Doğa ve İktidar: Global Bir Çevre Tarihi [1 ed.]
 9786052952412

Citation preview

ÇE VRE TARİHİ JO ACHIM RADKAU DOGA VE İKTİDAR GLOBAL BİR ÇEVRE TARİHİ ÖZGÜN ADI NATUR UNO MACHT E INE WELTGESCHICHTE DER UMWELT COPYRIGHT ©VERLAG C. H BECK oHG, MÜNİH 2002 İNGİLİZCE METİN

NATURE AND POWER A GLOBAL HISTORY OF THE ENVIRONMENT İNGİLİZCE METİNDEN ÇEVİREN

NAFİZ GÜDER

©TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI, 2009

Sertifika No: 29619 EDİTÖR

DEVRİM ÇETİNKASAP GÖRSEL YÖNETMEN

BİROL BAYRAM DÜZELTi/DİZİN

IŞIK DOG ANGÜN GRAFİK TASARIM UYGULAMA

TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI I. HASIM: EKİM 2017, İSTANBUL

ISBN 978-605-295-241-2

BASKI

MEGA BASIM YAYIN SANAYİ VE T İC . A .Ş . CİHANGİR MAH. GÜVERCİN CAD. NO: 3/ı BAHA İ Ş MERKEZİ A . BLOK HARAMİDERE AVCILAR İSTANBUL (0212) 412 17 77

SERTİFİKA NO: 1 2026

Bu kitabın tüm yayın hakları saklıdır. Tanıtım amacıyla, kaynak göstermek şartıyla yapılacak kısa alıntılar dışında gerek metin, gerek görsel malzeme yayınevinden izin alınmadan hiçbir yolla çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıcılamaz . TÜRKİYE İ Ş BANKASI KÜ LTÜR YAYINLARI

İSTİKLAL CADDESİ, MEŞELİK SOKAK NO: ı./4 BEYOGLU 34433 İSTANl!UL

Tel. (0212) 252 39 91 Faks (0212) 252 39 95 www.iskultur.com.tr

Joachim Radkau

Doğa

ve

İktidar

global bir çevre tarihi

Çeviren: Nafiz Güder

Kültür Yayınları

İÇİNDEKİLER

Almanca Baskıya Önsöz . .... ...... ........... ... . .. .

... ........ . ........................... ............ .... ... VII

· -

İngilizce Baskıya Önsöz. . . . . .. . .. .... ... . .. . . ..

. .XI

.. . .

Türkçe Baskıya Önsöz..........

. .XVII

Çevre Tarihi ÜstüneDüşünüş

.. . . . . . ... .

...........................................1

il Geçim Ekolojisi ve Örtük Bilgi: İnsanlar ile Doğanın Kadim Simbiyozu.... . ... .. . . . ....................

............ 61

III Su, Ormanlar ve İktidar

····················· ·······················

......... .. .. .... ...... . ... ................. ............... ... ... 145 .

. .

.

.

.

iV Çevre Tarihinde Bir Dönüm Noktası Olarak Sömürgecilik . 257 .

v Doğanın Sınırlarında

.. ................ 329

VI Küreselleşme Labirentinde

·· -

.............................

· · ·· · · · · · · ··

-·· · ·

. .................. .. .. .. . 421 .

....

Epilog: Çevre Tarihinin Siyasette Gerekçe Olarak Kullanılışı... . . . . . ... ... . . . .. . . Notlar .... .... ........................................... . Dizin........ . ...

.

. . ...... . . ...... ...

..

·· · · · ··· ························ ·· ·· · ········· · · ··················-·········

.511

... .... .. . .... . 557

. . .. . . . . . . . .... . ....... 687

Almanca Baskıya Onsöz

Bu kitaba haşlamadan önceki gece kötü bir rüya görmüştüm. Rusya üzerinde bir yerde küçük, külüstür bir uçağın içinde oturu­ yordum ve boyuna bozuk pistlere inip kalkıyorduk. Uçağın içinde atom bombası olduğunu bildiğimden aralıksız bir panik hali içinde titreyip duruyordum. Çok şükür hemen ardından uyandım. Rüya­ yı yorumlamak zor değildi; rahatsızlık veren bir duygunun pek de üstü kapalı olmayan bir ifadesi idi. O zamana kadar çevre tarihiyle ilgili genel ve kuşatıcı değerlendirmeler yapmaktan kaçınmıştım ve bir "orta düzey"den yanaydım. Şimdi ise bizzat, bir dünya tarihi­ ne cüret ediyordum; yol boyunca iniş yapabileceğim uygun yerler bulabilecek miydim? Ve nükleer teknoloji ile uğraştığım uzun yıl­ ların, bu uçuşta riskli bir yük olduğu anlaşılabilir miydi ? Özel çı­ karların neden olduğu çevre tahribinin üstesinden sosyalist devlet ekonomisinin geleceği gibi temel varsayımları olan bir çevre tarihi açısından, komünist bloğun ekonomik ve ekolojik büyük başarı­ sızlığı ne anlama geliyordu? Ellinci yaşgünümden bir süre sonraydı, Hint orman tarihiyle ilgili bir maka lede, insanın yaşam çevrimiyle ilgili eski bir Hint dü­ şüncesine rastgeldim. Bu düşünceye göre, elli yaşına varmış birine, gerçeği aramak için ormana gitmek yaraşırmış. 1 Hoşuma gitmişti

Vlll

DOGA VE iKTiDAA

bu düşünce. Orman tarihi uzun süredir zaten benim çok sevdiğim bir alandı. Ama insan ormandan, nasıl bir tarihsel bilgelikle dö­ nebilirdi ? Kuşkusuz çölden gelen peygamberlerinki gibi kulakları sağır eden bir bilgelik değildir bu. Sakin, ölçülü ve yapraklardan süzülüp gelen ışık gibi bölük pörçük olabilen bir bilgelik . . . Yap­ tığıyla ilgili mutlak kesinliğe sahip bir çevre tarihçisinin ormana gitmesine de gerek yoktur! Erich L. Jones bir defasında, tüm dünyayı kapsayan bir tarih yazabilmek için kirpiden tilkiye dönüşmek zorunda kaldığını söy­ lemişti. 2 Bana gelince, kendi bahçem olduğundan bu yana, entelek­ tüel açıdan da başka türlü de, giderek kirpiye dönüştüm ve çok kez tarihin sırlarının mikro evrende gizli olduğu ve çok gezme alışkan­ lığında olanların gözünden kaçtığı hissi gelişti bende. Dünya çevre tarihi ancak yöresel alan araştırmalarıyla gerçek anlamda ilerleme kaydedebilir. Kitap için araştırma yaparken kuşkuya düştüğüm her defasında, öncelikle yöresel özelliği ağır basan çalışmalara güven­ me eğiliminde oldum. Ama zaman zaman, bölgesel çalışmaların bile daha genelgeçer tarih imajları etrafında kurgulandıklarını ve bu yüzden de birbirlerine şaşırtıcı ölçüde benzediklerini gördüm. Yöresel özelliklerin keşfi için arada bir uzaklara gitmek gerekir. Toptancı kabullere dayanan sözde çevre tarihiyle alay etmekten usanmamış Oliver Reckham bile, İngiliz çitleri hakkındaki görüş­ lerini Texas'ta gözden geçirip düzeltebildiğini kabul eder.3 Mallor­ ca, Himalaya ve Andlar'ın taraçalandırılmış arazilerinde dolaştı­ ğında, güçlü ama çelişkili bir duyguya kapılır insan: Her şey bir açıdan alışılageldiği gibidir, ama bir başka açıdan da bambaşkadır. Çevre tarihiyle ilgili duygusal kavrayışın temelini, yayan gezerken atmak güzel bir şeydir. Çevre tarihini çekici kılan şeylerden biri, sadece " tarihi sit alan­ larında" değil, aynı zamanda doğal alanlarda da tarihi keşfetmeye insanı teşvik etmesidir. İnsanlık tarihinin izlerinin hemen her yerde, insan eli değmemiş zannedilen yerlerde, erozyona uğramış dağlık bölgelerde, steplerde, balta girmemiş ormanlarda bile bulunduğu­ nu kavrar insan. Şahsen benim durumumda, başıboş dolanmanın sevinci -çoğu kez bastırdığım- geniş çaplı okuma keyfiyle daha

ALMANCA BASKIYA ÖNSÖZ

da artmıştır: Arazi şartlarına göre kah İnka Prensi Garcilaso de la Vega'nın "açıklamalar"ı kah Moğolların Gizli Tarihi. Çevre tarihi arada sırada, " daldan dala konan bir bakış" gerektirir. Doğaya gü­ ven, renkli çeşitliliğin sonuçta yeni bir düzene, yepyeni bir dünya tarihi türüne yol açacağına inanmayı gerektirir. Çevre tarihçilerinin ABD'deki üretkenliklerine çok hayran ol­ sam da, özellikle "çevresel tarih" konulu kongrelerde, eski dün­ yanın deneyimlerini, şimdiye dek olduğundan daha etkin biçimde bu disipline katma zamanının geldiği benim için giderek açıklık kazandı: " Yaban "ın yüceltilmesini değil eski kültür dairelerinde sürdürülebilirlikle ilgili meseleleri sorgulamak ve Kızılderililerin imajlarının değil kurumsal geleneklerin analizini yapabilmek için ihtiyaç vardı buna.4 Sağlam temellere dayanan bir çevre tarihine açılan yolda, kurumlar ve kuruluşların çok önemli bir menzil teş­ kil ettiği biçimdeki -başta direndiğim- içgörüyü, yıllar boyunca entelektüel yoldaşlığımı yapmış dostum Frank Ueköttcr'e5 borçlu­ yum. Doğal kaynakların tüketilmeden gelecek kuşaklar için muhafa­ za edilmesini amaçlayan, koruyarak kullanma anlamında sürdü­ rülebilirlik, 1 992'de Rio Dünya Çevre Zirve Konferansı'nda dünya ekonomisinin ana amacı mertebesine yükseltilmiştir. Alman or­ mancılığında bu prensibin zaten yüzlerce yıl geriye uzanan bir ta­ rihi var. Günümüzde eleştirmenlere göre, sürdürülebi lirlik doğanın sömürülmesini meşrulaştıran dilsel bir kılıftır. Bu kavrama renk ve içerik kazandırmak için tarihin sunacak çok şeyi olabilir. Özellikle de orman tarihi, bu kavramın hem muğlaklığını hem de kullanıl­ maya ne kadar müsait olduğunu açığa çıkartır. Öte ya ndan, henüz bu kavramdan daha iyi bir alternatifimiz de yoktur. Çevre tarihindeki basmakalıp görüşlerle ve tartışılmamış tutar­ sızlıklarla daima alay etmişimdir: Örneğin bir yandan, " Bunları daha önce de yaşamıştık" (yani ormanların yok edilişi, aşırı sö­ mürü, nehirlerin kirletilmesi) denirken, diğer yandan da Kızılderi­ lilerin doğa i le olan sonsuz uyumuna övgüler düzülmesi. Veya bir yanda " doğanın yok edilişinin tarihi olarak insanlık tarihi" gibi karamsar bir görüş, diğer yanda "doğanın sonsuz değişiminin bir

IX

X

DOOA VE İKTİDAR

parçası olarak insanoğlu" gibi revizyonist bir görüş söz konusu edilir. Şimdiye dek bu karşıt pozisyonlar b irbirleri ile i lgisiz, ha­ vada kalmışlardır. Ama bu tartışma eksikliğinin bir nedeni vardır. Ampirik araştırmaların büyük çoğunluğu, kapsam bakımından o kadar sınırlıdır ki temel sorulara ulaşamazlar bile. Ormandan kazanılacak bilgeliği somutlaştıracak tarzda bir çevre tarihi yaz­ manın -bu tür bir girişime kaçınılmaz olarak eşlik edecek saysız eksiğe ve zaafa rağmen- tam vakti olduğunu düşünmemin bir se­ bebi de budur.6

joachim Radkau, 2000 yılı ilkbaharı.

İngilizce Baskıya Önsöz

Bir süre önce, onyıllardır çevre ve kadın hareketlerinin içinde bulunan bir Alman bilimci ile Rachel Carson hakkında konuşu­ yordum. "Rachel Carson kim ? " diye soruşu karşısında hayrete düştüm. Ona, Fransız milliyetçiliği için Jeanne d' Arc neyse, Rac­ hel Carson'ın da Amerikan çevre hareketi için aynı şey olduğunu söyleyerek cevap verdim. Bu hadise, Atlas Okyanusu'nun karşı kıyıda ki çevre hareketiyle araya ne kadar büyük bir bariyer çekti­ ğini ve bu hareketin küresel tarihi bir farkındalı ktan -farazi değil, gerçek bir küresel farkındalıktan- henüz ne denli yoksun olduğunu ortaya koymaktadır.' Çok farklı türden şaşkınlıklar da mümkün. Amerika başkanına 1 980 yılında sunulan ve küresel çevrenin durumuna ilişkin olan Küresel 2000 Raporu'nun ( Global 2000 Report)" aynı yıl yayım­ lanan makul fiyatlı Almanca baskısı ( 1,508 sayfaydı) çoksatar ha­ line geldi ve Alman çevre hareketinin Kutsal Kitabı oldu. Raporun ABD'de benzer bir etki yarattığı şeklindeki genel inanca karşılık, Global 2000'in bu ülkede çok daha az ilgi toplamış olduğunu keş­ fedi nce büyük şaşkınlığa düşmüştüm. •

The Global 2000 Repon to the Presidenı: Başkan Jimmy Carrcr rarafından 23 Mayıs l 977'de hazırlaııırılmıştır. Rcpor Beyaz Saray Basın Odası'ııda 24 Temmuz t 980'Je, bir basın toplantısı ile tanıtılmıştır -.;.n.

Xll

DOGA VE İKTİDAR

Nükleer teknolojinin pek çok Alman muhalifi, nükleer tesis­ lere karşı protestonun ABD'deki kökenleri hakkında hiçbir şey bilmez. Diğer yandan, Amerikalı pek çok çevre eylemcisi de, gö­ rünüşe göre, bu protesto şeklinin, ABD'ye kıyasla Almanya'da çok daha uzun-vadeli etkiler yaratmış olduğundan ve bu protesto şeklinin Batı Almanya, Fransa, İtalya ve hatta Tayvan'daki çevre hareketinin başlangıcı olduğundan büyük ölçüde habersizdir. Ca­ rolyn Merchant'ın kapsamlı Guide to American Environmental Histoy'de [Amerikan Çevre Tarihi Kılavuzu ] (2002) nükleer enerji ana tema değildir; yine Merchant'ın daha önce yayına hazırlamış olduğu ders kitabı Major Prohlems in American Environmental History'de [Amerika Çevre Tarihindeki Ana Sorunlar! ( 1 993) de öyle değildi. 2 American Encyclopaedia of World Envionmental History'de [Dünya Çevre Tarihi Amerikan Ansiklopedisi] (2004) "Çernobil" hakkında hiçbir madde yoktur. Bunun tersine, Nisan 1 986'da Sovyet nükleer santralinde gerçekleşen felaket, Avrupa'nın bazı kesimlerinde modern zamanların çevre tarihindeki en önemli olay olarak görülmüştür ( Gelgelelim bu algı kalıcı olmamıştır. ) . Bütün bunlar bize, neyin "çevre"nin parçası olduğu ve neyin parçası olmadığı konusundaki fikirlerin ne kadar da farklı olduğu­ nu ve çeşitli ülkelerdeki çevre hareketlerinin, " küresel " düşündük­ lerini iddia ettiklerinde bile birbirleri hakkında ne kadar az bilgiye sahip olduğunu göstermektedir. Çevre tarihi de, çevre hareketin­ den doğduğuna göre, aynı durum bu disiplin için de az ya da çok doğrudur. Çevre tarihi, bakış açısının milliyetçi dar görüşlülüğün üstüne çıktığına inandığı zaman bile, çevre tarihinin zih insel ufku çoğu zaman, onun fark ettiğinden çok daha fazla biçimde milli ge­ lenekler tarafından şekillendirilir. Bu zihinsel engelleri aşmayı öğ­ rendiği takdirde çevre tarihini pek çok sürpriz bekler. İnsan, başka ülkeler bakarak, kendi ülkesinde önceden mükemmelen normal­ miş gibi görünen unsurları birden bire fark eder. Şahsen hen, Ame­ rikalı arkadaşlarımla yaptığım konuşmalar sayesinde kendi bakış açımı yeniden düşünmeye yöneldim. Örneğin, kitabımın, içindeki günümüz referanslarında, Almanya'daki Yeşiller Parrisi'nin federal düzeyde ve pek çok yerel ve bölgesel yönetimde i ktidar dünyasına

iNGiLiZCE BASKIYA ÖNSÖZ

girmiş, hu durumun da, partinin, bürokratik iktidarın cazibelerine çok hızlı biçimde mağlup olabileceği endişelerini yükselttiği siyasi bir ortam tarafından biçimlendirilmiş olduğunun çok daha açık biçimde farkına vardım. Bugün, ABD'deki durum çok farklıdır ve koşullar Almanya'da da değişmiştir. Bunun sonucunda çevre ta­ rihinin potansiyel siyasi işlevi de dönüşmüştür. Çevre tarihçileri, Almanya'da, parçalanan layrışan] bir çevre hareketi bünyesinde, çevre inisiyatiflerinin yolunu açan daha geniş bağlamın belleğini gelecekte canlı tutmak gibi bir görev üstlenebilir. Bu kitap, Amerikan ve İngiliz çevre tarihine tahmin edilemeye­ cek derecede borçludur ve bilimsel yapısında görülebilecek küresel bir yaklaşım modeli olmaksızın yazılamayacaktı. Umuyorum, bu İngilizce çeviri için, özgün Almanca baskısını gözden geçirmekle, bu borcun en azından bir kısmını ödemişimdir. Aynı zamanda, kıta Avrupası'na tipik olan yaklaşımların bazılarının da uluslararası tar­ tışmalara bir teşvik oluşturabileceğini umuyorum. Amerikalılar'ın ve uçsuz bucaksız sömürgeci imparatorlukları olan Britanyalılar'ın tersine, kıta Avrupası sak inleri, sınırsız kaynak yanılsaması içinde çok ender olarak yaşamıştır. Dolayısıyla, "büyümenin sınırları" hu insanlar için çoğu zaman kendiliğinden belliydi: böylece, sınır­ lı kaynakların dikkatlice kullanılmasında ihtiyatlılık egemendi. Bu durum, hu bilgelik kırıntısına uygulamada daima sadık kalındığı anlamına gelmiyordu. Yine de, eski başka kültürlerde olduğu gibi Avrupa'da