Osmanlılar ve Ermeniler: Bir İsyanın ve Karşı Harekatın Tarihi [1 ed.]
 9786050819472

Citation preview

OSMANLILAR VE ERMENİLER Bir İsyanın "" Kaqı HıuekAtın Tarihi , .Edward J. Erickson Çeviren: lbrahim Türkmen TIMAŞ YAYINI.ARI l 3792

Osmanlı Tarihi Dizisi 1

98

PROJE EDtrôıtO

Adem Kuçal IDtrôR

7.eynep Berktaş, Erhan Çifci KAPAK TASAIUMJ Ravza Kızıltuğ l.BASKI

Nisan

2015, lstanbul ISBN

ISBN 97!Ml05-08-1947·2 9

l�Jll!l,"IJll TIMAŞ YAYINl.ARI

Cağaloğlu, Alemdar Mahallesi,

5, Fatih/lstanbul Telefon : (0212) 511 24 24 P.K. 50 Sirkeci I lsıanbul

Alayköşkü Caddesi, No:

timas.com.tr

timas@tima"ıi.cnm.tr faccbook.com/timasyayingrubu twiucu:om/tima.."ıiyayingrubu

Kültür

Bakanlığı Yayıncılık

Sertifika No:

12364

BASKI VE ctt:r

Sistem Matbaacılık Yılanlı Ayazma Sok. No:

8

Davutpaşa-Topkapıllstanbul Telefon:

(0212) 482 11 Ol 16086

Matbaa Sercifıka No:

YAYIN llAKl.AIU

© Edward J. Erickson, 2013, "Ortomans and Armenians - A Study in Counterinsurgcncy" i;zgün adıyla Palgravc Macmillan tarafından yayınlanan bu kitabın Türkiye'dcki tilin yayın hakları 'limaş Yayınları' na aittir. Tanıtım amacıyla yapılacak alıntılar dışında, hiçbir şekilde kopya edilemez, çotaJcılarnaz, yayınlanamaz.

OSMANLILAR VE ERMENİLER Bir İsyanın ve Karşı Harekatın Tarihi Edward J. Erickson Çeviren: İbrahim Türkmen

EDWARD J. ERICKSON Edward J. Erickson Amerika Birleşik Devletleri Ordusu'ndan sahra topçu yarbayı ola­

rak emekliye ayrılmıştır. Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa ve Onadoğu'da; l 99 l 'de Körfez Savaşı'nda 3. Zırhlı Tıi.ını:n'de topçu harekat subayı; 2003'ce Irak işgalinde 4.

Piyade Tıimen Komutanı General Odierno'nun siyasi danışmanı olarak görev yapmıştır. 2007'de Bağdat'a dönmüş ve Savunma Bakanlığı Eğitim ve Geliştirme Enscitüsü'nde Siyasal Bilimler Profesörü olarak görev almıştır. İngiltere'dc Leeds Üniversitesi'nde doktora yapmıştır. iki yüksek lisans derecesine sahiptir. Birinci Dünya Savaşı'nda

Osmanlı Ordusu konusunda çok saygın bir uzman olan yazarın pek çok kitabı ve makalesi bulunmaktadır. New York Norwich'de eşi Melanie ile yaşamakta ve Norwich High School'da dünya tarihi dersleri vermektedir.

Yazarın

Diğer Kitaplan

l Dünya Savaşı'nda Osmanlı 1914-1918 (Timaş Yayınları) Osmanlı .Aıkeri

Tarihi (Mesut

Uyar ile birlikte)

Büyük Hezimet - Balkan Harplni'Nk Osmanlı

Ordusu

Siu Ölm� Emrediyorum! Gelibolu-Osmanlı Harekatı Mustafa Kemal A'f'türk-Büyük Komutanlar :

� .

'

'

.

. '

;

;. . ·

"'

.

'."" ; . ....



Jf ,.

IBR�IM JÜRKMEN ' . .

•• ·t;1975 yılında Küıahya'da doğdu. imam Haıip Liscsi'nfü:n sonra 2,5 yıl Koç Üniversitesi'nde .

. ..

.



.•.. . .



tarih eğitimi aldı. B ilgi Qniversiıesi'nde ekonomi ve luslarariısı ilişkiler bölümlerinden

;

l

Ş

mezun olduktan sonra F tih Ün versitesi'�d� t letme yüksek lisansını tamamladı.

Özel bir finans kurumunda hazine uzmanı olarak çalıştı. 2003 yılında gazeteci oldu. Türkiye, İngiltere ve Amerika'da yayınlanan bazı gazete ve dergilerde çalıştı. Halen

Aksiyon dergisinin ekonomi editörlüğünü yürüten Türkmen, İngilizce Today's Zaman gazetesinde de haftalık köşe yazıları yazmaktadır. Tıirkmen, evli ve bir çocuk babasıdır.

İ ÇİNDEKİLER

Haritalar Teşekkür

5

Giriş

9

7

Birinci Bölüm Komitayla İsyan

19

İkinci Bölüm İmparatorluk Merkezinde isyana Karşı Koyma

67

Üçüncü Bölüm Taşrada İsyana Karşı Koyma Faaliyetleri

95

Dördüncü Bölüm Bir İmha Şablonu

1 29

Beşinci Bölüm Görünmeyen Ordular

159

Altıncı Bölüm Harbe Hazırlık Durumu

20 1

Yedinci Bölüm Kafkasya Ve Sam'da Gayrinizami Harp

23 1

Sekizinci Bölüm İçerideki Düşmanlar

263

Dokuzuncu Bölüm Yeni Bir Tarz-1 Hareket

303

Onuncu Bölüm Akıbet

351

Tehcir Bibliyografya Dizin

365

Ek

:

377 389

HARİTALAR, ŞEKİLLER VE TABLO

1.1

Osmanlı'nın 1914'teki merkezi vilayetleri

26

1.2

Ermeni silah kaçakçılığı güzergfilllan

36

5.1

Osmanlı Ermeni nüfusunun dağılımı

170

6.1

Ağustos 1914'te Osmanlı kolordularının mevkileri

208

7.1

Aralık 1914'te Osmanlı kolordularının mevkileri

241

8.1

Osmanlı iletişim hatları

284

9.1

Osmanlı Ermenilerinin büyük cemiyetleri, 1915

306

9.2

Temmuz 1915'te Osmanlı kolordularının mevkileri

323

Osmanlı vilayetlerinde kalan Ermenilerin dağılımı, 1917

361

10.1

Şekiller 1.1 ErmeniARF (Armenian Revolutionary Federation - Taşnak) 44

Komitası'nın Yapısı, 1898 1.2

ErmeniARF (Armenian Revolutionary Federation -Taşnak) Komitası'nın Yapısı, 1904

46

Tablo 10.1 Geriye kalan Ermenilerin 1917'deki dağılımı

355

TEŞEKKÜR

Bu fırsab elinizdeki kitabın yazılması sürecinde benden yardımlannı esirgemeyen dostlarıma ve meslektaşlarıma teşekkürlerimi arz etmek için değerlendirmek isterim. Cömert ve istekli destekleri ve dahi eleştirel yorumlan olmasaydı, Osmanlılar ve Ermeniler kitabını yazamazdım. ön­ celikle Salt Lake City'deki Utah Üniversitesi'nde ders veren Prof. Hakan Yavuz'u anmak isterim. Onun bir yayıncı bulmam için sarf ettiği gayreti ve üretken araşhrmalan olmasaydı bu kitap hala masamın üzerinde, ba­ sılmamış bir müsvedde olarak kalacakb. Hakan, siyaseten yanlış yerde durmasına ve kabul gören tarihsel hikmete ters düşmesine rağmen bu esere destek verecek entelektüel cesarete sahip editörüm, Palgrave Macrnillan Publishing' den Dr. Farideh Koohi-Kaınali ile irtibabmı sağladı. Yine Palg­ rave Macmillan'dan Sara Doskow'a da beni yayın süreci boyunca tavsiye ve rehberliği ile yönettiği için teşekkür etmek isterim. Kimi meslektaşlarım da, bu konu hakkındaki kavrayışımın çerçeve­ sini oluşturmam esnasında hayati önemde bilgi ve araşbrma fırsatlarına erişmeme yardımcı oldular. Bunların arasında birinci, yakın dostum ve kalem arkadaşım, New South Wales Üniversitesi'nden (Türk ordusundan emekli albay) Prof. Mesut Uyar'dı. Mesut'un sürekli tashihleriyle yol gösterirken sarf ettiği bitmek bilmez çabalan ve yeni bilgileri biteviye temini bu kitapta abidevi bir tesir icra etmiştir. Bariz şekilde Ermeni kö­ kenli olmasına rağmen Osmanlı deneyimine de harika bir surette açık bir zihinle yaklaşan dostum ve bağımsız bilim adamı Dr. Garabet Moundijian, bana Ermeni devrimci komitaları hakkında oldukça değerli karşıt görüşler ve yardımcı malumatlar sundu. Çok samimi dostum ve iş arkadaşım, Dışişleri Bakanlığı'ndaki Türk diplomatlardan Dr. Yücel Güçlü, Osmanlı tahkiyesi ve kaynaklan üzerine çokça bilgiler verdi. Nihayet Massachu­ setts Üniversitesi'nden Onursal Profesör Guenter Lewy banaAlman arşiv malzemelerini göndermekle bilhassa yardımcı olmuştur. Geçen birkaç yıl boyunca, bu kitapta tasrih edilen hadiseler hakkında bilim adamlarıyla pek çok şahsi muhaverelerde bulunma şerefine eriş­ tim. Bunların arasında yorumlan benim için pek kıymetli olan Gomidas Institute'ten Ara Sarafian; Türk Dışişleri Bakanlığı'ndan Süleyman Gökçe

-7-

- O S MAN L I LA R V E E RM E N İ L E R ve Ela Görkem; Princeton Üniversitesi'nden Prof. Michael Reynolds vardır. Aynı şekilde, bazı bilim adamları kitabımın müsveddesini okuyup yorum­ larını paylaşhlar. Bunlar Bilkent Üniversitesi'nden Prof. Jeremy Salt, Dr. Hilmar Kaiser, Boğaziçi Üniversitesi'nden Prof. Reşit Engener, Saltzrnan ve Evinch Law Partners'dı)n.David Saltzman'dır. Aynı zamanda teşvik ve dostluklarıyla çabalarımı destekleyen müteakip şahıslara da teşekkürü borç bilirim: Bilkent Üniversitesi'nden Prof. Nur Bilge Criss, Tennessee Tech'ten Prof. Michacl Cunter, Columbia Üniversitesi'nden Prof. Dave Cuthell, lnstitute of Turkish Studies'den Dr. Sinan Ciddi, Koç Üniversitesi'nden Prof. Sean McMeekin, the Marine Corps Üniversitesi'nden Prof. Doug Streusand ve Prof. Pauletta Otis, the Marine Corps Command & Staff Koleji'nden Akademi Dekanı Dr. Doug McKenna, ABD'den Dr. Turhan Baykan ve İstanbul'dan Sayın Haluk Oral. Araştırmalanmın ekseriyeti Türkiye'de gerçekleşti ve eski yeni çok sayıda dostum, bana mihmandarlık edip Ankara'ya seyahatlerime destek vererek muazzam yardımlarda bu­ lundular. Bunlar doktora adayı Bilkent Üniversitesi'nden Marlene Elwell, bağımsız bilim adamı Sayın Bülent Yılmazer, bağımsız bilimkadını Sayın Sevin Elekdağ, Türk Ordusu arşivleri Askeri Tarih ve Stratejik Etüt (ATASE) Merkezi'nin yöneticisi Albay Suat Akgül ve önceki yöneticisi, emekli albay Dr. Ahmet Tetik, askeri arşivlerde mütercim Sayın Yusuf Serdar Demirtaş ve Türk Dışişleri'nden emekli büyükelçi Ömer Engin Lütem. Aynı zamanda, yayımladığım War and Diplomacy, The Russo-Turkish

War of 1877-1878 and the Treaty of Berlin (M. Hakan Yavuz and Peter Slug­ lett (eds.); Salt Lake City: University of Utah Press,

2011) kitabındaki

materyalleri kullanmama izin verdiği için Utah Press Üniversitesi'ne ve yayımladığım 1 91 1 , Preliminary Moves (Peter Dennis and Jeffrey Grey (eds.); Canberra: Big Sky Publishing,

2011) kitabındaki materyallerden

kullanmama müsaade ettiği için Avustralya Ordusu Başkomutanlığı'na minnetlerimi arz ederim. Yine Saint Lawrence Üniversitesi'nden Onursal Profesör John Hall'a ve Amerikan Deniz Piyadeleri Teşkilah'ndan (USMC) emekli Korgeneral Paul Van Riper'a hikmetli sözlerini iktibas etmeme izin verdikleri için teşekkürlerimi sunarım. Bu kitapta derç olunan harika haritalar; komuta ve karargah kole­ ji eski öğrencilerimden biri ve aynı zamanda iyi dostum olan Virginia Woodbridge'li Sayın Nick Sims ile Louisville Üniversitesi'nden Prof. Justin McCarthy'nin eseridir. Son olarak, teşviki, desteği ve sevgisi için nişanlım Jennifer Collins'e minnetle teşekkür ederim. Zira yoğun çalışma süresince kendimi soyut­ ladığım dönemlerdeki anlayışı olmasaydı bu kitabı bitiremezdim.

-8-

GİRİŞ

... bu gibi anasır-ı ihtilaliyyenin stiha-i harektitdan uzaklaşdırılmasına ve usıUa üss-ül-harekfit ve melce' olan köylerin tahliyesini icab ederek bu btibda ba'zı guna icraata başlanılacagı ... - Meclis-i ali-i vükelaca ittihaz ve tebliğ olunan karar, İstanbul, 31Mayıs,19151 ÔNSÔZ Elinizdeki kitap, Osmanlı ordusunun ve hizmet ettiği impa­ ratorluğun son günlerinde yürüttüğü, belli başlı bazı isyanlara karşı koyma faaliyetlerinin askeri bir tarihidir. Özellikle, Osmanlı İmparatorluğu'nda 1878' den 1915'e kadar görülen isyan ve isyana karşı koyma faaliyetlerinin askeri tarihine değinilmektedir. Yazar bu kitapta, "isyana karşı koyma" gibi 20. yüzyıl başlarında yaygın bir kullanımı bulunmayan, modem zamanlara has bir kavramın istimalindeki tarih-dışılığın farkındadır. 2 Ayrıca yazar bu çalış­ manın, yayıncının kelime sayısı sınırına riayet edebilmek maksa­ dıyla aralarında Kürt, Arap, Yunan-Makedon ve Senusi isyanları

2

Babıali'den Harbiye Nezareti'ne, 842, 3 1 Mayıs 1 9 1 5, ATASE, arşiv 40 1 , kayıt 1 580, dosya 1 -36; ve Umur-ı Mühimmc Dairesi Doküman No. 63 Nezaretlere, 3 1 Mayıs 1 9 15, BOA, 3267598, S iyasi: 53. H ikme t Özdemir ve Yusuf Sarınay (eds.), Tıirk­ Ermeni lhti/,af&/gekri (Ankara: Egemenlik, n.d.) içinde yeniden ürerildi, dok üma n l?b. "İ�yana Karşı Koyma" (Counrcrinsurgency) kavramının bugün sahip olduğu manaya nasıl ulaştığına dair bir i7.ah için bkz. Danicl Mai'ston ve Cartcr Malakasian (cds.), Counterinsurgmcy in Modern Warfo" (Oxford: Osprey Publishing, 2008), s. 1 3- 1 8 . Ayrıca ayaklanma ve gerilla savaşı dünyasına büyüleyici bir seyahat i ç i n b kz . Max Booı, lnvisibk Armies, An Epic History ofGıu:rri/la Warfo"from Ancient Times to the Prrsent (New York: Llveright Publishing Corporarion, 20 1 3) . -9-

- O S M A N L I LA R V E ER M E N İ L E R gibi örneklerin bulunduğu bir dizi önemli Osmanlı kontrgerilla harekatını hariçte bıraktığını da belirtmek ister. 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında Osmanlıların isyana kar­ şı koyma faaliyetlerinin en aktif uygulayıcıları arasında olduğu tartışmalı bir mevzudur. Bununla beraber, isyana karşı koyma faaliyetleri üzerine 21. yüzyıl başı itibarıyla var olan geniş litera­ türde, Osmanlıların isyanlara nasıl tepki gösterdiğine ve kontrge­ rilla harekatı nasıl ele aldığına dair çok az bilimsel analiz vardır. Elinizdeki kitap, Osmanlı Hükümeti'nin İmparatorluk sathında, 35 yıllık bir süreçte evrilen ve bir yandan da isyandan etkilenen vilayetlerin stratejik önemine bağlı olarak kapsam ve icrasında farklılıklar gösteren bir dizi isyana karşı koyma uygulamaları ge­ liştirdiği savını ortaya koyar. Zamanın Osmanlı İmparatorluğu'ndaki en büyük ayaklanma­ ların kökenleri ve tarihi hakkında aynca Osmanlıların, İmparator­ luğun merkez ve çevre bölgelerindeki isyanlarla nasıl baş ettiğine dair okurları bilgilendirmek için kitapta olayların kronolojik sırasına dikkat edildi. Gizli, hücre yapılı devrimci komitalar 1878'i takiben daha eğitimli ve şehirleşmiş Balkan ve Anadolu vilayetlerinde ortaya çıktı. İmparatorluğun bu merkezi alanlan içinde, ağır si­ lahlanmış Ermeni ve Makedon devrimci komitalar özerklik ve bağımsızlık gayeleri ile müteaddit defalar isyana kalkıştı. Osmanlı, bu isyanlara karşı, hem yüz bini bulan asker sayısı ile geniş çaplı harp harekattan, hem de, kimi zaman, daha küçük çaplı seferleri ihtiva eden aktif isyana karşı koyma uygulamalarıyla cevap ver­ di . Aynı şekilde, İmparatorluğun dış çevresindeki sair azınlıklar, mesela Yemenliler ve Arnavutlar da Osmanlı'nın muhtelif askeri tepkilerle karşılık verdiği isyanlara kalkıştı. Bütün bu farklı zemin ve şartlarda, Osmanlılar isyanları bastırabilmek maksadıyla isya­ na karşı koyma taktikleri uyguladılar ve geniş mikyastaki askeri kuvvetleri bu iş için seferber ettiler. Dünyanın başka yerlerinde, Batılı güçlerin, insanların temerküz alanlarına tehciri üzerine inşa edilmiş isyana karşı koyma ve kontr­ gerilla stratejileri daha 20. yüzyılın ilk yıllarında uygulanmaktaydı.

-10-

- G İ Rİ Ş Bu mücadelelerin en bilinenleri Küba'da İspanyolların, Filipinler 'de Amerika'nın ve Boer cumhuriyetlerinde İngiltere'nin yaphğıydı. Nüfusun yerinden çıkarılması ve tehcir uygulamaları, epey tantana koparmış insan haklan ihlalleriyle sıkça öne çıksalar da, isyana karşı koyma faaliyetleri dünya hükümetlerince genellikle kabul gören yerleşik uygulamaları haline gelmişti. Gerek kavramsal zemini gerekse bu taktiklerin faaliyete dair temeli, Osmanlı'nın 1915'te başvurduğu bu yeni isyana karşı koyma eylem planını anlama noktasında önem arz ettiğinden, bu uygulamalar da kitapta özet olarak tarif edilmiştir. Merkezi bölgelerdeki ayaklanma 1908 itibarıyla büyük ölçüde bastırılmıştı, ama isyan taşrada devam etti ve nihayet 19 12'de asiler lehine müzakere ile son buldu. Uğradığı tahribata rağmen kuvvetli Ermeni devrimci komitaları varlıklannı sürdürdü ve.Os­ manlı ilişkilerinde aktif bir mevcudiyet gösterdi. Bundan sonra, bizzat Osmanlılar, İtalyanlann 191 1 Libya işgaline bir tepki olarak, gerilla danışmanlan suretinde geçici bir gayrinizami askeri kabi­ liyet geliştirdiler. 19 12- 13 Balkan harplerini takiben, Osmanlılar, Balkanlar'da ve Rus Kafkasyası'nda gerilla harplerini kışkırtmak gayesiyle tasarlanan Teşkilat-ı Mahsusa'yı vücuda getirerek, resmi bir gayrinizami harp yeteneğini faaliyete geçirdiler. Genç ve ateşli Osmanlı idarecileri 1. Dünya Harbi'nin arefesinde bizzat devrimci komitalar oluşturdular ve bunlann arasında en saldırgan ve milliyetçi olan son tahlilde hükümetin kontrolünü eline geçirdi. Dünya Harbi yaklaşırken, hem Ermeni komitaları hem de Osmanlı Teşkilat-ı Mahsusa'sı bir çahşma beklentisiyle ciddi bir gayrinizami harp yeteneği geliştirmişti. 1914'te 1. Dünya Harbi'nin kopması, Osmanlı Devleti'ni bir kere daha Ermeni dev­ rimci komitalar ile doğrudan bir çatış"manın içine sürükleyen şartlan doğurdu. Bu büyük oranda, 19 15 başlannda Doğu Anadolu'daki Ermeni devrimci komitaları teröre ve küçük çaplı isyan eylemlerine teşvik eden ve kollayan müttefik kuvvetlerin faaliyetlerinin bir sonucuydu. Yerel ve küçük çaplı, olan ancak gittikçe yayılan bu şiddet eylemleri, 1915 Nisan'ında Van'daki ciddi Ermeni ayaklan-11-

- O S M A N Ll L A R V E E RM E N İ L ER ması esnasında adeta ton değiştirdi ve Osmanlı Hükümeti'ni eli kulağındaki bir Ermeni kalkışmasının Osmanlı ulusal güvenliği açısından varoluşsal bir tehlike olduğuna inandırdı. Neredeyse bütün ordusu sıcak cephelere sevk edilmiş Osmanlılar, Ermeni isyanı ile daha önce yaptıkları gibi baş edebilmek için gerekli kuv­ vet yapısına sahip değildi.1915 baharı sonunda Osmanlılar, Batı tarzındaki bir stratejiye dönerek, asileri temel hak ve destekle­ rinden koparmak masadıyla tasarlanan bölgesel nüfusun tehciri uygulamasına yöneldi. Bu umumi siyasa, DoğuAnadolu'daki zayıf Osmanlı kuvvetlerinin hayatta kalan isyancı çeteleri kolayca alt edebilmelerini ve böylece isyanın sona erdirilmesini mümkün kıldı. Elinizdeki çalışma, Ermeni devrimci hareketi, imparatorluğun huzursuz çok etnikli nüfusu ile uğraşırken karşılaştığı coğrafi­ stratejik ve askeri sorunları anlamak için gerekli bağlamı oluşturan Osmanlı isyana karşı koyma harekatının kronolojik bir hikayesi içine alır. Osmanlı Hükümeti'nin 1915'te bazı Ermenilerin başka yerde iskanını temel alan bir isyana karşı koyma harekatı benimse­ mesinin, harp zamanı milli güvenliğe yönelik varoluşsal bir tehlike üzerine odaklanan iki başat unsur yüzünden ortaya çıktığı, yazarın tezidir. Söz konusu faktörlerin ilki, Ermeni devrimci komitaların, imparatorluğun askeri iletişim hatlarını doğrudan tehdit ettiğine dair Osmanlı Hükümeti'nin sahip olduğu kanaatti. İkinci unsur, 1914'te Osmanlı ordusunun sınırlara yaptığı yığınak yüzünden imparatorluğun merkezi bölgelerindeki tehlikeli ölçüde zayıf askeri vaziyetti. Birbirine dolanmış bu unsurların bir neticesi olarak, Os­ manlı Hükümeti 1915 yılında Ermeni devrimci komitalara karşı, sınırlı kaynaklar yüzünden zayıf bir durumda, açıkça devrimci isyankarları halk desteğinden koparmak için tasarlanmış tehcir merkezli bir isyana karşı koyma planı planı gütmeyi seçti. Bu, Sultan'ın 31Mayıs1915 tarihli ve önsözün başında iktibas edilen buyruğunda da vurguladığı gibi, daha önce ne merkezde ne de taşrada görülmüş, yeni bir eylem planıydı. Kitap, Osmanlı Devleti'nin 1915'te imparatorluğun 20 vilaye­ tinden doğudaki altısında yaşayan Ermeni nüfusunun neye binaen

-12-

- G İ R İŞ kitleler halinde tehcirine karar verdiğini anlayabilmek için kapsamlı bir çerçeve kurar. Her ne kadar bireylerin ve büyük Ermeni grup­ lanmn imparatorluğun bütün bölgelerinden başka yerlere tehciri vaki olsa da, vilayet-ölçekli kitlesel tehcirler diğer yerlerde belli Ermeni gruplara münhasır kalırken, sadece askeri açıdan kritik önemi haiz alh vilayette yoğunlaşh. Gerçekten de harp 1 9 1 8'de sona erd iğinde, harp öncesi 1 .5 milyon Ermeni nüfusundan 350.000-

400.000 kişi Osmanlı İmparatorluğu'ndaki evlerinde kaldı. Osmanlı Devleti'nin kısmi bir tehcirin gerekliliğini neden düşündüğü şu ana dek hiçbir zaman tam anlamıyla araşhnlmış yahut diğer bilim adamı veya yazarlarca bugüne dek bir nihai çözüme kavuşturul­ muş değildir; dahası, neden doğudaki Ermeniler başka yerlere nakledilirken, İstanbul bölgesindeki ve bah vilayetlerindekilerin göç ettirilmediğine dair tatminkar bir izah da yoktur. Kitabın 1915 Ermeni isyanım v e Osmanlı'nın isyana karşı koyma tepkisini, siyasi, sosyal ve ideolojik bir olay gibi değil de, askeri bir hadise gibi ele alması, kendisini alanda yapılan diğer tüm çalışmalardan aynştıran önemli bir noktadır. Bu çalışma, mazlum halkların ıstırabına dair sosyal ve siyasi bir tarihten ziyade, isyanın ve onunla irtibatlı isyana karşı koyma faaliyetlerinin askeri tarihidir; her ne kadar bu i ki tema yekdiğeriyle irtibatlı ise de . . . Yazar, Osmanlı isyana karşı koyma siyasetinin, politikasının ve harekatının imparatorluğun merkez ve çevresinde önemli ölçüde farklılıklar gösterdiği fikrini ileri sürer. Ağır silah­ lanmış ve askerileşmiş devrimci komitaların ve onların müteakip kalkışmalannın gelişim evrelerini ana hatlarıyla tespit ederken, Osmanlı'nın bunlara karşı 25 yıllık bir süreçte kullandığı tepkisel isyana karşı koyma politika, uygulama ve seferlerin gelişimi hakkın­ da da detaylar sunar. Alb vilayetteki Ermeni nüfusunun 1 9 1 5'teki tehcirini içeren Osmanlı isyana karşı koyma faaliyetleri, cihanşümul bir harp bağl amında yuvalanmış, tekamül eden bir isyana karşı koyma p olitikasının neticesi şeklinde i zah edilir.3 Osmanlıların, 3

Bu fikrin kapsamlı bir izahı için bkz. Donald Bloxharn, The Grrat Game ofGenocük; lmperialism, Nationalism. anJ the Destruction of the Ottoman Armenians (Oxford: Oxford University Press, 2005). -13-

- O S M A N L I LA R V E E RM E N İ L E R Ermeni isyancı komitaların 1915'te ciddi bir ulusal güvenlik teh­ didi olduğuna neden inandıklarını ve Osmanlı Devleti'nin hangi gerekçeye istinaden tehcir tabanlı, ateşin bir isyana karşı koyma politikası benimsediğini aydınlığa kavuşturur. Bu çalışmanın ana fikri ve amacı, Osmanlı isyana karşı koyma uygulamala rının,

İm­

paratorluğun Ermeni vatandaşlarını etkilediğini bilgisini s unmak ve bunu bütün yönleriyle daha iyi anlamakhr. Osmanlılar ile Ermeniler arasında yaşananlar hakkındaki çalış­ malar büyük resmi ve 1890 ile1915 tarihleri arasında meydana gelen isyan ve isyana karşı koyma uygulamaları arasındaki etkileşimi, beklenmedik ölçüde, haddinden fazla ihmal etti. Hakikaten de bu olaylara dair çağdaş literatürün epey bir kısmı ancak kışkırtıcı olarak nitelenebilir ve dar kapsamlı tanımlanmış ve bazı durum­ larda önceden saptanmış, siyasi rivayetlerin seçici kefilliğine mey­ leder. Çağdaş Bah rivayeti, 1915 Ermeni kalkışmasının, Osmanlı Devleti'nin güvenliğine asla "hakiki" bir tehdit olmadığını ve Jön Türk yapılanması olarak da bilinen İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin (İTC) bir Ermeni tehdidi kavra mını etnik temizlik ve soykırımın bahanesi olarak istismar ettiğini ileri sürer.4 1915'te tehcirin ve Doğu Anadolu'daki Ermeni nüfusun imhası­ nın işleyişi geçen yanın yüzyıl boyunca yoğun bir şekilde çalışıldı ve pek çok tartışmanın kaynağı oldu. İlaveten, çoğu Batılı tarihçi Osmanlı Devleti'nin ve bilhassa Jön Türkler'in, biçare Ermenilere yönelik etnik temizlik eksenli bir soykırım politikası güttükleri so­ nucuna ulaşhlar.5 Buna mukabil, modem resmi Türk görüşü, askeri 4

5

Tehcir hakkında Bacı'dan gelen ilk değerlendirmelerden birinde, Ermeniler "çok büyük bir askeri ıehlike" olarak görülüyor ve "bazı ihtiyati ıedbirler katiycn meşru idi; ancak yine de tatbik olunan asıl fiil, Türk tarafında olduğu kadar Batılı Güçler neulinde de askeri ihtiyaçlar ile ıam olarak orantılı olmaması noktasından eleştirilere maruz kalıyordu." Ahmed Emin Yalman, Turkey in the World War (New Haven: Yale University Press, 1 930), s. 2 1 9. Bu tema, günümüze dek ulap.n Batı yazınında mündemiç olagelmişıir. Buna örnekler için müteakip notlara bakınız. Bkz., örneğin, Taner Akçam, The Young Turk} Crime against Humanity. The ATml!nian Gmocw and Ethnic Ckansing in the Ottoman Empirr (Princeton: Princcton Universiıy Press, 201 2), s. 203; Peter Balakian, The Burning Tigris: The Armmian Gmocide and America} Response (New York: Harper Collins, 2003), s. 209; Donald Bloxham, The -14-

-

G i Rİ Ş

-

ihtiyaçların ve çıban haline dönüşen Ermeni kalkışması yüzünden tehlikeye düşen devlet güvenliğinin, tehciri ve bazı katliamları tahrik ettiğini savunur.6 Bu görüşlerin her ikisinde de bir hakikat çekirdeği mevcuttur, ne var ki ikisi de hadiseyi tamamıyla izah etmez. Gerçekten de, Sultan'ın fe rmanıyla da ilan edildiği üzere, Ermenilerin tehciri belli bazı faaliyetlerin neticesiydi ve daha önce yürütülenden farklı bir eylem planıydı. Elinizdeki kitap 1878'de başlar ve 1915 sonbaharında isyana karşı koyma harekatının tamamlanması ile sona erer. Okurlar askeri harekatın icrası esnasında ve akabinde meydana gelen, Ermenilerin tehcirine dair elim hadiselerin bu rivayetin çerçevesinin dışında bırakıldığına dikkat etmeli. Ermeni kafilelerinin korkunç hikayesi ve yurtlarından edilmiş Ermenilerin Fırat vadisindeki kamplara iskiinı başka yerlerde kapsamlı bir şekilde belgelendi. Söz gelimi, on binlerce Ermeni'nin yola koyulmak için hazırlandıkları esnada veya kafile halindeyken toplu katliamlara maruz kalması , bizzat tehcire yol açan şartlar, bu hususi anlatıyla ilişkili değildir. Aynı şekilde, kamplardaki esir Ermenilerin hayatlarını kaybetmeleri, Ermeni devletinin kısa süreli dirilişi ve takip eden Ermeni Dias­ porası, Osmanlı Hükümeti'nin evvelemirde onları neden göçe zorladığının izahıyla irtibatlı değildir. Benzer bir anlayışla, on binlerce Osmanlı Müslümanın Hristi­ yan komşularınca katledildikleri gerçeği, ki bu gerçek kimi zaman mukabelebilmisilin bir sebebi olarak ileri sürülür, ulusal güvenliği

6

Grrat Game ofGenocitk, lmperialism, Nationalism, ana the Deıtruction ofthe Ottoman Armenianı (Oxford, 2005), s. 208- 1 O; ve Vahakn Dadrian, "The Secret Young Turk lnihadist C..onfcrence ve the Decision for the World War l Genocide of ehe Armcnians," Holocauıt Stutikı ana Gmocide Studieı cilt VII ( 1 993), s. 1 73-20 1 . Örneğin bkz., Hüseyin Çelik, "The 1 9 1 5 Armenian Rcvolı in Van : Eyewiıness Testimony", Türkkaya Acaöv (ed.), The Armenianı in the Lau Ottoman PerioJ (Ankara: 'liırkish Historical Society Prinıing House, 200 1 ), s. 87- 1 08; Yıicel Güçlü, A rmenianı ana theAllieı in Ci/icia 1914-1923 (Salı Lake City: University of Utah Press, 20 1 2), s. 35-55; Justin McCarthy, Esaı Arslan, Cemalettin Taşkıran ve Ö mer Turan, The Armenian &bellion at Wın (Salt Lake City: The University of Uıah Press, 2006), s. 1 76-9 1. - 1 5-

- O S MA N L I L A R V E E RM E N İ L E R tehdit etmiyordu ve aynı şekilde bu anlatımın dışında bırakıldı. Hakikaten, 1915 hadiseleri Osmanlı askerinin bakış açısından, Er­ meni isyanlarının sebep ve sonuçlan ancak küçük bir ilgiye layıkh. Yazar, Mayıs 1915'teki tehcir kararına ve gerillaları ve asileri genel nüfustan ayn tutmaya dayanan isyana karşı koyma harekatının tekamülüne ilk elden öncülük eden, operasyonları etkileyen askeri amilleri dışarıda tutmaya çalıştı. Bu kitap, en sade ifadesiyle, Osmanlı Hükümeti'nin ne türlü gerekçelere istinaden, gelişen ve giderek çeşitlenen bir isyana karşı koyma uygulaması icra ettiğinin, özellikle de Ermeni devrimci komitalara karşı yapılan harekatın anlaşılmasına yardım eder. Ermeni devrimci komitalara yönelik 1915 Osmanlı harekatı, Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküş öncesinde icra ettiği son büyük isyana karşı koyma hareketiydi. 1916-1918 Arap isyanlarına karşı Osmanlı ordu operasyonları daha net bir şekilde kontrgerilla veya başıbozuk karşıtı şeklinde nitelenebilir; zira bunlar, bizzat A rap kabilelerine değil, silahlı askeri gruplara yönelikti. Nihayet, Ermeni devrimci komitalara karşı Osmanlı isyana karşı koyma harekatı,

20. yüzyılın daha büyük ve daha ölümcül isyana karşı koyma hareketlerinin bir habercisi oldu ve dünyaya, yabancı millet ve güçlerce etkin bir şekilde teşvik edilip silahlandınldıklan takdirde, nüfusun sadece küçük bir kısmının bile bir isyanı tetiklemek için yeterli olduğunu öğretti.

BİRİNCİ BÖLÜM

KOMİTAYLA İSYAN

Islahatın icrasında mükerrer aksaklıklar ... Ermenilerin son 35 yılda mağduru oldukları yavaş yahut toptan "tasfiye" ile birleştiğinde, onları devrimci cemiyetlere katılmaya veya bunları tesis etmeye yöneltmiştir. -Mr. Fitzmaurice, İngiliz Büyükelçiliği, İstanbul, 10 Ağustos 19131 GİRİŞ Osmanlı İmparatorluğu'nda 19. yüzyılın geç dönemlerinde si­ lahlı devrimci komitaların (veya cemiyetlerin) yükselmesi, Osmanlı Devleti ile tebaası arasındaki ilişkiye dair literatürde mühim bir yer teşkil eder. Bununla birlikte, devrimci komitalar yalnız Osmanlı İmparatorluğu'na, hatta asnn baskıcı çokuluslu imparatorluklanna has değildi; demokrasilerde de zuhur ettiler. İşin doğrusu, organize oldukları, planlandıkları ve icra edildikleri yollar da dahil olmak üzere isyanların ilhamının baskılara bir tepki odağından çıkıp ideoloji ve ulusal kimlik eksenine oturmasıyla ve bunlar tarafından güdülmesiyle birlikte Avrupa'daki kalkışmaların niteliği 19. yüzyıl ortasında çarpıcı bir şekilde değişti. Bu değişim, kasti ve yoğun bir doktrin nazariyatından ve münazaradan doğmak bir yana, daha ziyade Napolyon asrının ve "Avrupa Uyumu" diye isimlendirilen şeyin icrası akabinde değişen şartların bir ürünü oldu. 1

Fitzmaurice ıarafından bir mii7.C:kkerc, İstanbul, 1 O Ağustos 1 9 13, No. 576 mii7.C:kkerc (Marl ing'den EdwardGrcy'e, 27Ağustos 1 9 1 3), F040 17o/ 1 9208/ 13/44, G. P. Goodı ve Harold Tcmperlcy, British Docummts on the Origins ofthe �r, 1898-1914, Cilt X. Kısım l (Landon: HMSO, 1 936) içinde yeniden üretildi, s. 509. -19-

- O S M AN L I L A R V E E R M E N İ L E RMuzaffer Avrupa koalisyonunun ortakları, Napolyon'un dü­ şüşünden sonra Fransa'yı frenlemenin yanı sıra, Kıta Avrupası imparatorluklarının tebaalarına bulaşma tehdidi taşıyan Fran­ sız ulusçuluk fikrini de engellemeye baktılar. 1815'teki Viyana Kongresi'nde Avusturyalı prens August VonMetternich, Avrupalı hükümdarlar arasında eski rejimleri halk isyanlarına karşı korumak için bir anlaşmaya şekil verdi. "Avrupa Uyumu" diye bilinen bu anlaşma ile hükümdarlar kendi aralarında dahili devrimlere karşı tahtlarını muhafaza edebilmek için askeri iş birliği üzerine taahhüt ettiler. Buna mukabil, kralların ordularını kullanarak birbirleri­ ni destekleme yönündeki temayülleri, asi halklar veya devrimci gruplar açısından alenen ve başarıyla mücadele etmeyi, imkansız kılmasa da, hayli zorlaşbrdı. Büyük ölçekli ve zayıf örgütlü başarısız 1830 ve 1848 devrimleri bu durumun deliliydi ve açık isyanların tabutuna çivileri çakb. Netice itibarıyla, Avrupalı devrimciler ve isyancılar yeraltına çekilerek, hayatta kalmalarını ve eylemlerini sürdürmelerini mümkün kılacak suretteki yeni bir organizasyonel ve taktiksel yapılanmayı benimsediler. Dikkate şayan bir husus, Ru.sya'daki Nihilist hareket ile İtal­ ya'daki anarşist hareketin yaklaşık olarak eş zamanlı yükselişidir. 2 Bunu, gizlilik içinde, ideoloji kaynaklı ve gayelerini yüceltmek için şiddet kullanmaya kararlı bir devrimci komitalar sisteminin inkişafı izledi. Nihilizm, akim kalkışmaları takiben Rusya'da, Kırım Harbi'nin ertesinde, aydınların kanunlarla uyumlu bir istidracilik fikrini reddetmeleriyle ortaya çıkh. Siyasi değişim için şiddet kullanma

fikrini benimseyen Tchaikovsky Dairesi ve Halkın İradesi benzeri gizli cemiyetler oluşturuldu. Nihilist hareketin özünde "fiili pro­ paganda" kavramı yahut suikast, bombalama gibi (örneğin Çar Aleksander 'a yönelik 1882'deki suikast gibi) otoritenin mekanizma­ larına korku salmaya matuf çarpıa şiddet eylemleri bulunuyordu.3 2 3

Max Boot, lnvisibk Armies, An F.pic History of Guerrilla Waıforrfrom Ancient Times to the Prrsmt (New York: Liverighr Publishing Corporarion, 20 13), s. 226-39. A.g.e.

-20-

- KO M İ TAYLA İ SYAN Radikalleşmiş işçiler ve aydınlar, 1869'da İtalya'da da "Anarşist Hareket" diye nam kazanan gizli cemiyetler tesis etti. Nihilistler misali, Anarşistler de şiddeti ve fiili propagandayı yöntem olarak benimsediler. Anarşizm kısa sürede, aralarında Fransa, Almanya ve Amerika'nın da bulunduğu, gizli doğası hasebiyle hükümetlerin onu bastırmakta zorlandığı pek çok ülkeye sirayet etti. Nihilist ve A narşistlerin felsefe, örgütlenme ve taktikleri Os­ manlı İmparatorluğu'ndaki etnik Hristiyan azınlıklarca bağımsızlık veya özerklik kazanabilmelerine yardımcı olabilecek bir araç olarak sahiplenildi. İmparatorluğun 20. yüzyıla girdiği zamanda husu­ siyle iki grup tebaa, Ermeniler ve Makedonlar, bu fikirlerle irtibat kurdu. Bu bö lüm Osmanlıların basitçe "komitalar" diye bilinen Ermeni ve Makedon devrimci hareketlerin evriminin kökenlerine doğru iz sürmektedir.

KOMİTA SİSTEMİNİN YÜKSELİŞİ Tarihsel olarak isyanlar Osmanlı İmparatorluğu'nun ta en ba­ şından beri var olagelmişti, ancak 19. yüzyıldaki yeni ayaklan­ ma dalgalan imparatorluğu, bilhassa 1821-1878 yıllan arasında Balkanlar 'dan süpürdü. Balkan ayaklanmaları yakın zamanda inşa edilen ulusçu kimlikler çevresinde örüldü ve imparatorluğun Av­ rupa'daki vilayetlerinin çözülmesinde epey etkili oldu. Geleneksel anlamda, bu hareketler ideolojiden ziyade kötü yönetim ve baskı kaynaklıydı. Osmanlıların talihsizliğine, Viyana Kongresi sebep olmuş, Osmanlı Devleti'ni Avrupa Uyumu'nun dışında tutmuş ve Osmanlılar Avrupa hükümdarlarının istifadesine amade askeri yardımdan mahrum bırakılmışb. Bunun ötesinde, kimi durumlarda, Avrupalı uluslar Osmanlı sultanının Hristiyan tebaasına Osmanlı idaresini alaşağı etme yolunda aktif olarak yardım sağladılar. Kayda değer örnekler arasında İngilizlerin Yunanlılara; Rusların da Sırp, Romen ve Bulgarlara destekleri gösterilebilir. 1878'in ardından, ikinci bir isyan dalgası Osmanlı İmpa­ ratorluğu'nda hızla yayıldı ve bunlar arasında en dikkat çekenleri 1880'de ayaklanan Arnavutlar, 1894, 1904-1905ve1909'da Ermeni-21-

- O S M A N L I LAR V E E RM E Ni L E R ler, 1896'de Giritliler, 1896'da Makedonyalılar, 1908'de Kürtler ve 20. yüzyıl başlarında Yemen ve Hicaz'daki Araplar ile Libya'daki Senusilerdi. İkinci ayaklanma dal gası, kısmen Osmanlı'nın zayıflı&na dair _

algılar kadar, ulusalcı kimliğe dayalı siyasi gündemlerin dünya ça­ pındaki dalgalanmalarından da kaynaklanıyordu.

İkinci dalgadaki

ayaklanmaların büyük bir kısmı bağımsızlığın kazanılmasında muvaffakiyet kaydedemediyse de, çoğunlukla büyük güçlerin Osmanlı içişlerine müdahalelerine zemin hazırladı.4 Bu bölüm Makedon ve Ermeni devrimci-ulusçu grupların iyi örgütlenmiş ve etkin hiyerarşik devrimci komitalar sistemine evrilmesi üzerine yoğunlaşacak. 1878 Berlin Kongresi, hararetli biçimde bağımsızlık isteyen veya anayurt olarak gördükleri topraklara kahlmayı talep eden önemli miktardaki Hristiyan etnik azınlığı Osmanlı İmparatorluğu bünyesinde bıraktı. Dahası, antlaşmanın bazı maddeleri bizzat imparatorluğun Hri stiyan azınlıklara muamelatını ıslah etmek için tasarlanmıştı. Özellikle 23. Madde, Sultan'a Balkan vilayetle­ rinin idaresinde ıslahat mecburiyeti getiriyordu ki bu reformların Osmanlı Hükümeti'nce eksik ve ağır aksak icrası doğrudan huzur­ suzluklara ve kargaşaya zemin hazırladı. 1878' den sonra, Osmanlı Makedonyası'nda5 ve Anadolu'nun yoğun Ermeni nüfuslu doğu vilayetlerinde, bu vilayetlerin kontrolünü ele geçirme gayretiyle Osmanlılarla (ve kendi aralarında) savaşan birtakım gruplar zu­ hur etti. Bu durum Rus Nihilizmi ve İtalyan anarşizminin radikal devrimci gruplara ulaşmasının bir neticesi olan "modem gerilla örgütü" diye ni telenebilecek olgunun yükselişiyle aynı zamana tesadüf etti. Bu örgütler Osmanlılarca, sıkıca kurgulanmış örgütsel 4

5

Bu ayaklanmaların ıebaayı hürriyetlerine kavuşıurmak amacına maıuf mu tasarlandığı yoksa Osmanlıları köıü mukabelelere kışkırtmak için mi ıertip edildikleri bugün için h:ila tartışılmaktadır. Makedonya diye bilinen bir ülkenin bugün emik - dilsel ayrım hususiyeıi ile ifade etıiği anlam, bu bölgenin Bulgar, Sırp, Arnavut ve Yunanların silahlı gruplarınca öne sürülen mütenakız iddiaların merkez üssü haline geldiği 1 9 1 4 öncesi dünya ile pek az bir benzerlik taşır.

- KOM İTAYLA İ SYAN -

yapılarından ötürü "komitalar" namıyla malumdu ve üyeleri de benzer şekilde Komitacılar (kelime anlamı olarak gizli siyasi örgüt üyesi anlamına gelir ve Osmanlılar tarafından bizzat bu grupları tasvir için kullanılmışhr) diye biliniyordu.6 Gruplar yüksek rütbe­ lerden yerel köy mertebelerine dek uzanan, askeriye benzeri bir emir-komuta zinciri içinde hiyerarşik örgütlenmişti. Evvelemirde, bu gruplar genelde imparatorluğun dışındaki Osmanlı vilayetleri içinde terörist eylemlere müzahir olan sürgünler ve devrimciler eliyle teşkilatlandılar. Megerdich Portukalian sınırlar içindeki ilk komitayı (Armenakans veya Aramengans) 1885 yılında Van'da kurdu. Ermeniler tarafından aşın saldırgan terörist politikaları benimseyen harici komitalar 1887'de Cenevre'de (Hınçak veya Sosyal Demokrat Parti) ve 1890'da Tıflis'te Taşnakveya Ermeni Devrimci Federasyonu (ARF) teşkil edil­ di.7 Bu iki grup, iyi silahlanmış, ideolojik görünümlü ve yerinden yönetimli devrimci hücreleri bir araya getirdi. 1892'den sonra, bu Ermeni devrimci teşkilatlar dünya kongreleri düzenlediler, mani­ festolar ve bildiriler yayınladılar ve Osmanlı İmparatorluğu içinde el alhndan teşkilatlı ve eğitimli askeri birlikleri örgütlediler.8 Aynı zamanda, bu dış merkezli komitalar Osmanlı İmparatorluğu'nun bizzat içinde de, görünüşte barışçı, muadil siyasi komitalar tesis ettiler. Bu komitalar yasaldı, açıktan faaliyet gösteriyordu ve ge­ nellikle muallim, rahip, tüccar ve belediye reisi gibi yerel halkın mühim simalarından oluşuyordu.9 Dahili komitalar milliyetçiliği teşvik ederken, baskıya karşı bir nefs-i.müdafaa olarak sunulan 6 7 8 9

Mesut Uyar ve Edward J. Erickson, A Military History ofthe Ottomans, From Osman to Atatürk (Sanra Barbara, CA: Praegc:r, 2009), s. 2 1 4- 1 6. Reşat Kasaba (ed.), The CambriJge History o/Turkey, Cilt 4, Turltty in the Modern Wor/J (Cambridgc:: Cambridgc: Univc:rsiry Prcss , 2008), s. 54. Hrarch Dasnabcdian, History ofthe Armmian &volutionary Feelmztion, Dasnaktutiun 189011924 (Milan: OEMME Edizioni, 1 990), s. 25-33. Nilüfer Haremi , "Unfolding a Life; Marshal Fevzi Çakmak's Diacics," yayınlanmamış doktora tezi, Princcron Universiry, Kasım 2000, s. 44. Ayrıca bkz. Jeffrey W. Srebbins, "Beli ve: Banner: Armenian Revolurionaries ar rhe End of rhe Ottoman Empire," yayınlanmamış yüksek lisans tezi, US Naval Postgraduare School, Aralık 20 1 1, s. 65-68.

-23-

- O S M A N L I LA R V E E RM E N İ L E R askeri eylemleri yüceltiyordu. Böylece, Ermeni komitalar, hem yasal siyasi teşkilatlan hem de gizli silahlı askeri hücreleri içeren çift taraflı bir teşkilat yapısı geliştirdi.10 Bundan sonra Ermeni dev­ rimci yapı imparatorluktaki sair isyancı etnik gruplarca, özellikle Balkanlar' da Makedonyalılar için, kendi devrimci teşkilatlarını kurmak için kullandıkları bir kalıp haline geldi.

ERMENİ KOMİTALARIN YÜKSELİŞİ Resmen teşkilatlanmış Ermeni komitaların kökeni1880'1erin ilk zamanlarına, Khachadour Geregtsian ve Garabed Neshikian'ın ön­ derliğindeki bir grup genç Ermeni'nin Erzurum'da gizli bir teşkilat kurdukları zamana dek uzanır.11 Bu durum, eşkıyalıktan devrimci eyleme dönüşümün nirengi noktası oldu. Grup kendini "Anavatan Müdafileri Cemiyeti" diye isimlendirerek, silah alımına ve askeri eğitime yoğunlaşh. Ermenilerden birkaç yüz kadar üyesi vardı ve onar kişilik hücreler biçiminde, merkezden kontrol edilmeyen bir yapıda teşkilatlanmışh.12 Grup üyeleri, Tıflis'teki diğer Ermeni ülküdaşları ile temas kurarak, onlardan yardım ve silah temin et­ tiler. Sıklıkla toplanhlar düzenleniyordu ve bu bir araya gelmeler sayesinde de devrimci gruplar Erzurum, Tiflis, Erivan ve Bakü'de kuvvet kazanmaktaydı. 1888 itibarıyla hareket, "Droshak" ya da askeri hücreler şeklinde örgütlenen "Genç Ermenistan" isimli bir teşkilat kurarak, Tıflis ile birleşti. 13 Bundan kısa bir müddet sonra, Armenakan Partisi

(Armenagan),

"Ermeniler için devrim yoluyla

kendilerini idare hakkı kazanmak" gayesine sahip bir siyasi parti suretinde yeniden örgütlendi.14 Ermeni komitaların faaliyetleri harita 1.l'dc gösterildiği gibi Osmanlı İmparatorluğu'nun merkez vilayetlerinde yoğunlaşmışh.

l O K. S. Papazian, Patriotism Pmln'kd, A Disrnssion ofthe De«is and the Misdtttis oftlH Armenian Rnmlutianary Federation, the So-calied Dashnagtr.outune (Boscon: Baikar Press, 1 934), s. 1 1- 1 3 . l l Dasnabedian, History ofthe Armmian Rnmlutionary Federation, s. 22. 12 A.g.e. 1 3 A.g.e., s. 25. 1 4 Louise Nalbandian, TIN Armmian &volutionary Movnnmt (Berkeley: University of Califomia Press, 1963), s. 97.

-24-

- KOMITAYLA İSYAN Armenakanlar devrimci propaganda yaymaya, silah kaçak­ çılığı yapmaya, askeri birimler kurmaya ve zaman zaman askeri eylemlere girişmeye başladı. Parti, Genel Merkez'in kontrolü al­ bnda, her biri faal ve destekçi üyelere sahip hücre grupları şek­ linde kurgulandı.15 Grup, Mayıs 1889'da, Van yakınlarında iki üst düzey Armenakan liderinin öldürüldüğü bir silahlı çahşmayla birlikte otoritelerin dikkatine girdi. Devrimci hedefleri açığa vu­ ran doküman ve yerel destekçilere adresli mektuplar cesetlerin üzerinde bulundu.16 Louise Nalbandian'a göre, "Armenakanlar sadece savunmada kalmadılar, aynı zamanda sorun da çıkardılar ve terörist eylemler icra ettiler."17 Üyeleri Osmanlı yetkililerince yakalanan ve tahkikata maruz kalan parti çözülerek, yeralhna çekildi. Her ne kadar sonradan, 1896 gibi, yeniden tesis edildiyse de, halefi eylemci teşkilatlar onun yerini almışh. Ağustos 1887'de, Cenevre'de kurulan Sosyal Demokrat Hın­ .çak Partisi, Ermeni sosyalist siyasi partilerin ilkiydi. Kurucuları, Marsilya'da Megerdich Portukalian tarafından yayınlanan

menistan

Er­

dergisinden ciddi ölçüde etkilenmişlerdi. Partinin adı,

"çan" veya "boru" anlamlarına gelen, partinin gazetesi "Hınçak" kelimesinden alındı ve yedi kurucusu Marksist ideolojinin mün­ tesibi Rus öğrencilerdi. Yeni partinin programı kurucu üyelerden üçü tarafından yazıldı: Mariam Vardanian, Avetis Nazarbekian ve Gevorg Gharadjian.18 Hınçakyanlar, veya Hınçaklar, Osmanlı Anadolusu'ndan zuhur edecek bağımsız ve sosyalist bir Ermeni devletin izleyeceği özerkliğe adanmışlardı. Nihilist ve Anarşistlerden feyz alan Hınçaklar terör ve şiddet kullanımını şiar edinmişlerdi. 19 Hınçak yöntemleri ve taktikleri "Propaganda, Ajitasyon, Terör, Teşkilatlanma ile Köylü ve İşçi Eylemlerini" içeriyordu.20 Sadece Osmanlı zabitanları ve ekabiri 15 16 17 18 19 20

A.g.e., s. 98. A.g.e., s . 1 0 1 . A.g.c. A.g.c., s. 1 08. Papazian, Patriotism Perverted, s . 19. Nalbandian, Armenian Revo/utionary Movmıent, s . 1 1 O. -25-

Harita 1.1 Osmanlı'nın 1 9 1 4'teki merkezi vilayederi.

- KO M i TAY LA i SYA N -

suikastlann hedefi değildi; Osmanlılar ile çalışan ve Hınçaklarca "casus ve muhbir" kabul edilen Ermeniler de ö ldürülmeliydi.21 Bu taktikler hem Ermenileri hem de Osmanlıları daha çok meza­

lim ve şiddete tahrik ederek tali etkiler doğurmak için tasarlanmış­ h. 22 Bir noktada, küçük çaplı şiddet döngüsü daha geniş bir umumi kalkışmanın fitilini ateşleyecekti . A rmenakanlar gibi, Hınçaklar da beklenen devrim esnasında savaşçı birimlere dö nüşecek, köylü ve işçilerden mürekkep hücreler şeklinde ö rgütlenmişti. Faaliyete dair bu planda program, "mübrem hedefin icrası için umumi bir isyanı başlatmanın en müsait anı, Türkiye'nin bir savaşa girdiği zamandır" fikrine dayanıyordu.21 1 890 yılında, Osmanlı İmparatorluğu dahilinde ve haricinde yüzlerce üyesi olan parti yeni bir isim benimsedi: Hınçakyan Dev­ rimci Parti . . . Hınçaklara ilaveten, parti, Komünist Manifesto da dahil olmak üzere, Karl Marx'ın eserlerini Ermeniceye çevirdi ve basımını gerçekleştirdi. Parti,15Temmuz 1 890'da, Yıldız Sarayı'na doğru bir geçit merasimini andıran Kumkapı Mitingi'ni tertip ettiğinde epey gö rünür hale geldi. Eylemin hedefleri, Ermenilerin meseleleri için destek toplamak ve sultana ıslahat taleplerini dile getiren bir dilekçe arz etmekti. Polis, grubu engellediğinde, hem güvenlik görevlilerinden hem de göstericilerden ölü ve yaraWa­ nn

bulunduğu şiddet eylemleri meydana geldi. Gösterinin lideri

Haruthiun Tjankulian tutuklanarak ö mür boyu hapse mahkum edildi. Bu sert mahkCımiyet kararına tepki olarak, Hınçaklar Os­ manlı baskı ve mezalimine dikkatleri çekmek için propaganda makinesini hızlandırdılar. 24 Hükümet 1893 yılı boyunca gözlerini 21 A.g.e., s. 1 1 0 22 Bu türden taktikleri n saldırgan değil, dalıa ziyade savu nma amaçlı ve taammüden kışkırtmaya marufolduğunu ileri süren bir karşı argüman için bkz. Gcrard J. Libaridian, "What was revolurionary about Armenian revolutionary panies in thc Ottoman Empire? ," Ronald Grigor Su ny, Fatma Müge Göçck, ve Norman M. Naimark (eds.), A Quntion ofGmocide, Amımians and Turla at the End ofthe Ottoman Empi" (New Yorlc Oxford Universiry Press, 20 1 l ) , s. 99- 1 0. 23 A.g.e., s. 1 1 1 . 24 A Nicolson'dan Earl of Rosebery'ye, No. 22, İstanbul, 1 2 Ocak 1 894, Müzekkere 2 Oewerr to Firzmauricc, Sivas, 1 7 Aralık 1 894), FO 424/ 1 78, 1 7/22, mükerrer kulla-

-27-

- O S M A N L I LA R V E E RM E N İ L E R parti liderlerinin üzerinden ayırmadı, aralarında "meşhur Hınçak kahramanı ve devrimci önderi Zhirayr Poyadjian'ın" bulunduğu kimi mühim Ermenileri yargıladı ve Yozgat'ta asarak idam etti.25 Ağustos 1894'te Sason'da, Louise Nalbandian'ın Hınçak Dev­ rimci Partisi'nin Osmanlı Hükümeti'ne ve Kürtlere karşı başlıca mücadelelerinden biri olarak tanımladığı fiili bir isyan patladı. Nalbandian, Kürt dayanışmasının, çatışmaya sevk eden şartların oluşmasında Ermeni kışkırtmasıyla birlikte rol oynadığını belirtir.26 İdam edilen Zhirayr 'ın kardeşi Murat'ın (Hambardsum Poyadjian) liderlik ettiği Ermeniler, Ermeni köyü Talori'ye yönelik bir saldınya ve bu köyün yağmalanmasına, vergi ödemeyi reddederek ve küçük çaplı saldın eylemleri tertipleyerek karşılık verdi . Hükümet bu şiddet eylemlerini bir isyan olarak değerlendirdi ve askeri birlik sevkiyle mukabelede bulundu. Murat, yerel silahlı grupları seferber etti ve hükümet kuvvetlerine ve Kürtlere karşı bir ay tutunmayı başardı. Osmanlılar isyancıları ezdi ve Murat'ı ele geçirdi. Büyük devletler Osmanlıları, içinde Batılı diplomatların bulunduğu bir tahkikat komisyonunu durumu incelemek üzere göndermesi yö­ nünde zorladı. Bu incelemenin neticesi Ermenileri kayırmaktaydı.27 İsyan, her ne kadar akamete uğramışsa da, neticede Ermenilerin içinde bulunduğu kötü şartların öne çıkmasına ve Batı' da onlar lehine bir sempati doğmasına hizmet etti.28 İkinci bir büyük isyan 12

Ekim 1 895 tarihinde, daha önceden,

1862 ve 1877 yıllarında isyanlara sahne olmuş Zeytun (Süley-

25 26

27

28

nımı BilAl N. Şimşir, British Doc-uments on Ottoman Armenians, Cilt lll (J 891-1895) (Ankara: Turlcish Hisıorical Society, 1 989) , s. 298-299. Nalbandian, Armmian &volutionary Movement, s. 1 1 2. A.g.e., s. 1 2 1 . Ayrıca bkz. Vahakn N. Dadrian, The History ofthe Armenian Genocide (Providence: Berghahn Books, gözden geçirilmiş üçüncü basım 1 997), s. 1 1 4- 1 6; ve Kamuran Gürün, The Armenian File, The Myth oflnnocence Exposed (Lefkoşe: Rüstem, üçüncü basım 200 1 ) , s. 1 39-42. Bkz. Nalbandian, Armenian &volutionary Movement, s. 1 22. Komisyon, Murat ve çetesine korunma sağlamak, zaman zaman eşkıyalık yapmak ve büsbütün zahir olmayan şartlar altında direniş göstermek haricinde, Ermenilerin ancak çok az sayıda suçtan mücrim olduklarına hükmetti. Vahakn N . Dadrian, Warrantfar Genocide, Key Ekments of1im:o-Armmian Conflict (New B runswick: Transaction Publishers, 1 999), s. 85-90.

-28-

- KOM İ TAY LA İ SYA N manlı) kasabası civarında patlak verdi.29 İsimleri Aghassi, Apah, Heratchia, Neshan, Meleh ve Karapet olarak tespit edilen yerel Hınçak liderler "buradaki Ermeniler tarafından bir kalkışmanın kısa süre içinde bütün Kilikya'daki Ermenilerce takip edileceğini umuyorlardı. "30 Müsademe, yakınlardaki Ermeni köylerine yayıldı ve dört ay sürdükten sonra 1 Şubat 1 896 yılında nihayet buldu. Bir Ermeni tarihçiye göre, Osmanlı ordusu 30.000 gayrinizami nefer ile destekli 8.000 askerlik bir tümen gönderdi.31

4

ay süren

seferde, Osmanlı kumandanı Remzi Paşa, 1.500 kadar isyancıyı hizaya getirmekteki muvaffakiyetsizliğinden ötürü Edhem Paşa ile değiştirildi.32 Avrupa'nın hegemon güçleri diplomatik yollar­ la çahşmaya müdahale etti ve Osmanlı Hükümeti ile Hınçaklar arasında bir genel ateşkesi dayattı. Ermeniler bütün silahlarını teslim etmek ve 5 Hınçak devrimci komita üyesini tard etmek mecburiyetinde kaldılarsa da, mukabilinde vergi muafiyeti ve ıslahat taahhüdü elde ettiler.:ı.1 Louise Nalbandian, Ermenilerin Osmanlılardan daha az kayıp verdiklerini ve isyanı da bir zafer telakki ettiklerini kaydeder. Kaygılarını kamuoyunun dikkatine sunabilme azmiyle, İstan­ bul' daki Hınçak liderleri Sultan' a bir "İtirazname" sunarak eyleme geçmeyi kararlaşhrdılar.34 Payitahttaki Ermeni liderliği kendini "neredeyse bütün devrimci faaliyetlerin talimatlarını" veren bir Yönetim Kurulu ve bu talimatların tanzimi ve ifasından mesul bir İcra Heyeti şeklinde örgütledi.35 İcra Heyeti'nin teşkilatçıları, barışçı bir gösteri tertibinin planını üstlenen Karo Shakian'ın (He­ verhili Karon) liderliği alhndaydı.36 Birkaç aylık gizli toplantıları takiben Karo, 18 Eylül 1895 tarihinde binlerce göstericinin önünde 29 30 31 32 33 34 35 36

Dadrian, History ofthe Armenilln Genot:ide, s. 1 27-3 1 . Nalbandian, Armenilln &volutionary Movemm t, s . 1 27. Dadrian, History ofthe Armenilln Genocide, s. 1 27-3 1 .

Ag.c.

Nalbandian, Armenilln Revolutionary Movemmt, s. 1 27. A.g.e., s. 1 22. A.g.c., s. 1 23. Dadrian, History ofthe Armenilln Gmocide, s. 1 1 9-2 1 ; v e Gürün, The Armenilln File, s. 1 42-47.

-29-

- O S M A N L I LA R V E E RM E N İ L E R -

Babıali'ye yürüdüyse de istidasını hükümete sunamadan polis tarafından derdest edildi. Hemen akabinde çok sayıda kişinin ha­ yatını kaybettiği, yüzlercesinin de yaralandığı yahut hapse atıldığı ayaklanma ve şiddet hadiseleri patlak verdi. Bir kere daha katliam, üstelik bu defa başkehtte, Düvel-i Muazzama'yı derin bir şekilde rahatsız etti ve bu durum da Sultan'ı 17 Ekim tarihinde Ermeni ıslahat programını ilan etmeye mecbur kıldı.37 Bu esnada Hınçaklar, siyasi politika tercihleri yüzünden kendi içlerinde kavgaya düşmüştü. Hınçak dergisi editörü Avetis Nazar­ bekian tarafından dillendirilen sosyalist duruşa karşı çıkan parti içi bir muhalif hizip ortaya çıktı. Bunlar, sosyalizmin Ermenileri Avrupa hükümetlerine yabancılaştırdığına ve Ermeni halkının men­ faatleriyle örtüşmediğine inanıyorlardı. Bu tartışmaların ardından derinleşen ideolojik bölünme, parti teşkilatında tamiri imkansız bir hasara yol açarak partiyi böldü. Muhalifler, 1896 yılında Londra' da

Reformed Hunchakian Party (Yenilenen Hınçak Partisi) adıyla bir bölünmüş fırka tesis ettiler. Nazarbekian, Hunchak'ı yayınlamayı sürdürdü ve Hınçak Devrimci Parti'nin ideolojik yapısında sosya­ lizmi muhafaza etti. Hınçak Partisi bölünmenin ardından varlığını sürdürmeyi başardı başarmasına, ancak söz konusu ayrışma onları o denli zayıflattı ki, 1896' dan sonra Osmanlılara karşı ciddi bir devrimci eylem düzenlemeyi bir daha başaramadılar. Osmanlı İmparatorluğu'nda devrimci eylemin gelişmesinde Hınçaklann rolünü özetlemek için bunların, modern bir devrim­ ci hareketin bütün unsurlarını taşıyan ilk grup olduklarını ileri sürmek mümkündür. Cemaat yapısındaki dar kapsamlı bir teş­ kilatlan yoktu, ama çok sayıda Ermeni'ye ulaşabilmiş de değildi ve aslında pek çok Ermeni bu harekete muhalifti. Aksine, Hınçak liderliğinin ve teşkilatının yapısı daha net bir şekilde, yaygın halk desteğine ihtiyaç duymayan bir çekirdek kadro ve hücresel yapı olarak tanımlanabilir. 37 Nalbandian, Armenian Rrvolutio711lry Movnnmı,

-30-

s.

1 26.

- KOM I TAYLA i SYAN Teşkilat faal bir şekilde milliyetçi bir kimliğin ve bu kimlikle irtibatlı bir ideolojinin inşasına girişmişti. Hınçaklar, bağımsızlık kazanmaya odaklı, gizli silahlı grupların teşkili üzerine şekillenen askeri bir politikanın refakat ettiği etkili bir siyasi paradigma geliş­ tirdi. Az sayıda olmalarını ve gizli hücrelerini en iyi şekilde değer­ lendirmelerini sağlayacak, (tercihen Osmanlı İmparatorluğu'nun bir savaşa giriştiği hengamede) yaygın popü ler ayaklanmalar tahrik etmeye ve meydana getirmeye yönelik taktikler tasavvur ettiler ve bu taktikleri uygulamaya geçirdiler. Hınçak hareketi 1890'ların ortasında bir devrimci güç olarak dağıldıysa da , hemen daha kar­ maşık ve daha faal bir Ermeni devrimci hareket onun yerini aldı.

TAŞNAKLAR Hınçakların Batı Avrupa'da ikamet ed en Osmanlı vatandaşla­ rının arasında yükselmesi gibi, Taşnaklar da Rusya'daki Ermeni grupların birleşmesinden neşet etti.38 Christopher Mikaelian , Stepan Zorian (Rostom veya Kotot olarak da bilinir) ve Simon Zavarian 1 890 yazında Tiflis'te, Ermenicede "federasyon" anlamına gelen

Dashnaktsuthiun'u kurdu.39 Rus fikir akımlarından ağır bir şekil­ de etkilenmiş Taşnaklar, sosyalizme kucak açtılar ve Hınçaklar ile müzakerelere giriştiler. İlkin Hınçak teşkilatının daha geniş bir federasyon kurmak için Taşnaklara iltihak edeceği şeklinde bir görüntü oluştuysa da, kendi ayn kimliklerini korudular. Yeni kurulan Rus grup kendilerini Ermeni Devrimcileri Federasyonu

(Hai Heghapokhakanneri Dashnaktsuthiun) şeklinde isimlendirmeye karar verdi ki bu isim de çok kısa bir sürede yaygın kullanılan "Taş­ naklar" kelimesine kısaltılıverdi.40 Yeni parti Merkez Komitesi'ni 38 Bu kitabın içeriğiyle sıklıkla kesişiyor olsa da, Çarlık Ru�-yası içindeki Ermeni devrimci

partilerin hikayesi Osmanlı İmparatorluğu içindeki Ermeni devrimci partilerinkin­ den ayrıdır ve bu kitabın kapsamı haricindedir. Bu konu hakkında daha kapsamlı bir tartışma için bkı. Nalbandian, Armenian Revolutionary Movement, Bölüm Vl, s. 1 32-50. 39 Papazian, Patriotism Pervmed, s. 1 1 . 40 Nalbandian, Armenian &volutionary Movmı�nı, s. 1 54.

-31-

- O S MA N L I LA R V E E RM E N i L E R Tiflis'te kurdu ve Droshak'ı partinin "isyanı teşvik eden organı" şeklinde yayımlamaya başladı.41 Taşnaklar, çok sürmeden, partinin "Türk hükümetine karşı bir

:

halk savaşı ilan ettiğini ' ve Osmanlı Ermenistan'ının bağımsızlığı talebini duyuran Manifesto'lannı ortaya koydular.42 Bir yandan da Sarkis Googoonian'ı Rusya' dan Osmanlı İmparatorluğu'na 125 Ermeni devrimciden oluşan bir seferi başlatması için teşvik ediyorlardı. Googoonian'ın tanımıyla "İlahi Misyon," 23 Eylül 1890 tarihinde mutantan bir törenle, yurtsever Ermeni bayraklanyla do­ natılmış bir kafile olarak yola koyuldu, ama bir hafta içinde çöküşe uğradı.u Aslına bakılırsa, Googoonian ve 30 yoldaşının Kazaklar tarafından ele geçirilip hapse atılmasıyla, kafile Rusya sırurlannı dahi terk edememişti.44 Louise Nalbandian, Googoonian'ın bu akim işgal girişiminin, başarısızlığına rağmen, devrimci dava uğruna yiğitçe ve kanlı fedakarlık şeklinde bir idealleşmiş Ermeni vizyo­ nu doğurduğunu savunur.45 Taşnak komitalan sonraki birkaç yıl müddetince bir kanşıklık içinde kaldılarsa da nihayet bir hususi meclis toplayarak tekrar canlandılar. Ermeni Devrimciler Federasyonu'nun Birinci Genel Kongresi, şu üç ihtilaf noktasının halli gündemiyle, 1892 sonbahanrun baş­ lannda Tıflis'te toplandı: Devrimci hedefler, parti teşkilatı ve parfr tarafından kullanılacak yöntem ve taktikler. . . Kongre, müzakereler ile genel bir fikir birliğine ulaştı ve Taşnaklar'ın yeni programının girişinde, partinin gayesinin "isyan yoluyla Türk Ermenilerine siyasi ve iktisadi özgürlük getirmek" olduğu ifade edildi.46 Belge­ nin ilk bölümü sosyalist ideoloji merkezli taleplerin bir icmali ile 4 1 A.g.e., s. 1 5 5. 42 A.g.e., s. 1 57; v e Papazian, Patriotism Ptrverttd, 9- 1 0. 43 Nalbandian, A rmmian Revolutionary Movmımt, s. 1 59;

Perverttd, s. 1 9. 44 Papazian, Patriotism Perverted, s. 2 1 . 4 5 N alban di a n Armmian Rroolutionary Movmıent, s . 1 59. ,

46 A.g.e.,

s.

1 67.

ve

Papazian,

Patriotism

- KOMITAY LA İ SYAN sürüyordu. Bunu, burada da bütün külliyeti ile listelenmiş, açık bir şekilde sert ve devrimci usül ve taktikler takip ediyordu.47 "Parti tarafından teşkilatlandırılan devrimci çetelerce uygula­ nacak yöntemler aşağıdaki gibiydi:

1- Dashnaktsuthiun'un ilkeleri ve hedefleri için devrimci çalış­ ma anlayışına dayalı ve onunla duygudaşlık içinde propaganda faaliyetleri yürütmek. 2- Muharip çeteler oluşturmak, bunlarla yukarıda mezkür so­ runlar m uvacehesinde çalışmak ve onlan eyleme hazırlamak. 3- Söz ve belge ile her araca tevessül ederek devrimci eylemi ve halkın ruhunu yüceltmek 4- Halkı silahlandırmak için her aracı kullanmak. 5- Devrimci komitalar teşkilatlandırmak ve bunlar arasında kuvvetli bağlar kurmak. 6- Ülkeyi ve halkı araştırmak ve Dashnaktsuthiun'un merkez organına daimi bilgi temin etmek. 7- Mali bölgeler ihdas etmek. 8- Silahlı mücadeleyi tahrik etmek ve hükümetlere, muhbirlere, hainlere, tefecilere ve her türlü suiistimakiye yönelik tedhiş eylem­ leri düzenlemek. Bu fikir komitanın taktik yöntemlerinde anahtar derecede önemli bir unsur olması hasebiyle bu noktanın şu şekilde anlamlandırılmasını da öneririz: 'Savaşmak ve yozlaşmış hükümet görevlilerine, casuslara, hainlere, mürtekiplere ve her türlü zalime karşı terör silahını kullanmak.'48 9- Barışçıl halkı ve ahaliyi eşkıyaların taarruzlanndan himaye etmek. 1 0- İnsan ve silahların nakli için iletişim kanallan kurmak. 47 Bu listenin orijinal kaynak maı:eryalinin, erken Ermeni devrimci partileri ve fualiyetleri

hakkında, en önde gelen tarihçi Dr. l.ousie Nalbandian tarafından çevrilip uyumlu hale getirildiği de burada not etmeye değer. 48 Manuel H assassian A.R.F. as a &volutionary Pa rty, 1890-1921 Uerusalem: Hai Tad Publicaıions, 1 983), s. 5--0. ,

-

33

-

- O S MA N L I LA R V E E R M E N İ L E R 11- Hükümet birimlerinin yağma ve yıkımını ifşa etmek. "49

Yeni programın son bölümü parti teşkilatını ele aldı. Bu parti, adem-i merkeziyetçiliği ve her önemli birimin yedeklenmesini esas alarak, bu doğrultuda iki Merkezi Komite tesis ediyordu.50 Bu komiteler yekdiğeriyle irtibat halinde çalışacak ve harekete koordinasyon ve destek sağlayacakb. Hınçaklardaki gibi, bu prog­ ramın kullandığı kelimeler, giderek küçülmekte olan Armenakan Partisi'ni dışlayan bir sosyalist ve Marksist terminolojiyle sınlsıklam ısl anmışb. Diğer taraftan, Hınçak programından çok da özel bir farkı bulunmayan Taşnakların 1892 programı, Ermeni devrimci partilerin siyasi gelişmelerindeki şiddet unsurunun gitgide radi­ kalleştiğinin altını çiziyordu. Yerel komiteler kısa süre içinde Rus - Osmanlı sınırının her iki yakasındaki şehirlerde ve İstanbul' da kuruldu. Komiteler aynı zamanda komşu İran' da da ikame edildi ve Tigran Stepanian'ın küçük bir silah fabrikası kurduğu Tebriz, Ermeni faaliyetlerinin yuvası haline geldi.51 Çok geçmeden İran sınınnın hemen hemen içerisinde yer alan Derik Ermeni Manastırı aracılığıyla İran'dan Osmanlı İmparatorluğu'na ciddi bir silah kaçakçılığı başladı.52 Silah ve mühimmat kaçakçılığı o denli hızla yaygınlaşh ve sıklaştı ki Osmanlı yetkilileri polis kuvvetlerini ve Kürtleri bu sevkiya­ b önlemek maksadıyla oraya sevk etmek durumunda kaldı. 21 Temmuz 1894 tarihinde Derik' e yönelik ha tın sayılır kapsamda bir Osmanlı sınır ötesi akını, operasyonu geçici bir süre kesintiye uğratmayı başardıysa da tamamen durdurmaya yetmedi. Taşnaklar açısından 1892 ve 1896 tarihleri arasındaki süreç, yeni insan gücü kazandıkları, İç Makedon Devrimci Örgütü ile koordi­ nasyon başlattıkları, propaganda faaliyetlerini yaygınlaştırdıkları 49 Nalbandian, A rmenian Revo/utionary Movement, s. 1 68. Ayrıca bkz. Gürün'dcki aynıpani programı, T he Armenian Fik, s. 1 25; ve Papazian, Patriotism PmJerted, s. 1 4- 1 5 . 50 Hassassian, A . R R as a Revo/utionary Party, 7 . 5 1 Nalbandian, Armenian Revo/utiona ry Movement, s. 1 73. 52 A.g.e., s. 1 74. -34-

- KO M İ TAYLA i SYA N -

ve adamlarını silahlandırıp eğittikleri bir dönem oldu. Harekete daha ileri siyasi rehberlik sunan Rosdom'un 1894'te Genel Teori Prograını'ru tekmil ettiği birkaç mühim bölgesel kongre de bu arada tertip edildi.53 Rosdom'un programı aynı zamanda "Türk Ermenistan'ında ayaklanma yoluyla siyasi ve iktisadi bağımsızlık elde etme" mefkuresini de bir kere daha teyit ediyordu.54 Harita 1 . 2 Osmanlı Anadolusu'ndaki silah kaçakçılığı rotalarını göster­ mektedir. Rosdom, 1895 tarihine gelindiğinde "sızma, silah nakliyesi ve organizasyon çalışmalarının " ana kuvveti haline geldi.55 Aralannda Trabzon, Erzurum, Erzincan, Van, Muş, Bitlis, Sason ve Hınıs'ın bulunduğu birtakım Doğu Anadolu şehirlerinde Taşnak komita­ lan (Gomideh) ve hücreler kuruldu. Çok geçmeden, Osmanlı'nın Doğu Anadolu vilayetleri boyunca küçük çaplı isyanlar patlak verdi. Eylül ayında isyanlar Zeytun (Süleymanlı) ve Sivas'ta çıkh.56 Ekim' de Ermeni komitalan Trabzon, Eğin (o zamanlar Ma'mureti.l Aziz namıyla maruftu), Develi (Kayseri), Akhisar (İzmit), Erzincan, Bitlis, Bayburt, Maraş, Urfa ve Erzurum' da ayaklandılar. Kasım' da Diyarbakır, Malatya, Elazığ (o zaman Harput diye biliniyordu}, Arapkir, Sivas, Maraş ve Muş Ermenileri isyana kalkışhlar. 3 Aralık 1895 tarihinde Kayseri'de isyan koptu . Bütün bu hadiselerin sayıca çokluğunu ve zamanlamalannı, kasten tasarlanmış ve düzenlenmiş değil de, tepkisel ve kendiliğinden diye tanımlayıp görmezden gelmek yahut reddetmek zordur. Hareket 1 895 sonunda, Serop Vartanian' ın 27 kişilik bir fedailer grubunu (başıbozuklar veya milis savaşçılar} Sogort ve Ahlat köylerine sevk ederek savunma birimleri kurmasıyla hız kazandı.57 Dasnabedian, bu çabalann, yaklaşmakta 53 54 55 56

Dasnabedian, A.g.e., s. 39. A.g.e., s. 5 1 .

History ofthe Armenian Revolutionary Federation, s. 45-47.

Feride Çavdar Uslu, Armenians ofAdana (J 914-1918), yayınlanmamış yüksek lisans cczi, Afyonkarahisar Kocacepc Üniversitesi, Mayıs 2007, s. 32. Eylül-Aralık 1 895 isyanlarına dair bilgi Ünlü'nün te-Lindeki bu sayfalardan ve Gürün'dcn alındı. The

' Armenian File, s. 1 50-5 1 . 57 Dasnabedian, History ofthe Armenian Revolutionary Federation, 5 1 . -35 -

- O S M A N L I L A R V E E R M l: N İ L l'R -

Harita 1.2 Ermeni silah kaçakçılığı güzergahları. olan isyanda savunma araçlarını temin ederek, Ermeni hayatlannm kurtulmasında çok önemli katkılar sunduğunu ileri sürer. Van vilayetindeki Taşnak faaliyeti, 1895-96 kışı boyunca gide­ rek daha şiddetli hale geldi ve isyan hazırlığı üzerinde temerküz etti.511 İsyancılar Van'ın Piskopos Boghos'unun ve daha alt düzey­ d eki cemiyet liderlerinin de aralarında bulunduğu, Taşnaklar 'ın pozisyonunu desteklemeyen Ermeni soydaşlarını da katlebneye başladı.59 İngiliz konsolosluk raporlan, bu cinayetlerden haber verirken, aynı zamanda genç Ermenilerin Rus Konsolosluğu'nda askeri eğitim aldığını da bildirmekteydi.60 İngilizler aynca şehir­ deki Ermeni grupların açıkça bir isyan planladıklarını ve bundan herkesin haberdar olduğunu da rapor ediyordu.61 İngiliz konsolos 58 Gürün, The Armenian Fik, s. 1 54-56. 59 Jusıin , McCanhy, Esaı Arslan, Cemalettin Taşkıran vı: Ömer Turan, The Armenian Rebel/ion at Van (Salt Lake Ciry: Thc Univcrsity of Utah Press, 2006) , s. 6 1 . McCarthy, lngiliz konsolosluk ra po rla rı n ı kadiamı tafsiladandırarak dış ilişkiler ofisine anlam. 60 A. g.c , s. 62. 61 A.g.ı:. McCarıhy lngiliz konsolosluk raporların ı bu bilgi nin kaynağı olarak iktibas .

eder.

-36-

- KOM İ TAYLA İ SYAN yardımcısı W. H. Williams, hassas 1896 yazına girildiği günlerde kendi bölgesinde Taşnaklann takriben 400, Hınçaklann ise 100 kadar mensubu bulunduğu tahminini yürütüyordu.62 İşleri daha da ölçüsüz hale getiren, Osmanlı reform çabalarının aheste ve cılız olmasıydı; daha da ö nemlisi, hükümetin Kürtlerin Ermeni nüfusa yönelik yağma eylemlerini durdurma gayretleri tam bir başarısızlık­ b..63 30 Mart 1896'da Kürtlerin 4 Ermeni köyüne saldırısında 26 kişi öldürülmüş ve çok daha fazlası yaralanmıştı ve köylülere yardım etmek için gö nderilen Osmanlı kuvveti epey geç intikal etmişti.64 Büyük çaplı bir Ermeni isyanı, 3 Haziran 1896'da, her iki taraftan gelen kışkırtmalardan aylar sonra başladı. Osmanlı ordu raporları, isyanın patlak vermesinden evvel 23 devrimci hadisenin vuku bulduğunu kaydediyor ve müteakip raporlar ö nceden tasarlanmış ve dikkatle planlanmış hazırlıkları tasrih ediyordu.65 Üç Ermeni komitası "önceden hazırlanmış listeler ekseninde 500 genç adamı 33 stratejik mevkie sevk eden bir Müşterek Sav unma İdaresi kurdu."66 1871 Paris'ine oldukça benzerlik gösteren bir manzarada komitacı­ lar, bir gayeye kilitlenmiş, eğitimli ve tam teçhizatlı kişilerce tutulan bir tahkimat oluşturmak için yollara barikatlar kurdular. Van' daki çab.şma üç

gün devam etti ve bu sürede hem Müslümanlardan,

hem de Ermenilerden yüzlerce savaşçı ve sivil, evden eve çab.şmalar esnasında hayatlarını kaybetti. Bir ateşkes için çabalar olduysa da bunlar Osmanlıların, ayaklanmanın elebaşlannın yetkililere teslim olmaları şarb. üzerine çok geçmeden akametle son buldu. İsyan 10 Haziran' da yatıştı; hayatta kalan Taşnaklann çoğu dağlara kaçtı. Osmanlı ordu raporları

418 Müslüman'ın ölümüne

karşılık 1.715 Ermeni'nin ö ldürüldüğünü, bunun yanında Müslü62 A.g.c. , s. 64.

63 Dadrian. History ofthe Armenian Genocide, s. l 3 1 -34. 64 McCarthy ve ark., The Armenian RebeUion at Van, s. 64. McCarthy' n i n bu olayı tahkiyesi ve Sadeddin Paşa tarafından Osmanlı'nın mukabelesi oku maya değe r Bu hadise, Osmanlılar için Doğu Anadolu'nun uzak ve hasmanc arazi şartl a r ında kanun tanımazlık ile etkin bir şekilde mücadele etmenin ne denli zor olduğunu gösteriyor. 65 A.g.e., s. 65. 66 Dadrian, History ofthe Armenian Genocitk, s. 1 35 . .

-37-

- O S MAN L I LA R VE E RM E N İ L E R mantardan 363 ve Ermenilerden de 71 yaralı bulunduğunu kay­ deder. 67 Ermenilerin ölü sayısına göre aslında daha fazla olması gereken yaralı sayısının burada öldürülenlere olan nispetindeki dengesizliğin, Erme�i yaralı mahkfunlann öldürüldüğünü mü yoksa kaçabildiklerini mi gösterdiği bugün için kısmen muğlaktır. Her halükarda kaçan felaketzedeler takip edildi ve kalanların çok daha fazlası İran sırunndan geçmeden, Erciş köyünün yakınlannda saldınya uğradı ve öldürüldü . Bugün "Osmanlı Ban kası Baskını" diye bilinen eylem, ilk Taş­ naklarca icra edilen en meşhur operasyon olarak Van ayaklanmasını takip eden günlerde, 24 Ağustos 1896'da İstanbul' da vuku buldu.68 Bu baskın aslında bir gösteri değil, 17 yaşındaki Papken Siuni li­ derliğindeki 26 kişilik bir silahlı Taşnak devrimci grubu tarafından bankanın zap t edilmesi hadisesiydi . Patlayıcı taşıyan ağır silahlı adamlar girişlerin kontrolünü ele geçirdi kten sonra taleplerine kulak verilmemesi halinde kendilerini ve banka çalışanlannı ha­ vaya uçuracakl arı tehdidini savu rdular.69 Taleplerinin arasında Ermenistan için Avrupalı bir yüksek düzeyli temsilcinin tayini, adli ve vergisel ıslahat, mülkiyetin iadesi, mültecilerin dönmesi ve siyasi suçlular için bir genel af bulunuyordu.70 Rus Büyükelçiliği Taşnaklara müzakereler hususunda· yardım sağlamak için çaba gösterdiyse de sabırsız Osmanlılar bankaya zorla girdi. Siuni de dahil olmak üzere Ermenilerin dördü hayatim kaybetti ve nihaye­ tinde mücrimlerin ekserisi yurtdışına sürüldü. Gösteriyi takiben kısa sürede şehirde isyanlar patlak verdi ve Ta şnaklar Osmanlı güçlerinin 6.000 Ermeni'yi katlettiğini ileri sürdü. Bu rakam bir abarbydı kuşkusuz, ama yine de Düvel-i Muazzama'nın Babıali'ye katliama bir son vermesi yönünde, sırasıyla 27 Ağustos ve 2 Eylül

67 McCarthy ve ark., The Armımian &bellion at �n, s. 67. 68 Dadrian, History oftheArmmian Genocitk, s. 1 38--4 2; ve Papazian, Patriotism Perverted, s. 20. 69 Gürün, The Armmian File, s. 1 56-59. 70 Nalbandian, Armımian Revo/utionary Movmıımt, s. 1 76-77. -3 8-

- KOM İTAYLA İ SYAN -

tarihlerinde bir Müşterek Nota ve bir de Sözlü Nota vermesine yetecek çapta ölüm vardı .71 Ermenilerin sınır ötesi akınlan ve Osmanlı'nın İran ve Rusya tarafına doğru çok sert karşı saldınlan her ne kadar 1 897 yılına dek sürmüşse de, 1895 ve 1896 yılla rının kanlı devrimci bölümleri sona ermişti. Evvelce de bahsedildiği üzere, HIDçak komitalan iç çekişme ve bölünmeler yüzünden çözülme hengamesindeydi. öte yandan Taşnaklar bir tasarruf ve aynı zamanda da bir yeniden silahlanma merhalesine girmişti. 1 896 Aralık ayından 1897'nin Ocak ayına dek Tiflis'te toplanan Taşnaklar, İkinci Bölgesel Kongre'lerini düzen­ lediler. Hem Rusya hem de Osmanlı İmparatorluğu'ndan gelen temsilciler "devrimci faaliyetlerin taktik yönlerine dair muhtelif teklifler üzerine teatilerde bulundular. "72 Bu mQzakerelerin neticesi, büyük oranda yeniden canlandırmayı ve kuvvet ve mevkilerin tek­ rar ihdasını öngören gözden geçirilmiş bir anlaşma oldu. Kongre, Sason' da bir kuvvet yığınağının inşasına ve Ermeni nüfusunun silahlandınlmasına karar verdi. Bununla birlikte, Serop, Kourkan ve Andranik gibi (harekette hızla mühim simalar olarak öne çıkan, bu kitapta ilerideki bölümlerde isimleri sıkça zikredilecek olan) devrimci liderler ile sair askeri unsurların bölgeye hareket etmeleri direktifini verdi. Aynı zamanda, Kilikya ile Dersim'in "devrimci eyleme müstait sahalar" olduğu ve "devrimci teşkilat faaliyetleri­ nin" bu mevkilere teşmili hususunda da karar kıldılar.73 Kongrede uzlaşılan üçüncü bir esas karar daha acildi ve bu, "Khanasor Seferi" diye bilinen, İran' dan Osmanlı'nın sınırdaş vilayeti Van'a doğru cezalandırmaya matuf bir seferin tertibiydi. Bu seferin arkasındaki fikir, kuvvetlerin yığınağını ve silah­ lanmayı doğrudan eyleme tercih eden Taşnak liderlerin varlığı yüzünden ihtilaflıydı.74 Ishkhan Arghoutian ve Vartan muhaliflerin 7 1 A.g.e.,

s.

1 77-78.

72 Dasnabedian, History ofthe Armenian Revolutionary Feekration, s. 47. 73 A.g.e. 74 Papazian, Patriotism Perverted, s. 2 1 . Papazian R1L�ların "siyasi huzursuzluk ve kargaşa" tohumları ekmek gayes iyle bu fikrin arkasında bulunduğunu ileri sürer. -39-

- O S M A N L I LA R V E E RM E N İ L E R arasındaydı. Kristapor Ohanian ve Nigol-Douman gibi hareketin öteki ileri gelenleri taarruz ekseninde kararlı bir şekilde ilerleme taraftarıydı. Bu tarhşma, eylemi geciktirirken sefer için gönüllü ola­ rak öne çıkan fedailer arasında da kutuplaşmaya yol açh.75 Silahların ve malzemelerin toplariması biraz müşkülatlı olduysa da sonuçta eylemin tasarlanması aksamadan sürdü ve takriben 300 muharip A zerbaycan'da toplandı . Dönemin gönüllü birimlerine özgü şekil­ de bu adamlar kendilerine iki lider seçtiler ve Vartan komutan ve Hovsep A rghoutian da komutan muavini oldu. Merkezi Komite bu seçimleri onayladı ve iki fedaiyi, Pokhig ve Akhber'i yüzbaşı olarak tayin etti. Her ne kadar seferin önde gelen bir savunucusu olsa da, Nigol-Douman daha düşük mertebede bir teğmenlik­ le vazifelendirildi. Vazken'in öncülüğünde 40 tüfek taşıyan 30 adamdan müteşekkil bir akıncı birliği, 14 Temmuz'da sınırın öte yakasından hareket etti. Akabinde, 253 kişilik seferi kuvvetin ana grubu "onurları üzerine antlar içerek" 24 Temmuz 1897 tarihinde yola koyuldu ve A raoul Dağlan'ndan Osmanlı-İran sınırın ı aştı.76 Ertesi gün Vartan, 20 adamına mal olsa da Kürt aşiret reisi Şeref Bey'in kampına saldırdı ve onu imha etti. Seferi kuvvet, düşmanı cezalandırma hedefine erişmiş ve propaganda amaçlan için kayda değer bir zafer elde etmiş olarak geri çekildi ve dağıldı.77 Osmanlı Hükümeti'nin bu hadise akabindeki baskısının İranlı yetkilileri bu türlü faaliyetleri bashrma ve liderlerini tutuklamaya ikna etmesi sa­ yesinde, bu akın, İran' dan gelen bu tarz seferlerin sonuncusu oldu. Taşnak hareketi ne ölçüde Hınçak hareketinden farklıydı? Dev­ rimci bir grup olarak Taşnaklar, Hınçaklara göre katiyen daha ge­ lişmiş ve daha ciddi teşkilatlanmış bir yapı haline gelmişti. Taşnak siyasi gündemi ve askeri politikaları Ermeni ahalide daha derin bir yer edinmişti. Dahası, Taşnakların daha geniş bir ağ athğına ve böylece Ermeni Ortodoks Kilisesi hiyerarşisini de kapsayan daha büyük bir sahada muhtemel kahlımcılan cezbettiği de savu-

75 Dasnabedian, History ofthe Armenian Rrvolutionary Federation, s. 49. 76 A.g.c., s. 50. 77 Hassassian, A.R.E as a Revo/utionary Pany, s. 14.

-40-

- KOM İTAYLA İ SYAN -

nulabilir. Faaliyetler açısından, Hınçaklar hem Ermenileri hem de Osmanlıları terör ve şiddet eylemleri ile tahrik etmek ve kızışhr­ mak istiyordu, oysa eylemleri çoğunlukla hazırlıksız ve rastgele hadiselerin sevkiyle gerçekleşiyordu. Taşnak programı ise daha kontrollü, temkinli ve enikonu tasarlanmışh . Buna delil olarak, sonrasında dikkatle tertiplenmiş daha geniş ölçekli eylemlerin icra edildiği, anahtar önemi haiz belli başlı mevkilerin eylemler için ağır biçimde silahlandınlmasına yönelik silah kaçakçılığı fa­ aliyetlerinin düzenlenmesi gösterilebilir. İşin özünde, Taşnaklar Hınçaklara nispetle çok daha geniş bir düzen dahilinde eylemler tasarlamaya ve bunları icraya çaba gösterdiler.

ERME N İ KOMİTALARIN YENİ DEN TEŞKİLATLA N MASI Mağlubiyetler ve Ermeni komitaların 1 895 ve 1 896 isyanları esnasında maruz bırakıldığı ağır kayıplar, bilhassa mücadelenin en ağır ceremesini çeken Kafkasyalı komita üyelerinin maneviyatların­ da bir çöküşe yol açh.78 Sultanın üzerinde bir baskı kuracak şekilde uluslararası cemiyetten destek geleceği umutlan gerçekleşmedi ve realist bir bakış açısıyla değerlendirmek gerekirse, açıktan bir isyanı kışkırtma politikası da tam bir felaketle neticelendi . Taş­ naklar, İkinci Dünya Kongresi'ni Tiflis' te, 1 898'in Nisan ayından Haziran ayına kadar bir sürede gerçekleştirdi. Kongreden öncelikli olarak eylem ve teşkilat merkezli kararlar ortaya çıkh. En mühim askeri netice, hareketin takip eden yıllarda askeri politikası haline gelen "gelecekteki eylemin taktiği" konusunun gayet berrak bir şekilde ifade edilmesi oldu.79 Bu politikanın temelinde, "geniş çaplı ayaklanma ve gösterilerin hazırlanması" doğrultusunda askeri kuvvetlerin ve silahlanma faaliyetlerinin İmparatorluğun kilit bölgelerine yığılması yer alıyordu.80 Kongre bundan sonra, her biri sayısal olarak büyük miktarda Ermeni halkın yer aldığı İstanbul, Kilikya, Sason ve Van'ı teksif alanlan olarak belirledi. Bu kararın, 78 Dasnabedian, History ofthe Armenian Rrvo/u#onary FeMration, 59. 79 A.g.c., s. 57. 80 A.g.e.

-4 1 -

- O S M A N L I L A R V E E RM E N İ L E R geçmiş yıllardaki hayli dağınık, Osmanlıların tek tek ezmeyi başa­ rabildiği isyanlarının etkisizliğine karşı kasti ve ameli bir tepki olup olmadığı bugün için belirsizdir. Kongre ayrıca askeri faaliyetlerin nezaret sevkine muktedir bir Sorumlu Merkezi Komite kurdu ve üyelerinin seçimini gerçekleştirdi. Böylece, iki eş zamanlı karar ile komiteler askeri gücü coğrafi olarak teksif ederken, bu gücün kullanımı için gerekli araçları da merkezileştirmiş oldu. Kongre aynı zamanda resmi bir teşkilat yapısı için anlaşmaya vardı ve bir önceki yılda düzenlenen İkinci Bölgesel Kongre ile tesis edilen düzenlemeyi de onadı.

İki komite, Cenevre'deki Batı Bürosu

ve Tiflis'teki Doğu Bürosu olarak, her ikisi de bölgelerindeki tali vilayetlerinin ve şehir Merkezi Komiteleri'nin mesuliyetini deruhte ederek, Kuzey-Güney doğrultusunda Giresun'dan Harput'a ve oradan da Diyarbakır'a uzanarak Anadolu'yu ikiye bölen bir çizgi ile oldukça net tanımlanmış yetki alanları çerçevesinde kuruldu. İki büro da, yeni kurulan ve kendisi de kongrenin bir diğer işlevsel ürünü olan "Taşnaksütyun'un İradesini Temsil Eden Kurul" a rapor vermekle mesuldü ve kendi bölgelerinin teşkilatlanması ile parti fonlarının idaresinden sorumluydu.81 İdari destek ve siyasi faaliyetler, Merkezi Komitelerin uhdesine terk edilirken, hücre yapılı devrimci örgütsel mimari muhafaza edilecek şekilde Merkezi Komiteler içinde askeri eylemleri koordine ve icra görevleriyle mücehhez yerel Sorumlu Komiteler kuruldu. Bu şekilde, Ermeni hareketi 20. yüzyıla girerken, çizgileri belli bir örgütsel yapı ortaya çıkıyordu. Şema 1.1 Taşnaklar 'ın 1898'deki tutarlı ve gayet iyi tanımlanmış teşkilatını göstermektedir. Taşnaklar, Üçüncü Dünya Kongresi'nin toplanma tarihi olarak 1900 yılının sonlanna doğru bir zamanı tespit etmişse de, mali sı­ kınhlar bunun gerçekleşmesine mani oldu. Onun y�rine, büroların ve Merkezi komitelerin anlaşması ile Taşnaksütyun'un İradesini Temsil Eden Birim 1901'in Nisan ayında Makedonya'nın Filippi (Günümüzde Yunanistan topraklan içerisinde yer almakta) şehrin81

A.g.e. ,

s.

58. -42-

- KOM I TAYLA İ SYAN de toplandı. Mali durum çok mübrem bir sorun olduğundan Birim, "partinin mali krizinin hafifletilmesi maksadıyla kaçınılmaz bir tedbir olarak, Kurul icbar ile fon toplanması planını benimsemiş­ tir" şeklinde bir karar aldı.82 Dasnabedian'a göre, "Plan, devrimci ve propagandalara parasal kaynak temini için tehdit ve gerekirse suikasta tevessül ederek duyarsız, varlıklı Ermenilerden yüksek miktarlı parayı tahsil etmekti."83

Potorig

(fırtına) şifreli tahsilat

planırun icrası, İstanbul için müesses Merkezi Komite'nin vazi­ fesine terk edildi. Kurul, bir Ermeni Kızıl Haç'ının kurulmasını ve o sıralar bazı kurumsal sıkınhlar içinde bulunan Hınçaklarla müzakerelerin kesilmesi konularını da muhtasar bir şekilde ele aldı. Mühimdir, Kurul silahlı grupların yeniden faal hale getiril­ mesini ve Makedonyalı komitacılarla ve dahi Jön Türkler olarak da bilinen İttihat ve Terakki Cemiyeti ile iş birliği tesisine karar verdi. Aslına bakılırsa, Makedon devrimci komitacılarla fiili bir ittifak 1901 yazında çabucak kuruluvermişti.84 Rusya ve İran'dan silah kaçakçılığı devam etti, fakat 1 900 yılından itibaren büyük miktarlı sevkiyat uygulaması bir nevi "soğurma"ya dönüştü. Bu yöntem ile katır sırtında daha küçük miktarda silah ve mühimmat taşınıyordu; teslimat yavaşlasa da dağıtılan malzemenin ele geçirilmediğinden emin olunuyordu. Merkez komiteleri bu hareketleri aynı zamanda belli sayıdaki ana nakliyat güzergahlarına doğru koordine etti. Bu hatların önde gelenleri 1) Salmas-Van-Sason, 2) Nahcivan-Van (doğrudan A ziz Thaddeius Manastırı üzerinden), 3) Erivan-Van (doğrudan A ğrı Dağı üzerinden), 4) Kars-Ahlat, 5) Kars- Sason, bir kol Erzurum'a doğru, 6) Batum-Sason.85 Tekrar hayat verilen yerel komitalar da hem Osmanlılara hem de soydaşları Ermenilere yönelik şiddet eylemlerini yeniden icraya başladı. Özellikle Sason etrafındaki alan bir eylem yuvasına döndü ve 1901 sonbaharında A ndranik, 82 A.g.e., s. 62. 83 A.g.e. 84 A.g.c., s. 60.

85 A.g.c., s. 66. Bu silah kaçakçılığı güzerg3hlarını anlayabilmek için Dasnabedian'ın s.

36'daki haritasına bakınız. 4 3-

-

1

S o ru m l u M e rk e zi K o m i t e

1

Ta ş n a k s ü t y u n İ d a re s i n i T e m s i l E d e n K u r u l

l � c: k ri ı="ı ., m l

1

1 1

1

1

B a t ı B ü ro s u

1

M e r k e zi K o m i t e

İstaobııl

1

1 1

M e rkezi Ko m i te

M a h a l l i Devri m c i K n m i t ::ı l ::ı r

1 Sasco

1

1

1 1

D o g u B ü ro s u

1 1

1

M e rkezi Ko m i t e

:ıı'.a o

M a h a l l i M e rk e zi K o m i t ::ı l ::ı r

1

1

Şekil 1.1 Ermeni ARF (Armenian Revolutionary Federation - Taşnak) Komitası'nın Yapısı, 1 898.

1 1

M e rkezi Ko m i t e K i l i ı.. v::ı

1

- KOM İ TAYLA İ SYAN Kevork ve Magar, Bshareh Halil adındaki, Ermeni Serop'u öldür­ mekten ve Sbaghank köyünü imhadan sorumlu tutulan bir Kürt aşiret reisini suikast ile öldürdü.86 Bu, sonuçta Muş Merkez Komitesi'nin Avrupalıların dikkatlerini celp için "daha azimli bir şekilde gösteri amaçlı askeri eylemler" düzenlemesine sevk edecek, Ermeni köylerine yönelik Osmanlı misilleme akınlarına yol açtı.R7 Andranik ve 20 fedaisi, üç hafta süren bir müsademe boyunca Osmanlı kuvvetlerinin saldınsına maruz kaldıkları A postles Manastırı içinde mevzilendi. Sonunda mağlup olsalar da, Andranik'in yürekli direnci, hareketin çokça ihtiyaç duyduğu bir propaganda ve moral desteği temin etti. Parti'nin Sason'da adam ve silah yığmak için azimli bir gay­ ret sarf ettiği ve bir yandan da Muş'ta propaganda ve yeni üye kaydettiği 1902 ve 1903 yılları nispeten sakin bir dönem oldu. Taşnaklar, 1903 yılındaki Makedonyalı Illerdin ayaklanmasını dışarıdan destekledi. 1904'e gelindiğinde zorlayıcı Potorig prog­ ramı Taşnaklann mali sıkıntılarına merhem olmuştu ve böylece Taşnaklar Şubat ve Mart aylarında Üçüncü Dünya Kongresi'ni Sofya'da tertip edebildi. Sason bölgesinde Osmanlı'nın fedailere karşı kazandığı başarılar karşısında Kongre, yerel sorumluların emrine amade si lah ve para ihzar etti ve silahlı eylem yapma­ ları konusunda bunları yetkilendirdi. Daha büyük miktarlarda silah ve mühimmat kaçakçılığı için planlar ortaya konuldu ve civar bölgelerdeki komitalara vur-kaç eylemleri, sabotajlar ve suikastlar ile onlara destek sağlamaları yönünde emir verildi.RR Teşkilat bazında ise Kongre, Taşnaksütyun'un İradesini Temsil Eden Kurul'u adını daha elverişli olan Taşnak Konseyi ile değiş­ tirmesini kararlaştırdı. Osmanlı baş şehrinde yapılacak bir silahlı direnişin zorluklarını bilen Kongre, İstanbul Merkezi Komitası'nın işlerini, İstan bul ve İzmir 'de yoğun ve epey görünür eylemler tertiplemekle vazifelendirilmiş bir Eylem Kanadı'na devretti. Meşru müdafaa için mutlak mesuliyeti kabul eden Kongre, benzeri biçimde Kafkaslar ' dan Sorumlu Birim'i kendisine ait bir askeri 86 A.g.e. , 87 A.g.e., 88 A.g.e.,

s. s. s.

67-68; ve Gürün, The Armenian File, 68. 71. -45-

s.

1 59-60.

- O S M A N L I LA R V E E RM E N İ L E R organ mahiyetinde teşkil etti.89 Şekil 1 .2 Taşnaklann 1904 yılında askeri yetenekleri haiz bir teşkilata dönüşümünü gösterir. Taşnak önderliği, dağınık ve amaca zarar veren Hınçaklann yüksek rütbeli sorumluları ile bütün iletişimin nihayetlendirilme­ sine karar verdiyse de kullanışlı olduğu hallerde yerel düzeydeki temasın sürdürülmesine izin verdi. Kongre, ahalinin silahlandırıl­ masına ve talimine, ilave müdafaa birimleri oluşturmaya ve Ermeni vilayetlerine hususi araşhrmacı ve gazetecilerin gönderilmesine devam etti. Üçüncü Dünya Kongresi ile eş zamanlı olarak, And­ ranik, Kevork Çavuş ve bazı başka Taşnak askeri liderleri Sason civarında fasılasız eylem için hazırlık sürdürmektelerdi.90

Ta ş n a k K o n s e y i

B a t ı B ü ro s u

1 D o ğ u B ü ro s u 1

Şekil 1.2 Ermeni ARF (Armenian Revolutionary Federarion - T�nak) Komitası'nın Yapısı, 1 904. Müsademe Ocak ayında başladı ve bir ay içinde Kiank ve Tal­ vorik köylerinde çatışmalar patlak verdi. Osmanlılar ordularını Ermenilerin karşısında topladı ve Nisan ayı gibi çatışma ağır bir hal aldı.91 Şenik'te büyük muharebeler meydana geldi ve aynı ayın 89 A.g.e., s. 72. 90 l'apazian, Patriotism Pnwrted, s. 22-23. 9 1 Dasnabedian, History ofthe Armenian Revolutionary Federation, 73.

-46-

- KO M İ TAY LA İ SYAN -

sonlanna doğru bir diğer büyük muharebe Geligüzan' da vuku buldu. Ancak bu sefer Taşnakların mühimma t ve gıda tedarikleri tehlikeli ölçüde azdı. Merkezi komiteler takviye kuvvetleri ve mü­ himmat göndermeye çabaladılarsa da bu rahatlatma gayretlerinin hiçbiri başanya ulaşamadı. Mayıs ayından başlamak üzere, asiler muharebe sahasından çekildiler ve Ermeni sivil ahaliyi 115 fedainin refakatinde Muş ovalarına tahliye ettiler. Ermeni kadrolan ve ahali bu eylemler esnasında ciddi kayıplara uğradı . İstanbul'da yeni tesis edilmiş "Eylem Kanadı", askeri eylemle­ rine Sultan il Abdülhamit'e yönelik cüretkar bir bombalı suikast planıyla başladı. Ne var ki planlayıcılar eylem için Sofya dışında talim görmüş bombalardan bazılan zamanından evvel patlamış ve aralarında Taşnaklar'ın önde gelen yerel teşkilatçısı Kristofor'un da bulunduğu bir grubun ölümüne neden olmuştu.92 Hayatta kalan suikast tertipçileri işlerine devam etti ve 21 Temmuz 1905'te bir Cuma günü arabasıyla yolculuk etmekte .olan Sultan'ı katletmeye teşebbüs ettiler, ancak bu kez de bomba, Sultan henüz patlama noktasına ulaşmadan infilak etti.93 Haftalar içinde yetkililer komp­ locuların yerini tespit etti ve Taşnaklar'1 işaret eden suç delilleriyle birlikte hepsini derdest etti.94 Osmanlı Bankası'ru havaya uçurmak için yeni bir teşebbüsün ardından, Eylem Kanadı payitahttaki eylemlerini tamamıyla durdurdu. Sason mağlubiyetinden ve İstanbul'daki başansızlıklardan dolayı şevki kınlmış Taşnak Konseyi, 1905yılının Şubat ve Nisan aylarında, Cenevre'de toplandı. Bu maliyetli eylemlerin hiçbi­ ri Avrupa' da bir acıma hissi uyandırmamış, bilakis maksadının hilafına zarar verici olduklarına hükmedilmişti. Neticede Kon­ sey, "a) yerel çatışmalardan uzak durmaya, bunun yerine Van ve Kilikya'da (ikincisi olması halinde tercihen Osmanlı'nın bir savaşın keşmekeşine düştüğü hengamede) geniş çaplı eylemler için tam olarak hazırlanmaya; b) Sultan'a yönelik iki suikasttan sonra Eylem Kanadı'nın İzmir taraflarındaki eylemlerini tamamlamasına ve; c) 92 A.g.e., •· 77. 93 Gürün, The Armenian File, s. 1 60. 94 Dasnabcdian, History ofthe Armenian &vo/uıionary Federation, s. 77. -47-

- O S M A N L I LA R V E E RM E N İ L E R -

Sivas'ı, burada gelecekte uygulamaya konacak eylemlerin ihzan için teşkilatlandırmaya" karar verdi.95 Aynca Konsey, "müdafaa aşamasından devrimci faaliyet safhasına doğru ilerlemeyi" ve Kafkasya için bir "Eylem Planı" yayınlamayı da hükme bağladı.96 Taşnak Konseyi'nin toplanblanna ve Eylem Planı'na dikkat edilirse, Taşnaklann eylemlerin kapsamını ve mücadele alanını büyüterek savaşı saha ve yöntem zaviyelerinden genişletmek niyetinde ol­ duğu açıktır. Takip eden yıllarda Taşnaklar, Azeri ve Tatarlann üstüne gitmek için Rusya kanadının genişlemesini koordine etti. Bu hamle bir yandan Taşnak kaynaklarını tüketirken, Osmanlı İmparatorluğu dahilinde, 1906 ve 1907 yıllannda aslında iyiden iyiye düşüş kay­ deden Taşnak faaliyetlerinin de azalmasına neden oldu. Netice itibarıyla, daha az maliyetli gösteri amaçlı eylemler doğu vilayetle­ rinde hız kazandı. Bununla birlikte, bu süre müddetince Parti, Van Merkezi Komite bölgesine o denli çok kaynak ve insan gücü aktardı ki, bu bölge Sham olarak isimlendirilen ve Van ve hinterlandını kapsayan kısım ile Van Gölü'nün güneyinde, Ermenilerce Şadak diye malum Lernabar (Gevaş) isimli dağlık bölgeleri kapsayacak şekilde iki yeni Merkezi Komite bölgesine taksim olundu. Taşnak Konseyi'nin ihtarlarına rağmen, Ermeni propagandası ve teşkilatlanma çabalannın yetkililerin gazabını dize getirmesiyle birlikte küçük çaplı muharebeler hala patlak veriyordu. Dasnabe­ dian, 22 Şubat ve 4 Mayıs tarihleri arasında Viyana' da toplanan Dördüncü Dünya Kongresi'ni "Taşnaksütyun'un tarihindeki en mühim toplantılardan biri" şeklinde tarumlar.97 Rusya'daki hadi­ seler, Parti' de eylemlerin Osmanlı'ya karşı tekrar teksif edilmesini savunanlar ile Azeri ve Tatarlara karşı elde edilen kazanımlann muhafazasını isteyenler arasında bir kutuplaşmaya yol açmışb. Parti ikiye bölünmenin eşiğinde duruyordu, neyse ki Rosdom ve diğerleri yabşbncı bir rol oynadılar ve ortak bir parti programını 95 A.g.e., s. 77-79; ve Papazian, l'atriotism Pervmed, s. 23. 96 A.g.e., 97 A.g.c.,

s. s.

79.

85.

-4 8-

- KOM İ TAYLA İ SYAN -

yeniden vücuda getirdiler. Nihayet, Kongre birkaç ehemmiyetli politikanın benimsenmesi üzerinde ittifak etti. Kongre üyeleri bölünmeyi reddettiler ve her iki imparatorluk içinde eylemlerin devamı üzerinde fikir birliğine ulaştılar. Dahası, Taşnak Konseyi'nin "Kafkas Planı" ismiyle de bilinen Kafkaslar İçin Eylem Planı'nı onaylayıp desteklerini izhar ettiler. Kongre, Bah Ermenilerini ol­ dukça rahatsız edecek bir mahiyette işçiler ve sınıf mücadelesi merkezinde bir sosyal ve ekonomik gündeme kucak açarak partinin sosyalist köklerini tekrar tahrik etti . Bu iş için asıl mühim nokta, Parti "isyan, hükümet kuvvetlerine karşı silahlı direniş, siyasi suikastlar, gösteri eylemleri, silahlı halk müdafaaları ile siyasi ve iktisadi grevleri içeren devrimci yöntemlerini" yeniden tesis etti.98 Burada şunu kayda geçirmek önemlidir ki, Taşnaklar kati surette isyan, siyasi suikast ve gösteri eylemi gibi taarruz operasyonları ile silahlı halk müdafaası arasında farklar bulunduğunun farkına vardı. Böylece, Taşnaklar kendilerini 1 907 itibarıyla yeniden Osmanlı İmparatorluğu'na karşı ayaklanma tertibi için kurgulanan tasarı­ mına irca etti. En önemli değişiklik Parti'nin, kuvvetlerin faaliyete yönelik teksifi için Sason, Kilikya ve Van' dan müteşekkil hususi alanlar üzerinde karar kıldığı İkinci Dünya Kongresi'nden neşet etti. Bu değişiklik, söz konusu muhitlerde toplanan kuvvetlerin teçhizah için kurgulanan tasarlanmış karmaşık bir silah kaçakçılığı faaliyeti ile takviye olunuyordu. Parti askeri faaliyetlerin eş güdümünü sağlayan ve çabaya eylemsel bir istikamet sunan, bir komutanlar heyetine tekabül eden birimi, yani Mesul Merkezi Komite'yi ihdas etti. Taşnaklar, icbarı para toplamanın zaruri bir yöntemi olarak tanımladı, askeri ve siyasi faaliyetleri desteklemek maksadıyla mali kaynaklan temin ve nakil için gerekli araçları oluşturdu. Organi­ zasyon yapısı, merkezin taleplerine cevap verecek sistematik bir emir - komuta zinciri içerisinde sağlamlaştınldı. Parti'nin Rusya ve Osmanlı Devleti kökenli hizipleri arasında bir uzlaşı sağlandı ve 98 A.g.e.,

s.

85-86. -49-

- O S M A N L I LA R V E E RM E N i L E R -

nihayet Kafkaslar 'ı Osmanlı idaresinden kurtarmaya odaklanmış, gözden geçirilmiş uyumlu bir stratejik plan yavaş yavaş tekamül etti. Hepsi bir arada değerlendirildiğinde, Taşnaklar mahir ve ürkütücü bir teşkilat olduklarını ispat ediyorlardı. MAKEDON KOMİTALARI

Balkan komitaları, etnik köken itibarıyla Bulgar olan Osmanlı Makedon aydınlarının 1890'ların başında Bulgaristan' da, zayıfça gizlenmiş ulusalcı hareketler olan kültür cemiyetleri kurmalarıyla vücut buldu.99 23 Ekim 1 893'te, etnik olarak Bulgar kökeninden gelen kişiler ve onların gönüldaşları, Osmanlı vilayetindeki Sırp­ ların giderek kuvvet bulan nüfuzlarına karşı bir denge kurabilme maksadına matuf gizli faaliyet gösteren İç Makedonya Devrimci Teşkilatı'nı (İMDT) vücuda getirdi.100 Kurucularının çoğu eğitim­ liydi ve Makedonya'da öğretmen olarak çalışmışlardı. İlkin bir merkezi komitenin tesisi ile işe koyuldular ve 1 894'te İştip, Pirle­ pe ve Manastır 'da yerel komitalar kurdular. Bu esnada Sofya'da konuşlanan kültür cemiyeti kendini kısa süre içinde Kardeşlik Birliği'ne yükselecek Genç Makedon Kumpanyası'na dönüştürdü. Sofya'yı merkez ittihaz edinen rakip bir Makedon Komitası da hızlı bir sıçrama gösterdi ve 1895 itibarıyla muhtelif gruplara göre koordinasyon artık tam bir insicam içindeydi. Bundan çok kısa bir müddet sonra, Bulgaristan' da dış menşeli gruplar birleştiler ve Makedonya Devrimci Teşkilatı (MDT) şeklinde bilinirlik kazandılar.

İlk Makedon Kongresi Sofya' da, 7 Mart 1895 tarihinde toplandı ve İMDT üyeleri harici MDT grubu ile resmi bir temas kuracakları bu toplantıya katıldılar. İki ay sonra, Bulgar Başbakan Konstantin Stoilov Kongre'nin liderleriyle bir araya gelerek Bulgar desteği99 Duncan M. Pcrry, The Politics o/Terro r. the Macedonian Liberation Movmıents 18931903, (Durham, NC: Dukc Universiıy Press, 1 988), s. 36. 1 00 Nadine Lange-Akhund, The Macedonian Question, 1893-1908: From �stmı Sourm (New York: Columbia Universiıy Press, 1 998). s. 36. Duncan Perry'nin daha önceki eseri kuruluş tarihinin 3 Kası m 1 893 olduğunu ileri sürüyordu. Bu grup Osmanlı İ mparatorluğu sınırları dah ilinde faaliyet gösterdiği için genellikle Dahili Makedonya Devcimci Teşkilatı diye bilinir.

-5 0-

- KO M İ TAYLA İ SYAN nin arkalarında olduğu vaadiyle Osmanlı Makedonyası'ndaki ayaklanmalara teşvik sağladı. Komitalar bundan sonra taktiksel olarak, Osmanlı İmparatorluğu içinde eylemler icra etmek üzere Bulgaristan'da silahlı gayrinizami çeteler şeklinde örgütlenmeye koyuldu. 101 Bulgar ordusu tarafından silahlandırılarak, dört büyük ve belli sayıda daha küçük çeteler şeklinde organize olan bu gruplar 18 95 yazında, Müslüman nüfus üzerine baskınlar gerçekleştirip dehşet salacakları doğuMakedonya tarafına geçtiler. Sızmalara yardımcı olduklarına inanılan köylülere karşı Osmanlı'nın intikamı çok ça­ buk ve acımasızdı. Elde ettikleri başarılar sayesinde özgüvenleri artan dış menşeli gruplar Aralık ayında Sofya'daki İkinci Makedon Kongre'sinde bir araya geldiler ve bütün dahili gruplar da davetliler arasındaydı. Bu kongrenin neticesinde, tepesinde hareketin mesuli­ yetini ihraz eden daimilerin bulunduğu Yüksek Makedon Komitesi ile birlikte safi bir kurumsal yapı ortaya çıkh. Daimilerin, hareketi güdümlerine almaya yönelik bu gayreti, MDT ile dış menşelilerin kendilerini isimlendirdikleri şekliyle Seçkinleri tanımayı reddeden İMDT'nin merkez komitesi arasında bir sürtüşmeye yol açb .102 18 96 ve 18 97 yıllarında, İMDT bütün Makedonya'yı kapsayan, çeteleri gizlice teşkilatlandıran ve onlan askeri silah kullanımı ve taktikler üzerine talimden geçiren kapsamlı bir komita sistemini yürürlüğe soktu. Disiplin katıydı ve muhtelif yerel gruplar, her­ hangi birinin açığa çıkarılması yahut imhası halinde geri kalanını tehlikeye düşürmeyecek şekilde birbirinden ayn bir hücresel ya­ pıda örgütlenmişlerdi. 1897 Kasım'ında İMDT suikastlar ve bom­ balamaları kullanarak bir tedhiş hareketine girişti. Dahililerin bu taktikleri Sofya merkezli dış menşelilerin Osmanlı bölgesine doğru akınlarıyla tamamlandı. Ve 1899'da yapılan Alhncı Kongre' de iki teşkilat birlikte çalışma karan aldı. 100 Benzeri Sırp ve Yunan devrim­ ci grupları 1890'larda ortaya çıkblarsa da bunların Bulgar kökenli 1 0 1 Perry, The Politics ofTerro r, s. 46-47. 1 02 A. g. e . , s. 54-56. 1 03 Lange-Akhund, The Macedonian Question,

-

s.

5 1-

48-50.

- O S MAN L I LAR V E E R M E N İ L E R hareketler kadar şiddetli olmadıktan görülüyor. 1900 yılının ardın­ dan İMDT, Makedonya'ya kaçak yollarla silah sevk.iyatını, askeri talimleri ve devrimci hücreler ağına yönelik milliyetçi propaganda telkinleri ile ayaklanma hazırlıklannı hızlandırdı. Ne var ki Bulgar milliyetçileri için, dahili ve dış menşeli gruplar arasındaki a ynş­ manın su üstüne çıkması çok zaman almadı ve bu da nihayetinde kötü koordine edilmiş bir ayaklanmayı netice verdi. İsyan, 1902 yılının Ekim ayında, Cuma-i Bala'da sının geçen silahlı komitacı çetelerin tahrikiyle başladı. Osmanlılar isyanı hızla kontrol altına aldı ve Selanik vilayetinin kuzeydoğu köşesiyle sınırlandırdı. Bu taktik tersyüz, önceden tasarlanmış büyük bir kalkışmanın hazırlıkları içinde, İMDT'ye 1902-1 903 kışı boyunca sürecek kapsamlı bir tedhiş harekah yürütebilmesi açısından dina­ mizm sağladı.104 Bu harekat, Ermenilerin İkinci Sason isyanı ile eş zamanlı olacak şekilde koordine edildi. İMDT saldırılan bombalar ve silahlı çetelerin baskınları yoluyla meşhur Doğu Ekspresi de dahil olmak üzere demiryollan, köprüler, tüneller, gazhane, ban­ kalar ve Osmanlı polis ve askeri karakolları gibi Osmanlı'nın böl­ gedeki altyapısını hedef almıştı. Mayıs ayında, merkezi komitalar çeteleri taktik gruplar şeklinde örgütleyerek, ikmal kaynaklarını ve köylüleri dağlara tahliye ederek ve tıbbi stok malzemelerini önceden belirlenmiş mevzilere yerleştirerek hak.iki isyan için düzen kurmaya başladı.105 İMDT'nin en kuv vetli olduğu bölge Manastır vilayetiydi ve isyanı da 1 Ağustos 1903 tarihinde buradan Osmanlı muhabere hatlannı keserek ve tenha muhitlerdeki asker ve polis karakol­ larına taarruzlar düzenleyerek başlath. Hemen akabinde bölgeyi tecrit etmek için dar geçitlerin ve köprülerin ele geçirilmesi takip etti.106 Eylemlerin yer aldığı ana muhit dahilinde, asiler Müslüman köylüleri katletmeye başladı. Ancak, hazırlıkları iyi durumda olan Osmanlılar isyanı göz açtırmadan bastırmayı bildi ve nihayet Ey1 04 A.g.c., 1 05 A.g.e., 1 06 A.g.c.,

s. s. s.

1 1 9-24. 1 23-24. 1 2 5-30. Bu, 1 903 isyanının liıeratürdeki en iyi muhtasar tasviridir. -52-

- KOM İ TAYLA İ SYA N lül ayında direnci ezdi. Çatışma öylesine yoğun geçti ki bölgenin istikrarını temin için olaylara müdahil olmak durumunda kalan Düvel-i Muazzama'da çok büyük bir şaşkınlık doğurdu, ancak İMDT aldığı bu ağır sadmeden sonra bir daha asla toparlanamadı. 107 Osmanlılar gerçi 20. asrın ilk on yıllık evresinde Balkan komita­ cılarına galebe çalmaya muvaffak olmuştu, ancak bu acı bir zaferdi, zira Avrupa vilayetlerinde geniş bir satıh üzerinde yıkımlara yol açmış ve hükümet için de menfi bir aleniyete sebep olmuştu. Bu kitapta gösterileceği gibi, dağınık ve münferit İMDT eylemleri ve

yerel isyanlar, Osmarılı ordusunu, dikkatini büyük ölçüde iç gü­ venliğe adamış daimi bir askeri varlığı bölgede tutmaya mecbur edecek şekilde Balkan Harpleri'ne dek sürdü.

İTTİHAT VE TERAKK1 CEM1YETİ Geç Osmanlı tarihinin b u dönemiyle ilgili üçüncü komi­ ta ne Hristiyan'dı ne de Ermeni'ydi, lakin daha çok Sultan il. Abdülhamit'in müstebit idaresine karşı Batılılaşmış Müslüman rakiplerden müteşekkildi. İttihat ve Terakki Cemiyeti namıyla teşkilatlanan bu parti ekseriyetle "Jön Türk" partisi ya da [İttihat ve Terakki'nin kısaltması şeklinde] İTC olarak anıldı. 108 Parti, 1 880'lerin sonunda İstanbul'daki askeri mektep öğren­ cilerinin bir gizli cemiyeti suretinde serpildi ancak kendilerini İttihat-ı Osmani Cemiyeti diye isimlendiren bir grup Askeri Tıbbiye Mektebi öğrencisi 1889 yılında siyasi bir fırka olarak teşkilatlandı. Batılılaşmayı ve moderrıleşmeyi savunan Cemiyet'in büyümesi 1899 yılında Paris'e taşınan ve reformların coşkulu bir müdafisi haline gelen Osmanlı prensi Sabahattin'in çabalan sayesinde hız kazandı . Prens, Osmarılı Ahrar Fırkası'nı kurdu ve daha sonra,

1 07 Avusturya ve Rusya, Osmanl ıları 22 Ekim 1 903 tarihli, Avrupa tarafından gözetim ve denetimi dcruhrc edilen bir jandarma kuvvetinin eckilenen bölgelerde yerleştiril­ mesini öngören Mün.steg Antlaşması'nı kabule ı.orladı. Metin ve yorum için bkz. Lange-Akhund, The Macedonian Question, s. 1 4 1 -46. 1 08 Jön Türk hareketinin kökenleri ve teşkilatlanması hakkı n da kusursuz bir çalışma: M. Şükrü Hanioğlu, Preparation far a Revolution, the Young Turks 1902-1908 (Oxford: Oxford University Press, 200 1 ) . -53-

- O S M A N L I LA R V E E RM E N i L E R

-

1906 yılında, Teşebbüs-i Şahsi ve Adem-i Merkeziyet Cemiyeti'ni tesis etti . Makedon milliyetçilerinin iç ve dış menşeli komitalar eliyle sahip olduğu muvaffa

�yetin farkında olarak, cemiyetin yükselen

bir genç üyesi, Doktor Bahattin Şakir, cemiyeti benzeri hatlar çerçe­ vesinde yeniden teşkilatlandırdı.109 Şakir, İTC'yi hariçteki Paris'te ve dahildeki Selanik'te olmak üzere birbirine paralel hareket eden fonksiyonel unsurlar suretinde yeniden örgütledi. Makedon modeli örnek alınarak, bir yandan Paris şubesi Avusturya-Macaristan, Bul­ garistan ve Romanya' da alt komitalar aracılığıyla harici eylemler planlarken, Selanik komitası ise bizzat Osmanlı İmparatorluğu içindeki grupları sevk ve idare etmekteydi. 1904 itibarıyla, ordudaki hoşnutsuz zabitler de, her biri adının bir yerinde aynı ifadeyi, "vatan"ı, içeren bir kısım gizli cemiyetler teşekkül ettirmişlerdi. Bunlar, Balkanlar 'daki Osmanlı ordusu karargahının hoşgörülü ve Bahlılaşmış ikliminde serpildiler. Bu cemiyetlerin merkez olarak Selanik'teki Üçüncü Ordu komutanlığı karargahında konuşlanması çok da şaşırbcı değildir. İTC 1907 yılın­ da aı;keri cemiyetlerin en kuvvetlisi ve en iyi teşkilatl anmışı olarak tebarüz etti ve diğerlerini de kendi bünyesinde eritti. İTC'nin ga­ yeleri bağımsızlık peşinde bir kalkışma değil, daha ziyade meşruti bir hükümetin inşası maksadıyla şiddet ve tedhişe başvurarak sultanın hal'iydi. Bu maksadın husulü için benimsenecek yöntem noktasında ise büyük bir ihtilaf söz konusuydu: şöyle ki, bir kısım zabitan, askeri bir darbenin lehinde iken, diğer bir kısmı ise isyanı ve gerilla harbini savunuyordu. 1907 yılı sonbaharında, Arguni (Khachadur Malumian) ve Şakir, Paris'te Osmanlı Muhalif Fırkaları'nın İkinci Kongresi'ni tertipledi. Eş organizatörler hem Taşnakları hem de İTC'yi davet etti ve Prens Sabahattin biraz gönülsüzce katıldı. Taşnaklar ve İTC temsilcileri Aralık ayının 27'sinden 29'una dek süren toplanbda ortaya pek çok

1 09 Hanioğlu, Prrparationfor a Revolution, s. 1 32, 1 36--4 1 , 1 43-57, 161-72. -54-

- KO M İ TAY LA İ SYAN farklı öneriler getirdiler. 110 Taşnaklar hem isyan hem de tedhişin üzerinde bilhassa durdular.111 Sonunda Kongre,

Sultan'ı tahttan

çekilmeye zorlama ve meşruti idareyi yeniden tesis etme üze­ rinde anlaşh ve bir beyanname ilan ettiler. ifası

için

Aynı zamanda bunun

de, silahlı direniş, vergi ödemenin reddi ve askeriyenin

komitalara ve genel isyana karşı harekete geçmesini engellemeye matuf propaganda faal iyetleri ni

içeren bir taktik çerçeve ha zırl andı .

Ne var ki ne Kongre katılımcıları ne de komitalar bu faaliyetlerin koordinasyonu için tevessül edilecek bir araç veya plan ortaya

koyamadı ve sonunda hükümeti Hadiseler

deviren askeriye oldu.

1908 yılı Nisan ayında, İTC'nin Selanik inzibat şefine

yönelik giriştiği bir

suikast

teşebbüsünün akamete uğramasıyla

ve Sultan'ın geniş yetkilerle mücehhez bir teftiş heyetini komita meselesiyle ilgilenmesi için bölgeye sevk etmesiyle son raddesine ulaşh. Bu olay İmparatorluğun dağılma tehdidiyle

yüz

yüze

Balkan vilayetlerini potansiyel bir bırakan Reval Antlaşması ile yak­

laşık aynı

zamanlara tekabül ediyordu. Bu gelişmelerden dolayı öfkelenen İTC üyeleri suikastlar, gayrinizami harp ve isyan içeren mahalli şiddet eylemlerine yöneldi. Bu da o zamanlar "Osmanlı Makedonyası" diye anılan mevkide konuşl an m ış Üçüncü Ordu'nun genç zabitanın umumi bir isyanını beraberinde getirdi. Kendi as­

keriyesiyle karşı

karşıya kalan Sultan II.

Abdülhamit, 23 Temmuz

1908 tarihinde 1876 Anayasası'nın yeniden yürürlüğe sokulmasını kabul etmek d urum unda kaldı. İTC, sadece üyeleri arasında hanedan mensuplarının değil, aynı zamanda profesyonel ordunun hizmetindeki zabitanı bulunması hasebiyle dahi, ki bunların ikisi de çürümekte olan bir sistemin yeniden ihyası niyetindeydiler, Ermeni ve Makedon komitalanndan farklılık gösteriyordu. İttihatçılar, Osmanlı İmparatorluğu'nu yık­ manın değil, bilakis onu muhafazanın peşindeydi. İTC, en azından 1 1 O Rakip muhalif gündemler üzerine harika bir ıanışrna için bkz. Dikran Mesrob Kiligian, Armmian Organizııtion anJ Ideo/ogy under Ottoman Ruk 1908-1914 (New Brunswick,

NJ: Transaction Publishers, 2009), s. 2.

l l l Hanioğlu, Preparation far a &volution,

s.

l 96.

-5 5-

- O S M AN L I LA R VE E RM E N İ L E R

-

tarihin mezkfu dönemi baz alındığında, milliyetçi bir kimlik inşası için de uğraşmadı ve bunun yerine, Avrupalı güçlerin artan müda­ hale ve etkilerine göğüs germek için batılılaşma ve modernleşmenin müdafisi kesildiler. Sultan bu işin icrasının önünde duruyordu ve bu da İTC'yi Taşnaklar ile muvakkaten aynı hizaya çekti. İMDT 1 908 Paris Kongresi'ne çağrılmamıştı, çünkü Osmanlı ordusu, Osmanlı Makedonyası içerisinde İMDT unsurlarına yönelik olarak devamlı ve yoğun bir isyana karşı koyma faaliyeti ile meşguldü. Burada şunu not etmekte fayda vardır: 1908'den evvel, İTC'nin gizli komitaları, her ne kadar muhtemelen hiçbir zaman Taşnaklar ve İMDT kadar şiddet yanlısı olmasalar da, daha sonra Osmanlı hükümet ve askeriyesinde yüksek mertebelere çıkan pek çok Os­ manlı ordu zabitini bünyesinde dere etmişti.112 Aslına bakılırsa, bu müşterek tecrübe Osmanlı Hükümeti'ne ve 1. Dünya Harbi'ndcki komuta kademesine gizli devrimci komitaların dinamiklerini bizzat uygulayıcıların perspektifinden kavramış bir insan gücü temin etti.

MEŞRUTİ DÖNEM Temmuz 1908 ile 23 Ocak 1 912 tarihleri arasındaki periyot Er­ meni komitalarının Osmanlı Hükümeti ile nispi bir iş birliği ilişkisi gösterdikleri bir zaman dilimini temsil eder. Bunun sebepleri, Ermenilerin nokta-i nazarında, komitaların hükümetin baskıcı uy­ gulamalarının parlamenter bir idari çerçeve içinde büyük ihtimalle değişeceğine dair hissiyata kapılmasıdır. ın Anayasanın yeniden yürürlüğe girmesiyle, evvelce gayrikanuni olan gizli komitalar açıktan faaliyet gösteren yasal siyasi partilere dönüştüler. Hatta Taşnaklar, hükümete kahhmı benimsemeyi, uzlaşıyı ve bağımsız Ermenistan fikrinden feragat etmeyi içeren aleni bir duruş benim­ seyecek kadar ileri gittiler. 114 Rosdom ve Anton (Simon Zavarian) askeri seferleri düzenlerken aynı zindelikleriyle ve büyük bir coşku

1 1 2 A.g.e., s. 1 97-209. 1 1 3 Bununla birlikte, işin özü, Kafkas T�nak komitaları üzerindeki yoğun Rus ba�kısı, çoğu 'faşnak üyesini sınırı aşarak Osmanlı l mparatorluğu'nun sonucu belirsiz muhitine gitmeye zorladı. 1 1 4 Kiligian, Armenian Organization and lMo/ogy unMr Otto man Ruk, s. 1 7. -56-

- KOM İ TAYLA İ SYA N içinde siyasi kampanyalar düzenlemeye giriştiler. Taşnaklann saha elemanları önemli sayıda Ermeni nüfusu muhtevi vilayetlere sevk edildiler, mesela Dro siyasi teşkilatçı sıfabyla Diyarbakır 'a gitti. İlk seçimlerde, Osmanlı parlamentosuna on Ermeni mebus intihap olundu.115

Aynı zamanda,

İTC demokratik sürecin iktiza

ettiği taviz ve uzlaşı gerilimiyle baş etmeye muvaffak ola madı ve parçalanmaya başladı. Hakikatte, Osmanlı Ermenileri gizli dev­ rimci komitalıktan yasal siyasi parti olmaya geçiş hususunda Os­ manlı Türklerine nispeten daha başarılı oldu. Bu durum, Ermeni komitanın nispi olarak daha iyi teşkilatlanmış liderliğinin, sıkı disiplininin ve kurumsal kuvvetinin bir semeresiydi. Bunların yanında, başlıca bah şehirlerinde ve Doğu Anadolu vilayetlerinde önceden var olan teşkilat yapısının gücü de çok büyük bir siyasi değerdi. İTC'nin Ermenilerle makul bir yolla herhangi bir ortaklık kurmayı isteyip istemedikleri müşkül bir meseledir ve belki de, Justin McCarthy'nin ifade ettiği gibi, "basitçe söylemek icap ederse, Taşnaklar İTC'yi iktidarda tutan seçim ve meclis koalisyonunun

mühim bir unsuruydu. "116 Taşnaklar ayaklarının oldukça oynak bir zemine basbğından kesin surette emindiler. Bu sebeple teşkilatçı meşru müdafaa yapısını aynen muhafaza ettiler ve imparatorluğa kaçak yollarla silah ve mühimmat sokmayı sürdürdüler. 117 Temsili parlamenter hükümetin müdafilerinin talihsizliği, hak­ larından mahrum kalan kıta zabitlerinin isyan eylemleri 13 Nisan 1 909 tarihinde İstanbul' da patlak verdi ve hüküm.etin çökmesine yol açh. Bir karşı devrim olarak mevsuf bu hareket akabinde, kısa süreli bir kargaşa yaşandı ve bu karmaşada birkaç kişi de hayatını kaybetti. Nihayet, askeriye müdahale etti ve Üçüncü Ordu'nun İTC üyesi veya taraftan Osmanlı zabitanının idaresinde, mevcut

1 1 5 A.g.e. 1 1 6 McCarthy ve ark., The Armenian Rrbeliion at �n. s. 1 33. 1 1 7 Kiligian, Armımian Organizalion and Ifkology untkr Ottoman Ru/e, s. 30. Kiligian silah kaçakçılığı işinin tehlikeli bir şekilde sürdüğünü ve aynı zamanda gayrikanuni yollarla ülkeye sokulmak için en tercih edilen silahın Mauser otomatik tüfek olduğunu kaydeder. -5 7-

- O S M A N L I LA R V E E R M E N I L E R duruma mahsus teşkil edilmiş Hareket Ordusu, düzeni yeniden tesis etmek için Selanik'ten İstanbul'a

24 Nisan 1 909 tarihinde

ulaştı. Siyasi netice, hükümetin Haziran' da yeniden kurulmasının ardından İTC'nin daha aktif ve şiddetli bir rol alması oldu. Aynı zamanda, bugün Adana Katliamları diye bilinen mühim bir şiddet infilakı, Taşnaklar ile İTC arasındaki ilişkileri temelden sarstı ve o güne dek elde edilen iş birliğine matuf ittifakı neredeyse yok olma noktasına getirdi. Bütün kaynaklar olayların görünüşe göre Adana'ya yakın bir bağda, 12 Nisan 1909'da silahlı Müslü­ man Türkler ile Ermeniler arasında başladığı üzerinde hemfikir­

dir. us Bununla birlikte olayların hikaye edilmesinde bu noktadan

sonra bir ayrışma söz konusudur, zira Türk tarafından müellifler Ermenileri ve Ermeni taraftan yazarlar Osmanlıları olayın müseb­ bibi olarak gösteriyorlar. ıı9 Olayın Ermeni zaviyesinden anlatımı bu hadiseleri taammüden irtikap edilmiş geniş çaplı bir katliam olarak sunarken, Osmanlılar ise bunu, hızla kontrolden çıkarak askeriyenin bastırmasını zorunlu kılmış bir isyanın aleni ve kasti bir tahriki olarak gösterdiler.120 Tarafsız uluslararası gözlemcilerin doğrudan şahadetleri de benzer şekilde münakaşalıdır, fakat görü­ nüşe göre her iki taraftan da bir hafta süren bu şiddet olaylarından istenen neticeyi çıkarmaya yetecek büyüklükte kıyım yapılmıştır. Ağustos'ta atanmış olan yeni Osmanlı valisi Cemal Paşa 1 7.000 Ermeni ile 1 .850 Müslüman'm şiddet hadiselerinde hayatını kay­ bettiği tahmin cdiyordu.121 Bugün gerçekte ne olduğunu ortaya çıkarabilmek ve bunun üze­ rinde uzlaşmak neredeyse imkansız. Yazar, devrimci komitalarca silahlandırılmış genç erkek Ermenilerin Müslüman komşularıyla

1 1 8 Ö rneğin bkz., Gürün, The Armmian File, s. 1 66--7 0. görüşleri için örneğin bkz., Kiligian, Armmian Organization and ldeology uneler Ottoman Rule, s. 43-48, ve Osmanlı tarafı perspektifi için bkz. Yücel Güçlü, Armenians and the Allies in Cilicia 1914-1923 {Sair Lake Ciry: Un ivcrsiry of Urah Press, 20 1 0) , s. 40-50. İ lginç bir şekilde, her iki yazar da remel noktalarını serd erme hususunda bir hayli ikna edicidir ve bu ikisinin hikayelerini telif ermek de oldukça uırdur. 1 20 Dadrian, History ofthe Armenian Gmocide, s. 1 79-84. 1 2 1 Güçlü, Armenians and the AUies in Cilicia, s. 49.

1 1 9 Ermeni

-58-

- KOM ITAYLA i SYAN yaşadıkları küçük bir sorun üzerine akılsızca bir silahlı çatışmaya girdiğine inanıyor. Osmanlı yetkilileri aşın bir mukabelede bulu­ narak Ermenileri çok daha tehlikeli bir eyleme tahrik ettiler. Bu büyük yangın, isyan suretine büründüğü şehrin sınırlan dahiline luzla yayıldı. Bunun neticesinde Osmanlı yetkilileri askeri kuvvet­ lerini bölgeye sevk ederek, hasmının başını merhametsizce ezerken bir yandan da binlerce masum halkı katletti. Bu olay Osmanlı Hükümeti'ne karşı il. Abdülhamit devrinin ve anayasal dönemin en kara lekelerinden biri olarak göze çarpmaktadır. Şaşırtıcı bir şekilde ve Adana 'daki huzur kaçıran hadiselere rağmen, Taşnak liderliği olayın muharriklerinin tecziyesi ve kur­ banların ziyanının tazmini sözünü veren İTC ile iş birliğine bağlı kaldı.122 Taşnaklar Beşinci Dünya Kongresi'ni Bulgaristan'ın Yama kentinde, Ağustos ve Eylül

1909 tarihlt?ri arasında topladı ve yeni

kurulmuş anayasal hükümetin ışığı altında yeraltı faaliyetlerini hitama erdirmeye ve askeri kuvvetlerini "anayasanın ve kazandır­ dığı hürriyetlerin himayesi için hizmetine koşmaya" karar verdi.123 Ancak, Adana Katliamı o kadar çok katılımcıyı teyakkuza sevk etmişti ki Kongre meşru müdafaa hakkını bir kere daha teyit etti ve müspet bir eylem içinde, "Taşnaksütyun' un herhangi bir tehlike halinde bütün kuvvetleriyle sahneye dahil olacağını" ifade ederek, askeri gücünü muhafaza etmeye karar verdi . 124 Hüsnüniyet ve iş birliğinin son izleriyle birlikte, Taşnaklar, İTC ile Ermeni şikayetlerini soruşturmak maksadıyla

1910 yılı Ocak

ayında bir "Müşterek Birim" teşkil etti ve hükümet bu şikayetleri tevsik etmek için doğu vilayetlerine müfettişler sevk etmeye söz verdi. Ne yazık ki, Taşnaklar ile müşterek çabaların destekleyicisi olan, Talat, Şakir, Nazım ve Ca vit'in aralarında bulunduğu İTC'nin sol kanadı iktidarı kaybetmişti .

1910 yılı beraberinde, Ermeni ve Kürtler a rasında doğu vila­ yetlerinde, Ermeni köylülere karşı işlenen ve arazi tecavüzlerine 1 22 Kiligiaıı, Armenian Organir.ation and Ideology under Ottoman Rule, s. 45-47. 1 23 Dasnabediaıı, History ofthe Armenian Revolutionary Federation, s. 9 l . 1 24 A.g.e. - 5 9-

- O S MA N L I LA R V E E R M E N İ L E R varan yenilenmiş sorunları getirdi. Maalesef, bu olaylar mahke­ melere taşındığında, Müslüman hakimler Kürtlerden ve Osmanlı Müslümanlarının iddialarından yana taraf tuttular ve bu durum gerilimin daha da kızışmasına yol açb . 125 Ermenilere yönelik, cinayet ve husızhğı da içeren, şiddet olaylan devam ettiyse de bunların sayısında genel olarak bir azalma görüldü. 126 Yine de, vadedilen iyileştirmelerin başarısızlığa uğramasıyla birlikte, İTC ile Taşnaklar arasındaki ilişkiler 1 9 1 1 yılı boyunca da bozulmaya devam etti . İTC hakkında hususi bir sıkınh, onun doğu bölge ve şehirlerindeki bağhlan üzerinde üst düzey bir yerel siyasi kuvvet veya kontrol uygulamıyor oluşuydu. Bu vaziyeti daha da karmaşık hale getiren durum, bazı Kürt aşiretlerin Rusya'nın tahrikleri sayesinde milli­ yetçiliğin heyec anını hissetmeye başlamalarıydı. Ağustos ve Eylül 1 9 1 1 'de Taşna klar Alhncı Dünya Kongresi'ni bizzat İstanbu l' da tertip ettiler. Osmanlı Hükümeti 'nin verdiği sözlerden cayması yüzünden kaygılı olan Kongre, Taşnakların hükümet ile çalışmaya devam etmek için öne sürdüğü koşullan listeleyen bir bildirgeyi kaleme aldı . Kongre, partinin teşkilat yapısını tahlil etti ancak bir istisna haricinde değişiklik yapmadı. Kongre, İmparatorluktaki bozulan siyasi şartların "meşru müdafaaya müracaat ihtiyacını muhtemel" kıldığına ikna olmuştu127 ve bütün askeri ilişkilerin idaresiyle tamamen yetkili bir Meşru Müdafaa Kurulu seçti. Osmanlı Mebusan Meclisi 15 Ocak 1912' de feshedildi ve hemen arkasından siyasi kampanyalar başladı. İTC muhalefetin zafiye­ tinden istifade etme yönlü bir siyaset anlayışı üzerine şekillenen, hatta sindirme ve şiddet içeren menfaat eksenli bir kampanya başlattı. İTC, 1912 seçimlerini domine etti ve İTC'nin adayları ve destekçileri 284 sandalyenin 1 70'ine sahip oldu.128 İTC'nin taktik­ leri Jön Türkler'in tutulmamış vaatlerinden dolayı zaten yüzüstü bırakıldıklarını hisseden pek çok Ermeni için sıkınb kaynağı oldu.

125 Kiligian, Armnıian Organization and ltkology untkr Ottoman Ruk, 59. 1 26 A.g.e., s. 96. 1 27 A.g.e., s. 99-1 00. 1 28 A.g.e., s. 1 30. -60-

- KOM İ TAYLA İ SYA N 5 Mayıs 1 9 1 2 tarihinde Taşnaklar, Jön Türkler 'le ilişkileri koparan bir ihtarnameyi resmi yollarla İTC'ye sundu. Bu kopuş bir ay sonra, Bab Bürosu'nun "Osmanlı vatandaşlarına" hitaben resmi bir tebliği baı;brması ve Droshak'ın Haziran baskısında bunun hakkında bir başmakale kaleme alınmasının ardından halk tarafından da bilinir hale geldi.129 Anayasal süreç boyunca, Ermeni komitaları genel itibarıyla şiddet eylemlerinden kendilerini sakındırdılar ve anayasal usül­ ler dahilinde çalışma üzerine verdikleri sözlere bağlı kaldılar. Ne var ki şikayetlerine ve vaziyetlerine dair bir başarılı bir çözümün muğlaklığı içinde, Osmanlı İmparatorluğu sınırları içerisine silah ve mühimmat kaçırmaya ve gerektiğinde saldırılarda kullanmak için adam yetiştirmeye devam ettiler. Oldukça disiplinli Taşnak askeri emir - komuta yapısı aynen muhafaza edilirken, Beşinci Dünya Kongresi'nin Meşru Müdafaa Kurulu'nu faaliyete geçirerek komuta yapısına yeniden hayatiyet kazandırması sayesinde kuvvetini de arhrmayı bildi. Anayasal hükümet süresince barışçı kalan Ermeni komitaları askeri yete­ neklerini aynen muhafaza ettiler, hatta geliştirdiler.

OSMANLILAR Ü ZERİNDEKİ ETKİLERİ Komitaların bu mil liyetçi ayaklanmalarının ardından Osman­ lılan etkileyen iki ciddi sonuç hasıl oldu. İlki, yirmi yılı bulan bir süre boyunca Balkanlar 'da ve Doğu Anadolu 'daki komitacıların faaliyetleri, 1857'deki Sepoy İsyanı'nın İngiltere ordusunu etkile­ mesine oldukça benzer bir şekilde Osmanlı'nın müşterek askeri düşüncesini meşgul etti. ı:ıo Komitanın isyanı, Osmanlı Hükümeti ve ordusu için bir endişe haline geldi ve İmparatorluğun son dem­ lerine kadar sürekli öyle kaldı. Osmanlı zabitan teşkilatının hemen hemen tamamının zihinsel merkezi ve ilgi odağı, konvansiyonel 1 29 lJasnabedian, History oftheArmenian Revolutionary Federation, s. 1 00- 1 O 1 . 1 30 B u konu üzerinde bir tanışma için bkz. Uyar v e Erickson, A Military History ofthe Oııomam, s. 2 1 4- 1 9. -61-

- O S MAN L I LA R VE E RM E N İ L E R harpten gayrinizami harbe doğru bir değişim gösterdi. Operasyonel anlamda, ordu muvazzaflarının tecrübe ve özgeçmişleri benzer şekilde geniş çaplı konvansiyonel harekattan, iç isyanların bash­ nlmasını hedefleyen ve küçük birliklerle icra edilen harekatlarda meleke kazanmaya doğru bir kaymaya uğradı. İkinci ve belki de daha önemli olarak, Osmanlı askeri mukabelelerinin de gösterdiği üzere, Osmanlıların isyanın doğası hakkındaki anlayışında da bir değişiklik meydana gelmişti. Aslında, bizzat devrimci komita yapısının yü kselmesi Osmanlı İmpara torluğu'nun Anadolu ve Balkan vilayetlerindeki ayaklanmaların sevk ve idarelerinde nası l köklü değişimler vücuda geldiğini temsil eder. Gerçi isyan bütün tarihi boyunca Osmanlı İmparatorluğu'nun neredeyse bir sabitesi olagelmişti, ama komitalardan evvel isyan­ lar, lider-merkezli veya aşiret kaynaklıydı.B1 İsyanlar mill iyetçi tutkulardan değil, daha ziyade, sıklıkla a ğır vergilerden veya as­ kerlik celbinden kaynaklanıyordu ve açıkça bi linen yerel veya bölgesel önderler tarafından idare olunuyordu. 132 Bir bakıma, 19. yüzyı l sonlarına dek, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki ayaklanm alar siyasi olma yan, önder merkezli ve aşiret odaklı teşkilat yapısı ile mevsuftu. Bunun bir neticesi olarak, geleneksel Osmanlı isyana karşı koyma strateji ve ta ktikleri, Osmanlı ordusunun seferi bir­ liklerince liderin yakalanması ve ta kipçilerinin cezalandırılması üzerine kuruluydu. Komitacıların yükseliyor oluşu gerçeği, ayaklanma meselesine yönelik Osmanlı entelektüel yaklaşımında bir paradigma deği­ şimini zorunlu kıldı, zira komitacılar liderliği tabana ve bizzat halkın içine yaymışh. Kanunlara bağlı cenahın demek benzeri siyasi cephe yapısı ve şiddet yanlısı, silahlı gizli kanatın da hücre benzeri yapısı, hususi milliyetçi azınlık toplumların bünyelerinde yerleşmiş, şebekeleşmiş bir yerel liderler ağı vücuda getirdi. Komi1 3 1 Naci Çakın ve Nafiz Orhon, TUrk Silahlı Kuvvnkri Tarihi, J/l. Cilt 5. Kısım (1 7931908) (Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1 978), s. 502-68. 1 32 A.g.e. İsyanların pek çoğu liderlerinin adıyla maruftur; mesela Ali Paşa isyanı ve Mehmet Ali Paşa i syanı gibi. -62-

- KOM İ TAYLA İ SYAN tacı liderlerin kahir ekseriyeti öğretmenler, münevverler, tüccarlar ve rahiplerdi. Çoğu mahalde, komitacı liderler belediye reisi ve devlet memuruydu . Filhakika, komitaların yükselmesi, isyanı aşiret liderlerinin münferit mükellefiyetlerinden alarak, nüfusun bütün aksamının müşterek mükellefiyetine aktardı. Ayaklanmanın bizzat tabiatında ortaya çıkan bu paradigma değişimi, meselenin sorumlularının bölgelerinde tahdit ve tecridini adeta imkansız hale getirdi ve nihayet Osmanlıları isyanlara karşı yeni yöntemler geliştirme mecburiyetinde bırakh.

İ Kİ N C İ BÖLÜM

İMPARATORLUK MERKEZİNDE İSYANA KARŞI KOYMA

Devrimcilerin evvelemirde hedefi kargaşayı kışkırtmak, zalimane misillemelere neden olmak ve böylece Büyük Güçlerin insanlık namına müdahalesini tahrik etmekti. - Sir Phillip Currie, İngiliz Büyükelçiliği, İstanbul 28 Mart 18941 GİRİŞ Geç Osmanlı İmparatorluğu'nun demografik ve iktisadi açı­ lardan merkez sayılabilecek bölgeleri, onun her biri Osmanlı Devleti'nin daiıni muhafazası için hayati bir önemi haiz olan Bal­ kanlar 'daki " Avrupa'daki Türkiye" vilayetleri ve Anadolu'nun kalbindeki vilayetlerdi. Ne var ki 1 877-78 Osmanlı-Rus Harbi'ni takiben merkez bölgelerdeki Osmanlı ordusu, harici düşmanlardan gelen yinelenen konvansiyonel tehditler kadar, İç Makedon ve Ermeni devrimci komitalardan alışılmışın ötesinde yeni tehditlerle de karşılaştı. Bu tehditlere karşı mukabele etmek için, söz konusu merkez bölgelerin elde tutulması, Osmanlı ordusunun yeniden teşkilatlanmasını ve vaziyetle baş edebilecek bir askeri pozisyona sahip olacak şekilde tekrar konuşl anmasını zorlayan, stratejik bir mecburiyet haline geldi . Sonuçta, 1 878'den 191 2'deki Birinci Balkan Harbi'ne dek Osmanlı ordusu devrimci komitaların ortaya

Sir Phillip Currie'den Earl ofKimberley'ye, İstanbul, 28 Mart, 1 894, Müzekkere 226, FO 424/ 1 78 , Pp 1 , No. 64, Bilal N. Şimşir, British Documents on the Armenians, Cilt lll (1891-1895) (Ankara: The Turkish Hiscorical Society, 1 989) , s. 332, içinde yen iden üretilmiş. -6 7-

- O S M AN L I LA R V E E RM E N İ L E R -

çıkmasıyla vücut bulan yeni operasyonel ve taktiksel sorunlarla baş edebilmek için bir dizi etkin isyana karşı koyma uygulaması geliştirdi. Bununla birlikte, isyana karşı koyma faaliyeti üzerine şekillenen bu yerleşik bakış, bir bedelle birlikte geldi ve konvansiyo­ nel savaş yeteneklerinin törpülenmesi pahasına, düşük yo�uklu çahşma üzerine epey uzmanlaşmış bir Osmanlı zabitan neslinin yetişmesine zemin hazırladı. "Bertin Barış Antlaşması, Osmanlı'nın Balkan egemenliği al­ tında yaşayanları, dış saldırılara ve iç ayaklanmalara karşı savun­ manın askeri açıdan artık makul olmayacağı bir yönde yeniden şekillendirdi."2 öte yandan, 13 Temmuz 1878 tarihinde Bismarck'ın etkisi altında imzalanan Bertin Antlaşması Kongresi, 20. asra girdiği dönemde Osmanlı İmparatorluğu'nun askeri vaziyeti, özellikle de askeri sevk ve operasyonları üzerinde çok büyük bir tesir meydana getirdi. 1 878' den sonra Güneydoğu Avrupa' da yeniden şekillen­ dirilmiş durum, Osmanlı İmparatorluğu'nu kıt askeri kaynakla­ rının birçoğunu

Balkanlar'ın müdafaasına aktarmak durumunda bıraktı. Bu akıbet büyük oranda, Osmanlı'nın elinde kalan Balkan vilayetlerinin Bedin Kongresi'nin ve buradaki antlaşmanın cesa­ retlendirmiş göründüğü, giderek daha ağır ve tehlikeli hale gelen isyancı faaliyetlerin dayatması nedeniyle müdafaası zor coğrafi konumlarının bir mahsulüydü. Bu bölüm, Bertin Kongresi ile 18781 9 1 3 tarihleri arasında Osmanlı'nın isyana karşı koyma faaliyetleri arasındaki ilişkiyi inceleyecektir.

Siyasi nokta-i nazardan, Bertin Kongresi bir yandan Ayastefanos Antlaşması ile ortaya çıkan 'Büyük Bulgaristan'ı küçültürken, diğer yandan da

1 885

itibarıyla Doğu Rumeli vilayetini de kapsayan

modem bir Bulgaristan'm teşekkülüne hizmet ediyordu. Bunun Osmanlılar zaviyesinden stratejik neticeleri muazzam derecede fecaat oldu, zira yeni Bulgaristan Osmanlı'nın Avrupa'daki top­ rakla rının arasına derinlemesine girerek Kosova, İşkodra, Yarıya, 2

Mesut Uyar ve Edward J. Erickson, A Military History ofthe Ottomans, From Orman to Atatürk (Sanca Barbara, CA: Pracgcr, 2009) , s. 2 1 3. -68-

- İ M PA RATORLU K M E RKEZ İ N D E i SYAN BASTI RMA Manastır ve Selanik'ten ibaret beş bah Balkan vilayetini kısmen tecrit ediyordu. İlaveten, Bulgaristan devletinin ihyası, bölgeyle karadan haberleşmeyi hemen hemen durma noktasına getirdi ve İstanbul' dan kalkıp Selanik üzerinden Üsküp'e varan tek hatlı demiryolu Osmanlıların elinde tek önemli güzergah olarak kaldı.3 Bu vaziyet, Osmanlı'nın bah vilayetleri ile iletişimini engellemeler karşısında savunmasız hale getirirken, eş zamanlı olarak orada mevzilenmiş askeri kuvvetlerinin yeniden ikmalini de müşkül kıldı. İmparatorluk adına bir diğer talihsizliktir ki, Berlin Antlaşması stratejik perspektiften, muhafazası Osmanlı İmparatorluğu'nun milli güvenlik ihtiyaçları açısından hayati önem taşıyan, lakin yeni Bulgar komşusu aleyhine hiçbir stratejik derinlik barındırmayan bir harekat alanı vücuda getirmişti. Büyük nüfusları ve verimli ekonomileri yüzünden tecrit edilmiş bu vilayetlerinden vazgeç­ mek istemeyen Osmanlılar, kendilerini bunları korumak zorunda hissettiler. Maalesef, neredeyse iflasın eşiğine gelmiş Osmanlılar, _sınırları aşırı uzanmış imparatorluğun bütününü müdafaa edecek mali kaynaklara sahip değildi. Netice itibarıyla, Osmanlılar Av­ rupa vilayetlerinin savunmasına öncelik verecek şekilde bir dizi askeri politika kararlan aldı. Ceht önceliği, sair harekat alanlarının ihtiyaçlarının gerekli şekilde karşılanamamasına yol açtı ve önce­ kilerden ayrılan muhtelif isyana karşı koyma faaliyetlerinin öne çıkmasını sağladı. 1. Dünya Harbi esnasında da, bu uygulamalar Osmanlı'nın 1915 Ermeni ayaklanmasına dair politika kararlarını etkileyecek doğrultuda bir gelişim gösterdi.

1 878 SONRASI OSMANLI STRATEJİK POLİTİ KAS I N DA VE ÖN CELİKLERİ N D E DEG İŞİMLER Berlin Kongresi'nin en başat askeri mirası, Osmanlı'nın sınırla­ rını

geriye iten ve bir cumba gibi Avrupa' daki vilayetlerine doğru

sokulan, yeni ama makus bir stratejik coğrafyanın vücut bulmasıy­ dı. Bu durum, akabinde, Avrupa' da Tuna Nehri boyundaki müs-

3

Naci Çakın ve Nafiz Orhon, Trırlr Silahlı Kuvvetini Tarihi, 11/nci Cilt, 5nci Kuım (1793-1908), Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1 978), Harita 8. -69-

- O S M A N L I LA R V E E RM E N İ L E R tahkem mevzilerin ve Kafkaslar' da da Kars ve Batum civarındaki sınır bölgelerinin ilelebet kaybı ile daha fena bir hal aldı. Muazzam miktarlarda insan ve teçhizat kayıplarının da eklenmesiyle, ant­ laşma Osmanlı İmparatorluğu'nu derhal bir stratejik sav unma vaziyetine soktu. Osmanlı'nın stratejik mukabelesi öngörülebilirdi ve orduların baştan aşağı yeniden yapılanmasıyla, Bedin Kongresi sonucunda kaybedilenlerin yerine ikame edilen bir dizi modem istihkamların inşasıyla ve askeri modernleşmeye matuf bir hareketle neticelendi. Ne var ki yeni Hristiyan Bulgar Krallığı'nın büyümesi ve daha tehlikeli hale gelmesiyle, şimdi kıt mali kaynaklar ile malul Osmanlılar, kemer sıkmaya ve stratejik tehditler muvacehesinde askeri masraf ve tediyeleri öncelemeye mecbur kaldılar. Bu durum, Düvel-i Muazzama tarafından 1881 yılında Avrupalı mukrizlere ödeme yapabilmek için hükümet harcamalarını kısma zorunluluğu getiren Osmanlı Düyun-ı Umumiyesi'nin kurulmasının neticesiydi.4 Böylece, 1 880 ile 1911 arasında, Osmanlılar askeri kuvvetlerinin haddinden fazla bir kısmını diğer bölgelerin rağmına Balkanlar 'da inşa ve teksif ettiler. 1 877-78 Osmanlı-Rus Harbi'nden önce, Osmanlı'nın Avrupa

topraklarında, ilki İstanbul'da, ikincisi büyük oranda bugünkü Bulgaristan'da kalan Şumn u'da ve üçüncüsü de bugünkü Make­ donya dahilinde bul unan Manashr'da olmak üzere üç adet ordusu bulunmaktaydı.5 Avrupa cephesi, sahra kuvvetlerinin yüzde SS'ini massediyordu ve geri kalanı da eşit bir şekilde Kafkasya, Mezopo­ tamya ve A rabistan arasında dağıtılmışb.6 Bu orduların teşkilatı standart değildi ve tümenlerin yerel düzeydeki yapılanmaları ve müstakil alaylar arasında büyük bir çeşitlilik gösteriyordu. İkinci Ordu, Osmanlı askeriyesinin savaş sonrası yeniden yapılandırıl­ masını acil bir öncelik haline getirecek şekilde savaşta Rus orduları tarafından büyük ölçüde imha edilmiş ve ele geçirilmişti. Berlin

5

Niall Ferguson, The Wlır ofthe W&rld, Twentieth Century Confoct and the Descent of the ın.st (London: Penguin Books, 2006), s. 1 0- 1 1 . Diğer ordular EC'Lurum'daki Dördüncü, Bağdat'taki Altıncı ve Sana'daki Yedinci Ordu

6

idi. (Bir Beşinci Ordu yoktu.) 36 piyade alayından 20'si Avrupa'da konuşlu idi.

4

-70-

- i M PA RATO R LU K M E R K E Z İ N D E İ SYAN BASTI RMA Antlaşması'run ertesinde Osmanlı'nın, yeni yapıyı 1881 Mart'ında icra ederek ve aynı zamanda tümenlerini Avrupa nizamı içinde muntazam hale getirerek, askeriyesini numaralandırılmış yedi müstakil ordu şeklinde yeniden teşkilatlandırması birkaç yılını aldı.7 Osmanlılar Trakya' da da İkinci Ordu'yu, ana karargahı Edirne olacak şekilde, tekrar ikame ettiler.8 Kuvvet yapısı itibarıyla Osmanlı orduları, iki piyade tümeni, bir topçu tümeni ve bir de süvari tümeninden mürekkep olarak her biri yekdiğeriyle aynı şekilde organize edilmişti. İki piyade tümeni dörder piyade alayı içeriyordu ve bu bölümün de amacı doğrultusunda, piyade alayı, kuvvet yapısının ve savaş düzenine göre konuşlanma sının tahlili için bir temel şeklinde kullanılacaktı. 1881 'deki yeniden teşkilatlanma alhnda, Avrupa' daki üç Osmanlı ordusu toplam 24 piyade alayını konuşlandırırken, geriye kalan 32 'alay ise diğer dört ordu içerisinde tavzif olundu ki bu Osmanlıların kuvvetlerinin yüzde 42'sinin Avrupa' da tertibat aldığı anlamına geliyordu. Bu iyi dengelenmiş konuşlanma 1 878'de zayıflatılmış Bulgar Devleti'nin oluşması ve Güneydoğu Avrupa' da doğrudan bir Rus tehdidinin kalkması sayesinde mümkün oldu. Bununla birlikte, Bulgaristan'ın Doğu Rumeli'yi ilhakı, giderek daha da kuvvet kazanan bir Bulgar hasmını Edirne ve İstanbul'un eşiklerine kadar getirince 1885'te vaziyet değişti . Avrupa Trakyası'nda yeni bir stratejik tehdidin mevcudiyeti, Osmanlıları ordunun kuvvet ve konuşlanmasını yeniden değer­ lendirme mecburiyetinde bıraktı. 1 888' de, bir savaş anında her bir ordusuna sevk edilmek amacıyla 16 redif piyade alayından müteşekkil - böylece Avrupa vilayetlerinin harp zamanı savunması için 48 piyade alayı ilave ederek - muasır bir redif sistemi inşa edildi .9 Ne var ki Avrupa cephesinin sav unma bütünlüğünü temin 7

8 9

Çakın ve Orhon, JUrk Silahlı Kuvvetim Tarihi, s. 2 1 3; ve Doküman 2 (Oıtoman Armcd Forces, March 1 8 8 1 ) . Geri kalan ordular Erz.incan'daki Dördüncü, Şam'daki Beşinci, Bağdat'taki Altıncı ve Sana'daki Yedinci Ordu idi. Çakın ve Orhon, JUrk Silahlı Kuvvetim Tarihi, s. 2 1 5- 1 7; ve Teşkilat Çizelgesi 5 ( 1 89 1 Redif teşkilatı ve seferberlik bölgeleri). -7 1 -

- O S MAN L I LA R V E E RM E N İ L E R etmek için bu tedbir tek başına yeterli değildi ve Avrupa cephesini takviye amacıyla İkinci ve Üçüncü ordulara tahsis edilmiş piyade taburla rının sulh dönemi asker alım düzeyleri, tabur başına savaş zamanı için geçerli olan 800 kişi salahiyetine yükseltildi ve Birinci Ordu'nun yetkileri de

500 kişiye çıkarıldı. ıu

İmparatorluğun diğer ordularında, piyade taburlarının hazar zamanı asker alım düzeyleri 400 kişi, yani harp dönemi yetkilen­ dirmesinin sadece yüzde SO'siydi. Bu yeni personel takviyesindeki arhş Osmanlı'nın Avrupa kuvvetlerini güçlendirdiyse de muazzam miktarda artan personel sayısı seferberlik hazırlığı, teçhizat ve kışla masraflarına da aynı oranda maliyetler getirdi.11 Genç ve zinde Bulgaristan, konvansiyonel askeri kuvvetiyle büyüdükçe, Osmanlıların Avrupa vilayetlerine daha fazla asker göndermesine yol açacak şekilde Osmanlı yurdundaki devrimci hareketleri de teşvik etti. 1 894 yılında Osmanlı ordusu, ikisi Ma­ kedonya'daki Üçüncü Ordu'ya katılan dört yeni piyade tümenini mevcut kuvvet yapısına dahil etmişti . Keza, 1907 itibarıyla, Edir­ ne' deki İkinci Ordu

1 6 alaya erişmiş, Üçüncü Ordu da onu Osmanlı

ordularının en büyüğü yapan 24 alaydan müteşekkil bir vüsata ulaşmışh. Bu yapılanma, Osmanlı'nın Avrupa'daki üç ordusuna toplam harp kuvvetinin yüzde 57'sini, bunun yanında ordunun Avrupa cephelerindeki üst düzey personel istihdam düzeyl eri açısından da silah gücünün yüzde 70'ini sunuyordu.12 Daha ileri seviyede yeniden yapılandırma ve asrileştirme 1 908 ve 1 91 1 yılla-

10 Çakın ve Orhon, Tıı rk Silahlı Kuvwtkri '/arihi, s. 2 l 5. 1 1 Stanford J. ve F.7.cl K. S haw, History of the Otıoman Empire and Modern Turkey, Cilt il (Cambridge: Cambridge University Press, 1 977) , s. 1 56. Ayrıca bkz. Tablo 3.5. "Changcs in Ottoman Departmenıal Budgcts betwecn 1 880 and 1 907," s. 225'tc ordu bütçesinin 1 880 yılında 547 milyon kuruştan 1 907'de 898 milyon kuruşa yük�ldiğini göstermektedir. 1 2 A.g.e., s. 234-36. l 907'dc, Osmanlı sahra orduları müteakip sayılarda piyade alayını sevk etmişti. Birinci Ordu, 8; İkinci Ordu, 1 6; Üçüncü Ordu, 24; Dördüncü Ordu, 1 2 ; Beşinci Ordu, 8; Altıncı Ordu, 8; Yedinci Ordu, 8. Ayrıca bkz. Mecwin A. Griffith, "The Rı:organization of the Ottoman Army under Abdülhamid il, 1 880- 1 897 ," yayı nlanmamış doktora tezi, Uni vcrsity of California, Los Angeles, 1 966, s. 36. Griffith ordunun, sahip olduğu kuwerlerin yüzde 50'sini Balkanlar'a teksif ettiğini, yine de daha yetersiz taraf olarak göründüğünü belirtmektedir. -72-

- İ M PARATO RLU K M E RKEZİ N D E İ SYAN BASTI RMA nnda vuku buluyor, böylece Osmanlı askeriyesini modem Avrupa uygulamalarıyla aynı hizaya getiren bir muharip teşkilat vücuda geliyordu.13 Bunun bir unsuru olarak, Üçüncü Ordu ana karargahı Kafkasya'ya taşınırken, İkinci Ordu merkezi Selanik' e kaydırılıyor ve Üçüncü Ordu'nun eski sahasını devralarak, Osmanlı'nın Avru­ pa' daki vilayetlerinin faaliyete dair mükellefiyetini de uhdesine katıyordu. Birinci Ordu İstanbul' da kaldıysa da Edirne Kalesi'nin kumandanlığını üstlenmişti. Balkan Harpleri'nin arifesinde, Avru­ pa' daki toprakları müdafaa için vazifelendirilmiş Osmanlı kuvvet­ leri, toplam 141 piyade alayının 89'una tekabül eden, yakın harp teşkilatı kuvvet yapısının yüzde 63'üne baliğ olmuştu . 1 4 Benzer şekilde, Zaptiye v e 1 840 yılında kurulan polis teşkila­

tı, İmparatorluğun değişen stratejik önceliklerini yansıtır surette 1870' de bir ulusal jandarma kuvvetine tebdil edildi. 1 888 yılında, Avrupalı danışmanlar jandarmayı, askeri usüller doğrultusunda askeri eğitim ve rütbeleri yapılandırma kaps amına alarak yeniden düzenlediler. 15 Bu şekilde militarize hale gelip, boyut ve yetenek açısından geliştikçe, jandarma terörist ve çeteci faaliyetlere karşı saha operasyonlannın sorumluluğunu üstlendi. 20. yüzyıl başın­ da Osmanlı jandarması iyi idare edilen, iyi eğitimli ve bileşen bir kuvvetti ve Osmanlı iç emniyet teşkilatının mühim bir unsuruydu . 1890'larda 26.000' den fazla kişiden oluşan bir yapıya kavuşan ve Fransız sistemi esas alınarak tasarlanan Jandarma'nın teşkilatlan­ ması yüzde 40'tan fazla kuvveti Avrupa vilayetlerinde konuşlanmış ordunun milli güvenlik önceliklerini yansıtıyordu.16 Osmanlı ordusunun ve milis kuvvetinin bu güçlü gelişimi, 1878' de Tuna'daki kale dörtgeni (Silistre, Ziştovi, Vidin ve Plevne) ile Kafkasya tahkimatının (Kars, Ardahan ve Batum) kaybını taz­ min için yeni modem istihkamların inşası ile aynı zamana tekabül

13 Edwacd J. Erickson, Defeat in DetaiL the Ottoman Army in the Balkans, 1912-1913 (Wcstpon. CT: Praegcr, 2003), s. 1 5-33. 14 Sclahattin Karatamu, Tıirk Si/ahiz Kuvvt:tleri Tarihi, //lncü Cilt 6nci Kısım (1908-192(/) (Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1 97 1 ) , s. 1 47-75. 15 Çakın ve Orhon, Tıirk Silahlı Kuvvetleri Tarihi, s. 2 5 1 -53. 16 A.g.c., s. 1 888, Organized Jandarma ve Zaptiye Forces, Eklenmiş Çizelge 9 (Ek 9). -73-

- O S MA N L I L A R V E E RM E N İ L E R etti. 1880'lerden başlayarak, Osmanlılar savunma yapılanmaları için belli sayıda önemli şehirleri seçti ve bunları o dönem Belçika, Fransa ve Almanya'dakilere benzer şekillerde takviye ettiler. Bu oldukça maliyetli ve fakat çok önemli bir çabaydı. Makedonya' da Alman subaylarla yakından istişare eden Osmanlı istihka.mcıları, Yanya ve İşkodra'yı seçkin tahkimatlara dönüştürdü ve Selanik, Manashr ve Kosova'da, aynı şekilde 16 müstahkem muhitte daha, ikincil istihka.m hatları kurdular.17 Osmanlılar, bu savunma hatla­ rını tamamlayacak şekilde, Bulgaristan' dan İstanbul'a yaklaşmak için ana güzergahı ayıran Edirne şehrini ve Çatalca hattını ciddi ölçüde korunaklı hale getirdi. Bu ana tahkimatlar, Osmanlı'nın Avrupa savunmasının etrafında kurulduğu fiili merkezler haline geldi. 18 Başlıca müstahkem mevkiler şehrin takriben 3 kilometre dışında, bombaya dayanıklı tuğlaların ve toprak mevzilerin içine korunaklı bir şekilde yerleştirilmiş ağır toplar barındıran, kendi kendine yeterli, tek merkezli halkalardan müteşekkildi. Bu kale­ ler, siperlerle birbirine bağlıydı ve daha sonra telefon kabloları ile de irtibatlı hale geldi. 20. yüzyıl ile birli kte, kaleler çemberi şehir merkezlerinin yaklaşık 10 kilometre dışına taşındı.19 Kafkasya' da Osmanlılar Erzurum şehrini sağlam bir biçimde müstahkem kıl­ dılar, Trabzon, Van ve Samsun vilayetlerinde ise daha az çaba sarf ettiler. Böylece, 1 878'i takip eden 30 yıllık süre boyunca, Osmanlı ordu politikası, Balkan vilayetlerinde istihkam mevzilerinin inşa­ sını önceleyerek, İmparatorluğun Avrupa ve Kafkasya sınırla rının durağan bir savunmasına doğru değişim kaydetti. 1878'de Ruslara karşı neredeyse tam bir hezimete uğranması, Sultan Abdülhamit'i darmadağın orduların yeniden inşası amacıyla 1 7 Karatamu, Tıı rk S;lah/ı Kuvvetim Tarih;, Eklenmiş Çizelge 3 (Ek 3). Ayrıca kalelerin tam bir listesi için bkz. Çakın ve Orhon, Tıırk S;lahlı Ku1J1Jetleri Tarih;, s. 235. 18 Griffith, "The Reorganization of the Ottoman Army," 67-70. 1 9 Şadi Sükan, Tıırk Silahlı KuVIH!tleri Tarihi, Omıtlnlı Devri, Balkan Harbi (1912-1913), Ilinci Git 3ncü Kısım EJirne Kalesi Etrafındaki Muharekler (Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1 993), s. 2-3. 1 9 1 2 itibarıyla, mesela, Edirne Kalesi 1 8 istihkamda sabit­ lenmiş 247 yerleşik top ile 1 1 topçu taburu mevkisi içermekteydi. (Edirne Kalesi hakkında detaylı bilgiler için bkz. Erickson, D�at ;n Detai/, 1 40--4 3 ). - 74-

- i M PARATO RLU K M E RKE Z İ N D E İ SYAN BASTI RMA kapsamlı ıslahat çalışmaları yapmaya sevk etti. 20 Reformlarının en meşhuru ve sonuçlan itibarıyla da en kapsamlısı Osmanlı ordusu­ nun yeniden eğitimi ve iyileştirilmesi hususunda yardım için yak­ laşılacak ülke olarak Almanya'nın seçilmesi oldu. Sultan en başta geleneksel müttefik ve dost Fransa'ya yanaşb, ne var ki Fransızlar bu talebi görmezden geldi ve Abdülhamit' in başvurusu Almanlar tarafından Mayıs 1 880'de kabul edildi. Albay Kaehler komutasın­ daki üç Alman subayı 29 Nisan 1 882 tarihinde İstanbul'a ulaşb.21 Bu küçük başlangıçtan sonra, Alman askeri misyonu Osman­ lı zabitan kıtala nnın yeniden talimine başladı. Kaehler 'in halefi Colmar von der Goltz'in riyaseti altında misyon, Alman Harp Akademisi'nin teşkilat yapısını kopyalayarak Osmanlı askeri okul­ la rının müfredab üzerinde çok büyük bir tesir icra etti. Bu sayede Alman savaş teorileri, operasyonel prensipleri, planlama ve tallın yöntemleri Osmanlı ordusunun entelektüel temellerine kök salma­ sını sağladı.22 Aynca, Osmanlı kuvvetlerini yeniden teçhiz etmek için Osmanlı ordusunun silahlarının tedariki işi, hemen hemen aynı zamanda, Krupp ve Mauser gibi Alman iınalatçı firmalara doğru kaymaya başladı.ı.1 Söz geliıni, 1888 yılında ordunun topçu kuvvetleri binin üzerinde seri abşlı Alman sahra topunu elde et­ mişti.24 Askeriye aynı şekilde yüz binlerce yivli tüfek, tabanca ve sair askeri teçhizat malzemesini Almanya' dan tedarik etti. Bunun ötesinde, Alman askeri misyonu beklenenden az miktarda bir etki doğurabildi; zira, işin aslı, maddi külfetleri yüzünden Sultan, Almanların muasır bir redif sistemi ve modern bir ordu teşkilab nasihatlerini reddetmek zorunda kaldı. Aslında Alman varlığının . gerçek etkisi, nihai kertede iki millet arasında dostane bir askeri

20 Osmanlı bütçesinin bu yıllar süresince mükemmel bir özeıi ve Alman silahlarının işıira kararları için bkz. Jonathan Granı, "The Sword of ıhe Sulıan: Oııom a n Arms lmports, 1 854- 1 9 1 4," in The]ournal ofMilitary History (OW. 2002), s. 6(,: 1 , 9-36. 21 Uyar ve Erickson, A Military History ofthe Ottomans, s. 205. 22 Alman askeri misyonunun etkisi üzerine muhtelif yorumlar ve özellikle de Colmar von der Golı-L için bkz .Erickson, Defeat in Detai/, s. 1 1 - 1 5, 2 1 -33, 5 5-59, ve 6 1-62. 23 Sıanford J ve S haw, History ofthe Ottoman Empirt! and Modnn Turkey. Cilt 11, s. 245. 24 Çakın ve Orhon, 7Urk Silahlı Kuvvetleri Tarihi, s. 228. .

-7 5 -

- O S M A N L I L A R V F. E R M E N İ L E R bağın ve ittifakın gelişimine yol açan uzun bir vetireyi başla tması itibarıyla hayati öneme sahipti.25 Özetlemek icap ederse, bu politikalar (kuvvet yapısının tak­ viyesi, istihkam ve askeri ıslahat) Bedin Kongresi'nin dayathğı bazı aleyhteki stratejik etkilere baskın geldi. Ordu istidraci olarak kuvvetlerinin büyük bir kısmını Avrupa' da mevzilendirdi ve yeni, oldukça iyi silahlanmış, İmparatorluğun Balkan vilayetlerine so­ kulan anahtar ehemmiyetindeki koridorlara set çeken bir istihkam sistemini oluşturdu. Zaman geçtikçe ordu büyük oranda son teknoloji Alman silah­ larıyla yeniden teçhiz edildi ve bir nesil boyunca, ordunun kıdemli subayları, Alman askeri danışmanları gibi harekat planlama ve icrası için gerekli eğitimi edindiler. İmparatorluğun bedbahtlığı, sonuçta bu tedbirlerin hiçbiri, İstanbul ile hah vilayetleri arasındaki çapraz iletişimi derinlemesine kesen bir çıkınh gibi hareket eden, saldırgan ve yayılmacı bir Bulgaristan'ın kurulması ile dayatılan coğrafi belayı telafi edemeyecekti.

OSMANLI'NIN İSYANA KARŞI KOYMA UYGULAMALARI N I N GELİ ŞİMİ 1878 ile 1912 arasındaki süreç boyunca Osmanlı İmparatorluğu'na yönelik en büyük stratejik tehdit, bir komşu ülke tarafından ge­ lecek harici bir saldın değil, fakat daha ziyade, en faalleri Make­ donya ve Kafkasya'daki sırası yla Bulgar ve Ermeni komitacıları olan siyasi özerklik ve bağımsızlık peşindeki milliyetçi grupların ayaklanmasıydı. Daha evvel gösterildiği üzere, Balkanlar'daki Osmanlı ordularının yüksek maliyetli yeniden takviyesi, Bulgaris­ tan devletinin gelişimi ve dahili ve harici devrimci komitacıların gelişimi ile sıkı bir paralellik arz etti. Avrupa'daki güvenliğin artan maliyetlerinin modem ifadesiyle stratejik "fatura ödeyicileri," Kaf­ kasya, Mezopotamya ve Arap ve Kuzey Afrika bölgeleri gibi diğer operasyon sahalarındaki, zamarıla insan ve teçhizatça zayıflamış 25 Reşat Kasaba (ed.), The CambriJge History of Turkry, Cilt 4, Turkey in the Modern World (Cambridge: Cambridgc Universicy Press, 2008) , s. 57, 84-86, ve 92-93.

-7 6-

- İ M PARATO RLU K M E RKE Z İ N D E İ SYAN BASTI RMA -

Osmanlı ordularından kalanlardı. 26 Balkanlar 'daki konvansiyonel güçlerin bu şekilde bir asimetrik yoğunlaşması, sonuçta Osman­ Wan başka yerlerdeki ayaklanma tehditlerine alternatif çözümler üzerinde düşünmeye mecbur kıldı. Bu durumun bir neticesi Os­ manlı ordusu tarafından kaynaklara bağımlı isyana karşı koyma uygulamalarının aynı doğrultudaki gelişimi oldu.27 Avrupa' da, tedhiş amaçlı tehditlerin çoğalmasıyla birlikte Osmanlı'nın kuv­ vetli İkinci ve Üçüncü orduları gittikçe artan oranda isyana karşı koyma faaliyetleri üzerine yoğunlaşh. Nizami kuvvetler marifetiyle nispeten daha küçük ebattaki Balkan harp sahasında sergilenen bu operasyonlar Osmanlıların çağdaşı Bah devletlerinin isyana karşı koyma faaliyetlerini büyük ölçüde yansıhyordu ve başarılı bir şekilde de icra edildiler. Komitacılar 1 890'lann erken yıllarında kuvvet ve yetenek açı­ sından tekamül ettikleri dönemde Osmanlıların isyana karşı koyma faaliyetleri hakkında muntazam hiçbir doktrini bulunmuyordu. İşin aslı, dönemin askeri felsefesi, münhasıran ulus devletlerin nizami kuvvetleri arasındaki harp üzerine yoğunlaşmış, Clausewitz ve Jomini'nin yorumladığı konvansiyonel Napolyon Harpleri üzerine mebniydi. Çağın temel belirleyici küçük gerilla harpleri henüz ger­ çekleşmemişti ve etkin isyana karşı koyma faaliyetlerinden çıkarı­ lacak dersler henüz kaleme alınmayı bekliyordu.28 Usüle müteallik ve kuşahcı kuralların söz konusu eksikliği, zabitlerin münferit yo­ rumlan için tatbiki uygulamalar kapısını ardına dek açık bırakmışb. Bu durum, 1878'in ardından Düvel-i Muazzama'yı İmparatorluk içindeki Hristiyan azınlıkların dahil olduğu yerel krizlere müdaha­ leden men etmek üzerine dikkatini teksif etmiş bulunan Osmanlı 26 Jus t i n McCarchy, Esat Arslan, Cemalettin Taşkıran, ve Ö mer Turan, The Armenian Rtbellion at Wın (Salt Lake City: The University of Uıah l'ress, 2006), s. 44. 27 Kaynakların Osmanlı'nın Yemen'deki i syana karş ı koym a faal i ye t le ri n i nasıl etki­ led i ği ne dair ayrıntılı tartışmalar için bkz. Vincenı S. Wilhi ce, "Guerrilla Wa r, Counıerinsurgency, and Sıaıe Formation in Octoman Yemen," yayı nlanmamış dok­ tora ıezi, The Ohio Scacc University, 20 0 3 . 28 Bu savaşlar, Küha'da İspanyolları, Filipinler'de Arnerika'yı ve Güney Afrika'da İ ngil izleri kapsıyordu. "Küçük Savaşlar" diye: bilinir hale gelen bu konuda tanımlayıcı teorisyen, 1 896 yılında Küçük Sar/aşlar adlı kitabı yazan İngiltere'den C. E. Callwell o ld u .

-77-

- O S M A N L I LA R V E E RM E N İ L E R -

dış politikasıyla da kesişiyordu. Böylesi bir mecburiyet orduyu, isyanlar patlak verir vermez çabuk ve etkili çözümler bulmaya sevk etti. Netice itibarıyla da, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki isyanların mümkün olan en kısa süre zarfında nasıl bashrılacağı meselesi tamamıyla ordu kumandanlarına bırakılmış oluyordu.29 Osmanlı kumandanları ve onların kurmayları resmi olarak isya­ na karşı koyma taktikleri üzerine eğitilmiş değillerdi, bununla bir­ likte Osmanlı ordusu ve zabitanı yoğun biçimde, ancak gayriresmi olarak, çağdaş isyana karşı koyma muharebelerini ve küçük çaplı müsademeleri tetkik ettiler. Bunların arasında en dikkat çekeni, Osmanlı ordusu kurmay başkanlarından ve General Colmar von der Goltz'un himayesinde bulunan Pertev Paşa idi. Pertev Paşa ve Von der Goltz, Boer Harbi'nden aktif bir şekilde dersler çıkarılması hususunda birbirleriyle mutabıktılar.30 Von der Goltz, vazifesi boyunca, aynı zamanda Ahmet İzzet Paşa'nın da akıl hocalığını üstlenmişti ve ikisi de faal bir profesyonel dostluk taşıyordu. Ah­ met İzzet Paşa daha sonra Yemen' de, 1911 ve 1912'de, 29 piyade tab urun un dahil olduğu taktik ve operatif düzeyde başarılı olan isyana karşı koyma faaliyetlerini idare edecekti. Bilindiği gibi, her ne kadar konu bizzat devamlı ders müfreda­ hnın bir parçası değilse de, Osmanlı

Harp Akademisi'nde 1905-14

arasındaki vetirede isyana karşı koyma faaliyetleri aktif bir biçimde tartışılıyordu.31 Bunun nedeni, kurnaz ve evhamlı Abdülhamit'in kendi ordusu tarafından tahttan indirileceği endişesiyle, siyasi teori ve düşünceye dair herhangi bir ders hakkında da yaphğı gibi isyana karşı koyma konusunun müfredat içine dahil edilmesini ya­ saklamasıydı. Callwell'in Küçük Harpler'i, söz gelimi, asla Fransızca 29 H. Erdoğan Cengiz (ed.), Enver, Enver Paşa'nın Anılan (İstanbul: l leıişim Yayınları, 1 99 1 ). s. 48-5 1 . 30 Pertev Demirhan, Gmeralfoldmarsı:hall Colmar von der Goltz: Das Lt!lmısbild eines grossm Soldatm (Göttingen, 1 960), s. 74-77. Ayrıca bkz. Feroz Yasarnce, "Colmar Freiherr von der Goltz ve ıhe Boer War," Kcith Wilson (ed.), The lnternational lmpaı:t oftht Russo-Japanese �r (London: 200 1 ) , s. 1 93-2 1 0. 3 1 Yavuz Abadan, Mustafa Kemal vt Ç--5 7. 33 Çakın ve Orhon, Tıırlt Si/Ahiz Kuvvetleri Tarihi, s. 582. 34 A.g.c., s. 585. -79-

- O S M A N LI L A R V E E R M E N İ L E R -

ardından Osmanlılar belli başlı kasabaları zapt etti. Sonuçta, ordu isyancıları, tecrit edilip parça parça imha edildikleri tepelere sürdü. Saldırılara çok şiddetli bir surette karşı konuldu ve Bosna isyanın­ da çoğu Osmanlı taburu asker mevcudunun üçte birini yitirdi. 19. yüzyılın sonunda Osmanlıların Avrupa' da gerçekleştirdikleri en etkili isyana karşı koyma harekatı, 1 896'da Üçüncü Ordu'nun Yunanlıların anavatandan destekledikleri bir isyanı bastırdıkları Girit'te vuku buldu. Adada mevzilenmiş nizami ordu tümeni­ ne ilaveten, Sultan 12 piyade taburunu daha isyana karşı koyma harekatına destek vermeleri için gönderdi.35 Makedonların 1903 A�stos ayındaki isyanı, İMDT komitacı­ ları tarafından organize edilmiş ve muhtemelen 10.000 adet tü­ fek ile silahlandınlnuş 25.000 kişilik çapıyla Osmanlı ordusu için önemli bir meydan okumayı temsil ediyordu.36 İyi planlanmış isyan, derhal vilayetler arası iletişimi kesti ve anahtar konumda­ ki haberleşme merkezlerini ve dar geçitleri zapt etti. İlkin, neye u�adığını şaşıran Osmanlı ordusu vilayete Ömer Rüştü Paşa'nın komutasında 12 piyade taburu sevk etti. Bu kuvvet bariz biçimde yetersizdi ve Osmanlılar kasabaların müdafaasını teminat altına almak için tüfeklerini bölge Müslümanlarına dağıttılar.37 Ayın so­ nunda, Osmanlı'nın Birinci, İkinci ve Üçüncü orduları buradaki askeri kuvveti desteklemek üzere 40 tabur daha gönderdiler ve komuta Nasır Paşa'ya devredildi. 24 A�stos 1903'te, Nasır Paşa kuvvetlerini, isyan bölgesi dışındaki mevkilerinden merkeze doğru yö­ nelen beş müfreze şeklinde yeniden örgütledi . . . Askerler asilerce kontrol edilen her bölgeyi, onlan imha etmeden evvel giderek daralan bir çember ile etraflarını sararak kuşatma altına aldı . . . Parça parça edilmiş her bir

35 A.g.e., s. 2 1 6 ve 594-95. 36 Nadine Langc-Akhund, The Macedonian QJ4estion, 189�1908 From �stern Sources (Ncw York: Columbia Universiıy Press, 1 998), s. 1 24-25. 37 Osmanlıların Müslüman vatandaşları Hristiyanlara göre daha güvenilir hulup bul­ madığı çok net değildir ancak komitacıların Müslüman halkları terörist saldırılarda hedef aldığı bir vakıadır. Bu ise zamanla ordu ile yerel Müslüman ahali arasında daha iş birliğe açık ilişkilerin gelişmesine yol açtı.

-80-

- i M PA RATO R LU K M E R K E Z İ N D E İ SYAN BAST I RMA köyde tasfiye edilmiş bir devrimci merkez bulwunası hasebiyle, askerler sistemli bir şekilde

Hri stiyan köylerini yakıp yok

etti. 38

Osmanlıların bu sert taktikleri kullanarak isyanı bashrmala­ rı birkaç ayını aldı ve sonunda birkaç yüz köyü yakıp, yaklaşık 5.000 sivili katlederek, 30.000 kadar kişiyi de komşu Bulgaristan'a kaçmaya mecbur ederek bitirdiler.39 1 .000 kadar komitacı yaklaşık 5.000 kadar Osmanlı askeri tarafından öldürüldü.40 Osmanlıların kaybettiği pek çok askere rağmen, verdiği tepkinin gaddarlığı ve boyutu, bu mağlubiyetin ardından belini doğrultmakta hayli zorla­ nan Makedon devrimci teşkilatların uyum ve etkinliğini yok etti. 41 1 907 itibarıyla, Makedon Komitacıları, Osmanlıları bir kere daha asker takviyesine mecbur bırakacak şekilde terörist eylemle­ rini yeniden başlatacak yeterlilikte kuvveti tekrardan kazanmışh. Sultan, hareketli müfrezeler teşkil etti ve aynı zamanda çeteciler ile savaşmak üzere "üç ila dört bin kişiden oluşan özel jandar­ ma birliklerini" pekiştirdi.42 Bir Bablı yazar tarafından "seyyar komandolar" diye tavsif edilen bu kuvvetlerin yekfınu, her biri 30 kişilik 120 müfrezeden oluşan 12 taburdan ibaretti.43 Buradaki "komando" terimi yüksek derecede uzmanlaşmış bir asker şek­ lindeki modem anlamı değil, fakat daha ziyade, kendine yeten ve oldukça hareketli bağımsız kuvvet şeklindeki Boerlerin orijinal kullanımını yansıhyor. 124 piyade taburuna ulaşan Üçüncü Ordu, seyyar komandoları ikmal etmek üzere 80 taburu ilk elden isyana karşı koyma faaliyeti için istihdam ederken, 44 tabur da Bulgaristan ve Sırbistan sınırlarındaki giriş-çıkışları engelledi.44 Sultan'ın kuvvetleri 1907-1908 kışı boyunca, Komitacılara yar­ dım ve yataklık etti klerinden şüphelenilen köyleri yıkarak ve son olarak da seyyar birlikleri marifetiyle hayatta kalanların peşine

38 Lange-Akhund, The Macerlonian Question, s. 1 28. 39 A.g.e., s. I 30. 40 Duncan M . Pcrry, The Politics ofTerror, The Maceelonian Libmztion Movmıents 189� 1903 (Durham, NC: Duke Univcrsity Press, 1 988). s. 1 40. 41 A.g.c., s. 1 39. 42 Langc-Akhund, The Maceelonian Question, s. 259. 43 A.g.e., s. 260. 44 A.g.e. -8 1 -

- O S M A N L I LA R V E E R M E N i L E R düşüp yok ederek, Makedonya'yı boydan boya temizledi ve gerilla faaliyetleriyle malum arazileri tecrit etti. Sefer çok kısa sürede, kat­ liamın, karşı katliamın ve vahşetin her yerde alelade hale geldiği amansız bir mücadeleye dönüştü. Bununla birlikte, en sonunda Osmanlılar bir kere daha·baskın geldiler ve ayaklanma çıkmasırun önünü aldılar. Makedonya' da Bulgar komitacılara karşı isyana karşı koyma faaliyetleri, Osmanlılann çağdaş isyana karşı koyma uygulamalarını yansıtan özel taktiklerinin evrimi ile belirginleşti . hk olarak, ordu jandarma ile yoğun bir biçimde takviye edilen çok sayıda nizami asker istihdam etti. Bu kuvvet sınırlan kapatmak ve operasyonların taktik sahasını, sıklıkla onu yönetilebilir mıntıkalara bölerek tecrit etmek için kullanıldı. Komitacıları destekledikleri düşünülen köy­ lere saldırılar düzenlendi ve gizlenmiş silahlar bulunduğunda da bu köyler yakılarak oralarda yaşayanlar kaçmaya zorlandı. Sonun­ da, tecrit edilen çeteciler, bağımsız ve enikonu hareketli Osmanlı müfrezeleri tarafından takip edilip acımasızca imha edildiler. Sert bir şekilde karşı konulan saldırılarda, her iki taraftan da kayıplar adiyattan olmuştu ve devrimci komite yapısırun doğası ordunun, yerel isyanlardan tastamam mesul görmelerini sağladı. Hepsi bir arada değerlendirildiğinde, İmparatorluğun bah vilayetlerindeki isyana karşı koyma faaliyetleri, çok sayıdaki nizami kuvvetle icra edilen ancak çok sert, acımasız ve iyi örgütlenmiş harekatlar olarak nitelenebilir.

OSMANLI' N I N KAFKASLAR'DAKİ İSYANA KARŞI KOYMA HAREKATI NIN EVRİMİ Osmanlılar adına talihsizliktir ki, komitaların zamanı önceden tespit edilemeyen isyanları (1890 - 1912) Doğu Anadolu ve Kafkas vilayetlerinde eş zamanlı olarak patlak verdi. Bir sahada eş gü­ dümlü bir ayaklanmaya karşı koyma faaliyeti icra etmek için bile kaynaklan fakir durumda olan Osmanlılar bir ikincisinde isyana karşı koyma harekatını yürütmeyi neredeyse imkansız buldu. Bu yüzden, Osmanlı ordusu, Osmanlı İmparatorluğu'nun Kafkasya sınırında ve Doğu Anadolu vilayetleri dahilinde oldukça değişik -82-

- i M PARATORLU K M E RK E Z İ N D E İ SYAN BASTI RMA -

bir güç yapısı ve taktiklerle muttasıf farklı bir isyana karşı koyma politikası geliştirdi. Söz konusu fark sadece secim veya muhkem ulusal askeri po­ litika eliyle değil, lakin Avrupa cephesine ayrılmış, hem mali hem insan kaynaklan masseden harcama önceliklerinden neşet etmiş kısıtlar marifetiyle ortaya çıkh. Bu durumun kökenleri savaşın maliyetlerinden ve Berlin Kongresi'nin dayattığı, Osmanlı'nın zaten sallanhlı mali sisteminin çökmesine neden olan tazminat­ lardan ortaya çıkh. Borç veren milletler bundan sonra Osmanlı Hükümeti'ni 1 881 tarihinde vergi gelirlerini yabancı yahnmcılann geri ödemeleri muvacehesinde idare eden bir kamu borç idaresi kurmaya zorladı.45 Bu kurum hükümetin gelirlerini azıcık bir mik­ tara indirdi ve Sultan'ın İmparatorluğun askeri kapasitesini yeniden inşası kabiliyetini sonraki 10 yıl boyunca felç etti. 1 880'lerde Osmanlı'nın mevcut askeri bütçesinin büyük bir kısmı silah alımlarına ve tahkimata harcandı.46 Donanma bu dö­ nemde, nerdeyse bu hizmete hiç para gitmediği için korkunç de­ recede zarara uğradı ve bu ordunun hem çapı hem de kuvvet yapısı donduruldu.47 Dahası, önceden de tartışıldığı üzere, Osmanlı ulusal güvenliğine yönelik dahili ve harici Balkan tehditleri mev­ cut kuvvet yapısının ve kaynaklarının orantısız şekilde büyük bir payını Avrupa' daki ordulara çekti. Keza, jandarmanın sadece yüzde 20'si 16 Anadolu vilayetine sevk edilmişti.48 Bu vaziyet, akabinde, İmparatorluğun kaynak sıkıntısı çeken doğu ve taşra vilayetlerinde mühim bir zafiyet hasıl etti.49 Mali baskılar arttı ve 1 889 yılında çaresiz Sultan Osmanlı'nın muvazzaf kuvvet sayısı4 5 Sranford J ve Shaw, History ofthe Ottoman Empirr and Modern Turkey. Cilt ll, s. 222-24. 46 Askeri harcamalar hakkı nda dcraylı bir rarrışma için bkz. Griffith, "Thc Rcorganizarion of the Orroman Army," 8 5-87; ve An ncx IV (Income vs. Milirary Expcnditures,

1 886- 1 895). 47 Sranford J ve Shaw, History ofthe Ottoman Empirr and Modern Turkey, Cilt //, s. 225. 48 Çakın ve Orhon, Türk Si/ahiz l