Musa ve Yahudilik [4 ed.]
 9751406978

Citation preview

MUSA VE YAHUDİLİK

HAYRULLAH ÖRS, eğitimci, müzeci, yazar ve çevirmendir. 1901 yılın­ da İstanbul'da doğdu. İlköğrenimini Reşit Paşa okulunda tamamladık­ tan sonra, İstanbul Öğretmen Okulu'na girdi ve 1921 yılında buradan mezun oldu. İstanbul Feyziati Numune Mektebi'nde (1921-1925) ve Şavşat Merkez Mektebi'nde (1925-1926) öğretmenlik yaptı. Eğitim dü­ zeyini yükseltecek kaliteli öğretmenler yetiştirmek üzere Cumhuriyet döneminde açılan ilk yurtdışı öğrenim sınavına girerek kazandı. Al­ manya'da Köln İş Okulu Semineri, Bonn Pedagoji Akademisi ve İs­ veç'te Naas August Abrahamson kurumunda el işleri seminerlerine de­ vam ederek yüksek öğrenimini bitirdi (1927-1931). Türkiye'ye döndükten sonra Gazi Terbiye Enstitüsü el işleri öğret­ menliğine atandı (1932). 1935-1939 yılları arasında Milli Eğitim Ba­ kanlığı müfettişliği yaptı. Bu görevi sırasında birçok köy enstitüsünün kuruluşunda da katkısı oldu. 1950 yılında eski Eserler Genel Müdürü olan Hayrullah Örs, 19511954 yılları arasında Talim ve Terbiye Kurulu üyeliği, 1954-1957 yılları arasında da İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü görevlerinde bulundu. Daha sonra sırasıyla Tatbiki Güzel Sanatlar Okulu öğretmenliği ve mü­ dürlüğüne, İstanbul Eğitim Enstitüsü öğretmenliğine ve nihayet 1961 yılında Topkapı Sarayı Müzesi Müdürlüğüne atandı. 1 Aralık 1970 tari­ hinde bu son görevinden yaş haddi nedeniyle emekliye ayrıldı. İyi Almanca ve Fransızca bilen Hayrullah Örs bu iki dilden Türk­ çe'ye çok sayıda eser kazandırdı. Türk kültürüne büyük katkılarda bu­ lunan Tercüme Bürosu'nda da kuruluşundan itibaren uzun süre görev alan Hayrullah Örs'ün telif ve çeviri eserlerinden bazıları şunlar: Kon­ füçyüs; Anabasis; Kınk Testi; Gök ile Yer Arasında; Allahın Güneşi Avru­ pa Üzerinde; Bir Gecelik Misafir; Felsefe Meseleleri; Kudüs; Hazreti Mu­ hammed; Moltke'nin Türkiye Mektuplan; Bilge Natlıan; Sanat Tarihinin Temel Kavram/an; Şölen ve Sokrates'in Savunması; Tanrılar, Mezarlar ve Bilginler. Hayrullah Örs 6 Ekim 1977 tarihinde İstanbul' da yaşama veda etti.

Hayrullah Örs

Musa ve

Yahudilik

4. Basım

Remzi Kitabevi

MUSA VE YAHUDİLİK/ Hayrullah Örs

Kapak: Ömer Erduran

ISBN 975-14-0697-8 BİRİNCİ BASIM: 1966

DÖRDÜNCÜ BASIM: Eylül, 2000

Remzi Kitabevi AŞ., Selvili Mescit Sok. 3, Cağaloğlu 34440, İstanbul. Tel (212) 522 0583, 511 6916, Faks (212) 522 9055 WEB: http://www.remzi.com.tr E-POSTA: [email protected] Remzi Kitabevi A.Ş. tesislerinde basılmıştır.

ÖNSÖZ Söze, Alman Protestan Kilisesi Komisyonu'nun kontrolünden geçmiş olan Eski ve Yeni Ahit çevirisindeki şu cümlelerle başla­ mak istiyorum: "Kutsal Kitap (Yani Eski ve Yeni Ahit) gökten inmiş değildir. Eski Ahit'in 39 kitabıyla dört İncil binlerce yılda yavaş yavaş geliş­ miş ve son şeklini almıştır." Protestanlığın doğuş yeri olan Almanya'daki en yüksek dini kurullardan biri tarafından onaylanan bu söz, bundan hatta yüz yıl önce bile, ancak sayılı kimselerin, biraz da tehlikeyi göze alarak söyleyebilecekleri kadar cüretli sayılırdı. Ama daha 1670'te filozof Baruch Spinoza - ki bir Yahudi idi - adını vermeden yayınladığı Tractatus theologico-politicus adlı kitabında şöyle demiştir: "Kutsal Kitabın, olduğu gibi, bir insana gökten inen Tanrı mektubu olduğuna inanan kişi, hiç şüphesiz beni, Kutsal Ruh'a karşı günah işlemekle suçlayacaktır, çünkü ben burada Tanrı ke­ lamının yanlışlarla dolu, birçok yerleri kesilmiş, değiştirilmiş ve birçok yerlerinde kendi kendisiyle çelişir hale gelmiş olduğunu ileri sürmekteyim. Ama, eğer onlar da düşünecek olurlarsa hiç şüphesiz bağırmaktan vazgeçeceklerdir." Bu sözler büyük bir öfke uyandırdı, Hıristiyanlar, özellikle Luther mezhebinin bağnaz taraftarları Spinoza için, "cehennem direği" gibi iltifatları bol bol kullandılar, Yahudiler de onu cema­ atten attı. Ama kitabı, birçok kere, içindekilerle hiç ilgisi olmayan adlar altında ve hep yazanı belirtilmeden yayınlandı. Zamanla, İnanç ile Bilgi arasında kesin bir ayırma yoluna gi­ dildi. Din bilginleri gerçeklerden korkmaz .oldular. Son zamanlar:­ da, Lut gölü kıyısındaki Kumran'da, mağaralarda bulunan yazı

MUSA VE YAHUDİLİK

6

tomarları, Hıristiyanlığın da Yahudiliğin bir mezhebinden geliş­ miş olduğunu, inkar edilemez bir açıklıkla ortaya koydu, fakat bütün bunlar ne Hıristiyanlığı, ne de Museviliği sarstı. Kutsal ki­ taplar gene saygı görmekte devam etti. Hatta bu araştırmalara her iki dinin bilginleri, teologlar da katıldılar. Goethe'nin, ölümün­ den az önce Eckermann'a söylediği şu sözler ne kadar doğru ve güzeldir: "Kutsal Kitapta gerçek ve sahte yerler sorusu garip bir soru­ dur. En saf doğayla ve akılla ahenkli olan ve hala da en yüce geliş­ memize imkan veren, o, hayranlığa değer yerlerden daha gerçek ne olabilir? Mantıksız, boş ve akılsızca olan, hiçbir meyve, hiç de­ ğilse iyi bir meyve vermeyenlerden daha sahte ne olabilir!" işte bu kitap, bundan yüzyıllar öncekilerin değil, günümüzde yaşayanların ya da bir iki kuşak önce yaşamış olanların vardıkları sonuçları içinde toplamaktadır; tarihe ve gerçeklere son derece sa­ dık kalmak çabasıyla yazılmıştır. Genel olarak kabul edilmeyen düşüncelere ya yer verilmemiş ya da bunların aksi düşünceler de, onların yanı sıra kitaba alınmıştır. Dilimizde kendi alanında ilk kitap olduğu için eksik ve kusurlarının bulunması doğaldır, ama her kitabın belirli bir zaman sonra eskiyeceği ve yerini daha üs­ tün, daha mükemmel olanlara bırakacağı düşünülürse, bunun hoşgörüyle karşılanacağını sanıyorum. insanı gerçekten insan yapan Din'in, çeşitli görünüşlerini ve bunların zaman içindeki değişme ve oluşumlarını tanımanın bü­ yük yararlar sağlayacağına içtenlikle inandığım için, yabancı dil­ lerde de toplu bir şekilde yazılmamış olan böyle bir kitabı çeviri ya da derleme şeklinde değil de telif olarak meydana getirmek zo­ runda kaldığımı buraya kaydetmem gerekmektedir; yoksa maksa­ dım, kendi düşüncelerimi yazıya dökmek değildir. Kitabın sonun­ daki bibliyografya, hangi kaynaklardan yararlandığımı sayın oku­ yucuya açıklayacaktır. H.ÖRS

İÇİNDEKİLER GİRİŞ, 9 SAMİLER, 13 Filistin, 15; Batı Samileri, 19; Batı Samilerinde Tanrılar, 20; Batı Sa­ milerinde Mitologya, 22; Kenanilerde Rahip Sınıfı ve Tapınış, 24; Aramilerde Din, 26; Batı Sami Dinlerinin Ortak Çizgileri, 27 ESKİ AHİT, 29 İSRAİL OGULLARI, 35 Yaratılış, 36 MUSA, 63 İsrail Oğullarının Mısır'dan Çıkışı, 63; Musa ve Firavun, 74; Pesah Bayramı, 79; İsrail Oğulları Çöl Yolunda, 82; İsrail Oğullarının Yeni­ den İsyanı ve tık Savaş, 88; Tanrının İsrail Oğullarıyla Antlaşması: On Emir, 89; Musa, İsrail Oğullarını Disipline Sokar, 106; Vaat Edil­ miş Topraklara Doğru, 111 MUSA ŞERİATI, 119 Tabular ve Yasa. klar, 119; İsrail Oğullarında Kurban, 120; Musa Şeri­ atında Tabular, 127; Musa Şeriatında Yasaklar, 136 YERLEŞME, 153 Vaat Edilmiş Ülke İçin Savaşlar ve Yerleşme, 153; Hakimler, 158; Mid­ yaniler Göçü, 163; Filistilerle Savaş, 166; Teokrasiden Krallığa, 171 İSRAİL OGULLARININ TARİH ÇAGI, 179 İsrail'de Krallar, 179 İSRAİL DEVLETİNİN PARÇALANMASI, 207 İsrail Devletinin Sonu, 213; Yahuda Krallığı'nın Sonu, 215; Yahudile­ rin Babil Tutsaklığı, 220

8

MUSA VE YAHUDİLİK

YAHUDİLERDE NEBİLER,225 Amos, 228; Hoşea, 229; lşaya, 230; Tsefanya, 231; Habakkuk, 232; Yeremya,233; Yunus,234; Eyub,236 BABİL'DEN SONRA, 241 Yahuda, İran İmparatorluğu'nun Yarı Egemen Bir tli Olur, 241; Fi­ listin'de Hellen Etkisi, 245; Makedonya Egemenliği Altında, 247; Ti­ tus, Yeruşalim'i Yıkar, 253; Ulema Devleti, 259; Salt Din Devleti, 264; Talmud'un Ortaya Çıkışı, 266 ORTAÇAGDA YAHUDiLİK, 273 Doğu'da, 273; Yahudilerde Teolojinin Gelişmesi, 275; Hıristiyanlar . Arasında Yahudilik,280; Kabala, 283; Yahudilerde Tarikat (Hasidim­ cilik), 291 GÜNÜMÜZDE, 295 Günümüz Yahudilerinde imanın Şartları, 295; Meleklere inanış, 297; Kitaba inanış, 300; Peygamberlere inanış, 300; Ahret Gününe inanış, 301; Kaza ve Kadere inanış, 301; Doğumdan ölüme Kadar Ödevler, 302; Günümüz Yahudilerinde Yiyecek ve İçecekler Üzerin­ deki Kurallar, 321; Hastalık ve Ölüm, 325; Yahudilerde ibadet, 332; Yahudi Yılında Tören ve Bayram Günleri,340 MESIH,355 Yahudilerin Bekledikleri Mesih,355; tık Mesih Düşüncesinin Doğu­ . şu, 355; Sözde Mesihler,361 SÖZLÜK, 371

GİRİŞ Yüzölçümü bakımından küçücük bir ülke olan Filistin, insan­ ların hayatlarına, düşüncelerine ve ahlaklarına llkçağın dev impa­ ratorlukları olan Babil, Asur, İran, Mısır, Hind ve Çin'den fazla etki yapmış, üstelik bu etki günümüze kadar sürmüştür. Filis­ tin'in kültür mirası Yunan kültüründen de çok daha etkili olmuş­ tur: Bu ufacık ülke dünyaya tektanrıcılığı armağan etmiştir. Mı­ sırlıların Ölüler Kitabı unutulmuş ve ancak eski Mısır dilinin ye­ niden öğrenilmesiyle meydana çıkmışken, Hintlilerin Mahabara­ ta'sı, sadece kendi diyarlarında şöyle böyle yaşamış. Azteklerin tanrıları kanlı tapınaklarıyla birlikte yok olmuşken, Tevrat günü­ müze kadar kaybolmamış, doğrudan doğruya ya da detaylı olarak insan hayatına etkisini sürdürmüştür. Hiçbir kitap Tevrat kadar çok kere yakılmamış, hiçbir kitap onun kadar çok dile çevrilmemiş, hiçbir kitaba onun kadar saldı­ rılmamış, ama aynı zamanda hiçbir kitap onun kadar çok insan tarafından saygı görmemiştir. Tevrat üzerine yazılan eserler say­ makla tükenecek gibi değildir. Yahudiler - tıpkı Babilliler, Asurlular, Fenikeliler ve Araplar gibi - Sami bir halktı ve çok eski zamandan beri Filistin'de yaşa­ mışlardı. Göçebeyken bunlara Habiri (İbrani) adı verilirdi. Yahu­ di adı Yakup'la Lea'nın dördüncü oğulları olan Yahuda'dan gel­ mektedir. Yahudilerin ilk dedeleri olarak kabul ettikleri İbrahim'e Tevrat İbrani demektedir. Daha sonraları, bu sefer Yakup'un lakabı olan İsrail'den, İsrail oğulları adını aldıklarını görüyoruz. Günümüzde, iki bin yıldan sonra yeniden kurulan devletlerinin adı da Israil'dir.

10

MUSA VE YAHUDİLİK Şimdilik bu esrarlı ve dinamik ulusun tarihi üzerinde durma­

yalım. Bu, biraz vaktinden önce davranış olacaktır. Kitabımızın adına uyarak, doğrudan doğruya Musa'nın hayatıyla da söze giri­ şecek değiliz. Çünkü Yahudi dini tek bir kişi tarafından kurulmuş - dini bir terimi kullanırsak - tek bir peygambere gelen vahiy ile gökten inmiş bir din değildir. Yahudi dini ya da bizim deyimimiz­ le Musevilik uzun bir evrimin sonucudur. Bu evrim sırasında çoktanrıcılıktan (politeizm), başka tanrıların bulunduğunu kabul etmekle birlikte, kendi halklarının özel ve tek bir tanrısı olduğuna (henoteizm), oradan da, bütün dünya için tek ve ortaksız bir tanrı fikrine (monoteizm - tektanrıcılık) geçmişlerdir. İsrail oğulları­ nın inançlarına göre tanrıları Yahve (Yehova) önceleri, göçebelik devirlerinde, onlarla birlikte göçüp konar, onların başka tanrılara tapmamalarına, onlara kurban kesmemelerine, başka tanrıların kullarıyla evlenmemelerine önem verirdi. İsrail oğullarının o za­ manki savaşları, bir bakıma kendi tanrılarıyla komşularının tanrı­ ları arasındaki savaşlardı. Sonradan bu göçebe ulus yerleşip, ço­ banlık yapmak yerine, çiftçi olunca ve kendisine şehirler kurunca, devlet şekilleri uzun zaman teokrasi olmakta devam etti. Hayatın her alanında egemenlik din adamlarında kaldı. Nihayet, dış düş­ manlara karşı birleşmek; sadece kurban kesen ve dinsel işleri yö­ neten kahinler yerine, bir orduyu idare edebilecek insanların buy­ ruğu altına girmek zorunluluğu doğdu; ileride göreceğimiz gibi, din adamlarının dirençleri bunu önleyemedi, İsrail Krallığı mey­ dana geldi. Bu arada, din de gelişmesine devam etmekteydi. Genç İsrail devleti gelişti, en parlak devrini bizim Süleyman dediğimiz Şelomo'nun zamanında yaşadı. · Ama doğuda Asur, sonra Babil

devletleri ülkelerini Akdeniz kıyılarına kadar eriştirmek için akın ediyorlardı. İsrail oğulları, Asur ordusunun bir salgın yüzünden kırılması sonucu birinci beladan kurtulabildi, ama Babilliler Ku­ düs'ü aldılar ve İsrail oğulları esir olarak Babil'e götürüldü. Artık İsrail, Tanrı'nın kendilerinin, yalnız kendilerinin Tanrısı olduğu, kendileriyle antlaşmış bulunduğu hülyasını yaşatamazlardı. O za­ man, her olayın hep bir Tanrı'nın, Yahve'nin iradesiyle meydana geldiği, ama kendilerinin gene de onun en sadık ve en sevgili ev-

GİRiŞ

11

latları oldukları düşüncesine eriştiler. Eski Ahit (Ahit: antlaşma, sözleşme) de işte bu sırada son şeklini aldı. O zamana kadar yüz­ yıllar boyunca ancak ağızdan ağıza gelen eski şiirler, tarihi olaylar, kanunlar derlenip yazıya döküldü, tabii bu arada bazı yerleri yep­ yeni bir kılığa da girdi. Yalnız İsrail oğulları üzerinde durmak da bu büyük evrimi kavramak için yetmez. Bu nedenle okuyucula­ rın, söze onlarla değil, çağdaşları olan öteki Samilerle başlamamı­ zı hoş göreceklerini umarız. Çünkü, İsrail oğullarının ilk zaman­ ları için elimizde yazılı belgeler yokken ötekiler, Fenikeliler (Ke­ naniler) ve Aramiler bize oldukça bol belge bırakmışlardır. Hiç şüphesiz, aynı bölgede yaşayan, onlarla akraba bir dil konuşan İs­ rail oğullarının o eski çağlardaki dini tasarımları da diğer uluslar­ dan pek farklı değildi.

FİLİSTİN (ESKİ AHİT DÖNEMİ) o Hermon Dağı

..-��-

t>.;;����-tı

1-��-·ı.....ı����--T/