MEŞRUTİYET’TEN CUMHURİYET’E MESLEKİ TEMSİL VE SOL [1 ed.]
 9786051725963

  • Commentary
  • nice book..I guess...

Table of contents :
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0001
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0003_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0004_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0005_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0005_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0006_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0006_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0007_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0007_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0008_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0008_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0009_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0009_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0010_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0010_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0011_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0011_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0012_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0012_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0013_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0013_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0014_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0014_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0015_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0015_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0016_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0016_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0017_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0017_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0018_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0018_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0019_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0019_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0020_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0020_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0021_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0021_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0022_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0022_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0023_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0023_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0024_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0024_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0025_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0025_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0026_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0026_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0027_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0027_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0028_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0028_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0029_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0029_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0030_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0030_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0031_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0031_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0032_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0032_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0033_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0033_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0034_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0034_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0035_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0035_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0036_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0036_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0037_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0037_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0038_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0038_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0039_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0039_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0040_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0040_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0041_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0041_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0042_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0042_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0043_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0043_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0044_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0044_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0045_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0045_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0046_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0046_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0047_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0047_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0048_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0048_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0049_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0049_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0050_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0050_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0051_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0051_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0052_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0052_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0053_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0053_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0054_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0054_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0055_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0055_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0056_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0056_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0057_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0057_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0058_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0058_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0059_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0059_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0060_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0060_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0061_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0061_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0062_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0062_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0063_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0063_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0064_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0064_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0065_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0065_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0066_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0066_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0067_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0067_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0068_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0068_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0069_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0069_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0070_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0070_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0071_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0071_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0072_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0072_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0073_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0073_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0074_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0074_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0075_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0075_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0076_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0076_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0077_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0077_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0078_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0078_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0079_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0079_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0080_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0080_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0081_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0081_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0082_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0082_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0083_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0083_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0084_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0084_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0085_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0085_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0086_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0086_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0087_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0087_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0088_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0088_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0089_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0089_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0090_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0090_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0091_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0091_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0092_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0092_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0093_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0093_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0094_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0094_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0095_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0095_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0096_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0096_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0097_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0097_2R
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0098_1L
Erol Ülker Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol Yordam Kitap - 0098_2R
z - 0002

Citation preview

Erol Ülker 1999 yılında İ stanbul Üniversitesi İ ktisat Fakültesi

Uluslararası İ lişkiler Bölümü 'nden mezun oldu. 2003 yı­ lında Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden, 2004 yılında Merkezi Avrupa Üniversitesi- M illiyetçilik Çalışmaları Bölümü'nden yük­ sek lisans dereceleri aldı. 2013 yılında Şikago Üniversitesi Tarih Bölümü 'nde doktora eğitimini tamamladı. Başlıca akademi k ilgi alanları arasında Osmanlı-Türkiye siyasal ve sosyal tarihi, milliyetçilik, sosyal hareketler, sosya­ list ve komünist akımlar ve emek tarihi yer almaktadır. Işık Üniversitesi U luslararası İ lişkiler Bölümü öğretim üyesi olan Ülker, aynı zamanda Türkiye Sosyal Tarih Araştırmaları Vakfı

(TÜSTAV) Başkanlığını yürüt­

mektedir. Ülker son yıllarda Erden Akbulut ile birlikte Türkiye'de solun ve komün ist hareketin tarihi hakkın­ da çalışmalar yürütmektedir. Akbulut ve Ülker Türkiye

Komünist PCırtisi'nin Bolşevikleşmesi, 1925-1928 (2021), Komintern, TKP ve Kürt İsyanları (2022) isimli kitapla­ rı yayımlamıştır. Ayrıca Komintern Dönemi TKP Tarihi serisinin Türkiye Komünist Partisi'nin Bölünmesi, 19281932 başlıklı üçüncü cildi Akbulut ve Ülker tarafından 2023 yılı içinde Yordam K itap'tan yayımlanacaktır.

a.�ç

1

MEŞRUTİYET' TEN CUMHURİYET'E ESLEKİ TEMSİ v

>UYV � 1

.. 1 i Erol Ulker

�- �-so�

Yordam Kitap: 434• Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e Mesleki Temsil ve Sol

•Düzeltme: Deniz Tuna Kapak ve iç Tasarım: Savaş Çekiç• Sayfa Düzeni: Gönül Göner Birinci Basım: Mart 2023

Erol Ülker• ISBN 978-605-172-596-3

©Erol Ülker, 2023; ©Yordam Kitap, 2023

Yordam Kitap Basın ve Yayın Tic. Ltd. Şti. (Sertifika No: 44790)

Çatalçeşme Sokağı Gendaş Han No: 19 Kat: 3 34110 Cağaloğlu - İstanbul Tel: 0212 528 19 10 •

W: www.yordamkitap.com• E: [email protected]

www.facebook .com/YordamKitap • www.twitter.com/YordamKitap www.instagram.com/yordamkitap

Baskı: Pasifik Ofset (Sertifika No: 44451) Cihangir Mah. Güvercin Cad. No: 3/1 Baha iş Merkezi

A Blok Kat: 2

34310 Haramidere /İstanbul Tel: 0212412 17 77

MEŞRUTİYET' TEN CUMHURİYET'E MESLEKİ TEMSİL VE SOL

İÇİNDEKİLER

9 13 17

SUNUŞ. ÔNSÖZ GİRİŞ BÖLÜM !

İTTİHATÇI TEK PARTİ REJİMİNİN KURULUŞU. İSTANBUL HEYET-İ MERKEZİYESİ VE

Cemiyet, Fırka ve Subaylar. Siyasal Kriz ihtilal ve Meşruiyet Tek Parti İktidarına Doğru İstanbul Heyet-i Merkeziyesi Askeri - Mali Blok Muhalefet ve Mesleki Temsil ittihatçıların Sosyalizmi

MESLEKİ TEMSİL

29 32 38 44 49 54 58 63 69

BÖLÜM 2

SOSYALİSTLER, MESLEKİ TEMSİL, SEÇİMLER Karakol Cemiyeti Sosyalistler Komünistler Sol ve ittihatçılar Seçimler ve "Cephe Birliği" Numan Usta

MüTAREKE1NİN BAŞLARINDA

72 77 83 88 93 97 102

BÖLÜM 3

MİLLİ MÜCADELE'DE İTTİHATÇILAR, KOMÜNİSTLER, SOSYALİSTLER

Karakol Cemiyeti, Bolşevikler, Komünistler Yeşil Ordu, ittihatçılar, Komünistler Eylül 1920'de Bakü TKF - Birleşik Bir Komünist Parti Sol Kanadın Tasfiyesi

110 113 119 122 126 129

BÖLÜM4

CUMHURİYET KURULURKEN TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ, SOSYALİSTLER, MESLEKİ TEMSİL.

Ankara' da Komünizm ve Antikomünizm İstanbul'da işçi Hareketi, Numan Usta ve Komünistler TKP ve Mesleki Temsil SONUÇ YERİNE KAYNAKÇA BİBLİYOGRAFYA llitiN

134 137 141 145 157 168 171 I�

SUNUŞ

Erden Akbulut

Erol Ülker, bu çalışmasında siyaset bilimi ile siyasal tari­ hin karşılıklı ilişkisi içinde bize 20. yüzyılın ilk on yılların­ da önemli bir akım olan korporatizm/mesleki temsil konu­ sunu değişik boyutlarıyla sunuyor. Konunun ağırlıklı ola­ rak son dönem literatürdeki kaynaklarına işaret etmenin ve bunları tartışmanın ötesinde, mesleki temsil düşüncesinin Meşrutiyet'ten erken Cumhuriyet dönemine kadar düşünsel ve siyasal temellerini ele alıyor. Bu çalışmanın ayırt edici özel­ liklerinden biri de, prosopografik, yani grup biyografisi yön­ teminden hareketle ilişki ağları oluştururken bugüne dek pek fazla ilişkilendirilmemiş olgulardan hareketle Mütareke dö­ nemi İstanbulu'ndaki direnişçi çevrelerin genel bir tablosunu çiziyor olmasıdır. İttihatçı milliyetçi çevreler ile sosyalistler ve komünistler arasındaki ittifak ve cephe arayışları örneklene­ rek bunun İstanbul'la sınırlı kalmayıp Bakü 'ye kadar uzandığı görüşü ifade ediliyor. K,itabın "İttihatçı Tek Parti Rejiminin Kuruluşu" bölü­ mü, adeta Kemalist rejim açısından bir deja vu olayı anlatı­ mı. "Cem iyet, Fırka ve Subaylar" alt başlığında, Müdafaa-i Hukuk'tan Cumhuriyet Halk Fı rkası'na ilerleyen süreci ve bun­ da askerlerin yeri ve rolü izleniyor. 1. Mecl is içi ndeki 2. Grubun oluşumu, askeri bü rokrasi ile sivil bürokrasi arasındaki çekiş­ meler, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nden Halk fırkası'na geçiş

10 1

M e ş r u tiyet'ten Cumhu riye t 'e M e s l e k i Temül ve S o l

ve daha birçok olay, İttihat Terakki'nin tek parti rejiminin ku­ ruluşunun adımlarını anımsatıyor. Mütareke dönemine doğru İttihat Terakki Fırkası içinde oluşan muhalif kesimin ve böylece biçimlenen "İttihatçı Sol"un programatik temelini oluşturan mesleki temsil görüşü, o za­ manki kimi çevrelerce Türk Marx'ı olarak nitelenen Kör Ali İ hsan Bey tarafından sistematik bir biçimde ifade ediliyor. Bu siyasal görüş erken Cumhuriyet dönemi boyunca Türkiye'nin siyasal yaşamında yerini koruyacaktır. Mustafa Suphi ise, Kars'tan Bakü'deki Türkiye Komünist Partisi Dış Bürosu'nda görevli Kayserili İsmail Hakkı'ya gönderdiği mektupta bu prog­ ram ve Ali İhsan Bey ile ilgili şöyle der: "Şarkta ve Türkiye' de komünizm lehine başlayan büyük ve seri cereyandan istifade etmek isteyen İttihat ve Terakki yaranı, idare-i hükümeti da­ ima elde bulundurmak gayesiyle Ankara' da Komünist Fırkası merkezi heyeti teşkil ediyorlar. Zannıma göre evvelce Halkçılık ve Halk Zümresi ismi verilmek istenen bir program etrafın­ da komünizm akideleri mevcuttur ve bu işi Türkiye'nin Kari Marksı unvanını verdikleri Kör Ali İhsan Bey'e tevdi ediyorlar. ( . . . ) Ali İhsan Bey: Kör Ali demekle maruf olan bu adam İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin on iki sene devam eden saltanatında İstanbul İttihat ve Terakki katib-i mesullüğü ile çalışmış ve harb içinde devam eden harb ticaret ve yağması devrinde mem­ lekette ispekülasyona emin yollar açarak sun'i bir ticaret burju­ vazisi tesis eylemiş, Anadolu Milli Mahsulat Şirketi, Kantariye Şirketi, Bakkaliye Şirketi, İktisat Bankası ve saireyi ve birçok harb ticaret inhisarlarını vücuda getiren ve hayatı pahalılaştı­ ranlardan olup harb seneleri içinde proletarya ailelerinin açlık­ tan sürünmelerine sebep olmuş. İtti hat ve Terakki'nin harb se­ neleri içinde iaşe nezaretini deruhte eden (Kara) Kemal Bey'le beraber çalışarak İaşe Nazır Muavinl iği'ni ifa eylem iştir."' Yücel Dem i rel, TKP MK Yay ı n ları, 2004), s. 1 2 - 1 3 .

1920-1921 Dönüş Belgeleri-2, ( İ stanbul: TÜSTAV

Sunuş

l

Erol Ülker, korporatizmle beraber 20. yüzyılın ilk on yıl­ larında siyasal yaşamda ağırlığını hissettiren kooperatifçi­ lik görüşünün, Türkiye komünist hareketinin kurucularının bir bölümünde önemli savunucular bulduğunu dile getiriyor. Gerçekten de Mustafa Suphi, Ethem Nejat ve Ahmet Cevat Emre kooperatifçilik görüşlerini yalnızca 1910'lu yıllarda sa­ vunmakla kalmamış, kooperatifçilik, Türkiye Komünist Partisi 1 . Kongresi olarak kabul edilen 10- 1 7 Eylül 1920'deki Bakü toplantılarının da önemli bir gündemi olmuştur. Bilindiği gibi Türkiye komünist hareketinin Dr. Şefik Hüsnü Deymer, Sadrettin Celal Antel gibi diğer bir bölüm kurucusu ise, esas itibariyle Batı Marksizm anlayışıyla yetişmişlerdir. Mesleki temsil anlayışının komünist hareket üzerinde­ ki etkilerinin, 1 927 seçimlerine TKP adına bağımsız olarak katılan adayın, Şevket Süreyya Aydemir tarafından kaleme alındığı belirtilen beyannamesine yansıdığını ve bu anlayışın Komintern'in eleştirileriyle düzeltilebildiğini vurgulayan ki­ taptan, gerçekten de Mütareke'den Cumhuriyet'e sol-sosyalist harekette önemli bir yer tutan mesleki temsil konusunda çok yönlü bilgileniyoruz.

ıı

ÖNSÖZ

Mesleki temsil, işgal İstanbulu'nda direniş hareketi ve sol ha­ reketler arasındaki ilişkileri inceleyen doktora tezim için araş­ tırma yaptığım sıralarda dikkatimi çeken bir konuydu. Mesleki temsil çizgisindeki İtti hatçı çevrelerin, bir yandan sosyalizm vurgusunu öne çıkararak diğer yandan da Ekim Devrimi sonrasında ortaya çıkan istisnai konjonktürde Anadolu' da ve İstanbul' da önemli bir gelişme gösteren sol akımlarla ilişkile­ nerek Milli Mücadele içinde radikal bir yönelimi benimseme­ si benim açımdan son derece merak uyandırıcı bir olguydu. Ancak o süreçte önceliklerimin farklı olması nedeniyle, dok­ tora tezimde mesleki temsile ve meslekçilere yalnızca dolaylı olarak değinebildim. Sonrasında ise konuyu çeşitli yayınlarda farklı boyutlarıyla ele almaya gayret ettim. İlhan Tekeli ve Selim İlkin'in öncü çalışmalarının izinden giderek İkinci Meşrutiyet döneminde, özellikle Cihan Harbi yıllarında mesleki temsil ha­ reketinin ortaya çıkışında rol oynayan iktisadi ve siyasal süreç­ leri tartışmaya çalıştım. Erden Akbulut ile TKP tarihi hakkında yaptığımız çalışmalar sırasında ise mesleki temsilin Mütareke döneminden sonra da komünistlerin gündemini işgal eden önemli meseleler arasında yer aldığını fark ettim. Dolayısıyla ben im açımdan cevaplanması gereken en önemli soru şuydu: 1 9 1 3 yılı başlarından Cihan Harbi'nin sonuna dek Osmanlı İmparatorluğu'nu tek elden yöneten bir iktidar partisi olarak İttihat ve Terakki içi nden çıkan ideolojik ve siyasal bir yönelim, nasıl ve hangi koşullar altında sol bir çeh reye bürünebilmiş, da-

14 1

M e ş r u riye t 'ren Cumhuuy e r 'e Mesleki

hası Mütareke döneminden Cumhuriyet'in ilk yıllarına kadar uzanan süreçte sosyalist, hatta komünist akımlarla ilişkilene­ bilmiştir? Aşağıda bu soruya vermeye çalıştığım yanıtların bir sente­ zini ortaya koymaya gayret ettim. Öncelikle mesleki temsili, yalnızca fikirsel ve ideolojik bir yaklaşım olarak değil İttihatçı tek parti rejimine özgü iktidar mekanizmaları içinde konum­ lanan korporatist bir siyasal hareket olarak ele aldım. Mevcut devlet yapısını korporatist bir düzlemde yeniden şekillendir­ meyi amaçlayan ve bu nedenle iktidar partisi içinde, özellikle Cihan Harbi'nin son dönemecinde muhalif bir pozisyonu da temsil eden bu siyasal hareket mevcut literatürde zaman zaman İttihatçı sol olarak nitelendirilmektedir. Oysa bu çalışmada İttihatçı solun, en genel anlamıyla sosyalist ve komünist hare­ ketlerden tamamıyla farklı bir ideolojik yönelime sahip olduğu vurgulanacaktır. Bu yönelimin temel referans noktaları enter­ nasyonalizm değil milliyetçilik, Marksizm değil korporatizm, yani mesleki temsildir. Provokatif bir üslupla ifade edilecek olunursa; mesleki temsil bu çalışmada, Marksizm ve onunla bağlantılı sosyal demokrat, sosyalist ya da komünist akımların değil faşizmin ideolojik akrabası olarak değerlendirilmektedir. Dolayısıyla, bağımsız bir siyasal ve ideolojik yönelim olarak Türkiye solunun, sosyalist ve özellikle komünist hareketin olu­ şum tarihinin gerek İttihatçı soldan gerekse korporatizmden ayrışma ve bağımsızlaşmanın tarihi olduğu iddia edilecektir. Bu çalışmanın ortaya çıkmasında birçok kişinin ama en çok, neşesi ve yaşama sevinci ile hayatı güzelleştiren eşim Fatoş'un emeği var. Erden Akbulut, her zaman olduğu gibi yorum, eleş­ tiri ve önerileriyle yanımdaydı. Bu çalışmayı ilk taslağından itibaren okuyarak katkıda bulundu, beni cesaretlendirdi ve ça­ lışmaya teşvik etti. Hakan Koçak ' la sosyal sınıflar, emek tarihi, kapitalizm ve esnaf konusunda yaptığımız uzun sohbetlerin bu çalışmada öne çıkan fikirlerin olgunlaşmasına büyük kat-

ôn söz

! ıs

kısı oldu. Ömer Turan mesleki temsil konusundaki fikirlerimi sabırla okudu, dinledi ve görüşlerini paylaştı. Ahmet Bekmen, Nikos Christiofis, Ayşe Köse Badur, Doğan Çetinkaya, Selin Dingiloğlu, Serkan Öngel, Güven Gürkan Ôztan, Ateş Uslu, Alp Yenen, Sinan Yıldırmaz fikir alış verişiyle, dostluk ve daya­ nışmayla bu çalışmaya katkıda bulundu. le adiye

Ocak 2023

GİRİŞ

Korporatizm Osmanlı-Türkiye çalışmalarında tartışmalara konu olan çok boyutlu bir meseledir hiç şüphesiz. 1 Korporatizmin kökenleri, nasıl tanımlanması gerektiği, liberalizmden sosyaliz­ me ve faşizme kadar farklı ideolojik yönelimler karşısında nasıl konumlandığı, farklı siyasal rejim türleriyle nasıl eklemlendiği hakkında dikkate değer bir literatür bulunmaktadır.'Bu tür ça­ lışmalar için, Ziya Gökalp'in Durkheim sosyolojisinden esin­ lenerek ortaya koyduğu solidarist/tesanütçü (dayanışmacı-ed.) bakış açısı meselenin fikirsel boyutlarına ilişkin önemli bir refe­ rans noktası oluşturur.' Tarihsel olarak Osmanlı lonca örgütlen­ melerine atıf yapan, mesleki yapılanmalara dayanan bir siyasi ve içtimai halkçılık anlayışı İkinci Meşrutiyet döneminin en önem­ li fikir akımları arasında yer almıştır.' Türkiye' de korporatist Korporatizm konusunda genel bir değerlendirme için bkz. Ahmet Makal, Türkiye'de Tek Partili Dönemde Çalışma İlişkileri: 1920-1946, (Ankara: İmge Ki­ tabevi, 1 999). s. 127-1 32; G . Gürkan Ôztan, "Korporatizm: Özgürlükten Yoksun Bir Üçüncü Yol Vaadi," Birsen H. Örs (der.) 1 9 . yy'dan 20. yy'a Modern Siyasal ideolojiler, ( İstanbul: İ s tanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2007). Zafer Toprak , "Türkiye'de Korporatizmin Doğuşu", Toplum ve Bilim, sayı 1 2 , 1 980, s. 4 1 -49. Bu konu hakkında bkz. Ay feri Göze, Korporatif Devlet: XIX �·c X.X'inci Yüzyıllar­ da Avrupa 'da Korporatif Devlet Teorileri ve Korporatif Devlet Sistemleri, (İstan­ bul: Fakülteler Matbaası, 1 968); Aykut Kansu, "Türkiye' de Korporatis t Düşünce ve Korporatizm Uygulamaları," Ta nı! Bora ve Murat Gültek ingil (der.) Modern Türkiye' de Siyasi Düşünce, Kemalizm, Cilt: 2, ( İstanbul: İletişim Yayınları, 2001), s. 253-27 1 ; Ahmet Makal, Türkiye'de Tek Partili Dönemde Çalışma İlişkileri. Ta ha Parla, Ziya Gökalp, Kemalizm ve Türkiye'de Korporatizm, (İstanbul: İleti­ şim Yayınları, 2001); ilhan Tekeli ve Gencay Şayla n , "Türkiye' de Halkçılık ideo­ loj i s i n i n Ev rimi." Toplıım ve Bilim 6 -7, 1 978, s. 4 4 - 1 1 0; Zafer Toprak, Türkiye'dc

I'opiilizm, 1908-1923. (İstanbul: Doğan K itap, 2013), s. 309-334. A.g.e., s. 279-308.

18 1

M e ş r u r iyer'ren Cu mhuriye r 'e Me5leki Te m 5 i l ve S o l

ideolojiye ve devlet korporatizmine ilişkin literatür açısından bu fikirsel çerçeve doğal olarak önemli bir başlangıç noktası teşkil etmektedir. Örneğin Taha Parla ve Andrew Davison bu çerçeve­ de Kemalizmin ne dereceye kadar ve nasıl bir korporatist ideo­ loji olduğunu sorgular.' Bu sorunun yanıtı, Türk siyasal düşün­ cesinin ve Türk kamu felsefesinin korporatist olduğu iddiasında ifade bulmaktadır.' Ancak bu, Mussolini liderliğinde İtalya'da uygulanan faşist korporatizmden farklı olarak, Türkiye'ye Ziya Gökalp vasıtasıyla gelmiş olan Emile Durkheim'ın dayanışma­ cı korporatizmine dayanan bir ideolojidir.' Parla ve Davison'a göre, Kemalistler iki savaş arası dönemde kimi proto-faşist kor­ poratist eğilimleri benimsemiş olsa da Ziya Gökalp'in düşünce­ sine dayanan dayanışmacı korporatist yaklaşımı önemli ölçüde muhafaza etmiştir. Osmanlı bağlamında "mesleki temsil" olarak Türkçeleştirilen korporatizm, yalnızca Kemalist ideoloji açısından değil, uy­ gulamalar ve kurumlara etkisi açısından da ele alınmıştır. • Örneğin Ahmet Makal'a göre, "bir sistem olarak korporatiz­ min varlık koşulu, mesleki temsil esasına dayalı olarak oluş­ turulan örgütlerle devlet arasında, korporatif nitelikli bir iliş­ kinin varlığı olmaktadır."• 1923 İzmir İktisat Kongresi'nden 1 927' de yürürlüğe konan Ali İktisat Meclisi'ne ve 1936 tarihli İş Kanunu'na kadar birçok önemli uygulamayı inceleyen Makal, tek parti döneminde böyle bir koşulun gerçekleşmediğini, özelTaha Parla ve Andrew Davison, Corporatist ldeology in Kemalist Turkey. Progress or Order? (Syracuse: Syracuse University Press, 2004). Parla, Ziya Gökalp, s. 7. Taha Parla ve Andrew Davison, Corporatist ldeology, s. 13; Stefan Plaggenborg, Tarihe Emretmek. Kemalist Türkiye, Faşist İtalya, Sosyalist Rusya, (İstanbul: İle­ tişim Yayınları, 2014), s. 1 96. Tanıl Bora, Cereyanlar. Türkiye'de Siyasi ideolojiler, ( İstanbul: iletişim Yayınları, 201 7), s. 142, 1 59. A h met Makal, "Tü rkiye' de Tek Parti ve Korporatizm Tartışmala rı'', Toplum ve Bilim, sayı 93, 2002, s. 183-184.

iriş

l

Jikle 1 930'larda korporatif izler taşıyan uygulamalar ortaya çık­ sa da bunların sınırlı kaldığını ve İtalya' dakine benzer bir sis­ teme dönüşmediğini öne sürer. Stefan Plaggenborg ise Kemalist Türkiye, faşist İtalya ve sosyalist Rusya'yı karşılaştırdığı kap­ samlı çalışmasında, devlet uygulamaları söz konusu olduğun­ da Kemalist Türkiye' de korporatizmden bahsedilemeyeceğini iddia eder. 10 Kemalist söylem ve ideolojide, Mustafa Kemal'in beyanlarında, meslek gruplarına, bunlar arasında sınıfsal çeliş­ kileri ortadan kaldıracak dayanışmaya ilişkin korporatist öğe­ ler ayırt edilebilse de devlet uygulamalarına rengini veren kor­ poratizm değil devletçiliktir. Plaggenborg'a göre, Kemalizmin faşizme en yakın göründüğü alan korporatizm olduğu halde bu alanda bile bu iki hareket arasında ortak noktalardan çok, fark­ lılıklar bulunmaktadır. Bu nedenle "Artık Kemalizmi her türlü faşizm töhmetinden kurtarmanın vakti gelmiştir." 1 1 Ben bu çalışmada korporatizmi, y a n i mesleki temsili, ge­ nel olarak fikir akımlarına ve Kemalist devlet uygulamala­ rına odaklanan literatürden farklı olarak, İkinci Meşrutiyet döneminde ( 1 9 0 8 - 19 1 8) İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) içinde ortaya çıkan bir siyasal harekete atıfla ele alıyorum.1' İlhan Tekeli ve Selim İlkin'in kapsamlı bir şekilde tartıştığı bu siyasal hareketin çıkış noktası, Kara Kemal liderliğindeki İTC İstanbul örgütlenmesidir. Kara Kemal ve onun etrafında öbeklenen Memduh Şevket (Esendal), (Kör) Ali İhsan (İloğlu) gibi kimi önemli İttihatçılar, loncaların mesleki cemiyetler olarak modernize edilmesinde ve merkezileşerek İTC'nin 10

Plaggenborg, Tarihe Emretmek, s. 1 9 4 - 2 1 6 .

11

A . g . e. . s. 2 16.

12

ilhan Tekeli ve Selim ilkin, "(Kör) Ali İhsan ( İ loğlu) Bey ve Temsil-i Mesleki Program ı", Cumhuriyetin Harcı. Birinci Kitap: Köktenci Modernitenin Do­ ğuşu içinde, (İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2003), s. 355-436; Makal, Türk;ye'de Tek Partili Dönemde Çalışma İlişkileri, s. 85 -95; Zeki Arıkan, Muhit­ tin Birgen. İttihat ve Terakki 'de On Sene. İttihat ve Terakki Neydi, ( İstanbul: Kitap Yayınevi, 2006), s. 9-43.

ı9

201

M e ş r u(iyer'ren Cumhu rıyer'e

güdümüne girmesinde önemli roller oynamışlardır. " Esnaf cemiyetleri ve kooperatifler üzerinde önemli bir ağırlığı olan İTC İstanbul teşkilatının lider kadroları, Cihan Harbi yılla­ rında Temsil-i Mesleki isimli bir program formüle etmiş, ayırt edici bir şekilde siyasal ve iktisadi yaşamın, belli başlı mes­ lek gruplarını temsil eden korporasyonlar etrafında yeniden yapılandırılmasını önermiştir. Ali İhsan Bey bunlar arasında en etkili olanıdır ve sonraki yıllarda söz konusu program ona mal edilmiştir. Ali İhsan Bey tarafından Temsil-i Mesleki olarak isimlen­ dirilen korporatist programın Cihan Harbi esnasında formüle edilmiş orijinal haline ulaşabilmiş değiliz henüz. Fakat, aşağı­ da daha ayrıntılı olarak tartışılacağı gibi, programın, İstanbul Heyet-i Merkeziyesi olarak, şehrin İtilaf güçlerince 16 Mart 1 920' de resmen işgal edilmesinden önce bir araya gelen, Ali İhsan Bey'in yanı sıra Memduh Şevket ve Hüseyinzade Ali gibi isimleri de içeren bir çevre tarafından kabul edildiğini biliyoruz. Temsil-i Mesleki olarak isimlendirilen bu program, ilk kez 1 1 Ekim 1 920'de, Yunus Nadi Bey'in Ankara merkezli Anadolu'da Yeni Gün gazetesinde yayımlanmıştır. İstanbul' da kabul edilen programla Ankara' da yayımlanan program arasındaki belirgin bir farklılık, temsil meselesine ilişkindir. İstanbul' da kabul edi­ len programa göre yasama organı, biri mesleklerin temsiline, diğeri genel oy ilkesine göre oluşturulacak iki meclise dayana­ caktır.

Anadolu'da Yeni Gün gazetesinde yayımlanan program­

da genel oy ilkesine dayanan meclis fikri de bir kenara bırakıl­ mış, sadece mesleki temsil ilkesi vurgulanmıştır.1•1 Temsil-i Mesleki yay ınland ıktan bir gün sonra (12 Ek im) Ali İhsan Bey yine Anado/u'da Yeni Gün gazetesinde, prog13

Tekeli ve İlk i n , "(Kör) Ali İhsan," s. 357-36 1 . Memduh Şevket Esendal'ın siyasal yaşamı ve fi ki rleri hakkında yakın t a r i h l i b i r çalışma için bkz. Yasin Beyaz, (;öf­ ( İ stanbul: Pınar Yay ınları, 2019).

gcdeki Adu.m. 1Wı:111d11h Şevket Esendu/,

Tekeli ve İ l k i n , "(Kör) Ali İ h san,''

380.

iriş

l zı

ramı izah eden bir makale yayımlar. Gerek programın hemen başındaki mukaddime (yani giriş) kısmında, gerekse Ali İhsan Bey'in açıklamasında Osmanlı geçmişine ve daha özel olarak Osmanlı'nın çöküşüne ilişkin bir anlatı göze çarpar. Bu anla­ tı Ali İhsan Bey'in makalesinde çok daha ayrıntılı bir şekilde işlenmiştir. Temsil-i Mesleki, Osmanlı'nın çöküşü karşısında yeni Türkiye'nin kuruluşunu mümkün kılacak bir program olarak sunulmaktadır. Temsil-i Mesleki hiç şüphesiz modern anlamıyla korporatist bir programdır. Ancak gerek progra­ mın kendisinde gerekse Ali İhsan Bey'in izahatında Osmanlı reform düşüncesine ait geleneksel kalıpların izlerini sürmek mümkün. Erken modern dönemden itibaren Osmanlı reform düşüncesi büyük ölçüde bir çöküş paradigmasına dayanıyor­ du. Mustafa Ali' den Koçi Bey'e ve Naima'ya kadar pek çok Osmanlı düşünürü reform politikalarını bu tür bir paradig­ ma çerçevesinde sunmaktaydı." Her birinin önerdiği reform­ lar yaşadıkları döneme ve Osmanlı toplumsal düzeni içinde işgal ettikleri konuma göre farklılıklar gösterse de Osmanlı İmparatorluğu'nun parlak günlerinin sona erdiği konusunda bir görüş birliği vardı. Gerileme ya da çöküş ancak kanunla­ rın ya da kanun-i kadimin* doğru bir şekilde uygulanmasıyla durdurulabilirdi. Şerif Mardin'in gösterdiği gibi Yeni Osmanlılar on doku­ zuncu yüzyılın ikinci yarısında, Kanun-i Esasi fikrini ve re15

Erken modern Osmanlı siyasal düşüncesinde ve tarih yazımında gerileme/çö­ küş paradigması hakkında bkz. Cornell Fleischer, "Royal Authority, Dynastic Cyclism, and Ibn Khaldunism i n Si xteenth Century Ottoman Letters'', Journal of Asian and African Studies, sayı 18/3 - 4 , 1 983, s. 1 98 -220; Cemal Ka fadar, "Os­ manlı Tarih inde Geri leme Meselesi", M ustafa Armağan (der.) Osmanlı Geriledi mi?, (İstanbul: Etkileşim Yayınları, 2006), 1 0 1 - 164. Osmanlı siyaset düşüncesi­ nin evrimine ilişkin kapsamlı bir çalışma için ayrıca bkz. Marinos Sariyannis, A f-Iistory ofOttoman Political 1hought up to the Ea rly Nineteenth Century, (Leiden: Br iil, 20 1 9). Osmanlı Dcvlct i'nde cezaland ı rma, yönet i m ve maliye alanlarında şer'i hukuka uygun olmak koşuluyla pad işahın koyduğu yasalar. -ed.

zz

I

Me�rurıye r'ren Cumhurıyer'e Me5/ekı 1e m s ıl ve Sol

form önerilerini ortaya koyarken bu kadim entelektüel gelene­ ğin kavramsal çerçevesine de başvurdular.1• Yeni Osmanlılar meşrutiyetçi gündemlerini, anayasal bir siyasal sistem kurmaya yönelik çabalarını, kanun-i kadim gibi, kökenlerini neo-Platon­ cu düşünce geleneğinde bulabileceğimiz adalet dairesi gibi kav­ ramlara atıfla meşrulaştırdılar. Batı siyasal düşüncesine özgü liberal ve anayasal değerler, böylesi bir otantik kavramsal çerçe­ ve dahilinde sunulmaktaydı. Osmanlı geçmişine dair bir tarih anlatısı bu çerçevenin önemli bir ögesiydi hiç şüphesiz. Benzer bir şekilde Ali İhsan Bey, halk idaresi konusundaki görüşlerini Osmanlı geçmişine, Osmanlı'nın çöküşüne dair bir anlatı ek­ seninde ortaya koyuyordu. Fakat bu biçimsel benzerliğe kar­ şın Ali İhsan Bey'in Osmanlı tarihi okuması örneğin Namık Kemal' den hayli farklıydı, milli ve halkçı bir içeriğe sahipti. Onun anlatısına göre, Osmanlı hükümet yapısı dört unsurdan müteşekkildi: padişah ve enderun; birun, yani yeniçeri ve sipa­ hi; ilmiye ve adliye; son olarak taşrada tımarlı sipahi. Ali İhsan Bey'e göre bunlardan yalnızca tımarlı sipahi Türk bir karaktere sahiptir. Osmanlı'nın parlak dönemlerindeki ticari ve ekono­ mik genişleme Ümit Burnu ve Amerika'nın keşfinden sonra du­ raklar ve giderek bir çöküşe yönelir. Yabancı bir çevreden gelen kapıkulunun etkisiyle Tımarlılar nüfuzunu kaybeder. Böylece Türklük idareden silinir. Ali İhsan Bey'e göre çöküş devrinde yabancılar yerlileşir. Önce tımarın, sonra gediklerin ve loncaların zayıflamasıyla Türkler içtimai ve iktisadi teşekküllerden yoksun hale düşer, yani örgütsüzleşir. Geriye yalnızca hükümet teşkilatı kalır. O da son derece oligarşik bir yapıd ır. Oligarşinin memurları tarafından yü rütülen Ta nzimat reformları memleketi kurtar­ maya yetmez. Halka dayanmayan Meşrutiyet inkılapları da ye­ tersiz kalır çünkü onlar da memurlara dayanmaktadır. Halkın 16

Şerif Mardin, Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu, ( İstanbul: İ letişim Yayın ları, 2 0 1 0), s. 95 - 1 22.

iriş

l 23

tesanütten, yani dayanışmadan yoksun olduğu koşullarda, re­ form fikirleri ancak hükümet mensuplarından ve onların çı­ karlarından mahrum kalma korkularından doğar. Dolayısıyla bunlardan kimseye fayda gelmez. Memurlar hakimiyeti elle­ rinde tuttukça oligarşi devam edecektir. Çözüm yalnızca halk arasında gerçek hayattaki işbölümüne uygun örgütlenmeler inşa etmekten geçer. Bu da meslek grupları demektir. Mesleki temsile dayanan bir meclis ve hükümet tam da bu anlamda halk idaresi demektir Ali İhsan Bey için. Bu anlamıyla kor­ poratizm yalnızca korporasyonlara dayanan bir siyasal ve iktisadi örgütlenme modeli değil, bir siyasal temsil meselesi, halk egemenliği vurgusuyla ortaya atılan bir siyasal meşruiyet prensibidir. Temsil-i Mesleki programının ideolojik ve fikirsel kaynak­ ları son derece merak uyandırıcı ve önemli bir araştırma konu­ sudur hiç şüphesiz. Bu programı, Osmanlı reform düşüncesi, si­ yasal meşruiyet sorunsalı ve tarih yazıcılığı bağlamında ele alan çalışmalara ihtiyacımız olduğu açık. Ancak benim buradaki amacım, söz konusu programın tarihsel geri planına eğilmekten ziyade, mesleki temsil çizgisinin İkinci Meşrutiyet döneminden Cumhuriyet'in ilk yıllarına kadar uzanan süreçte, sol hareket­ lerle nasıl ilişkilendiğini incelemek olacak. Çalışmanın ilerleyen bölümlerinde ayrıntılı bir şekilde tartışılacağı gibi mesleki tem­ sil, özellikle Mütareke döneminde, Mete Tunçay'ın İttihatçı sol olarak isimlendirdiği radikal bir eğilimin en temel ideolojik re­ feranslarından birini teşkil etmekteydi. Temsil-i Mesleki prog­ ramı, Cihan Harbi'nden sonra ortaya çıkan işgal koşulları al­ tında Milli Mücadele'ye katılan, Rusya' da gerçekleşen Bolşevik Devrimi'nin de etkisiyle antiemperyalist ve antisömürgeci bir tutum takınan kadroların en azından bir kısmı için radikal bir siyasal seçeneği temsil ediyordu. Aşağıda bu siyasal çizginin nasıl ortaya çıktığını, daha da önem lisi sosyalist ve komünist gruplarla, işçi hareketleriyle ilişkilerini tartışmaya çalışacağım.

24: Bir siyasal hareket olarak mesleki temsil yöneliminin ortaya çıkışını, onun sol çevrelerle ve işçi hareketiyle ilişkilerini incele­ mek Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş sürecini yeniden değer­ lendirilebilmek açısından büyük bir öneme sahip. Söz konusu sürecin belki de en kritik aşaması olan Mütareke döneminde, sol hareketlerin İstanbul' da ve özellikle Anadolu' da dikkate değer bir etkiye sahip olduğu sıklıkla vurgulanmıştır. Bu elbette Milli Mücadele sırasında ortaya çıkan önemli bir eğilimdir ancak aynı dönemde İttihatçı sol olarak nitelendirilen çevrelerin bü­ yük bir ağırlığa sahip olduğu unutulmamalıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) temsil edilen, kimi zaman sosyalist, hatta komünist olarak adlandırılan meslekçi ve halkçı eğilimler, İttihatçı çevreler arasında ortaya çıkan radikalleşmenin ifade­ leridir. Milli Mücadele içinde belirgin bir yönelimi temsil eden bu İttihatçı çevreler zaman zaman mevcut güç dengelerine bağ­ lı olarak siyasal roller oynayabilmiş ve İttihatçılıktan bağımsız olarak gelişen sosyalist ve komünist hareketlerle birlikte hareket etme refleksi göstermiştir. Sol hareketlerin Milli Mücadele'ye ilişkin tarih yazımında önemli bir konu haline gelmesindeki se­ bepler arasında, mesleki temsilcilerin azımsanamayacak siyasal etki gücünün de olduğunu vurgulamak yanlış olmaz. Oysa İttihatçı sol, en genel manasıyla sosyalist ve komünist hareketlerden tamam ıyla farklı bir ideolojik yönelime sahiptir. Bu yönelimin temel referans noktaları enternasyonalizm değil milliyetçilik, Marksizm değil korporatizm, yani mesleki temsil­ dir. Sosyalist, komünist ve İttihatçı sol yönelimler arasında kö ­ kenleri itibarıyla ve kadro düzeyinde örtüşmeler olabilir, bun­ lar zaman zaman işbirliği yapm ış, ortak faal iyetlere girişmiş olabili rler. Hatta, aşağıda da gösterileceği gibi, bu tür birl ikte çalışma pratikleri özellikle Milli Mücadele döneminde dikkate değer siyasal sonuçlar üretmiştir. Ancak bu çalışmada, bağım­ sız bir siyasal ve ideolojik yönelim olarak Türkiye solunun, sos­ yalist ve özellikle komünist hareketin oluşum Larihiniıı gerek

25 İttihatçı soldan gerekse korporatizmden ayrışma ve bağımsız­ laşmanın tarihi olduğu gösterilecektir. Mesleki temsil çizgisi ile sol hareketler arasındaki ilişkiler bu çalışmanın odağında yer alsa da kitabın birinci bölümüne, İkinci Meşrutiyet döneminin ilk yıllarına giderek, İttihatçı tek parti iktidarının nasıl kurulduğu tartışmasıyla başlayacağım. Böylece İTC İstanbul Heyet-i Merkeziyesi'nin Ocak 191 3'ten iti­ baren kurumsallaşma sürecine giren tek parti rejimindeki kilit rolünü vurgulamaya çalışacağım. Daha sonra mesleki temsil çizgisinin, esnaf cemiyetleri ile üretici ve tüketici kooperatifleri üzerinde belirgin bir etki kazanan, bu etkiye dayanarak Cihan Harbi sırasında Osmanlı iaşe politikalarında mühim bir aktör haline gelen, kooperatifler ile esnaf örgütlenmelerine dayanan anonim şirketler ekseninde bir sermaye birikimi gerçekleştiren İstanbul Heyet-i Merkeziyesi öncülüğünde formüle edilişine eğileceğim. Dolayısıyla Milli Mücadele yıllarında sol bir yoru­ ma tabi tutulan mesleki temsilin esasen İttihatçı tek parti reji­ mine içkin bir siyasal ve ideolojik yönelim olarak doğduğunu vurgulayacağım. Bu yönelim, tek parti rejimi çerçevesinde açı­ ğa çıkan iktidar mücadeleleri bağlamında, Cihan Harbi'nin son dönemecinde savaş ekonomisinin kontrolünü ele alan askeri­ mali bir bloğa karşı muhalif bir siyasal tutumu ifade etmektedir ve giderek İttihatçı bir sol ve sosyalizm anlayışını temellendir­ meye başlamıştır. Çalışmanın ilk bölümünde Osmanlı bağlamında korpora­ tist bir siyasal hareket olarak mesleki temsilin ortaya çıkışında rol oynayan dinamikleri inceledikten sonra, ikinci bölümde bu hareketin Mütareke dönem inin başla rında, İTC'nin ikt idardan düştüğü ve İstanbul'un İtilaf güçlerince fi ilen işgal edildiği ko­ şullar altındaki faaliyetlerine odaklanacağım. Bu amaçla daha ziyade İstanbul'da İttihatçılar, sosyalistler ve komünist hare­ ket arasındaki ilişkilerin gelişimini, Aralık

1 9 1 9 ' da Osmanlı çı-

Mebusan Meclisi için düzenlenen seçimler arifesinde ortaya

26 1

M e ş r u t i y e t ' r e n Cumhuriyet 'e Me5/eki Te m51/ ve Sol

kan bir sol koalisyon girişimi ve Numan (Usta) isimli İttihatçı geçmişe sahip bir işçinin İttihatçı oylarıyla milletvekili seçil­ mesi örnekleri üzerinden ele alacağım. Bu bölümde aynı za­ manda sosyalist ve komünist hareketlerin İstanbul' da fiili işgal koşulları altında nasıl örgütlendiğine ve faaliyet gösterdiğine değineceğim. İkinci bölüm, mesleki temsilcilerin Mütareke'nin ilk yılla­ rında sosyalist örgütlenmelerle ilişkilerini ele alırken üçüncü bölüm İstanbul'un 16 Mart 1 920' de İtilaf güçlerince resmi ola­ rak işgalinden sonra sol eğilimlerin Milli Mücadele içinde ko­ numlanışına odaklanacak. Bu bölümde İttihatçılar, sosyalistler ve komünistler arasındaki ilişkilerin Ankara ve Bakü' de nasıl bir seyir i zlediğini tartışacağım. Ankara' da Yeşil Ordu'nun ku­ ruluşunu, Bakü'de İttihatçı kesimlerle Mustafa Suphi liderliğin­ deki komünistlerin ilişkilerini ve yine Bakü'de Eylül 1 920'de birleşik bir parti olarak kurulan Türkiye Komünist Fırkası'nın (TKF) ortaya çıkışını ele alacağım. Ardından TKF'nin kuru­ luşunu takip eden dönemde İttihatçılar ve komünistler ara­ sındaki geçici ittifakın, Milli Mücadele'nin sol kanadının ka­ demeli olarak tasfiyesiyle nasıl dağıldığına, bu süreçte Ankara hükümetinin güdümünde kurulan Türk Komünist Fırkası'nın (resmi TKF) nasıl bir rol oynadığına değineceğim. Mart-Eylül 1 920, İttihatçı sol ve komünistler arasındaki te­ masların zirveye ulaştığı bir dönem iken, Bakü Doğu Halkları Kurultayı'ndan ve TKF'nin Bakü'de birleşik bir komünist par­ ti olarak kurulmasından sonra bu koalisyon Ocak 1921 son­ larına kadar devam edecek bir çözülme sürecine girmiştir. Mesleki temsil bu süreçte de önemli bir gündem maddesidir. Öyle ki, mesleki temsil 1 920 yılı sonlarından itibaren Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde yapılan anayasa tartışmalarında gün­ deme gelmiş, İttihatçı geçmişe sahip vekiller arasında önemli bir desteğe sahip olmasına rağmen Ocak 1 92l'de kabul edilen Teşkilat-ı Esasiye Kanunu'nda meslekçi ilkelere yer verilmemiş-

iriş

l 27

tir. Kısa bir süre sonra sola yönel ik tasfiye süreci Mustafa Suphi ve yoldaşlarının katledilmesiyle neticelenmiştir. Ancak mesleki temsil ne sola yönelik tasfiye girişimleri ne de Ankara hükümetine bağlı bir komünist hareket yaratma te­ şebbüsleri neticesinde gündemden düşmüştür. Çalışmanın son bölümü, 1922 yılı sonlarından itibaren mesleki temsil çizgisi­ nin İstanbul' da sol çevrelerle, özellikle komünistlerle ve işçi hareketleriyle nasıl yeniden ilişkilendiğini tartışmaktadır. Bu çerçevede öncelikle Numan Usta öncülüğünde ortaya çıkan işçi konfederasyonu girişimine ve komünistlerin bu süreç­ teki rolüne değineceğim. Daha sonra kuruluş sürecini Şubat 1925 Akaretler Kongresi'yle tamamlayan Türkiye Komünist Partisi'nin (TKP) Meslek dergisi ve Halk gazetesi etrafında öbeklenen meslek temsilcileriyle ilişkilerini, bu tür bağlantıla­ rın TKP içinde yarattığı tartışmaları ele alacağım. Bu bölümde, çalışmanın önceki bölümleriyle uyumlu olarak yaln ızca iki ayrı siyasal özne olarak ele aldığım korporatist, yani mesleki temsili esas alan hareket ile komünistler arasındaki ilişkilerin evrimini değil, aynı zamanda korporatizmin komünist hareket üzerin­ deki siyasal ve ideolojik tesirini de tartışacağım. Korporatizmin komünist hareket üzerindeki siyasal ve ide­ olojik tesiri ve komünist hareketin korporatizmden bağımsız­ laşma süreci aşağıda yürütmeyi hedeflediğim tartışmanın en önemli boyutlarından birini oluşturuyor. Milli Mücadele döne­ minde etkin olan, antiemperyalist ve korporatist programlara sahip İttihatçı yönelimleri ittihatçı sol kavramı ile betimleme­ nin ne derece analitik bir yaklaşım olduğu tartışmaya açık el­ bette. Ancak bu kavrama atıfla söz konusu akımları sosyalist ve komünist hareketlerle aynı çerçeve içinde değerlendirmek ve buradan yola çıkarak Milli Mücadele'ye sol bir yönelim atfet­ mek son derece yanlış olur. Böyle bir perspektif, Milli Mücadele döneminde İttihatçı sol ile özdeşleştirilen Yunus Nadi ya da Muhittin Bi rgen gibi şahsiyetleri n nasıl olup da 1930'lar

28 1

M e ş r u t iyet'

Türkiyesi'nde Mussolini İtalya'sına ya da Hitler liderliği ndeki Nazilere sempatiyle baktığını açıklayamaz, bunun konjonktüre bağlı ve oportünist bir değişim olduğuna dair zayıf bir argü­ manın ötesine geçemez. Oysa gerek Muhittin Birgen gerekse Yunus Nadi korporatist/meslekçi bir dünya görüşüne sahiptir ve bu anlamda 1 920'lerden 1 930'lara herhangi bir dönüşümden söz etmek mümkün değil. Mesleki temsil faşizmin ideolojik ak­ rabası olarak görülmelidir, Marksizmin değil.

BÖLÜM 1

İTTİHATÇI TEK PARTİ REJİMİNİN KURULUŞU, İSTANBUL HEYET-İ MERKEZİYESİ VE MESLEKİ TEMSİL

Osmanlı İmparatorluğu'nda 1 908 Anayasa Devrimi'nin he­ men ardından çok sayıda dernek, cemiyet, sendika ve meslek örgütü kurulmuştur. ' Bunların bir kısmı farklı ulusal ve dini gruplara dayanmaktayken, bir kısmı da oldukça milliyetçi ve dışlayıcı bir motivasyona sahiptir. Örneğin; öncelikle Avusturya­ Macaristan'ın ekonomik çıkarlarına karşı örgütlenen, sonra gi­ derek Osmanlı İmparatorluğu içindeki gayrimüslim kesimlere yönelen boykot hareketlerinde, Müslüman kesimler arasında kurulan boykotaj cemiyetleri önemli roller oynamıştır.' Ayrıca İkinci Meşrutiyet döneminin başlarından itibaren kooperatifçi­ lik hareketi etkin olmaya başlamıştır.' Tüketim kooperatifçiliY. Doğan Çetinkaya, " 1 908 Devrimi'nde Kamusal Alan ve Kitle Siyasetinde Dö­ nüşüm", i. Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, 38, 2008, s. 1 2 5 - 140; Nadir Özbek, Osmanlı lmparatorluğu'nda Sosyal Devlet. Siyaset, iktidar ve Meşrutiyet, 18761914, ( İstanbul: İletişim Yayınları, 2004); Nadir Özbek, "Oefining the Public Sphere During the Late Ottoman Empire: War, Mass Mobilization and the Young Turk Regime ( 1 9 0 8 - 1 9 1 8)", Midd/e Eastern Studies, sayı 43 (5), 2007, s. 795-809; Kadir Yıldırım, Osmanlı'da İşçiler (1870-1922). Çalışma Hayatı, Örgütler, Grev­ ler, (İstanbul: iletişim Yayınları, 2 0 1 3). Y. Doğan Çetinkaya, 1he Young Turks and the Boycott Movement. Nationalism, Protest and the Working Classes in Modern Turkey, ( London ve New York: l. B. Tauris, 2014). Ergun Ballı, "Türk iye' de Ta rımsal Kooperatifçiliğin Gelişimi ve Fiskobirl ik: Ta­ rihsel Bir Değerlendirme" F. Serkan Öngel ve Uygar Yıldırım (der.), Krize Karşı Kooperatifler. Deneyimler, Tartışmalar, Alternatifler içinde, (İstanbul: Nota Bene

301

M e ş r u tiye r 'ren Cumhu riye t 'e M e s l e k i Te m s i l ve S o l

ğinin ilk örnekleri bu dönemde ortaya çıkmış ve kooperatifçilik düşün hayatında önemli bir ideolojik destek bulmuştur. Bu görüş, Osmanlı toplumuna damgasını vuran sermaye birikimi yetersiz­ liğine tepki olarak küçük üreticilerin bir araya gelmesi gereğini vurgulamaktadır. Kooperatifçi akımın belli başlı savunucuları arasında Mustafa Suphi, Ethem Nejat, Ahmet Cevat (Emre) gibi sonraki yıllarda komünist hareketin liderliğini üstlenecek kimi önemli şahsiyetler de yer almıştır. İTC, Anayasa Devrimi'nden sonra, başkent İstanbul' dan başlayarak esnaflar, hamallar ve liman işçileri gibi kesimle­ rin teşkilatlanmaları üzerinde giderek önemli bir nüfuz elde etmiştir. Bu doğrultuda ilk adım İstanbul ' da atılmıştır. Şubat 1 9 1 0' da kabul edilen bir talimatnameyle başkentte lonca teşki­ latları kaldırılmıştır. Bunların yerini her bir esnaf kolu için ku­ rulabilecek ve Şehremaneti'ne bağlı olarak faaliyet gösterecek mesleki cemiyetler alacaktır.' Mayıs 1 9 12'de alınan bir kararla bu uygulama tüm imparatorluk için geçerli hale getirilmiş­ tir. Bilindiği gibi İTC İstanbul teşkilatının başlıca liderlerin­ den olan Kara Kemal ve onun etrafında öbeklenen Memduh Şevket, Kör Ali İhsan gibi kimi önemli İttihatçılar, loncaların mesleki cemiyetler olarak modernize edilmesinde ve merke­ zileşerek İTC'nin güdümüne girmesinde önemli roller oyna­ mıştır. 5 İstanbul' da Şehremaneti tarafından atanan ve esnaf kahyalarının yerini alan katib-i mesuller, bu İttihatçı çevreyle yakın ilişki içindedir. Yayınları, 2019). s. 1 19 - 1 23; Zafer Toprak, Türkiye'de Milli iktisat (1908-1918), (İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2 0 1 9), s. 298-313. Sacit Kutlu, "İttihat ve Terakki Cemiyeti ve Esnaf Örgütleri", Fatmagül Demirel (der.) Osmanlı'dan Cumhuriyet'e Esnaf ve Ticaret, ( İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Ya­ yınları, 201 2), s. 148; Toprak, Türkiye'de Milli iktisat, s. 4 1 6 - 4 1 7; Bülent Varlık, " 1 925 Bursa Esnaf Loncaları Nizamnamesi (İttihat ve Terakki'nin Cumhuriyet Döneminde Yeniden Örgütlenme Çabaları Üzerine Bir Deneme)'', Ekonomik Yaklaşım 3(7), 1 982, s. 265. Tekeli ve İlkin, '"(Kör) Ali İhsan," s. 357-36 1 .

itti

i n Kuruluşu

131

Söz konusu grup, kooperatifçilik akımının İTC'nin güdü­ müne girmesinde de etkili olmuştur. Kooperatifçilik başlangıç­ ta İttihatçılardan özerk olarak geliştiyse de İkinci Meşrutiyet döneminin ilerleyen yıllarında İTC'nin kontrolüne geçmiştir.' Özellikle İstanbul' da kurulan üretici ve tüketici kooperatifle­ rinin sosyal temelini küçük üreticiler yanında hamallar, ka­ yıkçılar, liman işçileri gibi emek kesimlerini de içeren mesleki cemiyetler oluşturmaktaydı. Kara Kemal çevresinin kontrolün­ deki bu tür cemiyetler Cihan Harbi sırasında anonim şirketler kurarak ticari faaliyetlere girişmiş, gerek Osmanlı savaş ekono­ misinin organizasyonunda gerekse iktisadi ve ticari faaliyetlerin Türkleştirilmesinde önemli roller üstlenmiştir.' Bu süreçte daha bağımsız girişimler olarak ortaya çıkan üretim ve tüketim ko­ operatifleri önemlerini yitirmiş ve giderek ortadan kalkmıştır.• Savaş ekonomisinin ve iaşe politikalarının bir neticesi olarak zi­ rai kooperatifler, ittihatçı çevrelerin öncülüğünde Anadolu' da da yaygınlık kazanmaya başlamıştır.

Ahmet Cevat Emre, iki Neslin Tarihi. Mustafa Kemal Neler Yaptı? ( İstanbul: Hil­ m i Kitabevi. 1 960), s. 178 - 1 80. Bu konuda bkz. Feroz A hmad, ''Vanguard of a Nascent Bourgeoisie: The Social and Economic Policy of the Young Turks 1908- 1 9 1 8", From Empire to Repub­ lic. Essays on the Late Ottoman Empire and Modern Turkey, Cilt 1, ( İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2008), s. 2 3 - 6 1 ; Tekeli ve İlkin, "(Kör) Ali İhsan"; İlhan Tekeli ve Selim İlkin, "Osmanlı İmparatorluğu'nun Birinci Dünya Savaşı'ndaki Ekonomik Düzenlemeleri ve Kara Kemal Bey'in Yeri" Cumhuriye­

tin Harcı. /kinci Kitap: Köktenci Modernitenin Ekonomik Politikasının Gelişimi içinde, (İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2004), s. 1-44; Erol Ülker, "Mili­ tary, Finance and Economy in the Late Ottoman Empire: Directorate-General of Hedjaz and M ilitary Railways and Ports, 1 9 1 4 - 1 9 1 9", ]ournal of Balkan and Near Eastern Studies, sayı 22 (1), 2020, s. 17-28; Erol Ülker, "Osmanlı Savaş Ekonomisi ve Bir Muhalefet Programı Olarak Temsil-i Mesleki: İ mparatorluğun Son Yılla­ rında Sermaye-İktidar İlişkileri Üzerine Notlar", A lternatif Politika, sayı 12 (1), 2020, s. 260-280 Emre, iki Neslin Ta rihi,

s.

180.

32 1

M e ş r u t iyef'ren Cumhurıye t 'e M e s l e k ı Te m s i l ve Sol

Cemiyet, Fırka ve Subaylar

İTC'nin tarihi, 1889 yılında bir grup Askeri Tıbbiye öğrenci­ si tarafından İstanbul' da kurulan İttihad-ı Osmani Cemiyeti ile başlatılabilir.' Sonraki yıllarda İttihat ve Terakki ismini alacak olan bu örgüt Osmanlı devletinin müdahaleleri ve iç bölünme­ ler nedeniyle giderek işlevsizleşmiştir. 1 908 Anayasa Devrimi öncesinde Paris merkezli Terakki ve İttihat Cemiyeti'yle Selanik merkezli Osmanlı Hürriyet Cemiyeti'nin birleşmesiyle Cemiyet neredeyse yeniden kurulmuş, 10 birleşme protokolünde Terakki ve İttihat olarak nitelendirilen Cemiyet ancak Devrim' den sonra İttihat ve Terakki olarak anılmaya başlanmıştır. 1 1 1908 Temmuz'unda Anayasa Devrimi'nin itici gücünü, başta Selanik ve Manastır olmak üzere Osmanlı Makedonya'sında örgütlenen subaylar oluşturmuştur.1 2 Kanun-i Esasi bu tarihte yeniden yü­ rürlüğe konulduktan sonra İTC siyasal bir program ilan ederek seçimlere katılmış, ilk kez Aralık 1 908'de toplanan Osmanlı Mebusan Meclisi'nde çoğunluğu elde etmiştir. 13 Ekim-Kasım 1908'de Selanik'te toplanan İTC kongresinde, Cemiyet adayı ola­ rak seçilen mebusların parlamentoda İttihat ve Terakki Fırkası adı altında faaliyet göstermesi karara bağlanır. Bu karar Fırka­ Cemiyet ikileminin ortaya çıkmasında önemli bir rol oynar. Nisan 1 909' da İstanbul' da patlak veren karşı devrimci ayak­ lanma gerek İTC gerekse Osmanlı İmparatorluğu için bir döM. Şükrü Han ioğlu, Bir Siyasal ôrgüt Olarak Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti ve Jön Türklük. (1889-1902), Cilt 1, (İstanbul: İletişim Yayın ları, 1 985), s. 1731 74; Ernest E. Ramsaur, jön Türkler ve 1908 lhtilıili, (lstanbul: Sander Yayınları, 1 972), s. 30-37. IO

M. Şükrü Han ioğlu, Preparation for a Revolution: The Young Turks, 1902-1908, (Oxford: Oxford University Press, 2001), s. 87-94. Kazım Karabekir, ittihat ve Terakki Cemiyeti, 1886-1909, (İstanbul: Emre Yayın­ ları, 1 993), s. 131.

12

1 908 Devrimi sürecine ilişkin bkz. Aykut Kansu, 1he Revolution of 1908 in Tur­

key, (Leiden: E. J. Brill, 1 997). Sina Akşin, jön Tiirkler

1 59-162.

l'C

İttihat

l'C

Terakki, (Ankara İmge Kitahevi, 200 1 ),

s.

i n i n Kuruluşu

1 33

nüm noktasıdır. " Karşıdevrim kısa süre içinde Makedonya' dan yola çıkan Hareket Ordusu tarafından bastırılmıştır. Bundan sonra, Hareket Ordusu'na komuta eden Mahmut Şevket Paşa dönemin en güçlü siyasal aktörü haline gelir. Ayaklanma bas­ tırıldıktan sonra ilan edilen sıkıyönetim, üç yıldan uzun bir süre, Temmuz 1 9 1 2'ye kadar yürürlükte kalmıştır. 1' Bu süreç­ te Mahmut Şevket Paşa geniş yetkiler elde eder. Mayıs 1 909'da İstanbul ve Balkanlar' da üç ayrı ordu biriminin genel müfetti­ şi olarak atanır. Yaklaşık bir yıl sonra Hakkı Paşa kabinesinde Harbiye Nazırı olarak görev alacaktır." Mahmut Şevket Paşa'nın fiilen askeri bir diktatör haline geldiği sırada toplanan İTC'nin 1909 Kongresi'nde İttihat ve Terakki Fırkası ile İttihat ve Terakki Cemiyeti, kendi tüzük ve programlarına sahip iki örgütlenme olarak tanımlanır.17 Cemiyet, Osmanlı dilini ve kültürünü ge­ liştirmeyi, imparatorluğu oluşturan dini ve ulusal toplulukları Osmanlılık temelinde birleştirmeyi amaçlayan kültürel bir ku­ ruluş olarak nitelendirilir, 18 bu amaçla okullar açılması ve gece dersleri verilmesi karara bağlanır. 1• Öte yandan Fırka, İTC'yi yasama organlarında temsil eden siyasal bir örgütlenmedir. Fırka ve Cemiyet arasında biçimsel olarak tanımlanan bu işbölü­ münün pratik olarak siyasal hayata etkileri sınırlı kalır. Cemiyet 14 Aykut Kansu, Politics in Post-Revolutionary Turkey, 1 908-1 913, ( Leiden: E. J. Brill. 2000). s. 77- 1 25. 1 5 Akşin, Jön Türkler ve ittihat ve Terakki, s. 210-2 1 1 . 16

Handan Nezir Akmeşe, 1h e Birth of Modern Turkey. 11ıe Ottoman Military ıuıd the March to World War /, (London: 1. B. Tauris, 2005), s. 94.

17

1909 Kongresi için bkz. Tarık Zafer Tunaya, Türkiye'de Siyasal Partiler. Cilt 3: İttihat ve Terakki, Bir Çağın, Bir Kuşağın, Bir Partinin Tarihi, ( İstanbul: iletişim

18

Yayınları, 201 !), s. 285 -286.

Basında bu kararın yurtdışında yarattığı olumlu tepkilere de değinilmiş, özel­ likle bu konuda Viyana'da yayınlanan Frendenblatt isimli gazeten in 23 Ekim tarihli bir haberine dikkat çekilm iştir. A. Paviot, "Le Comite 'Union et Progres'," Le Moniteur Oriental, 25 Ekim 1 909, s. l; "İttihat ve Terakki Cemiyeti," Tasvir-i Efkar, 25 Ekim 1 909, s. 5. "Osma nlı İttihat ve Terakki Cemiyeti Kongresi," Tasvir-i f.Jkıir, 24 Ekim 1909, s. 7.

34 1

M e p u riyet'ten Cumhu riyer'e Meslekı Te m 5 i l ve S o l

her zaman iç çatışmalar ve bölünmelere sahne olan Fırka' dan daha üstün bir konuma sahiptir." Fırka-Cemiyet ayrımının be­ lirginleştiği 1909 Kongre'sinden sonra dahi Cemiyet apolitik bir kültürel yapılanma olarak değil, Anayasal düzenin yerleşmesi­ ni, bunun için gerekli reformların uygulanmasını amaçlayan bir örgütlenme olarak görülmüştür. 21 Cemiyet bu amaçlara ulaşmak için hükümetin faaliyetlerini denetleyecek, yasama organında yer alan üyeler vasıtasıyla onunla temasa geçecek ve doğru politi­ kalar izlemesi için onu yönlendirecektir. İttihatçı hareket içindeki bir diğer ayrım, subaylar ve sivil­ ler arasında ortaya çıkmıştır. Bu ayrım yine 1909 Kongresi'nde kendini gösterir. 22 Söz konusu kongrede alınan önemli bir karara göre ittihatçı subayların İTC'yle ilişkileri kesilecek­ tir. 23 Bu karar, Mahmut Şevket Paşa'nın ordunun ve özellikle İttihatçı subayların siyaset dışı kalması konusundaki ısrarıyla uyumludur. 24 Kimi kaynaklara göre İttihat ve Terakki içinde bu görüşün önemli bir savunucusu, Enver'le problemleri olan 20 Tunaya, Türkiye' de Siyasal Partiler. Cilt 3, s. 253. 21

Bu konularda Cemiyet'in ismi açıklanmayan etkili bir üyesiyle yapılan bir müla­ kat için bkz. "Le Comitf 'Union et Progres'," Le Moniteur Oriental, 29 Ekim 1 909, s. 1 .

2 2 B u konu hakkındaki söylentiler kamuoyunca fark edilir hale gelmiştir. "La Divi­ sion du Travail. Aprfs le Congrfs de Salonique - l 'Armee Se Retire de la Politique - Un Point d'Jnterrogation," Le Moniteur Oriental, 28 Ekim 1 909, s. l. 23 A ncak bu, ordunun ve İttihatçı subayların bütünüyle siyaset dışı kalması anla­ mına gelmemektedir. Hüseyin Cahit (Yalçın) 26 Ekim 1 909'da Tanin gazetesin­ deki başyazısında, İTC'nin en öneml i a maçlarından birinin meşruti rejimi ve Kanun-i Esasi'yi korumak olduğunu vurgular. Askerler Cemiyet'ten çekilecek olsa da bir bütün olarak vatanı ve Kanun-i Esasi'yi koruyacakları için aslında İt­ tihat ve Terakki'nin amaçlarına h i zmet etmeye devam edecektir. Hüseyin Cahit, "Askerler ve Cemiyet," Tanin, 26 Ekim 1 909, s. 1 . 24 Nitekim Mahmut Şevket Paşa Kasım ayı başlarında İkinci Ordu üyesi subayla­ ra yaptığı bir konuşmada İttihat ve Terakki'nin aldığı bu kararın önemine vur­ gu yapar ve Cemiyet'in bu kara r ı n ı n A nayasa'n ın yeniden yürürlüğe konması konusundaki in isiyatifi gibi takdir edildiğini söyler. "Les Nouvelles. L'A rmfe et la Politique - Un Discours du General issime," Le Moniteur Oriental, 6 Kasım 1 909, s. 1.

in Kuru l uş u

135

Mustafa Kemal olmuştur (Nitekim Enver 1909'da İTC'nin mer­ kez kurullarında yer alamamıştı)." Ancak ordu mensuplarının İTC' de yer alamayacağına ilişkin 1909 Kongresi'nde alınan bu kararın ne dereceye kadar uygulandığı konusunda temkinli olmalıyız. 1910 yılında İTC'nin taşradaki yerel birimleri olan kulüpleri ziyaret eden Le Temps gazetesi yazarı Jean Rodes, Suriye ve Anadolu'daki gözlemlerine dayanarak ordu ve İTC arasındaki ayrımın gerçekte uygulanmadığını rapor etmiştir. 26 Rodes'a göre subaylar resmi olarak olmasa da fii len taşradaki İTC kulüpleriyle bağlarını sürdürmekte ve adeta birer üye gibi davranmaktadır. Yine de söz konusu kararın önemli bir yapısal değişim yarat­ tığı anlaşılıyor. Enver, Mustafa Kemal, Ali Fethi, Hafız Hakkı ve İsmail Hakkı gibi önde gelen bir İttihatçı subaylar grubu, askeri kariyerlerini devam ettirmeyi seçerler. Bu İttihatçı subaylar grubunun en azından bir süre için Mahmut Şevket Paşa'nın ordu hiyerarşisi üzerindeki etkisini olumlu karşıladığı söylene­ bilir. Bu uyum sürpriz değil çünkü Mahmut Şevket İttihatçı su­ baylara, diğer subaylar üzerinde ve hatta üstlerine karşı önemli bir ağırlık kazandırmaktaydı. Mahmut Şevket Paşa gibi güçlü bir şahsiyetin varlığı farklı İttihatçı klikler arasında liderlik mücadelelerini engelleyen önemli bir faktördü aynı zamanda. 27 Diğer yandan İTC içinde görev alabilmek için ordudan ayrılan İttihatçı subaylar da olmuştur. Ö rneğin İttihatçı subaylar ara­ sında önemli bir yere sahip olan Eyüp Sabri, 1910 yılında İTC merkez heyetinde görev alabilmek için ordudan istifa etmiştir." Döneme ilişkin anlatılar İttihat ve Terakki'nin askeri çe­ kirdeğine dahil olduğu halde ordudan istifa eden bir subaylar 25 Eric Jan Zürcher, Milli Mücadelede İttihatçılık, (İstanbul: İletişim Yayınları, 2010), s. 85-86; Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, s. 2 1 9-220. 26 "Les Clubs Union et Progres," Le Moniteur Oriental, 1 9 Şubat 1910, s. 1. 27 A kşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, s. 2 1 0. 28 "Le Com itf," Le Moniteur Oriental, 16 Mart

1 9 1 0 , s. l .

36 1

M e ş r u riye r 'ten Cumhu riyet'e

grubunun İTC içinde etkin bir zümre oluşturduğuna işaret etmektedir. Subay kökenli bu İttihatçı çevrenin genel olarak fedai olarak adlandırılan ve cemiyetin hukuk dışı operasyon­ larında görev alan silahşorlardan oluştuğu iddia edilmektedir. Bu kategoride ismi geçenler arasında Sapancalı Hakkı, Yakup Cemil, Hüsrev Sami, Süleyma n Askeri, İzmitli Mümtaz, Nail, (Topçu) İhsan ve Atıf (Kamçı!) bulunmaktadır." Zürcher bu isimlerin, Enver, Ali Fethi, Mustafa Kemal ve Kazım Karabekir gibi önde gelen İttihatçı subaylardan farklı olarak kurmay sı­ nıfına dahil olmadığını ve büyük oranda Kafkas kökenli ol­ duklarını vurgular. 30 Döneme ilişkin elimizdeki en güvenilir kaynaklardan biri olan Galip Vardar'ın anlatısına göre, askeri geçmişe sahip bu kadrolar da Mahmut Şevket Paşa'ya bağlı­ lıklarını sürdürmekteydiler. 31 Fedailer olarak adlandırılan bu grup ile İttihatçı subaylar arasındaki sınırların kalın bir şe­ kilde çizilmediğini söylemek de mümkün. Örneğin 1 9 1 1 yı­ lında İttihatçı subayların ve fedailerin birçoğu Trablusgarp'ta İtalyan işgaline karşı örgütlenen direniş hareketine katılırlar, 1 9 1 3 darbesinin vurucu gücünü oluştururlar, İkinci Balkan Savaşı'nda Edirne'nin kurtarılması için düzenlenen askeri operasyonda yer alırlar. 29

Ziya Şakir. 1914-1918 Cihan Harbini Nasıl idare Ettik, ( İstanbul: Muallim Fuat Gücüyener Anadolu Türk K itap Deposu, 1 944), s. 48; Galip Vardar, ittihat ve Terakki içinde Dönenler, (İstanbul Yen i Zamanlar Yayınları, 2003), s. 279-28 1 ; 293. Ayrıca bkz. Mustafa Ragıp Esatlı, ittihat v e Terakki Tarihinde Esrar Perdesi ve Yakup Cemil Niçin ôldürüldü, ( İstanbul: Örgün Yayınevi, 2004), s. 36-40.

30 Eric Jan Zürcher, "Young Turk Governance in the Ottoman Empire during the First World War," Middle Eastern Studies, 55 (16), 2019, s. 905. 31

Vardar, ittihat ve Terakki içinde Dönenler, s. 295. Vardar, İstanbul'un İtilaf güçle­ rince işgal edildiği sırada ortaya çıkan direniş hareketinde, daha önce Teşkililt-ı Mahsusa direktörü olarak görev yapan Hüsamettin Ertürk ile çal ışm ıştır. Daha sonra Kabataş Lisesi'nde tarih dersleri verir. Bu konuda bkz. Sam i h Nafiz Tansu'nun Galip Vardar biyografisi üzerine notları a.g.e., s. 9 - 1 1 . Tunaya, Galip Vardar ve Hüsamettin Ertürk 'ün kitaplarını Teşkililt-ı Mahsusa hakkındaki "en doğru -fakat resmi olmaya n- kaynaklar" olarak tanımlar. Tunaya, Türkiye'de Siyasal Partiler. Cilt 3, s. 347.

in Kuruluşu

1 37

Mustafa Ragıp Esatlı'nın İttihat ve Terakki Tarihinin Esrar Perdesi üst-başlıklı anlatısı, fedailer olarak anılan bu İttihatçı çevreye en fazla önem veren kaynaklardan biri olarak karşımıza çıkar. 32 Sina Akşin, eleştirel bir bakış açısıyla dahi olsa Mustafa Ragıp'ın anlatısına sıklıkla atıfta bulunur ve söz konusu çev­ reyi İttihat ve Terakki'nin "asker kanadı" olarak nitelendirir." Mustafa Ragıp Esatlı dışında Galip Vardar ve Ziya Şakir de ken­ di anlatılarında aynı çevreden farklı şekillerde bahsetmektedir. Bu kaynaklarda benzer olan temel bir argüman, Sina Akşin'e göre İTC'nin asker kanadını oluşturan subay kökenli fedailer grubunun taşra örgütlerini denetlemekten sorumlu müfettişler ve katib-i mesuller olarak Cemiyet'in merkez kadroları arasın­ da yer almış olmasıdır.34 Bir başka deyişle bunlar İTC'nin taşra örgütünü kontrol eden merkez kadroları arasındadır. Yukarıda bahsedildiği gibi subayların taşradaki kulüplerde etkin olduğu­ nu düşünürsek bu argümanın çok da şaşırtıcı olmadığını farz edebiliriz. İTC içindeki iktidar mücadeleleri söz konusu olduğunda mevcut literatürde en çok atıf yapılan meselelerden biri, önce Mahmut Şevket Paşa, sonra da Enver'i destekleyen bu subay kö­ kenli grupla, Talat Bey'in liderliği etrafında toplanan sivil ka­ nat arasındaki gerilimdir. Gerek Galip Vardar gerekse Mustafa Ragıp Esatlı bu iki eğilim arasındaki çatışmanın, özellikle 1912 Kongresi'nde açığa çıktığını vurgular. " İTC'nin iktidardan uzak­ laştırıldığı kritik bir süreçte toplanan 1912 Kongresi sırasında Cemiye.t'in taşra teşkilatını denetleyen subay kökenli müfettişler ve katib-i mesuller grubunun sözcülüğünü Sapancalı Hakkı yap32 Örneğin bkz. Esatlı, ittihat ve Terakki Tarihinde Esrar Perdesi, s. 36-40, 184, 233, 243-26 1 . 3 3 Akşin, Jön Türkler v e ittihat v e Terakki, s . 306. 34 Şakir, 1 91 4 - 1 918 Cihan Harbini Nasıl İdare Ettik, s. 42-44. 35 Vardar, İttihat ve Terakki İçinde Dönenler, s. 98-108; Esatlı, İt tihat ve Terakki Ta­ rihinde Esrar Perdesi, s. 252.

38 1

M e ş r u tiye t 'ren Cumhu riye r 'e

maktadır. Bunlar, İTC'nin meclis grubu ve Kara Kemal riyase­ tindeki İstanbul Heyet-i Merkeziyesi tarafından desteklen Talat liderliğindeki sivil zümreye karşı açık bir muhalefet yürütür. Örneğin Tarık Zafer Tunaya, 1912 Kongresi'ne ilişkin bu anlatı­ yı benimseyerek Sapancalı Hakkı ve destekçilerinin esasen İTC içindeki Enver Paşa hizbini temsil ettiğini ileri sürer." Öte yan­ dan Sina Akşin, 1912 Kongresi'ndeki gerilimi, İTC'nin asker ve sivil kanatları arasındaki bir mücadele olarak tarif eder. 37 Bu argümanın bir doğruluk payı olsa da askeri kanat-sivil ka­ nat ayrımı 1912 Kongresi'nde açığa çıkan gerilimi ancak kısmen açıklayabilmektedir. 1912 Kongresi öncesinde ve kongre esnasın­ da böylesi bir hizip mücadelesinden çok, tüm İTC teşkilatını bö­ len bir tartışma yaşanmıştır. Söz konusu tartışmanın niteliğini ve boyutlarını kavrayabilmek için, İttihatçı tek parti rejiminin kuruluş sürecinde önemli bir dönüm noktası teşkil eden 1912 Kongresi'nin tarihsel bağlamına değinmek gerekir. Cemiyet için­ de 1912 Kongresi'nde ortaya çıkan ayrımlar, daha sonra İttihatçı tek parti rejiminin nasıl kurulduğu ve kurumsallaştığı, İstanbul Heyet-i Merkeziyesi'nin bu süreçte nasıl bir rol oynadığı konu­ sunda önemli ipuçları sunmaktadır. Siyasal Kriz

İkinci Meşrutiyet döneminde İTC ile Mahmut Şevket Paşa arasındaki ilişkiler oldukça girift bir n iteliğe sahiptir. " Osmanlı Mebusan Meclisi'ndeki İttihatçı çoğunluğun bölünmelerle ve iç tartışmalarla sarsıldığı, güçlü bir siyasal muhalefetin varlığını sürdürdüğü bir bağlamda İTC'nin iktidarda kalması Mahmut Şevket'in komuta ettiği ordunun desteğine bağlıdır. Öte yandan 36 Tunaya, Türkiye'de Siyasal Partiler. Cilt 3, s.

s.

289-292.

37

Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki,

306-307.

38

M a h m u t Şevket Paşa ve İTC: ilişk ileri i ç i n hb. . Feroz A h m a d , İttihat ve Terakki, 1908-1914, (İstanbul: Kaynak Yayınları, 1 995), s . 69-80; Tu naya , Türkiye'de Siya­ sal Partiler. Cilt 3, s . 1 5 6 - 1 89.

in Ku ruluşu

1 39

sıkıyönetim koşulları altında geniş yetkilere sahip olan Mahmut Şevket Paşa, İttihat ve Terakki'nin siyasal etkisini önemli ölçüde sınırlandırmaktadır. Meclisteki İttihatçı grup Dahiliye, Maliye, Evkaf ve Maarif bakanlıklarını elde ederek Hakkı Paşa kabinesi üzerinde çok ciddi bir etki kazanmış olsa da Mahmut Şevket Paşa ağırlığını sürdürmektedir; özellikle ekonomik ve finan­ sal yönleri de dahil olmak üzere asker-sivil ilişkilerinde hükü­ met üzerinde tayin edici bir nüfuza sahiptir. Örneğin Haziran 1910'da İttihatçı Maliye Nazırı Cavid Bey ile Mahmut Şevket Paşa arasında ordunun bütçedeki payı üzerine bir anlaşmaz­ lık çıkar. Cavid Bey'in ısrarlı muhalefetine rağmen Mahmut Şevket'in talebi kabul edilir ve zaten orduya ayrılmış oldukça yüklü bütçeye ek bir kaynak aktarılır." Burada bir parantez açarak Cavid Bey'in gerek İTC gerekse Osmanlı hükümeti açısından merkezi konumunu vurgulamak gerekir. 1908 ve 1 9 1 8 yılları arasında Osmanlı hükümetlerinde altı yılın üzerinde Maliye Nazırı olarak görev yapan Cavid Bey İTC içinde liberal ekonomik politikaların tutarlı bir savunu­ cusu ve temsilcisi olarak karşımıza çıkar.40 Cavid Bey İki Meşrutiyet döneminde zirai üretimin ve ticaretin önemini vurgulamış, yabancı sermaye girişinin altyapı yatırımlarının büyümesi açısından ne kadar önemli olduğuna işaret etmiş­ tir. ' 1 Cavid Bey yakın çalışma arkadaşı Emanuel Karasu'yla birlikte İTC içinde liberal bir platform oluşturmaktaydı." 39 A hmad, ittihat ve Terakki, s. 98-100. 40 Sel i m llkin, "Cavid Bey, Mehmet (1875 - 1 926)", Türkiye Diyanet Vakfı İslam An­ siklopedisi Cilt: 7 içinde, ( İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 1 993), s. 175-176; Tunaya, Türkiye' de Siyasal Partiler. Cilt 3, s. 404-408. Nazmi Eroğlu, ittihatçıların Ünlü Maliye Nazırı Cavid Bey, (İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2008), s. 268-283. 42 Feroz A h rnad, Karasu'nun iaşe işlerine aktif bir şekilde katıldığını ve bu yolla önemli bir servet biriktirdiğini belirtir. Feroz Ahmad, "The Special Relationship: lhe Com mittee of Union and Progress and the Ottorn an J e wi s h Polit ical Elite, 1908 - 1 9 14", From Empirc ta Rcpublic. Essays on thc Late Ottoman Empire and Mo­ dern Turkey, Cilt 2, ( İ stanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2008), s. 1 55

40

1

M e ş r u tiye t ' ren Cumhurıye r 'e Mesleki Tem5ı/ ve S o l

Selim İlkin ve İlhan Tekeli bu çevrenin, İTC içinde dış ticaret­ le uğraşan ve Ticaret ve Sanayi Odaları etrafında örgütlenen kesimlerin temsilciliğini yaparak önemli bir etkinlik kazan­ dığını belirtir." Cavid Bey ileride göreceğimiz gibi gerek 1 9 1 2 yılında İTC'nin siyasal nüfuzunu tehdit eden krizde, gerekse İttihatçı tek parti rejiminin kurulmasında ve bu rejim içinde gerçekleşen iktidar mücadelelerinde önemli roller oynamıştır. İttihat ve Terakki Fırkası ile Mahpmt Şevket Paşa arasın­ daki gerilimin dış politikaya ilişkin bir boyutunun da olduğu vurgulanmalıdır. Bilindiği gibi iL Abdülhamid döneminde Alman sermayesi Osmanlı İmparatorluğu'nda önemli yatırım­

larda bulunmuş, Almanya'nın Osmanlı üzerinde artan ekono­ mik nüfuzuna paralel olarak bu iki imparatorluk arasındaki askeri, diplomatik ve siyasi ilişkiler önemli bir gelişme göster­ miştir." Bu nedenle İkinci Meşrutiyet döneminin ilk yıllarında iL Abdülhamid'in Almanya eksenli dış politikasına tepki ola­

rak İttihat ve Terakki'nin sivil kadrolarını da etkileyen İngiliz yanlısı bir eğilim ortaya çıkmıştır. 45 Goltz Paşa olarak bilinen Alman komutan Colmar Baron von der Goltz tarafından yer­ leştirilen askeri sistemde yetişen, bir kısmı onunla ilişkilerini koruyan ve Almanya' da eğitim gören subaylar açısından ise durum daha farklıdır. Mahmut Şevket Paşa, Almanya'ya ve Almanya'nın Şark politikasında önemli bir rol oynayan Goltz Paşa'ya yakınlığıyla bilinmekteydi. 46 Bu nedenle kimi sivil İttihatçı liderler, Almanya yanlısı olduğu düşünülen Mahmut Şevket Paşa ve ona yakın subayları dengeleyebilmek için İngiliz yanlısı bir tutum almış, daha sonra İTC'nin önde gelen muha43 Tekeli ve İ lkin, "(Kör) A l i İhsan,"" s. 359-360. 44 Bu konuda bkz. llber Ortaylı, Osmanlı lmparatorluğu'nda Alman Nüfuzu, ( İstan­ bul: İletişim Yayınları, 2003). 45 Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, 46

s.

200-204.

A.g.e., s. 256-258; Tu naya, Türkiye' de Siyasal Partiler. Cilt 3,

s.

323-327.

in K u r u l u ş u

1 41

liflerinden biri olacak İngiliz yanlısı Kamil Paşa'yla dahi bu sebeple ilişkiye geçmiştir." Yukarıda özetlemeye çalıştığım siyasal bağlam 191 1 yılı sonlarına doğru değişmeye başlar. Kasım ayında muhalefetin önemli bir bölümü Hürriyet ve İtilaf Fırkası çatısı altında birle­ şir." Bu muhalefet partisi, kuruluşundan çok kısa bir süre sonra İstanbul' da gerçekleşen ara seçimlerde İttihat ve Terakki'yi yenil­ giye uğratarak ne denli etkili olabileceğini gösterir." Bunun üze­ rine İttihatçılar, muhalefet iyice güçlenmeden genel seçimleri ye­ nileme kararı alır. Sopalı seçimler olarak da bilinen genel seçim­ ler neticesinde İttihat ve Terakki, Nisan 1912' de açılan Mebusan Meclisi'nde mutlak çoğunluğu elde eder. Meclisteki İttihat ve Terakki grubu bir önceki döneme göre çok daha homojen ve iç çatışmalardan uzak bir görünüm sergilemektedir. Ancak Mayıs 191 2'de Arnavutluk'ta bir isyan hareketi patlak verir, bunu ta­ kiben İttihatçılara karşı bir grup subay Manastır' da ayaklanır ve Halaskar Zabitan ismini alan bir subaylar grubu muhalefete geçer. 50 Muhalif subaylardan oluşan Halaskar Zabitan'ın amacı İTC'yi iktidardan düşürmek ve ordunun siyasetle ilişkisini ta­ mamen kesmektir. Bu gelişmeler üzerine Mahmut Şevket Paşa ordu içinde ve subaylar arasında siyaset yapılmasını tamamen yasaklayan bir kanun teklifini gündeme getirir. Ordu mensup­ larının her tür siyasal gösteri ve toplantıya katılımını yasaklayan bu teklif temmuz ayı başında kabul edilir. 51 Bu gergin siyasal atmosferde Meclis'teki İttihatçı grup Mahmut Şevket Paşa'yı kabineden dışlamak yönünde kri47 Akşin, /ön Türkler ve İttihat ve Terakki, s. 256-257. 48 Bu muhalefet partisinin oluşumu ve İtt ihatçı karşıtı kabi nelerle ilişkileri için bkz. Tarık Zafer Tunaya, Türkiye'de Siyasal Partiler. Cilt l , (İstanbul: İletişim Yayınları, 1 998), s. 294-315. Ayrıca bkz. Baran Hocaoğlu, İkinci Meşrutiyette İk­ tidar-Muhalefet ilişkileri. 1908-1 913, (İstanbul Kitap Yayınevi, 2010), s. 194-196. 49 A.g.e., s. 202-205; A hmad, İttihat ve Terakki, s. 1 28. 50 Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, Si

s.

297-298.

Kansu, Politics in Post-Revolutionary Turkey, s. 385-386.

42 1

M e ş r u tıye t 'ren Cumhurıye r 'e Mesleki Tem s i l ve S o l

tik ve riskli bir karar alır. 52 Böylece hem İttihatçıların hükü­ met üzerindeki kontrolünü güçlendirmek, hem de muhalif subayları yatıştırmak hedeflenmiştir. Görünen o ki, Mahmut Şevket Paşa'nın 9 Temmuz 191 2'de hükümetten istifa etmesi," Meclis'teki İttihatçı grubun lideri Talat Bey'in yönettiği bir si­ yasi operasyonun sonucudur. Galip Vardar'a göre bu operasyon İttihatçı vekiller Emanuel Karasu ve İsmail Canbolat'ın Harbiye Dairesi Levazım Reisi İsmail Hakkı Paşa'nın yolsuzlukları ko­ nusunda Fırka grubuna verdiği müşterek takrirle başlar." İsmail Hakkı Paşa'ya istinat edilen suçlamalar kanıtlandığı takdirde Mahmut Şevket Paşa'nın zor bir duruma düşmesi ka­ çınılmazdır. Bu nedenle Mahmut Şevket Paşa mesele Meclis'e intikal etmeden istifa ettiğini açıklar. 55 Mahmut Şevket Paşa, Haziran ayı sonunda tayin edildiği Ayan Meclisi üyeliğine de­ vam edecektir." Mahmut Şevket Paşa istifasına yönelik olarak yaptığı açık­ lamada, ordunun ve subayların siyasetten men edilmesi hak­ kındaki kanunun başka biri tarafından uygulanmasının daha uygun olacağını söyler. 57 Onun istifası İttihatçıları, rakipleri­ nin siyasal manevralarına karşı savunmasız bırakır. Yeni bir Harbiye Nazırı bulmaya ilişkin çeşitli girişimler başarısızlı­ ğa uğrayınca İttihatçıların desteklediği Sait Paşa kabinesi 17 Temmuz'da istifa eder." Mahmut Şevket Paşa'nın Temmuz 1 9 1 2'de muhalefetin baskısı altı nda Harbiye Nazırlığından is52 Arnavutluk'taki isyan hareketiyle başlayıp Mahmut Şevket Paşa'nın istifasına neden olan bu süreç hakkında bkz. Hocaoğlu, ikinci Meşrutiyette iktidar-Muha­ lefet ilişkileri. s. 241-251. 53 "La Di:m ission de Mahmoud Chevket Pasha," Le Moniteur Oriental, 1 0 Temmuz 1 9 1 2 , s. ı. 54 Vardar, lttihat ve Terakki içinde Dönenler, s. 94. 55 Akşin, Jön Türkler ve ittihat ve Terakki, s. 299-300. 56 Meclis-i Ayan 2. Dönem Tutanak Dergisi, İ : 23, 30 Haziran 1 9 1 2 , s. 287.

57

Kansu, Politics in Post-Revolutionary Turkey,

58 Ahmad, ittihat ve Terakki, s. 1 36.

s.

388.

in K u r u l u ş u

1 43

tifa ettirilmesiyle başlayan hükümet krizi, İTC'nin muhalefete itilmesi anlamına gelen Ahmet Muhtar Paşa kabinesinin ku­ rulmasına yol açar. İttihatçıların en önde gelen muhaliflerinden biri olan Kamil Paşa bu hükümette Şura-yı Devlet Reisi olarak görev almıştır. Çok geçmeden, hükümet süregiden Arnavutluk krizini ve İTC karşıtı subayların muhalefetini sebep göstererek Ayan Meclisi'ni, 1 9 1 2 seçimlerinden beri neredeyse tamamen İttihatçıların kontrolünde olan Osmanlı Mebusan Meclisi'ni dağıtmaya ikna eder." Ancak parlamentodaki İttihatçı çoğunluk bu kararın gayri­ meşru olduğunu açıklayarak hükümete karşı tutum alır. İttihat ve Terakki grubu Mebusan Meclisi'ni toplar ve Mehmet Cavid Bey burada oldukça uzun ve ateşli bir nutuk verir. 60 İTC'nin ülke için yaptığı fedakarlıkları, anayasal bir rejimin yerleşmesi için gösterdiği çabaları vurgular. 31 Mart Ayaklanması'ndan sonra başlayan sıkıyönetim gündelik yaşamı etkilemediği halde sıkı­ yönetimi kaldırmaya niyetlenen mevcut hükümetin daha şid­ detli bir askeri idare tesis ederek İttihatçıları haksız bir şekilde baskı altına aldığını iddia eder. İttihat ve Terakki'nin en büyük kabahati, suçluları ve katilleri yeterince şiddetli bir şekilde ceza­ landırmamasıdır ve İttihat ve Terakki bunun bedelini ödemek­ tedir. Parlamentonun ilgası kararına itiraz eden Mahmut Şevket Paşa dışında Ayan Meclisi üyelerinin büyük bir kısmı Kanun-i Esasi'yi hiçe sayan hükümet tarafından kandırılmıştır. Cavid özellikle Meşrutiyet'in ilan edilmesinde büyük bir rol oynayan Osmanlı ordusuna seslenir. Ordu mensuplarına duyduğu tepki­ yi ve mevcut hükümetin, onların himayesi ve desteğiyle iktida­ ra geldiği iddiasına karşı öfkesini gizlemeye gerek duymaz: "10 Temmuz'dan evvel beslediğiniz gaye-i emel bu muydu? Bütün milletin sizden bütün muntazaratı bu muydu? Mukadderatı 59 Kansu, Politics in Post-Revolutionary Turkey, s. 406-406. 60 Meclis-i Mebusan 2. Dönem Tu tanak Dergisi, İ : 47, 2 3 Temmuz 1 9 1 2 Cilt: I . s . 647653.

44

j

M e ş r u tiyet'ten Cumhurıyer 'e Meslekı

Meşrutiyyeti daima müstahkem bir kale gibi kendisine istinat eden Orduya atfedilecek bühtan ve iftiralar bu mu olmalıydı?',., Cavid ordunun şu ya da bu fırkanın ordusu değil Osmanlı mil­ letinin ordusu olması gerektiğini ve bu vasıfla Meşrutiyet'in ha­ kiki muhafız ve halaskarları olabileceğini ekler. İ htilal ve Meşruiyet

İkinci Meşrutiyet döneminde İTC, muhalifleri tarafından sıklıkla meşru olmayan yöntemlere dayanarak iktidarda kal­ makla itham edilmiştir. Cemiyet siyasi sorumluluk almadan güç kullanabilmekte, Meclis, hükümet ve muhalefet üzerin­ de baskı uygulayabilmektedir. Muhaliflerin gözünde Mahmut Şevket Paşa'nın hakimiyetindeki ordu İTC'nin en önemli daya­ nağıdır. Ancak İttihat ve Terakki'nin muhalefete itilmesiyle bir­ likte meşruiyet meselesine ilişkin olarak roller değişmiş, bu defa İttihatçılar rakiplerini gayrimeşru bir şekilde Meclis'i dağıtmak ve kendilerini haksız bir şekilde baskı altına almakla itham etmiştir. Cavid Bey'in yukarıda özetlenen söylevi bu tutumu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu söylevden sonra "Cavid Beyefendi, az müddet zarfında cereyan eden vakayii hülasa ede­ rek Hükümetin hareketini Kanunu Esasiye vurulmuş bir darbe telakki ile Hükümete ademi itimat beyan edilmesini ve meşru bir Hükümet teşkilinde küşad olunmak üzere tarafı Riyasetten davet vukuuna kadar Meclisin tatil olunmasını teklif etmiş ve bu teklif reye konularak birkaç kişi müstesna olarak Heyeti Umumiyye ekseriyeti azime ve kesire ile kabul edilmiştir.',., Neticede Mebusan Meclisi'ndeki İttihatçı çoğunluk hü­ kümete karşı güvensizlik oyu vermiştir. Meclis'in dağıtılması kararı yasadışı ilan edilerek tanınmaz ancak mevcut hükümet dağılana kadar Meclis'in "şimdilik" tatil edilmesi kararı alınır. 61

A.g.e . . s. 653.

62 A.g.e . . s. 655.

İ t t i h a t ç ı Te k P a r t i R e j i m i n i n K u r u l u ş u

1 45

Evlerine dönen İttihatçı vekiller yol harcırahlarını almazlar ve tren garlarında isimlerini sabık mebus değil, mebus olarak yazdırırlar." İttihatçıların kamuoyundan gizlemeksizin takip ettiği siyasal strateji oldukça açıktır: Meclis meşru bir şekilde varlığını sürdürmektedir ancak ittihatçı çoğunluğun aldığı gü­ vensizlik kararı hükümeti gayrimeşru duruma düşürmüştür. Burada söz konusu olan karar, hükümetin devrilmesini meşru hale getiren açıkça ihtilalci bir stratejidir ve gerek kamuoyun­ da gerekse İttihatçı çevrelerde bu çerçevede tartışılmaktadır. Cavid Bey'in kendisi de Meclis'te yaptığı konuşmadan sonra Cemiyet'in "ihtilal vaziyetini aldığı" fikrindedir.•• Eylül 1912'de toplanan İTC Kongresi'nin en önemli günde­ mi, yeni parlamento için yapılacak seçimler konusunda alına­ cak tutum olmuştur. Bu konuda iki karşıt görüş ortaya çıkar. Bir taraf seçimlere katılarak meşru yöntemlerle iktidara geri dönmeyi savunmaktadır. Diğer taraf ise Mebusan Meclisi'nin dağılması sırasında takınılan ihtilalci tutumu devam ettir­ mek niyetindedir. Bu ikinci eğilim, yeni bir meclis oluşturmak amacıyla yapılacak seçimlerin boykot edilmesi gerektiğini öne sürer. Aksi bir karar, gayrimeşru bir hükümetin aldığı seçim kararını, dolayısıyla bu hükümetin kendisini meşrulaştırmış olacaktır." Yukarıda belirtildiği gibi mevcut literatürde birinci görüş Talat Bey liderliğindeki sivil kanatla özdeşleştirilmekte­ dir. Sapancalı Hakkı'nın sözcülük ettiği ve İTC'nin taşra örgü­ tüne hakim müfettiş ve katib-i mesuller hizbinin, Sina Akşin'in deyişiyle, Cemiyet'in asker kanadının boykot stratejisini savun­ duğu ileri sürülmektedir. Dolayısıyla mesele İTC içinde Talat'ın başını çektiği sivil kanat ve asker kökenli İttihatçı kadrolar ara­ sında bir hizip çekişmesi olarak resmedilir. 63 " İttihat ve Terakki. Meclis'te ve Kongre' de," ikdam, 9 Eylül 1 9 1 2 , s. 1 . 64 Cavid Bey, Meşrutiyet Ruznamesi, 1. Cilt. Haz. Hasan Babacan v e Servet Avşar, (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2014), s. 4 5 1 . 65 " İttihat v e Terakki. Meclis'te v e Kongre' de," İkdam, 9 Eylül 1 9 1 2 , s. l .

46 1

Meş ru tiye t 'ren Cumhu riye r 'e Mesleki Te m s i l ve S o l

Doğruluk payı olsa da bu ayrım 1912 Kongresi'nde ve önce­ sinde açığa çıkan gerilimi açıklamakta yetersiz kalmaktadır. İTC içinde seçimlere ve boykot stratejisine yönelik fikir ay­ rılığının nispeten dar bir yönetici kadro içindeki bölünmeyle sınırlı kalmadığını da vurgulamak gerekir. Kongre sürecinde böylesi bir hizip mücadelesini aşan, tüm İTC teşkilatını iki­ ye bölen bir boykot tartışması yaşanmıştır. Boykot fikrini kamuoyunda en kararlı şekilde savunan, parlamentonun ka­ patıldığı gün yukarıda aktarılan ateşli konuşmayı da yapmış olan İttihatçı lider Cavid Bey'dir.•• Boykotun risklerine dik­ kat çeken, bu stratejinin hükümete İTC'yi yasadışı ilan et­ mek için gerekli bahaneyi vereceğini vurgulayan Talat Bey'in aksine Cavid, seçimlere katılmanın İttihatçıların çoğunluğu oluşturduğu parlamentonun dağıtılmasını meşrulaştıracağını vurgulamaktadır. Cavid Bey'in İTC içindeki bu önemli yarıl­ mada daha radikal ve ihtilalci bir pozisyonun önderliğini yap­ ması oldukça dikkat çekici. Yukarıda vurgulandığı gibi Cavid Bey liberal iktisadi politikaların tutarlı bir savunucusudur ve İkinci Meşrutiyet Dönemi boyunca altı yılın üzerinde Maliye Nazırı olarak görev yapmıştır.67 1 9 1 2 yılındaysa İTC içindeki askeri kanatla birlikte hareket ederek Talat Bey'in meşru te­ melde iktidara dönme stratejisine muhalif bir tutum takınır. Cavid Bey günlüklerinde kendisiyle birlikte Doktor Nazım'ın ve Midhat Bey'in (İTC genel sekreteri Mid hat (Bleda) Bey ol­ malı) seçimler konusunda adem-i iştirak görüşünü savundu­ ğunu belirtir.•• 66 "Le Programme de l'Union et Progres," Le Moniteur Oriental, 29 Ağustos 1 9 1 2 , s l . '' L'Union et Progres," Le Moniteur Oriental, 5 Eylül 1 9 1 2 , s 1. Bu ikinci yazıda Cavid Bey' in Meclis'in son gününde verdiği ateşli konuşmaya atıf yapıl maktadır. 67 Selim İlkin, '"Cavid Bey, Mehmet (1875-ı 926)", Türkiye Diyanet Vakfı /slam An­ siklopedisi Cilt: 7 içinde, ( İstanbul: Diyanet Vakfı Yayınları, 1 993), s. 1 75 - 1 76; Nazmi Eroğlu, ittihatçıların Ünlü Maliye Nazırı Cavid Bey, (İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2008); Tunaya, Türkiye' de Siyasal Pa rtiler. Cilt 3, s . 404-408. 68 Cavid Bey, Meşrutiyet Ruzntimesi, I. Cilt, s. 4 5 1 .

i t t i h a t ç ı Tek P a r t i R e j i

in K u r u l u ş u

1 47

Sabah gazetesinde Ağustos ayı sonunda çıkan bir haber Cavid Bey, Dr. Nazım Bey ve diğer İttihat ve Terakki rüesasının yakında İTC Kongresi'ne katılmak için Selanik'ten İstanbul'a hareket ede­ ceğini belirtmiştir." Ancak Cavid Bey günlüklerinde İstanbul'a vapurla gitmeyi tercih ettiğini, fırtına dolayısıyla seçimlere ka­ tılma meselesinin değerlendirildiği oturumu kaçırdığını söyler. Bu durum karşısında duygularını şöyle ifade eder: "Pek canım sıkıldı. Bir taraftan karara, bir taraftan da kongrede bulunup da maksadımı izah edemediğime."'° Cavid Bey'in canını sıkan karar, seçimlere "adem-i iştirak" görüşünün reddedilmesidir. İTC kongresinde çoğunluk 66'ya karşı 13 oyla Talat Bey'i destekler ve seçimlere katılma kararı alır.'1 Cavid Bey'in günlükleri de dahil olmak üzere mevcut tüm anlatılar öncelikle boykot görüşünün kabul edildiğini ancak sonradan kongrenin tersine karar verdiğini belirtir. Talat Bey b_oykot kararı çıkınca durumun vahameti nedeniyle oylama­ nın tekrar edilmesini ister. Galip Vardar ve Ragıp Esatlı'ya göre İTC'nin İstanbul teşkilatına hakim olan Kara Kemal ve destek­ çileri bu esnada Talat'a destek verir.72 Yani İttihatçı mebuslar dı­ şında İstanbul örgütüne hakim Kara Kemal çevresi de Talat'ın rekabetten galip çıkmasında kilit bir rol oynamıştır. Bu, İTC'nin İstanbul teşkilatını kontrol eden ve esnaf cemiyetleri içinde cid­ di bir desteğe sahip olan Kara Kemal çevresinin etki gücünün yerel düzeyin ötesine geçerek İTC'nin merkezi politikalarına si­ rayet ettiğini gösterir. Nitekim Kara Kemal 1912 Kongresi'nde Cemiyetin Merkez-i Umumisi'ne seçilen 12 üyeden biri olur." 69 "İttihat ve Terakki Kongresi," Sabah, 30 Ağustos 1 9 1 2 , s. 3. 70 Cavid Bey, Meşrutiyet Ruıntimesi, 71

l. Cilt, s. 453.

"L'union et Progres," Le Moniteur Oriental, 5 Eylül 1 9 1 2 , s. Fırkası," Sabah, 5 Eylül ı 9 1 2 , s. 3.

l;

"İttihat ve Terakki

72 Vardar, ittihat ve Terakki içinde Dönenler, s. 1 0 5 - 1 07; Esatlı, İttihat ve Terakki Tarilıinde Esrar Perdesi, s. 259-260. 73 Tunaya, Türkiye' de Siyasal Partiler. Cilt 3, s. 299.

48 1

M e ş r u tiye t 'ren C u m h u riye r 'e Me5lekı Te m 5 i ! ve Sol

Yine

de

Balkan

Savaşı'nın

tamamen

Osmanlı

İmparatorluğu'nun aleyhine döndüğü bir bağlamda, 23 Ocak 191 3'te, fedailerin, Enver ve Cemal gibi İttihatçı subaylar ile Talat ve Kara Kemal'in de katılımıyla Babıali baskını gerçekleşir. Önceki aylarda siyasal strateji konusunda yaşanan ayrılıkların yerini, İTC'nin zorla da olsa iktidara dönmesi konusunda bir uz­ laşma almıştır. Bir başka deyişle, Eylül 191 2'de gerçekleşen İTC Kongresi öncesinde ve kongre sırasında ihtilalci bir tutum takı­ nan kesimlerle meşru yollarla iktidara geri dönme stratejisini öne çıkaranlar Babıali Baskını'nın planlanmasında ve uygulanma­ sında bir araya gelmiştir. Darbe, Kamil Paşa hükümeti Balkan Savaşı'nı sona erdirmek için barış antlaşmasının şartlarını müza­ kere ederken düzenlenmiştir. Ertesi gün Le Moniteur Oriental ga­ zetesinde yayınlanan bir habere göre darbe sırasında pankartlar taşıyan bin kadar gösterici Bab-ı Ali'nin önündeki caddeyi işgal etmiştir." "Yaşasın savaş," "yaşasın İttihat ve Terakki," gibi slo­ ganlar atan göstericiler Edirne' den vazgeçilemeyeceğini özellikle vurgulamıştır. İttihatçıların başını çektiği kalabalığın sloganları, Kamil Paşa hükümetinin barışı kurtarmak için ikinci Osmanlı başkenti Edirne' den vazgeçtiği iddiasını dile getirmektedir. Darbeden sonra Mahmut Şevket Paşa, Sadrazam ve Harbiye Nazırı olarak görev alır, böylece İTC, hükümet üzerindeki oto­ ritesini yeniden konsolide etme fırsatı bulur. İTC'nin bu aşa­ mada bir tek parti rejimi kurmaya yönel ik otoriter bir görünüm vermekten kaçındığı anlaşılıyor. Tersine, var olan siyasal mu­ halefetle kurumsal bir ilişki geliştirmeye çalıştığını dahi söyle­ yebiliriz. Bunun en önemli göstergesi, muhalefetin Müdafaa-i Milliye Cem iyeti'nin (MMC) kuruluş süreci nde yer almaya da­ vet edilmesi olur.75 Hatta bu Cemiyet'in başkanlığına Hürriyet "La Chute de Kiamil pacha," Le Moniteur Oriental, 24 Ocak 1 9 1 3 , s . l . " L a DCfense Nationale," Le Moniteur Oriental, l Şubat l 9 l 3, s . l . Müdafaa- i M i l liye Cem iyeti hakkında bkz. Nazım H. Polat, Müdafaa-i Milliye Cemiyeti, (Ankara: Kültür Bakan lığı Yayınları, 1991).

in K u r u l u ş u

1 49

ve İtilaf Fırkası'nın ileri gelenlerinden Müşir Fuat Paşa getiril­ miştir. Fakat Haziran 191 3'te Mahmut Şevket Paşa'nın suikasta uğramasının ardından İTC bir tek parti iktidarı kurma yolunda çok daha kararlı adımlar atmaya başlar. Bu suikast muhaliflerin tasfiyesi için önemli bir fırsat olarak değerlendirilir. Bir tek parti rejiminin kurulması açısından büyük öneme sahip bir dizi karar uygulamaya konulur. Bu süreçte kurulan siyasal rejim, adeta 1912 Kongresi'nde görünür hale gelen güç dağılımını yansıtmaktadır. Tek Parti İktidarına Doğru

Eylül-Ekim 191 3'te toplanan İTC Kongresi bu açıdan çok önemli kararların alınmasına sahne olur. Bu kongrede İTC yapı­ sal olarak ciddi bir dönüşüme uğrar, adeta tek başına hükmede­ ceği yeni döneme hazır hale gelir. Tek parti iktidarının yaslana­ cağı kurumsal zemin bir anlamda bu kongrede oluşturulur. İTC bu kongrede öncelikle kendisini dönüştürmeye yönelik önemli adımlar atmıştır. 1913 Kongresi'nden önce Cemiyet büyük oran­ da aşağıdan yukarıya bir örgütlenme modeline dayanmaktaydı. Yıllar içinde yapılan değişikliklere rağmen İttihat ve Terakki ku­ lüpleri bu resmi şemada, Cemiyet'in kendi yürütme kurullarına sahip yerel birimleri olarak belirlenmişti." Taşradaki yerel kulüp­ ler bağlı oldukları sancak ve vilayet kongrelerine delege gönder­ mekle yükümlüydü.77 Bu kongrelerde bölgesel düzeydeki yürüt­ me kurulları seçilmekte, İttihat ve Terakki merkez kurullarının 76

Bu örgütlenme şeması için İTC'nin 1909 yılında kabul edilen nizamnamesine bakılabilir. Tunaya, Türkiye'de Siyasal Partiler. Cilt L s. 100- 1 1 3; 1 9 1 1 yılında düzenlenen nizamname için bkz. a.g.e., s. 1 16 - 1 33. lTC kulüpleri için ayrıca bkz. Ali Çiftçi, " İttihat ve Terakki Cemiyeti'n in Örgütlenme ve Yönet im Yapısı İçin­ de Kulüplerin Yeri," Selçuk Üniversitesi Türkiyat A raştırmaları Dergisi, sayı: 55, 2 0 1 5. s. 1 1 5 - 1 4 1 .

77 1 909 Nizamnamesi i k i t ü r yıllık kongreye atıf yapar: Umumi Kongre v e vilayet kongreleri. A.g.e., s. 108- 1 1 1 . 191 l yılında düzenlenen nizam namede ise dört ayrı yıllık kongre tanımlanm ıştır: "liva kongresi, vilayet kongresi, umumi kongre ve büyük kongre." A.g.e., s. 1 27. Büyük kongre her bir seçim döneminden önce top­ lanacaktır. A.g.e., s. 1 3 1 .

50 1

M e ş r u tiyet 'ten C u m h u riyet'e M e s l e k i Tem s i l ve S o l

belirlendiği üst düzeydeki kongrelere temsilci yollanmaktaydı.78 En azından şematik olarak İTC Heyet-i Merkeziyesi'nin bu şekil­ de belirlenmesi öngörülüyordu."Her bölgesel merkez kendisine bağlı alt birimleri denetlemekten sorumluydu. Cemiyet'in genel merkezi ise tüm yerel birimleri müfettişler ve katib-i mesuller aracılığıyla denetlemekteydi ki, yukarıda belirtildiği gibi büyük olasılıkla bunların en azından bir bölümü subay kökenli İttihatçı kadrolardan oluşuyordu ve taşra örgütlenmesi, bu aşağıdan yu­ karıya işleyen örgütlenme modelinde önemli bir ağırlığa sahipti. Bu örgütlenme modeli 1913 Kongresi'nde önemli bir reviz­ yona uğramış ve yerini merkezi kurulların taşra birimleri üze­ rinde daha büyük bir hakimiyet kurduğu yeni bir yukarıdan aşağıya örgütlenme modeline bırakmıştır. 80 Kulüpler bu yeni örgütlenme şemasında temel yerel birimler olma vasfını büyük ölçüde kaybeder. Bunlar ancak sancak merkezlerinde ve bölge­ sel komitelerin idaresi altında faaliyet gösterebilecektir. Sancak komiteleri yeni örgütlenme modelinin temel yapıtaşı haline gelir. Bunlar her biri dört yerel üyeden ve sancak heyet-i mer­ keziyesinin tayin edeceği bir muavinden oluşacak semt heyet-i idarelerine dayanmaktadır. Ancak bölge komiteleri tarafından kontrol edilen yerel heyet-i idarelerin özerkliği, önceki dönem­ deki kulüplere oranla çok daha sınırlıdır. Yeni sistem, sancak komitelerini de İstanbul 'daki genel merkezin kontrolüne çok daha sıkı bir şekilde bağlamaktadır. Bölgesel heyet-i merkezi78

İttihat ve Terakki'nin genel kongresi 1 9 1 4 ve 1 9 1 5 dışında İkinci Meşrutiyet Dö­ nemi boyunca her yıl toplanmıştır. Bu kongreler hakkında daha ayrıntılı bilgi için bkz. Tunaya, Türkiye'de Siyasal Partiler. Cilt 3, s. 283 -297. Kasım 1 9 18'deki olağanüstü kongre, İTC'nin lağvedilmesi ve onun yerini Teceddüt Fırkası'n ın al­ masıyla neticelenmiştir.

79

İttihat ve Terakki Heyet-i Merkeziyesi üye sayısı yıllar içinde değişiklik gös­ termiştir. 1 908 yılında bu yürütme kurulu için yedi üye seçilmiştir. Akşin, lt­ tihat ve Terakki, s. 1 55. 1 9 1 1 tarihli nizamnameye göre Heyet-i Merkeziye üye sayısı 1 2'dir ve bunlardan biri Cemiyet'in Kcitib-i Umumi'si olmalıdır. Tunaya, Türkiye'de Siyasal Partiler. Cilt 1 , s. 145- 146.

80

1913 yılında kabul edilen nizamname için bkz. a.g.e., s. 145 - 1 53.

ın K u r u l u ş u

j

ye üyeleri yerel olarak seçilse de katib-i mesuller genel merkez tarafından atanacak ve müfettişler önceki dönemde olduğu gibi görevlerine devam edecektir. Ayrıca genel merkez tarafından atanan katib-i mesuller ve bunların seçtiği, bölgesel merkez ile daha alt birimler arasındaki irtibatı sağlayacak muavinler liva kongrelerinde delege olarak yer alacaktır. Bu da İTC genel mer­ kezinin, genel kongre delegelerinin önemli bir kısmını seçen liva kongreleri üzerinde de etki sahibi olduğunu göstermekte­ dir. Dolasıyla 1 9 1 3 Kongresi'nde kabul edilen örgüt şemasıyla, 191 2'de Cavid Bey'in savunduğu boykot stratejisini destekleyen subay kökenli İttihatçı kadroların Cemiyet içindeki etki alan­ larının kısıtlandığını söyleyebiliriz. Yukarıda belirtildiği gibi mevcut kaynaklar bu zümrenin taşra teşkilatı ü zerinde önemli bir ağırlığı olduğunu vurgulamaktadır. Bu etki 191 3'ten sonra devam ettiyse dahi, taşra teşkilatının Cemiyet' in merkezi süreç­ leri ve kurulları üzerindeki etkisi önemli ölçüde budanmıştır. Ancak bir başka açıdan bakıldığında, İTC içindeki subay kö­ kenli unsurların, yani Cemiyet'in asker kanadının da kendine yeni bir etki alanı yarattığı görülebilir. İttihatçılar Babıali dar­ besiyle iktidara döndükten sonra Enver, ordu hiyerarşisi içinde eşine az rastlanır bir hızla yükselmeye başlar. 8 1 İTC'nin verdiği desteğe dayanarak Ocak 1914'te Harbiye Nazırı olarak atanır. Bundan sonra ordu içinde İTC muhaliflerine karşı geniş bir tas­ fiye hareketi başlar, önceki dönemle özdeşleştirilen kıdemli su­ baylar emekliliğe sevk edilir. 82 Çok geçmeden Harbiye Nezareti Enver'in komutası altında geniş bir siyasal ve ekonomik ilişkiler ağına dayanan stratejik bir merkez haline gelir. Ordu kademesine bağlı olarak faaliyet gösteren Müdafaa-i Milliye Cemiyeti ve çe­ şitli paramiliter gençlik örgütlerinin yanı sıra, istihbarat faaliyet­ lerinde de bulunan gayrinizami bir harp örgütü olarak Teşkilat-ı 81

Eric Jan Zürcher, Milli Mücadelede İttihatçılık, s. l04-l08.

82 M. Naim Turfan, Jön Türklerin Yükselişi: Siyaset, Askerler ve Osmanlı'nın Çökü­ şü. (İstanbul: Alkım Yayınları. 2005), s. 403-4 1 2 .

51

52 1

M e ş r u r ı y e f 'ren C u m h uriyer 'e M e s l e k ı Te m s i l ve S o l

Mahsusa (TM) bu ilişkiler ağının en önemli bileşenlerinden biridir. 83 Fiilen daha önce kurulduğu anlaşılan TM, Enver Paşa Harbiye Nazırı olduktan sonra resmi bir vasıf kazanır. 84 TM'nin kadroları arasında subay kökenli İttihatçılar önemli bir ağırlığa sahiptir." TM'nin İTC ile doğrudan bir örgütsel bağlantısı olma­ sa da kurucuları ve en önemli eylemcileri arasında, Cemiyet'in li­ der kadroları arasında da yer alan Bahattin Şakir, Doktor Nazım ve Doktor Rüsuhi gibi isimler yer alır. Burada, an azından Dr. Nazım'ın 191 2'de seçimlerin boykot edilmesini savunanlar ara­ sında yer aldığını hatırlamakta fayda var. Enver'in liderliğindeki ordu giderek Osmanlı yönetim me­ kanizmasının en önemli iktisadi aktörlerinden biri haline gel­ miştir. Elbette ordunun iktisadi faaliyetleri çok daha öncesin­ den başlamıştır. Örneğin Seyr-i Sefain İdaresi savaştan ve sefer­ berlikten daha önce, 1913 yılı başlarında Mahmut Şevket Paşa yönetimindeki Harbiye Dairesi'ne bağlanmış ve bu yılın sonla­ rına doğru, o dönem aynı zamanda Levazım Reisi olarak görev yapan İsmail Hakkı Paşa'nın yönetimine bırakılmıştır.•• Ancak Osmanlı İmparatorluğu'nun Cihan Harbi'ne katılmasıyla birlikte Harbiye Nezareti'nin ekonomik fonksiyonları artmış, bu konu­ daki yetkiler İsmail Hakkı Paşa'nın elinde toplanmıştır. Seyr-i 83

Polat Safi, TM hakkındaki tarih yazı m ı n ı n kapsamlı ve eleşt irel bir incelemesini ortaya koyar. Polat Safi, "History in the Trench: The Ottoman Special Organi­ zation -Teşkillt-ı Mahsusa Litcrat urc," Middlı: Eastcrn Studies, 48 (1), s . 89-106. Safi'ye (2014) göre TM gayri nizami bir harp örgütü olarak nitelendirilebilir. Po­ lat Safi, "Fiilden İsim: Teşkil3.t-ı M ahsusa", Toplumsal Tarih, sayı 243, 2014, s. 74-79.

84 Hikmet Çiçek, Dr. Bahattin Şakir: ittihat ve Terakki'den Teşkildtı Mahsusa'ya Bir Türk Jakobeni. ( İstanbul: Kaynak Yayınları, 2007), s. l 1 2 - 1 20; Tunaya, Türkiye'de Siyasal Partiler. Cilt 3, s. 339-359. 85 Akmeşe, The Birth of Modern Turkey. . . s. 1 5 8 - 1 59. Ayrıca Vardar, Enver'in yük­ selişinde ve Harbiye Nazırı olmasında, fedailerin basıncının önemli bir rol oyna­ dığını belirtir. Vardar, ittihat ve Terakki içinde Dönenler, s. 3 1 l-312. 86 Abdülhelad Nuri, Türkiye Seyr-i Scfain idaresi Tarihçesi, (İstanbul: Ahmed İhsan Matbaası, 1 926), s. 94-95; Eser Tutel, Seyr-i Sefain. Öncesi ve Sonrası, (İstanbul: iletişim Yayınları, 1997), s. 1 3 4 - 1 35.

inin Kuruluşu

1

Sefain İdaresi, Haziran 191 5'te yine İsmail Hakkı'nın yönetimin­ de olan Askeri Demiryolları ve Limanlar İdaresi ile birleştiril­ miş ve bu teşekkül Osmanlı Seyr-i Sefain ve Askeri Demiryolları ve Limanlar İdareleri Müdüriyet-i Umumiyesi ismini almıştır. 1916 yılı sonlarında Hicaz demiryolları idaresinin katılımıyla bu defa Hicaz ve Askeri Demiryolları ve Limanlar Müdüriyet-i Umumiyesi olarak adlandırılmış, Mart 1917'de İsmail Hakkı Paşa'nın idaresine verilmiştir. Mevcut demiryolu ve limanların korunması, yeni ulaşım kanallarının inşası için gerekli masrafla­ rın karşılanabilmesi amacıyla söz konusu müdüriyete ayrıca bazı önemli maden yataklarının işletme hakları devredilmiş, başta tarım ürünleri ve hammadde ihracatına ilişkin olmak üzere kimi ticari ayrıcalıklar tanınmıştır. 87 Dolayısıyla Harbiye Nezareti etrafında TM'den MMC'ye, 1913 yılı başlarında kurulan Türk Gücü, 1914 yılında kurulan İzciler Ocağı ve Osmanlı Güç Dernekleri gibi paramiliter genç­ lik örgütlerine ve çeşitli iktisadi teşebbüslere kadar uzanan geniş bir ilişkiler ağı ortaya çıkmıştır." Ayrıca söz konusu ilişkiler ağı­ nın Enver'in Harbiye Nazırı olduğu Osmanlı hükümetinin yanı sıra İTC içinde de önemli bir temsile sahip olduğu unutulma­ malı. Bu, yalnızca Dr. Nazım, Bahattin Şakir gibi TM mensubu İttihatçıların aynı zamanda İTC Heyet-i Merkeziyesi mensubu olmalarından değil, buna ek olarak Meclis-i Umumi'nin yapısın­ dan ileri gelmektedir. Meclis-i Umumi yine 1 9 1 3 Kongre'sinde İTC'yi yönetecek en üst kurul olarak tasarlanmıştır." Bu ku­ rul, İttihatçı liderlerin hükümet üzerindeki kontrollerini pekiş­ tirmek için yaptıkları bir düzenlemeye işaret eder. İTC Heyet-i Merkeziyesi'ne Cemiyet'in Katib-i Umumi'si riyaset ederken, 87 Bu konuda bkz. Ülker, "Military, Finance and Economy in the Late Ottoman Empire," s. ı7-28. 88 Erol Akcan, ittihat ve Terakki Fırkası'nın Paramiliter Gençlik Kuruluşları, (An­ kara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 201 5); Tunaya, Türkiye'de Siyasal Partiler. Cilt 3, s. 363 -367. 89 Tunaya, Türkiye'de Siyasal Partiler. Cilt 1 , s. 1 1 8.

53

54 1

M e � r u riye r 'ten Cumhu riye r 'e M e s lekı Tem s i l ve Sol

Meclis-i Umumi'ye Reis-i Umumi'nin başkanlık etmesi karara bağlanmıştır.'0 Meclis-i Umumi, Merkez-i Umumi üyeleriyle bir­ likte hükümette yer alan İttihatçı bakanları ve Umumi Kongre' de seçilecek üyeleri de içerecektir. 1 916' da yapılan değişiklikle Umumi Kongre' de Ayan Meclisi'nden ve Mebusan Meclisi'nden beş İttihatçının daha Meclis-i Umumi üyesi olarak seçileceği ka­ rara bağlanmıştır." Ayrıca 1 9 1 3 Kongresi'nde kabul edilen nizamnamenin ilk maddesi, 1908 Devrimi'nden beri süregelen Cemiyet ve Fırka ayrımını ortadan kaldırmıştır. Bu maddeyle İTC artık en yük­ sek karar organı Meclis-i Umum i olan siyasi bir fırka olarak tanımlanır. O halde Meclis-i Umumi, İttihatçı tek parti iktida­ rının kristalleştiği temel odak olarak görülmelidir. Bu kurul, yalnızca İTC'nin hükümet üzerindeki kontrolünü kurumsal­ laştırmakla kalmaz aynı zamanda Fırka-Cemiyet ayrımını çö­ züme kavuşturur. Meclis-i Umumi yalnızca bir siyasal hareket olarak İttihatçılığın değil, İkinci Meşrutiyet'in son yıllarında Osmanlı devlet mekanizmasının en yüksek karar organıdır, adeta bu mekanizmanın kendisini temsil etmektedir. Yalnızca İttihat ve Terakki'nin asker ve sivil liderlerini değil, bunlar etra­ fında oluşan ve asker-sivil ayrımının ötesine geçen güç odakla­ rının siyasal temsilini mümkün hale getirir, bunlar arasındaki güçler dengesine kurumsal bir nitelik kazandırır. İ stanbul Heyet- i Merkeziyesi

Söz konusu güç odaklarından birini de İTC İstanbul Heyet-i Merkeziyesini kontrol eden Kara Kemal çevresi oluş­ turmaktadır. Yukarıda değindiğimiz gibi 1913 Kongresi, taşra örgütünün özerkliğini büyük ölçüde kısıtlarken Kara Kemal ve arkadaşlarının kontrolündeki İstanbul örgütü hakkında tam 90 A.g.e.,

s.

147.

91

s.

1 54.

A.g.e.,

in K u r u l u ş u

i

tersi bir düzenlemeye gider. " İstanbul ve mülhakatı bir daire-i belediye olmak hasebile sancaklar m isullu bir merkez tarafın­ dan idare olunur. Katip-i mes'ulü ve heyeti merkeziyesi sancak katib-i mes'ulü ve heyeti merkeziyeleri salahiyetini haizdir."" Ancak görünüşteki bu benzerliğe rağmen İstanbul teşkilatını taşradaki sancak teşkilatlarından ayıran önemli bir farklılık dikkat çekmektedir. İstanbul merkezi, şehirdeki her belediye dairesinde, bir katip ve bir heyet-i merkeziye üyesi tarafından yönetilen bir semt teşkilatına sahiptir. Semt katipleri İstanbul Heyet-i Merkeziyesi tarafından seçilecek ve İTC Merkez-i Umumisi tarafından onaylanacaktır. Yani İstanbul Heyet-i Merkeziyesi'nin İstanbul semt teşkilatları üzerindeki yetkileri İTC Merkez-i Umumisi'nin taşra teşkilatları üzerindeki nü­ fuzuna benzemektedir. Merkez-i Umumi'ye İstanbul vilayet kongresi üzerinde de bir yetki tanınmamıştır. İstanbul Heyet-i Merkeziyesi'ni seçecek İstanbul vilayet kongresi, her bir bele­ diye dairesinde düzenlenecek semt kongrelerinden yollanacak delegelerden oluşacaktır. Dolayısıyla 1913 Kongresi'nde kabul edilen nizamname, İTC'nin taşra teşkilatlarını Cemiyet'in merkezi yönetim aygıtına daha bağımlı hale getirirken tam tersine İstanbul teşkilatı önemli bir özerklik kazanmıştır. Yukarıda yürütülen tartışma eksenin­ de düşünüldüğünde, bu nizamnamenin dikkate değer bir siyasal anlamı olduğunu söylemek mümkü n. 1912 Kongresi'nde Talat Bey'in savunduğu seçim stratejisini desteklediği anlaşılan ve Cemiyet'in İstanbul teşkilatına hakim olan Kara Kemal çevresi, 191 3'te kabul edilen örgütlenme modeliyle adeta ödüllendirilmiş durumdadır. 1913 Kongresi'nin kazananlarından olan bu çev­ renin etki alanı ilerleyen yıllarda, özellikle Cihan Harbi döne­ minde, İTC örgütlenmesinin çok ötesine geçecektir. O dönem İTC Katib-i Umumisi olan Ali Fethi Bey, kongreden kısa süre 92 A.g.e., s. ıso.

ss

56 1

M e $ f u tiyet 'ten Cumhuriyer 'e M e s l e k i Tem s i l ve Sol

önce yaptığı bir konuşmada Cemiyet'in tarımsal kredi birlikleri ve ekonomik kooperatifler kurma niyetinden bahseder." Buna paralel olarak Kongre sırasında alınan önemli kararlardan biri esnaf cemiyetlerinin düzenlenmesi ve Cemiyet'in öncülüğünde kooperatifler kurulmasıdır." Bilindiği gibi Kara Kemal ve ar­ kadaşları her iki kararın uygulanma sürecine öncülük etmiştir. Esnaf cemiyetlerine dayanarak kooperatif tarzında örgütlenen anonim şirketlerin kuruluşunda öncü rol oynayan Kara Kemal, Cihan Harbi sırasında ivme kazanan milli iktisat politikalarının başlıca aktörlerindendir." Kara Kemal, ikinci Meşruiyet döneminin başlarından iti­ baren esnaf loncalarının örgütlenmesi ve modernizasyonunda Ali Ihsan Bey ve Memduh Şevket ile birlikte çalışarak önemli roller oynamıştır." Bu çevrenin iktisadi bir güç haline gelme­ sinde İstanbul'un iaşe politikalarında sahip olduğu rol önemli bir etken olmuştur. Tekeli ve ilkin, Cihan Harbi için seferber93

"Le Parti Union et Progres et !es rfformes. Dfclarations de Fethy Bey," Le Moni­

teur Orienta/, 9 Eylül 1 9 1 3 , s. 2. 94 lTC'nin esnaf cemiyetleri hakkındaki kararı "1913 Kongresi'nde Kabul Edilen Siyasal Program" içinde 21. madde ile düzenlenmiştir. Tunaya, Türkiye'de Siya­ sal Partiler. Cilt L s. 142. "Le Parti Union et Progres et les reformes. Dfclarations de Fethy Bey," Le Moniteur Oriental, 9 Eylül 1 9 1 3 , s. 2. 95

İkinci Meşrutiyet döneminde milli iktisat politikaları lTC'nin etkisi altındaki esnaf cemiyetleri arasında önemli bir kitle desteğine sahip olmuştur. Milli iktisat politikaları ekseninde ortaya çıkan kitle mobilizasyonu, örneğin, gayrimüslim kesi mleri hedef alan ekonomik boykot hareketlerinde görünür hale gel miştir. Bkz. Y. Doğan Çetinkaya, 1he Young Turks and the Boycott Movement. Bu eğilim kapitülasyonların kaldırılması gibi kritik bir kararın uygulanması esnasında da görünür hale gelmiştir Erol Ülker, "Representation of Political and Diplomatic H istory in the Köpe Archives," Gabor Fodor (der.), Between Empires-Beyond Bor­

ders. 1he Late Ottoman Empire and the Early Republican Era through the Lens of the Köpe Family içinde, (Budapest: Research Center for the Human ities, 2020), s. 173. Milli iktisat politikaları hakkında bkz. Toprak, Türkiye'de Milli İktisat. Milli iktisat politikalarına ilişkin olarak son dönemde ortaya konan önemli bir çalışma için bkz. Taylan Esin, Osmanlı Savaşı'nın iktisadi Aktörleri (1914- 18), ( İ s ­ tanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 2020). 96 Tekeli ve İlkin, "(Kör) Ali İhsan," s. 357·3 6 1 .

in K u r u l u ş u

1 57

liğin başlamasıyla bi rlikte Cavid Bey ve Emanuel Karasu'nun temsil ettiği İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası'na kentin iaşe iş­ lerinin yürütülmesinde önemli roller verildiğini gösterir. Oda, bu amaçla kurulan ve geniş yetkilerle donatılan komisyonlarda temsil edilmektedir.97 Odanın bu sırada İstanbul için gerekli olan iaşenin taşınmasında kilit role sahip tren vagonlarının kontrolünü elinde tuttuğu anlaşılıyor." Vagonların kimlere tahsis edileceği konusundaki yetki, savaş ekonomisinin örgüt­ lenmesi konusunda büyük bir öneme sahiptir. Fiyatların hızla yükseldiği koşullarda, vagon tahsis edilen kesimler tahıl, yiye­ cek ve diğer ürünlerin lstanbul'a transferiyle büyük miktarlar­ da kar elde etmiştir.•• Savaşın başlangıcında yürürlükte olan serbest ticaret koşullarında Ticaret ve Sanayi Odası vagon tica­ retini kontrol ederken bu yetki daha sonra Kara Kemal ve arka­ daşlarının denetimindeki esnaf odalarına geçmiştir. Esnaf ör­ gütlenmelerine dayanarak lstanbul'un iaşesini kontrol etmeye başlayan bu çevre, elde ettiği gelirlerle bir dizi anonim şirketin yanı sıra İktisad-ı Milli isimli bir banka kurar. Bu süreçte Kara Kemal etrafında öbeklenen grubun, imparatorluğun bütünün­ de uygulanan iaşe ve savaş ekonomisi politikalarındaki ağırlığı giderek artmaktadır.10° Kara Kemal, Temmuz 1 916'da kurulan ve Dahiliye Nazırı Talat Bey'in başkanlık ettiği Merkez İaşe Heyeti'nde önemli sorumluluklar üstlenmiştir. Bu uygulamay97 Toprak, Türkiye'de Milli iktisat, s. 408- 409. Sanayi ve Ticaret Odası'nı n iaşe işlerindeki rolüne dair Kara Kemal 'in bir raporu için bkz. Osman Nuri Ergin, Mecelle·İ Umur-ı Belediye, Cilt: 2 ( İstanbul: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kül· tür Daire Başkanlığı Yay ı n ları, 1 995), s. 814·815. 98 Tekeli ve llkin, "(Kör) A l i İ hsan," s. 362-363. 99 Ahmet Emin Yalman, Turkey in the World War, (New Haven: Yale University Press, 1 930), s. 1 3 8 - 140. 100

Cihan H a rbi sırasında uygulanan savaş ekonomisi ve iaşe politikaları hakkın­ da Yiğit A k ın'ın When the War Came Home: The Ottoman's Great War and the Dcvastation of an Empire (Standford: Standford Un iversity P ress, 2018) isimli çalı şması son dönemde yayınlanan en önemli kaynaklardan biridir.

58 1

M e ş r u tiye t 'ren Cumhuriy e r 'e M e s l e k i Te m s i l ve S o l

la Osmanlı toprakları üç iaşe bölgesine ayrılmış, bunlardan Trakya, Batı Anadolu ve İç Anadolu'yu kapsayan Birinci İaşe Bölgesi Başkanlığı'na Kara Kemal getirilmiştir. 101 Askeri - Mali Blok

Ancak Sanayi ve Ticaret Odası'nın İstanbul'un yerel politi­ kalarında geri plana itilmesi, 1 9 1 2'de ihtilalci bir strateji ola­ rak boykotun sözcülüğünü yapan Cavid Bey ve arkadaşları­ nın savaş ekonomisi üzerindeki nüfuzunu tamamıyla ortadan kaldırmaz. Tersine bu grup bir yandan Kara Kemal çevresi ile İstanbul'un iaşe politikaları konusunda rekabet ederken diğer yandan da ordu hiyerarşisiyle geliştirdiği ilişkiler sayesinde ekonomik ve finansal etki gücünü tüm imparatorluk ölçeğinde artırır. Ocak 1917'de kuruluş süreci tamamlanan İtibar-ı Milli Bankası mali ve askeri kesimler arasındaki işbirliğinin konu­

muz açısından en önemli yansımalarından biridir. 102 Cavid Bey, ileride Osmanlı İmparatorluğu'nun merkez bankası olma­ sı gayesiyle ortaya çıkan bu müessesenin kurucularından biri­ dir ve ilk genel idare meclisi başkanıdır. 10' İtibar-ı Milli Bankası bu aşamada dört milyon liralık bir sermayeye dayanır. Maliye Nezareti, bankanın 400.000 hissesinden 50.000'ine sahiptir. Harbiye Nezareti'nin payı ise toplamda 65.000 hissedir ki bu toplam içinde 50.000 hisse İsmail Hakkı Paşa riyasetindeki Askeri Demiryolları ve Limanlar İdaresi'ne aittir. Dolayısıyla 101 Toprak, Türkiye'de Milli iktisat, s. 4 2 1 ; İlhan Tekeli ve Selim ilkin, "Osman­ lı İmparatorluğu'nun Birinci Dünya Savaşı'ndaki Ekonom ik Düzenlemeleri ve Kara Kemal Bey'in Yeri," Cumhuriyetin Harcı. ikinci Kitap: Köktenci Moder­ nitenin Ekonomik Politikasının Gelişimi içinde, ( İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2004), s. 1 6 - 1 7; Vedat Eldem, Harp ve Mütareke Yıllarında Osmanlı lmparatorluğu'nun Ekonomisi, (Ankara: Türk Tarih Kurumu, 1 994), s. 39-47. l02 İtibar-ı Milli Bankası ve ordu arasındaki ilişkileri hakkında bkz. Ülker, "Mili­ tary, Fi nance and Economy in the Late Ottoman Empire," s . 1 9-20. 103 Eroğlu, ittihatçıların Ünlü Maliye Nazırı Cavid Bey, s. 76.

i t t i h a t ç ı Tek P a r t i Rej i

in K u r u l u ş u

1 59

askeri kanat İtibar-ı Milli Bankası'nın en büyük hissedarı ola­

rak karşımıza çıkmaktadır. 104 İtibar-ı Milli Bankası'nın askeri kesimin de desteğiyle ku­ rulması, bir anlamda Cavid Bey'in sermayenin merkezileşme­ si ve temerküzü konusundaki görüşlerinin hayata geçirilmesi anlamına geliyordu. Cavid Bey, Cihan Harbi sırasında, bu dönemde oldukça popüler hale gelen milli iktisat anlayışının temel prensiplerini benimser. 105 Her ne kadar yabancı sermaye yatırımlarının yararlarını vurgulamaya devam etmekteyse de milli sermaye ve endüstrinin gerekliliğine daha büyük önem vermektedir. Cavid Bey, Osmanlı İmparatorluğu'nda sermaye­ nin sınırlı miktarda ve dağınık halde bulunduğuna işaret eder. Bu nedenle imparatorluğun ekonomik gelişimi, sermayenin bankalar ve anonim şirketler elinde temerküzüyle mümkün olacaktır. 106 Cavid Bey savaş yıllarında bu görüşlerini askeri ke­ simle ittifak halinde pratiğe geçirme fırsatı yakalamıştır. Buraya kadar incelenen gelişmelerin zamanlaması oldukça dikkat çekicidir. Yukarıda belirtildiği gibi, Askeri Demiryolları ve Limanlar İdaresi 1916 yılı sonlarında yeniden yapılandı­ rılmış, bunun başına Mart 191 7'de İsmail Hakkı Paşa getiril­ miş, bu sırada, Ocak 1917'de, İtibar-ı Milli Bankası'nın kuru­ luş süreci Cavid Bey öncülüğünde tamamlanmış ve Harbiye Nezareti'ne bağlı birimler İtibar-ı Milli Bankası'nın en büyük hissedarı olmuştur. '°' Dolayısıyla 1916 sonlarından 191 7'nin ilk aylarına kadar geçen kısa süre içinde askeri ve mali çevreler arasında fiili bir işbirliğinin ortaya çıktığını söylemek yanlış olmaz. Bu işbirliğini pekiştiren bir başka mühim gelişme ise Cavid Bey' in Şubat 1 9 1 7 ' de İtibar-ı Milli Bankası başkanlığını 104 Ülker, "Military, Finance and Economy in the Late Ottoman Empire," s. 1 9-20. 105 Toprak, Türkiye'de Milli İktisat, s. 167- 168. İTC'nin milli iktisat politikaları hak­ kında ayrıca bkz. Feroz Ahmad, Va nguard ofa Nascent Bourgeoisie. 106 Eroğlu, İttihatçıların Ünlü Maliye Nazırı Cavid Bey, s. 275-277. 107 Ülker, "Mil ita ry, Finance and Economy in the Late Ottoman Empire,"

60 1

M e ş r u t iy e t 'ten Cumhu riye r 'e M e s l e k i Te m s ı l ve S o l

çalışma arkadaşı Hüseyin Cahit Bey'e bırakarak Maliye Nazırı görevini üstlenmesidir. 10• Cavid Bey'in Maliye Nazırı olarak göreve başladıktan kısa bir süre sonra mecliste 1917 yılı bütçe görüşmelerinde yaptığı konuşma nasıl bir milli iktisat ve sermaye birikimi politikası izleneceği konusunda önemli ipuçları verir: "Bu muharebe bize pek ziyade mucib-i memnuniyet ve iftihar olacak bir şey gösterdi. Demin muharebe esnasında para ka­ zananlardan bahsediyorum. Evet bu muharebe esnasında para kazananların bir kısmı hiçbir himayeye, hiçbir müzaherete mazhar olmaksızın kazandılar. Bir kısmı Hükümetin himaye ve müzaheret-i resmiyesiyle doğrudan veya bilvasıta kazandılar. Fakat her ne olursa olsun hepsi ticaretin zevkini tattı. Ticaretin zevkini tatmak, onda devam etmek için en büyük saik, en büyük amildir. Kendilerine yapılan müzaheret ve himaye - hatta bazı­ larının iddia ettiği gibi gayr-ı meşru olduğunu da farzetsek - ne­ ticesi olarak teşebbüsat-ı iktisadiyeye karşı beslenilen rağbetin temin eyliyeceği menfaat benim nazarımda o kadar büyüktür ki o gayr-ı meşruiyeti bile izale edebilir."'°' 108 Eroğlu, ittihatçıların Ünlü Maliye Nazırı Cavid Bey, s. 76-77. Cavid Bey'in Maliye Nazırı olarak görevlendirilmesine kadar İtibar-ı Milli Başkanı {PrCsident) olarak görev yaptığı, bu kuruluş üzerine hilaf güçleri tarafından mütareke döneminde hazırlanan bir raporda belirtilmiştir. "Rapport des Contrôleurs InteralliCs sur le CrCdit National Ottoman," s. 5. Public Record Otfice, Foreign Office Catalogs, 608/226/7, Turkish Request for the Resumption of Business by Banque de Credit National Ottoman, 387-405. Bu raporun bir örneğine de İtibar-ı Milli Banka­ sı yönetimince cevaben yazılan bir başka raporla birlikte Başbakanlık Osmanlı Arşivleri'nde rastladım. BOA, HR. H M Ş . IŞO, 65/6, 15.05.1 335. Söz konusu kay· naklardan, bu çalışmada da atıf yapılan "Military, Finance and Economy in the Late Ottoman Empire" üst başlıklı yazımda faydalanmıştım. Bu makale 2014 yılında sunduğum şu tebliğe dayanmaktadır: Erol Ülker, "Towards a Milita ry­ Financial Complex in the Late Ottoman Empire: Directorate-General of Military Railways and Ports, 1 9 1 4 - 1 9 1 8'', Not A li Quiet on the Ottoman Fronts: Neglected Perspectives on a Global War, 1914-1918 başlıklı konferansta sunulan tebliğ, İstanbul. 9 · 1 2 Nisan 2014. 109 Aktaran, Yusuf Hikmet Bayur, Türk lnkıldbı Tarihi, Cilt: 3 1 914-1918 Genel Sa­ vaşı, Kısım 4: Savaşın Sonu, (Ankara, Türk Ta rih Kurumu Basımevi, 1967), s. 5 1 0 -5 1 1 .

in K u r u l u ş u

l

Yukarıdaki ifade açık b i r şekilde hükümet ta rafından des­ teklenen kesimlerin iaşe politikalarıyla, vagon tahsisinde sağ­ lanan ayrıcalıklarla ve diğer ekonomi dışı kanallarla elde ettiği büyük karları, böylece ortaya çıkan savaş zenginlerini normal­ leştirmektedir. Cavid Bey burada Kara Kemal'in kontrolündeki anonim şirketlerden değil, tüccarlardan ya da hükümetin desteğiyle ticarete atılanlardan bahsetmekte, bunların edindiği servetin ülkenin genel servetinin artmasına yardımcı olacağını vurgu­ lamaktadır. Cavid Bey'in Kara Kemal çevresi ile ilişkili ikti­ sadi teşebbüslere karşı son derece mesafeli ve eleştirel bir tu­ tum takındığı bilinmektedir. Ancak kendisinin Maliye Nazırı tayin edilmesinden Temmuz 1918'e kadar uzanan dönem bo­ yunca İtibar-ı Milli Bankası'yla Hicaz ve Askeri Demiryolları ve Limanlar Müdüriyet-i Umumiyesi'nin son derece karlı bir grup ticari işlemin gerçekleşmesinde işbirliği yaptığının altı çizilmelidir. Özellikle müttefik ülkelerden kibrit, şeker gibi önemli tüketim malları ithalatı neticesinde elde edilen gelirler bu iki kuruluş arasında pay edilmiştir. 1 10 Her ne kadar Askeri Demiryolları ve Limanlar İdaresi'nin ithalat yapma izni olmasa da İsmail Hakkı Paşa öncülüğünde gerçekleştirilen bu tip işlem­ ler İtibar-ı Milli Bankası eliyle sonuçlandırılarak yasal bir zemi­ ne oturtulmuştur. İtibar-ı Milli Bankası yönetimi Nisan 1 9 18'de toplanan h issedarlar kuruluna, elde edilen gelirlerin bir kısmı­ nın maden ve metalürjiden inşaat ve sigorta sektörlerine uzanan farklı alanlarda faaliyet gösterecek anonim şirketlere aktarılaca­ ğını rapor etmiştir. " ' Harbiye Nezareti'ne bağlı İaşe Umum Müdürlüğü tam d a bu süreçte, Ağustos 191 7'de kurulmuştur. Bu gelişme savaş ekono­ misinin yönetiminde güçler dengesini önemli ölçüde değiştirl lO

Ülker, "Milita ry, finance and Economy in the Late Ottoman Empire," s. 19-22.

l 11 'Rapport des Contrôleurs Interallies sur le Credit National Ottoman', s. 5 - 6

61

62 I

M e F u tiy e r 'ren Cumhu riye r 'e M e s leki Te m s i l ve S o l

miştir. Yukarıda bahsi geçen Merkez İaşe Heyeti'nin kurulduğu Temmuz 1916'dan bu tarihe kadar İsmail Hakkı Paşa'nın temsil ettiği ordu hiyerarşisi ile Kara Kemal çevresi arasında bir den­ ge politikasının gözetildiği anlaşılıyor. Kara Kemal gibi İsmail Hakkı Paşa da Askeri Levazım Reisi olarak Talat Bey'in yöne­ timindeki Merkez İaşe Heyeti'nin bir üyesidir. 1 12 Bu kurumsal dengenin fiili politikalarda da karşılık bulduğunu söylemek mümkün. Örneğin Mayıs 1916'da bir önceki yıla ait pamuk mahsulünden 2 milyon kıyyenin* yine İsmail Hakkı Paşa yö­ netiminde Harbiye Nezaretine bağlı olan Askeri Demiryolları ve Limanlar İdaresi tarafından ve 1,5 milyon kıyyenin Anadolu Milli Mahsulat Şirketi tarafından Almanya'ya ihraç edilmesine karar verilmiştir.113 Milli Mahsulat Şirketi, Kara Kemal çevresi tarafından kurulan şirketlerden biridir. Dolayısıyla bu karar, pamuk ihracından elde edilecek gelirin askeri kesim ile Kara Kemal grubu arasında paylaştırılacağı anlamına gelmektedir. Fakat Ağustos 1917'de İaşe Umum Müdürlüğü'nün kuruluşuy­ la bu denge politikası bir kenara bırakılır ve kontrol tamamen askeri kanada geçer. 1 1 • Ordu üst kademesinin tüm iaşe işlerinde en yetkili merci haline gelmesi, liberal ve askeri kesimler arasında oluşan fiili ittifakın savaş ekonomisinin kontrolünü ele geçirmesi sürecin­ deki önemli bir aşamayı temsil ediyordu. Söz konusu sürecin aktörlerinden biri askeri kanadın ekonomik çıkarların ı temsil eden İsmail Hakkı Paşa ise diğeri liberal ve ticari kesimlerin ekonomik ve siyasal çıkarlarını oldukça tutarlı bir şekilde sa­ vunan Cavid Bey'dir. Yönetimi İsmail Hakkı Paşa'ya bırakılan 1 1 2 Zafer Toprak (2003), ittihat - Terakki ve Cihan Harbi: Savaş Ekonomisi ve Türkiye' de Devletçilik (İstanbul: Homer K itabevi, 2003), s. 1 39. 1 .282 kg.'a denk gelen ağırlık ölçüsü.-ed. 1 1 3 BOA, BEO, 441 5/33 1067, Ticaret ve Ziraat Nezaret i-Ticaret Müdüriyet-i Umumi­ yesi, 1 8 Recep 1 334 / 2 1 Mayıs 1 9 1 6 . 1 1 4 Tekeli ve İ l k i n , "Osmanlı İ mparatorluğu'nun Birinci Dü nya Savaşı'ndaki Ekono­ mik Düzenlemeleri," s. 7-20.

ın K u r u l u ş u

1 63

İaşe Umum Müdürlüğü yalnızca ordunun değil sivillerin de iaşesinin sağlanması sorumluluğunu üstlenmiş, tüm nüfusun iaşesi ve beslenmesi için gerekli olan politikaların saptanma­ sı ve yürütülmesinden sorumlu kılınmıştır ki bu, Kara Kemal ve onun liderliğindeki İTC İstanbul örgütünün genel olarak savaş ekonomisinin idaresinden dışlanması anlamına gelmek­ tedir. İaşe Umum Müdürlüğü aynı zamanda Maliye Nezareti ve İtibar-ı Milli Bankası ile yakın ilişki içindedir. Örneğin; İtibarı-ı Milli Bankası Ekim 1917'de İaşe Umum Müdürlüğüne bir milyon lira tutarında kredi tahsis eder ve bu işlemin garan­ törü Cavid Bey'in riyasetindeki Maliye Nezareti' dir.115 Muhalefet ve Mesleki Temsil

Bu noktada askeri ve mali kesimler arasında ortaya çıkan, 1916 yılı sonlarından 1 9 1 7 yılının ikinci yarısına kadar geçen süre içinde kurumsallaşan işbirliğinin, savaş ekonomisinin kontrolüne ilişkin rekabet ve sermaye birikimi süreçlerinin ötesine geçen iktisadi ve siyasi sonuçları olduğunun altı çizil­ melidir. Ağustos 191 7'de kurulan İaşe Umum Müdürlüğü'yle birlikte, Maliye Nezareti ve Harbiye Nezareti etrafında şekil­ lenen ortaklık, Kara Kemal liderliğindeki İstanbul Heyet-i Merkeziyesi'ni büyük ölçüde dışarıda bırakarak imparatorluk düzeyinde savaş ekonomisinin kontrolünü ele almıştır. İtibar-ı Milli Bankası'nda cisimleşen mali sermayenin oluşumunda önemli rol oynayan bu koalisyon aynı zamanda, yalnızca ordu­ da, hükümet ve devlet aygıtında değil, İTC hiyerarşisi içinde de önemli bir temsiliyete sahiptir. Ancak savaşın son dönemecine kadar iktisadi ve siyasi nüfuzunu devam ettiren bu iktidar blo­ ğuna karşı, Kara Kemal çevresinin de içinde etkin olduğu, özel­ likle savaş zenginleri, yolsuzluklar ve ihtikar (vurgunculuk-ed.) meselelerini gündemde tutan bir muhalefet ortaya çıkmıştır. l 15 'Rapport des Contrôleurs Interallies sur le Crfdit National O ttoman', s. 7, 1 5 .

64

I

M e ş r u uy e t 'ten Cumhu riye r 'e Me5/eki Te m s i l ve 5 o /

Çalışmanın giriş bölümünde Temsil-i Mesleki programına de­ ğinmiş, bunun temel olarak siyasal ve iktisadi yaşamın meslek gruplarını temsil eden korporasyonlar etrafında yeniden yapı­ landırılmasını öneren korporatist bir program olduğunu belirt­ miştim. Burada ise mesleki temsil çizgisinin söz konusu mu­ halefete siyasal ve programatik bir içerik kazandırma çabasıyla ilişkilendirilmesi gerekliliğinin altını çizeceğim. Mete Tunçay, Cihat ve Tehcir başlıklı kitabının giriş kısmın­ da mesleki temsil yöneliminin Cihan Harbi yıllarında muha­ lif bir siyasal tutumu yansıttığına dair Hamit Z. Aliyev isim­ li Azeri bir Sovyet tarihçisine atıf yapar. 1 16 Aliyev'e göre 1915 yılının sonlarında İTC içinde Mutediller isimli bir muhalefet grubu ortaya çıkmıştır. Daha önce İTC İstanbul teşkilatını yö­ nettiği öne sürülen Ali İhsan bu grup içinde önemli roller oy­ namaktadır. Ali İhsan Bey ve taraftarları Mesleki Temsil isimli bir program ortaya atarlar ve 1916 yılı baharında gerçekleşen parti kongresine bu programı takdim ederler. Dış ticaretin ve bankaların kamulaştırılmasını destekleyen program bir halk hükümetinin kurulmasını ve yabancı sermaye faaliyetlerinin denetim altına alınması talep etmektedir. Bu gruba yönelik desteğin artması nedeniyle İTC yönetimi çeşitli ödünler ver­ mek zorunda kalmış ve Mutediller programının kimi madde­ leri kongrede kabul edilmiştir. Aliyev'e göre "sonradan Milli­ azatlık [kurtuluş] harekatı zamanı, Kemal taraftarlarının mü­ him bir hissesini teşkil eden de malız bu Sol İttihatçılar veya 'azat düşünenler' dir."117 İleride daha ayrıntılı bir şekilde inceleneceği gibi Aliyev "Sol İttihatçılar" ve Mutediller olarak isimlendirdiği kesimin Milli Mücadele'ye katkıları konusunda haklıdır. Nitekim Milli Mücadele sırasında çizdiği radikal çizgiyle ön plana çıkan ve 1 16 Mete Tunçay, Cihat ve Teh cir: 1915-1916 Yazıları, ( İ stanbul: Afa Yayı ncılık, 1991), s. 6 -9. 1 1 7 A.g.e., s. 7.

in K u r u l u ş u

Cihan Harbi sırasında bir dönem İttihatçı

j 65

Tanin gazetesi baş­

yazarlığını da üstlenmiş olan Muhittin (Birgen), Ekim 1921' de Kazım Karabekir'e yazdığı mektupta benzeri bir ilişkiye işaret eder. Muhittin Birgen'e göre Kuva-yı Milliye hareketi, kadroları­ nı büyük ölçüde İttihat ve Terakki'nin merkez ve sol unsurların­ dan devşirmiştir. "' Ancak Aliyev'in Mesleki Temsil programının ilk olarak 1916 İTC Kongresi'nde gündeme geldiğine dair iddiası ihtiyatla karşılanmalıdır. Burak Aslanmirza'nın yakın zamanda yayımladığı 1916-1917 yıllarına ait İTC evrakında bu programın sistematik bir şekilde gündeme geldiğine dair bir ize rastlamı­ yoruz.1 " İTC 1916 Senesi Siyasi Programı'nın da Aliyev'in ima ettiği ölçüde radikal bir içeriğe sahip olduğu tartışmalıdır. 120 Yerli sanayinin korunması için gümrüklerin artırılması, lağve­ dilen yabancı sermayenin yeniden tesisine izin verilmemesi gibi önemli maddeler bu programda yer alsa da, örneğin dış ticaretin ve bankaların kamulaştırılması gibi tedbirlere ya da halk hükü­ meti kurulması gibi siyasal önermelere bu programda yer veril­ mediğini vurgulamak gerekmektedir. Mesleki temsil ilkesiyle ilişkilendirilebilecek en önemli maddede (Madde 21) aynı ya da benzer meslek erbabının ortak çıkarlarını koruyabilmek için teş­ kil edecekleri cemiyetlere dair bir kanun yapılmasından bahse­ dilse de söz konusu maddede ya da genel olarak programda bu tür cemiyetlerin siyasal temsili konusunda herhangi bir ibareye rastlamıyoruz. Yine de Cihan Harbi yıllarında savaş ekonomisinin idare tarzına yönelik bir muhalefetin ortaya çıktığı belirtilmelidir. Örneğin Yusuf H ikmet Bayur, 1916 yılındaki bütçe görüşmele­ rinden başlayarak söz konusu muhalefetin izlerini sürer ki bu 1 1 8 Tunçay, Türkiye'de Sol Akımlar, s. 28 3. 1 1 9 Burak Aslanmirza, ittihat ve Terakki Cemiyeti'nin Kızıl Konak Evrakı. Toplantı Zabıtları, Genelgeler ve Siyasi Program (1916-1917), (İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları, 202 1 ) . 1 2 0 A.g.e., s. 176-184.

66 1

M e ş r u tiyet'ten Cumhu riye r 'e M e s l e k i Te m s i l ve S o l

inceleme, Aliyev'in yukarıda tartışılan tezlerini destekler ni­ teliktedir.'" Öte yandan Selim İlkin ve İlhan Tekeli, Ali İhsan Bey'in kardeşi Asım Süreyya Bey'e atıfla Temsil-i Mesleki programının, Aliyev'den farklı olarak 1 9 1 5 - 1916 döneminde değil, 1917 yılı sonlarında -yani İaşe Umum Müdürlüğü'nün kurulmasıyla Kara Kemal çevresinin iaşe politikalarından dış­ lanmasından sonra- hazırlanarak İTC Merkez-i Umumisi'ne sunulduğunu öne sürer. 122

İktidar ve muhalefet arasındaki mücadelenin iki şekilde tezahür ettiği anlaşılıyor. Bunlardan ilki, savaş ekonomisini yöneten hakim eğilime karşı özellikle ekonominin yönetimin­ deki yolsuzlukları ve sorumsuz politikaları hedef alan bir mu­ halefetin ortaya çıkmasıdır. Ahmet Emin Yalman bu gelişmeye, Osmanlı İmparatorluğu'nun Cihan Harbi yılları hakkında kale­ me aldığı çalışmasında değinir. Mart 1918'de Ayan Meclisi'nde gerçekleşen tartışmalara atıfla, yakın dönemde oluşan bir mu­ halefet bloğunun iaşe tedariki konusundaki sorumsuz politi­ kaları eleştirdiğini ve Kara Kemal'in ekonomik sistemini savu­ nanların, sorunların kaynağını bir iaşe bakanlığının eksikli­ ğine bağladığını ileri sürer,"' ki bu gözlem Bayur, Aliyey, İlkin ve Tekeli'nin yukarıda tartışılan görüşleriyle tutarlıdır. İkinci olarak, muhalefetin en azından bir bölümü yalnızca dar anla­ mıyla iaşe politikalarına odaklanmamış, tersine mesleki temsil çerçevesinde daha genel düzeyde reform politikaları öneren bir program arayışına girmiştir. Böylece mevcut siyasal rejimin kor­ poratist bir temelde yeniden şekillenmesi savunulmaktadır. Dolayısıyla burada söz konusu olan ekonomik bir çıkar ça­ tışmasının ötesine geçen siyasallaşmış bir paylaşım mücadele­ sidir. Bilindiği gibi İkinci Meşrutiyet döneminin ilk yılların121 Bayur. Türk inkılabı Tarihi. Cilt: 3, s. 497-543. 122 Tekeli ve İlkin, "( Kör) Ali i hsan,'' s. 367. 123 Yalman, Turkey in the World War, s. 1 3 2 - 1 33.

in K u r u l u ş u

1 67

dan itibaren korporatizm ve meslekçilik, milliyetçi ve ittihatçı çevrelerde liberalizme bir tepki ve eleştiri olarak dikkate değer bir yaygınlık kazanmıştır.'" Ancak Kara Kemal liderliğindeki İstanbul Heyet-i Merkeziyesi'nin, esnaf örgütlenmesi, anonim şirketler ve iaşe politikaları etrafında edindiği politik ve eko­ nomik güç, meslekçi ilkelerin önemli bir nüfuz ve prestij ka­ zanarak siyasal bir programa doğru evrimini mümkün hale getirmiş görünüyor. Ali İhsan Bey, Kara Kemal'in hiçbir zaman mesleki temsil ilkelerini benimsemediğini ifade eder. 125 Yine de bu çevrenin savaş ekonomisinin yönetiminden dışlandığı bir bağlamda mesleki temsil çizgisinin İttihatçılar üzerinde önemli bir etki yarattığını söylemek mümkün. Cihan Harbi'nin son dönemlerinde Tasvir-i Efkar gazetesi ve özellikle bu gazetenin başyazarı Yunus Nadi, korporatist fikir­ lerin önemli sözcülerinden biri haline gelmiştir.126 Yunus Nadi, Tasvir-i Efkar' daki yazılarında iaşe tedariki, vagon ticareti ve karaborsa gibi kanallar sayesinde büyük servetler biriktiren savaş zenginlerini eleştirmekte, küçük ve orta ölçekli girişim­ cilere ait üretici ve tüketici kooperatiflerini milli ekonominin omurgası olarak görmektedir.127 Ağustos 19!7'de kaleme aldığı ı 24 Bu konuda bkz. Zafer Toprak, "Türkiye'de Korporatizmi n Doğuşu", Toplum ve Bilim, sayı ı 2 , 1 980, s. 4 ı -49 1 2 5 Tekeli ve llkin, (Kör) Ali Ihsan, s. 367 1 26 Tasvir-i Efkdr gazetesi bu dönemde Osmanlı kamuoyunu Bolşevik Devrimi hak­ kında bilgilendiren en önemli yayınlardan biridir. Uygur Kocabaşoğlu ve Me­ tin Berge, Bolşevik ihtilali ve Osmanlılar, ( İstanbul: İletişim Yayınları, 2006), s. 9 1 - 1 33. Gazeteni n Bolşevik Devrimi'ne ilgisi genelde Yunus Nadi'ye atfedilse de Arda Odabaşı bu konuda yine Tasvir-i Ejkdr' da yazan ve Selanik kökenli sos­ yalist bir entelektüel olan Rasim Haşmet Bey'in etkisine de işaret eder. İ. A rda Odabaşı, Osmanlı'da Sosyalizm, Türkçülük ve İttihatçılık - Rasim Haşmet Bey, ( İstanbul: Kaynak Yayınları, 201 ı), s. 26 ·27. 1 27 Yunus Nadi'nin milli ekonominin inşası konusunda kooperatiflerin önemi­ ni vurgulayan yaklaşımı hakkında bkz. "Milli İktisadın İlk Esaslı Hatvesi-l," Tasvir·i Efkar, i l Ekim 1916; "Milli iktisadın ilk Esaslı Hatvesi·II," Tasvir·i Efkar, 12 Ekim 1 9 16; "M illi iktisadın İlk Esaslı Hatvesi - I I I ,'' Tasvir·i Efkar, 16 Ekim 1916. Savaş zenginleri hakkında ayrıca bkz. Mithat Kadri Vural, "Savaş Yıllarında Milli Bir Burjuvazi Oluşturma Çabası Olarak 'Harp Zenginleri' ve

68 1

M e F u tiye t 'ten C u m h u riye r 'e Mesleki Te m s ı l ve S o l

bir yazıda, savaş zenginleri nin ortaya çıkışını Türklerin tica­ ri sahada etkinlik kazanmasının işareti olarak gören ve Cavid Bey' in yukarıda özetlenen görüşlerinde ifade bulan eğilimi açık bir şekilde eleştirir. Yunus Nadi'ye göre bu çevreler tam tersine iktisadın muntazam gelişimine darbe vurmaktadırlar. 128 Yunus Nadi savaşın son aylarında iktisadi görüş ve eleştiri­ lerini keskinleştirmektedir. Mayıs 1 918'de yazdığı bir makalede savaş zenginleri hakkında görüşlerini oldukça net ve sert bir şekilde ortaya koyar: "İhtikar manen ve vicdanen pek mezmum bir şey olsa da tacir denilen mahlukatın mümkün olduğu kadar fazla kazanmağa olan meslek-i mecburiyeti de müsellemdir. O önünde mani bulunmadıkça kazanacaktır ve işte kazanmıştır da. Harp ticaretinin umumi hayatı daha az müteessir etmesi bahsinde vazife hükümetin idi, hükümetindir ve hükümetin olacaktır."12• Yunus Nadi iktisadın toplumların ve milletlerin hayatında ne kadar önemli bir yer tuttuğunu vurgulayarak bu­ nun yalnızca Ticaret Nezareti'nin tasarruflarıyla yönetilemeye­ ceğini vurgular. "iktisadın bugün kadar yarını da muhit büyük ve esaslı bir programını çizerek onu hal ve mevkie hakim kıl­ mağa ve devletin bütün kuvvetlerini hep bu gayeye doğru kul­ lanmağa çalışmak da hükümetin vazifesidir. Hükümetin hatta devletin iktisadi bir mesleği olacaktır. Madem ki bugün cemi­ yetin ve her milletin hayatı iktisadiyata müstenittir."130 Yukarıda özetlenen görüşler, Yunus Nadi'nin soyut bir harp zenginleri ya da liberalizm eleştirisinin ötesine geçen siyasal bir arayış içinde olduğunu göstermektedir. Askeri kesimin kontro­ lündeki vagon ticaretinden de beslenen ihtikar, yani vurgunBuna Yönelik Eleştiriler," Çağdaş Türkiye Tarihi A raştırmaları Dergisi, XVI/32, 2016, s. 109- 1 3 1 . 1 2 8 Aktaran, Bayur, Türk lnkıldbı Tarihi, Cilt: 3, s. 540-54 1 . Söz konusu yazı için bkz. Yunus Nadi, "Yeni Zenginler Meselesi," Tasvir-i Ejkdr, 13 Ağustos 1 9 17, s. 1. 1 29 Yunus Nadi, " i ktisad-i Meslek," Tasvir-i Cjkô.r, 18 Mayıs 1918, s. 1. 130 A.g.e.

inin Kuruluşu

1 69

culuk ve spekülasyon, bu bakış açısıyla bireysel yolsuzluklar temelinde değil "tacir denilen mahlukatın" kar etme ve dur­ maksızın servet biriktirme eğiliminden kaynaklanan sistemsel bir sorun olarak değerlendirilmektedir. Dolayısıyla bunun top­ lum üzerinde yaratacağı negatif etkilerle mücadele etmek dev­ letin görevidir. Yunus Nadi devletin tüm kurumları tarafından benimsenecek ve hükümet tarafından uygulamaya konulacak bütünlüklü bir ekonomik ve siyasal program çağrısı yapmak­ tadır. Temsil-i Mesleki tam da böyle bir bütünlüklü ekonomik ve siyasal program olarak görülebilir. Nitekim M illi Mücadele döneminde Yunus Nadi'nin yayınladığı Anadolu' da Yeni Gün gazetesinin Temsil-i Mesleki programının bütünlüklü olarak yayınlandığı ilk mecra olması tesadüf olmasa gerek. İttihatçıların Sosyalizmi

O halde İTC içinde ortaya çıkan korporatist muhalefetin bo­ yutları neydi? Bu hareket ne dereceye kadar etkili bir siyasal güç haline gelebildi? Ali İhsan Bey 1 926 yılında, Mustafa Kemal'e yönelik suikast girişimi nedeniyle İstiklal Mahkemesi'nde yar­ gılanırken, İTC merkeziyle olan anlaşmazlıklar nedeniyle Cihan Harbi sırasında meslekçi ilkelere dayanan bir siyasal partinin gündeme geldiğini ifade etmiştir. 1 3 1 Bunun tam olarak ne zaman olduğunu bilmesek de yukarıda işaret edildiği gibi İlhan Tekeli ve Selim İlkin, Temsil-i Mesleki programının 1 9 1 7 yılı sonla­ rında İTC'ye önerilmiş ancak kabul görmemiş olduğuna işaret ederler. Bağımsız bir siyasal partinin bundan sonra gündeme gelmiş olması hayli muhtemel. Elimizde 1917-1918 dönem inde mesleki temsili temel alan bir siyasal partinin fiiliyata geçirildiğine dair kanıt yok. Ancak İttihatçıların Cihan Harbi'nin sonlarına doğru sosyalist bir

1 3 1 Tekeli ve İlkin, "(Kör) Ali İ hsan," s. 366-367.

70 1

M e � r u rıyet 'ren Cumhu riye r 'e

fırka teşebbüsünde bulunduklarını biliyoruz.132 Söz konusu fır­ ka girişimi, Uluslararası Sosyalist Büro tarafından 1918 yılında düzenlenmesi planlanan Stockholm Konferansı'na katılmayı he­ deflemiştir ve 1917 yılı içinde sosyalist partiyi temsil ettiği iddia edilen Hüseyinzade Ali ve Nissim Mazliyah aracılığıyla konfe­ ransı düzenlemekten sorumlu organizasyon komitesiyle temas kurmuştur. Bu konferansın misyonu İkinci Enternasyonal'e bağ­ lı sosyalist partilerin uzlaşabileceği bir barışın koşullarını tartış­ maktır. 133 Dolayısıyla İttihatçıların hiçbir zaman gerçekleşmeyen bu konferansa katılma isteğinin gerisinde stratejik ve diplomatik kaygıların rol oynadığı söylenebilir. 134 fournal de Geneve' de çı­ kan 10 Ağustos 1917 tarihli bir habere göre, Stockholm'e giden Türk sosyalistler Boğazlar'ın uluslararasılaştırılması, Osmanlı Ermenilerine kültürel özerklik verilmesi gibi konularda açıkla­ malar yapmıştır ve bunun arkasından Armenia isimli yayında, "sosyalist maskesi takmış katillerin" açıklamalarına karşı sert bir metin yayımlanmıştır. '" Bahsi geçen İttihatçı sosyalist girişimin ne amaçla ortaya çıktığı, nasıl faaliyetlerde bulunduğu ve İTC ile ilişkilerinin mahiyeti hakkında daha fazla araştırmaya ihtiyacımız olduğu ortada. Ancak 1917 yılında güya Osmanlı sosyalistlerini tem­ silen Stockholm'e giden Hüseyinzade Ali'nin Temsil-i Mesleki programını ortaya koyan İttihatçı çevreye dahil olduğu unu132 Orhan Y. Silier, "The Participation of the Union and Progress Party i n the Stock­ holm I nternational Conference of 1 9 1 7," presented to the Conference on 1he Yo­ ung Turk Revolution of 1908, Manchester, 23·25 Mart ı988. 1 3 3 Stockholm Konferansı hakkında bak. Patricia van der Esch, İkinci Enternasyonal 1889-1 923 (Fransızcadan çev. Erden Akbulut), (İstanbul: Yordam Kitap, 2020), s. 157-172 1 34 Tunçay, Türkiye'de Sol Akımlar /, s. 65-66. 1 3 5 Journal de Geneve'de çıkan yazı ağustos ayı içi nde Hariciye Nezaretine ulaştı­ rılmıştır. BOA, HR. SYS, 2438 - 77, 14.08 . 1 9 1 7. Osmanlı misyonu ile gerçekleşen topla ntının tarihi 12 Temmuz 1 9 1 7 ' d i r. Bu toplantı tutanakları Social H istory Portal'da Stockholm Konferansı'na ilişkin belgeler arasında yayınlanmıştır: https://soc ial historyportal.org/stock holm 1 9 1 7/documents/1 1 1639

in K u r u l u ş u

1 71

tulmamalı ki, b u yetki kendisine İTC'nin kontrolündeki kimi esnaf cemiyetleri yöneticileri tarafından verilmiştir. 136 Bu açı­ dan bakıldığında Cihan Harbi'nin son döneminde gündeme gelen sosyalist olma iddiasındaki İttihatçı girişimden Mütareke döneminin ilk yıllarında ortaya çıkan sol akımlara uzanan bir devamlılık izlenmeye değer. Aşağıda mesleki temsil çizgisinin Mütareke döneminin ilk yıllarında bir yandan sol, sosyalist bir yaklaşım olarak sunulduğunu diğer yandan da bu dönemde ortaya çıkan sosyalist ve komünist eğilimlerle ilişkilendiğini tartışacağım. Bir başka deyişle Türkçeye mesleki temsil ola­ rak tercüme edilen korporatizmin Mütareke döneminde sol akımlar üzerinde belirli bir etkinlik kazandığını göstermeye çalışacağım. Ancak bunun için öncelikle sol akımların, özel­ likle Bolşevik ve komünist eğilimlerin Mütareke döneminin ilk yıllarında, İtilaf güçlerine karşı örgütlenen direniş hareketi üzerinde sahip olduğu ideolojik etkiye işaret etmek gerekiyor.

1 3 6 Sil ier, "Union and Progress Party,"

BÖLÜM 2

MÜTAREKE'NİN BAŞLARINDA S OSYALİSTLER , MESLEKİ TEMSİL, SEÇİMLER

Faşizm, otoriter rejimler ve demokrasi ilişkisi sosyal bi­ limcileri en çok meşgul eden meseleler arasındadır. Günümüz dünyasında sivil özgürlüklerin daralması, güçlü bir lider profili etrafında şekillenen popülist rejimler ve neo-faşist hareketler pek çok araştırmaya konu olmuştur. Meselenin güncel olduğu kadar tarihsel boyutlarına odaklanan çalışmalardan da söz et­ mek mümkün. Ö rneğin Federico Finchelstein, İkinci Dünya Savaşı sonrasına ait bir eğilim olarak popülizme odaklanır. 1 Popülizmin kökenlerini iki-savaş-arası dönemin faşist akımla­ rında arar ancak popülizm bir tür postfaşizmdir onun için. Bu ikisi arasındaki en büyük fark, popülistlerin İkinci Dünya Savaşı sonrasında aşırı şiddeti ve diktatörlüğü reddederek kimi demok­ ratik normları kabul etmesi, böylece otoriter demokrasiye yönel­ mesidir. Tarihsel bir olgu olarak faşizmi konu edinen bir diğer önemli çalışma Dylan Riley'nin The Civic Foundations of Fascism in Europe: Italy, Spain, and Romania, 1870-1945 (Avrupa'da Faşizmin Sivil Temelleri: İtalya, İspanya ve Romanya, 1870-1 945) isimli kitabıdır.' 2010 yılında yayınlanan bu çalışmada Riley, ikiFederico Finchelstei n, From Fascism to Populism in History, (California: Califor­ nia Un iversity Press, 2017). Oylan Ri ley, The Civic Fowıdations of Fascism in Europc: ltaly, Spain, and Roma­ nia, 1870 - 1 945, (Balt imore: The John Hopki ns Un iversity Press, 2010).

ler

1 73

savaş-arası dönemde ortaya çıkan birbirlerinden oldukça farklı özelliklere sahip faşist rejimleri otoriter demokrasiler olarak ni­ telendirmektedir. Riley'nin faşizm tanımında karşımıza çıkan demokrasi kav­ ramı, siyasal elitin ve yöneticilerin seçimle belirlenmesine iliş­ kin formel bir süreçten ziyade, modern devletler açısından meş­ ruiyetin kaynağı olarak halkı ya da ulusu temsil etme iddiasına atıf yapmaktadır. Riley'e göre, otoriter demokrasi anlamında faşist rejimler parlamentoyu, seçimleri ve sivil hakları ortadan kaldırdıkları durumlarda dahi halk ya da ulus egemenliğini temsil etme anlamında demokrasi iddialarını sürdürebilmekte­ dir. Faşistler liberalizmi reddederken bir siyasal meşruiyet pren­ sibi olarak demokrasiyi benimseme eğilimindedir. Liberalizm, faşistler tarafından demokratik olduğu için değil, tam tersine yeterince demokratik olmadığı için eleştirilir. Seçimler ve parla­ mento gibi mekanizmalar, ulusun genel iradesini temsil etmek­ te yetersiz kalmaktadır. Bunların yerini rejim tarafından kabul görmüş siyasal örgütlenmeler ve korporasyonlar almalıdır. Gerçekten iki-savaş-arası dönemde faşist rejimler, otori­ ter demokrasiler olarak tanımlanabiliyordu. Faşizm bizzat Mussolini'ye atfedilen "Faşizm Doktrini" isimli metinde "ör­ gütlü, merkezi, otoriter demokrasi" olarak tanımlanmıştı.' Yine de Avrupa' da faşizmin karşılaştırmalı analizi konusunda önde gelen isim lerden biri olan Stanley G. Payne, Ri ley'nin çalışma­ sını da konu alan bir değerlendirme yazısında faşizm- otoriter demokrasi eşleştirmesi hakkında olumsuz bir tutum takınır; böyle bir eşleştirmenin farklı özelliklere sahip birçok otoriter rejimi faşizm kategorisinde ele almaya yol açacağını vurgular. 4

Mussol i ni'ye atfedilen bu metin ilk olarak 1932 yılında Enciclopedia Italiana'da yayınlanm ıştır. Met n i n Jane Soames tarafından yapılan bir çevirisi "The Doctri­ ne of Fascism" başlığıyla Ihe Living Age, Kasım 1 933, s. 235 -244'te yayınlamıştır. Stanley G. Payne, " Review Article. Foundations of Fascism'', The lnternational History Review, 32(4), 20IO, s. 707-709.

74 I

M e ş r u tiye t 'ren Cumhuriye t 'e M e s l e k i Tem s ı l ve S o l

Doğrusu Riley'nin bu spesifik faşizm tanımlamasını destekle­ yecek güçlü analitik argümanlar geliştirdiğini söylemek müm­ kün değil. Demokrasinin faşist siyasal düşüncede nasıl bir an­ lam ifade ettiği sorusu elbette meşru bir araştırma gündemi oluşturur. Ancak faşistlerin kullandığı anlamıyla otoriter de­ mokrasiyi, genel olarak faşist rejimleri nitelendirecek bir analiz kategorisi olarak önermek çok anlamlı değil. Benzer bir şekilde günümüzde popülist rejimlerin gerçek demokrasiyi temsil etme iddialarını, bu tip rejimleri sınıflandırmak için bir referans noktası olarak almak da çok anlamlı olmazdı. Payne, haklı olarak, Riley'nin faşizm tanımıyla değil, faşist rejimlerin nasıl geliştiğine ve iktidara geldiğine ilişkin ana­ liziyle literatüre önemli bir katkıda bulunduğunu vurgular. Bu katkının temel çıkış noktası, Riley'nin "Tocqueville tezi" olarak nitelendirdiği yaklaşımın eleştirisidir.' Bu tez, sivil toplumun gelişmişlik düzeyi ile liberal demokrasiler arasın­ da doğrusal bir ilişki olduğu ön kabulüne dayanır: Gelişmiş ve dinamik bir sivil toplum liberal demokrasinin gelişimini mümkün kılar ve bunun tersi de doğrudur. Yani otoriter re­ jimler, dinamik bir sivil toplumun olmadığı siyasal sistem­ lerde ortaya çıkar. Burada sivil toplum, vatandaşlar ile devlet arası nda bir ara kategori olarak görülmektedir. Tocqueville'ci yaklaşıma göre bu tip örgütlenmeler dayanışmayı ve işbirliği­ ni teşvik ederek modern iten in yalnızlaştırıcı ve atomize edici etkilerine karşı bir denge unsuru oluşturur. Aynı zamanda si­ yasal iktidarın, toplumun bütünü üzerinde mutlak bir otorite ve denetim kurabilmesinin önüne geçer. Tocqueville'e göre güçlü bir sivil toplum, A merikan demokrasisinin en önemli özelliğidir. Hannah Arendt, sivil toplumun zayıflığını, totali­ ter rejimlerin doğmasına neden olan önemli etkenlerden biri olarak değerlendirir. Ri ley, The Civic Foundations ofFascism, s. 6-8.

Riley'e göre ise, iki-savaş-arası dönemde İtalya, İspanya ve Romanya' da hakimiyet kuran faşist rejimlerin yükselişi, sivil toplumun yokluğu ya da zayıflığına değil, tam tersine hız­ lı bir şekilde ve fazlasıyla gelişmiş olması nedeniyledir. Riley, Avrupa' da özellikle on dokuzuncu yüzyıl sonu ve yirminci yüz­ yıl başlarında ortaya çıkan dernekleşme ve kooperatifleşme ha­ reketlerine işaret ederek sivil toplumun gelişimine vurgu yapar. 1890-1914 yılları arasında Avrupa'da örgütlenme düzeyinde bir devrimin (an organizational revolution) meydana geldiğini, bu süreçte çok sayıda dayanışma ve yardımlaşma cemiyetlerinin, üretim ve tüketim kooperatiflerinin ve zirai kredi kuruluşla­ rının ortaya çıktığını belirtir. Ancak bu eğilim, siyasal örgüt­ lenmelerin zayıf olduğu ve hegemonya kuramadığı tarihsel bir bağlamda, Tocqueville tezinin öngördüğü gibi liberal demokra­ silerin değil, Riley'nin otoriter demokrasi olarak nitelendirdiği faşist rejimlerin ortaya çıkmasına yol açar. İtalya, İspanya ve Romanya' da gönüllü katılım esasına göre kurulan cemiyetlerin gelişmesi demokrasiyi destekler ancak siyasal kurumların za­ yıflığı nedeniyle bu demokratik süreç paradoksal olarak otori­ ter bir biçim alır. Dolayısıyla Riley faşist rejimleri korporatist bir siyasal temsil ve meşruiyet prensibiyle özdeşleştirir, bunun çıkış noktasını sivil toplumun çarpık gelişiminde arar. İkinci Meşrutiyet döneminde korporatist hareketin Osmanlı İmparatorluğu'nda ortaya çıkışı, Riley'nin İtalya, İspanya ve Romanya örneklerinde tartıştığı faşizmi doğuran dinamiklerle kimi benzerlikler taşımaktadır. Riley'e göre demokrasiyi halkın ya da ulusun temsili anlamında bir meşruiyet meselesi olarak gören faşistler, sivil toplumun hızlı şekilde geliştiği bir süreç­ te, dernek ve kooperatif gibi kolektif örgütlenmelere dayanarak ortaya çıkmıştır. Egemen sınıfların güçlü politik örgütlenmele­ re dayanarak hegemonyasını kurumsallaştıramadığı bir tarih­ sel bağlamda, sivil toplu mu mobilize edebilen farklı tipte faşist hareketler iktidarı ele geçirebilme potansiyeline sahip aktörlere

76 1

M e ş r u rıyet 'ren C u m h urıyer 'e Me5/ekı Te m s i l ve S o l

dönüşmektedir. Korporatizm Osmanlı'da Riley tarafından in­ celenen örneklere benzer bir şekilde sivil toplumun hızla bü­ yümekte olduğu, farklı türde kooperatiflerin ve cemiyetlerin kurulduğu bir süreçte ortaya çıkmıştır. Ancak Osmanlı'da kor­ poratist hareket, yani mesleki temsil hareketi, bu örneklerden farklı olarak iktidar partisi İTC'ye bir alternatifi değil, bizzat bu parti içindeki güçlü bir yönelimi temsil etmektedir. Mete Tunçay'ın da işaret ettiği gibi mesleki temsil İTC ik­ tidarı tarafından hiçbir zaman bütünlüklü olarak uygulama­ ya konan bir program haline gelmedi.6 Esnaf örgütlenmeleri temelinde kurulan anonim şirketler milli iktisadın hayata ge­ çirilmesinde alternatif bir sermaye birikim modelini temsil etmekteyken, Temsil-i Mesleki programı loncalar etrafında ör­ gütlenen bu yönelimi siyasal bir projeksiyona ve korporatist bir rejim tahayyülüne tercüme etmekteydi. Fakat mesleki temsil bir siyasal hareket olarak İTC içinde vücut bulduysa da bu yö­ nelim, 1916 yılı sonlarından itibaren, Osmanlı savaş ekonomi­ sinin kontrolünü ele alan askeri-mali bir iktidar bloğuna karşı muhalif bir pozisyonu temsil etmekteydi. Ağustos 1918' de İaşe Umum Müdürlüğü'nün kapatılıp İaşe Nezareti'nin kurulması ve Kara Kemal'in İaşe Nazırı olarak atanması esasen bu bloğun otoritesini kaybetmesi anlamına geliyordu. Ancak tek parti ik­ tidarı çerçevesinde iktidar-muhalefet dengesine ilişkin önemli bir değişime işaret eden bu gelişmelerin siyasal sonuçları son derece sınırlı olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu'nun Cihan Harbi'ndeki yenilgisi 30 Ekim 1 9 18'de imzalanan Mondros Mütarekesi ile resmileşmiş, sonrasında İTC iktidardan düşmüş, dolayısıyla mesleki temsil ilkeleri uygulanamamıştır. Meslekçi ilkeler sistematik bir şekilde uygulanmaya ko­ nulduğu takdirde nasıl bir siyasal rejimin ortaya çıkacağını, böyle bir rejimin ne dereceye kadar iki-savaş-arası dönemde Tunçay, Türkiye'de Sol A kımlar /, s. 267.

ler

ln

Avrupa' da iktidara gelerek korporatist programları merkezine alan faşist rejimlerle benzerlik taşıyacağını kestirmek oldukça güç. Çalışmanın bu bölümü açısından daha önemli olan mesele ise mesleki temsil çizgisinin savaşın sona ermesinin ardından giderek mevcut literatürde İttihatçı sol olarak nitelendirilen bir siyasal eğilime dönüşmesidir. Önceki bölümde İttihatçı bir sosyalist girişime atıfla bu dönüşümün ilk adımlarına işaret et­ miştim. Aşağıda ise mesleki temsil yöneliminin Mütareke dö­ neminde nasıl sosyalist ve hatta komünist olma iddiasında bu­ lunan bir dizi siyasal çevre için önemli bir referans noktası ha­ line geldiğini tartışacağım. Daha da önemlisi bu tür eğilimlerle ittihatçı solun dışındaki sosyalist ve Komintern çizgisindeki komünist gruplar arasında Mütareke döneminin ilk aşamala­ rında ortaya çıkan temaslara değineceğim. İşgal İstanbul'unda direniş hareketinin örgütlenmesinde önemli bir rol oynayan ve sol hareketlerle temas halinde olan Karakol Cemiyeti kaçınıl­ maz olarak bu tartışmanın önemli bir boyutunu teşkil edecek. Karakol Cemiyeti

Rusya'da işçi-köylü-asker sovyetlerinin Bolşeviklerin ön­ cülüğünde iktidara gelmesiyle sonuçlanan Ekim Devrimi, yir­ minci yüzyılın en önemli toplumsal-tarihsel gelişmelerinden birisidir kuşkusuz. Bilindiği gibi Cihan Harbi sürerken patlak veren devrim süreci, Rusya İmparatorluğu'nun çöküşüne ve sa­ vaştan çekilmesine yol açtı. Bu gelişme geçici olarak Almanya ve Osmanlı İmparatorluğu için elverişli koşullar yarattı ancak daha sonra bunlar da Avusturya-Macaristan ile birlikte Cihan Harbi neticesinde çöken imparatorluklar arasında yer aldı. Sosyal Demokratların kızıl Viyana'da yönetime ağırlıklarını koyduğu sıralarda, Almanya'da sosyal demokratlardan ayrışan Spartakistler-komünistler Rusya'dakine benzer bir işçi sovyet­ leri hükümetinin kuruluşuna yönelik devrimci ayaklanma gi-

78 1

M e � r u rıye r 'ren Cumhunyer 'e M e s l e k i Tem s i l ve S o l

rişimine öncülük ettiler. Ocak 1 9 1 9'da patlak veren Spartakist ayaklanmanın kanlı bir şekilde bastırılmasından kısa bir süre sonra, Macaristan' da Mart 1919'da Bela Kun liderliğindeki ko­ münistlerin de içinde yer aldığı bir sovyet hükümeti kuruldu. Ancak Macar devrimci hükümeti Ağustos 1919'da Romanya ordusunun Budapeşte'yi işgaliyle son buldu.' Bolşeviklerin umutlarını bağladığı Alman devrimi ve Macaristan Sovyet hükümetinin yenildiği sıralarda, yoğun bir iç savaş sürecinden geçen Rusya'nın güneyinde ve doğusunda önemli gelişmeler yaşanıyordu. Nisan 1918'de Bakü'de Temmuz ayı sonlarına kadar varlığını devam ettirecek, Bakü Komünü olarak bilinen bir Sovyet hükümeti kuruldu.• Bakü aynı zaman­ da İ ran komünist hareketinin örgütlenmesi açısından önemli merkezlerinden biri haline geldi. Cihan Harbi sırasında İran'ın büyük bir kısmı kuzeyde Rusya ve güneyde İngiltere işgali altın­ daydı. Mayıs 1917'de Bakü'de kurulan Adalet Partisi daha sonra İran'ın kuzeyindeki Gilan' da Mirza Küçük Han liderliğinde faa­ liyet gösteren Cengali isimli gerilla hareketiyle bağlantıya geçti.' Mayıs 1 920'de Küçük Han, Bolşeviklerin desteğiyle Eylül 192l'e kadar varlığını sürdürecek olan Gilan Sovyet Cumhuriyeti'ni ilan etti. Cengali hareketiyle ittifak geliştirmiş olan Adalet Partisi, Haziran 1 920'de Gilan sınırları içindeki Anzali isimli liman ken­ tinde İran komünist hareketinin program ve hedeflerinin sap­ tanmasına yönelik önemli bir kongre düzenledi ve Eylül 1 920' de ismini İran Komünist Partisi (İranKP) olarak değiştirdi. İranlı Birinci D ünya Savaşı ve sonrasında ortaya çıkan devrim süreçlerinin genel bir analizi için bak. Eric Hobsbawm, Kısa 20. Yüzyıl. 1914-1991. Aşırılıklar Çağı, (İs­ tanbul: Sarmal Yayınevi, 1 996), s. 7 1 -l04. Bakü Komünü hakkında bak. Ronald Grigor Suny, Bakü Komünü, 1917-1918, (İs­ tanbul: A ras Yayıncılık, 2019). İ ran' da bu dönemde sol hareketlerin gelişimi için bak. Ervand Abrahamian, Iran Between Two Revolu tions, (Princeton ve New Jersey: Pri nceton University Press, 1 982), s. 102- 1 1 9. Taline Ter Minassian, Komintern'in Seyyar Militanları (İstan­ bul: Yordam Kitap 2019).

ler

1 79

komünist ve devrimci gruplar Eylül 1920 başlarında Bakü'de Komintern öncülüğünde gerçekleştirilen Birinci Doğu Halkları Kurultayı'nda önemli bir ağırlığa sahipti. 10 Birinci Dünya Savaşı sonrasında İran-Azerbaycan eksenin­ de tüm bu gelişmeler yaşanırken savaştan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu topraklarının dikkate değer bir bölümü, başkent İstanbul da dahil olmak üzere İtilaf güçleri tarafından işgal edilmekteydi. 1 1 Başkent, Kasım 1918 tarihinden itibaren fiilen iş­ gal edildi. 16 Mart 1 920' de İngiliz, Fransız ve İtalyan askeri ma­ kamlarının şehrin yönetimine el koymasıyla birlikte işgal resmi bir nitelik kazandı. Ancak savaş boyunca İmparatorluğu tek elden yöneten İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin (İTC) iktidardan düştüğü, başlıca liderlerinin ülkeyi terk ettiği bu konjonktürde İstanbul, Trakya ve Anadolu' da yerel direniş hareketleri ortaya çıktı." Bu yerel hareketler bir süre sonra merkezileşti, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Nisan 1920' den itibaren faaliyete baş­ ladığı Ankara, direniş hareketinin başlıca merkezi haline geldi. Her ne kadar İTC Mütareke'nin imzalanmasından kısa bir süre sonra resmi olarak ortadan kalkmış olsa da İttihatçılar direniş hareketinin örgütlenmesinde kilit roller oynadılar. " Karakol Cemiyeti, Mütareke döneminin başlarında İttihatçı ilişkiler ağını bir arada tutarak direniş hareketinin ortaya çı­ kışında rol oynayan en önemli örgüttür. Bu teşkilatın İttihatçı liderleri, Rusya'daki devrimci gelişmelerin etkisi altında olsa 1 0 Bu önemli kurultay için bak. Yavuz Aslan, Birinci Doğu Halkları Kurultayı (1-7 Eylül 1 920 - Baku), (İstanbul: Kaynak Yayınları, 2007); Yavuz Aslan, (Doğu Halk­ larının Emperyalizme Karşı Kutsal Cihatı) Şark ŞUrası ve Şark ili Mecmuası (İs­ tanbul: Sosyal Tarih Yayınları, 2020). İşgal İstanbul'u hakkında bak. Nur Bi lge Criss. lsgal Altında lstanbul, 1918-1923, (İstanbul: İletişim Yayınları, 2008). Bu konuda Ali Karayaka, iıgal Altında İstan­ bul, (İstanbul: İnkılap Kitabevi, 2016). 1 2 Yerel kongre süreçleri ve bunun milli mücadele üzerindeki etkileri için bak. Bü­ lent Tanör, Türkiye' de Kongre iktidarları, ( İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2002). 13

Eric Jan Zürcher, Milli Mücadelede ittihatçılık, (İstanbul: İletişim Yayınları, 2010).

80 1

M e ş r u tiyet 'ten C u m h u riyet 'e Mesleki Tem s i l ve S o l

gerek, Karakol'un misyonunu ilkin "Avrupa Kapitalizm ve Emperyalizmi Aleyhine Asya İhtilal-i Umumisi" şeklinde ta­ nımlamış ancak daha sonra "Hukuk-ı Beşer ve İstiklal-i Milliyi Muhafaza Eder" ifadesi tercih edilmiştir." Yine de Karakol'un dikkate değer bir sol-radikal eğilime sahip olduğu vurgulanma­ lıdır. Cemiyet programının 3. maddesine göre, "'Karakol' kuvve­ tini insaniyet aleminin en necibi bulunan sulhperver heyetlerin ve umum sosyalist ve amele gruplarının muzaheret-i beynelmi­ lelinden ve Türk Müslüman aleminin yüreğinden ve maksadını kabul eden her fert ve cemiyetin muavenetinden alır.""

-.,,; ;,1'.,.. lf',;

. ........ . .1- .110- . .... �,,..

.;.,.,.,:. �ı .J"'" J;.,ı .bL1 • ;,;J. .J_•,., ,.,ı.... . ,. . J,.) . .,... . ,.;ı, � ,,. .J"'i. •W'..



- \

�,�.t-:-��;.'":' ..::. :-:-:.:.�� .:.ı."' ' -'"� :Ji, ..N-': ·'-iı.. ,,ı..1 .;,j .p..:..ı.

'

.� J:J, �·

�-� "� :ıı. ;,_ .,f jl � :.,v .;; . J,..) • - 'I' · �ıil .)oo.-.W'.)o; .:.,o&. .ıt;,>,,.. .> ı � r ·ı'• ...._ , ,.1 .,. :.. "i J .. .s.- • �··ı. ...ıı. .J.J...[ ;,...;: 1..,-.,,_,,.J..� · .. ,,_· .;:ı.. f.;·d· Jj..) • ı

�;-:;o;t;;,.1:;� �";.::; ��� ..s; 4>'-1 :::-

-

J;...\t- .;ı4 .;.;... .-'\' ·-

.:ı..�; ,... . J-�'- "''"'" '°'!' •""' j,)�, .....ı:.ı· -·'-"'\ J; . . _,..ı l.5 •P.-�/'.. ...... ��.· ..ıi � ........ . Jj.) • .s.>..4'•,,.- �,:-- .s,-ı .sJ.. �}4.. .J.>.. • .­ �� �� .J.I('� ,, ; � ""t' .. ;,ı_ ,...• ...s , :.ıı , .; - H J.,,_,

:"-;:.F::J.��--::>�::;�,';..���� .,,,.,,.r, .;,!