Nietzsche'nin Felsefesi [1 ed.]
 9786057125613

Citation preview

Nietzsche'nin Felsefesi R. LANIERANDERSON Türkçesi Selin Dilmaç

NIETZSCHE'NİN FELSEFESİ R. LANIER ANDERSON

i BEYOGLU KiTABEVİ

BEYOCLU KİTABEVİ 13

NIETZSCHE'NİN FELSEFESİ R. LANIER ANDERSON

TÜRKÇESİ SELİN DİLMAÇ Yayın Yönetmeni Hikmet Akyüz Editör Hasan Aksakal

Son Okuma Tuğba Ece Eralp Kapak

ve

Sayfa Tasarımı

Turgut Üneli ©Beyoğlu Kitabevi, 2022 ISBN 978-605-71256-1-3

1. Baskı: Mart 2022 Kitabın tüm yayın hakları Beyoğlu Kitabevi' ne aittir. Tanıtım amacıyla, kaynak göstermek şartıyla yapılacak sınırlı alıntılar dışında, yayıncının yazılı izni olmaksızın hiçbir elektronik veya mekanik araçla çoğaltılamaz. Eser sahiplerinin manevi ve mali hakları saklıdır. BEYOGLU KİTABEVİ

Akyüz Kitap Yayıncılık Nakliyat San. ve Tic. Ltd. Şti. Çukur Mh. Demirbaş Sk. No: 6/3 Beyoğlu/ İstanbul www.beyoglukitabevi.com Sertifika No: 51582 Baskı Akademi Basın Yayın Org. Tic. Ltd.

Şti.

Akademi Matbaa Davutpaşa Cad. Güven İş Merkezi C Blok 230 Topkapı-İstanbul Tel. (212) 493 24 67 Matbaa Sertifika No: 47610

Bu eser Y. Alp Kozanoğlu'nun katkılanyla yayınlanmıştır.

NIETZSCHE'NİN FELSEFESİ R. LANIER ANDERSON

TÜRKÇESİ SELİN DİLMAÇ

i BEYOGLU

KİTABEVİ

R. LANIER ANDERSON

R. L. (Robert Lanier) Anderson, Stanford Üniversitesi Beşeri Bilimler Fakültesinde felsefe profesörüdür. Kant ve Kant-sonrası Alman felsefesi üzerine çalışmaları olan Anderson, Yale Üniversitesi Felsefe bölürnürıdeki öğreniminin ardından (1987), Pennyslvania Üniversitesinde aynı alanda yüksek lisans ve doktora yapmıştır (1993). Anderson Kuzey Amerika Nietzsche Derneğinin başkanlığını yapmaktadır.



SELİN DİLMAÇ

1996 doğumlu olan Selin Dilmaç, 2020 yılında Bilkent Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölürnürıden mezun olmuştur. Halihazırda Orta Doğu Teknik Üniversitesi Felsefe programında yüksek lisans öğrencisidir. Kötülük problemi, özgürlük teorileri, siyaset felsefesi, fılm teorisi ve estetik konularıyla ilgili çalışmaları ve çevirileri bulunmaktadır.

İÇİNDEKİLER Nietzsche İçin Bir Kronoloji

Olumlama

Denemesi

49

9

Doğruluk/Dürüstlük

52 Friedrich Nietzsche

Sanat ve Sanatçılık

19

56 Bireysellik, Özerklik,

1

"Ruhun Özgürlüğü"

Hayatı ve Eserleri

59

21

Çoğulluk (Pluralism)

61 2 Din ve Ahlak Eleştirisi

4

27

Benlik ve Kendini Şekillendirme [Self-Fashioning]

3

65

Değer Yarauını

41

5 Nietzsche' nin

Nietzsche' nin

Felsefi Yazılarının

Meta-Etik Tavrı ve Değer

Güçlükleri

Yaratımının Doğası

73

42 6 Bazı Nietzscheci Değerler

Temel Doktrinler

45

81

Güç ve Yaşam

Güç İstenci

45

82

Perspektivizm

84 Bengidönüş

89 Alıntılara Dair Not

93 Kaynakça 95

NIETZSCHE İÇİN BİR KRONOLOJİ DENEMESİ

HASAN AKSAKAL

1844 15 Ekim:

Friedrich Wilhelm Nietzsche Röcken'de doğdu.

1846

Temmuz: Nietzsche' nin kız kardeşi, Therese Elisabeth Alexandra N ietzsche doğdu. 1O

1848 27 Şubat:

Nietzsche' nin erkek kardeşi Joseph doğdu.

1849 30 Temmuz: Nietzsche' nin babası,

1 8 1 3 doğumlu, Lutherci

bir pastör olan Kari Ludwig Nietzsche vefat etti. 1850

Ocak: Joseph iki yaşını tamamlayamadan vefat etti. F riedrich N ietzsche, annesi ve kız kardeşiyle birlikte, büyük anne ve teyzelerinin yanına, Naumburg' a taşındı.

9

1858-1864

Nietzsche Schulpforta'da � imnazyum) eğitimini sürdürdü.

N I ETZSC H E ' N I N

9

F E L S E F E S i

1864-1865

Nietzsche Bonn Ü niversitesinde okudu; burada ilahiyattan felsefeye geçiş yaptı. 1865- 1869

Nietzsche, Leipzig Ü niversitesinde Filoloji bölümünde öğrenimini sürdürdü. 1865

Nietzsche, bir tesadüf sonucu Schopenhauer'in eserlerini okuyup kültürel kötümserliğe merak saldı. Ardından von Hartmann ve Antik Yunanda kötümserlikle ilgilendi. 1866

Profesör Friedrich Ritschl'in danışmanlığı eşliğinde, Nietzsche, Leipzig Üniversitesi Filoloji öğrencilerinden oluşan Filoloji Derneğinin başkanı seçildi. 1867

N ietzsche 15 Ekim 18 6 7-15 Ekim 18 68 tarihleri arasında görev yapmak üzere askere alındı. 1868

Nietzsche, 8 Kasım günü Richard Wagner ile ilk kez bir araya geldi. Profesör Ritschl, Basel Ü niversitesindeki Filoloji bölümündeki pozisyon için Nietzsche'yi tavsiye etti. 1869

-�

Mayıs: Nietzsche, Wagner ve Cosima'yı Tribschen'de ziyaret etti. Bu vesileyle, birkaç yıl boyunca giderek yoğunlaşan bir ilişki başladı. 17

N I ETZSCH E ' N I N

10

F E L S E F E S i

Mayıs: Nietzsche'nin bölümünün akademik yılının açılış dersi olan "Homeros'un Kişiliği Üzerine': dinleyicilerin memnuniyetsizliğiyle sonuçlandı. 28

Eylül: Basel Ü niversitesinde sıradışı bir terfi ile Filoloji profesörü oldu. Aralık: Açılış dersinin başlığı "Homeros ve Klasik Filoloji"

olarak değiştirildi. 1870

Ağustos: Nietzsche, İsviçre yasalarına tabi olarak, Prusya­ Fransa Savaşında sıhhiyeci olarak cephe gerisi hizmetlerde görev üstlendi; bu görev sırasında hastalandı ve iki aylık askerlik tecrübesinin ardından tedavisi için terhis edilip Basel'e geri gönderildi. 1872

Nietzsche' nin ilk kitabı Die Geburt der Tragödie aus dem

Geist der Musik (Müziğin Ruhundan Tragedyanın Doğuşu) yayınlandı. Wagner beğenisini ifade etse de, çalışma başarısız bulundu. Yaz sömestrında Platon-öncesi felsefe üzerine dersler anlattı. 1872 22 Mayıs: Richard Wagner'in doğumgününde Bayreuth'taki

merasimde N ietzsche de yerini aldı. 1872-73

Kış sömestrında Yunan Belagat Sanatının Tarihi adında bir ders verdi ve sadece iki öğrenci kayıt yaptırdı. N I ETZSC H E ' N I N

11

F E L S E F E S i

1873

Unzeitgemiisse Betrachtungen (Zamana Aykırı Düşünceler) adını verdiği denemelerinden ilk ikisini yayınladı: Bunlar David Strauss ve Tarihin Yaşam İçin Kullanımı üzerine olanlardı. Bahar:

Die Philosophie im tragischen Zeitalter der

Griechen (Yunanların Trajik Çağında Felsefe) adlı eserini yazdı. Tamamlayamadığı Ü ber Wahrheit und Lüge im aussermoralichen Sinne (Ahlakdışılıkta Hakikat ve Yalanlar) üzerinde çalıştı. 1873-74

Klasik Çağda Retorik adlı bir ders açmak istediyse de, iki sömestr boyunca hiçbir öğrenci kayıt yaptırmadığından dersi veremedi. Kullanamadığı ders notları Almanca ve İngilizcede mevcuttur. 1874

Schopenhauer als Erzieher (Öğretmen Olarak Schopenhauer) Zamana Ay kın Diişünceler' in üçüncü parçası olarak yayınlandı. 1876

N ietzsche, birçok gecikmeden sonra, başlangıçta daha fazlası yapmaya niyetlenmiş olmasına rağmen, Zamana Aykırı Düşünceler'in sonuncusu olarak Richard Wagner Bayreuth'ta'yı tamamlayıp yayınladı. ·�

Yaz dönemi: Platon-öncesi felsefe üzerine ders �erdi. Kısa süre sonra sağlık sorunları nedeniyle üniversiteden ayrılıp tedavi için Sorrento'ya gitti. N I ETZSC H E ' N I N

12

F E L S E F E S i

Ağustos: İlk Bayreuth festivali gerçekleştirildi; aynı günlerde Nietzsche kendisini Wagner'den uzak tutma kararı aldı. 1878

Nietzsche, en önemli eserlerinden biri olan İnsanca, Pek İnsanca'yı (Menschliches, Allzumenschliches) yayınladı. Kitabın ilk sonucu fark edilmemek oldu. Aynı yıl Nietzsche çalışmasının bir kopyasını da göndererek Wagner'le ilişkisini kesti. Bundan sonra, her yıl bir kitap yayınlayacağı yeni bir dönem başladı. 1879

Sağlığı bozulan Nietzsche, Basel Ü niversitesindeki profesörlük pozisyonunu kesin olarak bırakmak zorunda kaldı. Vermischte Meinungen und Sprüche (Seçme Düşünceler ve Vecizeler) adlı çalışmasını İnsanca, Pek İnsanca' nın eki olarak yayınladı. 1880-1889

Nietzsche, şiddetli migren sorunuyla başa çıkabilmek adına peripatetik (gezinerek yahut yürüyerek felsefe yapmak) bir yaşam sürmeye başladı; bu küçük ölçekte kır gezileri, büyük ölçekte sabit bir yerde yaşayamamak anlamına geliyordu. Nitekim Nietzsche, kitaplarını, migren sorunu nedeniyle masabaşında değil, hareket halinde tuttuğu notlarla yazabilecektir. 1880

Der Wanderer und sein Schatten (Gezgin ve Gölgesi) ilk versiyonuyla yayınlandı. Sonraki yıllarda Nietzsche bu metinde birtakım tadilatta bulunacaktı. N I ETZSC H E ' N I N

13

F E L S E F ESİ

1881

Die Morgenröte (Alacakaranlık) yayınlandı. Kıştan baharın sonuna dek Cenova'da, yaz aylarındaysa Sils Maria'da kalıp sonbaharı yine Cenova'da geçirdi. 1882

Die Fröhliche Wissenschafi (Şen Bilim) çıktı. Cenova'daki kıştan sonra, Messina'da ilkbaharı, Tautenburg' ta yazı birlikte geçirdiği Lou Andreas-Salome'ye aşık oldu. Ancak evlenme teklifi reddedildi ve Nietzsche bir daha herhangi bir kadına yakınlık gösteremedi. Sonbaharda Leipzig'e, Kasım ayında ise Rapallo'ya gitti. 1883

Nietzsche ünlü eseri Böyle Buyurdu Zerdüşt' ün (Also Sprach Zarathustra) ilk bölümlerini Rapello'da kış aylarında kaleme aldı; sonrasında baharı Cenova ve Roma'da pansiyonlarda geçirdi. Yaz aylarında kaldığı Sils Maria'da Zerdüşt'ün ikinci kısmını tamamladı. Ü retkenliğinden memnun olan Nietzsche, bu kısımları ayrı ayrı yayınlattı. Şubat: Richard Wagner öldü. Nietzsche'nin kendini yazılarına vermesinde, bu ölüm haberinin payı büyüktür. 13

1884-1885

Zerdüşt'ün devamı niteliğindeki üçüncü ve dördüncü kısımlarını da Nizza'da kaleme aldı, ancak bu kitapçıklar sadece otuzar kopya basılabildi. 1886

]enseits von Gut und Böse (İyinin ve Kötünün Ötesinde) N I E T Z S C H E 'N I N F E L S E F E S i

14

yayınlandı. Tragedyanın Doğuşu' nun önceki iki farklı edisyonunu elden geçirip ona yeni bir önsöz yazdı. İnsanca, Pek İnsanca' nın ikinci baskısı için yeni eklemeler üzerinde çalıştı ve metni iki cilt olarak yayınlatmak üzere böldü. 1887

N ietzsche'yi anlamak adına büyük önem taşıyan bir diğer eser, Zur Genealogie der Moral (Ahlakın Soykütüğü) yayınlandı. Alacakaranlık, yeni bir önsözle birlikte ikinci baskıya girdi. Dört kısımdan oluşan Şen Bilim de ilgi görmüştü; bu yeni baskıya N ietzsche beşinci bir kısım olarak kırk yeni aforizma ve şiirlerini ekledi. 1888

İtalya'da geçen tüm yılın yayınlanan tek çalışması Der Fail Wagner ( Wagner Olayı) oldu. Ayrıca Nietzsche Almanca konuşulan dünyada ve ötesinde yavaş yavaş tanınmaya başladı. Fransızcada, İtalyancada çeviriler ve değerlendirmeler yayınlanmaya başladı. Kopenhag Üniversitesinde Nietzsche' nin felsefesi üzerine bir ders bile açıldı. Bununla beraber, aslında 1 888, Nietzsche' nin son üretken dönemiydi. Kurulu bir düzeni ve istikrarlı bir sağlığı olmamasına, üstelik sürekli seyahat etmesine rağmen, Nietzsche Ecce Homo, Deccal, Nietzsche Wagnere Karşı, Putların Alacakaranlığı, Güç İstenci gibi eserleri sadece birkaç ay içinde kaleme almıştır. 1889

Nietzsche hava değişiminin iyi geldiğini söylediği Torino'da, 3 Ocak günü, bir arabacının atını kırbaçlayarak yere yıkmasının tetikleyici etkisiyle büyük bir kriz geçirerek zihnen NlE T Z S C H E ' N l N

15

F E L S E F E S İ

çöktü. Arkadaşı ve meslektaşı Franz Overbeck onu Basel'deki kliniğe geri götürdü. Bu sırada, 1 88 8 sonbaharında kaleme aldığı Die Götzen-Diimmerung (Putların Alacakaranlığı), akli melekelerini yitirmesinin hemen sonrasında, 24 Ocakta yayınlandı. 1889-1890

Nietzsche, Jena'da bir kliniğe yerleştirildi ve bakımına orada devam edildi. 189 1- 1897

1 8 89'da dul kalan Elisabeth Förster-Nietzsche, 1891'de Naumburg'a dönerek, anne Franziska Nietzsche ile birlikte Friedrich Nietzsche' nin bakımıyla bizzat ilgilendi. 1892

Zerdiqt'ün dördüncü kısmı genel okura hitap edecek bir basımla yayınlandı ve gördüğü ilgi, çalışmanın bir arada sunulacağı ana edisyonu beraberinde getirdi. Elisabeth, Nietzsche' nin bir daha iyileşemeyeceğini görüp çalışmalarını topluca yayınlamak üzere kolları sıvadı. 1895

Her ikisi de 1 88 8'de yazılan Der Antichrist (Deccal) ve Nietuche contra Wagner (Nietuche Wagnere Karşı), Toplu Eserler projesinde sekizinci cilt olarak ilk kez yayınlandı ve Alman entelektüel kamuoyunda Nietzsche ve (zaten kulturkampf dolayısıyla eleştirilen) müesses 4in üzerine kapsamlı tartışmalara sebep oldu.

N I ETZSCH E ' N İ N

16

F E L S E F E S İ

1897

Nisan: Nietzsche' nin annesi Franziska Nietzsche, Naumburg'da vefat etti. Nietzsche'nin kız kardeşi Weimar'a taşınarak, hasta ağabeyinin tüm bakımını orada üstlendi. 20

1900 25 Ağustos: Nietzsche,

Weimar'da öldü.

190 1

Nietzsche' nin eserlerinin toplu basımında on beşinci cilde ulaşıldı ve Elisabeth N ietzsche' nin yüzlerce notu eşliğinde ortaya çıkarılan yazılar Der Wille zur Macht (Güç İstenci) genel başlığıyla yayınlandı. 1904

Nietzsche' nin toplu eserleri, sondan başlamak suretiyle Elisabeth tarafından yeniden düzenlendi ve ağabeyinin sağlığında kaleme aldığı nihai versiyonlar üzerinde binden fazla değişiklik yapıldı. 1908

18 88'de yazılmasına rağmen, unutulmuş bir deneme olarak bir köşede kalan Ecce Homo ilk kez yayınlandı. 19 35

Kasım: 193 3'te iktidara gelen Nazilerden ilgi ve destek gören, ağabeyinin ölümünden sonra eserlerini yeniden düzenleyen (günümüzde onu tahrif ettiği için açıkça suçlanan) Elisabeth Förster-Nietzsche, Weimar'da öldü. 8

N I ETZSC H E ' N I N

17

F E L S E F E S İ

FRIEDRICH NIETZSCHE

Alman filozofFriedrich Nietzsche ( 1 844- 1 900) 1 870'li ve 1 880'li yıllarda üretken bir şekilde yazmış bir kültür eleştir­ meniydi. Geleneksel felsefi görüşlere ve moderniteyle ilişki­ li toplumsal ve siyasi inançlara, geleneksel Avrupa ahlakına ve dine yönelttiği acımasız eleştirileriyle ün kazanmıştır. Bu eleştirilerin büyük bir kısmı kanıksanmış görüşlerimizin al­ tındaki yanlış bilinci açığa çıkaran psikolojik teşhislere daya­ nır; bu yüzden N ietzsche çoğu zaman geleneksel değerlere karşı bir "kuşku hermenötiği" geliştirmiş bir grup geç modern düşünürle (Marx ve Freud da dahil) birlikte anılır (bkz. Fou­ cault [ 1 964] 1 990, Ricoeur [ 1 965] 1 970, Leiter 2004). Benliğin doğasıyla ilgili teorilerini desteklemek için psiko­ lojik tahlillerden faydalanır ve eleştirdiği geleneksel değerler ölçüsünde yaşamaya kıyasla toplumsal ve psikolojik hayatı geliştirecek ve kültürel yeniden doğuşu ateşleyecek yeni de­ ğerleri kışkırtıcı biçimde savunur.

NI E T Z S C H E 'NiN F E L S E F E S i

19

1 HAYATI VE ESERLERİ

Nietzsche 1 5 Ekim 1 844'te Leipzig yakınlarındaki Röc­ ken'de dünyaya geldi. Babası oradaki Lutherci kilisede papaz­ dı. 1 849'da babasının vefatından sonra ailece Naumburg' a taşındılar, Nietzsche orada annesi, büyükannesi, iki halası ve küçük kız kardeşi Elisabeth'le birlikte büyüdü. 1 8 69 Mayı­ sında Basel'de klasik flloloji kürsüsünde çalışmaya davet edi­ len Nietzsche parlak bir okul ve üniversite hayatına sahipti. 24 yaşındayken bu göreve atanan en genç kişi oldu. Hocası Friedrich Wilhelm Ritschl referans mektubunda şöyle yaz­ mıştı: Nietzsche o kadar parlak bir çocuk ki "Basitçe istediği her şeyi yapmaya muktedir olacaktır'' (Kaufmann 1 954: 8). Nietzsche' nin üniversite çalışmaları ve ilk yayınları flloloji alanındaydı, fakat o esasen felsefeyle, bilhassa Arthur Scho­ penhauer ve Friedrich Albert Lange'in eserleriyle ilgiliydi. Basel'deki şansı dönmeden önce Nietzsche, Kant' tan itibaren teleoloji teorileriyle ilgili ikinci bir felsefe doktorası yapmayı planlamıştır. N ! ETZSC H E ' N İ N

21

F E L S E F E S İ

Leipzig'de öğrenciyken Nietzsche, Richard Wagner'le tanıştı ve Basel'e taşındıktan sonra Wagner'in Luzern'deki Tribschen villasına sürekli gelip gider oldu. Nietzsche' nin Wagner'le (ve Cosima Liszt Wagner'le) arkadaşlığı 1 870'le­ rin ortasına kadar sürdü ve bu dostluk -nihai ayrılıkları da dahil- Nietzsche' nin kişisel ve düşünsel yaşamında bir mi­ henk taşı oldu. İlk kitabı Müziğin Ruhundan Tragedya'nın

Doğuşuna (Die Geburt der Tragödie aus dem Geiste der Musik, 1 872) alanından bekleneceği titiz bir akademik çalışmanın ürünü değil, Atina'da beşinci yüzyıl tragedya kültürünün çö­ küşüyle alakalı spekülasyonlar üzerinden Wagnerci müzikal dramanın çağdaş Almanya'da tragedya kültürünün yeniden doğumuna kaynaklık edebileceğini savunan tartışmalı bir polemikti. Bazı çarpıcı fikirlere sahip olmasına rağmen (ör­ neğin Yunan tragedyasında koronun rolüyle ilgili) eser genel olarak klasisizm çalışmalarında iyi karşılanmamıştı - öyle ki neslinin önde gelen antikçağ uzmanlarından biri olacak olan Ulrich Wilamovitz-Möllendorff sert bir eleştiri de yazmıştı. İlk kitabından sonra Nietzsche, David Friedrich Strauss, "Ta­ rihin Yaşam için Yararı': Schopenhauer ve Wagner üzerine daha geniş kitlelere hitap eden makaleler yayınlayarak Alman entelektüel kültürünün ufkunu genişletmeye devam etti. Bu makaleler Zamana Aykırı Bakışlar olarak bilinir. Wagner'in Bayreuth projesinin planlamalarına destek olup ilk festivale katılsa da, Nietzsche oradaki kültürel atmos­ ferden pek hazzetmedi. Wagner'le araları 1 876'dan sonra açıl­ dı. Nietzsche her zaman aksayan sağlığı yüzünden 1 876-77 arasında Basel'den ayrılmak zorunda kaldı. Bu s�eç boyunca geleneksel ahlak ve kültürün doğalcı [naturalist] bi� eleştirisine doğru yöneldi - Paul Ree, Sorrento'da Nietzsche'yle birliktey­ ken Ahlaki Duyguların Kökeni [Origins of Moral Sensations] N I ETZSC H E ' N I N

22

F E L S E F E S i

üzerine çalışıyordu, orada fllizlenmiş bir ilgiydi bu (bkz. Ja­ naway 2007: 74-89; Small 2005). Nietzsche'nin araştırma­ sının meyvesi İnsanca, Pek İnsanca oldu (1 878). Okurlarını geleneksel inançlara yaptığı meşhur aşındırıcı saldırılarıyla -sonraki çalışmalarında mütemadiyen döneceği- kısa, numa­ ralandırılmış paragraflar ve çarpıcı aforizmalarla yazma tarzıyla tanıştırdığı eserdir bu. Nietzsche 1 878'in başlarında kitabı Wagnerlere yolladı, dostluklarını resmen bitiren bu şey oldu: Sonraları kitabının ve Wagner'in Parsifal librettosunun "iki kı­ lıç nasıl çarpışırsa" öyle çarpıştığını yazar (EH III; İİ 5). Nietzsche' nin sağlığı izni süresince çok da iyiye gitme­ di. Dahası, 1 8 79' a geldiğimizde profesörlüğü bırakmaya da zorlandı. Nihayetinde yazmak ve kendi üslubunu geliştirmek için azat edilmişti. Sonrasında neredeyse her yıl yeni bir ki­ tap yayınladı. Ahlak ve arkasındaki psikolojiye dair eleştirel gözlemlerini topladığı Tan Kızıllığı' nı ( 1 88 1 ) yazıp yayınla­ dı önce. Sonra Nietzsche'yle özdeşleşecek Şen Bilim ( 1 882, ikinci genişletilmiş baskı 1 8 87), Böyle Buyurdu Zerdüşt ( 1 883-5), İyinin ve Kötünün Ötesinde ( 1 886), Ahlakın Say­ kütüğü Üzerine ( 1 8 8 7) ve üretkenliğinin son yılında Putların Alacakaranlığı ( 1 8 8 8) ile Wagner Vakası ( 1 88 8) ve ancak sonraları yayınlanacak Deccal ile entelektüel biyografisi Ecce Hama geldi. Bu dönemin başında Nietzsche, Ree ve genç ve parlak öğrencisi Salome ile yoğun, fakat ıstırap dolu bir dost­ luk yaşadı. Üçü önceleri entelektüel bir komün usulü birlik­ te yaşamayı planlamıştı ama Nietzsche ve Ree, Salome'ye romantik duygular besliyorlardı. Nietzsche'nin Salome'ye başarısız evlenme teklifinden sonra Salome ve Ree Berlin'e gitti. Salome sonrasında ilk defa Nietzsche' nin felsefi gelişi­ mini dönemleştirme iddiası taşıyan aydınlatıcı bir kitap yazdı (Salome [ 1 894] 200 1 ). N I ETZSC H E ' N I N

23

F E L S E F E S İ

N ietzsche sonraki yıllarını sağlığına iyi gelecek iklimin peşinde sürekli yer değiştirerek geçirdi, kışları Akdeniz'e ya­ kın (genellikle İtalya'da), yazları da Sils Maria'da, İsviçre'de geçireceği bir düzen kurdu. Yoğun baş ağrıları, mide bulantı­ sı ve görme duyusuyla ilgili problemleri vardı. Yakınlarda ya­ yınlanan bir eser (Huenemann 20 1 3) Nietzsche' nin muhte­ melen retro-orbital meningioma'dan, yani beyin yüzeyinde sağ gözünün arkasında kalan ve yavaşça büyüyen bir tümörden mustarip olduğuna dair ikna edici argümanlar öne sürüyor. Ocak 1 8 89'da Nietzsche, Torino'da, sokak ortasında yere yığıldı ve bilincini yeniden kazanır kazanmaz iyice denge­ siz mektuplar yazmaya girişti. Ciddi şekilde endişelenen ve Basel'den yakın arkadaşı olan Franz Overbeck Torino'ya git­ tiğinde Nietzsche'yi demanstan (dementia) mustarip bir halde buldu. Basel ve Jena'daki başarısız tedavilerin ardından önce annesinin, sonra da kız kardeşinin ellerine bırakıldı. Nihaye­ tinde tamamen sessizliğe gömüldü. 1 900'e gelindiğinde za­ türrenin neden olduğu ağır bir felç geçirerek hayata veda etti. Hastalığı süresince kız kardeşi Elisabeth entelektüel mirasının kontrolünü ele aldı, Nietzsche' nin Alılakın Soykü­ tüğü' nde (AS, 111, 2 7) bu konuyla ilgili büyük bir eser planla­ dığı ifadesinden hareketle, Güç İstenci başlığını verdiği defter­ lerinden bir seçki dışında, Deccal ve Ecce Homo'yu yayınladı. Editoryal çalışma Nietzsche'nin sağlığındaki planlarına çok da uymuyordu ve Elisabeth'in ağabeyi için ziyadesiyle üzücü olan anti-Semitik eğilimlerinin gölgesi altında kalmıştı. So­ nuç olarak Güç İstenci Nietzsche'nin defterlerde kalan yazıla­ rının genel karakterine ve içeriğine dair yanlış biı;-·�.izlenim yaratacaktı. Şimdi son derece iyi bir eleştirel süzgeçten geçmiş olan bu metinlere erişim mümkündür (KGA, daha yaygın adıyla KSA). N I ETZSC H E ' N I N

24

F E L S E F E S i

Nietzsche' nin yaşamı birçok hacimli biyografinin ko­ nusu oldu (Hayman 1 980, Cate 2002, Safranski 2003, Young 20 1 0), aynı zamanda spekülatif ya da kurgusal ye­ niden inşaların (Yalom 1 992); okurlar Nietzsche' nin haya­ tıyla ve eserleriyle ilgili daha fazla detaylı bilgi için R.ichard Wicks' in "N ietzsche' nin Hayatı ve Eserleri'' başlıklı Stanford Felsefe Ansiklopedisi maddesiyle (202 1 ) birlikte Gemes ve Richardson' ın ortak çalışmasının (20 1 3) ilk üç bölümünde­ ki makalelere göz atabilir.

N I ETZSC H E ' N I N

25

F E L S E F E S İ

2 DİN VE AHLAK ELEŞTİRİSİ

Nietzsche muhtemelen geleneksel Avrupa ahlakının Hıristi­ yanlıktaki temelleriyle beraber eleştirisiyle bilinir. Bu eleştiri epey geniş ölçeklidir: yalnızca dini inancı veya felsefi ahlak teorisinin değil, bazılarını olmazsa olmaz olarak düşünebile­ ceğimiz en sıradan ahlaki bilincin de birçok temel boyutunun altını oymayı amaçlar (örneğin diğerkamlık, vicdan, ahlaki sorumluluk, şefkatin değeri, kişilerin eşit muamele görme talebi vb). Nietzsche' nin yazdığı dönemde Avrupalı entelektü­ eller, bu fikirlerin, her ne kadar Hıristiyanlığın düşünce ve inanç geleneğine çok şey borçlu olsalar da, belli bir mezhep­ ten, hatta ekümenik dini bağlılıktan bağımsız rasyonel bir te­ mele ihtiyaç duyduğunu düşünüyorlardı. O zamanlarda, şimdiki gibi, birçok filozof ahlakın se­ küler temellendirilmesinin yolda olduğunu ve gündelik bağ­ lılıklarımızın çoğunu kurtaracağını varsayıyordu. Nietzsche bu güven duygusunu naif buluyordu ve tüm retorik hünerN I ETZS C H E ' N i N

27

F E L S E F E S İ

lerini okurlarını bu rehavetten çekip çıkarmak için seferber etti. Sözgelimi, Hıristiyanlığın ahlaki ve kültürel yaşam için sunduğu temellerle ilgili şüphelerini ufukta görünen bir öz­ gürlüğün iyimser havasında dile getirmek ya da mantıklı ve kendine güvenen bir tonda seküler bir ahlak anlayışı geliştir­ me davetinde bulunmak yerine saldırgan ve paradoksal şekil­ de şöyle ilan eder: "Tanrı öldü" (ŞB 208, 1 25, 3 43). Burada yatan fikir ateizmin savunusu değildir, Şen Bi­ lim'de ( 1 25) bunu bir grup ateiste ulaşan son dakika haberi olarak tasvir eder - "Hıristiyan Tanrı'ya duyulan inanç artık inanması mümkün olmayan bir şey" olduğu için, "bu inanç üzerine inşa edilen, onun desteklediği, onun içinde gelişmiş" her şey, "bizim bütün Avrupa ahlakımız" da dahil, ''çökmeye" mahkılmdur (ŞB 343). Hıristiyanlık artık ahlaki bağlılıkların temeli olacak toplum ölçeğinde geniş bir kültürel biat talep etmemektedir, yani değişmez ve incinmez olması gereken kolektif hayatın müşterek temelinin yalnızca tahminimizden daha kaypak değil, anlaşılmaz biçimde fani olduğu da ortaya çıkmıştır - ve aslında, bu temel çoktan kaybolmuştur. Olayla­ rın bu gidişatına verilen tepki yas ve derin bir "yerinden edil­ mişlik" hissidir. Esasen Nietzsche'ye göre, vaziyet çok daha kötüdür. Standart ahlaki bağlılıklar yalnızca düşündüğümüz temelden yoksun değildir, sorgulanamaz otorite cilası da sıyrılmıştır. Yalnızca temelsiz değil, somut olarak zararlıdır da. Ne yazık ki hayatlarımızı ahlakileştirme çabası sinsice hakiki psikolo­ jik ihtiyaçların kisvesine bürünmüştür -bazıları temel, bazı­ ları da ahlaki yaşamın şartları tarafından karm�şıklaştırılmış ihtiyaçlarımız-, o halde onun yıpratıcı etkilerinden arınmak daha fazla psikolojik zayiatı beraberinde getirecektir. Daha beteri, ahlakın zararlı etkileri içimizde hakiki bir "kendini an-

lama" biçiminde kök salmıştır ve bu, başka türlü bir yaşamı hayal etmeyi zorlaştırır. Nihayetinde N ietzsche, en çok el üs­ tünde tuttuğumuz hayat tarzının fütursuzca sorguya çekilip yürürlükten kaldırıldığı zor ve uzun soluklu bir restorasyon projesiyle karşı karşıya olduğumuzu söyler. Daha sağlıklı bir biçimde yeniden inşaya dek varacaktır bu - tüm bunlar olur­ ken bir şekilde müşterek ahlaki hayatımızın gemisi yüce de­ nizlerde ilerlemeye devam eder. Ahlakın Nietzscheci eleştirisinin en geniş çeperi geç dönem eserinde, Ahlakın Soykütüğü Üzerine'de açığa çıkar. Ahlakın Soykütüğü Üzerine, her biri temel bir ahlaki fikrin psikolojik incelenmesine adanmış üç incelemeden oluşur. "Birinci İnceleme"de Nietzsche, öncelikle, ahlaki bilincin temelde başkalarına karşı duyduğumuz özgeci kaygıdan mülhem olduğunu söyler. Hepimizin kanıksadığı bir kav­ ram olan ahlakın neliğine dair çarpıcı bir gerçeği dile ge­ tirerek başlar; ahlakın bir özü yoktur, o tarihsel olarak icat edilmiştir. Tarihsel değişim bahsinde ahlaki değerlendirmenin, her biri temel yargı terimleriyle ilişkilenen iki model tanımlar: iyi/kötü modeli ve hayır/şer modeli. İyi/kötü modeline göre, iyilik fikri, toplumsal sınıf ayrıcalığına dayanır. İyi, toplum­ sal hiyerarşide yukarıda yer alanlara aittir, fakat nihayetinde iyilik fikri "içselleştirilmiştir': yani toplumsal sınıfın kendi­ si alışılageldik şekliyle imtiyazlı sınıfla özdeşleşen karakter özelliklerine ve diğer şahsi üstünlüklere tercüme edilmiştir. Sözgelimi, imtiyazlı asker sınıfında cesaretin değeri, zengin elit bir sınıfta cömertlik, kültürel açıdan hırslı bir aristokra­ side dürüstlük ve (psikolojik) soyluluk (bkz. AS 1, 4). Böyle bir sistemde iyilik dt§layıcı değerlerle ilişkilidir. Herkesin yük­ sek konumda olması gerektiği gibi bir düşünce yoktur -bu N I E T Z S C H E 'N İ N F E L S E F E S İ

29

fikir başlı başına anlamsızdır, çünkü mükemmel insanların sıradan işleyişinden zorunlu olarak ayrılmak anlamına gelir. Bu anlamda iyi/kötü değerlendirmesi mükemmel insanla­ rın sıradan insanlara karşı duyduğu üstünlük hissini ifade eden "uzaklık pathosu'' ndan kaynaklanır (AS 1, 2) ve "soylu ahlakı" na sebebiyet verir (İKÖ 260). Nietzsche bu değerlen­ dirme modelininiq. eski Akdeniz kültüründe başat olduğu konusunda oldukça ikna edicidir (Homerosçu dünyada, geç dönem Yunan ve Roma toplumunda, hatta Antik dünyanın ahlak felsefesinin büyük bölümünde). Hayır/şer modeli ise çok farklıdır. Çıkarların veya baş­ kalarının refahının sömürülmesinin olumsuz değerlendirme­ sine (şer) odaklanır ve nihayetinde onların refahına yönelik özgeci kaygının olumlu değerlendirmesine (hayır). Böyle bir ahlak evrenselci iddialarda bulunmak zorundadır: şayet her­ kesin refahını yüceltmek ve koruma altına almak gerekiyorsa, bunun kısıtlılık ve ihtarları herkese eşit bir şekilde uygulan­ mak zorundadır. O halde, herkesin eşit ahlaki değerlendirme ve saygı görme hakkı olduğu düşüncesinden yola çıkarak, en temel insani eşitlik fikirlerinden de sorumlu olmak demek­ tir bu. Modern bağlamda aşina olduğumuz fikirler - öyle ki, Nietzsche bunları nasıl "ahlaki değerlendirmeleri kendi başı­ na görmekle" kolayca karıştırdığımızı gösterir (AS Önsöz, 4). Yine de onların evrenselci yapısı, özgeci duyguları ve eşitlikçi eğilimi iyi/kötü modelindeki dışlayıcı değerlerin ele alınma­ sıyla mükemmel bir zıtlık içindedir. İyi/kötü yapısındaki ah­ lakın önceki geçerliliğiyle birlikte bu zıtlık apaçık bir tarihsel soruyu doğurur: Ne oldu? Nasıl oldu da neredçyse hepimiz iyi/kötü yargısını kabul etmişken hayır/şer şekli�de düşün­ menin başat yol olduğu üzerinde -yine neredeyse- evrensel bir kabule vardık? N I ETZSCH E ' N I N

30

F E L S E F E S İ

Nietzsche' nin meşhur yanıtı bizim modern kavrayışı­ mıza karşı hiç de iyimser değildir. Dönüşümün "ahlakta bir köle isyanı" nın sonucu olduğundan emindir (AS 1, 1 O; krş. İKÖ 260). Söz konusu isyanın doğası halihazırda devam eden bir entelektüel tartışmanın konusudur (literatürdeki son dönem tartışmaları için bkz. Bittner 1 994; Reginster 1 997; Migotti 1 998; Ridley 1 998; May 1 999: 4 1 -54; Leiter 2002: 1 93 -222; Janaway 2007: 90- 1 06, 223-9; Owen 2007: 78-89; Wallace 2007; Anderson 2 0 1 1 ; Po­ ellner 20 1 1 ), fakat genel görünüm yeterince açıktır. İyi/kötü ahlakıyla değeri belirlenmiş soylu, yüksek konumdaki (fakat çekincesiz ve engelsiz insanların elinde baskı görmüş -ve görece güçsüzlüklerinden ötürü onlara karşı herhangi bir şe­ kilde karşı çıkma hakkına sahip olmayan- insanlar, düşman­ larına karşı hınçla dolu [resenifUn bir nefret içeren inatçı ve aşındırıcı bir duygusal izlek geliştirdiler, Nietzsche hınç [res­ sentiment] adını verir buna. Yeni bir ahlak anlayışının gelişi­ minin altında yatan bu "şer" duygusu düşmanlarının ahlak anlayışını inkar etme niyetiyle tasarlanmıştır (Bu sürecin ne kadar bilinçli ya da bilinçsiz olduğu, "stratejik" olup olmadığı başka bir entelektüel tartışma konusu olmalı). Akabinde, şer kavramının olumsuzlanması yoluyla, şerri [kötülük eylem­ lerini] engelleyecek bir tür özgeci kaygıdan türeyen yeni bir iyilik kavramı ortaya çıkar. Bu yeni değerlerle yapılan ahlaki kınama, arkasındaki intikam arzusunu doyurmak için kendi başına çok az şey yapar. Fakat ancak bu yeni düşünme biçi­ mi taraftar toplayıp yaygınlaştığında ve nihayetinde soylula­ rın bile yargılarına tesir ettiğinde bu intikam isteği etkileyici olabilir -esasen intikamın 'en tinsef' biçimidir bu (AS 1, 7; ayrıca bkz. AS 1, 1 0- 1 1 ). Bu durumda isyan tam da soylu yaşamı temsil eden ve onu hayranlık uyandırıcı kılan değerleI ETZS C H E ' N ! N

31

F E L S E F E S İ

bozarak, onları "temelden yeniden değerlendirme"ye açmış olacaktır (AS 1, 7). Öyleyse Nietzsche'ye göre, ahlakımız, başkaları için duyduğumuz yüce gönüllü, çıkarsız ve tamamıyla rasyonel bir kaygıya değil, talihlilerin mutluluğunu zehirleyen kinci bir çabaya tekabül eder (AS 111, 1 4). Özgeci kaygının kökeni, hatta Nietzsche'nin hikayesinde yer alan toplumsal koşullara sahip olmayan modern ahlaki öznelerin özgeciliğinin teme­ linin psikolojik açıklaması açısından kabul edilmesi zor bir şeydir bu. Nietzsche'nin açık zihinli okuru düşündürmek için iki temel kanıt sunduğu söylenir. Hıristiyanlık bağlamın­ da Hıristiyan metinlerinde ve vaazlarında 'cehennem azabı, cehennem ateşi ve lanetlenme" gibi sözcüklerin hala yaygın olarak bulunduğunu gösterir: Tertullianus'tan uzun ve çar­ pıcı bir örnek verir (AS 1, 1 5). Fakat bu örnek buzdağının yalnızca görünen yüzüdür ve "intikam dolu patlamalar" ın (AS 1, 1 6) sevgi ve merhametle dolu (ya da böyle olması bek­ lenen) bir dinin sınırları içinde karşımıza çıkıp durması iyice allak bullak eder bizi. İ kinci olarak N ietzsche özgüvenimizi sarsan bir keskinlikle öfkeli ahlaki yargının nasıl çoğu zaman, ciddi bir suçtan, kamusal meselelerden veya kişisel ilişkiler­ den türeyen "yanlış olanın': ölçülebilir şekilde değerlendiril­ mesinin kendisini sıyırdığını ve (hayali veya gerçek) bir faile yönelik kindar bir hınç ifadesine kendisini bıraktığını söyler. Bu yargıların haleti ruhiyesi ne yazık ki bizim geleneksel (ama muhtemelen kendinden memnun) ahlaki öz-anlayışımızdan ziyade Nietzsche' nin özgecilik teşhisiyle daha uyumludur. Fakat "ilk İ nceleme" soylu ahlakına mensup kişilerin \.;ı. söz konusu ahlaki tersyüz etmelerden neden etkilenmiş olabileceği sorusunu pek de yanıtlıyor sayılmaz ve ahlaki değer­ lerin yeniden değerlendirilmesinin nasıl mümkün olduğu sori

N I ETZSCH E ' N İ N

32

F E L S E F E S İ

rusunu doğurur. Soyluların değer sistemine içkin olan hiçbir şey onlara genel özgecil tutuma girmeleri için ya da haliha­ zırda küçümsedikleri insanların şikayetlerine kulak asmaları için bir sebep vermez. Suçluluk ve kötü vicdanla ilgili "İkinci İnceleme" bu bilmecenin çözümüne yönelik bazı malzemeler sunar. N ietzsche, suçun borç kavramıyla yakın bir kavramsal bağlantısı olduğu flkrinden yola çıkar. Nasıl ki bir borçlunun borcunu ödememesi alacaklıya başka bir tazminat isteme hakkı verir (ister bir sözleşmede belirtilen bazı telafl yolları, isterse daha az resmi şekilde, genel toplumsal veya yasal yap­ tırımlar yoluyla), aynı şekilde suçlu taraf da mağdura uğranı­ lan zarar için bir tür tazminat işlevi gören bir yanıt borçludur. N ietzsche' nin "ahlakileştirilmiş" (AS il, 2 1 ) suçluluk kavra­ mının varsayımsal tarihi, bu yapının -her kaybı bir miktar (ceza içeren) tazminatla eşleştiren- maddi borç alanından toplumsal olarak kabul görmüş bazı normları ihlal eden daha geniş bir eylemler sınıfına aktarımı yoluyla geliştiğini ileri sürer. Bununla beraber, esasen önemli olan kavramsal dö­ nüşüm, aktarımın kendisi değil, sürekli orada olan borçluluk duygusunun saflaştırılması ve içselleştirilmesidir. Tazminat talebini, bütünüyle failin kontrolünde olduğu varsayılan hak­ sız bir eylem kaynağıyla ilişkilendirir, böylece suçlunun temel kişisel değer anlayışına olumsuz bir değerlendirmeyi eklemiş olur. Ahlakileştirilmiş suçluluk duygusunun son derece saf­ laştırılmış niteliği onun ahlaki yeniden değerlendirme için ne kadar güçlü bir araç olabileceğini gösterir ve eşzamanlı olarak Nietzsche' nin ona dair şüpheci tutumunun altında yatanları açığa çıkarır. Williams' ın ( 1 993a) söylediği gibi, tamamen failin kontrolü altında (dolayısıyla şanstan tamamen azade) N I E T Z S C H E ' NiN

33

F E L S E F E Si

olana ilişkin saf bir suçluluk anlayışı, bilhassa suçlamayla sıkı bir uyum içindedir: "Suçlama bir duruma -bir eyleme ve bir hedefe- eylemi gerçekleştirecek ve suçlamayla karşılaşacak ki­ şiye ihtiyaç duyar" (Williams 1 993a: 1 O). Salt ahlaki suçluluk flkri, herhangi bir yanlış eylemi ayrılmaz ve emsalsiz bir biçimde suçlanabilir bir özneyle ilişkilendirerek bu ihtiyaca cevap verir. Gördüğümüz gibi, "Birinci İnceleme"ye göre, değerlerin ahlaki olarak yeniden değerlendirilmesini tetikleyen hıncın merkezinde suçlamaya yönelik dürtü vardır. O halde halk (hatta soylular) bu tür bir ahlaki suçluluğa duyarlı hale geldikçe, söz konusu değerlerin yeniden değerlendirilmesine karşı da savunmasız hale gelebi­ lirler; Nietzsche bunun nasıl ve neden olabileceğine dair bazı spekülasyonlar sunar (AS il, 1 6- 1 7). Fakat Nietzsche' nin "İkinci İ nceleme"deki temel me­ selesi, ahlaki suçluluğun psikolojik sağlığa zararlı olduğunu söyleme riskini almasıdır. Bu eleştiriler, giderek daha ince­ likli hale gelen bir ikincil literatür yaratmıştır, [bkz. Regins­ ter (20 1 1 ), ayrıca Williams ( 1 993a, b), Ridley (1 998), May ( 1 999: 55-80), Leiter (2002 : 223-44), Risse (200 1 , 2005), Janaway (2007: 1 24-42) ve Owen (2007: 9 1 1 1 2)] . Suçun ahlaki saflığı, kendini düzenlemede [self-regu­ lation] meşru bir rol oynamadığı durumlarda veya bu tür bir rolün ötesine geçen senaryolarda bile, özneyi kendisiyle karşı karşıya getirebilir. Sözgelimi, suçluluğun yoğun içselleştiril­ mesi göz önüne alındığında, bunun için gerçek bir kurbanla hiçbir bağlantıya ihtiyacımız yoktur. İ hlalin herhapgi bir göz­ lemcisi (gerçek veya hayali) eşit olarak suçlu tarafa içerleme hakkına sahip olabilir; bu durum, kimse zarar görmese bile, dini (veya diğer ideolojik) sistemlerin, hiçbir kural ihlali olNIETZSCHE

iN FELSEFESi

34

madığında dahi pratik olarak her türlü kural ihlalini suçlu­ lukla ilişkilendirmesi için zemin hazırlar. Bu gibi durumlarda etrafta gelişigüzel dolaşan suçluluk toplumsal ve ahlaki daya­ nak noktasını yitirebilir, patolojik bir kendini cezalandırma arzusundan ayırt edilmesi giderek zorlaşır. " Üçüncü İnceleme" ise çileciliği yücelterek bu tür bir kendini cezalandırmanın nasıl yoğunlaştığı üzerinde durur. Çilecinin kendini inkarı ilginç bir vakadır (esasen psikolo­ jik egoizm veya alelade hedonizm gibi belli başlı psikolojik varsayımlarda anlaşılmaz görünür). Yine de çileciliğin inka­ rı, dini pratiklerin tarihinde olağanüstü derecede yaygındır. Ahlakın Soykütüğü çileciliğin dini biçimlerini eleştirmek için hiçbir şansı kaçırmaz, ama hedef çok daha büyüktür, zira N ietzsche çileciliğin Schopenhauer' in ahlak felsefesindeki daha rasyonel biçimine de dokundurmadan edemez. Bunun farklı biçimlerini birleştiren nokta, erdem uğruna benimse­ nen öz-disiplinin artık öznenin kendi aleyhinde işlemesi, ki­ şinin özündeki değersizliği dile getiren bir kendini suçlamaya doğru evrilmesidir. Tek yol olmasa da bu tür bir değer siste­ mine giden yollardan biri, ahlakçının insanların -beşeri ya da hayvani doğalarında bulunan- taşımaya yazgılı oldukları dürtü ve arzuları teşhis etmek ve onları kötü/şer ilan etmek­ tir; çileciliğin duyum karşıtı biçimleri bu yolu izlerler. Nietzsche' nin de vurguladığı gibi, saf suçluluk doğal olarak çileciliği geliştirmenin aracı olarak kullanılır. Acı çek­ mek insanlık durumunun kaçınılmaz bir parçasıdır ve çileci yöntem bu acıyı ceza olarak yorumlar, dolayısıyla onu suç­ luluk anlayışıyla ilişkilendirir. Kendi acısını kendisine doğ­ rultmasına rağmen bu hamle paradoksal olarak özneye bazı avantajlar sağlar; üstelik bu (kendini cezalandırma) yalnızca çektiği acıya izahat ve ahlaki gerekçelendirme sağlamaz, aynı N I ETZS C H E ' N I N

35

F E L S E F E S İ

zamanda ceza safında yer aldığı için kendi faaliyetleri geçerli kılınmış olur: Acı çekiyorum: Biri bunun için beni suçlamalı - böyle der her hasta koyun. Ama çobanları çileci rahip, şöyle der onlara: 'Haklısın benim koyunum, biri suçlamalı seni yalnızca sen suçlamalısın' (AS III, 1 5).

O halde Nietzsche şunu önerir: Çileci rahibin insan ruhunu yüreğe işleyen, vecde geti­ rici müzikle çınlatmak için göstermeye kalkıştığı belli başlı hüneri -herkesin bildiği gibi- suçluluk duygusunu sömürmektir (AS III, 20).

Şayet suçluluk şahsi değerin ciddi biçimde azalması ise insanın suçluluktan gücünü alan çileci öz-anlayışı öznenin kendi değer anlayışı için ve nihayetinde psikolojik sağlığı için olağanüstü yıkıcı olmak zorundadır. Nietzsche çileciliği hiç de matah bir şeymiş gibi anlat­ masa da çileci ahlak anlayışı hiçbir zaman bu düşüncelerin argümantasyonuyla çürütülmemiştir. İ nsan yaşamının ve dün­ yanın negatif bir mutlak değere sahip olduğu Schopenhau­ ervari kötümserliği düşünün mesela. Bu noktadan bakıldı­ ğında, ahlakçı, çileci değer biçmenin ahlaki özne için kendini cezalandırıcı, hatta yıkıcı bir şey olduğuna kanaat getirebilir, fakat bu çıkarımlar bütünüyle kötümser değerlendirmeyle tutarlıdır - esasen ona verilen gerekli cevaplar g!bi de görü�. nür. Şöyle ki, hayat içrek bir kötülükse ve hiçlik varlığa karşı kazanılmış somut bir zaferse, çilecilikle yaşamı sakatlamak ya da onun gücünü kısmak tam bir değer üretimine imkan N I ETZSC H E ' N I N

36

F E L S E F E S i

tanır. N ietzsche' nin meselesi bu görüşü çürütmekten ziyade teşhis etmektir İ rdeleyici bağlılıkların psikolojik ve kültürel bir hastalığın dışavurumu olduğunda ısrar eder. Çileci yanıt "içgüdüsef'dir, fakat nihayetinde kendi kendini tedavi etme­ ye yönelik olsa da kendi kendini sabote eden bir çabadır (AS 111, 1 5, 20-2 1 ). O halde Nietzsche' nin çileciliğe temel itira­ zı onun psikolojik olarak yıkıcı ve pratik olarak sabote edici olmasıdır, en işe yarar olduğu kimseler (hastalar) için bile; ve içinde olduğu durumlarda onlar için (belli bir perspektiften) en iyi seçenek olmaya devam ettiğinde bile bu böyledir. Bu bölüm Ahlakın Soykütüğü' ne odaklanıyor, buradaki üç incelemeyi, geleneksel ahlak görüşlerine karşı Nietzscheci kuşkuculuğun yalnızca örnekleri olarak sunduğumuzu belirt­ memizde fayda var. Başka bir örnek olarak, sözgelimi, Nietzs­ che merhametin değerine de saldırır (Schopenhauer' in ahlak teorisindeki bir başka merkezi öğe). Nietzsche İnsanca, Pek İnsanca'dan ( 1 878) üretken yıllarının sonuna dek acıma ve merhamete karşı çok çeşitli argümanlar üretti [(bkz. Regins­ ter (2000), Janaway (yakında yayınlanacak) ve Nussbaum ( 1 994)] . Zaman zaman La Rochefoucauld'dan esinlenerek, görünüşte özgeci merhametin gerçekte yalnızca kılık değiştir­ miş egoizm olduğuna ( TK 1 3 3) hükmetti, zaman zaman da psikolojik olarak incelikli bir noktaya dayanarak, acımadan duyduğumuz tatminin esasen diğerleri üzerinde "küçük bir üstünlük" hissini içerdiğini söyledi (AS 111, 1 8). Merhame­ tin göründüğünden daha az özgeci olduğuna ilişkin ad ho­ minem önerisini yineledi; öte yandan, Jean-Jacques Rousseau da merhametin ahlaki gelişimdeki rolünü savunurken benzer bir gözleme dayanıyordu (Rousseau [1762] 1 979: 22 1 ). Fakat Nietzsche' nin daha derin serzenişleri, merhamet ah­ lakının acı çekmenin kendisinin kötü olduğunu varsayarak .

N I ETZS C H E ' N I N

37

FELSEFESi

dikkatleri acı çekme sorununa çektiği gözleminden yola çıkar. Nietzsche, bu tür bir varsayımı savunmanın en tabii yöntemi olan ve tüm değer iddialarının temelinde haz ve acının yattığı hedonist doktrine direnir. Hazların ve acıların sonuçlarından bağımsız olarak başka değerler olduğu konusunda haklıysa bu gerçek, herhangi bir acının nihai değerinin, acı çeken ki­ şinin yaşamında genel olarak oynadığı role ve diğer değerle­ re nasıl katkıda bulunabileceğine bağlı olabileceği olasılığını yükseltir; bu durumda onun kötülüğü acı çekiyor olması ger­ çeğinin doğal bir sonucu olmaz. Nietzsche bu fikri merhamet ahlakına karşı ciddi bir argüman olarak kurar ve acı çekme­ nin bazen insanı büyütebileceğini veya mükemmelliğe doğru ilerlemesini teşvik edebileceğini söyler (ŞB 3 38; ayrıca bkz. Janaway, yakında yayınlanacak). Bu açıdan bakıldığında mer­ hamet ahlakı, hem küstah hem de yanlış görünmektedir. Küs­ tahtır, çünkü dışarıdan bakarak insanın çektiği acının kötü olması gerektiği sonucuna varır, o halde kişinin hayatındaki ''en kişisel olana'' (ŞB 3 38) karşı indirgeyicidir ve çektiği acı­ nın değeri konusundaki kendi kararına müdahale eder. Yan­ lıştır, çünkü bireylerin ıstıraplarından olumlu (bireysel olarak anlamlı) bir şey yapma fırsatını ellerinden alma riski taşır ve acı çekmenin küresel olarak değer kaybetmesi, savunmasız ve sonlu varlıklar olarak genel durumumuzun potansiyel olarak değerli yönlerini gözardı eder (ŞB 3 38; Williams 1 973: 821 00 ile karşılaştırın). Bu araştırma, Nietzsche' nin diğer birçok ahlaki fikre (sözgelimi, günah, uhrevi aşkınlık, özgür irade doktrini, özve­ rinin değeri, şehvet karşıtı ahlaki değerlere) dokut*.n gelenek­ sel ahlaki ve dini değerlere yönelik geniş kapsamlı eleştirisinin yalnızca birkaçına göz atmakta. Yine de insan Nietzsche'ye göre son tahlilde değer yaratmadan edemez. Değer yaratıcılaN I ETZSC H E ' N I N

38

F E L S E F E S i

rı olarak gereksinimlerimizi karşılayabilecek ikame değerleri önermeden geleneksel değerlerin eleştirisinin pratikte hiçbir tesiri olamaz (bkz. ŞB 3 47; Anderson 2009, özellikle 2257'de). Nietzsche, bu tür değerleri yaratmanın fllozofların işi olduğunu düşünmüştür (İKÖ 2 1 1 ), bu yüzden okurlar haklı olarak onun eserlerinde değer yaratımına dair bir açıklama görmeyi ümit etmiştir.

N I E T Z S C H E'N I N

39

F E L S E F E S İ

3 DEGER YARATIMI

Ne yazık ki ne Nietzsche' nin değer yaratımının doğasına dair fikirleri ne de spesifik olarak hangi değerlerin "yaratılması" gerektiğine dair önerileri, geleneksel değerlerin negatif eleş­ tirisinden ötürü okurlar tarafından bütünüyle kavranabildi. (Bu uyuşmazlık literatürde Nietzsche' nin herhangi bir "po­ zitif" etik kavramını önerip önermediğine dair dile getirilen şüphelerde de görülür.) Bu tepkide şöyle bir durum söz ko­ nusudur: Nietzsche' nin eleştirisinin açık bir hedefi ve ge­ niş bir ölçeği varken, alternatif değerlerle ilgili önerileri ise dağınık ve eksik bulunabilir. Sanki bu Nietzsche, "olumlu'' olanlar da dahil olmak üzere, değerlendirme içeren iddialar­ da bulunurken en ufak bir çekingenlik duymayan Nietzsche değilmiş gibi. Bir noktaya kadar, 'olumlu görüşler" arayışın­ daki yorumcular arasındaki hayalkırıklığı, bizim yanlış şeyler aramamızdan kaynaklanır. Sözgelimi, ondan, N ietzsche' nin kendisi bu tür bir projeye şüpheyle yaklaşırken sistematik ola­ rak kurulmuş bir akıl yürütme aramamız veya Nietzsche' nin NIE T Z S C H E ' N I N

41

F E L S E F E S i

kurtarmaktan çok çatışmaya meyilli olduğu "ahlaki sezgileri" barındıran herhangi bir "pozitif" ahlak felsefesi beklememiz buna neden oluyor gibidir. Bu bölüm, Nietzsche'nin "değer yaratma" başlığı al­ tında akıl yürüttüğü bazı alanları inceliyor. Bu tür bir "yara­ tımın" doğasını kavramayı kolaylaştıracak farklı yollardan söz ettikten sonra onun önerdiği bazı değerleri keşfediyor.

NIETZSCHE'NİN META-ETİK TAVRI VE DEGER YARATIMININ DOGASI

Nietzsche' nin değer yaratımıyla ilgili söyledikleri felsefi ka­ naatlere meydan okur. Değerleri salt arzularla karşılaştırarak açıklamak, bütünüyle norm olmasa da, yaygındır. Her ikisi de bazı nesnelere veya olgu durumlarına yönelik pozitif tu­ tumlardır ("destekleyici tutumlar''), fakat değer atfetme [va­ luing], arzulamada bulunmayan bir nesnellik unsurunu içeriyor gibi görünüyor. Düşünün: Değer verdiğim bir şeyin aslında değerli olmadığına ikna olursam, bu keşif normalde beni, değerimi gözden geçirmeye teşvik etmek için yeterlidir; değer atfetmenin dünyayla ilişki halinde [responsive] olması gerektiğini gösterir bu. Aksine, öznel arzular çoğu zaman nes­ nelerinin tam anlamıyla arzu edilir olmadığı ya da ulaşılamaz olduğu konusundaki yargımın karşısında bile varlığını sürdü­ rür (bkz. değer teorisi ve arzuyla ilgili maddeler). Nietzsche, değeri dünyada keşfedilmiş değil, "yaratılmış" bir şey olarak ele aldığında bu temel felsefi anlayışa meydan okur: "'·

İnsanlar hem düşünüp hem eyleyenler ... sürekli olarak daha önce orada olmayan bir şeye -değerlendirmelerin, N I ETZSC H E ' N I N

42

F E L S E F E S i

renklerin, tonların; perspektiflerin, ölçülerin, onayla­ malarla değillemelerin hep gelişen dünyasına- biçim verirler... Bizim dünyamızda değerli ne varsa -kendi do­ ğasına göre- kendinde değersizdir, doğa hep değersiz­ dir; değer her zaman doğaya bir armağan olarak verilir - şimdiye dek bu değeri veren, bağışlayan da bizdik. Biz yalnızca bizi ilgilendiren dünyayı yarattık! (ŞB 30 1 ; ay­ rıca bkz. ŞB 78, 1 09, 1 39, 143, 276, 2 89, 290, 299; ZI, 1 7, 22, il, 20, III, 1 2; İKÖ 203, 2 1 1, 260, 2 6 1 , 2 85; TIIX, 9, 24, 49)

Bunun gibi kısımların açık bir öznelci tonu vardır, de­ ğerin kökenini kendi davranışlarımızda ve/veya öznelliğimiz­ de ararlar; fakat Nietzsche'deki bu öznelci damarı, sahiplen­ diği değer yargılarının doğru ve karşı çıktıklarının da yanlış, hatta büsbütün uydurma olduğu konusundaki sürekli (ve uzlaşmaz, mutlak) ısrarıyla nasıl bağdaştıracağımız sorusunu yanıtlamak zordur. Bazı araştırmacılar değer yaratımıyla ilgili kısımları Nietzsche' nin değer konusunda bir anti-realist ol­ duğunun kanıtı olarak kabul eder. Bu durumda onun kendin­ den emin değerlendirmeci yargıları, nesnel iddialardan çok retorik bir ikna çabası olarak okunmalıdır (Leiter 2002) veya bununla ilişkili olarak Nietzsche pekala bir şüpheci olarak görülebilir, dolayısıyla metindeki bu tür paragraflar öncelikle okur nezdindeki doğrudan tesiri açısından değerlendirilmeli­ dir (Berry 20 1 1 ; ayrıca bkz. Leiter 20 1 4). Diğer uzmanlar (Hussain 2007) Nietzsche'yi kurgucu [fictionalist] bir tutum içine yerleştirirler ve onun tüm değerlendirmeci [evaluative] iddialarının, (tamamen) yanlış olsa bile, değerlerin kendi ica­ dımız olduğu ve "değer atfeden varlıklar" olarak gereksinimle­ rimizi onlarla karşılayabileceğimiz yalanına dayandığını dile N I E T Z S C H E 'NIN F E L S E F E S i

43

getirirler. Yine de kimileri Nietzsche' nin "yaratma"yla ilgili söylediklerinin bir ''öznel gerçekçilik" biçimi olduğunu dü­ şünme eğilimindedir - değerlerin, değer vermenin birtakım öznel tutumlara dayandığı görüşüdür bu, fakat bu tutumlar, işlevlerini gerçekleştirip değer "yarattıktan" sonra dünyada bir tür nesnel konuma da erişirler. Nietzsche' nin meta-etik tavrı başka çalışmalarda alını­ yor (Bkz. "Nietzsche' nin ahlak ve siyaset felsefesi" Stanford Felsefe Ansiklopedisi maddesi, 3 . bölüm; ayrıca bkz. Hussain 20 1 3, Huddleston 20 1 4), bu yüzden detaylı bir tartışma yerine üç metinsel gözlemden söz edeceğiz. İlk olarak, bazı kısımlarda değer yaratımı anlayışı bir tür yasal buyruğu an­ dırır (örneğin İKÖ 2 1 1 ). Böyle bir görüşü, değer yaratmayı önemli dünyevi kısıtlamalar ve iradedense şansa bağlı olarak başarılabilecek bir şey olarak sunan pasajlarla uzlaştırmak zordur. İkinci olarak, pasajların çoğu (özellikle ŞB 78, 1 07, 290, 299, 3 0 1 ) değer yaratmayı sanatsal yaratımla ilişkilen­ dirir ve Nietzsche' nin sanatsal yaratımı ve estetik değeri daha genel olarak değerler ve değer yaratma konusundaki açıkla­ masında önemli bir paradigma veya metafor olarak benimse­ diğini öne sürer. Bazıları (Soll 200 1 ) bu fikre kafa karışıklığı olarak saldırırken, diğer araştırmacılar bu pasajları ya kurgu­ cu ya da öznel gerçekçi yorumlara destek olarak okur. Her iki durumda da bunların anlamı, açıkça, N ietzsche' nin sanatsal yaratım kavramının kendisinin uygun bir şekilde anlaşılma­ sına bağlıdır. Son olarak, Nietzsche'nin "yeniden değerlen­ dirme" açıklaması, onun "değer yaratımı"yla ne demek isteye­ bileceği konusunda yeterince çalışılmamış bir ör�k olmaya . devam ediyor. Ne de olsa, "ahlakta köle isyanı" (bkz. Bölüm 2) tarafından elde edilen ahlaki yeniden değerlendirme, yeni değerlerin yaratılması olarak sunulur (AS 1, 1 O, vd). Tüm deN I ETZSC H E ' N I N

44

F E L S E F E S İ

ğer yaratımlarının Nietzsche'nin onaylayacağı sonuçlara yol açmadığını göstermenin yanı sıra ilginç sorulara yol açar bu gözlem. Örneğin Nietzsche tüm değer yaratmaların yeniden değer atfetme yoluyla işlediğini mi savundu (belki de AS il, 1 2- 1 3 tarafından önerildiği gibi)? Yoksa ''ex nihilo değer ya­ ratma" da bir olasılık olarak mı görülmeli? Eğer öyleyse iki tarzı birbirinden ayıran nedir? Hangisinin tercih edileceği konusunda bir şey söyleyebilir miyiz? BAZI NIETZSCHECİ DEGERLER

Değer yaratımının tanımıyla ilgili meseleleri bir kenara bı­ raktığımızda pek çok okurun Nietzsche'nin hangi "olumlu'' değerleri yürürlüğe koymak istediği konusunda kafası karı­ şıktır. Okurların süregelen belirsizlik duygusuna makul bir açıklama getirebiliriz; Nietzsche' nin, felsefenin "Haz iyidir': "Gerçekten iyi olan tek şey iyi niyettir'' veya "En iyi yaşam sükllnetli yaşamdır" çizgisinde, iyiye dair indirgemeci (ya da en azından fazlasıyla sistematize edilmiş) bir izahat sunması gerektiği beklentisini boşa çıkarmasındandır bu. Nietzsche birçokfarklı değeri yüceltir ve esasen, değerlendirmeci yargı­ larını bir veya birkaç temel ilkeden türetmeye yönelik basma­ kalıp felsefi stratejiyi izlemez. Ortaya çıkan aksiyolojik sahne karmaşık olsa da, N ietzsche' nin neyin önemli olduğuna dair kavrayışında tartışılmaz derecede önemli roller oynayan altı değere bakarak biraz daha fikir edinebiliriz. GÜ Ç VE YAŞAM

Nietzsche' nin değer iddialarını sistematik olarak düzenleme­ ye en yakın olduğu nokta, bilhassa güç, sağlık ve "yaşam" ile ilgili fikirleriyle birlikte ele alındığında, gücün mahiyeti koN I ETZS C H E ' N I N

45

F E L S E F E S i

nusundaki ısrarıdır. Son dönem eserlerinden Deccal'de şöyle bir pasaj vardır: Nedir iyi? İnsandaki güç hissini besleyen her şey, güç istenci, gücün kendisi. Nedir kötü? Zayıflıktan doğan her şey. Nedir mutluluk? Gücün arttığı, direncin aşıldığı duygusu. Memnuniyet değil, daha fazla güç; barış değil, savaş; er­ dem değil, uygunluk (Rönesans erdemi, virtU, ahlaktan bağımsız erdem). (D 2)

Literatürde bu tür iddialar, genellikle Nietzsche'nin te­ mel flkirlerinden biri olarak görülen "güç istenci doktrini"yle ilişkilendirilir (bkz. Bölüm 6. 1 ). Bu doktrin, bizim gibi canlı türlerinin (veya daha genel olarak: tüm yaşamın, hatta tüm şeylerin) güçlerini artırmayı amaçladığı flkrini içeriyor gibi duruyor; dahası, bu gerçek, artan gücün bizim için (veya her şey için) iyi olduğunu dile getiriyor. Yirminci yüzyılın ortalarında pek çok okur bunu, o dö­ neme hakim, can sıkıcı bir toplumsal ve siyasi eğilimle ilişki­ lendirdiği "Güçlü haklıdır" şeklindeki son derece tatsız, kaba bir iddia olarak görmüştü (bkz. Beauvoir 1 948: 72). İkinci Dünya Savaşından sonra Walter Kaufmann ( [ 1 950) 1 974: 1 78-3 3 3), Nietzsche' nin düşüncesini bu yavan düşünce hattından kurtarmak için uzun vadeli bir çalışmaya girişti. Büyük ölçüde, Nietzsche'nin vurguladığı iktidar biçimleri­ nin ne sıklıkla başkalarının anlamsızca tahakküm altına alın­ masından ziyade içsel olarak yönlendirilmiş bir �-denetim · ve kültürel mükemmelliği içerdiğine bakarak yaptı bunu. Bu yorum, yüzyılın ortalarında hakim olan basite indirgenmiş "Güçlü olan haklıdır" kabulünün altındaki içsel karmaşıklığı N I ETZSCH E ' N I N

46

F E L S E F E S İ

ve ince ayrımları isabetle vurgularken, Kaufmann' ın yakla­ şımı, Nietzsche' nin fikirlerinin ahlaki sezgilerimize sert bir darbe indirmeyi amaçlayan yönlerini törpüleme riskini de taşıyordu. Bu geniş yaklaşımın daha karmaşık biçimleri -ör­ neğin R.ichardson'ın ( 1 996) Nietzsche'nin baskın bir kuv­ vetin hükmettiği şeyi bütünüyle ortadan kaldırdığı tiranlık ve daha baskın bir dürtünün daha az baskın olana bir ifade alanı bıraktığı, ancak kontrol altında tutup bu ifadeyi kendi amaçları içinde erittiği hakimiyet arasında yaptığı ayrım gibi­ haklı olarak Nietzsche'nin fikirlerinin rahatsız edici yönleri olduğunu kabul etmeye meyillidirler. Örneğin hakimiyete olduğu kadar tiranlığa da müsamaha gösterir fikri, ikincisine ayrıcalık tanısa bile! Bu tür tavizlerle birlikte son çalışmalar, Nietzsche' nin gücün değerini tayin ederkenki konumunun içsel karmaşık­ lıklarını anlamada önemli bir ilerleme kaydetmiş görünü­ yor. Bernard Reginster' ın (2006: 1 03-4 7) Nietzsche' nin güç kavramını direncin üstesinden gelme olarak okuması en önemli düşünce kanallardan biridir (İKÖ 259, 230; AS 1, 1 3; il, 1 6- 1 7; D 2; KSA 1 1 [ 1 1 1 ] 1 3 : 52-3; 1 4 [ 1 73] 1 3 : 3 5 8-60; 1 4[ 1 74] 1 3 : 3 60-2; 1 1 [75] 1 3 : 3 7-8; 9 [ 1 5 1 ] 1 2: 424). Bu anlayış, gücü, doğrudan kişinin amaçlarına hizmet ederek çevresini yeniden şekillendirme kapasitesiyle ilişkilendirir, böylece güçle ilgili tam olarak neyin iyi olma­ sı gerektiğine dair daha sezgisel bir fikre ulaşmamızı sağlar. Ayrıca bu yorum, Nietzsche'nin fikirlerini, Schopenhauer'in her yerde hazır ve nazır olan "yaşama iradesi"yle karamsarlık aşılama çabalarının karşısına yerleştirir. Schopenhauer'in ya­ şam iradesini güç istenciyle ikame eden Nietzsche'ye göre (di­ rencin üstesinden gelme kudreti olarak anlaşılan ve bununla dünyanın direncine hükmeden bir şeydir bu; KSA 9 [ 1 5 1 J N I E T Z S C H E 'NIN F E L S E F E Si

47

1 2 : 424), arzulayan, mücadele eden varlıklar olarak asıl du­ rumumuz (Schopenhauer'in düşündüğü gibi) kaçınılmaz hezimetten ziyade, yetlileceğim ölçüde iyi yapan bir etik anlayışını destekler. Ve ŞB 32 1 'de N ietzsche başkalarını doğrudan suçlamayı bırakmamızı ve yalnızca şuna odaklanmamızı da önerir: NI E T Z SCH E ' N i N F E L S E F E S İ

50

Etkimizin onların tümünün etkisini dengeleyip ... on­ ların etkisine ağır basmasına çalışalım ... Kendi parıltı­ mızın onları daha da gölgede bırakmasını sağlayalım ... Hayır, başkalarını kınayan, kendini doyuma ulaşmış hissedenler gibi onların hesabına kendimizi karartma­ yalım ... Kendi yolumuza bakalım.

Kitap Nietzsche' nin ünlü bengidönüş düşüncesinin tohumlarını atmasıyla sona erer, her olaya "en büyük ağır­ lığı" nı koyması gerekir bu düşüncenin. Hayatımız, tekrar edişini bütün ayrıntılarıyla hayal ettiğimizde, onu ancak ol­ duğu gibi olumladığımızda iyidir (ŞB 3 4 1 ). Sondan bir ön­ ceki bölümden sonra Nietzsche, Böyle Buyurdu Zerdüşt' ün tekrar tekrar olumlama temasına dönen ilk bölümünden alıntı yapar (bkz. örneğin Z 1, 1 , 5, 1 7, 2 1 , 22; il, 7, 1 2, 20; 111, 3, 7, 1 3, 1 6; ve muhtelif yerlerde; İKÖ 5 6; TI VIII, 6 ve IX, 49). Bazıları Nietzsche' nin Hıristiyanlığa ve geleneksel ahlaka yönelik saldırılarının polemikçi coşkusu düşünül­ düğünde onun olumlamaya değer atfetmesini ironik bulur, fakat esasen, olumlamanın değeri, Nietzsche' nin eleştirisi­ nin bazı kilit taraflarıyla örtüşmektedir. Bu eleştiri, büyük ölçüde, ahlakın özneyi kendisinden yüz çevirten taraflarına yönelikti; ya da genel olarak, Hıristiyanlığın insanın dünye­ viliğini aşağılayan, farklı, daha üstün bir dünya düzleminde kabul edilmek için de tövbe etmemizi isteyen tarafına yöne­ liktir. Nietzsche'ye göre, yanlış olan şey, hayatımızı olumla­ mak yerine olumsuzlamalarıdır. Nietzsche' nin olumlamaya yönelik övgüsünü çoğundan daha iyi ve daha sistematik anlamlandıran Bernard Reginster (2006), bunun işaret ettiği temel felsefi sorunun nihilizm krizi olduğunu söyler N ! ETZS C H E ' N İ N

51

F E L S E F E S İ

- öyle ki, nihilizmle birlikte 'en yüksek değerler kendileri­ ni değersizleştirir" (KSA 9 [3 5 ] 1 2 : 3 5 0). Bu tür bir "de­ ğersizleştirme': ya tüm değerlendirmeci iddiaların gücünü baltalayan bazı aşındırıcı argümanlara yaslanabilir ya da en yüksek değerlerin gerçekleştirilemeyeceği, böylece onların standartlarına atıfla dünyanın olduğu gibi olmaması gerek­ tiği yargısına dayanabilir. Yaşamın olumlanması, nihilizmin reddi olarak anlaşılır diyebiliriz. Nietzsche için iki boyutlu bir projeyi içerir bu: hem dünyanın dürüstçe olumlayama­ dığı değerlerin altını oymak hem de yaşamda ve dünyada emsallerini gördüğümüz değerleri olumlanabilir biçimde dile getirmek. (Nietzscheci olumlama ile Nietzscheci eleşti­ ri arasındaki ilişkiyle ilgilenen okurlar, bu çalışmadan daha cesur sonuçlara ulaşan Huddleston' ın yakında çıkacak olan eserine başvurabilir.) DOGRULUK/DÜRÜSTLÜK

Yine de hayatımızı ve dünyayı olumlamamız gerekiyorsa, on­ ların gerçekte ne olduğu konusunda dürüst olmalıyız. Şeylere Polyannacı tasvirler uydurmak olumlama değil, kendini kan­ dırmaktır. Bu anlamda Nietzsche' nin yaşamı, olumlayıcı de­ ğeri dürüstlükle zorunlu olarak ilişkilendirir. Tartışmalı olsa da, Nietzsche külliyatında başka hiçbir erdem dürüstlükten daha fazla övgü almaz: dürüstlük "bizim erdemimizdir, o bize kalan son şeydir" (İKÖ 227) ve kudret doğrulukla ölçülür (İKÖ 3 9). Neredeyse kendinde bir değerdir: Bir ruh ne kadar gerçeğe katlanabilir, ne kada_t_gerçeğe karşı cesurca durabilir? Benim için çok daha fazlası ger­ çek bir değer ölçüsü haline geldi (EH Önsöz, 3).

N I ETZSCH E ' N I N

52

F E L S E F E S i

Nietzsche'nin dürüstlüğe değer atfetmesinin altında yatan dört unsurdan söz etmemiz gerek. Bazı metinleri doğ­ ruluğu bir tür kişisel bağlılık olarak sunar; bir başka deyişle, N ietzsche' nin yöneldiği belirli projeler ve bir yaşam tarzına bağlılık. Sözgelimi, Nietzsche (ŞB 2 'de) dürüstlüğe değer vermeyen insanlar karşısındaki şaşkınlığını şöyle ifade eder: Çoğunluğun entelektüel vicdanı olduğuna inanmak is­ temiyorum, düpedüz meydanda olsa bile ... Diyeceğim şu: Büyük çoğunluk şuna ya da buna inanmayı; inandı­ ğı şeye göre yaşamayı, önceden bu inanç için ya da ona karşı en sağlam temelin bilincine varmaksızın; en azın­ dan sonradan bu temeli gösterme zahmetine girmeden böyle yaşamayı aşağılık bir şey saymaz.

Nietzsche sıklıkla bilginin peşinde bir yaşam öğütler: Hayır, yaşam beni hayalkırıklığına uğratmadı... büyük özgürleştiricinin bana geldiği günden beri yaşamın bir ödev, bir bela, bir hile olmadığı ve bilgi peşinde koşan biri için bir deney olabileceği ... (ŞB 324).

Hayatın yaşanmaya değer olup olmadığını ölçen deney kültürel hiyerarşinin tepesindedir: Düşünür, hakikat güdüsüyle yaşamı koruyan yanılgı­ ların ilk kez çarpıştıkları varlıktır artık. Bundan böyle hakikat dürtüsü kendisini koruyan bir güç olduğunu da kanıtladı. Bu savaşla karşılaştırıldığında geri kalan her şey önemsizdir: Burada yaşam koşulları üzerine en zor soru sorulmuştur, soruyu deneyle yanıtlama girişimiyle N I ETZSC H E ' N İ N

53

F E L S E F E S i

de ilk kez karşılaşıyoruz. Hakikat özümsemeye ne kadar dayanabilir? İşte soru, işte deney (ŞB, 1 1 O).

İkinci bir unsur, doğruluk ve cesaret arasındaki bağ­ lantı noktalarıdır; dürüstlük, azim, kararlılık ve manevi güce sahip erdemli bir karakterin tezahürü olarak değerlidir. Yu­ karıda EHnin önsözünden alınan paragraf gibi İKÖ 39 da bunu destekler. Aynı değerlendirmeci ilişkiyi, Nietzsche' nin "İncil'deki 'kudretin kanıtı"' dediği şeye yönelik saldırılarında da görürüz; inancı, "insanı kutsadıği' veya bazı duygusal ya da pratik faydalar sağladığı için haklı çıkarmayı amaçlayan bir argüman biçimidir bu (ŞB 347; AS 111, 24; PA VI, 5; D 505 1 ; KSA 1 5 [46] 1 3 : 44 1 ). Bu hüsnükuruntu Nietzsche'ye göre, yalnızca bilişsel olarak yozlaşmış değil, aynı zamanda kararsızlığın ve korkaklığın rahatsız edici bir tezahürüdür. Ü çüncü olarak, Nietzsche'nin doğruluğa ve onun yok­ luğunun korkaklık olduğu fikrine duyduğu kişisel bağlılığı düşündüğümüzde, geleneksel dini-ahlaki bilincin entelektü­ el yozlaşmışlığına ve yalancılığa saldırması şaşırtıcı değildir. Ahlakçı "köle isyanının" sahtekarlığı Nietzsche'de değişmez bir temadır (AS 1, 1 4; ayrıca bkz. Janaway 2007: 1 02-4, ve AS 1, 1 0, 1 3 ; il, 1 1 ; III, 26; PA V, 5; VI, 7; D 1 5, 24, 26-7, 3 6, 3 8, 42, 44, 47, 48-53, 5 5-6) ve onun en aşırı ve öfkeli söylemlerinden bazılarını açığa çıkarır: Bugünün eğitilmiş insanları, bizim 'iyi insanlarımız' ya­ lan söylemez - bu doğru; ama bu, hiç de onları onurlu kılmıyor. Bu ... onlara kendilerindeki 'doğru' ya $. 'yanlı­ şı nasıl ayırt edeceklerini öğretmiyor... Bütün becerebil­ dikleri onursuz bir yalandır; bugün kendine 'iyi insan' diyen kim varsa, kendini onursuz bir yalancılığın dışınN I ETZSC H E ' N I N

54

F E L S E F E S i

da başka bir şeyin karşısına koymaktan tümüyle aciz bir kişidir - temelsiz, ama masum, açık kalpli, mavi gözlü erdemli yalancılığın. Bu 'iyi insanlar' - tümü de temel­ den bütünüyle ahlaksızlaştırılmışlardır ve dürüstlük söz konusu olduğunda her şeyi mahvederler (AS, 111, 1 9).

Son olarak, N ietzsche' nin doğrulukla ilişkilenmemizle ilgili şüphelerini dile getirdiğinde bile, bu sorular onun için değerin merkezi önemini gösterir bize. Soykütük'ün " Ü çün­ cü İnceleme"si koşulsuz hakikat isteminin bir çilecilik biçimi olabileceği kuşkusuyla sonlanır (AS III, 24). Nietzsche'nin gözlemlediği gibi, acımasız dürüstlük, hayatımızı yaşamaya değer kılan aziz değerler için aşındırıcı olabilir: "ne pahasına olursa olsun hakikat" normunun çapraz sorgusu şu haykırışla sona erer: 'Ne pahasına olursa olsun': Bu sözleri, inançları birbiri ardına sunağa sunup, boğazlayınca nasıl da güzel anlı­ yoruz! (ŞB, 344).

Fakat tüm bunlar karşısında bile Nietzsche doğruluk­ tan vazgeçmez. Doğruluğun değerini ve meşruiyetini "deney­ sel olarak" değerlendirecek bir "eleştiri" çağrısında bulunur (AS 111, 24). Bu deney, halihazırda tanıştığımız "düşünürün yaşamı" ndan başka bir şey olamaz. Bu durumda, doğruluğun ne ölçüde "bütünlüğü koruyabileceği'' ve yaşamla uyumlu kı­ lınabileceği yollu aynı "nihai soru''ya çıkarız (ŞB 1 1 O). Aslın­ da Nietzsche tekrar tekrar bu karakteristik soruyu, "hakikatin değeri sorunu'' nu (İKÖ 1 ), felsefesini ateşleyen temel dina­ mit olarak kullanır (İKÖ l ; AS 111, 24, 27, ŞB 1 1 0, 324, 3 44, 346; ayrıca bkz. İKÖ 204- 1 3, 227-30). Nietzsche'nin N ! ETZSC H E ' N I N

55

FELSEFESi

gözünde, hakikate olan bu dürüst adanmışlık, sırf hem ka­ çınılmaz derecede değerli hem de potansiyel olarak tehlikeli olduğu için bile böylesine merkezi bir öneme sahip olabilir. SANAT VE SANATÇILIK

Fakat her ne kadar Nietzsche'ye göre hakikat temel bir değer olsa da, yaşamak için de yanılsamaya ihtiyacımız vardır. Kari­ yerinin başından sonuna kadar Nietzsche, sanatın bizi yanıl­ samanın içinde tutma gücü bakımından yeri doldurulamaz konumundan bahseder. Bu fikir Tragedyanın Doğuşu'nun ( TD 1 , 3, 4, 7, 1 5, 25) başlıca temalarından biridir ve Nietz­ sche ileride meseleye biraz farklı baksa da bu fikri bırakma­ mıştır (bkz. ŞB 1 07, ayrıca PA IX, 7-9). Tek bir sloganla, "Sanata ihtiyaç duyarız, zira hakikatten bıkmışızdır." (KSA 1 6 [40] 1 3 : 500). Sanat ve sanatçılık Nietzsche için tam anlamıyla birin­ ci dereceden hayati bir meseledir ve bilhassa genel anlamda değerin nasıl yaratılacağı hususunda hayata dair ulvi dersle­ rin kaynağı olarak değer taşır. Bu ulvi seviyede, sanatçılardan "şeyleri bizim için öyle olmadığı halde nasıl güzel, çekici ve arzulanır kılabileceğimizi" öğrenmemiz gerektiğinde ısrar eder (ŞB 299; ayrıca bkz. ŞB 78). Buradaki fikir sanatsal tekniklerin ("Şeylerden, onlar görünmez oluncaya dek uzaklaşmak, görünmeleri gereki­ yorsa gözlerimizin onlara birçok şey eklemesini sağlayacak ölçüde uzağa çekilmek, ya da şeyleri bir köşede kesilmiş, çer­ çevelenmiş olarak görmek . . . onlara gün batımının ışığında bakmak" gibi; ŞB 299) sanatın ötesinde yaşamın kendisinde ""· kullanılabilir benzer teknikler için belli bir izlek oluşturduğudur (Landy 20 1 2: 4, 8- 1 9 ve başka yerlerde). -"Çünkü sanatın bitip hayatın başladığı yerde, onlardaki bu ustaca güç N I E T Z S C H E'N I N

56

F E L S E F E S İ

sona erer -en başta da günlük, en küçük sorunlar karşısın­ da" (ŞB 299). Fakat Nietzsche, bir hayatı takdire şayan kılan şeylerin içinde estetik niteliklerin de olduğu birinci derece­ den değerlendirmeci noktaya başvurur. Meşhur (ya da kötü şöhretli) ifadesinde Nietzsche, kişinin "tatmin olmak" için "karakterine 'tarz vermesi"' gerektiğini savunur (ŞB 290). Burada kişinin karakterinin (ya da yaşamının) bir "değer" inşa eden belirli estetik özelliklere sahiptir; yani "sanatsal bir plan" ortaya koyması, güzelliğe veya yüceliğe sahip olması, çirkinlik anlarının yavaş yavaş törpülenmesi veya ikinci bir doğa vası­ tasıyla yeniden işlenmesi, tatmin edici bir anlatı (ya da başka bir sanatsal biçim) sergilemesi. (ŞB 290, 299, 3 70; PA IX, 7; EH). Alexander Nehamas ( 1 985), kişinin bireysel yaşamı­ na sanatsal yapıyı dayatan bu Nietzscheci temayı ayrıntılı şe­ kilde irdeler. Diğer birçok bilim insanı konuyu onun görüşü üzerine inşa etmiş veya konunun ilgili yönlerini o doğrultuda araştırmıştır (bkz. Gerhardt 1 992; Young 1 992; Soll 1 998; R.idley 2007a,b; Anderson 2005, 2009; Huddleston, 20 1 9; Anderson ve Cristy; ve Came'deki makaleler 20 1 4). Son bir noktadan özellikle söz etmek gerekir. Nietzsc­ he'de, sanatın değeri ve sanatçılık doğruluk değeriyle genelde karşıtlık içinde kullanılır - bizi hakikatten kurtardığı için sa­ nata ihtiyacımız vardır (bkz. R.idley 2007a, Landy 2002). Buradaki karşıtlık yalnızca Tragedyanın Doğuşu' nda vurgu­ landığı şekilde -dünya hakkındaki derin hakikatin, onunla başa çıkmamıza yardımcı olacak bir sanatsal merheme ihti­ yaç duyacak kadar rahatsız edici olabileceği- değildir. Nietz­ sche' nin münhasıran dürüstlük erdeminin zararlı etkileriyle ilgili; yani doğrunun ne olduğundan ziyade hakikat istenci hakkında derin endişeleri vardır ve sanat da bunları hafiflet­ mek için kullanılır: N ! ETZSC H E ' N l N

57

FELSEFESİ

Sanatları baş tacı etmeyip de, bu tür bir hakikat dışı et­ kinlik tarzını icat etmeseydik, bugün bilimin sağladığı hakikat dışılığa, yalancılığa sezgimiz, son derece taham mül edilmez olacaktı - bilen ve duyan varlıkların koşulu olarak kuruntu ve yanlışa olan sezgimiz - dürüstlük tik­ sintiye ve intihara yol açacaktı. Oysa şimdi dürüstlüğü­ müz böyle sonuçları önlemeye yardım edecek bir karşı güçtür: Görünmeyi iyi isteme olarak sanat (ŞB 1 07).

Nietzsche'nin formülasyonu ("yanılsamanın ve hata­ nın insan bilgisinin ve duyusunun yapısında olduğu'' ve bu içgörünün "bize bilim yoluyla geldiği"), onun aklındaki hata kuramının daha sonraki yeni-Kantçı ve pozitivist düşünürler tarafından daha natüralist, psikoloji-temelli biçimde gelişti­ rilen kuramlardaki gibi Kantçı ve Schopenhauerci biliş [cog­ nition] kuramlarına dayandığını gösterir. Bu görüşler, bilişin temel koşullarının, şeyleri bizden bağımsız olarak gerçek halleriyle bilmemize mani olduğu sonucunu gerektirir (bkz. Anderson 2002, 2005; Hussain 2004; ve Friedrich Al­ bert Lange üzerine giriş). Fakat bunlar aşikar imalar olsa da, Nietzsche, örneğin dünyanın bilişsel yetilerimizin ihtiyaçları­ nı karşılamaya dönük bir amaca sahip olduğuna dair herhan­ gi bir düşünceye (ister teolojik/metafizik, ister Hegelci, ister­ se daha mütevazı bir Ü çüncü Eleştiri olsun) karşı şüphecilik gibi, benzer içerimleri olan daha genel fikirleri de onaylar. Ancak en önemlisi, ŞB 1 07'deki düşünce yapısıdır. Nietzsche'ye göre, bilim vasıtasıyla dikkatle takip edilen ha­ kikatin kendisi, bizi, bilişsel güçlerimizin hepimizi "yanılsama ve yanlışa" götürdüğü ve tam da bu yüzden hakikatfn taleple­ rinin yerine getirilemediğini kabule zorlar. Bu yalnızca dün­ yanın değerlerimizi kabul etmeyişinin başka bir örneği değil, N I ETZSC H E ' N I N

58

F E L S E F E S i

bizatihi bir erdemin (dürüstlüğün) geliştirilmesinin, onun gerçek taleplerini asla karşılayamayacağımızı tatsız bir şekilde idrak etmemize neden olduğu özel bir durumdur. Nietzsche, bu tür sonuçlarla yüz yüzeyken, kötümserlikten kurtulmanın tek yolunun, görünüşler dünyasında değerli bir şeyler kal­ mış olabileceğini göstererek dürüstlüğümüze karşı bir "karşı güç" olarak hizmet etmeye müsait, oldukça farklı bir değerin benimsenmesi olduğunu söyler. Dolayısıyla ŞB 1 07'deki sac natın kültürel değeri "görünmeyi iyi isteme" olarak sunulan dürüstlükle karşıtlık içinde konumlanır. Öyle görünüyor ki, Nietzsche' nin onayladığı değerler birbiriyle çatışmaktadır ve tam da bu gerçek onların bizim için sahip oldukları değer ba­ kımından çok önemlidir (Anderson 2005: 203- 1 1 ). " BİREYSELLİK, ÖZERKLİK, " RUHUN ÖZGÜRLÜ«}ü

En erken dönemlerden itibaren yorumcular Nietzsche' nin bireyselliğe ve "özgür ruh'' un toplum, din veya ahlakın kısıtla­ yıcı geleneklerinden bağımsız oluşuna atfettiği değere dikkat çekmiştir (örneğin, Simmel [ 1 907] 1 920). Bu düşünce da­ marı son yorumlarda da güçlü bir şekilde vurgulanmaya de­ vam ediyor [örneğin bkz. Nehamas ( 1 985), Thiele ( 1 990), Gerhardt ( 1 992), Strong ( [ 1 975] 2000: 1 86-2 1 7), Re­ ginster (2003), Richardson (2004: 94- 1 03), Anderson (2006, 20 1 2a), Higgins (2006), Schacht (2006), Acam­ pora (20 1 3) ve Young'daki makaleler (20 1 5). Bunu destek­ leyecek etkileyici bir metinsel kanıt var. (ZAB ili, 2, 5-6, 8; ŞB 1 1 6, 1 1 7, 1 22, 1 43, 1 49, 29 1 , 3 3 5, 3 3 8, 347, 3 54; İKÖ 29, 4 l , 259; AS I, 1 6, II, 1 - 3 ; PA IX, 4 1 , 44, 49; A 1 1 ] . Bununla birlikte N ietzsche' nin bireysellik övgüsü ne ka­ dar göze çarpıyorsa, her insanın bireyselliklerinin gücü üze­ rinden bir değere sahip olduğu düşüncesine karşı olduğu da N I ETZS C H E ' N I N

59

F E L S E F E S i

aynı derecede aşikardır. Hatta esasen Nietzsche bu noktayı özellikle lafını esirgemeden ifade etmeye isteklidir: "bencil­ lik [self-interest], sahip olduğu kişi kadar değerlidir: çok de­ ğerli olabilir veya değersiz ve aşağılık olabilir" (PA IX, 3 3). Araştırmacılar, imtiyazlı durumlarda bir kişinin bireyselliğini neyin değerli kıldığı konusunda oldukça farklı açıklamaları savundular. Bazıları, hiçbirinin açıklanamayacağı (ya da pek azının açıklanabileceği) doğuştan gelen özellikler sayesinde, bazı bireylerin gerçek değeri gösteren "daha yüksek insanlar­ ken': diğerlerinin ise böyle bir değere sahip olmadığını ileri sürer; örneğin Leiter (2002) bu yaklaşımın güçlü bir natüra­ list versiyonunu sunar. Buna karşın bir grup da "hakiki" veya "yüksek benliği" kişinin erişebileceği yahut erişemeyeceği bir tür ideal veya norm olarak kabul eder (Conant 200 1 ; ayrıca bkz. Kaufmann [ 1 950] 1 974: 307- 1 6). Yine de diğerleri, her iki görüşün çeşitli yönlerini birleştiren bir konum geliş­ tirmeye çalışır (Schacht 1 98 3 : 3 3 0-38) veya Nietzsche'nin "üstinsan" ya da "daha yüksek insan" konusundaki konumu­ nun iç çelişkileri dolayısıyla parçalandığını savunurlar (Mül­ ler-Lauter [ 1 9 7 1 ] 1 999: 72-83). Farklı bir yaklaşım da Nietzsche'deki bireysellik ve ru­ hun özgürlüğü arasındaki bağlantıdan yola çıkar (ŞB 34 7; İKÖ 4 1 -44). Reginster' ın (2003) gösterdiği gibi, Nietzsc­ heci ruh özgürlüğünün karşısında fanatizm yer alır. Fanatizm kaynağı olmayan bir inanca ya da değerler kümesine şiddetli bir bağlılıktır ve kişinin kendi başına düşünebilme hususun­ da kendi hayatını tayin etmekten [self-determination] yoksun olduğu için bir şeye inanma ihtiyacından beslenir"'·{ŞB 3 4 7). Bu kendi hayatını tayin [self-determination] kavramına başvuru, bireyselliğin değerini, daha altta yatan bir özerklik de­ ğerine başvurarak açıklayabileceğimizi düşündürmektedir. N I ETZSC H E ' N ( N

60

F E L S E F E S İ

Değerli bireyler "kendilerine kanunlar veren, kendilerini ya­ ratan" (ŞB 3 3 5), kendine hakim ve kendini yönetebilen (PA, V, 2; VIII, 6; IX, 3 8, 49; İKÖ 203) ve bu sayede kendi gele­ ceğine 'kefil olabilen' kişilerdir (AS il, 2-3). Yeri gelmişken belirtelim: Nietzsche'deki bu düşünce silsilesinin kaynakları yakın zamanda bazı araştırmacılarca incelenmiştir. Bilhassa Anderson (20 1 3) kaynaklan ince­ lemiştir ve dikkate değer katkılar arasında Ridley (2007b), Pippin (2009, 20 1 0), Reginster (20 1 2), Katsafanas (20 1 l b, 20 1 2, 20 1 4, 20 1 6) ve özellikle Gemes ve May'in 2009'daki makaleleri de dikkate değer çalışmalardır. ÇOGULLUK (PLURALISM)

Nietzsche' nin bir dizi farklı değeri savunduğunu gördük. Bazı durumlarda bu değerler birbirini güçlendirir. Örneğin N ietzsche' nin hayatı olumlamaya yaptığı vurgu, güç istenci­ nin başarılı bir ifadesi olarak hayatın kendisinin değerini ar­ tırmak ya da doğrulamak olarak yorumlanabilir. Ya da aksine, olumlama değerinde, canlı, güç arayışındaki varlıklar olarak kaçınılmaz varoluşumuzun kabulünü görebiliriz. Benzer şe­ kilde, hem dürüstlük erdeminin hem de sanat ve sanatın de­ ğerinin, kişinin hayatı olumlama yeteneğinin lehine önemli roller oynadığını gördük (Anderson 2005 : 203 - 1 1 ). Nietz­ sche, yükümlülükleri arasında bu tür bir organik bağı tanım­ lamak için bir ağacın büyümesi metaforuna başvurur: Felsefeciye de ancak böylesi yakışırdı. Bir başına olana dayanma hakkımız yok: Bütünden koparılmış hatalar yapmaya da bütünden koparılmış hakikate dayanmaya da hakkımız yok. Üstelik değerlerimizi, meyvesini taşı­ yan, hayırlarımızı, koyduğumuz koşulları, düşünceleriN I ETZSCH E ' N İ N

61

FELSEFESİ

mizi, evetlerimizi mecburen bir ağaçtan devşiririz - her şeyle ilgili, her şeyle yakınlık kuran, tek bir istencin bel­ gesi, tek bir sağlık, tek bir toprak, tek bir güneşten (AS Önsöz, 2).

Nietzsche' nin değerleri birbiriyle ne kadar ilişkili olursa olsun, hepsini açıklayan tek bir ortak değere veya il­ keye indirgenemez görünmektedirler. Bu çalışmanın önceki kısımlarında, örneğin bu çalışmanın önceki bölümlerinde incelenen dürüstlük ve sanat bahsi, olumlama değerine sağ­ ladıkları desteğin, "karşıt güçler" olarak (ŞB 1 07) birbirlerine karşı olmalarına bağlı olduğunu ortaya çıkarmıştır: Eğer bu doğruysa, Nietzsche' nin farklı farklı değerlerinin organik bir bütün içinde etkileşime girmesi mümkündür. Fakat bu etki­ leşimlerin bazıları karşıtlık içindedir, dolayısıyla hepsi tekçi [monistic] bir felsefi sistemden kaynaklanamaz. Ancak bu gerçek, Nietzsche' nin temel değerlerinden bir diğeriyle, çoğulculuğun değeriyle hoş bir uyum içindedir. Nietzsche'ye göre bir kişinin çok sayıda değeri, erdemi, dün­ ya görüşü ve "bakış açısını" kullanma ve bunlara duyarlı olma kabiliyeti, kendi başına olumlu bir iyidir. Nietzsche' nin bu fikri savunması belki de en açık şekilde epistemik durumda, herhangi bir soruyla ilgili birden çok bakış açısı getirmenin değerinde ısrar etmektedir: Düşünür "bilgi açısından faydalı olan bakış açıları ve olumsal [affective] yorumlar arasındaki fa rk ı tam olarak nasıl koyacağını bilmelidir." Oysa yalnızca belli bir açıdan görme vardır, yalnızca belli bir açıdan 'bilme'; bir şeyin üzerinde ne denli etkili ko·� nuşmamıza izin verilirse o denli çok göze, farklı gözlere gerek vardır; o denli araştırdığımız nesnenin içine girip 'kavrama­ mızı' 'nesnel kılarız' (AS 111, 1 2). N I ETZSCH E ' N l N

62

F E L S E F E S İ

Bununla birlikte, bu pasajın aşikar kıldığı gibi, N ietzs­ checi perspektiflerin kökleri duygulanımlarda (ve duyguların yol açtığı değerlendirmelerde) bulunur ve onun zihninde, çeşitli perspektifleri kullanma kabiliyeti zihinsel hayatımız kadar pratik ve değerlendirmeci hayatlarımız için de önemli­ dir. Örneğin AS I, 1 6'da, iyi/kötü ve hayır/şer değer şemaları arasındaki keskin karşıtlıkları tartışırken sözlerini bu karşıt­ lığa rağmen çağdaşlarının en iyilerinin her ikisine de ihtiyaç duyacağı gibi şaşırtıcı bir kabulle tamamlar: Bugün belki de "daha yüksek doğanın': daha tinsel do­ ğanın, bu anlamda bölünmüşlükten ve zıt değerlerin savaş alanından daha belirgin bir işareti yok (AS 1, 1 6; ayrıca bkz. İKÖ 2 1 2 ; PA V, 3 ; ve EH i).

Nietzsche' nin felsefesini tek bir temel düşünce ya da temel değer etrafında birleştirerek sistematik şekilde yeniden kurma çabaları birçok yorumcu için çekiciliğini korumasına karşın, bu tür çabaların hepsinin tartışmalı olduğunu söyle­ mek yerinde olur. Bu arada Nietzscheci çoğulluk, Nietzsche üzerine birçok temel çalışmanın (örneğin Nehamas 1 985, Schacht 1 983, Poellner 1 995, Richardson 2004) ana te­ ması olmuştur ve onun değer teorisinin iyice giriftleşmiş son yorumlarından bazıları, değerlendirmeci çoğulluğa yeniden dikkat çekmiştir (Railton 20 1 2; Huddleston, yakında, b). Huddleston' ın görüşü bilhassa dikkate değerdir, çün­ kü Nietzsche'nin güç ve sağlık kavramlarının -ve gördüğü­ müz gibi, gücün sözümona asli değerine bağlıdırlar- ayrı ve indirgenemez inançların ve bağlılıkların içsel çoğulluğunu içeren, birbirinden kopuk "küme kavramlar" [duster concep­ ts] olduğunu öne sürer. Aslında Nietzsche' nin çoğulculuğa NIETZSCHE ' N İ N FE L SEFES İ

63

bağlılığı, ondaki çeşitli pozitif değerlerin nasıl bir araya gel­ diğini anlamamıza yardımcı olur. Çoğulcu bakış açısına göre, onun birçok başka değere bağlı olması ve bu bağlılıkların hi­ yerarşik olarak sıralanmış tek bir sistematik akıl yürütmenin parçaları olmaktan ziyade desteklemek, bilgilendirmek ve bazen birbirine karşı çıkmak ya da sınırlamak için karmaşık kalıplar halinde etkileşime girmesi bir kusur değil, bir ilerle­ me noktasıdır.

N I ETZSC H E ' N İ N

64

F E L S E F E S İ

4 BENLİK VE KENDİNİ ŞEKİLLENDİRME ( SELF - FASHIONING)

Psişeye yönelik incelemeler Nietzsche' nin kariyeri boyunca önde gelen meşguliyetlerinden biriydi ve düşüncesinin bu yönüne Kaufmann'dan ( 1 950) Pippin'in (20 1 0), Katsafa­ nas (20 1 6) gibi uzmanların yakın tarihli çalışmalarına kadar haklı olarak yaygın bir kabulle asli bir önem atfedildi. Bizzat Nietzsche' nin kimi düşünceleri de bu girişimin merkezi ko­ numunu vurgulamaktadır. Bunların belki de en ünlüsünde, kendisinden önceki felsefenin eksikliklerine yönelik kapsam­ lı bir incelemeyi (İyinin ve Kötünün Ötesinde' nin 1. Kısmında) bir taleple sonlandırır: Diğer bilimlerin varlığına hizmet ve hazırlık için, psiko­ lojinin yeniden bilimlerin kraliçesi olarak tanınmasını en azından karşılıklı olarak isteyebilecek psikoloji, şimdi yeniden temel sorunlara giden yoldur (İKÖ 23).

N I ETZSC H E ' N ! N

65

FELSEFESİ

2. Bölümde Nietzsche'nin ahlak eleştirisinin, büyük ölçüde, suçluluk ve çileci kendini inkar [self-denial] gibi ah­ laki tutumların yok edici etkileri kadar özgeci ahlakın resmi iddiaları ile hıncın altında yatan motivasyon arasındaki aşın­ dırıcı uyumsuzluğunu ortaya koyma iddiasındaki psikolojik analizlere dayandığını gördük. Bunun olumlu tarafı, Nietzsc­ he' nin hem bireyler hem de kültürler için daha sağlıklı olaca­ ğını düşündüğü psikolojik koşulları detaylıca anlatmaya aynı derecede hevesli olmasıdır (bkz. örneğin ŞB Önsöz ve 3 82; İKÖ 2 1 2; Ti V, 3 ve Vlll, 6-7). Bu nedenle, Nietzsche'de psikoloji, onun değerlendirmeci gündeminin ve bir kültür eleştirmeni olarak tasarılarının merkezinde yer alır. Nietzsc­ he psikolojik araştırmayı, diğer tasarılar için sağladığı araçsal destek bir yana, kendi iyiliği için ve görünüşe göre içerdiği öz-bilgi [self-knowledge] adına da sürdürür (AS III, 9; ŞB Önsöz, 3 ve 324; fakat karş. AS Önsöz, 1 ). Yine de Nietzsc­ he' nin Freud'la başlayan psikolojik zekasının herkesçe kabul edilmesine -ve psikolojinin onun felsefi yöntemi, temel soru­ ları ve değerlendirmeci hedeflerindeki merkezi konumuna­ rağmen, onun psikolojisinin anahatları bile tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Tartışma, psikolojinin nesnesi olan psişe, benlik veya ruhla başlamaktadır. N ietzscheci metinlerin önemli bir kısmı, "benlik" veya "ruh" gibi bir şey olduğuna dair aşırı şüpheciliğin yanı sıra, ruhun geleneksel yetileri ve kullandığı varsayılan kabiliyet­ leri (düşünme, isteme, hissetme) hakkındaki şüpheleri ifade eder. Defterlerden alınan şu parça iyi bir örnektir: "'Birlik: 'ruh: 'kişi' masalını hoş görmek için yasakladık bunları: bu tür varsayımlarla kişi sadece sorunun üzerini örter" (KSA 3 7 [4] 1 1 : 5 77 ). Dahası, bunun gibi pek çok, muhtemelen yüzlerce yorum vardır (bkz. D 1 09; ŞB 3 3 3 ; İKÖ 1 2, 1 7, 1 9, 54; N I E T Z SCH E ' N I N F E L S E F E Si

66

AS 1, 1 3; PA 111, 5 ve VI, 3). Nietzsche' nin kendi psikolojik analizleri, yalnızca benliğe değil, başka yerlerde en şüpheci olduğu irade gibi bazı geleneksel yetilere de rahatça başvurur. Örneğin AS il 1 3'ün özgür iradeli 'egemen bireyi': sözünü tutma ve "geleceğine kefil olma'' kapasitesini garanti altına alan bir "irade hafızası'' geliştirmesiyle diğerlerinden ayrılır (AS 1, 1 3 ). Keza, N ietzsche' nin bilgiye çok sayıda bakış açısı­ nı seferber etme stratejisi (bkz. Bölüm 3 .2.6), belirli dürtü ve hissiyatlardan uzak durabilen bilişsel bir benliği varsayar. Bu sayede daha büyük bir bilişsel tasarı lehine "kişinin olumlu ve olumsuz yönlerini kontrol edebilme yeteneğine sahip olur" (AS 111, 1 2, ayrıca bkz. İKÖ 284). Metinlerdeki bu bariz çelişki, yorumcuların Nietzsc­ he'de daha felsefi ilgiler duyup sempati besledikleri yönleri vurgulamalarıyla beraber ortaya birbiriyle çatışan yorumlar çıkarmıştır. Sözgelimi, Brian Leiter (2002, 2007) ve Matt­ hias Risse (2007) gibi güçlü natüralist yorumcular, Nietzs­ che' nin kişinin temel dürtüleri ve asli doğasından ayrı dura­ bilecek ve onu yönlendirebilecek Kantçı tarzda herhangi bir özneliği reddeden irade ve safakla dönük şüpheciliğine odak­ lanır. Benzer şekilde, bilincin zihinselin özü olduğuna dair Kartezyen bir anlayışa ilgi duysa da, Kartezyen düalizmden hoşlanmayan yorumcular, Nietzsche'nin bedenin önemine yaptığı vurgunun altını çizer (AS 111, 1 6; ZI, 4). Dolayısıyla Nietzsche' nin psikolojiye dönük iddiaları, zihinsel psikoloji­ yi tamamen reddeden bir tür dürtüler fizyolojisi olarak görül­ melidir (farklı versiyonları için bkz. Poellner 1 99 5 : 2 1 6-29, 1 74; Haar [ 1 993] 1 996: 90 vd.). Düşünceden ziyade onun bütünlüğüne saldıran Nietzsche'nin agonistik (çatışmacı) siyaset anlayışıyla ilgilenen bir grup yorumcı, onun kavga­ cı, kendi içinde tartışmalı benlik anlayışını vurgulama eğili-

N I ETZSC H E ' N I N

67

F E L S E F E S İ

mindedir (Hatab 1 995; Acampora 20 1 3). Bu ilk üçünden taban tabana zıt bir konumdaki Sebastian Gardner (2009), Nietzsche' nin, bazen eğilimlerin taleplerinden sakınabilen ve onları kontrol edebilen bir benliğe dair şüpheciliğin cazibesi­ ne kapılsa da, değer yaratma ve kendini aşma doktrinlerinin, onu, aksi yöndeki yorumlarına rağmen, Kantçı transandantal (aşkın) ego gibi bir şeye bağladığında ısrar eder. Nietzsche' nin gerçek psikolojik açıklamaları, büyük ölçüde sub-personal [alt-kişilik] psikolojik tutumlara yapılan atıflara dayanır. Janaway'in (2009 : 52) gözlemlediği gibi, pek çok farklı türde tutum bu anlatıların kapsamına girer; üstelik bu, yalnızca günümüzün ahlak psikolojisinin standart inanç ve arzularını değil, aynı zamanda "iradeleri': duyguları, duyumları, ruh hallerini, hayalleri, hatıraları, kıymet biçmele­ ri, kanaatleri ve diğerlerini de içerir). Ama muhtemelen onun en çok kullandığı temel tutumlar dürtüler ve duygulanımlar­ dır. Bu tutum biçimleri son zamanlarda yapılan çalışmalarda yoğun bir şekilde incelenmiştir (bkz. özellikle Richardson 1 996 ve Katsafanas 201 l b, 20 1 3, 20 1 6; ayrıca bkz. An­ derson 2 0 1 2a, Clark ve Dudrick 20 1 5). Pek çoğu tartışmalı olsa da, dürtüleri genel faaliyet kalıplarına yönelik eğilimler olarak düşünmek yerinde olur. Hepsi ilişkili oldukları bir faaliyeti, örneğin yemek yeme dürtüsü, güç dürtüsü gibi, hedefler ve ayrıca faaliyetin belli bir durumdaki belirli bir nesnesini veya meşguliyetini temsil ederler. Duygular, sevgi, nefret, öfke, korku, sevinç, vb gibi farklı tepki kalıplarıyla dünyadan aldığımız ve ona yanıt ver­ diğimiz duygusal durumlardır. Nietzsche' nin psikolojik açık­ lamalarında öne sürülen sub-personal tutumlar dünyayı bir şekilde temsil eder. Leibniz' in zihnin asıl göstergesinin bilinç değil temsil olduğu düşüncesini desteklediğinden (ŞB 354), N ! ETZSC H E ' N I N

68

F E L S E F E S i

bilinçli olsun ya da olmasın, bu tutumları belirgin bir şekilde psikolojik olarak ele almak mantıklıdır. Fakat bu tür tutumların sahibi olarak hizmet edecek şahsi bir benliğe ne dersiniz? Öyle görünüyor ki, Nietzsc­ he' nin varsaydığı dürtüler ve duygulanımlar, böyle bir benlik olmadan tutarlı bir şekilde psikolojik (ve sub-persona[) sayı­ lamazdı, fakat yukarıda tartışılan şüpheci paragraflar bunu dışlıyor gibi görünmektedir. Bu tartışmalı bir mesele olmayı sürdürüyorsa da, en azından Nietzsche' nin önerisinin benli­ ği veya ruhu tamamen reddetmek yerine kökten değiştirilmiş bir psişe anlayışı geliştirmek olduğu açıktır. İKÖ 1 2, bu tür reforme edilmiş bir anlayışın neler içerebileceğine dair bazı kışkırtıcı fikirler sunar: Orada Nietzsche, "ruh atomizmi" de­ diği şeye "nihai darbeyi vurmamız" konusunda ısrar eder ve bunu şöyle açıklar: Ruhun tahrip edilemez, öncesiz ve sonrasız, bölüne­ mez bir monad, bir atom olduğu fikri . . . Bu inancın bilimden kovulması, aramızda kalsın, hiç gerekli değil. "Ruh''un kendisini bu yolla başımızdan savabiliriz, böylece en eski, en saygın hipotezlerin birinden vaz­ geçmiş oluruz: Tıpkı ruhu yitirmeden ona dokunama­ yan natüralistin başına geldiği gibi. Oysa ruh hipote­ zinin inceltilip yeni kavrayışlar kazanmasına giden yol açık duruyor: ''ölümlü ruh': ''özne çokluğu olarak ruh'' ve "itkilerin ve duyguların toplumsal yapısı olarak ruh" gibi kavramlar. . . (İKÖ 1 2).

Burada Nietzsche, geleneksel rasyonel psikolojiye ve onun bilincin saf birliğinden ruhun sadeliğine, dolayısıyla bölünemezliğine, yok edilemezliğine ve ölümsüzlüğüne daN I ETZSC H E ' N ! N

69

FELSEFESi

yanan temel çıkarımlarını ima eder. Belirttiği gibi, bu hare­ ketler ruhu bölünmez (dolayısıyla bozulmaz) bir atom veya monad olarak ele alır. Nietzsche'nin alternatif önerisi böyle bir atomculuğun reddine dayanır - onun anladığı şekliyle ruh, basit olmaktan ziyade içsel olarak karmaşık olacak ve bu yüzden bölünmekten kurtulamayacaktır. Bu flkir, Nietzsc­ he' nin ruhun 'olümlülüğü': 'Çokluğu'' ve içindeki "toplumsal yapısi' hakkındaki çarpıcı sloganlarını şekillendirir. Açıkça "dürtüler ve duygular" ın bu çokluğu oluşturan unsurlar ol­ duğu varsayılır. Nietzsche böylece psişeyi ya da benliği, bu tür sub-personal unsurlardan (bunlar uygun ilişkiler içinde olduklarında) neşet eden bir yapı olarak yorumlar. Böylece sub-personal tutumları önceden var olan tekçi [unitary] bir zihinsel töze mahsus salt kipler ya da varoluş biçimleri olarak gören geleneksel açıklamayı tersine çevirir (detaylandırma gi­ rişimi için bkz. Anderson 20 l 2a; ayrıca bkz. Gemes 200 1 ; Hales ve Welshon 2000: 1 5 7-82). Ancak ruhun yeniden düzenlenmiş bir kavram üzerinde ne kadar savunmasız, ölümlü ve içeriden bölünmeye teşne olduğu varsayılsa da, Nietzsche' nin indirgemeci natüralizmi reddetmesinin açıkça ortaya koyduğu gibi, kurucu dürtülerinin ve duygulanımla­ rının ötesinde bir psikolojik mevcudiyet olarak kalır. Ü stelik onu oluşturan dürtüler ve duygulanımlar büyük ölçüde neyi (ve nasıl) temsil ettiklerine göre ayırt edildiğinden, ruhu araş­ tırmak için gerekli psikoloji, yalnızca nedensel değil, kesinlik­ le yorumlayıcı bir araştırma biçimi de olmalıdır (bkz. 20 1 O). Bu bakımdan Nietzscheci psikoloji, benliği, bir kişinin dünyaya gelir gelmez verili olarak edindiği temel metafizik levazımatın bir parçası olarak değil, başarılması veya inşa edilmesi gereken bir şey olarak ele alır. Verili olmaktan ziya­ de elde edilen bu benlik flkri Schacht ( 1 983) tarafından fark N I ETZSCH E ' N I N

70

F E L S E F E S i

edilmiş ve Nehamas' ın ( 1 985) etkili Nietzsche yorumunda merkezi bir tema mertebesine yükselmiştir. Bu okumada, bireysel kendine şekil verme [selfjashioning] veya kendini yaratma [self-creation] tasarısı, Nietzsche'nin felsefi günde­ minin özünde yer alır (bkz. özellikle ŞB 290, 335; PA IX, 49). Nietzsche' nin sanat ve bireysellik değerlerine olan bağ­ lılığını vurgulayan yorum, Nietzscheci yeni filozofların temel gayesinin, bütün zorluklara rağmen estetik değerin gücüyle değerlendirilecek kültürel bir karşılığı olan bireysel yaşamlar inşa etmek olacağını iddia etmektedir Nehamas' ın versiyonunda bu gündem, Nietzsche' nin bir yazar olarak projesine sıkı sıkıya bağlanır; böyle karakte­ ristik kitaplar yazarak kendisini bu anlamda bir yazar perso­ n a sı içinde yeniden yarattığı varsayılır (Nehamas 1 98 5 ; bkz. özellikle 233-4). Bu öneri, hatta kendini yaratma fikri (ba­ zıları tamamen Nehamas'tan etkilenirken diğerleri tamamen karşıtlık içinde gelişti), hem metinsel hem de felsefi olarak tartışmalı olarak kalmasına rağmen, Nietzscheci benliğin do­ ğası ve kendini yaratma, değer yaratma, bireysellik ve N ietzs­ checi özgürlük gibi temel fikirler arasındaki ilişkiler hakkında derin içgörüler sağlamıştır (bkz. örneğin Gerhardt 1 992) ; Nehamas 1 998: 1 2 8-56; Leiter 1 998; May 1 999: 1 0726; Anderson ve Landy 200 1 ; Reginster 2003 ; Anderson 2005, 2009, 20 1 2a; Ridley 2007a,b; Gardner 2009; Ge­ mes 2009a; Pippin 2009, 20 1 0; Poellner 2009; Richar­ dson 2009; Acampora 20 1 3; Katsafanas 20 1 6: 1 64-96, 220-56; Anderson ve Cristy, yakında).

NI E T Z SC H E ' N i N F E L S E F E S İ

71

5 NIETZSCHE'NİN FELSEFİ YAZILARININ GÜÇLÜKLERİ

Nietzsche' nin öğretilerinin tüm yeniliği ve geleneksel ahlak, din ve felsefe eleştirilerinin görünüşteki aşırılığına rağmen, belki de çalışmasıyla ilgili hiçbir şey yazma tarzı kadar felse­ fenin olağan usullerine aykırı değildir. Nietzsche' nin üslubu­ nun alışılmamış karakteri hakkında yorumlarda bulunmak artık tamamen alışıldık bir ifade olduğu için bu nokta yete­ rince açıktır. Bununla birlikte, gördüğü bütün ilgiye rağmen, bir yazar ve retorikçi olarak Nietzsche'nin stratejilerinin kap­ samlı bir açıklamasından yoksun kalmaya devam ediyoruz. Ben de dahil olmak üzere, çoğumuz, konunun şaşırtıcı zen­ ginliğine yenik düşüyor ve başka amaçlarımızla kişisel açı­ dan ilintili birkaç gözlemle kendimizi tatmin ediyoruz. Bir bakıma, Alexander Nehamas ( 1 985: 1 3-4 1 ), yorumlama çabalarımızı boşa çıkaran temel gerçeği -yani Nietzsche' nin uyguladığı sonsuz çeşitlilikteki üslupsal etkileri- vurgulaya­ rak bunu açıklama zorluğununun üstesinden gelmeye çok N I ETZS C H E ' N I N

73

F E L S E F E S i

yaklaşır. Bunu yaparken, Ecce Homo'dan aldığı Nietzsche' nin kendi geçmişine dönük değerlendirmesini kullanır: "Birçok üslup imkanına sahibim - şimdiye dek tek bir adamın elinin altındaki en çeşitli üslup sanatına" (EH 111, 4). Buradan da anlaşılacağı üzere, bu bölüm, Nietzsche' nin metinlerini ilk defa inceleyen okuyucular için faydalı birkaç noktaya odak­ lanacaktır. Nietzsche' nin geleneksel felsefi yazma üslubundan en belirgin farklılığı, kitaplarının temel planı ve inşasıdır. Filo­ zofların çoğu, sürekli ve dikkatle savunulan bir argüman sun­ dukları kesin olarak ifade edilmiş bir tezi merkeze alan ince­ lemeler veya bilimsel makaleler yazar. Nietzsche' nin kitapları böyle değildir. Kitapların birçoğu, bazen sadece yakındaki bölümlerle net bağlantıları olan kısa, numaralı bölümlere ayrılmıştır. Bir kısım, içindeki bölümler genellikle tematik bakımdan ilişkili olsa da (örneğin ŞB il. kitap veya İKÖ 1, V, VI. kısımlara bakınız), o zaman dahi tek bir genel argümana sığdırılamaz. Nietzsche, meselelerini ele alırken gösterdiği canlılığa dikkat çekerek, "Derin sorunlara soğuk banyolar gibi yaklaşıyorum: onlara çabucak giriyor ve hemen çıkıyo­ rum" der. Bu tür veciz ifadelerin yanlış anlaşılmalara sebep olduğu yönündeki tabii şikayete de şu yanıtı verir: Yazdığında yalnızca anlaşılmayı istemiyor, aynı ölçüde kesinlikle, anlaşılmamayı da istiyor . . . belki ( . . ) herhangi biri tarafından anlaşılmak istemiyordur (ŞB 3 8 1 ). .

Nietzsche' nin kitaplarından bazıları (özellikle Traged­ ya'nın Doğuşu, Ahlakın Soykütüğü ve Deccal) daha fazla tar­ tışma sürekliliği sunar. Fakat buralarda bile, akıl yürütmeyi bırakarak görünüşte ilgisiz konulara geçmek için genellikle N I E T Z S C H E ' N I N FE L S EFE S İ

74

bölüm sonlarından yararlanır ve okuru meselenin çeşitli yön­ lerinin nasıl bir araya getireceği konusunda uğraşırken terk edip gider. (AS il, bu noktada herkesçe bilinen zorlu örnek­ lerden biridir). Böyle Buyurdu Zerdüşt, merkezi bir karakterin hayatını takip ederek birleştirilse de, bu birlik gevşek ve pika­ reskvaridir. Yani kitap en nihayetinde sadece anlatıdaki zayıf birliği bütüne dayatan belirsiz (ya da en azından tartışmalı) bir sonuca varan bir bölümler dizisinden ibarettir. Bu yazı tarzı genellikle "aforistik" ya da "aforizmaci' olarak nitelendirilir ve Nietzsche'ye, Alman felsefesinde en azından Georg Lichtenberg' in Faydasız Kitaplar' ına [Abjal­ lbücher] kadar uzanan bu biçimin seçkin soykütüğünde hak edilmiş bir yer kazandırır. Lichtenberg, fragmanlarını halk­ tan ziyade kendisi için yazdı, fakat geliştirdiği stratejiler yine de ciddi bir etki yarattı. Aforizmaları, formun esasen pedago­ jik kökenlerinden (bazı ilke veya gözlemler için özlü, akılda kalıcı bir form sağlama) kişinin kendisiyle sürekli, keşfedici bir akıl yürütme tarzına nasıl teşmil edebileceğini ortaya çı­ kardı. Nietzsche, Schopenhauer'in de özel bir hayranıydı ve onun özellikle Parerga ve Paralipomena'daki biçimsel arayışı Nietzsche' nin psikolojik gözlemlerini aktarmak için kullan­ dığı teknikleri doğrudan etkiledi (Bu konuda, hiç kuşkusuz, Fransız ahlakçıları da Nietzsche üzerinde önemli bir etki ya­ ratmıştı; bkz. Pippin 20 1 0). Nietzsche' nin bazı yazıları, şöyle apaçık psikolojik analizleri içerir: "Bencillik, duygulara uygulanan perspektif yasasıdır: en yakın olan büyük ve ağır görünür ve uzaklaştık­ ça boyut da, ağırlık da azalır" (ŞB 1 62) Diğerleriyse Nietz­ sche' nin bölüm boyunca geliştirmekte olduğu bir meseleyi özetler (bkz, örneğin "Her zaman kendimize eşlik ederiz': ŞB 1 66). Bununla birlikte, birçok Nietzsche aforizması bir "şa-

N I ETZSC H E ' N I N

75

F E L S E F E S i

şırtmaca'' etkisine dayanır -ilk kısım belirli bir beklenti oluş­ turur, ardından bu ikinci kısımda düşünceyi tetikleyen bir bi­ çimde tersine çevirmeyle çürütülür veya derinleştirilir. Bazen, bu aforizmalar mini diyaloglar olarak da kurulmaktadır: A: " İ nsanı olsa olsa ona denk olanlar över." B: "Evet, seni öven, 'senin denginim' der:' (ŞB 1 90). Bu tür bir "şaşırtmaca" sergileyen birçok aforizma, La Rochefoucauld gibi ahlakçılarda rastlanan sinizmden fayda­ lanır. Fakat Fransızlardan ne kadar çok şey öğrenmiş olursa olsun, Nietzsche, forma daha büyük bir hırsla sarıldı. Siniz­ mi geride bırakmaya ve okuru tefekküre kışkırtmak için çar­ pık formu uygulamaya aynı derecede isteklidir, tıpkı şurada yaptığı gibi: "Her alışkanlık ellerimizi akıllandım ama aklımı za daha az yararlı kılar" (ŞB 24 7). Kaufmann ([1 950] 1 974: 72-95) Nietzsche' nin aforizmalarını "deneyselci" bir felsefe yapma tarzıyla ürettiğini öne sürmüştür ve hakkı da vardır. Ancak okur uyanık olmalıdır, zira her Nietzsche aforizması bir deney (deneme) olmadığı gibi, her kısa bölüm de bir afo­ rizma değildir. Gerçekten de, birçok bölüm bir aforizmaya doğru gelişir; bu aforizma da yalnızca bölüme dahil edilen uygun bir parçadır, belki doruk noktası veya bir tür özet nite­ liğindeki bir sonuç (deney değil) görevini üstlenir. Bu noktada özellikle önemli bir örnek, Nietzsche' nin önsözünde (AS Önsöz, 8) okura biçimin özetleyici gücünün iyi bir örneği olarak sunduğu Soyk ü tük'ün "üçüncü inceleme­ sinin başına konan aforizmadır" Üçüncü İnceleme' nin tama­ mının sadece bu aforizmanın bir yorumu olduğu varsayılır. Maudemarie Clark ( 1 997), John Wilcox ( 1 997) ve Chris­ topher Janaway ( 1 997), söz konusu aforizmanın " Üçüncü İnceleme" nin 1 . bölümünde yer aldığını ve aslında İ ncele­ me' nin epigramı olmadığını ikna edici bir şekilde göstermiş-

N I ETZSC H E ' N İ N

76

F E L S E F E S İ

lerdir. Fakat ilk bölümün kendisi sadece uzun bir aforizma değildir. Aslında pek çok yorum gerektiren aforizma, AS 111, 1 'in özlü, oldukça etkili bir varış noktasıdır; İ nceleme için bir tür taslak görevi gören bu bölüm, evvela çileci idealle kastedi­ len birçok farklı şeyi sıralayarak başlar ve sıkı bir aforizmayla noktalanır: Çileci idealin insan için çok anlamlı oluşu, insan isten­ cinin temel gerçeğinin horror vacui'sinin bir ifadesidir: Bir amaca gereksinimi vardır - bu hiçliği istemek yerine isteme­ mek olacaktır (AS 111, 1 ). (Nietzsche, yorumunu AS 111, 28'de özetlerken, bölü­ mün tamamına değil, bu özlü formülasyona döner.) Nietzsche' nin aforizmalara olan eğilimi, yazısının bazı güçlüklerinin sorumlusudur. Bu tarz formülasyonlar ardın­ daki içerikten ayrıksı durmasıyla bir bölümden diğerine ge­ çerken Nietzsche'nin söylemini bir bütün olarak düşünmeyi zorlaştırır. Fakat özdeyiş biçimi, pek çok zorluk arasında yal­ nızca bir tanesidir. Yaygın olarak belirtildiği gibi (sanırım her yorumcu tarafından, ayrıca bkz. Blondel [ 1 97 1 ] 1 977; Der­ rida 1 978; de Man 1 979; Kofman [ 1 983] 1 993; Nehamas 1 985; Higgins 1 98 7, 2000; Thomas 1 999), Nietzsche' nin yazıları söz sanatları ve edebi mecazlarla doludur ve bu do­ laylı yolların çözülmesi, okurdan aktifkatılım ve incelik talep eder. Gerçekten de N ietzsche' nin en sevilen ve yaygın söz oyunlarından bazıları (örneğin abartı, yeğinseme [litotes], ironi) kasten daha fazla veya daha az bir şey söylemeyi veya başka bir şekilde söylemeyi de içerir, böylece okurunu kendi­ sine uyum sağlamaya zorlar. Ü stelik Nietzsche, hem çağdaş hem de tarihi metinlere yoğun bir şekilde atıfta bulunur ve bu bağlamı bilmeyen kişinin esas anlamı kaçırması çok muh­ temeldir İKÖ 1 1 - 1 5 buna bir dizi çetin örnek sunar [Hus-

N I ETZS C H E ' N I N

77

FELSEFESi

sain (2004) ve Anderson' ın (2002) alternatifler önerdiği bir okuma için bkz. Clark ve Dudrick (20 1 2: 8 7- 1 1 2)] . Nietzs­ che sık sık da bir argümanı değerlendireceği veya reddedeceği izlenimini yaratmak için bir kişilik [persona] icat eder (İKÖ 2 buna açık bir örnektir). Bu nedenle metin içinde etkin hal­ deki çeşitli sesleri takip etmek zorlu bir uğraş haline gelebilir. Nehamas ( 1 988: 46-5 1 ) sonuçta ortaya çıkan oku­ ma deneyiminin karmaşıklıklarının belki de en iyi tanımını sunar: dikkatimiz bazı parlak, çarpıcı paragraflara, hatta bö­ lümlere sabitlenir, fakat bunların diğer bölümlerle bağlantıla­ rı belirtilmediği ve metin hep bir sesten diğerine geçiyormuş gibi göründüğü için okur her yeni bölümü kendi başına ele alarak yoluna devam eder. Özetle, kişi -belki sonraları "afo­ rizmalar" olarak adlandırdığımız birkaç unutulmaz parlak cümle dışında- ayrıntıları, meseleleri, uyarıları, hatta birkaç bölüm önceki paragrafların konusunu unutur. Dolayısıyla Nietzsche' nin kitaplarını kitap olarak okuyamamak çok ko­ laydır. Bununla birlikte, bu tür kapsamlı okumaların yapıl­ ması zaruridir. Clark ve Dudrick (20 1 2) İyinin ve Kötünün Ötesinde' nin 1. Kısmının bütünlüğünü araştıran, tartışmalı da olsa, bir yakın okuma sunar. Çabaları zorluğun kapsamını ortaya koymaktadır - Nietzsche'nin sadece yirmi üç bölü­ münde yer alan ve birkaç düzine sayfayı kapsayan gönder­ melerini ve bağlantılarını açıklamak için koskoca bir kitaba ihtiyaçları vardı! Aynı sorunla farklı bir tonda mücadeleye tu­ tuşan Nehamas ( 1 988), İyinin ve Kötünün Ötesinde veya Şen Bilim gibi devasa çalışmalardaki bir bölümü diğerine bağla­ yan gevşek "düşünce dizisi" tipi bağlantılara dikkat çeker. Bu tür bağlantıları takip ederek, kitapları anlatıcının monologları olarak anlamamızı sağlar. Nehamas'a göre, böyle bir anlatı kişiliğinin yaratılması, Nietzsche' nin yazınsal kendini şekilNI E T Z SCHE ' N I N F E L S E F E S i

78

lendirme projesinin merkezinde yer alır. Buna karşılık Elijah Millgram, bir dizi makalesinde, Nietzsche'nin farklı kitapla­ rında farklı "sesler': farklı anlatıcılar kullandığını iddia etmiş­ tir (bkz. Millgram 2007). Bu daha az bütünlüklü resimde yukarıda belirtilen bir tür "kişilik yerleştirme" [persona-in­ habiting] etkisi, İKÖ 2'deki bariz örneğin ötesinde Nietzs­ che' nin yazılarının çok daha yaygın ve istikrarsızlaştırıcı bir özelliğidir. Nietzsche' nin çalışmalarının vitrinleşen öncelikli iddialarını ve etkileri değerlendirmeden önce onun her kitap­ ta hangi sesle konuştuğunu -ve bu kişiliği nasıl şekillendirip yerleştirdiğini- çözmek, her bir kitabı hakkıyla anlamak için bir ön koşul haline gelir. Millgram' ın görüşü, Nietzsche' nin yazılarının okura yüklediği sorumluluklar bakımından aşırı olsa da, vurguladığı geniş çaplı talepleri -sözgelimi Nietzsche' nin müdahalelerini anlayabilmek için onları doğru tonda ya da "ruhta'' duymak gibi bir talep- metinlerin son derece basit bazı özelliklerini dayatıyor gibi görünmektedir. Örneğin Nietzsche' nin retori­ ğinin en bariz özelliğinin, yani geleneksel değerlere yönelik kınamalarındaki hararet ve öfkenin amacının ne olabileceğini düşünün. Ahlakın Soykütüğü, "bir Polemik" olarak tanıtılır, fakat retorik yoğunluğu böyle bir tür için bile aşırıdır. Nietz­ sche coşkulu saldırılar için hiçbir fırsatı kaçırmaz; kültürün en kutsal sayılan unsuruna tekrar tekrar lanet okur, rahatça saldırgan anti-Semitik mecazlar kullanır (ironik bir şekilde, bu hareketler bizzat anti-Semitik Hıristiyanlara yönelik ola­ rak da tekrarlanır), bağırır çağırır, korkutucu alıntılar arasında istihzayla güler, rakiplerine defalarca kötü niyet ve sahtekarlık suçlamalarında bulunur ve daha niceleri . . . Çalışmanın, her­ hangi bir Hıristiyan mümin için kasten saldırgan bir biçimde tasarlanmadığı sonucuna varmak imkansızdır. Peki neden? IETZSCHE ' NIN FE L SEFES İ

79

Nietzsche' nin, pek çok Hıristiyanın kendi ideolojilerine bağ­ lı kalmaları gerektiği, çünkü kendileri için yapabileceklerinin en iyisinin bu olduğu yönündeki ifadesi göz önüne alındığın­ da ("sürü duygusu sürüde hüküm sürmeli"; KSA 7[6], 1 2: 280), belki de bu yoğun retorik kullanımı okurlarını ayrış­ tırmaya dönük bir strateji işlevi görüyor olabilir. Nietzsche'ye göre Hıristiyanlık ve onun ahlakı olmadan yapamayanlar, ancak onun ne kadar yıkıcı olduğunu anlayarak yaralanabilir; Nietzsche bu korkunç etkileri açıklamak ister, ama bir yan­ dan da Hıristiyanlığa bağlı okurları zarardan korumak ister. Aslında aynı anda ikisini de başarır: tam da bu okurlar onun tonundan o kadar rahatsız olacaklardır ki, öfkeleri sağdu­ yularını altüst edecek ve onun dile getirdiği argümanı takip etmekte zorlanacaklardır. Eğer bu doğruysa, Soykü tük'ün en dramatik yanı, sadece doğru -zarar vermekten ziyade yardım edebileceği- dinleyicilere sesini duyurma amacını taşıması­ dır. Böylece şu sorunun üstesinden gelinmiş olur: Ruh ve sağlık için daha aşağı yaşama kuvvetlerine ya da daha yüksek ve daha güçlülerine hizmet etmesine bağ­ lı olarak, birbirine karşıt değer taşıyan kitaplar vardır (İKÖ 30; karş. İKÖ 26-7, 40 ve ŞB 3 8 1 ).

Nietzsche' nin niyetlerine dönük böyle bir yorumunun mümkün olması bile bu patlayıcı, ihtimamla yazılmış metin­ lerin okurları için ne kadar büyük bir meydan okuma içerdi­ ğini göstermektedir.

N I ETZSCH E ' N İ N

80

F E L S E F E S i

6 TEMEL DOK TRİNLER

Bu giriş N ietzsche' nin yazılarında yaygın olarak karşılaşılan temalara odaklanmıştır, ancak çalışmalarına ilişkin felsefi ola­ rak ayrıntılı yorumların çoğu Nietzsche'nin baştan sona da­ yansa da diğer fllozoflar gibi sistematik olarak geliştirmediği belli başlı doktrinlerin açıklanmasına ayrılmıştır. Bu doktrin ler içinde, bengidönüş [ebedi döngü/Ewige wiederkun.ft] fikri gibileri, bizzat Nietzsche tarafından 'başat, asli' (fundamental) olarak tanımlanmasına karşın (EH III; Z 1 ), şaşırtıcı bir şekil­ de üstü kapalı veya mecazi şekillerde formülleştirilir - hatta Nietzsche' nin bunlara verdiği önem göz önüne alındığında, beklenenden çok daha nadiren tartışılır. Diğerleriyse daha sık bahsedilse de, Nietzsche' nin kitaplarında genellikle bulunma­ yan titiz bir felsefi tefekkürü gerektirecek teorik sorular ortaya çıkarır. Bu nedenle yorumcular, bu doktrinlerin rasyonel şe­ kilde yeniden kurulması için önemli bir çaba harcamışlardır. Bu bölüm, bu kavramların en önemlilerinden üçünü kısaca açıklamaktadır: güç istenci, bengidönüş ve perspektivizm. N I E T Z S C H E ' N I N F E L S E FE S İ

81

GÜÇ İSTENCİ

Güç istenci doktrini, var olan her şeyin temelde, her biri fa­ aliyetleri ve etkileşimleri itibariyle kendi gücünü artırmayı amaçlayan "güç merkezleri" ne dayandığını iddia eder. Fakat bu "güç merkezleri" nin esasen ne olduğu açık değildir ve bu konudaki birçok bilimsel tartışma, en başta Nietzsche'nin ne tür bir doktrin geliştirmeyi hedeflediğiyle ilgilenir. Bazı okur­ lar onu Nietzsche'nin temelci (foundational) metafizik yoru­ mu olarak kabul eder (bkz. Heidegger 1 96 1 , Jaspers [ 1 936] 1 965 ve aynı gelenekten son dönemlerdeki ayrıntılı bir yak­ laşım için Richardson 1 996). Diğerleriyse bu kavramı, soyut ve değişen güç merkezlerinin stabil varlıkların yerini aldığı geleneksel metafizik düşüncenin özcülük karşıtı bir reddiyesi (Nehamas 1 98 5 : 74- 1 05, Poellner 1 99 5 : 1 3 7-98) ya da psikolojik bir hipotez (Kaufmann [ 1 950]] 1 974, Soll 20 1 5 ; Clark ve Dudrick 20 1 5) veya yarı-bilimsel bir varsayım (Sc­ hacht 1 983; Abel 1 984; Anderson 1 994, 20 1 2b) olarak kabul eder. Teorik felsefedeki bu tür okumalara karşı çıkan Maudemarie Clark (2000, ayrıca bkz. 1 990:205 :44) güç istencini yalnızca N ietzsche' nin değerlerini ifade eden ve dünya üzerine hiçbir iddiada bulunmayan bir kavram olarak okur. Gördüğümüz gibi (3 .B.i), gücün genişlemesinin iyi ol­ duğu fikri, N ietzsche' nin çeşitli değer bağlılıklarını sistemli hale getirmek için diğer ilkelerden daha sağlam bir iddiaya sahiptir. Reginster (2006), Katsafanas (20 1 3) ve Hussain (20 1 1 ) tarafından bu konuda farklı analitik değerlendir­ meler geliştirilmiştir. Fakat Nietzsche' nin esas gündeminin psikolojik dünyanın -ya da bütün olarak dünyanın- temelde birbirine karşı güç uygulayan güç merkezlerinden oluştuğu­ nu öne sürmek olduğunu gösteren çok sayıda başka metin de I E TZSCH E ' N İ N F E LS E F E S İ

82

vardır (bkz. ŞB 1 3; İKÖ 23, 3 6, 259; AS II, 1 6- 1 7; ili, 1 31 5 ve ayrıca defterlerden birçok pasaj). Nietzsche' nin bu tür "güç merkezleri" tanımı bazen oldukça soyuttur, bazen on do­ kuzuncu yüzyıl fiziğindeki matematiksel "kuvvet merkezleri­ ni" çağrıştırır, zaman zamansa somut psikolojik veya biyolojik varlıklar (insanlar, dürtüler, organizmalar) gibi güç istencine sahip şeylerdir. Reginster' ın (2006) direnişin üstesinden gelmeye yö­ nelik bir itici güç olarak güç istencine dair açıklaması da pek çok kaynakla desteklenebilir, ayrıca bunun bazı felsefi avan­ tajları vardır. Diyalektik bir bakış açısından Reginster' ın okuması, Nietzsche' nin güç ve iktidar hakkındaki görüşlerinin hede­ fini ve felsefi odağını büyük ölçüde netleştirir: Bunlar, Scho­ penhauer' in yaşam iradesi hakkındaki fikirlerine ve bu fikirle­ ri karamsarlığı beslemek için kullanışına dayanır. Güç istenci böylelikle Nietzsche' nin nihilizmle mücadele programına doğrudan katkıda bulunur (dünyanın var olmaması gerek­ tiğine dair değerlendirmeci bir iddia kılığında). Reginster' ın okuması, Nietzsche' nin psikolojisinde güç istencinin aşikar merkeziliğini de iyi kavramaktadır. Nietzsche, psikolojinin "tekrar bilimlerin kraliçesi olarak tanınması" gerektiğini iddia ettiği parajda, psikolojiyi "güç istencinin oluşumunun mor­ folojisi ve doktrini'' (İKÖ 23) olarak anlamayı önerir. Bazı yorumcular onun böylece, tüm dürtülerin gücü ve iktidarı hedeflediği, dolayısıyla tek bir temel dürtünün (ya da dür­ tü tipinin) tezahürleri olarak sayıldığı monistik bir psikoloji önerdiğini belirtir. Bu yorum, Nietzsche' nin gerçek psikolo­ jik açıklamalarının ve çoğulcu eğilimlerinin olağanüstü çeşit­ liliğiyle pek uyuşmaz. Fakat Reginster' ın görüşü, dürtülerin birinci derecede yaşamsal amaçlarındansa, onların (dürtüleN ! E T Z S C H E'N I N

83

F E L S E F E S i

rin) genel bir yapısal özelliğine -amaçladıkları birinci derece­ de yaşamsal eğilimler ne olursa olsun kendi içlerindeki diren­ ci yenme eğilimlerine- dikkati çeker. Dolayısıyla Reginster' ın görüşü şeyin (yahut hiçbir dürtünün güç dışında bir şeyi amaçlamadığı iddiasına ihtiyaç duymaksızın güç istenci Nietzscheci psikolojinin önemli kavramlarından biri olarak kalmasını sağlar. Diğer araştırmacılar N ietzsche' nin, biyolo­ jik ve fiziksel olguların, etkileşim halindeki güç merkezleri sistemi tarafından açıklanabileceğine dair spekülasyonlarının altını çizmiştir (Abel 1 984; Müller-Lauter 1 999a; Moore 2002; Gemes 20 1 3). Abel ( 1 984), Nietzsche'nin fikirleri ile Leibniz' in dinamik fiziği ve metafiziği arasındaki önemli benzerlikleri vurgulayan yaklaşımın sistematik ve titizce tar­ tışılan bir biçimini sunarken, Moore (2002), Nietzsche' nin güç hakkındaki düşünceleri ile Wilhelm Roux ( 1 8 8 1 ) tara­ fından geliştirilen bazı fizyolojik fikirler arasındaki büyüleyici bağlantı izleğinin peşine düşer. Moore'un okuması, Nietzsc­ he' nin güç üzerine bahsinde sağlık ve hastalık, bozulma vb ile olan bağlantılarıyla birlikte sıklıkla kullandığı biyolojik retoriği vurgular; böylece güç istenci fikri vasıtasıyla Nietzs­ che' nin felsefesini on dokuzuncu yüzyılda yaygınlaşan geniş bir entelektüel akım olan "biyolojizm''in içine yerleştirir.

PERSPEKTİVİZM

Nietzsche' nin seleflerinin teorik felsefesine verdiği yanıtların büyük bölümü perspektif kavramıyla ilişkilidir. Geçmiş filo­ zofların kendi bakış açılarının çalışmaları üzerindeki etkisini büyük ölçüde görmezden geldiklerini ve bu nedenle bu pers­ pektif etkilerini zapt edemediklerini düşünmekteydi (İKÖ N I ETZSC H E ' N I N

84

F E L S E F E S i

6; daha genel olarak bkz. İKÖ 1). Nietzsche' nin "perspekti­ vizmi'' olarak adlandırılan şey, yorumcuları, hem büyülemiş hem de kafa karıştırmıştır ve birkaç önemli Nietzsche yoru­ munun ana meselesi olmuştur (bkz. örneğin Danto 1 965; Kaulbach 1 980, 1 990; Schacht 1 983; Abel 1 984; Neha­ mas 1 985; Clark 1 990; Poellner 1 995; Richardson 1 996; Benne 2005). Bu başlık altında tam olarak hangi doktrin veya bağlılığın yattığı meselesi kadar bunun felsefi değeri hakkında da pek çok anlaşmazlık vardır. Fakat birkaç konuda nispeten uzlaşma söz konusudur ve Nietzsche' nin düşünce­ sinin bu yönüne kullanışlı bir güzergah sunabilir. Nietzsche' nin perspektif kavramına (ya da kendi ifa­ desiyle bilgi 'optiği'' ne) yaptığı başvuruların eleştirel olduğu kadar olumlu bir yanı da vardır. Nietzsche sık sık "dogmatik" filozofları, akıl yürütmelerindeki perspektif sınırlamalarını görmezden geldikleri için eleştirir. Fakat daha önce gördü­ ğümüz üzere, bu perspektifin işleminin bilişsel uğraşlarımıza olumlu bir katkı yaptığını da kabul eder: bazı geçmiş filozof­ larının sapkınca karşı-sezgisel [counter-intuitive] kuramların­ dan bahsetmişken, diye yazar; Oysa sonunda, biz bilenler, tinin, nicedir zararlı ve boş yere ortaya çıkan, böylesi bakış açılarının ve değerlendirme­ lerin kararlı tersine çevrilmesine karşı teşekkürü eksik etme­ yelim: Bir kez olsun farklı görmek, farklı görmeyi istemek, zihnin, gelecekteki kendi 'nesnelliği' için hiç de küçümsene­ cek bir disiplin ve hazırlığı değildir - nesnellik 'yansız bakış' olarak değil de (bu kavranamaz ve saçma bir şeydir), sorunun olumsuz ya da olumlu yanlarını ortaya koyabilme yetisi ola­ rak anlaşıldığında; insan değişik bakış açılarını ve duygusal yorumları bilginin hizmetinde kullanmasını bilecektir (AS

111, 1 2). N I ETZSC H E ' N I N

85

F E L S E F E S i

Bu ünlü paragraf, en azından Platon'dan bu yana fel­ sefede egemen olan düşünceyi, yani bilginin, herhangi bir bakış açısından bağımsız olarak, şeylerin gerçekteki hallerini ortaya çıkarmak için tüm öznel görünümlerin ötesine geçen bir nesnelliği ihtiva ettiği fikrini açıkça reddeder. Bunun ye­ rine, bir bakış açısı ile diğeri arasındaki farktan yararlanarak her bir bakış açısını diğerlerinin sınırlılıklarının üstesinden gelmek için kullanmak ve "hiçlikten gelen bir görüş" gibi bir şeyi kabul etmeden yeniden gözden geçirilmiş "nesnelliğe" mümkün oldukça asimptotik olarak yaklaşmayı önerir. Elbet­ te burada geleneksel felsefenin bakış açısından azade [a-pers­ pective] nesnellik tasvirinin üstü kapalı bir eleştirisi bulun­ maktadır. Fakat sonlu, sınırlı bir bilişsel failin nasıl bilginin peşine düşeceğine dair aynı derecede olumlu tavsiyeler de yer almaktadır. Nietzsche, bilişin perspektif yasaları [perspective optics ef cognition] üzerine çalışmalarını biliş teorisindeki çağdaş gelişmeler üzerine inşa etmiştir. Bu gelişmeler ilk olarak Kant ve Schopenhauer tarafından geliştirilen biliş teorilerinin doğallaştırılmış, psikolojik temelli yorumlarını öneren, bilhassa Friedrich Lange gibi ortodoks-olmayan yeni-Kantçıların ve Ernst Mach gibi pozitivistlerin çalışma­ larıyla bilinmektedir (bkz. Clark 1 990; Kaulbach 1 980, 1 990; Anderson 1 998, 2002, 2005 ; Green 2002; Hill 2003; Hussain 2004). Kantçı düşünceye göre bildiğimiz dünyanın bazı temel yapısal özellikleri (uzay, zaman, ne­ densellik, vb), şeylerin kendi özellikleri veya ilişkilerinden ziyade öznel bilişsel yetilerimizin eseridir. Fakat Kant ve Schopenhauer' in bu yapıları gerekli, herhangi bir olası tec­ rübenin a priori koşulları olarak ele alırken N ietzsche'yi et­ kileyen daha doğa bilimleri temelli düşünürler, onları insan N I ETZSC H E ' N I N

86

F E L S E F E S i

psikolojisinin kaynaklarına kadar takip etmeye çalışmıştır ki, bu da elbette olumsal [contingent] olmak durumundadır. Bu ortadan kaçınılmaz öznel etkilerin değişkenliği, Nietz­ sche' nin aklına onları bir tür perspektif [bakış açısı] ola­ rak ele alma fikrini getirir. Nihayetinde bilişsel bakımdan önemli olan bu perspektifleri psikoloji hakkındaki kendi fikirlerine bağlamaktan çekinmez. Bilhassa Soykütük'teki paragraf onun için bakış açılarının daima duygulanımlarda ve bunlarla ilişkili değer atfetme kalıplarında kök saldığını vurgular. Bu nedenle Nietzsche, "şimdiye kadarki her bü­ yük felsefenin" "yazarının kişisel itirafı ve bir çeşit istemdışı hatırası" (İKÖ 6) olduğunu ileri sürer. Bu nedenle, teorik iddiaların yalnızca hakikat açısından incelenmesi yetmez, bunlar semptomlar olarak teşhis edilebilir, böylece anlamlı oldukları bakış açısından karmaşık dürtü ve duygulanım bileşimlerine kadar geriye götürülebilirler. Böylece Nietzs­ che' nin elinde perspektivizm, felsefi kuramların hangi psi­ kolojik ihtiyaçları tatmin ettiğini açığa çıkararak eleştirmeye dönük "soykütüksel" bir programa bağlanır; perspektivizm hem bu programı harekete geçirmeye hem de ona metodo­ lojik bir rehberlik sağlamaya hizmet eder. Fakat Nietzsche' nin perspektivizmi ve bunu destekle­ yen argümanları, çağdaşı olan Kantçı felsefe ortamının episte­ molojisinin veya "biliş teorisinin" (Erkenntnistheorie) ötesine geçer. En azından biliş teorisinin ''ötesine geçtiği" söylenme­ lidir. Gemes (2009c, 20 1 3), perspektivizmin epistemolojik yorumlarının tamamen yanlış olduğunu ve bunun yerine te­ mel olarak dürtülere ve duygulanımlara dair ahlaki psikoloji içinde bir doktrin olarak alınması gerektiğini savunur. Nietzsche, yalnızca bilişsel özneyle değil, bilmeyi amaçladığımız gerçek ya da gerçeklikle alakalı olarak da persN I ETZS C H E ' N I N

87

F E L S E F E S İ

pektivist iddialarda bulunur. Bu konudaki görüşleri son de­ rece tartışmalıdır. Bazı araştırmacılar Nietzsche' nin hakikati açıkça reddedişinin (herhangi bir gerçeğin bilinebilir oldu­ ğuna dair şüpheci inkarını yahut gerçek fikrinin kendisinin bir şekilde tutarsız olduğuna dair daha radikal iddialarının) altını çizerken, diğerleri de Nietzsche'nin kendi görüşlerinin doğruluğuna ilişkin sık sık karşımıza çıkan iddialarının yanı sıra, yukarıda gördüğümüz gibi, doğruluk ve dürüstlüğe de­ ğer vermesi [valorization] gibi görüşlerini vurgular (3.B.iv.). Farklı metinsel yorumlar arasındaki gerilimleri azaltmak için, N ietzsche' nin kendi iddialarından en azından bazılarının onun hakikat inkarlarının kapsamı dışında bırakılması ge­ rektiği varsayımı, Nietzsche'de farklı "hakikat" anlamlarının birbirinden ayrıldığı fikri (Schacht 1 9 83; Anderson 1 998, 2005) ve Nietzsche' nin hakikat inkarlarını kariyerinin son­ larında bıraktığı yönündeki evrimsel öneri (Clark 1 990, 1 99 8) gibi bir dizi farklı strateji dile getirilmiştir (Hales ve Welshon 2000). Nietzsche' nin kendinde hakikat anlayışına yoğunlaşan çalışmalara ilaveten kayda değer miktardaki akademik çaba da N ietzsche'de gerçekliğin kendisini sürekli değişen bir güç merkezleri sistemi olarak yorumlayarak onun perspektivizmi­ ni bir ontoloji yaratma girişimi olarak okumuştur (Önemli katkılardan bazıları şunlardır: Deleuze [ 1 9 62] 1 983; Abel 1 984; Poellner 1 995; Richardson 1 996; Müller-Lauter 1 999a; Hales ve Welshon 2000; Gemes 2 0 1 3). Bu çabalar, perspektivizm ile güç istenci doktrini ara­ sında güçlü bağlantılar olduğunu savunur.

N I ETZSC H E ' N I N

88

F E L S E F E S i

BENGİDÖNÜŞ

Bizzat Nietzsche bengidönüşün onun en önemli düşüncesi olduğunu öne sürer. Fakat bu durum yorumcuların onu kav­ ramasını kolaylaştırmaya yetmemiştir. N ietzsche' nin doktrini ifade edişi, dünyadaki tüm olayların sonsuz bir döngüsellik içinde aynı sırayla kendilerini tekrar ettiği fikrini varsayar (ya da okuru bunu hayal etmeye yönlendirir yahut onu bir karak­ ter üzerinden tasvir eder). Ancak metinleri bu gözle yorumla­ mak zordur. Nietzsche' nin eserlerinde bu fikri ya varsayımsal terimlerle (ŞB 3 4 1 ), ya son derece eksik ve üstü kapalı (ör­ neğin ŞB 1 09) ya da oldukça metaforik ve yarı-hermetik (Z 111, 2, 1 3) veya da bunları üçü bir arada sunar. Aslında fikre yapılan çoğu gönderme, kişinin onu zaten bildiğini varsayar Ecce Homo'daki, bunun Zerdüşt' ün "asli kavramı" veya "te­ mel fikri" olduğu iddiası bile bu karaktere sahiptir. Başlarda, Nietzsche' nin çoğu okuru onun zamanın ya da kaderin yapı­ sı hakkında kozmolojik bir hipotez sunduğunu düşünmüş­ tür (bkz. Simmel [ 1 907] 1 920; Heidegger 1 96 1 ; Löwith [ 1 935] 1 997; Jaspers [ 1 936] 1 965) ve öyle anlaşılıyor ki bu tezdeki çeşitli sorunlar görülmüştür. (Simmel [ 1 907] 1 920: 250- l n; Soll 1 973; Anderson 2005 : 2 1 7 n2 8). Daha sonraki birçok yorumcuysa bunun yerine düşüncenin varoluşsal, pratik (Magnus 1 978; Nehamas 1 980, 1 985) veya "mitolojik" önemine (Hatab 2005) vurgu yapmayı yeğ­ lemiştir. Nehamas'ın ( 1 985) ardından kaleme alınan pek çok değerlendirme, Nietzsche' nin bu kadar "asli'' bir önem at­ fettiği düşüncenin asla kozmolojik veya teorik zaman, ka­ der, dünya ya da benlik hakkında bir iddia olmadığını ileri sürmüştür. Bu aslında kişinin hayatının iyi olup olmadığını -

N I ETZSC H E ' N I N

89

F E L S E F E S i

sınamak için tasarlanmış kullanışlı bir düşünce deneyiydi. Buradaki genel fikir, kişinin bengidönüşü tasavvur etmesidir ve kişinin geleceğine yönelik duygusal tepkisinin kişinin ya­ şamının ne kadar değerli olduğu hakkında bir şeyler ortaya çıkarmasıdır, tıpkı (Maudemarie Clark' ın akılda kalıcı analo­ jisini alıntılarsak) bir eşin kişinin tekrar evlenip evlenmeye­ ceğine ilişkin sorusunun evliliğin değerini düşünmeye itmesi gibi (bkz. Clark 1 990: 245-86; Wicks 1 993; Ridley 1 997; Williams 200 1 ; Reginster 2006: 20 1 -27; Anderson 2005, 2009; Risse 2009; Huddleston, yakında a). Doğal olarak, bu yorum çizgisi etrafında neredeyse akademik bir uzlaşma­ nın doğması çeşitli tepkilere neden oldu ve Alistair Moles'un ( 1 989, 1 990) erken dönem çalışmalarını temel alan Paul Loeb (2006, 20 1 3) yakın zamanda Nietzsche'nin fikrinin kozmolojik yorumunun güçlü bir savunusunu ortaya koydu. Loeb gibi şüpheciler, tekrar ya da döngü şayet pratik bir düşünce deneyi olarak anlaşılacaksa, yorumcuların bize, birbiriyle ilişkili düşüncelerin belirli özelliklerinin nasıl bir fark yarattığına dair bir açıklama borçlu olduklarında ısrar etmekte haklıdır. Ayrıca Soll ( 1 973), ondan daha sert bir iti­ razda bulunmuştur. Burada bilhassa üç özellik göze çarpmaktadır: 1 ) geç­ mişin tekrar ettiğini, böylece geçmişte olanın gelecekte yeni­ den deneyimlenmesi; 2) yinelenenin her ayrıntıda aynı olma­ sı; ve 3) tekrarın ya da döngünün sadece bir kez daha, hatta birçok kez değil, ebediyen gerçekleşmesi. Varsayılan tekrar ya da döngü ( 1 ), pratik akıl yürütmede geleceğe yönelik doğal önyargının üstesinden gelmek için bir araç olarak önemli ola­ bilir. Geçmişi değiştiremeyeceğimizi ama gelecek hakkında bir şeyler yapabileceğimizi düşündüğümüz için dikkatimiz anlaşılır bir şekilde geleceğe yöneliktir. Fakat bu soru genel N I ETZS C H E ' N ! N

90

F E L S E F E S İ

olarak hayatımızın değeriyle ilgiliyse, geçmişteki olaylar gele­ cektekiler kadar önemlidir ve onları gözardı etmek, en iyi ih­ timalle bir hatadır. (Genel biçim: "Vay! En azından bunu bir daha yaşamak zorunda kalmayacağım . . . "). Düşünce deneyi, tüm yaşamımızı gelecekte bir kez daha yaratıcı bir şekilde ko­ numlandırarak, değerlendirmeci kaynaklarını bir bütün ola­ rak yaşamımıza yönlendirmek için kendimize dönük ilgimizi harekete geçirebilir. Benzer düşünceler aynılık kısıtlamasını harekete geçirir (2). Kendimle ilgili değerlendirmem, ken­ dimle, hayatımla veya dünyamla ilgili hoşnutsuz olduğum herhangi bir olayı veya özelliği atlasaydı bu pek dürüst, kap­ samlı bir kendini sınama sayılmazdı. Tekrarını hayal ettiğim hayatın her detayında aynı olması zorunluluğu, bu tür eleme­ leri engellemek için tasarlanmıştır. Reginster' ın (2006: 222-7) gözlemlediği gibi, üçün­ cü kısıtlamanın, yani sonsuzluğun rolünü açıklamak daha zordur. Bununla birlikte, bunun uygulamada bir fark yarat­ tığı açıktır: Bu husus üzerinde net bir noktaya değinmek ge­ rekirse, Clark'ın evlilik analojisine geri dönelim; kişi evliliği­ ni yeniden yaşamaktan çok mutlu olabilir (bir ya da iki kez, hatta birçok kez). Yine de sonsuzlukta eş düzenlemelerinde bazı farklılıkları tercih edecektir - nitekim Milan Kundera ( 1 99 1 ) Nietzscheci bir düşünce deneyi kullandığı Ölüm­ süzlük adlı eserinin başlarında Agnes karakterini böyle bir konuma yerleştirmiş gibi görünür. Reginster, sonsuzluk kısıt­ lamasının, düşünce deneyinin aslında sonlu olan yaşamları­ mızın sonsuz olabileceğine dair bir dilek üzerinden içten bir olumlama biçimini -neşeyi- gerektirdiği fikrini pekiştirmek anlamına geldiğini öne sürmektedir. Daha alçakgönüllü bir biçimde, Nietzsche' nin, Hıristiyan eskatolojisinin önerdiği şekliyle dünyevi insan yaşamının özünde olumsuz bir değer N I ETZS C H E ' N I N

91

FELSEFESi

taşıdığı yargısını destekleyecek her türlü koşullu olumlamayı yetersiz bularak ortadan kaldırmayı önemsediği düşünülebi­ lir. Ne de olsa dindar bir Hıristiyan, dünyevi yaşamı bu sınavı geçerse ebedi bir dünyayla mükafatlandırılacağı bir iman sı­ navı olarak onaylayabilir - ama tüm bu süre boyunca dünyevi yaşamın kendi başına reddedilmesi gereken günahkar bir şey olduğu inancını korur. Benim sonlu hayatımın sonsuzca yine­ lendiğini hayal etmem bu yolu kapatmaktadır (değerlendir­ menin odağını gerçek hayatın sonlu özelliklerine döndürür) ve sonlu hayatın asla kesinkes "bitmiş ve tamamlanmış" sa­ yılamayacağını varsaymaktadır (Anderson 2005: 1 98, 203;

2009: 23 7-8).

N I ETZSC H E ' N I N

92

F E L S E F E S İ

ALINTILARA DAİR NOT

Bu metindeki alıntılar Nietzsche' nin yayınlanmış eserlerinin tüm baskılarında aynı olan bölüm veya fragman numaralarıy­ la yapılmıştır. İngilizce çevirilere yapılan atıflar North Ame­ rican Nietzsche Society kısaltma sistemini takip etmektedir.

TD

Müziğin Ruhundan Tragedyanın Doğuşu, çev. İsmet Zeki Eyüboğlu, İstanbul: Say Yayınları, 2020. David Strauss, İtirafçı ve Yazar - Zamana Aykın Bakışlar çev. Mustafa Tüzel, İstanbul: İ ş Bankası Yayınları, 20 1 5 .

ZAB

1,

Tarihin Yaşam İçin Yararı ve Sakıncası Zamana Aykırı Bakışlar 2, çev. Mustafa Tüzel, İstanbul: İş Bankası Yayın!arı, 20 1 5 . Eğitici Olarak Schopenhauer-Zamana Aykırı Bakışlar 3,

çev. Mustafa Tüzel, İstanbul: İş Bankası Yayınları, 20 1 5.

İİ

İnsanca, Pek İnsanca, çev. Mustafa Tüzel, İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları, Cilt l, 2 0 1 2; Cilt ll, 2 0 1 4.

TK

Tan Kızıllığı - Ahl�ksal Önyargılar Düşünceler, çev. Özden Saatçi Karadana, lstanbul: Say Yayınları, 2003.

ŞB

z

Şen Bilim, çev. Ahmet İnam, İstanbul: Say Yayınları, 202 1 .

Böyle Buyurdu Zerdüşt, çev. Murat Batmankaya, İstanbul:

Say Yayınları, 202 1 .

N ! ETZS C H E ' N I N

93

F E L S E F E S i

İKÖ

İyinin ve Kötünün Ötesinde, çev. Ahmet İnam, İstanbul: Say Yayınlan, 20 1 8.

AS

Ahlakın Soykütüğü Üstüne, çev. Ahmet İnam, İstanbul: Say Yayınları, 2020.

PA

Putların Alacakaranlıgı, çev. İsmet Zeki Eyüboğlu, İstanbul: Say Yayınlan, 20 1 9.

wo -

NWK

Wagner Olayı- Nietzsche Wagnere Karşı, çev. Mehmet Osman Toklu, İstanbul: Say Yayınları, 20 1 2.

D

Deccal, çev. Ayça Kaya, İstanbul: Say Yayınları, 2020.

EH

Ecce Homo, çev. İsmet Zeki Eyüboğlu, İstanbul: Say Yayın!arı, 2020.



Güç İstenci, çev. Nilüfer Epçeli, İstanbul: Say Yayınlan, 2020.

WEN

Writingsfrom the Early Notebooks, Ladislaus Löb (çev.), Raymond Guess ve Alexander Nehamas (ed), Cambridge: Cambridge University Press, 2009.

WLN

WritingsJrom the Late Notebooks, Kate Sturge (çev.), Rüdiger Bittner (ed.), Cambridge: Cambridge University Press,

2003.

KGA

Werke: Kritische Gesamtausgabe, (ed.) G. Colli ve M. Montinari. Berlin: W. de Gruyter, 1 967 vd.

KSA

Siimtliche Werke: Kritische Studienausgabe, (ed.) G. Colli ve M. Montinari. Berlin: W. de Gruyter, 1 980 vd.

N I ETZSC H E ' N I N

94

F E L S E F E S i

KAYNAKÇA

İKİNCİL LİTERATÜR Abel, Günther, 1 984, Nietzsche: die Dynamik der Willen zur Macht und die

ewige Wiederkehr, Bedin: W. de Gruyter. Acarnpora, Christa, 2002, "Nietzsche contra Horner, Socrates, and

Pauf; Joumal ofNietzsche Studies, 24: 25-53. doi: 1 O. l 353/nie.2002.00 1 O ---, 2006a, "On Sovereignty and Overhumanity: Why it Matters How We Read Nietzsche's Genealogy il, 2'; içinde Acarnpora 2006b: 1 4 7-6 1 . --- (ed.), 2006b, Nietzsche's On the Genealogy of Morals: Critical Essays, Lanham, MD: Rowrnan and Littlefleld. ---, 20 1 3, Contesting Nietzsche, Chicago, iL: University ofChicago Press. ---, forthcorning, "Nietzsche's Responsibiliıy'; in Christopher Janaway and Ken Gernes (ed.), Nietzsche's Postmoralism, Oxford: Oxford University Press. Allison, David (ed.), 1 977, The New Nietzsche, Cambridge, MA: MiT Press. Anderson, R. Lanier, 1 994, "Nietzsche's Will to Power as a Doctrine of the Unity ofScience'; Studies in History and Philı:ısophy ofScience, 25(5): 729-50. doi: 1 0. 1 O 1 6/0039-3 68 1 (94)9003 7-X ---, 1 998, "Truth and Objectivity in Perspectivisrn'; Synthese, 1 1 5( 1 ): 1 -32. doi: 1 0. 1 023/A: 1 0049843 1 2 1 66 ---, 2002, "Sensualisrn and Unconscious Representations in Nietzsche's Account of Knowledge'; lntemational Studies in Philosophy, 34(3): 95- 1 1 7. doi: 1 0.5840/intstudphil2002343 1 O ---, 2005, "Nietzsche on Truth, Illusion, and Redernption'; The Eu­

ropean Joumal of Philosophy, 1 3 (2): 1 85-225. doi: 1 O. l 1 1 1 /j.09668373.2005.00227.x ---, 2006, "Nietzsche on Strength and Achieving lndividualiıy'; ln­

temational Studies in Philosophy, 3 8(3): 89- 1 1 5. doi: 1 0.5840/intstud­ phil2006383 3 1 ---, 2009, "Nietzsche on Redernption and Transflguration'; içinde Landy and Saler 2009: 225-58. ---, 201 1 , "On the Nobility of Nietzsche's Priests'; içinde May 20 1 1 :

N I ETZSC H E ' N I N

97

FELSEFESi

24-55. doi: 1 0. 1 0 1 7/CB0978 1 1 390 1 4977.004 ---, 20 l 2a, "What is a Nietzschean Self?" içinde Janaway and Robertson 20 1 2 : 202-3 5. doi: l 0. 1 093/acprof:oso/9780 1 99583 676.003 .0009 ---, 20 1 2b, "The Will to Power in Science and Philosophy� içinde Heit, Abel, and Brusotti 20 1 2 : 55-72. ---, 20 1 3, "Nietzsche on Autonomy'; içinde Gemes and Richardson 20 1 3 : 432-60. Anderson, R. Lanier and Rachel Cristy, forthcoming, "What is 'the Mean­ ing of our Cheerfulness'? Philosophy as a Way of Life in Nietzsche and Mon­ taigne'; European }oumal efPhilosophy, Anderson, R. Lanier and Joshua Landy, 200 1 , "Review: Philosophy as Self-Fashioning: Alexander N ehamas's Art of Living'; Diacritics, 3 1 ( 1 ): 2 5-54. doi: 1 0. 1 3 5 3/dia.2003 .0002 Ansell-Pearson, Keith, 1 9 9 1 a, Nietzsche contra Rousseau: a Study ef

Nietzsche's Moral and Political Thought, Cambridge: Cambridge University Press. doi: 1 0. 1 O 1 7/CB097805 1 1 554490 --- (ed.), 1 99 1 b, Nietzsche and Modem German Thought, London: Rou­ tledge. -

--, 1 994, An lntroduction to Nietzsche

as

Political Thinker: the Per-

ject Nihilist, Cambridge: Cambridge University Press. doi: 1 0. 1 0 1 7/ CB097805 1 1 606 1 44 ---, 2005, How to Read Nietzsche, New York: W.W. Norton. --- (ed.), 2006, A Companion to Nietzsche, Oxford: Blackwell. doi: l O. 1 002/978047075 1 374 ---, 20 1 4, "Heroic-ldyllic Philosophizing: Nietzsche and the Epicurean Tradition'; Royal lnstitute efPhifusophy Supplement, 7 4: 23 7-63. doi: 1 0. 1 O 1 7/ S 1 358246 1 1 40000 1 0 Beauvoir, Simone de, 1 948, The Ethics efAmbiguity, Bernard Frechtman (çev.), New York: Citadel. Benne, Christian, 2005, Nietzsche und die historisch-kritische Philologie, Bedin: W. de Gruyter.

N I ETZSC H E ' N I N

98

F E L S E F E S i

Berry,Jessica, 20 1 1 , NietucheandtheAncientSkepticalTradition, Oxford: Ox­ ford University Press. doi: 1 0. 1 093/acprof:oso/9780 1 953 68420.00 1 .000 1 Bittner, Rüdger, 1 994, "Ressentiment'; in Schacht 1 994: 1 27-3 8. Blondel, Eric, [ 1 97 1 ) 1 977, "Nietzsche: Life as Metaphor'; Mairi Macrae (çev.), in Allison 1 977: 1 50-75. Came, Daniel (ed.), 20 1 4, Nietuche on Art and Life, Oxford: Oxford Uni­ versity Press. doi: 1 0. 1 093/acprof:oso/9780 1 99545964.00 1 .000 1 Cate, Curtis, 2002, Friedrich Nietzsche, London: Hutchinson. Clark, Maudemarie, 1 990, Nietzsche on Truth and Philosophy, Cambridge: Cambridge University Press. doi: 1 0. 1 0 1 7/CB097805 1 1 624728 ---, 1 997, "From the Nietzsche Archive: Concerning the Aphorism Ex­ plicated in Genealogy, III'; Journal ojthe History ofPhilosophy, 35(4): 6 1 1 - 1 4. doi: 1 O. l 35 3/hph. 1 997.0086 ---, 1 998, "On Knowledge, Truth, and Value: Nietzsche's Debt to Schopenhauer and the Development of his Empiricism'; in Janaway 1 998: 37-78.

Reprinted in Clark 20 1 5 :

2 1 3-49.

doi: l 0. 1 093/acprof:o­

so/9780 1 99 3 7 1 846.003.00 1 3 ---, 2000, "Nietzsche's Doctrine of the Will to Power: Neither Onto­ logical nor Biological'; lnternational Studies in Philosophy, 32(3): 1 1 9-35. doi: 1 0.5840/intstudphil200032346 ---, 20 1 5, Nietzsche on Ethics and Politics, Oxford: Oxford University Press. doi: 1 0. 1 093/acprof:oso/9780 1 99 3 7 1 846.00 1 .000 1 Clark, Maudemarie and David Dudrick, 2009, "Nietzsche on the Will: an Analysis of BGE 1 9''. in Gemes and May 2009: 247-68. doi: l 0. 1 093/ acprof:oso/9780 1 9923 1 5 60.003.00 1 2 ---, 2 0 1 2, The Soul ofNietzsche's Beyond Good and Evi!, Cambridge: Cam­ bridge University Press. doi: l 0. 1 0 1 7/CB0978 1 1 3 9032865 ---, 20 1 5, "Nietzsche's Philosophical Psychology: Will to Power as

Theory of the Soul� in Clark 20 1 5 : 260-86. doi: l 0. 1 093/acprof:o­

so/9780 1 99 3 7 1 846.003.00 1 5 Conant,

James,

200 1 ,

"Nietzsche's

N I ETZSC H E ' N l N

99

Perfectionism:

FELSEFESİ

Reading

of Schopenhauer

as

Educator'; in Schacht 200 1 : 1 8 1 -257. doi: l 0. 1 0 1 7/

CB097805 1 1 570636.0 1 2 Danto, Arthur, 1 965, Nietzsche as Philosopher, New York: Colurnbia Uni­ versity Press. Deleuze, Gilles, [ 1 962) 1 983, Nietzsche and Philosophy, Hugh Tomlinson (çev.), New York: Colurnbia University Press. de Man, Paul, 1 979, Allegories of Reading: Figural Language in Rousseau,

Nietzsche, Rilke, and Proust, New Haven, CT: Yale University Press. Derrida, Jacques, 1 978, Spurs: Nietzsche's Styles, Barbara Harlow (çev.), Chicago, IL: University ofChicago Press. Foucault, Michel, [ 1 964) 1 990, "Nietzsche, Freud, Marx'; in Gayle Orm­ iston and Alan Schrift (eds.), Transfonning the Hermeneutic Context, Albany NY: State University ofNew York Press, pp. 59-67. ---, 1 977, "Nietzsche, Genealogy, History'; in Language, Counter-memory,

Practice: Selected Essays and lnterviews, Donald Bouchard and Sherry Simon (çev.), Ithaca, NY: Cornell University Press. Gardner, Sebastian, 2009, "Nietzsche, the Self, and the Disunity of Philo­ sophical Reason� içinde: Gemes ve May 2009: 1 -3 1 . doi: 1 0. 1 093/acprof:o­ so/9780 1 9923 1 5 60.003.000 1 Gemes, Ken, 1 992, "Nietzsche's Critique ofTruth'; Philosophy and Phenom­

enological Research, 52( 1 ): 47-65. doi: l 0.2307/2 1 07743 ---, 200 1 , "Postmodernism's Use and Abuse ofNietzsche'; Philosophy and

Phenomenological Research, 62(2): 33 7-60. doi: 1 0.2307/2653 702 ---, 2009a, "Nietzsche on Free Will, Autonomy, and the Sovereign Individual'; in Gemes and May 2009: 33-49. doi: l 0. 1 093/acprof:o­ so/9780 1 9923 1 560.003.0002 ---, 2009b, "Freud and Nietzsche on Sublimation'; Journal of Nietzsche

Studies, 3 8 : 3 8-59. ---, 2009c, "Janaway on Perspectivism� European ]ournal of Philosophy, 1 7( 1 ): 1 0 1 - 1 2. doi: l 0. 1 1 1 1 /j. 1 468-03 78.2008.003 35.x ---, 20 1 3, "Life's Perspectives'; in Gemes and Richardson 20 1 3 : 553-75.

N I ETZSC H E ' N I N

100

F E L S E F E S i

doi: l 0. 1 093/oxfordhb/9780 1 9953464 7.0 1 3.0025 Gemes, Ken ve Simon May (ed.), 2009, Nietzsche on Freedom and

Autonomy, Oxford:

Oxford

University

Press.

doi: 1 0. 1 093/acprof:o­

so/9780 1 9923 1 5 60.00 1 .000 1 Gemes, Ken ve John Richardson (ed ..), 20 1 3, The Oxjord Hand­

book of Nietzsche, Oxford: Oxford University Press. doi: 1 0. 1 093/oxford­ hb/9780 1 99534647.00 l .000 1 Gerhardt, Volker, 1 992, Friedrich Nietzsche, München: Beck. Green, Michael, 2002, Nietzsche and the Transcendental Tradition, Urbana, IL: University ofillinois Press. Haar, Michel, ( 1 993] 1 996, Nietzsche and Metaphysics, Michael Gendre (çev.), Albany, NY: State University ofNew York Press. Hales, Steven, and Welshon, Rex, 2000, Nietzsche's Perspectivism, Urbana, IL: University ofillinois Press. Hatab, Lawrence, 1 995, A Nietzschean Defense ofDemocracy: an Experiment

in Postmodem Politics, La Salle, IL: Open Court Press. ---, 2005, Nietzsche's Life Sentence: Coming to Terms with Etemal Recur­

rence, London: Routledge. Hayman, Ronald, 1 9 80, Nietzsche: a Critical Life, Oxford: Oxford Univer­ sity Press. Heidegger, Martin, 1 96 1 , Nietzsche, Pfullingen: Neske. Translated in 4 vols. by David Farrell Krell, as Nietzsche, London: Routledge, 1 9 8 1 f[ Heit, Helmut, Günther Abel, and Marco Brusotti (eds.), 20 1 2, Nietzsches

Wissenschaftsphilosophie: Hintergründe, Wirkungen und Aktualitiit, Berlin: W. de Gruyter. Higgins, Kathleen Marie, 1 987, Nietzsche's Zarathustra, Philadelphia, PA: Temple University Press. ---, 2000, Comic Relief Nietzsche's "Gay Science", Oxford; Oxford Uni­ versity Press. ---, 2006, "Nietzsche, Empty Names, and Individuality� lntemational

Studies in Philosophy, 3 4(3): 47-60. doi: l 0.5840/intstudphil20063 8332 N I ETZSC H E ' N I N

101

F E L S E F E S i

Hill, R. Kevin, 2003, Nietzsche's Criti,ques: the Kantian Foundations

of his Thought, Oxford: Oxford University Press. doi: 1 0. 1 093/acprof:o­ so/9780 1 99285525.00 1 .000 1 Huddleston, Andrew, 20 1 4, "Nietzsche's Meta-Axiology: Against the Skep­ tical Readings'; British Journalfor the History ofPhilosophy, 22(2): 322-42. doi: 1 0. 1 080/09608788.20 1 4.900607 ---, 20 1 7, "Nietzsche on the Health of the Soul'; lnquiry 60( 1 -2): 1 351 64. ---, 20 1 9, Nietzsche on the Decadence and Flourishing of Culture, Oxford University Press. ---, forthcoming a, "Affi.rmation, Admirable Overvaluation, and the Eter­ nal Recurrence'; in Daniel Came (ed.), Nietzsche on Morality and Ajfirm ation, Oxford: Oxford University Press. Huenemann, Charlie, 2 0 1 3, "Nietzsche's Illness'; in Gemes and Richardson 20 1 3 : 63-80. doi: 1 0. 1 093/oxfordhb/9780 1 995 3 4647.0 1 3.0004 Hunt, Lester, 1 99 1 , Nietzsche and the Origin of Virtue, London: Taylor and Francis. Hussain, Nadeem J. Z, 2004, "Nietzsche's Positivism� European ]ournal of

Philosophy, 1 2(3): 326-68. doi: 1 0. 1 1 1 1 /j.0966-8373.2004.002 1 3 .x ---, 2007, "Honest Illusion: Valuing for Nietzsche's Free Spirits'; in Leiter and Sinhababu 2007: 1 5 7-9 1 . ---, 20 1 1 , "The Role of Life in the Genealogy� in May 201 1 : 1 42-69. doi: 1 0. 1 0 1 7/CB0978 1 1 390 1 4977.009 ---, 2 0 1 3, "Nietzsche's Metaethical Stance'; in Gemes and Richardson 20 1 3 : 3 89-4 1 4. doi: 1 0. 1 093/oxfordhb/9780 1 995 3 4647.0 1 3.00 1 8 Janaway, Christopher, 1 997, "Nietzsche's Illustration of the Art of Exe­ gesis� European ]ournal of Philosophy, 5(3): 25 1 -68. doi: l 0. 1 1 1 1 / 1 46803 78.00039 --- (ed.), 1 998, Willing and Nothingness: Schopenhauer as Nietzsche's Edu­

cator, Oxford: Oxford University Press. ---, 2007, Beyond Seiflessness: Reading Nietzsche's Genealogy, Oxford: Ox-

N I ETZS C H E ' N I N

1 02

F E L S E F E S i

ford University Press. doi: 1 0. 1 093/acprof:oso/9780 1 99279692.00 1 .000 1 ---, 2009, "Autonomy, Affect, and the Self in Nietzsche's Project of Genealogy'; in Gemes and May 2009: 5 1 -68. doi: l 0. 1 093/acprof:o­ so/9780 1 9923 1 560.003.0003 ---, forthcoming, ''Attitudes to Suffering: Parflt and Nietzsche� lnquiry, Janaway, Christopher and Simon Robertson (eds.), 20 1 2, Nietzsche, Nat­

uralism, and Normativity, Oxford: Oxford University Press. doi: 1 O. 1 093/ acprof:oso/9780 1 99583 676.00 1 .000 1 Jaspers, Kari, [ 1 93 6) 1 965, Nietzsche: an Introduction to the Understanding

ofhis PhilosophicalActivity, Charles Wallraff and Frederick Schmitz (çev.), Balti­ more, MD: Johns Hopkins University Press. Katsafanas, Paul, 20 1 l a, "Deriving Ethics from Action: a Nietzschean Version of Constitutivism'; Philosophy and Phenomenological Research, 83(3): 620-60. doi: l O. l 1 1 1 /j. 1 9 3 3 - 1 592.20 1 0.00440.x ---, 20 1 1 b, "The Concept of Uni6.ed Agency in Nietzsche, Plato, and Schiller'; ]ournal ofthe History ofPhilosophy, 49( 1 ): 87- 1 1 3. ---, 201 2, "Nietzsche on Agency and Self-lgnorance'; Journa/ ofNietzsche

Studies, 43 ( 1 ): 5- 1 7. ---, 20 1 3, "Nietzsche's Philosophical Psychology'; in Richardson and Gemes 20 1 3 : 727-55. ---, 20 1 4, "Nietzsche and Kant on the Will: Two Models of Reflec­ tive Agency'; Philosophy and Phenomenological Research, 89(1): 1 85-2 1 6. doi: l O. l 1 1 1 /j . 1 933-1 592.20 1 2.00623.x ---, 20 1 6, The Nietzschean Self: Moral Psychology, Agency, and the

Unconscious, Oxford: Oxford University Press. doi: 1 0. 1 093/acprof:o­ so/9780 1 9873 7 1 00.00 1 .000 1 Kaufmann, Walter, 1 950, Nietzsche: Philosopher, Psychologist, Antichrist, 1 st edition, Princeton, NJ: Princeton University Press. ---, 1 954, The Portable Nietzsche, New York: Viking. ---, [ 1 950) 1 974, Nietzsche: Philosopher, Psychologist, Antichrist, 4th edition, Princeton, NJ: Princeton University Press.

N I ETZSC H E ' N İ N

103

F E L S E F E S i

Kaulbach, Friedrich, 1 980, Nietzsches ldee einer Experimentalphilosophie, Köln: Böhlau. ---, 1 990, Philosophie des Perspektivismus, Tübingen: J.C.B. Mohr. Kofman, Sarah, ( 1 983) 1 993, Nietzsche and Metaphor, Duncan Large (çev.), Stanford, CA: Stanford University Press. Korsgaard, Christine, 1 996, The Sources ofNormativity, Carnbridge: Carn­ bridge University Press. doi: 1 O. 1 O 1 7/CB097805 1 1 5544 76 Kundera, Milan, 1 99 1 , lmmortality, Peter Kussi (çev.), New York: Harper Collins. Landy, Joshua, 2002, "Nietzsche, Proust, and Will to Ignorance'; Philoso­

phy and Literature, 26(1 ): 1 -23. doi: 1 0. 1 35 3/phl.2002.00 1 5 ---, 20 1 2, How ta Do Things with Fictions, Oxford: Oxford University Press. doi: 1 O. 1 093/acprof:oso/9780 1 95 1 8856 1 .00 1 .000 1 Landy, Joshua and Michael Saler (eds.), 2009, The Re-Enchantment of the

World: Secular Magic in a RationalAge, Stanford, CA: Stanford University Press. Leiter, Brian, 1 998, "The Paradox of Fatalism and Self-Creation in Nietzsche'; in Janaway 1 998: 2 1 7-57. ---, 2002, Nietzsche on Morality, London: Routledge. ---, 2004, "The Hermeneutics ofSuspicion: Recovering Marx, Nietzsche, and Freud'; in Brian Leiter (ed.), The Future ofPhilosophy, Oxford: Oxford Uni­ versity Press, pp. 74- 1 05. ---, 2007, "Nietzsche's Theory of the Wilf; Philosopher's lmprint, 7(7): 1 - 1 5. Reprinted in Gemes and May 2009: 1 07-2 6. doi: l 0. 1 093/acprof:o­ so/9780 1 9923 1 5 60.003.0006 [Leiter 2007 available online) ---,

20 1 4,

"Moral

Skepticism

and

Moral

Disagreement

in

Nietzsche'; Oxford Studies in Metaethics, 9: 1 26-5 1 . doi: 1 0. 1 093/acprof:o­ so/978 0 1 98709299.003.0006 Leiter, Brian and Joshua Knobe, 2007, "The Case for Nietzschean Moral Psychology� in Leiter and Sinhababu 2007: 83-1 09. Leiter, Brian and Neil Sinhababu (eds.), 2007, Nietzsche and Morality, Ox­ ford: Oxford University Press.

N I ETZSC H E ' N I N

104

F E L S E F E S i

Loeb, Paul, 2006, "ldentity and Eternal Recurrence� in Ansell-Pearson 2006: 1 7 1 -88. doi: l 0. 1 002/978047075 1 374.ch l O ---, 20 1 3, "Eternal Recurrence� i n Gemes and Richardson 20 1 3 : 6457 1 . doi: 1 O. 1 093/oxfordhb/9780 1 99534647.0 1 3.0029 Löwith, Kari, [ 1 93 5) 1 997, Nietz.sche 's Philosophy ofthe Eternal Recurrence

efthe Same, J. Harvey Lomax (çev.), Berkeley, CA: University ofCalifornia Press. Magnus, Bernd, 1 978, Nietzsche's Existential lmperative, Bloomington, iN: lndiana University Press. May, Simon, 1 999, Nietzsche's Ethics and his War on "Morality, Oxford: Oxford University Press. --- (ed.), 20 1 1 , Nietzsche's On the Genealogy ef Morality: a Crit­

ical Guide, Cambridge: Cambridge University Press. doi: 1 0. 1 0 1 7/ CB0978 1 1 3901 4977 Migotti, Mark, 1 998, "Slave Morality, Socrates, and the Bushmen: a Read­ ing of the First Essay of the Genealogy efMorals'; Philosophy and Phenomenologi­

cal Research, 58(4): 745-79. doi: 1 0.2307/2653 72 1 Miligram, Elijah, 2007, "Who was Nietzsche's Genealogist?" Philoso­

phy and Phenomenological Research, 75( 1 ) : 92- 1 1 0. doi: l O. l l l l /j . 1 9331 592.2007.0006 1 .x [Preprint available from the author) Moles, Alistair, 1 989, "Nietzsche's Eternal Recurrence and Reimannian Cosmology'; lnternatianal Studies in Philosophy, 2 1 (2): 2 1 -35. doi: 1 0.5 840/ intstudphil 1 9892 1 265 ---, 1 990, Nietzsche's Philosophy efNature and Cosmology, New York: Peter Lang. Moore, Gregory, 2002, Nietz.sche, Biology, and Metaphor, Cambridge: Cam­ bridge University Press. doi: 1 0. 1 0 1 7/CB097805 1 l 490637 Müller-Lauter, Wolfgang, [ 1 97 1 ) 1 999, Nietz.sche: his Philosoplıy ef Con­

tradictions and the Contradictions efhis Philosophy, David Parent (çev.), Urbana, iL: University ofillinois Press. ---, 1 999a, Über Werden under Wilk zur Macht: Nietz.sche-lnterpretationen

l, Bedin: W. de Gruyter. N I ETZSC H E ' N I N

105

FELSEFESi

---, l 999b, Über Freiheit und Chaos: Nietzsche-lnterpretationen il, Bedin: Walter de Gruyter. Nehamas, Alexander, 1 980, "The Eternal Recurrence'; The Philosophical

Review, 89(3): 3 3 1 -56. doi: 1 0.2307/2 1 84393 ---, 1 983, "'How Üne Becomes What Üne Is"; The Philosophical Review, 92(3): 385-4 1 7. doi: l 0.2307/2 1 8448 1 ---, 1 985, Nietzsche: Life as Literature, Cambridge, MA: Harvard Univer­ sity Press. ---, 1 9 88, "Who are 'The Philosophers of the Future'?: a Reading of Be­

yond Good and Evil; in Solomon and Higgins 1 988: 46-67. ---, 1 998, The Art ef Living: Socratic Reflections Jrom Plato to Foucault, Berkeley, CA: University ofCalifornia Press. ---, 1 999, "Nietzsche and 'Hitler"; Southern Journal ofPhilosophy, 3 7(S 1 ): 1 - 1 7. doi: 1 0. l l l l /j.204 1 -6962. 1 999.tbO l 790.x ---, 2 0 1 5, "Did Nietzsche Hold a 'Falsifl.cation Thesis'?" Philosophical ln­

quiry, 39(1): 222-36. doi: l 0.5840/philinquiry20 1 53 9 1 1 6 Nussbaum, Martha, 1 994, "Pity and Mercy: Nietzsche's Stoicism'; in Schacht 1 994: 1 39-67. Üwen, David, 1 995, Nietzsche, Politics, and Modernity: a Critique ofLiberal

Reason, London: Sage. ---, 2002, "Equality, Democracy, and Self-Respect: Nietzsche's Agonis­ tic Perfectionism'; Journal ef Nietzsche Studies, 24: 1 1 3-3 1 . doi: 1 0. 1 353/ nie.2002.00 1 4 ---, 2003, "Nietzsche's Re-evaluation and the Turn to Genealogy'; Euro­

pean Journal efPhilosophy, 1 1 (3): 249- 72. doi: 1 0. 1 1 1 1 / l 468-03 78.00 1 86 ---, 2007, Nietzsche's Genealogy efMorality, Montreal: McGill University Press. Pippin, Robert B., 1 983, "Nietzsche and the Ürigin of the Idea ofModern­ ism'; Inquiry, 2 6(2): 1 5 1 -80. doi: 1 0. 1 080/002 0 1 74830860 1 99 1 ---, 1 997, Idealism as Modemism: Hegelian Variations, Cambridge: Cam­ bridge University Press. doi: l O. 1 0 1 7/CBü978 1 1 3 9 1 72943

N I ETZS C H E ' N I N

106

F E L S E F E S i

---, 1 999, Modernism as a Philosophical Probkm: On the Dissatisfactions of

European High Culture, 2nd ed., Oxford: Blackwell. ---, 200 1 , "Morality as Psychology, Psychology

as

Morality: Nietzsche,

Eros, and Clumsy Lovers'; in Schacht 200 1 : 79-99. doi: l 0. 1 0 1 7/ CB097805 1 1 57063 6.008 ---, 2009, "HowtoOvercome Oneself: Nietzscheon Freedom'; in Gemesand May 2009: 69-88. doi: 1 0. 1 093/acprof:oso/9780 1 9923 1 5 60.003.0004 ---, 20 1 O, Nietzsche, Psychologg, and First Philosophy, Chicago, iL: Univer­ sity ofChicago Press. ---, 20 1 5, lnteranimations: Receiving Modern German Philosophy, Chicago, iL: University ofChicago Press. Poellner, Peter, 1 995, Nietzsche and Metaphysics, Oxford: Oxford Universi­ ty Press. doi: 1 0. 1 093/0 1 9 8250630.00 1 .000 1 ---, 2009, "Nietzschean Freedom'; in Gemes and May 2009: 1 5 1 -80. doi: 1 0. 1 093/acprof:oso/9780 1 9923 1 5 60.003.0008 ---, 20 1 1 , "Ressentiment and Morality'; in May 20 1 1 : 1 20-4 1 . doi: l 0. 1 0 1 7/CB0978 1 1 390 1 4977.008 Railton, Peter, 20 1 2, "Nietzsche's Normative Theory? The Art and Skili of Living Well'; in Janaway and Robertson 20 1 2 : 20-5 1 . doi: 1 0. 1 093/acprof:o­ so/9780 1 99583 676.003 .0002 Reginster, Bernard, ation';

1 997, "Nietzsche on Ressentiment and Valu­

Philosophy and Phenomenological Research, 5 7(2): 2 8 1 -305.

doi: 1 0.2307/2953 7 1 9 ---, 2000, "Nietzsche's 'Revaluation' of Altruism'; Nietzsche-Studien, 29( 1): 1 99-2 1 9. doi: l 0. 1 5 1 5/9783 1 1 0244472. 1 99 ---, 2003, "What is a Free Spirit? Nietzsche on Fanaticism'; Archiv für

Geschichte der Philosophie, 8 5( 1 ): 5 1 -85. doi: 1 0. 1 5 1 5/agph.2003.003 ---, 2006, The Alfirmation ofLife: Nietzsche on Overcoming Nihilism, Cam­ bridge, MA: Harvard University Press. ---, 201 1 , "The Genealogy ofGuilt'; in May 20 1 l : 56-77. doi: l 0. 1 0 1 7/ CB0978 1 1 390 1 4977.005

N I ETZSC H E ' N I N

107

F E L S E F E S i

---, 20 1 2, "Autonomy and the Self as the Basis of Morality� in Ailen W. Wood and Songsuk Susan Hahn (eds.), Cambridge History of Philosophy in the

Nineteenth Century, Cambridge: Cambridge University Press. doi: 1 0. 1 O 1 7/ CH097805 1 1 975257.0 1 9 Richardson, John, 1 996, Nietzsche's System, Oxford: Oxford University Press. doi: 1 0. 1 093/0 1 95098463.00 1 .000 1 ---, 2004, Nietzsche's New Darwinism, Oxford: Oxford University Press. doi: 1 0. 1 093/0 1 95 1 7 1 039.00 1 .000 1 ---, 2009, "Nietzsche's Freedoms� in Gemes and May 2009 : 1 2 7-49. doi: 1 0. 1 093/acprof:oso/9780 1 9923 1 5 60.003.0007 Ricoeur, Paul, [ l 965] 1 970, Freud and Philosophy: an Essay on lnterp reta­

tion, Denis Savage (çev.), New Haven, CT: Yale University Press. Ridley, Aaron, 1 997, "Nietzsche's Greatest Weight'; ]ournal of Nietzsche

Studies, 1 4: 1 9-25. ---, 1 998, Nietzsche's Conscience: Si.x Character Studiesfrom the "Genealo­

gy, lthaca, NY: Cornell University Press. ---, 2007a, Nietzsche on Art, London: Routledge. ---, 2007b, "Nietzsche on Art and Freedom� European ]ournal ofPhiloso-

phy, 1 5(2): 204-24. doi: l 0. 1 1 1 1 /j . 1 468-03 78.2007.00259.x ---, 2009, "Nietzsche's lntentions: What the Sovereign lndividu­ al Promises� in Gemes and May 2009: 1 8 1 -96. doi: l 0. 1 093/acprof:o­ so/9780 1 9923 1 560.003.0009 Risse, Matthias, 200 1 , "The Second Treatise in the Genealogy ofMorality: Nietzsche on the Origin ofthe Bad Conscience� European Journal ofPhilosophy, 9( 1 ): 55-8 1 . doi: l 0. 1 1 1 1 / 1 468-03 78.00 1 30 ---, 2005, "On. God and Guilt: a Reply to Aaron Ridley� Journal of

Nietzsche Studies, 29: 46-53. doi: 1 0. l 353/nie.2005.0009 ---, 2007, "Nietzschean 'Animal Psychology' versus Kantian Ethics� in Leiter and Sinhababu 2007: 53-82. ---, 2009, "The Eternal Recurrence: a Freudian Look at what Nietzsche Took to be his Greatest lnsigh( in Gemes and May 2009: 223-45.

N I ETZSC H E ' N I N

108

F E L S E F E S i

doi: 1 0. 1 093/acprof:oso/9780 1 9923 1 5 60.003.00 1 1 Rousseau, Jean-Jacques, ( 1 762] 1 979, Emile, or On Education, Allan Bloorn (çev.), New York: Basic Books. Rowı:, Wilhelrn, 1 88 1 , Der Kampjder Theile im Organismus, Leipzig: W. Engelrnann. Safranski, Rüdiger, 2003, Nietzsche: a Philosophical Biography, Shelley Frisch(çev.), New York: Norton. Salorne, Lou, ( 1 894] 200 1 , Nietzsche, S. Mandel (çev.), Urbana, iL: Uni­ versity ofillinois Press. Schacht. Richard, 1 983, Nietzsche, London: Routledge. ---, 1 984, "Nietzsche on Philosophy, lnterpretation, and Truth'; Noüs, 1 8( 1 ): 75-85. doi: 1 0.2307/22 1 5025 --- (ed.), 1 994, Nietzsche, Genealogy, Morality: Essays on Nietzsche's Gene­

alogy ofMorals, Berkeley, CA: University ofCalifomia Press. ---, 1 995, Making Sense ofNietzsche: Reflections Timely and Untimely, Ur­ bana, iL: University ofillinois Press. --- (ed.), 200 1 , Nietzsche's Postmoralism: Essays on Nietzsche's Prelude to

Philosophy's Future, Carnbridge: Carnbridge University Press. doi: 1 0. 1 O 1 7/ CB097805 1 1 5 7063 6 ---, 2006, "Nietzsche and lndividuality'; lnternational Studies in Philoso­

phy, 38(3): 1 3 1 -5 1 . doi: 1 0.5840/intstudphil200638333 ---, 20 1 2, "Nietzsche's Naturalisrn'; ]ournal of Nietzsche Studies, 43(2): 1 85-2 1 2. Schopenhauer, Arthur, 20 1 4, Parerga and Paralipomena, Vol. 1, Sabine Roehr and Christopher Janaway (trans.), Carnbridge: Carnbridge University Press. Shaw, Tarnsin, 2007, Nietzsche's Po/itical Skepticism, Princeton, NJ: Prince­ ton University Press. Sirnrnel, Georg, ( 1 907] 1 920, Schopenhauer und Nietzsche: ein Vor­

tragszyklus, München: Duncker & Hurnblot. Srnall, Robin, 2005, Nietzsche and Ree: a Star Friendship, Oxford: Oxford

N I ETZS C H E ' N I N

109

F E LSEFESi

University Press. doi: l 0. 1 093/0 1 99278075 .00 1 .000 1 Soll, lvan, 1 973, "Reflections on Recurrence: a Re-Examination of Nietzsche's Doctrine, die Ewige Wiederkehr des Gleichens'; in Solomon 1 973: 322-42. ---, 1 998, "Schopenhauer, Nietzsche, and the Redemption ofLife through

Art'; in Janaway 1 998: 79- 1 05. ---, 200 1 , "Nietzsche on the Illusion of Everyday Experience'; in Schacht 200 1 : 7-3 3 . doi: 1 0. 1 0 1 7/CB097805 1 1 5 70636.004 ---, 2 0 1 5, "Nietzsche Disempowered: Reading the Will to Power out of Nietzsche's Philosophy'; ]ournal ofNietzsche Studies, 46(3): 425-50. Solomon, Robert (ed.), 1 973, Nietzsche: a Collection ofCritical Essays, New York: Anchor. ---, 2003, Living with Nietzsche: What the Great "lmmoralist" has to Teach

Us, Oxford: Oxford University Press. Solomon, Robert and Kathleen Higgins (eds.), 1 988, Reading Nietzsche, Oxford: Oxford University Press. Strong, Tracy, [l 975] 2000, Friedrich Nietzsche and the Politics ofTranifıg­

uration, Urbana, iL: University ofillinois Press. Thiele, Leslie Paul, 1 990, Friedrich Nietzsche and the Politics of the Soul: a

Study ofHeroic lndividualism, Princeton, NJ: Princeton University Press. Thomas, Douglas, 1 999, Reading Nietzsche Rhetorically, New York: Guil­ ford Press. Velleman, J. David, 2000, The Possibility ofPractical Reason, Oxford: Ox­ ford University Press. ---, 2006, Self to Self, Cambridge: Cambridge University Press. doi: 1 0. 1 O 1 7/CB097805 1 1 498862 Wallace, R. Jay, 2007, "Ressentiment, Value, and Self-Vindication: Making Sense ofNietzsche's Slave Revolt'; in Leiter and Sinhababu 2007: 1 1 0-37. Welshon, Rex, 2004, The Philosophy of Nietzsche, Montreal: McGill Uni­ versity Press. Wicks, Robert, 1 993, "The Eternal Recurrence: Nietzsche's ide-

N I ETZSC H E ' N I N

110

F E L S E F E S i

ology of the Lion'; Southern Journal of Philosophy, 3 1 ( 1 ): 97- 1 1 8. doi: l 0. 1 1 1 1 /j.204 1 -6962. 1 993.tb0067 1 .x Wilcox, John, 1 997, "What Aphorism does Nietzsche Explicate in Geneal­

ogy ofMorals, Essay III?" Journal ofthe Hi.story ofPhilosophy, 35(4): 593-6 1 0. doi: 1 0. 1 3 53/hph. 1 997.0065 Williams, Bernard, 1 973, "The Makropulos Case'; in Problems of the Se!f:

Philosophical Papers 1 956-1 9 72, Cambridge: Cambridge University Press, pp. 82- 1 00. doi: 1 0. 1 O 1 7/CB097805 1 1 62 1 253.008 ---, 1 993a, "Nietzsche's Minimalist Moral Psychology'; European Journal

ofPhilosophy, 1 ( 1 ) : 4- 1 4. doi: 1 0. l l l l /j . 1 468-03 78. l 993.tb0002 l .x ---, l 993b, Shame and Necessity, Berkeley, CA: University of California Press. ---, 200 1 , "lntroduction'; içinde: Nietzsche, The Gay Science, J. Nauckhoff (çev.), Cambridge: Cambridge University Press. Reprinted in Williams 2006a: 3 1 1 -24. ---, 2006a, The Sense of the Past, Princeton, NJ: Princeton University Press. ---, 2006b, "There are many kinds of eyes'; in Williams 2006a: 325-30. ---, 2006c, "Unbearable Suffering'; in Williams 2006a: 3 3 1 -7. ---, 2006d, " The Women of Trachi.s: Fictions, Pessimism, Ethics'; in Williams 2006a: 49-59. Yalom, lrvin, 1 992, When Nietzsche Wept, New York: Basic Books. Young, Julian, 1 992, Nietzsche's Philosophy ofArt, Cambridge: Cambridge University Press. doi: 1 0. 1 O 1 7/CB097805 1 1 5 863 1 6 ---, 2003, The Death ofGod and the Meaning ofLife, London: Routledge. ---, 2006, Nietzsche's Philosophy ofReligion, Cambridge: Cambridge University Press. doi: 1 0. 1 O 1 7/CB097805 l 1 5844 l 1 20 1 O, Friedrich Nietzsche: a Philosophical Biography, Cambridge: Cambridge University Press. doi: 1 0. 1 0 1 7/CB0978 1 1 3 9 1 070 1 3 --- (ed.), 20 1 5, lndividual and Community in Nietzsche's Philosophy, Cam­ bridge: Cambridge University Press. doi: 1 0. 1 0 1 7/CB0978 l 1 07279254

NI E T Z S CH E ' N I N F E L S E F E S i

111

glH�ll �l�ı!I! 1