İktisatçılar ve İnsanlar: Bir Yöntem Çalışması
 9754705089

Citation preview

AYŞE BU CRA

• İKTİSATÇILAR VE

Bir Yöntem

Çalışması

İNSANLAR

PROEDR.AYŞEBUGRAyfr~k~~~~~~~~1!~~~~~!!~~ ve

sitesi EkoilOmi Bölı.imı1'nden doktora Bölümü'nd~ğğretim üyesi. olarak çalışıyor. ce tarihi :Yöntem konularında !ngilizce ve . Bilim, Birikim, ODTÜ Gelişme Dı:ıgisi, yayımlarunış çeşitli makaleleri bulunuyor. Kitaplan: Devlet ve Press, 1994; tletişi.m, 1995- Buğra bu kitabıyla SedatSirnavi Ödülü'nU aldı), Staıe, Marhct and Oıga­ nizational Fonn (&blül' Üsdiken ile der., Walter de Gruyter, 1997), Devict-Piyasa Karşıtlıgınm Ötesinck: Dıtiyaçlar ve Tüketim Uzerine Yazılar (lletişim, 2000).

tletişim Yayınlan 283 • Araştmmi-lnceleme Dizisi 52

ISBN 975-470-508-9 © 1995 Iletişim Yayıncılık A. Ş, l. BASKI 1995, lstmbul 2. BASKI 1999, Istanbul (500 adet) 3. BASKI 2001, Istanbul (500 adet) KAPAK Ümit Kıvanç KAPAK FOTOCRAFI Ara Güler D!ZG1 Remzi Abbas UYGULAMA Suat Aysu DiJZELn Meliha Öztoprak BASKI ve C1LT Sena Ofset

tletişim Yayınlan Klodfarer Cad. lletişim Han No. 7 Cağaloğlu 34400 !stanbul Tel: 212.516 22 60-61-62 • Fax: 212,516 l2 58 e-mail: [email protected] • web: www.ilctisim.com.tr

AYŞEBUGRA

iktisatçılar ve İnsanlar Bir Yöntem

·

Çalışması

lııti~

i

m

~ı~s·~ .t;:·

·· ..

••.,:

',:._!

··--~·.

~c,\~{:'~~

- "Bana öyle geliyor ki efendim siz, şeyleri -hem nesneleri hem de: insan düşüncelerini kğası varsayımının doğrudan doğruya piy~sa ilişkilerini yansıtan,

içinde yanıltıcı bir varsaöne sürülen diğer bir fikir de, piyasa toplumundan kaynaklanan ve bu

fazla basit ve

basitliği

yım oluşu yatıyor. Eleştiride

bu

varsayımın

toplumu_n insana

uygunluğunu kanıtlamaya

yönelen ide- __

olajik bir işlev gördüğü, bu yüzden de insanların piyasanın toplumsal ve insan! dokuyu tehdit eden niteliğine karşı geliştirdikleri korunma mekanizmalarını ve düzenlemeleri rasyonel olmayan tepkilere indirgeyerek araştırma ala. nımn dışına itme eğilimini desteklediği fikri. Piyasa toplutnunun kendi kurallarına göre işleyen ve müdahale edilmesi caiz olmayan bir alan oluşturduğu inancı doğrultu­ sunda iktisat kaderci bir niteliğe bürünürken, homo oeconomicus karikatürü bu kaderi insan doğasına bağlayarak .:· meşrulaştırıyor. Oysa kitabın ilk bölümünde, özellikle . ı 35 ·....·

i:

Karl B~lanyi'nin çalışmalan bağlamırlda tartışıldığı gibi, ~· ' piyasa· toplumunun, özellikle emek, Wprak ve parayı metalaştiri,r~k, toplumsal ilişkileri tehdit 'etmeye başlamasına karşı ··g;OÜştirilen tepkiler de, insan degasının başka bir yönünü, hiç de homo oeconomicus,a benzemeyen_ bir yönünü, ortaya koyuyorlar. Yani sorun, iktisatçıların sürekli "ekonomi yapan~' insanla uğraşıp durarak toplumsal bir varlık olan, kendini s~syal ilişkileri içinde geliştiren, kendini geliştirmesi iÇin topluma ihtiyacı olan insanın özelliklerini yok saymalan ve dolayısıyla, bu insanın ihtiyaçlanna cevap veren ·toplumsal düzenlemeler üzerine düşünme­ yi reddetmeleri. Son yıllarda uluslararası düzeyde yer alan gelişmelere baktığımız zaman, kendi kurallanna göre işleyen piyasaların .neredeyse dünyanın tamamına hakim olduklarını düşü­ nebiliriz. Piyasa toplumu karşısında bütün alternatiflerin ortadan kalktığını, "vatansız" sermayenin dünyayı tek bir piyasa haline getirmekte önemli adımlar attığını söyleyebiliriz. Gerçekten de, böyle bir sonuca ulaşılmasına yardım eden bazı olgulann varlığı inkar edileınez. Uluslararası sermaye piyasalannın baş döndürücü gelişmesi ve bir ülkeden bir ülkeye sadece piyasa kurallarına uyarak büyük bir hızla kayıp duran spekülatif fonların anan önemi, paranın gerçekten bir meta haline gelişinin göstergesi. Her büyük sermaye hareketini izleyen iflasları ve işsizlik dalgalarını ise, doğal afetler, ama yardım ekipleri seferber etmeyi gerektirmeyen doğal afetler, olarak değerlendirme eğilimi yaygın. Bu arada, emeğin ve toprağın metalaşmasını sınırlayan düzenlemelere de saldırıldığı, özellikle "post-Fordist teknolojiler" ve "esnek emek piyasalan" gibi şık kavramlarla ifade edilen gelişmelerin, emeği sendikal kurallann ve iş yasaları­ nın nüfuz edemediği serbest bir ahş veriş alanının nesnesi haline getirmeye başladıklan görülüyor. 36.

'·.:·

Farklı rejimierin ortadan kalkması ve Polanyi'nin "hayali

metalar" dediği 4 para, toprak ve emeğin salıiden metalaş­ ması, bir açıdan 1 standart iktisat kuramının ekonominin iş­ leyişiyle ilgili bütün varsayımlarının doğrulandığınm kanıtı olarak görülebilir. Peki aynı gelişmeler, insanın homo oeconomicus olduğunun göstergesi olarak da değerlendirilebilir mi? Bence, böyle bir değerlendirme yapılabilmesi için insanların günümüz- dünyasında, sözünü ettiğimiz gelişmeler içinde kendilerini fevkalade rahat hissettiklerini kabul etmek gerekli. Bu gelişmeler içinde gerçekten kendini rahat hissedenler de var. Bunların arasında, a-moral veya nihilist bir tavrı ustalıkla sergileyen "post-modern" üslup ustaları ve olanın olması gereken olduğunu ve olduğu için de iyi olduğunu "nesnel" bir yaklaşımla açıklayan bazı çağdaş sosyal bilimcileri saymak da mümkün. Ama, herhalde, eski sosyalist blok ülkelerinin "piyasanın özgürleştirici etkisine" çok kısa bir süre maruz kaldıktan sonra sol partilere. oy vermeye başlayan seçmenlerini bu memnunlar grubuna dahil etmek mümkün değil. Milliyeıçi ve dinci akımların tabanı­ m oluşturan grupların etnik ve dini kimliklerini keşfetmeye başlamaları da, ilginç bir biçimde, piyasa toplumunun alıematifsizliği fikrinin yaygınlaşmasıyla birlikte yer alıyor ve, herhalde- söz konusu alternatifsizlikten ve onun sonuçlanndan duyulan memnuniyeti yansıtmıyor. Kurarnların gerçekle bağlantısının kopmamasını sağlaya­ rak rasyonel tartışma zeminini korumaya çalışan yaklaşım­ ların gözden düştüğü, toplum düzenini belirlemesine karşı çıkılınayan tek rasyonalite ilkesinin homo oeconomicus'un rasyonalitesine indirgendiği, aynı rasyonalite ilkesinin insan doğasının üzerinde konuşulabilecek tek özelliği haline geldiği bir ortamda, milliyetçi ve dinci akımların birlikte

4 K. Polanyi (1986), bölüm 6.

37

~j~1~~~~t~1~:i'-~ . .

•.-"

17 Sugderi (1991). 18 Thompson (1993), s. 259-351. 19 Bununla birlikte, bu sı.i.re içinde Türkiye'de yayullanan yöntem çalısmalann­ dan E. Eren'in (1989) veT. Yay'mkileri (1993) anmak ·istiyorum, A. İnsel'in (1993) yaklaşımı ise, özellikle katıldıgım, benimsedig:im bir yaklaşım, 44

- :(.•

''

. _)_

..,_.,,.;:. ·-: "'-

BÖLÜM 1

EKONOMILER VE TOPLUMLAR

Aristo neden iktisada önemli bir katkida bulunmadi? lktisadın

felsefeden ayrılarak bağımsız bir disiplin haline gelişine kesin bir tarih verilmek istendiğinde, üzerinde en kolay uzlaşmaya vanlan ·tarih herhalde ı 776. ı 776, Adam Smith'in Ulusların Zenginliği adlı kitabının yayınlandığı tarih. Smith, Glasgow Üniversitesi'nde okumuş ve çalışmala­ rını büyük ölç~de etkilemiş olan Francis Hutcheson'dan ahlak felsefesi dersleri almıştı. Hutcheson'ın ölümünden sonra Glasgow Üniversitesi'nde bu dersleri Smith vermeye başladı. Ulusların Zenginliği'nin yayınlanmasından otuzdört yıl önce, ı 742'de, Hutcheson, Ahlak Felsefesi'ne Giriş adlı bir kitap yayınlamıştı. Kitabın üçüncü bölümünün adı "lktisadın ve Siyasetin llkeleri"ydi. Bölümün iktisatla ilgili yerlerinde Hutcheson, uzun uzun, evlilik ve boşanmadan, çocuklarla ebeveynlerin, hizmetkarlarla efendilerin ilişkilerin-· den sözediyordu.

45 :t~~>

:.-.

~K~~~~;t:;:t;~~:. ?~''aruaı~tsmın somut gerçekliğe değil, evrensel yasalara verdiği' Q.n·

j,~iii;,1;L~:= ~-,~.

ne uygun Doğal Bireydir, tarih içinde ortaya çıkmış değil­ dir, doğa vergisidir... Tarihin ne kadar derinlerine inersek, birey de, dolayısıyla üretici birey de, o kadar geniş bir bütünün parçası olarak görünür: Önce oldukça doğal bir biçimde ailenin ve klan biçiminde genişlemiş ailenin, daha sonra da, klanların birleşmeleri ve antitezlerinden kaynaklanan komünal toplumun bir parçası olarak. Yalnızca 18. yüzyılda, 'sivil toplum~ da' değişik sosyal bağlantılar, bireyin karşısına kendi özel gerçeklikler olarak çıkarlar." 62 _j Bu 18. yüzyıl olgusunda üretimin, evrensel karşılık olarak para kullanılan bir ortamda, değişim için üretim haline gelmesi temel bir rol oynuyor. "Burjuva toplumunun ilk önkoşulu," diyor Marx, "emeğin doğrudan doğruya değişim değeri, yani para üretmesidir ve aynı biçimde, paranın doğrudan doğruya emeği, yani emekçiyi, ama yalnız değişim içinde faaliyetini satışa çıkardığı ölçüde emekçi yi, satın

amaçlarını gerçekleştirmenin yolları, dışsal

ala.bi.lm. es.idir." .3 Sı.·l.ec.·e üretim ilişkileri, toplums::ı]..ilişk~l ~~-~lm!kta"-.S!!: