Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugati II [2, 1 ed.]
 9789944252782, 9789944252805

Citation preview

TÜBA



TüRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ

TARİHİ VE ETİMOLOJİK TÜRKİYE TÜRKÇESİ LUGATİ

ANDREAS TIETZE

İkinci Cilt

C-E

Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugati ©Türkiye Bilimler Akademisi, 2016 Türkiye Bilimler Akademisi Piyade Sokak No 27, 06690 Çankaya - Ankara Tel: 0312 442 29 03 www.tuba.gov.tr

Bu eserin tüm yayın hakları saklıdır. TÜBA'nın yazılı izni olmaksızın hiçbir yolla kopyalanamaz, çoğaltılamaz. ISBN: 978-9944-252-78-2 (tk.) ISBN: 978-9944-252-80-5 (2. cilt) Proje Yöneticisi

Ahmet Cevat Acar TÜBA Başkanı Editör

Semih Tezcan İletişim ve Koordinasyon

Aynur Odabaş Dizgi

Sena Dogan Ece Yavuz Grafik Tasarım

Ece Yavuz - Fatih Akın ôzdemir Birinci Baskı

1100 adet Baskı Yeri, Tarihi

Ses Reklam Matbaacılık, ANKARA Aralık 2016

TARİHİ VE ETİMOLOJİK TÜRKİYE TÜRKÇESİ LUGATİ İkinci Cilt C-E

ANDREAS TIETZE

TÜBA Yayını Editörü: Semih Tezcan

TüRKİYE BİLİMLER AKADEMİSİ Ankara 2016

Tarihi ve Etimolojik Türkiye Türkçesi Lugati nin '

2002 yılında yapılan, C-E harflerini de içine alan birinci cildinin hazırlanmasında yardım edenler: Helga ANETSHOFER, Koliadis ANTONİOS, Sena DOGAN, Can EKTER, İnanç FEIGL, Diana KARABINOVA, Hakan T. KARATEKE, Şule PFEIFFER-TAş, Walter Posctt, Walter ScttEITHAUER, Ben TıETZE, Kerstin ToMENENDAL, Sevim YILMAZ-ÖNDER

�,

TORKIYE BİLİMLER AKADEMİSİ

TÜBA Yayını Editörü: Prof. Dr. Semih TEZCAN TÜBA Yayını Editör Yardımcıları:

Doç. Dr. Helga ANETSHOFER, Prof. Dr. Nurettin DEMİR, Dr. Sena DoGAN, Dr. Meriç KURTULUŞ, Rubabe TAGHİZADEZONUZ M. A., Prof. Dr. Şule PFEIFFER-TAŞ Doç. Dr. Nuran TEZCAN, Prof. Dr. Emine YILMAZ, Doç. Dr. Sevim Y ILMAZ-ÖNDER

Bu cildin hazırlanmasında kendilerine yöneltilen sorulara cevap vererek katkıda bulunanlar: Prof. Dr. Marcel ERDAL, Dr. Ingeborg HAUENSCHILD, Prof. Dr. Christos TziTZİLİS

İÇİNDEKİLER

Hurufat.

..........................................................................................................................................................

Transkripsiyon (Yazı Çevrimi) İşaretleri Toplu Bakış Maddelerinin Listesi Genel Kısaltmalar

..................................................................................

7

8

..................................................................................................

12

....................................................................................................................................

22

Bibliyografik Kısaltmalar

...................................................................................................................

26

C

.........................................................................................................................................................................

31

ç

·········································································································································································

124

0

.........................................................................................................................................................................

276

..........................................................................................................................................................................

537

Lugat

E

HURUFAT Kitabımıza esas o l a n bug ü n kü standart Tu rkiye Turkçesi ( BSTTk. ) olduğu i ç i n , tra nskripsiyonda (yazı çevri m i ) ku l la n ı l a n h a rfler de m ü m kü n olduğun­ ca BSTTk. nde geçerli hu rufattan seç i l m iştir. M esela "cTm" ha rfi içi n Arap d i l i ç a l ışmaları n d a yaygın olduğu şekliyle "ğ" d eğ i l "c" harfi ku l l a n ı l m ı ştır. Lat i n a lfabes i n i ku l l a n mayan d i l le rdeki kel i meler ( mesela S l a v d i l lerinden a l ı n a n kel i meler) tra ns l iterasyonla ( h a rf çevri mi) Ti.İrk h a rflerine a kta rı l m ış v e icap e derse telaffuzları fonetik işaretlerle gösterilm iştir. Yu nanca kel i meler orj i n a l i m l a ları ile tespit edilmiş ve a rd ı n d a n telaffuzla rı Türk harfleriyle g österi l miştir. Klas i k Yu na nca ve Yeni Yu na nca kel imelerde bu dil lere a it b i l i m d a l larında yayg ı n olara k ku l la n ı la n telaffuz şek i l leri kay­ dedil miş, n a d i ren her iki telaffuz şekli de veri l miştir. Arap h u rufatlı d i l lere, ya ni Ara pç a , Fa rsça, Kürtçe ve Osma n l ıcaya, a it ke­ l i m elerde Tu rkiye'de yayg ı n olan transkripsiyon (yazı çevri m i ) s i stemi uy­ gulanmıştı r. M esela Ang lo-Sa kson sisteminde l i g aturla /sh/ ve Deutsche Morgenlandische Gesellschaft'ın sisteminde köşe l i ters şapka (hacek) i le�s o l a ra k tra nskribe edilen harfi biz ş i le gösterd i k. D iğer harfler için aşağ ıdaki listeye bakın ız. E rmenice, bu eserde Erme n icenin Anadolu şivesi anlamında ku l l a n ı l ma kta­ d ı r. E rmeniceden Tu rkiye Tu rkçesine g eçen kel i meler genel l ikle şivelerden kay­ n a kla ndığı i ç i n Tu rkçede bu d iyale ktlerin telaffuzu n u m u hafaza etm işlerd i r. B atı ve Doğ u Ermeniceleri Eski Ermeniceden ( Klasik Ermen ice) g ramer ba­ kımından fa rklıdır. B u n u n l a bera ber B atı Ermenicesi d iğer şivelerden telaf­ fuzda ayrı l ı r; ms. tenues (tonsuz, sert kapantı sesleri p, t, k) yerine media (tonlu kapantı sesleri b, d, g) telaffuz edil i r (/b/ yeri ne /p/, /c/ yeri n e /ç/ vs. ) , aspirata (soluklu ünsüzler) aynen telaffuz ed i l i r. A m a Batı v e Doğ u Ermeni­ cesi a ra s ı n d a ki fa rk en çok edebi d i lde görü l ü r. Şiveler bu ayrı m ı b ütün nok­ talard a a ç ı k bir biçimd e ortaya koymazlar, yani Ermenice n i n Anadolu şivele­ ri n i n hepsi B atı Ermeniceye ait değ i ld i r. Örneğ i n Va n'da konuşulan Ermenice e n azı n d a n fon et i k olara k Doğ u E rmen iceye denk düşmekted i r. Bunları n dı­ ş ı nda öbür diyalektler de Batı/Doğu ayrımı ku ra l l a rına uymazlar. Bu nedenle b i z diyalektlerin konuşulduğu yerleri de gösteriyoruz: Erm. (diyal. Van). B u rada Ermen ice keli meler tra nsl iterasyo n l a ( h a rf çevrim i ) a ktarılırken kıs­ men Ermenicenin mil letlera rası transkri psiyon s istemine uymayan ku l l a ­ n ı mlar ya ptı k ( m s . /j/ ha rfi yeri ne /dz/ ku l l a n ı l m a sı vs. ) . B u kitapta aspi rata (soluklu ü nsüzler) bir a postrof i le g österi l m iştir (ms. /p'/, /k'/, /ç'/, /t'/, /ts'f) . E rmenice tenues (tonsuz, sert kapantı sesleri p, t, k) ve aspirata (soluklu ünsüzler) Tu rkiye Turkçesi'ne tenues (tonsuz, sert kapantı sesleri p, t, k) o l a ra k yansır, y a n i /p/ ve /p'/: /p/; /ç/, /ç'/, /ts/ ve /ts'/: /ç/; iki ve /k'/: /ki; /t/ ve /t'/: /ti) .

7

ARAP HARFLERİ İÇİN TRANSKRİPSİYON ( YAZI ÇEVRİMİ ) İŞARETLERİ transkripsiyon . (yazı çevrimi) harf

DMG'ye

adı



b

y y

.:Pe

p

:P

te

: t

6

se

t

(.

cim

ğ

c

ri

ç im



ç

(.

t:ıa

t:ı

t:ı

h

h

daı �aı

d

d

/d/

çt

çt

İng. there gibi

re

r

)

ze

z

;

je

ıJ"

sin

..;:...

t

- hı

.)

w

s

s

/S/

ş

ş



ş

• kalın /s/

şin

.Jo

.b



t

.b

ZI

+

J

fe

J

1$fıf

iş çl,z

Q

izi sert kesme

.g

g

f

)f

q

1$

!

. .

.

kef

k

k

gef

g

g

J

lam

1

1

,.

mim

m

m

nun

n

,

he vav

w,u

..s

ye

.

idi ile /z/ arası

+

.!.l

.:.ı

/ş/

kalın /t/

.$

..

arka damağa yakın, kalın /g/

!fi

h

ıY·'



y,T

/y/, uzun /i/

DMG: Alman Doğu Araştırmaları Derneği - işareti telaffuzun Farsçada aynı olduğunu gösterir. * - işareti harfin Arapçada bulunmadığını gösterir.

*

* Farsça alfabede

/z/

/r/



şad çıad

t

kuvvetli ve frikatif /h/, . Alm. do.c.h gibi

/Z/

ı.P

'ayın gayın

't

z

..;.

t

t



he

harfi

vav harfinden sonra gelmektedir.

8

OSMANLICA

* 19. asır metinlerinde ünlüler için bugünkü Türkiye Türkçesindeki harfler kullanılmış, ünsüzler ise metinde bulundukları gibi aktarılmışlardır. Bu kurala yalnızca birkaç kelime istisna oluşturmaktadır (ms. alub, içün gibi). *Osmanlıca kelime ve metinlerin transkripsiyonunda 19. asrın başına kadar iki ünlü arasındaki ve /ki harfleri /g/ ile, 19. asırdan sonra ise /ğ/ ile gösterilmiştir. (degil >değil gibi)

/e/ fonemi (e harfi), /a/ ile gösterilmiştir. Ferec ba'd eş-şidde'nin Budapeşte nüshasındaki özel yazım ve çimleri için b. a El.

/g/

* Azerbaycan Tk. açık

9

transkripsiyon (yazı çevrimi) bi­

YUNANCA İÇİN TRANSKRİPSİYON ( YAZI ÇEVRİ Mİ) İŞARETLERİ Klasik Yunanca (EYun.) a

a

13

b

a

y

g

ô

d

g

E

e

e



z

z

g (le/ ve /i/ sesinden önce y)



e

e

th

t

K

k

k

'A

1

µ

m

m

v

n

n



ks

ks

o

o

o

"

p

p

s

s

p O,

kelime sonunda c;

"["

t

u

u,ü

q>

ph

x

kh

ljl

ps

ps

w

ö

o

_h (ardından /e/ veya /i/ gelirse Alm. ich gibi)

Birleşik harfler El

ei/e

Ql

ai

e

au

au

av/af (sessiz ünsüzlerden önce)

EU

eu

ev/ef (sessiz ünsüzlerden önce)

Ol

oi

ou

OU/Ü

u

µn

mp

b/ mb

VT

nt

dl nd

yy (yK)

ng (nk)

g/ng

·�

c

c

*BizYun. Bizans Yunancası

10

ERMENİCE İÇİN TRANSKRİPSİYON ( YAZI ÇEVRİ Mİ ) İŞARETLERİ harfler

• Doğu Ermenice

11

Batı Ermenice

TOPLU BAKIŞ MADDELERİ Maddelere göre ikinci Cilt cami

kelime sonundaki ayn /'/ harfi Tk. d e sessiz harf olarak telaffuz e d i l m ez, fakat bir ek geldiğ i n d e kelime son u nda bir harf varmış g i b i işlem görü r

canan

Fa. çoğul eki -an/-yan'ın Tk.de tekil olarak kullanılması

cangüdaz

Fa . 'eriten ' manasınd a ki -güdaz

canperver

Fa .da n alınma kelime lerdeki ' besleyen, beslen miş' manasındaki -perver

cartada k

ses takli d i veya ekspresif ( kuvvetlen d i rici, a ç ı k ve net olara k gösterici) kelimelere ta kılan -adak/ -edek, zarf

Ceneviz

it.da n Tk.ye g i ren coğ rafya teri mleri a rasında -ız/-/z ( < i t. -ese) i l e biten ler

cengaver

Fa . d a n alı nma kel i me lerdeki 'getiren, götüre n ' manasındaki -aver

cer cehiz

bu tip terkiplerle kel i meye şümullü bir mana kaza n d ırılır

cırlavuk ı

EOsm .da ve AD. nde bazı kelimelerde ü n l ü d e n sonra görülen -(ı)k e k i n i n- yık/-vuk varya ntı; nomen concretu m (somut isim) ya par

cızıktır-

-(ı)ktır- genişlemesi , fi i l e iterativum-d i m i n utivum

ci naze/cenaze

nomen actionis'ten ( o l u ş ve k ı l ış ismi) namen concretu m haline gelmiş kel i meler

(tekrarla ma-hafifletme) a n l a m ı veri r

çabuksana (b. çabuk 1 ) nidalara eklenen -sana genişlemesi çakal 1

kelime başındaki /ş/ ses i n i n /ç/'ye dönüşmesi

çakırga/çakırka

hayva n ve bitki isimleri ya pan -ga eki

Çankırı/Osm . Kangırı

Yu n.dan gelen kel i m elerde başta ki /ky/ sesi AD.nde /ç/'ye dönüşür

çat 11

ses takl i d i kel i melerden morfolojik genişleme imka n ları (ms. -ıl - -ır, -la-, -da -, -dı/-tt )

çat 12

tabiat sesleri ni taklit eden kel i melerd e dünya d i l leri nde orta k sesler (ms. su sesi için ş)

çatal

fiilden namen i nstru menti (a let ismi) ve sıfat yapa n -(a)I eki

çekeleve

bazı Yun . kelimele rin başındaki /s/ veya /ş/' n i n /ç/'ye dön üşmesi

çekem

ölçü b i ri m i anlamınd a isimler yapan -am e ki

12

çekince

fii lden nomina actionis (oluş ve kılış isimleri) yapa n

-mca eki bazen bir kılışın ürününü de belirtir

çelmik

fi ilden bir kılışın nesnesi veya ürünü a n l a m ı nda isim ler yapan -mık eki

çemenzar

Fa . bir nesnenin çokça mevcut olduğu yerleri bel i rten -zar eki

çepakin

herkesi n a n l a madığı kelimeler icat edilere k Tk. kam ufle edilerek konuşu l u rd u

çeyne-/çeğne-

palata l ( ö n d a maks ı l ) kel i melerde /y/ ile iği sesi arasındaki fa rkın za manla u n utulması; fakat yazıda koru n ması

çezgin-/çizgin-/çegzin- -gm genişlemesi fi ilden medial a n l a m l ı geçişsiz fi iller ya par çığırtka n

çığ ı rta n d e ğ i l çığıra n ki mse: iza h ı hece son u ndaki /r/' n i n fonetik hususiyeti ndedir

çığ ırtmaç

-maç i l e b iten meslek isimleri -ar- causativum ( ettirg e n l i k) genişlemesi gelecek zam a n partisipi -(y)ası + geru n d i u m

çıkar­ çıldırasıya

lim itativu m ( s ı n ı rlayıcı zarf fi i l ) manası nda d ativus hali, zarf

ç ırlak çıplak

başı ve sonu aynı olan iki kel i meli terki pler ( a l l iteratif, a l iterasyonlu)

çokra­ çolak

-ra- genişlemesi ses ta klidi köklerden fi i l yapar -ak eki fi i l d e n participium activum (etken sıfat fi il,

çömel­

fi ilden g eç i şsiz fi i l le r ya pan -al- genişlemesi

çulaki/çüla ki/çulhaki

Yu n . -aki küçü ltme eki Tk. d e mensucat isimlerinde vard ı r

çuvaldız

Fa . -duz 'd ikiş d iken ' ( < di!htan ' d i kmek') ma nası n d a ki fi il u nsuru

dahan l/taban

EOsm . d a kel i m e başındaki /tı/ harfi hem /dl hem de /ti o kunabil ir; velar ( a rka damaksı l ) ünlülü kelimelerd e med i a ve tenuis için Ar. yazıd a kelime başında /tı/ ku l l a n ı l ı rd ı

dadaş

aktif partisip) şekl inde sıfat ve nomen agentis ( bir işi yapan , m eslek sahibi ism i ) yapar

şahıs a d l a rı na ta kılan küçültme v e okşa m a eki

-(o)ş

damak

simu lativu m ( benzerlik) a n l a m ı nd a isimden bir vücut parçasını beti mleyen isimler ya pan -ak eki

damzur-/damzır-

-(ı)z- causativum (ettirgenlik) genişlemesi çok az

dansöz

Fr. 'dan a l ı n m a müen nes n o m i n a a gentis (yapan isi mleri, meslek sahibi i s i mleri) ya pan -öz < -euse eki

örnekte yaşar

13

depegen

Der-1 Sa'adet/ Dersaadet

bir şeyi sık sık ve adet olarak yapmak manasında fi i lden partisip ve dolayısıyla sıfat yapan -agan genişlemesi kimi çok ku l l a n ı l a n Fa. izafetlerde kelimeleri birbirine bağlaya n /il u n utu lmuş ve düşmüştür

destd l raz

Fa .dan Osm.ya g eçmiş, bir isi m le onu ta kip eden bir sıfatta n ku ru l u kel imeler

devrllln-

edilgen-dönüşke n bir anlam veren (ı) lın g e n işlemesi -

-

dıkız/tı kız

fi ilden sıfat ya pan -(ı)z eki

dınç/d i nç

bugün s ıfat ya pan -(ı)nç eki ETk.'de nomen actionis (oluş ve kılış ismi) yapardı

didi kle-

iterativus ( tekrarlama) ve intensification (yoğ u n­ laştırm a ) manası katan -(l)kla- gen işlemesi

dikiz geç­

geç- yard ı mcı fi i l i ile ya pılan a rgo terki pler

dişlek i l

doğru d a n diş ismine ta k ı l m ı ş olan -lak genişlemesinin kendine has manası va rd ı r

diz

Aslında nesnesiz o l a n bir fi i l i n i ç nesne ( i nternal object) a l ması d u ru m u

(diz çök-)

doluksa-

dimi n utivum ( hafi letme) manası veren -(l)ksa­ genişlemesi orta-dönüşken fi i l ler tü reti r

düdükl ü

Sıfatın nomina i nstru menti (araç isimleri) o lara k a p pe l lativum (ci n s isim) haline gel mesi

dürtüşle-

iterativum (tekrarlama) ve dimi n utivum (hafiletme) manasında fiilden fi i l ya pan (ı) şla genişlemesi -

-

ellik i l

isimden isim yapan -/ık eki n i n nomen collectivum (to p l u l u k) fon ksiyonu

emerce

-(a)rca fiil kökü n ü n manası ndan a ktif partisip isi m ler ya par

evci men

sıfatın manasını kuvvetlendiren ETk. -man

14

TOPLU BAKI$ MADDELERİ Takılara göre İkinci Cilt Açıklama sonlarında b u l u n a n para ntez içindeki kel i meler i l g i l i para g rafı n geçtiği maddeyi göstermekted ir

-adak

ses ta klidi veya ekspresif kelimelere takıl ır, za rf (cartadak)

-agan

bir şeyi çok ve adet o l a ra k yapmak manasında fi i lden partisip ve dolayı s ıyla sıfat yapar (depegen)

-ak

fi i lden participium activum şeklinde sıfat ve namen a gentis ya par (çola k)

-ak

simulativum ( benzerl ik) anlamında, bir vücut pa rçasının adı o l a ra k isimden isim yapar (dam/ damak)

-aki

Yu n . -aki küçültme eki Tk.d e mensucat isimleri n d e vardır (çulaki/çü laki/çulhaki)

-al-

fi i lden geçişsiz fi iller yapar (çömel-)

-(a)I

fi i lden namen instru m enti ( a let ismi) ve sıfat ya par (çata l )

-am -an

ö l ç ü birimi a n lamında isimler ya par (çekem)

-ar-

ca usativum (ettirg e n l i k) ge nişlemesi (çıkar-)

-(a)rca

fi i l kökü n ü n manası n d a n a ktif partisip isimler ya p a r (emerce)

-aver

Fa . 'getiren, götüre n ' manasındaki fi i l u nsuru (cengaver)

Fa . çoğu l eki -an bazen tekil olara k ku l l a n ı l ı r (canan)

cVr c- / çVr ç- bu tip terki plerle kel i m eye şümu l l ü bir mana kaza n d ı rı l ı r (cer cehiz)

-duz

Fa . dQhtan ' d i kiş d i kmek' fi i linden gelen fi i l u nsuru (çuvaldız)

-ga

h ayvan ve b itki isim leri yapar (çakırga/çakırka)

-gm-

fi ilden med i a l a n l a m l ı g eçişsiz fi i l ler ya par ( çezgin-/çizg in-/çegzi n-)

-güdaz

Fa . gudaz ' eriten' m a n asına gelen fi il unsuru (cangüdaz)

-(ı)ksa-

d i mi n utivu m (hafifletme) m a nası veren orta-dönüş ke n fi i l ler türeti r (doluksa-)

-(ı)ktır-

fi i l e iterativu m-d i m i n utivum (tekra rlama-hafi letme) a n lamı veri r (cızıktır-)

-ıl - -ır

ses ta klidi kelimeleri n b i r genişlemesi , ms. çatır çatır, fısıl fısıl (çat 11)

-(ı)lm-

passivu m-reflexivum ( o rta-dön üşken) bir a n la m verir (devrilin-) 15

-(l)nca

fi ilden nomina actionis ( o l u ş ve kı l ış isimleri) yapa r; bazen bir kılışın ü rününü de bel i rtebilir (çekince)

-(ı)nç

b u g ü n sıfat yapan bu ek ETk.de nomen actionis (oluş ve kılış ismi) yapard ı (dınç/d i nç )

-(ı)şla-

iterativum (yineleme) v e d i m i n utivum ( küçültme) manasın­ d a fi i lden fii l yapar (dürtüşle-)

-(ı)z-

ca usativum (ettirgenlik) gen işlemesi çok az örnekte yaşar (damzu r-/damzır-)

-(ı)z

fi ilden s ıfat yapar (dıkız/tıkız)

-izt-ız

İt.d a n Tk.ye g i ren coğrafya teri mleri a rasında -ız/-iz ( < İt. -ese) ile bitenler (Ceneviz/C inviz)

-lak

isimden sıfat ya par (dişlek i l )

-lık

isimden nomen col lectivum (topluluk ismi) ya pma fonksiyonu (ellik i l )

-maç

meslek isi mleri (çığırtmaç, sığı rtmaç)

-man

sıfatı n manasını kuvvetle n d i ren ETk. ek (evcimen)

-mık

fiilden bir kılışın nesnesi veya ürünü anlamında isimler yapar (çelmlk)

-(o)ş

n o m i n a a gentis'lere (ya p a n isimleri , meslek sahibi isim leri) ta kıl a n küçültme ve okşama eki (dadaş)

-öz

Fr. d a n a l ınma -öz < -euse eki, müen nes nomina a gentis (ya p a n isimleri, meslek sahibi isim leri) yapar (da nsöz)

-petver

Fa . d a n a l ınma kel i melerdeki 'besleyen , beslenmiş' m a nasındaki fi i l u nsuru (can perver)

-ra-

ses ta klidi köklerden fiil yapar (çokra-)

-sana

nidalara eklenen -sana genişlemesi (çabuksana, b. çabuk 1 )

-(y)ası

gelecek zaman partisipi -(y)ası + gerundium limitativum (sınırlayıcı zarf fiil) manasında dativus hali, zarf (çıldıra sıya)

-yık/-vuk

EOsm.da ve AD.de bazı kel i melerde ün lüden sonra görü l e n

-(ı)k ekinin varyantı; n o m e n concretum (somut isi m ) yapar (cırlavuk l/cırlayık 1)

-zar

Fa . bir nesnenin çokça mevcut olduğu yerleri bel i rten yer isimleri yapar (çemenzar)

16

TOPLU BAKIŞ MADDELERİ Konulara göre Birinci - İkinci - Üçüncü - Dördüncü ciltler bir arada (zarf işlevli ayrı lma durumu)

açmazdan

a krabalık terimleri

a n a i l , a n nean ne, a nnemler

alınma kel imeler

attarcı, buhurd a n l ı k

alliteratif (tekrarlamalı)

ç ı rl a k çıplak

argo

aban- i l , a lızla-, asıl- i l , d ikiz geç-, çepakin

Arapçada dört köklü fiiller (af'al ruba'iya)

ka h kaha

Arapçada la ve lam ile deyimler kel l i m kel l i m , l a yenfü backformation (yanlış ayırma) a b a rba l ı k isimleri

a kya

beynelmilel terminoloji

a d renalin

bileşik eylemler

b . mürekkep fiil ler

calque (ödünçleme çeviri)

a bl/av3

coğ rafya isim leri

a badi kağıt, Abanoz, Abya, Alman, Ceneviz

consonant cluster ( ü nsüzler grubu)

a brlz/a biriz, acz/aciz, blanko

çift sözler

a b i d i k gubid i k1,2,abuk sabuk, af küf, ahım ş a h ı m , ala bele, a l aş dolaş o l-, a lavere ( a la vere dalave re), a l ay malay, a l g a n- ve çalgan-, a l le m et- ka l lem et-, a pa r topar, ç ı rla k çıplak, hiç mi hiç

çoğul

a h b a b/a hbap, acaib/acayip1, a n n emler, büyut, canan

çocuk d i l i

adda git-

dativus adverbia lis (zarf işlevli yönelme d uru mu) a bes yere degemi n ation ( ü nsüz tekleşmesi)

a kke/ake

d iftong

beyhude

disimilasyon

a hç ı

echoword ( m - önsesli ikileme) a la y malay enversiyon (ters çevirme)

acı, a laşağı et­

Eski Türkçe

a d . buy­

Farsça -saz ile yapılmış

karsaz

17

Farsça kel i m elerde -an eki

keşan keşan

Farsça kel i m elerde -nişin ile yapılmış bileşik isimler keştinişin Farsça:hwar (:hwara) ile yapılmış bileşik isimler köfteh or/küft�h ü r figura etymologica ( kökendeşler deyimi, iştikak)

ad- ( a d ı m ad-)

fiil -+isim

alver, ayart, bastı

fiil unsuru

falyazen, fera hnak, fitneeng iz, hadşinas, hakendaz, haraçgüza r

fonksiyon zayıflaması

açdu r-/açtır-/açtırt-/a part-

fonoloji

abl/av1, a bıru , acab l/acayi b2, a d , ageh, al 1, a l iV, ayıt-/ayd-/eyit-/eyd-, buy-, cami

geçişlilik-geçişsizlik

aç- ı

geml natlon

amman

halk d i l i

a bdest l l/aptes1, aferi m

halk etimolojisi

atlu karaca/atlı ka rınca

ikileme

b. çift sözler ve red uplication

imla

a, arp/harp, frig i d a i re

l nternal object

diz ( d iz çök-)

isim-sıfat

baba ı

isim ta mlaması

abdül batn

isim terki pleri

a budane, a ç ı kgöz, adamakıllı, a h u çeşm, asuded i l , ataşemil iter, cer ceh iz, destiraz

İslami teri m ler

a bdest i l/ a ptes2

izafet

a bd1, a bd2, a bıhayat, Der-i Sa'adet/ Der­ saadet

kad ı n d i l i

ayol

krasis

acabola, af küf, a l g it-

labial i sation (dudaksıllaşma)

abidik g u bidik2, a b u k, ala bele, a laş dolaş ol-, gevde

Llngua Franca

abaşo, acente/acanta1, Abya

locativus adverbialis (zarf işlevl i bulunma d urum u) a kab ( a kabinde) metatez

al bız, bacal uşka

m ürekkep fiiller

a l ı ko-/a lıkoy-, arta kal­

müzik teri m leri

acitato

m üsta hza rat isi mleri

l izol

neolojizm

andaç 18

nezaket unsurları

a bd2

pekiştirme ön takısı

a pa kç ı l , besbe l l i

possessivum {iyelik, mülkiyet) eki

barısı, anneanne, a n nemler

predicate i ntensifier {yü klem yoğunlaştırma)

a pa l a pa l

prothesis {önsese ünlü ekleme, ünlü protezi )

a rasta

red u plication {ikileme)

a pa kç ı l , a pa l a pal. besebelli. hiç mi hiç

ren k sıfatları

ak 1 , a ltuni

ses dön üşü m ü

ab l/av2, a baj ur, a bes, ada le/adele, afo­ ros/ aforoz/ aforoz2, cagel1, cagel2,ağ na­ ll, a hçı, a h ize, a mbar, amelika n , a mibi a m i p , arı n/a rıl), avşar, avuı. azine, bgh­ deniz, bakara i l , bayd ak, beyhude, çakal 1 , Ç a n kı rı/Osm . Ka n g ı rı, çeke leve, çeyne-/ çeğne-, daban 1/ ta ban, fol ı /ho l , ınan­ / BSTTk inan-, fur-, g ıybet, gOşe, kuşe / köşe, İsa /İsi

s e s düşmesi

a bdest l l/aptes1· , ağda, ağız 1, a lengil li/ a le n g i rli, a meskene/a meske n , a rlan- i l , a rsla n/asla n2, atl ık, boşa lt-/boşat-, bül'a­ c a b, habazan

ses ta klidi

cartadak, çat 11 ·2

ses türemesi

abrlz/a biriz, acz/aciz, a l a kesa/a l a n kese, aleng i lli/alengirl i , atlambaç, a rasta, blanko

spor terimleri

a ba n done2

syntag malar {dizimler, terki pler)

a d a makıll ı1, a d l ı a d ı n ca , a kl , a k l ı (x akıl­ d a ) , a klı kara l ı , a l aşağ ı etmek, a n neanne, g e l- X

ta birler

Abbas yolcu, acemi çayd a n l ı k

terkipler

b . sytagmalar

telaffuz

b . fonoloji

tıp teri m leri

a d e n it

vurgu

a başo, asg a ri

ya nsılama

b. ses taklidi

yardımcı fiiller

afişe et-, a l aşağı et-, a l d ı rış et-, a l ı ko-/ a l ı koy-, a rtakal-, a ş i n a l ı k et-, d i kiz g eç-, gel- X

zarflar

a bes yere, acaba ı, a celeten, aç m azdan, a d a m a kı l l ı , a d l ı a kı l l 1 1 adınca, a ka b ( a ka

19

binde), a nca 1, a rkuru/arkır, ayıkla, başlı başı na, b i rdenbire, cartadak, çıldıra sıya ka nbur zanbur

z'li ikileme örnekleri

Arapçadan Alınan Kelimeler ve Ekler 1 , 2 , 3 ve 4 raka mları Ar. kel i melerin kök h a rflerini te msil etmektedir

Madde isimlerine göre a bid

partici pium activum {etken sıfat fi i l , a ktif partisip) l a 2 i 3 vezn i { l , 2 , 3 kök harfleri )

a blak 1

a 1 2 a 3 vezni, a nlamca e lativus olmayan { ka rşılaştırma [comparativus] ve müba laga [su perlativus ] anlamı taşımaya n ) sıfatlar

a braş

a 1 2 a 3 vezni, renk sıfatları

a bus

l a 2 ü 3 vezni, öznenin ç a rpıcı bir vasfı n ı bel irten sıfatlar

a'cab

a 12 a 3 vezni, elativus { ka rş ı laştırma ve mübalaga)

aceze

la2a3a vezni, Ar. participium activum'un {etken sıfat fiil, a ktif partisip) {la2i3 kalıbı) bir insanı tavsif ettiği hallerde çoğulu

acib

la 2i3 vezn i , sıfat

akavl l

gruplaşma {distri butiv) e l a 2 i 3 veya e l a 2i3 vezni

akkam

l a 2 2 a 3 vezni, nomina a ctoris ve nomina fabricatoris { ü reten isim leri)

ala-rivayetin

Ar. genetivus (genetif, i l g i ha l i ) h a l i ndeki bel irsiz kel i m el erin sonuna -in eki a l ması

alimallah

Ar. Allah'ın ismiyle ku l l a n ı l a n geçmiş za man çeki m l i fi i l le r

a n i lg ıyab

Ar. 'an ön ta kısı: bir yerden ayrı lma, hareket etme, vs. manaları verir

a rzul la h l vasıa

Ar. i ' ra b ı genetivus {gen etif, i l g i ha l i ) h a l i nde -i o l a n kelime l er

ba'd/ba'de

' sonra ' ma nasındaki ba 'de prepositio n ' u (edat, i lgeç)

barekallah

o ptatif

batran

Ar. ya p ı m eki -an sıfat veya nomen a ctionis türetir

besmele

la2 3a4a vezni dört kök harfl id ir; Allah lafzı ile ilgili tabirlerde ku llanılır

beyne

'arasında' manasındaki beyne preposition'u (edat, i lgeç)

20

beynennehreyn dualis ( i kil, tesn iye) eki -eyn buluğ/bül uğ

l u 2 u 3 vezni geçişsiz fi il lerd e n nomina a bstracta ( soyut isim ler) yapar

büruc

l u 2 u 3 vezn i , tek heceli kel i m e leri çoğul yapar

büyut

çoğ u l yapma şekil leri

Kalıplara göre a12a3

e lativus (en ü stü n l ü k, ismi tafd i l ) (a'cab)

a 1 2 a31

e lativus a nlamca elativus olmayan ( ka rşı laştırm a [compa rativus ] ve mübalaga [su perlativus] a n l a m ı taşı maya n ) sıfatl a r (ablak 1 )

a 1 2 a32

renk sıfatları ( a b raş)

ela2i3 veya e l a 2i3

e 12a3 kırı k çoğul ha l in d e n tekra r kırık çoğu l u , g ruplaşma ( d i stri butiv) (akavil)

la2a3a

Ar. participium a ctivu m ' u n ( l a 2 i 3 ka l ı b ı ) bir i nsanı tavsif ettiği h a l l e rde çoğu l u (aceze)

ıa2i3

participium a ctivum (etken sıfat fi il, a ktif pa rtisip) (abid)

l a 213

sıfat (acib)

l a 2 ü3

öznenin çarp ı c ı b i r vasfı n ı bel irte n sıfatl a r (abus)

l a 2 2a 3

nomen actoris (bir fiili gerçekleştiren, bir edimde bulunan) ve nomen fabricatoris (üreten ismi) (akkam)

l a 2 3a4a

d ö rt kök harfli d i r; Allah lafzı i le i l g i l i tabi rlerde ku llanılır

lu2u3

g eçişsiz fi i l l e rd e n nom i n a a bstracta (soyut isim ler) yapar ( bu luğ/bül uğ)

lu2u3

tek hecel i kel i meleri çoğ u l yapar (büruc)

21

İŞARETLER VE KISALTMALAR

Kelimen i n ödünç alınma yolunu gösterir

??

Mana veya etimoloji meçhul

!!

Ç a ğ . d a ve Osm .da ortak kel ime o l d u ğ u n a d i kkat

*

Kelimenin geçtiğ i örnek cümleye işaret eder

**

Kel imeye örnek cümle bulunamad ı ğ ı n ı gösterir

*

Aslında var olmayan, uyd urul muş, düşünülmüş kelime veya ta birler Toplu bakış maddesi

Kısaltmalar Genel Kısa ltmalar ( Bi bliyografi k k ısaltma l a r iç i n b. B i b l iyog rafya) AD.

Anadolu Türk diyalektleri

a .e.

aynı eser

Alm.

Almanca

Alt.

Altayca

a.m.

aynı manada

Ar.

Arapça

Arn .

Arnavutça

Arom.

Aromunca

Asu r.

Asurca

a . y.

aynı yerde

Az. Tk.

Azerbayca n Tü rkçesi

b.

bakı nız

B izYu n .

Bizans Yu nancası

b.m.

bugün b i l i nen manada

BSTTk.

Bugünkü Standart Tü rkiye Tü rkçesi

Bulg.

B u lgarca

Cerm .

Cermence

civ.

c ivarı, civarında

Çerkes.

Çerkesçe

Çağ .

Çağatayca

Çek.

Çekçe

22

Çin.

Çince

d iyal.

diya l e kt/leri

EAlm.

Eski Almanca

ECerm .

Eski Cermence

E Fa .

Es ki Farsça

EFr.

Eski Fra nsızca

E Erm .

Eski E rmen ice

EFlem.

Eski Fleme n kçe

EHind.

Eski H i ntçe

E i ng.

Eski İ n g i l izce

Eİt.

Eski İta lya nca

EOsm.

Eski Osma n l ıca

E rm .

Ermenice

ESür.

Eski S ü ryanice

ETk.

Eski TLi rkçe

EYu n .

Klasik Yu nanca

Fa .

Farsça

Flem.

Fleme n kçe

Fr.

Fra nsızca

Gag.

Gagavuzca

gaz.

gazetesi

G ü re .

Gürcüce

H a kas.

H a ka sça

Hind.

H i ntçe

HvarTk.

Hva rezm TLi rkçesi

ibr.

İbra n ice

ing.

İ n g i l izce

isp.

İ spa nyolca

i sv.

İsveççe

it.

İtalyanca

Ka im.

Ka l m ü kçe

KazTat.

Kazan Tata rcası

Kı rg .

Kırg ızca

Kı rTat.

Kırı m Tatarcası

Kom.

Koma nca

23

krş.

karşılaştı rınız

Kumuk.

Kum u kça

Kürt.

Kürtçe

Kürt. (Zaza )

Kürtçe-Zazaca

Lat.

Latince

Leh.

Lehçe (Polonezce, Polonya'da konuşulan d i l )

Mac.

Macarca

Malay.

Mal ayca

Mo.

Moğolca

m .ö.

milattan önce

ms.

mesel a

no.

numara

Osm.

Osma n l ıca

OOsm .

Orta Osmanlıca

OAlm.

Orta Almanca

Özb.

Özbekçe

Pehl.

Pehlevice

Protobulg .

Proto-Bulgarca

Port.

Portekizce

Prov.

Prova n sa l

RD.

Rumeli Tü rk diya lektleri

Rom.

Roma d i l i , Kıptice, Çingenece

Ru m.

Rumence

Rus.

Rusça

S a nsk.

Sanskrit

Slavo-M a k.

Slavo-Makedonca

S ı rp- H ı rv.

S ı rpça - H ı rvatça

Si.

Slav/Slavca

Slo.

Slovakça

Slov.

Slovence

Sogd.

Sogdca

Şor.

Şorca

Sü ry.

Süryan ice

TB M .

Toplu Bakış Maddesi

Tk.

Tü rkçe

24

Tob.

Tobol diya l e kti

Tsa k. diyal.

Yunancanın Tsa konia diyalekti

TTk.

Tü rkiye Tü rkçesi

Tuv.

Tuvaca

Tü rkm.

Tü rkmence

T.Y.

Tü rkçe Yaz m a l a r

t.y.

ta rih yok

Ukr.

U kraynaca

vs.

ve sa i re

Ya k .

Yakutça

Ylat.

Yen i Latince

Yu n .

Yu nanca

YUyg.

Yen i Uyg u rc a

y.y.

yayın yeri yok

yy.

yüzyı l

25

BİBLİYOGRAFİK KISALTMALAR AAS

Asian and African Studies ( H a ifa )

AO

Acta Orientalia (Copenhagen )

AOH

Acta Orienta lia Academiae Scientiaru m H u n g a ricae ( Buda pest)

ArchOtt

Archivum Ottomanicum (Wiesbaden)

ArOr

Archfv Orientalnf ( Pra ha)

BS

Balkan Studies (Thessaloniki)

Bel leten

TürkTarih Kurumu Belleten (Anka ra )

CAJ

Central Asiatic }ournal. lnternational periodical for the languages, literature, history and archaeology of Central Asia (Wiesbaden)

FO

Folia Orientalia ( Krakauw)

GR

Graeco-Romanica (Thessa loniki)

isi

lslamica (Li psiae)

JT

}ournal ofTurkology ( Szeged)

JTS

}ournal ofTurkish Studies (Ca mbridge, Mass . )

KCsA

K6rösi Csoma-Archivum ( Buda pest)

KSz

Keleti Szemle ( B u d a pest)

LMO

Le Monde Oriental ( U ppsa la)

LBalk

Linguistique Balkanique (Sofi a )

MT

MaterialiaTurcica ( Boch um)

Orlens

journal of the lnternational Society for Oriental Research

( Leiden-New York-Köln) os

Orientalia Suecana ( Uppsa l a )

RO

Rocznik Orientalistyczny (Warszawa)

SHD

Seçilmiş Hikayeler Dergisi (İsta n b u l )

STC

StudiaTurcologica Cracoviensia ( Krak6w)

StTu

StudiaTurcica ( Bu d a pest)

TAD TD TDAY

Tarih Araştırmaları Dergisi ( İsta n b u l ) Türk Dili (Ankara) TDK, Türk Dili Araştırmaları Y ıllığı-Belleten (Ankara)

TDED

Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi ( İsta n b u l )

TDiA

Türk Dilleri Araştırmaları (An kara )

TDK

Türk Dil Kurumu (Anka ra )

TKA

Türk Kültürü Araştırmaları (An ka ra )

26

TM Turc

Türkiyat Mecmuası ( İsta n bul) Turcica ( Pa ri s/Louvian)u

TüDer

Türkoloji Dergisi (Ankara)

UAJb

Ural-Altaische jahrbücher (Wiesbaden)

WZKM

Wiener Zeitschrift für die Kunde des Morgenlandes (Wien)

YH

Yeni Hikayeler (Ankara )

YTH

Yeni Türk Hikayeleri

Z DMG

Zeitschrift der Deutschen Morgenlandischen Gesel/schaft

Z Balk

Zeitschrift für Balkanologie ( M ü nchen)

(Wiesbaden)

27

TARİHİ VE ETİMOLOJİK TÜRKİYE TÜRKÇESİ LUGATİ

İkinci Cilt

C-E

cabgın

c Osm. ca/cay 'yer' < Fa . ca/cay a . m . * Mücerred olan_hullant cay-ı cem 'i­ yetde alı-�omaKhatırnevazltl_cdur. ('AiT 1587 v. 140b). * Bir şaniye

evvel sürür ve sa 'adetden mürekkeb bir man?araya cay olan bu odadan şogu� bir rüzgar geçmiş idi. ! H . Z . Uşa �l ı g i l 1307 s. 7 ) .

Osm. *cab 'yay i l e okları koymak için bir çeşit kutu' R . D a n koff 1 9 9 1 s . 2 0 . Böyl e kutu ların Ar. a d ı ca'ba. Evl iya ÇelebT' n i n d uyduğu i s i m belki Ar. ca 'ba ' n ı n çoğ u l u o l a n ci'ab' ı n bir tel affuz varyantı d ı r. Osm. caba ı 'beka r ve topra ksız re'aya' < ?? * Caba mücerred olan

fu�ara-ı re'ayaya ve babasiyle olub müsta�ıll kisb eden mücer­ rede derler. (Ö.L. B a rka n 1 943 s. 4 7 ) .

caba i l ' bedava, parasız' T S 7 4 7 , 'fiyatı n veya ücretin ü stüne verilen ( y a d a a l ı n a n ) para vs . . bahşiş; üstel i k' DS 837, 4469 tef değişimi için krş. cihar. * Gelin almdı. Alay giderken kasabadan

biraz uzakça bir yerde, bir ufak köprü başmda, kasaba delikanlı­ ları alaym önünü kestiler. Hepsinin ellerinde uzun sopalar, coplar vardı. ( M .Ş . Esendal 1958m s. 92-93). ' polis sopa s ı ' : * Copunu kaldır­ dı, geldiği o büyük caddeyi gösterdi. ( M . Güler 1990 s. 140 ) . * Üç gün birine dayak atmazsam, dördüncü günü canım istiyor, başlı­ yorum bu kez cobu şap şap kendi avucuma vurmaya. ( M . İ zg ü 1993 s . 15). copla- 'copla dövmek ' : * Dün burada yine elli beş öğrenci coplandı. (A. Ağaoğ l u 199 1 h s. 24).

cora , b . cura 1. (Arg o ) corcak 'çocuk' F. Stein herr 1932 s. 184 < ?? Başka kaynaklarda bu­ l u n a madı. cornal ( gemici dili) 'gemi jurna l i ' < İ t. giornale a.m. Ka han e-Tietze 1958 no. 331. coru m 'balık a k ı n ı ; uskumru ların büyük b a l ı klardan korka rak sa hile sığ ı n ması h a l i ' DS 1003 < ?? çoğu ba l ı kç ı l ı k ıstı l a h l a rı g i b i kel i men i n Yu n . d a n geçmiş olması m u htemel, fakat sesçe uya n Yu n. ( Ka radeniz diyal . ) T{oupwµa (tzurôma ) 'tükeniş' (A.A. Pa padopou los 1961 1 , 393) mana itiba rıyla çok uzak. Kel imen i n manası için M. M i khaflov 1930 s. 22 şöyle d iyor: "Se prononce a u moment de la peche o u l 'on tombe subitemet sur la poisson en tas . " ·* �ıyıya çekilmiş sandallar yavaş yavaş karla

örtülecek. Gitgide soğuyan yüzey suları damar damar, oluk oluk akaklar bularak balık corumlarmm çekildiği kuytulara sızacak. ( B . Karasu 1979 s. 15-16). * Balık curum halinde. ( S . F. Abasıya n ı k 1 944me s . 136).

RD. coslat- 'cızlatmak' < ses ta klidi kelimelerinden. Ses ta klidi isimden fi i l yapan -la- genişlemesi için b . ağla- o . * Bilmem kaç kere kurşun

coslattırmışlar, Salih hocaya perileri yaktırmış/ar. .. muska tütüz­ lettlrmlşler. ( H . Ka ra hüseyin 1957 s. 56).

coş- ' kızgı n l ı k g östermek, yeşi l lenmek' < Fa . cüşidan ' kaynamak' fi i l i n e şeklen ve mana hususunda çok ya kındır, üste l i k /c/ ile başlaya n fi i l ler BSTik.nde çok nad i rd i r ( coş-'dan başka sadece cay- ve cıvı- vard ı r); l a k i n ünlüsü kısa ( M en i nski 1680 1 , 1678 onu cüşmek ve s ıfatını cüşkun şekli nde veriyor! ) ve Türkçeye yabancı bir kökten gelmiş genişlemesiz ( krş. butur-a-mak, harc-a-mak) yegane fi i l d i r ( M eninsk i ' n i n kaydetti­ ği fakat başka kaynaklarda b u lamadığımız badanamak ve keza şüpheli olan bıtır- ve çabuk- fi i l lerinden sa rfı nazar edersek). coş- fi i l i aynen Az. Tk. nde de mevcuttur. ** 'heyecana gel mek, g a leya n a gelmek, ha­ ra retlenmek, aşka gelmek' : * Coşamıyordum, coşkunluk/ara bıraka­ mıyordum kendimi. ( N . Üstü n 1970 s. 142 ) . ' d i l i çözü lmek, ha raretle kon uşmaya, m ü d afaa etmeye başlamak': * Fransız şairi coştu. Vata­

nı o müstebiddin pençesinden nasıl kurtaracaklarmı anlatıyordu. ( Fazlı Nec i p 1930 s. 3 0 ) .

coşgu n/coşkun ' k ı z g ı n h a l e gelmiş ( hayva n ) , kösn ü k' Men inski 1680 ı , 1 6 7 8 < coş- + fi ilden sıfat yapan -gun/-kun eki, b. akkm o . ' coşmuş olan, heyeca n l ı ' : ·* Taraflarm coşkun teşvikleriyle ilk yarışma baş­

lıyor. Murat Öğretmen'in Pembe-Kurt'u büyük bir hiddetle topra­ ğa saldırıyor. ( K. B i lbaşar 1953 s. 2 7 ) .

110

cucuk (Argo) covino 'şık' M. M i kha'ilov 1930 s. 22, F. Deve l l ioğlu 1959 s . 75, H . Aktunç 1990 s . 66 < İt. giovine 'genç'. AD. covuk 'şemsiye tel i ' DS 842 < Erm. cağ ' i nce ç u bu k' + küçültme eki, U. Blasing 1992 no. 17, R. Dankoff 1 9 9 5 no. 444. coy- ' kaybetmek; yok etmek, imha etmek' DS 1004, R. Dankoff 1991 s. 2 3 < yoy- fi i l i n i n bir Kıpça k Tü rkçesi va rya ntı. coyıl-/coyul- 'yok edilmek, yıkılmak' R. Dankoff 1991 s. 2 4 < coy- fi i l i n i n passivu m (ed i l g e n l i k) h a l i ; yoyu/- fi i l i n i n b i r Kıpçak Tü rkçesi va rya ntı. coyt- ' kaybetmek' DS 1004 < coy- fi i l i ni n causativum ( ettirgenl i k) hali (b. acıt- El); yoyut- fi i l i n i n Kıpça k Tü rkçesi varya ntı . coyul-, b. coyıl-. AD. cöğen, b. çöğen. AD. (Gelibolu diya l . ) cömer- 'baka ka lmak' R. Dan koff 1 9 9 1 s. 24 < krş. ETk. çömerük 'gözle ri zayıf ve çapaklı olan ( kimse)' C l a uson 1972 s. 424 ?. cömerd/cömert ' e l i a ç ı k' Meninski 1680 1 , 1684 < Fa . cü-mard < cuvan­ mard a . m . * Engin, babasmı bugünkü kadar zengin ve cömert hiç görmemişti. Ne isterse babasmm a/acağmı samyordu. (K. Bil başar 1953 s . 69). Krş. civanmerd. cöng/cünk/cüng ' b i r çeşit büyük g e m i ' Men inski 1680 1 1 1 1 , 6029 < Fa . cüng < M a l a y. cong a . m . * Bir ulu cünge girdük,_hurrem u_handan, asü­ de bir ay gitdük. ( Ferec 855/1451 v. 32b). * Bunda fetiJ oldı yine bir niçe cüng. ( E nver! 1928-2 9 [869/1464] s. 4 5 ) . ' h a l k şairleri n i n , şi­ i rleri n i not etme k i ç i n ku lland ı k l a rı uzu n l a masına c i ltlenmiş defter' Me­ n i nski 1 680 1 , 1663 < cüng; ' g e m i'__,.'defter, kitap' mana değ işimi için krş. sefine. * Şeh-namesindeki meşhür olan ebyatl bunlardur ki

irad olundı; cönglerde ve mecmü'alarda anca/.< bunlara dest-res bulundı. ( 'Ali 1994 [ 1 59 1-99] s. 240).

cörten, b . çortan. Osm . cu ' a ç l ı k' < Ar. cü ' a . m . (!cw'/ kökünden ) . * �a 'ide-i ma 'hüdca ac eve gelür. Cü ' odı nihadmda müşta'i/ olmış. ( Ferec 8 5 5/145 1 v. 57a). cubbadak, b. cuppadak. AD. cubi 'çeşme tıka c ı ' DS 1009 < Yu n . ( Ka radeniz diya l . ) *T{oum (*tzupf) < EYu n . uwrırıEıov (styppeion) ' üstü pü' Ch. Tzitzilis 1987g no. 497. AD. cubur 'üzüm posası' DS 1009 < Yu n . ruırıoupo (tsfpu ro) a . m . A. Tietze 1955 no. 274; krş. cibre. AD. cucuk/cücü k 1 ' c ivciv' DS 102 1-23 < civcivleri çağ ırı rken ku l l a n ı l a n cü cü ( D S 1 02 1 ) seslenmesinden ve esasen ken d i ç ı ka rd ı kları veya a n ne­ leri n i n ç ı kard ı ğ ı seslerin taklid i n d e n . U. Blasing 1992 no. l'e göre aslı Erm . cucik'dir, (R. D a n koff 1995 no. E132'ye d e bakın ı z . ) fakat onoma­ topoetica'da aslı tespit etmek g ü çtür. Krş. civciv, cüce. * Bu cücük

iki üç günlükken bu şehirde bir kıtlık olmuş. Öyle bir kıtlıkmış ki cücük/erine yedirecek bir nebatat bulamamışlar. ( 5 . Sa kaoğ l u 1973 s. 576).

A D . cucuk/cücük i l 'soğ a n ı n toh u m ve ren uzun, sert ya p rağı' DS 1 0 2 3
T k . haspa ' nazı z o r çekilen kad ı n veya kız', Ar. miskin 'fakir, d i lenci' > Osm. 'cüza m l ı ' ve Tü rkçe 'de yumurcak 'veba ç ı b a n ı ' > 'insa n ı s i n i rlendiren çocuk'. Ar. /fi/, Ar. diyalektlerinde dental (diş sesi) /dl olara k d a telaffuz ed i lebi l i r ve bunun aynen Tk.ye d e a l ı n­ d ı ğ ı da olur, b. baydak 8 . * . . . cudam, aslı alçak, nadan, terbiye ve tecrlbesiz kişiler. ( G . Haza i 1973 s. 158). * Sen geber, hey cudam cad/! ( Kömürciyan 1981 s. 124). Krş. cüdam. ••

AD. cudayma 'leblebi' DS 850, 1009 < Ar. kudama/kudayma a . m . A. Tietze 1958 no. 1 8 2 ; gudayma varya ntı n ı n bir varya ntı olabil ir, H . E ren 1993s 10- 1 1 . cueto ' kahvelerde oyna n a n oyunlar (tavl a , piket, pastra vs. ) ' H. Kod a m a n 1 944 s. 2 4 5 < Fr. jeu 'oyu n ' veya jouet 'oyuncak' + İ t. küçültme eki o l a n

-etto 7 * "Basma" kumarbazların cueto adını verdikleri oyunlar­ dan değildir. Bakara, poker, paseta, kılıç ve benzerleri gibi bir oyun/ur. ( H . Kod a m a n 1944 s. 1 1 7 ) .

RD. c u g u ' piliç' DS 1010 < ?? * Kümesten tavuğu ile cuguları çıkarıp kaçmasınlar diye bir iple hepsini bağlamış. (Rodop Türk Halk Masal­ /an 1963 s. 160 ) . A D . cugun/cukun/çüven 'büyük çayd a n l ı k' D S 1 0 1 0 , 1 3 1 0 < Rus. U kr. çugun 'dökme d e m i r tencere' A. Tietze 1957 no. 2 3 ; 1982z no. 34, < Tk. d i l l e rinden birinden ( M . Vasmer 1958 1 1 1 , 3 5 1 ] ; kel i m e n i n kökü ve yayı lışı i ç i n b . G . Doerfer 1967 1 1 1 , no. 1 149 . cuğrafi (sıfat) 'coğ rafyaya a it, coğrafya i l e i l g i l i ' < Ar. cugrafi a . m . , krş .

coğrafya. * Aralarındaki coğrafi mesafe açılıyordu ama yaşların­ daki mesafe de o ölçüde yaklaşıyordu. (A. Ku l i n 1997 s. 102).

cuğun, b. çuğun. cuğur-, b. çoğru-. AD. Cl,!hnls, b . çuğnls. Cuhud, b. Cühud. (Arg o ) cuk 'esrar' F. Devellioğ lu 1959 s. 7 5 , H . Aktunç 1990 s. 66 < ??. cuk i l , b . cok. AD. cukcuk ' ka ratavuk kuşu' DS 1011 < ses takl i d i kuş isim lerinden. * Be­

nim demem, biri kanatlı kartal, biri serçe! Biri akbuba, biri cuk­ cuk kuşu! Onların onu, otuzu birden, bizimkisi kuru ellerle birem birem! ( F Baykurt 1 9 7 1t s. 293). 112

cum'a c u kun, b . cugun. AD. cuku rda- ' i stekle yutku n ma k' DS 1 0 1 1 < cukur cukur 'arka a rkaya yutku n u rken ç ı kan ses' {DS a . y. ) + ses ta k l i d i kel i melerd e /il veya /r/ olan son ü nsüzden sonra -la- yerine -da- fi i l genişlemesi. b . alda- ı:::ı . *

Geniş tahta sini üzerine döşenmiş hindi dolmasmdan balina, bö­ reğine kadar çeşitli ve bol yemekleri görünce boğazı cukurdadı. { H . Ayteki n 1945 s. 94) .

A D . cula ' ka rg a , ka rgaya benzeyen b i r kuş' DS 1 0 11-12 < çulha kuşu 'sak­ sağ a n ' DS 1 0 1 3 . * Gızlar1m çoğ uslu, Bayram arkadaş. Siyah ön­ lükleri içinde cula guşlar1 gibi gidip geliyorlar. { F. Bayku rt 19611 s . 191). AD. cula- 'eskimek, yıpra n m a k, d ö külmek' { ? ) < ?? krş. çığla- ' hasta lan­ mak' DS 1 162 ? * Üstümüz başımız da culadı. İğne, iplik, birkaç düğme de alacağım. { M . M a ka l 1957k s. 43). Osm. cülah 'örü mcek' < cüllah. * Ayu eyitd i : " İşitdüm kim bir cülah var-idi. " { Ş . Şeyhoğ lu 1973 s. 2 6 2 ) . AD . culba n/cilban 'yabani beze lye, burça k; çok küçük ta neli fasu lye' DS 964, 1 0 1 2 < Ar. culban a . m . A. Tietze 1 9 5 8 no. 42. AD. culcul 1 ' h i nd i ' DS 1012 < onomatopoetica ' d a n ve ehli hayva nları ça­ ğ ı rma kta ku l l a n ı la n seslenmelerden (cul cul ' h i ndiyi çağırma ü n le m i ' DS 1012), krş. civciv. AD. culcul i l ' kuş yemi' DS 1 0 1 2 < Ar. culcul 'susam ağacı ' , culculan 'su­ sa m ' A. Tietze 1958 no. 43. AD. culfa/çu lfa 'doku macı' DS 1 0 1 2 , 1302, TS 960 < culha kel i mesinin va rya ntı; /hl > !fi değ işi m i için krş. çıfıt, softa . ·� Nessac ki fariside culah, türkide culfa derler. { Mel:ımed Şefi� 1288 s. 9 7 ) . 'çul ve çuval dokuma tezg a h ı ' DS 1302, ZTS 1976 s. 4 5 . • •

AD. culha/cülha 'dokumacı' < Fa . culah a . m . , fa kat i kinci heced e ki /ah/ > jha/ değiş im i n i n izahı güçtür, b. albız ı:::ı . Krş. cül/ah/cülah. * l;likmet-i _Huda bir gün bir çufha öldi. { P. N . Boratav 1995 s. 1 5 2 ) . AD . culku ' ö küz a ra bası n ı n tekerl e ğ i n i n çıkma ması i ç i n d i n g i l başı n a ta kı lan demir' ZTS 1976 s. 3 1 < krş . Az. Tk. {diya l . ) çulgu a . m . ADDL 1964 s. 451, A. Tietze 1982z no. 35. AD . culuf 'fı n d ı ğ ı n yeşil ka buğ u ' DS 1013 < Yu n . { Ka radeniz diya l . ) *yAouıra {*ğloupa) a . m . Ch. Tzitzilis 1987g no. 7 7 . Başka bir ihti ma l : cüruf kelime­ sinin va rya ntı /r/-+/// değişimi i ç i n ço k örnek var, krş. amelikan, man­

dalina.

AD. culuk ' h i n d i ' DS 1012-14 < ses ta kl idi kel i melerden, krş. culcul. * Cu­

luk yumurtası kadar bir şişlik karnmdan aşağı bacaklarmm ara­ smdan dışar1 uğradı. {L. Tekin 1984 s . 16).

·cum'a/cu m a b.m. {hafta n ı n bir günü) < Ar. cum 'a a.m., asıl manası 'top­ lanma { g ü n ü ) ' . * İstanbul'lu Hoca, Cuma'dan sonra konuşacaktı. {T. Buğra 1963 s . 89) EOsm. * Cum'a gün gel, bir dem biri birimüzi görelüm! { Ferec 855/1451 v. 2 08 b ) . cuma ertesi / cumartesi ' Pazar­ d a n bir g ü n evvel ' {bu terk i p a rtık kel i m e o l m u ştur ve ikinci va ryanttaki possessiv u m {iye l i k, mül kiyet) eki fon ksiyo n u n u yitirmişti r, b. acabola/

acabula

O):

* Liseyi bitirmesine tatiller çıktıktan sonra yalmzca 113

Cumadel'a h i re

ondört ay vardı. Yarım ders günü cumartesi/erle pazarlar çıkmca üçyüzotuzbir gün kaltyordu. (A. Nes i n 1968 s. 143). Osm . Cumadel'ahire 'İslam ta kviminde b i r ayı n adı' < Ar. Cumada 1-�hira a . m . Krş. Cemaziyül'ahlre. Osm . Cumadel'ula 'İslam takviminde bir ayın a d ı ' < Ar. Cumada 1-üla a . m . Krş. Cemaziyül'evvel. cumartesi , b. cuma. cumba 'eski evlerd e üst katı n pencereleri hizasında sokağa doğru çı kıntısı olan camlı ya da kafesli böl ü m ' < Fa . cunbad 'kemer' ( m i ma ri u ns u r ola­ ra k). /nb/..../mb/ . gelişmesi için b. ambar 8. ·* Eski, iki katlı bir ahşap ev. Alt katmda kafesli pencereler. Üst katta bir yartm cumba. ( M . M u ng a n 1996 s . 410). cumbadak, b . combalak. cumhur 1, b. çumbul. cumhur i l , b. comfur. cum bu rlop 'ağır bir cismin suya d üştüğü zaman çıka rd ığı sesi anlatır' < ses takl i d i ve e kspresif ( kuvvetlend iric i , açı k ve net olarak gösterici) kelime­ lerden. * Ayağmm altmdakl kızıl kumlu topraklar kaydı ve haydi kendisi cumburlop batak derenin içine yuvarlandı. (O. C . Kayg ı l ı 1938s s . 1 2 ) . Osm . c u m e 'el biselik' < Kürt. *cüme < Fa . cama 'elbise' ( Kü rt. kel i me i ç i n krş. cüm ' e l bise' K . K . Kurdoev 1960 s. 1 4 7 ) . * Ve nefs-i Dekukda ve

l,curada her cüllahdan resm-i cüme deyü her cümeden aiti al,cca almur. (Ö. L. B a rkan 1943 s. 194).

cumhur/cümhu r ' halk, u m u m , herkes' < Ar. cumhür a . m . * Şehzade ge­

llcek fağfür u ekabir u cumhür duru geldiler, 'izzet etdiler, otur­ dılar. ( Ferec 8 5 5/145 1 v. 140a). İsviçre ' n i n kantonlarından bahsed erken 18. asra ait bir metin İt. repubblica kel i m esini cumhür d iye tercüme eder: * S/vlçeri dedikler/ vilayet bir kaç cumhurdan ibaret İta/ya­ ya yakm bir böyücek vllayetdir. (C.C. Carbog nano 1794 s. 679). cum­ hur cemaat 'to p l u l u k', krş. cümbür cemaat: * Elinizle yalnız kendi­ nize veremediğiniz ölümü. Size armut piş ağzıma düş kabilinden cümhur cemaat temin edecek bir musibet! ( R . H . Karay 1939a s. 4 8 ) .

cumhuriyet b . m . ( b i r devlet i d a resi rej i m i ) < Ar. cumhüriya a . m . Ar. -iyet eki için b. aciliyet 8 . * İnsanlar böyledir. Daha düne kadar ka­

pımızda uşaklık edenler, Cumhuriyet ilan edildiğinde, bize kafa tutar, huzurumuzu bozar oldular. ( M eh met Sela hattin 1971 s. 2 9 ) .

*cumra ' kozadan i p e k s a ğ m a k i ç i n ku l la n ı lan bir ayg ıt' T S 778 < oku n u ş kesin d e ğ i l v e nasıl b i r aygıt o lduğu meçh u l ? Başka kaynaklard a b u l u ­ n a m a d ı (krş. çevirme ' kozayı tozu ndan ayırmak i ç i n ku l l a n ı l a n d o l a p ' D S 1 1 53?). AD. cu mran/cırman 'iri sıçana benzeyen bir hayva n ' DS 8 6 1 , 1016, R. Dan­ koff 1991 s . 2 4 < krş. Mo. cumran 'Zieselma us' G . Doerfer 1975 iV, no. 1917, M. Rasa nen 1969 s. 2 10. Metatez i ç i n b. albız 8. * Ve cumran/

çumran nam sincab gibi tüylü ve ol l,cıfada ve cüşşede bir mi!hlül,c var, amma l,cuyruğı sincab gibi uzun degüldür. ( Evl iya Çe lebi 1 3 1 4 [ 1 7 . yüzyıl] i l , 808).

1 14

cura AD. cumur/çu mur ' peynirle mısır e kmeğ i nden ya p ı l a n bir çeşit yemek' DS 1 0 1 6 < Erm. çmur R. Dankoff 1995 no. 468. Yu n. etimoloj isi T{ouµoup (tz u m u r) K. Karapotosoğlu tarfı n d a n red ded i l i r. EOsm. cuncuk- duncuk- fi i l i n i n varya ntı ; /dl > /el değişimi için b. baca­ luşka ı::::ı . cu nda (gemici d i l i ) 'seren' < İ t. (Ve nedik d iya l . ) zonta a . m . Ka ha ne-Tietze 1958 no. 720. * Cundaya adem Çt�dı, etrilf-ı cevanibe na?ar şalub di��atle ba�dı. (C. Okuyucu 1987 [ 1 5 90-9 1 ] s. 375). EOsm. cu rıgar, b. cevüngar. cunta 1, b. conta i l . cunta i l memleketin i d a resine el koyan grup' < İsp. junta (telaffuzu_ hu nta ) ; Tı.i rkçe'deki telaffuz yazının tesirini gösterir, b. arp ı::::ı . Kel i me 1970'1e­ rin başında Yu nan istan'da böyle bir h ü kümet kuru l d u ktan sonra yayı l d ı

* Yalnızca Ada'ya değil, komşumuz Yunanistan'a da barış götü­ rüyoruz. Orada cunta var, devireceğiz cuntayı, Yunan halkını da kurtaracağız. (B. G ü n e l 1991 s. 5 ) .

cup 'suya d üşen bir şeyin ç ı ka rd ı ğ ı sesi a n latır' < ses ta klidi kel i m elerden.

·� Onun mahkemesi yerin altında. Katran kaynayan kara kazana cup diye attılar mı görürsün mahkemeyi sen! ( M . Maka l 1960 s. 4). Daha umumi olara k, herha n g i bir a n i had iseyi de a n l ata b i l i r: * İlkin, dünyanın en geri kalmış ülkelerini dolaşırız. Bizim mutluluğumu­ zu görünce, onlar da cup diye gelişkin ülkelerin arasında yer alır­ lar. ( F. Kayacan 1968 s. 14). cup, b. çöp.

AD. cuppadak/cubbadak ' suya b i rd e n bire atla mayı a n latır' DS 1 0 1 7 < cup + ses taklidi kel i melerd e çok görülen -adak gen işlemesi, krş. cumba­

dak, hopadak, şakkadak, zıppadak. * Az daha cubbadak aşağıya gidiyordum, gücle kurtuldum . ( S . E . Ertem 1 9 3 1 s. 260).

cura l/cora/cüre ı ' 2 ila 4 tel l i küç ü k saz' THASDD 288, DS 1000, H . Ritter 1924 1, 10 not 2 < Fa . curra ' b i r çalgı' (fakat nasıl bir çalgı?) Ste i n gass 1930 s. 36, fakat Az. Tk. cüra aynı Anadolu'daki g i bi mızra p l a ç a l ı n a n tel l i bir saz. * Köy çocuğu solumda, gözleri curasından ve mız­ rabından ayrılmıyor. (Aka G ü ndüz 1930 s. 5 7 ) . * Bana bir kaç ay

sonra dut ağacından, değerli, güzel bir cura gönderdiğini anım­ sıyorum. (Yaşar Kem a l 1980 s. 368).

AD. cura 1 1/cüre i l ' küçük zurna' DS 1 0 1 8 < ?? krş. Arn . xhura a.m. [N. Bo­ retzky 1 976 i l , 141'e göre Tı.i rkçede n ] . AD. cura 1 1 1 'erkek atmaca; doğan' D S 1 0 1 8 < Fa curra a . m . * Yarasa gibi dünle �ılma pervaz, 1 Cura dogança gündüz uç �ış u yaz ( F�hrT 1974 [ 1 367] no. 3960). AD. cura IV/cüre 1 1 1 ' ufa k tefek, gel işmemiş; cı lız, ç e l i msiz' DS 1 0 1 7-18, TS 778-779 < Fa . curra 'a nyth ing sma l l ' F. Steingass 1930 s. 361 Tü rkçe'­ den > S ı rp.-H ı rv. cora a . m . P. S ko k 197 1 1, 475. (Argo) cura V 'esrar' < cür'a '(içkiden) yudum; kadehten son yudum'. * Dilberlersekisi'nde esrarkeş/erle cura çekti. ( Orha n Kemal 1 949e s. 54). 'cıg a ra n ı n son yudumu ( nefesi)' Met:ımed_ H a lid [ Bayrı] 1934 s. 48, F. Devellioğlu 1959 s. 75, H . Aktu nç 1990 s. 67. * Yeni gelen mezelerin hatırı için de birer cur'a çekiliyordu. (R.C. U l unay 1 994 s. 7 1 ) . 115

cura et( H a l k d i l i ) cura et- ' başkasına bıra kmak' < ciro et-. * ister cura et ister etme! ( H . Ritter 1953 1 1 1 , 526). curcuna ' a n a baba günü, g ü rü ltülü karışıklık' < curcuni. ·* Aşcı bulun­

maz, bulunanlar ise ya pis, yavhüdvhırsız olurlar; ev bir curcuna içinde yuvarlanır idi. ( Met:ımed Ra' ü f 1331 s. 100).

curcuni 'kaba yeri oynatarak yapılan hızlı ve gürü ltü l ü bir ra ks çeşi d i ' TS 7 7 9-780, R. Dankoff 199 1 s. 24 < ses ta klidi ke l i melerden, krş. Yu n . ( Ka ­ rad e n iz diya l . ) T{ıpT{ıpı{w (tzirtzi rfzö) 'cızırda mak' (A.A. Papa d o pou los 1961 i l , 387). curnal ' b i risi hakkında kötüleyici ra por' < Fr. journal * Alt tarafı işte

daha böyle martaval. Böyle curnalleri çok yedik, ezberimdedir. ( H . R. Gürpınar 1339 s. 105-106). curnal et- ' böyle bir ra por verm e ' . * Beni iş ortağım, genel kurmaya curnal etmişti, iltimasla İstanbul­ da kalıyor diye. ( M . İzgü 1993 s. 9 8 ) . Krş. cornal.

curnata (avc ı l ı k teri m i ) 'göç eden bıldırcı n ların bi r yeri ka labalıkla işgal et­ meleri' C. Avc ı 1937 s. 78 < İt. g/ornata 'çalışma g ü n ü ' . Mecazi m a n a d a ' h a reketli v e fevka lfıde veri mli bir mola, ara ' : ·* Bugün SHP'de bir cur­

nata var. Kimisi koşuyor, kimisi dans etmekte, kimisi güneşleni­ yor. (Cemal Süreya 1991 s. 7 7 ) .

curu, b. çuru. AD. curum ' lahana çiceğ i ' DS 1019 < EYu n . Kopuµf3ot; ( k6 rymbos) a . m . C h . Tzitzilis 1 9 8 7 9 n o . 2 3 3 . A D . curun 'taş veya tahta d a n oluk, ya lak, kurna; harman yeri ' D S 1 0 1 9 , ZTS 3 1 < Ar. curn 'ya l a k; havuz' A. Barthelemy 1935, R. Dozy 1927 ı. 189, R. Dankoff 1991 s. 24, A. Tietze 1958 no. 40. ·* Eniği boğazladı, kanını curuna akıttı, yüzdü, temizledi, yağda iyice kızarttı. (Orh a n Kem a l 1950c s . 3 2 ) . A D . cusun 'ci ns' < Kürt. cisin Ja ba-Justi 1 8 7 9 s . 1 1 6 < Ar. cins a . m . M etatez için b. albız 8 . Osm . cuş ' heyecan, coşku n l u k' < Fa . cüş a . m .

� Obavhal�ı barçası cüşa vhurüşa geldiler, dür/ü dür/ü sözde aldılar. ( Ferec 855/1451 v. 1 7 6 b ) . cuş et- ' kaynayarak kaba rma k': ·* Rül)umuz ol camdan mey nüş edüb I Mest olub çün bai)r-ı 'umman cüş edüb ... (Va t:ı idT 1993 [ 9 2 9/1 5 2 2 ] v. 91a). 'coşmak': * İşidüb erganünı cüş ederdi, 1 Süçiler erguvanı nüş ederdi. ( F;;ıhrT 1974 [ 1 367] s. 2 7 2 ) .

Osm . c uşan ' kaynaya n, dalgalanan' < Fa . cüşan a . m . * Adı Server-/ Banüvandur. Deryay-i cüşandan ötedür. ( Ferec 8 55/1451 v. 1 5 2 a ) . A D . cuva b/cuvap 'cevap' < cevap kel i mesi n i n varya ntı ; l a b i a l ( d u d a k ses i ) ü nsüzden önce ü n l ü n ü n yuvarlaklaşması i ç i n b . avuç 8 . * Cuvap ver! ( F. B ayku rt 19610 s. 3 2 ) . Osm. cuvariş 'mide ilacı' M . Kütüko ğ l u 1983 s . 103 < Ar. cuwariş < Fa . guvarlş a . m . Fa . -iş için b. aferiniş 8. F. Stei n gass 1930 s. 376 (guvar ' h azmı kolay şey'). Osm . cuybar ' ı rmak' < Fa . cüy-bar a.m. ·* Bimar olub l)araret-i rüz-ı bahardan 1 Her bir diri!ht şerbet içer cüy-bardan. ( AiT 1994 [ 1 5 9 19 9 ] s. 196). '

1 16

Cühud Osm . cuzab ' b i r yemek a d ı ' < Fa . cü(?ab ' a d ish of sugar, rice, a nd meat' F. Steingass 1930 s . 3 7 7 . * Bizüm l_cul[IJul_ccı götürübildügince lavaş,

girde, küliyceler, biryan/ar, cü?ablar, IJalvalar, nul_cullar aldı, eve geldi. Yedük, salJa d�hı l_codul_c. ( Ferec 85 5/1451 v. 5 7 b ) .

c ü bbe/cü ppe ' uzun, g e n i ş y e n l i , düğ mesiz resmi üst g iy i m ' < Ar. cubba a . m . * YÜl)den cübbe geyür, yül)den başı örtüsi var. ( Ferec 855/145 1 v. 33b-34a). Eski devi rlerd e "cü bbe ve destar" bir ki mse n i n yü ksek bir içtimai mevki n i n ala metiyd i : * Kel-i na-daştı hem sultan l_catma ilet­ di. Sultan bum gördi ki l_cul)dur, cübbe vu destar ehli degül. ( Ferec 855/14 5 1 v. 2 3 2 b ) . ·� Şalvar gibi bir pantolon, üzerine de cüppeye benzer acayip bir palto giyip dolaşwor. (C. Kavukçu 1998 s. 33). Osm . cübn/cübün ' peyn i r' < Ar. cubn a.m. * Ve cübnü n-naşara yükin­ den dört al_cca. (Ö.L. B a rka n 1943 s. 2 2 2 ) . AD. cüce 1 ' civciv' DS . . . 1 0 2 1 < Fa . cüca a . m . A . Tietze 1 9 6 9 no. 5 8 . cüce i l b . m . (yaşına göre çok kısa boylu kimse) < cüce 1 * Cüce NaşülJ Ağa Yedi �ulleye l)abs olundı. (SelanikT 1989 [ 1 599] I, 136). cücük, cücüklen-, b. cucuk i l . AD. cücül darı ' i nce, ufa k d a rı ' D S 1 024 < gilgil dan, A . Tietze 1 9 5 8 no. 43. Osm . cüda/cüza 'ayrı l m ış, uzak ka l mış' < Fa . cuda a . m . Fa . kel i melerdeki /d/-+f?I gel işmesi için b. azine E:J. * Anadan babadan cüdayam. (Fe­ rec 855/1451 v. 2 06a ) . * Bir nefes bunlar cü?a olmaz-idi, 1 Aynlub hergiz uzal_c l_calmaz-idi ( M . Adamovic 1994 [ 1 368-86] no. 2519). ' ( kötü bir şeyden) ayrı l m ış, kurtulmuş': * CÜ?i'I olsun yavuz dilden, ırağ olsun yavuz gözden! ('Ömer bin M ezTd 1982 [840/1437] s . 63). * •••

Beni bir şalJib-mi'mete satasız, baham sizÜIJ ola, anul)la mul)te­ şem o/asız, bu yaramaz manşıbdan cüda düşesiz. ( Ferec 855/1451 v. 1 1 2 a ) . cüda l_cıl- 'ayırm a k ' : * Der-IJal gögercinÜIJ başım gövde­ den cüda l_cıldı. ( Ferec 8 5 5/14 5 1 v. 148b). cüda ol- 'ayrı l m a k ' : * Diri olduğumca l_cululJ olam, senden cüda o/mayam. ( Ferec 85 5/1451 v. 178a ) .

Osm . ( h a l k ağzı) cüdam ' cüza m ' M e n inski 1680 1, 1589 < cüzam. * Me'ke­ IÜIJ tuzsuz aşmı içerek 1 SQhte isel) uyuz cüdam oldulJ. ('AiT 1977 [989/1 58 1-82 civ. J no. 7 7 ) . Krş. cudam. cüft, b. cift. AD. cügen/cüğen 'at başl ı ğ ı ' DS 1025, R. Dankoff 1991 s. 24 < ETk. yügün 'dizg i n ' Clauson 1972 s . 9 1 3 . cühan ' c i h a n ' < özenti l i y ü ksek bir üslu pta ciha n ' ı n va rya ntı, başka yerler­ de hep cihan; krş. cüva n , d ü m a n . * Yaradıcıdur mekam, yürüdicidür

zamam ve zamaniyam, l_canün-ı l)ikmet üzerine düzücidür cüha­ m, cühaniyan içün ezicidür nebat-i ilJsam. ( Ferec 8 5 5/1451 v. lb).

Osm . cü hela 'cahiller' < Ar. cuhala ' a . m . [cahil kel i mesi n i n çoğ u l u ] . * Bu

cühela güruhu ahvali hazıra hakkmda mütalaalar beyan ediyor. (Orha n Kemal 1968g s . 2 3 ) .

Osm . Cüh ud/Cuhud 'Ya h u d i ' < Fa . Cuhüd < İ br. Yahüdi a . m . * Gideriken gördi ki bir zul_cal_cda bir Cühüd evinden Çll_cdı. ( Ferec 8 5 5/1451 v. 220b). cühud ısıtması ' y ü ksek ateş, sıtma ' : * Cıhut sıtması tutmuş gibi titremeye başladım. ( E . M isailidis 1986 [ 18 7 2 ] s. 3 7 5 ) . * �un1 17

Cüh udek

lalar yedi gün yası bigi, 1 Yayıla/ar Cühüd sıtması bigi. (Şeyho g l ı M uştafa 1 9 7 9 [ 1 540] no. 4 5 8 9 ) . Krş. çıfıt.

Osm . Cühudek ' küçük Ya hudi; kurnaz Ya h u d i ' < Cühud + Fa. küçültme ek olan -ek, b . ahmedek ı::::ı . ·* Cühüdek eyitdi "Ben bu işi bilme­ zem. Sal}a diynar verürem, mekseb gerekmez. " ( Ferec 855/1451 v. 234a ). AD. cük kadar ( menfi cümlede) 'en ufak' < ?? lug atlerd e cük için gösteri­ len mana lard a n hiçbiri uymuyor. * Toprakta cük kadar ot, çöp, taş yoktu. ( F. B aykurt 1967a s. 2 53-254). * Bir boka yaramadı, cük ka­ dar faydası olmadı. ( a . e . s. 357). (Ac a ba çük [ küçük çocuğ u n erkeklik org a n ı ] kel i mesinden m i?). cükür, b. çukur. cül, b. cüll. cülah, b. cüllah. Osm . cü laver ' ç u l l a örtül ü , ç u l l u ' R. Dan koff 1991 s. 24 < cül ve Fa . -avar 'getiren, taşıya n ' ; -aver i ç i n b. cengaver ı:::::ı . Evl iya Çe lebl' n i n ce n kçi yi­ ğ itler hakkında ku llandığı bu sıfat dilaver 'yürekli, cesur' sıfatı na kafiye teşkil ede r. AD. cülcül/cücüldarı 'ya bani d a rı ' THAS DD 286, 287, 1639 < Ar. culcul 'susam' A. Tietze 1958 no. 4 3 . Krş. gilgil. cü.!ha, b. culha. cüllnnar, b. cüllenar. Osm. cül l/cü l ı 'en fazlası, ekseri, çoğ u, bütü n ü ' < Ar. cull a . m . , e kseriya cüll-1 himmet 'elinden gelen gayret, en fazla d i kkat, ( b i r işe) kend i n i tam verme' ta birinde: * Buncawhidemat eda edüb 'ari-ı kemalat et­

miş iken şıfru /-yed avdetümüze cüll-i himmetleri mu�arrer oldı. ('Ali 1982 [ 1 5 8 1 ] ı ı . 2 1 4 ) .

Osm . cüll/cü l i l ' a t ç u l u ' Fa . cull/cul a . m . * Bir cüll-i atlas-rengiyni ar�a­ sma salmış. Şehzade ol avı dutmaga �aşd etdi. ( Ferec 855/1451 v. 28a). * Bir atlas cül-lü geyik ol bagulJ �apusmdan daşra geldi. ( Ferec 8 5 5/1451 v. 3 7 a ) , Krş. ç u l . Osm . cüllab ' g ü l suyu' Ar. cullab < Fa . gul-ab a . m . gul 'çiçek, g ü l ' + a b 'su ' ) . ·* Cüllablar, müferrll)ler. deva 'ülmiskler getürdiler. Tenavül etdüm. ( Fe rec 8 55/1451 v. 98a). Krş. colab, colaf. Osm . cü llah/cülah 'doku macı' < Fa . cullah/culah a . m . * Ve cüllahdan her cümeden beş a�ca ve derziden her neferden beş a�ca. (Ö. L. Barkan 1943 s. 194). Krş. culfa, culha. Osm . cüllenar/cül innar ' nar çiçeği' < Ar. cullanar < Fa . gul-nar a . m . (gul 'çiçek' ve anar 'nar' ) . * Bu niylüfer-i al)merdür, bu cülinnardur. Bu­ lar �amusı Mışırda olur. ( Ferec 855/1451 v. 242b). cülus 'hü kü m d a rl ı k tahtına çıkma, tahta oturma mera s i m i ' < Ar. culüs a . m . [lcls/ 'otu rm a k' kökünden ] . * CülÜSUIJdan beri �aç adem öldürdÜIJ,

beyan eyle! 1 Yatırma� üzre ban�a �aç �uruş çaldılJ bu milletden? (Şair Eşref 1 9 5 8 s. 1 17 ) . cüliis et- 'ta hta çıkmak': ·* Abdülhamit ha/o­ lundu, Yeni padişah cülus etti. ( Fazlı N ec i p 1930 s. 248 ) . 118

cümleten Os m . cül usiye 'pad işah ı n tahta çı kması m ü nasebetiyle takd i m edi len kasi­ de' < cülus + böyle ş i i rlerin başlıklarında kullanılan -iye eki, b . adliye ·* Mezbür Şükri Sultan ('AiT 1994 [ 1 591-991 s. 2 3 5 ) . E:J .

Süleyman_Hana cülüsiye d�hı vermiş.

cümbiş, b. cünbiş. ( H a l k d i l i ) cümbür cemaat 'toplu o larak, g ru p h a l i nde' < cumhur cemaat.

* Denize çok merakltymış, kadmlı erkekli, cümbür cemaat girme­ ğe bayılırmış. ( S . M . Alus 1933p s. 1 0 2 ) .

cümbüş 1 'canl ılık, şevk, coşku n l u k' < cünbiş; bu m a n a Fa .da da var. / nb/-+/mb/ gel işmesi için b. ambar E:J . * Gürgane ta 'am yemek, şira­

ne cünbişle tu 'meye girişmek, sür'atle /f.arnm çloyurub sofradan el çekmek ( 'AiT 1956 [ 1 586-87] s . 247 ) . ' h a reketli eğlenti ' : * Her gün düğün-bayram havası içinde yaşardık. Evin içinde bir neşe, bir cümbüş, gürültü, patırtı. ' (A. Nesin 1 97 0c s . 2 8 ) . cümbüşlen­ 'neşelenme k; keyfi n i tazelend i rmek' : * Etemin karısı arasıra kocası­ na çaktırmadan ufak ufak rakıda cümbüşleniyordu. (O.C. Kayg ı l ı •••

1 9 3 9 s . 2 19 ) .

cümbüş i l ' madeni gövdesi olan tel l i çalgı' < cümbüş I ; herhalde o n u icad ve imal eden ustanın koyd uğu a d . ** · Osm . cü meyz 'fi ravun i nciri ' < Ar. cummayz a . m . * Bu mevz, bu cü­ meyzdür. ( Ferec 855/145 1 v. 242b). * Turunc u ayva vu narine-ile nar, 1 Cümeyz u mevz u hem badam u gülnar. ( N . Beld icea n u 1967 [ 1 5 0 1 ] no. 1085 ) . cüm hur, b . cumhur. cümle 1 'hey'et-i mecmua, ta mamiyet, bütü n l ü k' < Ar. cumla a . m . * Cüm­ le-i cihan anut} /f.ahrı pençesinÜIJ ma/f.hürıdur. ( Ferec 8 5 5/ 1451 v. 3 la). (sıfat, tekil ile) 'bütü n ' : * Gözü pek, bileğine de kuvvetli bir adam olduğunu cümle aleme tasdik ettirmiştir. ( S . M . Alus 1944 s. 9). (sıfat, çoğ ul i le) ' bütü n ' : * Cümle_halayı/f. - ademi vu peri vu div _hidmetinde şaf bağlayub dururlardı. ( Ferec 855/1 4 5 1 v. 187b). (za rf) 'hep, hep bera ber' : * Leşker cümle /f.ondılar,_haymeler urdı­ lar. ( Ferec 85 5/1451 v. 188b). cümleden ( krş . ezcümle 'başka şeyler aras ı n d a ' ( krş. Ar. fi cumlatin, Fa . az cumla ) : * Cümleden biri alt­ •••

•••

mış yetmiş nefer zer-küb, her biri iki üç sipahinÜIJ 'ulüfesini yer. ('AiT 1979 1 [ 1 5 8 1 ], 1 5 6 ) . cümle kapısı ' büyük bir binanın a n a ka pıs ı ' : * Burası artık mekteb olmadığı içün içeriye giremedi. Cümle ka­ pısmm ta /f.arşısmdaki divarılJ dibinde durdu. ( R. N . Güntekin 1928 s. 49). * Hep beraber kilisenin avlusuna girer, sonra taş yapılı, toprak damlı kilisenin cümle kapısma yönelirlerdi. ( M . M a rgosyan 1996 s. 3 1 ) .

cümle i l ( matemat i kte) 'yekün, top l a m ' < Ar. cumla a . m . b . kara cümle. * Eyledüm cümle darb edüb ta/f.sim. (Za'TfT 1950 [ 1 5 5 5 ] s. 1 4 1 ) . cümle 1 1 1 ( d i l b i lg isinde) 'tümce, ke l i me dizisi' < Ar. cumla a . m . * Onunla bir cümle teati edenler kendilerini muvaffak sayarlardı. ( Fazlı Ne­ cip 1930 s . 7 9 ) . * Yalvarıp yakarmama rağmen silmeye yanaşma­ dığm bir kaç cümle başıma bir sürü bela açtı. (L. Tekin 1990 s. 171). cüm leten (zarf) 'hep birden, topta n ' < Ar. cumlatan a.m. (cumla(t) + za rf eki o l a n -an, Ar. accusativus eki -an ' ı n zarf yaptığı durumlar için b. ace-

119

cümletülmülk

leten 8 ) . * SalJa göz 'aşı� u ten 'aş* u canile ben 'aşı�, 1 Tenüm­ de her �ılum, cana, olubdur cümleten 'aş*. ( 'Ali 1 994 [ 1 591-99] s . 320). ·* (Gardiyan girer) Gardiyan: - Cümleten merhaba! ( N azım H i kmet 1966 s. 19). 'hepsi, istisnasız': * Hamdenlillah mahallemizin kızları cümleten ehli iffettir. ( F.C. Göktu lga 1953 s. 8-9). O s m . cümletülmülk (hukuk teri mlerinden) 'mal m ü l k orta k l ı ğ ı ' < Ar. cum­ la, ha rfitarif ve mulk'dan müteşekkil terki p. * Şüher�höd cümletül­ mülkdür amma ( Ferec 855/1451 v. 186b; ya n i , herkese hed iye ler ·

•••

verd i ğ i halde kocasına vermiyor çünkü onunla zaten mülk ortaklığı var) .

Osm . cün biş/cümbiş 'hareket, faaliyet, meşga le' < Fa . cunbiş/cumbiş a . m . * ·u�alasmı istjhdam ve cünbiş-i vajgünlarmı tetebbu '-ı tam ehemm-1 mühimmatdandur. ('An 1979 [ 1 581] ı , 1 2 5 ) . cünbiş et- 'ha­ reket etmek, bir ta rz-ı hareket göstermek' : ·� Gah u bi-gah burm ucmı

�aşıması ve ve ğayra ml!halif ol yüzden cünbiş etmes(haber ve­ rildi. ('An 1982 [ 1581] ıı. 1 7 2 ) . Osm . cü ndi/ci ndi 'Osma n l ı devrinde M ısı r'da asker' < Ar. cundi 'asker' (cund 'ord u ' + mensu biyet gösteren -i eki). * CündilerinÜIJ kemal-i edeb ve şeca 'atlne lema-yenbaği vu�üf u şu'ür bulmış idüm. ( 'An 1975 [ 1581] s. 92). ' M ısır'da Memlukler' . ·� Çadır resminde gö­ r/nen püştenÜIJ üzerinde bir birğos vardur. Cindi zamanında de1Jizden gelen gemi ol birğosdan gözedürlerdi. ( Piri Re'ls 1935 [932/1525] s. 702). 'faris, birçok ma rifet ya pabilen atl ı ' ( İ sta n b u l 'daki Cinci Meydam ' n ı n aslı Cindi Meydam'dır): ·� Ve cundilerÜIJ cirid oy­ naması meydan-thayalde�hayyallik etmek ma�üle levendane1/kdür. ('An 1956 [1586-87] s. 159) . cündilik/cindilik 'fa risl ik' : * Tazi atlar ile cündillge müsara 'atleri. . . ( 'Ali 1979 [ 1581] ı, 147 ) . * Bu kuvvetli bazu ve clndlllk kadınlarımızda değil, maalesef erkek/e­ rimizde bile kalmamıştır. ( H .Z. Koşay 1944 s. 2 5 1 ) . •••

•••

cüng, b. cöng. cünha 'suç; ( h u ku kta) cürümden ağır ve c i nayetten hafif suç' < Ar. cunlJa a . m . * Yamandır iş şorar/ar bir ta�ım cünlJa, cinayetden, 1 Niçün derler �apatdm Bab-ı Meb 'üsam, A 'yam? (Şair Eşref 1958 s. 1 1 7 ) . cünk, b . cöng. cünun 'deli lik; akıl hastalığı' < Ar. cunün a . m . (fenni kökü nden, asl ı n d a ' b i r cine mesken o l m a ' ) . * Kimseye IJalümi deyemezem, �or�aram ki cününa, IJama�ate nlsbet edeler. ( Fe rec 855/1451 v. 36a ) . cünüb/cünüp 'ibadete mani olan bedeni halde olan' < Ar. cunub a . m . *

İzmir oğlmulJ üzerine hücüm etdi, Cüneyd�höd cünüb imiş, yun­ mağa IJlşara �açdı. ( F. Giese 1929 [890/1485] s. 9 7 ) . * Memo dere boyuna, cünüp apdesi almıya gitti. ( K. B i l başar 1953 s. 48).

cü ppe, b. cübbe. cür' a/cüra 'yu d u m , damla; < Ar. cur'a 'yu d u m ' . * Zehi süçü ki bir cür'a­ sı anulJ 1 Bay eyler y�hsulı (Sulta n Veled 1958 [ 1 226-1512] s. 39). ' kadeh d i binde ka lan s o n d a m l a ' : * Şarab:hörlar cür'alarım üstüne döker. ( Fe rec 855/145 1 v. 2 1 2 b). * Kadehte bir cür'a bile yok. ( C . M eriç 1992 s. 182). Krş. cura iV. •••

Osm. cürafe ' M ısır'da sulama ka nalları (?)' ( krş. 'nettoyag e des cana ux' R. Dozy 1927 ı. 187). � Ba 'z-ı cüsür ve cürafeler 'imaret olunmayub �alma�dan şera�i lazım gelse (Ö.L. Barka n 1943 s. 360 [ 1524/93 1 ] ) . ·

•••

120

cüsur c ü re, b . cura. c ü r'et/cü ret 'yürekl i l i k, cesa ret; gözü pekl ik, küsta h l ı k' < Ar. cur'a a.m. *

Hain padişah ile damadının uyanan münevver Türklüğe besle­ dikleri 9ayz u nefretle İngilizlere, Rumlara, Ermenilere verdikleri cür'et lstanbul muhitini altüst etti. ( Fazlı Necip 1930 s. 2 96-2 97). cür'et et- ' cesaret etmek' : * Her kişinÜIJ Öl)inde tabal_c-ile zer l_codı­ lar. Andan gördüm k(hall_c zeri zelle götürürler. Ben ol işe cür'et edemedüm. ( Ferec 855/1451 v. 68a).

cü rm/cürüm 'suç' < Ar. curm a.m. * Günah u cürmini alJub gÖIJÜI ah etmedi bir gün. ( ' Ömer bin M ezTd 1 98 2 [840/1437] s. 7 7 ) . cürmü meş­ hud 'suç üstü yaka l a n ma ' : * O elindeki tenekeyi neye atmıyordu

acaba şaşkınlıktan Deyyus, atmasın tenekeyi daha iyi diye bir an Yakup düşündü, cürmü meşhut dediğin böyle olurdu işte (S. •••

Kocagöz 1954 s. 44).

cü ruf/cü rüf ' maden fi l izleri eritil i rken ka lan posa' < Ar. curüf ' a l l uvion, acc­ roissement d u sol par le depot latera l des eaux' R. Dozy 1927 1, 187. ·*

Kömür ve maden üretimi ve bu işler için kullanılan fırınlar, ocak­ lar ve benzerlerindeki ateş, cüruf ve temizleme işleri: kadınlarla çocukların çalıştırılmaları yasak! ( M . Seyda 1970 1 , 1 2 3 ) . * Sabun kaynamaya başladığında çok cürüfü çıktı. (A. Kutlu 1995 s . 142 ) .

c ü rüm, b . cürm. cüsse ' i nsan gövdesi' < Ar. cutta a . m . lt/-+/s/ g e l işmesi için b . abes El. *

Yolda düzenli aralıklarla sıralanan şu yedi salkımsöğütün boyla­ rı, cüsseleri bile tıpatıp aynıydı. (A. Ü mit 1 993 s. 2 4 ) .

E O s m . cüst, b. çüst. EOsm. cüstele- ' ara mak, a raştı rma k, teftiş etmek' TS 780 < Fa . custa 'ara n mış' + isi m/sıfattan fi i l ya pan -le- gen işlemesi, b . acabla- El. * Ol 'avratı hücüm edüb öldüreni cüsteleyimedül)-mi? ( Ferec 8 55/1451 v. 1 7 2 b ) . * PaşanulJ ademisin yollayub namenÜIJ mefhümı üzre küffar-ı_hakisara göz l_culal_c dutub cüstelemege başladı. ( G azavat-ı Su lta n M u ra d 1978 [ 1 5 . yüzyıl] s. 5 2 ) . O s m . cüstücu/cüstücuy 'sıkı ara m a , a raştırma' < Fa. cust u cü/cust u cüy a . m . (sondaki -uy varyantı için b. abıru El, Fa . u ('ve' ) i l e ya pıl mış terki pler için b . abudane El, ayrıca b . bahanecu El). * Bir tarafa cüst ü cüya vardı. ( Ferec 855/1451 v. 1 2 9 a ) . cüstücu et-leyle- 'sıkıca a ra­ mak, a ra ştırm a k' : * l_(amu_hall_c IJarekete geldiler, cüst u cü etdi­ ler. Bir viranede buldılar, getürdiler. ( Ferec 855/ 1451 v. 150a ) . * Çol_c cüst-ü cüy eyledük ta oğlu1Jı bir evde küşte buldul_c. ( Ferec 855/14 5 1 v. 109a). cüst-u-cü olun- 'ara ştırı l m a k, teftiş ed i l mek': * Bu tal_cdirce ba 'z-ı evl_catde casüslar alJvali d�hı cüst u cü olunub. ('AiT 1979 1 [ 1 5 8 1 ] , 136). Osm. cüsur ' köprüler' < Ar. cusür a . m . (cisr ' kö prü ' kel i mesi n i n çoğ u l u , b . büruc El ) . * CüsürulJ ve cürafenül} kema-yenbaği ta 'miri ve ter­ mimi babında ihtimam edeler. (Ö.L. B a rka n 1943 s . 363 [ 15 24/9 3 1 ] ) . cüvan 'genç ve ya kışı �lı (erkek)' < civan; /il > /Ü/ değ işimi /v/'nin tesiri a l ­ t ı n d a o l m u ş olabil i r, fakat onun sti l isti k bir sebebi de olabil ir, krş. cühan, şu va r ki Ferec 855/145 1 metninde cüvan'd a n başka varyant ku l lanıl­ m az . * Sen kızsın, ben cüvan. Heva-yi nefs ikimüzde dağı ğalib. ( Ferec 8 5 5/1451 v. 46b). 121

cüvan Osm. cüvanbaht ' mutlu , asil, cömert ' < Fa . cavan-baht a . m . (cavan b. cüvan, ve bf!ht) . * Çün bu cüvan-ı cüvan-bf!ht bu ma�ama geldi, Ümid dutaram ki beni bu dem SiZÜI) IJuzürUl)UZda azad ede. ( Ferec 8 55/145 1 v. 54a ) . Osm . c üvani 'gençlik' < Fa. cavani a . m . (cavan 'genç' + nomen a bstra­ ctu m (soyut isim) eki olan i b. bazi ı::::ı . ) . ·* Ey gül-i ravza-ı cüvani! ( Ferec 8 55/145 1 v. 45b). -

,

Osm . cüvanmerd 'cömert' < Fa . cavan-mard a . m . (cavan, b . cüvan ve

merd/mert). * Bu Naşr-ı 'Ayyar-ı cüvan-merdül) ni'meti ol �adar­ idi ki muhasiblerÜIJ fehmine vehmine şığmaz-idi. ( Ferec 8 5 5/145 1 v. 49b). cüvanmerdlik et- 'cömertl i k etmek, centi lmence hare ket et­ mek': * �ız yolda tehzen eline uğraduğmı, andan ol l)arami cü­ van-merdllk edüb beni salı-verüb" yoldaşlı� etdügini söyledi. ( Ferec 8 55/145 1 v. 49a ). Krş. civanmerd, cömerd / cömert.

AD. cüvere 'sigara ' < cığara kel imesinin bir va rya ntı . /ğ/-+/v/ değ i ş i m i için b . avul ı:::ı . * Tiryaki adamm cüveresi neyse bizimki de kirman. Bi efkar basar: sarllm kirmanal (C. Atay 1964 s . 4 1 ) . c ü z 'parça, b ö l ü m ' < Ar. cuz' a . m . [/ez'/ kö kü nden]. ·* Dünya bana bütün cüzleri inleyen bir sahra tesiri verirdi. (A.Ş. H isar 1956 s. 2 9 ) . ' Kur'a­ n ı n otuzda bir kısmı ' : * Mektep çocuğu gibi boynuna bir cüz kese­ si astl. ( H . R. Gürpınar 1940 s. 5 5 ) . * Onun içindir ki, tabur dağılıp

köşeler dönülüp dönülmez, hiç vakit kaybetmeden Cüz keseleri hemen boyunlara takllır. (Y.K. Karaosmanoğlu 1957 s . 1 1 3 ) .

cüda, b . cüza . Osm . cüzaf 'ta h m i n , atıp tutma ' < Ar. cüza f a . m . ( Fa . guza f kel i mesi n i n mu­ a rreb şekl i ) . * Ma 'lüm ola kim şarraf cüzat söyler. ( Ferec 8 5 5/145 1 v. 2 14a ) . cüzam/cüzzam ' b i r cild hasta l ı ğ ı ' < Ar. cuflam a . m . Klasik Ar. d a k i i nterden­ tal ( d işler a rası) /rJ/, Tk.de /z/ olara k telaffuz edilebi l i r, b . ahize ı::::ı . * Bilin ki onun 1 döküyor parça parça cüzam illeti 1 ruhunun etini. ( N azım Hikmet 1930 s. 32). 'frengi' R. Dankoff 1991 s. 24. Krş. cüdam. ·* Işık

uygun, harika bir fotoğraf olacak bu; Bir de fonda şu cüzzamlı yeryüzü olmasa! (A. Ü mit 1 996 s. 1 5 9 ) .

cüzdan ' Ku r'a n ı n bir cüzünü m uhafaza etmek i ç i n ku l l a n ı la n süslü çanta; eskiden mektebe giden çocu kları n ya n l a rı nda taşıd ıkları ve Ku r'a n ı n b i r cüzünü koydukları küçük ça nta' < Fa . cuz-dan a . m . (cuz' 'cüz' + -dan 'tuta n , m u h afaza eden', Fa . -dan için b. abdan ı::::ı ) . ·* ·* ' ( 1 8 . asırd a ) daha büyük bir çanta ' : ·* Cüzdanmdan nefis bişmiş şıça� bir tavu� ve bir _haş etmek çı�arub Öl)Üme �oydı. ('All 'AzTz 1268 s. 1 8 3 ) ' ( 1 9 . asırd a ) not defteri ' : * Sonra divardaki ev�at-nümaya ba�arak cebinden çı�ardığı cüzdanma tarjhini �ayd etdi. 1 H .Z. Uşa!>l ı g i l 1 3 1 7 s . 1 5 7 ) . ' hüviyet cüzd a n ı ' : * Mevzu sözü, akla en başta insanm kendini ge­

tirir, onun için bizdeki romancılar ilk eserlerini tercümei hal cüz­ danma benzetmişlerdir. ( F. R. Atay 1952 s. 1 2 ) . * Ben bir kadmla otellerden birine girsem, evlenme cüzdam bile sorulmaz. ( R. I lgaz 1962n s . 49). ' pa ra çantası, portföy' : * O saat elcep ederekten çeki­ vermiş cüzdamm. Cüzdan da cüzdan ha! Derinin kadifesi, pufbö­ reği gibi de kabar1k ( F. Erd i nç 1973 s . 8 7 ) . • • .

122

cüzzam c üz'i 'gayet az, az m i ktarda, ehemmiyetsiz derecede' < Ar. cuz'i a . m . (cuz' + isi mden sıfat yapan -i e ki . İ simden sıfat yapan n isbe eki -1 i ç i n b. adali

ı::::ı ) . * Ne revadur ki ... re 's-i mal-i cüz'iden 1 Nef'-i külli bülüb riyaset ede? ( 'AiT 1979 1 [ 1 5 8 1 ] , 151). Zarf olara k : *�Hanım111 ma­ ba 'd-i ifadatmı anlama� mera�iy/e Şemsinil) �aşları cüz'i çattldı. ( H . R. Gürpınar 1340c s. 168). Krş. cüzvi/cizvi.

Osm. cüz'ice (za rf) 'son derecede az, azıcık' < cüz'i + sıfatı n manasını zayıflatan -ce eki, krş. büyükçe, sıhhatlice. (-ca zarfları i ç i n b . anca 1 ı::::ı ) . * Rüzgar-ı mf.!ha/if cüz'ice muvata�at göstermekle ol-gece göçilüb bir mi�dar yüriyüb. . . (A. Bombaci 1946 [ 1 560] s . 2 8 1 ) . O s m . cüz' iyet 'tefe rruat' < cüz'i + n o men a bstractum ( soyut isim) eki olan -(y)et (b. aci/iyet ı::::ı ) . * Sözül)i söyle! Külliyet-ile vu cüz'iyyet-ile ma�şüdulJı dil)leyeyim. ( Fe rec 855/145 1 v. 15 1b). ( Konuşm a d i l i v e h a l k a ğ z ı ) cüzvi/cizvi ' cüz'1" < cüz'I kel i mesi v e müştakları hemze altında vavla da yazı l a b i ld i ğ i ve üste l i k hemze çokça i h m a l edildi­ ğ i için kel i me Ar. yazıda bel l i b i r fark olmadan cüzvl (veya cizvi) d iye de okunabilir. Onun böyl e telaffuz edildiğini Latin harfli meti nler ispat eder, ms. Meninski 1680 1, 1612 cüzvi ' poco, poc h i ' d iyor; cizvice ' pe r poco tem po' C.C. Carbog n a no 1794 s. 509 (-ca za rfl a rı için b. anca 1 ı::::ı ) . *

�anon üzre, her sene onbin alton asitanei seadete göndörmek, bir cüzvi peşkeş/erle lazum o/urdi. (G. Hazai 1973 s. 149-1 50) . Az. Tk. konuşma d i l i nde d e yen i d evi rlere kadar m u hafaza edilm iştir: * Far­ raşlar bir cüzvi harakat adirlar. ( M . F. ,ıjhu ndov 1958 ı , 1 2 2 ) .

c üzzam , b. cüzam.

1 23

ça

ç AD. ça ' ( iç i l e n ) çay' DS 1030 < Kürt. ça K. K. Kurdoev 1960 s. 148, Wa h by­ Ed monds 1966 s. 24, Kurdoev-Yusu pova 1983 s. 181, < Fa . ça < Ç i n . ça a . m . Krş. çay i l . çab, b . çap i l .

çaba 'zorl u , sürekli çalışma, ceht, uğraşma, emek' < çabala- fi i l i n i n ya n l ı ş bir bölün üşüne dayanarak e l d e ed i len red u ction ' u (Cep kıl avuzu 1935 s . 7 1 ) , b . adaş ı:::::ı 2 • -� Avarelik bu ya, sanki çabası bana düşmüş gibi bir mukabil kampanyaya geçmek için çare düşünüp durdum. ( M . Körükçü 1953 s . 9 1 ) . AD. çabak/çapak ' patiska ' D S 1072, TS 7 8 1 , 8 2 1 < çarbak ( b . çarkab) . -�

Gördiler bir kişi bir geyl} cübbe geymiş, bir ulu 'imame çapa�dan başma urmış ( Ferec 85511451 v. 234b). •••

çabak, b. çapak. çabala- 'çırpınmak, d ebelenmek' R. Dankoff 1991 s. 24 < ETk. cap- a . m . Clauson 1972 s . 394 ( krş. cab/a-) + fi i l i n a rdard a tekerrür ettiğ i n i g ös­ teren -ala- gen işlemesi, b . avkala- ı:::::ı . * Şu kim sıtma tutub çabalar ola 1 Dünül} üzerinden_ haberdar ola. ( Fe rheng-na me-i Sa'dT 1340142 s. 1 1 ) . ' h ızlı hareketlerle güç bir durumdan ku rtu l maya ç a l ışmak; var kuv­ vetiyle uğraşmak' * Haydi çabala! Uğraş! Ba�, muvaffa� olabilir misin? (Şahabeddin Sü leyma n 1326 s . 38). * Hele yeni yetişen de­

llkanltlarla genç kızlara ne yapıp yapıp mutlaka bu noksammı hlssettlrmeğe çabalardım. (Y.K. Ka raosmanoğ l u 1932 s. 8).

çaba laklan- 'çaba l a n m a k' TS 781, M e n i nski 1680 1 , 539, R. Dankoff 1991 s. 24 < çabala- fi i l inden -k ekiyle teşkil edi len çaba/ak 'daima sı çrayan (at)' DTS 781 sıfatı üzeri n e -/an- genişlemesiyle ya p ı l a n fi i l , b. akık ı:::::ı ve abaplan- ı:::::ı . çabık, b. çapük. çabın-, b. çapm- i l . çablk, b . çabük. çabucak (zarf) 'tezce, a sgari bir müddet za rfı nda' < çabuk + cetvelin s ıfı­ ra bakan ucunda m a n ayı yücelten küçü ltme eki, krş. azacık, daracık, kısacık. Sıfatla rd a n a d i r o l a n bura d a ki küçü ltme eki -cakl-cek i ç i n krş. büyücek, ısıcaklsıcak. B ütün küçültme eklerinde olduğu g i b i , ekle n d i ğ i kel i m e iki i le biterse o fone m düşe b i l i r, krş . alçacık, küçücük. ** ( İ s i m o l a rak) çabucağın i ç i n d e 'çabucak': * Kadma her şeyi ve bulduğum yeni yolu, iyice, anlattım. Kestirme. Çabucağm içinde varırdı. (A. Özya lçıner 1960 s. 4 3 ) .

124

çaça AD. çabuk 1 'birisi n i çabuk ol maya, acele etmeye sevketmek i ç i n ku l l a nılan nida' < çapuk/çabuk 1 * "Hüsnü kendi nerdeymiş?" - " Bilmiyo­ rum nine, çabıksana!" ( F. Baykurt 197lt s . 1 9 1 ) . Krş. çabuğu-. o

baksan a D 'da bahsed i len -sana gen işlemesinin bazı n i d a lara e klend iği de va kid i r. M esela çabıksana ifa desi nde ya n l ış bölme nedeniyle ( krş. adaş o , abar- D), nida o l a ra k ku l l a n ı l a n çabuk / çabık sözcüğüne eklenm işti r. Ayrıca krş. ikinci ciltte haydisene, haydisenize. ( Benzer b i r d u rum için b. amanm / ananmdı ı:::::ı ) .

çabuk i l , b. çapük. çabula, b. çapula. Osm. çabük 'çevik, atik, becerikl i ' < Fa . çabuk a . m . * Biydar mi'marlar, çabük bennalar, hüşyar mühendisler cem ' eyledi. ( Ferec 8 55/1451 v. 2 8a ) . 'hafif g i y i m l i ve böylece iş görmeye d a h a serbest'; * l:faccam domn çı�ardı, füta dutmdı, cabük oldı. ( Ferec 855/14 5 1 v. 2 0 7 b). * Heman-dem bir çabük fustan geydi, bir babüç geydi. (Oruc b. 'Ad i l 1343/1925 [ 1 5 . yüzyıl son u ] s. 2 9 ) . A D : * Ben yoruldum. Eski cabikli­ ğim kalmamış. ( Kemal Ta h i r 1957r s. 40). Krş. çebük!çevük. Osm. çabükdest ' e l i i şe yatkı n, becerikl i ' < Fa . çabuk-dast a . m . (çabuk 'çevik' ve dast 'el ' ] . Bu tür b i r s ıfat ve onu ta kip eden bir isi mden mey­ dana gelmiş Fa . a s ı l l ı sıfatla r i ç i n b. asudedil o . * Çabük-dest ve rü­ şen-dil u tiz-na?ar na��aşlar cem' eyle! ( Ferec 855/145 1 v. 40a). Osm. çabüksüvar ' ata binmekte usta ' < Fa . çabuk-suvar a . m . [çabuk 'çevi k' ve suvar ' bi n ici') . * Andan sol)ra 'ilm-i fürüsiyyete meşğül oldı. Çabük-süvar oldı. ( Ferec 8 5 5/1451 v. 9 l a ) . çaca, b . çaça i l . AD. çaç/çeç 'savru l a ra k sama n ı ndan ayrı l m ı ş ta h ı l yığını' D S 1 0 3 1 , 1 1031104, ZTS 1976 s. 36, TS 845 < Fa . çaç a . m . A. Tietze 1982z no. 247 .

* Sultan Ylldmm Bayezid_Han �onya üzerine düşdükde_hırman vaktiydi._HırmanulJ çaçları yığılmış yaturdı. (Oruc b. ' Ad i l 1 343/1925 s. 3 1 ) . * O gün buğdayı çuvallara doldurup eve taşıyamadılar. Çeç harmanm ortasmda olduğu gibi kaldı. (Yaşar Kem a l 1 9 5 5 1 , 43). çeç et- 'üstüste yığmak': * Bir adam harmanı savurmuş, çeç et­ miş, yabayı ortasma dikmiş. (A. Cafero ğ l u 1945 s. 163 ) . * Bu gece yel) içül), işdür degül geç, 1 Ecel yeli �ılası başüz çeç. ( Fg h rl 1974 [ 1367] no. 784 ) .

AD. çaç ı 'şalgam v e patates vs. b itkilerin toprak üstü ndeki yeşil d a l l a rı ' DS 103 1 < E rm . ç'aç' a . m . M. Ohannessi a n 1 9 2 5 s. 757, R. Dan koff 1995 no. 586. AD. çaç i l 'şapka ' < Güre . çaçi 'yü ksek şapka' E . Cherkesi 1950 s . 245 . Çaç 'Özbekista n 'daki Taşkent şehri n i n eski a d ı ' . çaça ı ' bir c i ns küçük ba l ı k' D S 1 0 3 1 < Yu n . TUaTua (tsatsa) * O, açık de­

niz balıkçısıdır. Gelir de buralarda, bu sığ sularda, bu çaça balık­ ları ardmda sürünür mü o? (Yaşar Kemal 1976 s . 2 18-2 19).

çaça i l 'fah işe; kad ı n pezevenk; g e nelev işleten kad ı n ' < Yu n . TUaTua (tsat­ sa) 'teyze; n i ne' < EYu n . 9Eıa (tefa) 'teyze, h a l a ' N . P. Andriotis 1983 s. 379-380, A. Tietze 1955 no. 269 * Hepsinde el ayak tertemizdir. Ca­ casım �apan şoluğu Doğru Yolda alır. (Al:ımed Rasim 1 3 2 8 s . 196). * 125

çaça

Pakize hanım kaşarlanmış bir Aydın orospusu, hatta kızını kendi eliyle sağa sola taşıyan bir çaça. (K. B i l başar 1943d s. 7 1 ) . * Umum­ hane değil burası. Ben çaça değilim. Şerefli bir yurt yöneticisi­ yim. (A. Kutlu 1991 s. 174- 1 7 5 ) . çaça 111 'hatırlı ka badayı' M . M i kha'iklov 1 930 s . 2 2 , F. Deve l l ioğlu 1959 s. 75, ticaret gemilerinde eski ve usta g e m i c i ' TLiS 1983 s. 217 < K. Kostov 1974 s. 3 5 8 'e göre Rom . çaço manuş ' h a kiki bir insa n ' d a n ge lmiş olabilir. çaça iV/çaçaça 'Güney Amerika veya M e ksika'dan her ta rafa yayı lan bir çeşit mod e rn dans' < i sp. chacha/chachacha a . m . * Yatakhanede kız ·

arkadaşlarımdan tangonun, valsin, ça ça ça'nın kurallarını öğ­ renmeğe çalışıyordum. (A. Özakı n 1989 s. 139).

çaça V ' bi r za man moda olan bir kadın pa bucu modeli' < be lki çaça iV veya TLi rkiye'de Çaça Gabor d iye tan ınan artistin şerefi ne . * Buyurun bayan­

lar, şöyle oturun. Ônce Çaça'dan başlıyalım. Çaça hanginiz için olacak? ( Orha n Kemal 1965f s. 114 ) .

çaçaça, b. çaça lV. AD. çaçan arabası/çeçen arabası 'yayl ı , dört tekerl ekli, çift atl ı , iki pen­ cere l i ve süslü, arkada bagajı olan e ski posta arabası' DS 1032 < Kafkas­ lar'daki Çeçenleri n usulünde araba? ·>:or�ut 1973 [ 14.-15 . yüzyı l ] s . 146). BSTTk. çağnşdır-/çağnştır- TLiS 1988 s. 2 69 'bir şeyi a n ı msat­ mak': * * · 129

çağşaAD. çağşa- 'gevşemek, eskimek (duva r h a kkında)' DS 846 < ETk. çağşa­ 'fısıldamak' C l a uson 1 9 7 2 s. 4 1 2 . Krş . çahşa-. AD. çağşak ' ç a k ı l l ı yer' DS 1 0 3 8 < çağşa- + fi ilden nomen concretu m (so­ mut isim) yapan -(ı}k eki, b. acuk/acık ı c:::ı . * Ak çağşaklı pınarların başına oturup çökelek ekmek yediler. (Yaşar Kem a l 1993h s. 1 2 ) . çağşır 1 , b. çakşur. çağşır i l , b. çavşır. Osm. çah ' kuyu, derin ç u kur' < Fa . çah a . m . * Na-gah evde bir çah belürdl. �apusın acdı. Gördü, nerdüban var. Aşağa indi. ( Ferec 855/1451 v. 6 5 a ) . Mecazi manada 'çene çuku ru ' : ·� El)egi sib gibi nu 'ü­

metde, şafada, çahinde var niçe 'uşşa� canile kim bile nicesi-dür. ( Ferec 8 55/1 4 5 1 v. 1 1 6a-b ) . Krş. cağ i l .

çahar, b . çar i l . çaharşenbih 'çarşa m b a ' < Fa . çahar-şanbih a . m . (çahar 'dört' ve şanbih ' c u m a rtesi'). ·� Mah-ı ;,/-1-�a 'denül) evvel çahar-şenbihinde yürimege nlyyet o/unub (A. Bombaci 1946 [ 1 560] s. 198). Krş. •••

çarşamba.

çahaveli, b. cahavel. çahır, b . çağır. AD. ç�hmur/çakmur 'süt mavisi göz; yarı uyku l u bakış' DS 1040. 1046 < ?? krş. Kü rt. Çi!hmür 'sarışı n ve mavi g öz l ü ' J a ba-J usti 1879 s. 1 2 7 . AD. ç� ho 'iskofri balığı ( usku m ru?) < Yu n . Toaxoc; (tş�hos) 'deniz a kreb i ' A.A. Pa padopou los 1 9 6 1 i l , 4 3 1 . * Ç�ho olur, yani ç�ho ki İstanbula derler Çi!hoya /skofri. Biz ç�ho deruk onda. (T. Günay 1978 s . 2 0 3 ) . A D . ç�hşa-, b . cağşa- . çahşa-, b. cahşa-. çahşak, b. cahşak. EOsm. çahşat- 'şangırdatmak' < ç�hşa- fi i l i n i n causativu m (ettirgenl ik) hali ( b . acıt- c:::ı ). * 'İşveler gösterdüben ç�hşat (matbu metinde

ç�hşıt} ylne_haJhall kim LHöş Muğali resmdur_haJhalile_han oyna­ ma�. (' Ö mer bin Mezid 1982 [840/1437] s. 189).

çahşır, b. çakşur. AD. ç�hudl 'pa ça vra, işe yara maz bez p a rçası' T. Günay 1978 s. 313 < ?? ·�

Eski çay/uğun içerisini çay oran/en ayı�larsun, o ç�hudiyi m�hu­ diyi seresun altına, ayı�larsun oni. (T. Günay 1978 s. 2 3 9 ) .

ç a k 1 (zarf) 'ta m ' T S 7 95-798 < ETk. ça� a . m . Clauson 1 9 7 2 s . 404. * Su­ blJan al/ah ça� gözine mi urdulJ. ( E b u ' l-Leyş Semer�a ndi 1965 s . 108 ) . * Kime şeydadur Necati der iselJ: 1 Ça� sal)a, ey gül- 'i;,a­ rum, ça� sal)a! (Necati Beg 1963). * 'lş�ul)da_hal�-ı 'alemi ça� ben �adar şanur, 1 Dil şan 'atinde her kişiyi pişe-ger sezer. (t:ati 1967 [16. yy. 'ın ilk yarıs ı ] I , 3 19). 'ta ' : * Hüsnü Yusuf cene bi bük padişah imiş, çak Şamda yaşaymış. (N. H afız 1985 s. 195 ) . * Hem limandur

hem poryaz tarafından girilür. A mma ça� içerü girilmez, ol mi�­ dar girilür kim ada gün çloğısı tarafında �ala. (Piri Re'is 1926 [ 1 6 . yüzy ı l ] s . 1 3 0 ) .

130

çakOsm . çak il ' y ı rtık' < Fa . çak a . m . Ya lnız şu ta b i rlerde; çak et-/ çak eyle­ 'yırtma k ' : * A h etdiler, ya�alarını çak etdiler. ( Dedem �or�ut 1973 [ 14.-15. yüzyı l ] s . 41). çak ol- 'yırtı l m a k ' : * Yüzül}e gül teşebbüh etdüği-çün 1 Şaba elinde çak oldı ya�ası. ( ' Ömer bin MezTd 1982 [ 840/143 7 ] s . 143 ) . ça k- 1 'vurarak yerleştirmek' < ETk. ça�- a . m . Clauson 1 9 7 2 s . 405 * Kom­

şularda ne kadar halı, seccade, yatak, yastık varsa yığmıştı Gül­ lü. Odanın içini kat kat üstüne döşemiş, artanları duvara çak­ mıştı. ( M . M a ka l 1 965 s . 5 5 ) . * İki kovanı suyla doldurup ağız ağıza çakıyorduk. Sokakta yaktığımız bir ateşin içine atıyorduk. (A. Özakın 1989 s. 3 2 ) . AD. ' (ağaç, odun) kesmek' : * Yonız hocasına hız­ mat ediyo, odunnu getiriyo, dağdan ça�ıyo. (A. Caferoğlu 1940 s . 34). 'vurarak kıvı lcım ç ı ka rma k ' : * Yanında büzme yancuğ u ça�ma� 1 Bulmmaz �av ki ça�mağm ça�aydı. ( F. G iese 1929 [ 890/1485] s . 8 1 ) . 'sürterek ateşlemek' ( kibrit h a kkında ) : * İstemezin biri bir kiprit çakar da patlatır deye ödümüz sıddı vallaı ( F. Baykurt 1967k s . 252). ş i mşek çak- : * Bir ara bir şimşek çaktı. Gök gürledi. (H.E. Bener 1956 s . 2 2 ) . 'gün ışımak, güneş doğmak' ? * Ne va�in �·oı bezi açub ba�ardı 1 Yüzinden şu, gözlerinden �an a�ardı. 1 Ça�mca �arşusı­ na ağlar idi, 1 GÖl}ÜI bağlar u bağrın dağlar idi. (Şeyhog l ı M uştata 1979 [ 1 540] no. 6526-27).

EOsm. çak- il ' iftira etmek, gizlice i h bar etme k, a ra yı bozma k' TS 803 < EOsm. ça�- a . m . Clauson 1972 s . 405. * İŞÜIJ ağmanın gözedürler­ di ki padişaha ça�alardı, padişahı müteğayyir edelerdi. ( Ferec 855/145 1 v. 19b). 'bildirmek, ifşa etmek' TS 802-803: ·� Deme yıllar bu razum ola pinhan 1 Ki ça�ıcı olur gizlüyi devran. (MeQmed 1965 [ 1 3 98] no. 1 1 9 8 ) . (Argo) çak- 1 1 1 ' i sten meyen şeyi birisine kurnazl ı kla kabu l ettirmek, yama­ m a k' < çak- 1. * Kamer - " Gittikçe azıtıyor." - Civizade - "Adam

sen de, birine çakamadm gitti Bu kızı kar getirmiyen sermaye gibi saklayacak mısın?" ( M u s a h i pzade Cela l 1936aa s. 1 5 ) . ••.

(Argo) çak- iV 'sezmek, a n la m a k, keşfetmek' < çak- 1 * Abe şair, 1 bizim

de bir çift sözümüz var 1 aşka dair. 1 O meretten biz de çakarız 1 biraz. ( Nazım H i kmet 1930 s. 2 9 ) . * Lep demeden leblebiyi çakan Binnaz hanım, elindeki kaseyi alelacele bir tarafa koymuş, or­ tanca hanımı da kolundan tutup anasının yanma oturtmuş, sözü almıştı ( S . M . Alus 1934 s . 8 6 ) . •••

(Argo) çak- V ' ( içki) içmek' < çak- ı ? * Şeha, gece ol ş�h ile meclis­ de ça�arken (Vaşıf 'Osman 1 2 5 7 s. 7 1 ) . * Köşede dört, beş kişi­ den mürekkeb bir grup vardı. Bunlar ça�ıyorlardı. (AQmed Rasim 1 340/19 2 2 s . 89). * Bir kaç tek daha çaktıktan sonra Benli açıldı. (S. M . Al us 1 944 s. 1 1 3 ) . çak-çakıştır- 'hep içmek, durmadan içmek': * Saat üçe kadar çaktılar çakıştırdılar. ( E . E . Ta l u 1937 s. 205). ..•

( M e ktep a rgosu) çak- VI 'sın ıfta ka l ma k' * Yedinci sınıfta çakmış, okula gitmemeyi birlikte kararlaştırmışlardı. ( M . Seyda 1970 1 , 249). ça k- Vll (a ltm ışa ltı kağ ıt oyu nu nd a ) ' m asadaki kağıt ka patı l d ı ktan sonra kar­ şısındaki n i n kağ ı d ı n ı kozla almak' H. Kod a m a n 1 944 s. 1 2 2 ' * " Verin

maça beyine!" - "Bir maça daha!" - " Bir koz!" - "Şu maçaya çak!" Maçanın kızı da, papaz koz da aynı elde kalmıştı. ( R. I lgaz 1962s s. 7 2 ) .

131

çak(Argo) çak- Vl l l 'sıçmak, tü kü rmek (mecazi manada)' < çak- 1 . * ... bir ara çok bunalmıştım, çakayım böyle hayata dedim. (C. Kavukçu 1997 s. 64) . Osm. çakaça k 'sert şeylerin birbirine çarpmasından ç ı ka n ses' TS 7 9 8 < ETk. çak ses taklidi kel i meleri nden, Clauson 1972 s . 403-404, i ki defa ve Fa . usul uyla a i le b i rbirine bağlı ( b . beraber 1 D ) . G. Doerfer 1967 1 1 1 , n o . 1087'de bu terkip Tk. sayı l ı r, fa kat eski kaynaklard a bu l u namadı. Krş. ça kicak. çaka l ı b.m. ( m a ruf hayva n ) < Fa . şağal < Sansk. şrigala a . m . * İşitdüm ki bir ça�a/ufJ bir bağ �atmda ini var-idi. (Ş. Şeyhoğlu 1973 s. 2 0 7 ) . * Çakallar uluyordu. Baykuş sesleri duyuluyordu. ( A . Öza kın 1989 s. 7 6 ) . c::ı

Kel i me başındaki / ş /sesinin affricata 'sı ola n / ç / sesine geçti ğ i ne d a i r A-B ve C-E c i ltlerinde şu örnekler bulun uyor: çakal, çar/a­ tan, çeltük / çeltik, çeşta / çeşte, çığşana / Ç!hşana, çimen­

difer, çimşir, çitil, çor il, çora, çorak, çorba, çökür, çuhrut. B aşka ö rnekler için b . çeke/eve o .

çakal i l 'ya lancı, d üzenci, aşağ ı l ı k kimse ' . < çakal 1 . * Delikanlılardan uçu, inşaatta çalışan Rizeli çakallardandı. (R. I lgaz 1962n s. 69) . 'sinsi, ka ncık': ·* Ya cayar/arsa, ya İdris Ağa bu çakal havayı göze

alamayıp bizlerden apartacağı cil cil banganotlara omuz silkive­ rlrse? ( M . Eloğlu 1957 s. 4 5 ) . çakal ol- 'şüpelen mek, işki l lenmek'; ·* Sonra çakal mı oldu ne, bir daha göndermedi. Leblebiden nem kapıyor. ( Orha n Kemal 1965i s. 49 ) . çakalla- 'sezmek, a n lamak' : ·* Amatörlerin en dangalağı nasıl bir bakışta ne yapmak istediğini çakalllyor! (A. İlhan 1973 s. 100).

çakaleriği ' Pru n u s spinosa ' < çakal 1 + erik. * Bir çaka/eriği ağacı, yap­ raklan küskün, hastalıklı, pencerenin dibindeydi. ( Fü ruzan 1972p s. 3 7 ) . Osm. çakalos 'orta boyda b i r top tipi ' Meni nski 1680 1 , 162 7 ; M . Sertoğ l u 1 9 5 8 s . 62 'ye göre kel i men i n sakaloz ve sakloz imza l a rı d a vard ı r < ? ?

* Kaflran-ı bi:hlred d�hı olanca 'a�lın başma ve çan-ı cemadlerin dişine alub ça�alüs ve zenbürek ve (larb-zen ve tüfeklerine bağ­ teten ateş verüb (Ta' li�T-zade 1 983 [ 1596] s. 2 0 5 ) . Yu n . müzekker eki -os için b. aforos ı:::::ı 1 • .••

(Argo) çakanos 'dikkafalı, inatçı, serkeş' F. Ste i n herr 1 9 3 2 s . 1 8 4 < çağa­ noz 'yengeç' (Yu n . m üzekker eki -os için b . aforos 01) çak- ' i ç ki iç­ mek' fi i l i n i n tesiriyle. Stei n herr şu örneğ i veriyor: ·* Tosun çakanosvari

yanpürü bir bakışla " Para vermezsen elbette gidüb tebaşir çe­ keceğim. " ( H . R. Gü rpı nar 1926b s. 2 2 ) . Stei nherr' i n , ke l i menin ma nası

için verd iği izah belki ta m değ i l ; verd iği örnekten ve başka kaynaklardan kel i menin içkiyi seven Akden iz' l i gem ici ler ve bu tipten ki mseler için kul­ lanıldığı a n laşılıyor: * Maltız/ardan, Çakanozlardan adamı çok. Bal­ yozu Şişman Virjlnlye alaturka tarzda işletmeye başlayı (S.M. Alus, Akşa m Gaz. 2 5 . 9 . 1943 ) . ·* Meyhane uzakta değil, sobacmm ..•

izbesinin arkasmda, İtalyan boyacılar, nakkaşlar, duvarcılar, Mal­ tız gemiciler, çakanoz ipsiz/erle dopdolu. (S. M . Alus, Akşa m Gaz.

1 . 2 . 1 944 ). Anadolu'da bir otobüsten bahseden daha yeni bir yazar ça­ ğanos'un yengeç l iğ i n i hatırlamış görün üyor: * Bizim çakanoz bir sal­ landı, homurdandı, yola koyulduk. ( F. Otyam 1962 s. 16). H. Aktu n ç 132

çakılda k 1990 s. 68'e göre kel i m e çingene d i l inden gelir ve 'değ nek' , 'sopa' ma­ nasında ku l l a n ı l ı r. ça karalmaz 'eski za man tüfeğ i ' < çakar 'çakmak, çaka r' (geniş zama n fii lsıfatı ( participium ao risti ) y a p a n -(ünlü)rf-maz için b. açar 1 ı:::::ı ve açmaz D) ve almaz 'kıvılcımı tutmaz, i şlemez' . * Ça�ar-almazlar var­ sa ileri gelsin! ( H . R. Gü rpı n a r 1 3 3 9 s . 63). (Argo) ' bozuk ta banca' F. Devellioğlu 1959 s . 7 5 . ' iyi işlemeyen , bozuk olan herhangi b i r şey': *

O düldül çakaralmaz faytonuna mı güvenip güzellere göz attyor. (S. M . Alus 1933p s. 1 1 1 ) .

AD. çakça ka/ca kcakı ' değ i rmende öğütülen buğdayın b ittiğini takırtı i l e haber veren b i r a let' D S 848, TS 7 9 9 < Ar. ca 'ca 'a ' değ i rmen ç a rkından ç ı ka n takırtı sesleri ' . AD. çaketa 'kad ı n ların g iyd iği asta rlı bu luz' D S 1042 < İ t. giacchetta a . m . , belki başka bir d i l i n a ra c ı l ığiyle. çakı 1 'açı l ı r ka pa n ı r cep bıçağ ı ' < Mo. ça�u 'direk, destek', fakat Mo. ça�u < Tk.den gel mesi m u htemel G . Doerfer 1963 1, no. 174. * Memet ce­

binden çakısım çıkardı. Babası çakıyı bir bilemiş, bir bilemiş, kılı kesecek kadar keskinleştirmişti. (Yaşar Kemal 1992 ks s . 2 6 ) . M ecazi m a n a d a : * Çakı gibi dik duruyordu. Kaymakamm önünde sert bir selam verdi. (T. Apayd ı n 1991 s . 196). ·* En ateşli, en ele avuca sığ­ maz, aym zamanda da en parlak ve yakışıklı zamamm, ttğ gibi, çakı gibi vakitki devrim. (S. M . Alus 1 944 s. 96).

çakı i l ' ç a kı gibi' < çakı 1 : * Evinin bir duvarmda kahramanlık günle­

rinin fotoğrafı astlıydı, Kore'ye gitmeden az önce Cumnur Özge­ can, çakı bir üsteğmen. ( E . Atasü 1996 s. 178-179). (Argo) çakıcı ' içkici, ayyaş' < çak- 111 ? + -ı- + -cı ( b . alıcı D ) . * Biraz ça­ kıctlardan olduğu için tepsisini tabak tabak seçme mezeler, ku­ yuya sarkıtllmış şiselerle donattyorlar. ( S . M . Alus, Akşam G a z . Mayıs 194 1 ) .

ça kıl/çağıl ' a ka n suyun yuvarla klaştırdığı taş; küç ü k taş parça l a rı ' < EOsm . çağ ıl a . m . TS 787, M . Rasanen 1969, s. 96. * Lokma yerine çakıl taşı yut sen, baba! (Z. İ lha n 1945 s. 8 ) . çakıl-, çak- fi i l i n i n passivum (ed i l g e n l i k) veya med i a l i s-reflexiv u m (orta­ dönüşken) hali, b. açıl- ı:::::ı . * Bir çivi söküldü, bir yenisi çakıldı. (F.C. Göktulga 1953 s. 9 2 ) . ' asker u s u l ü daha yü ksek rütbeden o l a n ı selamla­ mak': * Nöbetçi çavuş içeri girdi. Çakıldı. ( S .V. Ö rnek 1959 s . 75) . çakılıkal- 'yerinde donup ka l m a k ' : * Ömer olduğu yerde çakılı kal­ mıştt. ( M ahmud Yesari 1930 s . 1 6 6 ) . ça kılda- 'ta k tak gibi sert v e ku ru s e s ç ı ka rmak' < çakıl + ses ta klidi kel i ­ melerd e fi/ veya /r/ o l a n son ü nsüzden sonra -la- yeri n e -da- fi i l gen iş­ lemsi, b . alda- ı:::::ı . Krş. tak tak et-. çakıldak 'ta k ta k g i bi ses ç ı ka ra n bazı cihazlar ( ms . değirmen, dokuma tez­ gahı, çocuk oyu nca ğ ı ) ' DS 1043, TS 799, ZTS 32, G . Doerfer 1967 1 1 1 , no. 1095 < çakı lda- + fi ilden daha çok nomen concretu m (somut isim) ya­ pan -(ı)k eki, b. acuk/acık 1 D). ' koyu n l a rı n kuyru k a ltı n d a ki kı l l a rı n a ya­ pışıp ku ruyan pisl i k' DS 1 036, TS 799; ' pi s l i k, kir' : * Kıçımzm yartm ça­

kıldağı ile Allahm evine gelirsiniz, uyuklar, burayı da kirletirsiniz. ( M . M a ka l 1980 s . 3 5 ) . çakıldaklı ' p is, bokl u ' : * Hökümet bir çakıldaklı Durana için yekun köylüsünü m ü ezecek? ( F. Baykurt 19610 s. 95). 133

ça kıldu EOsm . çakıldu/BSTTk. çakıltı 'şakırtı, ta kırtı' TS 800 < çakırda- fi i l i nden onomatopoetikada normal nomen a ctionis (oluş ve kılış ismi) ekleri olan -du > -tı ekleri ( b . amrtı ı:::::ı ) . çaklltllı çukultulu 'takırtılı (ms. yazı ma­ kines i ) ' ; * Hiç unutmam, makinesi şimdiki en köhnelerden daha

çakıltılı çukultulu idi. Gürültüsü, sefer tası gibi evin en yukarı katlarmdan duyulurdu. ( 5 . M . Alus, Akşam Gaz. 14. 1 1 . 1944).

çakılıkal-, b . çakıl-. çakıltı, b. çakıldu. AD. çakım ' şimşek' DS 1043 < çak- 1 + fi i lden nomen actionis (oluş ve k ı l ı ş ismi) ya pan -ım e k i , b. adım 1 ı:::::ı . * Bir çakım oddur, şakılJ, ey�hus­

rev-1 şirin-zeban, 1 Her şerer kim tüşe-i Ferhad-ı miskinden Çll_ /ç/ ] Ch. Tzitzilis 1987g no. 536, fakat b . K. Kara potosoğ l u 1999 n o . 6 2 . AD. çampara/çanpara ' z i l , a ra b a l a rın ses ç ı ka rması için teke rleklere ko­ nulan demir l evh a ' DS 1065, 107 1 < çarpara . * Eskiden geceleri Çu­

kurova'da yürürken, uzaklardan, karanlığm ötelerinden arabala­ rm çamparalarmm sesleri tok, koygun gelirdi. (Yaşar Kem a l 1955ç s. 2 5 ) . * Arabacık büyümüş büyümüş; çamparalart bir güzel ses çıkarıyordu sabahm içinde ( M . Başa ran 1962 s. 64) . •••

çamu ha/çumua 'düşük kalite l i s ü n ger' D.J . Georgacas 1978t s . 1 4 2 < Yu n . Taıµouxa (ts i m (! ha) a . m . Ka h a ne-Tietze 1958 no. 865. * Bizimle ke­

siştikleri paranm içinde yemek diye verdikleri yenir değil. Ancak çumua çıkarmaya gücü yetenin yövmiyesiyle oynuyorlar. ( Füruzan 1982g s. 198).

çamur/ça mır 1 b . m . (vıcık toprak) TS 819 < Tk. d i l lerindeki yayg ı n l ı ğ ı için b. M . Rasanen 1969 s . 98. Madde ' n i n ilk varya ntı ndaki foneti k gelişme için b. abuk 8 . * Bu Ergene köprüsinÜIJ yeri evvel ormanlıgıdı, çamur ve çökegidi. ( F. Giese 1929 [890/148 5 ] s . 104). * Koskocaman bir

otomobil çarşıyı hızla ikiye biçti. Dükkanlara, incecik kaldmm­ daki insanlarm üstlerine baş/arma çamurlar sıçrattı. (Yaşar Kema l 1976 s. 8 5 ) . Mecazi mana d a : ·� Dana Mehmed tevkif edildi, edilmek üzere diye rivayetler de dönüyordu. B undan l!acı �adire de ça­ mur şıçrayaca�dı. ( M a � m u d Yesari 1928 s . 376). AD. çamur çaylak/ çamur çökek/çamur gömük ' b i r çamur denizi, d i psiz çam u r' : ·� Artık çocuklar okuyacak/art bir yapıya kavuşmuşlar, köylüler çamurda çaylakta çıkamadık/art şehir yolunun bayağı bir yol haline getiri­ lişini dünya gözüyle görmüşlerdi demek. ( M . Maka l 1 9 7 1 s . 101). * Şeytamm diyor, bastır şunu suya, boğulana dek bırakma ensesi­ ni. Kalsm çamurda çökekte. (A. Ağaoğ l u 1 980d s. 36). * Emme IJay­ vanm ayağı sağlam-mı, �orhma sür, git, ne çamır var ne gömük! ( Ebubekir l;lazım 1 3 26y s. 1 1 5 ) .

(Argo) çamur i l 'terbiyesiz, a h l a ks ız, yapışka n , sırnaşık' Me� med_ H a l id [ Bay­ rı ] 1934 s. 49, F. Deve l l io ğ l u 1 9 5 9 s. 76 < çamur 1 . * Haydi oradan,

olan çamur! Top gibi karıyı böyle diye diye tahtalı köye gönder­ diğinizin daha senesi olmadı. ( U mra n N azif 1948y s. 70).

çamurcıl/çamurçıl ' nadir ve kıymet l i bir cins yaban ö rdeği; balıkçıl' C. Avcı 1937 s . 111, DS 1 066 < çamur + bazı kuş isimlerinde görü len -cıl/-çıl eki (J . Deny 1 9 2 1 no. 547 ) , b . balıkçm 8 . çamurlan- 'sululan m a k, cıvı m a k, sarhoşl u kta edepsizleşmek' < çamur i l + isimden fi i l yapan -lan- geni şlemesi, b . abaplan- 8 . * İki kadeh yu­ varladı mıydı, başlar dayak yeyinceye kadar çamurlanmıya. (0.C. Kayg ı l ı 1939 s . 2 19 ) . çamurlaş- 'edepsizleşmek, ( birisine) kaba ha karetl erle h ü c u m etmek' < çamur i l + isimden . . . h a l i n e gel mek' ma nasında fi i l ya pan -/aş- gen iş­ l emesi, b. bayramlaş- 8 . * "Aman eskici başı, düşün de söz ver. ·

Perşembe tez gelir. Buraya gelince çamurlaşırtm!" - "Çamur145

çarı

taş. " - "Sonra karakolluk olmaz mıyız?" ( M . Ş. Esenda l 1958m s. 58).

çarı/çan 1 b . m . 'ses çıkaran madeni cihaz' < ETk. çal) Cla uson 1 9 7 2 s . 4 2 4 ; Clauson'a göre bu ke lime s e s takl i d i kelime lerden de o l a b i l i r yahut Ç i n­ ce çeng veya Fa . çang'd a n a l ı nma ola b i l ir. EOsm. ke l i me de ETk. ya da Fa . d a n geçme olabilir. Mefh u m u taşıya n u nsurlar Budizm, Hristiya n l ı k ve deve kerva n ı a n d ı r. * Taşradan gavga u galebe işidildi, çalJ avazı geldi. ( Ferec 8 5 5/1451 v. 1 2 1b). * Billahi 'acab mı yı�ılub gitse ki­ lisa, 1 Ot tı�dı senÜIJ küyulJ çalJma, cana. (2'.atT 1967 ( 16. yy. ' ı n i l k ya nsı ] ı . 1 9 ) . Osm . çal) sa 'at 'zama n ı ça lara k bild iren saat' ·� ( l ü ks eşya a rasında zikred iliyor) ke-�alik zerrin ve simin devatlar ve zer-en­ •••

düd çal) sa 'atler ve bunlarulJ emşali edevat-ı muraşşa 'at ile zib u zinet. . ('AiT 1587 v. 1 3 9 b ) . .

RD. ç a rı i l ' haç' O. B l a u 1 868 s . 2 1 1 < çal) 1 . AD. çana 'kızak' D S 1067 < Tk. d i l leri ndeki yayg ı nlığı i ç i n b . M . Rasa nen 1969 s. 98, G . Doerfer 1967 111, no. 1 1 29'a göre ke l i me başka dilden a l ı n m a değil, eski bir *çan- fi i l i nden neş'et etm i ştir. Rusça ve başka İ S l av d i l lerindeki sana a . m . ile o l a n benzerl i ğ i M . Va smer 1955 i l , 576- 5 7 7 ' e göre tesadüfid i r. çanak 'yayvan çuku rca kap' < ETk. çana� a . m . Clauson 1972 s. 425, G . Doerfer 1967 111, no. 1 1 2 5 [çan + -(a)k küçü ltme e k i , b. bardak 8; M . Rasanen 1 9 6 9 s. l l l ' e göre çin v e aya�·ta n, T. Tekin 1 9 9 7 s. 1 7 1 'e göre ETk. çan ( Ç i n . çan 'a c u p for w i n e or fat/o i l ' ) + -(a)k küçü ltme e k i . * Buyurdı, bir çana� yiyecek getürdiler. ( Ferec 855/1451 v . 3 8 a ) . çanak tut- 'davranışları ya da söz leriyle kötü bir karşı l ı ğ ı h a k etmek' * Şimdiyse ilişkilerimizdeki çatak/an derinleştirip, oyuklar oluş­ masma çanak tutar olmuştuz bu düzenlemeler. ( U . Alpay 1999 s. 9). çanaklık (gemicil ikte) ' d i reğin üstündeki gözetleme yeri' (boş çanak­ ları m u hafaza etmek için ku l l a n ı lan bir sepete benzed i ğ i nden o l ma l ı ) : *

Beni kucakladığı gibi, bir gemi direğinin dingildek çanaklığma çıkar1p sımsıkı sanldığım direkle başbaşa bırakmıştı. (Z.0. Saba 1957 s. 1 5 ) .

AD. çanakte 'şelale' DS 1067 < ( belki) Yu n . ( Ka radeniz diya l . ) raavıxTpa (tsanjhtra) a . m . (çanlzo 'dökmek' fi i l inden) A.A. Pa padopou los 1 9 6 1 i l , 429. AD. çança la ' i k i yaşındaki tos u n ' < Güre . çançala a.m. V. Cang idze 1983 s. 8 7 . çançan 'lakla kiyat' < s e s ta klidi kelimelerd e n . * Madam Viyolet, Bedri­ ye ile çançanda idi. ( S . M . Alus 1954 s . 9 2 ) . * Çan, çan, çan, çene . . . Oğ lan bana bağırı r, kıza bu laşır, bana sataşır. ( H . R. Gürpınar 1940 s. 2 1 ) . Krş. AD. çan çan çarık 'hakkında ded i kodu ç ı ka n ( kimse ) ' , çan cangara et- 'dedikodu yaymak' DS 1067 : canna- 'ded i kodu yaymak' DS 1 07 1 . çançun 'gevezelik' < çançan'ın varya ntı ; i ki nc i hecede l a b i a l isation ( d u ­ daksı llaşma) var. La bialisation'lu ( d u d a ksıl laşma) terkipler için b. abidik gubidik ı:::::ı 2 • ·� Ama, kar.ya çançun istemez. Mola, mola! (A� m ed Vefı� Paşa 1940 s. 5 7 ) . çanda, b. çandı.

146

çanı ldatEOsm. çandavul 'ord u d a a rtçı ' < M o . çagdagu/ ' nöbetçi , d evriye' O. N . Tu na 1972 s . 220-2 2 1 . /ğ/-+/v/ değişimi i ç i n b . avul ı:::::ı . AD. çand ı/ça nda 'duva rl a rı birbirine geçme ka lın tahta l a rd a n ya pılan ev' DS 1068 < ?? * Burası bir çandalı ev damıymış. (A. Caferoğ lu 1945 s. 76). Krş. çamdı. AD. çandı rma, b . jandarma. çanga, b . canga. AD. çangal 'çengel; d a l l ı buda k l ı ' DS 1069, 'eğri, çarpık, m u ka vves' R. Dan­ koff 1991 s . 25 < Fa . çangal ' pençe, parma klar'; krş. çengel. * Keskin

bir kayanm sivrisinde, boynuzlarmı, büyük çangallt boynuzlarmı sırtma yatırmış bir geyik, bacaklartm gerip, sonsuzluğa bakarca­ sma durur. ( Yaşar Kem a l 1 9 5 5 i 1, 10). * Büyük bir çaymn ortasmda çangal boynuzlu bir çift tosun. ( a . e . s . 45). * Bu da güzel bir adam­ dı. Uzun btyıkları çangaldı. (Yaşar Kem a l 1955ç s. 4 3 ) . Krş . çengel.

çangama, b. çangara. AD. çanga manga et- ' a raştırarak a ltını üstü ne getirmek' ( ? ) < ?? La biali­ satio n ' l u (dudaksı l l a ş m a ) terkipler için b. abidik gubidik ı:::::ı 2 , /m/ ile baş­ layan "echoword " ( m- önses l i ikileme) için b. alay malay ı:::::ı . * Baktık. Her yakayı çanga manga ettik. Yok! ( F. B aykurt 1 9 7 1t s . 262). AD. çanga manga ol- ' he rkesin ağzında o l ma k, u m u m u n heyeca nına se­ bep o l ma k, ço k g ü rü ltü uya n d ı rmak' DS 1070 (veri len m a n a a n laşılmıyor) < ?? La bia l isation ' l u ( d u da ksıl laşma) terki pler için b. abidik gubidik 02• /mi ile başlaya n " echoword " ( m - önses l i iki leme) için b. alay malay D. *

Köyün içi yarım saatte çanga manga oldu. Rezilliğimiz, kepazeli­ ğimiz göğe değdi. ( F. Bayku rt 1969 s. 78-7 9 ) .

AD. çangara/ça ngama ' kavga, g ü rü ltü, c ı ng a r' D S 1 0 7 0 < Yu n . , TCTlyKpa (tsfng ra ) a . m . Krş. cmgar/çıngar ·* Bissürü sakarlık üstüste geliyor. Bir çangama da burda çıkarmayalımı. ( F. Bayku rt 1 9 7 1t s. 226). .

çangıl çungul et- ' ka ba ve zevksiz ses ç ı karmak' < ses takl i d i ke l i meler­ den , tekerrür, ikinci kel i m ede labial isation (dudaks ı l l a şm a ) . La bial isati­ on'lu (dudaks ı l laşma) terkipler için b. abidik gubidik ı:::::ı 2 • * At/art Rus kadana/art andmr, arabası çangtl çungul etmez. ( 5 . M . Alus 1933p s . 74-75). AD. çang ı rtla- 'tırna klarla çizmek, çiziktirmek, ç izg i lerle zedelemek' < Erm . cangart' < E Erm . çankart 'pençe'. U . B l a s i n g 1 9 9 2 no. 2 0 . İ simden fi i l yapan -la- e k i i ç i n b . acabla- ı:::::ı . AD. çanguş et-/ça nguşla- 'tırn a klarla sökmek' < Erm . cangel a . m . U . Bla­ sing 1992 no. 19. çanılda- 'durmadan ve yü ksek sesle konuşmak' < çam/ ( krş . çançan) + ses ta klidi kel i melerd e /// veya /r/ olan son ü nsüzden sonra -la- yerine -da- fi i l genişlemesi, b . alda- ı:::::ı . Krş. fıs-+fısıl, fısıl-+fısılda-. * Kapta­

nm kartsım evinde bulamadı/ar. Sürtük kart gene kimbilir nere­ lerde çam/dıyordu. ( H . Ta ner 1951t s . 5 0 ) .

çanıldat- 'çaldırmak' < çam/da- fi i l i n i n causativum ( etti rg e n l i k) hali ( b . acıt- ı:::::ı ) , fakat manası çan kel i mesi n i n tesiri n i gösteri r ( krş. çamltı 'çan sesi' TLiS 1983 s. 224). * Çok geçmeden, kırmızı şapkalı bir adam, saatin altmdaki sart çam bir kere çamldattı. ( F. E rd i n ç 1958 s. 168). 147

çanışlaAD. çanışla- 'şuuru n u kaybetmek, bunamak' D S 1 0 7 1 < Yun. tzannis- a . m . (Tl;avvtl;w (tzanfzö) fi i l i n i n geniş zamanı ( aorist). tzannos 'del i ' ) Ch. Tzitz i l is 1987b s . 106. AD. çank ' pençe, keskin tırnak' DS 857, 107 1 < E rm . cank/cang < E Erm . çanlc/çang yahut < Fa . çang 'pençe' a . m . R. Dankoff 1995 no. 445. çankla- 'tırma lamak' DS 1 0 7 1 . Çankm/Osm. Ka n g ı rı 'Anadolu'da bir şeh ir v e vilayet a d ı ' < Yu n. rayypa (Gangra) a . m . D.J . Georgacas 197ln s. 109. ı::::ı

Yun.dan gelme kel i meler arasında başınd a / ky / sesi olanlar, Ana­ dolu Türk d iya lektlerinde başta / ç / sesine dönmüşlerdir. Bu de­ ğ işme, Anadolu'nun Yu n . diya lektleri nde vuku bulmuş olduğu veya bu d iyalektlerdeki telaffuzun Türkler tarafından / k / 'den çok / ç / 'ye yak ı n görüldüğü ihtimaliyle iza h ed ilebi l i r. Bu ci ltte şu örnekler va rd ı r: Çankırı, çebeş, çerçelli, çıkla il, çikli / çıklı, çilar / çalar, çilik 1, çipar / çıpar, çisan, çitar / çita ri, çurumba.

çanna-, b. çal}/çan 1 . çanpa ra , b. çampara. ça nta ' b . m. ( kese, torba, bavu l)' < G. Doerfer 1967 1 1 1 , no. 1053'e göre Rum. geanta /cantı/ 'dan; fakat Ru m . ke l i me T. Pa pahagi 1963 s . 35 0'ye göre < TI. çanta 'dan a l ı n mıştır. * ·� çantacı 'çanta yapan veya satan esnaf'; sürek avla rı nda vuru l a n kuş ve hayva nları çantası nda ta şıyan kimse ' : *

Saat alaturka üçü buldu bulmadı, bütün çantalar lebaleb. Çan­ tacılar, sırtlarmdakl yükün ağırlığmdan soluk soluğa. (S. M . Alus 1 944 s. 139).

çap 1 'top ve tüfek n a m l usu e n i ; kağ nı tekerle ğ i n i n ölçüsü' DS 1072 < E rm. ç'ap' 'ölçü; pergel' U. Blasing 1995 s. 49-5 2, R. Dankoff 1995 no. 588.

* Kaçakçı pervasız bir adam. Silah ortada yok, markası, çapı, bir de ffatı dönüyor alış verişte. ( F. Otyam 1960 s . 9 3 ) . M ecazi manada: * jandarma/an da bizim gibi çaptan düşmüş ihtiyarlardan, bir de beyzade/erle ağa oğullarmdan ayıracak/ar. ( Kemal Ta hir 1957r s . 17). çaplı 'çapı g e n iş olan; tomru k': * Gerçi kaçak çapll ve kereste bulmak parayı gözden çıkarmca kolaydı. ( M . Hacı hasanoğlu 1954b s. lll). çapta: ·� Cahil bir adamım. Fakat siz çapta büyük alimlerin vazifeleri bizim ilim ve irfan mahrumlanm tenvirdir. ( H . R. Gürpınar 1943g s. 150; bu cü mledeki sentaktik şekil için b . ak//akll D).

AD. çap i l 'ta h ı l ö lçeğ i ' DS 1072 < çap 1 . ·� Abdülbari Yatkm yılda 13-15 çap buğday ekiyor. Yani efendim 5 teneke bir çap ediyor. Kiloya vurursan l çap 80 kilodur. ( F. Otyam 1962 s . 3 8 ) . * Cümle_haşşa-i hümayun içün üç yüz cab çeltük ekilüb ziyade ekilmeye. (Ö.L. Bar­ ka n 1943 s. l l 2 ) . ç a p 1 1 1 ' mesa ha, a razi ölçme' < çap 1. * O zaman ben Fatih yangm yerin­ de idim. Orasmm da çap işleri vardı. (Aka Gündüz 1940 s. 3 2 ) . ' m ik­ yas, ölçü' * İngilizlerin topa tuttuğu yerlere gidip bir saat kadar muhtelif çapta birçok mermi ölçtüm. ( F. R. Atay 1938 s. 168). Mecazi ma nada : * Bu yıl için olağanüstü çapta yağmur düştü diyelim. Biz yine sulanz. ( İ . Ta rus 1961 s . 104) . * Eğitmen teşkilatmm yeterli

olamwacağmı öne sürdüm. Daha geniş çapta, derinlemesine ele a/mmasmı istiyordum işin. ( M . Başaran 1964 s . 105).

148

çapaçul AD. çap i V 'aykırı, eğri, d o l aşık' DS 1072 < Fa . çap a . m . , asıl ma nası 'sol ' . AD. çap V ' h i l e ' eşya ismi, krş. bakır i l ) : * Hemşire

karı iğnenin kırk parçasmı dolaptan aldığı gibi kaynayan çeliğin suyuna attı, su cazırdadı. (Tarı k D u rsun K. 1966 s. 3 8 ) .

çelik i l ' k ı s a kesilmiş d a l ' < çel- (krş . ' ka l em açmak) + fi ilden participium passivu m (ed i lgen s ıfat fi i l ) manasında sıfat ( is i m ) yapan -ik e ki, y a n i 'yontunuş'. Başka b i r etimoloj i : Yu n . TuıAıKı (tsi lfki ) < ksiliki a . m . [ksilo 'od u n ' + -ki küçültme eki] N . P. Andriotis 195 1 ( 1 . basım] s. 2 6 7 , 2 7 0 , fa kat 1983, s. 3 8 1 ' e göre Yu n . TuEA ıKı (tsel fki) < Tk. çelik i l . * Çelik çevganma bıra�dılar top. ( Fghri 1974 ( 1 3 6 7 ] no. 1394). 'aşı ka lemi; çel i k çomak oyu n u n d a ki kısa değnek' Men inski 1680 1 1 1 , 1625. 182

çelmik çel i k 1 1 1 , b. çelek. AD. çel i k çubuk 'çelik çoma k oyu n u ' L. Bone l l i 1902 s. 58; * Çelik çubuk

oynamak için meydanlığa çıkıyor. Bu çelikle çubuğa bir vuruyor, padişahın davar komunun üzerine düşüyor. . . ( U . Günay 1975 s. 380) .

AD. çel im 'güç, kuvvet' < çel- + fi i lden nomen actionis (oluş ve kı l ış ism i ) manasında i s i m ya pan -im e k i , b. adım 1 ı::::ı. Çelim a y n ı za manda çalım kel i mesi n i n kog natıd ı r ve hatta varyantı bile o l a b i l i r. * Buna ne hacet? Siz yüz yıl yaşayacak çelimdesiniz. (Al:ı med Vefi� Paşa 1933az s. 63). çeli msiz 'zayıf, n a h if, ince ya p ı l ı ' . İsi mden sıfat, bazen de zarf yapan -sız eki için b . adsuz o . * Sağında çelimsiz bir sokak köpeği duruyor­ du. (Ş. İ şig üzel 1993 s. 5 6 ) . O s m . çelipa ' h a ç ' R. Dankoff 1 9 9 1 s . 2 6 . < Fa . çalipa a . m . < Ar. şalib a . m . fakat kel i medeki şekil değişikl iği izaha m u htaçtır. AD. çel iş- ' b i rbirine ters düşmek, birbirine uymamak' < çel- fi i l i n i n ortak­ l ı k h a l i . Kel i m eyi eski l ügatler kaydetmed i ğ i halde imparatorl u ğ u n taşra eya l etleri n i n bazı l a rı nda ku l l a n ı l mı ş olması m ü m kü nd ü r. Yirminci asrın orta l arında BSTTk . n e g i rm işti r. * "Sen gene öyle belle, öretmen, " diye çelişiyor onunla, "Garı kısmının malı mı olurmuş?" ( K. B i l ba­ şa r 1961 s. 2 5 ) . AD. çel işik ' bi rb i r i n i tutmayan ( sözler)' < çeliş- + fi i lden etken fii l sıfatı (participium activu m ) manasında sıfat yapan -ik e ki , b. akık o. çelişik çülüşük ( i kinci kel i mede labia l isation var) ' birbiri n i hiç tutmaya n (söz­ ler) ' : * Böyle çelişik çülüşük konuşaraktan, anladın mı, kızı Evci köyünün ayısına verdirecersin. ( F. Bayku rt 1 9 7 1t s. 3 1 ) . AD. çelle- 'gebermek' D S 1 124 < çeler- fi i l i n i n va rya ntı. Bu tür ü nsüz iki le­ mesi ihtiva eden diğer örnekler için b. amman o, /r/'nin düşmesi için b.

arslan o'. * Benim de iyi kötü üç beş sene tahsil görüp, dört kitap karıştırdıktan sonra, bu vaziyet içinde verem olup çellemeden na­ sıl yaşadığıma hayret ettiğini kaydetmeliyim. ( M . Maka l 1952 s. 57).

çel lek, b . çelek. çello 'garp müziği tel l i çalgılarınd a n ' < İ t. cello a . m . [ violoncello'nun kısal­ tı l m ı ş ı ] . Garp müziği ıstı l a h l a rı için b. acitato o. * Piyano tuşlarına

dokunuşların yerini ağırdan ağıra çello ve kemanlar almaktadır. (A. Ağaoğ l u 1 9 9 1 r s . 56-5 7 ) . Krş. viyolonsel. * Çellonun o doyumsuz sesiyle bir kelebek gibi manolya ağacının mis kokulu çiçekleri arasında dönerken; sen hiç ayrılmama yeminini fısıldıyordum ko­ canın kulağına hem de bilmem kaçıncı kez. ( U . Alpay 1999 s. 84)

çelme ' birini düşürmek için ayağ ı n ı n ön üne aya k uzatma işi' < çel- fi i l i nden nomen action i s (oluş ve kılış i s m i ) , b . budama o. tak- fi i l iyle ku l l a n ı l ı r: * Oğlardan biri eteğimi çekiştirdi, bana çelme takdı. (L. İ pekçi 1998 s. 2 8 ) . * Sağlı sollu, bütün istedikleri birbirlerine çelme takmak. ( Perid e Cel a l 1 9 9 1 s. 18). çelmele- 'çelme ta kmak' < çelme + isimden fi i l yapan -le- gen i şlemesi, b. acabla- o. * Ese Ağa'nın üzerine koştu. İri kesekler ayaklarını çelmeliyor, nefesini tıkıyordu. ( Reşat Enis 1 944 s . 86) . AD. çel mik ' b u ğ d ay veya başa kla karışık iri s a m a n ' DS 1 1 25-26 < çal- 1 + -mik eki, krş. çiynemik, kusmuk. * Gün batımızda erkenci Ferik 183

çelpeşi k

Hasan her işi bitirdi. Şimdi çelmik sürüyor. ( F. Bayku rt 1969 s . 8 3 ) . ' b i r yere sürülen ufak b i r m i ktar' * Bir çelmik domuz yağı ile ayağımı kaydıramadtlar. ( N . Eray 1994 s. 90). ı:::ı

BSTTk. ve özelli kle AD.nde fazla üretken o l m a m a kla beraber çok d a nadir sayılmayan fi i lden isim ya pan -mık vs. genişlemesine d a i r ETk.de tek tük örnekler bulu nmaktad ı r, ms. ügrümük ' be­ şik' < ügrü- ' beşik salla-' (b. M . Erd a l 1991 1, 101; ETk.deki ren k belirten sıfatlara takı l a n -(a)muk -karamuk, kızamuk- g e n iş­ lemesiyle karıştırılmamal ı . ) Çağ . d a örnekleri o l a n bu -mık (ms. klymük 'giysi' b . M . Rasanen 1957 s. 1 3 7 ) , i l e Tu rkm .deki -mıt (lymit 'yiyecek' < iy- 'ye-') genişlemeleri n i de aynı eke benzer ka bul etmek m ü mkü n d ür. TTk. deki örneklerde de görüldüğü g i b i -mık e k i , fiilden çoğ u n lukla küçültücü bir a n l atımla bir k ı l ışı n nes­ nesi veya ürünü a n l a m ı nda isimler ya par, ms. tekme' n i n biraz hafifleti lmiş va rya ntı olan. AD. dekmik / dekmük örneği g i b i . A-B ve C-E ciltleri ndeki diğer örnekler: çelmik, çitlembik / AD. çıt­

lamık / cırtlambuk / çitlemik, çiynemik / çiğnemik, ditmik ditmik, düğmük, ekşimik. İ kinci ci ltte AD. gicimik / gicümük, lşemik örnekleri geçmekted i r.

AD. çel peşlk/çerpeşlk ' ka rışık, dolaşık, bozuk; çamurlu a razi, batakl ı k' DS 1 1 1 7 , 1147, Balhasa noğlu 1904, K. Emiroğlu 1989 s. 68 < *çelpeş- + fi­ ilden etken fi ilsıfatı ( p a rticipium activum) manasında sıfat yapan -ik eki, b. akık ı:::ı [ ETk. çalpaş- 'kirlenmek, bokla nmak' Cla uson 1972 s. s. 4 1 8 ] . 11/-+/r/ değişimi i ç i n b . arm ı:::ı . AD. çelt ' üzerinde meyve kurutu lan çalıdan örü l müş büyük sele' DS 1 1 26 < Güre . çeltl a . m . V. Cang idze 1983 s. 8 7 . A D . çeltek 'çoban y a m a ğ ı ' 05 1 1 2 6 < ?? * Zebil bir kıyafette memle­

ket/ne gel/yor. Bir gün çobanm biri çeltek istemiş. O da çeltek durmuş. Koyunları güderken .. ( M . Tu ğru l 1968 s. 266). .

çeltlya n , b . çiltiyan. çeltük/çeltlk ' kabuğ u n d a n çıka rılmamış p i rinç' < Fa . şaltük a . m . Kel i m e başındaki /ş/-+/ç/ g elişmesi için b. çakal ı:::ı . * Bu lfayayı birez di!hı

gideresin ve blrez di!hl mldı ve birisi di!hı eyitdi: bir gez çeltük ekdim-idi. (Ş. Şeyhog l u 1 9 7 3 s. 2 8 2 ) . * Ol di!hı alçalf adadur, üze­ rinde çeltik ekerler. ( Piri Re'is 1935 [932/1525] s . 7 1 7 ) . 'çeltik n ebatı ' : * Şon on beş gün mllfdim ot ve çeltük biçdürüb (Ö.L. B a rka n 1943 s. 1 1 3 ) . 'çeltik tarlası': ·* Nahiye-i mezbürda va/fi' olan çeltük arif/arma ve zlra 'atlne üçer gün_hidmet ederlermiş. (Ö.L. B a rkan 194 3 s. 148). Osm . çeltük arpası ' pi rinç' : * Çeltük arpasm alanlar dögdüreler. ( M . Çavuşoğ l u 1977 s. 1 5 2 ; latifenin n ü ktesi acaba dögdü­ re kel i mesinin dökdüre de oku nabil mesinde mi?). .•.

AD. çemak/çımak ' bit ö l d ü re n zehirli bir ot' DS 1175 < Erm . ts'mi!h R. Dan koff 1995 no. 7 3 1 , ' bir zehirli ot' < Güre . çmi!he ' e kş i m iş' U. B lasing 1992 no. 27, b. çomağ * Ha, anaym muradı, babaym çemağı Şer­ fa/I hal (Tarık Dursun K. 1 966 s. 42 ) . çema pur, b . cemapur. çembalo/çimbalo ' g a rp müziği eski ç a l g ı l a rından klavse n ' < İ t. cembalo a . m . G . M eyer 1893 s. 61. Garp müziği ıstı lahları için b. acitato ı:::ı . *

Alfabi dudu çaldığı havayı tekmil itdikden sonğra başmı çimbalo184

çemenzar

nın üzerine dayadub (Va rtan Paşa 1991 [ 1 8 5 1 ] s. 140). * Sana bir çalgı ustası getireyim mi, çimbalo öğrenirsin? (At:ımed Vefi� Paşa • • •

1933ta s. 1 1 ) .

çember 1 'da ire, ha lka; a ra ba tekerleğine ta kılan d e m i r; çerçeve' DS 1 128 < Fa . çanbar/çambar a . m . /nb/-+/mb/ gelişmesi için b. ambar ı:::ı . * Göz­

lerinin önünde ışıklı çemberler do/aşıyordu. Yeşil, kırmızı, sarı, pırıl pırıl. ( H . E . Bener 1956 s . 1 0 ) . Çocu k oyu ncağı olarak: * Çember çeviren çocuklar. (O. Akbal 1967 s. 14). 'fıçı çemberi ' : ·� Resm-i obru­ çine cenber hal;l;ına derler evinde sıl;ub çenber �a/dırub sat­ sa fıçı başına sekizer a�ça çenber resmi alınur. ( Ö . L. Ba rka n 1943 s . 2 84-2 8 5 . Obru ç i n e ' n i n tercümesi 'fıçı çemberi verg i s i ' , fakat çember /;aldır- ta birinden ne a n laşılması gere ktiği m ü n a kaşa mevzuu olabilir. •••

Belki kad ı mührü d ü r) .

Osm . çember i l 'esirl ik, esaret' < Fa. çanbar/çambar a . m . * BelJÜIJÜIJ

danesi müşk u saçulJUIJ damı 'anberden, LHalaş ola mı mürğ-ı dil bu bend u çenberden? ('Ömer bin M ezid 1982 [840/143 7 ] s. 8 1 ) .

A D . çember 111 ' ka d ı n b a ş ö rtüsü, yemeni, yazma' DS 1 1 27-28, T S 855 < çember 1 . A. Tietze 1969 no. 26. * Ömer Ağanın Meryem Hamm'dan bir endaze çember var. ( Kemal Ta hir 1955s s. 9 0 ) . çember iV (musi ki teri m l e rinden) ' 1 2 darplı bir u s u l ' K . Uz 1964 s. 1 6
hale gelmek' [ krş. çepreş-, b . çapraşık/çepreşik] + fi ilden isim yapan -dil-ti eki. * Bu cümle su degirmenine iledüb ve un eylemelü ol­

du�da bir kile buğday deglrmen IJa��ma gitdi ve bir buçu� şinik dif!hı çevrendi Çl�dı. (Ö.L.Barkan 1942 s . 330 [ 1 7 1 6/1 12 9 ) ) .

çevri k 1 (sıfat) 'çevri l miş' < çevir- + fi i lden participium passivum (edi lgen sıfat fi il) manasında sıfat ya pan -ik eki, b . aÇ1k ı o . * Eski meslekdaş­

larda, hele böyle çevrik çukur yerlerde, kitap mı olur, olsa bile, işe mi yarar, diye tasa/amyordum. ( F. Baykurt 1969 s . 107).

AD. çevrik i l ( is i m ) 'etrafı çevri l m iş bahçe veya tarla ' DS 1 1 54, TS 879. Fi ilden nomen concretum ( so m ut isim) yapan -(ı)k eki i ç i n b . acuk/acık

1

8.

* Bazı küçük çevrik/erde domates, biber yeşilliği tütüyordu.

( F. Bayku rt 1967k s . 355).

çevri l i 'çevri l miş' < çevir- + fi i lden partic ipium passivum (edilgen sıfat fi i l ) manasında s ıfat yapan -1// g e n işlemesi, b . ardllı o . * Bahçe alçak bir çitle çevrilidir. (V. N . Tör 1977 s. 1 3 ) . ·

çevrin-, b. çevrün-. AD. çevrinti 'g ird a p' TS 881 < çevrin- + fi i lden isim yapan -ti eki, krş. ağartı, özenti. çevriş, b. çerviş. EOsm. çevrün-/çevri n- 'dola n mak, kıvrı l mak' < çevür- fi i l i n i n refl exivum (dönüşlülük) hali (b. acm- i l 8 ) . * Bir �ızll altundan şandu�ça eli altmda �omlmış. Bir büyük yılan ol t�htl çevrinmiş yatur. ( Ferec 8 55/145 1 v. 3 3 a ) . ' bir şeyin etrafı nı dolanmak' TS 880: * Çevrünürem çü �ubbenÜIJ mşfm 1 Görürem durur anda F�hruddin. ( E lvan Çelebi 1984 [ 1 358-59] s. 154). * İçlerinden bir ikisi havada çevrinerek, ağır, gölün su/arma düşüyordu. (Yaşa r Kemal 1976 s. 3 1 5 ) . ·

çevük, b. çebük. çevüklen-, b. çevik. EOsm. çevü r- /BSTTk. çevir- (geçişli fi i l olarak) 'dönd ür-' < ETk. çevür­ a.m. Clauson 1972 s. 398 [ç-evür- J . Deny 1 9 2 1 s. 909, krş. çağna
anla gendözümi meflüc buldum. ( Ferec 855/ 1451 v. 184a). -la za rf eki i ç i n b. ayıkla ı::::ı . danlacak 'şafak­ la birlikte, sabah e rken ' * Eger edügin dal}lacal.c geyse ve abdesti ikindin şmsa gerü yarmdası (i)kindüye-degin meslJ ede. ( l�utbed­ dln İz n i �I [ 1 5 . yüzyıl başı] v. 33a)

AD. da n/tan i l , el ifsiz dang/deng i m lası d a bul u n u r, 'şaşma; şaşı lacak şey' DS 1355, TS 989-990, M e n i nski 1680 1 1 1 , 3074 < ETk. tal} a . m . Cla uson 1972 s . 5 10-5 1 1 . * Melike bu sözi işidicek, r'!h-ı ferrf!hmul} ren­ gi döndi, endamlar1 ditredi. "Ne dal} iş olur, hay!" dedi. ( Ferec 855/145 1 v. 30b). EOsm. dal}a bat-/dal)a gel-/dal)a l.cal- ' şaşma k, hay­ ret etmek' TS 990-99 3 : *�Haliyfe gulamulJ ve camul) IJalavetinden ... ç/al)a batdı. ( Ferec 855/1451 v. 4 a ) . * Ol tedbirlerde, zinetlerde

ç/al)a l.caldum. 'Ömrümce anulJ gibi�höş, dil-aviz mal.cam gördü­ güm yo/.c. ( Ferec 855/145 1 v. 1 1 5a ) . * İ can-ı peder! Naldı sal)a ki böyle deng u şifte o/dul)? ( Ferec 855/1451 v. 36b). * Nice deng o/­ masun �ati cihan bagmda IJayretden, 1 Eser yol.c bar-ı ralJatden, veli bar-ı bela yük yük. (Zati 1970 [ 16. yy. ' ı n i l k yarısı] i l , 2 19). Krş. danla.

Osm. dan 1 1 1/den (dativus h a l i nden sonra) ' kadar' < ( Piri Re'ls 1935 ta b'ına esas olan yazma her yeri nde kadar manasınd a dan/den kel i meleri n i ku l l a n ı r. B u aceba dak 1 /dek ke l i meleri n i n b i r varyantı m ı ? Fakat hem böyle bir va rya ntın iza h ı güç, hem de başka kaynaklard a böyle şey bu­ lamadığımız için, meseleyi sadece zi kredip geçmekle i ktifa edeceğiz. *

Ve ol /.cal'anulJ önü eyü yata/.cdur. Deril}ligi on sekizden yigirmi /.culacadandur. ( Piri Re'ls 1935 [932/1525] s. 366) .

d a n i V 'tabanca, tüfek ses i ' < ses ta kl i d i kel i melerd e n . dan dun 'bi rkaç e l ateş sesi' ( i kinci kel i mede labial i sati o n ) : * Zağarlar1 öne saldık. Sağ­ da solda dan dun/ar başladı. (S . M Al us 1944 s. 139). M ecazi manada 'şikayet etmek, kafa tutm a k ' : �· Bir muz1r sızmış içlerine. Bir baktım, dan dun diyor. Yemek beğenmez, içmek beğenmez. ( Orha n Kemal 1954b s . 184). .

AD. dan- ı ' i n ka r etmek' DS 1 363 < ETk. tan- a.m. Cla uson 1972 s . 513514. Krş. Az. Tk. dan- a . m . * İskender ortak olduklar1m söyleyince İhsan bey sözünü danmış, inkar etmiş. ( M . Ş . Esendal 1934 s. 286).

301

danAD. dan- i l ' d a nışmak' < damş- fi i l i nden backformation (ya n l ış ayırma), yani ETk. tanu- fi i l i nden gelen damş- ya n l ışl ıkla *dan- fi i l i n i n orta klık hali zan ned i l m iş. * Ki oldur bilge vü belJdeşsüz ü bir, 1 Ne kimseye r;landı, ne �lldı tedbir. ( Fg h ri 1974 [ 1367] s . 343 no. 1768). * Ata­ lar eydür: Bilüre dan, bildügÜIJ işle! (V. İ zbudak 1936a [ 1466] no. 2 9 0 ) . * Her kişi ehl-i derya şanmağıl, 1 Degmeye zinhar işül}/ r;lan­ mağıl. ( Piri Re'is 1 9 3 5 [ 932/1525] s. 1 3 ) . AD. dan- damş- 'danışmak': *

Oruç' um yanma varaydm, danaydm damşaydm. Bir name, bir de boy resmi alıp geleydin yük olurdu? (D. Akçam 1978 s. 45).

dan- 111, b. dam-. dana 1 ' i neğin, buza ğ ı d a n büyük erkek yavru s u ' < EFa . daenu ' i nek' ? b . M . Rasa nen 1 9 6 9 s . 4 6 0 . ·* Yeşil san�lı dedenin şopasmı yemeğe

şo�a� ortalarmda bayılıb "Amanallah!" diye danalar gibi böğür­ meğe raii olanlar teşrif edebilirlerdi. ( R. N . Güntekin 1928 s . 106). dana düve ' i n eğin (erkek ve d işi) yavru ları; çocu klar': * Hayırsız Elif, danası düvesi, deli kocası, düşmüşler öküzlerin ardma, tarlayı sürüyorlardı. ( F. Baykurt 197 1c s. 348). AD. dana doluk ' karışık hay­ van sürüsü' DS 1356, 'çocuklar' ( krş . dana düve): ·* Anası, babası, kızı-kısrağı, danası-doluğu şimdi, yedikleri elinde, yemedikleri belinde. Çulunu sudan kurtardı Dımbıl'm oğlu. ( Ü . Kafta ncıoğlu 1975 s. 3 3 ) . B u tabirdeki doluk kel i mesin i n ma nası unutulm uştur. Ta bir Az. Tk.nde de vard ır: ·* Dana-doluğ oğurlamağ da biza çatin olub­ dur. ( M . F. �hu n d ov 1958 1, 1 9 1 ) . danalık ' a h ı rd a buza ğ ı l a rı koymak için yapılan yer' DS 1356: * Altı tavuk vardı toplanan. On/an da ayakla­ rmdan birbirine çöterek danalığa bıraktllar. ( M . M a ka l 1954 s . 4 2 ) .

A D . dana i l ' b ı ç a k ' DS 1355 < Güre. dana a . m . E. Che rkesi 1950 s. 6 3 . Osm . dini 'çok bilg i l i , ç o k okumuş' < Fa . dana a . m . *�HalifenÜIJ saraym­ da bir:_hüb-şüret, dana vu mü 'eddeb Hadım varidi. ( Fe rec 8 5 5/145 1 v. 1 2 1a ) . danaburnu 'Gryllota lpa vulgaris, topra k i ç i n d e yaşaya n bir böcek' < dana 1 + burun. + 3 . kişi iyelik eki. ·* Ektiği fideler kurumuş, kurumayan­ lanm da danaburnu kesmişti. (A. Nesin 1958k s. 8). AD. danalya ' aya kkabıyı kalıba çekmeye yarayan ayg ıt' D5 1356 < i t. te­ naglia ' kerpeten ' [İt.dan gelen -ya eki için b. ablatya D ] < Lat. tena­

cula.

Danca ' Da nimarka 'da konuşulan dil' < Danca Dane ' D a n i ma rka l ı ' + d i l i s i m , sıfat v e z a rfl a rında ku l l a n ı lan -ca eki, krş. Fransızca. AD. dandan g uşi/danda niça ' kuyruksa l laya n kuş u ' D5 1 3 5 7 < Yu n . TavTavı T{a (ta nta n ftza ) a . m . Ch. Tzitzilis 1 987g no. 508. AD. da ndanna- 'oya l a n mak, salla nmak' D5 1357, K. Emiroğlu 1989 s . 76 < Yu n . ( Ka radeniz d iya l . ) TavTaAw/TavTavı{w (ta nta l6 / ta nta n fzö) 'sa lla­ m a k' Ch. Tzitzilis 1987g no. 507. AD. dandik 1 ' hevesi çabuk geçen , kararsız ( ki mse); çabuk küsen, h uysuz, kavgacı' D5 1 3 5 7 < ??. (Argo) dandik i l 'çok düşük ka l iteli, sa hte, zayıf' H . Aktu nç 1 990 s . 79 < dandik 1 . * Kolera Sokağı da güzelim parke taşlarmm üzerine

iğrenç asfaltı yedi. Tamirci çırak/an patinaj yapıp dandik asfal­ tm üzerinde kaymağa başladllar. ( M . Kaç a n 1990 s. 50). ·* lşıklarm 302

dane

çağırdığı birahaneye daldılar. Dandik ibnelerin isterik bakışları altında biralarım fondiplediler. ( M . Kaçan 1990 s. 8 3 ) . ( a ntika c ı la r a rgosu) 'd üzme, halis olmaya n ' : * Yapan gayet iyi yapıyordu bu işi, detaylara dikkat etmişti. Fakat evvel emirde, vurmuş oldukları tuğra dandik idi. ( N . Ay 1991 s. 69). dandik babı ' i nce, n azik, ça praşı k h i s ve haya l meseleleri' M e lJmedv H a lid [ Ba yrı] 1934 s. 6 0 .

A D . dandiligaç kuşu ' kuyruksa l l ayan kuşu ' D S 1 3 5 8 < dandan guşi ve gaç ' ka ç ! ', ü rkekli ğ i n d e n kinaye. M ecazi manada ' b i r işte sebat etme­ yen' a . y. AD. dandilik/dandiri k 'topaç, fı rıldak' DS 1 3 58 < çoc u k d i l i tabirlerinden, krş. dandini. -dirik eki için b. boyunduruk ı::ı , /1/--+/r/ değişimi için b.

arın ı::ı . * "Dandilik, on para dandilik!" Çocuk babasının kolların­ da başım çevirip, gelip geçene dandilikleri gösteren satıcıya bir daha baktı. ( F. Baysa l 1944 s. 62-6 3 ) .

A D . d a n d i n ' küçük çocuğu yü rütü rken tekrarlanan ke l i me' L. Bone l l i 1 9 0 2 s. 59 < m üz i k ses i n i taklit eden kel i me, dandin'nin ayn ı . dandin et- 'ço­ cuk oynatmak' TS 994, ' ra ksetmek' R. Da n koff 1991 s. 2 9 . (Çocuk d i l i ) dandini ' n i n n i tekerlemesi' < çocu k d i l i ta birleri nden, krş. dan­

din. * Dandini dandini, danalı bebek, 1 Elleri kolları kınalı be­ bek n i n n i başlangıcı, ( E . B . Şa polyo 1938 s. 54). Oyun tekerlemesi (ço­ cuğu hoplatırken ) , H. Ritter 1953 1 1 1 , 264: * Feridenin bu sefer keyfi pek yolundaydı, 1 Epeyce dandini/er yapdı,vhayli hoplatdı. ( M .A. Ersoy 1 9 1 1 1, 2 1 1 ) . ' karışı k l ı k, i ntizamsızl ı k' : * Nedir bu dolabın hali, bu kahve takımının kılığı? Hepsi dandinide! ( S . M . Alus 1933p s. 1 2 0 0 ) . * Ev dandini. (M. Seyda 1974 s. 216). ' i kide b i r sekerek (yü­ rü mek): * Adımım atma� içün ayağını her �aldmşında başacağı no/:Ctayı güçlükle ta 'yin eder gibi tereddüdler içinde dandini te­ relelli ğarib bir yürüyüşle çı�ar gider. ( H . R. Gürpınar 1 340a s. 3 2 ) . * Hay Allah! Bir insan, üstelik bir kadın, salonunu böyle "dandini ayakta" bırakıp, memleket aşırı yolculuğa nasıl çıkabilir? (A. İ lhan •••

1982 s . 2 5 3 ) .

dandirik, b. dandilik. dane l/BSTTk. tane 'h ububat ta nesi' < Fa . dana a . m . A. Tietze 1969 no. 31. ** ' pi lav': * Ya �oyubdur ağzına dane birinci yer IJerif. 1 Şöyle IJayrandur ki yo� yutmağa anda i�idar. (f:atl 1967 [ 16. yy. ' ı n i l k yarı s ı ] ! , 429). * Dökülmiş dane vu zerde, �uzı biryan u �az Yfi!hm. ('Ömer bin Mezld 1982 [ 840/1437] s. 85). ' meyve çekirdeğ i ' : * Ol ağac­

dan bir enar getürtdi, daneledi, yüz dane çı�dı, tamamın yedi. ( Ferec 85 5/145 1 v. 63a). ' üzüm tanesi ' : * Gördi, bir sal�umdur, dört renglü: bir nice danesi süd gibi a�, bir nicesi �ir gibi �ara ... ( Fe­ rec 8 5 5/1451 v. 1 9 5 a ) . 'tuzağa kon a n yem ' : * Anul} yüzi danesi üzre­ sine 1 Niçe 'aş* al}a dutunmışdı. (A. Zajcıczkowski 1934 [ 1405] I , 87). ' kıymetli taş, cevher' : �· De/lale vardı cevheri/er bazarında 'a�im bahaya danei satdı. ( Ferec 8 5 5/1451 v. 246b) . 'saya rken birim ( şeyler ve kişiler hakkı nda)', krş. baş, nefer: * On dane keklik yumurdası del}IÜ incüsi varidi. ( Ferec 855/145 1 v. 95a). dane pirinç ' pirinç pilavı: * Dane pirine getürürler, yerler. ( P. N . Boratav 1995 s. 1 9 2 ) Krş. tane.

AD. 0 d a ne i l ' başörtüsü, yemen i ' DS 1 3 5 8 < ? ? . A. Zajcıczkowski 1934 [ 1405] 1, 1 1 7 böyle bir EOsm. kel i m e kaydediyo r, fakat daya nd ı ğ ı kaynaktaki ke­ l i m e dane l 'd i r. 303

dane RD. dane 1 1 1 'olsun, peki, bir şey değil' < daha ne? ( i l k hece uzun okunur) . * Demiş anasma, ben cidecem, bekleyem kralm kızmi. Anasi de­ miş, dane cit. ( N . Hafız 1985 s. 8 5 ) . Osm . danedar 'mahsuldar, veri m l i ' R . Dankoff 1 9 9 1 s . 2 9 < Fa . dana 'ta n e ' + -dar 'tuta n ' ( b . abdar c::ı ) y a n i ' ç o k tane l i ' . A D . danesi g ü n/da ne kisi g ü n 'ertesi gün' D S 1 3 5 8 < ?? ·� Danekisi gün olur.�Hızmekar-başı gine sesler: Ağa der, gidek mi? der. (A. Caferoğlu 1945 s . 1 8 ) . Osm . d a n g l/deng V 'küçük b i r ağırlık biri m i ' < Fa . dang 'bir d i rhem i n dört­ te biri'. ·� Şarraf eyitdi: " Diynarmı beş bucuJ.c. dang-i Nişabüriye verürem". ( Ferec 8 5 5/145 1 v. 2 14a). * Sal)a IJürmet ederem, sehel

bahaya sataram, şöyle ki bir direm gümişül), bir deng altunulJ çıJ.c.masun. ( Ferec 8 5 5/1451 v. 116b). * Her üc deng çeker flori/eri altmış aJ.c.çaya cari olmaJ.c. üzre ('AiT 1956 [ 1 586-8 7 ] s. 240). •••

dang i l/dank 'bir hasta l ı k ismi, bir nevi g rip' DS 1362 < Fr. dengue a . m . < bir Afrika d i l i n d e n . * Anlara dank u grip etmedi te 'şir meger, 1 Erişe J.c.ahr-ı ilahi ile dehşetli vebal (Şa ir Eşref 1958 s. 1 3 1 ) . dang 1 1 1 , b . dan i l . dangadak, ekseriya dangadak ortaya at- 'fütu rsuzca ul uorta i l a n etmek' < -adak heceleriyle b iten ekspresif ( kuvvetlen d i ric i , a ç ı k ve net o l a ra k gösterici), bazan d a ses taklidi zarflar b i r hareketin a n i olarak kes i l m i ş g i b i s o n bulduğunu ifade eder, -adak/-edek gen işlemesi için b. carta­ dak c::ı . Bura d a ki ö rnekde de kabaca ve densizce ( krş. dangalak, dangtl dungul) ortaya atı l a n söz a ğ ı r bir taş g i b i yere d üşer. * Elindeki demiri

ile göz kapaklarmı kıvmrken, teşhisini dangadak ortaya atmıştı: " Gözlerin kör olmağa başlamış, babalık!" ( Reşat Enis 1 944 s . 2 5 5 ) .

dangalak 'kaba v e akı lsız, düşün cesiz, kafasına söz g i rmeyen' < belki Erm. dan glf.!h 'ca pita l letter', b. R. Dan koff 1995 no. 7 1 7 . * Dangalak mah­ lük, neredesin? Çabuk buraya gel! ( S . M . Alus 1934 s. 200). dangıl dungul/dangır dungur 'davra n ışları kaba' < ekspresif ta birlerden; krş . aynı hece i l e başlaya n öteki kelime ler. İ ki nci keli mede labi a l isation ( d u daksıllaşma) va r, l a bialisation'lu terki pler için b. abidik gubidik c::ı 2 • -�

Sana bizim gibi nazik, nazenin dilberler yaramaz, sana öyle dan­ gıl dungul şalvarltlar yarar. (0.C. Kayg ı l ı 1939 s. 247 ) . Ekseriya şeh i rli­ leri n kulağına çirkin kaba gelen taşra ağ ı zları hakkında ku lanılır: * Kerem sahnesinde ben lehçe taklidi yapıyorlar sanmıştım, meğer kendi lehçe/eri imiş! Epeyce dangıl dungul. (Aka Gündüz 1930 s. 150- 1 5 1 ) . * Çocuklar bir türkü söyliyecek olsalar, o dangır dungur dili, o bozuk köylü sesile o da karıştyordu. (R. N . Güntekin 1944 s. 2 7 ) .

d a n g ı rda- 'kula kları rencide e d e n deva mlı v e ç i rkin ses ç ı karmak; bağ ıra ­ r a k konuşmak' DS 1 3 9 5-60 < ses ta klidi fi i l lerden, krş. bangır bangır, dangır dungur. Ses takl idi kel imelerde /// veya iri olan son ünsüzden sonra -la- yerine -da- fiil gen işlemesi, b. alda- c::ı . * İki gazinodan bir­

den müşteri celbi için çığırtganlık için /atamalar dangırdamağa başlar. ( H . R. G ü rpınar 1933i s. 19).

dangır dungur, b . dangtl dungul. Osm. dang iyo ' b i r çeşit g ayd a ' R. Dankoff 1991 s. 2 9 < Yu n . ( Ka ra d e n iz d i ya l . ) T' ayyEıo (t'a n g fo) a . m . Ka ha ne-Tietze 1958 no. 726. 304

danışıklı AD. dangü ' m ısırd a n y a p ı l m ı ş bulgur' DS 1 360 < Kürt. da'nu ' pişmiş buğ­ day' l .A. Orbe l i 1 9 5 7 s. 1 28, K.K. Kurdoev 1960 s. 1 8 1 , ' kabuğu ç ı ka rı l mış buğday' Kurdoev-Yusu pova 1983 s. 2 66. AD. danık/ta n ı k 'şah it' DS 1361, TS 3 7 20-25 < ETk. tanu� a . m . Cla uson 1972 s . 5 18-5 1 9 . Fi i lden şahıs ismi yapa n -(ı)k için b. acuk/acık ı ı::::ı . * :Haşm inkar eder. GüvahÜIJ var mı?" - "l;Jamgum l)azırdur." ( Ferec 855/145 1 v. 126a ) . * Ta1Jr1 danu�dur ki sözümde kem u biş yo�dur. ( Ferec 8 55/1451 v. 146b). danış 'da nışma, meşveret' < damş- + fi i lden nomen acti o n is (oluş ve kılış ismi) ya pan -ış g e n işlemesi, ve fi i l i n ortaklık halinde olağan o l a n /ışış/-+/ ış/ haplologie ( hece yutu mu}, b. apış ı::::ı . ·* Kız tarafı arasmda damş­

lar uzun sürmedi. Boyalı sakal Mehmet gerçi haşanydı çapkmdı amma ... Dünya evine girince elbet uslanacaktl. ( Reşat E n i s 1 944 s. 1 1 6 ) .

EOsm. d a n ı ş et- ' d a n ışma k müşavere etmek' < damş- fi i l inden ha ploloj i k ( hece yutu mu) n o m e n a ctionis ( o l u ş v e kılış i s m i ) . krş . dalaş, dövüş. Böyle nomen a ction i s ' i n et- fi i l iyle ku l l a n ı l ması i ç i n krş . aldmş et-. * Geldiler, yediler, içdiler, söz açdılar, damş etdiler, ayıtdılar. ( De­ dem �or�ut 1973 [ 14./1 5 . yüzyı l ] s. 3 7 ) . EOsm. dan ış- 1 ' meşveret etmek' T S 999-1000 < tanuş- a . m . Clauson 1972 s. 52. B u tür m üş a re ket hal leri için b. alış- ı ı::::ı . * Bum nice 'u�übetile öldürelüm deyü damşudururken . . ( Ferec 8 5 5/1451 v. 9b). .

EOsm. dan ış- i l (dativus [yönelme] ve accusativus [ be l i rtme] h a l leriyle) ' akıl sormak, m ü racaat edip istişare etmek' < damş- 1. B u manada daha evvel dan- deniyord u . * A doktor, bugün size ben aşıl baş�a mühim bir mes 'ele damşma� içün geldim. i H . E. Ad ıvar 1928 s. 3 2 ) . A D . dan ış- 1 1 1 ' ( birisiyle) kon uşmak' D S 1 3 6 1 < damş- 1 . Krş. Az. Tk. damş­ a . m . * Arvat o zaman briynen heş damşmayıf. (A. Caferoğlu 1942 s. 6). da nışı k ' meşveret, istişare ' TS 995-997, Men i nski 1 6 8 0 i l , 2 0 1 3 , G . Doerfer 1967 111, no. 1 1 7 5 < damş- + EOsm.da k u l l a n ı l a n , fi i l den nomen actionis yapan -ik eki, krş . becerik, yaraşık. * Bir yere der-l)al cem ' oldllar, 1 Baga-yiçün ço� r;Jamşı� �ıldılar. ( M . Ada movic 1994 [ 1368-86] no. 2 5 5 1 ) . * Dedüm: "Ey[ü] söze damş* olmaz, 1 Gündüzin şem 'de ış* olmaz. " (Za'Tff 1 9 5 0 [ 1 5 5 5 ] s . 140) . damşık et- ' meşveret etmek' : * Bir demden durdılar, ayru damşı� etdiler. ( Ferec 8 5 5/145 1 v. 64b) .

* O günün akşamı Fadikle başbaşa verdiler, işlerini düzenlemek için damşık ettiler. ( H . Olcay 1 9 5 1 a k s. 3 5 ) . damşıkÇI 'nasihat veren; akıl hocası, müşav i r' : * Ve padişahlara elbette bir damş*ÇI ve mam vezir gereklüdür. (A. Zajqczkowski 1934 [ 1405] 1, 74). damşıklu 'bi­ rinden nasi hat a l a n ' : * Atalar eydür: r;Jamş*lu r;Jag aşar. (V. İzbudak 1936a no. 3 5 7 ) .

danışıklı 'gerçek o l m a d i ğ i ha lde g izli bir a n laşmaya daya n a ra k öyle göste­ ri len' < damşık + -lı. EOsm .da ku l l a n ı l a n , fi i l kökü + -ik eki nden ibaret nomen actionis ( o l u ş ve kılış ismi) şekli için b. alık i l ı::::ı . * Şehremaneti

Perrier Bankası'yla ikinci bir borçlanma sözleşmesi yapmıştı. Sa­ vaş nedeniyle doğrudan borç alamayan hükumet, bunu damşıklı olarak yaptlrtmıştl. (A. İ . Tokgöz 1 993 s. 2 3 2 ) . * Bu yenilik eskilik �avgası bir nevi' damşı�lı döğüş. Medreseyi ışlal) demek eski 305

da niş

şekliyle yaşamasına imkan �almayan şoftayı �uvvetlendirmek, daha yel}i aletlerle silal)landırma� demek değil midir? ( R. N . G ü n­ tekin 1928 s. 7 7 ) .

Osm . daniş ' bilg i , m a l u mat, ta hsil' < Fa. daniş a . m . * Beğil} validesi,

behredar-ı ma 'arif olan milletler �admlan gibi danişli bir şey de­ ğil ise de. . ( N a m ı � Kemal 1944 s . 1 8 ) . .

A D . danışman/denlşmen 'okumuş kimse, alim' DS 1 3 6 1 , T S 1000, A. Topa­ l oğ l u 1978 il, 1 36 < danişmend, fakat damş- fi i l i n i n tesiriyl e . * Bun­ dan artu� neseneyile denişmene nesene vermezler. ( E. Birnba u m 198 1 [ 1 4 . yüzyı l ] v. 9 0 b ) . Da nimarka ' Kuzey Avrupa devletlerinden biri' < i t . Danimarca a . m . [Dane 'o ü l ke ha lkları ndan biri' ve marka ' bölge' ] . daniska 'ala, e n birinci ci ns' < Al m. Danzig, Lehçe Gdansk adlı Baltık De­ nizi l i ma n ı n ı n isminden geldiği ka bul ed i l iyor. Orası bir zaman m ü h i m bir buğday ihracatı merkeziydi ve kelimenin aslında iyi b i r buğday ci nsi i ç i n ku l l a n ı ldığı düşünülebil ir. * Ulan Yusuf, Allahmdan bul emi? Bu yap­ tığın, rezilliğin daniskası değil de nedir? ( M . B . Ka nok 1984 s. 3 5 ) . ·� Burası seyir yeri değil, daniska mezarlıktır. ( S . M . Alus 1933p s . 147 ) . Osm . danişmend ' ilerlemiş medrese talebesi; hoca, ulema' < Fa. daniş­ mand a . m. Fa . -mand eki için b. arzumand o . * Danişmend o�ıdılar, geldi, kabin kesdi. 'a�d eyledi. ( Ferec 855/1451 v. 65b). * Mevlana

Hayder derler 1 Mülkü Acemden henüz gelmiş 1 Bir ulu danişmend kişi ( Nfızım H ikmet 1 936s s. 43 ) . •••

dank I , yalnız kafasına dank de-/et- 'çokta nberi kavra n ı l mayan b i r şeyin ani olara k anlaşılması' tabirlerinde geçer < belki b i r ses ta klidi kel i m e o l a ra k izah ed ilebilir. * Anladm mı, herif? Kaim kafana dank dedi mi? (A. Ş . Hisa r 1944 s. 7 2 ) . ·� Bütün bunlara karşın, Bingo'yu büyük

heyecanlar içinde, derin hazlar duyarak seyredince, öteden beri sezdiğim bir şey dank etti kafama. ( M . Urg a n 2000 s . 167 ) . Krş. tak de-Jet-.

dank i l , b. dang i l . AD. danla- !/tanla- ' h ayret etmek, şaşmak, şaşı rma k' D S 1362-63, 382 1 , TS 1 0 0 1-1003 < dan/tan i l . ·� PalJlamazdı padişah-ı mülk-i 'ış�am dedügül} 1 �at/ya, ol şah eger göreydi divanulJ senüfJ. (ıati 1970 [ 1 6. yy. ' ı n ilk yarısı] il, 3 0 3 ) . Accusativus i l e : ·� Bu firasetleri, bu şayib l)adesleri dal}ladı. ( Ferec 8 5 5/145 1 v. 123b). da n la m a l u 'hayret verici, şaşılacak ( şey) ' : *V Hayal-i bi-fayide zal)metin çekme! Senden bu­ nulJ gibi end/yşe dal}lamaludur. ( Ferec 855/1451 v. 63a). AD. danla- 11/da nna- ' birisini över ya d a kınarken çok a ba rtarak kon uşmak' DS 1363 < dan/tan i l 'yalan'; krş. danlı danll. AD. danla- 1 1 1 'sa ba h l a ma k ' DS 1 363 < dan/tan 1 . danlamalu, b . danla- 1 . EOs m . danlaş- '(toplu olarak) şaşmak, hayrette ka lmak' TS 1003- 1 004 < danla- + -laş- verb u m col lectivum (toplul uk) manasında orta kl ı k (coo­ perativum) gen işlemesi (b. ağlaş- D). * .Ademiler am görüb dal}laş­

dllar ve eyitdiler: " Görül}! Görül}! İki �az bir bagayı götürmiş, uçar!" dediler. (A. Zajcıczkowski 1934 [ 1405] 1, 40). 306

dantela AD. danlı danlı ' ki n ayel i ( konuşmak)' F. Baykurt 1959y s. 272 < krş. dan­ la- i l 'abartı l ı konuşmak'. * "Kalk çabuk, Bayram Bey!" - "Bizim

sülalemizde bey yok!" diye bağırdı Irazca, "Danlı danlı konuşup durma, Mistafa!" ( F. Baykurt 1959y s. 248 ) .

danna-, b . danla- i l . dans b . m . (Avru pa üslubunda raks) < Fr. danse a . m . * Salon/ar1, çay

alemlerini, müsamereleri henüz dans iptilası istila etmiş değildi. ( Fazlı Necip 1930 s . 2 66). dans et- 'raksetmek' : * Hayıf! sad hayıf ki va�iyle Avrupa'dan istifadeye il)tiyac görülmeğe başlamldı; dans etmeyi aldık, büyük balolar vermeyi aldı�, ... bil) türlü mur­ darll�/ar1m ald*. ( N a m ı k Kem a l 1967 [ 1869] 1, 164). * Geceliğinin eteğini savurtarak, dans edermiş gibi odanm ortasmda döndü birkaç kez. ( M . Başa ra n 1992 s . 2 16 ) .

A D . dansa- 'beğen memek, ayıplamak, alay etmek' D S 1363 < dan i l + isimden fi i l yapa n -sa- desiderativum ( isteme) g e n işlemesi, krş. çoksa-, susa-. Az. Tk. danla- a . m . bu fi i l i n muka b i l i d i r. * Seni dansallar. Sen bu da ğızım alma! (A. Caferoğlu 1948 s. 5 8 ) . dansing 'umuma a ç ı k ücretl i ' d a n s sa l onu' < İ n g . dancing hail ta birinin kısaltı l m ışı, muhtemelen Fr. ya d a İ t. ' n ı n tavassutuyla; b. brifing ı::::ı . * Bu

dansing/erden iş çıktığı görülmüş şey değildir zaten. Binde bir güzel bir kız düşer. (Y. Keskin 1957 s. 20). * Pasajm sonunda Almara dansingi. (G. Scog na m i l l o 1990 s. 54).

dansöz 'dans etmeyi meslek ola ra k icra eden kad ı n ' < Fr. danseuse a . m. [danser 'dans etmek' + mesle kç e ve dişi l i k bel i rten -euse eki, krş. şan­ töz. * Geçen yaş gününde bu parçayla dansetmişti, annesi bir de ona dansöz giysisi dikmişti. (A. Alta n 1985 s . 108). ı::::ı

Fr.dan a l ı n a n kelimelerd e sonu -öz i l e bitenler vard ı r. B u n l a r -ör ile biten ( b . aktör ı::::ı ) n o m i n a agentis' lerin (yapan isim leri, meslek sa h i bi isim l eri) dişileri d i r, ms. dansöz. Fakat m üzekker o l a n ların g i bi ( b . adaptör ı::::ı ) b u n l a rın da aletlere tatb i k edi lenleri va rdır, ms. arozöz / arazöz / arazoz, batos 1 / patoz, b. P.A. Buvet 1997, s . 5-19.

EOsm. da nsulc/tansuk 'şaşılacak ( şey) ' TS 1007-1008 < ETk. tansu� a . m . Clauson 1 9 7 2 s. 525-526 [*tansu- + - � > dan i l , krş. yabansı-, yad­ sı-]. * Yine talJSU� nesne gördi gözlerüm. (C. B rockelma n n 1919 s . 2 5 ) . * Mustafa gözlerini yeşilde ışılayan attan bir süre ayıramadı. Sanki ömründe böyle bir at, böyle bir tansık görmemişti. (Yaşar Ke m a l 1992ks s . 1 3 ) . da ntel b . m . ( t ı ğ l a yapı l a n bir örg ü çeşidi) < Fr. dentelle a . m . [dent 'diş' + küçü ltme eki ] . * İyi ki eteği dantelli hasse gömleğimi, kısa do­ numu giymişim. ( M . Başara n 1992 s. 1 4 1 ) . ' * Annemin karyolası,

şifonyeri, halamm hazeran koltuğu, ninemin bakır mangalı, elişi dantelinde ağız ağza iki kuş motifi bulunan köşe yastlğı. ( İ . Aral 1997 s. 1 1 ) . dantelli 'tırtı l l ı (si kke) ' : * Fakir fukaraya verilmek üzere her gün kasadan 30 tane dantelli kuruş, 1 0 tane beşlik çıkam; masanm üzerine dizer. ( K. B i l başar 1944 s . 6 ) .

da ntela 'dantel ' < Yu n. 6avTEAA a (ga ntel l a ) < Fr. dentelle a . m . S o n a ek­ lenen /a/'nın iza h ı için b. aforizma ı::::ı 2 • * İncu misillu müdevver ve

parlak bir göz yaşı gül yanak/erden yuvarlanub kar gibi beyaz 307

danuk

boynunden aşağı indikde dantelalı göm/eyin arasmde gizlendi. (Varta n Paşa 1991 [ 18 5 1 ] s . 68). Krş. tentene. danuk, b. damk. Osm . danz/tanz ' maskara l ık', dalJza al- 'a laya a l ma k ' M e n i nski 1 68 0 i l , 3 1 15 , 3 1 2 9 < Ar. tanz a . m . R . Dozy 1927 i l , 63. T S 3 7 18'de kelime tanaz şekl i nde gösteri l miştir; buna bir delil b u l u n a mad ı . dap-/BSTTk. tap- '(Ta n rıya) kul l u k etmek' < ETk. tap- ' h izmet etmek' Cla­ uson 1972 s. 435. * Bu Kesaya dedügüm bir ulu putdur ki bu_hal� alJa daparlar. ( Ferec 855/145 1 v. 38b). Accusativus'la. * Eyitdi: "Dün

gün tapar idim ben seni, 1 Tulaz, yqhsul, ac �oydulJ �hir beni. " (Şeyyad f:la mza 1 946 s. 83). ' biat etmek': ·* Vilayeti tapdı. ( F. Giese 1 9 2 9 [ 89 0/1485] s . 2 2 ) . * Yağı olan yeri viran etdiler. 1 Her ki tap­ madwsa giryan etdiler. ( Enveri 1928-29 [ 869/1464] s. 4 7 ) .

EOs m . dapa ( isimden sonra ) 'istikameti nde, kadar' TS 1009 < ETk . tapa a . m . C l a uson 1972 s. 43 5-436 (tap- 'bul mak' fi i l i n i n zarf fi i l (geru nd i u m ) şekli, b. arkuru ı:::::ı v e krş. EOsm. a rzü layu). * Uralum çoma�. dilinsün yer dapa. ( Fi rdevsi -i Rümi 1 980 s. 2 2 8 ) . M etatezl i varyant (yer dapa > yere dap) . ·* i göl}ül, hicret ağusma var �an, 1 gözüm, yere dap dök yaş ile �ani ( M el) med 1965 [ 1 398] no. 407 6 ) . EOs m . da pa/tapa 'çeki ştirilen ( kimse ) ; a lay mevzu u ' T S 3740 < ? H . Va m­ bery 1901 s . 159 kel i meyi depe okuyor, 'oyun to p u ' d iye tefsir ed iyor ve dep- fi i l i n e bağlıyor. * l:falüme münasib oldur ki bi-#Jaşıl nigar �atma gelmeyem, �a:ti dapası o/mayam. ( Ferec 855/1451 v. 18a ) .

* imdi cahilÜIJ ögdüglnden sa�mma� gerek, ta ki 'akıller tapası olmayasm. Zira 'amlar �atmda ögülen_haşlara tapa derler. ( M e r­

cümek Al)med 1944 [ 1 5 . yüzyı l ] s. 5 9 ) .

dapadar ' ç o k dar, dara c ı k' < dar + red u p l ication ( i kileme) + /pi tezat ünsü­ zü + /al ü n lüsü, b. besebelll ı:::::ı . ·* Ayşe bu dapadar menfaat tasasm­

dan bir kanş ötesini göremediği için karş1S1ndakilerin yüreklerini kmp incitiyordu. ( H a l ikarnas B a l ı kçısı 1946 s. 140 ) .

dapdar 'çok dar' < dar + reduplication ( i ki leme) + /pi tezat ünsüzü , b . a pa k ı:::::ı . ·* Benim geniş odanm içine bir bunaltı çöktü. Koca dünne dapdar oldu. (F. Bayku rt 1967a s. 4 1 6 ) . dapdağ ı n ı k ' ç o k dağınık, i ntiza msız' < dağmık + red upl ication (iki l e me ) + tezad ünsüzü, b. apakçll ı:::::ı . * Yatak bembeyaz, dapdağmık, yabam/ bir hayvan gibi duruyordu ötemde. ( F. Edgü 1959 s. 54). dapdaracık 'son derece dar' < daracık + red upli cation ( i kileme ) + /pi tezat ünsüzü, b. apak ı:::::ı . * Kupa arabasmm içi kadar bir dükkan. Üç kişi sığmaz, o kadar dapdaracık bir yer. ( S . M . Alus 1944 s . 1 0 9 ) . Krş. dasdaracık. AD. dapd uru ol- bird e n doğrulup ayağa kal kma k, fı rla ma k' DS 1364 < tap 'doğru ' DS 3822 ve dur- fiilinin za rf fi i l (gerun d i u m ) h a l i . * Kulağımm

dibinde denecek bir yakmlıkla acı acı bir horoz öttü. Döşeğin içinden birden bire dap duru fırladım. ( H . R. Gürpınar 1938 s . 34). dapduru gel- ' ke n d i n e gelmek, ken d i n i to parl a m a k ' : * Uyumuşum. Bir patırdıyla dapduru geldim. ( M . Eloğlu 1957 s. 48). Krş. tap dur­ ( başka manada) DS 3824. Krş. darpılı.

308

dar AD. dapıcı 'ta pu memuru' < tapu + -ı- + -cı ( b . alıcı D} . * Taaa ge­

çen gun, dapıcmm nikahmda, on üç yaşmdaki bannak gader gıza gaym�ham gendi şahitlik etmedi mi ki? ( K. B i l başar 1953 s. 54).

EOsm. dapı n-/ta pın- ' h izmet etmek' < ETk. tapm- a . m . Cla uson 1972 s. 441-442. Refl exivu m (dönüşl ü l ük) hali ya pan -(ı)n- için b. acm- i l ı:::::ı . *

'ÖmrÜIJ vansa ral)atda geçüresin, zira pa�işah üstine dapmdulJ.

( E . B i rnba u m 1981 [ 14. yüzyı l ] v. 1 14a).

AD. dapkur/tapkır 'böl ük, manga, kafi le' DS 3827, TS 3741-42 < Mo. dap�ur a . m . G. Doerfer 1 965 i l , no. 848 ( b u rada tapkur - tabur mü­ nakaşası n ı n ş ü m u l l ü bibl iyog rafyası veri l m işti r). Krş. O. N . Tu na 1972 s. 2 2 2-223. EOsm. dapşu r-/tapşı r- 'tesl i m etme k; ema net etmek' TS 3 744-48 < ETk. tapşur- a . m . Clauson 1972 s. 447. Causativum ( ettirgenl i k) için b . ar­

tur- D;* Bum ya siz öldüresiz ya melike dapşurasız, _hırsuzdur deyesiz, ol öldüre. ( Ferec 855/145 1 v. l O O a } .

dapşu r-, b. dafşur- . EOsm. dapu/tapu ' h izmet' TS 3748-55 < ETk. tapığ a . m . Clauson 1972 s. 437. Fi ilden namen actionis (oluş ve kı lış ismi) yapan -i eki için b. alu­ satu ı:::::ı . * Benüm �atumda ol yegrek kim ol melik tapusmda ögütçilik babm yerine getüre. (A. Zajcıczkowski 1934 [ 1405] ı, 85). 'huzur ( h izmet edenin efendisi ö n ü nde d u rup e m i rleri n i beklemes i } ' TS 3 748-5 1 : ·* Şabal) şehzade vu Şa 'id gerü dapuya geldiler. ( Ferec 855/145 1 v. 143b}. 'zat-ı a l i , hazret' ( hita b ederken dapulJ} TS 3 7 5 1 -54: •••

* Sürüldi Mal)müd Paşa lf.apudan, 1 lrağ oldı o sevgülü çlapudan. ( F. Giese 1929 [ 890/1485 ] s. 164). * Göz degüldür, ey gözüm nün, tapul)suz bu gözüm, 1 Nün gitmiş şanki bir bezdür �alam çeş­ mümÜIJ. (' Ö mer b i n Mezld 1982 [ 840/14 3 7 ] s. 1 6 5 ) . dapu et-leyle-/ �ıl- ' hizmet etmek': * Oğul, iki yıldur bize dapu edersin, biz sal}a il)san etmedük. ( a .y. v. 1 89a ) . ' efendisi önünde eğilmek g i b i bir itaat jesti ( revera ns) yapmak': * Nagah bir kenizek geldi, bal}a çlapu �ıldı,_hidmet gösterdi. ( a . y. v. ı ı sa, o za m a n ki d i lde hidmet etmek de aynı ma naya gelird i ) . * �ız utandı, /)acil oldı, söyleyecek söz bulımadı, durdı, çlapu �ıldı, odasma gitdi. ( a . y. v. 1 3 7 b } . 'tapmak, ibadet etmek' TS 3 7 59: * Ehren eyitdi: " İş-bundan dapu �ıl, döne­ lüm." ( a . y. v. 1 3 9 a } . dapucı/tapucı 'h izmetç i ' TS 3755-56: * Harün odasma geldi, gördü ki şandu�lardur, azad u bende dapucılar­ dur. ( a . y. v. S a ) . •••

_

•••

.•

dapurda- 'te p i n mek, y a l n ı z aya klarla debelenmek' M e n i nski 1 680 1 1 1 , 1993 ses takl idi fi i l lerden . Başka kaynaklarda b u l u n a ma d ı . Ses ta klidi kel i me­ lerd e /// veya /r/ o l a n son ünsüzd e n son ra -la- yerine -da- fi i l g e nişle­ mesi , b. alda- ı:::::ı . dar ı ( sıfat) b . m . (geniş'in a ksi) < ETk. tar a . m . Clauson 1972 s. 5 2 8 . * Gi­ der-iken bir köprüye uğradı. Yol dar-idi. ( Ferec 855/1451 v. 2 32a}. ' kifayetsiz, e lverişsiz' : * Arkadaşmı böyle dar vakit eşeğin üstünde görünce koştu. ( F. Bayku rt 1971c s . 270). dar akşam ' a kşam g eç vakit, mü nasip o l m ayan b i r saatte' : * Dar akşam olmasa atarlardı canları­ m Sansarlı'ya. Geldi karanlık. ( Ü . Kafta ncıoğlu 1972 s. 166). dar i l (zarf) 'güçl ükle, a ncak, ucu ucu n a ' Meni nski 1680 111, 3 064 < dar 1 . * Helva tabağılJı bıraktı, dar kaçtı. ( Reşat E n i s 1 944 s. 2 2 2 ) . * Bütün

309

dar

gece bir ata sahip olabilmek saadetinin kendisine verebileceği hazla çırpındı durdu. Sabahı dar yaptl. ( C . 5 . G ü rler 1939 s. 53) . AD. darsildi 'az kals ı n ' : * Dar sildi beni de telef edecekler idi. (E. M isa­ ilidis 1986 [ 1872) s . 6 14). dar 1 1 1 ( isim) 'geçim zorluğu, pa ra sıkıntısı' < dar 1 . * Elektrik ve su para­

larını ihtar kağıdını almadan ödemez. Bu hareketleriyle darda bir insan gibi görünmek ister. ( K. B i lbaşa r 1944 s. 6 ) . ·* Böyle olacağını bilseydim, dört yüz marka o tosba Volkswagen'lerin eskisinden alırdım da, dara girmezdim. (A. Ağaoğ l u 1981f s . 198).

EOsm . dar ı ' d a rağacı' < Fa . dar a . m . , asıl ma nası 'ağaç, ki riş, tahta '. ·* Beni bazarda iletdiler, �ollarumdan dara asa �adılar. ( Ferec 855/1451 v. 108b). dar et-/dara as-/çek-/ur- 'darağacında i d a m etmek': * senem Manşür1 dar eden, benem ağyar1 yar eden. ( Eşref-og l ı Rüml 1286 s .

7 2 ) . ·* Ay'ı kafirler ortaya alub giriftar eylediler. D�hı melik �atma getürdiler. Pes melik emr etdi, şerveri dar edeler. Bir dar diküb Ayas'ı dara çekdiler. ( Şa lty h-na me T v. 590a ).

Osm. dar ı ı ' ha ne, e v ' < Ar. dar a . m. * Diyar u dan teşrif et demü1Jle, 1 Müşerre(hanemüz �il ma�demÜIJle! (Za'Tfi 1950 [ 1555] s. 145). Fa . izafet terkiplerinde: dar-ı dünya 'bu d ü nya ' : * Şuna yetişdi ki dar-ı dünyada bir dlynan �almadı. ( Ferec 855/1451 v. 2 06 b ) . * Dar1 dün­

yada köyün diline destan olacak kadar güzel bir kızı, bir de ihti­ yar karısından başka kimsesi yoktu. ( 5 . Kocagöz 1941 s. 103). dar-ı fena 'bu fa ni d ü nya ' : * I Melike, Ta1Jr1 salJa yaş versün! Atal) dar-ı fenadan dar-ı ba�aya göçdl. ( Fe rec 855/1451 v. 29b).

EOsm. dar- 'dağ ıtm a k, perişa n etmek' < ETk. tar- a . m . Cla uson 1972 s . 3 2 9 . * Seni yağı nereden darmış (metinde danmış), güzel yur­ dum? ( Dedem �or�ut 1973 [ 14./15 . yüzyı l ] s. 19; başka b i r açıklama için b. T5 1 0 1 1 ) . da ra/tara (ticaret teri m lerinden) 'ma l ı n ta rtısında ka b ı n , a mbalaj ı n a ğ ı rl ı ğ ı veya o n u n için ya p ı l a n i n d i r i m ' < i t. tara a . m . < Ar. tarlJ 'indirim'. 1548 tari h l i Vi layet-i Şam ka n u n n a mesi nde dari d iye yazı l a n ve belki dara ma­ nasına gelen bir kel i m e b u l u n uyor (Ö.L. Ba rka n 1943 s. 225 [1548/955)).

* O sıra bir çocuk yoğurt almaya geldi. Al/ahım, yanm kilo yo­ ğurdun tas darası, kendi, paranın alınması, üstünün verilmesi - yll geldi Zihni Beye. ( M . İ zgü 1992 s. 34). Mecazi m a nada daraya çık- 'bir yandan hasıl olmak': ·* l:lişşedar olsun ona köylü bütün, 1 Olaca� karı verin mekteb içün; 1 Şo�unuz ba��alı böyle araya, 1 MektebilJ maşrafı çı�sm daraya. ( Ş a i r Eşref 1958 s. 143). daraya çıkar- ' hesa ba katma mak, sayma m a k ' : * Ben onu satm aldığımda, yemişe/ çekirdeğini taraya Çl�armadı ki! Eğer çekirdeği atll1Vere­ cek olsaydı, para ile satılmazdı. ( P. N . Boratav 1995 s. 253). 'değersiz d iye atm a k' : * Böyle iki başlı bir meselede beni şüpheli gösterip kendinizi daraya çıkaramazsmız. ( H . R. Gürpınar 1943m s . 89).

AD. da ra-/ta ra- '(sa ç l a rı ) ta ram ak' D5 1367 < ETk. tara- a.m. Cla uson 1972 s . 5 3 2 . * Ebrişüm saçını darayu yürür. ( Ferec 855/1451 v. 205a). ' her tarafı a raştı rma k' T 5 1010: * Şahin gözleri yöreyi, sararmış çıt­ larm aralar1m tar1yor, aradığmı bir türlü bulamfYordu. (Yaşar Ke­ ma I 1992 ks s . 65). B aşka ma n a lar için b . tara-. AD. da raba/ta raba ' d ü kkan kepengi; tahta bölme, ta hta perde' D5 1365 < Ar. darraba a . m . A. Tietze 1958 no. 63. * Tarabası, hanayı, sütlü310

darak

ğü, çıkrtklı kuyusu ve sedirleri ile tastamam bir ecdat evindeyim. (Aka Gündüz 1930 s. 9 ) . * Dükkanlarmm "darabalarmı", yani ke­ penklerini kapatıp üzerine de sayısız asma kilitlerini vurduktan sonra, günlük kazançlarmm heyecamyla evlerinin yolunu tutar­ lardı. ( M . M a rgosyan 1996 s . 5 5 ) . Osm. daraban ' kalp atışı ' < Ar. (/araban a . m . Başta ki ünsüzün /z/ o l a ra k te­ laffuz edil memesi kel i m e n i n medrese Ara pçası vasıtasıyla a l ı n d ı ğ ı n ı gös­ terir. Ar. /(// için b. adale ı:::::ı . Ar. ya pım eki -an için b. batran ı:::::ı . ·� Kenan

Bey zayıf elini kalbi üzerine koymuş, şiddetli darabam teskine çalışwor, rahat nefes alamıyordu. (Fazlı Necip 1930 s . 3 1 3 ) .

AD. d a r acele 'acele i l e ' < dar ı v e acele. * Yelkesen hemen dar acele geldi, üstüne atladı, yoluna revan oldu. (A. Cafero ğ l u 1 944 s. 37). * Suyu dar acala dökünüp çıktım. Dar acele geyindim. ( F. Baykurt 1 967a s. 76). daracık 'çok dar' < dar 1 + -cık küçültme eki, b. acıcık ı:::::ı . Azl ı k gösteren sıfatlarda küçültme eki m a nayı kuvvetlend i ri r. * Gördi ki ağac ardmda bir daraçu� delük var. ( Fe rec 8 5 5/145 1 v. 93a). * Omuzlan daracık, kısa boylu, kavuruk ve çekingen bir adamdı. ( Kemal Ta h i r 1955g s . 1 2 1 ) . * Daracık sokakta kimseye rastlamadan yürüdüm. ( C . Ka­ vukçu 1997 s. 1 1 7 ) . d a raç, b. daraş. daraça/ta raça/ta rasa ' b i r ya p ı n ı n damında çevresi ve üstü a ç ı k yer' < İ t. terrazza / terrazzo a . m . * Daraça ile aramızda iki arşunlu� bir geçid var. ( M a � m ü d Yesari 1 9 2 8 s. 196). * Köşkün bahçeye bakan tarasası. (Mahmud Yesari 1 9 3 7 s . 78). daraçuk, b. daracık. dara dar/daradar 'güçlükle' < i l k i d ativus (yönelme) halinde olmak üzere tekerrür eden dar kel i mesi i l e yapılmış za rf, krş. kıtakıt, fakat bu zarf terkibi tipi n i n nad irl i ğ i ( krş . d ativus ha l i n i n mantıklı o l d u ğ u başa baş}, onun belki yabancı (ya n i Fa . ) b i r örneğ i n ta klidi olduğunu d üş ü n dü rebilir ( krş. dazara dazar / dazıra dazır, ayrıca b . beraber 1 ı:::::ı ) . * Neriman

bu def'a da t�hliş-i nefse muvaffa� o/ara� kendini dara dar oto­ dan dışartya atabildi. ( H . R. G ü rpınar 1 9 2 7 n s . 124). 'ucu ucuna': * Ay başlan oldu mu, ilk işi, kendisini dara dar idare edecek bir kısmmı ayırdıktan sonra, geriye kalan parayı, telgraf havalesi olarak istanbula göndermekti. (B.S. Ku nt 1948 s. 46-47 ) . 'a ncak son a nda (yetişebilmek)': * Yokuş aşağı uçarcasma indi. 8/lS'e kalk­ mak üzereyken daradar yetişti. ( M . Seyda 1962b s. 1 2 ) .

darağacı ' i d a m sehpası ' < dar ı ve ağaç. * Do�san do�uz dar ağacm diksünler deyü buyru� oldı. ( Ferec 8 5 5/1451 v. 66a). Osm. darai/darayi ' bir c i n s i pekli kumaş' G . Molino 1641 ( ormesino mad­ desinde), R. Dankoff 1 9 9 1 s . 3 0 < Fa . darayi a . m . , asıl m a nası ' b i r şa ha yakışa n ' (Dara ' b i r eski İ ra n şahının a d ı ' + Fa. isimden s ıfat yapan -i eki için b . abl 1 ı:::J ) . Ayrıca Ar. a 'i g ru b u n u n Tk.de a raya H iatusti lger (koru­ yucu ünsüz) /y/ a l ması için b. acaib/acayip ı:::::ı 2 • * Florentin heft reng darayi, eni ı zira ' s rub ' ı girih. ( M . Kütükoğ l u 1983 s. 1 1 5 ) . darak/BSTik. tarak 'ta ra n m a a leti ' < ETk. tarğa� a . m . Cla uson 1972 s . 5 3 9 . B u tü r nomen i nstru menti (a let ism i ) i ç i n b . apuldak ı:::::ı . * Eger

311

darak-

demür dara�ile etümi darayasın, ben Sal)a ram olmazam. (Fe rec 855/1451 v. l l b ) . 'dokuma tezgahındaki tara k' : * Ar1ş bağladı, arğac gecürdi, delüklü tf!htayı ki dara�dur, �a�dı. ( Ferec 855/145 1 v. 2 3 8 b ) . Başka manalar için b . tarak. AD. dara k- 'dard a ka lmak, zor d u ruma d üşmek' A. Püskü l l üoğlu 1974 s. 30 < darık- fi i l i n i n varya ntı, ya d a bir tertip hatası ( isimden fi i l yapan -(ı)k­ için b . av!h- El ) . * Başınız darakırsa bana gelin! (Yaşar Kemal 1955i i l , 257). Başka kayna klarda b u l u n a m a d ı . AD. dara kka 'yemek tab ağ ı ' DS ZTS 48 < Rus. tarelka a . m . A. Tietze 1982z no. 5 6 (asıl kökü İt. tagliare ' kesmek ' ) . Slavca -ka için b. ayka o. daral- 'dar hale gel mek, i ncelmek' < dar ı + sıfatta n o sıfatı n vasfı n ı almak manasında fi i l yapan -al- gen işlemesi, b . ala/- o . Krş. Clauson 1972 s. 532 (taru-). * Dolaştıkça, karamsar konuşmaları dinledikçe yüre­ ğim daraldı. ( M . Başara n 1992 s. 1 0 ) . AD. 'sı kı ntıya düşmek': * Benim aklım köyümde. Bizimkiler daralmıştır işten. ( M . Başaran 1992 s. 153). 'sıkışmak' DS 1367: * Kelölan daralmış. Tuluğun içine işemiş. (A. Caferoğlu 1948 s. 1 0 1 ) . daraş/daraç 'dar, sıkıntılı' < dar 1 + sıfata nahoş bir mana veren -(a)ş-1 (a)ç eki, b. anaç El. * O oda hem daraş, hem nezaretsiz, hem de lodosa karşı. ( S . M . Alus 1933p s. 1 9 3 ) . daraşlık 'dar, sıkıntılı (yer)' DS 1367 (nomen a bstractum ya pan -/ık eki için b. ağırlık D ) : * Herkesin güzel bir evi olsun isterim. Daraşlık olmasın. ( F. Baykurt 1 959y s. 128). daraşlık ver- 'sıkı ntı vermek, sıkmak' ( bu tü r, -tik e kiyle biten isimlerin ver- ya rdımcı fiilini a l masıyla oluşan terkipler i ç i n b. aşinalık et- D ) : * Burası daraşlık, şavk yok, buranın damı alçak. ( F. Baykurt 19610 s. 2 2 8 ) . A D . daraşmalık 'dar, sıkıntılı (yer)' D S 1367 < daraşlık kel i mesiyle a . m . , fakat görü nüşe g öre b i r *daraş- fi i l i n i esas a l ıyor. * Eşim, daraşmalık

evin sıkıntılarına katlanıyordu güleryüzle. Oğlum Ahmet, kızım Ayşe üç beş saat deniz ve güneşten yararlanıyor diye. ( B . Arpad 1976 s. 1 4 ) .

O s m . da rat 'debdebe, şatafat' Meninski 1 6 8 0 i l , 2 0 0 0 < Fa . darat a . m . < Ar. darat (dara ' h ü kü m d a r sarayı' ke l i mesi n i n çoğ u l u ) . ka h kaha o * Büyük bir ihtişam ve darat içinde yaşardı. ( Fazlı Necip 1930 s. 7 ) . darayi , b . darai. Osm . darb l/darp 1 'vurma, dövüş' < Ar. çlarb a . m . Ar. içi/ için b. adale o . *

Öğrendik: Karşılıklı darp ve hakaret. Ali, sen koy makinaya kağı­ dı! ( M . Seyda 1970 1, 5 6 ) . ( müzik teri m lerinde n ) 'ölçüyü oluşturan birim­ l erden her biri' K. Uz 1 964 s . 7 5 : ·� Benüm çlarb u uşülümde çağane 1 Gelür ta 'lim eder �av/ u terane. ( At:ımed-i Da'I 1973 v. 3 2 b ) .

darb i l/darp 1 1/zarb/zarp ( matematik teri m leri nden) 'çarpma' < darb 1, içi/ harfin Tk. deki iki ayrı telaffuzu için b. adale o . * Eyledüm cümle darb edüb taksim. (Za'm 1950 [ 15551 s. 1 4 1 ) . darbe 'vuruş' < Ar. çlarba a . m . Ar. içi/ için b. adale o . * At teper, eşek te­ per, araba çarpar. Onlar darbe değil mi? ( M . İ zgü 1993 s. 48). 'hükü­ met d a rbesi ' ( Fr. coup d'etat tabiri n i n tercü mesi ) : * Birkaç yıldır darbe

söylentileri içerisinde yaşıyoruz ama bir darbenin yapabileceğini her şeyi hükumetler zaten yapıyor. ( M . M u ngan 1996 s . 370). 312

dardar da rbhane/darphane ' madeni paraları n basıldığı müessese; pa ra basılan yer' < Fa . ı;larb:hane a.m. (ı;larb 'madeni para ların basılması' vevhana 'bina', Ar. lı;ll i ç i n b. adale ı:::ı ve abdesthanelapteshane ı:::ı . * Vüzera-i

'i�am IJairetleri yel}i kesilen a�çalart görmege ı;larJ?haneye var­ du�larıdur. (Selanikl 1989 [ 1599] i l , 7 5 3 ) .

da rbımesel 'ata l a r sözü' < Fa. iarb-i maşa/ a . m . [Ar. ı;larb ' para basılma­ sı' Uı;ll i ç i n b . adale D ) ve mata/ 'ata l a r sözü ' ] . * Zaten Fransızların

darbı meseli meşhur: bana kiminle ahbaplık ettiğini söyle, senin kim olduğunu söyliyeyim. ( Nazım H i kmet 1932 s. 5 9 ) .

AD. darbız ' rutu bet, nem' D S 1 3 68 < Ar. tarbiş 'tarlayı sulama' A . Tietze 1958 no. 72 . da rbuka ' b i r çeşit vu rm a l ı çalgı a leti' < Fa . dabü�a 'gayda' (An lam bakı­ mından bu birleştirmeyi ka bul etmek mü mkün değ i l d i r. [ Ed itörün notu ] ) . Ünlüden son ra inorg a n i k (asli o l maya n, sonradan türeme) bir lr/' n i n hy­ percorrection ( aşırı doğruc u l u k) vasıtasıyla türemesi için b. alengillil alengirli ı:::ı . lr/ ' n i n g i rmesi darb, darbe kel i meleri n i n tesiri n i g österir. *

O pis müzik, o udlu, darbukalı, o yayvan, baygın sesler üşüşüyor sinekler gibi. ( B . Duyg u l u 1963 s. 2 1 ) .

Osm . darb uza nlzarbuzan 'eski zamanda ku l l a n ı la n b i r nevi küç ü k top' < Fa . iarbuzan a . m. Ke l i me bel ki daha evvel bu topta hizmet eden topçu demekt i , sonra topun kendisine ku l l a n ı l d ı (aynı gelişme için krş. davlum­

baz) . * İki bülend burc temam olub, üstüne ikişer �ıt'a şahi ı;lar­ buzenler çı�arub, atılub şenlikler oldı. (Se l a n i kl 1989 [ 1 599] 1, 206).

AD. *darç 'tenekeden yapılmış su ba rdağ ı ' DS 1 3 69 yeri ne b i r hata l ı kayıt.


z ses değ işi m i ) için b. boğurdak D ] . EOs m . değşür- 1 ' değiştirmek' TS 105 1-52 < ETk. tegşür- a . m . [tegiş- 'de­ ğ işmek' fi i l i n i n causativum (ettirgenlik) hali, b. artur- D) Clauson 1972 s. 488. Ortadaki kısa ü nlünün d üşmesi i ç i n b. arlan- ı:::::ı . B i r fi i l kökü n d e n i ki ca usativum ( ettirg e n l i k) şekl i n i gelişmesi i ç i n b. akıt- ı:::::ı . * Ol not:cşan kemale degşürüldi, ol rene rat:ıata döndi. ( Ferec 8 5511451 v. 66b). EOsm . değşür- 1 1 'devşirmek' TS 11 17-2 1 < değşür- 1 şekl i nde, fakat der­ şür- manasında ( "occasionally occurs as a corruption of derşür- 'to as­ semble, col lect, rec ruit' " Cla uson 1972 s . 488 ) . ·* Degşürüb ehl-i 'ıria­ ne t:cuşanmaları yegrekdür. ('AiT 1956 [ 1586-87) s. 207). * Va 'i�-i

şehr - öyle bel}zer, döstlar - oglan sever, 1 Hücresine degişürür t;lurmaz ölü�halvasını. ('Ali 1994 [ 1591-99) s. 2 7 1 ) . EOsm . değzin- ' etrafı nda dönmek, d o l a n ma k' T S 1056-57 < ETk. tegzin-1 ( methathese i le) tezgln- a . m . Clauson 1972 s. 488-489; daha yeni bir i n celemede kök olara k *tek- 'dön mek vs. ' fi i l i teklif ediliyor: M . Özmen 1993 s. 148. Kel i meyi teglz- [ 'teg- fi i l i n i n ca usativum (ettirgen l i k) h a l i ) + reflexivum (dönüşlülük) gen işlemesi farz e d e n eti moloj iyi tatm i n edici bu lmayan Cla uson'a göre kel i men in eti molojisi henüz ayd ı n l a n m ı ş d e­ ğ i l d i r. [değirmen, değre, değrl- ke l i meleriyle olan muhtemel i l i şkisi (r > z ses değ işi m i ) için b. boğurdak D). Şu va r ki değzin- ile çegzin­ fi i l leri a rasında şeki l ve mana bakı mından göze çarpa n bir benzerlik var­ d ı r ( kelime başındaki lcl - idi yakı n l ı ğ ı için krş. caklcek, cırnak, cız-, cuncuk-) . .,� �aşrulJ yöresin degzinür. ( Ferec 85511451 v. 64a ) . deg­ zindür- 'dolaştırm a k ' . ·* İki t:camçı iki t:caravaş eline verdi, Üstüm­ de degzindürdiler. Feryad erdügümce " UrulJ! Urul)!" dedi. ( Fe rec 8 5 511451 v. 1 1 2 b ) .

AD. deh 1 'çuval' DS 1404 < dek 'denk' kel i mesi n i n va rya ntı . * Orda bütün deh/erini teslim edir. Gahir, çıhir, gidir. ( B . Seyidoğlu 1975 s. 300). 342

dehr AD . deh 1, b . dah. Osm . deh 1 1 1 'on' < Fa . dah a . m . * Sultan buyurdı, piyre deh diynar zer verdiler. ( Ferec 855/1451 v. 2 3 2 a ) . deh iV/deha 1 'binek y a d a koşum hayva n l a rı yürütmek için kul l a n ı l a n ses­ len m e ' DS 1404 < ehli hayva n l a ra yönlendirilen seslenmeler: ikinci keli­ menin sonu nda a n i dası va r. Krş. S ı rp-H ı rv. dekati 'yük taşıyan hayva n ı hayd a m a k' E. Berneker 1924 1 , 192. * Zavalll Agavni, oğuna oğuna, gene arabanm içine. Gene deh! varda! cadda boyuna. ( S . M . Alus 1933p s. 177). deh et-Jdehle- ' hayva nı "deh ! " sözüyle yürütmek' (Ses takl idi isi mden fi i l ya pan -la- genişlemesi için b. ağla- o ) : * Çocuğunu

heğbenin üstüne akoydu kendini de zorlukla çekip eşeğin üstü­ ne aldı. Eşeği dehledi. ( N . Üstü n 1970 s. 156). (Argo) ' kovma k' M . Mi kha'ı'lov 1930 s. 25 , F. Devel l io ğ l u 1959 s. 79, H . Aktunç 1990 s . 80 : * Hacivat bozuntusunu evden büsbütün dehle! ( S . M . Alus 1933p s. l l 5 ) . * ' b ı ra kıvermek, koymak' : * Garson, önünde mavi iş önlüğü, kravatsız ve beyaz ceketsiz, önüne bir kakao, bir sütlü kahve dehler ve bırakır gider. (A. İ l h a n 1957z s. 169).

deha i l (nida) ' işte ! ' * "Ne kızı lan?" - "Neriman." - "Hani?" "Deha! Baksana!" (Orh a n Kem a l 1952ç s. 1 2 ) . deha 1 1 1 ' ü stün zeka ' < Ar. daha ' ' ku rn azl ık' (JdhyJ kökü nden). * Meryem: "Bir deha idi belki de " (Ç. Alta n 1965m s . 90). * "Siz tehditlerle mi idare ediyorsunuz devleti?" - " Hay11; aklımla, dehamla". (R. B i l g i n e r 1965 s. 34) . ' üstü n zekası olan ki mse, dahi' ·* Bizim tip dehası, ..•

kızm yüzüne bir büyüteçle bakmca, yarada kalan küçük cam par­ çalarmı dakikasmda görmüş. ( M . Urg a n 1998 s. 1 7 ) . * Zulüm Tlyat­ rosu'nun yaratıcısı bu garip deha ile nasll bir iletişim kurabilecek acaba? ( N . Eray 1999 s . 90).

dehalet ' s ı ğ ı n m a ' < Ar. d�hala 'aile' R. Dozy 1927 1 , 427; Tk.d e ki mana­ da Ar. l ü gatleri nde veri l m iyor. Kel i me belki 20. asrı n başında dahil sıfatı üzeri n e uyd u rulmuştur. ( Redhouse 1890 ve Şemseddin Sami 13 17-18 lügatlerinde yoktur) Osm. deha n/dehen 'ağ ız' < Fa. dahan/dahan a . m . * Dehamndan dür-i ma 'ni döker sözile Dehhani. ( ' Ömer bin Mezld 1982 [840/ 1437] s. 28). * 'Abherin kirpükler gördi, �hancerin dehen gördi. ( Ferec 855/1451 v. 15lb). dehdehle- ' hayva n ı deh! seslen işleriyle yü rütmek' < deh/deha + ses tak­ l i d i isimden fi i l yapan -la- genişl e mesi b. ağla- o. * Ada yollarmda

kırbaç şaklatan, at dehdehleyen insanlar kaç kuruş kazamyor? ( N . G ü ngör 1992 s. 1 2 ) .

dehen, b . dehan. deher, b . dehr. dehliz ' koridor' < Ar. dahliz a . m . < ? * Bir uzun �ara11u dehliz bul­ dı. Gitdi, yüriyürek bir aydmlığa yetişdi. ( Ferec 855/1451 v. 93a). 'zi nda n ' : * AIJa do11uz duşağm urdılar, dehliyze bıra�dılar. ( Ferec 855/145 1 v. 2 12a ). * Uzun zamandır bir dehliz kazwordu Ante. ( H . Akdoğan 1998 s. 9 7 ). Osm. d e h r 'zama n ' < Ar. dahr a . m . * Andan padişah b u cevri, bu �ahr-ı dehri, bu azar-ı rüzegar1 görüb ağladı. ( Ferec 855/1451 v. 30b). * 343

dehri

Her hünerde ferzane-i deher oldı. ( Ferec 85 5/145 1 v. 63a ) . dehrine malik ol- 'za m a n ı n a uyma k, yaşaması n ı bilmek' : * �anğı 'ameldardur ki ölmekden dirlik yeg demeye, dehrine malik ise, beglerbegiye eki etdürüb gendü d�hı bulduğın yemeye? ( 'Alı 1979 [ 1 5 8 2 1 1 . 1 6 1 ) . dehri ' ç o k a l i m , heza rfe n ' < dehr 'za m a n ' + isimden s ıfat ya p a n -i e k i , b . adali 8 , y a n i ken d i zaman ı n ı n büyük a l i mleri nden b i r i . * Cevdet efen­

di, kızının okuma hevesine karşı da takkesini bir yana basmış: " Ulan buna da pardon amma dehri mi olacaksın be?" (S. M . Alus 1934 s. 278).

d ehşet ı ' a n i ve aşırı korku' < Ar. dahşa a . m . * Şabür dehşetden sögüt g i b i d itred i . ( Ferec 8 5 5/145 1 v. 122 a ) . 'şaşkı n l ı k ' : * Çün FailulJ gözi ol

şanem-i cihan-ara-yı arayidei gördi, hezar dürlü IJayret u dehşet üzerine müstevli oldı. (Ferec 855/14 5 1 v. 14b).

dehşet i l/d e hşetli ' korku nç; şaşırtıcı, olağan üstü' < dehşet I ; Ar. d a n ve sonu /et/ ile biten kel imelerin bazıları n ı n , halk d i l i nde ve ko nuşma d i l i nde çok h i ssi. kuvvetl i, menfi veya kötü manalı sıfat olara k ku l l a n ı l d ı ğ ı vaki­ d i r, b . beşaret i l 8. * Bahri uyanır uyanmaz kalktı, yumruklarım sıktı, yılan çocuğa dehşet bir yumruk aşketti. ( F. Baykurt 1976 s. 247). * Şahini yakaladılar mı, yakalayamadılar mı, dehşet merak ediyordum. (Yaşar Kemal 1993k s. 3 0 ) . dehşetengiz ' ü rküntü veren' < dehşet 1 + Fa . -angiz ' ayağa ka l d ı ra n , coştura n ' . * Ama öylesine dehşetengiz canavarlar gelirdi ki göz­

lerinin önüne, kendi hayal dünyalarından ürküp, geri çekilirlerdi. ( E . Şafa k 2001 s . 6 7 ) .

EOsm . dehul 'davul' < davul kelimes i n i n varya ntı , belki dahul d iye oku­ nacak, kelime orta s ı n d a i norganik (asli olmaya n , sonradan türeme )/h/ ( b i l h a ssa /'ayn/ yeri ne) çok görülür, krş, sahlep, şehriye, tamahkar. *

Orman içre �almış idi ol dehul, 1 Kafir anı görmemişdi, pür-uşül. ( Firdevsl-yi Rüml 1980 [ 1 5./16. yüzyıl ]s. 2 5 2 ) .

dejenerasyon 'yozlaşm a ' < Fr. degeneration a . m . [ Lat. degenerare 'yozlaşma k', genus 'ci ns' ] . Ayrıca b. aberasyon 8 . * Bir zamanlar

bütün istediğin insanların onuruyla yaşamasıydı. Ama amaçlar ve hedefler altüst olmuştu. Bir şeyler bizi dejenerasyona uğrat­ mıştı. (Z. Ankara 1991 s. 1 5 6 ) .

dejenere ' yozlaşmış' < Fr. degenere a . m . Fr. d a n g i ren s o n u vurg u l u /-e/ i l e biten isi m/sıfat için b. abandone 8 1 . [ Lat. degenerare 'yozlaşmak, ci nsinden sapmak', de- 'sapmak' ve genus ' c i n s ' ] . ·* Hem niçin yalan söylüyorsun, yoksa yavaş yavaş dejenere mi oluyorsun? ( M . İ zgü 1992 s . 188). EOsm. dek/tek 1 'gibi' TS 3785-87 < ETk. teg a . m . Clauson 1972 s . 4 7 5 . * Şunun tek gürbüz ulu pehlevam / Nite bir o� ile yoğ etdi anı. ( Met:ımed 1965 [ 1 3 9 8 ] s. 236 no. 7547 ) . dek/BSTTk. tek i l 'ya l n ız. sadece' TS 1060-61 < ETk. tek a . m . Clauson 1 9 7 2 s . 4 7 5 . * Bular senÜIJ sözül)le ol işden durur degüldür, dek sen zal)met görürsin. (A. Zajcıczkowski 1934 [ 1405] I , 44) . * Tek git­ sinler de bahçenin yarısını da götürsünler de razıyım. ( R. H . Karay 1939a s. 68). 'ya l n ız bir ta n e ' : * Kimbilir ne pırlanta gerdanlıklar,

ne tek taş küpeler ve yüzükler kopardıktan sonra ahbap/aştılar. ( S . M . Alus 1944 s. 1 7 6 ) . 'çift o l maya n ' : * Tek tüfeğini kavrayıp kuca344

dekamen

ğına koydu. (F. Bayku rt 1959y s. 1 3 2 ) . (alay veya ha karet ola ra k) 'bir vasfı n n u mu nesi ' : * Arabası ile fiyaka satan züppenin teki! ( Peride Celal 1978 s. 7 1 ) . 'bir kadeh içki': * Birkaç tek daha çaktlktan sonra enli açıldı. ( 5 . M . Al us 1944 s. 1 1 3 ) . tek başına (zarf) 'ya l nız olarak; baş­

kas ı n ı n yard ı m ı olmada n ' ; d ativus a dverbialis (zarf işlevli yönelme d u ru­ m u ) için b. abes yere ı:::::ı : * Tek başına bir kenara büzülüp rakı at­ manın ne zevki vardır ki? ( 5 . M . Alus 1 944 s. 54). * Koca şehirde tek başıma kaldım. ( L. Tek i n 1984 s . 2 13-2 14). ( sıfat) 'ya l n ız, ki msesiz' : * Arkamda düşüneceğim kimsem yok. Tekbaşına bir adamım. ( Mah­ mud Yesari 1943 s. 10). * Şimdi tekbaşınayım ve bekliyorum. (Ş. İ şigüzel 1993 s. 1 1 0 ) . teke tek ' b i re r bire r, fert fert' ( ma nası başka, fakat şekil itiba rıyla krş. birebir) : * Teke tek tammadığı kalabalıklar için derin bir sevgi. (A. Ağaoğ lu 1 9 8 1s s. 130 ) . tek u tenha / teküten­ ha 'yapaya l n ız' * Bu karanlık handa tek ü tenha ömür sürmeden memnun görünüyor. ( H .Z. Ü l ke n 1941 s. 104) . AD. dek/tek 1 1 1 'uslu, terbiyeli, na m u s l u ; sessiz, ra hat, sakin' D5 1406, 3862, T5 1062 < ETk. tek a . m . Clauson 1972 s. 475. Ekseriya dek dur-/ tek dur- 'hareketsiz d u rmak, sesini çıka rmamak' şeklinde D5 1406, T5 1063-64. Meni nski 1680 1 , 1 3 3 0 : * Dek dururken hevesüm düşdi kim Niylül) başın görem. ( Ferec 8 55/1451 v. 194a ) . * Etrafta ne olup ne bitiyor, mutlaka anlamalıyım. Kısacası tek duramam. ( 5 . M . Alus 1944 s . 1 5 7 ) . dek otur- 'tek oturm a k ' : * Ciham ol alur kim dek otur­ maz, 1 Cihan dutllıca� güymek getürmez. ( Fg h rT 1974 [ 1 3 6 7 ] s. 338 no. 1684).

Osm. dek/tek iV 'h ile, oyu n ' T5 1061 < Ar. dakk 'hokka bazl ı k, el çabu kluğu' R. Dozy 1927 1 , 453. * Kimseler görücü gelmiyor. Gelecek olsalar

babam o saat karşılayıp türlü türlü dek/erle gelenleri geri yollu­ yor. ( Reca'Tzade Ekrem 1 942 s . 8 0 ) . * O dekinen beni isdir. ( B . 5eyi­ doğ l u 1975 s. 397). * Yusufpaşada kendisinin idare ettiği bitirimde bir oyuncuyu teke düşürmüş, üç zarla oynuyor, parasını alfYordu. ( H . Koda m a n 1944 s. 42 ) . dek et- h i le yapma k' : * Sakın Kumru Ha­ mmın yerine onu sana verip de bir dek etmesinler! (Şinasi 1940 [ 1860] s . 5 1 ) .

d e k V , b. dak ı . dekad ' o n senelik zaman parçası' < Fr. decade a . m . [ EYu n . 6EKa ( çleka ) ' o n ' ] . * İşte bu sonuncu dekadda medeniyet davamız yeniden

tehlikeye girmişti. Çünkü irticaa demokrasi hürriyetlerinden fay­ dalanma hakkını verdik. ( F. R. Atay 1953 s. 86).

dekadan ' aşırı h issil iği ile ta n ı n a n (bir ş i i r cereya n ı ) ' < Fr. decadent a . m . [ Lat. decadere 'çökmek, yıkılmak, teden n i etmek' ] . bu t ü r etken fi i l sıfat­ ları için b . acenta/acente ı:::::ı 2 • * Muallim Naci tarafdarlan Malumat

mecmuasma yazfYorlardı, Serveti Fünun muhiti ile istihza ediyor, onlara " dekadan" diyorlardı. ( Fazlı Necip 1930 s . 1 8 5 ) .

dekagram ' o n g ra m l ı k a ğ ı rl ı k' < Fr. decagramme a . m . [ EYu n . 6EKa ( çleka ) 'on' v e yptiµµa ( g ramma) 'harf' ] . B i rinci Fra nsız İhti l a l i 'n i n eseri o l a n desimal s istem i l e i c a d ed i l d i . dekamen/dokmen/kameen (çoc u k oyu n l a rında) ' e l l e r yu karı ! ' < b e l k i Fr. droit /es mains a . m . * Daracık pantolonun ön cep/erindeki iki ta­ bancasını da çeker: "Kameen !!!" ( Orha n Kemal 1957 s . 88-89). *

Şey de al babacığım, tabanca. Dokmen oynarken, Erdal'ın var. Kovboy tabancası. ( Orha n Kem a l 1963d s. 3 0 ) . 345

dekan dekan 'fakülte başka n ı ' < Alm . Dekan a . m . { Lat. decanus, < EYu n . 6EKa {geka ) ' o n ' ] . 1 9 3 3 'te başlaya n üniversite reform u ile Tü rkçeye g i rdi, b . akupunktur D 1 . * Biliyorum, rektör hain değil, dekan hain değil, bizim bölüm şefi hain değil, ama o bürodaki sekreter hain. { M . i zgü 1992 s. 1 2 3 ) . dekape 'aşınd ırı l m ış, sathı asitle temizlenmiş' < Fr. decape a . m . [de- ' g i­ deri l m i ş ' ve cape ' k ı l ıf' ] . * Beş plaka sıfır elli dekape sac alıp atöl­ yeye kapandı. { M . Kaçan 1990 s. 86). dekapotablı {otomobilcilik terimlerinden) 'üstü a ç ı l ı r kapatı lır binek ara ba­ sı' < Fr. decapotable a.m. [de- 'ayrı l a n ' , capote 'araban ı n üstü ' , asl ı n­ da ' ka d ı n başl ı ğ ı ' , -able 'edilebi l ir' . Meti ndeki ke l i menin sonunda Tü rkçe -lı eki var. Ondan ö nceki /il kalkmıştır. * Gözleri yeni gelen, kırmızı dekapotablı bir Aston-Martin'e takl/ıp kaldı. { Peride Cel a l 1 9 7 8 s. 32). deka r {desimal sistem teri mlerinden) ' b i n metre ka re l i k a razi ölçü biri m i ' < Fr. decare a . m . [ EYu n . ôEKa {çleka ) 'on' ve Fr. are ' a r' ] . * Bizim üç de­ karlık yerimiz de, çl�llğln ortasmda sıkışıp kalmıştl. { M . Başara n 1992 s . 289). dekatlon {spor teri m l e rinden) 'on çeşit vazifede n ibaret olan atletizm ya­ rışması' < Fr. decathlon a . m . Kel i m e 1 9 1 2 senesinde EYu n . 6EKa {g eka ) 'on' ve a8Aov {atlan ) 'yarışma' üzerine icat ed i l d i . dekatraş { sinemacı lık teri mlerinden) ' ekra ndaki fi l m i n üst v e a l t bit i m i ek­ ran ı n k i n e uymaması' < Fr. decadrage a . m . [de- 'ayrı l mak', cadre 'çer­ çeve', -age namen actionis {oluş ve kılış ism i) eki, b. ambalaj o. * Filmi

geçerken bir yandan da perdeyi gözlediğimden, dekatraş olursa hemen ayarlardım. Oysa başkalar. bağrış/ardan, ıslık seslerin­ den farkma vararak dekatraşı düzeltirlerdi. {S. Şeng i l 1990 s . 9 0 ) .

Osm . dekembris/dekevris 'Ara l ık Ayı ' Meninski 1680 i l , 2 1 1 4 < Yu n . 6EKEµ/jpu; {ç_lekemvris) < Lat. december a . m . [decem 'on', çü n kü J u ­ l i u s Caesar'ın koydurduğu takvimde 1 Mart y ı l başı i d i ] G . Meyer 1 8 9 3 s . 68. AD. dekerek/tekerek 'tekerlek' DS 3863, TS 106 < ETk. tegrek a . m . Clauson 1972 s . 485. Krş. teker, tekerlek. dekerlen-. b. değerlen-. dekevris, b . dekembrls. deklanşör 'fotoğraf makinesi n i n resim çeki l i rken bası l a n düğmesi' < Fr. declencheur a . m . [clenche < Alm . Klinke ' ka p ı mandal ı ' ] . Namen i nst­ ru m enti {alet ismi) yapmaya da ya rayan bu ek için b. adaptör o. * "Çe­ kiyorum, gülümseyin!" demiş, deklanşöre basmıştl. { M . Z . Saçl ıoğ­ l u 1997 s. 15). * Yaşar ilkin şiire sanlmış, sonra da deklanşörüne

basmaya başlamıştır. Sonunda 2000 slayt'tan oluşan bir belgesel çıkar ortaya. {S. Birsel 1995 s . 2 2 ) .

dekla rasyon ' i l a n , b i l d i rme' < Fr. declaration < Lat. declaratio a . m . [declarare 'ayd ı n latmak; i l a n etmek' fi ilinden namen actionis { o l u ş ve k ı l ı ş ismi). b. aberasyon El ] . * Bitmemiş bir çalışmanm deklaras­ yon gibi yaymlanması rahatsız ediyor Nadya'yı. (A. Yu rdakul 1 9 9 1 s. 1 5 1 ) .

346

dekupe deklase 'ayarla rı a rası nda değe ri n d e n kaybeden (ki mse), düşkü n ' < Fr. declasse a . m . Fr. sıfat e ki -e i ç i n b. abandone 0 1 . * Deklaseliğinin hmcım dilden alan Ataç. Mızmız ve mıymmtt bir fikir serserisi. (C. Meriç 1992 s . 299). AD. dekmik/dekmük 'tekme, çifte ' DS 1407 < dep- + -mikJ-mük, krş. ç i ğ n e m i k, i l m i k, d issimi lation ( benzeşmezlik) yüzü nden Jp/-+Jk/, krş. tek­

me. * Külcü Memmet gidiy. G arısı eşikde iraslayıp, ğarnma bir dekmük vurup yuvarliy. (A. Caferoğlu 1945 s. 2 6 ) .

dekne/BSTTk. tekne 'ağaçtan ya p ı l m ı ş u z u n v e g e n i ş ka p' Meni nski 1 680 1 , 1 3 5 1 < ETk. a . m . tekne ( b e l k i başka bir l isandan e s k i bir a l ı n m a ) Clau­ son 1972 s. 484. * Veziri bir dekneye �aydılar, IJavi icinde �adılar. ( Fe rec 8 5 5/1451 v. 243a ) . 'gem i n i n güverteden aşağı olan temel kısmı ' : * Evvela tekne bina olundu�da funda ile ya�ub �urudurlar. ( Kati b Çelebi 1 329/1 9 1 3 [ 1 656] s . 1 5 7 ) . ' her çeşit kayık v e g e m i ' : * Balığa

çıkan teknelerden bir haber geldi: adada hayat izlerine rastlan­ mış. ( M . Mungan 1996 s . 330) . * Manş'm sevimsiz dalga/art tekneyi fmdık kabuğu gibi sallayordu. ( E . Ata sü 1996 s. 1 13 ) .

dekolte 'gerda n , göğüs v e sırtın b i r bölümünü açık bıra ka n kad ı n g iysisi veya kad ı n' < Fr. decollete a . m . Fr.dan g i ren sonu vurg u l u -e i l e biten isi m/sıfat için b. abandone 01. [de- 'ayırmak, ç ı ka rm a k' ve collet 'bo­ yun atkısı' < Lat. collum 'boyu n ' ] . * Hasbahçede, kıpkırmızı tatta dekoltenle ve artist/iğinle büyülendim. ( L. Tekin 1990 s. 1 0 6 ) . 'açık saç ı k, müstehcen ' : * Eski başvekille yalmz kaldığı zamanlar son derece dekolte Paris hikayeleri anlattyormuş. ( H . Ta ner 1 9 5 3 s . 42 ) . Krş. ligolte. dekor 'sahne düzen lenişi, süslen işi' < Fr. decor a . m . [ Lat. decor 'süs' kökün­ d e n ] . * Işıklar yavaş yavaş açılır, İkinci tablodaki ayni dekor. (Na­ zım H i kmet 1935 s. 2 2 ) . 'manzara ; ( bir yeri n) havası, ruh u ' : * Gizli ışıklı

egzotik salonlarda palmiyeler, kaktüsler, kauçuklar serin bir ye­ şilliğin tazeliğinden bir düş dekoru gibidirler. (Ç. Alta n 1976v s. 10).

dekoratif 'süs olara k ku l l a n ılan, süslemeye ya raya n ' < Fr. decoratif a . m . [ Lat. decor 'süs' kel i mesinden y a p ı l a n bir fi i l i n sıfatı , b. akreditif D ] . *

Dekoratif sütunlar, işlevi olmayan basamaklar, duvarlara gömülü küçük sakstlartyla mezar bir ytl içinde tamamlanmıştı. ( M .Z. Saç­ l ıoğlu 1995 s. 2 1-2 2 ) .

dekovil 'rayları norm a lden d a r olan küçü k demiryol u ' < Fr. decauville a . m . , i l k o l a ra k 1889'de i nşa e d e n m ü h e n d isin isminden. * Çakıl yığmlarmm arasmdan iskelenin üstüne kadar dekovil hattt döşeliydi. ( Kema l Ta h i r 1955g s. 1 3 ) . deku paj (sinema teri m lerinden) 'fra g man, parça; ku pür' < Fr. decoupage a . m . , b. dekupe; -aj eki için b . ambalaj o. * Mithat Ağakay'm çoğu

sinemalar için yaptığı dev dekupajlar Türk sinemactlık tarihine çoktan girmiştir. ( G . Scog n a m i l l o 199 0 s. 109 ) .

dekupe ' ( b i r yerden, bir bütünden) kesi lerek ayrı l m ış' < Fr. decoupe a . m . Fr. d a n g i ren s o n u vurg u l u -e ile biten isi m/sıfat için b . abandone 81. [de- 'ayrı lara k' ve coupe ' kes i l m i ş ' ] . * Ehemmiyet derecelerine göre

mizanpajda yerlerini tayin etti. Her haberin ortasma, yazıyla ala­ kadar üç sütun, çi'ft sütun, tek, çift oval, tek dekupe resim işaret etti. ( Reşat Enis 1 9 3 3 s. 86). 347

deldel- ı ( g eçişli fiil olara k ) 'del i k açmak' < ETk. tel- a . m . Clauson 1972 s. 490 . .-g,W Hancer ucıyla burunım deldi, �ıl gecürdi, eline aldı. ( Fe rec 855/1451 v. 34b). del- il ( g eçişsiz fi i l olara k ) ' kara n l ı ğ ı delmek' < del- 1 . Dizgici bir kel i me atla­ mad ıysa, yazarın şahsi üslubunda caiz olan bir licentia poetica . * Sonra yıldırım yakınlarda bir yerde uzun uzun deldi. (A. H. Ta npınar 1 9 5 5 s. 15). O s m . deliiıil 'de l i l ler' < Ar. dala 'll a . m . [dalil kel i mesi n i n çoğ u l u ] . Ar. a 'i grubunun Tk.de a raya H iatusti lger ( ko ruyucu ünsüz) /y/ alması i ç i n b .

acaib / acayip 02 • * Hanımefendi bu delail karşısında, cevapsız, aciz, biraz düşündü. ( Fazlı N ecip 1930 s. 1 1 0).

Osm . delal ' naz, i şve' < Ar. dalat a.m . .-g, Şehzade ol şüret u cemale ve ol hey'et u delille ba�ub müte'accib oldı. ( Fe rec 855/1451 v. 1 3 9 a ) . dela let 'yol gösterme, kı l avuzluk, l iderl ik' < Ar. dalala a . m . * Bu pansiyona İsveç sefaretinin delaletlle yerleşmişti. ( B u rhan Ca hit 1 934 s. 120). delalet et- 'yol göstermek' : * Ol dildar delalet eyledi. Bir ma�ama vardu�, firdevse bel)zer. ( Fe rec 8 5 5/1451 v. 1 1 5 b ) . EOsm . ­ da accusativus ile: * Beni delalet eylesel) ... ( Fe rec 855/1451 v. 1 2 5 b ) . 'aracılık etmek, yard ı mcı olmak': * Huzura çıkmalarına mani oldu.

Yalnız damat sıfatlle Ferit Paşanın huzura kabul olunabileceğini anlatarak onun çıkmasına delalet etti. ( M .Z. Paka lın 1946 1 , 3 2 1 ) . M ecazi manada 'göstermek, belirtmek': * A fitab Miyzandadur. Delalet eder ki faşd u IJacamat, IJalKhübdur. ( Fe rec 855/145 1 v. 207b) . .-g, "Aktörlük diye bir sanat tanımıyorum" sözü, tıpkı "Su sadece hldrojendlr, başka bir şey değildir", sözü kadar anlayışsızlığa, bllglslzllğe delalet eder. (S. Taşer 1956 s. 8 1 ) .

A D . delanlı/deli nnı 'delikanlı' < iki ü n l ü arasındaki /�/-+iği değ işi m i i ç i n krş, ağda, heybe, lağap, nağış, şağul. B u birleşik kel i mede var o l a n crasis ( kaynaşma) d u rumu i ç i n b . acabola/acabula o . * O bilir işini. Aslan gibi de/anlı. ( İ . Ta rus 1 950a s . 103). * Orospu olduğunu bili­ yon da, ne tutuyon bile bile? Sende hiç mi delannılık yok? (Orh a n Kem a l 1 954b s. 1 4 5 ) . AD. delbek 'tef' D S 1 408 < deblek kel i mes i n i n metateze uğramış va rya ntı, b . albız o. ·� Delbek, kalbur veya elek kasnağına tüyü yolunmuş bir deri gerilerek yapılır. (K. Güngör 1941 s. 5 1 ) . A D . deldelice/deldelllce 'atmaca kuşu' D S 1408, A . Püskü llü 1974 s . 3 0 � Eski bilad-ı

Naşaralardır kim 'Devletimiz iki altwüz yıllı� eski devletdir' deyü tef�hür kesb ederler. l:la��a ki al-i 'Oşman ile ve Mos�ova �ıralıy­ la deng-a-denklik iddl'asm eder bir �alm devletdir. ( Evl iya Çelebi 1 3 1 4 [ 1 7 . yüzy ı l ] i l , 3 2 1 ) .

deng bej ' Kü rt aşık, saz şairi ' < Kürt. dengbej a . m . K.K. Kurdoev 1960 s . 1 9 1 [deng ' ses' v e -bej 'söyleyen ' ) . * Artık kuğu hikayeleri anlatı­

yordu Salih, bir eski zaman masalcısı, destancısı, dengbejı gibi. (Yaşar Kemal 1976 s. 328). ·* Eskiden, çok eskiden, uzun kış gecele­ rinde, kısık lambalarm puslu camlarda titrek ışıltllarla kıpraştığı köy kahvelerine gece masalcı/art, dengbejler, aşıklar gelirlermiş. ( M . M ungan 1996 s. 1 2 1 ) .

EOsm. dengdeş ' küfüv, denk' T S 1073 < deng i l + -deş orta k l ı k eki, b .

adaş

01.

AD. dengel- ' d üze l m ek. iyi leşmek' DS 1423 < deng + sıfattan fi l a n h a l e g e l m e k manasında fi i l yapan -el- g e n iş lemes i , krş. azal-, gencel-. ·*

Bahardır; erkek eşekler ipleri kmp harman yerlerinde kancık/art kovalamaktadır/ar. Bir defa ipi kıran, en az bir ay denge/ip düze­ lemiyecek, yokuşu çıkamıyacak, odunu taşıyamıyacaktlr. ( F. Bay­ kurt 1 9 5 5 s. 50).

AD. dengelt- ' d üzeltmek; ta mamlamak' DS 1423 < denge/- fi i l i n i n causa­ tivu m ( ettirgenlik) h a l i . ·* Birden para toplanacağmı düşündü Ömer Ali. Topla topla, taşıma ücretinin eksiğini dengelt! ( F. Baykurt 1982 s. 172). A D . dengeser 'sersem , d engesiz' D S 1423 < Fa . *dang-sar a . m . [dang 'şaşk ı n ' ve sar 'baş, kafa ' . ); krş. Az. Tk. dangasar a . m . deni ' h a in, alçak (kimse)' < Ar. daniy a . m . (Jdny/ kökü nden, la2B ka l ı b ı için b. acib ı:::::ı . ) * �azi vu ekabir l)uiürmda ol ini, ol deni geldi, da 'vi etdl. ( Fe rec 8 55/1451 v. 175b). denil- 'den mek' < de- fiilinin passivum (edilge n l i k) h a l i olan den- ikinci bir passivum haline kon a rak kuvvetlendirilm iştir, krş. başlaml- . * Daha

çocuk denilecek yaşta olan Şöhret, iki üç sene, ne kocasmm em­ rinden, ne de kapıdan dışarı çıkmamış. (S . M . Alus 1944 s. 1 7 5 ) . 'filan ad verilen, fakat bu ada layık olduğu şüpheli olan': * Kuzum Reha Bey, bu Feridun denilen katır benden ne istiyor? (O.C. Kayg ı l ı 1 9 3 9 s. 2 5 2 ) . 'adını ağza a l m a k istemediğ i m ' : * Ben rakı denilen şeyden nef­ ret ederim. ( S . M . Alus 1944 s . 84) . denilmez 'tarif edi lemez': ·* Eki u şürb-i bi-intihalart bir derecededür ki denilmez. ('Ali 1975 [ 1 599) s. 127). * EIJyanen diyar-ı Yemene ve l:labeşe �ul yazılma� �ışşası Rümilere bir bela-yı 'a�imdür ki denilmez. ( a . e . s. 130). 360

del] leAD. deniş- ' d eğişmek' < değiş- fi i l i n i n va rya ntı; degiş--+*del}iş--+deniş-, krş. denşik, geğir--+genir-, yüksek-+*yüğsek-+*yül}sek-+yünsek. * Devir iyice denişmiş. ( K. Bil başa r 1 9 6 1 s. 129). denişmen, b . damşman. AD. denişti r- 'değ iştirmek' DS 1424 < deniş- fi i l i n i n ca usativum (ettirgen­ l i k) h a l i , b. acıkdur- o. * Fırsattlr deyip gözümü cama uydurdum ve resimleri deniştire deniştire seyre daldım. (A. Nesin 1965 s. 62). EOsm. d e l]iz/BSTTk. deniz b . m . ( büyük su biri kintisi) < ETk. tel}iz a . m . * MulJi't del}izinde bir ceziyre vardur. ( Ferec 855/1451 v . 2 8 b ) . *

Van gölü değil, Van denizi - öylesine geniş ki denizden başkası yakışmaz. Zaten Vanlllar da deniz diyorlar. (Yaşar Kemal 197 1bd s. 4 3 ) . 'denizin d a l g a l ı h a l i ' : * Bir iki dün u gün mütevaliyen_hayli ıztırablar verüb mulJkem şalmtllar edüb del}iZ tutmadu/:< az adem /:� İki futa çı�ardı, birin beline bağladı, birin egnlne aldı. (Ferec 855/1451 v. 5 5 b ) . * Eğnime er giysisi geçirip ben mi gideyim senin yerine? (O. Arayıcı 1979 s . 3 0 ) . * Letlf Şah emir verdi, eynindeki elbiseleri aldmrdı, onnan söra yolladı. (A. Caferoğlu 1944 s. 1 1 0). eyn baş ' üst baş': * Bizim eynimlz başımız kire/dl (A. Caferoğ l u 1943 s. 50). EOs m . egin egin geydür- ' b i rka ç kişiye giyecek ihsan etmek' : *VHil'atler getürdiler, ol cema 'ate egln egln geyürdller. ( Ferec 855/1451 v. 186b). •••

AD. eğinç ' ısırg a n otu' DS 1678, 1 . Hauensc h i l d 1989 no. 1 1 20. < Erm . eğic a . m . U . Blasing 1992 no. 34, R. Dankoff 1995 no. 140. AD. eğlndlrlk/eklndlrek/ekl nderef 'elbise, gömlek g i b i şeyleri n çabuk eskimemesi. için yaka n ı n ön ve arka ta rafl a rı na konan astar' DS 1678 ( b u rada gösterilen eğlndlrllk şekl ini hatalı ka bul ederiz). 1 694, TS 1394 < eğin + isimden nomen i n strumenti (alet ismi) ya pan -dirik eki, b.

boyunduruk ı::::ı .

AD. eğlndü/eğlntl ' eğeni n ağzından dökü l en d e m i r ufakları' DS 1678, TS 1 394-95 , fakat egend/Jegentl a . m . M e n i nski 1680 ı. 3 6 1 < ETk. *eke­ 'eğel emek' M . Rasanen 1969 s. 38 + fi i lden nomen resu ltativum yapa n -(ı}ntı eki, b. akmtı ı::::ı . AD. eğ i p büğ- 'özür bulmak, kaçamak ya p m a k' DS 1478 < geç işsiz olduğu hfılde belki geç işli olan eğip bük- ta b i rine bağlanabil ir. La bial isation ' l u ( d udaksı llaşma) terkipler i ç i n b . ala bele o . * Gerçi eninde sonun­

da hepsi valinin dediğine geliyor, heykel kampanyasma katllwor ama, çok eğip büğüyorlardı. Dangalak dangalak sorularla insam yoruyorlardı. (F. Bayku rt 1970 s. 1 2 3 ) .

e ğ i p bük- 'eğmek; ka rarından vazgeçirmek' (?) < bundaki bük-, ta b i i , büğ- de olabilir, krş. eğip büğ-; fakat büğ- 'ün bük- fi i l i n i n va ryan­ tı o l ması daha m u htemeld i r. * �atı yeller esüb am egüb bükemez

amma etrafmdan reşaş l)aşıl olur. Ol dağulJ satl)mı yağmur gibi sulamış. ( Ferec 855/1451 v. 2 44b) .

AD. eğir ' karı n ağrısına karşı kullanılan b i r çeşit kök, Acorus calamus' DS 1678, TS 1 395-96, R. Dankoff 1991 s. 34, Men inski 1680 1 , 349, 1. Hau­ enschild 1989 no. 2 2 < Yu n . aKopov ( a koro n ) a . m . G. M eyer 1893 s . 29, M. Rasa n e n 1969 s. 39. * Yürekde ğuşşa şancısım ref' eder şarab 1 Derd-i derüm nite ki, ey kam-yab, egir. (2'.atl 1967 [ 16. yy. ' ın i l k yarısı] ı , 366). eğir 1 , b . eğir i l , b.

ağırotu. ekir.

558

eğle-

AD. eğ i r- 1 ' kuşatmak, hayva n l a rı bir araya top l a m a k' DS 1679 < ETk. egir-1 el)ir- a . m . G . Doerfer 1965 i l , n o . 652, Clauson 1972 s . 1 1 3 , krş. M . Erdal 1991 il, 5 3 7 . * Şatıra-yı dilde egrile ta leşker-i fera/:ı, 1 �ati, mü­ dam ol şeh-i 'ali-cenab egir! (latT 1967 [ 16 . yy. ' ı n i l k yarısı ] ı, 366). Krş . eğirt-. eğ i r- i l b. m . (yünü bükü k i p l i k h a l i ne getirmek) < ETk. egir-lel)ir- a . m . C lauson 1972 s. 1 1 3 ; krş. eğir 1 . * Bu azğun dutsa� ipligi üzmeyüb ol)atca egirürse al)a d�hı etmek ver! ( Ferec 8 5 511451 v. 25b). *

Onlar süründükçe bir_ haylı yün tıaştl olur. Onları alub eğireceğiz, bükeceğiz, iplik yapub satacağız. ( P. N . Boratav 1995 s . 2 44). Me­ cazi m a nada : eğirip bük-leğirip sar- 'düşünüp taş ı n m a k ' : * Müfettiş uzun uzun durdu, eğirdi büktü. Sonra onun da aklı eğitmenin dediğine yattı. ( F. Baykurt 1 9 6 10 s . 3 5 ) . * Şükrü eğirip bükmedi, "Pekey, deyze" dedi. ( F. Bayku rt 196 1 1 s . 1 7 1 ) . * Eğirip sardılar, ölçüp biçtiler, yarından tezi yok, yola çıkılacak. ( Ü . Kaftancıoğlu 1972 s. 1 3 9 ) .

E ğ i rdir, b.

Eğridir.

EOsm. eğirt- ' kuşatmak, m u hasara etmek' TS 1397-98 < eğir- 1 fi i l i nin ca­ usativu m ( etti rgenlik) h a l i , fa kat manası eğir- ı g i b i , krş. açdur-laçtır-1 açttrt- ı:::::ı . * Geldi, �ıldı Sa�ız üzre kar u zar, 1 Bir niçe gün egirdü­ ben alur. ( EnverT 1928-29 [86911464] s . 2 2 ) . * Andan şol)ra l:füseyn . . . gelüb istanbulı egirtdiler, niçe ademler öldürdiler ( Şaltul}-name 1974 [ 1 5 . yy. ' ı n son u ] s . 308 v. 154b ) . A D . eğ i rtmeç 'eği rmekte ku l l a n ı l a n a let' D S 1678-79, ZTS 6 1 < eğir- i l + fi ilden çeşitli manada i s i m yapan -maç eki, b. burgaç ı:::::ı ; ortadaki iti fonetik bir had isedir, b . çığırtkan ı:::::ı . Ayrıca b . aktaraç ı:::::ı . AD. egistirenleğsirenleyseran vs. 'ham uru kazı maya veya kesmeye ya­ raya n a let' DS 1687-88, TS 1 3 9 8 < Yu n. �uoTEpı v ( ksiste ri n ) 'kazıma a leti ' Ch. Tzitzilis 1987g no. 364. eksisttra ' ateş kü reği' M e n i nski 1680 1, 3 5 1 . DS'de ve Tzitzi l is'de g österi len pek büyük sayıdaki varyantlar arasından bilhasssa ersin ve ona benzeyenler için A. Tietze 1 982z no. 7l'de Kü rt. hesin ' d e m i r' ve T. Tekin 1969 s. 59 no. 5 ve. i . Vasary 1993 s . 132-133'de Tü rkçe menşeler tekl if etti ler, fakat Tzitz i l i s ' i n etimo loj isi daha az problemlidir. eğiş, b.

eğiç.

AD. eğle- ' d u rdurm a k, gec i ktirmek, oya lamak' DS 1680, TS 1 3 99, Meninski 1680 ı , 3 5 7 < ?? mahdut yayı l ı ş için b. M. Rasa nen 1969 s. 3 7 . * Taze

mektübı gelübdür_hat-ı cananumuzuo; 1 Bizi bu mekteb-i 'alem­ de o mektüb egler. (2'.atT 1967 [ 1 6 . yy. ' ı n i l k ya rısı ] s . 378) . * Dedi hızmatçılara: "eylen develeri!" dedi. (A. Cafero ğ l u 1940 s . 3 1 ) . * Gemiciler cavaf verdi: " Sultanım, bele fırtına ömrümüzde gör­ medik. Gemileri eyledik, terpenmeye imkanımız yqhdu. (A. Ca­ feroğlu 1944 s. 128). * Mustafa bahçede oynuyor. içeri girip bizi ararsa onu ağlatmadan eğlemeye bak. Biz biraz sonra geleceğiz. (Y. Ahıska l ı 1944k s. 3 6 ) . 'tesel l i etmek, avutmak': * �onuğumuzdur, şunda ğariybanece oturub şarabcu� içüb göl)ülcügin egleyü du­ rur. ( Ferec 8551145 1 v. 150b- 1 5 l a ) . 'bıra km a k, park yapma k ' : * So­ kakta, her zamanki yerine eğledi otomobilini. ( F. Bayku rt 1982 s . 29). ' i kra m ederek a l ı koymak': * Gitmek istedi. �omadum, egledüm. Yemek getürtdüm, yedük. ( Ferec 8 551145 1 v. 69a). ' bekletmek' : * 559

eğlen-

Şayed melik-i cin bizi eg/emeye, tizcek gele, işümüz bitürevüz. ( Ferec 8 55/1451 v. 55b).

AD. eğlen-/eg len- ı 'vakit geçi rmek, oya l a nm a k' DS 1673, TS 1399-1400, R. Dan koff 1991 s.34 < eğle- fi ilinin reflexivum h a l i . (ı)n- için b. acm1 1 ı:::ı . ·* Ol �uşlarulJ birisi eyitdi: "Biraz eglenelüm ta kim ol zağ da�ı erişsün!". (A. Zajqczkowski 1934 [ 1405] 1, 7 6 ) . * Sultan Murad

�Han alayma şığmub biraz eglenüb gerü kafirÜIJ ardma girüb ceng ederlerdi. ( Oruc b. 'Ad i l 1 343/1925 s. 63). * Ve bil-cümle diyar-ı Mışr �ahve:hanelerinül) ekşerl süfeha vu tiryakiler ile memlü o/ub se/:ıer zamanmdan-ki gelürler, eski /:ıaşir döşeyüb �hşam olm­ ca eglenürler. ('AiT 1975 [ 1 599] s. 1 0 8 ) . * Ba�, tepemizden şimdi ço� ğarbe inen ay 'aynı no/:ctada bir şaniye teva��uf etmeyor. O, kimsenllJ... hafırı içün ebedi yolunda eğlenmez. ( H . R. Gürpınar 1926b s . 453). 'gecikmek, geç ka l m a k ' : Ne eglendül), ne gec geldül) ? Ço� munta�ır oldum. ( Ferec 8 55/1451 v. 1 2 4a ) . 'geçinmek, geçi m i n i tem i n etmek' : * Hic piyşe bllmezem ki anul)ile eglenem. ( Ferec 85 5/145 1 v. 90b).

eğ len- i l 'hoşça vakit geçirmek' < eğlen- ı ((ı)n- için b. acm- il El); b u yen i mana l ugatlerde 19. asırda ortaya ç ı kıyor ( Kieffer-Bianchi 1835 1 , A . H i n­ doğ lu 1838). * Adam, vaz geç, gel çıkma da ey/ene/im! Köye gidub ne yapacaksm ? (Vartan Paşa 1991 [ 1 8 5 1 ] s. 40).

EOsm. eğ lene ' zevk, safa ' < *eg/en- + *-n-ış, b. dmc ı:::ı . ·>.