Pasif Direniş: Mitin Ötesinde Bir Tarih [1 ed.]
 9786053143765

Citation preview

312 inceleme

Pasif Direni MİTİN ÖTESİNDE BİR TARİH



-n

c



:a

m

z



• c o

3

t'D ::l n

o

....-



İtalyancadan Çeviren: Emrullah Ataseven

DOMENICO LOSURDO

Domenico Losurdo 1941 'de Sannicandro Bari'de doğdu. 2018'de hayatını kaybetti. Doktorasını 1963'te Urbino Üni­ versitesi'nden aldı. Aynı üniversitede Eğitim Fakültesi de­ kanlığı yaptı. Hegel üzerine çalışmalarıyla tanındı. Önde gelen İtalyan Marksist düşünürler arasına girdi. Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra güçlenen Batı liberalizmine yönelik sert eleştiriler yöneltti. Pek çok kitap yazan Losur­ do'nun kitapları birçok dile çevrilmiştir.

Aynnb: ı303 inceleme Dizisi: 3ı2 Pasif Direniş Mitin ötesinde Bir Tarih

Domenico Losurdo

Kitabın Özgün Adı La non-violenza Una storia Juori dal mito İtalyancadan Çeviren Emrullah Ataseven Son Okuma Ahmet Batmaz

©

2010, Gius, Laterza & Figli, Ali rights reserved

Bu kitabın Türkçe yayım hakları AnatoliaLit Agency aracılığıyla alınmıştır. Bu kitabın Türkçe yayım hakları Ayrıntı Yayınları'na aittir. Kapak R esmi EyeEm / Srividya Vanamamalai / Getty lmages Turkey Kapak Tasarımı Arslan Kahraman Dizgi Esin Tapan Yetiş Baskı ve Cilt Ali Laçin - Barış Matbaa-Mücellit Davutpaşa Cad. Güven San. Sit. C Blok No. 286 Topkapı/Zeytinburnu - lstanbul - Tel. 0212 567 11 00 Sertifika No: 33160 Birinci Basım: Mayıs 2019 Baskı Adedi 2000 ISBN 978-60S-3ı4-376-S Sertifıka No.: 10704

AYRINTI YAYINLARI Basım Dağıtım San. ve T ic. A.Ş. Hobyar Mah . Cemal Nadir Sok. No.: 3 Cağaloğlu - İstanbul Tel.: (02ı2) sı2 ıs oo Faks: (02ı2) sı2 ıs ı ı www.ayrintiyayinlari.com.tr & [email protected]

"il twitter.com/ayrintiyayinevi

n facebook.com/ayrintiyayinevi g instagram.com/ayrintiyayinlari

Domenico Losurdo

Pasif Direniş Mitin Ötesinde Bir Tarih

İçindekiler

Giriş: Gerçekleştirilememiş Sürekli Barış Vaatlerinden Pasif Direnişe 7 1 . ABD'de Hıristiyan Kölelik Karşıtlığı ve Pasifızm ................. 1 5 2 . Pasifist Kölelik Karşıtlığından Gandi ve Tolstoy'a ................ 35 3. Gandi ve Sosyalist Hareket: Ayrımcılık Olarak Şiddet mi?. 71 4. Sömürgecilik Karşıtı Hareket: Lenin'in Partisi ile Gandi'nin Partisi . . . .. ... .. . . . . .... . .. .. .. .. . ..... ..... . . .... ..... .... . ... ... 1 1 2 5. Faşizm ve il. Dünya Savaşı Karşısında Pasif Direniş . . . .. . 1 35 6. "Siyahi Gandi" Olarak Martin Luther King ve Afroamerikan Radikalizmi . . .. . . . . . . . ... . . . . .. . . .. .. 1 6 1 ............................................................................

..

..

.

.. ..

.

.

. .

.

.

.

... .

.. . . . ...

... ... ....

. ..

.

.

7.

Gandi'nin Dünyadaki Şöhreti ve Pasif Direniş Panteonunun İnşası .......................................... 2 1 2 8 . GandiClen Dalai Lama'ya ......................................................... 228 9. "Pasif Direniş� "Renkli Devrimler" ve Büyük Oyun . .. 272 1 O. Nükleer Felaket Tehlikesi Karşısında Bulunan Bir Dünyada Gerçekçi Bir Pasif Direniş 292 Kaynakça 319 Dizin 33 1 . ....

...

................................

............................................................ ...............................

...............................................................................................

Giriş Gerçekleştirilememiş Sürekli Barış Vaatlerinden Pasif Direnişe

••

zellikle Almanya'da 1. Dünya Savaşı'nın patlak vermesine coşkulu bir ortam eşlik etti: fotoğraflar bize erotik bir buluşmaya gidiyorlarmış gibi coşkuyla askere yazılma­ ya koşturan gençlerin imgelerini sunmaktadır. Önde gelen entelektüeller de, halkın büyük bir kesimi de Max Weber'in deyimiyle bu "büyük ve muhteşem" savaşın cazibesine kapıl­ mışlardı. İstisnai bir şahit, Stefan Zweig ( 1 968, s. 207) savaş ilanının hemen sonrasında Viyana'daki manevi atmosferi şu şekilde betimliyordu:

O

Her bir birey her türlü egoizmden arınmak maksadıyla küçük değersiz benliğini büyük coşkulu kitle içerisine fırlatmaya çağrıl.....1...

Pasif Direniş

mıştı. O muhteşem anda tüm sınıf, dil, din farklılıkları kardeşliğin büyük akıntısı içerisine sokulmuştu. Ülkenin karşı karşıya bulunduğu imtihan halkın birliğini zorunlu kılıyordu, bu daha önce hiçbir zaman deneyimlen­ memiş şekilde varoluş ile bilincin bir birleşimi demekti. Bu devasa ihtilafın patlak vermesi şunu vurguluyordu: Kişiliğini yitirme vakti (Entselbstung), Bütünün içinde topluca mest olma vakti (gemeinsame Entrückung in das Ganze). Cema­ ate duyulan coşkulu sevgi benliğin sınırlarını aşmaktadır. Herkes bir diğeriyle tek kan ve tek vücut olmaktadır, herkes kardeşlikte birleşmiştir, vatan hizmeti için kendi benliğini yok etmeye hazırdır. Bu, Marianne Weber ( 1 926 , s. 526} tarafından şu şe­ kilde ifade edilmiştir: Burada kullanılan mistik deneyim dili o zamanın kültür ve yayın dünyasında kullanılan dili yankılıyordu. Elbette ki insanlar ölmeye hazır bir şekilde cepheye koşturuyordu fakat bilhassa Almanya'da hakim fel­ sefe ve kültür silahların test edilmesini ve fedakarlığa hazır olunmasını bir tür manevi egzersiz gibi kutluyordu: Bunlar bireyden hesap kitap rasyonelliğiyle gündelik varoluşun banalliği ve basitliğini alıp götürecek, toplumsal çatışma ve maddi şeylere bağlılık imkansız hale gelinceye dek ruhların birliğini gerçekleştirecekti. Evet, cephedeki askerler fedakar­ lık ve yoksunlukla yüzleşmeye ve günlük bir şekilde ölüme karşı koymaya zorlanıyordu ama bu zorlu imtihan faydalı bir pedagoji olduğunu da kanıtlıyordu, sakalı çıkmamış ve kuvvetsiz gençleri daha erkeksi, daha derin bir varlık anlayışı olan zengin ve olgun kişiliği olan erkeklere dönüştürüyor­ du; ham ve sevimsiz mizaçlar cepheden rafine ve topluluk yaşamı ile dayanışmaya dair değerler açısından daha güçlü bir algıyla dönüyorlardı. Benedetto Croce İtalyanın henüz müdahil olmadığı daha yeni patlak vermiş olan savaştan "halihazırdaki toplum­ sal varoluşun bir yenilenmesini" umuyordu. Ama savaşın

Domenico Losurdo

bu mistik cemaatçiliği ile savaş meydanlarında otantiklik, yoğunlaşma ve maneviyat bolluğu daha sonra gerçekleşen kitlelerin acılı deneyimlerinde ayakta kalamadı: İnsanları siperlerde bekleyen şeyler çamur, toplu tasnif ve ölümdü. Atlantik'in öte yakasında, düşmanlıkların sona ermesinden hemen sonra, Amerikan yönetiminin önde gelen bir men­ subu ve gelecekte ABD başkanı olacak Herbert Hoover'ın daha yeni bitmiş çatışmaya "insanların arınması"na dair bir işlev atfettiği doğrudur. Fakat bu şimdi insanların bilinci içerisinde çok az yankı bulmuş olan bir motifin gecikmiş ve büyük ölçüde yapay bir yeniden söylenişidir. 1 Yirmi yıl sonra, Hitler'in başlardaki utkulu Blitzkrieg zafer­ leri bile 1 9 1 4 Temmuz'u ile Ağustos'undaki coşkuyu yeniden yaratamamıştı. İlerleme fikriyle alay etmek için hiçbir fırsatı kaçırmayan postmodernistlerin affına sığınarak söylüyorum, büyük tarihsel deneyimler, sıklıkla trajiktirler, arkalarında derin izler ve iyi kötü yaygın dersler bırakmadan gerçek­ leşmezler. Tarihsel sürecin aşırı derecede çetrefıl karakteri üzerinde ısrar edilebilir ve edilmelidir de. Fakat ilerlemeden bahsetmek son tahlilde insanın öğrenme kapasitesini ve tarih­ sel zamanın geri çevrilmezliğini, yani tüm insan kuşaklarına damgasını vurmuş tarihsel deneyimlerden önceki bir zamana geri dönmenin olanaksızlığını kabul etmek anlamına gelir. 1 9 1 4 Temmuz-Ağustos'unun büyüleyici atmosferi bir daha asla yeniden yaratılamayacaktır; tarihe damgasını vurmuş bir düş kırıklığı gerçekleşmiştir. Savaş artık manevi egzersizlerle karşılaştırılamaz; bir kutlama veya "otantik" varoluşun oluş­ turulması ve olgunlaştırılması sürecinde zorunlu ve olumlu bir an olarak kabul edilemez. Hegel'in deyimiyle, "olumsuzun ciddiyetinin'' ve "verdiği acının'' deneyimi artık silinebilir değildir (Hegel 1 969-79 , c. 111, s. 24). Devrim için de aynı şey söz konusudur. O zaman, Çarlığın yıkılışı ve Şubat 1 9 1 7 günleri Rusya'da bir Yeniden Diriliş Pas1.

Almanya için bkz. Losurdo böl. il, § 3.

1 997,

1 99 1 , böl. 1;

Croce ve Hoover için bkz. Losurdo

Pasif Direniş

kalyası olarak selamlandı. Hıristiyan çevreleriyle toplumun önemli kesimleri, manevi açıdan yenilenmiş ve samimiyetle birleşmiş bir topluluğun ortaya çıkmasıyla bundan toplu bir yeniden doğum çıkmasını umuyordu: Artık zengin ile fakir arasında ayrıma, hatta hırsızlığa, yalanlara, küfre ve sarhoş­ luğa yer olmayacaktı. Böylesine bir manzaraya birkaç ay sonra daha empatik bir karşılık bile verildi. "Pazar'ın akşam duasının dördüncü ilahisiyle Magnifıcat hayata geçirilmek­ tedir: Güçlüler tahttan indirilmiştir ve fakirler sefaletten kurtarılmıştır': Fransız bir gözlemci ve ateşli bir Hıristiyan (Pierre Pascal) Bolşevik Ekimi böyle selamlıyordu; Rusya'nın dışında bulunan genç Ernst Bloch ise Ütopya'nın Ruhu'nun ilk sayısında "insandaki en aşağılık, her şeyi kutsayan ticari ahlakın" ortadan kayboluşu ile "iktidarın sevgiye dönüşü­ münü" öngörüyordu (bkz. Losurdo 2008, s. 56-57 ve 67). Şubat'ta evrensel çapta nefret edilen eski rejimin [ancien regime] yıkılışı ve Ekimde artık herkes tarafından tahammül edilemez ve canavarca olarak değerlendirilen bir savaş katli­ amının sona ermesi (veya sona ermeye başlaması) ile teşvik edilmiş masumane coşku, yeni düzen içerisinde meydana gelecek ihtilaflarla kanlı çatışmalardan hayatta kalamazdı. Savaşın mistik cemaatçiliğiyle silahların denenmesi ve cep­ hede yaşamın manevi ve varoluşçu şekilde kutlanması gibi, toplum ve insan varoluşunun topluca yenilenmesine dair yüce devrimci umutlar, gerçek tarihsel gelişmelerin korkunç etkisine bu şekilde maruz kalıyordu. Her iki durumda da, "olumsuzun" "ciddiyeti" ve "verdiği acı"nın deneyimi silinmez bir şekilde hissediliyordu. 20. yüzyıla, değişik yollarla sürekli barışın gerçekleştiril­ mesini vaat eden savaşlar ve devrimler, yani şiddet kırbacını sonsuza dek ortadan kaldırma arzusunu sağlayan bir şiddet damgasını vurmuştur. 1 900