sk a n d in a v y aca H e l g i ) bey o lm u ştu r. Bu knjazin (b e y in ) idaresine ve hayatına dair Rus v ek ay in am ele rin d e birçok şe y ler m evcuttur. Orada Oleg, Rus tarihinin şafakı belirir­ k en g ec e karanlığı ile gündüzün aydınlığı arasında duran bir k ah ram an gibi tasvir olunuyor! O - Rus devletinin ha k ik î banisidir. Devlet m erk ezin in şim alden cenu ba, N ovgoroddan -K ieve onu n zam anında nakledildiği anlaşılıyor. M alumdur, ki a n ca k Kieve geldikten sonra Rus devleti geniş bir inkişaf ve terak k i gösterebilmişti. Bu suretle Rus devletinin k u ru lu ­ şunda bir taraftan N orm an, diğer taraftan H azarlardan ibaret u nsurların birleşm esi esas teşkil ediyor. Oleg, m e v cu t siyasî vaziyetten istifade ederek, birço k Slav k abilelerini H azar tabi­ iyetinden çıkarm ıştı. O nu n zam anında Ru sların Bizansa karşı da m uvaffakiyetli harpler yaptığı anlaşılıyor; m am afih bu hu­ susta Bizans k ay n ak ların d a hiç bir kayit yoktur; Rus v e k a ­ y in am elerin d e O leg ’in 9 0 7 tarihinde Bizansla Ruslar için çok müsait şerayitli bir ticaret m uahedesi akdetm iş olduğu yazı­ lıdır. K iev -R u s devleti O leg zam anında hariçle ilk siyasî m ü n asebetlerin i tesis etmiştir. PEÇENEK — RUS MÜNASEBETİNİN İLK DEVRESİ P e ç en e k le rin 8 6 0 ile 8 8 9 yılları arasında îdili g e ç e re k C en u b î Rusya sahralarına gelm iş olduklarını nazarı itibara alırsak, onların Ruslarla ilk tem asları O leg zam anında olsa gerektir. Bu knjazin 9 1 2 senesine kadar saltanat sü rm esin e ‘ Rus knjazlig:inin ru ssischen R eich es, B erlin

S. 6 3 - 6 4 .

b aşlanm asına d.air: G. L a e h r , D ie A n fa e n g e des 1 9 3 0 . Rus tarihine ait eserler: B enim , B ib lio g ra fy a ,

S^eçeneklerin

3i u s I s r / a m ' û n a s e b e f l e r i

SS

rağm en, Rus v ek ay iin am elerin d e P e ç e n e k le re ait ilk kayit a n ca k 9 İ 5 senesind e başlar. Burada “P eç en e k le rin 9 1 5 y ılın ­ da ilk defa Rus yurd un a gelm iş oldukları,, sö ylen iy o r ^ Ayni sened e “onların knjaz İ g o r (912 - 9 4 6 ) ile bir sulh y a p arak T u n ay a doğru gittikleri,, m ukayyettir. Vekayina.menin bu k aydını harfiyen alm ak icap etmez; bu rada 9 1 5 yılı­ nın tarihi de yanlış olduğu m uhtem eldir. P eçen e k le rin en g eç 8 8 9 da K iev civ arına gelm iş olduklarını gördük. B u n ­ dan dolayı v ek a y in a m en in P e ç e n e k le rin Rus y u rd u n a “ilk gelişleri,, ni 9 15 te gösterm esi doğru bir tarih olamaz. Zaten bu “ilk,, sözünün fazla bir kıym eti de yoktur. 9 6 8 yılındaki kayitte de “ilk,, sözüne tesadüf ediyoruz. Rus vekayinam esinde 9 1 5 tarihile bağlanan P eç e n e k le rle Ruslar arasındaki sulh m eşeleri başka bir vakay a aittir. Bu hususta Bizans k ay n ak ların d a bizi tenvir ed ecek satırlara tesadüf ediyoruz. P e ç e n e k le r 8 9 6 tarihinde Bu lgar çarı Sim eon tarafından M acarlara karşı h arb e çağırılm ışlardı. Siyasî vaziyetin icabı olarak o zam an P eçen e k le r, M acarlara karşı Bulgarlarla bir­ leşm işler ve M acarları D nester boy und an çıkarm ışlardı. B u ­ nu m üteakip B u lgarlarla P eç e n e k le rin arası açılmıştı. P e ç e ­ n ek lerin m ütem adiyen T un a boylarına yayılm aları B u lg ar­ ları T u n anın sol sahilini tah liyeye icb a r etmişti. Bilhassa Bi­ zanslIların P e ç e n e k le ri Bulgarlara karşı kışkırttıkları anlaşı­ lıyor. Bu hususta Bizansın C h erson es ü lk esinin strategi Jo ann Boğasın m uvaffakiyetli faaliyetini k a y n a k la r kaydediyorlar. 9 1 7 yılına doğru, Bu lgar çarı Sim eon ile BizanslIların arası vaziyetin icabı olarak bilhassa fenalaştığı zaman, h em B u lgarlar h em de Bizanslılar arka a rk a y a elçiler g ö n d e re re k P e ç e n e k ­ leri elde etm eğe çalışmışlardı. C h erson es strategi Bogas P e ­ çe n e k le rle Bulgarlara karşı anlaşa bilmiş, ve P e ç e n e k kıtala­ rını 9 1 7 T em m u z veya Ağustosta, T u n a bo y u n a getirm eğ e m uvaffak olmuştu. Fakat Tuna ü zerinde P eçen k le ri bekliyen amiral R o m an os Lekapen os (sonraki şerik-i taht) ile B o g as arasında ihtilâf çıkm ış; h e r iki k u m andan kavg ay a tutuşuncâ P eçen ek ler, Bizans kum and an larının ufak bir m e ­ sele yüzü nd en k avga ettiklerini g ö rü n ce bunlara inan arak > P.S.R.L. I. 18; II. 241 ve diğer vakayinam elerde bu senedeki kayitler. V ek ay in a m e n in yen i tabı: I (1926) S. 4 2 ; PriidoSa Pecenezi pervoe na ru s s k u ju zem lju i sotvorivse m ir so îg o re i priidoSa k Dunaju.

S8

ff'egenekler

zam an için P e ç e n e k arzusuna tabi idiler; Kiev devletin si­ yasî ve İktisadî vaziyeti P e ç en e k le rle iyi geçinip geçinm em e ğ e bağlı idi. B u n u n içindir ki ta 9 6 8 yılma kadar Rus v ek ay in a m ele ri P e ç e n e k ak m larm d a n bahsetm iyorlar: Rus k njazleri bu kavim le m ü m k ü n olduğu kad ar iyi g eç in m e ğ e çalıştıklarm dan, P e ç e n e k le r de Rus y u rd u n a akm larda b u ­ lu nm am ış olsalar gerektir. Y u kard a P eç en e k le rin Rus k n jazlerin e ücretli kıtalar v e r­ diklerini söylem iştik. Bu n u n böyle olduğu 9 4 4 yılında k njaz Ig orin Bizansa karşı yaptığı seferind e ücretli P e ç e n e k kıtala­ rının da iştirakinden g örülm ektedir. Bizans k ay n ak ların d a bu sefer h ak k ın d a hiç birşey sö y len ilm e m e k le b e rab er Rus k a y ­ nağında azçok tafsilât m evcuttur. K n jaz Ig o r 9 41 de Bizansa karşı denizden bir sefer açmış, , fakat m üthiş bir m a ğ lu b iy e ­ te uğram ıştı. Bu m ağlubiyetin acısını ç ık a r m a k için 9 4 4 te Ig or ik inci bir sefere çıkıyor. Ig o r’in ordusu V a r ja g -R u sla r dan, Poljan, Sloven, K riviç ve Tivertz gibi muhtelif Slav u n ­ surları ile birlikte ücretli P e ç e n e k kıtalarından teşekk ü l edi­ yordu. Kiev knjazi karadan Bizans ü zerin e y ü rü m e ğ e b a ş­ larken, C herson esten ve Bulgaristandan bu hususta Bizansa m alûm at veriliyor. B u n u n üzerine Bizans im paratoru (vekay inam ed e İmP^rator L ek ap en os’un ism i zikrediliyor) Ig ore elçiler g ö n d e re re k sulh yapm ağa teşvik ediyor, ve vaktiyle Bizansın k n ja z O leg ’e verdiği v erg iy i fazlası ile v ereceğin i bildirince, Rus knjazi harp yapm aktan vazgeçiy er. BizanslIla­ rın bu esnada P eç e n e k le rle ayrıca m ü z a k e re y e giriştikleri şayanı dikkattir. BizanslIlar, R u s k n jaz i ile birlikte sefere çıkan P e ç e n e k le re ayrıca “kıym etli k u m aş ve atlın,, (pavoloki i zlata m nogo) hediyeler g ö n d ererek onları barışm ağa da­ vet etmişlerdi. V ek a y in am en in bu kaydına bakarsak, sefere iştirak eden P eç en e k le rin ücretli kıtalar olm aktan ziyade k n jazin in müttefiki oldukları hatıra gelebilir. D iğer taraftan “i najali sut’k sobe Pe6enegi„ sözleri de bu P eçed ek le rin ü c ­ retli olduklarını gösteriyor. îg o r harpten v a z g e çin ce P e ç e n e k ­ lerin bu defa Bu lg arlar ü zerin e y ü rü d ü k lerin i görüyoruz. De adm inistarndo im perioda Bulgarlarla P e ç e n e k le r arasında bir­ ço k J ı a r p l e r _ o M u ğ u ^ ve Bu lgarların “tecrü b e ile,,® bu kavi1 P. S. R. L. I (1 9 2 6 ) S. 4 5 . 2 D e a d m , im p. S. 71 : ex To fi yag

fından)

K a T O jto ^ E fiîi-ö fiv a L

v.oX

no'k'Ka.y.Lç

jtç a L B e n ö fiv a ı

slvaı t6 eıeııvûenı de'ı ır^öç amo-uç.

im ’

xf| ı t £ i Q ( j

aîıtiâv

(P eç en ek le r tara­

ey i'C ü îtao L x a X 6 v

K al

c n ju c fe p o v

9 e g e n e k ! e r i n-

3i u s / a r / a

m ünasebefleri

89

m e karşı harbetm en in faydalı olm adığını bildikleri m u k a y y e t­ tir. Belki, Bizans im pratorun un bahsettiği B u lg ar harplerind en biri de Igorin sefirini m ü tea k ip -ce ry a n etmiştir. P eç e n e k le rle R usların yalnız silâh arkadaşlığıyla değil, ayni zamanda karşılıklı ticaret m ü nasebetleri ile de bağlı ol­ duklarını görüyoruz. R uslar kendileri için çok lâzim olan at koyun ve öküz sü rülerini P e ç en e k le rd en tedarik etm ek m e c ­ buriyetinde idiler. Konstantin P orp hy rog enneto s, Rusların bu ticaret sayesinde daha rahat yaşadıklarını, çü n k ü bu h a y v a n ­ lardan hiç birinin Rusyada bulu nm adığını yazıyor*. Bizans im paratoru burada biraz yanılıyor. Bu hayvanların Rusyada az yetişm iş olduğunu yazm ış olsaydı, daha doğru olurdu. Ruslardan P e ç e n e k le re n eler getirdiği sö ylen ilm e m e k le berab er biz Rusların Bizansa, ve daha so n rak i g ö çeb e kom şularına ihraç ettikleri ticaret em teasm ı bildiğimizden, P e ç e n e k le re de bu nları sattıklarını söyleyebiliriz. Kıym etli h ay v an derileri, k ü rk ler, bal ve bilhassa hububat^. Bu alış veriş m u am elesi­ nin 9 5 0 yılında iki kavm in m ünasebeti işinde ehem m iyetli bir y er tuttuğu anlaşılıyor. P eç en e k le rin Bizansla R u sy a ara­ sındaki ticaret ve, galiba, diplomatik m eselelerde de rolleri büyüktü. O nların işgal ettikleri y erin icabı olarak bu gayet tabiî idi. Kostantin P o rp h y ro g en n eto s P eç e n e k le rle Chersoneslilerin m ü nasebetind en b a h sed erk en , P eç e n e k le rin R u sy a ­ da C herson es ve Bizans im garatoru n “işini,, görd ü k lerini bil­ diriyor. Bu suretle Ruslarla P e ç e n e k le r arasınd aki m ü n a se ­ betin birço k cepheleri olduğu anlaşılm aktadır. Tabiî, arada sırada, Rus k njazlerinin veya h e rh an g i bir hududa yak ın Slav kabilesinin P e ç e n e k b a sk ın m a m aru z kalarak, C hersonesteki köle pazarını z eng inleştirm esin in de vaki olm ası pek tabiî idi. P eçen ek lerin , bilhassa D nep er n e h rin in sahilindeki Slav kabileleri ile epey kaynaştıklarını sö y ley e b ilm e k için vekay inam ed e bazı sözler muhafaza edilmiştir. Ig o r ’in ölüm ünü m üteakip 9 4 6 Kiev devleti ile P e ç e n e k le r arasında 2 2 yıl kadar eski vaziyet ü zere devam ettiğini m u şahad e ediyo­ ruz. Yani, bu arada v ek a y in a m ele r her hangi bir P e ç e n e k baskınından, veya P e ç e n e k le re Rus hü cu m u n d a n bahsetm i­ yorlar. ' D e. a d m . im p . S . 6 9 : EJtel ^rıÖEV tcüv jtgoELÇTinevcov Çtpcov ev xr\ TcûoLa Htt'&EÖTlIHEV. ^V. L j a s k o r o n s k i j , Isto rja P e r e ja a la v l’s k o j z em li, S. 2 6 3 .

$0

SPegenekler

Bu zam an zarfında Kiev devletin idaresi başında Igor’in k a­ rısı O l ’ g a bulu nuyordu . O, henüz k ü ç ü k bir yaşta olan oğlu S v j a t o s l a v nam ına devlet işlerine bakıyordu. Bu Rus p ren ­ sinin terbiyesi ve karakterinin te şe k k ü lü n d e P e ç e n e k terbiye sistem inin epey tesiri olduğunu g ü rm e m e k m ü m k ü n değildir. V ek ay in am en in tasvir ettiği knjaz Svjatoslav tam bir g ö ç eb e başbu ğu evsafını haizdir. O, sefere çıktığı zam an kendisi ile fazla y ü k almaz; at etini ateş üstünde kızartarak yer, ve eğeri üzerinde uyurdu. Bu evsafı haiz olan Svjatoslav büyüdükten sonra Kievte k alm ak istem iy o r: o yanına “druzina,, sim (as­ keri kıtaları) alarak yabancı elleri zaptetm eğe başlıyor. Fakat bu Rus knjazinin h ü cu m u n a m aru z kalan y erle r arasında boş y ere P e ç en e k le ri a ra rsın ız ; Rus knjazi daha zaif k o m ş u ­ larla h a rb e d e rek at ve mal kazanmıştı. Evvelâ, O ka nehrinin başlarında oturan, ve o zam ana k ad ar H azarlara vergi v eren K r i v i c adlı Slavlar Svjatoslavm h ü cu m u n a m aruz kalıyorlar. Zaten harpçı olm ayan bu kabile, kolaylıkla Kiev k njazinin idaresine giriyor. Svjatoslav, bu nu m üteakip Don bo y u n ca inerek, Hazarların vaktiyle ( 8 3 0 de) Bizans m ü hendisleri tarafından yapılan, S a r k e l adlı kalelerini zaptediyor. Bu vaka, Rus v ek ay in am esin d ek i kayide göre 9 6 5 de cerey a n etmiştir. Kiev knjazinin, Hazarların başka şehirlerini de alm ış olduğuna dair ileri sü rülen görü şleri kaydı ihtiyatla kabul etm ek lâzımdır*. Bu sefer esnasında Svjatoslavm , olsa olsa * Sv jatoslav m H azarlara karşı yaptığı harplerine dair sarih bir b il­ gim iz yoktur. Rus v ekayinam esi (I, 2 7 ; II, 2 4 5 ; V, 1 0 6 ; VII, 2 8 7 ) S v ja ­ toslavm 9 6 5 te ancak Bela veza, yani Sarkeli, zaptından bahseder. Hal­ b u k i 10-ncu asrm ikinci nısfı Arap m üelliflerinden İbn i Havkâl 3 5 8 hicrî ( 9 6 9 milâdîde) «Rus» denilen bir k a v m in Hazarların îtil, Hazran ve Se m en d er adlı şehirlerin i ya ğm a ettiklerini bildiriyor, tbni H avkâlin bu kayidi ile 9 6 5 yılındaki Rus v ek ay in am esin d ek i Svjatoslav seferine dair kayidi b ir araya getirerek, K iev k n ja z in in Hazar devletini baştan başa zaptettiğini söyleyen m ü v errih ler çoktur. Yalnız S. S o l o v ’ e v (I, 142) değil, T ü rk tarihi sah asm d a h ak ik a ten b ü y ü k bir bilgin olan W. B a r t h o l d da ayni görü şü ileri sü rüy or (O rta A s y a T ü rk ta rih i h a k k ın d a d ersler, S. 56). H albuki son tetkikler bu nazariyenin oldukça şüpheli olduğunu gösteriyorlar. E zcüm le V. M o s i n tarafından kalem e alınan R u s i C k a z a r ija p ri S v ja to s la v e (Svjatoslav zam anında Rus (yurdu) ve Hazar­ lar) adlı araştırm ada (Sem inariuim K on d akovian um VI (1933) 187 - 2 0 8 ) bu m ese le yeni baştan tahlil edilm iştir; 9 6 5 te Sviatoslavın İtil ve Se m en d er şehirlerini a l m a d ı ğ ı gibi, İbni H avkâlde n akled ilen 9 6 9 Rus seferin in de Kievten (yani Svjatoslav tarafından) değil, Kara - deniz sah illerin e y a k ın b aşk a bir «Rus» z ü m resin in işi olduğu„anlaşılıyor.

SPegeneklerin

5i u s l a r t a

m ünasebetleri

9t

Ten nehrini ‘g e ç e re k Azak denizi sahillerine yakın Ç erk eslere ve Osetinlere karşı harbetm iş olduğu söylene bilir. Tamatark a n ın ‘ Svjatoslav tarafından alınıp alınm adığına dair kat’î bir şey söylenem ez. Sark el kalesinin Ruslar tarafından kolayca alın m asın a sebep te, galiba, 8 6 0 dan sonra, yani P eçen e k le rin îtili g e ç e ­ rek Deşt-i K ıpçağa girm elerini müteakip. H azarlar bu kaleyi ihnıal etmişlerdi: P eçenek lerin H azarlar üzerine h ü cu m la rın ­ dan pek te korku lm azd ı; çü n k ü bu h ü cu m a m u k ab e le ed ecek k u v v et Sark elin yeni başında b u lu nuy ord u : b u n u n la Peçe n e k leri eski yurtlarından çık a rırk e n H azanlara mütte­ fik olan Uzları kastediyoruz. D iğer taraftan 9 6 5 yıllarında H azanların artık eski kuvvetleri kalm adığı görülüyor. O nların m ütem adi harplerle, bilhassa P eç e n e k le rle uzun yülard anberi u ğ raşm aları neticesinde, zaif düştükleri m u ­ hak k ak tır. Zaten H azarların a sk erî kuvvetleri yerli Ha­ zarlardan değil daha ziyade ücretli kıtalardan teşekkü l ediyordu. P eç en e k le rin Azak sahillerini işgalleri, oradaki H azar ticaret şehirlerinin iktisaden çok m utazarrır etmiş olabilir. N eticede Hazar devleti u m u m î bir İktisadî sa rsın ­ tıya m aruz kalm ış olsa gerektir. Bu vaziyet karşısında kâfi d ereced e ücretli ask erlerin de celbed ilem em esi pek m u h ­ temeldir. Sonra, H azarların içten de p arçalanm ağa başladık­ larını görüyoruz. M eselâ K ab ar adlı bir H azar u ruğu asıl kitleden ay rılarak M acarlara katılmıştı. Bu nd an dolayıdır ki Hazarlar 9 6 5 de Svjatoslav karşısında- olduğu gibi, 9 6 9 da diğer “bir Rus,, zü m resi karşısında da ço k zaif bir m u k a v e ­ met gösterm işlerdi. Bu sırada Balkan yarım adasında ce rey an eden v akalar Svjatoslavın m u kaddaratını tayin etmiştir. Bu lgarların h ü c u ­ m u na m aru z kalan Bizans im paratorluğu, bu defa yardım dileyerek Svjatoslava m üracaat ediyor. Bu n u n üzerine Kiev knjazi im parator N ikefor Fokasın im dadına koşuyor, ve 9 6 7 yılının Ağustosunda, eskiden N ov io d ü m u m denilen, bu 1 T am atarkan ın adına dair: V, D, S m i r n o v, Ğfo ^ayfeoe T m a t a r k a n ? adlı b ü y ü k bir tetkiki vardır. Vizantijiski V rem en n ik T. X X III (1917— 1922). S. 15. 7 3 ; O, b u n u n Y unanca serhad k u m and an ının bulun duğu kale m an asına gelen Ta^ıdTaexct dan geldiğini ileri sürüyor (S 46). Fakat Sm irn ov bu neticeye v arm ak için fevkalade dolam baçlı yollarden yürüyor ve pek te inandırıcı olm ıyan etim olojik izahlarda bulunuyor. F ik rim iz e göre bu şehrin adı, D e a d m . im p. Taııatdie^a (Tamatarka), hazarça olacaktır.

92

G eçenekler

g-ünkü Isak çı şehri yanından T u n ayı g e ç e r e k Bu lgaristana giriyor. Svjatoslavın bu seferine ücretli P e ç e n e k kıtaları­ nın da iştirak ettiklerini görüyoruz^ Rus k njazinin T u n a bo­ y u n a gidebilm esi, belki de, P eç en e k le rin m uvafakati ile ol­ muştu. Sviatoslavla birlikte Bizansa k arşı giden P eçen e k le rin adet itibariyle ço k olm am aları icabeder. Svjatoslav Tuna bo y u n a g elince yanındaki P eçe n e k le rle birlikte, B u lgarlara karşı h arb e başlam ış ve 9 6 7 Ağustosunda Bu lgar arazisine g irere k Tuna boyundaki, vaktiyle ilk Bu lg ar hanı A sparuhun m e sk en intihap ettiği m ahaldeki P e r e jaslavec, yani k ü ç ü k P resla v ' (x,i x q o . neçöMdpa), şehrini zaptetmişti^ Svjatoslav burada Bizansın müttefiki sıfatiyle harp ederken, Kiev civarınd aki P e ç en e k le rin faaliyete geçtiklerini g örü yoru z. Bulgarlarla P e ç e n e k le r arasında bir anlaşm a v ü cu d e gelm iş olabilir. Burası bizce m alum değildir. Rus v ek a y in am esi Svjatoslavın Bulgaristanda bu lu ndu ğu sırada P e ç e n e k le rin K ieve h ü cu m ettiklerini uzun uzadıya anlatı­ yor. Bu v akan an ın nasıl cerey a n etmiş oldu ğu nu vakanüvisin k endisind en dinleyelim. KİEV ŞEHRİNİN PEÇENEKLER TARAFINDAN MUHASARASI V ek ay in a m ed e 9 8 6 yılı kayitleri m ü nasebetiy le şunları okuyoruz: “ ( 9 8 6 ) senesi - P e ç e n e k le r Rus y u rd u n a ilk defa geldiler. Bu zam an Svjatoslav P erejaslavta b u lu n u y o rd u . Knjazin a n ­ nesi O l’ga, ço cu k la rı Jaropolk, O leg ve V ladim ir Kievte kapan­ mışlardı. P e ç e n e k le r b ü y ü k k u v v etlerle şeh ri m u hasara altına almışlar, haddi hesabı olm ayan bu kitle K iev in etrafında duruyordu; Kievten ne çıkm ak, ne de h arice haber g ön d er­ 1 P.S.R.L. I. 7 2 ; V. 109; VII. 2 9 0 : a Peöenezi s n a m i ratni. Kedrenos II. S. 3 8 4 ; ol 'Pûç 8e xal 6 toiJTCûv ° 2cpEv8o(r&X,(xPoç, t t i v t o v 'Pcü[xaıxoij o T g a t e iJ iıa T o ç



s ji t j ö o - v t o

ıtE p a ttu c r ıv ,

K o ıv o Jc e a Y ilffo iT C e ç

S e S o u â m u e v o iç

r jö r )

to îç

Jiçocreı^ı^cpoTEç 8e «at au(ifiâxotJÇ ro v ç t e IIa.TÇıvdi>caç. Zonaras II 1.523. Leon D iakonos S. 149. 2 Bu şehrin m ev k iin e ve ism in e ait: K. W. Ğkorpil, O z e m lja n y c k ukrep le n ija c h i o k o p a c h . İzvestija R u ssk o g o Archeolog. ObSc. v Konstantinopole. T. X (1910) 5 5 9 - 5 6 0 . V. Zlatarski ise bunun, «küçük» değil «büyük» P reslav olduğunu ileri sürüyor. îs to r ija II. S. 5 8 7 . 3 Leon Diakonos, S. 149; V. Z l a t a r s k i , Isto rja , II S. 5 7 7 ve devamı. S. R u n c i m a n , A h isto rg o f th e fir s t B u lg a r ia n E m p ire, S. 2 0 2 ve devamı.

S‘ e q e n e k l e r i n

3lu s ! a r l a

m ünasebefleri

93

m e k m ü m k ü n değildi. Ahali açlıktan ve susuzluktan bitap dü ş­ müştü. Ş e h rin k arşısm d ak i D nep er sahiUnde adam lar top­ lanm ışlar, lâkin ne onlar şehire' ve ne de şehirdek iler oraya gidebiliyorlardı. Ş e h ir ahalisi toplanarak ne y ap acak larm ı dü şü nüyorlar; eğer ertesi gün karşıdaki adam lar şe h ire y a k ­ laşm azlarsa P e ç e n e k le re teslim olacaklarını h ab e r v erm ek için k arşı sahile g id ebilecek bir adam arıyorlardı. Bu n u n ü zerin e g en çlerd en biri bu vazifeyi başaracağ ın ı söylem iş ve eline bir yular alarak şehirden çıkm ıştı. O, P eç e n e k le r arasında dolaşarak atını aradığım söyliyor; P e ç e n e k le re atını görüp g ö rm ed ik lerin i soruy ordu - çü n k ü P e ç e n e k ç e k o n u ş ­ mayı biliyordu. O nlar bu Rus g en cin i kendi adam ları zannet­ mişlerdi. O g en ç D n ep ere yaklaştıktan sonra esbabını çık a ­ rarak, k en d ini n e h ire atmış v e k arşı tarafa y ü zm eye başla­ mıştı. P e ç e n e k le r bunu g ö re re k sahile k oşm u şlar ve a r k a ­ sından ok atm aya başlam ışlarsa da, isabet ettirem em işlerdi; ayni zam anda karşı sahilde b u lu n an lar kayığa b in ere k g el­ m işler ve g enci yanlarına alarak kıt’anın bu lu ndu ğu y ere dönm üşlerdi. Cenç, “eğer ertesi g ün karşı sahildeki kıt'a şeh ire yak laşm azsa Kiev ahalisinin P e ç e n e k le re teslim ol­ m aya k a rar verdiklerini,, bildirmişti. Bunun ü zerin e kıt’a k u m an d an ı PretiĞ, şe h ire y ak laşacak ların ı ve knjazin annesi ile ço cu k la rın ı k u rtaracak ların ı, aksi takdirde Svjatoslavın kendisini m a h v e d e ce ğ in i söylem işti. Sabah olunca D neperin ö b ü r tarafındaki a sk erle r k uvvetle tram pete çalarak kay ık lara binip şe h ire yak laşm ay a başlam ışlar ve şeh ir ahalisi de bunu g ö re re k y ü k se k seslerle b ağ ırışm ay a başlayınca, P e ç e n e k le r k njaz(Sv]atoslav) avdet ediyor zanniyle şehirden u zaklaşm ış­ lardı, K arşıdaki kıt’alar k ay ık la riy le Kiev tarafındaki sahile yanaşm ışlar ve O lga ile torunlarını şehirden kaçırm ışlardı. P e ç e n e k başbu ğ u bu nu g ö re re k tek başına Pretic yanına gelm iş, ve “Sen k njaz mi sin?,, diye sorm uştu, ö t e k i de “hayır onun adam ıyım ve ön k ıt’asıyım ; arkam dan knjaz haddi - hesabı olm ıyan b ü y ü k bir ordu ile gelmektedir,, d e ­ mişti. B u nu n üzerin e P e ç e n e k başbu ğ u k ork m u ş, Pretice dostluk teklifinde bulunm uştu. Pretic te bunu kabul edince b irbirlerin e ellerini uzatmışlardı. P e ç e n e k başbuğu Pretice at,-kılıç ve ok hediye etmiş; Rus da zırh, kalk an ve b ü y ü k bir kılıçla m u k a b eled e bu lu nm u ştu . P e ç e n e k le r şehrin yanından çekilm işler, am m a atlara su v e rm e k kabil değildi: Ç ü nkü

S^eçeneklef

Lebedi (bir ırm ak) üzerinde bu lu nuyorlardı. Bu vaziyet k a r ­ şısında Kiev ahalisi Svjatoslava adam g ö n d e re re k : “Knjaz, sen başkaların ın arazisini zaptetmek istiyorsun; fakat kendi devletini müdafaa etm iyorsun; az daha şehiri, anneni ve ço­ cu k la rın ı P e ç e n e k le r ele g eçirece k le rd i. Ve iş böyle devam ed erse onlar şehri (anneni ve çocu klarını) alacaklardır; onlara hiç acım ıy o r musun?,, Svjatoslav bu sözler üzerine atına b in ere k K ieve avdet etmiş, ve P eç e n e k le ri şehrin yanından koğ m u ş, ve asayişi temin etmişti^.,, Burada galiba bir kaç v ak ’a bir araya getirilmiştir. Mu­ h a k k a k olan şey P eç en e k le rin Kievi m u h asara altına alm a­ larıdır. Fakat m u hasara âletlerine m alik olm adıkları için şehri zaptelm eyüp dönüp gidiyorlar. Biraz sonra Kieve Svjatoslav da dönüyor; ve v a k ’anü v is te k njazin avdeti ile P eçen e k le rin çek ilm eleri arasında bir m ü n ase b e t olduğuna k a ra r v erm iş olacak ki, Svjatoslavın P e ç e n e k le ri Kievin civ a ­ rından tardettiğini yazıyor. Bu m alum atın enteresan bir cilieti de, Kiev ahalisi arasında p e çe n e k çe k on u şm asın ı bilenlerin m ev cu t olduğuna işarettir. So n ra, P e ç e n e k ve Rus b a şb u ğ ­ larının b irib irlerin e verdikleri hediyeler de karakteristiktir. P eçen e k , h ü cu m aleti olan at, ok ve kılıç veriyor; Rus da müdafaa silâhı olan zırh, kalkan ve geniş kılıçla m u k abele ediyor. Bu silâhlar h e r iki milletin birib irin e karşı olan vaz­ iyetlerini bariz bir şekilde gösterm ektedir. 9 6 8 yılında P eç en e k le rin Kievi m u hasaraları ü zerin e Bulgaristanı terkle K ieve d önm ek m ecb u riy etin d e kalan Svjatoslav, P e ç e n e k tehlikesi bertaraf olduktan sonra, 9 6 9 senesi yazın, tek rar T u n ay ı g e ç e r e k Bu lgaristana girm iş ve az bir zam an sonra Bu lg ar kralı B o r i s i P reslav şehrinde esir almış, ve 9 7 0 e T ra k y a y a kadar gelmişti. Svjatoslavın T u n a ü zerin d ek i P erey aslav da tam am ile k alm ak arzusunu beyan etmesi v ek ay in a m ed e m ukayyettir. Fakat Svjatoslavın burada kalm ası Bizans için b ü y ü k bir tehlike teşkil ettiğin­ den, 9 6 9 da tahta g eçen Jo a n n T zim isces kuvvetli bir ordu başında Rus k n jazin e k arşı y ü rü y e re k onu m ağlup etmişti^ 1

P. S. R. L. I, 6 5 - 6 7 ; V, 106-107, VII, 2 8 7 - 2 8 8 . S o l o v ’ e v . îs to r ija I. 1 4 2 -1 4 4 . ^ A. A n a s t a s i j e v i c , L a Ç h ro n o lo g ie d e la g u e rr e ru sse d e T zim isces ( 9 7 2 - 9 7 3 ) . B yzantion VI. (1931) 3 3 7 - 4 2 . V. Z l a t a r s k i , h t o r i ja , IL S . 6 0 0 ve devamı.

R o ssii,

SP e i e n e k I e r i n S i u s l a r l a

münas ebefte1 1



Bizans k a y n a ğ ı bu harpten b a h se d e rk en Ruslarla b e rab er P eç en e k le rin de iştirak ettiklerini yazıyor,. Bu tarihten evvel - 9 3 4 teki V elender m u hasarası sarfınazar- P e ç e n e k ­ lerin BizanslIlara k arşı h a rb etm ek için Balkan yarım adasına geçtiklerini k ay n ak lar gösterm iyorlar. P eçen e k le rin daha B alk an y arım ad asına h ü cu m yaptıkları yoktu; bu radaki dağ yollarını, m evkii bilm iyorlardı. P e ç e ­ n e k l e r i n P u s l a r d a n ayrılm ış olan bir kıt’ası B iza n slIla ra te s a ­ düf etmiş ve m ağlup olmuştu. Bu m ü nasebetle Bizans m ü e l­ lifleri P eç en e k le rin m ağlû biyetini süslü bir tarzda tasvir edi­ yorlar. K edrons ve Zonaras Bizans başbuğlarınd an Bardasın, vücutça gayet iriyarı bir P e ç e n e k atlısını kılıciyle ta kafasın­ dan başlıyarak bütün v ü cu d u n u ik iy e parçaladığını, ve binm iş olduğu atını bile yaraladığını yazıyorlar; P eçenek ler, gûya, bunu g ö rü n ce k o rk m u şla r ve kaçm ışlardık B irço k P e ç e n e k te B iz a n slIla r tarafından öld ü rü lm ü ş veya es ir edilmişti. Az bir zam an sonra P e ç e n e k le rin P uslard an ayrıldıklarını g ö rü ­ yoruz. Svjatoslavm bu seferine iştirak edenlerin, anlaşılan, adedi ço k değildi; galiba, asıl kitle BizanslIlara sadık kalmıştı. SVJATOSLAVIN PEÇENEK BAŞBUĞU KÜRE TARAFINDAN ÖLDÜRÜLMESİ 971 senesind e Svjatoslav im parator Jo a n n T zim isces ( 9 6 9 - 9 7 6 ) tarafından kat’î bir suretle mağlup edilerek Perejaslavı terk e ve BizanslIlardan sulh istem eye icb ar edildiği zaman, R u s k n ja z i im paratora müracaatla, m em lek etine döner­ ken P eç en e k le rin h ü cu m etm em eleri hu su sund a Bizansın tavassutunu dilemişti. Tzim izces bu nu n üzerine P e ç e n e k le re adam gönderm iş, onların T u n ay ı geçip Bulgaristana h ü cu m yapm am aları, ve ayni zam anda Svjatoslava m em leketlerinden serb estçe g eçm e sin e m üsaade etmeleri ricasında bulunmuştu®. P e ç e n e k le r bu na cevaben, im paratorla müttefik old u kların­ dan T u n ayı g e çm iy ecek le rin i, fakat Svjatoslavı y u rd u n a dö­ n e rk e n m em lek etlerin d en g eçirm iy e cek le rin i bildirmişlerdi*. 1 Leon Diakonos, S. 157. Q. S c h 1 u rrf b e r g e r, E popee B y za n iin e. I. Chap. I-III. S. R u n c i m a n , A historg o f the fir s t B ulgariH n E m p ire, S. 214. 2 K edrenos II. 3 8 7 . Zonaras 111, 5 2 4 . 3 Leon Diakonos, S. 157. Zonaras III, 5 3 5 . ^ Leon Diakonos, S. 157.

S^egenek'ler

H akikaten Rus knjazi K ieve avdet ederken, D neperin k a y a ­ lıklarından aktığı yerlerde P e ç e n e k le rin h ü cu m u n a m aruz kalm ıştı ( 9 7 2 senesi ilkbahar). Yanındak i bir çok adam ları ve Sljatoslav kendisi öldü rülm üş' ve P e ç e n e k başbuğu Küre, Gotların 2 51 tarihinde im parator D eciu su n kafa tasından bir m aşrap a yaptıkları gibi, K jev knjazinin kafa tasından içm ek için bir kadeh yaptırmıştı. Rus v ek ay in am ele rin e bakılırsa P e ç e n e k le rin Ruslara hü cu m ları Bizans teşviki ile hazırlan­ mıştı. H akikaten Svjatoslavm P e ç e n e k le r tarafından ö ldürül­ düğü sıralarda, veya ondan biraz evvel, P e ç e n e k başbu ğ u (Küre?) nun yanında Bizans sefiri P hilotheus Euchaita bu lu ­ nuyordu. O, Bizansla P e ç e n e k le r arasında bir sulh m uahedesi ak d etm eğ e m uvaffak olmuştu. Y u k a rd a g ö rd ü ğ ü m ü z veçhile P e ç e n e k le r T u n ayı g e ç m e m e ğ e söz v erm işler, elçi de im ­ parator nam ına Svjatoslavm P e ç e n e k arazisinden g e ç i­ rilm esini racada bu lu nm u şsa da, ötekiler bunu kabul et­ memişlerdi®. P e ç e n e k le r kendileri için tehlikeli olan bu Rus b aşb u ğ u n u n zayif vaziyetinden istifade etmişlerdir. Rus v ek a y in am ele rin d e knjazin öldürülm esi v ak ’ası şöyle tasvir olun m u ştu r; Svjatoslav Bizans im paratoru ile sulh aktettikten sonra gem ileri ile D nep er k ayalıklarına doğru y aklaşm akta idi. Başbu ğ larınd an Sven del ona dedi ki: “Knjaz, k ay alık lar y a­ nından atlarla geçm iyelim , ç ü n k ü P e ç e n e k le r orada b u lu n u ­ yorlar.,, K njaz onu dinlem edi ve ilerilem ekte devam etti; Pere y a slav l’ ahalisi Svjatoslavm Bizans seferinden döndüğünü^ birço k g anim et ve saire getirdiğini ve yanın da pek az askeri ' Leon Diakonos, S, 157: 2qpev6oö&Xdpov toTç

Zonaras âvaÇe-uyvOç

III.

Wxotç

Sı.ecp'0'Eieav djtavtaç, xal av x m 8e

?ıoutoîç

tal

ıtâ v tE ç

t« v

Tm ç

d-ö-gGoı

en'

t 6v

olV.ou

dırcoloTO.

S. s o 1 o v’, e V, I. 150. 2 K edrenos 11.412; S. R u n c i m a n , A h istory... S. 214. 3 R u s v ek a y in a m es in in bu kayidi çok enteresandır. Soyatoslav B u l­ garistan olduktan sonra Tuna üzerindeki P erejaslav (ec) şehrini m erkez ed in m ek bu burada k a lm a k arzu sun u izhar etm iştir (Vekayinam ede Sjatoslavn ağzından şu sözler sö y len iy o r: «to je s t ’ sereda v zem le moej» burası b en im yu rd u m u n ortasıdır). Fakat B izans imparatoru Rus k n ja zini yeni «yurdunun ortasında» bırakm ıyor. Svjatoslav Kieve doğru ha­ reket ettikten sonra, P ereja slav ah alisin in P e ç e n e k le re haber vermeleri, b u ra h alkın ın bir taraftan P eçen ek lerle m ü n aseb e tte bulunduklarına, diğer taraftan Svjatoslavın P erejaslavta bu lu n d u ğu zam an ahaliye yepe eziyet çektirdiğin e delâlet eder.

Çeneklerin

5i u s t a r İ a

m ünasebet teri

Sf

olduğunu P e ç e n e k le re h aber verdiler. P eç e n e k le r bu n u n üzerine D neperin k ayalıklardan akan kısm ını işgal etmişlerdi. Bu vaziyet karşısın da Svjatoslavın k ay alık lard an geçm esine im kân yoktu; O, kışı B elo berez’ede g eçirm e k m e cbu riy etin d e kalmıştı. O rdu nu n erzakı tam am iyle tü kenm iş ve m üthiş bir açlık baş göstermişti; bir tek at kafasının fiyeti y arım “grivna,, idi. Svjatoslav bu rada kışı geçirdikten sonra ilk baharda tekrar D nep er yolu ile h arek et etmişti; P eç en e k başbu ğu K ü re Svjatoslava hü cu m ile onu öldürm üş ve kafa tasından içki kadehi yapmıştı. Svjatoslavın başbu ğlarınd an Svenald (Svendel) ise Kieve avdet edebilm işti’.,, SVJATOSLAVIN ÖLÜMÜNDEN 1036 YA KADAR Svijatoslavın ölüm ün ü m üteakip oğulları (Jaropolk, Oleg, Vladimir) arasında kanlı m ü cad elelerin ce re y a n ettiğini biliy o ru z; buna P eç e n e k le r de karışm ışlardı. Svjatoslavın oğulları arasında baş gösteren harp ler zam anında, Jaropolkun silâh arkadaşları, ona k ardeşi Vladim ire karşı P eçen ek leri müttefik edinm esini teklif etmişlerdik Fakat Jaropolk nedense bu n a razı olmamıştı. Bu m ücadeleden Vladimir galip çıkm ış ve K iev e gelerek Rusların knjazi olmuştu. Hiristiyanhğı kabu l eden ilk Rus knjazi Vladimirin bütün idaresi m üddetince Ruslar P eçen e k le rle şiddetli m ü cad eleler­ de bulunm uşlardı. 10- u ncu asrın ortalarına doğru Kiev Ru syasının cenup hududunu payitahttan an cak bir günlük mesafede bulunan Stugna nehri teşkil ediyordu. Vladimir, P e ç e n e k le re karşı müdafaa tertibatı olarak Kiev devletinin steplere y ak ın hudu du na yeni şehirler ve kaleler inşa ettirmişti. Bu cins şehirler Desna, Vostra, T u rb e j, Stula ve Stugna nehirleri b o y u n d a yapılmış, ve b u ray a Sloven, ve Kriviçlerden, Çud’dan h a r b e y a rar sağlam ahali celbedilmişti®. Bu suretle Kiev knjazi cenu p hudutlarını şim alden gelen un­ surla iskân e d iy o r; galiba, cenup hudutlarına yakın yerli ahaliye, meselâ Poljanlere, itimat etmiyordu. P a r c h o m e n k o’nun fikrine göre^ P eç en e k le r Kievin etrafındaki P o lja n ler 1 P. 2 P. 3 P. V. filologii.

S. R. L. I. 7 3 - 7 4 . IV, 110, VII, 291. S. R. L. I. 7 8 ; V. 112; VII, 2 9 3 . S. R. L. I, 121. P a r c h o m e n k o , R u s i P ecen egi. Slavia - öasopis pro slovanskou RoĞnik Vlll. P rah a 1 9 2 9 - 1 9 3 0 , S. 1 3 8 -1 4 4 . P eçen ek T a rih i — 7

9S

9 e f e n e'h 'J e r

tesm iye olunan Slav kabilesi ile müttefik idiler, ve bu nlar m ü şterek en Kiev tahtmı işgal eden V arjag k n jazle rin e karşı m ücad ele ediyorlardı. Bu husustaki m alzem enin noksan ol­ ması P a rch o m e n k o n u n fikrinin doğru yahut yanlış olduğu­ nu isbata im kân verm ediğin den, bu m eselenin halline giriş­ m eden geçiyoruz. P eçen e k le r bütün hayatlarını at üzerinde, elde kılıç ve okla geçirdiklerinden gayet kuvvetli bir askerî teşkilâta m a ­ liktiler; her zam an için sefere hazır atlı bir ordu halinde b u ­ lu nu yorlardı; harpçılıkta da Ruslardan çok üstündüler. Bu vaziyet karşısın da R uslar a n ca k kaleler yaparak, yahut o r­ man aralarında P e ç e n e k atlılarının serbestçe h arek et ed em e ­ dikleri yerlerde, pusular k u rm a k , istihkâm lar y a p m ak su re ­ tiyle, P e ç e n e k le re k arşı m üdafaada bulunabilirdi. Rus vekay inam elerind e Vladim irin bir k a ç defa P eçen e k le ri mağlup ettiği*, ve kendisinin de onlar tarafından m ağlûp olduğu k a y ­ dı vardır. Vladimir zam anında P e ç e n e k le r arasında hiristiyanlığı y a y m a k için giden Alman m isyoneri B r u n o ( 1 0 0 7 ) Rusların cenup hudutlarının Kievten iki gün lük mesafede olduğunu söylüyor^. D em ek ki R uslar kaleler inşa etmek suretiyle hudutlarım bir gü n lü k yol m esafesinde genişlete bilmişlerdi. Mamafi P eçen e k le rin Kiev civarından çek ilerek T un a boyuna gitmelerini Ruslardan ziyade diğer T ü rk kavim lerinin, ezcüm le Uz ve K u m anların tazyikına atfetmek icap eder. V ek ay in a m en in k ay d in e göre, Vladim ir 9 8 8 senesinde P e ç en e k le ri m ağlup etmişti. 9 9 2 senesinde P eç en e k le r Sula nehri tarafından T ru b e j ırm ağı yanına, o zam anda Perejaslavl’ şehrinin bulunduğu yere, gelm işlerdi. Vladimir bunlara karşı çıkarak, nehrin öte tarafında m ev ki almıştı. Ne P e ­ çe n e k ler ve ne de Ruslar h ü cu m a cesaret edem em işlerdi. N ihayet P e ç e n e k başbu ğ u ırm ağın sahiline gelerek, Vladim ire h it a b e n ; “Sen kendi adam larından birini seç ve ben de s e ç e y i m : onlar m ücad ele etsinler. E ğ er senin adam ın galip gelirse üç sene harp e ln iiy e c e ğ iz ; eğer be n im k i y e n e r s e - ü ç sene savaşacağız,, demişti. Bu m ü nasebetle v ek ay in am ed e Vladimirin g ü ç halle bir m uharip bulduğu, fakat onun Peçe' P. S. R. L. I. 121. VII. 313 : i be v oju jasja s nim i i odoljaja i m . 2 B ru n o n ın imparator Heitırich D.ye m ektu b u . W. G i e s e b r e c h t , G esch ich te d er deu t. K a is e iz e it. B. II. 7 0 3 .

^ e ç e n ek Ie r in

puslarla

m ün a s e b e f İe r i

9S

nek pehlivanını elleri arasında b o ğ arak öldürdüğünü anlatıyor\ Bu tasvir Rus v ak ay in am eleri için tip ik tir: daha sonraları da Rus m uharipleri k arşı k arşıy a çarpışm ada düş­ m an bahadırlarını m ağlup ediyorlar; bu nu m üteakip düşman ordusu da kaçıyor. Tabiî bu gibi h ik ây elerd ek i teferruat tarihî olm aktan ziyade e d eb îd ir: B u rada nakedilen hik ây ed en bu sıralarda Vladim ir ile P eç e n e k le r arasınd a bir harp ol­ duğu ve Rus k njazinin galip geldiği anlaşılmaktadır. D ört sene sonra, yani 9 9 6 da, P eç e n e k le r tek rar Kiev Rusyası üzerin e sefer açm ışlardı. Vladimir k arşı çıkm ış; fa­ kat yanındaki kuvvetlerinin azlığından yen ilerek k a çm ay a k o y u lm u ş ve ancak bir k öp rünü n altında gizlenerek, güçhal kendini kurtarabilm işti. Bu m ü sad em en in 6 Ağustos 9 9 6 da cerey an ettiği de mukayyettir^ Rus vakayin am eleri, o devrin diğer milletler k ron ik lerin d e de olduğu gibi, k njazlerin m ağlubiyetini anlatm ayı sevm ezler. Anlaşılan R usların hezi­ meti oldukça b ü y ü k t ü ; çü n k ü Kievteki kuv v etler Peçenekıerle m ü cad eley e kâfi gelm ediğinden, Vladimir y en i bir ordu top­ lam ak için şimale, Novgoroda. gitmişti. P eç e n e k le r bu ndan istifade ederek Belagorod şehrini m u h asara altına almışlardı. Vladim ir şehire yardım edebilecek bir vaziyette olm adığın­ dan, Belagorod kendi haline bırakılmıştı. Şehirde b ü y ü k bir açlık başlam ış, ve galiba, ancak k ış m evsim inin gelm esi ile P e ç e n e k le r çekilip gitmişlerdi. V ek a y in am ed e bu v a k ’a m a ­ sallarla süslenmiştir. Vladimir idaresinin son senesinde, 1 0 1 5 te, k n jaz ra ­ hatsız iken, oğlu B o r i s i (Rus kilisesinin ilk azizlerinden olan B o r is - G e lb biraderlerden biri) P e ç e n e k le re karşı m ü ­ cadele için gönderm işti. Borisin bu n lara tesadüf etm iyerek geri döndüğü anlaşılıyor. Vladim irin ölüm ün den sonra Peçeneklerin Rusların iç siyasetlerine de karıştıklarını g ö rü y o ­ ruz. K njazin oğulları arasında baş gösteren veraset v e taht kavg aları esnasında Svjatopolkun kardeşleri Boris ile Glebi öldürterek, K iev baş knjazilik m ak am ın ı işgali üzerine Novogorodtaki diğer k ardeşi Jaroslav isyan ederek ona karşı sa ­ vaş açmıştı. Bu vaziyet karşısında Svjatopolk P eçen eklerden y ardım istemiştik Mamafi P eç en e k le rin savaş m eydanındaki 1 P. S .R . L. I, 124. 2 P. S. R. L. I, 125. 3 P. S. R. L. I, 141 : 111, 2 0 9 ; V, 13 I; VII, 3 2 5 .

töö

9eqenekİer

m e v kileri b iç im s iz d i; lâzım gelen yardım ı h ak k iy le y ap m a­ dıklarından Ja ro sla v galebe çalmıştık B u n u n üzerine Svjatopolk kay inpederi olan Leh kıralı Boleslava m üracaatla, onun yardım ı sayesinde Jaroslavı Kievten koğmuştu^. Jaroslav te k ra r N ovgoroda giderek, yeni k u v v etler toplamış ve yeniden Svjatopolka h ü cu m edip onu Kievten çıkarm ıştı. Svjatopolkun bir m üddet sonra P eçen ek lere k a çm a k m ecbu riy etind e kaldığını görü yoru z (1018)®. Svjatopolk 1 0 1 9 senesinde P eç en e k orduları ile Jaro slav ü zerin e y ü rü m ü ş ve iki ordu Alta neh ri yanın'da k arşılaşa­ rak gayet şiddetli bir çarpışm a v ukubulm uştu. Rus vekay inam esi “Rus y urd un da böyle bir harp daha cerey an etmemişti,, diyor^ Svjatopolk P eç e n e k le rle b e ra b er mağlûp olarak kaçmıştı. Bu v a k ’adan sonra Rus v ek a y in am ele ri tam 17 yıl Peçen e k ler h a k k ın d a hiçb ir şey yazm ıyorlar. O nlar bu sıralarda Rus yurd undan uzaklaşarak, gittikçe T un a b o y u n a doğru iler­ lem ekte idiler. Bu lg ar kıralı Jo a n n V la d is la v (l0 1 5 - 1 0 1 8 ) Bi­ zans im paratoru Basil II. ( 9 7 6 - 1 0 2 5 ) iye k arşı m ü cad ele­ sinde P eç e n e k le ri de müttefik e d in m ek istemiş^ lâkin Peçen e k ler b u n u k ab u l etmemişlerdi®. Galiba T u n a boyu Bizans valisi h ediyeleriyle P e ç e n e k le re tesir etm esini bilmişti. Basil II. 1 0 1 8 - 1 9 senesinde Bulgarları tam am iyle Bizans h âk im i­ yeti altına aldıktan s o n ra ’, Bizans ile P e ç e n e k le r h em hu du t oluyorlar. Artık P eç en e k le rin akın sahasını doğrudan doğru­ ya Bizans yurdu teşkiledecekti. H akikaten böyle bir akının 1 0 2 6 senesinde olduğu m ukayyettir. P eç e n e k le r 1 0 2 6 da T u n ay ı g e ç e re k B u lgaristan a girm işler, birço k asker ve ku1 P. S. R L. 1, 142. 2 S. S o l o v’ev, 1 ,2 0 0 , Leh k ra lın ın ordusunda 1 0 0 0 ücretli P e ç e n e k askeri olduğunu yazıyor. 3 P. S. R. L. 1, 144 : II, 2 6 4 ; V, 133 ! Vll, 2 3 2 . Keza I, 144 -1 45 ; 11, 2 6 4 . 5 K ed ren os II, 4 6 5 . 6 Ayni yerde, 4 6 6 . B irin ci Bulgar devletinin B izans imparatoru Basil 11. Bulgaroktonos tarafından zaptedilmesine dair başlıca k a y n a k la r; K edrenos 11. 201 ve aşağısı, P sellos 1,75 (Chronographie, E. Renauld tercüm esi, P aris 1 9 2 6 ) E s e r le r; K J i r e c e k . G esch ich te d e r B u lg aren K a p . XI. N. Z l a t a r s k i, Isto ria no b lg a r s k o ta drz. prez. sr ed n iie v e k o v e . U.S. 1 4 3 den İtibaren. S. R u n c i m a n , A hist. o f th e f ir s t B u l g . E m p. Kap. III 217 ve m üteakip sayfalar.

3^ e q e n e k I e r i n

Sius/ar/s

m ünasebetleri

10!

m andanları öldürm üşler, ve b irço k ların ı da esir almışlardı. Bizans im paratoru bu nlara karşı Sirm iu m archontu (k u m an ­ danı) ve Bulgaristan valisi olup def’atle P eç en e k le re karşı harbed erek onları geri püskürten, Konstantin Diogenisi, g ön ­ derm iş ve T u n an m öte tarafında sükûnetin yerin e getirilm e­ sini emretmişti'. Bu radan anlaşıldığı veçhile P eçen ek lerin Bizans m em alikine hü cu m ları 1 0 2 6 sen esind en evvel de defatle v ukubulm uştu. O sıralarda P eç en e k y urd un da pek çok Bizans esiri olduğu anlaşılıyor. İm parator Rom anın ( 1 0 2 8 - 1 0 3 4 ) bilhassa bu esirleri P e ç en e k le rd en satın alarak ahalinin sevgisini k a z a n m a k istediğini biliyoruz^ K ed renos 1 0 3 2 senesi T em m u z u n 2 8 -in ci cu m a günü g ece saat ikide bir k u y r u k l u yıldızın geçtiğini ve b u n u n B iz an slIla r için b ir felâket alâmeti olduğunu işaret ettikten sonra, ayni yerde şark tarafından Arapların h ü cu m u n u ve garpta da P e ç e n e k ­ lerin T un ayı g eçere k Moesiayı y ağ m a ettiklerini y a z ıy o rl Bizans tarihine giren bu kayitten, 1 0 3 0 yıllarına doğru P e ­ ç e n e k lerin gittikçe Bizans hududuna y ü k le n m ek te oldukları anlaşılıyor. H akikaten az bir zam an so n ra P eç e n e k le r Kiev civarından u z a k l a ş ı y o r l a r . 1035 senesinde P eç en e k le r te k rar T un ayı g eçere k Selâniğe kadar bütün Moesiayı y ağ m a ve tahrip etmişlerdik P e ­ çe n e k ler ilk defa olarak Balkan yarım adasında bu kadar cen u b a inm işlerdi. Zonaras, onların sıksık T un ayı g eçerek Bizans ülkelerini y ağ m a ettiklerini yazıyor^ Anlaşılan, Peçenekleri bilhassa zengin vilâyetler celbediyordu. Onlar b u ­ rada diğer ülkelere, m eselâ fakir R u s y urd un a nisbeten, daha çok ganim et ele geçirebiliyorlardı. Artık Rus hudutla­ rına yakın y erlerd e gayet az P eç en e k bulunuyordu; buraları diğer T ü rk k avim leri tarafından işgal edilmişti. Bu nu n içindir ki bu sıralarda Rus v ek ay in a m eleri 17 sene m üddet­ le P e ç e n e k le rd e n hiç bahsetm em işlerdir. 1 K edrenos II, 4 8 5 . Zonaras III, 571. H. Q e l z e r, A b riss d . B y za n t. K a i(K rum bacherin Bizans edebiyatı tarihine zeyil olarak) 9 9 8 - 9 0 bu v ak’ayı 1 0 2 7 de gösteriyor. 2 Kedrenos II, 4 8 6 Q e 1 z e r, S. 9 9 9 . 3 K edrenos II, 4 9 9 Zonaras III, 5 8 9 . 4 Kedrenos, II, 512. 5 Zonaras III, 5 9 0 .

serg esch .

tos

Peçen ekler

1036 PEÇENEK HEZİMETİ VE PEÇENEK RUS MÜNASE­ BETİNE UMUMÎ BİR BAKIŞ Rus m ü v errih leri v ek a y in am elerd ek i kayitlere istinaden Jaroslavın 1 0 3 4 yahut 1 0 3 6 senesinde P eçen e k le ri müthiş bir m ağlu biyete uğrattığmı yazarlar'; bu nu n neticesi olarak ta P eçen e k le rin Kievin civarm ı terkettiklerini ileri sürerler. Fakat, y u k ard a görd üğü m ü z veçhile, P e ç e n e k le r da.ha evvelçe T u n a boylarm da toplanmış bulunuyorlardı. Jaroslavın 1 0 3 6 senesinde bunları m ağlup etmesi ile P eçen ek lerin Kiev havalisini bırakm aları arasında fazla bir m ü nasebet yoktur. Mamafi, bu hususta y eg ân e k a y n a k Rus vekayinam eleridir; onun için orada bu m ü nasebetle verilen m alu­ matı nazarı itibara alm am ız zarurîdir. V ek ay in am e bu v a k ’ayı şöyle tasvir eder; “1 0 3 6 ( 6 5 4 4 ) senesinde Jaroslav N ovgorodda bulunuyordu; o, P eçen e k le rin Kiev civarında toplanmış oldukları haberini aldı. V arjag ve Slovenlerden ibaret b ü y ü k bir ordu ile K ieve geldi. P eçen e k le rin haddi hesabı yoktu. Jaroslav şehirden çık ara k P eçen e k le rin ü zeri­ ne yürüdü. V arjaglar m erkezde, Kievliler sağ kolda ve N ovgorodlular da sol kolda m e v k i almışlardı. P eçen ek ler, bu gün S. Sofya kilisesinin bulu ndu ğu (o zam an oraları şeh­ rin haricinde idi) m ev kie gelerek, h a rb e tutuşmuşlardı. Müt­ hiş bir harp olm uş ve güç hal Jaro slav a k şa m a doğru P e ç e ­ nekleri m ağlup etmişti. P eç e n e k le r muhtelif taraflara k a ç ­ mışlar, birçokları da Setomli nehrind e ve birçokları da diğer nehirlerde boğulm uşlardı; ve k alanları da bu g ü n e kadar tam am iy le kaybolm uşlardır^„ V ek ay in am en in sözlerinden R u s­ ların P e ç en e k le ri ancak ak şam a doğru güçhal y en e bildik­ lerini öğreniyoruz; Rusların bunları takip ettikleri anlatılm ı­ yor; nehirlerd e bo ğulm a hikâyesi de u m u m î mahiyettedir: D üşm anın arkasında bir nehir oldumu, k a ça rk e n birçokları o nehirlerde boğulurlar. B u nu nla b e ra b er v ek a y in a m e ol­ m uş bir v a k ’ayi kaydetmiştir. P e ç e n e k le r 1 0 3 4 v ey a 1 0 3 6 ■

K a r a m z i n, h t o H ja g o s. R o ssijsk . T. 11. 2 8 . P 1 a t o n o v, U ie b n ik ru ssko j s, 4 3 ( 1 0 3 4 senesin d en g ö s te rilm iştir.) Q o 1 u b o v s k i j, P ekeza 1 0 3 4 se n esin d e gösterilm iştir. Lavrent’ev skaja Letopis 1 0 3 6 da, İpat’e v sk aja da ise 1 0 3 4 de gösterilm iştir. S b 1 o v ’ e v, I, 2 9 0 not 2. 2 P. S. R. L. 1. 150; V. 136; Vll. 3 3 0 .

isiorii (1911) ten eg i i T orki..

G eçeneklerin

puslarla

m ünasebefleri

t03

da Kiev civarında k n jaz Jaro slav tarafından mağlup edilm iş­ lerdir. Mamafi P eçen e k le rin R u slara y ak m olan yerleri terketm eleri bu v a k ’a ile fazla alâkası yoktur. Rus - Slav k a ­ bilelerine yakın oturan P eç en e k uruğların ın T un a boy larına çekilm eleri D neperin şarkınd an gelm ekte olan Uz (Oîjl;) ların g arbe doğru ilerlem eleri ile bağ lıd ır’. Uzların Kiev civarına gelm eleri ile P eç en e k le rin 1 0 3 4 ( 1 0 3 6 ) da Rus knjazi tara­ fından mağlup edilmeleri ayni sıralara tesadüf ettiğinden, vek a y in am ele r bunu 1 0 3 4 ( 1 0 3 6 ) yılı m ağlûbiyeti ile bağlı bilmişlerdir. 1 0 3 6 dan sonra Rus yurd u üzerine P eç en e k tazyiki bitmiştir. O nların yerini diğer T ü rk züm releri işgal ediyorlar. P eçen e k le rin bir kısmı, anlaşılan, galip Uzlar yanında kalmışlardı; çü n k ü 1 0 3 6 senesinden sonra Rus vekayinameleri P eçen ek leri hep Uzlar (v ek ay inam elerin T o r k i de­ dikleri kavim ) ile b e ra b er zikrederler. Uzların İdili ve Don nehirlerini g eçerek P eçen e k le ri Cenubî R u sy a sahralarından tardetmeleri v ak ’asını tenvir eden hiçb ir k a y n ak elimize k a ­ dar gelmemiştir. Ancak 11- i nci asra ait bir Bizans k a y n a ­ ğında P eçen e k le rle Uzlar arasında, D n ep er sahillerinde, şid­ detli harpler v uku bu ldu ğu nu istidlâl edebileceğim iz bazı satırlar vardır. P eçen e k le rin diğer bir k ısm ı da R u s knjazleri ile anlaşarak hudut boylarında y erleşm iş-o lsa lar gerektir. Rus v ek ay in am elerin d e P eçen e k le rin 9 1 5 ten 1 0 3 6 ya kadar yani 121 yıl zarfında, Ruslar üzerin e 11 seferleri m ukayyettir. Tabiî birço k k ü çü k akınlar b u ray a g irm e m iş­ tir. Fakat her iki millet arasındaki m ünasebatın yalnız h arp ­ lerden ibaret olduğunu zannetm ek doğru değildir. Biri hazarî, diğeri g ö çeb e olan iki kavim arasında İktisadî m ünasebatın cerey an etmiş olduğu m u h ak k ak tır. Bu hususta Rus v ek a y in am elerin d e hiçbir şey o lm am akla b e ra b e r Bizans im paratorunun eserinde çok enteresan bir kayit bu ciheti ' Bu kav m e ait başlıca kayn aklar Rus v ekayinam eleri ve B izans kron iklerin d en K e d r e n o s tur; D. A. I. da da bir kaç cü m le buluyoruz Eserler. (Yukarda söylediklerim izden maada) V. L j a s k o r o n s k i j . K . voprosu o P erejaslav U skich T orka ch , 2.M.N .P. 1 9 0 5 , IV. F. V e s t b e r g , K a n a liz a vosi. İst. o Vost. E vr. .^.M.N.P. 1 9 0 8 (Mart). D. R a S S O V S k i j, O ro li Ç ern ych K lo h u k o v v isiorii d re v n e j R o ssii (Sem. Kond. I.) ayni müellifin: P ecen eg i, T orki.. Yuk. bakınız.

10!^

G eçenekler

epey tenvir etmektedir. şu sözleri buluyoruz^:

De. adm. imp. nun 2- inci babında

otı y.al ol 'Pmç 8ıâ örcoDStıç sxo\jöi\/ çIqtivi-)V syeıv ^Etâ trâv IIaT';ı,'ja•/'.ıtrâv dyoQaQoD(n yag İç aııtojv pöaç v.al îjtîtouç v.al Jtpöpata, xal ez ToiJTûJV etiı^açeaTEgov

SıaÇĞffi z a l tpuçpepcütegov, s ^ e i |xt)8 ev

tûv

jtQoeiQTi[x.E-

vcüv Çcüojv ev tfi 'Püjffia Vva^^eaTTjy.ev.

(Ruslar P eçen e k le rle iyi g eçin m e ğ e gayret ederler: Onlar P e çen e k le rd en öküz at ve k oy u n satm alırlar ve bu nlar sa­ yesinde daha rahat bir hayat geçirirler, çü n k ü bu söyledi­ ğimiz hayv anlardan hiçbirisi R u syada bulunm am aktadır). Bu suretle P eçen e k le rin Ruslara öküz, at ve koyn sürüleri sattıkları görülüyor, tıpkı 1 9 - u n c u asrın so n la n ve 2 0 -in c i asrın başlarında Kazak - Kırgızların O ren bu rga, Sibir şeh ir­ lerine ve Se m iy e yakın yerlerde Ruslara h ay v an sürülerini sattıkları gibi. B u nu n m u kabilinde P eç en e k le rin ne aldıkları kaydelilm em iştir ; fakat Rusların v ere b ile ce k le ri şey m a ­ lûm dur: Kıymetli k ü rk ler, bal, b alm u m u ve ticaret vasıtası ile ellerine geçirdikleri kıymetli m adenler, k um aşlar ve hu­ b u b a tı Rus - P eç en e k m ü nasebetind en b ah sed erk en , knjazlerin bunları taht kavgaları m ünasebetile R u syanın iç işlerine k a ­ rıştırdıklarını görm üştük. D em ek oluyor ki Rusların bir k ıs­ mı ile P eçen e k le rin bir kımı arasında vakit vakit uzlaşm alar yapılıyordu. B u nu n bilhassa P e ç en e k le rin kuvveti bitttikten sonra geniş bir m ikyasta cerey a n ettiğini m üşahede ediyo­ ruz. Artık birço k P eç en e k kafileleri R usların cenup hudut­ ları boyund a y erleştirilerek hudut bekçiliği yapıyorlar. Bu gibiler sonraları yerli Rus - Slav zü m resin e karışm ışlar, veya 1 0 6 0 dan sonra C enubî R u sy ayı hâkim iyetleri altına alan K u m anlarla birleşmişlerdi. 1 0 6 0 tarihlerinden sonra P eç en e k le rin 1 5 0 yıldan fazla Ruslarla yaptıkları m ü cad ele­ yi, daha geniş m ikyasta ve daha b ü y ü k m uvaffakiyetle Kum an lar devam ettiriyorlar. Bu bahsi bitirirken, P eçen e k le rin Rus tarihinde oynam ış oldukları rolü bir kaz sözle hülâsa edersek şu neticeye va6 9 , 7 - 10. 2 J . M o r a v c s i k i n / İ M ag y a r törtenet b iz a n ci f a r m s a i (Macar tarihinin Bizans kay n a k lan ) Budapest 1 934, 2 5 6 S. adlı eserin d e (S. 19, 71, 8 2 , 7 3 7 4 - 9) P e ç en ek lerin ticaret işlerinde tavassut ettikleri yazıiıyorrnuş (Byz. Zeitschrift, B. 3 5 (1935) 4 0 0 - 4 0 6 . E. D a r k o resenziyonu). 1 D e a d m . im p.

9 e ç en ek ler in pu slarla

m ünasebetleri

lOS

nrız: P eç en e k le r C enubî Ru sya bozkırlarını istilâlerile m e r­ kezi Kiev şehrinde olan Rus devletinin daha cen u b a in m ele­ rine m ani olmuşlardır; bu nu nla R u s kolonizasyonu nu n step­ lere ilerlem esine karşı gelinmişti. P eç e n e k le r bu ralard a b u ­ lundukları 2 0 0 yıl zarfında Kiev R u syasının cenup hududu ancak 3 0 - 4 0 kim. kadar genişleyebilm işti. D iğer taraftan Rusların P e ç e n e k le re k arşı m ü cad eled e bütün k uvvetlerini cenu ba, Kieve, se v k e tm ek m ecbu riy etind e kalm aları, Kiev de kuvvetli bir devlet m akinesinin, ve kalabalık bir kitlenin v ücu de gelm esini de m ucip olmuştur. Sonra, P eçen e k le rle sıkı temas, harp ve ticaret yolu ile, m u h a k k a k ki Rus askerî teşkilâtı üzerine de m ühim tesirler yapmıştır. B irço k P eçen e k ask erlerinin R u s kniazlerinin ordularında bu lu nm aları, bu tesirin Rus yurd unda kuv v etlen m esini temin etmiştir. Nihayet, kalabalık bir P eç en e k kitlesinin Kiev civ arınd a yerleşm esi ve Rus knjazleri y an ın d a kalm ış olması, bu radaki Slav u nsu ru nu n kan itibariyle değişm esinde m ü him tesirleri ol­ duğunu kabu l edebiliriz. Burada P eç en e k - Rus m ü nasebetine dair söylenen sözler, P eçen e k le rin m üstakilen yaşadıkları devire aittir. 1 0 6 0 1ardan sonra, Cenubî R u sy ay a gelen ve b u ray a Deşt-i 8 6 0 yılKıpçak adını v erdiren K u m a n l a r ı n hareketi esnasında, la n vakaları zam aında îdil b o y u n d ak i Uzlar yanında kalm ış olan P eç en e k le rin de ismi g eç m e ğ e başlıyor. P e ç e ­ neklerin bu kısm ının Ruslarla ve Bizan sla olan m ü n ase b e ­ tine ilerde tem as edeceğiz.

V KIPÇAK BOZKIRLARINDAKİ MÜSTAKİL PEÇENEK ZÜMRESİNİN BİZANSLA MÜNASEBETİ (11- İ NCİ A SR IN BAŞLARINA KADAR)

BİZANSTA MAKEDONYA SÜLÂLESİ P eçen ek lerin İdil bo y u nu terkle Don ile Dnester n e h ir­ leri arasında yerleştikleri bir sırada Bizans im paratorluğu dahilinde birço k değişiklikler vukubulm uştu. İzoryalı (İsavr) Leonun tesis ettiği sülâlenin hâkim iyeti zam anında vukubulan ikonoklast m ücadeleleri, İçtimaî reform lar, saray antrikaları ve dahilen İktisadî bozgunluk neticesinde im p ara­ torluk çok sarsılmıştı. P eçen e k le rin yeni vatanlarında y e r­ leştikleri sıralarda ( 8 6 7 ) Bizans tahtını M akedonyalI B a s i l işgal etmiş bulunuyordu; Basil Bizans im paratorluğunu yeniden k u v v etlen d irm eğ e m uvaffak olmuştu. Aslen erm eni olan Basilin kurd uğu sülâle Bizans tahtını 2 0 0 yıl kadar ( 8 6 7 - 1 0 5 6 ) işgal etmiş ve bilhassa bu sülâlenin ilk devrinde Bizans im paratorluğu epey parlamıştı. Alelâde bir aileden yetişen ve birço k antrikalar, cin a­ yetler sayesinde tahta çıkan Basil I. Bizans im paratorları arasında en kuvvetli ve kudretli şahsiyetlerden biridir. O, im paratorluk dahilindeki bütün intizamsızlıkları yatıştırm ak ve h arice karşı da - h e r zaman muvaffakiyetli olm am akla b e ra b er - im paratorluğun prestijini yükseltm eğe muvaffak olmuştu. Basil 1. zam anında ( 8 2 7 - 8 8 6 ) Bizans ile P e ç e n e k le r ara­ sında herh an g i bir m ünasebatın ce rey an ettiğine dair m alu­ matımız yoktur. Fakat Cenubî R u sy a sahralarında vukubulan tebeddülât Bizans sarayı tarafından h e r zam an dikkatle takip edildiği için, burada cerey a n eden yeni hadiseler (Peçenelerin gelmesi) gerek Karadeniz sahillerindeki Bizans kolo-

e g e n e k - s iz a n s

m ûna s e b e f !e ri

107

nileri ve g erek Bizansa ticaret için şim alden gelen adam lar vasıtası ile Bizans sarayında malum olduğu m uhakaktı. P e ç en e k le rin y en i m em lekette yerleştikleri sırada - Bizans im paratorluğunun M ekedonya sülâlesi idaresi altında k u v v et­ lenmesi, bütün yakın şarkın siyasî dizginlerinin bilhassa Bizans sarayınd a tem erk ü z etm esi- Bizans im paratorluğunun P e ç en e k le rle m ü n asebatın a hususî bir şekil vermiştir. Basil I -incinin ölüm ünü m üteakip 8 8 6 yerin e Feylosof lakabını taşıyan Leo V I-in ci geçm iştir ( 8 8 6 - 91 2).Leo VI. nın Basilin oğlu olmadığı, tahttan iskat edilen Michael III. nın m etresinden (ve Basilin karısı Eudokia în gerinadan ) doğduğu kabül edilmektedir; bu suretle kan cihetinden Leo VI. nin M akedonya sülâlesi ile hiçbir m ünasebatı yoktur; tıpkı 19. ve 2 0 -inci asır başlarındaki Rus hanedan ailesi olan Roman o v la n n M ichael Feodorovıç ile hiçb ir alâkaları o lm a­ dığı gibi. Basil I. ile Leo VI. arasında her itibarla fark vardı. Mamafi Leo VI. Basil I. in başladığı birço k işleri devam ettirebilmişti. Ezcü m le kanu nların İslahı m eselesi bu nevidendir. Leo VI. nin haricî siyaseti muvaffakiyetli değildi. Akdenizdeki İslâm korsanları bu sırada m e zk û r denizdeki hâkim iyeti büsbütün ellerine geçirm işlerdi. Hatta 2 9 . 7 . 9 0 4 tarihinde bu nlar Selânik üzerine bir h ü cu m yaparak pek çok ganimetten b aşk a 2 0 bin esir berab erlerin d e alıp götürmüşlerdi. Tam bu sıralarda Bizansın en yakın garp k om şusu olan Bulgaristan en kudretli devirlerinden birini yaşam ak ta idi. Orada, çar Sim eo nu n ( 8 9 3 - 9 2 7 ) kuvvetli idaresi altında’, Bizans için çok b ü y ü k bir tehlike teşkil eden bir k u v v et vücude gelmişti. BizanslIlar d a .b u n la ra karşı m ücadele edecek vaziyette olm adıklarından, mutat diplomatik üsullerine m ü ­ racaat ederek Bug, D nester boylarında bulunan M a c a r lan B u lgarlar üzerine şev k e m uvaffak olm ak suretile Bulgar tehlikesini bertaraf edebilmişlerdi; fakat B u lgarlar da, Bizans siyasetini takliden, düşm anları M acarlara karşı daha şa rk ­ taki P e ç en e k le rle anlaşm ışlardı; m ü şterek P eç en e k - Bulgar taaruzu karşısın da M acarlar D nester boylarını b ırak ara k P a n o n y a y a gitm eğe m e cb u r kalmışlardık B u suretle Bizans1 D e a d m . im p. S . 1 7 2 - 1 7 3 .

2 Bu Bulgar çarına dair: V. Z l a t a r s k i , B. II. S . 2 7 8 - 5 1 5 .

p re z sred n ite v ek .

h t o r i ja

na b g a lrsk a ta

d rz a v a

!0S

S'eçenekle ı

Bu lgar m ü cadelesinin bir neticesi de P eçen e k le rin ta T un a b o y ların a ve Karpat eteklerine kadar gelm eleri, ve diğer cihetten de Orta zam an Avrupa tarihinde m ü him rol o ynıyan M acarlarm Orta Avrupada yerleşm eleri olmuştur. KOSTANTİN VII. PORPHYROGENNETOS ZAMANINDA PEÇENEK - BİZANS MÜNASEBETİ Leo VI. nin ölüm ünü m üteakip tahta k ardeşi A leksander ( 9 1 2 ' 3 ) geçm iş ve asıl taht sahibi olan Konstantine vasilik etmiştir. A leksander bir sene sonra ölmüş ve devlet idaresi de, başta patrik olm ak üzere, naiplerin elinde kalmıştı. De administrando im perionun müellifi olan Konstantin VII. Porp hy ro g enn etosu n idaresi hakkınd a: “Le roi regne, mais il ne g o u v ern e pas,, sözleri tam yerindedir. O n u n bütün saltanatı m üddetince ( 9 1 2 - 9 5 9 ) devlet idaresi başk aların ın elinde kalmıştı. İm parator ise sırf representatif olarak tahtı işgal ediyordu; o, devlet işlerini görm ek ten ziyade eserlerine m alze­ m e toplam ak ve telif etm ekle vakhnı geçirmişti. Devlet işleri kuvvetli bir şahsiyet olan (şerik-i taht) Rom an Lekapenosun ( 9 1 9 - 1 4 4 ) elinde bulunuyordu*. Kostantin VII. Porp hy rog enneto s zam an ında Bizans im paratorluğunun teh­ likeli h a sım la n Girit korsanları ile Bulgarlardı. Çar Sim eonu n idaresindeki Bulgarlar 9 1 4 te Ed irneyi bile işgal etmişlerdi; fakat Leon Fokasın k um andası alhnda toplanan Bizans kuvvetleri Bulgarları oradan tard ed eb ilm işlerd i. Bu Bulgar tehlikesidir ki, BizanslIların bütün nazarını P eçen e k le r üzerine celbetmişti; bu nu n içindir ki P e ç e n e k l e r bu devir Bizans haricî siyasetinin en m ü him âm illerinden biri olmuşlardı. 9 1 7 de BizanslIların Bu lg arlara karşı P eçen ek leri davet ettiklerini, fakat Bizans k u m an d an ları arasındaki ihti­ lâf yüzünden P eçen e k le rin m em leketleri geri gitmeleri B u l­ garları m u h a k k a k bir tehlikeden kurtarm ıştı. B u m eseley e bir az sonra tem as edeceğiz. Bizans sarayı, ilerde göreceğim iz veçhile, Bu lgarları tethiş için her zam an P e ç e n e k le re m ü ra ­ caat etmiştir. Konstantin VII. P orp h y rog en n eto s Bizans tahtını işgal et­ tiği sıralarda Abbasîler hilâfeti inhitat devrine girm iş bu lu ­ *

Bu imparatora dair: S. R u n c i m a n , T h e em perot R o m a n u s L ecap en u s. C am bridge 19 2 9 .

A study o f ten th-cen tu ry B yzan tiu m .

keçene k-Sîzans

münasebeti

İÖ9

nuyordu. B u n a m u k abil 8 8 9 da ölen A ş o t tarafından erm eni devleti yeniden ihya edilmişti. BizanslIlar bu erm eni hü k ü m d arı ile m ü şterek en - ve Katta Malatya emiri Ebü-Hafs te dahil olduğu halde - halifeye karşı m ü cad ele etmişlerdi. 9 2 2 den itibaren E rm enistan tam am iy le halifenin nufuzu altından çıkm ış ve Bizansla sıkı bir dostluk v ücude gelmişti. 9 4 2 senesinde m e şh u r Bizans ceneralı K u rk u as, Nisibis şehrini h ü cu m la alm ak suretiyle, Bizans şarkta İslâm alem i­ ne karşı b ü y ü k bir m uvaffakiyet elde etmiş bulunuyordu. Bizansın bu sıralarda Rusların h ü cu m u n a m aru z kaldığını görüyoruz. Knjaz Igorin kum andası altındaki D nep er nehri ile Kara-D enize çıkan 4 0 0 0 0 kişiden ibaret bir ordu 9 4 1 senesinde tam bir m ağlubiyetle geri püskürtülm üştü. Igorin 9 4 4 yılındaki ikinci Bizans seferi de Ru slara hiç bir m u ­ vaffakiyet temin etmemişti. 9 4 4 yılında R om an Lekapen os o ğ u lla n tarafından tah­ tından indirildikten sonra, Konstantin VII. P orp hy rog ennetos yalnız başına devlet reisi olabilmişti; fakat bu k e r re her işte karısı H ellenanın tesiri görü lm eğ e başladı. Bu sıradaki Bizans haricî m uvaffakiyetlerden biri de hiristiyanlığın yeni tesis olunan Kiev devleti dahilinde yay ılm ağ a başlam ası idi. 9 5 7 de İstanbulu ziyaret eden Rus k njazi î g o r i n karısı O r g a n i n artık hiristiyan oluşu bunu göterm ektedir. Bu su ­ retle Bizansın Karadeniz şim alindeki R u syada m edenî tesir icra etm eğe başlam ası Konstantin VII. ile başlıyor demektir. Bunu amelî neticelerini sonraları göreceğiz. Konstantin V II. P orp h y rog en n eto s kendi zam an ındaki P eçen e k Bizans m ünasebetleri h ak k ın d a a n ca k u m u m î olarak bahsediyor. O nun idaresinde Bizanstan P e ç e n e k le re k aç elçi ve niçin gittiğini im paratorun bıraktığı eserinde bulamayız. De adm ininstrando im perioda verilen m alû m at pek um um î olm akla beraber, fevkalade enteresan ve o zam an ki hakikî vaziyeti ap-açık olarak gösterm ektedir. İm paratorun P eçen e k siyaseti iki sözle hülâsa edilebilir, o d a : P e ç e n e k l e r l e dost g e ç in m e k tir. Bu nu n neden icabettiğini şimdi göreceğiz. Bizansın P eçen e k le rle m ü nasebetlerinde iki cephe vardı: Biri-siyasî, diğeri İktisadî. Biz evvelâ siyasî m ü nasebeti göz­ den geçirelim. Konstantin VII. P orp h y rog en n eto s tahta g e ç ­ tiği sıralarda ( 9 1 3 te) P eçen e k le r artık elli yıldanberi Deşt-i



G e ç e n e k l e t’

K ıpçakta y aşam akta idiler. Bu m üddet zarfm da Şark î Avrupanm en kuvvetli bir kavm i ve teşkilâtı oluverm işlerdi; bunu C enubî R u sy a sahasm m P e ç e n e k heyeti için iktısaden b ü y ü k menfaatlar temin etm esile izah edebiliriz. Sürüleri çoğalmış, harpler azalmış: P eç e n e k le r de sü r’atle artm ışlar ve k uv v et bulm uşlardı. Bu sıralarda Bizansın B alk an yarım ad asınd aki k om şu su Bulgaristan çar Sim eo nu n idaresinde kuvvetli bir devlet haline gelmiş, ve Bizans için daimî bir tehlike teşkil etm eğe başlamıştı. Bu da kâfi g elm iy orm u ş gibi, Bizans için iki tehlike daha başg ö ste rm işti: P an o n y a ve Tisa boylarında yerleşen M acarlar, ve D nep er vasıtasiyle in e rek K arad enize ve oradan da Bizans ü lkesine h ü cu m yapan Ruslar. Bu su­ retle 1 0 -ncu asrın başlarında Bizans birço k haricî tehlikelere m aru z kalm ış bulunuyordu. Vaziyet böyle iken P eçen e k le r Bizansla tem asa geliyorlar. İşgal ettikleri coğrafi m e v k ileri­ nin icabı ve harp yapm akta bütün diğer kom şularından üstün olmaları derhal Bizansın nazarı dikkatini celbediyor. B izan s­ lIlar P e ç en e k le ri k endilerine müttefik ediniyorlar ve Konstantin V II. P orp h y rog en n eto su n saltanatı hep Bizan s-Peçenek dostluğu damgası altında geçiyor. Bizans im paratorunun eserinde bu hususta yazdıklarını gözden geçirelim . O rada Şark î Rom a için tehlikeli olan B u l ­ g a r 1 a r a karşı P eçen e k le rin sevk ed ilebilecekleri sarahaten söylenm ektedir. P eçen e k le rin Bu lg arlara çok yakın y aşam a­ ları bu işi kolaylaştırıyordu. Bunların k om şularına nisbeten kat kat kuvvetli oldukları aşikârdı. P eçen ek ler, ya kendi arzularıyle v ey a im paratora dostlukları yüzünden Bu l­ g arlara h ü cu m ederlermiş. De adm inistrando imperioda vaktile Bu lgarların müteaddit defalar P eç e n e k le r tarafından şid­ detle yenildiklerini im a eden kayitlere tesadüf ediyoruz. B u ­ nun için Bu lg arlar P eçen e k le rle iyi g eçin m e k lâzımgeldiğini tecrü belerle bildiklerinden, sulhu b o zm am ağa gayret ederlermiş^ Bu suretle BizanslIlar Bulgarları k o rk u tm a k için P e ç e ­ nek lerle dostluğu m uhafaza ettiklerini görüyoruz. Fakat, Bi­ zanslIlar bu dostluktan, her zam an gereği gibi istifade ede­ m em işlerdi ; bilhassa şu v a k ’a bu nu a çık ça gösterm ektedir. ■ D e a d m . im p. S. 7 1 (bap 5 ): Su). toiİto zol ol BoV)?ıY“ eo'- âyûn'a y.al ojroi'Sı'ıv 8 nlvfr.(T)ç e^oııoı Toû ElQT|veij£Lv >ıaı öpovoen’ HRtâ xâ)v IlaTt,ı.A'axı.TOjv toÜ nol'.l.û.Y.i-e, vti’ avrmv y.aTojto?ıe[JilflfıvaL z a l jtpaıSfiiT-Öfıvaı tî) Tieigu. kyw>y.o.csı xaXöv ho.I au^ıtptpov fLvai. tü ELçııvrı'iflv ricl %Qoç at’ıroııç.

S‘ e q e n e k - B i z a n s

mû n a s e b e f i

11!

Konstantin P orp h y rog en n eto s zam an ının en b ü y ü k tehli­ kelerind en birinin Balk anlard a b ird en b ire B u lg ar kudretinin artması olduğunu söylem iştik. Bilhassa Bu lgar çarı S i m e o n u n ( 8 9 3 - 9 2 7 ) 9 1 5 te kendini “bütün Bu lgarların çarı,, ilân etmesi Balkanlard a Bu lg ar devleti ile Bizans im paratorluğu arasınd a­ ki kat’i çarpışm ayı k a çın ılm ıy a cak bir hale getirmişti. S im e ­ onun plânında hatta İstanbulu alm ak ve Bizansa nihayet v erm ek m addelerinin olduğu m u h ak k ak tı. Fak at bu geniş hülyaları yerin e getirm ek için yalnız kendi kuvvetleri kâfi gelm iyecekti; hariçten müttefiklere ihtiyaç vardı. Bizans ta bu yam an B u lg ar çarına karşı tek başın a m u k a b ele edecek vaziyette değildi: onun da dıştan yardım cılar aram ası lâzımgeliyordu. Zaten Bizansın ötedenberi yürüttüğü siyaset bir “barbar,, k av im e karşı ikinci bir “barbar,, züm resini sevketm ek um delerine istinat ediyordu. Bu defa Bulgarlara karşı kim teşvik edilebilirdi? Tun anın şim alinde çok b ü y ü k bir ku v v et sahibi olan P eç en e k le r - şüphesiz Bizans im parator­ luğu için en elverişli müttefik olacaklardı. Yalnız bunları k a ­ zanm anın yolunu bu lm ak lâzımdı. Ç ünkü Bu lgar çarının da ayni P eçen e k le ri elde etm eğe çalışacağı m u hakkaktı. H aki­ katen Sim eon P e ç e n e k le re arka ark a y a birço k elçiler g ön ­ dererek onları k a zan m ak istemişti. Zaten 8 9 6 da Bulgarlarla P e ç e n e k le r silâh arkadaşlığı yapm am ışlar mıdı? Fakat o tarih­ ten itibaren vaziyet epey değişm iş bir halde idi. 8 9 6 da P e ­ çen e k ler ve Bulgarların m üşterek düşm anları vardı: M acarlar. 9 1 5 - 9 1 6 da ise P eçen e k le rle B u lgarlar k om şu olm uşlar ve B u lgarların b ird en b ire k uv vetlenm eleri, şüphesiz, P eçenek lerin hiç te işlerine gelmezdi. O nun için Bu lg ar çarının adam ­ ları P eç en e k başbu ğları nezdintle hiç bir m uvaffakiyet elde edem em işlerdi. Bunu belki de Bizansın C herson es strategi (kum andanı) Jo a n n B o ğ a s ı n faaliyetinden ileri geldiğini söyleye biliriz. Bogas, şayet P eçen e k le ri elde edebilirse k e n ­ disine patriciusluk verilm esini şart koym uştu; o, işgal ettiği m ak am ve bulunduğu yerin icabı olarak P eçen e k le rle y a­ kından tem as etmek im kân ını haizdi. Avuç dolusu para ve birçok hediyeler sarf ettikten maada, başk a yollarla da P eçen e k le ri Bizansa müttefik olmağı ikna ettikten sonra, on­ lardan rehinler ve tem inat alarak îstanbu la dönm üş ve elde ettiği m uvaffakiyeti im paratora bildirmişti. 9 1 7 T em m u z sonu, veya Ağustos başında, P eç en e k le r verdikleri söze sadık kala­

U İ _________

____________

• S ' e g e n e k t e r _________

rak Tuna nın ma ns abı na gelmişlerdi. Joa nn Bogas onları bekliyordu. P eç en ek le r Bizans gemileri ile Tunayı geç ere k Bulgarlara hü cu m edeceklerdi. Fakat ufak bir mesele bütün bu plânları alt üst etti... ve P eç en e k le re de bu defa Tunanın ce nu bu n da harbe tm ek kısmet olmadı. O sırada Bizans donan­ masının amirali Ro man Le kapenos adlı bir generaldi. Bu asker iki yıl sonra Konstantin P orp hyrogennetos ile Bizans tahtını paylaşacak ve uzun zaman imparatorluğun bütün mukadderatını eline alacaktır. İşte bu amiral ile Bogas arasında her hangi bir meseleden dolayı ihtilâf çıkıyor; Bizans kum andanları orada Peç ene kl eri n bulunduklarını unutarak ka vg ay a tutuşuyorlar, ve katiyen birbirlerinin sözünü dinle­ miyorlar. Bunu n üzerine Peç enekler, Tunayı geç erek Bulgaristana gitmekten vazgeçiyorlar ve, geri kendi yurtlarına dönüp gidiyorlar. P e ç e n e k yardımından m a h r u m kalan BizanslIlarda b u n u n acısını pek az bir zaman sonra tatıyorlar: 2 0 Ağustos 9 1 7 de Bulgar çarı Simeon Anchileos çayına yakın bir mevki de Bizans ordusunu müthiş bir mağlubiyete uğratıyor, iki Bizans k um and an ını n bu çok ihtiyatsız ha r e ­ keti, bu suretle Sim eo nu müthiş bir tehlikeden kurtarmakla kalmı yor Balkanlarda Bulgar kudretinin artmasına hizmet etmiş oluyo rdu ’. Bu v a k ’adan sonra ta 9 4 4 e kadar Peç ene kl eri n Tuna bo y un a gelerek harp ettiklerine dair her hangi bir malumatı haiz değiliz. 9 4 4 de ise, Rus knjazi Igor Bizans üzerine sefe­ rini tatlıya bağladıktan sonra, Ruslarla birlikte hare ket eden Peç ene kl eri n Bulgarlara karşı harbettikleri Rus vekayinamelerinde yazılmaktadır. Bizansm P eç en e k le r vasıtası ile korkuttuğu kavim yalnız Bulgarlar değildi. 1 0 -uncu asrın başlarından itibaren impa­ ratorluk için tehlikeli olmağa başlıyan M a c a r l a r a karşı da y en e ayni silâhın kullanıldığını görüyoruz. De administrando > 917 deki P eçen ek lerle an laşm a m ese les in e dair Bizans kaynaklarm da epey m alu m at m uhafaza edilmiştir: İstanbul patriki N i k o l a u s M i s t i k in B u lg ar çarı S i m e o na mektupları. M I g n e, P a tr o lo g ia g ra ec a . Vol. XI. Sym . L o g o t h. S. 8 0 4 ; Theoph Cont. S. 3 8 7 ; L e o Gram m . S. 2 9 3 ; Kedrenos 11. S. 2 8 3 - 2 8 4 ; R us v ekayinam elerin d e bu v ak’a zikr­ ediliyor; fakat kavga eden k u m and an ların adları gösterilm em iştir. P.S.R.L. 1 (1926) S. 4 2 . Bu v ak’a h a k k ın d a tafsilât: V. Z l a t a r s k i , îsto rija na b lg . 11. 3 9 4 - 3 8 7 ; S. R U n C i m a n, T he em p eror R o m a n u s L ecapen u s, p . 55; ayni müellifin; A history o f th e fir s t B u lg aria n em pire, S. 159-190.

G eçen ek — Bizans

münasebeflsri

113

imperiodan görüldüğü veçhile, Macarlar Pe ç en e k le r ka rşısın­ da tiriltiril titrerlermiş'. Macarların müteaddit defalar P e ç e ­ nekler tarafından yenildikleri, ve hattâ az daha büsbütün m a h ­ volacak bir hale geldiklerini öğreniyoruz^ Zaten Macarların Peç en e k le re yerleri ve yurtlarını bıraktıklarını biliyoruz. Bundan ötürü Macarların P eç ene kl erd en pek korktukları kaydi doğru olsa gerektir. Her iki ka vi m arasındaki m ü n a s e ­ beti aydınlatmak ba kım ınd an De Administrando imperio’nun şu enteresan satırlarını bur ay a naklediyoruz. Ruhanîlerden Gavriil adlı bir Bizans elçisi Macarlara varıyor. Maksadı onları Pe ç en e k le r üzerine ha rb e teşvik et­ mektir. İmparatorun, Macarlara yakın olmak isteyişini ileri sürerek, zaten vaktile Macarlara ait yerin şimdi P eç en ek le r tarafından işgal edilmiş olduğunu söylüyor. Macarlar Peçenekleri yerlerinden çıkarırlar ve orada yerleşirlerse Bizans imparatorunun onları kolaylıkla bulabileceğini anlatıyor. Bu nu n üzerine Macar başbuğları hepsi de bir ağızdan: “Biz Peçene kle rle harbedemeyiz; onların hem memleketi büyük, hem halkı çok ve pek ya man delikanlıdırlar; bir daha bize böyle teklifte bulunmayın, bu gibi sözler bizim hoşumuza gitmiyor!,, demişlerdik De Administrando imperionun bir kaç yerinde Macarların Peç en e k le rd en dehşetli bir surette k o r k ­ tukları tekrarlanmaktadır. Her iki ka vm in biribirine karşı aldığı vaziyeti ga yet eyi bilen Bizans sarayı bundan azamî istifade elde etmeğe gayret etmiş; ve Macar zararından Peçenek silâhile k o r u n m a k çaresine baş vurmuştu. Nihayet Dn ep er vasıtası ile Karadenize baskın yapmak için çıkan Ruslara karşı da Peçene kle rin yardımına ihtiyaç vardı. De Administrando imperio Peçene kle rin sık sık Rus yur dun a akın yaptıklarını ve bu yüzden Rusların zarar g ör ­ düklerini, bu nun tekrarlanmaması için Rusların P eç ene kl erl e eyi g eç inm eğ e gayret ettiklerini yazıyor. Aksi takdirde P e ç e ­ nekler akın yaparak Rusların yurduuu yağma, kadın ve çocuklarını esir ederlermiş"*. ' D e a d m . im p S. 7 0 : "Oti y.aı TÖ T(uv ToiJö'/.cov Toi'ç eiQi'i[ievo\)ç riaTÎ;ı.vazLTO.ç. 2 Keza S. 70. ^ D e a d m . im p. S. 7 4 : ovı yâ.Q SuvâfiEÖa :rroXe^£lv jıe,Yâ?viı ZO.L ?^aöç jro^ûç y.al xazo. ::taı,8la EÎOÎ. Keza S. 6 9 .

^ifı'û/coc “ oeÎTfı y.ai öeöıt'

jtQ o;

âııroilç,

ön

v.aı ydiQa

P eçen ek T arihi — 8

m

G eçenekler

Bizans imparatorunun verdiği bu mal ûmat Peç ene kl eri n o zam anda Şarkî Avrupanm en kuvvetli siyası bir faktör olduklarmı açı kça göstermektedir. Peç enekler: Ruslar, Macar1ar ve Bulgarları ez me k kudretini haizdiler. Onların bu vaziyetleri l O n c u asır Deşt-i Kıpçak, Orta Dneper, Pa no ny a ve Tisa boyları ile Balkan yarımadası ve Bizans imparator­ luğu tarihi bak ım ınd an b ü y ük bir eh emmiyeti haizdir. De Administrando imperio’ya bakılırsa P eç en e k le re karşı harbedebilecek an cak bir ku v v et vardı; onlarda - U z lardı'. • Bu kadar kuvvetli olan Peç ene kl erl e Bizans arasında, si­ yasî vaziyetin icabı olarak, çok yakın bir münasebetin tees­ süs ettiğini görüyoruz. Bu nu n iki türlü olduğunu yukar da söylemiştik. Siyasî münasebetin neden ibaret olduğunu ve niçin iktiza ettiğine şimdi temas ettik. Bizans bu yolda muvaf­ fak olmak için sık sık P e ç e n e k yurduna elçiler göndermekte idi. Peç ene kl eri iki yerde bu lm ak çok kol ayd ı: B ir i- C h er so nes civarında, diğeri Dneper ile Dnester arasında. Bizans elçisi Kırım yarımadasındaki Chersonese (Bugün kü Sevastopol) vâsıl olduktan sonra, Peçene kle rin bulunduğu yere haber g ön de rer ek onlardan rehin ve yol gösterici talebederdi. Bunlar Chers on ese geldikten sonra, rehinler Chersones kalesinde bırakılırlar, elçi de yol göstericinin atlarile yola çıkardı. P eç en e k le rin bul un duğ u yere vardıkta, evvelâ imparatorun gönderdiği hediyeler istenilir; sonra er ke k le r kendi karıları ve akrabaları nam ın a arm ağ anl ar isterlerdi. Elçi orada icap eden işini gördükten sonra Cherson ese döner; P e ç e n e k r e ­ hinleri de geri memleketlerine bırakılırlardı. Bu ker e rehin olanlar ve yol göstericiler elçiden kendi ve atlarının y o r g u n ­ lukları namına hediyeler isterlerdi. Bizans elçisinin bir­ çok hediye dağıtması lâzımdı. Bu münasebetle Konstantin Po rp hy rg en ne to s Peç ene kl eri n hediyelere çok düşkün ol­ duklarından onların “aç gözlülüklerinden,, {auh^aroı ovteç) bahsediyor. Dn ep er ile Dnester arasındaki m e v ki e gelince, Bizans el­ çisi (o |3aoıAu6ç) gemi ile (^e^avSıa) sahile yariaşır. Kendisi ge­ mide ka larak P eç en e k le re rehinler yollar ve gemiye k o n u ş ­ m a k için adamların gelmesini ister. P e ç e n e k murahhasları gelince onları g em iy e alır ve bura da lâzım olan meseleler ' Keza S. 7 9 . "O ti

ol

OBl^oı SıivaTaı,

toTç

IIoLx'Ç,Lva>cİTaLç ıtoİEfietv.

ff'egenek — 2 i z a n s

m ünasebetleri

US

Üzerine konuşulurdu; P e ç e n e k mu ra hhasları kararlaştırılan şeyleri tutacaklarına dair “kendi k a nu nl a rın a göre,, yemin verirlerdi (-/tarâ td î;dxava a{)r&)v)\ . B u n u müteakip, elçi im par a­ torun gönderdiği hediyeleri takdim eder ve Peçen ek le rde n imparatorla “dost,, olmak istiyenleri kendisile birlikte îstanbula alıp getirirdi. İktisadî münasebete gelince Bizansın Chersones tarikile Hazar, Rus ve diğer memleketlerle yaptığı ticaretin zarara uğratılmaması meselesi idi. P e ç en e k le ri n yurdu ta Chersones civarına varıp dayandığından, Pe ç en e k le rin buralara hü cu m yapmamalarını temin etmek lâzımdı. Bizansın, daha doğru­ su Chersöneslilerin ba şk a memlektlerle yaptıkları (ezcümle; Hazaristan, Rusya ve Ziciha) ticarette P eç en e k le r tavassut ediyorlardı. Bu işi gören Pe ç en e k le r evvelâ Chersoneslilerle pazarlık yaparak ücreti tayin ederlerdi bilhassa Peçeneklerde m ak bu l olan eşyanın ücret olarak talep edildiğini bili­ yoruz; b u n la r : Er gu van i boya, kumaş, işlemeli kumaşlar, baharat, biber ve halis pars derisi ® v.s. Peç enekler, Bizans im paratorunun tabiri veçhile “tamamile müstakil oldukları için hiçbir hizmeti ücretsiz yapmazlardı ^ „ Konstantin Porphyrogennetos, oğluna, Peç eneklerle dost g eç in m eğ i tavsiye ediyor. Bizansın selâmeti için Peç en e k le re heryıl elçiler g ön de rm ek elçilerle birlikte onlarda makb ul olan hediyeler yollomak, onlardan rehinler ve elçiler ala­ rak bunları îstanbula getirmek, ve burada onları gayet iyi ağ ırlam ak ve dost edinerek geri g öd ne rm ek lâzım olduğunu yazıyor. Bu n u n içindir ki Bizans imparatoru diğer T ü rk k avi ml er ine nisbeten, meselâ Hazarlar ve Uzlara göre, P e ç e ­ neklerle daha ziyade meşgul olmuş ve bu k a v m i oğluna, dolayısile bizlere, tanıtmağa gayret etmişiir. Ondan sonra hiçbir Bizans kay nağ ı bu kavimle, Konstantin P o r p h y r o g e n ­ netos kadar meşgul olmamıştır. '

D e a d m . im p. S . 73

2 D e a d m . im p .

S. 7 2 ;

xa-9cûç a\ Ematoç XEe Keza, II, 514. 2 Keza, II, 514-515; Kedrenos b unların isim le rin i de birer birer sa­ yıyor-. Joan n D erm okaitas, Bârdas Petzes, Leon Chalokotubas, Konstantin Pterotos, Michail [Strabotricharas. Anlaşılan, B izan s h ü kü m eti bunları esaretten satın alm ış ve galiba, isim le rin in listesi de m üv errih in (Skylitzesin) eline kadar gelebilm iştir. 2 K edrenos II, 581.

9^e ç e n e k i l i n d e



m ücadele

oe

neticeleri

131

leden ibaret olup, müşterek bir isim (Peçenek) taşırlar. Her kabile kendi arasından bir ba şb u ğ seçer.,, Ayni müverrihin verdiği malûmata g ö r e , “Pe ç en e k le r bu sırada Tunanın şark (şimal) tarafındaki Dneper nehrinden P a n o n y a y a kadar olan yerleri işgal ediyorlardı: Bunlar g öç eb e oulp çadırlarda yaşıyorlardı. Bu ka vm in reisi Kilter oğlu Tur ak idi 6 rov Kdtep -uıöç); o gayet asil bir k a b i­ leye mensup olup yavaş tabiatlı ve sükûneti sever bir kimse idi. Bu kavim arasında Balçar oğlu Kegen isminde (Keyevı^ç uîöç ToC BaAT';âQ) başk a birisi daha vardı; kibar aileden neşet etme­ miş, fakat gayet cesur olup birç ok defalar Uzların Pe ç en e k le r üzerine hü cu m ettikleri zaman şiddetle m u k av e m e t göste­ rerek, onları geri püskürtmüştü. T u r a k ise Uzlarla harp etmeğ e cesaret edememiş, bilâkis k o r k a k ça s ın a Tun a ya k ı­ nındaki bataklıklara saklanmıştı. Peç enekler, Turakı asil aileye mensup olduğundan severler ve hürmet ederlerdi; Ke gen i de bilhassa cesaretinden dolayı sayarlardı. Bu n u n farkına varan Turak, Keg en i k ıs k a n m a ğ a başlamış, hâ k im i­ yetinin Ke gen e geçme sin de n k o r k a r a k onu ortadan kaldır­ m a k için tertibat almıştı. K e g en e bi rç o k tuzak kurm uş, geceleyin onu gizlice ele ge ç irm e k istemişse de muvaffak ola­ mamıştı. Turak bu işi daha ziyade tehir etmeyip açı kça h a ­ re kete k ar ar vermiş, adamlar gönderip Kegenin y ak al an ­ masını ve öldürülmesini emretmişti. Bu nda n vaktile habe r alan Kege n Dneper boy und ak i bataklıklara ka ça r ak felâketten kurtulmuştu. Orada gizlendikten sonra kendi uruğdaşlarına el altından haber gönderip reis Turak ta n ayrılmağa teşvik etmişti. İki kabile Kegenin davetine icabet ettikten sonra \ Ke g en bunlarla T u r a k a sadık kalan 1 1 uruğa karşı m ü ca d e ­ leye başlamıştı. Keg en epey bir z am an harbettikten sonra karşısındaki fazla kuvvete d a y ana m ıya ra k k a ç m a ğ a m e cb u r olmuştu. Bir müddet kurtuluş çarelerini aradıktan sonra, yanındaki adamları ile Bizans imparatoruna iltica etmeğe k a r a r vermişti. Kegen yanında 2 0 0 0 0 kadar P eç en e k le Der s­ le re yakın yerdeki bir adaya gelmiş ve memleketin valisi Anastas oğlu Michaile ki m olduklarını ve neden dolayı geldiklerini bildirerek, imparator tarafına g e ç m e k istedikle1 Kedrenos II, 5 8 3 . Bu ad ya Turak veya T irak (Tirek) tir.Ben Turak o larak alıyorum . Neşrî, C ıh an n ü m a , O sm a n h su ltan ların ın şeceresini sa y a r k e n ism in i zikrediyor. 2 K ed renos 11. 5 8 3 .

132

S^egenekler

rini ve BizanslIlara bü y ü k faydaları dokunacağını söylemişti. Vali bu nu s ü r ’atle imparatora bildirmiş ve Konstantin Monom a c h da Kegenin adamlariyle derhal Bizans hududu dahiline alınmasını, kendilerine iaşe ve ibate hususunda yardım edil­ mesini, ve Kegenin de payıtahte gönderilmesini emretmişti'. B u emir derhal yerine getirilmiş, Kegen Kostantiniyeye çağırı­ larak, imparator tarafından gayet iyi bir surette karşılanmış, şerefine ziyafetler verilmişti. Keg en kendisinin ve adamlarının Hıristiyanlığı kabul edeceklerini vaadetmiş, ve derhal hıristiyan dinine girmişti; imparator da Kegenin vaftiz babalığını kabul etmek “lûtfünde,, bulunmuştu. Konstantin M onomach K e g e n e T u n a boy und ak i üç kale ve birçok arazi vererek, onları Bi­ zans İmparatorluğunun dostları ve müttefikleri m e y a n ın a kabul etmişti. Kegenin vaadi üzerine kendisi ve adamları Hıristiyanlığı kabul etmişler ve keşiş Eftim bunları T u n a suyunda vaftiz etmişti\„ Kegen, T u n a bo yundaki kalelerde emniyetli bir yer ve T u r ak ın P eç en e k le ri ne ansızın h ü c u m yapabilecek bir m e v ­ ki elde ettikten sonra, Tuna nın şimalindeki kavimdeşlerinden intikam almak için, ya nına bi rk aç bin adam alıp Tunayı geç­ miş ve ilerliyerek Turakın ülkesine h ü cu m la oradaki P eç en e k leri rahatsız etmeğe başlamıştı; hü cu m ettiği yerlerde T u r a k a m e ns u p P eç en e k le rin erkeklerini öldürüyor, kadın ve ço­ cuklarını BizanslIlara köleliğe satıyordu. Kegenin bu gibi hü cu ml ar ın dan bizar olan T u r ak hiddete gelerek Bizans im paratoruna elçi göndermiş; P eç en ek le rin Bizans ile mütte­ fik olduklarını, evvelce yapılmış olan m u ah e de y e göre, Bi­ zanslIların Turaktan, yani asıl kütleden, ayrılan Pe ç en e k le ri kabul etmemeleri icap ettiğini, bu kaça kl ar ın kendisine iade edilmesini, ma dem ki imparator kaçakları kabul etmiş - o halde onların T un ayı geç ere k Tu ra k ın adamlarına hü cu m y a p m a ­ larına müsaa de edilmemesini bildirdikten sonra, bütün b u taleplerinin yerine getirilmesini istemiş; aksi takdirde, T u ra k kendisinin artık BizanslIların müttefiki olmadığını, ve bütün kuvvetleriyle Bizans ülkesine hü cu m edeceğini bildirmiştik Kedr en os un sözüne göre Bizans imparatoru P eç en e k sefir­ lerinin bu gibi tehditlerine karşı kah ka hal ar la cevap vermişti; Tu ra k ın talebine karşılık olarak İmparatorluğun hu d u d u na ‘ Kedrenos II, 5 8 4 , 2 Keza II, 5 8 4 ,

S^eçenek

ilinde

iş m ü a a d e l e

oe n e fie e /e r i

133

İltica edenleri iade etmiyeceğini ve mutazarrır olanların, yani Kegenin, intikam almalarına da mâni olmıya cağm ı söylemişti. Bizans imparatoru, P e ç e n e k sefirjerinin ademi muvaffakiyetle memleketlerine gitmelerini müteakip. Tun a boyu vilâyetleri valisi Michaile ve Ke g en e mektup gön dererek, onların T un a sahillerini iyi gözetmelerini emretmişti; ayni zamanda Peçeneklerin Tunayı g eç me ler in e mâni olabilmek için garptaki kuvvetler de celbedilmişti. Diğer cihetten yüz tane harp ge­ misi T un a üzerine gönderilmişti*. Bütün bu v a k ’alar 1048® senesinin yazında ce rey an etmiş olsa gerektir. TURAĞIN BİZANSA HÜCUMU. PEÇENEKLERİN YENİLMESİ VE BALKANLARDA YERLEŞTİRİLMELERİ Turak, sefirlerinin ademi muvaffakiyetle döndüklerini öğr e ni n ce Bizansa karşı harp hazırlıklarına başlamıştı. T u n a yı serbestçe g eçebilme k için kışın gelmesini bekli­ yordu. Nihayet kış gelmiş, Tun a sularını kalın buzlar tut­ muştu. Şiddetli soğuklar yüzünden Biznas muhafızlarının sahilleri iyice gözetemedikleri bir zamanda, T u r ak bütün kuvvetleriyle - Ked re no sun sözüne göre 8 0 0 bin kişiden^ ibaret bir kütle ile- Tunayı buzlar üzerinden geç ere k Bizans ülkesini y ağ m ay a başlamıştı. Bunun üzerine T un a ülkeleri valisi m u av en et istiyerek imparatora mektuplar göndermişti. Konstantin Mon om ach ta Edirne valisi Konstantin Arianitese Makedonyadaki kıtaları toplamasını emretmiş; Bulgaristan valisi Basil Monachosa da idaresindeki askerlerini celbetmesini, ve he r iki k u m a n d a n a Michail ve Keg en le birleşmelerini, ve P eç e n e k le re karşı yürüm el er ini emretmişti. Birleşmiş B i­ zans kuvvetleri Kegenin gösterdiği üzere h ar ek et ederek memleketi basan P eç en e k le re karşı hare kete geçmişlerdi. Turağ ın kuvvetleri daha faik olduğundan, Keg en m e y d an savaşına cesaret e d e m e m i ş ; karşısındakileri k ü ç ü k h ü c u m ­ larla rahatsız etmeği daha münasip bulmuştu. Neticede Keg en ' K edrenos II, 5 8 5 . 2 Fr. D ö l g e r . Corpus d. griech isch en U rk u n d e n d. Mittelalters und d. n eu eren Zeit - R eg esten . T. II. S. 8. 3 K edrenos II. 5 8 5 ; ( 8 0 0 0 0 0 ) tabiî bu adet çok m übalağalıdır; P e ç en ek lerin bütün k ü tlesin in h arekete g e lm elerin e ihtim al verilemez; bilh assa k ış zam anında böyle bir h areket im k â n sızd ır.

G eçenekler

tam bir muvaffakiyet kazanmıştı. Bu v a k ’a için esas me nb a olan Kedrenos Kegenin zaferini şöyle tasvir eder: Turağın Peçen ek le ri Tunayı geçip Bizans arazisine girdikten sonra, pek bol yiyece k içecek, baldan yapılan içkiler ve muhte­ lif cins şaraplar bulmuşlardı. Bu zamana kadar böyle bir bolluk görmediklerinden, lüzumundan fazla yemişler, içmiş­ ler netice de muhtelif hastalıklara tutulmuşlardı. Turağın or ­ dusu arasında baş gösteren hastalık ve dolayısile intizamsız­ lık az bir zaman sonra Ke gen e malûm olmuştu. Bunun üzeri­ ne Kegen de h ü cu m a geç m e k zamanı gelmiş olduğuna h ü k ­ mederek, he m hastalıktan hem de soğuktan kırılmakta olan, T u r a k Peç ene kl eri ne karşı taarruza geçmişti. Mamafih Bizans­ lIlar halâ P eç en e k le re hü cu m etmekten çekiniyorlardı’. Kegen güç halle onları h ü cu m a sevkedebilmişti; bu h ü cu m a Turağın kıt’aları m u k a v e m e t edem emiş ve bütün ordu, başbuğları ile beraber, Kegen ve BizanslIlara teslim olmuştu. Kegen silâh taşıyabilecek bütün esirlerin öldürülmesini talep etmiş ve bu talebinin mantıkî olduğunu göstermek için, Kedrenos tarafın­ dan:'^ “Yılanı, güneş ısıtıp ta ısırabileceği bir zamanda değil, soğuktan k u y ru ğ un u kıpırdatamadığı bir sırada öldürmek lâ­ zımdır,, sözleriyle kaydolunan P eç en ek atalar sözünden birisile teyit etmişti. P eçenek leri öldürmek BizanslIların işine gelm iyor­ du; çü nk ü bu sırada Bulgaristanda birçok arazi boş olduğun­ dan köylülere b ü y ük bir ihtiyaç vardı. Bu esirleri o yerlerde yerleştirmek Bizans devlet menfaati için gayet faydalı ola­ caktı. Bunlar bir cihetten he rzaman vergi alınması m ü m k ü n olan çiftçi olacaklar, ve bilhassa devletin pek ihtiyacı olduğu atlı kıt’aları bunlardan teşkil etmek m ü m k ü n olacaktı. Şa rk ta gittikçe bü y ü y e n T ür k tehlikesine karşı muvaffakiyetle harbetmeğe de P eç en e k atlılarının yardımı dokunacağı m u h a k ­ kaktı. Ç ün kü T ür k atlı kıt’aları ile ancak P eç en ek le r boy ölçüşebilirlerdi. İşte bu düşünceden dolayı Bizans b a şb u ğ ­ ları Kegenin teklifini redetmişlerdi. Kedrenos “Uzun bir m ü na k a şa da n sonra BizanslIların fikri galip geldi: Bizans ordu sun a bu cins hareket (yani esirleri öldürmek) b arb ar ca, çirkin ve kendilerine yakışmıyan bir iş gibi geliyordu,, diyor®. Ayni me m b a da n anlaşıldığına göre, Kegen kendi ' Keza II. 5 8 6 . 2 Keza II. 5 8 6 - 5 8 7 3 Kedrenos II, 5 8 7 .

3^ e q e n e k i l i n d e

ig m ücadele

ve n e t i c e l e r i

135

esirlerinin hiçbirini satmamış, hepsini öldürmüştü >. Keg en bu zaferi müteakip Tun a boyunda kendisine verilmiş olan yere dönmüştü. Bizanslılar on binlerce Peç ene ği Niş ile Sofya (Sardika) arasındaki ovalıklara ve şimalî Makedonyada Ovçepolje tesmiye olunan yerlere yerleştirilmişlerdi 2. B u n ­ ların silâhları alınmış ve çiftçilikle meşgul olmaları emredil­ mişti. Bu suretle ilk defa olarak b ü y ük bir mikyasta Peçenekleri hazarı hayata geç irm ek teşebbüsü yapılmıştı. 1 4 0 P eç en e k bü yü ğü de, başlarında T u ra k olmak üzere, payitahta gönderilmişti. İmparator bunları gayet iyi kar şı­ lamış, hiristiyanlığı kabül ettirerek kendilerine bü y ük Bizans rütbeleri ve makamları vermişti. Tu rak ile Kegen arasında ce reyan etmiş olan m ü c a d e le ­ lerden - bu sıralarda Pe ç en e k le r arasında b ü y ük bir dahilî bu hra n mev cut olduğu h ü k m ü n ü çıkarabiliriz. Kostantin Porp hyrogennetos zamanında, yani tam yüz sene evvel, P e ç e ­ nekler 8 kabileden ibarettiler. 1 0 4 8 de artık 13 kabile görü­ yoruz. Konstantin bunların um u mî bir reislerinden bahset­ miyor. Halbuki Kedrenosun dediğine göre T urak “bu ka vmi n reisidi,,. D em ek artık Peçene kle rin bütün kabileleri bir şahsın - m e m b a ın sarahaten Turağın gayet asil bir aileye mensuptu dediğine göre - yahut bir sülâlenin idaresi altı­ na gir me ye başlamışlardı. Bu, onların devlet teşkilâtı yap­ ma ğ a başlamış olduklarına delâlet eder. Turağın bütün k a ­ bileleri birleştirmek plânı, galiba, ihtilâfı mucip olmuş ve gayri m e m n un la r Kegenin idaresi altında mücadele b a y r a ­ ğını kaldırmışlardı. T u r a ğ m asil bir aileye mensup olması, ay ­ ni zamanda da Kegenin aşağı smıftan yetişmiş olduğunu n a ­ zarı itibara alarak - bu iki kabile reisinin mücadelesi iki zümr e mücadelesi evsafını taşır gibi g örü nü yor sa da - b u ­ nu menfaatleri bir birine zıt iki sınıf mücadelesi olarak alma malıyız. Kegen, me m b aı n dediği gibi Uzlarla mu ha re be de nam kazanmış bir halk ka hra ma nı olarak hü rm e t edilmekte idi. Onun bu me vkiinden istifade ile Turaktan m e m n u n olmıyan kabileler, yahut unsurlar, etrafında toplanarak T ura ğa karşı mücadeleye başlamışlardı. Bu mücadele P e ç e n e k le r için felâ­ ket devrinin başlangıcı olup, onların tarihinde yeni bir çığır, ' Keza II. 5 8 7 . 2 Ayni yerde.

!3S

SPegenekler

İnhitat devrinin başlangıcını açmıştı. Dahilî çarpışmalar netice­ sinde muhtelif kabileler arasında birlik bitmiş; bunlar ikiye ayrılmışlar ve bir kısmı da Bizans hizmetine girmiş, ve Bizansa h ü c u m eden kavimdaşlerini imhada rehberlik et­ mişti. Mamafi bütün P eç en e k kabilelerinin 1 0 4 8 senesinde Bizans seferine iştirak ettiklerini zannet mek doğru olamaz; bazı kabilelerin T u n a n m öte tarafında kalmış olmaları icap eder; Kedreno sun gösterdiği 8 0 0 binlik kitle hakikattan çok uzak olsa gerektir. BİZANSIN ANADOLUYA, SELÇUKLULARA KARŞI, PEÇENEK KITALARINI GÖNDERMEK TEŞEBBÜSÜ. Y u ka rd a söylemiş olduğumuz veçhile, Bizanslılar Peçenekleri Bulgaristandaki boş yerlere yerleştirirken, bilhassa Anadoludaki Selçuklulara karşı bu nlardan asker almak niyetile hareket etmişlerdi. Hakikaten, yeni Selçuk hü cu m u karşısında ( 1 0 4 9 ) imparator Konstantin Mon om ach Peç eneklerden 15 bin atlı asker toplanılmasını emretmişti \ Bu yeni teşekkül eden kıt’aya ba şb u ğ olarak Kostantaniyede bu lu nan P e ç e n e k bü y ük le rin de n dördü; Sülçe, Selte, Ka r a­ man ve Kataleym tayin edilmişlerdi. İmparator bu P eç en e k kıt’asına gayet kıymetdar hediyeler, iyi silâh ve seçilmiş atlar verdikten sonra, bunları Üs kü dar tarafına geçirerek Sel­ çuklulara karşı göndermişti. Yol göste rmeğ e de Konstantin Adrobalakos isminde biri mem urdu. Bu P e ç e n e k le r Üsküdarda atlarına binip şarka doğru h ar ek et etmişler ve epey yol aldıktan sonra D a m a t r u i (şimdiki Bulgurlu yanında)^ tesmiye olunan me vki e gelmişler, ve bu rada atlarını durdu­ r ara k kendi lisanlarında “komenton,, tesmiye ettikleri bir nevi istişare meclisi yapmışlardı. Bu toplantıda fikirler ayrıl­ mış ve epey gürültülü bir şekil almıştı. Bazıları Peçene kle rin ileri yürümelerini, imparatorun arazîsinde imparatora karşı h ar ek et e tm em ek lâzım geldiğini söylemişlerdi; bazılarına göre de ne imparatora muhalif hare ket etmek, ve nede neticesi belli olmıyan uzak şark seferine devam etmek lâzımdı. Hatta Bitinya tepeliklerinden biri üzerinde istihkâm yaparak Bi­ z a n s l I l a r a karşı mücadele etmek fikrini ileri sürenler de ol‘ Kedrenos II, 5 8 8 . Zonaras III, 6 4 3 . 2 H e r t z b e r g , S. 2 3 5 . 3 K ed renos II. 5 8 8 .

ff'e g e n e k i l i n d e

iq m ü c a d e l e

ue n e t i c e l e r i

137

muştu. Bu fikir taraftarlar bulamamış, buruda, yabancı bir memlekette imparatora karşı mücadele edebilmek m ü m ­ kün olmayacağı, yalnız başlarına böyle bir mücadeleye giriş­ menin çok ağır olacağını söylenilmişti. Bunu n üzerine Kataleym, ileri gitmemeyi, geri dönerek Buigaristandaki kavimdaşlarına katılmanın en doğru bir hare ket olacağını teklif etmişti. “Peki, denizi nasıl geçeceğiz,,? sualini verenlere “Beni takip ediniz, görürsünüz,, sözlerinden başk a bir şey söylememiş, atını çe virerek İstanbul boğazına doğru yol almaya başlamıştı. Peç en e k le re refakat eden Bizans yol g ös­ tericisi k açm ış ve Damatrui kalesinde saklanmıştı. P eç en ek le r de Kataleymi takiple İstanbul boğazı yolunu tutmuşlardı. Bunlar, kendilerini Üsk üd ara geçiren gemilerin daha karşı tarafa alınmadığım zannediyorlardı. Fakat gemiler çoktan ahnmıştı, orada P eç ene kl eri n karşıya geçmeleri için hiç bir vasıta yoktu. P eç en e k kıt’asını götüren Kataleym bu vaziyet kar şı­ sında hiç şaşırmamış: “Kendisinin ve bütün P eç en e k milletinin selâmetini istiyen beni takip etsin,, sözleriyle atını kuvvetle mah mu zlı ya ra k denize atlamıştı. Arkadaşları ilk önce tereddüt e t m i ş l e r ; başta bir iki yiğit atiyle denize atılmış, onları birk aç diğeri takip etmiş ve nihayet bütün kitle Boğazı atlariyle yüz er ek g e ç m e k için denizin co şk un sularına atıl­ mışlardı. Bunların bazıları silâhlarını her ihtimale karşı atmış bulunuyordu. P e ç e n e k atlıları karşı sahile S. T a r a ş m a n as ­ tın ya nm a çıkmışlardı\ Onların bu hareketleri o kadar ânı olmuştu ki, BizanslIlar ne P eç en ek le rin Boğazı geç melerine mani olabilmişler, ve ne de Rumelide takip etmişlerdi. Bunlar müşkülâtsız vatandaşlarının iskân edildikleri yere gitmişler; ve Trabitzadaki P eç ene kl erl e birleşmişlerdi; onlar diğer Peçenekleri de oturdukları yerleri bırakıp gitmeğe davet etmiş­ lerdi. Cebren iskân edilen Pe ç en e k le r hazarî hayata alışa­ madıkları bir zam anda yapılan bu teklifi b ü y ük bir m e m ­ nuniyetle karşılamışlardı. Bu davet üzerine muhtelif yerlerde oturan P e ç e n e k zümreleri harekete gelmiş, bütün ziraat ^ Kedrenos II, 5 8 9 . S. Taraş bu g ü n k ü B ü y ü k d erey e yakın bir yerdir: G. L a s k i n, G e o r g ij K ed r in o d re v n o stja c h K o n sta n tin o p o lja . Kiev ( 1 9 0 5 ) 5 . 1 9 4 . Boğazı atlarla g eç m e v ak’asın a O sm anlı tarihinde de tesadüf ediyo­ ruz. Murat II. tahta çıktığı zam an, Mustafanın isy a n m ı bastırm ağa m e­ m u r olan Bayazıt^Paşa «atlan yüzdürerek» Boğazdan geçiyor. T ev a rih -i-a l O sm an F. Q i e S e, tab’ı, S. 5 6 .

!38

G eçenekler

aletlerini balta, tırpan v. s. silâh edinerek, hepsi bir kitle halinde Balkanları geçip T un aya akan Osmos (Asmes: AIuta mansabının karşısında) ırmağı boyun da yerleşmişlerdi. 1 0 4 8 de başlanan P eç en e k hareketi de bu şekilde hitam bul­ muştu. YENİDEN İSTİKLÂLİNİ ELDE EDEN PEÇENEK ZÜMRESİNİN BİZANSLA MÜCADELESİ. BizanslIların Peçeneklerin bu hareketini cezasız bırakmı yacakları pek tabiî idi. Derhal bir ordu teşkil edilmiş ve Peç ene kl eri n takibine gönderilmişti. P e ç e n e k kütlesi, k e n d i ­ lerini takip eden BizanslIlara m u k a v e m e t etmemişti. Yalnız Selte adlı bir ba şbu ğ Lobitzo denilen bir me vkide m u k a ­ vemet göstermek teşebbüsünde bulunmuştu. Onun bu ha r e ­ keti, galiba, diğer P eç en ek kitlesine serbestçe yer intihap edebilmesi imkânını v erm ek içindi. Bizans ordusu daha faik kuvvetlere malik olduğundan, Selte uzun zaman m u k a v e m e t gösterememiş, ve Lobitzodan çekilip gitmişti. Peçenekler, Karadenize yakın bir yerde, Tunanın son mecralarında, bol otlu ormanlık, umumiyetle her nevi nebatın çokça yetiştiği ve göçebelik için gayet münasip olan, yerli ahalinin “Yzü - tepe,, (t/.ax6v |3ouvovç)‘ tesmiye ettiği, mahalli işgal etmişlerdi (Şumnuya yakın bir yerde). Onlar bura da eski serbestiye k a v u ş ­ muşlar ve eskisi gibi yaşamıya başlamışlardı. Ek sik olan şey de Kostantiyede imparatorun saraylarında “misafir-mahpus„ bulunan başbuğlardı. BizanslIların epey zamandanberi uğraştıkları: Peç ene kl eri Bulgaristanda yerleştirmek, çiftçi yapmak, devlet hâzinesine vergi, orduya asker temin etmek, Selçuk tehlikesine set ç e k m e k plânları - hepsi de suya düşmüş bulunuyordu. Mes’ele, yalnız Peçene kle rin oturdukları yeri bırakıp gitme­ lerinden ibaret değildi; onların devletin amansız düşmanı sıfatiyle Balkan ve T un a vilâyetleri için bü yük bir tehlike teşkil edeceklerinden korkuluyordu. Mamafi, Peçene kle rin bir kısmı - Kegenin idaresi altında - BizanslIlarla müttefiktiler. İmparator Konstantin IX. K e g e n e ha be r göndererek, Kostantaniyeye davet etmiş, onunla k aça n Peçen ek lerl e nasıl mücad ele edileceğini g ö r ü şm e k istemişti. Kegen yanındaki bütün ordusu ile ' Kedrenos II, 5 9 4 .

3^ e q e n e k i l i n d e



m ü a a d e 1e a e n e t i c e l e r i

13S

payıtahte doğru hare ket etmiş, oraya vasıl olduktan sonra şehrin haricinde Maitus tesmiye olunan bir yerde k a ra rgâ h mı kurmuştu. Mehazm verdiği malûmata göre, burada Keg en bir suikasta ma ru z kalmıştı. Bu, belki de, Turağın teşviki ile yapılmıştı. Kegenin imparator tarafından ka bu lünden evvel, geceleyin üç P e ç e n e k neferi çadırı­ na girerek onu yaralamışlar, fakat Kegenin muhafızları çevik davranıp efendilerinin imdadına yetişmişlerdi. Ko­ pan gürültü üzerine diğer Pe ç en e k le r de uyanarak, suikastta bulunanları yakalamışlar ve Kegenin oğlu Balçara teslim etmişlerdi. Ertesi gün, sabahleyin yaralı Keg en arabaya yatırılmış, arabanın arkasına maznunlar bağla n­ mış, arkasından Kegenin oğulları Balçar ve Gulinos, onların arkasından da binlerce P eç en e k şehire girmişler ve Hipod­ ro ma gelince, Balçar imparatorun hu zur un a şikâyetini bildir­ m e k için gitmişti. İmparator, maz nunların göç ebe âdeti üze­ rine derhal öldürülmeleri icap ederken, bunun niçin yapıl­ madığını sormuştu. Balçar da, maznunların mütemadiyen imparatorun ismini çağırdıklarını ve bu nu n için onları impa­ ratorun m a h ke m e si n e verm eyi daha muvafık bulduğunu beyan etmişti. Bunun üzerine imparator şüphelenerek ma z ­ nunların kendi hu zur un a getirilmelerini emretmişti. Bunlar bağlı olarak huzur a çıkarılmışlar ve imparatorun, niçin Kegeni öldürmek teşebbüsünde bulunduklarının sebebini sorması üzerine, Kegenin imparatora karşı fena fikirler beslemekte olduğunu, şehire girdikten sonra payitahtın ahalisini kesere k evleri y a ğ m a etmek ve tekrar Peçeneklere gitmek niyetini taşımış olduğundan, böyle bir harekette bulunduklarını bildirmişlerdi, imparator bu hususta ha k e m in kendisi olduğunu söylemiş; Kegenin oğlunu ve diğer P eç en e k beylerini saraya çağırarak, herkesi ayrı ayrı yerlere koymuştu. Yaralı olan Keg en de saray tabibinin tedavisi altında sarayda tedavi için bırakılmıştı. Hakikatte bütün bu P eç en e k başbuğları ma hp us bir vaziyette bulu­ nuyorlar, ve kendi kıt’alarından ayrılmışlardı. Ayni za manda imparator Keg en e suikastta bulunan üç Peç ene ği n serbest bırakılmalarını emretmişti. Kedrenosun sözlerine göre, B i za ns l Il ar bu nu n Kegenin P eç ene kl eri nde n gizli k-almasını istemişler ise de muvaffak olmamışlardı. Şehrin haricinde kara rgâh ta bul un an P eç en e k le r vaziyeti öğr e ne re k fena halde

liO

3‘ e q e n e k ! e r

kızmışlardı. Başbuğlarının, onun oğullarının ve birçok diğer beylerinin sarayda kapalı bulundurulmaları da Peçen ek lerin şüphelerini uyandırmış^ ve pek çok hoşnutsuzluğu mucip ol­ muştu. Konstantin M onomach bu nu habe r alınca PeçenekJeri sü kûnete davet etmek ve dostluk bağlarını kuvvetlendir­ m e k maksadı ile birçok hediyeler göndermişti. B u na rağ me n şehrin haricindeki Peç eneklerin şüpheleri zail olmamış; b u n ­ lar bir gece eşyalarını toplayarak ansızın harekete geçmişler ve Yüz-tepedeki Peçen ek lerl e birleşmişlerdi^. Bu suretle Bi­ zanslIların iki yüzlü siyasetleri karşısında asıl kütleden ayrı­ lan P e ç e n e k kabileleri tekrar birleşmiş oluyorlardı. Fakat bu ha r e k et pek geç bir zamanda v uku a g e lm iş t i; en iyi k u v ­ vetler ve başbuğlar mey dand a bulunmıyorlar, kimisi harpte ölmüş, kimisi Bizansta rehin idi. Birleşen P e ç e n e k kabileleri yeniden Bizans ülkesine hü ­ c u m a geçmişlerdi. Bunlar Balkanları aşarak Edirneye yakın “Aule,, tesmiye olunan me vki e kadar gelerek, ka ra rg âh la ­ rını k ur m uş la r ve etrafı y a ğ m ay a başlamışlardı. Bu sıralarda Pe ç e n e k akınlarına karşı Makedonya ve Edirne valisi olan Arianites m e m u r edilmişti. Daha bi rk a ç ay evvel Selteye karşı muvaffakiyetle harbeden Arianites bu sefer de ya­ nındaki kuvvetleriyle Ed irneye hare ket etmişti. O ilk önce muvaffakiyetle hare ket etmiş; lâkin az bir zaman sonra Dampoli tesmiye edilen kale yanında Peçn ekl er le karşılrşarak bir mağlûbiyete uğramıştı®. Bu çarpışma esnasında bir­ çok MakedonyalI ve Trakyali maktul düşmüştü. Bu hezimet üzerine Arianites Ed irneye geri dö nmüş ve imparatora haber g ön de rer ek yeni bir orduya ihtiyacı olduğunu bildirmişti. Arianitesin yanındaki kuvvetleri P eç e n e k le re karşı m u k a v e ­ met e de ce k de recede değildi. Payıtahtte ise derhal yeni bir or du nun teşkil edilmesine imkân yoktu. TURAĞIN PEÇENEKLERE İZAMI. ONUN YENİDEN KAVMİNİN BAŞINA GEÇMESİ. BİZANS ORDUSUNUN YENİLMESİ. Bu vaziyet karşısında BizanslIlar işi diplomatlığa vurarak P e ç e n e k tehlikesinden kurtulmak istemişlerdi. En iyi çare ' K edrenos II, 5 9 0 . 2 Ayni yerde 3 K ederenos II, 5 9 6 .

9“e ç e n e k H i n d e

iç m ü c a d e l e

ve n e t i c e l e r i

14!

Turağı vatandaşlarına gönderip BizanslIlarla sulha teşvik et­ mekti. Turak ve onunla birlikte gönderilecek P eç en ek b ü y ü k ­ leri gitmelerinden evvel imparatorun hu zur un a çağrılmışlar ve sadakat yemini e t m i ş l e r ; ne olursa olsun tekrar Bizansa döneceklerine ait söz vermişlerdi. Bu nu müteakip k en di ­ lerine birçok hediye verilmiş ve Peçene kle rin bulundukları y ere doğru gönderilmişlerdi. T u r a k ve diğer P e ç e n e k bü yükleri kendi kavimdaşları y anı na gelir gelmez Bizansa vermiş oldukları yeminlerini bozarak P eç en ek le rin tarafına geçip, eski mevkilerini işgal etmişlerdi. Artık P eçenek leri idare edecek reisler tekrar kabilelerin başına geçmiş bulu­ nuyorlardı. BizanslIlar Turağı g ö n d e rm ek le P eç en e k m e s ’elesinin halledilmediğini gayet iyi bildiklerinden Anadoludaki kuvvetleri de celbetmeğe lüzum görmüşlerdi. Bu kuvvetlere ücretli Fr en k askerleri de ilâve edilmiş ve Peç en e k le re karşı gönderilmişti. Balkanlara doğru sevkedilen bu ordunun b a ş ­ kumandanlığı rektör Nikifora verilmişti. BizanslIlar k e n ­ dilerine fazla güv enmişler ve P eç en ek le ri tam yuvalarında, yani “Yüz-tepe„ mevkiinde mah ved ec ekle rini ümit etmişlerdi. Onlar Balkanları geç ere k “Yüz-tepe„ ye yakın D iak en e tes­ miye olunan bir yerde hendekler ka zarak m üs ta hke m bir ka ra rg â h vücuda getirmişlerdi. Ordu için fazla gelen eşya da burada yerleştirilmişti. Nikifor ilk h ü cu m d a Peçenekleri perişan edeceğine inanmış, ancak Peç ene kl eri n k a çm a l a rı n ­ dan edişe ediyordu. P eç en e k esirlerini bağ lam ak için kayış ve ipler alınmasını da emretmişti'. Bi za nsl I lar ın yaklaştığı bir anda P eç en e k le r yakındaki ormanlarda dağınık bir halde bulunuyorlardı. Nikifor ile diğer başbuğlar arasında düşmana taarruz hususunda ihtilâf ç ık m ış ; K e k a u m e n o s isimli bir kum andan, P e ç e ­ nekler dağınıkken hü cu m etmeyi muvafık buluyor, Nikifor da düşmanın k a ça ra k elden gitmesinden endişe ederek bun a k a rş ı: “Dur, bakalım. Ba şb u ğ u m , sen benim ba ş­ k uma nda nlık vazifeme k ar ışm ak mı istiyorsun? P eç en ek le r dağınıkken hü cu m etmek olmaz, onlar or man aralarında saklanırlar, kalırlar,, demişti. Bizans başbuğları birbirleriyle k avga ederlerken Pe ç en e k le r ç ab u ca k birleşmişler ve h ü ­ c u m a geçmişlerdi. Bu vaziyet karşısında Nikifor da ordu­ sunu harp safına dizerek P eçenek leri karşılamıştı. Fakat > Keza II, 5 9 8 .

m

9 eq e n e k l e r

göçebelerin şiddetli hü cu m la rın a Bizanslar dayanamamış, en önce başbu ğla r harp me ydanını b ır ak ar a k k a ç m a ğ a k o ­ yulmuşlardı. Membaın dediğine göre kaçanların atlarının ay ak sesinden ba şk a birşey işidilmiyordu. BizanslIlar k a çı­ yor ve Pe ç en e k le r de onları şiddetle takip ediyorlardı. Yal­ nız, kum and an lar dan K e k a u m en o s yanındaki adamlariyle h ar be de r ek kendisi ve bütün adamları harp meydanında kalmışlardı. Güya, Pe ç en e k le r BizanslIların bir hile y a p m a ­ larından çe k in e re k pek fazla takip etmemişler ve bu yüzden Bizans ordusunun b ü y ü k bir kısmı mah volmaktan kurtul­ muştu. Peç ene kl eri n eline pek çok ganimet geçmiş, bunlar me y an ın da Diakende bırakılan eşya da, vardı. P eç en ek le r BizanslIların getirdikleri kayışlarla Bizans esirlerini bağla­ mışlardı.. Kedrenos bu mün ase be tle k ü ç ü k bir teferruat ta k ay de d iy or : bu harbi müteakip P eç en ek le rd en Galinos (Kegenin oğlu) isimli bir adam, ölüler arasında yatan Bizans kum an da n lar ın da n K e k a um en os u tanımıştı; bu P e ç e n e k - o n u T u n a boy und ak i memleketlerde vali bu lunduğu zaman ta­ nırmış ve harp me ydanında ölü bir halde yüz üstü yattığını g ö r ü n c e atı üzerine yükleterek kendi çadırına getirmiş ve hürmetle gömmüştü. Pe ç e n e k le r bu suretle 1 0 4 9 senesinin son baharında Bizansın muhtelif vilâyetlerinden topladıkları kuvvetli bir or dusunu perişan etmişlerdi. Bu zaferi müteakip Pe ç en e k le r B i z a n s l I l a r d a n fazlaca intikam alm ak maksadiyle yeniden h ü c u m a ge ç er e k 1 0 4 9 / 1 0 5 0 senesi kışın bilâ müşkilât Traky a y ı ya ğ m a etmişlerdi.

VII 1050 DEN ALEKSİ KOMNENOSUN BİZANS TAHTINA ÇIKIŞINA KADAR PEÇENEK ^BİZANS MÜNASEBETİ. EDİRNENİN PEÇENEKLER TARAFINDAN MUHASARASI. Bizans ordusu 1 0 4 9 senesi D iak en e yanında yenildikten so nra Ed irneye çekilmişti. Bu ordu artık Peç en e k le re karşı mücad ele edecek bir vaziyette değildi. Yuka rd a söylediğimiz veçhile Pe ç en e k le r 1 0 4 9 / 5 0 senesi hiçbir m u k a v e m e t gör­ meksizin bütün kış T r a k y a y ı y a ğ m a etmişlerdi. Bizans h ü k ü ­ meti bütün kışı yeni bir ordu hazırlamakla g e ç ir m iş t i; bil­ hassa şarkî Anadoludan yeni kuvvetler T r a k y a y a celbedilm i ş t i . Bu suretle vücude getirilen yeni ordu 1 0 5 0 senesi ilkbaharı gelince P eç en e k le re karşı sevkolunmuştu. Bu de­ fadaki mücadelede bilhassa Edirnenin çok m ü hi m bir rolü olduğunu görüyoruz, BizanslIlar burada bütün kuvvetleri birleştirerek Peç ene kl eri n daha ziyade memleketin içine girmelerine mani olmağı düşünüyorlardı. Fakat P e ç e n e k le ­ rin de kendilerine göre plânları v a r d ı ; onlar şüphesiz Bizansta yapılan hazırlıktan haberdardılar. Ensiyativi dü şma ­ nın elinden almak için kendilerinin daha evvel h ü cu m a geçm el eri lâzımdı. Hakikaten BizanslIlar yeni kuvvetlerini Ed irneye se vketm ekle meşgulken, Pe ç en e k le r harekete ge­ lerek 1 0 5 0 senesi Haziran 8 de Edirneyi mu hasara etmiş­ lerdi*. Bununla Bizans ordusu ta başta her hangi bir h a r e ­ ketten m ah ru m edilmiş bir vaziyette b u l u n u y o r d u ; çü nk ü şehirde kapalı kalmıştı. Pe ç en e k le r yalnız şehri muh asa ra ile iktifa etmemişler, bir kısmı Edirneyi mu ha sa ra ile me ş­ gulken, diğer bir kısmı da etrafı y a ğ m ay a gitmişti. Muhasa­ ra edilen Bizans kuvvetleri Peçen ek lerl e açık ha rb e g ir m e ­ ğe cesaret edememiş, şehrin kalın surları arkasında yer ' Kedrenos, -II, 6 0 0 .

lii

geçenekler

alarak müdafaa ile iktifa etmişti. Edirnenin P eç ene kl ere karşı müdafaa edilmesine dair bazı teferruat kay nak ların birinde muhafaza edilmiştir. Bu k a y na ğ ın (Kedrenos) dediği­ ne göre, baş k u m a nd a n ın çadırında muhafaza tarzı m ü z a k e ­ re edilirken, kaledeki piyade kuvvetlerin kum and an ı -kayna­ ğımızın tabiri veçhile- “cesur ve ma ğ ru r olan,, Sam uel umumî em re itaat etmeyip, kalenin kapılarını açtırmış ve piyade askerlerini kaleden çı kararak P eç en e k le r üzerine hü cu m a sevketmişti. P eç en e k le r bun a şiddetli bir hü cu m la m u k a b e ­ le etmişlerdi. Neticede kısa bir zaman içinde Bizans piyadesi P eç en e k le r tarafında perişan edilmişti. Bu vaziyet karşısında Sam uel kaleden yardım istemiş, baş k u m a n d a n da şehirdeki bütün kuvvetlerin surların dışına çıkarılarak Peçen ek lere karşı harbetmelerini emretmişti. P e ç e n e k le r Bizans piyade­ si üzerinde kazandıkları zaferden dolayı daha b ü y ü k bir gayrete gelerek şiddetle harbetmişler ve Bizans ordusunu fena halde sıkıştırmışlardı. Çarpışma Edirnenin bağlarında ce reyan etmişti. Peçene kle rin bi r k aç defa tek errür eden hü ­ cumları karşısında Bizanslılar pek çok ölü verdikten sonra dayan am ıya ra k geri kaleye çekilmişlerdi; ölenler arasında birçok başbuğlar da vardı. Daha geçen sene Peçen ek lere karşı bir müddet muvaffakiyetle harbe tmiş olan Arianitis al­ dığı yaradan üç gün sonra ölmüştü. Bizans ordusunun bu suretle yenilmesini müteakip Edirne yeniden fena bir m u ­ hasaray a maruz kalmış bulunuyordu. Peç ene kl eri n bu defa mu ha sa ra aletlerine de malik oldukları anlaşılıyor. Onlar şehrin surlarını taşa tutmuşlar ; hendekleri ağaç budaklariyle doldurup şehre h ü c u m etmek istemişlerdi. Her ne bahasına olursa olsun şehri ele geç ir me ğe k a ra r vermiş gibi g ö r ü n ü ­ yorlardı. Vaziyetin pek müşkül olduğu Kedreno sun sözle­ rinden a çı kç a anlaşılmaktadır. Fakat bir tesadüf eseri olarak Edirne Peç ene kl eri n eline düşmekten k u r t u lm u ş t u : Bizans­ lIlar tarafından kaleden atılan bir taş P e ç e n e k baş buğların­ dan Sulçe ye ( 2 odAtÇoîİç ) isabet ederek onu, binmiş olduğu atiyle birlikte,öldürmüştük K ay na ğ a bakılırsa, P e ç e n e k le r bunu gördükten sonra k or k m uş la r ve şehrin muhasarasından vaz­ geçmişlerdi. Kedrenos diyor ki, eğer bu hâdise ce re y an etmemiş olay­ dı P eç en e k le r şehri muhasarada devam edecekler ve zapte1 Keza II, 6 0 2 .

3‘ e q e n e k .— B i z a n s

!4S

münasebeti

deceklermiş. Bu belki de doğrudur. Kumandansız kalan Pe ç e n e k ordusu Edirneyi mu hasarada devam etmekten vazgeçmiş olabilir. Diğer taraftg.n, Edirne gibi surlara malik bir şehrin zaptı güç olacağmı anladıktan sonra, Peç ene kl eri n etrafı ya ğ m a etmeyi daha faydalı bularak M a ken on ya ve T r a k y a y a gittikleri de ihtimal dahilindedir. Kedrenos, bu nl a­ rın oralarda müthiş bir tahribat yaptıklarını söyliyor. Denil­ diğine göre Pe ç en e k le r yerli ahaliye binbir eziyet etmekle kalmamışlar, hatta m em ed ek i çocukları bile öldürmüşlerdi. Bizans hü kümetinin bu P eç en ek akınına karşı ko y a ca k yerli hiçbir kuvveti yok tu; bu defa Bizans hizmetindeki P e ç e n e k rüesasından olan Kegen den istifadeye ka ra r verilmiş­ ti. Kegen, Bizans hizmetine giren ilk P e ç e n e k başbuğ u o lm a­ sı itibariyle ve bir ka ç defa Bizansa sadakatle iş yaptığından dolayı Rumların itimadını kazanmıştı. O da, az bir zaman evvel Turağın yaptığı gibi, gitmeden evvel sadakat yemini vermiş ve 1 0 5 1 senesi başlarında Bizans elçisi sıfatiyle Peçeneklere gitmişti*. Kegenin bu elçiliği BizanslIlara hiçbir fay­ da temin etmedi; kavimdaşlarına karşı yaptığı bu kadar suçun cezası olarak kendi kavimdaşları tarafından parça parça edilerek öldürülmüştük Bu suretle, BizanslIların Peçeneklerle anlaşmak ve onları elde ederek kuvvetlerinden isti­ fade etmek teşebbüsü tamamiyle suya düşmü ş bulunuyordu. TRAKYADA PEÇENEKLERE KARŞI MÜCADELE Bizans hü kümeti 1 0 5 0 / 1 0 5 1 kışın m ü m k ü n olduğu kadar çok ücretli asker toplamağa gayret etmişti. Anadoludan ve Peçene kle rin akınlanndan. masun kalan garp vilâyetle­ rinden yeni kuvvetler celbedilmişti. G er ek ücretli askerlere ve g ere k yerli kuvv etlere aylık v e r m e k ve onları bes lem ek için paraya ihtiyaç vardı. Zaten tamtakırkalan Bizans hâzinesi, şimdi büsbütün boşalmıştı. Bu n u n üzerine ahaliden yeni vergiler alınmağa başlanmıştı. Bu hal halkın ademi m e m ­ nuniyetinin artmasına sebep oldu. Fakat Bizans hükümeti her ne bahası na olursa olsun memleketi P e ç e n e k tehlikesine karşı müdafaa etmek mecbur iyetinde idi. Güç halle Varjag ve Fren kler de n ibaret 2 0 bin kişilik ücretli bir ordu yapıla• K ed ıe n o s II, 6 0 2 . 1 Keza II, 6 0 3 . P eçen ek Tarihi — 10

14S

3‘ e ç e n e k l e r

bilmişti; bu orduya diğer Bizans, kuvvetleri de k a t ı l a r a k - s o n ­ raları tahtı ele ge ç irm e k teşebbüsünde bulunan - Nikefor Br ye nn io su n kuma nda sı altında P eç e n e k le re karşı gönderil­ mişti. T r a k y a ve Makedonyayı ya ğ m a etmekte olan Peçenekleri bu kadar k ü ç ü k bir ordu ile mağlûp etmek m ü m k ü n o l m a z d ı ; a nca k kalelerde saklanarak, P eç en e k le r üzerine anî h ü cu m la r y a pm a k suretiyle partizan harb i yapılabilirdi. Zira bütün T r a k y a bunların elinde bulunuyordu. Peçeneklerin bazı kıtaları hattâ payitahta kadar yaklaşmışlardı-. Kostantiniyede ise bunla ra karşı gönderilecek muntazam bir or ­ du me v cu t değildi. İmparator (Konstantin IX. Monomachus) şehir ahalisinden ve saray adamlarından 5 0 0 kadar kişiyi silâhlandırarak P eç en ek le rin bulundukları bir yere gönder­ mişti. Bu nda n kimseninin h ab e r almaması için onları gecele ­ yin yürütmüştü; ve P e ç e n e k le r uy k u da iken baskın yaparak birç ok P eç en e k kılıçtan geçirilmişti. Ertesi gün bir araba dolusu P e ç e n e k kafası imparatora gösterilmek için Kostantiniy ey e getirilmişti'. B r y e n n io s ’un kum and ası nda ki orduya gelince, o Trakyayı P e ç e n e k akınlarından temizleme hareketine geçm iş bulu­ nuyordu. Meydan muha reb eleri yapa cak kadar kuvvetli olmıyan bu ordu bilhassa partizan harbi, yani guerilla ya pa­ rak, düşmanı zaifletecek; anî hü cu ml ar la tesadüf ettiği Peçenekleri im ha ettikten sonra, ikinci bir P e ç e n e k kıt’ası gelin­ c e y e kadar yakındaki kalelere saklanacak, tehlike geçtikten so nra yeniden harekete geçecekti. Bu pilân üzerine, k u m a n ­ danlardan Michael Akolutos Edirnenin ce n u b u n a gönderil­ m i ş ; B r y e nn io su n da Edirnenin şimalinde faaliyette bu ­ lunması tasvib edilmişti. Bu nda n o sıralarda Peçene kle rin ta Ma rma ra sahillerine kadar akın yaptıkları anlaşılıyor. Peçen ek le r, E r g e n e nehri boylarını ve Arkadiopolis (LüleBurgaz) havalisini y a ğ m a etmişlerdi. Rodostodan bir günlük yolda bul un an Chariopolis de P e ç e n e k h ü c u m u n a maruz kalmıştı. Bu havalideki bir P e ç e n e k kıtasının BizanslIlar ta­ rafından imh a edildiği bildiriliyor. Bir Bizans k a yna ğın da bu v a k ’a şöyle nakledilmiştir; P e ç e n e k le r gündü zün Chariopolisin yanındaki yerleri y a ğ m a etmişler ve gec e istirahati için de orada bir ka ra rg âh kurmuşlardı ; kimisi yiyip içmekle, kimisi çalgı çalmakla, şarkı sö yl em ekl e meşguldü. Biraz 1 Kedrenos. II, 6 0 4 .

İPe g e n e k — 2 i z a n s

mûnasebefi

147

son ra he r k es u y k u y a dalmış bulunuyor, ka ra rgâhta çıt eden yoktu. Peçen ek le r, her hangi bir tehlikeyi akıllarına bile getirmediklerinden be kçi k o y m ay ı bile lüzumsuz gö r m üş le r ­ di. Edirneden P eç en ek le ri tedip için gönderilen Mihael Akolutos onları günd üz den ber i takip etmiş ve g ece istirahatine ç e ­ kilmelerini beklemişti. Ge ce yarısı BizanslIlar saklanmış olduk­ ları yerlerinden çıka rak anî bir h ü cu m la u yu m ak ta olan Peçeneklerin birçoklarını kılıçtan geçirmşiler, ve bütün eşyalarını almışlardı. Bu n u müteakip Akolutos Edirneye, B r y e nn io s un yan ın a gitmişti. Her iki k u m a n d a n birlikte h ar ek et ederek evvelâ Ed irn ey e ya k ın olan Toplitza m ev ki ind e bir P e ç e n e k kıtasını, sonra, Bal kanlara yakın Goloe da ba şk a bir P e ç e ­ nek kuvvetini yo k etmişlerdik BizanslIların bu tedip h a r e ­ ketleri iyi bir netice vermiş, B al k a na yak ın vilâyetler P e ç e ­ nek akınından k ıs m e n kurtulmuştu. Hiç olmazsa, P eç en e k le r eskisi gibi serbestçe Bizansa tabi yerleri y a ğ m a edemiyorlar­ dı^. BizanslIların bu guerillasi 1 0 5 2 senesine kadar devam etmiş olsa gerektir. 1053 TE PRESLAV YANINDA BİZANS ORDUSUNUN HEZİMETİ VE 30 YILLIK SULHUN AKTİ BizanslIlar, bu k ü ç ü k muvaffakiyetlerinden gayrete ge ­ lerek, P eç e n e k le re T u n a bo y u n d a kat’î bir darba indirmeği düşünüyorlardı. Maksatları - Bizansın bu kuvvetli ve tehlikeli düşmanı büsbütün ortadan kaldırmaktı. Bu pilâm kuv v ed en file çk ar a bi lm ek için m e v cu t bütün kuvvetler celbedilmişti. Anadoludan ve Balk an yarımadasından getirilen kıt'alar, ismi yuka rıd a zikredilen, Mihael Al6n,evo(;.

2 Attaliates, S. 4 3 .

* Attaliates, S. 6 6 - 6 7 . Scylitzes, S. 6 4 5 - 6 4 6 . Anna K om n en a I, 166. F. D Ö I g e r. R eg esten S. 13 * Attaliates, S. 6 7

ISO

Geçenekler

Maamafih bu P e ç e n e k ka hr am a n ı karşısındaki kuvvetin çokluğundan, bulunduğu yeri terkle yakındaki ormanlara sa k la nm ak mecburiy etinde kalmıştı. Attaliates, Seltenin “bir tavşan gibi k o r k a r a k or manlara kaçtığıni,, söyliyor'. Bizans m ü ver rih ini n bu sözleri, üslûp hususiyetiden başka bir şey değildir. P eç ene kl eri n Bizans imparatoruna sadakatları uzun bir zaman devam etmemiş olsa gerektir: imparator Konstantin X. Dukas 1 0 6 4 6 5 senesi kışın P e ç en e k le re elçi ve hediyeler gönderek, onlarla sulhun muhafazası hususunda mü za ker ed e bulunmuştu'^ Attaliates, bu yılların v ak ’alarını anlatırken P e ­ çen ekl erin sık sık Bizans ülkelerine hü cu m yaptıklarını da anmaktadır^ BALKANALRDA UZLAR P e ç e n e k yurdunda 1 0 4 8 lere doğru ce rey an etmiş olan iç mücadelenin başlıca sebebini, yapılan harplerde P e ç e n e k ­ lerin Uzlara yenilmelerinde ara m a k lâzımgelir. Peç ene kl eri İdil boyundan çıkaran kuvvetin de Uzlar olduğunu biliyo­ ruz. îşte bu Uzlar yeniden Peç ene kl eri n tarihine k ar ışm ış ­ lardı. 1 0 4 8 lerde Uzların Dn ep er kıyılarına kadar ilerlemiş oldukları anlaşılıyor. Onların eski yurtlarını bırakmalarında en b ü y ük âmil ise Kumanlardır. 1 0 3 0 dan itibaren Don bo y­ larında faal bir rol oyn ama ya başlıyan Ku m an lar mütemadi­ yen ilerliyerek Uzları Dneper boylarına doğru itmişlerdi. 1 0 6 0 tarihlerinden itibaren bütün cenubî Rusy a bozkırları Kum anla rın —şark kaynaklarındaki Kı pçakların — hakimiyeti altına girmiş ve buraları Deşt-i Kıpçak adiyle tanınmıştı. Uz­ ların bir kısmı Kiev civarında Rus knjazlarının hizmetine g ir m e k suretile, Ros nehri boyunda yerleşmişti; bü yük bir kısmı ise aşağı Tunaya, P eç en e k le r arasına gelmişti. Fakat T u n a boyları ayni zamanda biribirine düşman olan iki g öç­ men zümreyi barındıramazdı: Peçen ek le r, aralarında Uzların yaşamasına k a f i y e n tahammül edemezlerdi. T un anı n aşağı mecra sın da P eç en e k le rl e Uzlar arasında şiddetli mücad ele­ lerin ce reyan etmiş olduğunu - bu hususta kavnaklarda hiç ' Attaliates, S. 8 4 ; Scylitzes S. 6 6 5 . 2 Attaliates, S, 82.

3 Attah'ates, S, 83.

G eçen ek — 2 izans

münasebefi

15!

bir şey sö yl en m esi n e rağ me n - tahmin edebiliriz. Diğer taraf­ tan K u m an la rm da tazyiki gittikçe artmakta idi. Bu vaziyet karşısında Uzlar da, vaktile GotlaYın, Bulgarların ve Peç ene klerin yaptıklarını tekrarlamışlar: Tun ayı g eç er e k Balkan yarımadasına girmişlerdi. Bu vak’a, Şarkî Anadoluda Alp-Arslanın ilk bü y ük muvaffakiyeti olan Ani şehrinin zaptından (6. T e m m u z 1 0 6 4 ) beş -a ltı ay sonradır. Mevzuubahis, v a k ’aların muasiri olan Attaliates esas k a y n a k teşkil ediyor. Fakat bu Uz hareketi çok anî olduğunnan ve v a k ’alar biribirini fevkalâde ça bu k takip ettiklerinden, Attaliateste buna dair fazla teferrüat yokt ur; a n c a k , h a r ic î faktlar kaydedilmekle iktifa edilmiştir. Halbuki Uzların gerek Prut ve T un a boylarında kalmaları, ve g er e k Balkanlara geçmeleri bu yerlerin tarihî ve etnografyası bakımından çok ehemmiyetlidir. Bu güne kadar dillerini ve T ü r k folkloru hususiyetini muhafaza etmeğe muvaffak olan Gagauz Tüurkleri işte bu tarihlerde, Kumanların tazyiki ile aşağı Tuna boyuna gelip yerleşen Uzlarm bakayasıdır Balkanlarda - Ma kedonyadaki T ü r k un su run un yeniden kuvvetlenmesi (burada eski Vardar Türk ler i ve Moglenada yerleştirilen P eç en e k kolonileri mevcuttu) işte bu Uz istilâsından sonra m ü m k ü n olmuştu. Bu suretle 1064/10 65 te ce rey an eden Uz hareketinin Balkan tarihinde ayrıca bir ehemmiyeti vardır. Bu m ü hi m hareketin nasıl vu k u bulduğunu Attaliatese istinaden naklediyoruz. Kaynağın dediğine bakılırsa bunların adedi 6 0 0 bindi^; bu miktarın doğru olması şüphelidir^. Bu hareketin tarihi de pek sarih değildir. Uzların Tunayı don­ muş buzlar üzerinden geçtikleri nazarı itibara alınırsa, bunun 1 0 6 4 yılının sonu 1 0 6 5 in başlarında olduğu anlaşılıyor. Uz ­ ların T un ayı geç me ler in e Bulgar ve Bizans kıt’aları mani ol­ mak istemişlerse de muvaffak olamamışlardı. Balkanlarda k u v ­ vetli bir m u k a v e m e t g ör m iy en Uzlar ce nu ba doğru ilerileyerek, T r a k y a Makedonyaya, Selanik civarına hattâ Peloponnesa kadar gitmişlerdi Bizans müv err ihi bunların he r tarafta I Gagauzlara a it: T h . M e n z e l , Enzyklopaedie des İslam. Gagauz maddesi. 1 Attaliates S. 8 3 . 2 V. V a S i l ’e V S k i i (Trudy, I. 2 5 ) bu n u n 6 0 0 . 0 0 0 olduğunu kabul ediyor. H. G e l z e r , A b riss d e r bg z a n t. K iaerg esch ich te. S. 1 0 0 8 , b u adedin 6 0 . 0 0 0 olduğunu yazıyor; ayni fikir K. J i r e c e k , G esch ich te d er B n lg aren , S. 2 0 7 , tarafından da ileri sürülm üştü .

ISS

S‘ e q e n e k l e t

tahribat yaptıklarım ve yağma ettiklerini yazıyor. “O sırada bütün Avrupa ahalisi me rak ve k or k u ile bu muhaceretin ne şekil alacağını beklemişti,, . Maamafih, Bizansın talihine Uz akını bir sel gibi geçip gitmişti. Anî olarak başlıyan so­ ğuklar neticesinde, göçebeler arasında hastalıklar baş göster­ miş ve P eç en e k le r fırsattan istifade ile derhal eski düşmanlanddan intikam almakta geçikmemişlerdi'. P ek çok kolla­ ra ayrılmış olduğundan zaten m u k a v e m e t kuvvetini ka yb et­ miş olan bu T ür k kavmi bir taraftan hastalık, diğer taraftan P eç en e k le rl e yerli halkın hücumları altında az bir zaman zar­ fında he m e n hemen tamamiyle mahvolup gitmişti. Uzların sağ kalan kısmı Bizanshlar tarafından memleketin muhtelif yerlerinde bilhassa Makedonyada^ iskân edilmiş ve Bizans or ­ dusuna da b i r ç o k Uz alınmıştı. Anadolunun Sel çu k Türk ler i tarafından muzafferane bir surette istilâ edildiği bir sırada, ayni T ü rk budağının yakın bir şubesi Bizansın Balkan ülk e­ lerine giriyor! Fakat arada bir fark vardır: Anadoluda ha re ­ ket eden T ür k le r muay yen pilânlarla, devlet kurm ak , işgal ettikleri yerde sağlam bir şekilde yerle şmek, islâmiyeti tak­ viye etmek maksatları ile h ar ek et ediyorlar ve çok mahir reisler arafmdan idare ediliyorlardı. Halbuki Balkan yarım adasını istilâ edenler ise yalnız akıncı, mu a y y en maksatlar­ dan ve muktedir r e hbe rle rde n m a h r u m ve medeniyet itibarile Selçuklulardan çok geride duran bir kütle idi; bunun içindir ki Uzlar pek kısa bir zaman zarfında kuvvetlerini ve bir zü m re olarak varlıklarını kaybetmişlerdi. 1065 — 1081 YILLARINDA UZLAR VE PEÇENEKLER 1065 senesi Uz akınım müteakip T un a boylarının yeg â ne hâkimi tekrar P e ç e n e k le r olmuşlardı. Bu sıralarda Bizansın dahilî vaziyeti gayet karışıktı; sık sık taht-ı veraset kavgaları, isyanlar, haricî harpler birbirini takip ediyor; iktisadı boz­ gunluk, ahali arasında hoşnutsuzluk, mezhe p ve muhtelif tarikatlar arasında mücadele h ü k ü m sürüyor; Bulgarların BizanslIlara karşı isyanları, Anadoluda T ü r k tehlikesi devam ediyor ve bütün bunlar P eç en ek le rin serbes tç e Tuna vilâyet­ lerinde hâkim bir vaziyette yaşamalarına im kân veriyordu. 1 Aitaliates. S. 8 3 . 2 Ayni yerde.

9 e qe nek - Z İ 2a ns

münasebeti

!S3

Hatta bazı şehirlerin bile bunların elinde oldukları anlaşılıyor. Galiba, 1 0 4 8 senesinde Ke g en e verilen üç kale artık hep Peç en ek le rin elinde kalmıştı. Tâtoş (Tatus) isimli bir P e ç e n e k başbu ğu Dersteri ( Silistre ) elinde tutuyordu. Bazı P e ç e n e k kabilelerinin şehrin yakınında yerleşmiş olmaları ve başbu ğla­ rın da şehrin içinde yaşamağa başlamış oldukları da ihtimal dahilindedir. Bizans imparatorluğu içinde kargaşalıklar devam ettiği bir sırada Peç ene kl eri n boş durmayacakları aşikârdı. Bunların 1 0 6 7 yılında Bizans ülkesine akın ettikle­ rini görüyoruz.i Onlara karşı, sonraları imparator olan, Roman Diogenes gönderilmişti. Eğer ka ynağın dediğine inan mak lâzımgelirse bu k um an da n P e ç e n e k le r e karşı muvaffakiyetle harp etmişti. Bu generalin ordusu P eç en ek le rin bir çoğun u öldürmüş, bir kısmını da esir almış ve kesilmiş P e ç e n e k k a ­ faları imparatora gönderilmişti'. Uz ve Peç ene kl eri n bir kısmının Bizans yurdunda y er ­ leştirildiğini zikretmiştik. Bizanslıalrın Anadoluda S e l ç u k l u ­ lara karşı yaptıkları harplerde muhtelif kavimlerle birlikte birçok Uz ve P eç en ek le ri n de bu lu nd u ğu nu Bizans ve Şar k ka ynaklarından öğreniyoruz. P e ç e n e k ve Uzlara gelince Bunların bir kısmı Bizans arazisinde yerleştirilenlerden ve bir kısmı da ücretli olarak alınan kıt’alar idi. Roman Diogenesin Anadolu seferinde bizzat bulunan ve bütün v a k ’aları yakından gören Attaliatesin bu husustaki kayitleri çok interesandır. Fakat, derhal şunu da söylemeliyiz ki, Attaliates bazı cihetleri ço k m ü b h e m geçiyor. Roman Diogenesin bu seferinde Uzlar ve Pe ç en e k le r (Attaliates onları müşterek bir isimle “Skit,, tesmiye ediyor) atlı kıt’alar teşkil ediyorlardı^ Attaliatesin dediğine bakılırsa, Bizans ordusu bir yer e vasıl olduğu zaman “Skitler,, ve R am lar da n birçokları atlarından inmelerinden evvel erzak ve hayvan yimi tedariki için etrafa ya ğma ya gönderiliyorlardı. Bu kıt’alar gittikleri ye rd e düşmanın erkeklerini, kadınlarını ve hayvanlarını > Sk ylitzes S. 6 6 3 , Zonaras III, 6 8 4 . Malâzgirt seferine ait şark ve B izans kayn akların dan istifade suretile yazılan en son av a ştırm a : C. C a h e n ’i n L a c a m o a g n e d e M an tzıkert d 'a p res le s sou rces m u su lm an es adil yazısıdır. Byzantion XI (19 34) 613-641. Avrupaî bir görüş ve usul ile yazılan C ahenin bu m ak ale siy le bizde bu m ev z u a tem aseden yazıları m u k a y ese ed ersek aradaki farkın nekadar b ü y ü k olduğu açıkça görülm ektedir. 2

JS4

Geçenekler

sürük ley ip getiriyorlardı.* Attaliatesin bu sözleri BizanslI­ ların Anadoludan Halebe doğru yür üdükleri zamana aittir. Bu m e m b a m e v cu t kayıtlardan görüldüğü veçhile Peçenek1er ve Uzlar Roman Diogenes ile Mantzikerte (Malazgirt) kadar gelmişler ve Bizans o rdu sun un diğer birkısmı ile Chliat (Ihlat) üzerine sevkolunmuşlardı. Attaliates, bir Sel­ ç u k askerinin Bizanslılar tarafına geçmesi münasebetile, Sel­ ç u k Türk ler iyle bu “Skitler,, arasındaki yakınlıktan bahsedi­ yor ve her iki züm renin de “aynı çirkin kıyafetli olduklarını ve aynı tarzda bağırıştıklarını, ayni harp usulünü tatbik ettik­ lerini,,’^ söyliyor. P eç en e k le r ve Uzlar karşılarındaki S e lç u k ­ luların kendilerine yakın bir ka vim olduklarını anlamış olsa­ lar gerektir. Bizans ordusundaki “Skit„ lerin bi r k aç defa Selçu klula r tarafına geçm el eri bu nu gösteriyor. Bu sefer es­ nasında bir ka ranlık g ecede Bizans ka ra rg â h ı Selçuklular tarafından h ü cu m a maruz kalmıştı. Bizans ka ra rgâhında telâş başgöstermiş, kaçanlarla takip edenleri a y ır m ak güç bir hale gelmişti.Bazı“Skitler„ bu telaş ve karanlıktan istifade ile Bizans­ lIların harp pilânlarını T ü r k le r e bildirmişlerdi®. 1071 senesi m e şh u r Malazgirt (Mantzikert) mu ha re be si arifesinde b u “Skit„ lerden m ü r e k k e p bir kıt’a, başlarında Ta min olmak üzre, Sel­ çu klular tarafına geçmişti^. Maamafih bu T ü r k kıtalarının Sel­ çuk lul ar tarafına geçmesile Alp Aslanın galibiyeti temin edil­ miş olduğunu kat’iyetle ileri s ü r m e k doğru değildir. Malazgirt m u h a re be si n in sureti ce rey an ı ve bu esnada Bizans ordusunun a h v ali ruhiyesi Cahen tarafından tesbite çalışılmıştır®. ‘ Attaliates S. 108. 2 Keza, 142, 3 Ayni yerde, S, 156. * Keza, S. 157. F, C h a l a n d o n , E s s a i su r le R eg n e d ’A lex is /er. C om n en e, p. 4. 5 C. C a h e n , L a ca m p o g n e ... p. 6 3 2 - 6 3 3 : “ II est certain qu ’u n e demoralisatsion, u n e su spision m utuelle ( B izans ordu su ndaki m uhtelif u n su r arasında) croissante reg n a ien t parm i eux, dues aux vieilles hostilit^s religieu ses entre A rm en iens et Grecs, â l’im paıfaite discipline d’u ne telle bigarru e de races, que dans les ran gs de ces com battants â l’avance effrayes par les Turcs, se trouvaient des m ercen aires turcs q u ’aucun costum e special ne distinguait de leurs freres d’e n face. Jo ig n e z â cela le caractere m alh eu reu x, desorganise, des p re m ieres operations. C om m ent n e pas croire â des trahisons? D es sa retraite de Syrie, sil fallait en croire Matthieu d’Edesse, le sultan avait ete averti quil s ’en produirait. Ce n ’e s t que le reflet d’un etat d’esprit caracteristique; toutefois, dans la n uit du m ercredi ou du j'eudi, un certain Tatnis passa â lân n em i avec des m ercen aires turcs. San s doute, si ce n ’est pas sim p le racontar d’Atta-

S‘ e g e n e k — B i z a n s

miinasebefi

tSS

“Skit,, lerin düşman tarafına geç mes ind en Bizanshlar ga­ yette kor kmuşlar, yanlarında kalan P e ç e n e k ue Uzların da arkadaşlarını takip etmelerinden endişe ederek, bunlardan “Skit örfü adeti üzre,, ‘ bir daha sadakat yemini almışlardı. Bu yemini müteakip hiç bir P e ç e n e k ve Uz harp devam ettiği müddetçe düşman tarafına geçmemiştik Bizans ordusu esir edildikten sonra orada bulunan Uz ve Pe ç en e k le rin a k ı­ beti, k ay n a k ça aydınlatılmadığından, me çhu l kalıyor. B u n ­ ların Sel çu k sultanlarının hizmetlerine girdikleri kuvvetle muhtemeldir. BizanslIların 2 6 Ağustos 1 0 7 1 de Malazgirt hezimetle­ rini müteakip imparatorluk dahilinde yeniden kargaşalık baş göstermişti. Bundan P eç en ek le rin istifade ettiklerini gö­ rüyoruz. Bu v ak ’alar zamanında Tun a boyları filen Bizans hâkimiyetinden çıkmış gibiydi; orada muhtelif şehirlerde oturan başbuğlar nim - müstakil birer hükümdardılar. Bu vaziyete bir nihayet v e r m e k için, saraya yakın duranlardan N e s t o r isimli birisi T un a boyu vilâyetleri u m u m î valisi olarak gönderilmişti. Fakat buradaki şehirlerin Bizans hâki­ miyetini tanımaları şöyle dursun, Nestor kendisi, Dersterde hâ ki m olan P eç en e k Tatoş (Tatus) ile anlaşarak imparatora karşı isyan bayrağını kaldırmıştı. Bu sıralarda Bizansın bü­ tün idaresi yaşı epey ilerlemiş olan imparator Parapinakes Michael VII. nin nedimi olan hadım Nikeforun elinde idi. Bu adam ise çok fena taraftan tanındığından her kesin nefretini kazanmıştı. İmparator Michael VII. Parapinakes hiç bir v eç ­ liate, leur n o m b re devait-il etre assez faible, car aucun auteur arabe ni Mathieu, ni B ry en n e n ’en parlent. En tout cas, ce bruit repandit et m it le com b le â la desagregation psychologique de l’arm ee grecque». M ü kr i m i n H a l i l , M alazgirt m u h arebesin i anlatırken “B izans ordusunun sağ cen ah ın d a b u lu n a n R u m eli O ğuzlarile (sic) sol cen ah ın d aki P eçen ek le r toptan ve birden ka ça ra k Alp Arslan ord u su n a iltihak eftiler,, diyor. A n a d o la n u n F eth i, “T ü rk tarihinin Ana hatları,, eserin in m ü s v e d d e­ leri, Seri: II, No. 3 8 den ayrı basım. İstanbul (1 9 3 4 ) S. 4 9 . Fakat bu n u n hangi kayn aktan alındığı gösterilm iyor. B u v a k ’alara bizzat şahit olan Attaliates Uzlarla P eçen eklerin «toptan» Alp Arslan tarafına geçtiği s ö y ­ lemiyor. Bilâkis, «Skit» lerin yani Uzlarla P eçen ek lerin , bir k ısm ın ın B i­ zans ordusunda kaldığını ve «sadakat yem ini verdikten sonra» hiç b iri­ sinin h arbin sonuna kadar Selçuklular tarafına geçm ediğini bu k a y n a k ­ tan öğreniyoruz. 1 Attaliates S. 159. 2 B ry en n io s S. 5 7 .

tS6

S’ e g e n e k l e r

hile bu menfur nediminden ayr ılma k istemiyordu. T un a boyun a valiliğe gönderilen Nestorun isy anm a da başlıca sebep Nikeforun fena idaresi olmuştu. Filibe civarında toplu bir surette yaşayan Bulgar Bogomilleri (Pavlikyanlar) bilhassa hadım Nikeforun idaresinden müşteki idiler. Bizans idaresine karşı b ü y ü k bir nefret be sleyen bu unsur her za­ man için isyan çı kar m aya hazırdı. Nestor bu cins gayrimemnunleri kazandıktan sonra Peç ene kl eri de k en di ne taraftar kılmıştı. O, bu hazırlığı müteakip Balkan dağlarının geçmiş ve hiçbir m u k a v e m e t g ör m ed en Kostantiniye surlarına kadar gelerek payiathtı mu hasara altına almıştı. Bu v a k ’anın 1 0 7 4 senelerinde ce rey an etmiş olduğu anlaşılıyor. İmparatorla mü z ak er e İçin şehire Peç ene kl eri n gönderilmiş olmaları ay ­ rıca şayanı dikkattir. Fakat P eç en ek le rin bu sefer esnasında Nestor’a yardım etmekten ziyade kendi menfaatları için ha­ r eket ettikleri görülüyor. Onlar, galiba, kıymetli hediyelerle elde edilmişler ve Nestorun k ar ar gâh ına döndükten sonra bir takım şüpheli hareketlerde bulunmuşlardı. Bu nu n üze­ rine Nestor Kostantiniyenin muhasarasından vaz g e ç e r e k tek ra r Tun a boyun a gitmişti*. 1 0 7 8 yılında imparator Michael VII. Par api nak es e karşı iki hare ket baş göstermişti: Balkan yarımadasında Dyrrachium strategi Nikefor Bryennios, ve Anadoluda da Nikefor Botaneiates kendilerini imparator ilân etmişlerdi. Ba lk an ­ larda hare kete geçen Nikefor Bry en ni os un bilhassa Peç ene klere güvendiği anlaşılıyor; fakat P e ç e n e k le r yalnız bir tarafa bağlı kalmamışlar, işlerine geldiğine göre ya Brye nnio su veya Botaneiatesi iltizam etmişlerdi. P eç en e k le rin ö nc e Mihael VII. inin me şru haklarını müdafaa etmek bahanesiyle Bryen nio sa karşı yürüdüklerini görüyoruz. Onlar, Makedonyaya g ir er e k etrafı yağma ve Br y e nn io su da Edirnede mu hasara etmişlerdi. Bryennios bunlara karşı mücadele edememiş; şehirde başgösteren müt­ hiş bir açlık üzerine P e ç e n e k le rl e m ü z a k e r e y e girişmek mecbu riy et ind e kalmıştı. P ek çok kıymetli hediyeler, altın g ü m ü ş eşya, k um aşl ar ve, o zaman için çok b ü y ük bir para olan, 2 0 talant altın g ö n d e rm ek suretiyle, P eç en e k le ri Edirnede n uzaklaştırmağa muvaffak olmuştu. Attaliates, bu m ü ­ * Attaliates S. 2 0 9 . Sk ylitzes S. 719. 2 Attaliates S. 2 61 - 2 6 2 .

S'eçeneM — B i z a n s

münasebef i

tS7

nasebetle Bryeniosla alay ederek: “ken dine pek g üve nen bu zat k o r k a k ç a ve şerefsiz bir şekilde şehrin kalın surları arkasına iltica ile, P eç en e k le rd en kurt ulma k için ahaliyi suy arak necat parası ver m ekt en başka bir şey yapamadı„ di­ yor. Nikefor Botaneiates ise Anadoludaki mücadelede üstün gelmiş ve tahta çı km ağ a muvaffak olmuştu. Bu nu müteakip onun Balkanlarda rakibine karşı m ü cad ele y e giriştiğini gö^ rüyoruz. Nikefor III. Botaneiates, Nikefor Bryen nio sa karşı m ü c a ­ dele için Anadoludan kıt’alar celbetmişti. Nikefor Br ye nni os ise daha evvel davranarak, kardeşi J o a n n m kuma nda sı al­ tında bir orduyu Kostantiniye üzerine gön dermiş bu lu nu y o r­ du. Bu orduda birçok P eç en ek le ri ni n bu lu ndu ğun u g ö rü y o ­ ruz; bunlardan bir kısmı ücretli ve bir kısmı da Bizans ü lk e ­ sinde yaşayanlardan ibaretti. Bundan maada evvelce imp ar a­ tor tarafmda (galiba Mihael VII. me vzu bahis) hare ket eden Pe ç e n e k le r de J o a n n m ordusuna iltihak etmişlerdik Maamafih Kostantiniyenin muhasarası az bir zaman sonra kaldırıl­ mış ve mu hasara ordusu da Make do nya ya çekilmişti. Bunu müteakip Nikefor III. Botaneiates mümtaz cenerallarmdan Aleksi K o m n en o su (sonraki imparator) ücretli T ü r k v e F r en k kıt’aları başında Bry en nio sa karşı göndermişti. Bu suretle bilahara P e ç e n e k tarihinde fevkalade m ü hi m bir yer tutan Aleksi Ko mnenos, Peç en e k le rri e ilk ciddî bir temasa gelmişti. (1078/9) Aleksi Ko m ne n os u nl a Br y e nn io su n ordusu Trakyadaki Ka labrya (Ka^auçrı) me vki ind e karşılaşmışlardı. Bu m u ­ har eb e esnasında P e ç e n e k le r Br y e n n io s u n müttefiki idiler*; onlar or dun un sol kanatında, harp mey dan ın dan “iki stadium„ geride, bir nevi ihtiyat kuvveti teşkil ediyorlardı. Bunlar Aleksi K o m n e n o su n kuvvetlerine ar kadan hü cu m e d e c e k ­ lerdi. K o m n e n o su n ordusu yaklaşınca P e ç e n e k le r kendilerini tutamamışlar h ü cu m a geçmişlerdi; kısa bir zaman içinde karşılarındaki kıt’a la n geriye pü s k ür te re k ganimet almağa koyulmuşlardı. Onla r öldürdüklerinin silâhlarını, elbiselerini, atlarını almışlar ve diğer birçok gen im et ele geçirdikten sonra dönüp memleketlerine gitmişlerdi®. P eç en e k yardı­ mından m a h r u m kalan Br ye nni os ta Aleksi K o m n e n o s tara­ > Nikefor B ryen n io s S. 126. Anna K o m n en a I. 2 7 - 3 0 . B ry en n io s S. 136. Attaliates S. 2 9 0 . 5 B ryen n io s S. 139.

fSS

S^egenekler

fından mağlup edilmiş ve esir olarak payitahta getirilmişti. Anna K o m n e n a bu münasebetle P eç en ek le ri takbih ederek “bunların bütün gayeleri ganimet almaktır; düşmanı mağlup etmeden evvel ganimete atılarak zaferin kazanılmasına mani oluyorlar,, diyor*. Nikefor Br y e nn io su n hezimetinden sonra imparator Nikefor III. Botaneiatesa karşı isyan çıkaran D y r ra ch iu m valisi Basilaki de P eç en ek le rd en istifade etmeği düşünmüştü. Basilâkinin adamları P eç en e k le re giderek yardım istemişler ve muvafakat cevabını almışlardı. Fakat P e ç e n e k le r Basilâkinin Selânik yanında imparator ordulariyle çarpıştığı bir za ma n­ da, harp meydanında bulunamamışlardı. Onlar Basilâkinin hezimeti haberi üzerine memle ket ler ine dönüp gitmişlerdi. Pe ç e n e k le ri n bu 1 0 7 8 seferine, Bizans me m b al a rın ın verdiği malûmata göre, Kum anl ar da iştirak etmişlerdi; bu m ü n a s e ­ betle Bizans m e m b a l a n n d a ilk defa olarak Ku m an ismi zikre­ dilmektedir. Bizans tarihinin bu devirlerinin ço k kara nlı k kaldığını söylemiştik. Bu sıralarda birçok iç mücadeleler cereyan etmişti. G e r e k hariçten ve g er e k dahilden düşmanların adedi eksik değildi. Bilhassa Filibede ve civarında yaşayan Bulgar - Bogomilleri devlet için he r zaman bir tehlike teşkil ediyorlardı. Bo g o m il le r i yahut başka bir isimle Pavlikyanlar, G r e k - orthodoks dinine muhalif, kuvvetli Maniheirm tesirleri altında kalan bir mezhepti. Bu mezhe bin ana vatanı şarkı Anadolu olup, B i z a ns l Il ar Anadoluda b u n u n intişarına mani olmak için bu mezhe p saliklerinin birçoklarını Bulgaristana iskân etmişlerdi. Bulgaristanda yerleştirilen Pavlikyanlarm T un a boylarından kopup gelen akınlara bir set olacakları da düşünülmüştü. BizanslIların umduklarının hilâfına olarak bu mezhe p Bulgaristan ahalisi arasında pek çok taraftar bul­ muş, ve bir nevi millî Bulgar hareketi şekline girmişti. Bu­ radaki “Maniheiler,, in P e ç en e k le re karşı mücadeleleri şöyle d u r s u n bilâkis birçok defa kendileri Bizansa karşı mü cad e­ lede P eç en ek le ri davet etmişlerdi. Tabii, P e ç e n e k le r bu cins “davet„leri hiç kaçırmamışlar, akın yapmak, ganimet elde ’ Anna K om n en a L, 3 0 . toioûtov yAq, t6 ef^voç to xe8i|)(i|XEvoı TÖv dvTİjtaıov ^al to

jiTinco na'S^ctpcSç

dvaSTiffâ^evoı, Sı.a'ö-Eipouffı. ttiv vlîctiv xfı ıacp\jQaY(üYÎa

2 Bu h a rekete dair; V. Z l a t a r s k i , İs t o n ja , II, 5 5 5 ve devamı S. R u n c i m a n , A h isto rg o f th e fir s t B u lg a r ia n E m pire, S. 19 0 - 196 ve b U esirin bibliografya k ısm ın a bakm ız.

3‘ e ç e n e k — S i z a n s

münasebefi

159

etm ek fırsatından bol bol istifade etmişlerdi. Ayni zamanda, böyle “davet,, İare icabet etmeleri onların a k m la r m a bir nevi “meşruiyet,, süsü de vermiş oluyordu. 1 0 7 8 - 81 se nelerinde aslan bir R u m olan Leka adlı Filibeli bir Pavlikyan, P e ç e n e k başbuğlarından biriyle sıhriyet tesis ettikten sonra, Sofya ile Niş arasındaki yerle rde imparatora karşı isyan bayrağı kaldırmıştı. Bu isyana P eç en ek le rin de iştirak ettiklerini görüyoruz, Nikefor Botaneiates Leka ile m ü z a k er e y e girişmeyi daha muvafık bulmuş, ona birçok hediyeler gön de rm iş ve isyana nihayet verdiği takdirde y ü k s e k bir m a k a m a tayin edileceğini vaadetmişti. Bunun üzerine Leka Kostantiniyeye gitmiş, imparatorla barışmış ve y ü k s e k bir m e m u r iy et e tayin edilmişti. Fakat Lekanın or ­ dusunda bulunan P e ç e n e k le r akınlarında devam etmişlerdi. Bunlara karşı, vaktiyle Kalabrya yanında Nikefor Bry enniosu yenen, general Aleksi K o m n e n o s gönderilmişti. O, mah iran e manevralarla P eç en ek le rin arkasına g e ç m e ğ e muvaffak ol­ muş, ve T r a k y a y ı Bunlardan temizlemişti. Aleksi Komnenosun imparator olmadan evvel P eç e n e k le re karşı yaptığı son seferin bu olması muhtemeldir. Birçok isyanları yatıştı­ ran ve Anadolu ile Balkanlarda dıştan h ü c u m eden kavimlere karşı yapılan harplerde nam kazanan bu g en ç general, çoktan beri ümit ettiği “kayser,, rütbesini alamayınca, impa­ rator Nikefor Botaneiatese karşı isyan etmiş ve 1 Nisan 1081 de Bizans tahtını ele g eç ir m e ğ e muvaffak olmuştu. Aleksi K o m ne n os tahta çıktığı sırada P e ç e n e k le r Ba lk an ­ larda çoktanberi m ü h im bir siyasî faktör idiler. Onların k a ­ labalık bir kitle halinde T u n a y ı g eç er e k Bizans ülk esi ne gir­ mele rine artık 3 0 yıl kadar uzun bik zaman geç mi ş bu lu n u ­ yordu. Bu müddet zarfında onların Balkanlardaki şarayiti yakından görmüş, ö ğr e nm iş ve vaziyetten nasıl istifade etmek lâzımgeldiğini m ü k e m m e l ka vra m ış olduklarını müşahede ettik. Balkanlarda Pe ç en e k le rin tabii müttefikleri de vardı: Bulgar Bogomilleri. Bu Bulg ar halk kitlesinin Bizansa karşı P eç en e k le rl e elbirliği yapmaları, h e r iki ka vi m arasında hem his hem de menfaat birliğinin me v cu t olduğunu gösteriyor. 11 inci asır ortalarında Bulgar halk kitlesi arasında, eski cetlerinin Tuna nın şimalinden, Pe ç en e k le rin gelmiş oldukları diyardan, ne ş’et ettiklerine dair bazı a n ’anelerin henüz b ü s ­ bütün unutulmamış olduğu da mutemeldir. Netekim, bir defa

J60

Geçenekler

Bogomil isyanını idare eden şahsın adı T r a v l’di; bu ad halis bir eski Bulgar adıdır (Tervel) . Bu cihet te şimdi söyledik­ lerimizi teyit eder gibi gör ün üy or. O halde, P eç en e k le rl e Bu lg ar Bogomilleri arasındaki elbirliğinin Bizans k a y n a k la ­ rında tasrih edilmiyen ikinci bir ciheti de vardır. Yalnız bu hususu aydınlatacak m al zem ey e malik olmadığımızdan m e ­ selenin bu tarafına g irişmeğe cesaret edemiyoruz. Bi za nsl I lar ın Balkanlarda mücad ele edttikleri Peç enekler, vaktile T u r a k ’a tabî olan ve 1 0 4 9 yılında Tun ayı geçtikten sonra hezimete uğramış, Bizans ülkesinde yerleştirilmek is­ tenilmiş Peçeneklerdi. Bunlar Trabitza yanın dan kaçtıktan sonra Selte ve başka başbuğların idaresinde, aşağı Tun a ile Yüz-Tebe (Şumnu) civarında müstakil bir hayat geç irmekte idiler. Bunlardan maada vaktiyle K e g e n ’e tabi olan muhtelif yerlerde yerleştirilmek suretile Bizansın tabiiyetine giren P eç en e k le r de vardı. Bunlardan Bizans ordu sun a atlı kıt’alar alınırdı. Anadolu harplerinde bu P e ç e n e k atlı kıt’alarından azamî derecede istifade olunabilirdi. O n u n için Bizans h ü k ü ­ meti Tun a boyunda yaşıyan müstakil P e ç e n e k zümresini ne yapıp yapıp kendi tabiiyeti altına almağa çalışıyordu. Aleksi K o m n en o su n bütün emeli P e ç en e k le ri n müstakilen yaşamalarına nihayet verm ek, ve onları devlete faydalı bir un su r yapmaktı. Talih bu imparatora yardım etmiş: şarktan gelen ikinci bir T ü r k kavmi, Kumanlar, ilerde göreceğimiz veçhile, Bizans imparatorunun u m d u ğ u n u n bir kaç mislini yapmışlardı.

VIII ALEKSİ KOMNENOS ZAMANINDA BİZANS-PEÇEN EK MÜCADELESİ (LEBUNİUM MUHAREBESİNE KADAR) 1 0 5 6 - 1 0 8 1 YILLARINDA BİZANSIN VAZİYETİ Bizans imparatorluğu Basil H. Bu lg aroktonosun ö lü m ü n ­ den sonra sukut devrine girmiş bulunuyordu. Bilhassa Ma­ ked on ya sülâlesinin son mümessili olan imparatoriça Zoeden sonra, yani 1 0 5 6 dan itibaren, 2 6 yıl müddetle, Bizans ar­ kası kesilmiyen taht mücadeleleri içinde çalkalanmış du r­ muştu. Anadoludaki b ü y ü k çiftlik sahipleri - aristokratların, m e r k e z hü k ü m et e karşı dü şma nc a bir vaziyet almaları dev­ letin s ü r ’atle zayıf düşmesine se bep olmuştu. Buna bir de hariçten gelen taarruzları da katarsak - Bizans imparatorlu­ ğ un un ne vaziyete düçar olduğunu izaha lüzum bile yoktur. Bilhassa bu sıralarda dıştan başlıyan h ü cu m la r eskiden ol­ duğu gibi geçici bir mahiyette değildi. Yuka rd ak i bahislerden görüldüğü veçhile, 11-inci asrın ortalarından itibaren Tun a bo yn un da n gelen P e ç e n e k le r im­ paratorluğun Balkanlardaki vilâyetlerine akın ya pmağa baş­ lamışlardı; aynı zamanda, aşağı İtalya ile Sicilyada bir dev­ let k u r m u ş olan, No rm a nl a r Epirus’a g e ç m e k üzere bu lu nu ­ y o r la r d ı; ve bilhassa Anadoluda - S e l ç u k l u Türkleri, az bir zaman zarfında hâkimiyetlerinin M armara sahillerine ka dar ya yılmasıyle neticelenen bir h a r b e girişmişlerdi. Haricî tehlikenin gittikçe büy üme si nisbetinde Bizansta imparatorla­ rın o kadar sık değiştiğini görüyoruz. 1 0 5 6 da Zoenin ölü­ m ü n ü müteakip tahta çıkarılan Michael Stratiotikos a nca k bir yıl bu m a k a m ı işgal edebilmişti. Anadoludaki or du nu n k u m an da n ı olan İsaak K o m n e n o s ordu tarafından 1 0 5 7 de Peçenek Tarihi — 11

ISS

S'eçenekler

İmparator seçildikten sonra, devlet idaresi askerî fırka eline geç mi ş bulunuyordu. Fakat iki yıl sonra İsaak K o m n en o su n tahtı bıraktığını görüyoruz. Bu m a k a m daha ziyade mülkî ida­ re işlerine e he m m iy e t veren Konstantin X. Dukas tarafından işgal edilmişti ( 1 0 5 9 1 0 6 7 ) . Bu imparator ölün ce onun karısı Eudokia, Bizansın bu sıradaki ço k nam kazanmış olan g e ­ nerallerinden Ro ma n Diogenes ile evlenmiş, ve bu suretle Rom an Diogenes Bizans imparatoru olmuştu. Alp Arslanın 1071 de Malazgirtte esir aldığı imparator bu zattır. M-alazgirt mağlûbiyetini müteakip tahta çıkarılan Michael VII. Parap in ak e s’in saltanatı da çok s ü r m e d i ; bu zatın en az m e ş ­ gul olduğu saha da harp işleridi. Halbuki tam bu sıralarda başta bir askerin bulunması şarttı. Bu vaziyet karşısında yen ide n askerî fırkanın harekete geçtiğini görüyoruz. Anadoiudaki Bizans ordusun un Anadolu “them,, i strategi Nikefor Botaneiatesi 1 0 7 8 de tahta çıkardığını görüyoruz. Fakat artık epey yaşlı olan ve sıhhî vaziyeti de b ü y ü k işler başar­ mak için müsait olmıyan bu imparator a nc ak üç yıl tahtta kalabilmişti. Askerî parti yeni bir namzet arama ğa başlamış­ tı. Bu m a k a m a getirilmek için Aleksi Ka m nenostan daha münasip bir şahıs bulunamazdı. Anadolunun en zengin aristokrat ailesinden birine me nsu p olup, sabık imparator İsaak K o m n e n o s u n yeğeni, aynı zamanda Anadolu ve Balkan harpleri esnasında kendini tanıtmağa muvaffak olan, Aleksi K o m n e n o s 1 0 8 İ de Nikefor Botaneiatesi tahttan indirerek kendisi bu y ü k s e k m a k a m ı işgal etmişti. Aleksi Kom nen osl a Bizans imparatorluğu yeni bir de v­ r e ye girmiş bulunuyordu*. O tahta çıktığı zaman Bizans i m ­ paratorluğu tamamile ortadan kalka cak bir vaziyette idi. Halbuki bu imparator öldüğü zaman Bizansın kuvvetli bir devlet haline gelmiş olduğunu müşaha de ediyoruz. Bu bü yük değişiklikte o zamanın b ü y ü k siyasî v ak ’aları (Haçlılar seferi) birinci derecede e hem mi ye ti haiz olmakla beraber, Aleksi Ko m n en o s u n da m u h a k k a k b ü y ü k bir rolü olmuştur. On u n için bu imparatorun hâkimiyeti üze­ rinde fazla duracağız. Aleksi K o m n e n o s u n tahta geçeceği ' Aleksi K om n en osa ait başlıca e s e r : F. C h a l a n d o n , E ssa i su r le Z®'" C o m n en e. P aris 1 9 0 0 . Bu kitap e s k im iş olm akla beraber h en ü z k ıy m etin i k a y b e tm iş değildir. A. V a s i l i e v , H ıstoire d e l ’em p ire B ı/zan tin e, 2-in ci ve G r o u s s e t , H isio ire d es cro isa d es, 1-inci cildinde Aleksi K o m n en o sa dair m alu m at bulunm aktadır.

re g n e d 'A lex is

S'egenek

—Sizans

m üsadelesi

163

sıralarda imparatorluk ço k m ü şk ü l bir vaziyette b u l u n u y o r ­ du. Roman Diogenesin 1071 de Selçu lukla r tarafmdan h e z im e ­ tini müteakip Bizans devletinin hari ce karşı m u k a v e m e t kudreti sıfıra inmişti. Malazgirt bozgunu nd an sonra devlet dahilinde baş gösteren kargaşalıklar, taç kavgaları, Balkan yarım adasına Tun a bo yn undan kopup gelen P e ç e n e k akınları, Adriyatik denizi cihetinden İlliryeye hü cu m e d e n N o r m a n kuvvetleri, ahali arasında vergilerin çokluğu yüzünden do­ ğan memnuniyetsizlik, ve bilhassa Anadolunun dörtte ü ç ü ­ nü n T ür k le r tarafından işgal edilmiş olması - bunların her biri Bizans devleti için birer b ü y ü k tehlike teşkil ediyordu. Dış harpler ve iç yolsuzluklar neticesinde me mleketin İkti­ sadî vaziyeti bozulmuş, ticaret, ziraat sekteye uğramış ve devlet te sukuta doğru s ü r ’atle y ü r ü m e k te idi. Aleksi Komn e n o su n tahta geçmesi aristokrasi partisinin galebe çalması d e m e k ti ; Anadolu ve Balkan vilâyetlerinde b ü y ük arazi sa­ hipleri K o m n e n o s ailesinin y ük se lm es in e yardım etmişlerdi; binaenaleyh Aleksi Komnenos, kendisinin de mensu p oldu­ ğu, bu y ü k s e k zü mr en in menfaatlarma göre ha re ket e d e ­ cekti. Bunun içindir ki Aleksi zaman ında vergilerinin bütün ağırlığı k ü ç ü k arazi sahipleri üzerine yükletilmişti. Fakat fakir köylülerden toplanılan vergilerin devletin bütün masraf­ larına kâfi gelmiyeceği aşikârdı. Bu vaziyet karşısında i m ­ parator kilise ve manastır eşyasına da “elini dokundurmuştu„. İmparator Aleksi he r ne bahasına olursa olsun impara­ torluğun dış düşmanlarına karşı mücadele için kuvvetli bir ordu toplamak mecburiyetinde idi. Aleksi K o m ne n os h e m Anadolu tarafından hem de Balkanlardan kopup gelen T ü r k hücu mla rın a karşı birden mücadele ed ecek kuvv ete malik değildi. Onu n için ö nc e tehlikenin en b ü y üğ ü olan Peçenekler le mücadele etmek, fakat bu sırada Anadoluda teşek­ kül etmiş olan T ü r k beyliklerine karşı da diplomatik usul­ lere b a ş v u r m a k yolu tatbik edilmişti. Aleksi Ko m n en o su n Bal­ kanlar dak i Peç en e k le rl e harplerini muvaffakiyetle yapabil­ mesi için, arkadan Anadoludaki T ü r k beylikleriyle m ü ca d e ­ leden m ü m k ü n me rte be kaçın mas ı lâzımdı. Balkanlardaki Bizans - P e ç e n e k mücadelesinin ehemmiyetini göreb ilmek için, evvelâ Anadolunun Se lçuklar tarafından zaptedilmesine k ısa ca temas edeceğiz.

tSi’

9eqenekler

ANADOLUNUN TURKLER TARAFINDAN FETHİ 1071 Malazgirt (Mantzikert) deki T ü r k zaferi Bizans im ­ paratorluğunun su kutunu hazırlayan en b ü y ü k darbelerden biridir. Bizans ordusun un bu mağlûbiyetini müteakip çok az bir zaman içinde T ü r k atlıları ta Marmara ve Akdeniz kıyı­ larına kadar ilerlemişlerdi. Anadolunun birçok yerleri bir daha t e r k ed ilm e m e k şartiyle Se lçuklular tarafından işgal .edil­ mişti. Anadolunun zaptında bilhassa Kutulmuş oğullarının ad kazandığını görüyoruz. Artuk, Tutuk, Afşin, Danişment, Men gü cik gibi kahr ama nla rın da H inci asır Türk futuhatmda mü him hisseleri vardır. Bizans üzerine hü cu m yapan Tü rk Beyleri aynı zamanda muhtelif cephelerden ilerlemiş­ lerdi. Kut ulmuş oğlu Sü leyman (sonraki Sü le ym an - Şah). Cenubî Anadoluyu almakla meşg ul ken , Kızıl Irmak, ve Y e ­ şil I r m a k havzalarını D anişment Bey zaptetmekte idi; bur a­ ları 1 0 7 4 tarihindenberi Türk lerin eline geçmiştir. Danişment Beyle birlikte, D a niş me nt nam ed e m e v cu t malûmata göre, Çavrıldır Çaka (ı-adını taşıyan birisi zikrediliyordu; bu bey, belki de, Bizans kayna kla rınd ak i Çaha adiyle zikrolunan, îzmirin T ür k Beyi Çakadır. 11-inci asır dünya tarihi­ nin en m ü hi m v a k ’alarından biri, m u h a k k a k Anadolunun Selçuklular tarafından zaptıdır. Bu futuhat o kadar sür’atle ya­ pılmıştır ki, Bizans tarihçileri T ü r k futuhatını teferruatıyla kaydetmek için vakit bile bulamamışlardı*. Sultan M e li k - Ş a h ın emrile 1 0 7 7 de Anadolu hâkimiyetine getirilen Kutulmuş oğlu Sü leyman (ölümü 1 0 8 6 ) , 1 0 7 9 - 1 0 8 0 yıllarında Ak deniz, Ege denizi ve Karadeniz sahillerine kadar çıkmıştı. Bu T ü r k Be ymi n az bir zaman zarfında Bizansın iç işlerine karışacak kadar kuvvetlendiğini görüyoruz. îstanbulda tahta çıkabilmek, tahtta tutunabilmek,ve hariçten gelen tehli­ keye karşı du ra bil m ek için Bizans büyükleri, Bizans devlet adamları hep Süle yma n - Şaha müracaat eder olmuşlardı. Ez­ cümle, 1 0 8 0 d e Nikefor Melissenos adlı Bizans bü yük le rin de n biri Sü leyman-Şahın yardımı ile kendini imparator ilân e de re k îznikte yerleşmişti. Bizans kuvvetleri îzniği (Nikaea) mu has ara edince, Sü le ym an Şah Nikefor Melissenos’a yardıma gelerek, Bizans ordusunu koğmuş, fakat îzniği kendi namına işgal et' Bu m ese ley e dair M ü k r i m i n 19 34.

H a l i l , A n a d o lu /u^uAaiı. İstanbul

9^e q e n e k — B i z a n s

mücadelesi

165

miş, ve burasını payitaht yapmıştı. İznik 1 0 9 7 Haziranına ka ­ dar T ür k le r elinde kalmıştır. Sü le ym an - Şahtan sonra îznikte Beylerden Ebül-kasım, sonra Eb.ülgâzi ve bunu müteakip KılıçArslan hâk imiyet sürmüşlerdi. îznikten maada Anadolunun muhtelif yerlerinde T ür k Beylikleri teşekkül etmişti. Sıvasta, Da nişmet Beyin yerleştiğini biliyoruz. İzmirde ve Efeste birer T ü r k Beyliğinin teessüs ettiğini görüyoruz. Bu suretle Malazgirt mu harebesini müteakip 10 sene Bi­ zans Anadoludan çıkarılmış gibiydi: İmparatorluğun en bü ­ y ü k şehirlerinden biri olan Nikaea ( İ z n i k ) Selçuklu T ü r k l e ­ rinin en bü y ü k beyi Sü le ym an- Şah ın payitahtı olmuştu. 1 0 8 5 de Antakya Süle yma n Şah tarafından işgal edilmiş bu ­ lunuyordu; bununla Bizans idaresinde Kilikyadaki K ü çü k Ermenistandan maada (bunun da devlete tabiiyeti yalnız isim ­ den ibaretti) a nca k Anadolunun garbi - şimalî köşesi kalmış bulunuyordu. Anna Kom nena, babası tahta geçtiği zaman Bizans memalikin Anadoluda Boğaziçine yakın yerlerden ve Ru mel ide de Edirneden ibaret olduğunu söyliyor*. Anadolu Selçuklularının rehberi olan Sü le ym an Şahın vefatmdan sonra ( 1 0 8 6 ) muhtelif Sel çu k emirleri arasında istiklâl arzuları uyanmış, ve bu yüzden mücadeleler başgöstermişti. İzniğin idaresini elinde bu lunduran Eb ü lk ası m ve îzmirde hâkim olan Çaka * kendi başlarına birer devlet k u r ­ mağ a kalkışmışlardı. Muhtelif T ü r k Beyleri arasında ihtilâf başlamış; ve Bi za nsl I lar da bundan istifade ederek Anadoluda kaybettikleri yerlerin hiç olmazsa bir kısmını geri almak te­ şe bb ü sü n d e bulunmuşlardı. Fakat Balkan yarım adasında faaliyette bulunan P e ç e n e k l e r Aleksi Ko m ne n os a Anadoludaki T ürk le re karşı harbetrcıeğe fırsat bırakmamışlardı. Bu cihet vaktiyle Chalandonun da nazarı dikkatini celbetmişti Bu suretle Selçuklu Türk le rin in Anadoluda kuvvetlice y er ­ leşmelerinde P eç en ek le ri n hisseleri olduğu muh akkaktır. Ebülkasımın idaresinde bulunan İznik başka bir Türk ' Anna Kom ena, 1.312 dXV in ev.eIvö y t to-ö y.aLçoij ejt ^ev dvTo?ıT|ç 6 yeltcüv B oöjtop o ç

opıov Tiöv 'Pmn,a'CKWv ojıı^jiTpcov.

^ Buna

d a i f ı A.l^cİ0 s

i 11i 0 1

u r a t.

îzTrm^m T ü rk h â k im i Ç a k a , İ s t a n b u l

193 6. 3 F. C h a l a n d o n , L ’m pire grec... p 100: 1’ Asie M ineure.â ce mom ent, etait profondem ent troublee, et l’an arch ie qui y regnait eût pu faciliter les conquetes des Orecs si leurs forces n ’avaient ele reten u es en Europe par la guerre des P etchenegu es.

16S

S'egenekler

emiri tarafından m u ha sar ay a maruz kal mc a Ebülkasım, Aleksi K o m n e n o sa mürac aat e de re k m u a v en e t ricasmda bu lu nm u ş­ tu. Bizans imparatoru bunu fırsat bilerek, İzniği kendi eline g e ç ir m e k ümidiyle, oraya bir ordu şevketti. Bu or dunun k u m a nd an ı da, aslan T ü r k olup* k ü ç ü k yaşlarında BizanslI­ lara esir düşen (İmparator Isaak K o m n e n o s zamanında) ve sa­ rayda Aleksi K o m ne n os ile birlikte büyütülen, Tatiki adlı bir generaldi. Tatiki İznik üzerine yürü mü ş, onun yaklaşması üzerine şehri muhasara eden T ü r k kuvvetleri çekilmişl'er ve biraz ötede vaziyet almışlardı; fakat Tatikinin bu seferinden hiç bir fayda hasıl olmamıştı; o, karşısında gayet kuvvetli bir T ü r k ordusunu g ör ü nc e geri payitahta dönmekten başka bir çare bulamamıştı. Bu v a k ’anın 1 0 8 6 senesinde ce rey an etmiş olduğu anlaşılıyor. Ayni yılda, az bir aralıkla, Peçene kle rin Bizansa hücu mlar ını görüyoruz. Tatikin İzniği bırakıp git­ mesi Pe ç en e k le rin harekete geç meleriyle bağlı olsa gerektir®. PAVLİKYAN TRAVLİN PEÇENEKLERLE EL BİRLİĞİ Aleksi K o m n e n o s tahta çıktığı zaman P eç en ek le rin asıl kuvvetleri T un a bo yundaki ovalık yerlerde, ve “Yüztepe,, de­ nilen (B u g ü n k ü Ş u m n u y a yakın) bir m e v k i d e bulunuyordu. Onların bir kısmı, galiba, Tu n a nm şarkındaki yerlerde idi. T u n a boy und ak i bazı şehirlerin de bunların elinde olduğu anlaşılıyor. P e ç e n e k başbuğlarından-ismi yukar da geçen Tatos (Tatuş) Derster (Silistre)i, ve ismine nazaran bir P e ç e n e k olduğu kuvvetle muht emel olan Saça ( S e ç e ) , Biçina şehrini ellerinde tutuyorlardı. Bunlarla birlikte Slâv un su ru nu n da şe­ hirde yaşamış olması muhtemeldir. Ç ü n k ü hâk imlerin isim­ leri arasında biri Slavcadır (Sestlav). Burada oturan P e ç e n e k ­ lerin yalnız gö ç eb e olmayıp, ayni zamanda ziraatle de iştigai ettikleri anlaşılıyor. Bilhassa göçebelikle bir arada yapılması kolay olan “darı,, e km ek le r i ^ - burada ziraatla iştigal ed en ­ lerin P e ç e n e k le r olduğuna delâlet eder. ’ Anna K o m n en a I, 199. ^ F . C h a l a n d o n p. 100. 3 Anna K om n en a I, 3 2 3 : dgoreıcüvTeç eo:i£ieov x£Yxeovç te xal jtuşoıjç. V. V a sire v sk ij burada ziraatla iştigal edenlerin Ruslar olduğunu sö ylü yor ( P e ie n e g iıV tz n n tıja , 14 8 -1 49 ). O, bu fikrini istinat ettirecek esaslı bir m em b a a m âlik değildir; sonra nEyy.eo^ÇU yan lış olarak "yulaf,, diye tercü m e etmiştir; bu söz dan olup, b ilh assa göçm en lerin ektiği bir h u ­ bubattır.

3^eqenek-2izans

m üaade/esı

167

İmparator Aleksi K o m n en o s 1 0 8 3 senesinde Norm anl ara karşı harp y a p a r k en en tehlikeli bir anda Bulgaristan Pavlik y a nl a nn da n 2 8 0 0 kişiden ibaret bir kıt'a irrıparatoru bı­ r ak ar ak memle ket ler ine dönüp gitmişlerdi. Onların bu ha­ reketleri, tabiî, cezasız kalmıyacaktı. Aleksi K o m n e n o s Sel­ çuklu Türklerinin yardımı ile N or m a n harbini muvaffakiyetle bitirip payitahta döndükten sonra, P av li ky an lar m şiddetle c e ­ zalandırılmalarını, Filibedeki emlâklerinin müsad er e edilerek asker le rin e dağıtılmasını, ve birçoklarının da hapsa atılma­ sını emretmişti. Bu kararı yerine getirmeye m e m u r edilen kimse nin gayet şiddetli davranması m ü h im karışıklıklara sebep olmuştu. Filibe ahalisi arasında hü k ü m et e karşı bü y ü k bir memnuniyetsizlik başgöstermiş ve el altından bir isyan h a r e k e t i hazırlanmıştı. B i z a ns l Il ar a k a r ş ı z a t e n her zaman husumet be slemekte olan Pavlikyanlar, yahut Bogomiller, isyan çı k a rm a k için fırsat bekliyorlardı. İmparatorun Pavlikyanlara karşı aldığı tedbirden mutazarrir olanlar arasında, Aleksinin sarayında hizmette bulunan Travi ‘ isimli birisi­ nin kardeşleri de bulunuyorlardı. Onla r Kostantiniyeye g e ­ lerek v ak ’ayı bütün fecaatiyle, T r a v l’e anlatmışlardı. Bunu n üzerine Travi BizanslIlardan intikam almaya karar verm iş ve 1 0 8 4 senesinde gizlice saraydan kaçarak, Filibeye gel­ mişti. O, burada vatandaşlariyle birlikte isyan bayrağını kaldırmıştı. Filibeye yakın dağlardaki kalelerden Beliotaba denilen bir şehri işgal ile etraftaki memleketi yağmaya, Bi­ zans me murlarını öldü rme ye başlamıştı. Travlin çıkardığı isyanın epey ce sürdüğü anlaşılıyor. Bu harekette bizce m ü ­ him cihet te ona P eç en ek le ri n iştirak etmiş olmalarıdır. Travl, giriştiği işte muvaffak olabilmek için P eç en e k le rl e mü nas eb et tesis etmiş ve onlardan yardım istemişti. Bu v ak ’a 1 0 8 6 da olmuştu. Bizanshlar işin bü yüd üğ ü nü g ö r ü n ­ ce Travle adamlar gönderip ba rış m ak teklifinde b u lu n m u ş ­ lardı. Kendisine birçok vaadlar yapılmışsa da hiç bir netice hasıl olmamıştı. Müzakerelerden fayda çıkmadığını gören Aleksi, P ak uri an os ve Brana ismindeki, o zaman en ta­ nınmış, iki kum an da n ın idaresindeki bir orduyu Tra vl ve P e ç e n e k le r üzerine sevketmişti. P ak uri an os Beliotaba ' Bu ad esk i B ulgar hanlarından T ervel adını andırm aktadır; Bulgarlar arasında eski tü rk çe adların 1 1 - inci asrın ortalarına kadar k u lla­ nılm ak ta olduğunu görüyoruz.

IS8

ff'eçenekler

kalesine yaklaşmış, fakat karşısındaki P e ç e n e k kıt'alannın adet itibariyle kendisine çok faik olduğunu görünce, harbe g ir iş m e k şöyle dursun, ordusunu k ur t a rm a k yolunu aram ak m e cbu riy eti nd e kalmıştı. Fakat Brana yiğitlik göstererek, P e ç e n e k l e r e karşı ha rb etm ek lâzımgeldiğini ileri sürmüştü. Pa kur ian os ta kor k ak lık la ittiham e di lm em ek için buna m u ­ vafakat etmişti. Bizans ordusu harp safına dizilmiş ve Peçene k le rin üzerine yürümüştü. Fakat çarpışma ço k devam et­ m e m i ş , B iz a ns l Il ar şiddetli bir h ü c u m a m a r u z kalıncâ ara ­ larında karışıklık başgöstermiş, ve az bir zaman sonra da k a ç m a y a koyulmuşlardı. Her iki k u m an da n da bu ça r pı şm a ­ da canlarını Azraile vermişlerdi. Bizans ordusu ya dağılmış ve ya esir edilmişti. Aleksi Ko m n en o s u n imparator olduktan so nr a P eç en e k le r üzerine gönderdiği ilk ordusu m ü nh e zi m ve perişan olmuştuk P eç ene kl er, bu muvaffakiyetlerini m ü ­ teakip Filibe civarında uzun bir zaman hiç bir karşılık g ör ­ meksizin, istedikleri gibi hareket etmişlerdi. Tam bu sıra­ larda Anadoludaki Sel çu k beyleri birbirleriyle uğraşmakta idiler. Aleksi K o m n en o s ta fırsattan istifade İznik üzerine, yukar da söylediğiniz veçhile, bir ordu şe vketm iş b u lu n u y o r­ du. Fakat Beliotaba kalesi yanındaki mağlubiyet Bizans i m ­ paratorunu Anadoludaki ordusunu Rumeli tarafına ç e k m e ğ e m e c b u r etmişti. Bundan ötürü İznik üzerine gönderilen Tatiki geri çağırılmıştık O n u n eline ço kça para verilerek alelacele E d ir n e y e gönderildiğini görüyoruz. Tatiki, o sırada ma­ aşlarını almıyan ücretli ask erlere aylıklarını verecek, k a ­ lan para ile de yeni teşkil edilecek orduya asker toplaya­ caktı. Ayni zamanda Anadoiuda Kizikosta bulunan ücretli F r e n k askerleri de Ed irneye gönderilmişlerdi. Tatiki yeni bir ordu vücude getirebilmişti; o, Fren klerin de gelmesi ile kendisini kâfi derecede kuvvetli hissetmiş ve P eç ene kl ere ka rşı hareket emrini vermişti. On u n k u m a n d a ettiği Bizans ord usu Edirneyi te r k ile Filibe istikametinde y ü rü y er e k Blisnium yanından akan bir ırmağın üzerinde karargâhını k urmu ştu. Burada erzak tedarikinden dönen bir P e ç e n e k kıt’ası görü lü nce Bizanshlar ona hü cu m etmişler ve e ş ­ yalarını ele geçirmişlerdi. Tatiki bu muvaffakiyetini müte' Anna K o m n en ea I, 3 2 5 . 2 Ayni yerde S. 3 2 5 - 3 2 6 .

SPeçenek — 2 i z s n s

m ücadelesi

169

akip Filibeye hareket etmişti. Buradan etrafı gözetmek için adamlar gönderilmiş, onlar geri dönerek Beliotabada külliyetli bir P e ç e n e k ordusun un me v cu t olduğunu bildirmişlerdi. Tatiki bu kadar çok P eç en e ğ in Filibeyi mu ha sa ra altma alacak lar md an endişe ederek, sür’atle şehri terk ve P eç en e k le re karşı yürümüştü. Ya km da ki bir ne hir boyunda he r iki ordu karşılaşmışlardı. Fakat Bi za nsl I lar olduğu gibi P e ç e n e k le r de hü cu m yapmaktan çekinmişlerdi. Annanm sözlerine göre, B iz a ns l Il ar Pe ç en e k le ri n ço kl uğundan; P e ç e n e k le r de Bizans ordusunun düzgünlüğünden, zırhlarm iyiliği ve silâhlarının parlamasından korkmuşlardı*. Yalnız, F r e n k le r harbi başla­ m a k istemişler, fakat Tatiki buna mani olmuştu. İki ordu karşı karşıya güneş batıncaya kadar durmuş ve karanlık başlayınca b e r t a r a f kendi kara rgâ hı na çekilmişti. Ertesi gün her iki ordu tek ra r birbirlerine karşı dizilerek bütün gün harp etmeden geçirmişlerdi. Ayni vaziyet ü çü n cü günde de devam etmişti. O gece sabaha karşı P e ç e n e k le r yerlerinden ka lk a ra k kendi memle ket ler ine dönüp gitmişlerdi. Tatiki bun dan ha be r alınca'^ derhal P eç en ek le rin takip edilmesini emretmiş, fakat Bi zansl Ilar ın ekserisi piyade olduğundan, P eç en ek le ri n arkala rmd an yetişememişlerdi. P eç en e k le r Demir (kapı) tepeliğini işgal etmişler, Tatiki de Kostantiniy e y e avdet etmişti. Bu sefer neticesinde hiç olmazsa Filibe havalisi P e ç e n e k ak ınından temizlenmiş bulunuyordu. PEÇENEK BAŞBUĞU ÇELGÜNÜN MACAR KRALI SOLOMONLA HİZANSA HÜCUMU Travl’e yardım eden P e ç e n e k kuvvetlerinin b ü y ük o lm a­ dığı anlaşılıyor. 1 0 8 7 senesi ilk baharında daha b ü y ük P e ç e ­ nek kuvvetlerinin Bizans üzerine harekete geçtiğini g ö r ü ­ yoruz. P eç en ek le rl e ber abe r tahtmdan indirilen Macar kralı So lo mo nu n da bu sefere iştirak etmiş olması çok entresandır. Bu kralın bir k err e de talihini Bizansla m u h r e b e d e su na m a k istediği pek muhtemeldir; muvaffak olduğu takdirde, kim bilir, Bizans tahtını işgal etmeyi bile hülyasında kurmuştu. P eç en ek kuvvetlerinin başında Çelgü'^ (T; fAyo'u) adlı birisi bulunuyordu. Se k sen bin kişiden m ü r e k k e p olduğu söylenen bir P e ç e ­ nek ordusu, Macarlar ve Sarmatları da (Kumanlar) ihtiva > Anna K om n en a 1 , 3 2 7 — 3 2 8 , 2 Keza I, 3 3 0 ,

170

S'egenekler

e diyordu ’. Bunlar Chariopolis (LuIe Burgaz) civarındaki k ö y ­ ler ve şehirleri tahrip ettikten sonra, bir ço k ganimet ele geçi­ r e re k Skoteinon denilen me v ki de kara rgâh larmı k u r m u ş ­ lardı. Aleksi K o m n e n o s bunlara karşı Nikola Maurokatakalon adil bir generalin idaresi altında bir ordu göndermişti. Annanın sözlerine göre, etraftaki ahali P e ç e n e k k or k u su n da n yakındaki kalelere saklanmış bulunuyordu. Bizans ordusu Pamp hy lo n tesmiye olunan yer e kadar geldikten sonra m e v k i almıştı; bir müddet sonra Bizans ordusun un burayı da terk ile k ü ç ü k bir şehir olan Kule ’ye vardığını görüyoruz. Peç enekler, kendilerinden daha ço k olan Bizans kuvvetleri karşısında muntazaman çekilmişler; fakat ayni zamanda Bizans ordusunun bütün hareketlerini takip etmişler ve bir sabah Çe)gü‘‘* var kuvvetleri başında ha rb e hazır bir şekilde Bizans ordusunun karşısında vaziyet almıştı. Bunu n üzerine b aşk um and an Maurokatakalon, yanına zabitlerini alarak bu ­ lunduğu ovanın arkasındaki tepeye çı k m ış ve karşındaki­ lerin vaziyetini öğrenmişti. Bu nu müteakip Bizans k u m a n ­ danı k ar arg âh ın a dö nmüş ve P eç en e k le rl e harp edip etme­ mek hususunda arkadaşlarile g ö rü ş m e ğ e başlamıştı. Peçeneklerin adet itibarile çok olduklarını nazarı itibara alarak mağlup olmak ihtimalini dü şü nm ü şv e harbe girişmenin doğ­ ru olmadığmı ileri sürmüştü. Fakat yanındaki zabitler ve ağır silâhlı kıt’alar harbe girişmeğe taraftardılar. Nihayet Mauro­ katakalon da muvafakat etmiş, ve derhal ordunun ha rbe hazırlanmasını emretmişti. Her iki ordu karşılaşmış ve, Annaya in a n m ak lâzım gelirse, P e ç e n e k le r dayanamıyarak kaçmışlardı®. Anna Komnena, Çe lg ü nü n k ah ra m an ca m u k a ­ vemet ettiğini, karşısındaki Bizans saflarını epey bir zaman şaşkın bir hale getirdiğini yazıyor. Çelgü ce n k ede ede aldığı yaralarından harp me ydanında kalmıştı*. Bizans membalarında Macar kralının da bu harpte öldüğü ne dair hiç bir ' Anna K o m n en a I, 3 3 1 : >cal dbıö Toîi Aay.iKoO mQaxE^[W.xoç ovK o liy o v ç r A. na Kom nena, 3 3 3 2 Keza 1, 3 3 4 - 3 3 5 . 3 Anna K om n en a 1,335.

10S7

SH isfire

seteri

173

kitlesi de harekete geçmişti. Fakat bird enb ire karşı koyaca k kuvvetin b u l n m a d ı ğ m d a n , vakit k a z a n m a k ve bütün k a b i l e ­ lere hazırlanmak imkânını vermek için 15 0 kişiden ibaret bir elçi heyeti Bizans imparatoruna gönderilmişti. Bunlar sulhun aktini istiyorlar, ve eğer imparator buna razı olursa her zaman için otuz bin P e ç e n e k atlısının B iz ansl Ila rın e m ­ rine amade olacağını bildirmişlerdi. E ğ e r B iz a n s l I l a r bu tek­ lifi kabul etmiyecek olurlarsa h ü c u m a geç me ierile tehditte bulunmuşlardı. B iz a ns l Il ar P eç en e k le rin elçi göndermelerini onların kork ak lığ ın a atfetmişler; P eç en ek le rin tekliflerini redle iktifa etmemişler, her zaman ve her yerde karşı taraf­ tan gelen elçilere dokunulmadığı halde, B iz a ns l Il ar P eç en e k elçilerini tevkif için bir be ha ne bulmuşlardı. Bu be ha ne B i z a n s kurnazlığının tipik bir nü m u ne si olduğundan naklediyoruz. Bu sefere saray m ü ne cci m ler in de n biri de iştirak etmişti. O, imparator Aleksiye güneşin tutulacağı haberini vermişti. İmpa­ rator, P e ç e n e k elçilerinin tevkifinde bundan istifade etmeyi k a ­ rarlaştırmıştı; P e ç e n e k elçilerinin kabulü esnasında, Aleksinin elçilere hitaben şu sözleri söylediğini, Annadan öğreniyoruz; “Ben bu meselede, yani uzlaşma işinde, hakemliği tanrıya bıra kıy or um; eğer gök yüzünd e bugün he r ha ng i bir işaret zuh ur ederse, sizin doğru niyetle gelmediğinize alâmettir. Şayet hiç bir şey olmazsa, hakkınızdaki şüphelerimin esassız olduğuna kanaat getiıeceğim',,. Bu k o n u şm a y ı müteakip iki saat sonra hakikaten gün eş tutulmuştu*. İmparator da ' A n n a K o m n e n a I, 3 3 8 - 3 3 9 . 2 A n n a K o m n e n a n m b a h s e t ti ğ i ve B iz a n s lIla rın sefe ri ile bağlı olan bu g ü n e ş tu tu lm a s ı v a k ’ası m u h te lif m u d a k k i k l e r ta ra fın d a n m u h te lif z a m a n a a tf e d ilm e k t e d ir . B u n a g ö r e s e f e r in de ta r ih i b irb irin e' u y m ıy o r. B u n u n en d o ğ r u s u K. D i e t e r in (Byz. Zeitschft. B. III. D ie P etsch en egen k rieg e) tay in ettiği g ib id ir. B u r a d a o sıra la r d a v u k u ’b u la n g ü n e ş tu tu lm a s ı c e tv e li de g etirilm iştir: 1 0 8 4 s e n e s i 1 T e ş r i n i e v v e l sa a t 13,5 da Asya, Afrika, ve A vru p ad a 1086 » 1 6 Ş u b a t s a a t 13 Avru pa, A frik a ve A sy ad a 1087 » 1 A ğ u sto s sa a t 8 , 5 A v ru pa, A frika ve A syada 1088 » 2 0 T e m m u z sa a t 2 l Ş im a lî A sy ad a 1090 » 2 4 T e ş r in i s a n i 5 de C e n u b î A sy a d a , A frik a ve A v ru p ad a 109 1 » 2 1 M a y ıs sa a t 5 , 0 Ş a r k î A vru pad a, A frik a ve A syada. • D ie te r ve o n a u y a r a k C h a la n d o n (p. 1 0 6 ) A n n a K o m n e n a n m e s e ­ rin d e 1 0 8 7 s e n e s i 1 A ğ u sto s d aki g ü n e ş tu tu lm a s ı m e v z u u b a h is old u ğ u f ik rin d e d irle r, D e m e k B iz a n s l I l a r ın s e f e r le r i de o ta r ih le r d e c e r e y a n e t­ m iştir. V a s i l ’e v s k i j b u s e f e r in ta r ih in i 2 0 T e m m u z 1 0 8 8 s e n e s i n d e o la r a k k a b u l ed iy o r. 1,60 . 3 A n n a K o m n e n a 1 ,3 4 0 .

17it

Geçenekler

1 5 0 Peçen ek elçisinin tevkif edilmesini emretmişti. Anna, bu­ rada olmuş bir va k’ayı naklediyor, ve bu nunla bilhassa bab a s ı n m m a h a r e t i n i t e b a r ü z ettirmek istiyor . Bi zansl I lar ın düşmanlarını zayıf gördükleri zaman hiç bir beynelmilel kaideye riayet etmediklerini birçok misallerle biliyoruz. K al ­ dı ki k ü ç ü k bir P e ç e n e k zü m re si ne karşı böyle bir kaideye riayet edilsin. Teivkif olunan P e ç e n e k elçileri saray had ımla­ rından birinin muhafazası altında Kostantiniyeye gön deril­ mişlerdi. Maamaîih bu mevkuflar payitahta kadar v a r m a m ı ş ­ lardı. Mikra - Nikaea adlı bir şehire vasıl olduktan sonra, P e ­ ç e n e k esirleri kolayını bulup, geceleyin birbirlerinin bağlarını çözdükten sonra, muhafızlarını keserek, dağ yolları ile kendi k a vi m da şl an yanına kaçmışlardı. Nasılsa öldürülmekten k u r ­ tulan kıt’a k u m a nd a n ı hadım, yanında sağ kalan üç kişi ile imparatorun yanına Goloeye gelmişti. Bizanslılar elçilere karşı yaptıkları bu yolsuz hareketin karşılığını çok ağır bir ceza ile, binlerc e kişinin kanı bahasile ödediklerini göreceğiz. Elçilerin kaçıp kurtulma haberini alan Aleksi K o m n e n o s tavâ İ3tavaoTQeı()aTe. K o m n e n a J, 3 5 7 . I, 3 5 7 . $ ıl i 7 t r e o T j:ı ;o ? a v 8 e t o ijt c ü v x a t a / u a P ö v T w v .

^rakyada

3*e q e n e k ! e r

tSS

lerdi. P e ç e n e k yurduna hü cu m etmenin neticesi ne oldu­ ğunu BizanslIlara gösteriyorlardı. BizanslIlar ise Peçeneklere karşı tamamiyle aciz bir'Vaziyette idiler. Ancak P ar ­ tizan harbi yaparak muk abe le etmi şler; bir kaleden ikinci kaley e gitmek ve payitahta döne bil m ek için bütün gayret­ lerini sarfetmişlerdi. BizanslIları takiple P e ç e n e k le r Tr akyanın her tarafına dağılmışlardı; hatta bazı P eç en ek atlıları ta Kostantiniye surlarına kadar ilerlemişlerdi. Bu suretle Makedonyaya kadar bütün m e m le k et P eç en ek le rin elinde idi. İ m ­ parator Aleksi ric’at ede - ede Kypsellaya ( İ p s a la ) ya kadar gelmiş ve daha fazla P e ç e n e k le re karşı mücadele etmenin imkânsiz olduğunu görünce, sulh istemişti. Anna K o m ne n a bile, adeti hilâfına olarak, bu mün ase be tle babasının “sulh istemiş olduğunu',, kaydetmiştir. D em ek ki Bizans impara­ torluğu tamamiyle bitkin bir halde bulunuyordu. P eç en ek le r de kendileri için gayet müsait şarait altında sulhun aktine muvafakat etmişlerdi. P eç en e k le r bu sulhu aktetmek su re ­ tiyle Bizansa karşı b ü y ü k bir zafer elde etmişler ve Aleksi Ko m n en o su n durup duru rken yapmış olduğu h ü cu m u n intikamını almışlardı. Anna Komnenada, bu sıralardaki P e ç e n e k harpleri anla­ tılırken, P eç en e k kadınlarının cesaretini gösteren, ve T ü r k kadınlarının erke kler iyle birlikte ha rb e iştirak ettiklerini bildiren, satırlara tesadüf ediyoruz. Ezcü mle “ ..... .. tesmiye olunan bir me vkide harp devam ederken, Migidenos isimli birinin oğlu fazlaca P e ç e n e k arabalarına yaklaşmış ve bir P e ç e n e k kadmı eğri bir demir alet bağlı bir ip atarak Bizans askerini arabaya kadar sürükleyip getirmiş, ve esir almıştık Gö rül üyo r ki P eç en e k kadınları erkeleri ile birlikte ar aba ­ ların arkasında düşmana karşı ce n k ediyorlardı. Peçenekler, 1 0 8 7 senesi sulhunu müteakip, kış gelmiş oldu­ ğundan Tuna boyuna gitmemişler, 1087/8 kışını ge ç irm e k için T a u r o k om en da ( E r g e n e ne hr in e y a k ı n ) kalmışlardır. Onların burada kalmaları, tabii, etraftaki Bizans ahalisi için hiç te sevinilecek bir v ak ’a değildi. P e ç e n e k kütlesinin bü ­ tün kış civardaki ahali hesabına yaşıyacağı aşikârdı. '

K e z a I. 3 5 8 . İ q A n n a K o m n e n a I, 3 5 9 . 2 F. C h a 1 a n d o n , p. 1 2 0 , n. 1. O, P e ç e n e k l e r i n T a u r o k o m e n d a k ış ı g e ç i r m e l e r i n i 1 0 8 9 / 9 0 a atfediyor. V a s il’e v j s k i j de a y n i fik ird e d ir. 3 A n n a K o m n e n a I, 3 6 0 . ♦ A n n a K o m n e n a I, 3 6 0 .

^rskyada

Bu, galiba, g â n e s i idi.

Bi zansl I lar ın

G eçenekler

e lde

ettikleri

137

muvaffakiyetin y e ­

Bu sıralarda Bizans imparatorluğu yalnız P e ç e n e k hü­ cu m u n a değil, ayni zamanda Anadoludan, İznik emiri EbülKasım tarafından da taarruza maruz kalmıştı. Sirbirlerile uyu şmak sızın hare ket eden bu iki kardeş T ü r k kütlesi Bizansm son mu k av e m e ti ni kırmak, imparatorluğun kabrini kazımakta devam ediyorlardı. Kendi başlarına m u k a ve m e t etmekten aciz olan BizanslIlar Garbı Avrupaya ve Papaya yardım ricaları ile müracaat etmişlerdi; onların bu ricaları tamamile boşa gitmemiş, arasıra sergüzeşt arayan garp şöval­ yeleri "mazlum şark hıristiyan devletini,, “barbar,, T ür k le r v e “mecusîler„e karşı müdafaa için gelmişlerdi. Derster m u h a ­ rebesinde “Latinlerin,, de bulunduklarını gördüktü. Bu suret­ le, bizim tetkik ettiğimiz sıralarda Bizans imparatorları hiz­ metinde frenk kıt’aları bu lu nuy or lar dı; bunlar bilhassa Se l­ çuklulara ve P eç e n e k le re karşı mü cadele kullanılıyorlardı. Tam Derster hezimetini müteakip, yani 1 0 8 7 de, Kudüsten dön erken imparator Aleksiyi ziyaret eden ve sonraları birinci haçlılar seferine de iştirak eden Flander kontu Robert vadi üzerine 5 0 0 şövalye göndermişti. Bunlar Aleksiye hediye olarak 1 5 0 at ta getirmişlerdi. Kendi ihtiyaçlarından artan atlarını da para mukabilinde B i za n s l I l a r a satmışlardı. İmparator Aleksi bu 5 0 0 şövalyeyi Anadoluya, İznik Emirinin hücu mla rın a mani olmak için, Nikomediaya (İzmit ) göndermişti. Bu suretle 1 0 8 8 senesi içinde Bizans imparatorluğu hem T ra ky a d ak i Peçenekler, hem de İznikteki Se lçuklular tara­ fından sıkıştırılmakta idi. Yalnız bu kadar olsa, belki de b u n ­ dan kurt ulma k çareleri bulunurdu. P e ç e n e k le re karşı Kumanları, Selçuklulara karşı da garpten gelen şövalyeleri g ö n d e r m e k m ü m k ü n olacaktı. Fakat Bizans için ü çün cü bir cihetten de fevkalâde b ü y ük bir tehlike baş göstermişti. O .da yine bir T ü r k kuvveti tarafmdandı. Aleksi Ko m ne n os u n Bizans tahtına geçmesi munasebetile Anadolunun Selçuklular tarafından zaptını anlatırken, Selçuk beyleri arasında Çaka adlı birinin ismi geçtiğini söylemiştik. Bizans kay nak larında dai Çaka adını taşıyan bir Be y e tesadüf ediyoruz. Da ni şm en tn am ed ek i uv ile BizanslIların T;axâç mı.n ayni şahıs olup olmadığı katiyetle rnalûm değildir. Peç enek-

198

İPegenekler

lerin Bizans siyasî hayatında en tehlikeli bir âmil oldukları sırada, İzmitte Çaka adlı birisi bir devlet k u r u y o r ; futuhatta bulunuyor; ve Bizansa son bir darbe ind irm eğe hazırlanıyor. Bilhassa İzmirdeki T ü r k beyinin o sıralardaki çok karışık olan siyasî mücad elelere iştiraki, ve P e ç e n e k le r l e ayrıca bir mü na se be t tesis etmesi, üzerinde du rmağa değer bir m e v z u ­ dur. O sıralardaki Bizans - P eç en e k münasebetini, ve u m u ­ miyetle Bizans üzerine T ür k hücumlarının ehemiyetini, ve o zamanın siyasî vasiyetini lâyıkıyle anlıyabilmekliğimiz ' için Çakanın şahsiyeti ve faaliyetine dair bazı malumat vereceğiz. İZMİR BEYİ ÇAKA* 1 0 7 8 - 1 0 8 1 yıllarında T ürk le rle BizanslIlar arasında c e r e ­ yan eden harplerin birinde, ismine bakılırsa garpten gelmiş olduğu anlaşılan, Bizans kum andanlarından Kabalika Aleksander adlı bir zat, henüz bir delikanlı olan, Çaka adlı bir T ü r k gericini esir almıştı. Bu g en ç T ü r k esiri asîl bir aileye me nsu p olduğundan imparatorun (Nikefor Botaneiates) sara­ yına gönderilmişti. Bizans sarayında kendisine “protonobilissimus,, ünv anı verilmiş ve saraydaki diğer asîl delikanlılarla birlikte terbiye ve tahsil görmüştü. Çakanın H omerosu o k u ­ yup an layacak kadar klâsik gr ekçeyi öğr en m iş olduğu anla­ şılıyor. Ça ka nın Bizans sarayında öğrendiği şey yalnız g r e k ç e değildi: o burada Bizans devleti, Bizans siyaseti ha kk ınd a da esaslı bilgiler elde etmişti. O sıralarda Bizansın askerî k u v ­ veti ço k zayıflamış olduğundan, düşmanlara karşı bilhassa siyasî man evralar çe v i r m e k mecburiyeti vardı; Çaka bu sıra­ lardaki Bizans diplomatlarının faaliyetini yakından takip içinsarayda bu lunması itibariyle- birçok imkân ve fırsata malikti. Ç a k an ın bundan istifade ettiği, onun sonraki faaliyetinden açı kça görünmektedir. Bizans sarayında esarette bulunan bu T ü r k gencinin Bizans imparatoru tarafından bü y ü k m em u riy etl er e çıkarıl­ dığı, ve kendisine birçok imtiyazlar verildiği anlaşılmakla * Ç a k a y a dair: A k d e s N im e t K u r a t Ç a k a , İ z m i r ve y a k m m d a k i a d a la r m T ü r k h â k i m i . İs t a n b u l 1 9 3 6 , 3 4 S S . M ü n e c c i m b a ş ı n ın C am i-û t-d ü v el\ n â& b u e m i r e ait m a l u m a t (Y o a n n e s ) adlı b ir r u m m ü ­ v e r r ih i n in e s e r i n d e n ik tib a s e d ilm iştir. te k i k a y itle r is e A n n a K o m n e n a n ı n e s e r i n d e n , p e k k ıs a l t ı l m ış o l a r a k , a h n m ış tır . M ü n e c c im b a ş ı Ç a k a n m i s m i n i u«5j o la ra k y azıy o r. B u k ıs ı m , m e z k û r e s e r i n t ü r k ç e y e t e r c ü m e s i n d e y o k tu r.

Zra k y a d a

159

3^ e q e n e k l e r

beraber, bunları yakından tenvir ve tesbit ed ecek vaziyette değiliz. Zaten o sıralarda Bizans hizmetindeki T ü r k delikan­ lıların sayısı pek az değildi. Bunlar arasında bazılarının kum and an lık gibi y ü k se k makam lara çıktıklarım biliyoruz. Aleksi K o m ne n os za ma n md a at kazanmış olan T ür k k u m a n ­ danlardan Tatiki (Tatik?) de sarayda büyütülen gençlerden biriydi. Çaka ile birlikte diğer T ü r k delikanlılarının b u lu n­ duğunu kabül ede biliriz. O, belki de, her hangi bir T ü r k kıt’asının kum andan ı idi. Aleksi Ko m n en o su n tahta çıkması Çakanın mukadderatını değiştirmişti. Çaka, Bizans tahtının sahibi değiştiği sıradaki karışıklık ve gayri m u ay y en vaziyetten istifade ederek, kendi başma bir devlet k ur m ağ a muvaffak olmuştu. 1081 den sonra İzmir ve havalisi Çaka beyin hâkimiyetini tanımıştı. Çakanın bu işi nasıl ve ne zaman yaptığını kat’iyetle kestiremeyiz. Şu iki ihtimal en kuvvetlileridir: Çakanın bizzat Bizans sara­ yını bırakıp gitmesi ve İzmirde bir devlet kurması; İkincisi Aleksi Ko m ne n os u n idare başına gelmesile, Nikefor Botaneiatesin adamlarını, ve o meyanda Çakanın da, yeni hü k üm da r tarafından saraydan uzaklaştırmasını müteakip. Çakanın İzmir tarafına gitmiş olması m ü m k ü n d ü r . Çakanın saraydan uza k­ laştırılmasında, belki de yine bir T ü r k olan ve Bizans hiz­ metinde yükselen, Tatikinin de tesiri olabilir. Bu hususta kat’î bir şey sö yl em ek kabil olmam akla bera ber Çakanın o zama nk i karışık vaziyetten bilistifade kendi teşebbüsü ile bir beylik k ur m ağ a girişmesi ve Bizans hizmetinden ö z ihtiyarı ile gitmiş olması hakikata daha yakın olabilir. İzmirde kurulan bu Beylik, başında bulunan zatın k ud ­ reti ve bilgisi sayesinde az bir zaman zarfında Bizansın en kuyvetli ve tehlikeli bir düşmanı oluvermişti. Çaka, Bizansın iç yüzünü, en zaif noktalarını gayet iyi bildiğinden, derhal Bizansa hücu mda en tesirli ve en gerekli silâhı yaratmakla meşgul oldu. Çakanın emrile İzmirde kuvvetli bir donanma yapılmıştı. İzmirin hinterlandı artık Bizansın elinden çıkm ış ve Türklerin eline girmiş bulunduğundan, Çakanın halâ Bizans elinde kalan yerleri alması icap ediyordu. Efes-Tanrıvermiş adlı bir T ü r k beyine, İznikin c e n u b u - g a r p kısımları İzrrik beylerine aitti. Türkle rin eline gir miye n saha olarak ' A n n a K o m n e n a I, 3 5 5 . F. C h a l a n d o n , 2 A ıin a K o m n e n a 1 ,3 5 5 .

p. 117-118.

200

S^egenek/er

İzmire yakın Sakız, Midilli ve Sisam adaları ile İzmir k ö r ­ fezinin cenu p ve şimal kısımları vardı. İzmir beyinin bilhassa E g e denizine hâk im olmak istediği anlaşılmaktadır. Hatta yalnız Ege denizine hâk im olmak değil, Balkan yarımadasına ayak bas m ak emellerinin de bu İzmir beyinin zihnini işgal etmiş olduğunu söyliyebiliriz. Ç ak a donanm ay a istinatla önce Midilli adasını almıştı. So nr a Sakız ve Sisam adaları alınmış, ve belki de, Rodos ta Ç ak an ın hâkimiyetini tanımıştı. Aleksi K o m n e n o s u n Çakaya karşı gönderdiği donanması açık deniz mu ha re be sin de y e ­ nilmişti. Bunu müteakip Çaka üzerine ikinci bir sefer açıl­ mıştı. Bu defa, Bizansa yardıma gelen Flanderli şövalyelerin de sefere iştirâk ettiklerini görüyoruz. Ayni zamanda, ücretli “Skit,, kıt’aları da hazır bulunmuşlardı- Skit tabirile, bütün bu v a k ’alar için esas kaynağımız olan Anna Kom nenanın, bilhassa Uzlar ve Peç ene kl eri kastettiğini biliyoruz. Bizansın bütün kara ve deniz kuvvetleri birden hare ket ile Sakız adasını Çakadan istirdat edeceklerdi. Bu defadaki m u h a ­ r e b e çok şiddetli olmuş ve pek uzun sürmüştü. Bizans ordu­ sundaki Uzların ve Peçeneklerin Çakanın askerlerile m ü n a ­ sebet tesis ettiklerini, ve Bizans ordusunun bazı hareketlerini karşı tarafa bildirdiklerini öğreniyoruz. Nihayet çetin bir mücadeleyi müteakip Bi za ns l Il ar Sakız adasını almağa m u ­ vaffak olmuşlardı. Bu seferin tarihini kat’iyetle bilmiyoruz; Flanderli şövalyelerin de iştirâkini nazarı itibara alırsak bu nu n 1 0 8 7 den sonra olduğuna hükmetmeliyiz. 1087 sonbaharında Derster (Silistire) yanında Bizans or ­ dusu Pe ç en e k le r tarafından müthiş bir mağlubiyete maruz kaldıktan sonra, Bizans hükümeti bütün kuvvetlerini Bal­ k an yarımadasına toplamak mecbu riy eti nd e idi. Bundan Çaka azamî de recede istifade etmiş ve elinden çıkan adaları yeniden hâkimiyeti altına almıştı. Bu suretle Balkanlarda Pe ç en e k le ri n ilerlemeleri Çakanın nufuzunu yaym asına y ar ­ dım etmişti. Biri, Ege denizinin Anadolu sahillerinde, diğeri Balkanlarda faaliyette bulunan iki T ü r k zü mresi arasında, Bizansa karşı müşterek bir cephe, önce kendiliğinden, sonra Çakanın ve P e ç e n e k başbuğlarının istekleri üzerine, teşekkül etmişti. Bu cephe birliğinin bilhassa Çakanın teşebbüsü ile vücut buldu ğun u söyliyecek vaziyetteyiz. Bizans - P e ç e n e k mücadelesinin en kızgın ve ehemmiyetli anlarında İzmir

Zraky ada

S‘ e g e n e k l e r

20!

beyinin de ismi zikredilmesi, Ç ak anm bu zamanda boş dur­ mamış olduğunu gösteriyor. Fakat, bizce meçhul sebepler­ den dolayı, İzmir beyinin kuvvetlerile Trakya da ki P e ç e n e k atlıları en lüzumlu bir anda birleşememişlerdi. Bizans impa­ ratoru kendisi için en tehlikeli olan düşmanlarını ayrı ayrı y e n m e k için zaman ve fırsat bulmuştu, ö n c e P eç en ek le r Kum anl ar vasıtasile imha edilmişler, sonra da İzmir beyi, İznik sultanı Kılıç - Arslanın elile ortadan kaldırılmıştı. PEÇENEKLERİN TRAKYADAKİ HARPLERİ (1088-1091) Bizansm ayni zamanda üç taraftan da T ü r k h ü cu m u n a maruz kaldığını gördük. Bu hücumların en kuvvetlisi şüp­ hesiz, P e ç e n e k le r tarafından yapılanı idi; Bizansa hücu m yapan T ü r k le r arasında en cesurları da m u h a k k a k Peçeneklerdi. Bu cesur P eç en e k kütlesini m u ay yen bir gay eye doğru sevkeden, onların hareketlerine bir hedef veren muktedir şahsiyetlerin bulunmayışı, zaptettikleri yerlerde yerl eş mek ve bir devlet k u r m a k gayesini taşıyan reislerin ademi m e v ­ cudiyeti, bu geniş P e ç e n e k hareketini manasız ve neticesiz bjr akın olmak mahiyetinden kurtaramamıştı. Peçenekler, Bizans imparatoru Çakaya karşı mücadele ile meşg ulken , T ra ky ad a yeniden hare ket e geçmişlerdi. Bu vaziyet karşısında Aleksi P eç en ek le ri du rdu rma k için Trakyaya gitmişti. Bizans ordusunda P eç ene kl erd en Bizans tarafında geçen, Neançes, ve kum andanlardan • isimlerine bakılırsa yine T ür k olan - K a n ç u ' v e Katran da bu lu n u y o r ­ lardı. Peç ene kl eri n k üç ük bir kıt’ası Aleksinin ordusuna tesadüf etmiş ve Bizanslılan perişan ed erek ta Russion’a (Keşan) a kadar ilerlemişti. P e ç e n e k le r 1 0 8 8 senesinin sonbarında, Ru ssionun yak ını n­ daki bir şehir olan, Polybotona yaklaşmışlar, ve burada mü s­ t ah kem bir kar ar gâh kurmuşlardı. İmparator Aleksi, bunların daha fazla ilerlemelerine mani olmak için, Russion’a bir ordu sevketmişti. Bizans ordusunda P eç ene kl erd en k aça ra k Bizanslılar’a geçen Neançes ( NedvTİ;t]ç) isminde bir Peçeneğin' bu lu n­ duğunu söylemiştik. Fakat onun BizanslIların vaziyetini ö ğr e n e re k kavimdaşlarına bildirmek niyetile gelmiş olduğu

sos

9eqeneklet

ve bu nu n için bir fırsat beklediğini göreceğiz. Aleksinin em rindeki Bizans odusu yolda bir P e ç e n e k kıt as ın a rasgelmiş, v uku bu lan mü sademede pek çok Bizanslı maktul düşmüştü. Nihayet ordunun kalan kısmı Russion’a gelerek kaley e iltica edebilmişti. Ücretli Lâtin a sk erleri de b u r a y a celbedilmişlerdL İmparator Aleksi anî bir hücumla P eç en ek leri mağlûp etmek, ve etrafı bu akıncılardan kurtarmak için bir plân hazırlamıştı. Bizans imparatoru P eç en e k le rin bu lu n­ dukları yeri ö ğ re n m e k için adamlarını göndermiş; P e ç e n e k ­ lerin mevkileri keşfedildiği akş am ı ordusuna bütün gece uymamalarını ve her an harbe hazır bulunmalarını em re t­ mişti. P eç en e k le r ise PcIybotonu terle ile Haden ("ASııv) de­ nilen bir mevkii işgal etişlerdi*. BizanslIlar da a k ş am le ­ yin buraya gelmişler va harp için bir vaziyet almış bulu­ nuyorlardı. Ertesi gün sabah olunca, yukarda adı geçen Neançes, Peç ene kl eri n vaziyetini gözetmek ve imparotora haber v e r m e k bahanesile yakındaki tepeye çıkmıştı. Fakat, o P e ç e ­ neklerin vaziyetini imparatora değil, Blzanslılarınkini Peçenekler e bildirmişti. Neançes, P e ç e n e k le re arabalarını harp safına dizerek h a rb e hazırlanmalarını, imparatordan k o r k ­ mamalarını, Bizans kuvvetlerinin P eç ene kl erd en korktuğunu, k açm ıya hazır bulunduklarını, askerlerinin az olduğunu birer birer a n l a m ı ş t ı 2. Neançes bu nu mütekakip Bizarjs ka ra rg âh ın a dönmüştü. Onunla ber abe r tepeye çıkanlar arasında peçenekçe: bilen birisi, Annanın tabiri veçhile yarım bar bar (^*,ı|oPdQ(3aQoç) bütün işittiklerini imparatora yetişirmişti. Aleksi de bunun üzerine bir tahkikat y apm ak iste­ mişti. Neançesi ihanetle ittiham eden adam çağırılmış ve N an çe s’in yanıda sorguya çekilmişken, Nea nç es kılıcını ç e k e ­ re k bütün Bizan ordusu karşısında herifin kafasını u çu r­ muştu®. Aleksi fena halde kızmış, am m a vaziyetin inceliğini nazarı itibare alarak hiddetini içinde gizlemiş, ve P eç en e ğ e hiçbir şey yapmamıştı; hatta N ean çe se gayet iyi bir at ile güzel bir elbise hediye etmişti. Nean çe s te atına binmiş ve P e ç e n e k le r tarafına doğru atını koş tururak gözden kayb ol­ muştu. Bu nu müteakip az bir zaman sonra Pe ç en e k le r h ar be başlamışlar ve Neançesin de ön safta kavimdaşlarını ' A n n a K o m n e n a I, 3 7 0 . A n n a K o m n e n a I, 37 1 . 3 Anna K o m n e n a I, 3 8 2 .

2

Zrakyada

S‘ e q e n e k l e r

203

Bizans ordusu üzerine sevkettiği görülmüştü. BizanslIlar bu defa da Peç ene kl eri n hü cu ml ar aın a dayanamamışlar, kaçmışlardı. İmparator kaç an* kıt’alarla be ra be r Russion yolunu tutmuştu. Şe hir e yakın bir yerden akan ırmak yanında bir daha P eç en e k le re m u k a v e m e t etmek istemişti. Anna Ko m ne n a nı n sözüne göre, imparator burada birçok P eç en e ğ i öldürmüş ve kendisi de yaralanmıştı. Sonra, kendi yerine başka bir k um and an bırakm ış ve Russiona gitmişti. Aleksi, şehirde bulduğu askerleri toplamış; askerlik yapa­ bilecek bütün şehir ahalisini de silâh altına almış, ve etraf­ taki küylülere ha be r gönderip arabaları ile gelmelerini emretmişti. Birkaç saat sonra biriktirdiği as k er ve köylü arabaları ile nehir boyuna gidip P e ç e n e k le re karşı vaziyet almıştı. Tıpkı P eç en e k le ri n yaptığı gibi, arabalardan bir hat teşkil ile, onun arkasına ask erler yerleştirmişti. P e ç e n e k ordusu da karşı tarafta toplanmış bu lu nuyordu. Anna Komnena, Bizans ordusunun birkaç saat evve şiddetli bir hez i­ mete maruz kalmış ol duğunu unutarak; “P e ç e n e k le r, Biz an s­ lIların iki katlı hatlarını ve bunu bizzat Aleksinin idare ettiğini görerek, imparatorun cesaretini, he m de mağlûbiyet zamanında kendisini kaybetmediğini, h ü c u m u n u n gayrikabiU tahamrnül olduğunu gayet iyi bildikleri için, hü cu m y apm ak cesaretini göst ere me mi şle rdi , diyor'. Annaın tasvir ettiğine göre imparator Aleksi s o n b a h a r havasının soğu klu ­ ğundan kendisini üşütmüş ve üstelik yaralanmış ta oldu­ ğundan, kuvv etli bir fiyevre tutulmuştu; o, buna rağmen, seferin bütün zahmetlerine katlanarak, or dunun en önü nde bulunuyordu. Her iki ordu karşı karşıya vaziyet aldiKİarı bir halde akşama kadar dur muş lar ve ge c e yaklaşınca h e r taraf kendi k arargâh ına çekilmişti. Anlaşılan, P e ç e n e k kıt’asının b ü y ük bir kısmı ilk muvaffakiyetten sonra etrafa gani­ met için dağılmış ve Bizans ordusunu gözetmek için a nca k k ü ç ü k bir kısım m e m u r edilmişti. 1088 senesi so n b a h a r seferi daha ziyade mevziî bir harpten ibaretti. İmparator Aleksi k ale le rde sakalanarak, arasıra fırsat düştükçe hu ruç hareketlerile P e ç e n e k l e r i rahat­ sız etmekten başka birşey yapamamıştı. P e ç e n e k l e r de bilâmüşk ülât T r a k y a ve Makedonyada istedikleri gibi hare ket etmişlerdi. Bizans imparatoru k u v v e t l i fiyevri yüzünden ' Anna Komnena I, 3 7 4 .

2 0i

S^egenekter

yatağa düşmüş ve Bizans ordusu bir müddet için Russionda hareketsiz kalmıştı. B u sıralarda BizanslIlar tarafına Tatranes (Tatçavııç) isimli bir P e ç e n e k geçmiş ve Peç ene kl eri n hü ­ c u m a hazırlandıklarını bildirmişti. B u adam aslen P e ç e n e k o l u p birkaç defa P e ç e n e k l e r d e n B iza ns l Il ar a, B i z a n s l I l a r d a n kendi k a v i m d a ş la n n a geçm iş olmasına rağmen, Aleksi onu her defasında affettiği için, imparatora karşı b ü y ük bir m u h a b b e t beslermiş. İmparator Aleksi de P eç en e k le rin hü cu ml arı n a karşı tedbir almış, ve Annanın sözlerine göre, Tatranesi bir tepe üstüne gö n de re r e k P e ç e n e k le re şu söz­ leri söyletmişti: “Peç enekler, elde etmiş olduğunuz muvaf­ fakiyetlerle m a ğ r u r olmayın. Bizi, yani Bizaslıları, az g öre re k mağlup edeceğinizi de hiç ümit etmeyin. Bizim kuvvetimiz sarsılmaz bir kuvvettir. Ayni zamanda birç ok ücretli a s k e r ­ lerin de gelmesini bekliyoruz. Eğ er siz bizimle sulh yapmasanız cesetleriniz vahşi kuşlar yiyeceklerdir»*. Galiba, impator Aleksi Peç en e k le rle sulh y apm ak istemiş ve Tatranesa da bu sözleri söyletmişti. P e ç e n e k le r bunu kabul etmemişlerdi. Anna, buralarda ce rey an eden çarpışmalar münasebetiyle şu teferrüatı da kaydetmiştir: P e ç e n e k atlıları geceleyin atlarını Russion şe hrine yakın bir yerde otlatıyorlardı, imparator Aleksi anı bir hücu mla gece baskını yaparak, bu atları.elde etmek plânını kurmuş, ve bunun icrasına da bu sıralardaki harplerde nam kazanan Uzam, yani bir T ü r k başburğünu, m e m u r etmişti. Uzan g e c e ­ leyin adamlariyle P e ç e n e k le r üzarine hü cu m yapıp atları ve adamlarını ele geçirmişti. Bunu müteakip P eç en e k le r de mukabil harekete g eç ere k şehri fazlaca tazyik etmişlerdi. Bizans ordusu bir hu ruç hareketi yapmış ve P eç en ek le ri geri püsk ürt mü ştü “. Anna K o m n en a y a göre bu huruç esnasın­ da bilhassa saray hizmetçileri yararlık göstermişlerdi. Bu cü z’î bir muyaffakıyet BizanslIların vaziyetini değiştir­ memişti. P eç en ek le rin tazyiki gittikçe artmış ve buna karşı payitahta doğru çe kilmekten başka bir çar e kalmamıştı. İ m ­ parator Aleksi Russionu (Keşan)terk ile Kostantiniye yolunu tutarak, bu yol üzerinde pek mü him bir askerî mev ki olan Çorluda (T; ouqou^öv) du rm u ştu ; maksat, P eç en ek le rin daha ileriye gitmelerine mani olmaktı. Kuvvetli bir istihkâm olan 1 Anna K om n en a 2 K e z a I. 3 7 6 .

1, 3 7 5 .

Crakyada

İPegenekler

20S

Çorlu yüks ek bir tepe üzerinde bulunuyor, ve müdafaası o nisbette kolaydı. P e ç e n e k le r BizanslIları takiple derhal Çor­ luya gelmişler, ve şehri muhasara etmişlerdi. P eç ene kl eri n ka ­ rargâhı yakındaki bir ovada kurulmuştu. İmparator Aleksiyin Peç ene kl erl e açık harbe çıkac ak kadar kuvveti yoktu. Çare­ siz şehrin surları arasında sa k lan m ak mecburiyeti hasıl ol­ muştu. Fakat kurnaz imparator, Anna K o m n e n a n m sözlerine göre', Peç ene kl eri bu defa da mağlup etmiş, onları m u ­ hasarayı refetmeğe icbar e d er e k , muzaffer olarak payitahta avdet etmişti. Bu harplere dair yegâ ne m e m b a olan Anna Ko m ne n a bu vak ’ayi şöyle tasvir e d e r ; İmparator P e ç e n e k kuvvetlerini y e n m e k ve Çorlu yanından k ov m a k için kalenin y ü k s e k bir tepede bulundu ğun dan istifadeye karar v e r ­ mişti. Bu maksatla şehirdeki ahaliye arabalarını getirmelerini emretmişti. Bu arabalar bağlarla surların haricine bağlanmış ve P eç en e k le r hü cu m ettiği zaman bağlar kesilerek o n ­ ların üzerine salıverilecekti. P eç en e k le ri harbe celbe tmek için, evvelâ Bizans ordusu bir huruç harekâtı yapacaktı. D ü şm an mukabil hücu ma geçtiği zaman, ordu kum and a üzerine sağa ve sola ayrılarak sü r ’atle yana çekilecek, ve P e ç e n e k kıt’alarının ortada kaldıklarını gören kale m u h a ­ fızları, arabaların bağlı oldukları ipleri ke se re k bunları P e ç e n e k atlıları üzerine salıvereceklerdi. Bizanslılar bir huruç hareketi yapmışlar, P e ç e n e k le r de derhal mu k ab el e ederek kalenin surlarına doğru ilerlemişlerdi. Yuka rd an salıverilen arabalar gittikçe artan hızla Pe ç e n e k ordusu içerisine gelerek müthiş bir tahribat yapmışlardı. Bu nu n üzerine Bizanslılar da ok ve sün gü ile P e ç e n e k le r e hü cu m ile onları fena halde y en mişler ve nehrin öteki tarafına koğmuşlardı. Geri çekilen P e ç e n e k kütlesi Bulgar op hy gos ile Nikea mi kra şehirleri arasında. E r g e n e nehri boyunda, kalarak burada 1088/89(?) kışını geçirmişlerdi. İmpaarator Aleksi de kış gelmiş oldu­ ğunda n payitahta avdet etm iş; fakat her ihtimale karşı iki b ü y ü k rütbeli baş buğlarım Çorluda bir miktar askerle bıra k­ mıştı. M üm kü n olduğu kadar çok k uv vet toplamaları için etraftaki köylerden adam hayvan ve erzak alabilmeleri h u ­ susunda bunlara geniş bir salâhiyet verilmişti. Annanın bu hikâyesini kaydı ihtiyatla kabul etmek icap eder. Aleksi Ko m ne n os u n arabalar salıvererek P eçenek leri > Anna Komnena I, 3 7 9 - 3 8 2 .

206

S'egenekter

mağlup etmesi hakikatten ziyade bir masala benziyor. Fakat diğer bir m e m b a m bulunmaması Ann anm sözlerini nazarı iti­ bara almak zaruretinde bırakıyor. Vasil’eveskij b u v a k ’ayı hiç bir kiritike maruz tutmaksızın ballandıra ballandıra tam bir hakikat gibi eserine almıştır'. Aleksi K o m ne n os zamanı için daha çok salâhiyet sahibi olan Chalandon ise eserinde bundan hiç bahsetmiyor^ T rak y ad a P e ç e k e k l e r e karşı yapılan bütün bu harpleri Vasil’evskij ile Chalandon 1 0 9 0 senesi son baharında oldu­ ğunu söliyorlar. Lâkin bu hususta kat’î bir hü k ü m ve rm ek güçtür. Vaka ’ların cerey anı bunun 1 0 8 8 senesi son baharında oldğunu kabule sevkediyor. Bu suretle 1 0 8 8 - 9 kişi Bizans için iyi bir şarait altında girmemişti. Memleketin zengin bir yerinde ve askerî noktai nazardan pek m ü hi m olan Ed irneye yak ın bir sahada P e ç e n e k kütlesi kışı g eç ir m e k için kalmıştı. Bunların ilk bahar g e li r - g e lm e z tekrar akınlar^ ba şla ya cak ­ ları muhakkaktı. BizanslIların P e ç en e k le re karşı mücad ele için kuvvetleri kalmamıştı. İmparator Aleksi daha Normanlara karşı 1 0 8 3 senesinde harp yaparken, kilise servetine “elini dokundurmuştu,,; vaktiyle iade edilmek suretiyle alınan bu serveti yeri ne k o m a k im kânı bulunamamıştı. Bu yüzden ahali, bil­ hassa ruhaniler ve keşişler arasında imparatora karşı düş­ ma n ca hareketler başlamış ve bütün felâketlerin ( P e ç e n e k akınlarmın) imparatorun kilise eşyasını almış olduğundan ileri geldiğini Aleksinin yüzüne karşı söyleyenler bile ol­ muştu. Bizans imparatoru, içten ahalinin ademi memnuniyeti, hariçten T ü r k ve P e ç e n e k tehlikesi karşısında Romaya, Pa ­ paya, ve garp devletlerine yardım istiyerek mektuplar g ö n ­ dermişti. Bizans imparatorunun Papa ile barış ma k teşebbüsü Papa Urban II. nin Aleksi üzerinde olan kilise afarozunu kaldırmasını intaç etmişti. Bu vaziyet o sıralarda BizanslIlarla Ro ma arasındaki münasebetin he m e r k ez d e olduğunu, Aleksi K o m ne n os u T ü r k t ehl ikesi karşısında B iz a ns l Il ar ın ebedî düşmanları olan Lâtin dünyası ve bilhassa katolik kilisesine karşı çok uysal bir vasiyet aldığına delâlet etmektedir. Bizans garpten yardım bek lem iş ve bunun için garp hiristiyanları■ V. V a s i l ’e s k i j , V iz a n tija i P e c e n e g i 1 . M. N. P. ( 1 8 7 2 ) K n. 12. 2 F. C h a l a n d o n p. 1 2 7 - 1 2 8 : « T o u jo u r s v a in c u , il est o b li g e de r e c u le r s a n s c e s s e » s ö z le r iy le ik tifa e d ilm e k te d ir .

Zr a ky a d a

3‘ e ç e n e k l e r

207

nın her talebini ka bule murafakat etmişti. Bizansın bütün ko rk u s u P e ç e n e k , Çaka ve S e l ç u k - T ü r k kuvvetleri tarafın­ dan mahvolmaktı. 1 0 8 8 - 9 da Bizanşlılarm P eç e n e k le re hediyeler ve elçiler gönderip sulh istediklerini zanettircek bazı kayitler vardır. Membalarda bu hususta doğrudan doğruya her hangi bir söz g e ç m e m e k le beraber, 1 0 9 0 senesi Iki nc ik ân u nu n 6-ısında ortodoks kilisesinin bü yük bir yurtusu münasebetiyle, adet üzere her sene sarayda yapılan merasim esnasında, bilâhara Bulgaristan kilisesi piskopusluğuna tayin edilen ve zamanın en yü k se k hatiplerinden sayılan, Theoph yla ktos un Aleksiye hitaben irat ettiği nutuktan, o tarihlerde BizanslIlarla Peçenek1er arasında bir sulhün aktedilmiş olduğunu öğreniyoruz. Her halde Theohylaktos 1 0 8 7 senesi yapılan, yani üç sene evvelki sulhtan 1 0 9 0 senesi başında bahsetmemişti. Bu kilise ba şb u ğ u n u n ağzında Bizans riyakârlığı ve tabasbusu sara­ haten g ör ü n m ek t ed ir ; Theophylaktos P eç en e k le re her zaman yenilen Aleksiyi “muzaffer bir imparator,, BizanslIların Peçeneklerden sulh istemelerine rağmen, bu hatibin tasvirinde “Pe ç en e k le rin sulh akti için yalvarmış olduklarını,, g ör ü y o ­ ruz. Bu devir Bizans saray hayatını ve oradaki zihniyeti göseren bu karakteristik nutku hulâsaten naklediyoruz. Theophylaktos, evvelâ P eç en e k hücumlarının şiddetini, muhtelif mukay ese le rle süsliyerek, tasvir ediyor. Bu kısmın hiç bir kıymeti yoktur; bu ruhanî ne P eç en e k le re karşı harbetmişti ve ne de Peçene kle rin h ü c u m u nu yakından görmüştür. Sonra, Aleksiyin meziyetlerini say mağa başlıyor: “P eç en ek hü cumların ın çok k o r k u n ç olmasına rağmen, sen, imparator Aleksi, P eç e n e k le re dehşet verdin; onları kalkan ve s ü n g ü ­ lerini yere atmağa icbar ettin; Peç en e k le rd en elçiler gelerek, sulh istemek için değil, sulh v e r m e k gibi davranmışlardı; lâkin, imparator, sen bunların yalanlarını meydana çıkarıp yüzlerine karşı attıktan sonra, P eç en e k le r itiraf ederek, fev­ kalâde sulha ihtiyaçları olduğunu söylemişlerdi. Sen Peçe ne kl er le sulha razı oldun, ve bu suretle harbi başlamadan zaferi kazanmış oldun. Başka birisi olsa Peç ene kl eri n bu sefaret heyetini kabul etmiyecek ve sulh yapmıyacaktı; B ü ­ y ü k Aleksi yerde yatanları ezmek, m e rh am et dileyenleri itmek istemedi: intikamda zevk bu lm ak padişahlara yakışmaz; bu gibi şeyler a nca k fena kalplilere hastır. İşte bu suretle

208

9 e q ert e k l e r

sulh yaparak birçok Bizans şehirlerini ana vatana k a v u ş ­ turdun. Artık köylü u yk us un u rahatça u y u y o r ; kendisini P eç ene kl eri n bağladığı, öldürmeğe götürdüğü gibi korku lu rüyalar görmiyor. Gü ne ş çıkınca serbestçe tarlasına gidiyor ve işini görüyor, güneş batınca da evine dönerek rahat ra­ hat yem eğ in i yiyor, çocuklarını seviyor, Peç ene kl eri nefretle hatırlıyor, kadehini doldurarak senin şerefine boşaltıyor v e bütün bu rahatını b ü y ük Aleksiye medyu n olduğunu söyliyorS,. Seneler de nb eri arka ar kaya birçok defa P eç en e k le r tara­ fından mağlup olan Aleksi saray hatibinin ağzında “muzaf­ fer,, olmuş, ve muzaffer P eç en ek le rin de "fevkalâde sulha ihtiyaçları,, zuhur etmişti. Bu gibi yalanlar memleketin he r tarafını T ü r k le r istilâ ettikleri bir sırada söyleniyordu. Sel­ çu klular bütün Anadoluyu ta îzmite kadar işgal etmişler, P e ç e n e k le r kışı g eç ir m e k için bile Tuna boyuna gitmiyorlar. E r g e n e nehri ovalarında kalmışlardı. Theophylaktos ise Aleksinin ka hram anlığı sayesinde Bizans k öy lü sü nün rahat ettiğini söylediği bir zamanda, P e ç e n e k le r o köylülerin yanıbaşmda idiler. Ayni zamanda İzmir tarafından tehlike gittikçe artmıştı. B i z a ns l Il ar Çakanın daha fazla k uvv etl en me sin e mani olmak için, galiba, 1 0 9 0 senesi yazı Lesbos adası sularına bir donanma göndermişlerdi- Fakat bu donanma müthiş bir hezimete uğramış, bir çok gemiler batmış ve bir kısmı da Çakanın eline geçmişti. Maamahif bir müddet sonra buraya daha kuvvetli ikinci bir Bizans donanması gelince Çaka da işgal ettiği adaları tahliye etmişti. Çakaya karşı yapılan seferlerin de tarihini sarahaten tayin etmek m ü m k ü n değildir. 1089 - 9 0 (?) kışını P eç en e k le r galiba tekrar E r g e n e bo­ yunda geçirmişlerdi. Ç ün kü şubat ortalarına doğru bir Peç e n e k kıt’asının B ü y ü k - Ç e k m e c e ile K ü ç ü k - Ç e k m e c e arasın­ da bulunan Ch ir o ba k ch iy e yaklaştıklarını öğreniyoruz^ Bu h abe r üzerine imparator Aleksi payitaht ahalisinden 5 0 0 kadar adam toplamış, bunları bütün gece silâhlandırmış ve nasıl harbedileceğini göstermişti. Ertesi gün, 14 şubatta i m ­ parator bu alelâcele topladığı kuvvetlerle payitahtı terk ile P e ç e n e k le r e karşı hareket etmişti. Payitahtta adamakıllı bir ' M i ğ n e , P a tro lo gıa , Ser. g r a e c a t. 126, 2 8 7 - 3 0 6 pp 2 A n n a K o m n e n a I, 3 8 4 - 3 8 8 .

Zrakyada

Peçen ekler

205

o rdunun bulunmaması, mev cut kıt’alarm da T r a k y a ve Makedonyadaki şehirlere garnizon olarak gönderilmeleri, o sıra­ larda Bizansın çok zayıf olduğunu göstermektedir. İmp ar a­ tor Aleksi, Ch iro ba k ch iy e gelmiş, bütün kapıları kapatmış ve şehir ahalisinden hiç ki ms en in P eç en e k le rl e konuş ma sına müsaade edilmemişti. 15 şubat sabahleyin Pe ç en e k le r Chir o­ ba k ch iy e yaklaşmışlar ve surların yakınındaki tepeyi işgal etmişlerdi. Bunlardan, Annaya göre, 6 0 0 0 kadar bir kısm'ı ayrılmış ve etrafı yağma için uzaklaşmıştı. Bunlar Kostantiniyeden 10 stadium bir mesafede olan Dekaton m e v ki ne kadar gelmişlerdi. Chiro bak chi yanında kalanlar da ya y e ­ m e k içmek, keyif yapmakla me şgul oluyorlardı. Anna Komnenanın verdiği malûmata nazaran, imparator Aleksi Peçeııeklerin vaziyetlerinden istifade etmiş ve onları mağlup edip muzafferane payitahta dönmüştü. Bunu n şu şekilde çe rey an ettiğini öğr eniyoruz : İmparator Aleksi askerlerini ya ­ vaşça şehirden çıkarıp istirahat eden P eç en e k le r üzerine bir hü cu m y ap ma k istemişti ; fakat askerler, evvelâ bunu işitmek bile istememişlerdi. Nihayet imparator adamlarını kandıra bilmiş ve şehirlerin kapıları yavaşça açılarak Bizans askerleri birer birer çıkıp P e ç e n e k le r e h ü c u m etmişlerdi. P eç en e k le r de m u k a v e m e t göstermeksizin Bizans kılıçlan altında ölüm bulmuşlardı. Onların atları ve sancakları da ganimet arasında idi. Fakat tehlike bununla bitmiş değildi; Kostantiniyeye doğru gitmiş olan 6 0 0 0 P eçeneğin her an dö nm ek ihtimali vardı. Bizanslılar bu tehlikeden kurt ulma k için ölmüş veya esir alınmış Peç ene kl eri n elbiselerini giy­ mişler, ellerine de P e ç e n e k bayrakları alarak tam bir Peçenek kıt’ası şeklinde öteki P eç e n e k le re karşı gitmişlerdi. Alı­ nan esirlerle ganimet genç neferlere verilerek Ch iro ba k ch iy e gönderilmişti. Bizaslıların tahmin ettikleri veçhile, hakikaten az bir zaman sonra yağmaya giden P e ç e n e k kıt’ası g ö r ü n ­ müştü. Onlar karşılarına gelenleri kendi adamları zannet­ mişler ve hiç bir ihtiyat tedbiri almadan P e ç e n e k üniformalı Bizans ordusuna yaklaşmışlardı. P e ç e n e k kıyafetine girmiş olan BizanslIlar da anî bir hü cu m yaparak bunların b ir ço k ­ larını öldürmüşler, esir almışlar ve kalan kısmını da k aç ır­ mışlardık Bunu müteakip imparator Aleksi C hi r o ba k ch iy e dö nm üş ve orada bir gün kaldıktan sonra 17 şubat payitahta ' Anna Komnena I, 3 8 8 . P eçen ek Tarihi — 14

2tO

9eqenekler

avdet için yola çıkmıştı. Bizans ordusu çok garip bir alay halinde y ü r ü m e k te idi: en önde P e ç e n e k elbiselerini ve alâmetini taşıyan kıt’a, sonra her k ö y lü n ü n birer P e ç e n e k esirini götürdüğü bir alay, en arkada da Bizans elbisesi ve sanca kl ar ın ı taşıyan askerler ilerlemekte idi. Üstelik, a s k e r ­ lerin süngüleri ucunda kesilmiş P e ç e n e k kafaları da g ö r ü n ü ­ yordu. Ayni zamanda Kostantiniyeden imparatora yardıma g e lm e k için diğer bir Bizans kıt’ası C hir ob ak chi yoluyla ilerlemekte idi; bunlar uzaktan gelenleri P e ç e n e k le r zgnnile korkmuşlar^ ve ne yapacaklarını bilem em işl erd i; ancak onların P e ç e n e k olmadıklarını ö ğr e ni n ce nefeslerini s e r ­ bestçe alabilmişlerdi. İmparator Aleksinin bu yü rü y üş ü pek eğlenceli olmuştu ; yolda tesadüf edilen köylülerin bu alayı P e ç e n e k le r zannile k or km ala rı imparatoru ve adamlarını pek ço k güldürmüştü^. Her nevi alaylara düşkün olan Kostantaniye ahalisi imparatorun bu şekilde avdetine pek m e m ­ nun olmuş ve alkışlamışlardı. Fakat böyle bir k ü ç ü k m u ­ vaffakiyetin um u mî vaziyet üzerine hiçbir tesiri olamıyacağı aşikârdı. Bizanshlar arasında b u nu anhyanlar az de­ ğildi. Generallardan Nikefor Melissenos ahalinin bu sevi nc i­ nin boşuna olduğunu ima ile, gûya, şu sözleri söylemişti; ' “Bu zaferin bizim için sevinci çok, a m m a faydası yok; (düş­ m a n için) kederi çok a m m a zararı yok^,. P eç ene kl eri n C hir ob ak chi ye gelmeleri Vasil’evskij ve Cha la nd on ’a göre 1091 senesi şubatındadır^. D i e t e r ise bu nu n 1 0 9 0 da olduğunu zannediyor®. 1091 kışı fevkal­ âde soğuk ve çok karlı olduğunu Anna Kom nen ada n ö ğ r e ­ niyoruz. Pe ç en e k le ri n kış şiddetle h ü k ü m sürdü ğü bir zaman hare kete gelmeleri şüphelidir. İmparator Aleksiyin 1091 senesi kışı, ücretli asker tedariki ile me şgul olduğunu biliyoruz. O n u n bu işlerle m e ş g ul ke n böyle bir sefer yap­ masına ihtimal verilemez. P eç en e k le ri n Chiro bak chi y a n ın ­ daki mağlubiyetleri cevapsız kalmamıştı. Ayni yılda ( 1 0 9 0 yahut 1091) şubat nihayetlerinde P e ç e n e k kuvvetleri ta Kostantaniyenin surlarına kadar gelerek şehri tehlikede bır ak ­ mışlardı. Payitahtın surları haricinde, ortodoks kilisesince ' 2 3 < 5

A n n a K o m n e n a I, 3 8 9 . A n n a K o m n e n a I, 3 8 9 / 3 9 0 . A n n a K o m n e n a I, 3 9 2 . F .C h a l a n d o n S. 1 2 8 ; V. V a s i l ’ e v s k i j , S . 2 5 5 . K. D i e t e r , B y z I. Zschf. B. I I I. 3 9 0 .

Zraky a d a

3“e i e n e k ! e r

21!

azizler arasında sayılan, Teodor namına yapılan k ü ç ü k bir kilise bulunuyordu. Bu azizin hatırası 2 Martta tes’it edilirdi. O sene P eç en ek le rin ta s u rl a r dibinde bulunmalarından, kiliseye gitmek için kims e şehirden çıkamamıştı*. P e ç e n e k tehlikesi ile y any ana Bizans için İzmir cihetin­ deki tehlike de gittikçe büyümüştü, Anna K o m ne n an ın v e r ­ diği malûmata göre, Çaka Bizansa karşı mücadelede Peçenekler, ve Bizans ordusundaki Türklerle münasebet tesis etmişti. Çaka denizde do nanması ile hare ket edip karadan da P e ç e n e k kuvvetlerine istinat etmeyi düşünmüştü. Bilhassa, Ça kanın donanması Bi za nsl I lar tarafından mağlup olduktan sonra İzmir em rinin son fikri kuvv etlen miş olsa gerektir. Galiba, P eç en ek le rl e m ü z a k e re 1 0 9 0 senesi son baharında ce reyan etmişti. Anna Kom en an ın verdiği malûmata göre. Ç a­ ka Bizans imparatorluğunun garp ülkelerini de ele g e ç ir m e k niyetini taşıyordu^; o ve bunu mevkii file getirmek için Peç e n e k l e r e elçi gönderip onları Gelibolu yarımadasını (Ch er sonesos) işgal etmelerine teşvik etmişti. Ayni zamanda Çaka imparatorun hizmetinde bulunan T ü r k le r e de haber g ö n ­ dererek, kendisinin Kritayı (tdç xQi-&dç)* ele geçirdikten sonra B i z a n s l I l a r d a n ayrılmalarını teklif ile, onlara bir çok ih ­ sanda bulunacağını vadetmişti. Bu suretle Bizansa karşı bir İzmir Türkleri - P e ç e n e k müşterek cephesi hazırlanmıştı. Bu tehlike Bizanshlar için evvelkilerinden ço k büyüktü. İzmir T ü rk le r i ve P e ç e n e k le r hem denizden he m karadan hü cu m da bulunacaklardı. Cesur P e ç e n e k kütlesinin h a r e k e ­ tine bir gay e veren bir rehberin, Çakanın - başta bulunması, bu tehlikeyi bir daha arttırmakata idi. ' A n n a K o m n e n a 1, 3 9 2 - 3 9 3 . 2 K e z a I, 3 9 3 - 3 3 9 4 . A n n a K o m n e n a n ı n y a z ıla r ın d a n İ z m i r e m ir i Ç a k a n ı n bu sıra la r d a y e n id e n k u v v e t b u ld u ğ u n u ö ğ r e n iy o r u z . B i l ­ h a s s a 1 0 8 8 d en b e rı P e ç e n e K İe r in B iz a n s ı m ü t e m a d i y e n işgal e t m iş o lm a l a r ı . Ç a k a y a y e n id e n k u v v e t l e n m e k fır sa tın ı v e r m i ş o lu y o rd u . 1 0 9 0 la r a d o ğ ru Ç a k a o d e r e c e d e k u v v e tle n m iş t i, k i « i m p a r a t o r elo ise le ri taşıy o r, k e n d i s i n i im p a r a to r t e s m i y e ed iyord u ». Bu sıra la r d a İ z m i r b e y i ­ n i n G a rb î A nad o lu d a en k u v v e t li bir h ü k ü m d a r o ld u ğ u a n la ş ılıy o r. O n u n b i lh a s s a İ s t a n b u l a h ü c u m y a p m a k a r z u s u n u t a ş ıd ığ ın ı v e K ü m e l iy e g e .o{^Ev e | O ît a a M v t « v

( B X â x o i)ç

to v to u ç

f) x o ıv r ) x a X E Î v oT 8e

e x B o v ^ ,Y d -

8tâ X E X T 0ç ) A n n a n ı n bu s a tırla rı B i z a n s im p a r a t o r l u ğ u n u n a s k e r l i k b a k ı m ı n d a n fe v k a lâ d e zaif b ir v a z iy e tte b u lu n d u ğ u n a d elâlet ed iyo r. B u z a m a n a k a d a r a s k e r î h iç b ir m ü k e l l e f i y e t e ta b i t u t u l m a y a n U la h la r, y a n i B a l k a n d a k i lâ t in l e ş e n ve o z a m a n g ö ç e b e olan, u n s u r u n bile c e l b e d i l m e s i d ü ş ü n ü l m ü ş t ü .

ç (O v j c a i o n o a o ı TÖv v o ^ â S a f l îo v e U o v t o

x o > e tö v £ q x o h İ v o d ç I jt JiE O ç t e

y.aı ıte Ç o û ç .

IX 29 NİSAN 1091 LEBUNİUM MEYDAN MUHAREBESİ * 1 0 8 7 so nbaharı Silistire yanındaki P e ç e n e k zaferinden sonra Pe ç en e k le rin Balkanları g eç er e k T r a ky ay a akın yaptık­ larını gördük. Buradaki bir ço k yerler Peç ene kl eri n baskınla­ rına uğramış, P e ç e n e k atlıları bazan ta Marmara kıyılarına kadar ilerlemişlerdi. 1 0 8 7 ile 1091 yılının başlarına kadar buraları adeta P eç en e k le ri n hâkimiyeti altına girmiş gibiydi. Bu yılların v a k ’al an için esas ka ynağımız olan “Alexiada„da P e ç e n e k seferlerinin tarihleri bildirilmediğinden, biz bütün bu akınların bir çoklarının zamanını kat’iyetle tesbit edemi­ yoruz. Ayni veçhile 1091 başlarında T r a k y a ve Balkan yarım adasında hangi yerlerin bu T ü r k ka vmi tarafından işgal edil­ miş olduğunu da bilmiyoruz. Anna Ko m ne n a nı n 1 0 9 1 yılı v a k ’alan nı bildiren satırlarından P eç ene kl eri n 10 90 - 1 0 9 1 kışı­ nı Meriçin sol kolunu teşkil eden E r g e n e ırmağı boyunda kışîamış oldukları anlaşılıyor. Burada kışlayan kütlenin, her halde bütün bir P e ç e n e k zümresini ihtiva etmiş olması lâzım gelmez. Maamafih bu sıralarda, artık P e ç en e k le ri n adetçe pek çok olmadıkları da muha kk ak tır. H inci asrın ortalarına doğru Cenubî Rusya bozkırlarından ayrılmağa başhyan Peçene klerin yaşamaları için yeni bir yurt bulamayışları b u n ­ ların başına bin bir felâket getirmişti. Şarktan Uzların taz­ yiki ile mütemadien g ar be doğru çe k ilm ek mecb uriy etind e kalan bu kavim ya Tunayı g e ç e r e k Bizans arazisine girmiş, v ey a Macarlara sığınmıştı. G e r e k Bizansta ve g er e k Macar arazisinde Karadenizin şimalindeki serbestiyi bulamamışlardı. Pe ç en e k le ri n bu iki b ü y ük k om şu su hudutlarda başgösteren yeni bir kavim muhaceretini kendi anlayışlarına ve faydala­ rın a_göre_jT£İ]etmis^di^^ Macarlar P eç en e k lin kendi memle* B u m e y d a n m u h a r e b e s i n e dsûr: V. Z l a t a r s k i , h to r ija , T. II (1 9 3 4 ), S. 2 0 2 - 2 1 0 ; V. V a s i l ’ e v s k i j nin V iz a n tija i P eü en egi. 2 .M .N .P . ( 1 8 7 2 ) k n. 12, v e y a T r u d y ( 1 9 0 8 ) T. I.

Zrakyadn

S'egenek/er

2 İS

ketlerinde yerleşmele rini ekseriyetle me mn un iy e tl e karşıla­ mışlardı. Halbuki Bizans hükûıjıeti uzun yıllar süren siyasî münasebetin tesiri ve Tun a boylarında yaşayan P e ç e n e k bir­ liğinin hususiyeti yüzünden P eç en e k le rl e mücadele etmek mecbur iyetinde kalmıştı. Bizans için Tun a ile Balkan dağları arasında bir P e ç e n e k kuvvetinin bulunması her itibarla teh­ likeli idi. İstanbul sarayı ne yapıp yapıp bu k a v m e serbestçe y aşa m ak imkânını v e r m e m e ğ e gayret ediyordu. Aksi takdir­ de, vaktile Bulgarların yaptığın tekrarlanmasından k o r k u lu ­ yordu. Bundan ötürü Aleksi K o m ne n os u n P eç en k le r e karşı mücadelede çok gayret ve çok para sarfettiğini görüyoruz. 1 0 8 7 ile 1091 aralarındaki P e ç e n e k akınlan, bu kavmin tarih sahnesinden çe kilmelerinden ön ce son bir ca n l a n ­ maları mahiyetindedir. 1 0 4 9 yılındaki muhaceretten sonra P eç en ek le ri n adetçe çok azalmış oldukları muhakkatır. Bir çokları Macaristana gitmiş, bir çokları arkası kesilmiyen harplerde ölmüştü. Diğer taraftan Bizans memalikinde y e r ­ leşenler de yok değildi. Niş ve Sardika yanlarında yerleşti­ rilen P eç en e k le r vardı. Bu suretle 1 0 8 7 - 1 0 9 0 yıllarında Bizan hü küm et ine karşı mücadele eden kütle bu kavmin ancak bir kısmını teşkil ediyordu. Bu vaziyet dağılmağa başlıyan bir kavmin, yıkılmak üzere olan bir devletin tarihinde tesadüf edilen bir haldir. Biz bunu Uzların ve Kumanların tarihinde de görüyoruz. G a r k P eç en e k ie ri ve g ere k onların ar k as ın ­ dan gelen Uzlar ve Kumanları kuvvetli bağlarla bağhyan bir devlet teşkilâtının olmayışı, bu kavimlerin Karadenizin şima­ lindeki bozkırları terketmelerile, dağılma keyfiyetini ç a b u k ­ laştırmıştı. Halbuki Dnester bo yundan bir devlet kurarak giden Macarlar, yeni yurtta toplu bir kütle halinde yaşamkta devam edebilmişlerdi. Ayni suretle 6-ıncı asrın sonlarında Tunayı ge ç er e k Balkanlara giren Bulgarlar, adetçe çok az olmalarına rağmen, bir devlet teşkilâti etrafında toplanmış olduklarından, yeni işgal ettikleri yerde tutuna bilmişlerdi. P eç en e k le r ise a nc ak ayrı kabileler halinde yaşamakta devam ettiklerinden Bizans imparatorluğu gibi muntazam bir teşki­ lâta malik bir devlete karşı mücadeleyi devam ettiremiyecekleri aşikârdı. Bunu nla be ra be r onların harpçilikteki ustalıkları ve fekalâde cesur oluşları, adetçe az olmalarına rağmen, Bizansı zaman zaman mühim tehlikelere düşürmüştü. Bu tehlike şimdi bahse deceğimiz L e b u n iu m m u ha re be si arife­

216

S'egenekler

sinde en y ü k s e k bir raddeye çıkmıştı. Fakat, Bizansa h a r iç ­ ten yardıma gelen bir kuvv et bu tehlikeyi bertaraf e t m i ş : Lebu n iu m yanındaki mu ha re be de P eç ene kl eri n askerî ku v v et ­ lerine nihayet verilerek, asırlarca Şa rk î Avrupada en mü him siyasî faktör olan bir kavmin tarihî faaliyeti üzerine perde çekilmişti. Bu zaman zarfında, yani 1091 baharı gelinceye kadar, Bizans devlet adamlarının pek yakında maruz kalacaklanı teh­ likenin b ü y ü k lü ğ ü n ü hak kile idrak ettiklerini görüyoruz. Bu ndan dolayı BizanslIların bu sıralarda bilhassa Kumanları elde etmeğe çalışmış oldukları muhakkaktır. Garbî Avrupadan kâfi derecede yardım geleceği pek kat’î değildi; halbuki Pe ç en e k le ri n bir müddettenberi rakipleri olan Kumanları yardıma ça ğ ır m a k daha kolaydı. Derster hezimetinden sonra Bizansı büsbütün yıkılmaktan kurtaran K u m an la r değil miydi? Bizanlılar. P eç ene kl erl e Kumanlar arasında, Derster yanında v u k u ’bulan mücadeleyi ekalâ hatırlıyorlardı; Ku m an ba ş­ buğları imparatora gelerek, daha o tarihte, yani Derster h e ­ zimetini müteakip, P eç en e k le re karşı mücadele etmek tekli­ finde bul un mam ışl ar m ıy d ı? O halde Bizans için Kumanlardan daha elverişli müttefik kim olabilirdi? Hakikaten Bizansla K u m a nl a r arasında P eç en e k le re karşı bir anlaşma yapıldığını görüyoruz. P eç en e k le rin 1091 Nisanında ânî olarak harekete g eç m e leri Bizans imparatorunu çok müşkül bir m e v k i e koymuştu. Bu vaziyet karşısında İzmitte, İznik T ür k Beylerine karşı konulan frenk şövalyeleri alelacele celbedilmiş; payitahttaki var-yok kuvv etler de toplanmış ve bunlar Meriçin mansabındaki Enez (Aîvoç) şe hrine gemilerle gönderilmişti. Enezin b u ­ lunduğu me v ki müdafaa için çok elverişli idi. İcabında deniz tarikile gelen İzmir beyine karşı, ve yahut karaya asker çıka ra ra k P e ç e n e k le re karşı ha rb etm ek m ü m k ü n olacaktı. P eçenek lerin, Çaka ile kararlaştırdıkları tarihten daha evvel hare kete geçtikleri anlaşılıyor. Onların esas kuvvetleri C h o er e n o s’a (Chirini) doğru ilerlemekte idi; bunun üzerine imparator Aleksi g em iy e binmiş, Meriç nehrini mansaptan g e ç e r e k o rdu sun un yanina yarmıştı. Bizans ordusu ile Peçene k kuvvetleri arasında m u k a y e s e kabul ed ilmiyecek kadar bü y ü k bir fark vardı. Anna K o m n en an ın sözlerine göre, imparator bu vaziyet karşısında çok korkmuştu. Kurtuluş

Zrakyada

d^egenekıer

2t7

İmkânı tamamile kapanmış gibiydi\ Be kl em ek te olduğu K u m an lar halâ g e l m e m i ş l e r d i . B iz a ns l Il ar bü yük bir korku ile P eç en e k le rin harekâtını takip ediyorlar, fakat Pe ç en e k le r de ha rbe girişmemişler, karargâhlarında kalmışlardı. Bu s u ­ retle üç gün geçrniştil İşte boşuna geçirilen bu üç gün P e ­ çe ne kl er için en büyük felâketin gelmesine sebep olmuştur. Karşılarındaki kuvvetsiz Bizans ordusunu kendi haline bı­ r ak mı ş olmaları Peç ene kl eri n en b ü y ü k hatlarını teşkil edi­ yor. Bizans or dusunu imha etmek P eç en e k le r için çok k o ­ lay bir işti. Fakat, onlar nede nse bunu yapmamışlar ve gali­ ba, İzmirden Çakanın gelmesini beklemişlerdi. Yaklaşmakta olan Kum an tehlikesinden de galiba, haberleri yoktu. P e ç e ­ neklerin bu fırsattan istifade edemeyişleri, her halde, bazı sebeplerden ileri gelmiştir. Fakat hakikat şudur ki boşuna geçen her bir saat, Bizans ordusun un lehine olmuştu. Bu boş g eç en üç günü müteakip B iz ansl Ila rın davet ettikleri K u ­ manlar, 4 0 bin kişiden m ü r e k k k e p bir ordu halinde, gel ­ mişlerdi. Bunların vürudu münasebeti ile Anna Kom nena, imparator Aleksinin Kum anla rın gelmesi yüzünden e ndi şe ­ ye düştüğünü, onların kimin tarafından harbe iştirak e d e ­ ceği şüpheli olduğunu, uzun uzadiye tasvir ediyor*. K u ­ man ordusunnu ta baştan P eç en e k le re karşı harb etm ek için gelmiş olduğu muhakkaktı. 4 0 bin kişiden ibaret bir o rdu ­ nun maksatsız, gayesiz harp m e y d a n ı n a gelmiş olması kabil değildir. Alexiada da söylendiği gibi K u m a n başbuğlarının Bi zansl Ilar ın verdikleri bir ziyafeti müteakip, imparatorla dostluk yapmalarına ihtimal verilemez. Ku m anl ar ın fırsattan istifade, eski düşmanları Pe ç en e k le ri imha için gelmiş ol du k­ larını isbata hiç lüzum yoktur. Anna Ko m ne n a, yalnız üslû­ bu nu n güzelliğini göst erm ek ve ok u y uc ul ar a fazla heyecan v e r m e k maksadı ile Kum anl ar hakk ınd aki şüphelerini ifade etm iş tir . Ku m a n ordusu Manyak (Mavıdx)* (Rus vekay inam eler inde Bo nyak) ve Togo rtak (T0 Y0 Qtdx) (Rus v ek ay ina m ele rin de T u g o rk a n , Turtkan) tarafından idare ediliyordu. Aleksi Kom• A n n a K o m n e n a I, 3 9 6 . 2 Keza. 3 Keza. I, 3 9 6 - 3 9 7 . V. V a s il’e v s k i j, S. 2 7 9 - 2 8 0 . 4 A n n a n ı n b u adı M e n a n d e r i t a k lid e n y a z m ı ş o lm a s ı ih tim a li o l ­ m a k l a b e r a b e r ( M e n a n d e r, S. 296:Mavwxx) s o n d a k i «x», b u ih tim ali zayif d ü z ü r e c e k m a h iy e tte d ir.

S'eçenekler

2 IS

nenos, Kum an başbuğları şerefine karargâhında mükellef bir ziyafet tertip etmişti. Bizans imparatoru Kum an ba ş bu ğ ­ ları ile be ra be r içmiş, öpüşmüş ve onların yüzü ne gülm üş tü’. Annanın söylediği veçhile, Manyak başta nazlanmış ve ziyafe­ te g el m ek istememişti. Nihayet arkadaşları onu ikna etmişler ve o da imparatorun çadırına gelerek ziyafete iştirak etmişti. Bizans imparatoru ziyafeti müteakip, Kum an başbuğlarına gayet kıymettar hediyeler vermiş ve Ku m anlardan sözlerine sadık kalacaklarına dair rehinlerin gönderilmesini istemişti. Ayni ka ynağın verdiği malûmata göre, Kum anl ar Peçeneklerle harbe tmek için imparatordan üç gün müsaade istemiş­ lerdi ve P eçenek leri mağlup edeceklerini söyiiyerek, gani­ metin yarısmı BizanslIlara bırakacaklarını da bildirmişlerdi. İmparator Aleksi, yalnız üç gün değil on gün bile müsaade etmiş ve ganimetin tamamile Kum anl ar a ait olduğunu söy­ lemişti. Annanın bu sözlerinden BizanslIların ne m ü şk ül bir vaziyette oldukları görülmektedir. Anna Komnena, '“eğer Ku m an lar Peç en e k le rle b.rleş m em iş olaydılar, Bizans için tam bir inhitat clacaktı,/ diyor. Bizans imparatoru Peç en e k le rle harbe başlamağa acele etmiyordu. Fakat üç gün geçtikten sonra Kum anl ar impara­ tora adam gönderip, Bi za nsl I la rı n daha ne zamana kadar mu ha re be yi tehir edeceklerini sormuşlar, ve kendilerinin daha ziyade boş du rmak istemediklerini v e “yarın sabah y a kurt veya kuzu eti yiyeceklerini,, bildirmişlerdik Alexiadaki bu kayitten harbi geçiktirmek i s t i y e n l e r i n Ku ma nla r değil, Bi za nsl I lar olduğu anlaşılıyor. İmparator Aleksi, galiba, bir taraftan Melissenosun Tr akya ve M ake donyadan gön de rec ek kuvvetleri beklemekte, ve diğer taraftan K u m a n la n n P e ç e ­ nekleri y en ec e k le ri ne pek inanamıyordu; bundan ötürü harbi tehir etmeği daha muvafık bulmuştu. Bundan maada Romadan da yardım g el m ek ihtimali vardık Ku m a n la n n ultimatumu karşısında imparator Aleksi kat’î muha re be nin daha fazla tehir edilemiyeceğini anlamıştı. Aleksi Komn en os Kum an ba ş b u ğ la n y le mülâkatmdan üç gün sonra, ordusunun mevkiini değiştirmeğe karar vermişti. Antioch adlı bir usta‘ A n na K o m n e n a I, 3 9 7 . A n n a K o m n e n a I, 3 9 7 3 Keza. I, 4 01. * Keza. ^

; oıjftğv aXÂo IV T r îÖ fv t ö

îî Jta v c o ^ s ö p îa .

Zrakyada

^‘ e ç e n e k l e r

21$

başına nehri g e ç m e k için kayıklardan bir köprü yapılması emredilmişti. Bu iş bittikten sonra, imparator protostrator Michael Duk a ile öz kardeşi Xdrianı k öp rün ün başına k o y a ­ rak ordunun geçişine nezaret etmeğe m e m u r eylemişti; önce yalnız piyade ve sonra atlı a sk er geçecekti. Piyade as ker nehri g eç inc e derhal siperler yaparak harbe hazır bir mevki almışlardı. Piyadeyi takiben süvari kıt’alar geçmişti. Anna, bütün bu hare kete imparatorun bizzat nezaret ettiğini yazıyor. BizanslIların terkettikleri yeri derhal Kum anlar işgal etmişlerdi. Annanın, buradaki mev ki hakk ınd a verdiği malûmat ç ok karışıktır. Bizans ordusu nehri (Meriçi) gayet ihtiyatlı bir şekilde ge ç er e k Cho er e ni y e yakın bir yeri işgal etmişti. Aleksi K o m n en o su n buraya muvasalatinden sonra Choereni mev kiinde bulunduğuna göre, ricat yolianu emin b u lu nd u r­ mak için, galiba, _bilahara or dunun bir kısmı Meriçin şark tarafına geçirilmişti. Anna K o m n e n a babasının bu son P e ç e n e k m u ha r e be si ne gidişini tafsilâtlı olarak kaleme almıştır. Aleksi Ko m ne n os Eneze vâsıl olduktan sonra, burada bir g em iy e biner ek şehri g eçmiş ve nehrin (yani Meriçin) akhğı yeri ve her iki sahili tetkik ederek, askerlerine mevki alacak en münasip bir yer aramıştı. Ge ce olunca, imparatorun başbuğları çağırarak, tetkikatını bildirmiş, fakat ertesi gün kuma nda nl ar ın da “nehri geçerek,, orayı görmeleri lâzım geldiğini söylemişti. Bu nu h e r k e s kabul etmiş ve sabah olunca imparator birinci olarak nehri geçmişti (ttjv jteşaıav y.aTeAaPe), onu da bütün ordu takip etmişti. İmparator başbuğlarla birlikte nehrin sahille' rini ve biraz yuka rda olan ovalığı tetkik etmiş ve kendisinin beğendiği yeri göstermişti; burası yerlilerin Chirini ( X üiqt)Voi>ç) dedikleri, bir taraftan nehir, diğer taraftan bir bataklık olan, bir kalecik yanında idi. Burası başbuğlar tarafından da beğenildiğinden, derhal hend ek ler kazılmış, ve orada asker y e r ­ leştirilmişti. Aleksi Ko m nen os ise kâfi miktarda ağır silâhlı atlı a sk erl er alarak, yani Flanderli şövalyelerin refakatinde. Eneze dönmüştü. Ordu yeni bir mev ki aldıktan sonra uzaktan Melissenosun gönderdiği askerlerin yaklaştığı görülmüş, ve köylü arabalarıyle gelen bu orduyu BizanslIlar P e ç en e k le re yardıma acele eden bir ordu zannile epey korkmuşlardı. Bundan

220

G eçenekler

görüldüğü veçhile, Bizanş ordusu Meriçin şark tarafında değil garbında bulunuyordu. Melissenosun adamları Makedonyadan Vardar ve S tr um na boylarından toplanılan askerlerdi. Bu suretle bir parça kuvvet bulan Bizans ordusunun yeni bir harekette bu lu nd u ğu nu görüyoruz. BizanslIlar, Peç ene k1er tarafından işgal edilen, ve Philokalos adını taşıyan, Meriçin geçitlerinden birini ellerine g e ç ir m e k teşebbü sün de b u lu n ­ muşlardı. Peçeneklerin, Kum anlar tarafından tehdit edilmiş bulunduklarından, bu geçidi muhafaza için fazla bir kuvvet ay ırm am ış oldukları anlaşılıyor. BizanslIların kolaylıkla bu geçidi elde etmeleri buna delâlet etmektedir. Bu çarpışmayı müteakip ordular kendi ka rargâhlarına çekilmişler ve Bizans ordusu geceyi orada, her hangi bir yerde, geçirmişti (ccutoC jcov TÖ 'Pcü[xai%öv jtpoae^eıve otgdTeuj^a 8i öXt|ç tote vuxt6ç). Sabah olunca Bizans ordusu Le bu ne (Ae|3oiJvr|- Le bunium) denilen bir m e v ­ kii işgal etmişti. Burası ovalığa hâk im bir tepecikti (Povvoç 8e tTjç areöıdöoç {)3teQX6ijxevoç). Bu tepe üstünde bütün ordunun me vki alması m ü m k ü n olmadığından, asker le re tepenin eteğinde mevki aldınimıştı. Bizans ordusu burada yerleştik­ ten s o n r a bir müddet evvel Bizansl Ilar ı bırakıp kaçan Neançes yeniden Aleksiyin yanına gelmişti. Maamafih, bu defa imparator bu P e ç e n e k baş bu ğu n u serbest bırakmamış, elle­ rine kelepçe vurarak hapse attırmıştı. Anna K o m ne n a nı n anlatışından, Bizans ordusun un k a f î m u h a r e b e olmadan evvel bir kaç defa yerini değiştirmiş olduğu görülüyor. İmparator ö nc e nehri g e ç e r e k Choereni denilen bir kale yanında me v ki alıyor. Bu şehrin Meriçin gar bind e olduğu anlaşılıyor; ç ü n k ü Aleksi Komnenos, P e ç e ­ neklerin yaklaşmakta olduğu haberini ahnca Enezden ka l­ karak nehri (Merici) ma n sa bm bulunduğu yerden geçmesi {xal jtagajtJıeijaaç, töv jtOTa|xöv Sıâ toü aT 0 [i,i0 u 8ıeX'9'Cüv), Bizans ordu­ sunun önce Meriçin garbında b u g ü n k ü Fere cik civarında mev ki aldığını gösteriyor. Pe ç en e k le rin o zaman Mauropo■tamos, yani Karasu adlı bir çay bo yun u işgal etmiş oldukları anlaşılıyor. Dimotika yanından akan çay bu gün de Karasu denildiğine göre, Anna Kom nen ada ki Mauropotamosun bu ­ g ü n k ü Kara su yun ayni olması muhtemeldir. Bu çayı işgal eden P e ç e n e k kuvvetlerinin bir kısmı Meriçin Philokalos denilen geçitlerden birini de nazaretleri altına almış olsalar gerektir. Ku m an ordusu harp sahasına gelince vaziyet deği­

Zrakyada

9 e gone k /e r

221

bu defa Mericin sol tarafına g e ç i y o r l a r (Aleksi bunun için köprü yaptırıyor); Kum anl ar ile iş birliği tamamile halledildikten sonra; BizanslIlar, Mericin şimdi ismi geç en geçidi P e ç e n e k le r e hü cü m ile elde ediyorlar. Bundan sonraki vaziyet pek vazih değildir. Belki de Bizans ordusu­ nun bir kısmı Philokalos geçidinden Mericin garp tarafına geçmiştir. Ç ün kü ertesi gün BizanslIların Le bu ne (Lebunium) denilen bir mahalli işgal ettikleri söyleniyor. Anna bu yerin “ovalığa hâkim bir tepe,, olduğunu yazıyor. Burasının y ü k se k bir yer olduğunu nazarı itibara alırsak, Le bu niu mun Mericin sağ ta r a f ı n d a olduğu m u ha k k a k tır . Es ki Trianopolis ile b u g ü n k ü F ere cik arasında 2 6 2 metro yükse kl iğ ind e bir tepe vardır'. Lebu niu m denilen yerin burası olması mu ht e­ meldir. B ü y ü k Yun an Ansiklopedisinde Lebu ni u mu n Omurbey mev kiind e olduğu ileri sü rü lm ekt ed ir . 2 PeçeneklerleBizansıilar ve Kum anl ar arasında ce r ey an etmiş olan 2 9 ni­ san 1091 meydan m uh ar eb es ini n ce rey an ettiği yeri de bu tepenin civarında ara mak lâzımgelir. Bizans tarihinin bu devirlerine hasredilen eserlerde ol­ duğu gibi, diğer u m u m î eserlerde de, netice itibarile Bizans imparatorluğu için fevkalâde eh emmiye ti haiz olan, bu m e y ­ dan m uh ar eb es ini n me vki i tayin edilmemiştir. Vasil’evskij^ olduğu gibi Chalandon da'* bu yeri tayine kalkışmamışlardır. Bizans İmparatorluğu tarihini yazan A. Vasil’ev, H istoîre de l ’em pire Byzantine inde, bu m ü hi m v a k ’ayı gereği gibi a ydı n­ latmadan g e ç i y o r . 5 T he Camb ri dg e Medieval history seri­ sinin IV-üncü cildini teşkil eden, The Eastern Rom an Empirede'^ Peç ene kl eri n mağlup oldukları L e b u n iu m u n bir nehir olduğu ileri sürüliyor. Fakat Anna *bu yerin sarahaten bir “tepe,, (|3ouvoç) olduğunu söylediğine göre^ bir nehir mevzuu bahis olmadığı aşikârdır. şiyor.

B iz ansl Ila r

' S t i e 1 e r g r a n d atlas. No. 5 2 ’EXEuâ'fQou8axıı Eı'-,iDy.?to;taı,8ıxöv AeIizov T. V III , S. 5 6 3 . 3 V. V a s i l ’e V s k i i, V izantija i P ecen eği 2 . M . N , P . ( 1 8 7 2 ) Kn. 12. S. 2 8 0 - 2 8 1 •* F. C h a l a n d o n , Essai. sur le re g n e ... P. 1 2 5 = A. V a s i l ’e v , H isloire d e l’em pire bgza n tin e, P. 14 -15. ^ T h e E astern R o m a n E m p ire, p. 3 3 0 İn th e s p r i n g of 1091, th e E m p e r o r h a v in g called in th e h e lp of th e C u m a n s , inflicted a s e v e r e d efeat u po n th e P a tz i n a k s by th e r i v e r L e b u r n iu m . 2

7 A n n a K o m n e n a 1. 4 0 0 ; V. Z i a t a r s k i,/sion/a..: T II. S. 2 0 2 - 2 0 6 . L e ­ b u n i u m m u h a r e b e s i n d e n b a h s e d e r k e n , b u m e v k i i a y rıc a te s b it etm iyor.

S2S

9eqenekler

A nna K o m n e n a n ın verdiği m a lû m a ta g öre, P e ç e n e k le r Biz ansl Ilar la a n l a ş m a k t e ş e b b ü s ü n d e b u l u n m u ş l a r d ı ; P e ç e nek m u r a h h a sla r ı ayni z a m a n d a K u m a n la rla tem asa giriş­ m iş l er , v e b u n l a r ı B i z a n s l I l a r d a n v a z g e ç e r e k k e n d i taraflal a n n a ç e v i r m e k i s t em i şl e r d i . F a k a t o n l a r ı n bu t e ş e b b ü s l e r i n ­ d e n h i ç b i r n e t i c e hasıl o l ma m ış t ı .

K u m an la nn , y uk ar da söylemiş olduğumuz, ultimatumları, galiba, 2 8 nisanda v u k u ’bulmuştu. Bunu müteakip imparator Aleksi ertesi sabah kat’î m u h ar e b e n in olacağını ordusuna bildirmişti. Adet üzere, B iz a ns l Il ar o gec e ibadetle ge ç ir m iş ­ lerdi. Anna K o m n e n a bu geceyi çok canlı bir ifade ile tasvir etmiştir'. Askerler süngüleri ucuna koydukları m u m l an , kandilleri yakmışlar, ve İlâhiler söyl eye rek İsaya ya lv arm ış­ lardı. Anna, Bizanshların ibadetinin arşlara yükseldiğini ve Tanrının nezdine giderek kabül olunduğu kanaatindedir. O, bu münasebetle, babasının ne kadar dindar olduğunu, yalnız kılıç ve süngü kuvvetine değil, her zaman için bilhassa T anrıya istinat etmiş olduğunu söyiiyor. Bu m u h a r e b e d e asıl k ahraman ların K u m an lar olmasına rağmen, Annanın anlattığından en m ü hi m rolün Bizanslılara ait olduğun görünüyor. Bizans ordusun un nasıl bir vaziyet aldığını tafsilâtı ile öğreniyoruz. İmparator Aleksi ordusunda Uzanın kum andasında bir miktar türkün olduğu a n l a ş ı l ı y o r ^ ; az bir miktarda frenk ücretli askerleri de bu harbe iştirak etmişlerdi. 2 8 nisan akş ama doğru K u m a n l a n n kıt’asından 5 0 0 0 kişiden m ü re k k e p “dağ ahalisi,, Aleksi Ko m ne n os ta­ rafına geçmişti. Vasil’evskij bu dağ ahalisinin Karpatlarda yaşıyan Ruslar olduğunu zannediyor. Fakat bu “dağ ahalilisinin,, Ruslar olduğunu gösteren hiç bir delil yoktur. Vasil’evskij, Bizansin P eç ene kl erd en kurtulmasında Rusla­ rın da dahli olduğunu göstermek için, bu 5 0 0 0 kişinin Ruslar olduğu fikrini ileri sürüyor. Bu “dağ ahalisi,, nin Kumanlarla birlikte hareket eden b u g ü n k ü Ru menlerin ecdadı olmaları daha doğrudur^ Bu zaman zarfında P e ç e n e k ve K u m a n l a n n karargâhında neler olup bittiğine dair hiç malûmatımız yoktur. ' A n n a K o m n e n a 1, 4 0 2 2 K e z a II, 4 0 3 . 3 A. V a s i l ’ e v de bu 5 0 0 0 k iş i n i n R u s o ld u ğ u n u , V a s iü e s k iji ta k i­ b e n , k a b u l ediyor. H ista ire d e l'E m p ir e B y ro ntin II,. 14.

Zrakyada

SPeçenekler

223

1091 yılının 2 9 Nisan salı g ü n ü ‘ sabah olunca Bizans ordusu harp vaziyetini almıştı. Bizans ordusunuu sah c e n a ­ hına G e or g Palaelogos, sol cenah^nada Konstantin Dalassenos k u m a nd a ediyordu. Kumanların sağ tarafında, Monstran adamlarıyle me vki almıştı. Aleksi K o m n en o s u n P eç en ek harplerinde hazır bulunan Uzan da, sol tarafa bir yerde b u ­ lunuyordu; (onların) garbında F r en k kıtaları - Ubertopulosun kuma nda sı altında yer almışlardı. Harp safı orak, yani yarım ay (hilâl) gibiydi. Yalnız F r en k kıtalarının 5 0 0 nefer olduğu anlaşılıyor. Kumanların ise 4 0 bin kişi olduğunu Anna K o m ne n a iddia ediyor. İlk hü cu m u yapanlar, Annaya göre, BizanslIlardır^ Onları K u m a nl ar takip etmişlerdi. Kum an ve Bizans orduları mü şt er e ke n P e ç e n e k arabaları üzerine y ü r ü ­ müşler, ve müthiş bir insan katli başlanmıştı. Peçenek1er, galiba, arabaları arkasında müdafaada bu lunmakla ik ­ tifa etmişlerdi. Şiddetle devam eden çarpışma esnasın­ da Kumanların faik olduklarını meyda na çıkınca Peç ene k başbuğlarının en büy ük le rin de n biri yanında bir kaç kişi olduğu halde Ku m an lar tarafına geçmişti. Peçen ek le rde n Kum anl ar tarafına geçenlerin adedi gittikçe artmış ve imp a­ rator Aleksi de bunu g ö r ü n c e k o r k m a y a başlamıştı. O, bu tarafa geçen Peçene kle rin K u m a n l a n BizanslIlara karşı h a r e ­ kete getire bileceklerini zannetmişti. Ç ü n k ü he r iki zü m re birbirleriyle kolayca anlaşa biliyorlardı. (Anna Pe ç en e k le r ve Ku m an lar için o|xoYA.oTroç tabirini kullanıyor.) Buna mani ol ma k için Bizans askerleri Kuman orduları arasına g ö n ­ derilmişler® ve Pe ç en e k le rin Ku m an lar tarafına geçme lerin e mani olmaları emredilmişti. Bu m u h a r e b e esnasında Bizans­ lIların bilhassa K u m a n l a n kışkırtmakla meşgul oldukları anlaşılıyor. Her iki taraftan ölenlerin adedi giitikçe çoğalmış, iki T ü r k kavmi de biribirini imha etmek için b ü y ük bir gayretle harbetmişti. Bu müthiş mücadele bütün şiddetile devam etmiş, güneşte tam gök y üzü nü n ortasına yükselmişti. Henüz Nisan olmasına ra ğ m e n hava epey sıcaktı; muharipler kan ve ter içinde kalmışlardı. P e ç e n e k arabaları önü nde silâh ' A n n a K o m n e n a I, 4 0 6 ; 6e pıvöç ’AjreıXîou eIkooti'i jtşöç rfî evvatıı ^ıiEgo., teiTTi 8e tT|; ipSonâSoç. A n n a e s e r i n i n h iç b i r y e r i n d e bu k a d a r sa rih b ir ta r ih g ö s t e r m e m iş t ir . B u c i h e t te m e z k û r m u h a r e b e n i n B i z a n s h l a r c a fe v k a lâ d e b i r e h e m m i y e t i o ld u ğ u n a d e lâ le t ed er. A nn a, b e l k i de, bu ta r ih i B iz a n s a r ş i v in d e m u h a fa z a e d ile n yazılı b ir v e s ik a d a n a lm ıştır. 2 K e z a I. 4 0 4

224

S‘ e q e n e k l e ı -

şakırdıları, insan bağırıçmaları, kadın ve ço cu k sesleri yara­ lanan ve ölmekte olanların iniltileri y ü k s e li y o r : bir kı y a ­ mettir kopuyordu. Kumanlar, Bizansa zafer kazandırmak için bütün gayretlerini sarfederek harbediyorlardı, onlar P eç ed ekl er den eski intikamlarmı almak isterken, imparator Aleksiye b ü y ük bir zafer kazandırmışlardı. İmparator Aleksi gün eşi n sıcak zıyalaları altınca bay ğın düşmü ş olan m u h a ­ riplere kuvvet v er m ek için etraftaki köylülere habe r g ö n ­ dererek, derhal kaplarla, soğuk su getirmelerini emretmişti. Annanm dediğine göre, Peçen ek le rde n çektikleri eziyetten kurtulacaklarını gören köylüler, bu emrin ikinci bir defa söyl em esi ne me y da n bırakmamışlar, az bir zaman sonra Bizans muharipleri köylülerin getirdikleri suyu içe rek yeni kuvv et almışlar, ve yeniden P eç en e k le rl e harbe tutuşmuş­ lardı. Artık P eç en e k le rin mukavemeti kırılmış bulunuyodu; mücadeleler arabaların arkasında devam ediyordu. K u m an lar ve BizanslIlar P e ç e n e k kadınları, ço cuklarını - elhasıl rastgelen herkesi kesmişlerdi. Bütün harp me ydanı ölülere dol­ muş, Annanm tabiri veçhile “yalnız on binlerce değil, her nevi adedi geçen ölü harp meydanında k a l m ı ş t ı ; bütün bir millet bir günde imha edilmişti„\ Bu m u h a re b e d e bulunan P eç ene kl eri n a nc ak az bir kısmının k a çar ak kurtulduğu anlaşılıyor. B ü y ü k bir kısmı, P e ç e n e k adeti üzere, harp ed e­ rek ölmeyi tercih etmişti. Alınan esirlerin de ço k olduğu anlaşılıyor; m e m b a ın verdiği malûmata göre, her bir Bizans askerinin 3 0 dan ziyade esiri vardı. Bu suretle 2 9 Nisan 1091 salı günü L e b u n i u m y a n ı n d a k i m u h a r e b e P e ç e ­ n e k l e r i n e n b ü y ü k h e z i m e t g ü n ü v e a y n i zam a n d a B a l k a n l a r d a k i s i y a s î f a a l i y e t l e r i n e ni­ h a y e t v e r e n b i r d a r b a o l m u ş t u r . Her bir mühim hadise münaşebetile şarkı tertip etmeyi seven Kostantiniye ahalisi P eç e n e k le ri n bu mağlubiyeti üzerine: “ Skitler Mayısı görm eden bir gün evvel mahvoldular,,^ (Skitler bir gün ara ile Mayısı göremediler) diye bir mısra uydurmuşlardı. Vasil’evskijnin de tastik ettiği veçhile, Bizans imparatorluğunu bu defa kat’î bir hezimetten kurtaran y e g â n e ku v v et Ku' A n n a k o m n e n a I, 4 0 6 , ; xal îıv ISeTv ü t o jt o v ,

6.}JK‘

TT|v f| (X E Q av

(XQI'0'[XÖV a n ; m ' T a

{ın s ç P a îv o v ,

6.ko X(ü )mç .

2 Anna komnena 1,407.

ff û v

Y uvaL ^L

xaı,v6v, sftvoç öKov. oû [xuQi,âv€« o ıı

t e v .a 'O i ç

d p S r ıv

x a râ

T a ^ )T r ı^ a

Zrakyada

3‘ e ç e n e k l e r

22S

manlardı Lebu nium dak i P e ç e n e k mağlubiyetini garp m ü ­ verrihleri boş yere imparator Aleksi K o m n en o su n “parlak zaferi olarak,, tesmiye ediyorlâr* ve Bizans imparatorunu, tamamiyle haksız olarak, bu zaferi ka zan ma sm dan dolayı yükseltiyorlar. İmparator Aleksiyin bu m u h a r e b e esnasındaki rolünün gayet az olduğunu gördük. Le bu ni u m zaferinin hakikî kahr ama nla rı K u m a n başbuğlarından M anyak ile Togortaktır. Fakat zaferin bol se meresini imparator Aleksi toplamıştır \ Bu zaferi müteakip K u m an lar ve Bizanshlar kendi k a r a r ­ gâhlarına çekilmişlerdi. BizanslIların elinde, söylediğimiz veçhile, pek ço k P e ç e n e k esiri bulunuyordu. Bunla r ayrı bir y er e kapatılmışlardı. Devrin en y ü k s e k medeniyetini taşıdıklarını iddia ile başka ka vimleri “barbar,, tesmiye eden BizanslIlar, geceleyin bütün P e ç e n e k esirlerini kılıçtan g eç ir­ mişlerdi. Bu katliam, her halde, imparator Aleksinin m u v a ­ fakati ile yeri ne getirilmişti. Fakat, Anna Komnena, babasın m bunda hiç bir suçu olmadığını söyliyor; ve bu nu isbat için kabahatli şahsın ismini bile zikrediyor. Gûya, bütün bunlar Synesios ismini taşıyan birisinin teşviki ile yapıl­ mıştı. Gûya, imparator Aleksi Syne sio su bu nu n için hapse atmak istemiş, fakat bu k u m an da n ın ahbaplarının ricasi üzerine cezalandırmaktan kurtarmıştı. P e ç e n e k esirlerinin katli, Anna’nın söylediğine göre, şöyle ce rey an etmişti; Geceyarısına doğru “bilmem ki Allah tarafından verilen bir sesle mi, yoksa başka bir işarelemi®,, muhafızlar P e ç e n e k esirle­ rini öldü rme ğe konulmuşlardı. Bu suretle açık meydanda müteaaddit defalar mağlûp olan Bizans askerleri, silâhsız, elleri bağlı olan P e ç e n e k esirlerinden intikamlarını almış­ lardı. Annanın verdiği malûmata göre, K u m an la r P eç en e k esirlerinin geceleyin öldürüldüklerini g ö r ü n c e “kendilerinin ^ A n n a K o m n e n a I, 4 0 6 : 8ıd |xîav fifiegav oî Sktj-Ooi t 6 v Md'iov otin eI5ov. 2 V V a s i r e V s k i i 2 . M. N. P. k n . 12 S. 2 8 6 . C h a l a n d o n E ssa i . p. 1 3 4 . D i e t e r, B yz. Z s c h ft B , III. S. 3 8 6 . ^ 1 3 - ü n c ü a s ı r o r ta la r ın d a y a ş ıy a n E r m e n i m ü v e r r i h l e r i n d e n V a r ­ t a n d a b u P e ç e n e k h e z i m e t i h a k k ı n d a b i r n o t b u lu y o r u z . Ö d i y o r k i ; « b u g ü n l e r d e ( 1 0 8 8 - 1 0 9 1 ) P e ç e n e k l e r i n k r a lı 6 0 0 0 k iş i ile İs t a n b u la A le k s i ü z e r i n e g e l d i : H iris tiy a n la r is e s e k i z g ü n d u a e d e r e k o n la r ın h e p s in i m a v e ttile r ve g e t i r m i ş o ld u k la r ı b ü t ü n a r a b a l a r ı y a k tıla r. Bap. XII. H. D. A n d r e a s y a n te r c e m e s i . ( T a rih m e z u n i y e t tezi S. 2 0 .) 5 A n n a K o m n e n a 1 ,4 0 8 . P eçen ek T arih i — 15

22S

iP eçen ekler

de ayni akibete uğrayacaklarından korkmuşlar,, ve hiçbir g ani m et almaksızın, geceleyin karg âhl ar ınd an kalkmışlardı'. A nna’nın bu son kayidi h i ç t e yerinde değildir. H er k es e dehşet veren P eç en ek le ri imha eden K u m a n l a n n bir avuç Bizanshlardan k o r k a r a k kaçmalarına in a n m a k biraz gül ünç geliyor. K u m a n l a n n bu m u ha r e be yi müteakip Macarlara kar­ şı y ü r ü m e k için çab u ca k Balkanları terkettıkleri anlaşılıyor®, Bizans imparatoru, Kum anlara isabet eden ganimeti h a y ­ vanlara yük leterek arkalarından T un a bo y un a göndermişti. Bu suretle Bizans imparatorluğu, 1 0 4 8 senesinden itiba­ ren şiddetle devam eden P ç e ç n e k tehlikesinden kurt ul muş bul unuyordu. Le bu niu m mağlûbiyetini müteakip Peç eneklerin askerî kudretlerine hitam verilmiştir. Peçene kle rin bir kısmı belki T un a boyund a kalmış, veya Bizanshlar tırafından memleketin muhtelif yerlerinde yerleştirilmişti. Onlardan bir kısmının Ma kedonyadaki Moglena civarında kadın ve ço luk çocuklarile iskân edildiği anlaşılıyor. Bizans arazisin­ de yerleştirilen bu P eç ene kl erd en imparatorun hususî kıt’a l a n teşkil edilmişti. Burada yaşıyan P e ç en e k le ri n 12-inci asrın başlarına kadar Moglena civarında kaldıklarını, ve “Moglena Peçenekleri,, adiyle tanındıklarmı biliyoruz^. Bun ların sonraki vaziyetleri hakk ınd a ilerde bahsedeceğiz. 1091 senesi P e ç e n e k hü cu m u Bizans imparatorluğunu tam bir inhitata sev k e de ce k b i r mahiyette idi;Vasilseveskij’nin > A n n a K o m n e n a 1 ,4 0 9 . F. C h a l a n d o n p. 1 3 4 . ü V V a s i r s e v s k i j S. 2 8 6 . * Z o n a r a s b u m u h a r e b e d e n k ıs a c a b a h s e t t i k t e n so n ra , P e ç e n e k l e r i n i s k â n e d i l m e l e r i n e ait ş u n la r ı y a z ı y o r : 6 a«To5cedT(op iTtÂîjdoç o3toXe|â(iEvoç a(peiYwvTtov x a i

QO)fia>ı.E(ov Snuflıov,, etç to tcöv

Moy^evoıv -fhen.a toİitou ç aiıv YuvatŞl ıcal

teHvoıç xaT(üxıoe n a l T(XY[xa ToTJTOt'ç JcaaTOTi^aEv IS ıa ıta to v , o'î x a l |xsxQi toCSe x a x a 8ıa8ox Z o n ara III, 7 4 0 , F. C halan d o n, H istoire d e la p re m ie re croisade, p. 143.

2

230

S‘ e q e n e k l e f

m a n k u m an da n ı da bu esir P eç en e k le ri kıyafetlerini hiç de-

ğiştirmeksizin derhal Romaya-Papaya- göndermişti; maksadı Bizans imparatorunun hiristiyanlara karşı ne gibi “barbarları,, kullandığını göstermekti. Bu sefer esnasında D y r r ac h iu m kalesinde de P e ç e n e k askerlerinin bulu ndu ğu anlaşılıyor kalenin kumandanı, Bo e u m u nd u n h ü c u m u n u imparatora h ab e r v e r m e k için bir Peç eneği göndermişti. BizanslIların, Kan takuzenos isimli bir k u m a nd an ın idaresi altında N or m an lar a karşı ha rb ed en ordularında T ü r k le r v e P e ç e n e k l e r de olduğu anlaşılıyor. P e ç e n e k le r gayet mah ir okçu olduklarından öne gönderilmişler ve ok atarak dü şmanı rahatsız etmeleri emrini almışlardı. Bu m u h a r e b e esnasında N orm anl ar ın bir kıt’ası esir edilmişti. Esirler arasında k o c a ­ man vücutlu Bo e m u nd u n kardeşinin oğlu da bu lu nuy or ve c ü ce bir P e ç e n e k tarafından Bizans ordugâhına getirilmişti^. Bu vaziyet karşısında her kes g ül me kte n katılmıştı; k ü ç ü c ü k P e ­ ç e n e k iri-yarı esiriyle imparatorun hu z ur u na bile çıkarılmıştı. BizanslIların Anadoluda Selçuklulara karşı yaptıkları seferlere P eç en e k le rin de iştirak ettiklerini söylemiştik. H açh ordularının adetçe fevkalâde çok olmaları karşısında Sel çu k Türkleri Anadolunun bir kısmını düşmana terk etm ek m e c ­ buriyetinde kalmışlardı. İznik sultanı k a h r a m a n c a bir m ü d a ­ faadan sonra 1 0 9 7 senesi, 19/20 Haziran îzniği bı ra k m ağ a m e c b u r kalmış, ve iç Anadoluya çekilmişti. Haçlı ordular Anadoludan Su riy ey e geçmişler, imparator Aleksi de S e l ç u k ­ l u l a r a karşı m ü ca d ele y e iştirak etmişti. B iz a ns l I l a r ı n Kon y a üzerine yaptıkları bir sefer esnasında^ imparator Aleksiyin o rdusunda bulunan Peç en e k le rd en iki ki m s e Se lçuklular tarafına geç ere k, Bizans kum an da n ın ın ertesi gün h ü cu m a hazırlandığını ve imparatorun da gelm ekt e olduğunu h a b e r verdiklerini Anna Ko m ne n ad an öğreniyoruz. Bu nu n üzerine Se lçuklular işgal ettikleri yeri değiştirmişler ve Bizans h ü ­ c u m u n d a n kurtulmuşlardık ' A n n a K o m n e n a II, 167. 2 K e z a II, 1 7 5 . 3 A n n a k o m n e n a II, 2 0 4 , ^ A n n a K o m n e n a II, 3 2 4 . 5 P o l y b o t u m d e n i le n b ir ş e h i r y a n ı n d a S e l ç u k l u l a r m t o p l a n m ı ş o ld u k la r ı h a b e r a lı n ı n c a o r a y a b i r k ıt’a s e v k e d i lm i ş ti ; b u m ü n a s e ­ b e tle o r a y a g ö n d e r il e n l e r a r a s ı n d a P e ç e n e k P i t i k a n ( B itih a n ? ) ı n is m i g e ç iy o r. A n n a k o m n e n a II, 3 2 5 .

lebunium

m uharebesinden

sanra

S3l

Anadoluda ce re y a n eden harpler esnasında bir gün Se l­ çuklularla BizanslIlar şiddetli bir m ü sa d e m e y e tutuşmuşlardı. Arkadan yardıma başka bir Bizans kıt’asmın gelmesi ile T ü r k le r ka çm a y a konul muş la r ve Sultan Kılıç-Arslan da ya­ kındaki tepeye çıka ra k orada sa k la nm ak için acele etmişti. Bizans kıt’ası Türkleri takibe başlamış, bir çoklarının öldür­ müş ve esir almıştı. Sağ kalan Selçukluların her biri m u h ­ telif yere dağılmışlar, Sultan yalnız sekiz adamla kalmıştı. O, kendisini ku rt a rm ak için ya kındaki y ü k s e k bir tepenin üze­ rinde bina edilmiş olan k ü ç ü k bir mab ede doğru ilerlemişti. Sultan kendisini takip eden üç P e ç e n e k ve Uzlardan kaçıp kurtulmağa muvaffak olmuştu; fakat sultanın adamlarından sekizini de P eç en e k le r yakalamışlar ve imparatora teslim etmişlerdi. Akşam olunca Bizans ordusu ka ra rg â h k u r ­ muş, istirahata çekilmişti. Kaçan T ü r k askerleri de sul­ tanın bulunduğu tepenin üzerine toplanmışlar ve b ü y ü k bir ateş yakmışlardı. Annanın dediğine bakılırsa Bizans o rdu ­ sundaki bir P e ç e n e k Selçuklulara kaçmış, sultana BizanslIlar üzerine nasıl hü cu m yapılmasının daha iyi olacağını anlat­ mıştı. Bu P e ç e n e k - T ü r k l e r e Bizans ordusuna yapılacak h ü ­ cu m u n gündüz değil, g ec e yapılması lâzımgeldiğini anlat­ mıştı. P eçeneğin fikrine gör e tepenin eteğine iyi ok atanları yerleştirerek, Bizans çadırları biribirine yakın bulunduğu gece vaktında kuvvetli bir ok y ağ mu ru yağdırmak suretile Bizanshlara b ü y ük bir zarar y apm ak m ü m k ü n olacaktı. Su l­ tan Kılıç-A rsla n da, gûya bu P eç en e ğ in sözü ile hareket etmiş ve birçok Bizanslıyı öldürmüştü.’ Anna K o m n e n a n m P e ç e n e k le r ha kk ınd a verdiği bu m a ­ lûmatı müteakip, Bizans memjbalarında uzun bir zaman hiç­ bir kayit mev cut değildir. Bunlar hakkındaki en son m a ­ lûmatı Bizans müverr ih ler in den Niketa Choniates, daha doğ­ rusu Akominatos, ile Jo a nn Ki n n am o su n eserlerinde buluyoruz^ Bu iki eserde de P eç ene kl eri n 1122 senesinde T un ayı g e ç e r e k Bizans ül kesine hü cu m ettikleri anlatılıyor. P e ç e ­ neklerin 1122 de Bizansa hü cumlarını anlatmadan evvel bu Peç en e k le rin nereden gelmiş olduklarını araştırmak lâzımdır. Le bu niu m mu ha re be sin de P eç en e k le rin esas kuvvetlerinin ma h vo ld u ğ un u söylemiştik. T un a boyunda kalanların ise 2.

A n n a K o m n e n a II, 3 3 3 - 3 3 4 . N ik e ta C h o n ia te s S. 1 9 - 2 1 ; J o a n n K i n n a m o s S. 7 - 8 .

S'egenekler

232

3 0 yıl zarfında Bizansa b ü y ü k mikyasta hü cu m yapacak kadar kuvvetlendiklerini kabul edemeyiz. O halde Tuna bo ­ yundaki P e ç e n e k kütlesi başka bir yer de n yardım g ör m üş olacaktır. Bu hususu bize Rus veka yina mele ri aydmlatıyor1ar. 8 6 0 yıllarında Uzlar P eç en e k le ri İdil boyundan ç ı k a r­ dıkları zaman, Peçene kle rin bir kısmı Uzlar yanında kal­ mıştı. Uzların b ü y ü k bir kısmı Ku m an la rın Cenubî Rusya sahasını ellerine aldıktan sonra, Balkan yarımadasına gitmişti; fakat bir kısmı - P eç en e k le rl e birlikte- Kum anl ar ın arasında kalmışlardı. 1103 yılında Rus knjazleri K u m an la r üzerine yaptıkları bir sefer esnasında “P e ç e n e k le ri ve Uzları arabalarıyle elde etmişlerdi,,*; v ek ay in a m ed e k i bu kayit o sıra­ larda Kum anl ar arasında P eç e n e k le ri n bulunduklarını gös­ teriyor. Bu P e ç e n e k ve Uz kabilelerinin az bir zaman sonra Kum anl ara karşı isyan ettikleri anlaşılıyor. Rus v e k a y in a m e ­ leri 1116 yılı münasebetile, Don nehri boyunda P eç ene kl erl e Uzlarm, K um anl ara karşı iki gün iki g e c e harbettikleri, ve yenilerek Rus knjazi Vladimire (Monomach, o zaman Perejaslavi knjazi) iltica etmişlerdi^ Fakat P e ç e n e k le r ve Uzlar Rus yurdunda da rahat duramamışlar ve Ruslarla harbe tutuşmuşlardı. 1121 yılında, artık Kiev B ü y ü k Knjazliği tah­ tını işgal eden Vladimir Monomachın, Be re n de adlı Türkleri Rusyadan k o ğ du ğ u nu “P e ç e n e k ve Uzların kendiliklerinden gittiklerini,, v ek a y in am e bildiriyor^ İşte 1121de Kiev civarını terkeden Peçene kle rin Tun a boyuna gelerek, oradaki P e ç e ­ n e k kalabalığını arttırdıkları anlaşılıyor. Bu suretle kuvv et bulan P eç en e k le r 1122 de de Tun ayı g e ç e r e k Bizans ülk e­ sine b ü y ük bir h ü c u m yapmışlardı Bizans mü verrih inin bunlar h a k k m d a “zafer ka zanmağa alışık^, tabirini kullandığına göre, P e ç en e k le ri n T un a b o y u n ­ da 12-inci asrın başlarındada BizanslIlara karşı bir kaç defa zafer kazanmış oldukları ihtimal dahilindedir. Maamafih bu 1 P . S. R L. 2 P . S. R, L. 3 P, S. R. L. ^ B u se fe rin

1103 y ıh . 1116 y ıh . 1121 yılı. t a r ih in e d a i r : E. K u r t z , U nedierte T ex te aus d e r Z eit des K a isers Jo h a n n e s K o m n e n o s. B y z Z sc h ft X V I. S. 8 8 . A. V a S i l ’e v, H istoire d e l'em p ire... in d e (II. S. 21) h iç b ir y ıl g ö s t e r m iy o r , “au d e b u t d u r e g n e de J e a n ,, s ö z le r il e ik tifa ed iyo r. T h e C a m b r id g e M e d ie v a l H isto ry , Vol, IV. 3 5 4 te 112 1-1 122 y ı l l a n g ö s te riliy o r. V. Z l a t a r s k i Istorija, II. S. 3 6 9 3 7 0 , b u n u n 112 3 te o ld u ğ u n u söyliyor.

Jlebunium

m uharebesinden

scnra

S33

“zafer ka zanmağa alışık,, tabiri Pe ç en e k le ri n daha evvelki zamanlarına da atfedilebilir. 1122 senesi P e ç e n e k hü cu m u Bizans üzerine b ü y ük bir rriikyasta yapılan son P eç en ek taarruzudur. Bu sefer şu şekilde ce rey an etmişti. İmparator J o a nn K o m n e n o su n saltanatının beşinci senesinde, yani 1122 de, P e ç e n e k le r (Skitler) Tun ayı g e ç e r e k T r ak y an ın bir kısmını ya ğm a etmişlerdi. Bizans imparatoru onların bu hü ­ c um lar ın a mani olmak için bir ordu başında hare ket etmişti, İmparator P e ç e n e k kabilelerine elçilerle bir ço k kıymetli hediyeler göndermişti; bunlar ipekli kumaş, g ü m ü ş kadehler, altın tabaklardan ibaretti; imparator, bu hediyeler sayesinde P e ç e n e k kabilelerini biribirinden a y ır m ak istemişti. O sıra­ larda da P eç ene kl eri n ayrı ayrı kabileler halinde yaşadıkları ve muhtelif reisler tarafından idare edildikleri görünüyor*. B'za ns elçilerinin zengin ziyafetleri ve hediyeleri tesirini göstermiş, bazı kabileler dü şman ca hareketlerinden vazge ç­ tiklerini bildirmişlerdi. Bizanshlar bunu fırsat bilerek, anî bir hareketle Pe ç en e k le ri n üzerine hü cu m etmişlerdi. Bu anî hü cu m karşısında “harbe ve zafere çoktan alışık olan,, Peç en e k le r şaşırmamışlar, derhal mukabil bir vaziyet alarak şiddetli bir m u k a v e m e t göstermişlerdi. Onlar usulleri üzere arabalarını dairevî şekilde dizmişler; bazı arabaları arada bir aralık bır a k a ra k yan koymşular, bir nevi yollar yapmışlardı. Atılan ok ve süngülerin zararı d o kun ma ma sı için arabalar ha­ riçten ha y v an derileriyle örtülü idil Bu suretle bir nevi istih­ k âm teşkil eden arabaların içinde kadın ve çocu kl ar sa k la n­ mış, arabaların önü nde de P o ç e n e k erke kler i dizilmişler, ve Bi za nsl I la rı n hü cu m u n a mu k ab el e etmişlerdi. Bir aralık, B i z a n s ­ lIların hü cumla rı şiddetini artırmış, P e ç e n e k le r de arabaları arka sına çe ki ler ek kendilerini intizama getirmişler, ve yeni­ den h u ru ç hareketi yaparak, şiddetle dü şman kıt’aları üzeri­ ne atılmışlardı. M em ba m dediğine göre, Bizashlar P e ç e n e k ­ lerin bu hücumları karşısında fena halde k or k m uş la r ve ağ ­ layarak Mer ye mde n yardım istemişlerdi. Mer ye m de bu yal­ varmalara lâkayıt kalmamış, “semaî bir ku v v et göndermiş ‘ N ik e ta C h o n ia te s, S. 2 0 . Keza S. 21 : a ü x ö fiE i'T o ı T o 2 x v d ıx ö v

^

EKttKOTE^VTiöEv

xaxâ

Ejc 3 t e o 0 x e ıi/ 8 w ç , jto Q it,o iJ< T iıç «iiTCü TT|ç

to v S e

d v a 7 x r )ç

t6 \ '



n:6JtE[,ıov f ifio v T a .

t o i o 'O t o v x ı

öU vaYaYÖ v ö e

jt â o a v d (xa^av f.îç 0XT|!xa jiEçıcpEpEç a i ı t a ç & ıa x ıih |o ı, îcal to ijtc ü v â \ 'w ö e v arrıaa vT E ç [iolgçtv o )âY T iv E5İ T o û

acpüv

a T Q a tE ij[.ıa T O ç

ooa. xcd

y/ jtQ ax cû [m T i

8ı’ aıjTOiv eYXOQaîox)ç ıtapoSovc 5ı>|xoxofXiıoa'\'Xfç.

xw

23^

S^eçenekler

ve Peçenekleri m ağlûp etmişti.” Kinnamosun verdiği malû­ mattan, bu sefere BizanslIlar tarafmdan baltalarla müsellâh Britanya ' ücretli askerleri de iştirak ettikleri görülüyor. Bun­ lara Peçenek arabalarmm parçalanması emri verilmişti. Bunlar da verilen emri ifa etmişlerdi. Arabaları kırıldık­ tan sonra, Peçenekler kuvvet itibarı ile kendilerine ço k faik olan BizanslIlara karşı duramamışlar ve mağlûp olmuşlardı. Maamafih,? bunlar şerefsiz bir vaziyette kaçmamışlar, kadınları ve çocukları ile beraber tehlikeye karşı kahramanca rhücadele etmişlerdik Esir alınan Peçeneklerin bir kısmı Bizans arazisinde yerleştirilmiş ve daimî Bizans ordusuna kaydedil­ mişti®. Peçeneklerin bu mağlûbiyeti BizanslIlar nazarında çok bü y ü k bir vak’a olmuş, bunun “semaî,, bir yardım,, sayesin­ de kazanıldığı zannedilmiş ve o gün bir bayram addedilerek “ P eçençk yurtusu,, nami ile her sene tes'it edilmişti*. Niketa Choniates, imparator Manuel K om nenosun idaresi zamanına ait iki, Kinnamos ta bir Peçenek hücum u zikredi­ yor. 1152 senesinde Peçenekler Tuna nehrini ve Balkan dağ­ larını geçerek Filibe civarına kadar gelmişler ve etrafı ya ğ­ ma etmişlerdi®. İkinci seferleri ise 1154 senesine aittir. Onlar Tunayı geçip nehir boyundaki Bizans ülkelerini tahrip et­ mişlerdi®. Peçeneklere karşı Kalarnanos isimli bir kum an­ danın idaresi altında bir ordu sevkolunm uş; fakat Bizans or­ dusu mağlûp olmuş, kumandan da aldığı derin bir yaradan ölmüştü. Peçenekler eski âdetleri üzere b ir ç o k ganimet alıp, atlarına yüklemişler ve geri memleketlerine gitmişlerdi. Niketa Choniates bu münasebetle Peçeneklerin hayatlarına bair bazı malûmat ta veriyor. Biz onun sözlerinden, Peçenek silâhlarının bazılarını öğreniyoruz: bir yana sarkan yay koburu, eğri yay ve ok^. Ayni zamanda Peçeneklerin düşman ’ Joann K in n a m o s S. 8. 2 Joann K in n a m o s S. 8 . ovx£xı,

(fEiİYeıv

û : r r o ( J t îi v ü iL

f)Çîou,

elk ovro

oXX’

[.lolea Öt xıç oüy. ay£vt\ç £ m x ö aT çatojteÖ ov e jta v ıo û o a

aÛToö

J t Q o :r o V o iJ ix e v o L

oûv

tcü v

y u vaıH

nal

tsh v o iç t o î ç

aıjTÖİv t o v y.îvövvov

d | .ı a | t t i v .

3 Keza. < N iketa C honiata S. 2 3 . 5 N iketa C honiates S. 103. 6 N ik eta C h on iates S. 124. ^ N iketa C honiates S. 124. oK'kıa[ibç yâç avrolç yu>Qvxo(; EJtl tî^ç Ti-|iıevoç nAdvıoç y.al xaumj?ta

x6\a.

jıeçı^ıaaoucı te -/tatd x6v ;n:6?ı£|.ıo'\'.

îcal âTçanToı.

EÎal

8’ o l

xal

S oga tıa

%eafictîvoUöi

£ebunium

muharebesinden

son/s

23S

Üzerine süngü fırlattıkları da zikredilmiştir, Niketa Choniatese göre, Peçenek için at her şeydir. At Peçeneği harbe götürür; Peçenek aç olduğu zaman atının kan damarını aça­ rak gıda alır; sefer zamanında, eğer hayvan dişi ise, “ barbar kendisinin çirkin sevgi hislerini onunla tatmin eder\„ Ayni yerde Peçeneklerin Tunayı nasıl geçtikleri de anlatılmıştır. Hayvan sıkı bir surette dikilir bir çuval yapılır ve bunun içi kurum uş otlarla doldurulur. Deriler o kadar iyi dikilir ki içerisine bir tek damla bile su geçm ez. Böyle bir çuvalın üzerine Peçenek eğerini ve diğer silâhlarını kor, kendisi de üzerine biner ve atını nehire bırakır, hayvanın kuyruğuna yapışır v e karşı yakaya geçer*. 12-inci asrın başlarında Suriyeye yakın Bizans ülkesin­ deki Anadolu şehirlerinde Peçeneklerin garnizon hizmetini gördüklerini bize bildiren malzeme mevcuttur. Ermeni vekayinüvisi Edessalı (Urfa) Matthieu’nin kayidinden görüldüğü veçhile, Antakyalı Tankred ile Edessa hâkimi arasında d e ­ vam eden m ücadele esnasında Bizansın vassalı olan Ermeni krllarından K og Basil (1113 de ölmüştür) Edessahlara yardım olarak 8 0 0 insan gönderm iş ve ilâveten de Kilikyadaki Mopsuestia (Moj^'ilJoııecTua) kalesinin, b u g ü n k ü Misis (Adana ile O s­ m aniye arasında) Peçeneklerden ibaret olan garnizonunu da yollamıştı®. D em ek ki Peçenek kıt’aları buradaki kalelerde hizmet ediyorlardı. Gerek bu kalelerdeki, ve Bizansın m u h ­ telif diğer yerlerinde iskân edilmiş olan Peçeneklerin bir kısmı hiristiyanlığı kabul etmiş olsalar gerektir. Bir kısmı ise Keza. 6 b’ aiıx6q



ürtjtoç )«al töv

6xEî Sloi

no?ıEfiou

cpepcov roıi JtoXi)aı.xoç,

nal T^DCpıp xoQ-i]yzl ox«.toıxEVTfiç. Tf|ç cp^Epoç, wç 8e (paoı, xm o^euojıevoç, eI eötiv 6 ıjtjto ç

■ & r ıX ııy .6 ç , 2

>C(İ

t t '] v

â?^ oY ov

d c p ç o S m ıv

Niketeta Choniaes S. 124;

9qpTixaç ol toijtcov 8|d8eAqpoı- vö[xoç ’ydp ev aiJToîç xai TTjjtoç 6XQdTT)ae 3taXaıöç (>.ti sx6iv e'^ovaîav jtQoç jtaT8aç t] dSe^cpoııç aıiTcöv ji,6Tajte|X3i:eıv Ta dİıcofJiaTa, a k K dQXEÎO'&aı ^ovov toIç x6XTT|(i.evoıç tö xal fAEXpı ^(ür\ç

d'QXEiv

«1)701^?, [xetd

8e

■ d d v a r o 'j jtQ0xeiQiCe(T'9'aı

eİdSe^cfOV avTCov

2S6

Geçenekler

i|a8eî;cpCDV :taî8aç, tcq6; t6 |xt) xaâ-’ öXou elç ev ueqoç yz'imç, öıatge^eıv xo dİLCD^ıa, aXkö. xal elç toiiç &y.TÛMyiovq xal x^tiqovo|^6îv xal djtey.Sej^ea’&aı tTiv u[ATjv djtö İevT]ç öe yEveâç ovx vıteKreç/etaı tıç xal y^vetaı â'QXcov. tol 8e 6xt cö

:| 3

H d) >bo • p-(

3^ eç e n e k l e r

X f o n o l og y a

265

Peçeneklerin askerî kuvvetlerinin bitliği gün. Bizans hizmetinde b irçok Peçenek atlıları. Selçuklulara karşı m ücadelede Bizans ordusunda hizmet ediyorlar. Normanlara karşı harplerde Balkan yarımada­ sında Bizans ordusunda Peçenekler. sonra. Anadoluda Misiste Peçenek garnizonu. Peçeneklerin Kiev civarından çıkarılmaları. Müstakilen yaşıyan Peçeneklerin Bizans üzerine son büyük hücumları ve mağlubiyetleri. Peçeneklerin Kiev knjazlerinin iç mücadelelerine iştirakleri. Bunların Tunayı g eçerek Filibeye kadar ilerle­ meleri. Tuna boyundaki Bizans arazisinin Peçenekler tarafından yağm a edilmesi. Peçeneklerin Tunayı geçip Bizans yerlerine hücumları. Peçeneklerin Rus yurdundaki faaliyetlerine dair vekayinam ede son kayit. Bizans kaynaklarında Peçeneklere dair son kayit.

KAYNAKLAR VE BİBLİOGRAFYA MÜRACAAT OLUNAN BAŞLICA KAYNAKLAR VE KİTAPLAR. (BURADA GÖSTERİLMİYEN ESERLER SIRASI GELDİKÇE METİNDE GÖSTERİLMİŞTİR).

KAYNAKLAR Bizans kaynakları

Corpus Scriptorum Historiae Byzantinae - atlı külliyatta toplanmıştır. 5 0 ciltten ibaret olan bu lîülliyat 19- ncu asrın başlarında B o n n da neşredilmeğe başlanmış ve o asrın son­ larına d oğru hitam bulmuştur. Peçeneklere ait malûmat bilhassa şu kısımlarda bulunmaktadır : K o n s t a n t i n P o r p h y r o g e n n e t o s’un De Admînistrando İmperio atlı maruf eseri ( 9 5 0 yıllarında tertip edil miştir). Bonn 1840. L e o n D i a k o n o s . 9 9 2 den sonra yazılmıştır. 9 5 9 - 9 7 5 yıllan tarihini ihtiva eder. Müverrih bizzat g örd ü ğ ü vekayii kaydetmiş olması itibariyle, verdiği malijmatm kıymeti çok büyüktür. Bonn 1828. L e o n G r a m m at i k o s’un Chronographiası 9 4 8 yılına ka­ dar gelir; diğer bir nüshasında 1013 kadar. Bonn 1842. T e o p h a n e s C o n t i n u a t u s . 813-961 seneleri. Bonn 1838. J o a n n S k y l i t z e s . 811-1079 yılları. Bonn 1839. G e o r g i o s K e d r e n o s . Cihan tarihi 1057 kadar. 11-inci yüzyılın sonu ve 12- incinin haşalarında yazılmıştır. Bonn 1839. Bizim için mühim olan kısmı İL nci cildidir. M i c h a e l P s e l l o s . Bir asrın tarihi - 9 7 6 - 1077. Em. R e n a u l d ’ in neşri ve fransızca tercümesi. Paris 1926. N i k e p h o r B r y e n n i o s . 1 0 7 0 - 1 0 7 9 yıllarına aittir. 1836 M i c h a e l A t t a l i a t e s . 1 0 7 9 - 1 0 8 0 yıllarında ya­ zılmış olup 1 0 3 4 - 1 0 7 9 seneleri ihtiva eder. Attaaliates bizzat gördüğü vekayiyi yazdığından eseri ço k kıymetlidir. Bonn 1833.

Sibh'ografya

267

A n n a K o m n e n a , imparator Aleksi K om n e n os’un kızı olup babası hakkında yazdığı A l e x i a d a atlı 15 kitaptan ibaret bir eser bırakmıştır. 1158 de bitirdiği bu kitap 1 0 6 9 1118 yılları ihtiva eder. Bonn, Cilt I (1839). II (1878). İngilizce tercümesi : Elizabeth A. S. D a w e s . The Alexiad o f the pzincess Anna Comnena. London 1928. En son tetkik: S. B u e k l e r . Anna Comnena, L on d on 1929. J o a n n Z o n a r a s . Cihan tarihi 1118 kadar. Bonn 1897.. Bize lazım olan kısmı III- üncü cilttir. M i c h a e l G i y k a s . Um um î tarih, 1118 kadar. Bonn 1836. N i k e t a A k o m i n a t o s (Choniates) 1180 - 1206 yılları. Bonn 1835. J o a n n K i n n a m o s . 1118 den 1176 kadar. Bonn 1836... Bunlardan başka: Sym eon Logothetos, G e o r g i o s Mo n a c h o s un eserlerinde Peçeneklere ait b irk aç kayit vardır.. Sonra T h e o p h y l a c t ’in imparator Aleksi Kom nenosa hita­ ben irat ettiği n u tu k : M i g n e, P a t r o l o g i a ser. graeca T.. 126 pp. 2 8 7 - 3 0 6 . Bizans kaynaklarındaki malûmat S t r i t t e r tarafından bir araya getirilerek, Peçenekler ve diğer Türk akvamına ait Bizans kaynağı mahiyetinde, 4 ciltlik bir külliyat vücu de getirilmiştir. Kitabın adı; M e m o r i a e p o p u l o r u m , olim ad Danubium Fontum Euxinum, Paludem Maeotidem, Caucasum,. mare Caspium, et inde magis ad septemtriones incolentium.e Scriptoribus Historiae Byzantinae - A J o h a n n e Gotthilf S t r i t t e r . Bizce m ühim olanı III. üncü cilttir. Petropoli 1778. Garbi Avrupa kaynakları

R e g i n o n i s abbatis prumiensis chronîcon. Scriptores rerum Germanicarum. Rec. Fr. K u r z e . H annover 1890. B r u n o (Querfurt’l u ) ’un Kaiser Heinrich II. iye m e k ­ tubu (1008). W, G i e s e b r e c h t , Geschichte d. deutschen Kaîserzeit. B. II. 7 3 0 S. de basılmıştır. Rus kaynakları Polonoe Sobranie R us s k i c h L e t o p i s e j . (Metinde P. S. R. L. olarak kısatılmıştır) Rus vekayinameleri tam külliyatı. Rus İmparator Archeografya kom isyon u tarafından neşredil­

268

Geçenekler

miştir. Bizi alâkadar eden kısımları: I. Lavrent’evskaja letopis, II. İpat’evskaja III. üç. N ovgorodskaja, IV. dördü ncü N ov g o ro d , V. Pskov ve Sofijskaja, VI. Sofijkaja, VI I - VI I I . Voskresenskaja. Şark kaynakları

I s t a h r î . Bibliotheca G eog ra p h oru m A rabicorum Ed. M. J. de G o e j e . Leyden ( 1 9 2 7 ) ikinci tabı. Mes’ udî J Texte et traduction par C. B a r b i e r d e M e y n a r d et P a v e t de Courteille. G e r d i z i , Ebu - Sait. Zap. İmp, Ak. N. VIII. serie. W. B a r t h o l d tarafından neşr ve terceme edilmiştir. S. P bg 1897. E l- B e k r î, Izvestija Al-Bekri i drugich avtorov o Rusi i Slavjanach, K u n i k ve R o s e n tarafından .s^ûi y\ auı j» ju-vı au.» adlı eserden muktebes. S. Psbg. 1878. Î b n i - R u s t a . Izvestija o Chazarach, Burtasach... Ibn Dasta •(Rusta) D. C h v o l s o n , tarafından. S. Psbg. 1869. A, H a r k a v y , Skazanija musul’manskich pisatelej o Slavjanch i Russkich, S. Psbg 1870. Mahmut Kâşgarî. c, ajlj ‘ «ıjaı ou D ivan-ü lûgât-U Türk. Kilisli R i f a t neşri. İstanbul 1334. İstanbul, Başvekâlet Hazinei Evrakındaki Defteri Hakanı yahut Tapu defterleri. Edessalı (U rfa d ) ermeni tarihçilerden M a t t h i e u s ’ un eseri (Recueil des historiens des croisades. Docum ents armeiHİens. T. I.p. 86).

BİBLİOGRAFYA B a n g , W. Ueber den Volksnamen besenyö. Turan (mecmuası) III. (1918) 4 3 6 - 4 3 8 SS. B a r s o V , N. Oâerki russkoj istoriâeskoj geografii. Warszawa 1880. B a r t h o l d , W. Orta Asya Türk tarihi hakkında dersler. İstan­ bul 1927. (Almanca tercemesi s T. M e n z e i tarafından.) B a r t h o l d , W. N ovyj trud o Polovcach. (Marquartın Kumanlara dair eserinin resenziyonu.) Russkij istoriceskij zurnal. N 7. (1921) 138-156.

Sibliografya

269

B a r t h o l d , W. Otiet o pojezdkie v Srednjuju Aziju. S, Psbg 1897. B u r y, J. B. The treatise “ De administrando imperio,, B y z .Z sch ft. XV (1906). C h a l a n d o n , F. Essai sur le regne d’Alexis 1er Comnene. Paris 1900. C z e b e , Q y . Turco - byzantinische Miszellen. I. Konstantinos Porphyrogennetos. De administrando imperio. Kap. 37. ûber die Petschenegen. Köröcsi Csoma Archivum I (1922) 209-219. D i e t e r , M. Zur Claubwûrdigkeit der Anna Komnena. Byzan­

tinische Zeitschrift B. III. (1894) 3 8 6 -3 9 0 SS. D Ö 1g e r, F. Regesten der Kaiserurkunden des Oströmischen Reiches. 1/3. M ünchen u. Berlin 1924 tenberi. F e h e r , G. Ungarns Gebietsgrepzen in der Mitte des X. Jhdts. Ungarische Jahrbücher B. II. Heft 1. (April 1922). G e l z e r , H. Abriss der bgzantinischen Kaisergeschichte (Krum bacher’in Geschichte der byzantinischen Literatur’a ilâve.) G f r ö r e r , A. Byzantinische Ceschichten. 3 Bde. Graz 1877. G i e s e b r e c h t, W. Geschichte der deutschen Kaiserseit. B. III. Leipzig 1885. G o l u b o v s k i j , P. Peçen gi, Torki i Polovcy. Kiev 1884. G o m b o c z, Z. Ueber denVolksnamen besenyö. Turan 3 (1918) 2 0 9 215. G r u m - G r z i m a j l o , G. Zapadnaja Mongolija. 2 C. Leningrad 1 9 14 -2 8 G r o t , K. Moravija i Madjary, S. Psbg. 1881. hf e y d , W. Histoire du commerce du Levant au moyen âge. 2 Vol. Leipzig 1885/86. Son tab’ı, Leipzig 1936. H ü s e y i n N a m ı k , Peçenekler. İstanbul 1933. J i r e c e k , K. Geschichte der 'Bulgaren. Prag 1876. Rusçasi, Odessa 1878. J i r e c e k , K. Einige Bemerkungen über die Ueberreste der Petsche­ negen und Kumanen... im heutigen Bulgarien. Sitzungsberichte d. k. böhm . G. d. W. Klasse f. Phil. Gesch. u. Philolog. 1899. (Prag). K a r a m z i n , M . Istorija Gosudarstva /?os5’7sÂ:ago.(Muhtelif tabı). K l j u Ğ e v s k i j , O. Kurs russkoj istorii. Moskva 1909. K u r a t , A. (Akdes Nimet). Çaka, İzmirin Orta zamanda ilk Türk hâkimi. İstanbul 1936. L j a s k o r o n s k i j , V. Istorija Perejaslavl’skoj zemli. Kiev 1903 M a c a r t n e y , C. A. The Petchenegs. The Slavonic review. Vol. VIII. N. 23. (D ecem ber 1929) 3 4 2 -3 4 5 .

270

Geçenekler

M a c a r t n e y, C. A. The Magyars in the ninth century. Cambridge 1930. M a c a r t n e y , C. A. The Attak on «Valandar». Byzantinischneugriechische Jahrbücher. VIII- (1932) 159-170. M a r q u a rt J . (Markwart). Die Ckronologie der alttûrkischen Inschriften. Leipzig 1898. M a r q u a r t , J. Ueber das Volkstam der Komanen. Abhandlungen der königl, Gesellschaft zu Göttingen. Phil-Hist. Kİ. neue Folge B. XIII. Nr. I. Berlin 1914 (Kom anen 2 5 -2 3 6 SS). M a r q u a r t , J. Kultur und sprachgeschichtliche Analekten. Ungarische Jahrbücher B. IX. 68-103 SS. Berlin 1929. M a r q u a r t , J. Osteuropaische und, ostasiatische Streifziige. Leip­ zig 1903. M e n z e l , Th. Gagauzes. «Encylopedie de 1’ İslam. II. 134 135 pp. M o si n, V. Rus’ i Chazarija pri Svjatoslave. Seminarium Kondakovianum VI (1933) 187-208. M ü k r i m i n H a l i l . Türkiye tarihi, Selçuklu devri I. Anadolu fethi. İstanbul 1934. N e m e t h , J. Die petschenegischen Stammesnamen. Ungarische. Jahrbücher. B. X. 1930. N e m e t h , J. Zur Kenntnis der Petschenegen, Köröcsi Csoma A rchivum I (1922) 219-225. N e m e t h , J. Die Inschriften des Schatzes von Nagy Szent-Miklos. Budapest 1932. N e m e t h , J. A honfoglalo Maggarosag kialkulasa (Macarca; bazı parçalarmıtercüme ettirerek istifade ettim) Budapest 1930. N e U m a n n, K. Ueber zwei unerklaerte Völkernamen in der byzaniinischen Armee. Byz. Zschft III (1894) 3 7 4 -3 8 5 . N i e d e r i e, L. Manuel de l’antiguite Slave. Paris 1923. P a r c h o m e n k o , V. R u s'i Peöenegi. Slavia. casopis pro slovanskou filologii, R ocnikV III. Praha 1929-1930. 138-44 pp. P l a t o n o v , S. Lekcii po russkoj istorii. S. Psbg. 1915. R a m b a u d , A . L’ empire grec au dixieme siecle. Paris 1870. R a s ö V s k i j (Rassovsky) D. O roli Cernych Klobukov v istorii drevnej Rusi. Seminarium K ondakovianum (1929). Ra s o V s k i ]’, D. Peöenegi, Torki i Berendei na Rusi i v Ugrii. Se­ minarium K ondakovianum . VI. (1933), Praha. R a s o v s k i j , D. Polovcy. Seminasium K ondakovianum VII (1935) ve VIII (1936).

2 i b l i o g r a f !/a

271

R u n c i m a n , S./4 history of the first Bulgarian Empire. London 1932 R u n c i m a n , S. The emperor Romanus Lecapenus. O xford 1930. S c h l u m b e r g e r , G. L’ epopee byzantine.'PdiVİS 1905. S c h l u m b e r g e r , G. Jean II Comnene, Paris 1912. S o l O v e V , S. Istorija Rossi. S. P sbg 1851-1880. V a s i l ’ e v ’ A. Istorija Vizantii. Leningrad 1925. Bunun ter­ cümeleri, ilâvelerle; History o f the Byzantine Empire. Madison (U.S.A.) 1928. Histoire de l’empire Byzantin. Paris 1932. V a s i l ’ e v s k i j , V. Vizantija i Pecenegi (1048-1094). Jurnal Ministerstva N a rod n og o Prosveâcenija. kn. 11 ve 12 (1872). ayrıca basılışı: Vasil'evskij, V. Trudy I. S Psbg 1908. W e s t b e r g , F. K analizu vostoönych istoönikov o vostoânoj Evrope. 2 M . N . P . 1908 Mart. Z l a t a r s k i j , V. N. Istorija na prvoto Blgarsko carstvo, Sofia 1918. T. I. ve II. T h e C a m b r i d g e M e d i e v a l H i s t o r y IV. The eastern Roman Empire. (7 1 7 - 1453). Bir heyet tarafından, B u r y n ı n redaksiyonu altında. Cam bridge 1927. Mecmualar

Byzantinische Zeitschrift. (München). Metinde Byz. Zschft olarak gösterilmiştir. Ungarische Jahrbücher. (Berlin) Jurnal Ministerstva N a ro d n og o Prosveşcenija (Petersburg) metinde 2.M.N.P. olarak gösterilmiştir. Vizantijskij Vrem ennik. (Petersburg) Turan (Budapest) Zapiski V ostocnogo Otolcleriija R.İ.A.O. (Petersburg). Körösi Csoma A rchivum (Budapest). Ansiklopediler Russkij Enciklopediöeskij Slovar'. Brockhaus - Efron. La Grande Encyclopedie. Enzyklopaedie des İslam. (Islâm Ansiklopedisi). The Encyclopedia Britanninca. Enzyklopaedie E r s c h u. G r u b e n .

Tarihi Atlas

Spruner-Menke, 1880.

Historischer

Atlas

des Mittelalters. Gotha

İNDEKS (J-254 Sahifeleri itkine alır.) *

KAYNAKLAR

A b b a s île r 108 A b o b a 60 A b y d o s 227 A c ı B a y k ö r fe z i 34 A d a la r d e n iz i 124 A d a lb e r t 80 A d a m , P. 9

A drian (A lek si K om n . k ardeşi) 171, 176

A frika 173 A fşin 164 A ile 70 A k d e n iz 61, 164 A k - k erm a n 27 A k - k o y u n 57 A k m olla 66 A k o m in a t e s N ik e ta (C h o n ia te s ) 10 A k ş e h ir 27 A la n la r 40, 54, 116,117,119, 121 A lp 249 A la ta v 29 A le k s a n d e r (B iz. İ m p ) 108 A le k s a n d r o v s k ij c h r e b e t 28 - 29 A le k s i K o m n e n o s 6, 7, 8, 143, 157,159, 160, 161, 162, 163, 166, 167, 168, 171,172, 174,176, 177, 178, 179, 180,182, 188, 225 Alexiada 6, 7 - 9 A lim can İ b r a h i m o v 63 A l i R 1 z a 63 A lm a n la r 13,16, 20,24,29, 49,78,80,183, 185, 186 A lm a ta y 27, 28 A lm a tı 28 A lp A rslan 5, 151, 154,155, 162 Altın O rdu 249

A lu ta 100, 138, 242 A n a d o lu 5, 23, 36, 130, 136,141, 143, 152' 153,154, 158, 160,162, 164, 168, 197,200, 208, 211. 218,229, 230, 231, 235, 238, 254 A n a s t a s i e v i c , A . 4, 94 A n c h ile o s (n e h ir ) 112 A n d r e j II. (M a c a r k ır a lı) 254 A n g e l K o m n e n o s (B iz. İm p .) 236 A n i 151 A n k a r a 239 A n n a K o m n e n a 5 - 7, 8, 158, 165, 175, 178, 181, 190, 204, 225, 230 A n ta k y a 124, 165 A p r o n 196 A ral (d e n iz i) 34, 189 A r a lo - K a s p i 50 A r a n k a 250 A ıa p la r 2, 3, 22, 24, 25, 31, 33, 36. 59,101, 116, 117, 124 A r c h o n t o p u l o i 196 A r g o s 73

A rianites (E dirn e valisi) 140, 141 A ristofan es 7 A rk a d io p o lis 146 A rnak 248 A rnulf (A lm an im p ) 41, 49 A rpad 48, 242, 244, 249. 250 A rpas 245 As 32 A sk o ld 12 A s m a n ta y - M a ta y 34 A s m e s 138 A s p a r u c h 92 A s p f o n 55 A s y a 39, 173 A ş o t (E r m e n i k ir a lı) 109

3 n deks A t e l k ü z ü 42, 46, 47 A - t o - p e i - l o 30 * A t t a li a t e s 5, 149, 150, 151, 154 A ttilâ 73 A u l e 140 A v a r l a r 12, 40, 44, 60 A v l o n a 123 A v r u p a 1 , 16, 23, 36, 40, 173, 108, 152, 184, 211, 212, 216, 227 A v u l 70 A v u s t u r y a 240, 254 A z a k d e n i z i 16, 22, 29, 37, 41, 47, 48, 51, 61. 68, 69, 91

Babil kulesi ıl, 16 Bacs 249 Bacgard 116 B acn a 116, 120 B acnak 116 Badova 246 Bagdad 14 * Bahadır han (Ebülgazî) 25 Baksu 243. 252 Bal 27, 28, 68 Balaton gölü 248 B alçar 131, 139 B a l k a n l a r 2,5, 18, 40. 111,125, 127,138, 141, 147, 148, 152, 156, 161.162, 174,176, 182, 183,190, 193, 194, 213,214, 215,224, 234, 240 B a l k a n y a r ı m a d a s ı 2 , 3 , 95, 110. 114, 123, 129,147, 150, 151, 163, 200,228, 229,254 B a l k a ş g ö l ü 29, 31 B a l k i 51 B a n g , W . 26 B a r a n 247, 253 B a r a n t a 66, 67 B a r d a s 95 B a r b a r 6, 148 B a r t h o 1 d , W . 15, 38, 43, 59, 67, 68. 90, 128, 184, 185, 187 B a s i l I. ( B i z a n s İ m p .) 1, 2, 106, 107 B a s ı l I I . B u l g a r o k t o n o s lOO, 124, 125, 126, 148, 161 B a s ı l ( B u l g a r i s t a n v a l i s i ) 133, 147 B a s i l â k i (v a li) 158 B a t a n 44

273

Bayazıt P a ş a 137 B ayram 238 Beçe 25 B eçenek 25, 26 B eçenek Boğazı 239 Boila 30 Boleslav (Leh kıralı) 100 Boluş (K um an başbuğu) 188 B oncuk 69 B o n j a k ( b a k : M a n y a k ) 188 B o r c a n 120, 121 B o r i s ( B u l g a r ç a r ı ) 94 B o r i s (S. V l a d i m i r i n o ğ l u ) 99 B o r o t a l m a t 53, 54, 56 B o s f o r 27, 49 Botaneiates Nikefor 6, 156, 157, 158, 159, 162 Bozkırlar 22, 50 - 52 Bös 246 B r a n a ( b a ş b u ğ ) 167, 168 B r o w e n 184 * Bruno (Alman m isyoneri) 24, 78, 79, 80, 98 * B r y e n n i o s N i k e f o r 6, 7, 146, 147, 156, 158, 159, 172 B u c k 1 e r , Q. 9 B u d e , Q. 4 B u g 46, 81, 107 B u g ü n 29 B u k u k 31 B u l a 30, 56 B u l a ç o b a n 30. 53, 54 B u l d u r t ı 35 B u l g a r i s t a n 54, 88, 9 4 , 101 ,107,111,121, 121, 125, 129, 133, 134,136,137,138,147, 148,158,183,207,240 B u l g a r l a r 2, 44, 47, 48, 49, 60, 70, 85, 86, 89, 92, 94,108,112,114,136, 120,125,129,152, 156,158,160,172,190,213,215 B u l g a r o p h y g o s 196, 205 B u l g a r u s 76 B u r a t 27. 49 B u r h k 27, 28 B u r t a s l a r 15, 38, 68 B u r y , J . 4, 40 B u ş h k 31 Büyük P eçen ek 238 Büyük Ç ekm ece 208

Peçenek Tarihi — 18

Geçenekler

ZTt

C abrol 4 C a h e n , C, 153, 154 C a k s y B a y 35 C a m n a y tı 35 C a m u h a 71 C a n g e D u 48 C e n e v iz 68 C e n g iz h a n 71 C e n u b î İtalya 2 C e n u b î R u s y a 3, 1 7 , 19 , 20 , 36, 50,52, 54, 62, 66, 69, 77, 84. 86, 103,104,105,106, 110, 150, 184, 189,214.232,253 C e n u b î U ral 35 C e r n a 248 * C e y h a n ! 14, 34 C e y h u n 32 C h a l a n d o n , F. 20,154, 162,166,180, 206,210,223,225,226 C h a lk e d o n ( b a k : K a d ık ö y ) 179 C h a r k o v 46, 240 C h a r io p o lis (L ü le B u r g a z ) İ46, 147 ,, 170, 196 C h a v a n n e s , E d. 30, 31, 58 C h e r s o n e s 3, 27, 41, 47, 54, 61, 68, 85, 87, 88, 111, 114, 115 C h e v e s 247 C h o e r e n i (C h ir in a ) 216, 219 * C h o n ia t e s N ik e ta (A k o m in a to s ). C h w o l s o n , D . 15 C h ir o b a k c h i 208, 209, 210 * Codex Cumanicus 19, 185 * Corpus Scriptoram

10

Historiae Bgzantinae

C s a k a n y a 244 C u ci 70 C u m g a l 29 C u rca n 32 G ut 66 C z e b e , G. 5

Ç a ğ a ta y 70 Ç a h a -b a k : Ç aka Ç a k a s, 69,164, 197, 201,207,208,211, 212, 216,217,227 Ç a n a k k a le 227

Ç a n g o 186 Ç a rın 29 Ç a v u ld u r 164 Ç e k le r 246, 252 Ç e lg ü 169, 170 Ç e r k e s le r 41, 91 Ç ilik (n e h ir ) 29 Ç ili - K u d u k 34 Ç in 14, 34, 61, 185, 186, 187 Ç o r lu 204, 205 Ç u 29, 31, 37 Ç u d 37 Ç u m ış tı - g ö l 34 Ç u r 30 Ç u r (k a b ile ) 32, 43, 44, 52, 53, 54, 56, 57, 58

D a lm a ç y a 253 D a lm a ç y a h la r 2 D a m a tru i 136, 137 D a m p o li 140, 171, 193 D a n iş m e n t 164, 165 D a n iş m e n t n a m e 197 D ara H is ta s p a s 50, 76 D a r k o , E. 104 D a v id (G ü r c i k ır a lı) 186 D a w e s ,- A. 9 Itnpetio 1,2.3-5,23,26 28, 33, 40, 41. 44, 46,47,48,52,53,54, 67, 69, 72, 81, 83, 104, 10 ,109,112, 113,114, 121,12S, 127 D e c iu s (R o m a im p .) 96 D e f t e r - i Hakanı 238 D e m ir k a p ı 169, 174, 241 D e r b e n t 117 D e rs te r (S ilistire ) 131, 153, 155, 166, 171, 172, 175, 176, 179, 181,188,197, 200, 216 D e s n a 97 D e ş t-i K ıp ç a k 3, 16, 17,23,39,42,43,44, 48, 50,52,53, 62, 63, 64, 66, 67, 91, 109,114, 127,128,150,175,182,184 D e v e lt o s 123 D ia k e n e 142, 143 D i e h l , Ch. 9 D i e t e r , K. 9, 173, 180, 210 D ili 187 D in li 187

D e Administründo

3 nde ks D i o g e n e s 178 D ir 12 Divanı lûgat-it-türk 15

D je r k o m ita tı 245 , D n e p e r 6,19, 22, 27, 36, 38, 46,47,48, 50, 51, 53, 54, 60, 61, 67, 79, 83,87, 89, 93, 96,97, 109, 110, 113, 131,150,187, 188, 194 D n e s te r 6, 27, 33,42,46, 47,48,49,50, 51, 67, 81, 82, 85, 106,107,114,123,215. D o b r ic a 240 D o k u z - O ğ u z l a r 34 D o n 22, 23, 33, 38,42, 44, 46,47, 49, 50, 51, 106,121,127,150,188, 189,232 D o n e c 50, 51 D ö l g e r , F. 133, 149 D ra v a 244, 248 D r e v lja n le r 54, 82, 83 D ru â in a (a s k e rî k ıt’a lar) 80 D u r m u ş 239 D v in a 81 D V o r n i k , F. 41 D y r r a c h iu m 156, 158, 230

E b ü -H a fs 109 E b ü lfe d a 15 E b ü l g a z i (B a h a d u r h a n ) 8, 184 E b ü lk a s ım s, 165, 166, 197 E d e s s a (U rfa ) 235 E d ir n e 108, 140, 143, 144, 145, 146, 147, 156,. 165, 168 E fes 199 E flâtu n 7 E ftim (k e ş iş ) 132 E g e d e n iz i 164, 200 E g e r 247 E ib a p (D e r b e n t) 117 E lb ista n 238 E m b a 32, 34 E n d ü lü s 15, 77, 116. 119 E n e z 216 E p ir u s 161 E r d e b il 117 E r d e m 52 E r g e n e 195, 205, 208 E r g u v a n i b o y a 69 E r m e n ile r 74, 109, 183, 186 E rtim 32, 43, 52, 54, 58

27S

E r z u r u m 125 E u ch a ita , J. 75 E u h ca ita P h ilo t e u s 96 E u d o k ia I n g e r in a 107 E İıd o k ia 162 E v r e n ü z B e y 228, 229

F a rs 14, 124 F a tm a 54 F atsa 239 F e h e r , G eza 5 F e r e c ik 220 F e r g a n e 31 F e je r v a r 248 F e je r v a r -T o ln a 248 F e k e te 248 F ilib e 158, 159, 167, 168, 169, 180. 234 F in k a v im le r i 12, 36, 82, 83 F in k ö r fe z i 61, 84 F la n d e r li 200 F 1 o r i n s k i j , T. 4 F ra n s a 119 F r e n k 145, 157, 168, 177, 178, 223

G a liçy a 119, 240 G a lin o s 142 G a rb i T ü r k D e v le ti 30, 37 G a rb i T ü r k is ta n 31 G a ta y 60 O a v riil (r u h a n i) 113 G e l ib o l u 211 G e l z e r , H . 101, 151 G e o p o lilik 61 G e o r g M a u r o k a ta k a lo n 171 G e o r g M o n a c h o s 81 G e o r g P a le o lo g o s 223 G e r d iz i 15, 34, 34-45, 36, 37, 67, 68, 184, 187 G e r m a n la r 82, 244 G e z a II. (M a c a r k ır a lı) 251, 252 G i b b , H 31 G i e s e b r e C h t . W . 24, 26, 78, 79, 80, 98 G i e s e , F. 137 G i r i t 108, 124

S'egeneklar

276

G le b 99 * O iy k a s , M . 9 G o e je , J. 15, 23, 42 G O g o l , N 51 G o 1 u b o V s k i j , P . 17, 50, 59, 81, 102 G o tla r 18, 96, 151, 228 G o lo e U l , 171, 174, 178, 180, 181 G o m b O c z, Z . 25 G ö k -h a n 24, 25 C r a n ic 4 G r e k le r 118 G rıya 240 G r o n 246 G r o t , K. 4, 29, 45, 46, 47 G r u m - G r z i m aj l o , G. 59, 187 G u le s 177 G u z 31, 34, 68 G û lâ 33 G ü r c i 186 G ü r g e n ç 34 G y g e s 76

H H a ç lıla r s e fe r i 7, 227, 22'', 230 H a d e n 202 H a le b 154, 236, 239 * H a m a r to lu s 12 H a m it 239 H a m m a n v ilâ y e ti 238 H a r e z im g ö lü (Aral d e n iz i) 34 H a r e z im 32, 37, 39, 184 H a z a rla r 2, 12, 15, 19. 23, 33 36, 37, 38, 39, 40, 41, 44, 45, 47, 49,52, 54, 62, 68, 83, 84, 90, 91, 117, 121 H a z a ıis ta n 115 H a za r d e n iz i l, 32 H a za r im p a r a to r lu ğ u 22 H a z a r k a ğ a n ı 22, 48 H a z a r k a le s i 3 H e in r ic h II. (A lm a n im p ,) 72, 78, 98, H e in r ic h III. 245, 251 H e lg i 84 H e le n a (K o n s t. P o r p h . k a r ıs ı) 109 H e r a k lio s ( B i z i m p ) 36 H e r e d o t 7, 50 H e r t z b e r g , F. 136 H e y n e , M . 183 H e 11 n e r , A. 62

H e y d , W . 68 H i p p o d r o m 87, 139 H ır is tiy a n lık 10, 77 H ı r s o v o 240 H ırv a ts ta n 253 H ırv a tla r 2 H o d a s z 244 H o e t s c h e l d , D. 8 H o m e r o s 7, 198 H o p o n 77 H o r a s a n 77 H o rm a n (k a z a ) 238 H r u S e v s k i 81 H u b u b a t 68 H u n f a l v y , P. 4 H u n la r 16, 18, 39, 40, 44, 64, 73 H y a k in th (B iĞ urin ) 64

i * İ b n - ü l- F a k i h 15 * İb n i - F a d la n 120 * İ b n i - H a v k â l 15, 90 * İb n i - H o r d a d b e h 14, 15, 25, 34 * İd ris i 15 İ g o r 12, 83, 85, 88, 109, 112 İd il (V o lg a ) 22, 23 26, 28, 33, 35, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 47, 50, 51, 82, 84. 91, 105, 106, 128, 189, 232 İ l - Ş a d 57 İle k 25 İli 26, 28, 29, 30, 63 İ llir y e 129 İ lm e n g ö lü 22, 81, 82, 84 İn g ilte r e 20 İ n g u l 50 İ n g u le c 29 Iput'evskaja let. 10, 13, 102 İran 184, 187, 228 İsa k K o m n e n o s (B iz. İm p .) 149, 161, 162,166 İs a k çı 92 İ s e n - A n k a t ı 35 İslâ m m e m le k e tle r i 68 * İstah rî 14, 15, 23. 42 İsta n b u l 2,13, 15, 69, 109, 111, 115- 137, 164. 179. 215 İs p a n y a 3 İsım 189

3 n d ek s İ s t e r ( T u n a ) 76 İ s v e ç 87 İ t a l y a 161 İti l ( ş e h i r ) 36, 39, 60 İ z j a s l a v 237 İ z m i r 8,164, 165, 198, 199, 200, 201, 208, 211,216 İ z m i t 198, 208, 216 İ z n i k 164, 165,166, 168, 176, 197, 201, 216, 227, 230

I r t ı ş 185, 189 İ s p a r t a 239 I s s ı k g ö l 26, 28, 29

J a r o p o l k 92, 97 J a r o s l a v 19, 83, 99, 100, 102, 103 J i r e c e k , K . 47, 49,100, 151, 240 Jo a n n K o m n en os (A le k s i K o m n . o ğ l u î m p ) 7, 233, 243 J o a n n a k i ( b a ş b u ğ ) 176 J o a n n V l a d i s J a v ( B u l g a r ç a r ı ) lOO, 129

K K a b a lik a A le k sa n d e r (k u m a n d a n ) 198 K a b a n 33, 34, 35 K a b a r l a r 2, 3, 91 K a b u k s ı n y u l a 53 K a d e r ( n e h i r ) 27, 28 K a f k a s 16, 22, 37, 50, 116 K a l a b r e ,157, 159 K a l d a g a y t ı 35 K a l a m a n o s ( b a ş b u ğ ) 234 K a l m i u s 50 K a m a 38 K a m a B u l g a r l a r ı 10, 22, 36, 38, 39 K a m e l i k 35 K a m e n e c 51 K a n ç u 201 K a n ç a g e ç i 73 K a n g i t 59 K a n g a r , K a n k a r 29, 32 33, 43, 44, 54, 58, 71 K a n g â r e s 59

2??

K a n g h 59 K a n k l ı l a r 34, 59 K a n t a k u z e n o s ( b a ş b u ğ ) 230 K a p a n 53 K a r a b a y 23,28, 33, 43, 44, 53, 54,56, 58 K a r a ç a 176, 177 K a r a - H o b d a 35 K a r a - D e r y a 29 K a r a - D e n i z 2, 16,22, 23,43, 51, 61, 67, 68, 69, 71, 81, 87,90,106, 109,110, 113, 116, 119,120,121,123,128,138,164,183,188,192 K a r a - K a l p a k 237,249 K a r a - k e ç i 57 K a r a - k o l 28, 29 K a r a - k o y u n 57 K a r a - k u l 27, 28 K a r a - s u 29 K a r a - s u ( T r a k y a d a ) 220 K a r a - S ü l e y m a n 239 K a r a m a n 136 K a r a c a 246 K a r a k n a - k a t a y 59 K a r a m z i n , N . 17, 81, 102 K a r a t a y 28 K a r a t a v 29 K a r l u k l a r 30, 31,37, 189 K a r p a t l a r 50, 51, 67, 128, 222, 242 K a s p i ( H a z a r d e n i z i ) 16, 37 K a s t a m o n i t a ( b a ş b u ğ ) 176 K a s t o r i a 227 * K a ş g a r î M a h m u t 15, 23, 25, 29, 59 K a t a l e y m 136, 137 K a t a y 59, 60, 248 K a t r a n 201 K a y d u ( m ) 23, 44 K a z a k l a r 71 K a z a k - K ı r g ı z 23, 63, 104, 186 K a z a n 186 K e d r e n o s 5, 6, 29, 73, 90, 128, 129, 130, 132, 144 K e g e n 28, 29. 73,131, 132,133, 134, 135, 138, 139, 142, 145, 153, 160 K e m e s 243 K e m e y 248 K e n g e r e s 59 K e r e s 248, 249 K e r k i 244 K e y g e n 29

27S

SPeçenekler

K ie v 1 1 , 12,13, 19, 23, 38, 45, 61, 79, 80, 81, K ra k n a k a ta y 55 82, 83, 84,85, 88, 89, 91, 92 94, 97, 102,103, K ra r io s (g e ç it) 87 105, 109,127, 128 K rita 211 K ie v k n ja z li ğ i 81,82, 84,86, 87,90 K r iv iç le r 53, 54, 82, 88, 90, 97 K ie v o - P e c e r m a n â s tın 12 K r u m 148, 172 K ilik y a 165, 235 K r u m b a c h e r , K. 4, 9, 101 K ilte r 131 K r y n k a 50 K im e k le r (K im a k ) 31,37,185 K u b a n 22, 29, 38, 44, 50 * K in n a m o s J o a n n 9,24,234 K u d e m a 15 K is - B u d m e r 248 K u e l 44 K ita y la r 185,189 K u fis 27 K iz ik o s 168 K u le 170, 176 K ılıç - A r s la n 8, 201, 227, 230 K u li p ’e ilo 58 K ım ız 65 K u m a n la r 7, 8, 10, 17,20,23, 24, 68, 98, 104 K ıp ç a k ( K ıfç a k ) 22, 35, 39, 106, 128 105, 126, 128,150, 151, 158,160, 169, 177, 178 183, 185 180, 181, 182, 182-193,183,188,212,213 215 K ır g ız 187 217, 218,222,224,225, 226,232, 237, 243 K ır ım 3, 41, 45, 61, 69, 249, K u n 183 K ışla k 67 K u n i k , A. 15, 67, 78 K l j u ö e v s k i j . O . 11, 12, 14, 17, 81, K u rat, A. (A k d e s N im e t) 165 K o g -B a s il (E r m e n i k ıra lı) 235 K u r g a n la r 62, 187 K o l b e g 58 K u r k u a s (b a ş b u ğ ) 109 K o lo m e ja 240 K u r k u t 44, 54 K o m e n t o n 136 K u r z e , Fr. 24, 48 K o m n e n o s A le k s i (B ak : A le k s i K o m K u ş 44 nenos) K u t u lm u ş 164 K om n en os Joann 9 K ü ç ü k B e c e n e k 238 K o n d a k o v , N . 17 K ü ç ü k Ç e k m e c e 108 K o n s ta n tin IV. K o p r o n y m o s 172 K ü ç ü k E r m e n is ta n 165 K o n s ta n tin V ll. P o r p h y r o g e n n e t o s 1-2 K ü ç ü k P r e s la v 92 2, 3, 4, 5, 6,19, 33, 35, 40, 41, 43, 45, 46, 53, K u d ü s 193, 197 55, 58, 61 67, 78, «6, 87, 89,101, 108,109, K ü e r ç i-Ç u r 53 115, 116, 124, 125, 128, 129, 135, 138, 150, K ü lb e y 33, 43, 52, 57 159,162 K ü r e 95 K o n s ta n tin IX. M o n o m a c h u s 73. 75, K y p s e lla (İp sa la ) 195 130, 132 133, 136, 138, 146, 148, 149 K o n s ta n tin D a la s s e n u s 223 K o n y a 230 K o p o n 33, 43, 44, 53, 54, 57 K o ra 14, K o r k u t 23 K o s a r m a 34 K o s -B u la k 34 K o s ta n 44 K o s ta n tin iy e 74, 119, 122, 136, 146, 156, 157, 169, 175, 180, 195, 204, 209 K o s tr o m a 10 K r a g u je v a c 240

L a e h r , G . 84 L a g a r d e , P. 75 L a k e d e m o n y a 196 L an 32 L a rd e a 171, 172 L a s k i n , O. 5, 37 L â tin le r 176, 197, 202, 227 L â tin ce 16 L a t y s e v , V. 5 Lavrentt’evskâja l. 10, 102 L e c l e r c q , H. d u 4

3 nd eks L e b e d i a 45. 46 L e b e d i a s 47, 48 L e b e d i ( ı r m a k ) 94 L e n u n e 220 L e b u n i u m 214 - 225, 215, 220, 223, 226, 227, 228, 229, 231 L e h 100 L e h i s t a n 249 L e h l i l e r 237 L e i t h a 244, 245, 253 L e k a 159 * L e o n D i a k o n o s 5, 81, 172, 178 L e o n ( B i z . i m p . F e y l e s o f ) 1, 107 L e o n I z a v r l ı (B iz . i m p .) 106 L e o n V I . 108 L e o n F o k a s ( b a ş b u ğ ) 108 L e p c e 244 L e s k o v a c 240 L e t o p i s - V a k a y i n a m e l e r 11 L e v s i n , A. 63 L i t v a n y a 249 L i t v a n y a l ı l a r 82 L j a c h 237 L j a s k o r o n s k i j , V. 68, 89, 103 L o b i t z a IBS L u k i n i c h , E. 45 L u t i ç S4 L ü l e B u r g a z 146, 170 M M a c a r l a r 2 ,3 ,4 , 12, 15, 22, 23,24, 25,33, 3 8 ,4 0 ,4 3 ,4 4, 45, 46, 47, 48,49,55, 64, 69, 70,85, 86, 91, 104, 107, 108, 112, 113, 114, 120,122, 124,169,170,183,185,189,190,226 M a c a r k ı r a l l a n 20 M a c a r i s t a n 19,20, 54,127, 128, 215,229, 2 3 6 ,2 4 1 ,- 242,254 M a c a r t n e y , A. 5,10, 40, 41,45, 59, 119, 120 M a ç i n 240 M a e o t i s ( A z a k d e n i z i ) 27 M a i t u s ( m e y d a n ) 139 M a k e d o n y a sü lâle si 1 M a k e d o n y a 106, 130, 133, 140 145, 146, 148, 151,152, 161,203, 209,213,226,229 M a l a t y a 109, 125 M a l a z g i r t 5,153, 154,155, 162, 163,164,165 M a n u e l K o m n e n o s ( B i z . İ m p .) 234

27 9

M a 1 i c k y , N. 5 M a n g ı ş l a k 32 Jyiani 125 M a n i h e i z m 158 M a n o j 1 o V i c , G. 4 M a n t z i k e r t ( B a k : M a l a z g ir t ) 154 M a n y a k , M a n j a k ( B o n j a k ) 188,217,225 M a r a ş 236, 239 M a r k e l l a 193 M a r m a r a 146, 161 164, 196 M a r o ş 242, 247 M a r q u a r t , J. (M a r k w a r t ) 20, 27, 28, 29, 30, 31, 41,46, 47, 55, 57, 58, 59, 77, 78, 116, 120, 122, 123, 128, 184,185, 187 M aru t?239 M a t r a 247, 252 M a u r o k a t a k a l o n ( b a ş b u ğ ) 176 M a u r o p o t a m o s 220 M a y ç a n 43, 54 M e d v i e d i c a 50 M e h a d i a 240 M e l e t i o s ( m i t r o p l o i t ) 240 M e l i k - Ş a h 164 M e 1 i o r a n s k i j , P . 59 M e lissen o s (A lek si K o m n e n o s u n d a m a d ı 18, 218, 219 M e n g u ç i k 164 M e n z e 1, T. 151 M e r i ç 214, 216, 219 M e r y e m ( İ s a n ı n a n n e s i ) 233 M e s e p o t a m y a 47 * M e s ’u d î 15, 31, 116, 119, 122, 124 M e z e s e s 242 M i c h a e l V I I . P a r a p i n a k e s 155, 156, 162 M i c h a e l S t r a t i o t i k o s (B iz . im p .) 161 M i c h a e l D u k a s 219 M i c h a e l F e o d o r o v i c 107 M i c h a e l A k o l u t o s ( b a ş b u ğ ) 146, 147 M i c h a e l (v a li) 133 M i d i l l i 200 M i g i d e n o s 159 M i g n e 76, 112 M i l l e r , W. 9 M i s i s 235, 238 M i't s c h i s o n , N . 9 M i u s 50 M ı s ı r 50 M o e s i a ( M ö z y a ) 101, 129, 130

S^eijenekler

230

M oglena 226, 228 M o ğ o l l a r 16, 148, 185, 251 M oldovanlar 128, 129 M onstran 223 M opsuestia (b. Misis) 235 M o r a V c s i k , J . 4, 104 M oravya 41, 49 M oskova (M oskva) 13 M o s i n , V. 83, 90 M oşon 244 M uaviye 55 M uarra 238 M uham m ed 55 M ukaddesi 15 Mura 244 Murad II. 137 Mustafa 137 M utanassıra 117, 118 M ü k r i m i n H a l i ) 155 M üneccim başı 126, 198

N N a b i t 177 N a g y - S z e n t - M i k l o s 30, 58 N a g y - B e s e n y ö 250 N a p r e z i 87 N a r ı n 29 N a s ı r H ü s r e v 84 N e a n ç e s 201, 202 N e m e t h , J. 4, 20, 30, 46, 55, 56, 57, 58, 59, 60 N e s t o r lo, 12 N e s t e r k r o n i k i 10, 11, 14, 24 N e s t o r (v a li) 155, 156 ^ N e ş r î 131 N e u m a n n 58 N i e d e r 1 e , L. 82 N ik a e a (İzn ik ). N i k a e a M i k r a 174, 205 N i k o l a M i s t i k o s 112 N i k o l a M a u r o k a t a k a l o n 170 N i k o m e d i a (B . İ z m i t ) 197 N i k e t a C h o n i a t e s 131 N i k o l î c e l 60 N iko n o vska ja 1. 14 N i s i b i s 109 N i ş 135, 159 N i k e f o r B o t a n e i a t e s 198, 199

N i k e f o r I I . F o k a s 91, 124, 125 N i k e f o r M e l i s s e n o s 164, 176,210,213 N i k e f o r ( r e k t ö r ) 141 N ik efo r (h ad ım ). N i k e f o r ( i m p .) 148, 172 N ik e fo r (R o m a n D is g e n e s in o ğlu) 172 N i t r a 246 N i z a m i 186 N o r m a n l a r 22, 84, 161, 167,206, 227, 2-29, 230 N o v g o r o d 13,14, 84,99,100,102 N o v a 244 N o v i d u m u m 91 N u k e r d e 116

O O b r ş a n i 240 O b S c y j S y r t 50 O c a k 70 O c h r i d a 76 O ğ u z 23, 31, 37 O k a 36, 38, 81, 82, 90 O k o r ( B a k : F e k e t e ) 248 O l e g 11, 12, 13, 83, 84, 88, 97 O l g a 83, 90, 92, 93, 109 O m a r i 186 O m u r bfey 223 O n e g a 82 O r e n b u r g 36, 104 O r h a n a b i d e l e r i 59, 87 O r s o v o 240 O r t a A s y a 1, 14, 17, 19, 23, 25, 29, 31, 32, 37, 39, 40, 52, 61, 63, 64, 184, 185, 187 O r t a A v r u p a 49, 68, 108, 252 O r t a D n e p e r 36, 46, 81, 82, 85 O r t a k u r u n 40, 44 O r t a z a m a n 108 O s e t e n l e r 91 O s m a n l I T ü r k l e r i 137 O s m o s 138 O s t e r , G. 9 O s t e u r o p a ( Ş a r k i A v r u p a ) 15 O s z l a r 247 O v c e p o l j e 135

P a c i n a c a e 24 P a c i n a c i 24

281

3ndeks P a k u r i a n o s ( b a ş b u ğ ) 167, 168 P a l e o l o g ( b a ş b u ğ ) 179 P a l o ç 183 P a n o n y a 23, 49, 110, 114, 128 P a p a 197, 230 P a p a d i m itr iu s 5 P a r c h o m e n k o , V. 79 P a s m g a 83 P a ş e n g e 83 P a t a 44 P a t z i n a c i t a e 24 P a v e t d e C o u r t e i l l e 116 P a m p h y l o n 170 P a v l i k y a n l a r ( B o g o m i l l e r ) 125, 158, 166, 167, 194 P e c h y n d 245 P e ç e n e j a 240 P e ç e n e k le r -e serin m ev zu u . P e c z e n i s z c z e 240 P e c z e n o g a 240 P e c z n e z y n 240 P e ç e r s k a ja lavra II P e i l l o t 187 P e l a p o n y a 229 P e l e p o n n e s 3, 151 P e r e j a s l a v e c 92, 94, 96 P e r e j a s l a v i 237 P e r s ( I r a n ) 36, 46 P e ş t 252 P e z e n g i 24, 26 P h i l o k a l o s 229 P i r i b e y 239 P i t i k a n 230 P i z a 68 * P l a n o - K a r p i n i 59 P l a t o n o v , S. 102 P l i s k o v a 174 P o g o d i n , M . 17, 81 P o i j a n l e r 81, 82, 83, 88 P o ln o e S o b r a n ie R u ssk ich L e to p ise l 13

P o l o g 240 P o l o n y a 240, 253 P l o v c y ( K u m a n l a r ) 128 P oly b ios 7 P l o y b o t o n 201, 230 P o n t u s 27, 82, 116 P o r o g i ( k a y a l ı k l a r ) 87 Porsuk 8

P o s s i n u s , P. 9 P o t a 252 P o v e s t v re m e n n y ch let 10

P ö t s c h i n g 245 P r a g 80 P r e s l a v 94, 147, 149 P r e t i c 81 P r i p e t 81 P r i s c u s 73 P r i u m 24 P r u t 46, 60 161, 240, 242, P r z y m s e l ’ 240 * P s e l l o s M i c h a e l 6, 73, 75 P s k o v 13, 14 Puzan 8

R R a b a ( R a a b ) 244, 245 R a d i m i c 83 R a m b a u d , A. 2, 4, 20 R a s o V s k i j , D . 19, 103, 127, 183, 184 241 R e i f e r s c h e i d , A. 9 * R e g i n o 24, 41, 48 R e n a u 1 d , E . 6, 75, 100 * R e ş i d e t t i n 15, 24, 25 R j a z a n ’ 51 R j u r i k 12, 83, 84, R o b e r t ( F l a n d e r k o n t u ) 193, 197, 212, 213, 227 R o d o s t o 146 R o m a 80, 116, 230 R o m a n ( B i z . i m p . ) 101 R o m a n II ( K o n s t . P o r p h . o ğ l u ) 2,124 R o m a n D i o g e n e s 5, 153, 154, 162, 163, 172, 176 R o m a n L e k a p e n u s 1, 85, 88, 108, 109, 112, 117, 124 R o m a n o v l a r 107 R o s 150 R o s l a r 27 R o z e n ( b a r o n ) 15, 67, 78 * R u b r u k , W . 65 R u m a n y a 186, 240, 253 R u m e l i 137, 165, 211 R u m e n l e r 222 R u m l a r 116, 117, 119, 153, 159 R u n c i m a n , - S. 92, 95, 96, 108, 112, 119, 124, 158

S8Z

3‘ e g e n e k l e r

R u o t s i 83 R u s l a r 2, 3, 11, 12, 24, 37, 40, 54, 59, 62, 68, 70, 71, 79, 80, 81, 87, 90, 92, 93, 94, 96, 101, 102, 103, 104, 105, 109, 114, 115, 120, 127, 183, 186, 212, 222 R u s A r k e o g r a f y a C e m i y e t i 13 R u s h i s t o r i o g r a f y a s ı 17 R u s k n j a z l e r i 86, 88 R u s k a z a k l a r ı 5, 51, 236, 237 R u s v e k a y i n a m e l e r i 5, 10, 10-14, 17, 28, 37, 81, 84, 85, 86, 99, 183, 184, 232, 236, 237 R u s s i o n 201, 202, 204 R u s y a 13, 16, 19, 50, 51, 66, 69, 83, 84, 109, 115

S a b i n i n 16 S a b i r 46 S a ç a 166 S a g i t a i i 245 S a g i z 35 S a h l g r e n , J . 87 S a h t i y a n 69 S a j o 246, 247 S a k a k a t a y 55, 59 S a k ı z a d a s ı 200 S a k m a r 35 S a l m a k a t a y 55 S a l m u ç 48 S a m 34 Ş a m a r 35, 36, 39, 50 S a m b a t 83, S a m o ş 242 S a m u e l (Ç a r) 144 S a m u e l A b a 253 S a p 250 , S a r a t 27, 49 S a r a y ( ş e h i r ) 36 S a r d i k a ( S o f y a ) 135, 215 S a r k e l 3, 27, 90, 91 S a r m a t i a 50, 169, 176 S a h 239 S a v a 248 S c h i e m a n n , T. 14 S e b i l l e r , F. 9 S c h l u m b e r g e r , G. 95 S c h o p e n , J. 9

S e ç e 166 S e l â n i k 3, 107, 151 S e l ç u k l u l a r 5, 130, 136, 138, 149, 152, 153, 154, 161, 164, 165, 168, 197, 207, 230, 238 S e l i n a 87 S e l t e 136, 138, 140, 149, 150 S e m e n d e r 90 S e m e n o v - T i a n s a n s k i j , V. 50 S e r e t 96,48,49,242 Sestlav 166 Sevastopol’ 114 S e v e r j a n l a r 82, 83 S i b i r y a 88, 104, 189 Sicilya 15, 161, 229 S i e n k i e v i c z , H . 51 Sikullar 252 S i l i s t i r e ( D e r s t e r ) 153, 166, 171, 176, 190 S i l v e s t e r 11 S i m e o n ( B u l g a r ç a r ı ) 49, 85, 107, 111, 112, 129, 174 S i r m i u m 101 S i s a m a d a s ı 200 S ı r - D e r y a 29, 31, 59 S ı r b i s t a n 240 S ırp lar 2 S i v a s 165 S k a n d i n a v y a 22, 36, 61, 83, 87 S k i t l e r ( P e ç e n e k l e r ) 5 ,8 ,2 4 ,5 0 , 76, 130,■ 153, 155, 200, 224, 233, 286 S k y t h i a 50 S k o t e i n o n 170 S k y l i t z e s 5, 6 S l a v l a r 2,12, 15, 17,36, 37,38, 41, 49, 55, 62, 82,84, 108, 119,228 S l a v o n y a 253 S l o v a k y a 245, 254 S l o v e n 82, 88, 97 S m i r n o v , V. 91 S o f i j s k a j a I. 14 S o f y a 135, 149, 159, 229 S o l o m o n ( M a c a r k ı r a l ı ) 169, 171, 251 S o 1 o v ’ e v , S. 17, 81, 90, 94, 96, 100, 102 S o m m era rd ,L . 9 S o n g ü l 29 S o n - k ü l 29 S o u - l o u 30 S r e z n e V s k i j , J . 183

J n d eki S t e f a n I. ( M a c a r k ı r a l ı ) 127, 244 S t e f a n I I . 243, 251, 252 S t e î a n D u s a n 240 S t r i t t e r , J . 16 S t r o e V 13 S t r u k u n 87 S t u g n a 97 S t u l a 97 S u h m 16 S u l a 98 S u l ç e 144 S u n g u l 27 S u r i y e 285, 236 S u r u k ü l b e y 53,54 S u s a m ı r 29 S ü l ç e 136 S ü l e y m a n - Ş a h 8, 164, İ65 227 S v a t o p l u k 41, 49 Svendel S v j a t o p l u k 99, 100 S v j a t o s l a v 19, 83, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 97, 125, 127 S y n e s i o s 194,225 S z e k e s - F e j e r v a r 249 S z o k o 1 a j M a r g i t 241 Ş â a c h m a t o V , A. 11, 14 Ş a m a n i z m 78 Ş a r k î A n a d o l u 151 Ş a r k i A v r u p a 16, 22, 33, 36, 44, 61, 62, 84,114,173, 185, 193,197,216,240,251,254 Ş a r k i R o m a İ m p a r a t o r l u ğ u 73 Ş a r k S l a v l a r ı 11, 12, 22, 81, 83 Ş a r k i T ü r k i s t a n 31 Ş i b i n K a r a h i s a r 239 Ş i r v a n - Ş a h 186 S k o r p i 1 60, 92 Ş o m o d 247 Ş o p r o n 244 Ş u l a k - A n k a t ı 35 Ş u m n u 138, 160, 166

2SS-

Talm at 33, 43, 44, 53 T am atarka 28,91 Tarobov 51 Tam in 154 Tanais 24, 61 T ang sülâlesi 180 T ânrıverm iş 199 Taraş (aziz) 137 Taraz 31 Tarna 247 Tasar 246 Tataristan 28 Tatarlar 10, 65, 186, 251 T atar istilâsı 17 T a t i k i 166, 168, 176, 196, 198 Tatranes 204 Tatuş 153, 155, 175, 181 Taurokom en 195 Tauros 236

T elm aç 56 Ten (Doî^) 91 Tepel 247 Tervel 160, 167 Them 70, 162 T heodor (aziz) 211 T heodosius II. 73 Theophil (İmp.) 228 T heophylaktos 76, 207 Thet 245 T h o m s e n , V. 25, 87 Thukydides 7 » Thwrocz 243, 251 Tissa 110, 114, 242, 247 Tiv.ertz 88 Tm utarakn (Bak; Tam atarka) Tobolsk 45 Togortak 188, 217, 225 Tokson 252

28

T o k s u n 242 Tolna 249 Tomaj 249 Tonuzob 242 Toplica 147

Torklar (Uzlar) 10, 17, 19, 20, 37, 68, T a b a k 69 T a l a l ö v ö 244 T a l a ş 29, 30, 31, 32, 37 T a l g r i s k 28

103, 183, 236

Tou - kiue 30 Töbörete 246 Töközde 245

2 8 !l

S'egenekler

Triaditza 149, 160, T ra g ik ler 7 T rakya 94, 121, 124, 130, 140, 142, 143, 146, 148, 157, 171, 180, 181, 195, 196, 197, 201, 203, 206, 209, 213, 214, 218, 233 T ra n silv a n y a 48, 128, 242 T r a u t m a n n , R. 14 Travi 160, 166, 167, 169 T rier 24 "Trubez 97, 98 T ru llos 123 T u g o r - h a n (b a k ; T ugortak) 188 T u m a n sk ij ely a zm a sı 14, 35 T u n a 3, 11, 16, 18, 20 27, 33, 40, 45,46,48, 19, 51, 60, 67, 85, 86, 87, 92, 95, 100, 101, 103, 111, 112, 121, 125, 129, 131, 132, 133, 136, 147, 150, 152, 155, 156, 159, 161, 171, 174, 182, 187, 189, 190, 193, 194, 214, 215, 226, 229, 231, 232, 233, 234, 235, 236, 240, 241, 243 T u n ga ta y 55 T u rak 23, 72, 132, 134, 135, 139, 140, 141, 145, 148, 160, 229 T urla (D nester) 123 T u tu k 164 T ü g e r e k -s o r 34 T ü n k atay 59 T ü r g e ş 30, 31, 58 T ü r k le r 1, 2, 3, 8, 9, 17, 19, 20, 23, 24, 29, 44, 53, 54, 62, 82, 117, 118, 134, 182 T ü rk m e n 63, 183 T ü rkistan 29 T ü rkiya t E nstitüsü 21 T ü rk iy e 21, 183 T z im is c e s 94, 95, 124, 125 U U ç b e y i 58 U g liç 54 U g o r -fin 45 U gria 241 U lah 128, 129 U lu s 69, 70 U n g a r 121 U rfa 235 U rk u k 28 U rm a n 249 'U ru ğ 70

U s p e n s k i j , T. 30, 60 U tva 35 U vu l 27, 35, 36, 45, 50, 51 U y g u r 58 U zboy 2 U zlar 2, 5, 10, 17, 19, 23, 31, 33, 36, 38, 39, 40, 41, 43, 47, 52, 54, 62, 64, 67, 68, 69, 70, 91, 98, 103, 114, 126, 127, 130, 131, 135, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 175, 184, 186, 187, 188, 189, 190, 200, 215, 228’, 231, 232, 234 U zo lim e n 182

Ü Ü sk ü d a r 36 V a ga 246

Val (bak; Bal) 27 Valah 213 Vardar 220, 226, 228, 229, 240 V ardaryotlar 228 V arja gler 12, 22, 36, 83, 84, 88, 102, 145, 176, 177 Vas 245 V a s i 1 ’ e V , A. 5, 9, 124, 221 V a s i 1 ’ e V s k i j , V. 18, 76, 151, 166, 173, 180, 200, 210, 223, 225 V asi)’ k o R ostislavoviĞ 236 Va§ k om itatı 244 V e le n d e r 116, 117, 120, 121, 123, 129 V elik oru s 82 V e n e d ik 2, 68 V e s t b e r g , F. 103 V aldisla v (Ç ek k ralı) 252 V la d im ir (K ie v k n jazi) 13,'38, 78, 80, 83, 87, 92, 98, 99, 125, 128 V la d im ir M o n o m a ch 186, 232 V olg a (İdil) 38, 50, 51, 82 V o ly n y a 240 V o ly n ja n le r 82 V o sk re se n s k a ja 1, 14 V ostra 97 V rm a n d 244 V s e v o lo d 237 V u ka 248 Y Y ab d iertim 53, 56 Y ak u bi 15

3 ndeks

Y a y ık 26 28, 32, 33, 35, 36, 38, 39, 41, 184 Y azı 44, 53, 54, 56, 57 Y av k a ta y 60 Y u g o s la v y a 3, 240 Y u la 33, 43, 52, 54, 56, 57, 58 Y u n a n 116, 123 Y ü rü k le r 63 Y ü z -te p e 138, 140, 141, 160, 166

Z a b e 1 i n , A. 65 Z a g reb 4

S85

Z ailijsk ij A latav 28 Z ich ia 68, 115 Z ir (n a h iy e) 239 Zitava 24 Z 1 a t a r s k i j , V. 28, 29, 47, 49, 86, 92, 94, 100, 107, 112, 158 Z o e (Biz. im paratoriçası) 161 Zoltan (M acar kıralı) 242, 245 Zon aras, J. 9, 95, 229 Z ü lk a d iriy e T ü rk m e n le ri 239 Z v e n ig o r o d 240

MADDELER İNDEKSİ

A k - S ü y e k 71 A k ın cılık 71 A ristokrat 7 A sk eri teşk ilât 70 At (g ö çm e n le rd e ) 65 A v c ılık 67 Baranta 67 Bardas ü n iv e r s ite s i 2 B aşlan gıç v e k a y in a m e 10, 11, 13 B izans o rd u s u n d a P e ç e n e k le r 5 B oy 70 B ozkırlar 22, 50 - 52 Ç o b a n lık 28, 33 43, 44, 53, 54, 56, 58, 65 Çu ve Talaş b o y u n d a k i m er’alar için m ü ca d e le 31 D e adm . im p. da Orta A syad an g e ­ len y e r adları 26 - 30 D eri 68 E rg u a n i b o y a 69 H a z a r - U z a n la şm a sı 37 İktisadi âm il 64 İstanbul A k a d e m is i 6 İtil - H a rezim ticareti 39 K abile teşkilâtı 70, 73 Kara - S ü y e k 71 K ım ız 65 - K o m e n to n 65

K o y u n (g ö çm e n le rd e ) 65 K öle 68 K ö y (Slavlarda) 82 K ü rk 68 L e b u n iu m m e y d a n m u h a re b e si 223 M is y o n e r 79 O y m a k 70 P e çe n e k adına dair 24-25 P e ç e n e k k ale h arabeleri 55 P e ç e n e k u ru gla rı 52 P e ç e n e k d ağları 35 P e ç e n e k h ü cu m la rı 74, 76, P e çe n e k le rd e atın ro lü 235 P eçen e k k a d ın la n 177 P e ç e n e k harp te k n iğ i II 7- I I 8, 117,233 P e çe n e k silâ h la n 73 P e ç e n e k k a n u n u 54 P eçe n e k le rd e tahtı veraset k a n u n u 72 P e ç e n e k h alk k ü tle si kararı 180 R u s - P e ç e n e k ticareti 89 Tatlı 69 T u r 68 T icaret y o lla n 61 - 68 T icaret (g ö çm e n le rd e ) 67 V a zo 69 Y a y la k 67