Eski Yunan'dan İslam'ın Klasik Çağına Neden Kavramı ve Nedensellik Sorunu [1 ed.]
 9786055888060

Citation preview

Bitim ve Gelecek Kitaplığı

Bilim ve Gelecek Kitaplığı - 9 Eski Yunan'dan İslam 'ın Klasik Çağm a Neden Kavramı ve Nedensellik Sorunu Haşan Aydm © Bu kitabın yayın hakları 7 Renk Basım Yayım ve Filmcilik Ltd. Şti.ne aittir. Birinci Baskı: Bilim ve Gelecek Kitaplığı. Mayıs 2009 ISBN: 978-605-5888 0 6 0 Teknik hazırlık: Baha Okar Yayıma hazırlayan: Nalân Mahsereci Baskı: Ezgi Matbaacılık Sanayi Cad. Altay Sk. No 10. Çobançeşme Yeni Bosna / İstanbul Tel 0212.452 23 02 7 Renk B asım Yayın ve Filmcilik Ltd. Ştl Tel: 0212.244 97 95 Sakızağacı C. Nane Sk No; 15/4, Beyoğlu İstanbul http.//www bilimvegelecek.com.tr • [email protected]

HASAN AYDIN

Eski Yunan’dan İslam’ın Klasik Çağma

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

H asan Aydın Masan Aydın, 1 9 7 I'd e Orda/Ünye'de doğdu. İlk ve ortaöğrenimimi Ünye'de; yükseköğrenimini OMÜ İlahiyat Fakültesi'nde tamamladı Üniversiteyi bitirdiği yıl. aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Enstitüsü'ne araştırma görevlisi olarak atandı ve yükseklisansını tamamladı. Yükseklisans tez çalışması. "Kuran ve Hadislerdeki Bilgi Kavramının İlk Dönem İnanç Mezheplerindeki Tarihsel Gelişimi" başlığım taşıyordu. 1997-2004 yılları arasında, çeşitli özel okullar ve devlet okullarında öğretmenlik yaptı. Aynı zamanda 2 001'd e OMÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü'nde, doktora öğrenim ine başladı ve 2004'd e. "GazzâlTnin Tanrı ve Evren Tasarımı ve Günümüze Yansımaları” adlı çalışmayla bilim doktoru unvanını aldı. 2 0 0 4 -2 0 0 8 arasında Sinop Eğitim Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak çalıştı. 1lâlâ OMÜ Eğitim Fakültesi'nde öğretim üyesi olan Aydın, çok sayıda makale kaleme almıştır. Aydının yayımlanmış kimi kitapları şunlardır: İslam Düşünce Geleneğinde Bilgi Kuramı (Nature! Yayınları. 2005). İslam Düşünce Geleneğinde Din-Felseie ve Bilim (Naturel Yayınları. 2005). Gazzûlî. Felsefesi ve İslam Modernızmme Etkileri (Naturel Yayınlan. 2006). Felsefi Temellen İşığında Yapılandırmacıhk (Nobel Yayınları. 2007). Postmodern Ç ağda İslam ve Bilim (Bilim ve G elecek Kitaplığı, 2008).

İÇİNDEKİLER

9

ÖNSÖZ

15

GİRİŞ 1.

Erken Dönem Uygarlıklar: Neden ve Nedensellik Düşüncesinin Temelleri

18

2.

Ön-Sokratesçi Felsefe: Maddesel Nedenden Ereksel Nedene

20

3.

Sokrates Sonrası Felsefe: Neden ve Nedensellik Sorununa Sistematik Yaklaşım

35

4.

Helenistik Felsefe: Nedensellik Düşüncesine Çoğulcu Yaklaşım ve Yeni Sentezler

44

I. BÖLÜM Kelami Gelenek: Neden Kavramı ve Nedensellik

53

1.1.

Eski Yunan’dan İslam Dünyasına: Neden Kavramı ve Nedensellik Tartışmasında Farklı Bir Bağlam

55

1.2.

Nedensellik Tartışmasının Öncüsü Mu'tezile: Tevellüd, Kümûn-Zuhûr, Mânâ ve Tabiat Kuramları

65

1.3.

Eş'arilik: Tevellüd, Tabiat ve Kümûn-Zuhûr Kuramlarının Reddi, Aranedencilik ve Âdet Kuramı

81

Mâturîdîlik: Töz-ilinek Metafiziği Temelinde Mu'tezilî ve Tabiatçı Kuramların Reddi

94

1.4.

II. BÖLÜM Felsefi Gelenek: Neden Kavramı ve Nedensellik

105

11.1.

Felsefi Gelenek: Nedensellik Düşüncesinin Arka

Planı

107

11.2.

Kindî: İslam Düşüncesinde Kelamdan Felsefeye Evriliş

İli

11.2.a. Nedensellik Tartışması: Bilgikuramsal ve Varlıkbilimsel Temeller

113

11.2.b. Etkin Neden: Nedensellik Bağlamında Metafizikle Fizik Arasındaki Fark

117

11.2.C. Nedensellik Bağlamında Kozmos: Varlıkbilimsel Düzen ve Temeli 11.3. Fârâbî: Felsefi Geleneğin Sistemleşmesi

120 123

11.3.a. Nedensiz ve Nedenli Varlık: Ay-üstü Evrende Nedensel Zorunluluk 124 11.3.b. Nedensellik Bağlamında Sudûr Süreci ve İkincil Nedenler 125 11.3.C. Nedensel Süreç: Fiziksel Evren ve Göksel Etkiler

130

11.3.d. Fiziksel Evren: Determinizm mi, indeterminizm mi?

131

11.4.

İbn Sînâ: Felsefi Geleneğin Zirvesi

137

11.4.a. Neden Kavramı ve Nedensellik: Bilgikuramsal ve Varlıkbilimsel Temeller

138

11.4.b. Dört Neden Öğretisi ve Neden Olma Tarzları

141

11.4.C. Sudûr Süreci ve ikincil Nedenler

148

11.4.d. Fiziksel Evren: Determinizm mi, indeterminizm mi?

151

III. BÖLÜM Kelami ve Felsefi Geleneğin Çatışması: Gazzâlî ve İbn Rüşd

155

111.1.

Kelami ve Felsefi Geleneğin Karşı Karşıya Gelmesi

157

111.2.

Gazzâlî: Kelami Geleneğin Felsefi Geleneğe Meydan Okuyuşu

162

111.2.a. Klasik ve Modern Literatür: Gazzâlî’nin Nedensellik İmgesine Farklı Yaklaşımlar

168

111.2.b.Gazzâlî’nin Nedensellik İmgesine Farklı Yaklaşımların Nedenleri

171

111.2.c. Neden-Sonuç ilişkisi Neden Zorunlu Bir ilişki Değildir?

181

111.2.d.Mu‘tezilî Tevellüd Kuramının Reddi

184

111.2.e. İslam Filozoflarının Nedensel Zorunluluk Anlayışının Reddi

187

111.3.

199

Bir Filozof Olarak İbn Rüşd'ün Nedensellik imgesi

111.3.a. Neden Kavramı ve Nedensellik: Bilgikuramsal ve Varlıkbilimsel Temeller

201

111.3.b. Dört Neden Öğretisi ve Neden Olma Tarzları

204

111.3.C. Nedensellik Sorunu Bağlamında Fârâbî ve İbn Sînâ’ya Yönelik Kimi Eleştiriler

209

111.3.d. Nedensellik Sorunu Bağlamında Gazzâlî’ye Yönelik Eleştiriler

214

SONUÇ ve Değerlendirme

223

KAYNAKLAR

229

tin y a p ıt ı,

b a ıim ve k a rd e şle rim in eğitim i ici»ı hie b irje d a lu irlık ta n çekin m e ye n . Iıeı ko şu ld a y a n ım ız d a olan, ann e m N a lıid e ve b a b am H ü s e y in A y d ı n a ilhaj e diyorum . O n la r b iz im y a şa ın se v im im i

ÖNSÖZ

9

Önsöz E sk i Yıınan'dan İslam 'ın K la s ik C a ğ ın a : Nccleıı K a v ra m ı ve N e d e n s e llik S oru n u adını verdiğim iz hu çalışm ada, k u lla n ıla n y ö n t e m le r , “yap ı-sö k ıı m , m c ia -ç ö z ü m le ıu e , tarihsel eleştiri ve a n la m la n d ır m a " yöntem leridir. A nılan y ö n tem le rin birlikle k u l ­ lanılm asınd aki temel am a ç, hem d ü şü n ü rle rin genel sistemleri içerisinde m erk ezi bir k o n u m a o ıu raıı neden ve n e d ensellik a n ­ layışlarım , onların sistem lerinin ana yapısı ve sistem lerind ek i diğer öğelerle ilişkisi içerisind e a nalitik olarak ortaya k o y m a k , hem de d ü şü nü rlerin d ü şü n ce siste m lerin in tarihsel tu ta m ak la­ rını nesnel bir hiçim de gün ışığına ç ık a rtm a k ve onların d ü ş ü n ­ celerini a n a k ro n iz m e d ü şm e d en , sosy ok ü ltü re l açıdan g ü d ü m lü tarihsel yerin e otu rtm a k tır. Anılan y ön te m le rin , tartışm a k o ­ nusu yaptığım ız d ü şü n ü rle rin , eğ er varsa, g ü n ü m ü z e yansıyan y önlerin i nesnel olarak d eğe rlen d irm e d e de önem li bir işlevi b u ­ lunm aktadır. Ç a l ı ş m a n ı n a m a c ın a g e lin c e , birbiriyle ilişkili dört temel a m acın ın o ld uğ u nu sö y lem ek olasıdır. İlk i, insanlığın düşünsel serü v en in d e Felsefi d ü ş ü n ce n in ö n c ü s ü olarak görülen Eski Y u ­ nanlı filozofların neden ve n e d ensellik s o ru n u n a çoğ u lcu y a k ­ laşım larını ortaya koym a k ; İk in c is i, E ski Yunan'da ortaya ç ı k ­ mış yaklaşım ların İslam d ünyasınd aki izdüşüm lerini g österm ek; ııç ü n c ü s ü , İslam'ın klasik çağında, ned en kavramı ve ned ensellik s o ru n u bağlam ınd a kelam ve felsefe geleneğind e beliren özgün ve ç o ğ u lcu anlayışlara dikkat ç e k m e k ; d ö r d ü n c ü s ü ise, kelam ve

10

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

felsefe g e lenek leri arasında m eyd ana gelen ta n ış m a la rı Gazzâlî ve İbn Rüşd örn ek liğ in d e g özler ö n ü n e serm e k tir. A nılan a m a ç ­ lar, aslında çalışm a içerisind e hangi sorulara yanıt arandığını da yalın b içim d e ortaya k oy m ak tad ır. Ç alışm anın geneli içerisind e, “E ski Y u n a n filozofları, ned en kavramı ve ned en se llik s o ru n u n a nasıl y aklaşm ak tad ır; insanlığın d üşü nsel gelişim inde ö n e m li bir kavşağı sim geleyen İ s la m ’ın klasik çağında ned en ve n e d e n s e l­ lik s o ru n u hangi g ü d ü lerin etkisiyle tartışılmaya b aşlanm ıştır; tartışm alarda, Eski Y u n a n g eleneğinin etkisi nedir; k e lam ctlar ve filozoflar n için farklı anlayışlar b en im se m işlerd ir; ke la m ve felsefe geleneğini neden k avra m ı ve ned ensellik s o ru n u n d a karşı karşıya getiren temel e tk e n le r nelerdir; kelam ve felsefe g e le n e ­ ği açısınd an ciddi tartışm alara yol açan temel k ırılm a noktaları hangile rid ir?” gibi s o ru la ra y anıl aranm aklad ır. Ç a l ı ş m a n ı n k a p s a m ve s ın ır lılık la r ı. Eski Yunan filo zofları­ nın ned en ve ned en se llik s o ru n u n a yaklaşım ları, İslam kelam ek o llerind en M u 'tezile, Eş'arîlcr ve M âturîd ilcrin s o ru n a y ak la­ şım ları, Meşşai/Arisiotclesçi g eleneğe m ensup İslam filo zofları­ nın ne d en ve ned en se llik kavram ını çö zü m lem eleri, Gazzâlî ve ibn R ü ş d u n T e h â fü t tartışm alarında kelam ve felsefi geleneği karşı karşıya ko n u m la n d ırm a la rı sorunsallarıyla sınırlıdır. Çalışm a, giriş ve s o n u ç hariç üç temel bölü m d en o lu ş m a k t a ­ dır. G ir iş b ö lü m ü n d e , İslam dünyasındaki lartışmaların a ık a pla­ nına ve tarihsel tem ellerin e d ik k a t ç e k m e k için Eski Yunan filo­ zoflarının ned en kavram ı ve n e d ensellik soru nuy la ilgili g ö r ü ş le ­ ri. varoluş so ru n sa lın a yaklaşım ları b ağlam ınd a özlü bir b içim d e ele alınm aya ve çö z ü m le n m e y e çalışılmıştır. B ir in c i b ö lü m d e , İslam dünyasınd a soru n u n doğuş nedenleri klasik d ö n e m ve m o d ern d ö n e m d üşü nürlerin yaklaşım ları bağ­ lam ınd a ortaya k o n u l m u ş , M u 'tczilî, E ş ’arı ve M âıııridî d ü ş ü n ü r­ lerin töz-iliııek metafiziği, b ir diğer deyişle a to m cu dünya görü şü tem elinde yapılanan ne d en ve ned ensellik imgeleri tipolojik bir yaklaşım la ç ö z ü m le n m e y e çalışılm ıştır. T ip o lo jik bir yaklaşım b e n im s e n m iş tir; ç ü n k ü anılan e k ollerin içerisinde sav u n u lm u ş tü m yaklaşım ları tü k c tir c e s in c ortaya k o y m a k hacm i sınırlı bir

ÖNSÖZ

11

yapıt içerisind e, ne m ü m k ü n ne de a m acım ız açısından g e re k ­ lidir. C ık e n d önem MuTezili d ü ş ü n ü rle rin anlayışı, Mu'ıezilî yapıtlar ihmal e d ilm em ek le b irlik te, d aha ç o k m ezhepler tarihi yapıtları d ikkate alınarak ortaya k o n m a y a çalışılmıştır. Bu n e ­ d en siz değildir; zira birkaç yapıt dışında, e rk en d önem Mu'tczili d ü n ü rlerin yapıtlarının çoğu bize değin ulaşm am ıştır. Eş'arîlcrin görüşleri o n a y a k o n u lu rk e n , e k o lü n ö n c ü s ü Ebü cl-Hasaıı elEş‘arî ve e k o lü n siste m leşm esin d e ciddi katkıları olan Bâkillaııi ve C ü v c y n î’nin görüşleri tem ele alınm ıştır. $iâ'ııın neden ve ne­ d ensellik k o n u s u n d a k i d ü ş ü n ces in e, klasik kaynakların da işa­ ret elliği gibi, Mu'ıezilî d ü şü n cey e yakınlığı nedeniyle yer ve­ rilm em iştir. M âtu ıid îlik ekolü, b ilin çli olarak tartışmaya dahil edilm iştir. B u n u n iki nedeni b u lu n m a k ta d ır: İlki, M âtuıîdîliğin geneld e ihmal edilm esi. İkin cisi ise, yer yer Eş'arîlcrdcn farklı anlayış savu nd u k larının dillendirilm esidir. Bu açıdan çalışm anın anılan b ö lü m ü n d e , ek o lü n ku ru cu su E b ıı M aıısû r el-M âtu ıid î ve e k o lü n gelişm esind e önem li bir sim a olarak karşım ıza çık a n Ebü cl-M u 'iıı cn -N cs c fi ve ek o lü n g örüşlerini özetleyen Sâbûni'n iıı d ü ş ü n cele rin e ana ballarıyla değinilm iştir. i k in c i b ölü m , Mcşşaî/Aristoiclesçi g eleneğe m ensup İslam filo zoflarının neden kavramı ve n e d en se llik s o ru n u n u iıdeleyişlcı inc ayrılmıştır. A n cak burada da tip o lo jik bir yaklaşım b e ­ n im s e n m iş , e k olü n genel yaklaşım ını belirle m e k için ilk İslam filozofu olarak k abul edilen K ind i, Y e n i-P la to n cu lu ğ u siste m atik olarak Arapçada dillendiren Fârâbi ve İslam d ünyasında YetıiP la to n cu lu ğ u n zirvesi olarak kabul edilen Ilın Sina'nın d ü ş ü n ­ c e le rin in özlü bir biçim d e ortaya kon u lm a sıyla yelim lınişıir. K u şku su z, Âm iri, İhvâıı es-Safâ, Ibn T ü f e } ! vb.nin g örüşlerine de yer verilebilirdi. A n cak , iki ned enle bu türden bir sınırlam ada b u lu n d u ğ u m u z u belirtm e m iz gerekir. İlki, savu nulan anlay ış­ ların k ısm i farklılıklar olm akla b irlik te, old uk ça b enz er o l m a ­ sı; İkincisi ise, kelam ve Meşşai/Aristotelesçi gelenek arasındaki neden kavramı ve n ed ensellik tartışm asına od aklandığım ız için, felscTi geleneği eleştiren Gazzâli nin g eneld e anılan d üşü nürlere, ö zellik le so n ikisine g ö n d e rm e yapmasıdır. Ü ç ü n c ü b ö lü m d e , kelam ve felsefi g eleneğin ııcdcn k a v u n u

12

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

ve n e d en s e llik s o ru n u n d a hangi seb eple karşı karşıya ge ld ik le ­ ri, y aşam ının s o n la rın a doğru tasavvufi g eleneğe y ö n e lse de, ilk d ö n e m yapıtlarında, b ü y ü k ölçü d e Eş'arî kelam g e leneğ inin s a ­ v u n u c u s u olarak b eliren Gazzâlî'ııin nedensellik s o ru n u n a nasıl yaklaştığı, g erek kla sik ge rek se m o d ern araştırıcılarca, o n u n ne­ den sellik im gesine n için farklı yaklaşıldığı, Meşşaî/Aristotelsçi filozofları hangi g erek çe lerle eleştirdiği, anılan geleneğe m e n su p bir filo zof olara k İbn R ü ş d ’ıın, y er yer G a z z â lıy e öd ü n v e r m e k ­ le suçladığı Fârâbî ve özellik le İb n Sina’yı ned en eleştirdiği ve Gazzâlî’nin nedensel zoru n lu lu ğ u in k ârına nasıl yanıl verdiği ortaya k o n u lm ay a çalışılm ıştır. S o n u ç b ö lü m ü n d e ise, kelam ve Meşşai/Arisıoıelcsçi felsefe g eleneğinin ayrışma nedenleri, bilimsel dünya g örü şü ne yakla­ şımları açısından eleştirel bir değerlendirm eye tabi tu tulm uştur. Genel olarak felsefe tarihi, özel olarak da o rtaçağ ve İslam F e l­ se fe s i T a rih i alanın a k ü ç ü k de olsa bir katkı sağlamayı um an bu ç a lışm an ın geneli içerisind e, b ü y ü k ölçü d e ilk ve temel k a y n a k ­ lara dayanılm aya özen g österilm iş, dilim ize kazandırdım çevi­ rilerden de y ararlanılm ış, a n cak temel kaynak ların y o ru m la n ışı k o n u s u n d a , tü k e ıirc e sin e o lm a m a k la birlikle, m o d ern araştırı­ cıların yapıtları ve yorum sal yaklaşım ları da ihmal e d ilm em ey e çalışılmıştır. Bilindiği gibi, hiçbir bilim sel çalışm a Lck bir kişinin emeğiyle ortaya çık m a m a k ta , h er zam an arka planda motivasyon ve b i­ lim sel b irik im e k a tid a bulu n an gizli ö zn e ler yer alm aktadır. Bu genel d u ru m , bu çalışm a için de gcçe rlid ir ve çalışm a sırasında k e n dilerind en yararland ığım , b ilim insanları ve dostları da vefa gereği sizinle paylaşm am ve on lara m innet b o rc u m u ö d e m e m g e rek m ek le d ir. B u b ağlam d a, lisans, yük sek lisans ve dok to ra aşam alarınd a felsefe, İslam felsefesi ve kelam alanındaki b irik i­ m im e ö nem li k atk ılar sağlayan değerli ö ğ retm en im ve d a n ış m a ­ nım Prof. Dr. M e h m e t Dağ’a; b en im le h e r türden d üşü ncesini paylaşan ve beni dinleyip liberal paradigmaya dayalı eleştirel değerlen dirm eleriyle ufk u m u açan değerli dostu m Yrd. Doç. Dr. M e h m e t A y d ın a ; h e m felsefi hem de eğiıim biliınscl b irik im im e k atkı sağlayan değerli h o c a m ve ağabeyim P ıo l. Dr. Erdoğan

ÖNSÖZ

13

Başar’a; biy oloji k ö k e n li olsa da, felsefi tartışm alarda, aykırı y a k ­ laşım larıyla z ihnim d e yeni soru n ların d o g m asın a yol açan ve ıs­ rarla b ilim d en “n e d e n ” so ru s u n u çık a rıp atm a k ve yerin e “na sıl” s o ru s u n u y e rleştirm ek gerektiğini söyleyen adı gibi zeki değerli ark ad aşım Yrd. D oç. Dr. Zeki A p ay d m ’a; d ilbilim sel soru nlarda k e n d is in e başvurd u ğum ve bu k o n u d a k e n d isin d e n ço k ça y a ra r­ landığım g e rçek bir e ntelektüel olan d o s tu m Yrd. D oç. Dr. A h ­ m e t Ç e b i’y c; g erek d ok tora tezim ge rek se bu çalışm ada k u lla n d ı­ ğım klasik yapıtların fo tok op isine u la şm am d a aracı olan değerli d ostu m ve m eslektaşını R ecep Ş e r m c t’e; İbn Sîn â ’nın etkin/fail neden anlayışıyla ilgili m akalesini isteğim üzerine kısa süred e bana ileten değerli m e sle kta şım sayın D o ç Dr. îyaban H ak h’ya; İslam felsefesine ilişkin klasik m etinleri T a h k i k eden, çeviren ve b izim h iz m etim ize s unan değerli b ilim insanlarına; İslam felse­ fesi alanındaki özgün çalışm alarıyla u fk u m u açan, adlarını b u ra ­ da a n am ay acağ ım kadar ç o k olan tüm değerli a raştırm acı-bilim insanı h o ca la rım a ; tartışm alarında b ana ö n e m li katkılar s a ğ la ­ yan felsefe aşığı dostlarım a ve yer yer, özellikle çalışm alarım ı eve yansıttığım da beni eleştirse de, m azeretlerim i kabul eden ve m in ik oğ lu m u z Hüseyin Bilgesoy’a b ak m a görevini üstlenen d e­ ğerli eşim Sahi ha Aydın’a; yapıtta k e ndisin e g önd erm e yaptığım tüm bilim ve d üşün insanlarına ve bu arada yapıtı T ü rk o k u ­ y ucu suyla bulu ştu ran B ilim ve G e le c e k Kitaplığı çalışanlarına, öz ellik le Nalân M ahsereci, Baha O k a r ve E nd er H elv acıoglu’na te ş e k k ü r etmeyi bir b o rç bilirim. Ilasaıı A ydın Sımışım, 2 0 0 9

GİRİŞ

15

Giriş

İn san lık tarihind e ne denli geriye gidersek gidelim, insanın evren ve evrende y e r alan varlık, nesne ve olaylara ilişkin iki tü r bilgisinden söz e tm e k olasıdır. Bu bilgilerden ilki, g özlem selb etiınsel nitelikli bilgilerdir ve bu bilgiler, d u y u lan sağlam olan h e r insan için apaçıktır. S özg elim i, b ir sandalın kü rekle rle ile­ riye d oğ ru h a rek et ettirildiği ya da b oşlu ğ a bırakılan taşın d ü ş­ tüğü, suyun üz e rin e bırakılan bir o d u n parçasının yüzdüğü, b u n a rağm en bir taşın suyun üzerine bırakıld ığınd a battığı b il­ gisi, en ilkel insan için bile apaçık olan b ir bilgidir. B u b eıim selg özlem sel bilgilere bağlı olarak insa noğ lu , daha e rk en d ö n e m ­ lerden beri, anılan d uru m la rın ned en ve nasıl meydana geldiği s o ru s u n u da m e ra k etmiştir, işte bu s oru lar, göz lem sel-b eıim sel bilgiyi aşan a çık la m a çabasına d ö n ü k n e d ensellik bilincini var­ sayan yeni b ir bilgi türünü gün dem e getirm iştir. Bu ikinci tür bilgi, yani g ö zle m le n e n d u ru m u açık la m a y a d ö n ü k n e d ensellik b ilin c in i varsayan bilgi, tarihsel s ü reçle hep farklı şekilde ortaya çık m ıştır. Diğer bir deyişle, insanlar, s a nd alın küreklerle ileriye d oğ ru giLmesi, boşluğa bırakılan taşın d ü şm e si, suyu n üzerine b ırak ılan o d u n u n b a tm a m ası, b una karşın suya bırakılan taşın b atm ası tü ründ en g ö z le m sel-b elim se l bilgilerde daim a o rta k la ­ ş ırk e n , bu d u ru m la rın “ne d en ve nasıl öyle o ld u k la rın a ” y önelik soru ya tarihsel s ü reç te farklı yanıtlar v e rm iş le rd ir.'" Bu n e d en ­

li

B k j. A lım cı A rslaıı, İlk ç a ğ i-c/sç/e T a rih i ( S o k r a t c s O ıuesı Y uııaıı t-clsr/rs ı), O..I, liilgi Ü n iversitesi Y ayınları, Islan İnil, 2 0 0 6 . s .7 6 .

16

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

siz değildir; zira nedensel lem ele dayanan a çık lam alar, ko p le k s bir doğaya sahiptir, k uram sal ve ııst-düzey kurgulara g e rek sin im gösterm ekled ir. E rk e n d ö n e m insanların doğru dan g özlem lediği, am a “n ed e­ nini ve nasıllığını” doğru dan saptayamadığı olaylar arasındaki neden ve nedensel ilişkileri açık la m a y a d ö n ü k ç a b a la n ya da açıklam a odaklı k u r g u la n , geneld e m ito lo jik d ü ş ü n ce b içim i ola ­ rak nitelendirilm iştir. B u d ü ş ü n ce b içim in i, k im ile rin in yaptığı gibi, kura m sal ve ııst-düzey yapısı gereği ister b ilim sel yaklaşı­ mın ö n c ü s ü olarak n ite le n d ire lim u \ gerekse I lans R cic h e n b a c h gibi, doğaötesi ned enleri g ü n d e m e getirdiği için, onları g e rç e k ­ likten k o p u k “sözde a ç ık la m a " olarak nitelendirip bilim sel d ü ­ ş ü n c e n in ö n ü n ü tıkayan bir ya k la şım olarak g ö relim ’ ”, onlarda, varoluşu açıkla m a y a d ö n ü k , üsL-dûzey bir kurgu o lu ştu ru ld u ğ u ­ nu ve b u n a bağlı olara k, b ir tür k o m p le k s ned ensellik ilişkisin in k uruldu ğ un u, g ö z le m le n e n d u ru m u aşan birtakım n ed enlerin ve nedensel ilişki ve s ü reç lerin ön plana çık arıldığ ını ifad e et­ mek g e rekir.’” Zira e rk e n d ö n e m insanların biiişsel d ünyasınd a, doğrudan ya da dolaylı ola rak g özle m le n e n d u ru m u açıklam aya d ön ü k olarak geliştirilm iş olan m itolojiler, doğaları gereği bir tür sim gesel üst dil k u lla n m a k la , neden ve n ed ensellik b ilincini 2)

K u şkusuz m itolo jilerle ilgili, on ların işlevine y ön elik pek ço k göı tış ileri sü rü l­ m ü ştü r. O nu lün ıüylc an lam sız b u lan , b alla o n u n belli bir m an lık içerm ediğim sö y leyen , toplum sal işlevine dik kat çek en , sim gesel öğelerini ön plana çık aran , yapısal u n su rların a dikkal çek en , o n u d in ve bilim gibi diğer etkinliklerle ilişki içerisind e açık lam ay a çalışan v e ilkel insanın bilimi olarak g ö re n vb. d ü şü n ü rle r­ le k arşılaşm ak olasıdır. Sözgelim i bkz. E rn csl C assirer. Iıısım IAnine B ir Deneme, Ç ev. N ecla A ral, YKY, İstanb ul, 1 9 9 6 , s .1 7 v d .; E m esi C assirer, Devlet Efsanesi, Ç ev. N ecla A ral, Rem zi Kiıabevi, İstanb ul, 198-1, s. 1 9 -3 9 ; Jca n -l’ ierrc V crn a m , Eski Yunaıı'da Söylen ve T o p lu m , Ç e v . M. E. Ö zcan , İmge K iıabevi, A n k ara, 2 0 0 1 . s .2 2 3 vd.

3)

Bkz. H aııs R cich cn b aclı, Bilimsel Felsefenin Doğusu, Ç e v . C em al Y ıldırım , Remzi

•t)

S. 11. llo o k . m itolo jileri, riıüel m itosları, o rijin m itosları, kü lt m ıtoslaıı. prestij

K iıabevi, İstanb ul, 1 9 8 1 , s .1 0 vd. m itosları vc csk aıalog y a m itosları o larak sın ıflam ak la ve etiolojik (tıedenb iliınst'I) m itosta nedensellik ö ğ esin e vu rgu yu ön plana çık arm ak tad ır. Bkz. S. II. H o ok , Orliidogu M ito lo jis i (M e z o p o ta m y a . M ısır, Fil islin, HİN t, Musevi ve H ır is ti­ y a n M ito sları), Ç ev. Alûcddiıı Şenel, İm ge Kiıabevi, A n kara, 1 9 9 3 , s .9 - 1 5 .

GİRİŞ

17

varsa y m ak la ve h er a çık la m a etk in liğin d e olduğu gibi, zoru nlu olarak, nedensel s ü reçler ö rg ü s ü n ü ön plana ç ık a rtm a k la d ır.11’ Bu g e rekçelerd en hareket eden k im i d ü şü n ü rle r, b ilg ik u ıam sal/episıemolojik

açıdan

g ö zle m le n e n

s ü reçlerin ,

dolayısıyla

varlık ve o luşu n tem eline oluraıı neden arayışı ve ned ensellik ilişkisin i, insan zih n in in önsel (a priori) bir niteliği sayarken -zira o n larca , neden arayışı, en k ü ç ü k ço c u k ta hile karşımıza çık m a k ta d ır-1'”; kimileri ise, neden arayışı ve ned ensellik ilişki­ sinin önsel (a priori) olm ayıp, deneysel (a posteı iori) bir z em in e dayandığın ı ileri sürm üşlerdir. İkinci şıkta dile gelen d ü ş ü n c e ­ yi b en im se y en d ü şü nü rlere, sözgelim i David I lu ın c'a göre, suya bakıp, tahtanın onda yüzeceğin i ve insanı boğ acağ ım ya ila taşın batacağım veya ateşe bak arak on u n insanı yakacağını çıkarsamak olası değildir. Bunlar, an c ak deneysel (a posteriori) olarak bilinen türden şeylerdir.171 Aslında h e r iki yaklaşım biçim in in de b oşlu kta o luşm ad ığ ını, her ikisinin de belli bir te mele ya da belli g erek çelere dayandığım b elirtm e k gerekir. K u şk u su z, neden kavramı ve ned en se llik bilin cin in ortaya çık m a s ın d a , insan zihn in in işleyişinin önsel (a priori) te m cile ­ rinin y anında -b u k onuda insanın d oğu ştan getirdiği yetenekleri de a n ım s a m a k gerekir-, deneysel (a p o ste ıio ri) tem ellerin, yani insanın pratik yaşam ının ve d en ey im lerin in de etkili old uğu nu 5)

Anılan d u ru ım ı, llo n ri I ranklnrt ile II A Iru ıık lo rı, Ue/nee Rlıi/nso/’lıv adlı ya­ pılın "Myllı aıul Rcalııy" adlı b ö lüm ün de o ld u k ça yalın lıir biçim de g ö s te rm e k ­ ledir. likz. Ilcııri I ranklort - II A 1 tan k lıırl. ‘Myllı anıl Itcalilv ". Hı/nrı' K lıllosııplıv. I h ı -1 iım c ıs ııy ol C h icag o l’rcss. C h icag o . l lH ö . s. I 1 -1 0

6)

.Sözgelimi İslam lelselesı ve kelam ı arn slm n alaııy la liıılıi Alay sın te d em ekled ir “N eıleıı (illcl) ııısaıı zılm ine lıakiın olan lıir ilkedıı (

I Hu likir. eıı basil in san ­

dan filozohı kııdar h c ık c s c c bilinir ve o n a g ö re b arrk el edilir. Hunu ögreıııııeve ilıliyac vııklur. İnsanda doğusü m ve Iccıııb o ö n cesi b u lu n u r Ç o c u k la hile vaı dır. Daha hıık ac aylık olan eo cu g ıın , bir y etin e gizlice d o k u m u n a , çıralın a ba­ kın arak kim in d o k u n d u ğu n u a n ı r " llu sey ın A lay . İhtı Siıiıi’dn Vııı lık ıN 'ıc m ivesi. A n k ara, lUHl. s .2 0 5 7)

Sözgelim i bkz. Davul İllim e, d lin in s e o/ Hininin .Vuııııe (Iııs a ıı Dognsı l'z cıiııe K ir lın ıleııır), İngilizce ve I urkee ım lııı bir arad a. Ç.rs

Azız Vaulıııılı. bleıı Ya­

yınları, Islanbııl. I*>07, s .7 9 vıl; Davul lin in e , tın ım H ilm i I.'zeııııe fliı b in le n ir (An J.ssnv (' ınıreıııing ılır H ım ıım I ıiılı'iMıuıdiııg). Ç rv Selinin I vrm ı. M idi Ya yıu ları, Isıanbul. I d H iî.s s .lS v d .

18

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

sö y le m e k g e rek ir.'1” Aslınd a bu b i ç de nedensiz değildir; çü n k ü deneyim siz y e te n e k le r gelişmediği gibi, yeten ek yok sa d e n e y im ­ lerin b ir işleve sahip olmadığı da bilinen bir d u ru m d ur. Yani iki­ si arasında karşılıklı bir ilişki söz konu sud ur. Ancak s o r u n u n ç ö z ü m ü n ü nerede g örü rse k görelim , insanın g erek bireysel ge rek se toplu m sal yaşamını s ü rd ü rm e si, kendi ya­ pıp etm elerini bir kurala bağlam ası, kendi eylem lerini ve içeri­ sin d e yaşadığı n e s n e le r dünyasını ve u ç su z -b u ca k sız evreni, bir diğer deyişle varlık ve o lu şu , y aşam ım ilgilendiren boyutlarıyla tanım ası, anlam ası ve a n la m la n d ırm as ın ın , neden kavramı ve nedensel açık lam ala rla yakından ilişkili olduğu ve h er nedensel a çık la m a n ın da üsl-d üzey kuramsal bir te mele dayandığı g e rçe ­ ğini k a y d etm ek gerekir.

1. Erken Dönem Uygarlıklar: Neden ve Nedensellik Düşüncesinin Temelleri Yukarıd a sö z k o n u s u e tliğim iz, önsel (a priori) ve deneysel (a p o steriori) k oşu lların ö n e m in i, e rk en d ö n e m e ait araştırm alarda ortaya çık an belgeler de d este k ler niteliktedir. Arkalarınd a yazılı belge bırakan e rk en d ö n e m uygarlıkların d ü ş ü n ce b iç im le rin i ve o d ö n e m lere ilişkin m itolojileri irdeleyen 11. F ra n k fo rı ve H. A. F ra n k lo rl, B e fo r c P h ilo so p lıy adlı yapıta yazdıkları, ıV/yl/ı ıtıul Rcıılily adlı b ö lü m d e , varlık vc o luşu açıkla m a ç ab asının tem eline oturan “ned en ve n a s ıl” s o ru s u n a dayalı ned ensellik d ü ş ü n c e s i­ nin, a slında insan doğasınd an k ay nak lanan evrensel bir d üşü nce o ld uğu nu vc k ültü rlü insanlar arasında, k o m p le k s niteliğiyle o l­ d u kça e rk en d ö n e m le r d e n beri soru ld u ğ u n u s ö y le m e k te d ir le r.w A n ca k o n ların , d oğanın k ö k e n in e ve orada gözle m le n e n te kbiçiın c ilik ve d üzene vurgu yapan İni d ü ş ü n c e n in , sözgelim i S ü ­ m er, Babil ve M ıs ır’da, insanın gözlem lediği ilişkilerd en, ö z e l­ likle to plu m d an

ve insa n ın

kendi eylem ind en ç ık arsanarak

doğaya yansıtıldığı iz le n im in e kap ılm a n ın m ü m k ü n o ld uğ u nu

8)

Bkz. H üseyin A lay. İbn Shui'ıla Varlık N azariv rsı. s .2 0 5 .

9)

Bkz. Mcnri F ra n k ta n - H A . F r a n k ta n , "M yih and R caliıy", S . 2 3 - 2 V

GİRİŞ

19

söy led ik leri g ö r ü lü r .'10' Bu yüzd en, e rk en d ön e m uygarlıklarda karşılaştığım ız, neden kavramı ve n e d en se llik d ü ş ü n c es in in , m o d e rn insanın kabul ettiği, kişisel o lm a y a n , m e k a n ik ve n e­ d enselliğin yasal işlevselliği gibi u n su rla r içerm ed iğ ini, ak sine anto rop o m orfik / insa nbiçim ci ö z e llik lerin ağır bastığını belirt­ m e k g e r e k i r . " 0 Bıı, aslında in san ın bilmediğin i ya da doğrudan gözle m le y e m e d iğ in i, gözlem led iğine vc bildiğin e dayanarak, bir b aşka deyişle b enzeşim (an a lo ji) yoluyla açık lam a çab asının bir s o n u c u olsa gerektir. Zira üst-düzey d ü ş ü n c ey e g önd erm e yap­ sa da, k uram sal yaklaşım larım ızı, d en ey im lerim izd en bağım sız düşü nem eyiz. O n la rca, erken d o n e m to plu lu k ların , sıradan ilişkilerin ö t e ­ s in e uzanan ve mitsel diye adlandırılan d ü ş ü n ce biçim lerind e, varlık vc oluşla etkin olan neden vc ned en se llik , ya kozm osa şu anki varlığım veren güçleri ya da doğadaki belli aralıklarla orta­ ya çık an düzenli akışı ve yaşam larını o lu m su z etkileyen ayrıksı d uru m ların ned enlerini a raştırm a ş e k lin d e kendini gösterd iğini s ö y le m e k olasıdır. N itekim e rk en d ö n e m (o p lu m la rm , g ü n delik d en ey im leriyle bildikleri olgularda, doğal betim leri ve doğal iliş­ kileri ö n plana ç ık a rırk e n , gözlem sel verileri aşan d uru m lard a “ne d en ve nasıl” s o ru s u n u so rd u k ların d a . T a n r ı ya da tanrılara bağlı m etafizik nedenleri ön plana çıkarı tıkları anlaşılm aklad ır. B u m etafizik ned en anlayışı, g e rek varlığın k ö k e n in i, g erek m ev­ sim le rin d eğişim ini, gök sel nesn ele rin h a re k e t vc k o n u m la rın ın d eğ işm e sin i, ge rek se ö lü m ve benzeri d uru m ları açık lam aların da daha da belirgin bale gelm e kled ir. N itek im o n lard an bize kalan belgelere bakılırsa, “neden vc nasıl” s o r u s u n u n yanıtında. Tanrı ya da Tanrısal e m ir ve d ü ze n lem e lerin ö n plana çıktığını s ö y le ­ m e k olasıdır. Bu kutsal e m ir ya da d ü z e n le m e le r, adeta, yasa k o ­ y u c u n u n to p lu m u ve toplu m sal ilişkileri e m riy le var etm esi vc d ü ze n lem e sin i an ım sa tm ak tad ır. S a n k i e rk e n d o n e m to p lu lu k ­ lar. to plu m sal y aşam dan edindikleri y ö n c iic i-y ö n e tile n ara sın ­ daki ilişkileri d üzenleyen yasalardan yola çık ara k , "n ed e n ve na-

1 0 ) Hkz. I lc m ı I ratıkloıl - II. A. F r.ııık fo ıl. “M yllı an d R c a liıy '. s. 14. 1 1 ) Ilkı. Ilc m ı lıa ıık lo r ı and 11 A. I ıa ııld o rı.

Vlvıh and R c a liıy '.

n

21

20

HEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

sılltga” ilişkin k u ra m sa l b ir y ak laşım geliştirm işler, bu yaklaşım ı e vrene, daha aç ık deyişle doğal olgular dünyasına y ansıtm ışlar ve bu yansıtmaları g e nellem işlerd ir. Zira e rk en d ö n e m lo plum lardan bize kalan yazılı belgeler, o n ların toplu m sal yaşama ilişkin gözlem leri aracılığıyla bildikleri “y ö n e tici-y ö n ctile n , b u y ru k ve b uyruğa uym a, h u k u k ta k i adalet ve öd ü l-ce z a ” gibi d uru m ları, n ed en in i doğrudan gözle m le ye m e d ik lcri ya da “nedeni ve nasıllığı” a çık ç a belli olm ayan varoluşu ve doğal fenom enleri a ç ık la ­ m ak için temel kabul ellik le rin i ya da üsı-düzcy k uram sal yakla­ şım larını bu b ağlam da yapılandırdıklarını g ö s te rm e k te d ir:'121

2. Ön-Sokralesçi Felsefe: Maddesel Nedenden Ereksel Nedene insanın g e rek eylem se! gerekse kuram sal yaşamı için y a ş a m ­ sal ö n e m e sa h ip olduğu anlaşılan “neden ve nasıl” soru suyla, bu sorulara bağlı " n e d e n s e llik ” s o r u n u n u n , g e rçek anlam d a felsefi ilginin k o n u s u o lm a s ın ın , genel kanıya bakılırsa, ned enlerin b el­ li ölçülerd e doğallaştırılarak, insan aklıyla kavranm aya çalışıl­ dığı E sk i Y u n a n da, felsefi d ü ş ü n ce n in 1,1 filizlenmesiyle ortaya çıktığı ileri s ü r ü lm e k t e d ir.0"1’ Aslında bu yargının tem elini, UnS o k raıe sç i fe lsefenin temel ilgisinde y akalam ak olasıdır.

1 2 ) Bkz. H enri F ran k fu rt anıl 11. A - F ran k fo rt, "M yllı anıl R eality", s. 14 ve 2 9 vd. 1 3 ) l-elseli d ü şü n cen in n erede nrlay a çık tığıyla ılğili, heııı dıığıı hem de halı d u şu n ecsin ıle farklı d ü şü n celerle karşılaşm ak olasıdır Sözgelim i l'âriıbi ve I . Ilob b cs Iclsefcm n o n c c K cldanılcr'd e başladığı, orad an Hski Yım an'a geçi iği ve so n ra D ogu ya/lslanı d ü n y asın a, yani aynı co ğ rafy ay a geri d ö n d ü ğ ü n ü söy lem ek led ir, l-ârâbl şöyle der: "R iv av cıc g öre bu ilim , eskiden Irak lıalkı olan K cldatıilcr’de m eyd an a g elm iş, o rad an Y u n an lılara, o n lard an da Su ıvan ilere ve so n ra A rap lata geem ışıir." bar.'ıbi, Mutluluğu Kuzuıırııu (T a h s il e.s-.SuVııle). C ev. H üseyin Alay, Fdrıllrl’niıı l / ( E s c ıı. A Û IF Y ay ın ları, A n kara, 1 9 7 4 . s .ö l

l.u a b i'ııiıı ben zeri bir

anlayışı T h o m as I lobbes da sav u n m ak lad ır. Bkz. 1Inhbcs, Leviathan, ç ı v .; C ev S. L im , YK Y. İstanbul, 1 9 9 ö , s .4 6 0 - 4 6 1 . Bu tan ışm an ın o ld u k ça erk en bir d ö n e m d e de yapılm ış olm ası dik kate d eğ erd ir. Bkz. D iogenes Lat ııio s, l'ııltı F ilo z o fla r ın Y a ş a m la r ı ve Ö ğ r e tile r i, Ç ev. C an d an Ş c n ıu n a . YKY, İstanbul, 2 0 0 7 , s .1 3 vd. 1 4) Bkz. R ). Ilaıık in so n , Cutısc a n ıl Evplıiııu/iını iıı A ıu ıe ııl G r e e k l/ım ıg/ıi. O x fo rd U n iversity Press. O x fo rd , 2 0 0 1 , s.B v d .; Julius W ein b erg , "C a u sa tio n ". T h e D iılio n a r y a) t h e H isto ry o f lilrus, T h e L lc ilr o m c T c x l C en lre al I lie U n iversity o f V irginia L ib rary , 200.3. s .2 7 1 - 2 7 2

GİRİŞ 2 1

Bilindiği gibi ö n -S o k ra lc s ç i (çiselenin temel ilgisi, nıiıolo j i k d ü ş ü n c e içerisinde dc bir ö lç ü d e yanıiı aran a n , “Varlık vc oluşu n k ö k e n in d e ne y a tm a k ta d ır?", yani “A rk he n e d ir? " s o r u ­ suyla, “O lu ş süreci nasıl işle m e k le d ir? ” , bir diğer deyişle “N e s ­ n e le r d ünyasınd aki g ö zlem led iğ im iz d eğ işm e le r nasıl m eydana g e lm e k l e d i r ? ” ya da “B irincil şey ya da şeylerd en ikincil şey ve ş eylerin nasıl vc hangi s ü reçle çık tık la rı” s o r u s u d u r .'1'" K u ş k u ­ s u z bu so ru lar, ö n e m li ö lç ü d e kuram sal nitelikli soru n la rd ır ve “ne d en ve nasıl" soru su ile bu n la ra bağlı “n e d en s e llik ” bilincini varsaym aktadır. A n cak felsefe tarihçilerinin s ık sık y in ele d ik le ­ ri gibi, ö n -S o k ra lc s ç i d ö n e m d e, m ito lo jid e n felsefeye d o ğ ııı bir evrim süreci y a ş a n m a k ta d ır" "’ ve bu süreçLe, açık lam alarda hâlâ m ito lo jik d ü ş ü n c e n in eıkisi s e z i n l e n m e k t e d i r ." '1 Sözgelim i Eski Yunan d üşü nürleri üzerine yaptığı araştırm alarıyla ünlü Jc a g c r , T h e T h e o lo g y o f T h e E a r ly G r c c c P h ilo s o p h e r adlı yapıntıda, ev­ renin nasd m eydana geldiği, evrenin b a şlang ıcınd a b u lu n a n , k a­ ranlık ve düzensizlik (k a o s) d u ru m u n d a n düzenliliğe geçiş vc düzenliliği temsil eden güçlerle, düzensizliği icm sil eclcn g üçler arasındaki çatışm aların ele alınışınd a, m itolog lard an filozoflara, leog on ile rd en filozofların k o z m o lo jis in e , m itostan logosa g e ç iş ­ te temel bazı değişikliklerin old u ğ u n u , b u n u n la birlikle, bu d e­ ğişikliklerin ilgi, kaygı ve s o ru n la r alanında değil, soru nları ele alışta, bir diğer deyişle, bakış açısınd a ve y ö n le m d e bir değişiklik o ld u ğ u n u söylem ekted ir. Yani ona göre, aslında yanıtı aranan soru lar aynıdır, ama yanıtlar verilirken b e n im s e n e n y ö n tem le r farklılaşm aktadır. O ııca, Yunan filo zoflarında ilginin b ü tü n ü y ­ le tanrılardan. Tanrısal olandan uzaklaşarak yalnızca doğaya, doğal ola n a g eçm esi, ato m c u b irkaç d ü ş ü n ü r lıariç, süz k on u su 13)

Bkz. İnlin riıırn ct, l- t ı ıh C n i; Plıilı>v>|ilıv, A aıul C Black. I.ondun, 1 9 2 0 , ->.2 v d .; W C 'apallc, S okıııtcs'icH () ıu r T e ls c /e (Fıııgını/ıılm - DugMigru/ılıT), t 1. Ç.c\. O ğuz O zııgıil. Kalıalı ı Y ayınları, İstanb ul. 1 9 9 4 , s. 18; Bkz. I . I: IVlıTs, A m il: Yıııııııı J-cbc/iM Sıigfııgıı (T u n lısr/ B ir Okııınu), O v . H t. ıılcr. Paradigm a Yayınları. İstan b u l, 2 0 0 4 . >.30

16) B k z K .ıılıry ıı M o rg a n , M v tlı « m İ P lıilıisp lıv l ı n n ı tin Picm h i cif its fn Pli tın. t. a ın lıtid gc T ııiv c r s ıly l’ıc ss. N e w Y o rk , 2 0 0 4 , s . 30 vd. 17) Bkz. A l n ı n ı A rsk ııı. Illn ıig PY/sr/c (in ilti (.Soluııırs ö ı m s i Ytııttm / i/ m / isİI, ( I, s .3 8 43.

22

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

değildir; doğa aracılığıyla, var olan şeyler yoluyla eski s o ru nların eski ilgi ve kaygılarla, fakat daha k ö k ı c n c i bir a k ılcılık la y enid en ele alınm ası ve d ü şü n ü lm e si sö z k o n u s u d u r .lw Je a g e r'ın anılan yargısı yersiz değildir; ç ü n k ü A ristoteles’in, M eta jici/ı adlı y a p ı­ tında Eski Yunan d ü ş ü n ces i için yaptığı “la b iaiçılar ve teologlar” ayrımı ç o k k ategorik gibi g özü k se de, tabiatçı filozofların kim i görüşlerind e teologların d ü şü n cele rin in devam ettiğini sö y le ­ m ek g e rek ir.(|g| K o nuya ned en ve n e d en se llik s o ru n u b ağlam ınd a b ak ıld ığ ın ­ da. A risto ıeles’in tabiaiçı olarak nitelendirdiği M ileili ve Elealt filozofların bir k ıs m ın d a , maddesel n e d en in , diğer bir k ısm ınd a ise gizemli i d e o l o j i k etk en le rin ned ensel açıklam alarda belli bir yer edindiği g ö r ü lü r.'201 E ski Y u n a n ’daki maddesel n ed enle i d e ­ o lo jik neden arasındaki gidiş gclişli yaklaşım ı yakından g ö r m e k için, d ü şü n ü rle rin varlık ve olu ş s o ru n u b ağlam ınd a tartıştıkları “ned en, n a s ıl” ve bu iki soruya bağlı “n e d en s e llik le ” ilgili g ö ­ rü şlerin i ana hatlarıyla ele alm a k ge rek m ek le d ir. Bu gidiş geliş, Eski Y u n a n ’daki ç o ğ u lc u d ü ş ü n c e yapısını g ö rm ek * “ned en ve nasıl” soru suy la “n e d e n s e llik ” k a vra m ının felsefi d ü ş ü n ce içe ­ risinde tarihsel s ü r e ç le geçirdiği içeriksel evrimi g öz le m le m e k ve İslam d üny asınd ak i yansım alarını takip e tm e k a çısınd an da anlamlı olacaktır. İlk filo z of olara k g örülen T h a l c s ’e (ö. M Û 5 4 6 ) göre, her şeyin ark hesi, ilkesi, doğası, nedeni veya lözü, A risto teles’in deyişiyle maddesel nedeni s u d u r .'2" Aristoteles’e (ö. M Ö 3 2 2 ) b akılırsa o, bu g ö rü şü , h e r şeyin sıvı b ir varlıktan beslendiği, sıcağın k e n d isi­ nin de on d a n çık tığ ı, o n u n la varlığını sürd ü rd ü ğ ü n e ilişkin göz-

1 8 ) Bkz. W . J c a g c r , T h e T h c o lo g y n j T h e li a ıl y G r e c e P h i lo s o p h e ı. I.on d o n , 1 9 4 7 . s. 1 2 -1 5 . 1 9 ) Bkz. Je a g e r, Tlıc T h c o lo g y o j T h e E a r ly G r c e e P h ilo s o p h e r . s.7 v d ., C o n ıio rıl, I he O rig in s o f G r c c k P h ilo s o p h y , L o n tlo n . 1 9 5 2 , s.ti v j . 2 0 ) Bkz. A risto teles, M e ta fiz ik , Ç.ev. Altıncı A rştan. Sosyal Y ay ın lan . İstanb ul. 1 9 9 6 , s .9 1 . 2 1 ) Bkz. A risto teles, M e la jiz ik , s .9 1 ; W . K ranz. Aıılıfc F e ls e fe (M etin ler ve A a l:l,ilin t ­ in i) , Ç ev. Suad Y. U aydur, Sosyal Y ayınları. İstanbul. 1 9 9 4 . s .2 9 ; W . C ap allc. Sokiciırs'inı Ö n c e F e ls e fe (P r a g n u ın la r - D o g s o g r n jile ı), C .l. s .6 3 .

GİRİŞ 2 3

lemi ile, her şeyin to h u m la rın ın nem li bir yapıda olm ası, suyuıı ise ne m li şeylerin doğasının kaynağını oluştu rm ası olgusundan çık a rs a m ış ıır.ul) A n cak T h a les ’e göre b u maddesel neden yeterli değildir; zira o, aynı zam anda her şeyin tanrılarla dolu o ld uğ u nu da s ö y lc m c k te d ir .(i,) Felsefe tarihi ara ş lim lalarıy la ünlü Arslan, T h a le s ’iıı h e r şeyin tanrılarla d o lu old uğu d üşüncesi ile o n u n , d em irin m ıknatısı ç e k m e ö zelliğ ine sahip olm ası yü z ü n d en canlı olduğu d ü ş ü n c es in e duyduğu inancı b irleştirerek, şu çarpıcı y o ­ ru m u yapmaktadır: Thales her şeyin esrarengiz, canlı güçlerle dolu olduğuna inanmaktadır; mıknatısın demiri çekmesi olgusundan ha­ reket etmekte, bu olguyu genelleştirerek bııtün varlıkların içine yerleştirmektedir. Tlıales'in canlı ile cansız arasındaki ayrımı göz önünde lulmayıp. her şeyin rulıu ve canı oldu­ ğuna inandığını düşünürsek, bu durumda, her şeyin tanrı­ larla dolu olması, Thales için her şeyin canlı güçlere sahip olması anlamına gelebilir.***' Her şeyin canlı old uğu d ü ş ü n ces i, “h ilo z o iz m " olarak n itelen­ d irilm e k le d ir ve öyle anlaşılıyor ki, T h a le s , ilk maddedeki h a re ­ k et, değişim gibi d uru m ları, h e r şey in tanrılarla dolu olduğu ve dolayısıyla ca n lıcılık anlayışıyla a ç ık la m a y a çalışm aktadır. Tlıales'in d ü ş ü n c es in e eleştirel açıd a n yaklaşan ve varlığın ilk esini, maddesel n e d en in i, sıııırsız-belirsiz bir madde olarak nitelendirdiği a p c i r o n olarak gören A n a k sim a n d ro s ’un (o. M Ö 5 4 6 ) u "’\ on d an s ıca k lık , s o ğ u k lu k , yaşlık ve k u r u lu k gibi nite-

2 2 ) Bkz. A rislo leles. M e ta fiz ik , s .9 1 . 21)

Bkz. W . K ran z, Aıııilî J:clse/e. (M clm lcı ve A(il.'l. s 4 4

K ranz, P y th a­

g o ras ile Z erdüşl arasın d ak i kişisel bağlantı pek şüphelidir dese d e. ikisinin d ü ­ şü n celeri arasın d a icleıı bir bağlantın ın b u lundu ğunu söylem ek ten kendisini alam az. Bkz. W . K ran z, Antik Pe/se/r (Metinler vc A cıklınındın), s .4 9 . 7.d ıp n o t. 3 7 ) Bkz. VV C ap allc. S o lt r ıı la ' ı m Û ıırr l ' ı h r f r (f ırıgnınnlıiı-IJogsognı/ilcı), C t, s .9 2 93.

GİRİŞ

27

den sa ğ lam ak tır.1W) Panteist bir evren kurgusun a sahip ola n K s e n o p h a n c s (0 . M Û 4 8 5 ) , evrend ek i her şeyin tem eline, bir old u ğ u n a inandığı1,u' ve h içb ir iıısaıısal niteliği olm adığını d üşü ndü ğ ü T a n rıy ı o t u r tm a k ­ la ve evrend ek i h e r şeyi, T a n rın ın z ihniy le y önettiğ ini. Arıslolelcsçi söy lem le , “oluş sü recini ve evreni d ü ş ü n m e k le h a rek ele g e ç ird iğ in i”00’ ileri sü r m e k te , olu ş ve b ozu lu şu n tem eline on u otu rtm a k ta d ır.(' " 1 A n cak ond an aktarılan kimi pasajlar. Tanrısal d ü ş ü n m e n in y anınd a o n u n doğal ned en se l süreçleri de dikkate aldığını g österm ekted ir. Sözgelim i, suyu n ve rüzgârın kaynağı­ nın deniz old u ğ u n u ileri sürdü ğ ü, “G ü ç lü deniz olm asayd ı, ne ansızın b ulutlardan çık a n rüzgâr eserd i, ne ırm ak lar akardı, ne de A iı h e r iı ı yağmurları d ü şe rd i” dediği ak tarılm a k lad ır.10’ Bir b aşka pasaj ise, ona, tıpkı P yth a gorasçılar’ın savunduğu gibi, G ü n e ş ve Ay’ın oluşta etkisi old uğu an lay ışım iliştirm ektedir: G ü neş, yeryüzünün ve üzerindeki canlı varlıkların m ey­ dana gelişi vc de yönetilm esi bakım ınd an yararlıdır: buna Ay’ın da katkısı vard ır.”141’

V arlık k avram ını yadsıyıp, d iy alek tik bir söy lem le, sürekli o lu ş ta n söz eden vc “Bir nehirde iki kez y ık a n ılm a z ” diyerek 3 8 ) Bkz. W . C ap alle. S alıru tes'leıı Û ıırr F e ls e fe (prriğim ıııluı-Dogsöği'rı/ileı), C..I, s .9 2 . 3 9 ) K scn op lıaııes'ııı ta n rın ın birliğini k an ıllay ışıy la ilgili şö y le bir pasaj a k ta rıl­ m ak lad ır. “İler şeyin en g ü d ü s ü v ar o lab ilir ( .

Tanrı ise e ğ e r, o zam a n sırl lek bir l a m ı

çü n k ü b irk aç I anrı o lsay d ı, islediği Iırı şeyin yerin e g e l­

m esi ın u m k ım o lm azd ı. D em ek ki, sa d e ce bir lek ta n rı \ar o la h ilir.' W . C a p alle, .Sokiııles'lııı Oııer t e İse/e U -rag m u n lar-D o g su g ra/iirr). C .l, s .1 0 7 - 1 0 8 . K scıto p h an es'ien a k lard an an ılan p asajın . İslam

k e la m cıla n n e a kullanılan

“lem âııu " (k arşılık lı e n g e lle m e ) kan ıtın ı ö z o la ra k içerm esi o ld u k ça dik k al ç e ­ k icid ir. 4 0 ) Bu d ü şü n ce. Krunz'a g ö re . A risto teles larafıııdan ele alınm ak ve tam am lan m ak su reliy le, y ü zyıllarca lıûkuııı su rm u ş la r. Bkz. W . K ranz, Aıılik F r ls c fr ('Metlider \c A ç ık la m a l a r ) , s. 51. 4 t ) Bkz. VC. K ran z, Aıtlik F clse/r (M elinlıT ve A cdduım ıluı), s .5 1 - 5 2 ; W

C ap a ltc,

Sultı a l c s ı e ı ı d i » e F e ls e fe ( F r a g m a ı ıla ı- ü o g s o i’r a fi lc r ) . C .l, s .9 8 - 9 9 . 4 2 ) Bkz. \V. C ap alle. .Sukıuleş’ıcıı Ö nrr F e l s e f e (F r a g m a n la r - D o g s o fir a file e ) , C .l. s. 1U2. 4 3 ) Bkz. W , C apalle. S o k r a ıe s ' ır ıı O ıu e F e ls e fe s 101

(i-ıır uzayda lıarekel eder Am a o , 11c içind e b u lundu ğu ne de içinde bulunm adığı uzayda lıarekel edebilir Ç ü n k ü hır uzayda o lm ak ve onu işgal clıııck . lıarekel clu ırk lır. CHc yaıulaıı bir şcyiıı için d e bu lunm adığı bir şey d e'lıa rek el elliğini d ü şü n m ek de saçm ad ır. 4 ) Ç ok lu k P arad o k su : Z cııo n ço k lu ğ u n kabul edilm esi lıalıııde ıkı sa ç m a so n u cu n do ğ acağ ın ı ileri s û rc ı. O ııca şeyler ço k o lu rsa, aynı zam an d a lıeııı b ü yü klüğü o l­ m ayan lıcııı de soıısuz bu yıiklugu olan şeyler o lu rla r Büyüklüğü olm ay an şeyler olu rlar; çü n k ü o n lard an lıer biri eğeı bir birim i tem sil i lm ezlerse çok olm azlar. Am a bir birini, b ö lü n em ez; zira lıer şey aııeak içinde hır p arça varsa bölün ebilir v c o eğ er u zam sa içinde b irço k p arça olabilir. Aynı zam anda so n su z b ü yü k o lu r­ lar; çü n k ü varlığı olaıı lıer şeyin bir luıyuklügû olm alıd ır. l:g er b ü yü klüğü varsa, o halde o n u n parçaları da olm alı v c İni parçalar birbirinden ayrı olm alıd ır. Bu p arçalar, an c a k birbirinden araların d a başka p arçalar v arsa ayrılabilir. Bu a ra d a ­ ki parçalın d a, birbirinden başka parçalarla ayrılm ası vc b u nun b ö y lccc sü rü p ğ ilm csı gerek ir. Sıı lıalde, lıer ıısın iıı h er biri belirli hu yüklııge salııp so n su z sayıda p arçad an o lu şm ası g e rek ir S o n u ç o larak o şey. bir ço k lu k ve büyüklüğü olm ay an veya so n su z büyü klüğü olaıı bir şey olm ak z o ru n d ad ır. İle r iki s e ç e ­ nek le sa ç m a old u ğ u n d an ço k lu k sa çm a d ır ve varolan birdir. A n dan paradokslar vc başkaları ıçııı bkz A lıın rı A rslan , İlk ç a ğ belse/e frııi/ıi (S n lıııılc s Öncesi Vuııuıı b e ls r/rs i). c .l . s .2 5 0 - 2 5 8 , Roy S o ren sen . A Brief Itisıo rv of P a ra d o x , O xford U n i­ versity l’ rcss, N ew Y ork 2 0 0 3 . s .4 4 - 5 0 . 54)

Bkz. W

K ranz. A m il; b clsr/c (Metinler

vr Açrfel«mü/ur). s .9 8 ; W . G ip a llc.

Snfciiili's'leii Öııre belse/r (bıngııırııılrıı -Dtrgsiigr rifllci). Ç .I, s .l6 (i-lf> 7

GİRİŞ

31

maddesel ned enin yanında, ond an ayrı b ir hareket ettirici ilk e­ n in, A risto teles’in te rm in olojisiy le “clkin/fail n e d e n i n ” varlı­ ğım kabul e tm e s id ir .'1” O n c a . “D aha ö n c e varolm ayan bir ş e ­ yin varlığa geldiğini veya h erha ngi bir şeyin yok olabileceğin i d ü ş ü n e n le r delidir; çıın k û varolm ayan bir şeyden herhangi bir şeyin dogması k e sinlik le m ü m k ü n d e ğ ild ir."'110 O n a göre, lıcr şeyin maddesel n ed eni, “hava, toprak, s u ve a te ş le n ” ibaret olan dört k ö k ve onların nitelikleri olan “s ıca k lık , so ğ u k lu k , yaşlık ve k u r u lu k tu r ” . Dıı dört öğe ve dört nitelik kuram ı. A ristoteles’le g ü çlü bir yankı uyandıracak ve bu yankı İslam felsefe geleneğ in­ de de devam edecektir. Tabiattaki şeylerin zoru nlu olarak değil, ak sine rastlantı s o n u c u meydana geldiğini söyleyen, b ö y lccc in ­ determ inist bir evıe n anlayışını savu nan E m p e d o k le s, rasilanıı s o n u c u m eydana gelen olayları, “n e fre t vc s ev g i” kavramlarıyla açık lam a ya çalışır. O n a göre evrende nefret egem en olduğunda öğ eler birbirlerinden ayrı d üşer ve bir d ağılm a olur; çü ııkü nefret k ötü lü ğ ü n nedenidir; sevgi eg em en old uğu nda ise, h e r şey birlik içinde olur; zira sevgi, iyiliğin n e d en id ir.” 1' Nefret vc sevgiyi, canlılar evreni için de temel alan E m p e d o k le s'in b iy olojisind e de, m etafizik h iç b ir şey o lm ay ıp, h e r iş b ir tesadü f ve şans eseri olarak orlaya çık m a k tad ır. Bu a n lam d a, o n c a , yaşam koşu llarına ayak uyd u rabilen varlıklar hayatta kalıt lar, a n c a k onların varlık­ larını devam ettirm eleri de bir ereğe y ö n e lik o lm ay ıp , tam am en şa n s vc rastlantı s o n u c u d u r 158’. D aha s o n ra d eğ ineceğ im iz gibi. E m p ed ok les'in bu d üşü n cele ri h e m A ristoteles'te h e m dc İslam d ü ny a sınd a g üçlü eleştirilere uğrayacaktır. E ın p o d o k lc s ’in maddesel neden k o n u ş u n d a k i ç o ğ u lc u anlayı­ şın ı b en im s e y en , a n ca k d o n maddesel temeli e ksik bulup so ıı-

5 5 ) tik :. A tım d A rslaıı. Ilk ctıg F e ls e fe T a r ih i (S n k r a le s O ıır es l ritmin F e ls e f e s i) , C .l. s. 2 6 5 . 5 6 ) llkz. \V. C ap allc. S o k ıa t e s 'le n O n e e F e ls e fe ( F r a g m a n la r - D o g s o g ıa f ile ı) . t I. s . 17 3 . A ltın cı A rslaıı. I ll u a g F e ls e fe l a r l l ı i ( S a k i n l e ş Ö ıır es l Y unan F e ls e f e s i) . C .l, v 2 6 5 . 5 7 ) İlk :. A n s io ir lr s . M e ta fiz ik , s .9 6 ; VV. K raıtz, A n tik F e l s e f e (M e t in in v e A cılıh n n al a ı ) . v l i t ; W . C ap allc. .Solnnlcs'ıcıi Ö ıu e F e l s e f e (F r a g ın a n la ı D a g s tıg r a fıle r ). C. I. s. 1 6 9 -1 7 0 . 5 8 ) Bkz. A risto teles. Fiz ik. C ev S. Balniı, YKY. İstanb ul. 2 0 0 1 . s .6 8 - 6 9 .

32

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

s u z lo lıu m lartlan söz eden A n a k sa g o ıa s ’ın (ö. M Ö 4 2 8 ) , oluş ve b o z u lu ş u n olm a d ığ ın ı, sad ece varolan şeylerin karışm ası vc a yrılm asının söz k o n u s u old u ğ u n u ileri sürdüğü görülür. O n c a , her şeyde, h e r şeyd en bir parça b u lu n m a k la d ır.'5'*' Zira ona göre, d iğ er ön-Sokral.esçi filozoflarda karşımıza çık a n, “Hiçten hiçbir şey m ey d ana g e lm e z ” ilkesi temeldir. O n u n şöyle dediği a k ta rıl­ maktadır: Saç olmayandan saç veya ct olmayandan cı nasıl meydana gelir?1""' E m p e d o k le s gibi, “etkin/fail n e d e n e ” de yer veren A n ak sa g o ras, b u n u n N o u s o ld u ğ u n u sö y lem ek led ir. O n c a , ilk k arışım la evreni m eyd ana g etirecek olan h a rek eli verdiren N ous, akıllı, düzenleyici ve d üzen verici bir ilkedir. B undan dolayı o . h e r ş e ­ yin h e r şeyde bir arada b u lu n d u ğ u karışıklık veya k a o s d u ru ­ m u n u b ir d ü ze n e s o k m u ş tu r / 61' A n aksagoras, N o u s kavram ıyla, sad ece o luşu n etkin/fail n ed enin ne old u ğ u n u s ö y le m e k le kal­ m a m ış , aynı zam and a b u ned enin hangi ned en d e n dolayı evre­ ni m eydana getirdiğin i de ortaya koym aya çalışm ıştır. N itekim o n c a , evreni ka osta n k o s m o s a geçiren N ous, b u n u , iyilik ve m ü ­ k e m m e llik için yapm ıştır. Anagsagoras’ın bu tavrında c re k s clci, A rislolelcsçi söylem le , “ercksel/gaî n e d e n ” anlayışının izleri var gibi g ö r ü n m e k le d ir ,lW) Bu d u ru m u n farkına varan Aristoteles, o n u n cre k s c lc i anlay ışının sınırlı o ld uğu nu belirterek şöyle d e­ mektedir: Anaksagoras’ın evreni meydana getirişinde Nous, ancak bir “deus ex machinc" olarak kullanılmaktadır. O, herhangi bir şeyin neden ölürü zorunlu olduğunu söylemekte güçlükle 5 9 ) Bkz. W . Krıııız, Aıılili F e ls e fe (M e tin le r v e A a l ı l a m a l a ı ) , s . H u - 147; VV. C apalle. SokıalesTen Önce Felsefe (F rıtj’in an lar-O ı.ın sof’r a j i l r ı ), C l l , Ç ev. O ğuz O zügul, Kabalcı Y ay ın lan , İstanb ul, 1 9 9 5 , s .2 0 21. 6 0 ) Bkz. W . C.apallu, S a k r u ıc s 'ta ı Ö n ce F e ls e fe (F ıtıı’in n h ltıı■ P a ^ s a f'ia filr ı), C .ll. s .2 5 ; A lım cı A rslan , IIIn a ğ F e l s e f e 6 1 ) Bkz.

VV.

Tarihi

( S a lı n t ı n O ıu e s ı Yunan F e ls e fe s i) . C .l, s .2 9 2 .

C ap alle. SohnUıVırıı O ııır F e ls e fe (bııigınm ıkır-D ogscigıuJileı),

C ll.

s .2 9 - 3 1 , 6 2 ) Bkz. A h m cl A rslaıı, İlk ç a ğ F e ls e fe l a r i l il s .2 9 9 - 10 0 .

(Ş a k ıtıl es

Oıııı'.si Vıımı/ı F e ls e fe s i) , C .l,

G İRİŞ

33

karşıluşlıgmcld Nous'a başvurmakta, bütün ıligcr durumlar­ da ise, olayları Nous'tan çok, başka herhangi bir ilkeye mal etmektedir."’11 Ö zelle A naksagoras, bir ereğe uygun olarak etkide bulunan ilke ya da ned en d üşü ncesini ilk ortaya atan ve doğa felsefesinde ilk kullanan kişi olm ak la birlikle, b u n u yalnız ilk harekeli a ç ı k ­ lam ak için k ullan m ak la , doğa felsefesinin geri kalan kısm ında, A risto teles’in de işarel elliği gibi m ü m k ü n old uğu nu gördüğü her seferind e, eski tyonya filozoflarının m ek anik ned enlerine geri d ö n m e k le lercd d ül e tm e m e k le d ir ."’'" Ö n -S o k ra le ş ç i felsefenin en özgün d üşü nürleri

kuşkusuz,

a to m c u d ü ş ü n cen in ön cü leri olan I.cııkippos (M Ö 5. yüzyıl) vc D em ok ritosT u r. (ö. M Ö 3 7 0 ) d eğin uzan an u çsu z b u c a k s ız to p ra k la r a yayıld ığı g ö r ü l ü r . '1-*’ K u ş k u s u z b u yayılım , b e ra b e rin d e , k ü ltü re l ve d ü ş ü n se l e t k i ­ leşim i de g ü n d e m e g e tirm iş tir. Bu e t k il e ş i m i n niteliği k o n u ­ s u n d a k a b a ca da olsa bir fikir e d i n e b i lm e k için , İsla m 'ın e rk en d ö n e m d e fethettiği b ö lg e lerin genel d ü ş ü n se l y apısını b a k m a k g e r e k m e k l e d i r . Bu yapıya k a b a c a b a k ıld ığ ın d a , iki ö n e m li öğeyle k a rş ıla şılm a k ta d ır. İlki, feth e d ilen b ö lg e le rd e k i dinsel a n la y ışla rd ır. İra M. Lapidus, İs lâ m T o p lu m lu n T a r ih i adlı y a­ p ılın d a , feth e d ilen b ö lg e le rin dinsel ya p ıs ıy la ilgili olara k şu sa p ta m a y ı y ap m a k ta d ır: lıa k 'ın bir kısım ve İran ın tam am ı. M anieilik ve M azdckci-

1 2 5 ) W . M. W all. MüsIfıUKiıı Ayıtın (C.rı;;ıilt I hıhhııııhı Hır A nısı u n u t). Ç cv. I taneli Ozcaıı. DliÜ Yayınları. İzmir, 1 9 84, s.S. 1 2 6 ) Bkz. C ari B ro ck cln ıan n , Is/ııııı I 'I uslun ve D evirtin ı I a ı İh i. Ç.ı-v. N cscı Ç ağatay . I I K Y ayın ları. A n kara. 19 9 2 , s .3 7 vtl.

56

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

lil< gibi m ezhepleri ile kapsayan Z erd üşilük dinine bağlıydı, lrak'ın diğer parçalarıyla B izans'ın baıı bölgelerinin tam a­ mı, H ıristiyanlığın birkaç d eğişik şeklind en birine bağlıydı. İslam 'ın gelişim inin arifesind e, Kıpti kilisesi M ısır kilisesiydi; M onofizit kilisesi Suriye kilisesiydi; Nasturi kilisesi ise, lrak'ta yaygınlaşm ışiı.(l2,>

İkincisi, fe tehedilen b ölgelerin felsefi birikim id ir. N itek im fethedilen, M ısır, Suriye ve İra k gibi bölgeler, B ü y ü k İsk en d e r d ö n e m in d en itibaren Yunan kültü rüyle karşı karşıya gelm iş ve bu kültü rü n yayılm asına k atk ı sağlayan İskend eriye, C u nd işapur, Antakya, Harran, K in n e sr in , N usaybin gibi yerlerd e o k u llar olu ş m u ş tu .UM) Bu o k u lların e tk isin e d eğinen F a h ri, sözgelim i İskenderiye için şunları s öy lem ek ted ir: 641 yılında M ısır, A raplarca fethedildigi zam an, zam anla ortaya çıkacağı gibi, İskenderiye, İslam felsefesi ve kelâm ı üzerinde kesin bir etki bırakan H ıristiyan teo lojisin in Helenleşm iş bir form unun olduğu kadar, hâlâ Yunan felsefesi, tıbbı ve bilim inin de bir m erkezi olarak serpilip gelişiyor­ du. Bu tarihsel gelişim in b ir örneği olarak; biz, kültürel m ekânın ilk in Em eviler dönem inde (6 6 1 -7 5 0 ) Şam a; so n ­ radan da A bbasiler d önem ind e ( 7 5 0 -1 2 5 8 ) Bağdat'a olm ak üzre doğuya doğru kaym aya başladığım belirtm eliyiz.(l21”

İslam

d ün ya sın ın

fetih

h are k e tle rin e

bağlı

olarak,

Hz.

M u h a m m e d ’in k u rd u ğ u ş eh ir d evletinden im parato rlu klaşm a s ü rec in e girm esi, pratik g e rek sin im le rin çeşitlen m esi gibi u n ­ surlar M ü slü m a n ları o ld u k ç a e rk en bir d ö n e m d e, E ski Y u n a n d ü şü n cesin e y ö n e lm e y e iim iştli0); Halid b. Yezid (ö. 7 0 4 ) ile b a ş ­ layan bu y ö n e lim , e l-M a n s û r (ö. 7 7 5 ) , Harun er-Reşid (ö. 8 0 9 ) gibi halifeler d ö n e m in d e d evam etm iş, M c ’m u n (ö. 8.33) d ö n e ­ m ind e ise, y ak laşık 8 3 0 ’da BagdaL’ıa B ey t e l-H ik m e'nin kurulına-

1 2 7 ) İra M. riıpidus, /sldııı toplumlun T arih i, C.I, Çev. Yasin Aklay, iletişim Yayınlan, İs­ tanbul, 2 0 0 3 , s.34. 1 2 8 )B k z

M a m F a h ri, Islımı Felsefesi, K e la m ı v e T a sa v v u fu , Ç ev. Şahin F iliz, İnsan

Yayınları, İstanbul. 2 0 0 0 , s. 1 9 -2 0 . 1 2 9 ) M atiı F a h ri, İ s la m l-c lsc /es i. K e la m ı v e T a sa v v u fu , s .1 2 . 1 3 0 ) Bkz. Ibn N edim , K ılâ h rl-Filırisl, K ah ire, irs, s . 5 1 1 -5 1 2 .

KELAMI GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK

37

sıyla s is te m leş e re k zirveye u la ş m ış tır.'1,1 ’ Ç e v irile r s a lı S ü r y a n ilc r eliyle H ıristiyan b i r k im liğ e s o k u l ­ m u ş E s k i Y u n a n felsefesiyle sınırlı k a l m a m ı ş , d o ğ r u d a n E ski Y u n a n c a d a n , H in t ve İran d ille rin d e n d e çe v irile r y a p ılm ış tır .'1121 A n ıla n d u r u m , p e k ç o k m o d e m araştırıcıyı, İs lam d ü n y a s ın d a orta y a ç ı k a n felsefi nitelikli s o r u n la r ın , b u ara d a “n e d e n k avra­ m ı ve n e d e n s e ll ik ” s o r u n u n u n nasıl d o ğ d u ğ u ta rtışm aların d a e tk in o la n n e d e n i n n e ya da n e le r o ld u ğ u s o r u n s a lın ı ele a l m a ­ ya itm işiir. Sözgelim i, Andrew S e m ir n o w . ''C au sality a m i Isla m ic Thought” adlı m ak alesin d e, tartışm aların tem e lin d e, b ilg ik u ram sal/epistem olojik k ök e n li bağım sız yargıda b u lu n m a ve İslam şeriatınd ak i k im i uygulama örn e k le rin d e n h ü k ü m ç ık arm a s ü ­ recin in yattığını, ardından tartışm anın T a n r ın ın m u tlak iradesi ve kudreti karşısında insan eylem lerinin ve irade özgü rlüğü nün k o n u m u n u n ne olacağı tartışm asına d oğru evrikliğin i dile gelirm ektedir. O n u n söy lem in e bakılırsa. T anrısal irade ve kudreı karşısında insanın k o n u m u n d a n s o ru n , evrend e g özlem led iğ i­ miz d eğişim ve bu değişim in nasıl aç ık lan a b ile ce ğ i soru nsalına doğru bir gelişim seyri i z le m i ş t ir ." 111 Ali Parsa, C a u sa tio n a m i Perso-Islamic History (A Case S tu dy: T h e Z ay ii a l-A h lıb a r o f G a r d iz i) adlı çalışm asın ın giriş k ısm ında, tartışm anın İslam dünyasında ortaya çık ışın ı, Kııraırırı nâzil o l­ duğu d ö n e m e değin geriye g ö tü rm e k te , b u bağlam d a, Kıırmı daki Tanrısal irade ve kudret karşısında insanın k o n u m u n u belirle­ yen ayetleri anım satm ak ta d ır. O n a göre, Kurcın'da yer alan bu

1 3 1 ) Y. Kum cyr çeviriyi gudulcycıı nedenleri şöyle sıralan laktadır: “a-l Inlile ve zenginle­ rin himayesi, b-Ani|K,~.ınm yayılması veSüryaııilcriıı gayıctlcri. e Abbasilcrin yarallıgı medeniyet havası ve Iran etkisi, d-biliırıe nlaıı gereksinim , d - aklın bilme m erakı." Y Kuıncyr, (dam Ivlsr/rsin in !ıy (A C a s r .Sfııılv: l l ı e Z ay n ıilA k lıb a r o f G a n i iz i), U n iv crsily o f C aliforııia, Los A ııg clcs, 2 0 0 0 , s .6 -5 0 . 1 3 5 ) Bkz. M acil F a h ri. Islımı l-c lsc jc s i T a r ih i. Ç ev

Kasını T u rh a n , İklim Y ayınları,

İstanbul, 1 9 9 2 , s. t. 1 3 6 ) Bkz. F a h ri, İs la m b 'clsejesi lıırilıı, s .4 5 - 5 3 ; Majiıl Faklın-,Is la m a O u a n io n a lism an d lls Criliı/ııe lıy A vcrı ocs mili Aıjııiııus. Londoıı, 1 9 5 8 . s .2 2 vıl.

KELAMI GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK 5 9

rilm esinin etkisinin olduğunu s ö y l e m e k te d ir .'" 71 O nca, Tanrısal, bir diğer deyişle metafizik düzlem de başlayan tartışma, insanın eylemleri ile Tanrısal takdir arasındaki ilişki sorunsalına doğru evrilmiş, 9. yüzyılın ilk yarısında E ski Yunan felsefe eserleri Arapçaya çevrilince, Müslümanlar, eski filozoflar arasındaki nedensel­ lik tartışm alarından da haberdar olmuşlardır. B öylece s oru n , hem metafizik hem de fiziki düzlemde tartışılmaya başlanm ıştır.'1’''" S u n d u ğ u m u z , dört ör n e k d üşü n ü rd en . S m a r n o w ’un n e d e n ­ sellik tartışm asının ilk kaynağını b ağ ım sız yargıda bulm ası an la ­ yışı çerçevesind e İslam şeriatında dile gelen örn e k le rd e n h ü k ü m çık arm ay ı oturtan anlayışı bir kenara b ırak ılırsa, d iğerlerinin temel olarak tartışm anın z e m in in e K u n u rd a n tem e llen en s o r u n ­ ları, özellik le insan iradesi ile Tanrısal irade ve kudret arasında­ ki ikilem i oturttukları g ö rülm ek ledir. A n ca k tüm düşü nürlerin ç ö z ü m le m e le r in d e ortak olarak beliren b ir h u su s daha vardır ki. o da, tartışm aların gelişip s erpilm esind e insan ile eylemleri ara ­

1 3 7 ) Bu bağlam da \VoIfson, yu ayetlere g ön d erm e y ap m ak lad ır: “ N e! Bir şev y ara­ lam ayan ve ken dileri y aratılm ış o lanları ve ne o n lara no de ken dilerin e vard ım etm eye g ü d e ri o lm ayanları O n a o rlak m ı k o şııy o ılar? ( 7 /1 9 1 ) “ D r ki, o n u k k o ştu ğ u n u z u m u lard an bir yaratık m eyd ana g etiren , so n ra oııu kendisine d ö n ­ d ü ren var m ı? De ki. Allalı b ir yaratık m eyd ana g etirir, so n ra o m ı kendisine d ö n d ü r ü l.' ( 1 0 / 15 ) “O , sizi y aralan , so n ra sizi n zık lan d ıra n , so n ra sizi ö ld ü ­ recek ve so n ra da d iriltecek olan A llah 'ın. Sizin o rlak lu ıu ıg u ııu z tan rılaıdaıı bu şeylerden birini y ap ab ilcck var ını? ( 3 0 / 3 9 ) . De kı, A llah'tan başka yalvarıp yakararak o rlak ku şluğunu z tau n ların ız h ak kında ııe d ü şü n ü y o rsu n u z ? Bana o n ların yerd en ne y arad ığım g ö sterin , y ok sa on ların g ö k lerd e bir ortak lığı ını vard ır? ( 3 5 / 3 8 ) . VVollsuıı'a g ö re, bıı a v cllcr. Iırr şeyin n ed eninin d o ğ ru d an l aıırı old u ğ u anlayışını pckışliııııiş, kudrel ta n rın ın baş ve lenıcl niteliği kaluıl ed il­ m iştir. O n ca , şeyleri m eyd ana g elirin e k u d relin e salııp tek vaılık olan Inı geııel ta n rı anlayışını, özel olarak T an rıd an ev ren d ek i çeşitli o layların ııcdeııı olarak bah seden ay eller daha da pckışlirıııişıir. Bu ayetlerd en k im ilen ş u n la rd ır “Suyu yeryüzü nde hol bol boşaltan , so n ra veri y arık larla y araıı, sizin ve hayvanları ııızın y ararlan m ası iyin ek in ler, ü zü m ler ve y o n calar, zeylin ve lıurına bıiıreıı vc b ah çeleri ağ açlarla, m eyvelerle ve cay ırlarla kap layan bıziz.

(8 0 /2 5 -3 2 ) O

sem ad an su yu in d iren , so n ra o n u n la size m eyveler çık aran Allah ın , O , em riyle den izlerd e y ü zen gem ileri sızın em rin ize v ctn ıişlir." ( 1 4 / 3 2 ) “Bir şev diled i­ ğinde, O n u n em ri sad ece ol d em ek tir ve o lu r .” ( 3 6 / 8 2 ) II A. \VolIson, Kelıi»ı i rlsr/clı ri (Mü.slUmtm-Mıri.v.ı£. “İm ânı cl-IIarcııicy rı c l - l ’u v cy n i’d c N eden sellik K u ram ı“ . s .3 7 „ 2 0 tı) A. S. İ riıto ıı. Islııın Keldıııı. s. i 2 4 . 2 0 7 ) e l L s 'a r ı , M a kn l/U . s .4 0 6 2 0 8 ) Kkz. A. S .l ritim , İs la m Keldim, s. 143.

80

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

zu h û r ve doğa/tabiat k u ra m ı çe rçe v e sin d e, on lara iliştirilen sö z ­ lere d ayanarak o rtay a k oy d u ğ u m u z bu v e rile r ne an lam a g el­ m ek ted ir? K an ım ızca bu v erile rin iki an lam ı vardır: ilk i, M u ’ıe z ile iç e ris in d e , ta rih se l s ü re ç iç e risin d e T a n rın ın s a ltık k u d re tin i k u rta rm a k ad ın a doğuş/tabiat, g iz le n m e ve o r­ taya çıkm a/ k ü m û n -z u h û r ve doğa/tabiat k u ra m ıy la sa v u n u la n n e d e n -so n u ç iliş k is in d e n ö n e m li sa p m a la r o lm u ş; b u sap m a k im i M u ’ıez ilî d ü ş ü n ü rle ri. T a n rın ın h e m e n h e r şeye m ü d a h a le e d e b ile ce ğ i in d e te rm in ist b ir ev ren im g esin i k a b u le g ö tü rm ü ş ­ tü r. B u n u g ö rm e k iç in , B iş r b in M u T em ir ve M u a m m e r gibi d ü ş ü n ü rle rin g ö rü ş le riy le , n isp e te n b ira z dalıa s o n ra k i d ö n e ­ m e ait Salih K u b b â ve C u b b a ’î'n in g ö rü şle rin i k a rş ıla ştırm a k y e te rlid ir. Son ik i d ü şü n ü r ile , y in e M u ’te z ilî b ir d ü şü n ü r olan Ş ah h âm (ö . 8 4 7 ) , H afs e l-F e rd ve D ırâ r b in A m r gibi d ü ş ü ­ n ü rle rin doğu ş/levellüd k u ra m ın a da uy g u lad ığ ı h alk ve kesb/ y a ra ım a ve k azan m a k u ra m ıi2l>g) S ü n n iliğ in d o ğ u şu n u h a z ırla ­ m ış ve aslın d a M u ’te z ile için d e S ü n n i E h l-i S ü n n e t d ü şü n c e n in te m e lle ri a tılm ış tır. İk in cisi ise, M u ’tezilî d ü şü n ü rle r, M u ’am m er’in T a n rıy ı ev re­ n in işle y işin e m ü d ah ale e ttirm e y en ve T a n rın ın etk in liğ in i n e s ­ n e le rin d oğalarını/tabiatlarım b e lirle m e k le sın ırlay an anlayışı b ir k en ara b ıra k ılırsa , doguş/tevellüd k u ra m ın a y ö n elik ta rtışm a la ­ rın b ir so n u cu o lara k , T a n rı-cv re n ilişk isi so ru n u n d a tecviz/olurlu lu k k u ram ın ı b e n im se m e k zo ru n d a k a lm ışla rd ır. D aha so n ra S ü n n i e k o lle rce de b en im se n en bu k u ram , ussal açıd an o lu rlu o lan lıer şeyi T a n rı için o lu rlu k ılm a k ta d ır. B ir b aşk a d ey işle, b u , ev ren d e T a n rın ın m a n tık sa l açıd an ç e lişk i taşım ayan h er şeyi y a p ab ilece ğ in i, ev ren d ek i o lağ an d ü zen e islerse m ü d ah ale e d e ­ b ileceğ i ya da bu olanağa sah ip old uğu a n lam ın a g elm e k te d ir. Ç o ğ u M u ’tezilî d ü şü n ü rü , bu so n u cu k a b u le zorlay an , o n la rın d in sel en d işeleri ve T a n rın ın sa ltık k u d retin i k oru m a k ay g ıla­ rı olsa g erek tir. B ö y lece , b a şla n g ıçta doğuş/tevellûd, nedenler/ m ân â, gizlen m e ve ortay a çık m a/ k ü m ü n -zu h û r vc doğa/tabiat

2 0 9 ) lizk. el-E Y aıl, M a ltd lâ l, s .4 0 7 - 4 0 8

KELAMI GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK 8 1

k u ram larıy la g ü n d em e gelen d oğal n e d en ler, M u 'ıez ilî d ü şü n ­ c e n in siste m leşm esiy le b irlik le T a n rın ın k u d reti k a rşısın d a bir ö lçü d e m ecazi ve ik in cil ned en lere d ö n ü şm ü ştü r.

1.3. Eş’arllik: Tevellüd, Kümûn-Zuhûr ve Tabiat Kuramlarının Reddi, Aranedcncilik ve Âdet Kuramı E ş'arîlik . E bû cl-H asan e l-E ş‘a ri (ö . 9 3 5 )'ııin ad ıyla a n ılırsa da, an ılan a k ım ın sistem li bir öğ reti h a lin e g e lm e sin d e . Bağdadi (ö . 1 0 3 7 ) , B â k iilân î (ö. 1 0 1 2 ). C ü v ey n î (ö . 1 0 8 6 ) ve G azzâli (ö . 1 1 1 1 ) gibi d ü şü n ü rlere ço k şey b o rçlu old u ğ u n u b elirtm e k ge rek tr. E k o lü n ö n cü sü sayılan E ş'a rî’n iıı k e n d i y ap ıtların d a tözilin ek m eta fiziğ in e, b ir diğer d eyişle a to m c u a n la y ışın a ilişk in siste m li b ir öğretiye rastlam ak o lan ak sızd ır/ 2101 O . m ezh ep ler ta rih in e ilişk in b ir yapıt olan MufeâfcH’m d a, M u 'ıe z ilî d ü şü n ü r­ lerin tö z -ilin ck m etafiziğ in e ilişk in g ü çlü v e rile r su n sa da*21" , k clam i d ü şü n cele rin i ortaya koyduğu y a p ıtla rın d a k e n d isin i da­ hil ettiği E h l-i Sü n n et için bu k o n u d a siste m li b ir öğ retid en söz etm e z. F ak a t, ö ğ ren cisi Ibn F u rek (ö . 1 0 1 5 ), M aluılûl c$ -$ cy h E İri cl-H a s a n cl-F.s'uri adlı y ap ıtla, b elli b ir c p is te m o lo jik ç e rç e ­ ve g e liştirere k o n u n tö z -ilin ck m etafiziğ ini k a b u l e ttiğ in i, h alta ilin e k le rin iki an d a var olm ayacağı d ü şü n cesin d e old u ğ u n u ileri s ü re r.1’121 E ş'arî ken d i kelam i y ap ıtların d a, siste m li b ir tö z -ilin ck m etafiziği o rtay a koym asa da. so n ra k i E ş’arî d ü şü n ü rle re cidd i b ir k clam i m iras b ıra k ır. Bu m iras, c l-lb û n c fi U sûl c d -D iy â n c ad lı y ap ıtta. M u tezile ile h esap laşm ak ta, S ü n n i E ş’a rî g elen eğ in an a ç e rç e v e sin i b elirle m e k le d ir. O . g en el çerçev ey i b elirle rk e n . M u te z ile ile h esap laşarak şöy le d em ek ted ir: M ıflezilcdcn/Kaderiyedcn. genel görüşten sıyrılanların çoğu, arzularına uyarak, önderlerini vc kendilerinden ö m vkilr-

2 1 0 ) llkz

M uhillin M .m i. Guzzılft'ııiıı l> ,ia v ıiııiz n ıi Eleştirisi. Y fık s'4,lisans Icz ı

(M arm ara Ü n iversitesi Sosyal B ilim in liııslılusıı l. İstanbul

s 13

2 1 1 ) Bkz cl lîs'aıi. M akdldı, s .3 0 2 vıl. 2 1 2 ) K ıs. tim k ü rek . M ü ıe r m l M alıahil rs -V v lı libl rl llasaıı rl l s nri. t ahkik. D aıııcl l.ııııa r c ı, B u r u l , 1US7 . s 2 0 2 vd. A yrıca bkz thıı İ m i k , Kifııh I ’stil. B eyru t. 1 0 9 9 . s .8 6 vd.

i

I-II ihIik I /i ıî

82

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

ri Laklidc yöneldiler. Kur'an'ı Tanrının yetki vermediği, bir kanıda açıklam adığı. Tanrı elçisi ve geçm iş büyüklerinden aktarılm ayan bir biçim de, kendi görüşlerine göre yorum ladı­ lar. (...) Biri iyiliği diğeri de kötülüğü yaralan, iki yaralıca be­ nimseyen M ecusîlerin görüşlerine uyarak, kulun kötülüğün yaratıcısı olduğunu kanıtlam aya girişliler. Kaderiye Tanrının iyiliği, şeytanın da kötülüğü yarattığını iieri sûrdıi. M üslü­ m anların görüş birliğine vardığı, Tanrının dilediği olur, an ­ layışını yadsıdılar ve "T anrı dilem edikçe siz dileyem ezsiniz" (İnsan suresi; 3 0 ) ayetini reddederek, Tanrının dilediğinin olm ayacağını ve dilem ediğinin de olabileceğini iddia eltiler. Oysa Tanrı, kendisi dilem edikçe bir şey dilcyctneyecegim izi, bildirm ektedir. N itekim şu ayetler bunu gösterm ektedir: “Tanrı dileseydi onlar hirbirieriyie savaşnıazlardı” (Bakara suresi; 2 5 3 ); “dileseydik herkese hidayet verirdik" (Secde suresi; 13); “Tanrı dilediğini yapandır” (Burûc Süresi; 116); Tanrı, elçisi Suayib’in şöyle dediğini bildirm ekledir: “Rahbim iz T a ıın dilem edikçe, zaten sizin dininize dönm em iz söz ko­ nusu olamaz; Kabbimiz bilgisiyle lıcr şeyi kuşaim tşıır” (Aral suresi; 8 9 ). Bu yüzden M u’ıczıleyi Tanrı elçisi-, bu üm m elin M ecusileri olarak adlandırm ıştır. Çünkü onlar M eeusilerin dinini benim seyip, onların görüşlerine uydular. M eeusilerin iddia ellikleri gibi, iyi ve kötünün iki ayrı yaratıcısının oldu­ ğunu ileri sürdüler. Yine onlara göre, tıpkı M ecusîlerin dedi­ ği gibi, Tanrı dilem ese de. kötülükler olm akladır. Tanrının dışında, kendilerine yarar vc zarar vermeye güçlerinin oldu­ ğunu iddia ettiler. Böylece, Tanrının peygam berine olan, “de ki; Tanrı dilem edikçe ben kendim e ne yarar ne de zarar vere­ bilirim " (A raf suresi; 188) sözünü inkâr ederek, K u ran d an ve İslam loplum unun görüş birliğine vardığı şeyden yüz çevirdiler. Rablerıniıı iradesi dışında, eylem lerinin üzerinde kudretlerinin bulunduğunu iddia ettiler. Böylece kendilerini, Tanrıdan daha giıçlu kıldılar.12111

M u ’ıez ilî d ü şü n cey i b ir ö lçü d e sa p tıra ra k Km an a referansla katı b ir d ille e le ştiren vc o n la rı, nasıl m eydana geld iğini ve nc tü rd en so n u çla r d oğ u racağ ın ı b ilm ed ik leri insansal e y lem leri, in san ın k e n d isin in y arattığın ı sö y led ik leri için , on u T a n rı ko2 1 3 ) e l-tV u rl, cl-lh tin cjl Usul al-Divdıır. s .2 2 -2 3 .

KELAMI GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK 8 3

n u ıııu n a y ü k se ltm e k le itham eden E b ü el-H asaıı c l-E ş ‘a rîl2H), T a n rın ın m u tlak k u d retin i ön plana ç ık a rm a k la . T a n rın ın her şey i, “O l" e m riy le özg ü r irad esi, dileği (m e şie t) ve k u d retiy le var e lliğ in i sa v u n m a k ta d ır.12151 O n u n ese rle rin d e . K uran ay etlerin e d ay an ılarak , fâ’ili m u h ta r (ö zg ü r e tk in ) olarak T a n rın ın m u tlak etk in liğ i ve m u tla k k u d reti ü zerin e yaptığı vu rg u lar, ard ılları larafıııd an , ca n lı ve can sız , ik in cil seb e p le rin so n u çla rı ü z erin ­ d eki etk in liğ in in in k â rın a yol a ç m ış tır.12161 B u, M u ’tezilî, doğuş/ lev elltıd , doga/tabial, gizlen m e ve o n a y a çıkm a/küm ün ve zu h u r gibi ku ram ların reddi a n lam ın a g e lm e k te d ir.1217’ E ş 'a r iîıiıı d ü­ ş ü n ce sin e g ö re, evren ü zerin d e tasarru f sa h ib i yegâne e ık in ö z ııc T a n rıd ır; ve h e r şey , o n u n d ilem esiy le v arlık k a z a n m a k la d ır.'21'“ O n u n k ela m i/ ıco lo jik siste m in d e v a rlık , v a ılık b ilim s e l a ç ı­ d an , ü ç ü n cü h alin y ok lu ğ u ilk esi u y a rın ca m a n tık sa l b ir s ın ıf­ lam ay la, ö n c e siz (k a d im ) ve ö n ce li (h a d is ) o la ra k ik iy e a y rılır ve ö n c e li ya da y a ra tılm ış v arlık ev ren o la ra k m ie le n ir .'2,',) Bu b ağ lam d a, o n u n . T a n rı d ışın d a h er şey d iye ta n ım la d ığ ı ev ren in ö n ce siz liğ in i savu n an d ü şü n ü rle rle h esap laşm a iç e ris in e g ird i­ ğini a n ım sa tm a k g e re k ir.'2211’ B u h esa p la şm a d a , s iste m li olm asa da, Löz-ilinek m e ta fiz iğ in in k im i u n su rla rın ın b elird iğ in i sö y le ­ m e k o la sıd ır. N ite k im o n a g ö re , c isim s o n lu d u r ve b ö lü n m e y e n en k ü çü k p arça la rın a d eğ in b ö lü n e b ilir. N a z z â m în A risıo te lc sç i d ü şü n ced e n izler taşıy an a n la y ışın d a id d ia e lliğ i g ib i, so n su z ­ ca b ö lü n m e im k â n sız d ır; zira bu a n la y ış, “B iz h e r şeyi ap a çık b ir k ita p ta s a y m ışız ” (Y asin s u r e s i, 1 2 ) a y e tin e a y k ırıd ır.122" 2 1 4 ) Bkz. Hasaıı A ydın, "İslam 'ın Klasik C ağın da İnsan lııiği-sı vır Iradı* Ö zgürlüğü S o ru n u ", s .7 9 . 2 1 5 ) Bkz. cl-E ş'a rî, tt-lb a n r jl l'siıl ctl-Diyûıtc. s 27 2 l t ı ) Bkz. M aciı f a h r i , Is la m iı Oıriıııılli.sm, s .5 7 . 2 1 7 ) Bkz. H. M. al-A lu sl, Mır P r o b in ıı o ] ( .e r a t ta n in Isla n ıiı

Mımıg/ıl, (a m lııid g e .

19(ı5. s .2 9 2 vd. 2 1 8 ) Bkz. libü el-H asaıı cl-E ş 'a ıi, K ilû b r l-l um tı'fl n - R r c h l a l a l:h I r j-Z ry g rl-BnCn, T lıen log y o j a l-A sh ıirt iyinde, ta h k ik : K. | M vC artlıy, B ey ru l. 1 9 5 2 . s .2 4 vd 2 1 9 ) Bkz. M uhillin Maı il. G azzıl/lîliıı D e te ım in iz m i b lc s ıir is ı, s 14. 2 2 0 ) Bkz. l i b ü el-H asaıı cl-H ş’a ri, R i s â l r f i Is lih s û n r l - H a v z J l H m c l- K r l û m , Mını/ngy / a l - A f l ı 'a r i iyinde, la h k ik : R |. M ıC a rıh v . B ey ru l. 1 9 5 2 , s.41 vd.

2 2 1 ) Bkz. M uhillin M aciı. Guzzıı/lîıiıı D e te rm in iz m i E le ş tir is i, s 14.

84

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

O n c a , so n su z ca b ö lü n m e y i v arsay m ak , so n u o lm ay an ın sa y ıl­ m ası im k ân sız old u ğ u için K ııra n ’a a y k ır ıd ır ."-2’ O , b ö lü n m e ­ yen en k ü çü k p arçay ı k a b u l etliğ i g ib i. K ura ıra referan sla g elip g e çiciliğ e g ö n d erm e yapan ilin e k le ri de k ab u l eder. O n a göre ilin e k le re , s ırr s ü re k li o lm a d ık la rı için ilin e k ism i v erilm iştir. O n c a b u isim le n d irm e , b u lu ta , “Bu b ize yağm u r y ağ d ıracak b ir a rız d ır” (A h k a f s u re si, 2 4 ) ve “Siz g e çici d ün ya m alın ı istiy o r­ su n u z ” (E ııfa l s u r e s i, 6 7 ) a y etin d e m ala araz, yani gelip g e çici şey d en ilm e siy le iliş k ilid ir .'221’ O , b u n u n d ışın d a M u 'ıe z ilî d üş ü n ü rle r c c b e n im se n e n a to m cu g ö rü şü n b aşk a ö ğ e lerin i de b e ­ n im sem iş gibi g ö z ü k m e k te d ir. Z ira o n c a , c isim le r, töz (a to m ) ve ilin e k le rd e n m ey d an a g e lm e k te ve ilin ek le rin ta şıy ıcısı da tö zle r o larak g ö rü lm e k le d ir. C isim le rin bek â/ sü rek lilik ilineğ i ile sü rek li o ld u ğ u n a in a n a n E ş ’a r î'224’, k im i M ıTtezili d ü n ü rü n a k sin e , tabiat k u ra m ıy la , z u h u r vc k ü m ü n k u ram ın a ev ren d e sü rek liliğ i im a ettiğ i için k a ış t çık m a k ta ve “fen â-b ek â te o ris in ­ d e ” ilin e k le rin iki and a var o la m a y a ca k la rın a in a n m a k ta d ır.'225’ N itek im o n u n şö y le ded iği a k ta rılm a k ta d ır: N esne, T anrı onda sürekliliği (b ek a) yaratm ayınca veya sü ­ rekliliği (b ek â) ondan alın ca, var olm ayı durdurur; ilinekler ikin ci zam an dilim ind e yok olur; çü nkü onun da sürekliliği (b ekâ) im kânsızdır. Bir ilineğin yenilenm esi, onun yok o l­ duktan sonra tekrar yaratılm ası yoluyla o lu r.'22*’'

E ş'arî tarafınd an s iste m a tik olm asa da genel çerçev esi o ıia y a k o n an ato m cu an lay ışın vc tö z -ilin ek m etafiziğ in in sis lc m le ş lirilm csin d e köşe taşların d an b irisi k u şk u su z B a k illâ n i’d ir .'227’

2 2 2 1 Bkz. el-h ş'ari, R is a le f i is tih s â li e l-H a v z J i Ihn el-K clü tıı, s .9 2 - 9 3 . 2 2 3 ) Bkz. H -E s'ari. c l- M u k a la i. s .3 7 0 : M uhillin M a m . G azzû li'n in lie le ııt ııııiz m i k l e s (iı isi. s. 14. 2 2 4 ) Bkz. II. M. al-A lusi. T h e Problem o/ C ıv a d a n in Iskımk Tlıoııglıf, s .2 9 2 - 2 9 3 . 2 2 5 ) Bkz. tt. M. al-A lu si, T h e Problem nj C rcn tim ı in İsimim I lin u g lu , 2 9 3 . 2 2 6 ) A. S .V rıu on . İslam Kekimi, s 16 7 . 2 2 7 ) Bkz. İzm irli İsmail H akkı, Ebıi Jiefcır Ihlfcilkmî. Doı ıT-lıinıiıı llalıiyal Ikıkııllesi M e c m u a s ı, İstanb ul. 1 9 2 6 , s. 1 5 6 vıl.; Şuhun Ah D üzgün , Neşe/I ve Işkım E ık ıjo /la n ı ıa G o r e A lla lı-A le m İli,skisi, A n k ara. I9 9 B . s 9 5 vd, M aeiı, G ıujdfl'ııııt U e le ım iııiz m i tz lcsıirisi. s. 1 1 5 -2 0 .

KELAMI GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK 8 5

B â k illân î, ö n cü sü E ş'a ıi g ibi, v arlık ları v a rlık b ilim stl/ o n lo lo jik açıd an ö n c c siz (k a d im ) ve ö n ce li (b a d is ) o la ra k ikiye a y ırm a k ­ la; ö n ce siz v arlığı, b aşlan g ıcı olm ayan v arlık o la ra k tan ım lay a­ rak T an rı ile özd eş k ılm a k la d ır.1“ 15’ O na g ö re. T a n rın ın d ışında ö n ce siz b ir v arlık b u lu n m am a k la d ır. T a n rın ın d ışın d aki varlığı, yani evreni im leyen ö n ce li varlık ise. y a ra tılm ış olan ve yoklan var ed ilen v arlık lara g ö n d erm e y ap m ak tad ır/ “ " ’ O n u n dünya gö rü şü n d e, ö n ce li v arlık lar to p lam ı olan evren üç lü r v arlık tan o lu şm ak tad ır. B u n ların ilk i, b irey sel töz (c e v h e ri fe rd ); İk in cisi, tö zlerin b irleşm esin d e n o lu şan c isim ; ü ç ü n c ü sıı ise , b irey sel Löz ve cisim ile b irlik te var olan ilin ek lerd ir/ 2'1” O n c a cisim , tö zlerin b irleşm esin d e n m eyd ana g e lm e k te d ir; lö z ise. ilineği k ab ııl eden ve yer kaplayan şeye işa ıc i e tm e k le d ir/ 2' " B â k illâ n i’yc g öre, ilin ek , töz ve cisim lerd e var o lm a k la , o n la ­ rın sü rek liliğ i, tıpkı E ş'ari’n iıı iddia etliğ i g ibi. T a n rın ın sü rek li yaratm asın a d ay an m ak tad ır. Yani ilin e k le r, kim i M u 'ıez ilî d ü şü ­ nü rü n iddia etliği g ibi, ne cisim vc tö zlerin d o ğ a la rın ın b ir ü rü ­ nüdür ne de kendi b aşın a b ir sü rek liliğ e s a h ip tir.12“ 1 T ö z le rin vc cisim lerin sü rek liliğ i ise, E ş'arî’nin ileri sü rd ü ğü g ibi, bekâ/ s ü re k lilik ilineği ile olm ay ıp , h a re k e t, h a re k e tsiz lik , b irleşm e vc ayrılm ad an ib aret olan o lu ş ta rz la rın ın (k e v n ) y aratılm asıy la m eyd ana g e lm e k te d ir12" 1T ö z le r ve cisim le r, a n c a k o lu ş tarzları nın yaratılm asıy la sü rek lilik k azan ırlar. B â k illân î, an ılan lö z -ilin e k m etafiziği vc a to m cu d ünya g ö ­ rü şüne d ay an arak , ev ren in ö n ce li o ld u ğ u n u k an ıtlam ay a ça lış­ m aktad ır. B u n u y ap ark en , tem el çık ış n o k ta sı o la ra k ilin ek lerin varlığı ve ö n ce li old u ğ u n u tezin e d ay an m ak tad ır. B ilgikuram sal/ e p iste m o lo jik an lam d a o n u n d ayanak n o k ta sı basil g ö z le m le ­ ridir. O n ca b iz, cisim le rin , d u ru rk en h a re k e te g e d iğ in i ve ha-

2 2 8 ) Bkz. M uhillin M.u il, G uzcıi/iîuıı I h le ım m iz ın i Ir.lestirisi. s. 15 2 291 Bkz. Hâkillâııi, K ildi) r l-T c ıııh id , s. 16 , Bâkillâni. r l-lm u /, s .1 7 2 3 0 ) Bkz. Bâkiliâııi. Kitdh e l- lc m h id , s. 16 ; Bâkillâni, r l- lm d j, s .1 7 . 2 3 1 ) Bkz. Bâkillânî, Kinli) t:ı- /cınlıltl, s. 16: Bâkillâni, c l- l ıı« i/. s. 17. 2.32) Bkz. Bâkillânî. Kıtdh et-Tem hld. s. 17. 2 3 3 ) Bkz. H. A. WnlİM>n. K eld in E r ls r /r le r i. s .5 2 7 ; M illim in M a ııl, (ia z z ü li'n iıı Drlee ıııiıiizıııı t l e s l i r ı s i . s. 15.

86

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

ıe k c t h a lin d ey k en d u rd u ğ u n u ve sü rek li d eğ işikliğe uğradığını g ö z le n ıle m e k te y iz .'2H’ A caba b u n u n ned eni ned ir? B â k illâ n î’ye g ö re, bu d u ru m u a çd d am ak için iki m an tık sal d u ru m sö z k o n u su d u r, ilk i, cism in k en d iliğ in d en d oğası gereği h a re k e t e ttiğ in i s ö y le m e k ; İk in c is i ise, h a re k e tin c ism in d ışın ­ da b ir b a şk a n e d e n in in o ld u ğ u n u ileri sü rm e k tir. İlk s e ç e n e k , o n c a g e çe rsiz d ir; çü n k ü , c isim k en d iliğ in d en h a re k e t ed ecek o lsa , o n u n d u rm ası m ü m k ü n d eğ ild ir; a y rıca ca n sız la rın e y le m ­ lerin in olm ad ığ ı b ilin m e k te d ir. Bu d u ru m d a ik in ci s e ç e n e k geç c rlid ir; şu hald e, cism in h a re k e t e tm esi ve d u rm ası b ir n e d e n ­ d en d o la y ıd ır ." 55’ A ynı u sla m la m a y ı, tüm ilin e k le re g en elley en B â k illâ n î’ye g ö re, h a re k e t ve h a re k e ts iz lik , b irleşm e ve ay rılm a d u ru m la rın ın art ard alığ ı, ilin e k le rin y a ra tılm ış o ld u ğ u n u g ö s­ te rm e k te d ir. Z ira n ed en sel s ü re ç s o n s u z ca g eriy e g id em ez. İli­ n e k le r, y a ratılm ışsa , töz ve c isim le rin de y a ra tılm ış olm ası g e re ­ k ir. Z ira B â k illâ ııi’ye g ö re, ö n c e li olan şey lere m ahal olan ya da ö n ce li şey lerd en y o k su n olm ay an şey d c ö n c e lid ir .'256’ 5u h a ld e, tö z, cisim ve ilin e k le rd e n m ey d an a g elen ev ren ö n c e lid ir v c o ö n c e li o ld u ğ u n a göı c o n u n b ir y a ra tıcısı o lm a sı g erek ir. Z ira ö n ­ ce li o la n ın y a ratıcısı o lm a d a n var olm ası im k â n sız d ır.'257’ G ö z ­ lem le b iliy o ru z k i, her k ita b ın b ir y a z a rı, h e r b iç im in b ir b içim le n d iric is i, h er b in a n ın b ir u sta sın ın b u lu n m a sı z o ru n lu d u r.'258’ O şö y le d em ek te d ir: Ö nceli varlıkların, uyum lu b ir yapıda, sırayla ortaya çıkm a­ ları ve cisim lerin her türden bileşim e (ıe rk îb ) yetenekli o l­ d ukları lıaldc, beli bir biçim d e varlığa gelm eleri, iradesiyle onları düzenleyen öncesiz bir varlığa işaret etm ekled ir.12’“’

A caba, n e sn e le r d ü n y asın d a g ö z lem led iğ im iz , ö n celi v a rlık ­ ların eylem leri ö n ce li v a rlık la ra m ı, y ok sa b aşk asın a mı a ittir? 2 3 4 ) Bkz. Bâkıllâni, Kildi» c t-T e m lıid , s. 18. 2 3 5 ) Bkz. Bâkillânl, Kildi» c l- 1 cın lıid , s. 1 8 -2 2 . 2 3 6 ) Bkz. Bâkillânl. Kildi» e l- T e m h id , s .2 2 . 2 3 7 ) B k z . Bâkillânl. Kildi» c t-'Ic ın lıid . s .2 2 -2 3 . 2 .38) Bkz. Bâkillânl, Kildi» c t-T c ın lıld . s .2 3 2 3 9 ) Bâkillâni, Kildi» c t-T c ın lıld , s .2 3 .

KELAMI GELENEK; NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK 8 7

B âkillân l bu so ru y a y an ıl v e rirk e n , ö n ce siz ve ö n ce li varlık a ra ­ sınd a koyd u ğu ayrım ı d aha da d e rin le ştirm e k le d ir. O n a g öre, ö n ce li v arlık ların h erh an g i b ir ey lem i olam az. Ç ü n k ü k en d ileri y aratılm ışlard ır ve ö n ce li o la n la r b ir şey y a ra la m a z la r."'"” A yrıca b ir eylem o rtay a k oy m ak için ö z n e n in d iri, b ilg ili vc k u d retli o l­ m ası g e rek ir; oysa ö n ce li v arlık lard an b ir k ısm ı ca n lı d eğ ild ir, bir kısm ı ise, şu an can lı o lsalar da g e çm işle ca n lı olm ayan ölü lerd ir. O n la rın ö zn e o ld u ğ u n u varsaysak ve k en d i b en z e rlerin i yarata­ b ile ce k le rin i ileri sü rse k , bu sav o n la rın k e n d ilerin i de yaratab i­ lece k le ri an lam ın a g elir. O y sa bu , ö n ce li o la n la rın e y lem lerin in ön ce li old uğu an la m ın a g e lir ve so n su z ö n c e lile r d iz isin e yol açar ve teselsü lü n im k â n sız lığ ı ilk esiy le çe lişir. O h a ld e , evrend e ıek e tk in özn e vard ır; o da ö n ce siz olan T a n r ıd ır ." 4" Bu ö n ce siz olan T a n rı e y lem lerin i nasıl g e rç e k le ştirm e k te ­ dir? B â k illân î, ö n cü s iı E ş'a rî g ib i, T a n rın ın fail-i m u h ta r (ö zg ü r ö z n e ) olm ası g erek tiğ in i ileri s ü rm e k te , M u te z ile ve İslam fi­ lo z o fların ın ileri sürdü ğü g ibi, ey lem in i z o ru n lu lu k la yapan b ir T anrı im g esin e k arşı ç ık m a k ta d ır."42’ O n c a özg ü r irad eye sahip olm ay an tek y ön lü ve z o ru n lu lu k la işleyen ö n ce siz b ir tab iattan, zo ru n lu lu k la ö n ce li olan evrenin varlığa g elm esi olan ak sızd ır. O n a g ö re, T a n rın ın e y lem lerin i z o ru n lu b ir n e d e n -so n u ç ilişk isi içerisin d e d eğ e rlen d irm e k . T a n rın ın en iyiyi yapınası gerek liğ in i ilc ıi sü rm ek , T a n rıy ı ve T a n rısa l k u d rcıi sın ırla m a k an lam ın a g e lm e k te d ir."45’ O n ca T a n rın ın ey lem d e b u lu n m a sı için b ir n e ­ den de b u lu n m a m a k la d ır."44’ B âk illân î, ev ren d e h er şey i, s ıc a k lık , so ğ u k lu k , y aşlılık ve k u ru lu k gibi n ite lik le rle açık lay an d eh ri lilo z o lla n da e le ştir­ m e k te 1243’, an ılan n ite lik le ri ilin e k o la ra k kabu l ed ip , ilin ek lerin h erh an g i b ir e tk in liğ e sah ip olm ay acağ ın ı ileri sü rm e k le d ir. Zira 2 4 0 ) Bkz. B âkillânî. Kildi» rl-Trm lıfd. s 2 3 . 2 4 1 ) Bkz Bâkillânî. Kildi» c t-T c n th ld , s .2 3 -2 4 . 2 4 2 ) Bkz. M uh illin M a d l, G a?zdll'm ıı D a c ım ıııiz ın i Eleştirisi, s. 17 vd. 2 4 3 ) Bk2 B âkillânl, Kıhil» a - î c n ı l ı l ı l , s .3 4 -3 6 . 2 4 4 ) Bkz. Bâkillânî. Kinli» c t-T c ın lıld , s .3 1 . 2 4 5 ) Bkz. M uh illin M acii. G tızzdll'n in D a n m iııiz m l E le ş tir is i, s. 17.

88

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

o n ca , d aha ö n ce de dile g etird iğ im iz g ib i, ö n ce li olan v arlık lar, h erh an g i b ir e tk in liğ e sa h ip olm azlar. E ğ er an ılan n ite lik le rin ö n ce siz old u ğ u ileri sü rü lü rse , bu d uru m d a B â k illâ n î’ye g ö re, ev­ ren in ö n ce li old u ğ u ilk esin d en yola ç ık ıla ra k , zo ru n lu tabiatlara sah ip olan ö n ce siz b ir v a rlık ta n , ö n cc lile rin m eydana g elm esin in m ü m k ü n olm ad ığı ilkesi ileri s ü r ü le b ilir.'2” '1 C isim lerd e g ö zlem led iğ im iz fa rk lılık la rı, k en d ilerin e ilişen ilin e k le rin fark lılığ ın a bağlayan ve ilin ek le rin sü rek siz liğ in i sa ­ vu nan B âk illân î'y e g ö re, c isim le r arasın d a g özlem led iğ im iz n e­ d en sel ilişkileri n asıl a çık la m a k g e rek m ek ted ir? O , bu ilişk in in filo zofların ve levellüd/doğuş k u ram ın a in an an kim i M u îe z ilî d ü şü n ü rü n sand ığı g ib i, z o ru n lu olm ad ığını sö y lem ek te ve savı­ nı iki tem ele d ay an d ırm ak tad ır. İlk i, ö n c e li v arlık la rın ve ca n sız la rın b ir eylem i olm az; İk in cisi ise, g ö zlem in z o ru n lu lu ğ u k an u lay am ay acag ı sa v ıd ır.'“ 7’ D aha so n ra G azzâll tarafın d an da k u lla n ıla ca k olan bu sav la rın '-”11 İk in cisi k on u su n d a B â k illâ n i'n in iddiası o ld u k ça ilgiye d eğerd ir. O n a g öre, ateşin y a k ıcılığ ın d a n y an m an ın , şarab ın e tk isin d en sarh o şlu ğ u n m eyd ana g eld iğ in in d u yu lar yoluyla zo ru n lu olarak b ilin d iğ in i sö y lem ek , b ilg isiz lik te n b aşk a b ir şey d eğild ir. Zira o n ca , g özlem in b ize gösLerdiği tek şey . etk iy e uğradığını d ü şü n ­ d üğü m üz cism in d eğ işm esid ir. Bu d eğ işim e, k im in ve n ey in n e­ d en o ld u ğ u n u g ö zle m le m e k olası d eğild ir. B âk illân î'y e g öre bu d uru m a n ca k , d erin in cele m e ve a ra ştırm ay la b ilin ir. D erin in ­ ce le m e ve araştırm a ise, bu b ilerin n e d en in in M u îe z ile n in iddia e lliğ i g ib i, n e tabii/doğal b ir eylem ne de ıcv cllü d eden/doğan b ir eylem old u ğ u n u g ö s te rir.'2”" Ö n ce li v arlık ların b ir el k in liğ i o l­ m az, evrend e g ö zlem led iğ im iz tüm ey lem ler, özgü r irade sahibi ve m u tlak kud ret sa h ib i T a n rın ın ü rü n ü d ü r. M u tezileyi e le ş ti­ rerek tabii/doğal e y lem ler ile doğan e y lem ler arasınd a ayrım y a­

2 4 6 ) Bkz. Bâkiliâııi, K İ (âl) ct-TemhlcI. s. 3 7 -4 0 . 2 4 7 ) Bkz Bâkillâni, Kiltib e l - î'cııthfıi, s .4 0 . 2 4 8 ) Bkz.M ıtlıtllin M aciı. G licîiİİIî i İii Dcfı'imiııizım (: l< s/ıris'i. s. 18. 2 4 9 ) Bkz. Bâkillâni. Kllıılı cı ie ııılıld , s.4 4 - 4 5 : M uhillin Maı ıl. G azzâli'ınıı L iılın m ııizıııi /:lı'S(iıisi, b. 1 1 8 -1 9 .

KELAMI GELENEK; NEOEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK

pan B âk illân i'y e g ö re, M u’tcz ilcn in ileri sürdü ğü g ib i, n ed en ve son u ç arasın d ak i ilişk i z o ru n lu değild ir. E v ren d e g özlem len en düzeni ç o ğ u n lu k la g e rçek le şe n eylem i im leyen â d a leo risin e d a­ yandıran B â k illâ n î, n ed en sel ilişkiyi T an rısal âd eıe b ağ lam ak la, o özgür b ir v arlık old u ğ u için n cd e n -so tıu ç ilişk isin in zo ru n lu o l ­ m ayacağını ileri sü rm ek le d ir. O n ca , T an rı â d etin d e d iled iğind e d eğ işik lik yap ab ilir ve m u cizevi o lay lar m ey d ana g e tire b ilir Şu hald e, B â k illân i nin evren im g esin e g ö re. T a n rı ev ren e lıer an m ü d ah ale çim e k te , o lu rlu k (ic c v îz ) k u ram ı çe rçe v e sin d e a k ­ len im kân sız olan şey ler h ariç, her şey i, d oğru d an o m eyd ana g etirm ek ted ir. Z ira o, her şey in y a ra tıcısı old u ğ u g ib i, şevlerin sü rek liliğ in in de kaynağ ıd ır. B u d ü şü n ced en h a re k e d e , m u cizeyi leın ellen d irm ey e çalışan B â k illâ n î'2’" , k en d in d e iç-işley işi olan, ned enin so n u cu n u z o ru n lu kıld ığı bir evren im g esin e k arşı çık m akıa(2,2!, b o y lc c c T a n rısa l tem eld e y ap ılan an in d eterm in ist bir evren m o d elin d e karar k ılm ak lad ır. B â k illâ n i'n iıı ortaya koyd u ğu bu lö z -ilin e k m etafiziğ in e dayalı sü reksiz ve in d e te rm in ist evren a n la y ışın ın h em en h iç d eğ işik lik yap ılm ak sızın 12’11, d ah a so n ra k i E ş’arî d iışü n ü rle rce b e n im s e n ­ mesi o ld u k ça ilgiye d eğerd ir. Sözgelim i G azzâlîT ıiıı ö ğ retm en i ve Dağ’m d ey işiyle “o n u d erin d en etk iled iğ i a n la şıla n " C ü v c y n î" ’",

2 5 0 ) llkz. ilâkilluni. Kildi) e l-'le m ltid . s. I 3 2 -1 3 5 . 2 5 l ı llkz. Bâkıllâııi. Otağcın Uslu O la y la r vc A r a la r ın d a k i F a r k la r IM ıır iz ı. K e r a m e t. S ih ir ) , Ç cv . Adil Hclıck, Rağbet Yayınları. İstanbul. 1 9 9 8 . s 17 vd 2 5 2 ) llkz. BâkılUıni, Kildi) c t- le m h i d , s . 3 0 0 2 5 3 ) N itekim C u \ eyııın iıı au n ııcu anlayışını h ed eleyen M uhillin Maeil söyle d e ­ m ekledir: “Es'arl a to m cu lu ğ u . G azzâlI’nın bocası o lan C ü v evıu ile birlikle daha sislcn ıaıik bir d u n u n a g elm iştir. A n cak leıııel ilkeler açısın d a n . C ıivry n î’ııın d ü şü n celeri Bâkillânî ile pek lazla farklılık arz eln ıem ek lcd it ' M uh illin M.ıcil, Grızsdll'ıım D elınıı/ııizm i E l e ş t i r i s i , s .2 0 . Kakaı hu yargıdan yola çık arak Cuvcv ni ııııı L ş a r i ekole h içb ir özgıin kalkışı olm adığı gibi biı so n u ca ıılasılm anıahd ır Zira oııuıı laıırısal niteliklere yaklaşım ı, iıııkâıı m cializiği vh ekol a çısın d an üzgün katkılar içerm ek led ir. Bkz. M ural M em is, ' lis'ariliğe Yaplığı Kalkılın Bakım ında lihû’l-M eâlı el-t'.ûveyııi”. Kelam A raştırm aları. 7 /1 . O cak 2 0 0 9 , s .9 7 - 120 2 5 4 ) Bkz, M elııııel Dağ. İm â m c l-H rııeıııcvıl d-Ç.ıivevıılııiıı Alem ve A lla k C, r t - l e v lıid . s .7 0 - 7 1. 2 8 7 ) Bkz. cn -N csefi, T a h s ila t c l- Iid itlc , s .6 2 . cn -N csefi. I evin din E s a s im i, Ç .ıv. 1 lulya Alpı-ı. İz Y ayıncılık, İstanbul, 2 0 0 7 , s .2 7 2 8 8 ) Bkz. cn -N ıs c fi. T a b s lr a t c l-E d ille . s .6 2 . 2 8 9 ) Bkz. en -N cscfi. Talisini! e l-E tlille . s.t>2

KELAMI GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK 9 9

geldiği iç in , evren i löz vc ilin ek o la ra k iki ana öğeye in d irg e r.'2"'’' O nca ilin eğ in , k ela m cıla r arasın d a, bekâsı/ sürekliliği im k ân sız oîan, tözde b u lu n an , lözle var o la n , iki zam and a var olm ayan vl). şek ild e p e k ço k farklı lam ın ı y a p ılm ış olsa da, o , en doğru tanım ın , “ö zü y le varolm ası im k ân sız o la n " tan ım lam ası o ld u ğ u ­ nu ifade e d e r.'2" 11 O na g öre, kendi b aşın a varlığı im k â n sız o la n ın , sü rek liliğ in in ve seb a tın ın olm ası da im k ân sızd ır. O , bu g ö rü ­ şünü d ilb ilim sel bir çö z ü m lem ey le p e k iştire re k , b u lııi, h astalık vb.’nin sü rek li olm ad ığı için araz/ilinek diye ad lan d ırıld ığ ın ın altını ç iz e r .'2"2’ Ö te yandan, ilin e k le rin d iğ er ö n e m li b ir n iteliğ i, lıır m ah alle m u h taç o lm asıd ır. N e şe liy e göre ilin e k le rin b ir m a­ halle m u h ta ç old u ğ u , akıl açısın d a n bedihî/apaçık olarak b ilin ir. M u iezili Ibn R avendi gibi yapıp, ilin eğ in b ir m ah alle m u h ta ç o l­ m adan var old u ğu n u sö y lem ek , ilk esel o la ra k im k â n sız d ır; zira b a , m an tık sal olu rsu zlu ga yol a ç m a k ta d ır.'2" ” N esefî’ye g ö re, evrenin en tem el parçası olan ilin ek le rin var­ lığının k a n ılı, g ö zlcm lerim izd ir. Zira o n c a . b ir töz, bazen h a­ reketsiz o lu r ve so n ra h arek et ed er; ya da lam tersi b ir durum da o la b ilir. H areket ve h a re k e tsiz lik , tözü n ö z ü n ü n d ışın d a iki mânâ/neden değil ile, tözün özü n d en olsay d ı, tözü n özü on ları da g e rek tird iğ in d e n , b ü tü n h allerd e h a re k e tsiz lik vc h a re k e t bir arada olu rd u . Ş u hald e, h er n ite lik , kendi ta n ım ın a g ö re, b ir hale özgü old u ğu n d an ilin ek lerin v arlığ ını k ab u l e tm e k g e re k ir.12“4’ BuLün ilin e k le rin y a ra n lm ış old u ğ u n u sö y ley en N esefı, b ir k ıs ­ m ının y a ra ıılm ışlıg ın ın g özlem y olu y la, b ir k ısm ın ın yarat ılın iş­ liğinin ise, k e n d isin in var o lm asıy la b irlik te zıd d ın ın yok olu şu çık arım ıy la b ilin d iğ in i sö y lem ek led ir. Ç ü n k ü iki zil n ite lik ayııı anda b ir m ahald e b u lu n am az. Z u ların b irb irin i yok ç im e s i, ili­ n ek lerin y aralıIm ışlıg ın a d elild ir; çü n k ü y o k olm a ö n ce li olan şeylerin b ir n iteliğ id ir. O ysa ö n c e siz , varlığı k en d in d en olup

2 lJ0) Bkz cii-N cm Ti, T a h sila t cl-lr.ılılh-, s ,6 2 2 9 1 ) Ilkı. 1'tı-N i‘sc fi, T a h sila t

ıl-I: fiille, s .6 3 .

2 ° 2 ) Bkz. eıı-N eseti, T a h sila t r l - h l i l l r s .6 9 . 2 9 3 ) Bkz. cıı-N csefı, T a h sil al c l - h l i l l r , s .6 3 6 4 , 2 9 4 ) Bkz. en -N eşeli

Iılh s ııa t e l-I:ılillc , 5 .6 9 vıl.

100

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

yo k lu ğ u im k ân sız olan d ır.*2''5’ A y rıca, o n ca ilin ek le rin sü rek liliğ i de söz k o n u su olam az. İlineklerin sürekliliği yoklu r. Ç ü nkü varlığı sürekli o lan ­ da, sü rek lilik , sahibinin özü üzerine eklenm iş hir mânâ/ne­ dendir. Bunun kanın şudur: Ö zün var olduğu ilk safhada, öz vardır; ama sü rek lilik niiclig i yoktur. A ncak var olduğu anın ikinci anında devam lı olarak n itelen m iştir. Bu nedenle “var oldu, devam etm ed i” diyen çelişkili sayılm az. İlinek­ ler, ken dilerin den başka m ânâların/nedenlerin var oldu k­ ları m ahaller değillerdir. Bu nedenle varlıkların sürekliliği m ü m kün değildir.*2'"’1

Tözü ise, b ileşik olm ay an öz ve b ileşik olan cisim b iç i­ m in d e ikiye ayıran N esefı, tözü özü y le var olan b içim in d e tan ım lam aktad ır.*297’ O , sö z cü ğ ü n d ilb ilim sel açıd an b ir şeyin aslım , d ayanağını ifade ettiğ in i b elirtir. Sözg elim i b ir elb ise n in kum aşı ve yapısı sağ lam sa o n a “cevherî/tözsel e lb ise ” d en ir. Y ine soylu b ir k ö k en d en gelene de “ce v h e ri şerif/tözü ş e re fli” , ya da “cev h eri kerîm /tözü y ü ce " d enir.*2981 C isim ise, o n ca , g örü n ü rd e b ileşik o la n , sın ırı b u lu n an , e n i, boyu ve d erinliği olan şek lin d e tan ım lan ab ilir. B u açıd an tek b ir tö ze cisim d en em e z .129,11 O , cisim ve tö zlerin y a ra tılm ışlığ ın ı k a n ıtla rk e n , üç ilkeye dayanır. İlk ilk e , ö n ce lile rd e n y o k su n olm ay an şey ö n c e lid ir. İk in cisi, ö n ce li olanı ö n ce ley e m e y en şey in ö n celi old uğu , ü ç ü n cü sü ise, b ileşik olan şeyin ö n ce li old uğu i l k e s i d i r . O n c a töz, ilin ek le rd en so y u tla n a m a z ; bu d u ru m d a, yani tö zlerin ili­ n eklerd en ayrı kalm ası im k ân sız o lu n c a , tö zlerin ilin ek lerd en ö n ce b u lu n m a sı da im k â n sız o lu r. C ism e g e lin ce , o b ile ş ik tir, bu cism in özü n d en k a y n a k la n a m a z ; zira bu d u ru m , z ıtların bir

2 9 5 ) Bkz. en -N csclİ, Talisini! e l-E d illc , s .6 9 v d .; e ıı-N csıli, T ev h id in E s a s t a n , s .2 7 28 . 2 9 6 ) cn -N eseli. T ev h id in E sa sla rı, s .8 8 - 8 9 . 2 9 7 ) Bkz. en-N esefl, T a h s ila t e l- E d illc , s .6 4 v d .; cıı-N escfi, T ev h id in E s a s la r ı, s .2 7 . 2 9 8 ) Bkz. en -N esetl, T a b s in ıl e l- E d ille . s .6 4 .; cıı-N escti. T ev h id in E s a s lım , s.31 2 9 9 ) Bkz. cn -N csefl, T a b s ir a t e l- E d ille , s .6 5 - 6 6 .; cn -N c scfi. 7fvlıı148. s 1

136

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

başkasına iyilik etm ezdi. Ayrıca, T anrıya iıaaı edcıı de ol­ maz ve asla iyilikle bulu nıılm azd ı. Zira yarın o lacak olan lıcr şeyi k esin lik le bilen b irisinin gayret gösterm esi, yarar elde edem eyeceğini bildiği şeyin zorluklarına katlanm ak anlam ına geldiğinden, aptallık sayılırd ı.1'■MH*

Bu sö z lerin d e n h a ra k e ıle F â râ b ı'n in fiziksel evren d e, b ir d i­ ğer d eyişle A y-altı ev ren d e, kan d eterm in iz m e k a ışı ç ık tığ ı­ nı ve ılım ı b ir d eterm in izm içerisin d e old u ğ u n u çık a rsa m a k m ü m k ü n d ü r.1'105’ Ç ü n k ü F â râ b i, m eydana gelen olayları ö n ced en b ilin en ve b ilin em ey en o lm a k üzere ikiye ay ırm aktad ır. K u şk u ­ suz onu n bu ayrım ı b eşeri düzeyde y ap ılm ış b ir ayrım d ır, on u n Tan rısal siste m i, yani T a n rı p arad igm ası açıd an b öy le b ir a y rım ­ dan söz ed ilem ez; zira o m u tlak bilgi sah ih id ir. G örüldü ğü gibi F ârâb i, A y-üslü evrend e ned ensel z o ru n lu lu k ­ tan söz e tm ek te, A y-altı evrend e her şcyiıı b ir n ed en in in b u lu n ­ duğunu ve oradaki h er şeyin belli b ir ereğe doğru yöneldiğini savunsa da, beşeri düzeyde, talih ve ra slla n tı so n u cu ortaya çık an olaylardan da söz e tm ek ted ir. O , b ü tü n n ed enlerin ü stü n d e, her şeyin ereği olan ilk n ed en i, yani T a n rıy ı g ö rm ek te ve h e r şeyi, doğrudan on d an çık an ilk akıl h ariç, dolaylı olarak ond an kay­ nakland ığını söylem ek ted ir. B aşka bir d eyişle, varlığı ve varlığın sü rekliliğ in i doğrudan T a n rı verm ek te, ik in cil n ed en ler ise, sad e­ ce m ahiyetin olu şm asın d a ik in cil b ir rol ü stlen m ek ted ir. A ncak F ârâb î’nin d ü şü n ce sistem in d e, bazen ara n ed en ler den ilen se ­ beplerden m eydana g elen , fakat ya ereği olm ayan ya da ereği lam olarak b ilin em ey en şey lerin m eydana geldiği de g ö rü lm ek ted ir ve F ârâb î’ye göre, bit da b ir realited ir. O n ca bu tür d uru m lar, ilin e k ­ sel olup , m ad d enin y etk in liğ i kabul etm em esin d en k a y n a k la n ­ m aktadır. Fizik sel d ünyad a, ilin ek sel de olsa, şan s ve talihe da­ yalı olayların g e rçek le şm esi, F â râ b ı’nin z o ru n lu lu k , n ed en sellik ve d eterm inizm k o n u su n d a k i d ü şü n cesin in ana çerçev esin i b e ­ lirlem ek te, onu tıpkı A risto teles gibi m etafizik d üzlem de cre k scl-

4 0 4 ) Fârâb i. M a lid ir [I ııırt Vcsilıhu vı- rııd İd Yi-mIiIiu ıııiıı A lıh â m rıı-N ınıim , s .2 8 6 287. 4 0 5 ) Bkz. lllıaıı K u llu cr. D elrn m ııtım . DİA, IX . İstanbul, 1 9 9 4 . s .2 1 7

FELSEFİ GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK

1 37

n ıck â n isı b ir an lay ışla olsa da, fiziksel ev ren d e, ılım lı e rck selcid elerm in ist a n lay ışın la ıı yana tavır alm asın a yol açm ak lad ır. Zira m ad d enin a lıcılığ ı, yeten eği ve d iğer n esnel k o şu lla r ve hu arada ereği ve ned eni lam olarak b ilin m ey en şa n s ve talilı, o n ca , ö n e m ­ sen m esi gereken b ir d uru m olarak k arşım ıza çık m a k la d ır. '

11.4. tbn Slnâ: Felsefi Geleneğin Zirvesi İslam d ü n y asın d a, Y eni P la ıo n c u ve M eşşaî/ A risiotclesçi g e­ leneğ in zirvesi olarak n ite le n en Ibn S în â (ö. 1 0 3 7 ) , " ow o lu ştu r­ duğu lclscfi siste m in d e F â râ b î’ye ç o k şey b o rçlu d u r. N itekim o to b iy o g rafik b ir rivayet, o n u n F â râ b î’ye ç o k şey b o rçlu o k lu ğ u ­ nu a çık ç a ifade e tm ek ted ir. Bu rivayete g ö re, 4 0 kere oku d uğu ve h e m e n h em en ezberled iği h alde ne k a s te ttiğ in i anlayam ad ığı A risto teles m etafiziğ in in sırla rın ı o n a , F â râ b î’inin A ristoteles'in M etafiz iğ in in A m a d a n adlı y ap ıtın ın a ç ık la m a sıd ır.14071 K o zm o ­ lo ji, p s ik o lo ji, akıl k u ra m ı, p ey g am b erlik g ö rü şü gibi k o n u la r­ da F â râ b î’ye b en ze r d o k trin le r g e liş ıire n H0M) lb n S in a 'n ın , neden kavram ı ve n e d en se llik so ru n u n d a da on a ç o k şey b o rçlu olduğu an laşılm ak tad ır. B una rağ m en , b ir g erçeğ in a lım ı çiz m ek gerekir. Bu g e rç e k , Ibıı S in a 'n ın n ed en kavram ı ve n e d en se llik so ru n u n u ele a lırk en dalıa gen iş b ir p e rsp e k tif su n m ası ve F ârâb î'd e dile gelen an layışı b ir ad ım ötey e ta şım a sıd ır.(4(’1” Z ira o n e d en sellik so ru n u n a g cııiş b ir yer v e rm e k le, so ru n u fizik ve m etafizik bağ ­ lam da a y rın tılı ve in ce ayrım lara y er v ererek ta n ışm a k ta d ır. lbn S in a 'n ın neden kavram ı ve n e d en se llik so ru n u n a y a k la şı­ m ını çö z ü m lem ek için , ö n c e neden ve s o n u ç kav ram ın a bak ışın ı ele alm ak , neden ve n ed en selliğ e ilişk in tartışm aların fiziğin mi

4 0 6 ) Ilın Sina'nın Id selcsı vc cık ılcrı ıı_ın bkz. A -M G o ıd u m , Ilm .Simi, l-clsc/esi vr Oııuçıığ Avnı/xiMiu/ııki k i l l i l e r i , C cv . İsm ail Y ak ıl, O uik eıı Y ayınları. İstanbul. 1 9 9 1 , s. 17 v d 4 0 7 ) Bkz. Kıfli, l a ı i l ı rl-H ıtkrııu V . 1-cıpzig, 1 9 0 3 , s . 4 1 6 -7 1 7 4 0 8 ) Bkz. M a d ı l a l ı ı ı , Islımı k e ls e /e s i I cırdır, s. 1 1 9 vd. 4 0 9 ) Tam lııı bağlam da, Ibıı Siuâ'm n M esşai d ö nem iyle d - l likıııc cl-M cşrık ıy y c a d ı­ nı verdiği d o n em arasın d a belli lıır larklılığııı o ld u ğ u n u ve ikinci d ö n em d e, A risln lclcsçı Id seled eıı belli ö lçü lerd e uzak laşarak m islik bir dü nya ğ ö rü şu ıır yöneldiğini k ay d etm ek g erek li.

138

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

yoksa m etafiziğ in mi k o n u su old u ğ u so ru n sa lın a b ir yanıt b u l­ m ak, dört neden ö ğ retisin i ird elem ek ve en son u n d a ise, sud û r sü recine bağlı o larak n ed en ve n e d en se llik ilişk isin i sistem in d e nasıl uyguladığını ana b a tla rıy la çö z ü m lem ek g erek m ek ted ir.

II.4.a. Neden Kavramı ve Nedensellik: Bilgikuramsal ve Varlıkbilimsel Temeller Ö ncelikle b elirtm e m iz g e rek ir k i, lb ıı S in â, gerek K in d i, g e rek ­ se Fârâbî’de g örd ü ğü m ü z gibi, n ed en sellik d ü şü n cesin e hem b ilgikunu nsal/epislem olojik hem de varh k bilim sel/ on tolojik an lay ı­ şında k ök lü b ir y er veı ir.Hl0) N itek im o n ca , bir şeyi b ilm ek , onu n nedenlerini b ilm eyi gerek tird iğ i g ib i, ilk varlık olan T anrı h ariç, diğer tüm varlıklar, var olm aları a çısın d an b irtak ım n ed en lere d ayanm aktadır.” 11’ Bu a çıd a n tb n Sina'd a, neden ve n e d en selli­ ğin hangi alan ın , yani fiziğin m i, yok sa m etafiziğin m i k oıu ısu olduğu ile, onu n varlığının lem e llcn d irilm csin in hangi d isip lin e ait olduğu ö n em li bir so ru n olarak k arşım ıza çık m ak tad ır. O nca, ned en k avram ı ve n ed en ve so n u ç ilişk isin in varlığını kanıtlam a y ü k ü m lü lü ğ ü , doğal dünyada ya da cisim lerd e g öz­ lem lediğim iz d eğişim ve h a re k e tle ilg ilen en fizik çiy e” 121 ait o l­ mayıp, en üstü n b ilg i, en sağlam bilgi ve b ü tü n varlık ların ilk nedeninin b ilg isi” 111 ile uğraşan m c la liz ik çiy c a iu ir.” 141 Ç ü n k ü ona göre, b ir d isip lin k en d i dayanağı d u ru m u n d a olan ilk e le ­ ri kanulam ayla uğraşm az, on ları kabul ed er ve uygular. Z ira o, "H er olu şan ve b o z u la n , her h a re k e tle b u lu n a n , m adde ve b iç i­ m in b irleşm esin d en m eyd ana gelen h er şey için n e d en lerin var olduğu ve b u n la rın m ad d esel, b içim sel, e tk in ve ereksel n ed en ­ lerden başkası o lm ad ığ ın ı b e lirttik te n so n ra , bu k o n u , doğa bi4 1 0 ) B b . Ilın Sinâ, Şi/iii, Mt'Uıfizilt, C .l, Yay. Haz 1:. D em irli-Ö . I ü rk e r. I.ılcra Y a ­ yıncılık. İstanbul, 2 0 0 4 , s .6 ve 3 5 ; lluı Siııâ,

i

M m Ik Ii ve el- I eıılıılull, Ç ev. A

U ırııso y -M . M aciı-L . D em irli, L ilcra Y ayınları. Isianbul, 2 0 0 5 , s .5 7 ve 124 vcl. 4 1 1 ) Bez llııı Sina. $iju , M e ta fiz ik . C .l, s .3 5 v d .. Ilın Siııâ. Si/ıl, l i r i k , C .l. Yay. Ilaz V. M aeıı-F . Ö zp ıiav cı, l.iıera Y ay ın lan . Isianbul. 2 0 0 4 , s .5 ti vd 4 1 2 ) Biz. Ibn Siııâ. Si/ri. F irik . C .l. s.5 . 4 1 3 ) Btz. Ilın Sinâ. $i/ıı, M e ta fiz ik , C .l, s .3 . 4 1 4 ) lüz. lbıı Sinâ, S ijıi, M e ta fiz ik , C .l, s . 12 vd: Ibn

Sinâ. Si/u. F irik , C :l. c s .1 0 vd

FELSEFİ GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK

L3 ö

H incisinin in cele m e so ru m lu lu ğ u n d a d eğ il. m etaO zik çin in in c e ­ leyeceği b ir d u ru m d u r” d e m e k le d ir.'41’1 Su h ald e fiz ik çi, neden ve n e d en se llik ilişk isin in d oğ asın ı a ra ştırm a z , o ıııı c y lcm scl o la ­ rak uygu lar, fakat on u tem e llen d irm e k m e ia fiz ik ç in iıı görevid ir. K u şk u su z b u , fizik çin in n ed en ve n e d e n se llik le ilgili h iç b ir şey söy lem ey eceğ i an lam ın a gelm ez. M e la liz ik çin in neden kavram ı ve n e d en se llik ilişkisin i k a n ıt­ lam ası ya da tü k e ıirc e sin e te m ellen d irm esi m ü m k ü n m ü dü r? lbn S in a’n ın bu so ru y a verdiği yaıııı k a n ım ız ca o ld u k ça ön em lid ir. Z ira İslam d ü n y asın d a, ned en kavram ı ve n ed en se llik ilişk isin in tem e llen d irilip te m ellen d irilem ey eceğ i k o n u su n d a . Eş’arî k e ­ lam g elen eğ in d e B â k illâ ııî’den itib aren y ü rü tü le n bilgikuram sal/ e p is tc m o lo jik tem elli b ir tartışm a b u lu n m a k ta d ır ve filo zoflara, bu arada lb n S in a ’ya ce p h e alan Ciazzâlî, n e d en selliğ e y ön elik tartışm asın ı lıu k o n u ü zerin d e g e liştirm e k le d ir. Bu yüzden lbn S in a ’nın s o ru n u ele aldığı p asajı a k ta rm a k ve çö z ü m lem ek ge­ re k m e k te d ir. O şöy le d em ek ted ir: M utlak nedenlerin bilgisi, ned enlerin son u çları olduğunu ö ğrendikten sonra ortaya çıkar. Biz nedenli şeylerin varlı­ ğının kendilerinden ö ııee gelen şeylerle varlık bakım ından ilgili old u klarına hü km ed erek, nedenlerin n ed en liler için varlığını onaylam adıkça, akılda m utlak ned enin varlığı ve bir neden olduğu düşüncesi oluşm az. Duyular bize sadece bir ardaşıklıgın (nıu vafât) olduğunu gösterir. İki şeyin art aıd a gelm esi ise, birinin diğerinin nedeni oldugım ıı zoru n­ lu kılm az. Duyu ve deneyim in (tecrü b e) sunduğu verilerin çokluğu nedeniyle nefsin ikna olm ası, bildiğin gibi kesinlik bildirm ez. Kesinliğin oluşm ası, ancak çoğun lu kla g erçekle­ sen şeylerin, doğal vc scçiliıııli olduğunu bilm ekle olasıdır. Bu ise g erçek le, nedenleri olum lam aya ve nedenlerin ve il­ letlerin varlığını kabule dayalıdır. Bildiğin gibi, nedenlerin kabulü vc onayı ön sel-açık bir bilgi değil, gözlem e dayalı bir bilgidir vc sen bu iki bilgi arasındaki farkı öğrendin

A n ılan p asajd a lb n S în â , dört h u su sa d ikkat ç e k m e k le d ir: 4 1 5 ) Hkz Ilın Siııâ, $ ijı 1, l-'izih, C. l, s .59 4 1 6 ) ll)iı Siııâ. S lfd . M e ta fiz ik . C I. s.iı

140

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

ilk i, n ed ene so n u çla rı a ra cılığ ıy la ulaşılır. İk in c isi, n ed en in o n a y ı, d u y u lar ve d en eyim d en kay n ak lı s a lı b ir kabuldü r. Ü çü n cü sû , ussal açıd an a p a çık olan önsel b ilg iler gib i, d u y u ­ ların ve d en eyim in verdiği b ilg iler, k e sin lik içerm em ek led ir. D ö rd ü n cü sü ise, d u y u ların b ize g österd iğ i, sad ece ned en le so n u cu n art ard alığ ıd ır ve b u , ned en so n u ç ilişk isin in z o ru n lu ­ luğunu k an ıtlam az. M acil’inin de belirttiği gibi, Ibn Sin a’nın, aktardığım ız pasajında yaptığı anılan saplam alar, felsefi açıdan büyük bir önem taşım akta­ dır. Bu nedensiz değildir; zira bilindiği gibi, İslam lelscfe tarihinde, A risıotelesçi nedensellik anlayışına yöneltilm iş en ciddi eleştirel yaklaşım , daha sonra ayrıntısıyla çözüm leyeceğim iz gibi Gazzâli'yc aitıir. Ibn Sînâ’m n anılan pasajında gündem e gelen d ö n tem el anla­ yış d üşünüldüğünde, G azzâlî’nin, filozofların nedensellik ilişkisini eleştirirken, Ibn Sina ya n eler b o rçlu olduğu daha yalın b ir biçim d e anlaşılm aktadır. N itekim G azzâlî, T clıâfût c l-F elâ sijc adlı yapıtın ­ da, neden ve so n u ç arasındaki ilişkinin sadece gözlem e dayalı art ardalık ya da yan yanalık ilişkisi olduğunu b elirterek, nedenin s o ­ nucu var ettiğinin, dolayısıyla ortada varlıkbilim sel/ontolojik bir ilişkinin ve varlıkbilim sel/ontolojik bir zorunluluğun var old uğu­ nun kalın lanam ayacağın ı ileri sü rm ek led ir. Bunu da n ed en-sonuç ilişkisinin bilgiku ram sal/ cp isicm olojik tem eline gönd erm e yapan duyular ve deneyim e bağlı olarak söylem ektedir. Y ukarıdaki pa­ sajda tim Sinâ, ned ensellik bağının var edici bir etkin liğinin olm ası konu sunu n kendiliğind en açık olm adığım ve kesin olarak k an ıt­ lanması gerektiğini ortaya koym aklad ır. Bu bağlam da, G azzâlî’yi önceleycn b ir anlayışın, yine G azzâlî taralından eleştirilen Ibn Siııâ tarafından irdelenm iş olm ası old u k ça ilgiye değerdir. Ibn Sinâ aynı bağlamda, “D uyu d en eyim lerinin sunduğu bu tarz verilerin ç o k lu ­ ğu nedeniyle, zih n in ikna olm ası, bildiğin gibi k esinlik bildirm ez”, derken “bildiğin gibi” ifadesini kullanarak böyle bir anlayışın İs­ lam dünyasında yaygın olduğuna da işaret etm ek led ir.” 171 Anılan

4 1 7 ) Bkz. M uhillin M ucit, lb ıı S in a'n ın D n ga l-'rtsefcsl ve Mcsmii ( i ı h ı u h t c l ı i Veli. U j c ra Yayınları, Isianbul, 2 0 0 6 , s. 1 2 0 -1 2 1 .

FELSEFİ GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDENSELLİK

141

yorum un ardından M acil şöyle dem ekled ir: Filozofu n m etinlerinde yer alan bu tür işaretlerin, daha sonra G azzâlî’nin felsefi determ inizm vc ned ensellik eleş­ tirisine katkı sağlam ış olabileceğini de göz önü nd e tutm ak gerek m ekted ir.H,1‘’

II.4.b. Dört Neden Öğretisi ve Neden Olma Tarzları lbn S in â, b ilg ik u ram sal/ ep istem o lo jik açıd an d en eysel b ir te ­ m ele indirged iği n ed en kavram ı ve n e d e n se llik ilişkisi ile ilgili o larak n eler sö y le m e k le d ir? Bu so ru n u n yaniLi, o n u n dört ned en ö ğ retisi, n ed en leri sın ıfla m a sı ve n e d en lerin n ed en se llik ta rz la rı­ nı ele a lışın d a k arşım ıza çık m a k la d ır. T ıp k ı A risto tele s ve d iğer M eşşaı/A ristotelesçi filozoflard a old uğu g ib i, o n a g ö re d e, d ört n ed en d en söz e tm e k olasıd ır. B u n la r m ad d esel, b iç im s e l, etk in ve erek sel n e d en lerd ir.'41*” lb n S în â an ılan n e d en leri, iki ana ö b e ­ ğe ay ırm ak lad ır. O n u n olu ştu rd u ğ u ilk ay rım , n e d en leri, içse l vc d ışsal olarak iki an a k a teg o riy e in d irg em ek led ir. O , şö y le d em ek te d ir: Bunların dışında bir nedenin olm adığı açık iır. O halde biz deriz ki: Bir şeyin nedeni ya o şeyin varlığına dahildir ve varlığının b ir parçasıdır ya da böyle değildir. O nun varlı­ ğına dahil vc varlığının bir parçası ise, ya yalnızca bu par­ çanın o şeye ait olm asından, onun cylem sel (b ilfiil) olması gerekm ez, aksine sadece gizil (bilkuvve.) olm ası gerek ir ve madde diye ad landırılır; ya da bu parçanın varlığı, onun eylem scl oluşud ur ki, bu durum da o parça biçim d ir. N eden, o şeyin varlığının bir parçası değilse, bu durum da, ya kendisi için olu n an d ır ya da değildir. Eğer kendisi için olunan sa, erektir. Eğer kendisi için olunan değilse, bu durum da ka­ çınılm az olarak ya o şeyin varlığı, o ned enle an cak ilintise! olm ak sureliyle nedenden olacaktır. Bu durum da, neden etkind ir; yahuı da o şeyin varlığı, neden olm ak suretiyle

4 1 8 ) M ulım ın M a c» , lb n Slııâ’nııı Dnga f e l s e f e s i , s. 12 0 -1 2 1 4 1 9 ) lîkz. Ibıı Siııâ, S ifd . M e t a fiz ik , C .ll. Yay. Haz. I.:. D cm irli-Ö . I ıırk cr. I.iıara Y a ­ y ınları, İstanbul. 2 0 0 5 , s . l , lbn Sînâ, S ijd . f i z i k . C .l, s .5 9 ; Ibıı Siııâ, el-lseırdl vr e l- ' la ıb l lıü l , s .l 25 vd.

142

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

nedenden o lacak tır ki, bu durum da da neden, o şeyin öğe­ si ve konusudur. Ö yleyse ilk elerin lam am ı bir yönden beş. hır yönden dörıtür. Ç ünkü sen , kabul edici olan ve şeyin bir parçası olm ayan unsuru, parçası olan unsurdan farklı bir şey olarak alırsan ilk eler beş olur. Bunların ikisini, gi­ zillik ve yetenek anlam ında ortaklıkları nedeniyle, tek bir şey olarak alırsan ilk eler dört olur. Parça olan kabul edici anlam ındaki unsuru, biçim in değil, bileşiğin ilkesi olarak almalısın.«-“»

Ibn Sînâ’ııın n ed en ler k on u su n d a yaptığı bir diğer ayrım , varlı­ ğın nedenleri ile m ahiyetin ned enleri arasındadır. Bu ayrım , onun ister basit ister b ileşik olsu n n esn eler dünyasınd aki varlık lar için yaptığı v arlık -m ah iy el a y rım ın ın b ir u zan tısıd ır.1-211 O , “B ir şeyin varlığının n ed eniyle m ah iy etin in ned eni ayrıd ır” diyerek, üçgen in üçgen olabilm esi için üç k en ar ile b ir alana gereksinim i old uğu nu söylem ekte, b u nları ise, ü çgen in m ahiyetini oluştu rd uğu nu iladc etnıekLedir. O n ca , b u n la r, âdeta ü çgen in m addesel nedeni ile biçim sel ned eni g ib id irler.1422’ Şeyin varolabilm ek için m ahiyeti­ n in dışında başka b ir n ed ene daha m u h taç okluğu nu b elirlen Ibn Sınâ, bu ned enin şeyin m ahiy etin in d estekleyicisi olm adığı gibi, on u n bir parçası da olm ad ığını kaydeder14251 ve ekler: Varlığı bakım ından ise o, bunlardan başka olan diğer bir nedenle ilgilidir ki, o, üçgenin kurucu nedeni ve tanım ının Lir parçası değildir. Bu da etkin neden veya etkin nedenin neden olm asına neden olan ereksel ned end ir.1424’

Madde ve b içim i içsel ve m a h iy e tin , e tk in ve erek n ed en i ise,

4 2 0 ) ilk:. Ibn Siııâ, Şifti. M e t a f i z i k . C .1I. s .2 -3 . 4 2 1 )B k z .

l ah rcllın

O lg ım c r.

Ot

Türlı İslam M ü te fe k k ir i Ibn S ln ıl-F a lıreıld in K tizl-

Nı&ırcddiıı Tıist. s .5 3 vıl.; T h c rc sc-A n n e D rııaıt, “M etafizik". Ç cv . M. C ü n ey t Kaya. İsla m F e ls e fe s in e G ır is içerisin d e, lld. I’. A dam soıı-U . C . T ay lor, Kure Y a ­ y lıları, İstanbul, 2 0 0 7 , s .3 7 0 vd. 4 2 2 ) B le. Ilın Sina, c l - l f â r â l ı r iT-'/VııİJtluil, s. 1 2 6 ; Talııetıiıı O lg ım cr, l't T ü r k İslam M U eJe k k ir i Ibn S in ti-F alııctltlin K ttzl-N asıretltlin Tıısl, s .5 3 . 4 2 3 ) Bkz. Ilın Simi. cl-h d rd ı v e e l - l e n b ib tii, s. 1 2 6 , F a h re ttin O lguııer. Üt T ü r k İslam M U e Jc k k iıi Ibıı S in û -F tılırcılılin Kdçi-Nusırrddııı T ü si, s .5 5 -3 6 . 4 2 4 ) Ibn Simi, el-hidrdf ve e l- T e n b ilııil. s. 1 2 6 .

FELSEFİ GELENEK: NEDEN KAVRAMI V E NEDENSELLİK

143

dışsal ve varlığın ned en i o la ra k g ö ren lb n S in a 'y a g öre, en tem el n e d en ler arasın d a y er alan etk in n e d en in , fizik v c m etafizik a ç ı­ dan ele a lın d ığ ın d a an lam ı ve işlevi fa rk lıla şm a k la d ır.'4-"” F iz ik a çıd an b a k ıld ığ ın d a , o , b ir b aşk asın d a h a re k e le ııcd en o la n , o şeyi g izd ü k ten ed im selliğ e ç ık a ra n n ed en e g ö n d e rm e y ap m ak ­ ladır. S ö z g e lim i, d o k to r, ister k en d isin i isterse b aşk asın ı tedavi e tsin , tedavi h a re k e tin in b a şla n g ıç ilk e s id ir ." 21” O n r a . genel a n ­ lam d a, h are k e tin ilk esi ise, ya hazırlay ıcı ya da tam am lay ıcıd ır. H azırlayıcı olan ilk e , sö z g e lim i, sp erm i h a z ırla y ıcı d ö n ü şü m lerle harek et e ttiren neden g ib i, m addeyi b elli b ir b içim i alm aya uy­ gun b ale g etiren ilk ed ir. T a m a m la y ıcı olan ilke ise. hazırlayıcı olan ilk e n in a k sin e , uygun hale g elm iş m ad d eye b içim veren d ir, lbn S in a ’nın sistem in d e bu b içim veren tam am lay ıcı ilke, doğal n esn elerin d ışın d a b u lu n an ayrık b ir ilk ed ir, lb n S in a ’ya göre, doğa b ilim c isi, ilk e o larak b ir hazırlayıcı b ir de b içim verici ilke old u ğu n u kabul ed er, am a b u n u a raştırm ay a y ön elm ez. K u şk u ­ su z, hem hazırlay ıcı h em de laıııam alay ıcı n ed en , h a rek elin ilk e ­ si k o n u m u n d ad ır. Z ira tam am lay ıcı, g e rçe k le g iz illik te n cy lcm şellige çık a ra n d ır; yard ım cı olan ise, sa d ece h a re k e lin b aşlan g ıcı olm ası b ak ım ın d an h a re k e lin ilk e le rin d e n s a y ıla b ilir ."27' lb n S iııâ , hazırlayıcı ve tam am lay ıcı e tk in ilk e d ü şü n cesiy le, doğal d ü zlem d ek i etk in ned en ile, en g en el a n lam d a var ed ici ya da v arlık v erici o lan etk in ilkeyi b irb irin d e n a y ırm a k la d ır. O na g ö re, g e rçe k e tk in , b ir b aşk a şey e v arlık v e rir ve bu varlık da o b a şk a şeyin ö zü n d en d eğ ild ir, yani o n u n d ış ın d a d ır."1" 'B u ayrım aslın d a, on u n m etafiz ik s iste m in e z em in hazırlam aya d ö n ü k bir ayrım d ır. Z ira lb n Sîn â, A risto teles gibi m eta fiz ik etk in n ed eni, k en d isi h a re k e t e tm ey en h a re k e t e ttirici ve sa lt h a re k e tin ilk esi o la ra k g ö rm e m e k le , an ttan ay rım la A risto tele s’in d ü şü n cesin e tsla ıııi an lay ış d o ğ ru ltu su n d a yeni b ir b o y u t e k le m e k te d ir. Zira İslam ’d a m e tafizik etk in n e d en , sa d ece h a re k e tin ilkesi olarak

4 2 5 ) Bkz. Ibıı M nâ. $i/rt, Mrfu/ijife. O l , s .2 vıl 4 2 6 ) Bkz. Ilın Siııâ, $ i j â . F iz i k . C .l. s .5 9 - 6 0 . 4 2 7 ) Bkz. Ibıı Slııâ. Si/d. F iz i k . C I. s.hO. 4 2 8 ) Bkz. Ibıı Siııâ, 5 i/d , Mı Kifi-ik, C l l . s.4 .

144

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

değil, aynı zam and a v arlığ ın Lcmel, ana ilkesi olarak k arşım ıza çık m ak lad ır. B u d u ru m u , y a lın b ir b içim d e ortaya k oyan tbn Sîn â şöyle d em ek led ir: M etafizikçi filozoflar, cık in ile doğa bilim ci filozofların kastettiği gibi, yalnızca hareket ettirm enin ilkesini değil, evren için , T anrı gibi, varlığın ilkesini ve varlık vereni kas­ tederler. Oysa, doğal etkin n ed enler, hareket ettirm e tür­ lerinden herhangi biriyle hareket ettirm enin dışında varlık

vermezlcr.ır çö zü m le m e tein bkz S Haklı. "Ilın Sina lılsı-h -sıııd c l:âıl Nedim 'in (k ik in N edim ), N edensellik Sorunu s. 121 vd.

tcısın d a n İn celen m esi",

4 5 5 ) Bkz Ibıı Sina, ı'i-K h ille c l-A r ş iy y r , s .3 6 vd. 4 5 6 ) Bkz llııı Siııâ. ı-ıı-N m lı. N cşr M â n ı l a h ri. Beyru t. 1 4 8 5 . s. i 56-1 57

152

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

can sız varlıklard a türsel b içim , doğa; can lı v arlıklard a ise ııefs o larak o n a y a çık m a k ta d ır.14571 O n ca ca n sız varlık lard ak i doğa, tıpkı A risto teles’in söyled iği g ibi, h a re k e t ve h a rek etsiz liğ in il­ k esid ir. Bu n ed en le, havaya a lıla n taş. g eri, yani doğal y erin e d ö n m e k te , ateş yu karıy a d oğru h arek et ç im ek ted ir. B u, on ların tabiatlarına/doğalarına y e rle ştirilm iş doğal eğ ilim lerd ir. Aynı ş e ­ kild e canlı v arlık lard a o rtay a ç ık a n nel's d e, h a re k c ı ve h a re k e t­ sizliğin ilk esid ir. B itk ilerd e , hayvan lard a ve göksel varlıklard a ve insan lard a g örd ü ğ ü m ü z h a re k e tle rin kaynağı, n e fs tir.'4 4,1 A n­ cak burad a, İbn S in a 'n ın siste m in d e, tıpkı A risto teles g ib i, türsel b içim in , v arlık ların ın ereğ in i de b elirled iğ in i b elirtm e k g erek ir. A caba A y-altı varlıklard a b ir ned en o lara k b eliren doğa ve ncl'sin var olm a ned eni ned ir? Ibıı S in a ’nın bu soru y a verdiği y an ıt, m e­ tafizikçi filo zo flar ve tab iatçı filo zo flar arasınd a yaptığı ayrım da b elirg in leşm ek led ir. O n ca m e ta fiz ik çi filo zoflar, d eh riler ve tabiatçıların ileri sü rd ü k leri g ib i, n esn elerd e g örd ü ğ ü m ü z d oğ an ın , tesadüfen ve rasgele o lu şm a d ığ ın ı, on u b elirley en ayrık ilk e n in bu lu n d u ğu n u a çık ça itira f e tm e k te d irler, ib n Sin a’n ın bu b ağ ­ lam da E m p e d o k lcs ile tartıştığ ı g ö rü lm ek le d ir. HİU1 A y-altı d ünyad a, d ik ey ve yatay n ed en ler, so n u çla rın ı z o ru n ­ lu k ılm ak ta m ıd ır? İbn S in a ’n ın , A y-üstti evren in d eterm in ist karak terin in ak sin e Ay-aİLi d ünyad a in d e te rm in ist ve o lu m sal fiziksel b ir evren d oğru kaydığı izlen im in i u y a n d ırm a k la d ır. B u ­ nun iki n ed en in b u lu n m a k ta d ır: İlk i, m ad d en in a lıcılığ ıy la ilişk ilid ir. O n ca m adde tüm y e tk in ­ liği kabul ed ici n ite lik te d eğ ild ir, o n u n söy lem iy le d ille n d irirse k madde ad ela isyan k ârd ır. Bu b ağlam d a hazırlay ıcı ve tam am la­ yıcı neden ay rım ın a b aşv u ran ib n S iııâ , gizillikLen ey lem scllig c geçm ede, salı b içim in y eterli o lm a d ığ ın ı, m ad d enin im k â n ın ın da etkili o ld u ğ u n u b elirtm e k ted ir. O b ö y lece k ö tü lü ğ ü , ek sik liğ i Tanrıyla d eğ il, m adde ve a lıcılığ ı ile ilişk ilen d irm em iz g e rek liğ i4 5 7 ) Uk=. İbn SlııS, $ifâ, Fiz ik , C .l, 34. 4 5 8 ) Bkz. ibn Slnâ. Si/d,

C .l. 34-35.

4 3 y )B k z . Ibıı Siııâ, 5{/d, FUı/î. C .l. s .8 4 v ı l ; llnı Sinâ. rJ-E tiâm rİ-U fv m r. (TıYıı Krsrt’il içerisin d e), K an su ın iın iyy c, 1 2 9 8 , * .3 0 .

FELSEFİ GELENEK: NEDEN KAVRAMI VE NEDD4SELLİK

153

ni söy lem ey e ça lışm a k ta d ır.'4"1’' İk in c isi ise, o n u n larlıştığ ı talih ve rastlan tı so ru n sa lın d a k a r­ şım ıza çık m a k la d ır. A risto teles ve on u takip etlen F ârâb î gibi ta­ lih ve ra sllaıılı k avram ına y er v eren ibn Sîn â. talih ve rastlantı arasın d a ö n em li b ir fark g ö rm ek ted ir. O na g ö re, d ilsel açıdan rastlan ıl talih ten daha g en eld ir. Z ira her talih rastlan tıd ır, am a h er rasllaıılı talih değild ir. Aynı şek ild e , talih , k işin in seçim iy le ilişk ilen d iriIip b elirsiz lik le n ite le n irk e n , rastlan tısal olan bütıu ı doğal şey lere ilişkin d ir/ '1'’1 İbn S in a 'n ın siste m in d e , rastlantıyı h er şeyin tem elin e otu rtan a n la y ışla , rastlan tıy ı dışlayan iki ııç an lay ışın e leştirild iğ i görü lü r/ 4'’2’ O , lıer ne kad ar, “D oğa e n g e l­ len m ed ik çe, y e tk in ve iyi o lm ay an bir so n u ca n ed en olm az; bu yüzden doga gen eld e iyi ve y e tk in o la n ı a m a çla r ve on a yol açar" dese de, bu o n d a zararlı olan şey in olm ad ığı a n lam ın a gelm ez. A ncak bu , ne ço ğ u n lu k la ne de sü re k lid ir. D oğada m eydana gelen söz k o n u su olan ku su rlu olg u lar ve n ad iren g erçek le şe n d u ru m ­ ların k im isi, doğal ak ıştak i e k sik lik , ç irk in lik ve yetersizlik ten k ay n a k la n ırk e n , kim isi d e, fa z la lık ta n k ay n ak lan m ak tad ır/ '1'’ 1' Şu h ald e, tbn S in a 'n ın s is te m in d e , tem el olan c rc k s e lc ilik olsa da, şa n s ve talih gibi u n su rla r, ö z se l o lm a sa da ilin tise! b ir ııcd eıı o la rak k arşım ıza çık m a k la d ır. M ad d en in a lıcılığ ın d a k i im k ân ile rasılan u ve la lih e y er verm e, d oğ al o la ra k İbn S în â n ın fiziksel d ü n yasın d a, m etafiziğ in d e o ld u ğ u g ib i, k a lı b ir d eterm in izm a n la y ışın ın eg em en o lm a d ığ ın ı, o n u n olu m sa l b ir fizik sel evren im g esin e d oğru y ön eld iğ in i d ü şü n d ü rtm e k le d ir. O n u n , insan özg ü rlü ğ ü n ü ve d ind e ö n em li b ir y er işgal ed en m u cizey i ıc n ıc llcn d in n e s in d e bu ılım lı d eterm in iz m in o n a b elli açılard an k o ­ laylık sağ lad ığın ı sö y lem ek o la sıd ır. Son u ç olarak İbn Sînâ, ned ensellik ilişkisini kanıtlam anın m e­ tafiziğe ait olduğunu, deneysel açıd an n ed enin sonu cu nu zorunlu kıldığının kanıtlanam ayacagını ileri sü ren. A ristoteles'in d ört ııcdeıı 4 6 0 ) Bkz. Ibıı Stniı. Si/d, F izik . O , s.9 0 . 4 6 1 ) Bkz Ibıı Siııâ. 5i/d , l i z i l t . «... I. v 8 2 4 6 2 ) Bkz. 11)1« Siııâ. Si/d. Fizik C 1. s 8 4 vd 4 6 3 ) llkz. Ibıı Siııâ. Si/d. I ı ;ık . ( .1, s .6 0 -4 1

154

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

öğretisini, içsel ve dışsal, varlığın ve m ahiyetin nedeni olarak iki ana öbeğe ayıran, m etafizik düzlem de, varlığın ve varlığa süreklik veren etkin nedenin T anrı olduğununun allım çizen b ir düşünür olarak karşım ıza çıkm aktadır. O , ikincil nedenlere yer v cıse ve m etafizik düzlem de, determ inist bir anlayıştan söz else de, fiziksel evren söz kon u su olduğunda, dört neden öğretisine dayanm akta, dikey ve yatay nedensellik anlayışında, olum sal bir fiziksel dünya im gesine doğru eğilim gösterm ektedir. O n un böylesi bir son u ca ulaşm asın­ da, m addenin alıcı özelliğinin sınırlılığı, talih ve şansa pozitif bir anlam yüklem esi önem li bir rol üstlenm ektedir. O , talih ve rastlan­ tıyı özsel değil, ilinıisel bir neden olarak görse de, tıpkı kelam cılar gibi sistem inde m ucizeye ayrı bir ön em verm ekte, ama m ucizeyi, kelam cıların aksine, nedensel süreçlere indirgem eye çalışm aktadır. M eşşaî/A ristotelcsçi İslam filozofların ın tip o lo jik b ir yaklaşım la ortaya k oyd u ğum u z neden kavram ı ve n ed en sellik im gesinin hem A ristoteles’ten h em de ona iliştirilen apokrif/sahıe yapıtlardan önem li etk ile r taşıdığını söy lem ek g erek m ek led ir. O nların an la­ yışına göre. T an rı her şeyin varlığının ve sü rek liliğ in in n ed enid ir: an cak bu ik in cil n ed en lerin yadsınm ası anlam ına gelm em ek led ir. Zira biz. Tanrıd an başlayan ve yetkinliği g ittikçe azalan nedensel bir hiyerarşiyle karşı karşıyayız. Bu hiyerarşide, m etafizik d ü zlem ­ de lam anlam ıyla d eterm in ist b ir sü reç söz k on u su d u r. O ysa fizik­ sel evrende, bu d eterm in ist sü reç, m addenin alıcılığı, talih ve rast­ lantı gibi olgular yüzü nd en ılım lı b ir d eterm inizm e d ön ü şm ek ­ ledir. A ncak İslam M cşşaîlerince/ A risıotclcsçilerince b enim senen bu ılım lı d eterm in izm in , erck selci b ir d eterm inizm olduğunu, dikey hiyerarşide göksel varlıklara ve ayrık akıllara, Ay-altı evren­ de ise. cansız cisim lerin d oğalarına ve canlı varlıkların ııefslerin c eylem se! açıd an b ir işlev yüklediğini b elirtm ek gerekir. K uşkusuz bu türden b ir evren lasan nu daha önce yer yer değin­ diğim iz gibi, kelam cıların evren tasarım ıyla büyük ölçüde çelişm ek ­ tedir. Bu çelişk inin en açık ifadesini Gazzâlî ve İbn Ruşd’ün T ellâlın geleneğinde görm ek olasıdır. G elin tartışm ayı bir adım öte yaşıyıp, Gazzâlî ve İbn Rüşd arasındaki Tehâfü ı geleneğinde ortaya çıkan tartışm aları irdeleyelim . A ncak irdelem em ize ön ce kelam ve felsefe arasındaki tem el kiralına noktalarını belirleyerek başlayalım .

III. BÖLÜM KELAMİ VE FELSEFİ GELENEĞİN ÇATIŞMASI: GAZZÂLÎ VE İBN RÜŞD

KELAMI VE FELSEFİ GELENEĞİN ÇATIŞMASI: GAZZÂLÎ VE İBN RÜŞD

İ5 7

U l.l. Kelamı ve Felsefi Geleneğin Karşı Karşıya Gelmesi İslam d ü n y a sın a, felsefi d ü şü n cen in g irişin d en itib a re n , bıı d ü şü n ce b iç im in in , ö z e llik le lik ıh çı ve k e la m c ıla rca yab an cı bir b ilim olarak g örü ld ü ğ ü ve çeşitli u n su rla rın ın e le ştiriy le k a rşı­ landığı b ilin m e k te d ir.14643 Hu a çıd a n , k e la m -fe lse fe k a rşıtlığ ın ın , İslam d ü n yasın d a o ld u k ça erk en bir d ö n em d e o n a y a çık tığ ı sö y ­ le n e b ilir. A n ılan d u ru m , felsefe ve felsefi b ilim le rle ilg ile n e n le ri, daim a sav u n m acı b ir tu lu m içerisin d e k alm aya ve felsefi an lay ış­ ların ı, d in in sim gesel ifad eleriy le d estek lem ey e ittiği a n la şılm a k ­ tadır. A nılan e le ştirel tavır y ü zü n d en , ilk y aratıcı Arap filozofu sayılan K indi felsefeyle ilg ilen m en in d in en m cşın/ caiz olu p o l­ m ad ığını la rlışm a k zoru n d a k a lm ıştır.'4,''i, K in d î’niıı savu nm aya d ö n ü k tartışm ası b ileb ild iğ im iz kad arıyla bu k o n u d a ö n cü d ü r ve k e la m la felsefe arasın d ak i n e d en sellik ta rtışm a sın a ilişk in g cııiş b ir çerçev e çiz eb ilm e k için b ir p arça ü z erin d e d u ru lm ası g e re k ­ m ek ted ir. Zira bu tartışm a felsefeye n için m u h alefet ed ild iğ in in de ip u çların ı v erm ek led ir. K in d i, felsefen in m eşru b ir e tk in lik o ld u ğ u n u g ö ste rm e k için d ört arg ü m ana d ayanır. İlki, hakikat nereden gelirse gelsin, on u b en im sem ek gerektiği argüm anıdır. K u şku suz bu söylem , felsefenin yabancı b ir bilim 4 fı4 ) ISu konutla zengin biı m alzem e ıcııı bkz. Igıtaz (îo lılz ıh cr. “T he Altlı inle- ol O rlh m lo x Islam In w ard llic A n cicn l S c ien ces". N eşr. v c Ç ıv

M l

Sw nrlz, Siu./ws

on I s la m , N ew Y o rk , 1 9 8 1 . s. 1 8 5 - 2 15 : Alı l;bu cl M ulb iui. cl-l-clse/i' rl-A /a lm yr (Muskildi v r Hnllil). B eyru i, 1 9 9 4 . s. 19 vtl. 4(1*5) llkz. K in d i. K iiiih rl-KTm ll/i t'l-f-Yhc/r rl-U lrt. s .1 0 2 vd

158

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

olduğu d ü şü n cesiyle eleştiriy le karşılaştığın a gönd erm e y ap m ak ­ tadır. Bu açıdan K indi, bilgiye y ön elik tarihsel bir p ersp ek tif çiz er­ k e n , geçm işe, g eçm işle felsefi b irik im e katkı sağlayanlara m innet borçlu old uğu m uzu sö y lem ek te; g eçm iş b irik im olm asaydı, h a ­ kikate ulaşam ayacağım ızın a llım çizm ek led ir. B ilginin ilerlem esi konu sund a ned ensel sü reçlere vurgu yapan K indi, nereden gelirse gelsin, islerse bize karşıt ve uzak m illetlerd en g elsin , h ak ik atin g ü ­ zelliğini b en im sem ek vc on a sahip çık m a k vc bundan utanm am ak gerektiğini söy lem ek ted ir. O , eleştirel tavrıyla, g eçm iş birikim den yararlanırken, onları dogm a gibi izlem ekten söz etm em ek le, o n ­ ları doğru aktarm anın ve e k sik lik lerin i tam am lam anın ö n em in e işaret etm ek led ir. Bu açıdan ona g öre, felsefe vc felsefi bilim lere yabancı bir bilim deyip k a ışı çık m a k anlam sızd ır.H"6’ İk in cisi, felsefeye karşı çık a n in sa n la rın n iy etlerin in iyi o lm a ­ dığı argü m anıd ır. Bu felsefeye m u h a le fe tle, b ilg isizliğ in vc ik ti­ d ar arzu sunu n k u lla n ıld ığ ın a işaret etm ek ted ir. O ııc a , felsefeye karşı ç ık an ların hayvani n efsle rin d c y er eden h asel kiri ve d ü ­ şü n ce u fu k ların ı k ö relte n k a ra n lık , g erçeğ in ışığını g örm elerin i en g ellem iştir. B u tü r in sa n la r, h aksız yere, işgal e llik le ri m ev k i­ leri koru m ak için , eld e ed em ed ik leri ve ç o k uzağında b u lu n d u k ­ ları insani e rd em lere sa h ip o lan ları aşağılarlar. A m açlan riyaset ve din ta cirliğ id ir. K in d i, bu tü rd en in san ların aslınd a d in d en y oksu n o ld u k la rın ı, din ta cirliğ i yapıp d ini sa la n la rın k e n d ile ­ rinin d ine sah ip olam ay acağ ım sö y le m e k te M*71 ve sö z ü n ü şöyle sü rd ü rm ek led ir; Kim din tacirliği yaparsa onu n dini yoktur. G erçekte varlı­ ğın hakikatin in bilgisini edinen lere (yani filozoflara) kaışı çıkan ve onu kııfiır sayanın d inle bir ilişkisinin kalm am ası gerekir.1'1*®

Û çû n cii a rg ü m an , felsefen in söy lem iy le d in in söy lem i u y u ş­ m aklad ır b içim in d e ö z e lle n e b ilir. K u şk u su z bu sö y lem , k im i­ lerince din ve felsefen in ça lıştığ ın ı d illen d ird ik leri a n lam ın a 4 6 6 ) Bkz Kindi,

Kildi» cl-Kiııdl j i c t-l'c ls c jc el-O U ı, s. 1 0 2 - 10 3 .

4 6 7 ) Bkz. Kindi.

Kildi» rl-Kiııdl /fe l-lrlsc fc ı'l-ÛInzzâli, (Vlırt/m,s. 1 96 [97. 5 7 9 ) Bkz. İlasını A ydın, G a z z a ll, F c ls ıjr s ı \r İslam Mııılı n ılz m im ' l : l l ; i l n i , s.8 3 \d.

192

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

F ârâb î ve lb n S în â ’yı k a ste tm e k le d ir. H alta o n la r, n esn elerin yan yana olm aları ve b irb iriy le ilişk ilerin in farklı olm ası h a lin ­ de, ortaya çık an ilin ti ve o lg u la rın , sa d ece b içim le rin v e ric is in ­ d en (v âh ib e s-su v e r), yani m elek ya da m elek lerd en çık tığ ın a in an m ışla rd ır. H atta o n la ra g öre, re n k le rin b içim le rin in gözde izlen im b ırak m ası, b içim le ri veren varlık tan k a y n a k la n m a k ta ­ dır. O n la rca , G ü n eş’in d o ğ m ası, sağlam b ir göz ve re n k li cisim , y aln ızca m ah alli, bu b içim i kabul etm ey e hazırlayan ve y etkin k ıla n u n su rlard ır. G azzâlî'ye g ö re o n la r, b u a n lay ışların ı h e r o la ­ ya u ygu lam ışlard ır. O n ca bu on ay , ateşin y a n m a n ın , ek m eğ in d o y m an ın , ilacın sağ lığ ın vb. ö z n esi old uğu id d iasını g eçersiz kılm ak tad ır.*580’ G azzâlî, a rd ın d an , ö n ce li olan n e sn ele rin kendi ilk elerin d en zo ru n lu o larak çık tığ ın ı k a b u l ed en , laka t b içim leri alm aya h a ­ zırlık lı o lm a n ın , bu evren d ek i g ö rü n ü r n ed en lerd en k a y n a k la n ­ d ığın ı sö y ley e n lerle lariışm ay a girişir.*58" Ç ü n k ü o n la rın k a n ısı­ na g ö re, bu ilk elerd en n e sn e le r, isle m e ve seçm e yoluyla d eğ il, ışığın gü n eşten çık m a sı g ib i, z o ru n lu ve doğal olarak ç ık m a k ta ­ d ır ve m ah aller a lıc ılık b a k ım ın d a n y e ten ek lerin in larldı olu şu n ed en iy le fark lılık g ö sterir. S ö z g e lim i, parlak n e sn e, G ü n e ş’in ışın la rın ı a lır ve b ir b aşk a yeri ay d ın latm ak üzere yansı Lir; mal cisim ise, on u kab u l etm ez. Bazı n e sn ele r G ü n eş’te yu m u şar, ba­ zısı ise sertleşir. B u n u n g ibi, ilk e le k old uğu halde, m ah ald ek i y e ten ek h a lle rin in fark lılığ ın d an ö tü rü , eserler farklılaşır/ 582’ G azzâlî, b öy lesi b ir a n la y ışın , ateşe atıld ığ ın d a, İb ra h im ’in yaııın am asın ın o lan a k sız old u ğ u so n u c u n u d oğu racağım sö y ler; çü n k ü , o n ca bu d u ru m , iki parça pam u ğu n , ayııı ö lçü d e a te ş­ le tem as etm esi h alin d e , b irin in yan ıp, d iğ erin in y an m am asım n o lan ak sızlığ ın a b en z e m e k le d ir. N itek im on a göre, an ılan görüşü b en im sey en filo zoflar, İb ra h im ’in y an m am asım n sad ece iki ş e ­ kild e tasarlan ab ileceğ in i, am a ik isin in de olası o lm ad ığ ın ı ileri sü rm ü şlerd ir. İlk i, a teşlen sıca k lığ ın kald ırılm asıyla o la b ilir ki,

5 8 0 ) Bkz. Gazzâli, TeJıd/ûf, s. 197. 5 8 1 ) Bkz. Gazzâli. 7zulur ne de değişir.” Gazzâli, rl-Hilmıı', s 12.

198

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

da zararı kalem den değil, kalem i bu iş için kullanandandır. Diğer ned enler, aracılar ve vasılalar da aynen bunun gibidir. H alkın inancında sözünü kullanm am ızın nedeni şudur: Ca­ h il, kalem in katibin elinde olduğunu sanır. Bilge (â ril) ise, kalem in T an rın ın elinde olduğunu bilir. Katibin kendisini ve yazm a kudretini yaratm ak, onun üzerinde, kendisinde kuşku bulunm ayan kesin yön len d iricilerle (dâ'iyye) ege­ m enlik kurm ak, parmağın lıareket etm esini irade etm ekle, katibi, bu işi yapmaya m em ur kdan Tanrıdır. Kalem istese de istem ese de yazacaktır, hatta islem em esi olası değildir. Şu halde katip, T anrının elinde, insan elindeki kalem gibi­ dir. Yani kaıip vesiledir; ona yazdıran Tanrıdır. Durum un seçm e sahibi (ihtiyar) varhklarda (hayvan) böyle olduğu bilinince, cansızlarda (cem âdâl) daha açık olduğu kendili­ ğinden bilinir. ” G a z z â li’n in b u s ö y le m i, h a n g i n e d e n i e le a lırs a k e le a la lım , tıp k ı T eh û fü l v e e l - l k t isûı/’da sa v u n d u ğ u g ib i. T a n rın ın d ış ın ­ d aki tü m n e d e n le r in , s o n u c u ü z e rin d e e lk ili o lm a d ığ ım g ö s­ te rm e k le d ir . N ed en vc s o n u ç T a n rıs a l â d et gereğ i yan y an a b u lu n m a k la , b iri d iğ e rin i T a n r ıs a l, k u d re t v c y a ra tm a y la var k ılm a k la d ır .1601' B u d u ru m d a , G a z z â li'n in e v re n in , k e n d in e özg ü b ir iç işle y iş i o ld u ğ u n u ve n e d e n in s o n u c u n u var k ıl­ d ığ ın ı im a e d e n b ir ö rn e ğ i k u lla n m a s ın ın a n la m ı var m ıd ır? S ö zü o n a b ır a k a lım ; z ira o z a m a n sa n d ığ ı ö r n e ğ in d e n s o n ra , b u so ru y a y a n ıt le ş k il e d e b ile c e k ilg in ç h ir ifad eye y e r v e r­ m e k te d ir: Tannsal işleri, örfi örneklerle anlatmak zordur: fakaı örnek­ lerin amacı, benzetme yapmaktır. Sen örneği bırak, amaca kulak ver; benzetme vc örneklen sakın.'*04’

III.3. Bir Filozof Olarak tbn Rüşd’iin Nedensellik İmgesi lb n Rüşd (ö . 1 1 9 8 ) , M eşşaî/A risiotelcsçi g elen eğ in en tem ci sim aların d an b irisid ir ve B a ıı’da A v erroes o la ra k ta n ın m ış, lıaita on a bağlı o la ra k A v crro izm diye b ilin e n b ir e k o l oluşm uştur.'-'"’"” T am bu b ağlam d a B atı d ü şü n cesin d e İsla m d ü şü n ü rle rin in e t­ k isin in lbn R üşd ’le s ın ırlı o lm a d ığ ın ı, F â ıâ b î, lb n Sîn â, G azzâlî

6 0 2 ) Gazzâlî, et-\ Iaksatl. s.8 6 -8 7 6 0 3 ) O . her seye I aıınııın müdahale elliğini gpslcrınck için Mnzollaıda da karşılaştığımız şu deyişlere yer verir: "E ğer lam ın ın , hakkında yokluk ya da kinıı şeylerden elini çektiği düşünüLscydi, gökler, yer ve o nun ışığuıdan m alınım kalan her şey yıkılırdı " Gazzâli. cl-M alısatl. s. 108. 6 0 + ) Gazzâli. el-Mafestui. s.69. 6 0 5 ) Bkz

Bekir K arlığa. "Ilm Ruşd: H ayalı. Icin ci fik irle ri ve L ık ılc n ". Bilim ve

Ü to p y a D e r g is i. S. 1 5 6 . İstanb ul. 2 0 0 7 . s .5 - 1 0 : G ûlııihâl K ıtken. Dogtı-BrKı F e ls e ­ fe s i I t lııle s in ııııd e Ihtı RıişıJ ve Sı. I lıoıııas Ai/iiİikin F e ls e fe le r in in K a r s ıla s lır ılın a s ı. A lla Y ay ın ları. Isiaııhul, ID^ltı. s .2+ v d .: | Le G o ll. OiMı ıigdıı Eııiı Irltlııelleı, C ev. M A K ılıçb ay. İstanb ul, 1 9 0 4 , s . H l .

200

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

vb. d ü şü n ü rle rin de e tk isin in o ld u ğ u n u k ay d etm ek gerek ir.'*“6’ O n u n , Ftısl e l-M a h a l vc e l-K c ş f, T eh â fü t et-T e h â fü l gibi özgün yap ıtla rın ın y an ın d a, A risto tele s'in y a p ıtla rın a y ö n e lik , k ü çü k , o n a ve b ü y ü k b o y şerh le ri b u lu n m a k la d ır. lb n R ü şd ’ün , B a tı­ da şarih (c o m m e n ta to r) o la ra k ta n ın m a sın ın ned eni dc hu olsa g e re k tir.'607’ O n u n A risto tele s’in y a p ıtla rın a y ö n e lik şe rh le ri, o n u yak ın d an tan ım a sın a n ed en o lm u ştu r. B u açıd an o, Meşşai/ A risto te le sçi gelen eğ e m en su p d iğ er d ü şü n ü rlerd en d aha fazla A risto tele s’e sa d ık tır ve A risto tele s’e iliştirilen apokrif/sahte ya­ p ıtlara dayanan F â râ b î ve lb n S tn â gibi filo z o fla rı, yer y er o n u yan lış an lam ak la su çla m a k ta d ır.‘6‘w’ tbn RCışd, A risto tele s’e o d en li b ağ lıd ır k i'60’’’, o n u n m a n tık , fizik vc m etafizik d isip lin le ­ rin in g e rçek k u ru cu su o ld u ğ u n u ve bu b ilim leri tam am lad ığ ın ı, on d an so n ra k ilerin o n u n d ü şü n ce sin e özgü n b ir ek lem e yapa­ m ad ık ları g ib i, o n lard a cid d i b ir hala da b u lam ad ık ların ı b e lir­ tir'610’ ve ekler: Bu adanun konum u ne kadar ilg in ç, insan doğasından ne kadar da farklı. Sanki T an rısal gözetim o nu , biz insan top­ luluğuna, insan türünde en son yetk in liğin söııııu bir ö r­ neği olarak ortaya çıkarm ıştır. Bundan dolayı esk iler tma “el-ilahî/Tanrısal” ad ım verm işlerdir.

6 0 6 ) İslam dü nyasının H alıya etkisi k o n u su n d a K rş. Bekir Karlığa, Islım ı O n s tu m siııiıı B a n D tısiııııe siııc E tk iteli. İstanb ul. 1 9 9 3 , s .l vd; C . B u rn ell. “A ıa p ça ’dan Latin ce'y e; A rap ça Felsefe G eleneğinin Balı A vrupa’d a K ab u lü ". İs la m F rl» r/fs ı­ tır G iriş için d e. E d . P. A d atııson-R . C . la y lo r , Ç cv . M . C . K aya, Küre Y ayınları. İstanb ul. 2 0 0 7 . s .4 0 5 - 4 3 0 ; De l_acy O 'lery . İs la m Dtisımrrsi vc T a r ih t e k i Y eri, Ç c v . II Y u rd ay d ın - Y K u tluay, A Ü II: Y ay ın ları. A n k ara, 1 9 5 9 , s 14 3 -1 5 3 6 0 7 ) Bkz. M uh ittin M aeil. “B üyük Y o ru m c u : Ibıı R u şd ". Bi/inı vr ( lln p y a Dergisi, S .1 5 6 , İstan b u l, 2 0 0 7 , s .J 1 -1 4 . 6 0 8 ) Bkz. M aeiı Kabri, Işkım b e l s e je s i T a r ih i, s .2 5 6 - 2 6 0 : O ya Siın şek-Y aşar A ydınlı, “lbn Rüşd’ün lbn S in a’yı E leştirisi", UÜ II- D e r g is i, C . 17 , S .l. 2 0 0 8 , s . 2 8 3 - 2 9 0 . 6 0 9 ) Bkz. R. C T ay lo r. “Ilın Rûşd: Dini D iyalektik v c A ristotelesçi Felsefi D ü şü n ce ". Ç cv . M . C ü n ey t K aya, tslunı F e ls e fe s in e G ir iş için d e, Ed P. A daıııson-R . C

Tay­

lo r, K ü re Y ayınları. İstanb ul. 2 0 0 7 . s .2 0 9 . 6 1 0 ) B kz. H üseyin S arıo glu , Ib ıı K ııftl: F e ls e fe s i. Klasik Y ayınları. İstanb ul. 2 0 0 3 . s .2 8 . 6 1 1 ) Bkz. lbn R uşd, Trl/ıis c l- K ilu b e l-K ty â s , T ah k ik : C . C ilıâıni, Tritıls M a n tık i A ı İsi» için d e. C .l-l ll, B ey ru t, 1 9 8 2 . s .2 1 3 .

KELAMI VE FELSEFİ GELENEĞİN ÇATIŞMASI: GAZZÂLÎ VE İBN RÜŞD 2 0 1

III.3.a. Neden Kavramı ve Nedensellik: Bilgikuraınsal ve Varlıkbiliınscl Temeller A risio ielesçi geleneği sü rd ü ren lbn R üşd, u p k ı E arâhı ve lbn S în â’da old uğu gibi o n u n dört ned en ö ğ retisin i ve n ed en sellik an lay ışın ı o n ay lar"’12’ ve on a b ilg ik u ram sal/ ep isicm o lo jik ve varlık b iliın sel/ o ııto lo jik an lay ışın d a g ü çlü b ir işlev y ü kler. lb n R üşd, n e d en se llik an lay ışın a b ilg ik u ram sal/ cp isteın olojik açıd an y ö n eld iğ in d e, onu b ilg in in tem eli sayar ve şöy le der: Kesin bilgi ve bir şeyi lam olarak bilm e, an cak tek tek nes­ nelerin ilk nedenlerinden yakın ned enlerine değin, butun nedenleri ile öğelerini bilm ekle elde ed ileceğine göre, d o ­ ğanın ve doğal cisim lerin durum una ilişkin bilginin de aynı yolu izleyerek ned enlerin nedenini aram am ızı gerekli kıla­ cağı a ç ık tır.'6111

G e le c e k le o la c a k o lay ları b ü tü n n e d e n le r in i b ilm e d iğ im iz için b ile m e y e ce ğ im iz i sö y ley e n tb n R ü şd ’e g ö ıc , o lg u la ra iliş ­ k in b ü tü n n e d e n le ri b ild iğ im iz d e , n e d e n lile ri de b iliriz . S ö z g e ­ lim i, b e lli b ir and a a teşin pam u ğa d o k u n a c a ğ ın ı b ild iğ im iz d e , p am u ğ u n y a n a ca ğ ın ı, b irin in y em ek y iy ece ğ in i b ilirs e k d o y a ­ ca ğ ım , b ir k im s e n in g ö m ü lm ü ş ve ü stü h a fifç e k a p a tılm ış b ir h â z in e n in b u lu n d u ğ u b elli b ir y erd en g e çe ce ğ in i ve g e çerk e n de ayağı ta k ıla ra k o n u fark e d e ce ğ in i b ild iğ im iz d e , bu h âziney i b u lm a k la z e n g in o la ca ğ ın ı b iliriz , lbn R ü şd 'e g ö re b iz, b ö lü n n e d en leri b ile m e y iz , b azen de o n u n b ir b ö lü m ü n ü b iliriz . Bu d u ru m d a a n c a k tah m in d e b u lu n a b iliriz . E ğ er b iz , o n la rd a n b ir ­ ço ğ u n u vc ö n e m li o la n la rın ı b ilirs e k , n e d e n lin in g e rçek le şm esi k o n u su n d a a ç ık b ir sa n ıy a sa h ip o lu ru z . B ü ıü ıı n e d en lerin b il­ g isin i elde e tliğ im iz ta k d ird e ise, b ü ıü ıı n e d e n lile rin b ilg isin i eld e e tm iş o lu r u z .1614’ O n u n ned eni b ilm ey e ve n ed en selliğ e yü k led iğ i bu b ilg ik u -

6 1 2 ) Ilın R usd'ûn nedensellik ;ıııl:ıyışış la ilgili g en iş bir çö zü m le m e iein bkz. O nıer B ozkıırl, Ih ıı Rüsd'te Nedenselli/;, Ankara Ü niversitesi Sosyal Bilim ler E n stitü sü ,, y ıiksck lisans tezi. A n kara, 2 0 0 3 , s .31 vd. 6 1 3 ) lbn Rüşd, Kiidb es-SeınıVel-Tıibil. Rrsd'il llm Rüstl içinde. Ilayd arah at. 1 9 4 7 , s.7 6 1 4 ) Bkz. lbn R üşd. Ir h a ju t el-le/ırt/û l, C. II. s 5 9 8 - 5 9 9

202

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

ram sal/ ep isıem olojik ö n e m i, "a k lı, n ed en leri b ilm e, m a n tık s a ­ n a tın ı da, n e d en lere dayalı ak ıl y ü rü tm e o la ra k ta n ım lam a sın d a ’’ da g ö rm ek olasıd ır. Bu yüzd en o n c a , n ed en leri ve ned ensel iliş­ kileri y ad sım ak , ak lı, m a n tık sa n a tın ı, bilgiyi vc h ik m e ti yad sı­ m ak an lam ın a g e lir.161” lb n R üşd v a rlık b ilim sel/ o n lo lo jik a n lam d a, ııcd en kavram ın a y ö n e ld iğ in d e , on u varolu ş sü re c in in od ağın a y e rle ştirir ve “O la ­ cak olan h e r şey in olu şu , n ed en in d en ö tü rü z o ru n lu d u r” d er. Bu y old an h a ­ fifti ) Bkz Ilın Rıışd. I rjslr md lıa'tl ıT-lul>i'u, C .lll. Beyrul, IÖ38, s. 1486. 6 6 2 ) M. Z. Ülken, 7'ılık T ı'Jr k lıiııu lu ı î l ı i , s . 1 5 2 - 1 5 4 .

Türk 7Y/eirkti n i Tariki, s . 1 5 2 . Tchâjûı y-M M acil-E. Demirli. Liıera Yayınları. İstanbul, 2005. İbn Sinâ. r n - N c ıâ t , Neşr. Maciı Fahrî, Beyrut. 1985. İbn Sinâ, ı ı-R is a le c l- A r ş iy y c ji H k â i k ct-T cv h iıl v c Isb â ı c n -N ü h ııv v c . Tahkik: 1. Hilal, Kahire, irs. İbn Sin â, Si/a. F ici k. C .I, Yay. Ilaz. M. M aeiı-F. Özpilaveı. Litcra Yayınları, İstanbul. 2004. İbn Sin â, Şifâ, M e ta fizik C .I, Yay Haz. E. Dcm irli-Ö. Tfttker. I.itera Yayıneılık, İstanbul. 2004. Ilın Sînâ. Sıfâ, M c la jiz ik . C .ll. Haz. E. Dcm irli-Ö T ıirkcr, Lıtara Yayınlan. İstanbul. 2005.

236

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

Ibıı Sînâ, Tefsir Kitüb Usülucvâ. Arislo im/c el-Arttb içinde, Kuvcyı, 1987. lbn Tııfcyl, Hay bin Yak zan, Çev. M. Şerafeııin Yaltkaya ve B abanzad e R eşit, (lb n S in a ’n ın Hay bin Yakzan'ı ile b irlik le b a s ım ), Y K Y , Istan ­ b u l. 1 9 9 6 . İhvan es-Sâfâ, Rcsâil ihvan es-Sâfâ, Neşr. B. Bıısıanî, C..I, Beyrut, 1957. Johnson, M. R, Aristotle on Theology, Clarendon Press, Oxford, 2005. Kaplan, İbrahim , “Hıristiyan Teolojisiyle Etkileşim i Açısından Erken Dö­ nem Kelamı”, Kelam Araştırmaları Dergisi. C.6. S.2, 2008. K a T a d a ş,

Cagfer, “Atomcu Düşünceler vc Kelam Atomculuğu”, Kelam

Araştırmaları Dergisi, C .2, S .l, 2004. Karlığa, Bekir, "lbn Rüşd: Hayatı, Tem el Fikirleri vc Eıkilcri". Bilim ve Ütopya Dergisi, S .156. İstanbul, 2007. Karlığa, Bekir, İslam Düşüncesinin Batı Düşüncesine Etkileri. İstanbul. 1993. Kaya, Mahmut, “Kindi'nin Hayatı", (Kilidinin Felsefi Riscilcla’inin önsözü içinde), İz Yayıncılık, İstanbul, 1994. Kaya, Mahmul, İslam Kaynakları Işığında Aristoteles vc Felsefesi, İstanbul, 198.3. Kaya, Mahmul, "Fârâbî", İslam Ansiklopedisi, DV Yayınları, C.X11. İstanbul. 1995. Kıfti, Tâı ilı el-Hukcmâ, Leipzig, 1903. K ılıç, Cevdet, “Plotiııus’ta Sııdûrla İner, vc Aşkla Yükselen Çili Kutuplu Hakikat Anlayışı”, Kelam Araştırmaları 7:1, 2009. Kindi, cl-lbûnc an el-llel el-Kaıibe lı cl-Kcvn ve el-Fescid, Rcsd’il el-Kindi clFelscfiyye içinde. Tahkik: M. A. 11. Ebu Ride, Kahire. 1950. Kindi, Kitûb el-Kindi fi Kildi; el-Kindi fi cl-Felscfc el-Ûlü, Rcsd'il cl-Kindi elFelsc.fiyye içinde, Tahkik: M. A. II. Ebû Ride, Kahire. 1978. Kindi, RisaleJi Hudüd cl-Esyü ve Rıısümilır. Rcsd'il el-Kindi cl-Felsefiyye için­ de, Tahkik: M. A. 11. Ebû Ride, Kahire, 1978. Klein-Franke, Felix, "K indi", Çev. $. Öçal ve 11. 1. Başoglu, İslam Felsefesi Taıilıi içinde, C.I, Ed. S. 11. Nasr ve O. Lcaıııan, Açılım Kitap, İstanbul, 2007. Kranz, W, Antik Felsefe (Metinler ve Aciklcımcılaı), Çev. Suad Y. Bavdur, Sosyal Yayınları, İstanbul, 1994. K ıım cy r, Y , Islam Felsefesinin Kaynaklan, Çev. F ah rettin O lg u n er, D e r­ gah Y ayınlan , İstanbu l, 1992. Kurloglıı, Zerrin, Plotinıısüıı Aşk Kuramı, Güııdogan Yayınlan. Ankara. 1992.

KAYNAKLAR 2 3 7

K uıluer, İlhan, Determinizm, DİA, IX, İstanbul. 1994. K ullucr, İlhan, İslam'ın Klasik Çağında Felsefe Tasavvuru, İz Yayıncılık, İs­ tanbul, 1996. K ûkcn, G ülnıhâl, Dağıı-Balı Felsefesi Etkileşiminde lbıı Rıışd ve Si Thoınas Aquinas Felsefelerinin Karşılaştırılması. Alla Yayınları, İstanbul, 1996. Laerıios, Diogenes, Un ki Filozofların Yaşamları ve Öğretileri, Çev. Candan Sentuna, YKY, İstanbul, 2007 Lange, F. A, Materyalizmin Tarihi ve Cimûmüzdcki Anlamının Eleştirisi, ('..I, Çev. A. Arslan. Güudoğan Yayınları. Ankara, 1990. L ap id u s, Ira M , İslam Toplanılan Tarihi, C .I, Çev. Yasin Aktav. iletişim Yayınları, İstanbul. 2003. Long, A. A, .S'toie Studies, Cambridge University Press, New York. 1996. M acit, M uhittin, Cazzdli'nin Determinizmi Eleştirisi, yükseklisans lezi, (Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü). İstanbul, 1995. M acit, M uhittin, "Büyük Yorumcu: lbıı Rıişd", Bilim ve Ulopya Dergisi, S .156, İstanbul, 2007. M acit. M uhittin, lbıı Sinaııın Doğa Felsefesi ve Messtıi Gelenekteki Yeri, Litera Yayınlan, İstanbul, 2006. M ason. Andrew S , "Plato on Necessity and Chaos". Philosophical Studies. Vol. 127 M âturîdî, Kitâb ci-Tevhid. Tahkik: B. Topaloğlıı ve M ııham m cd Aruci. Isam Yaşarılan, Ankara, 2005. M emiş, M urat, Eş'arilige Yaptığı Katkılar Bakımından Ehul-M eâiî elCüveyni. Kelam Araştırmalım, 7/1, Ocak 2009. M cngüşoğlu, T akiyyeıtin, Felsefi Antropoloji, İstanbul, 1971. Moad. Edward Om ar, “Al-Glıazali On Power, Causation. Antl Acquisiti­ o n ", Philosophy East & West. Volume 57, Number 1. January, s.2007 Morgan. Kathryn, Myth and Pliilospliy From the Presort «ties to Plato. Cam b­ ridge University Press, Cambridge, 2004. Nasr, S. H., "Islam Felsefesinin Kaynakları ve Ilham Veren Unsurlar Olarak Kuran ve I ladis", Çev. Ş. Oçal ve il. T. Başoglu. İsletin Felsefesi Dirilli içiıule. C.I, Ed. S. I !. Nasr vc O, Leaman, Açılım Kitap, İstanbul. 2007. N um anül Hak, Scyyid, “Uını vc Fârisî Arka Plan”. Çev. Ş. Oçat vc II T. Başoglu, İslenil Felsefesi Tnrilıi içinde. C .I. Ed. S II. Nasr ve O. Leaman, Açılım Kitap. İstanbul. 2007. O 'lery, De Lacy, İslam Düşüne esi ve Tarihteki Yeri. Çev. II Yardaydın- Y. Kutiuay, AU1F Yayınlan, Ankara, 1959.

238

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

Olguııer, Fahrettin, Fârûbl, Ö ıükcn Yayınları, İstanbul, 1999, O lguncr. Fahrettin, Üç Türk Islınıı Mütefekkiri Ibıı Sinâ-Fahreddin RdziN tıs i reddi» Tûsi Düşüncesinde Vara tuş. Kültür ve Trizm Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1985, Parsa, Ali, Causation and P aso-Islamic History (A Cııse Study: The Zayii alAkhbar oJ Gardiz't). University o f California. Los Angeles, 2000. Pelers, F. E, “Yunan ve Süryani Arka Plan”. Çev. Ş. Ûçal ve II. T. Başoglu, İslam Felsefesi Tarihi içinde, C .l, Ed. S. 11. Nasr vc O. Lcaman. Açılım Kitap, İstanbul, 2007. Peters, F. E, Antik Yunan Felsefesi Sözlüğü (Tarihsel Bir Okuma), Çev. 11. Ünler, Paradigma Yayınları, İstanbul, 2004 l’e z d e v î, Ehl-ı Sünnet A kaidi, Ç ev. Ş. G ö lc ü k , K ayıtlan Y ay ın ları. İs­ tan b u l, 1 9 8 8 . Platon, Plıaidon, Çev. S. K. Ycikin-11. R. Aıademir, Ankara, 1963. Platon, Timaios, Çev. E. Gincy-L. Ay, İstanbul, 1943. Plotinus, Enıtcadlaı, Çev. Zeki Özcan, Asa Yayınlan, Bursa. 1996. Pness, S, Mczhcb ez-Z arc inde el-Muslimiıı, Arapçaya çev A. Ebtı Ride, Ka­ hire, 1946. Proclus, Commentary on Plato's Timucus, Trans. 11. Tarrant, Cambridge University Press, New York, 2007. Rahman, Eazlur, Jsldm. Çev. Mclımel Dag-Mehmci Aydın. Selçuk Yayınla­ rı, Ankara, 1993. Rayan, Sobhi, “Al-Ghazali’s Use of the Term s ‘Necessity’ and 'Habit' in his Theory of Natural Causality'', Theology and Science, Vol 2, No. 2, 2004. R cichcnbach, Haııs, Bilimsel Felsefenin Doğusu, Çev. Cemal Yıldm m, Rem­ zi Kiıabevi, İstanbul, 1981. Rcism an, David C, “Fârâbî vc Felsefe Müfredatı", Çev. M. Cüneyt Kaya.

İslam Felsefesine Giıis içerisinde, Ed. P. Adamsoıı-R. C. Taylor, Küre Ya­ yınlan, Istanbul. 2007. Ross, David, Aristoteles, Çev. Alime! Arslan. 1. Oklay Anar, Ozraıı Kavasoglu. Zerrin Kurtoglu, Kabalcı Yayınlan. Isıanbul, 1999. Sadettin, Orhan, "Sokrat". Felsefe vc İçtimaiyat Mecmuası içinde, C. 1, S .4 ,1927. Sarıkavak, Kazım, “lbn Teymiyye'ye Göre Felsefe ve Filozoflar", Felsefe

Dünyası, S .24, Bahar 1997. Sanoglu, Hüseyin, lbn Rüşd: Felsefesi, Klasik Yayınları, Isıanbul, 2003. Scinirnow, Andrew, “Causality and Islamic Thought", A Companion to World Philosophies. Ed. E. Deulch and R. Bontekoc, Blackwell Publishers, 1997.

KAYNAKLAR 2 3 9

Sorensen. Roy. A Brief History o f Paradox. Oxford University Press. New York. 2003. Staınaıellos, G, Plotinus and the Presocruius. State University of New York Press, Albany, 2007. Ş ehristân l, el-Milci ve cn-Niluil, C..1, Beyrut, 1978. Şim şek, Oya - Aydınlı, Yaşar, “İlin RCışd'ıın Ihn Sina'yı üleşi irisi", VVIF Dergisi. C .17, S.l. 2008. Taylor, R. C, “Ilın: Rüşd: Dini Diyalckıik ve Arisioielesçi Felsefi Düşünce". Çev. M. Güneyi Kaya, İslam Felsefesine Giıis iciııdc. Ed. P. Adamson-R. C. Taylor, Küıe Yayınları, Isıanbul, 2007. Tlıilly, Eraıık, Felsefe Tarihi. G .l, Çev. İbrahim Şener. Sistem Yayıncılık. İstanbul, 1995. T riıuın , A. S, Islâm Kelâm ı. Çev. M ehm et D ağ, A Ü1F Y ayın ları, A n­ kara, 1 9 8 3 . Turhan. Kasım, Amiri ve Felsefesi, MÜ1F Yayınları, İstanbul. 1992. Uludağ, Süleym an, İslam’da lmıııe Konuları ve Itikadi Mezhepler. Marifet Yayınları, Isıanbul, 1992. Ü lk e n . 11. 7.., I !yanış Devrilerinde Tercümelerin Rolü. Ü lken Yayınları. Isıan bu l, 199 7 . Ülken, H. Z., Eski Yıınan'daıı Cagdaş Düşünceye Doğru İslam Felsefesi Kay­ naklan vc Etkileri, Ccm/Külıûr Yayınları, İstanbul. 1993 Ü lken, II. Z., Tüıh Tefekkürü Tarihi. YKY. İstanbul, 2007. V crnanl, Jean-Picrre, F.shi Yuıuın'ıla Söylen ve Toplum, Çev. M. E. Ozcan, İmge Kitabevi. Ankara, 2001. W a ll. W . M. Free Will and Predestination in Early Islam, London 1948 W a tt, W . M . Müshilinin Aydın (Gazzali Flakhinda Bir Araştırına). Çev. 1 laneli Ö zcan. DF.Ü Yayınları. İzmir. 1989. W eber, Allred, Felsefe Tarihi, Çev II. Vehbi Fralp, Sosyal Yayınlan, İstan­ bul. 1998. W einberg. Ju liu s, “Causation”, The Dictionary о) die History of Ideas. The Electronic Text centre at The University ol Virginia Library. 2003 W isnovsky, Robert, “Ilın Sînâ ve Ibıı Sinâcı Gelenek". Çev. M. Cüneyt Kaya, İslam Felsefesine Giıis içinde, F.d. P Adamson-R. С Taylor, Küıe Yayınları. İstanbul. 2007 W iston, D, "H ellenistic Jew ish Philosophy", History of Jewish Philosophy, Fd. D. II. Fran k -1) Leamam, London, 1997. W olfson, H. A. Keldin Felsefeleri (Mıislüman-Hıristiyan-Yalııuli Kelâmı).

240

NEDEN KAVRAMI ve NEDENSELLİK SORUNU

Çev. Kasım Turhan, Kilabcvi, İstanbul, 2001. Yakıt, İsm ail, Turk-hlam Düşüncesi Üzerine Araştırmalar, Û ıüken Yayınla­ rı, İstanbul. 2002. Yûcecr, İsa, Mu'fedJe: Üncüleri ve Kclâıni Görüşleri, Van 1995.