Köpeğiyle Dolaşan Kadın: Otuz Yedi Seçme Öykü [6 ed.]
 9789754588767

Citation preview

Genel Yay›n: 1045

Hümanizma ruhunun ilk anlayış ve duyuş merhalesi, insan varlığının en müşahhas şekilde ifadesi olan sanat eserlerinin benimsenmesiyle başlar. Sanat şubeleri içinde edebiyat, bu ifadenin zihin unsurları en zengin olanıdır. Bunun içindir ki bir milletin, diğer milletler edebiyatını kendi dilinde, daha doğrusu kendi idrakinde tekrar etmesi; zekâ ve anlama kudretini o eserler nispetinde artırması, canlandırması ve yeniden yaratmasıdır. İşte tercüme faaliyetini, biz, bu bakımdan ehemmiyetli ve medeniyet dâvamız için müessir bellemekteyiz. Zekâsının her cephesini bu türlü eserlerin her türlüsüne tevcih edebilmiş milletlerde düşüncenin en silinmez vasıtası olan yazı ve onun mimarisi demek olan edebiyat, bütün kütlenin ruhuna kadar işliyen ve sinen bir tesire sahiptir. Bu tesirdeki fert ve cemiyet ittisali, zamanda ve mekânda bütün hudutları delip aşacak bir sağlamlık ve yaygınlığı gösterir. Hangi milletin kütüpanesi bu yönden zenginse o millet, medeniyet âleminde daha yüksek bir idrak seviyesinde demektir. Bu itibarla tercüme hareketini sistemli ve dikkatli bir surette idare etmek, Türk irfanının en önemli bir cephesini kuvvetlendirmek, onun genişlemesine, ilerlemesine hizmet etmektir. Bu yolda bilgi ve emeklerini esirgemiyen Türk münevverlerine şükranla duyguluyum. Onların himmetleri ile beş sene içinde, hiç değilse, devlet eli ile yüz ciltlik, hususi teşebbüslerin gayreti ve gene devletin yardımı ile, onun dört beş misli fazla olmak üzere zengin bir tercüme kütüpanemiz olacaktır. Bilhassa Türk dilinin, bu emeklerden elde edeceği büyük faydayı düşünüp de şimdiden tercüme faaliyetine yakın ilgi ve sevgi duymamak, hiçbir Türk okuru için mümkün olamıyacaktır.

23 Haziran 1941 Maarif Vekili Hasan Âli Yücel

HASAN ÂLİ YÜCEL KLASİKLER DİZİSİ ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV KÖPEĞİYLE DOLAŞAN KADIN OTUZ YEDİ SEÇME ÖYKÜ

rusça aslından çeviren ERGİN ALTAY © türkiye iş bankası kültür yayınları, 2006 Sertifika No: 29619 görsel yönetmen BİROL BAYRAM düzelti ALİ ALKAN İNAL grafik tasarım ve uygulama TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI 1. basım ekim 2006, istanbul vı. basım mayıs 2016, istanbul ISBN 978-975-458-876-7 (karton kapaklı) baskı AYHAN MATBAASI mahmutbey mah. devekaldırımı cad. gelincik sok. no: 6 kat: 3 bağcılar istanbul Tel: (0212) 445 32 38 Faks: (0212) 445 05 63 Sertifika No: 22749 Bu kitabın tüm yayın hakları saklıdır. Tanıtım amacıyla, kaynak göstermek şartıyla yapılacak kısa alıntılar dışında gerek metin, gerek görsel malzeme yayınevinden izin alınmadan hiçbir yolla çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve dağıtılamaz. TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI istiklal caddesi, meşelik sokak no: 2/4 beyoğlu 34433 istanbul Tel. (0212) 252 39 91 Faks. (0212) 252 39 95 www.iskultur.com.tr

XXXV

ANTON PAVLOVİÇ ÇEHOV KÖPEĞİYLE DOLAŞAN KADIN OTUZ YEDİ SEÇME ÖYKÜ

RUSÇA ASLINDAN ÇEVİREN: ERGİN ALTAY

İçindekiler Elçi (1883) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .1 Bukalemun (1884) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .7 Önemli Bir Olay (1885) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .13 Çavuş Prişibeyev (1885) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .21 Aşçı Kız Evleniyor (1885) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .27 Kötü Niyetli (1885) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .35 Başkalarının Derdi (1886)

.................................................................

41

Düşmanlar (1887) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .49 Volodya (1887) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .65 Sinir Bozukluğu (1888) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .81 Bahis (1888) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .111 Besleme (1888) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .121 Köpeğiyle Dolaşan Kadın (1889) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .129 Sıkıcı Bir Öykü (1889) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .149 Prenses (1889) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .223 Gusev (1890) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .239 Köylü Kad›nlar (1891) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .257 Korku (1892)

...................................................................................

275

Sürgünde (1892) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .291 Komşular (1892) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .303 Siyahlar Giymiş Keşiş (1893)

327

..........................................................

Boyundaki Anna Nişanı (1895) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .367

Anton Çehov

Doktorun Karısı (1895) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .383 Bir Sanatçının Öyküsü (1896) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .393 Arabada (1897) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .415 Peçenek (1897) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .427 Köylüler (1897) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .441 Aşk Üzerine (1898) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .481 İonıç (1898) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .493 Bir Hasta (1898)

517

..............................................................................

Kabuğuna Sinmiş Adam (1898) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .533 Yeni Yazlık (1899) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .549 Görevde (1899) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .567 Tatlım (1899) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .587 Çukurda (1900)

603

...............................................................................

Bayramda (1900) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .653 Nişanlı Kız (1903) . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .659

Elçi Dezdemonov’un25rublesinasılgümegitti? L.İ.PALMİN’e

— Şişşt… Kapıcının odasına gidelim, burada olmaz… Duyarbakarsınız… Kapıcı odasına gittiler. Onları gizliden dinlemesin diye, postaya yolladılar kapıcıyı. Makar, defteri aldı, şapkasını giydi,amapostaneyegidecekyerde,merdiveninaltınagizlendi. Bir başkaldırının söz konusu olduğunu biliyordu… ÖnceKaşalotovdöktüiçini,arkasındanDezdemonov,Dezdemonov’dansonradaZraçkov…Ağzınagelenisöylüyorduüçüde!Öfkedenkıpkırmızıolmuşyüzlerdekaslargeriliyor,göğüslereyumruklarinipkalkıyordu… —Ondokuzuncuyüzyılınikinciyarısındayız,taşdevrindedeğil!–SolukalmadankonuşuyorduKaşalotov–Bugöbeklişişkolarınyaptıklarınaeskisigibigözyumulmuyorartık!Bıktık,yeterbe!Zamanıçoktangeldidegeçiyor… Uzunsüresöylendidurdu. Dezdemonov’unsöylediklerideyaklaşıkolarakaynışeylerdi. Zraçkov küfür bile etti… Birbirinin sözünü kesiyor, bağırıpçağırıyorlardı!Amasağduyusahibibiriçıktısonun1

Anton Pavloviç Çehov

da.Yüzünebirendişeifadesiverdi,sümüklümendiliylealnınısildiktensonrasözebaşladı: —Değmezaslındacanım…Ah,ah…Tutalımkiöyle… gerçekolduğunukabuledelim.Amaneyedayanarak?Bugünbanayarınsana,derler…Amiroluncabukezsizebaşkaldırırastlarınız.İnanınbuna!Sıkındişinizi. Amadinleyenolmadıonu.Sözünübitirtmediler;itekaka kapıdışarıediyorlardıonuki,sağduyununbirşeyeyaramadığıgörüpodakatıldıarkadaşlarına;ağzınıbozdu,atıptutmayabaşladı. —Bizlerindeonungibibirerinsanolduğumuzuonagöstermenin zamanı gelmiştir artık! –diyordu Dezdemonov.– Tekrarediyorum,neuşağızbiz,nedeşamaroğlanı!Gladyatördeğiliz!Gururumuzlaoynanmasınaizinveremeyiz,alay ettirmeyizkendimizle!“Sen”diyorbize,selamımızakarşılık vermiyor,birşeysöylerkendinlemiyorbizi,başınıöteyana çeviriyor,pispisazarlıyorinsanı…Günümüzdeuşaklarabile“sen”denmiyor,nerdekaldıbizimgibisoyluinsanlara!.. Bunuböylesöylemeliona! —Geçengünçağırdıbeni,“Nedirosurat?”dedi.“Git detahtabeziyleyıkasınseniMakar!”Şakayabirdiyeceğimiz yoktabii…Amabirkeresindede… Zraçkovkestisözünü: — Bir gün eşimle bir yere gidiyorduk, onunla karşılaştık…“Ahsenigidikepçeağızah,hepkarıkızpeşindekoşarsın! Hem de açık açık!” Karımdır, efendim dedim… Özürbiledilemedi,ağzınışapırtadaşapırdataçekipgitti.Karımtamüçgünağladısinirinden.Gururunadokundutabii kadıncağızın.“Karıkız”dedi…Oysasizdebilirsiniz…karım… —Sözünkısasıbaylar,buböyledevamedemezartık!Ya biz,yao.Artıkaynıdairedeçalışamayızonunla!Yaogitsin buradan,yabiz!Hayvancaçalışacağımızaçalışmayızdaha iyi!Ondokuzuncuyüzyıldayız.Günümüzdeherkesinbirgu2

Elçi

ruruvar!Küçükbirinsanbileolsam,bireşyadeğilimben. Benimdebirruhum,birkişiliğimvar!İzinveremem!Böyle söyleyelimbunuona!Bununböyledevamedemeyeceğiniiçimizdenbirigidipsöylesinona.Bizimadımızasöylesin!Hadi!Kimgidecek?Açıkaçıksöyleyelim!Korkmayın,korkulacakbirşeyyok!Kimgidiyor?Tüh…Allahkahretsin…sesimdekısıldıbirden… Aralarındabirelçiseçmeyekoyuldular.Uzuntartışmalardansonraenzeki,konuşmasınıeniyibilen,enyürekliolduğuna karar verilip, Dezdemonov seçilmişti. Kitaplığa üyeydi,yazısıgüzeldi,okumuşkızlarlaarkadaşlıkediyordu, öyleysezekiydi.Nesöyleyeceğini,nasılsöyleyeceğinibilirdi. Yürekliliğinegelince,sözyoktuyürekliliğine.Birkeresinde kulüpte,onu“basitbirinsan”sananpolismemurunu,ondanözürdilemeyenasılzorladığınıbilmeyenyoktu.Adam gıkbilediyememişti.Herkesinağzındaydı.Dezdemonov’un nedenligözüpekbirinsanolduğu… —HadiSenya’cığım!Korkma!Söyleonaherşeyi!Taşı gediğine koy! Her kuşun etinin yenmeyeceğini anlat ona! “Buyaptığınnedir?”de.“Kendinebaşkauşakara!Bizden neüstünyanınvar?İstemiyoruzseni!”Evet…Söyleişte… HadiSenya’cığım…sevgilidostum…Saçlarınıtarayalnız… Böylesöyleona… —Sinirlibirinsanımbenbaylar,bakarsınızkötübirsöz çıkarağzımdan,belayagirerbaşım.Zraçkovgitsedahaiyi olur! — Olmaz Senya’cığım, sen git… Zraçkov’un erkekliği koyunlarakarşıtutarancak,odasarhoşken…Aptalınbiridiro,amasenöyledeğilsin…Hadiyürücanım… Dezdemonovsaçlarınıtaradı,yeleğinidüzeltti,eliyleağzınıkapayaraköksürdüktensonrayürüdü…Hepsidetutmuşlardısoluklarını.Müdürünodasınagirincekapınındibinde durdu Dezdemonov, titreyen parmaklarını dudaklarındagezdirdi.Pekiamanereden,nasılbaşlayacaktı?Müdü3

Anton Pavloviç Çehov

rün,çokiyitanıdığıdazlakkafasını,siyahsakalınıgörünce sırtından soğuk bir ürperti geçti, karnına bir şey saplandı sanki…Amapekokadarönemlideğildibu;korkmayadeğmezdi…Yürekliolmalıydı! —Ee…neistiyorsun? Dezdemonovönebiradımattı,ağzınıaçtı,dilinioynattı, gelgelelimsesiçıkmıyordu.Ağzınabirşeylerolmuştusanki. Aynıanda,yalnızağzınadeğil,içindebirşeylerinolduğunu hissetmişti elçi… Cesareti ruhundan karnına geçmiş, orayı kazımış, sonra topuklara inmiş, çizmelerine saplanmıştı… Oysadelikdeşiktiçizmelerininaltı…Felaket! —Ee…neistiyorsundedim,duymuyormusun? —Şey…efendim…Hiçbirşeyistemiyorumefendim… Nasılsöylesem,duydumkiefendim,şey… Dezdemonovdilinituttu,amadilininsözdinlediğiyoktu,devamediyordu: —Sayıneşinizinbirpiyangodüzenlediğiniduydumda efendim…Birkupaarabasıvarmış…Acababirbiletçikde bana,efendim… —Biletmi?Pekâlâ…Hepsibeşbiletkaldıbende…Beşinidealacakmısın? —Ha…ha…hayırefendim…Yalnızbirbiletçik…yeter. —Beşinidealacakmısın,sanasoruyorum! —Pekiefendim. —Tanesialtırubledir…Amasendenbeşrublealalım… Yazdıradını…Uğurluolsun… —He–he–he…Mersiefendim…Çokteşekkürederim… —Hadibakalım,yürü! BirdakikasonraDezdemonovkapıcıodasındaydı.Yüzü mosmordu; gözleri yaşlı, arkadaşlarından yirmi beş ruble borçistiyordu. —Yirmibeşrubleverdimonaarkadaşlar,oysabenim değildibupara!Kaynanam,götürüpevininkirasınıvereyim 4

Elçi

diye,busabahvermiştionubana…Hadibaylar,yirmibeş rubleverinbana!Yalvarırım! —Niçinağlıyorsun?Kupaarabasıylagezeceksinbundan böyle… — Kupa arabasıyla… Kupa arabasıyla ha… Adam mı korkutacağımkupaarabasıyla?Dinadamıdeğilimben!Kazanırsam,nereyekoyacağımonu?Nereyesaklayacağım? Uzunsürekonuştular.Makarduyduklarınınhepsiniyazıyordumerdivendibinde(okumayazmasıvardı.)Sonra… Neysebaylar,sonraolanlarıanlatmakuzunsürecek.Kısacası,şudersalınmalıdırbuolaydan:Başkaldırmaktansakınmalı! 1883

5

Bukalemun Polis komiseri Oçumelov pazar alanından geçiyordu. Yepyeniydi paltosu. Küçük bir paket vardı elinde. Üç beş adımarkasından,tepelemeböğürtlendolubirsepetle–sergilerden toplamışlardı bu böğürtlenleri– kızıl saçlı bir bekçi yürüyordu.Sessizmisessizdipazaralanı…Kimsecikleryoktu…Dükkânların,meyhanelerinaçıkkapılarıaçbirerağız gibimahzun,kederlibakıyorlardıalana.Dilencilerbileyoktubukapılarınönlerinde. AnsızınbirsesduyduOçumelov.Birisi —Isırırsınha,mendeburhayvan!Bırakmayınonu,çocuklar!–diyebağırıyordu.–Budevirdeadamısırırsındemek! Yakalayınonu,tutun!A…a! Bir köpek havlıyordu. Oçumelov başını çevirip baktı. TüccarPiçugun’inodundeposundanbirköpekyıldırımgibi koşarakçıkmış,korkuylaçevresinebakınıyordu.Yakasıkolalıpatiskagömlekgiymiş,ceketininönüaçıkbiradamkovalıyorduonu.Koşarkenbedeniniöneveripatladıadam,yeredüşerkenköpeğiarkabacaklarındanyakaladı.Köpekbu kezdahadaacıhavlamayabaşladı.Sağdansoldan, —Bırakma!–diyebağırıyorlardı.Dükkânlardanuykulu yüzleruzandı.Birazsonraodundeposununönündebüyük birkalabalıktoplanmıştı. 7

Anton Pavloviç Çehov

Bekçi, —Birşeyoldugalibaefendim!..–dedi. Oçumelovsolayarımçarkedipkalabalığınyanınagitti. Tamkapınınönünde,yukarıdasözünüettiğimiz,ceketinin önüaçıkadamduruyor,sağelinihavayakaldırmışkalabalığa kanlı parmağını gösteriyordu. Çakırkeyifti. Yüzünde şöyle demek istiyor gibi bir ifade vardı: “Şimdi yüzeceğim derini,şeytanyavrusu!”Havayakaldırdığıkanlıparmağıbir zaferbayrağıydısanki.AdamıtanımıştıOçumelov.KuyumcuustasıHryukin’di.Kalabalığınortasında,yerde,önayaklarınıikiyanaaçmış,zangırzangırtitreyensuçluoturuyordu.Sivriyüzlü,sırtındasarıbirlekeolanbeyazbirköpek yavrusuydubu.Yaşlıgözlerindekeder,korkuvardı.Oçumelovkalabalığıyarıportayereçıktı. —Neoluyorburada?–diyesordu.–Niçintoplandınız? Neolduoparmağına?..Kimdibağıranöyle? Hryukineliyleağzınıkapayıpöksürdüktensonraanlatmayabaşladı: —Yolumagidiyordumefendim,kimseyedokunduğum yoktu… Mitri Mitriç’le odun işinden konuşuyorduk, bu mendeburhayvanbirdenkaptıparmağımı…Bağışlayınbeni,çalışanbirinsanımben,parmağımgereklidirbana…İnce işle uğraşırım. Bu parmakla belki bir hafta çalışamam, ödesinlerzararziyanımı…Biliyorsunuzefendim,hayvanlar insanlarazararverebilirdiyebirşeyyasalardabileyoktur… Herköpekönünegelenesaldırıpısıracaksa,hiçyaşamayalımdahaiyi… Oçumelovkaşlarınıoynattı,öksürdü,sertbirsesle, —Hım!–dedi.–Anlaşıldı…Pekâlâ…Kiminbuköpek? Bırakmayacağımbununpeşini.Köpeğinizisokağasalmanın nasılolacağınıgöstereceğimsize!Emirlereboyuneğmekistemeyenbugibibeylerleilgilenmeninzamanıgelmiştirartık! O namussuz herifi öyle bir cezalandıracağım ki, görecek dünyanınkaçbucakolduğunu!–Bekçiyedöndüpoliskomi8

Bukalemun

seri.– Yeldırin, şu köpeğin sahibinin kim olduğunu öğren, birtutanakhazırla!Köpeğidegeberteceğiz.Hemen!Yüzde yüzkuduzdur…Kimindirbuköpek? Kalabalığınarasındanbiri, —GalibaGeneralJigalov’un!–dedi. —GeneralJigalov’unmu?Hım!..PaltomuçıkarYeldırin…Nekorkunçbirsıcakbu!Yağmuryağacakbesbelli… –Oçumelov,Hryukin’edöndü.–Yalnızbirşeyianlayamıyorum.Nasıloldudaısırabildisenibuköpek?Parmağınakadarnasıluzandı?Küçücükbirhayvan,oysasensırıkgibisin! Kimbilir,belkidebirçiviyetakıpkanatmışsındırparmağını,sonradabuyalanıuydurmuşsundur.Bilirimçünkü…seningibileri!Çokiyibilirimhem!.. —Elindesigaravardıefendim,hayvanınyüzüneyaklaştırıpkızdırıyorduonu,gülüşüyorlardı.Köpekdeaptaldeğil tabii,birdenısırdı…Buadamdakabahatefendim! —Yalansöylüyorsun,şeytansuratlı!Görmedin,nediye yalansöylersin?Sayınpoliskomiserizekiinsandır,kiminyalan,kimindoğrusöylediğinihemenanlar…Benyalansöylüyorsam, çıkarsın beni yargıcın karşısına. Yasada her şey açıkaçıkanlatılmıştır…Herkeseşittirartık…Benimkardeşimdejandarmadır…tanımakistersenizeğer… —Birşeysoranolmadısana,kessesini! Bekçikendinegüvendolubirsesle, —Hayır–dedi,–generalinköpeğideğilbu…Böyleköpeğiyokgeneralin.Dahaçokavköpeğidironunkiler. —Kesinbiliyormusunbunu? —Biliyorumefendim… —Bendebiliyorum.Generalinköpeklericinstir,değerli köpeklerdir,oysabirdebunabakın!Netüyüvar,nedebiçimi…iğrençbiryaratık…Generalböylebirhayvanısaklar mı evinde hiç?! Aklınız alıyor mu bunu? Böyle bir köpek Moskova’da ya da Petersburg’da görülse, ne olur, biliyor musunuz? Yasa masa dinlemez, hemen gebertirler onu! 9

Anton Pavloviç Çehov

HaklısınHryukin,bırakmabuişinpeşini…Cezasınıçeksin, kimsesahibi!Artık… Bekçidalgın,mırıldanıyordu: —Belkidegeneralindirefendim.Alnındayazmıyorki… Geçengünbahçesindegörmüştümbunabenzerbirköpeği. Kalabalıktanbirsesduyuldu: —Evet,evet,generalindir! —Hım!..GiydirpaltomuYeldırin’ciğim…Havaserinledigaliba…Üşüyorum…Buköpeğialıpgeneralinevinegötür,sorbakalımonlarınmı?Köpeğibenimbulupyolladığımısöyle…Birdahadahayvancağızısokağabırakmamalarınıhatırlathizmetçilere…Değerlibirköpektirbelki;herdomuz,elindekisigarayıburnunasokacakolursa,terbiyesibozulurhayvanın.İnceruhlubiryaratıktırköpek…Sendeindirşuelini,budala!Nediyehavadatutuyorsunpisparmağını?Sensinsuçlu!. —Generalinaşçısıgeliyor,onasoralım…EyProhor!Bir dakikagelseneburaya,canım!Şuköpeğebakıverbir…Sizin mibu? —Ammadayaptınız!Yokbizimböylebirköpeğimiz. Oçumelov, —Tamam–dedi,–öğrendiköğreneceğimizi.Sokakköpeğidirbu!İkisaatkafaşişirmeyegerekyok…Sokakköpeğidirdediysen,sokakköpeğidir…Gebertilecek… Prohordevamediyordu: —Bizimdeğildir.Geçenlerdebizekonukgelengeneralin kardeşinindir.Bucinsköpeklerisevmezgeneral.Kardeşisever… Oçumelovgülümseyerek, — Generalin kardeşi geldi mi? –dedi.– Vladimir İvanıç ha?Vaycanına!Bilmiyordum!Kalacaktabiibiraz? —Kalacak… — Bak hele… Özlemişti kardeşini general!.. Bilmiyordumgeldiğini!Onunköpeğidemekbu?Çoksevindim…Al 10

Bukalemun

onu…Sevimlibirhayvan…Kıvırkıvırtüylerivar…Şuadamın parmağını ısırmış! Ha–ha–ha!.. Niçin titriyorsun cici köpek?Gelbakayım,gel…Kızıyoryaramaz…şunungüzelliğinebakın… Prohorköpeğiçağırdı,odundeposundanuzaklaştıonunla…KalabalıkkahkahalarlagülüyorduHryukin’e,Oçumelovsertbirseslegözdağıverdiona: —Cezasınıçekeceksinbuyaptığının! Sonrapaltosununönünükapayıpuzaklaştıpazaralanından. 1884

11

Önemli Bir Olay Sabahtı daha. Pencerelerin camlarını örten buz dantelden,parlakbirgüneşışığısüzülüyorduçocukodasına.Vanya’yla–altıyaşında,saçlarıkısakesilmiş,burnudüğmekadarbirerkekçocuktubu–kızkardeşiNina–budasaçlarıkıvırkıvır,tombul,yaşınagörekısaboylu,dörtyaşındabirkız çocuğuydu– evet, Vanya’yla kız kardeşi Nina uyanmışlar, karyolalarınınparmaklıklarıarasındanöfkeliöfkelibakıyorlardıbirbirlerine. Dadıları. —Ahyaramazlarah!–diyebağırdı.–Herkeskahvaltısınıyapalıyıloluyor,sizuyuyorsunuzhâlâ… Güneşışınlarıhalınınüzerinde,duvarlarda,dadınıneteklerindeneşeyleoynaşıyor,sankiçocuklarıbirlikteoynamaya çağırıyordu.Amaçocuklarınbuçağrıyıfarkettikleriyoktu. Bu sabah keyifsiz uyanmışlardı. Nina yüzünü buruşturup, ağlamaklıbirsesle, —Çayistiyorum!–dedi. Vanyakaşlarınıçatmış,düşünüyordu:Ağlamakiçinkavgaetmeyenegerekvardı?Gözlerinikırpıştırmayabaşlamıştıbile,yaygarayıbasmakiçintamağzınıaçıyorduki,konuk odasındanannesininsesiduyuldu: — Kediye süt vermeyi unutmayın, yavruladı hayvan, yavrularınıemzirecekartık… 13

Anton Pavloviç Çehov

Vanya’ylaNinabunuduyuncabirandikkatkesildiler, şaşkınşaşkınbaktılarbirbirininyüzüne,sonrabirdençığlık atarakfırladılaryataklarından;yalınayak,gecelikleriyleçığlıkçığlığamutfağakoştular. —Kediyavruladı!–diyebağırıyorlardı.–Kediyavruladı! Mutfakta tahta sıranın altında küçük bir sandık vardı; Stepan’ınşömineyiyakacağızamanlarkömürgetirdiğisandıktıbu.Kedi,sandıktanbaşınıuzatmışbakıyordu.Külrengiyüzübitkindi.Yeşilgözlerininküçük,siyahgözbebekleri elemli,duygulubakıyorlardı…Yüzündenbelliydi,mutluluğundoruğunaçıkmasıiçinbirşeyinineksikolduğu.Sandıkta“onun”çocuklarınınbabasının,kendiniöylesineiçtenteslimettiğierkeğinindebulunmasınıistiyordu…Miyavlamak içingenişçeaçtıağzını,amayalnızcabirhırıltıgeldigırtlağından…Yavrularıpıslıyordu. Çocuklarsandığınönündeyeredizçöktüler;kıpırdamadan, soluklarını tutmuş, kediye bakıyorlardı… Heyecanlı, şaşkındılar.Arkalarındankoşarakgelendadınınhomurdanışınıduymuyorlardıbile.İkisinindegözlerindeyürektengelenbirsevincinparıltısıvardı. Çocukların yetişmesinde, yaşantısında ev hayvanlarının öyledikkatiçekecekbiryeriyokturaslında;amabualanda iyibiretkileriolduğudasugötürmezbirgerçektir.Hangimizhatırlamayızgüçlü,amaalçakgönüllükocamanköpekleri, hazır yiyen finoları; kafeste özgürlüğü tatmadan ölen kuşları, kafasız ama mağrur hindileri; eğlence olsun diye kuyruğunabasıp,onlarabüyükacıverdiğimizhalde,bizibağışlayancanayakın,yaşlıkedileri?..Hattabazenşöyledüşündüğüm olur: “Ev hayvanlarımızın yaradılışlarında olan bir bağlılık, her şeyi bağışlama duygusu, içtenlik, çocuğun aklınasoğuk,solukyüzlüKarlKarloviç’inbitmekbilmeyen söylevlerinden de, suyun hidrojenle oksijenden oluştuğunu anlatmayaçalışanmürebbiyenindağınık,anlaşılmazderslerindendeçokdahagüçlü,olumluetkivermektedir.” 14

Önemli Bir Olay

Nina,gözlerinialabildiğineaçmış,kahkahaylagülerek, —Neküçükşeyler!–dedi.–Tıpkıfareyebenziyorlar. Vanyasayıyorduyavruları: —Bir,iki,üç…Üçyavruvar.Demekki,biribenim,biriseninolacak;birtanedeartıyor,odabaşkabirininolur. Kendisiyleilgilenilmesindenhoşlananyenianne, —Mırrr…mırrr…–diyemırlıyordu. Yavrularabakmayadoyançocuklar,kedininaltındançekipaldılaronları,birsüredeyoğurdular,sonrabununlada yetinmeyipeteklerinekoydularonları,koşarakçıktılarmutfaktan. —Anne,kediyavruladı!–diyebağırıyorlardı. Anneleri,konukodasındatanımadıklarbiradamlaoturuyordu.Onlarıyıkanıpgiyinmemiş,üsteliketekleridekalkıkgörüncemahcupoldu,kaşlarınıçatıp, —İndirineteklerinizibakayım,yaramazlar!–dedi.–Çabukodanızagidin,yoksacezaveririmsize. Amaçocuklarınbugözdağınıda,odadabiryabancının olduğunudaumursadıklarıyoktu.Kediyavrularınıhalının üstünebırakıpçığlığıbastılar.Annekedideyanlarındaydı; yalvarmaklımiyavlıyorduacıacı.Birazsonraodalarınagötürmüşlerdiçocukları.Giydirdileronları,dualarınıettirdiler, çaylarını içirdiler.Çocuklar bütünbutatsızzorunluluklardanbiranöncekurtulupmutfağakoşmakiçinsabırsızlanıyorlardı. Günlükuğraşlar,oyunlarenarkaplanaitilmişti. Yavrularbütünilgiyiüzerlerineçekmişti.Vanya’ylaNina’yaheryavruiçinyirmikilolukbirertorbaşekeryadayüzerrubleönerseydiler,böylebirtakasıhiçduraksamadangeriçevirirlerdi.Dadınında,aşçıkadınındabağırıpçağırmalarınaaldırmadan,taöğleyemeğisaatinekadarayrılmadılar sandığınbaşından,yavrularlaoynadılar.Pekağırbaşlıydılar. Başkahiçbirşeyleilgilenmiyorlardı.Kedilerinyalnızşimdiki durumlarınıdeğil,geleceklerinidedüşünüyorlardı.Sonunda 15

Anton Pavloviç Çehov

verdilerkararı:Yavrulardanbirievde,annekedininyanında kalacak,avutacaktıonu;biriyazlığagidecek,biridefarelerinçokolduğuambardayaşayacaktı. Ninameraklasordu: —Pekiamaniçinaçmıyorlargözlerini?Bunlardadilencilergibikörgaliba. BusoruhuzursuzetmiştiVanya’yı.Biryavruyukucağına alıp,gözleriniaçmayaçalıştı,uzunsüreoflayıppofladı,ama başarısızlıklasonuçlandıbuçabası.Yavruların,önlerinekonanetide,sütüdeistememektediretmeleriyineaynıölçüde huzursuzediyorduonu.Küçükburunlarınındibinesokulan herşeyianneleriyiyordu. Vanya, — Gel, küçük küçük evler yapalım yavrulara –dedi.– Hepsiayrıayrıevlerdeyaşasınlar,anneleridekonukgider onlara… Mutfağınüçköşesineüçşapkakutusukoydular.Bukutularakediyavrularınıyerleştirdiler.Nevarki,aileninböylesinedağıtılmasıiçinpekerkendihenüz.Annekedi,yüzündehepoyalvarmaklı,duyguluifade,kutularıbirbirdolaşıp yavrularınıeskiyerlerinetaşıdı. Vanya, —Anneleribizimkedi–dedi,–yababaları? Nina’yıdameraklandırmıştıbu: —Sahi,babalarınerede? —Babalarıolmadanolmaz. Vanya’ylaNina,kediyavrularınınbabasısorununuuzun uzuntartıştılar.Sonundaverdilerkararı:Ambardamerdiveninaltınaatılmışeskioyuncaklararasındaki,kuyruğukopuk,koyukırmızı,kocamanatidiyavrularınbabası.Gidip çıkardılarbabayıoradan,getiripsandığınyanınakoydular. Sıkısıkıtembihlemeyideunutmadılarona: —Dinlebak,buradadur,yavrularınyaramazlıketmesinler. 16

Önemli Bir Olay

Sonderececiddi,ağırbaşlıydılarbütünbunlarıyaparken. Kediyavrularınınbulunduğusandıktanbaşkabirşeyyoktu dünyada onlar için. Sınırsızdı sevinçleri. Ama mutluluğun birsonuvardır… ÖğleyemeğindenhemenönceVanyababasınınçalışma odasındaoturuyor,gözleriışılışıl,masayabakıyordu.Lambanınyanında,başlıklıbirkâğıdınüzerindekediyavrularındanbiridönüpduruyordu.Vanyagözleriniayırmıyorduondan;kâhkurşunkalemle,kâhkibritledokunuyorduburnuna… Birden babasını gördü masanın yanında. Öfkeli sesi geldikulağına: —Neoluyorburada? —Şey…kediyavrusunu…babacığım… — Şimdi gösteririm ben sana kedi yavrusunu! Bak ne yaptınpisçocuk!Kâğıdımıberbatettin! Vanya şaşırmıştı. Babası sevinmemişti kedi yavrusunu görünce. Sevinmek şöyle dursun, Vanya’nın kulağına asılmış,bağırmıştı: —Stepan,kaldırşupisliğiburadan! Yemektedebirbaşkarezaletoldu…İkincikapyemeği yerlerkenbirfısıldamaduydularmasadakiler.Sesinnereden geldiğiniaraştırdılar.Nina’nınönlüğününaltındakediyavrusunubuldular. Bunababasıçokkızmıştı. —Nina,kalksofradan!–diyebağırdı.–Kediyavrularını da hemen şimdi bulaşık suyu çukuruna atsınlar! Bir daha görmeyeyimevdebupisşeyleri!.. Vanya’ylaNinadehşetiçindeydi.Annekediyletahtaattan,yavrularınıayıracaklardı.Sandıkbomboşkalacaktı.Gelecek,ogüzelgelecekiçinyapılanplanların–biryavru,yaşlı anneyiavutmakiçinyanındakalacak,ötekiyazlıktayaşayacak,üçüncü deambarda fare avlayacaktı…–evet, o güzel gelecekiçinyapılanplanlarınyıkıldığıyetmiyormuşgibi,babaları bir de bulaşık suyu çukuruna attırıp boğduracaktı 17

Anton Pavloviç Çehov

yavruları… Ağlamaya, yalvarıp yakarmaya başladılar. Babalarırazıoldusonunda,amabirkoşulla:Çocuklarmutfağagidipkediyavrularınadokunmayacaklardı. YemektensonraVanya’ylaNinafırdönüyorlardıodalarda,içleriiçlerinesığmıyordu.Mutfağagitmeyasağıkedere boğmuştuonları.Şekeristemiyor,huysuzlukediyor,anneleriniüzüyorlardı.AkşamadayılarıPetruşagelince,birkenaraçektileronu,kediyavrularınıbulaşıksuyuçukurunaatmakisteyenbabalarındanyakındılar.Yalvardılar: —Dayıcığım,söyleannemeyavrularıbizimodayagetirsinler. Dayılarıbaşındansavmayaçalışıyorduonları: —Peki…pekisöylerim! Dayıları çoğunlukla yalnız gelmezdi. Nero da yanında olurduhergelişinde.Simsiyah,kocamanbirköpektiNero. Danimarka cinsiydi. Kulakları sarkıktı. Sert, sopa gibi bir kuyruğuvardı.Peksessizdi,kaşlarıherzamançatıktı,kendinipekbeğenirbirhavasıvardı.Çocuklarlahiçilgilenmezdi,başınıçeviripbakmadangeçerdiyanlarından,sandalyelereolduğugibionlaradaçarpardıkuyruğunu.Çocuklarnefret ederlerdi ondan; ama bu keresinde nefret duygularını bastırmasınıbildiler. Vanya,gözleriiriiri. —BaknediyeceğimNina–dedi.–AtınyerineNeroolsunyavrularınbabası!Atölü,oysaNerocanlı. Akşamgeçsaatekadarbabalarınınbriçeoturmasınıbeklediler.Ancakozamangizlidensokabilirlerdiköpeğimutfağa.İştebabalarısonundaoturmuştuoyuna;anneleridesemaverleilgileniyordu…Sabırsızlıklabekledikleriomutluan gelmişti. Vanyafısıldadıkızkardeşininkulağına: —Gidelim! AmatamosıradaStepangirdisalona;gülüyordu,yükseksesle, 18

Önemli Bir Olay

—Hanım!–dedi.–Nerokediyavrularınıyedi!Nina’nın da,Vanya’nındayüzübirandabembeyazkesilmişti.DehşetlebakıyorlardıStepan’a. Uşakhâlâgülüyordu. —Vallahidoğrusöylüyorum…Usulcayaklaştısandığa, birdenmideyeindirdi. Çocuklar,evdekimvarkimyokhepsininyerindenfırlayıp,canavarNero’yasaldıracağınısanıyorlardı.Gelgelelim yerinden kıpırdayan olmamıştı; köpek azmanının iştahına şaştıklarınısöylüyorlardıyalnızca.Vanya’ylaNina’nınanne babasıgülüyorlardı…Nerodolaşıyordumasanınçevresinde,kuyruğunusallıyor,keyiflikeyifliyalanıyordu…Yalnızcakediydihuzursuzolan.Kuyruğunuhavayadikmiş,odalarıbirbirdolaşıyor,insanlarakuşkulukuşkulubakıyor,acı acımiyavlıyordu. Anneleri, —Çocuklar,saatonoldu!–diyeseslendi.–Hadiyatağa! Vanya’ylaNinagidipyattılar.İkisideağlıyordu.Zavallı kedi,suçununcezasınıçekmeyenhain,küstahNerodauzun süreçıkmadıakıllarından. 1885

19

Çavuş Prişibeyev —ÇavuşPrişibeyev!EylülünüçündeBölgePolisiJigin’e, Muhtar Alyapov’a, Bekçi Yefimov’a, Bilirkişi İvanov’la Gavrilov’a,bunlardanbaşkaaltıköylüyedahasözvehareketle hakaret ettiğiniz söyleniyor. Üstelik, adlarını söylediğimpolise,muhtara,bekçiyegörevleribaşındahakaretetmişsiniz.Suçunuzukabulediyormusunuz? Buruşukyüzlü,sakalıuzamışçavuş,avuçiçlerinipantolondikişlerineyapıştırıyor,komutverirgibisözcükleritane tanesöyleyerekcevapveriyor: —Ekselans,SayınYargıç!Yasalarmahkemedeolayların olduğugibianlatılmasınıbuyurur.Neben,nedeonlarsuçluyuzaslında.Herşey,Tanrıtoprağınıboleylesin,oölünün yüzündenoldu.Ogün,yanieylülünüçündekarımAnfisaile yolumuzagidiyorduk.Birdenbaktım,dereninkenarındabir kalabalık. “Ne hakla toplanmışlar orada?” diye sordum kendikendime.“Niyetlerine?”Halksürüylegezerdiyebir yasavarmıdırki?“Dağılın!”diyebağırdım.Evlerinedağılmalarıiçindildöktüm.Bekçiyekalabalığıdağıtmasınısöyledim… — Durun, ne polissiniz, ne de muhtar, halkı dağıtmak görevinizmidirsizin? Salondabağıranlaroluyor: 21

Anton Pavloviç Çehov

—Değil!Değil!Solukaldırmıyorbizeefendimiz!Onbeş yıldırçektirmediğikalmadıbize!Köyegeldigeleligünyüzü gördüğümüzyok.Alıpbaşımızıgitsekyeridir!Canımızatak dediartık! Tanıkmuhtar, —Doğrusöylüyorlarefendim!–diyor.–Bütünköyyaka silkiyor ondan. Köylüyü canından bezdirdi! Ayinde miyiz, düğünmüvarbirevdeyadabaşkabirtoplantımıoldu,her yerdeoçıkarkarşımıza,bağırıpçağırır,sözümonadüzeni sağlar! Çocukların kulaklarını çeker, kötü bir şey olmasın diye, tıpkı huysuz kaynanalar gibi kadınlarımızı kollar… Geçenlerdedeevleridolaşıyor,“Şarkısöylemeyin,ateşyakmayın”diyebuyuruyordu.“Şarkısöylenecekdiyebiryasa yok”muş. —Durun–diyoryargıç,–sonraanlatırsınızgerisini.ŞimdiPrişibeyevdevametsin.DevametPrişibeyev! — Baş üstüne –diye hırlıyor çavuş.– Halkı dağıtmanın benimgörevimolmadığınıbuyurdunuzefendim…Pekâlâ… Yadüzensizlikvarsaneolacak?Halkıngemiazıyaalmasına gözyummakolurmu?Halkınkendibildiğiniokumasıvar mıdıryasada?Benrazıolamamböyleşeylere,efendim.Bendenbaşkakimdağıtacakonları,haklarındangelecek?Köyde yasaları bilen yok, Sayın Yargıcım. Denilebilir ki, basit halkanasıldavranılmasıgerektiğinibirbenbilirim.Doğrusunusöylemekgerekirse,SayınYargıcım,bilmediğimyoktur benim.Köylüdeğilimben;çavuşum,emeklilevazımçavuşu. Varşova’dakarargâhtaçalıştım.Ondansonra,bildiğinizgibi,sicilimçoktemizolduğuiçinitfaiyedegörevverdilerbana,amasağlıkdurumumunzayıfolmasınedeniyleayrıldım itfaiyeden,efendim.Erkekortaokulundaikiyılkapıcılıkettim.Neyinnasılolacağınıbilirim.Amaköylükaracahildir, aklı hiçbir şeye ermez, beni dinlemek zorundadır, kendisi için iyi olur bu. Sözgelimi, karşınıza çıkmama neden olan olayıalalım…Kalabalığıdağıttıktansonrabaktım,derenin 22

Çavuş Prişibeyev

kenarında,kumunüzerindeboğulmuşbiradamyatıyor.Ne demeyeyatıyorburadabu?Polisebakınhele,ağzınıaçmış, seyrediyor.“Niçinüstlerinebildirmedindurumu?”diyesordum.Kendikendineboğulmuşolabilir,belkidebircinayete kurbangitmiştir,birisiöldürmüşolabilironu…Amaumurumda değil Polis Jigin’in, piposunu tüttürüyor ha bire. “Nerdençıktıbuadam?”dedi.“Bizbilmiyormuyuzneyapmamızgerektiğini?”Öylekazıkgibidurduğunagörebilmiyorsun demektir, salak. “Daha dünden bildirdim durumu bölge karakoluna.” “Niçin bölge karakolunaymış?” diye sordum.“Yasalarınhangimaddesinedayanarak?”Birkişi boğulduğunda ya da kendini astığında bölge karakolu ne karışırbuna?“Savcınınişidirbu,”dedim.“Biranöncebay savcıya,yargıçlarahabervermelisiniz.”Herifyüzümebakıp sırıtıyordu. Köylüler de. Hepsi gülüyordu sayın Yargıcım. Yeminederim,doğrusöylüyorum.Şubile,karşınızdagördüğünüzşuJiginbilegülüyordu.“Nediyesırıtıpduruyorsun?” dedim.“Yargıçböyleişlerekarışmaz.”dedi.Tepemiattırdı busöz. Çavuş,bölgepolisinedönüyor. —Böylesöylemedinmi? —Söyledim. —Duydunuzişte,inkâretmiyor.Oradaolanherkesde duymuştuzaten…Cinlertepemeçıktıoanda.Sinirdenzangır zangır titriyordum. “Bir daha söyle bakayım,” dedim, “söylebakayım!”Aynışeyibirkeredahasöylemezmi!Karşısına dikildim. “Sayın yargıç için böyle nasıl konuşabilirsin?”dedim.“Devletotoritesinekarşısındemek?Öylemi? Busözlerinyüzündensayınyargıcın,isterse,seni‘kötüniyetli’ diyerek il jandarma karakoluna postalayabileceğini biliyormusun?Bu‘kötüniyetli’lafınınseninereleresürükleyeceğindenhaberinvarmı?”Muhtar:“Yargıçyetkilerinihiçbirtürlüaşamaz,”dedi,“ancakküçükolaylarakarışıro”. Tamböylesöylediişte,herkesdeduyduböylesöylediğini… 23

Anton Pavloviç Çehov

“Ne cesaretle devlet otoritesini küçük düşürüyorsun?” dedim. “Şakaya gelmem ben,” dedim, “sonra kötü olur sonu…”Varşova’dagörevdeykende,erkekortaokulundakapıcıykendekötübirkonuşmaçalınsakulağıma,birjandarmagörebilirmiyimdiye,hemensokağabakardım.“Gelburayaaslanım”…Onaherşeyiolduğugibianlatırdım.Ama buradakimeanlatırsınderdini?…İçimiçimiyiyor.Canım öylesıkıldıkibuolaya,bilemezsinizefendim.Halkımıziyiceşımardıartık,neyaptığınınfarkındadeğil.Siziniçinbir dahaböylekötüsözkullanmasındiyebirtaneyapıştırdım… amahızlıdeğil,şöylehafifçe…Polismuhtardanyanaçıktı. Onadatabii…Gerisigeldi…Sinirlendim,SayınYargıcım, zaten sinirlenmeyince olmuyor böyle şeyler. Akılsızı dövmezsen, günahı senindir derler. Gerekirse… düzensizlik olursaişeyarıyordayak… —Durun!Düzensizliktensorumluolankimselervardır. Bölgepolisinin,muhtarın,bekçiningörevidirbu… —Bölgepolisihadenilenyerdebulunamazki;hembenimkadardaanlamıyorbuişlerden… —Amabununsizingörevinizolmadığınıdabilmelisiniz? —Efendim?Benimgörevimdeğilmi?Çoktuhaf…İpini koparankoparana,benimgörevimdeğilmiş!..Alkışlasaydım mıonlarıdiyorsunuz?Şarkısöylemelerineizinvermediğim içinyakınıyorlarsize…Şarkınıniyiyanıvarmıdır?Çalışacağına oturup şarkı söylüyorlar… Son zamanlarda bir de akşamları ateş yakıp başında oturma modası çıktı. Yatma zamanıgelipgeçiyor,efendilerhâlâateşinbaşındaoturmuş gevezelikediyor,gülüşüyorlar.Hepsiyazılıbende. —Neyazılı? —Ateşbaşındaoturanlar. Prişibeyevcebindenburuşukbirkâğıtçıkarıyor,gözlüklerinitakıpokumayabaşlıyor: —“Ateşbaşındaoturanköylülerinlistesidir:İvanProhorov,SavraMikiforov,PyotrPyortov…AskerkarısıdulŞus24

Çavuş Prişibeyev

turova’nın,SemyonKislov’layasadışıilişkisivar.İgnatSverçokbüyücülükyapıyor.Karısıdacadıdır,gecelerikomşuevlerinahırlarınagiripineklerisağıyor.” Yargıç, —Yeter!–diyor. Tanıkları dinlemeye başlıyor. Çavuş, gözlüğünü alnına kaldırıp,ondanyanaolmadığıbesbelliolanyargıcaşaşkın şaşkınbakıyor.Gözleriparlamayabaşlıyor,burnukıpkırmızıkesiliyor.Biryargıca,birtanıklarabakıyor;yargıcınniçin böylesinesinirliolduğunu,niçinsalondabazenhomurdanmalar, bazen gülüşmeler duyulduğunu bir türlü anlayamıyor.Kararadaermiyoraklı:“Birayhapis!” Şaşkınlıkiçindekollarınıikiyanaaçarak, —Niçin?–diyor.–Hangiyasayagöre? Dünyanındeğiştiğinden,yaşanılmazbirdurumaldığındankuşkusukalmamıştırartık.Kötükötüdüşünceleredalıyor,tasalanıyor.Amadışarıçıkıp,kapınınönündetoplanmış,aralarındakonuşanköylülerigörünce,bırakamadığıbir alışkanlıkla,ellerinpantolonçizgineyapıştırıyor,kısık,öfkelibirsesle, —Hey!–diyebağırıyor,–dağılın!Toplanmayın!Herkes evine! 1885

25

Aşçı Kız Evleniyor Grişa –yedi yaşında bir bastıbacaktı– mutfak kapısının anahtar deliğine gözünü dayamış, hem içeriyi gözetliyor, hemkonuşulanlarıdinliyordu.Onungörüşünegöremutfaktaolağanüstü,ogünedekgörülmemişbirşeyolmaktaydı. Herzamanetkesilen,soğandoğrananmasanınbaşındaarabacıkaftanlı,kızılsaçlı,sakallı,şişmanbirköylüoturuyordu.Burnununtepesindekocamanbirterdamlasıvardıadamın.Sağelininbeşparmağınınucundaçaybardağınıntabağınıtutuyor,çayiçiyordu.Şekeriöylesinesesliısırıyorduki, ürperiyorduGrişa.AdamıntamkarşısındapistaburedeyaşlıdadıAksinyaStepanovnaoturuyor,odaçayiçiyordu.Cadıkadınınyüzüpekciddiydi;birzaferparıltısıvardıbuyüzde.AşçıkızPelageyasobanınyanındabirşeyleryapıyordu. BiraragördüyüzünüGrişa.Kızılkırmızıdantutundaölü beyazınakadarbütünrenklervardıyüzünde.Titreyenelleriyledurmadanbirbıçaklara,birçatallaradokunuyor;eline odunları, bez parçalarını alıyordu; durduğu yerde duramıyor,kendikendinekonuşuyor,parmaklarıylatrampetçalıyordu.Aslındahiçbirşeyyaptığıyoktu.Şişmanadamladadınınçayiçtiklerimasayahiçbakmıyor,dadınınsorduğusorulara, başını çevirip ona bakmadan, soğuk, kısa cevaplar veriyordu. Dadıarabacıyakarşıpekkibardı: 27

Anton Pavloviç Çehov

—BirşeylerdeyesenizeDaniloSemyonıç!Yalnızcakuruçayiçiyorsunuz.Birazdavotkaiçseydiniz! Votkatestisiylebardağıkonuğunönünesürdüdadı.Yüzündekurnazbirifadevardı. Arabacı, — Kullanmıyorum efendim… –dedi.– Teşekkür ederim… —Olurmucanım?Arabacısınız,çokiçerarabacılar… Bekârerkekiçer…Birşeylerdeyiyin… Arabacıyangözlebirvotkaya,birdadınınyüzünebaktı. Onunyüzüdekurnazbirifadeylekaplandı:“Yok,uğraşma boşyerekocakarı,avlayamazsınbeni!” —İçmemefendim…Bizimişteiçmekdeliliktir.Birusta içebilir,hepaynıyerdeoturuyorçünkü;oysabizarabacılar durmadandolaşırız.Herkesingözüüzerimizdedir.Öyledeğilmiyani?Meyhaneyegiripikikadehatayımdesen,bakarsındışarıdabıraktığınatalıpbaşınıgider.Kafayıiyice çekersen,dahadafenaolursonu.Sızıpkalırsınbirköşede ya da kafa üstü yuvarlanırsın sürücü yerinden. Böyle işte efendim. —Gündenekadarkazanıyorsunuz,DaniloSemyonıç? — Bizim işte gün güne benzemez. Bugün bakarsın bir yüzlükkazanmışsındır,yarınevebeşkapikalamadandönersin… Onun için, günde şu kadar kazanıyorum, diyemem efendim.Günümüzdebeşparalıkdeğerikalmadızatenbizim işin. Siz de bilirsiniz, köpek sürüsü kadar arabacı var şimdi,samançokpahalı,yolcuaz,herkesatlaçıkıyorgeziye. Ama gene de Tanrı’ya şükürler olsun… Karnımız tok, sırtımız pek… kendimizden başka bir insanı daha mutlu edebilecek gücümüz de var… (arabacı, yan gözle Pelageya’yabaktı)istersetabii… DahanelerkonuşulduğunuduyamadıGrişa.Annesigelmiş,odasınagidipdersçalışmasınısöylemişti: —Hadigitdersçalış.Yakışırmısanakapılarıdinlemek! 28

Aşçı Kız Evleniyor

Odasına gelince “alfabe”yi önüne koydu Grişa, ama okumakistemiyorducanı.Birazönceduydukları,gördükleribirsürüsorudoğurmuştukafasınıniçinde. “Aşçı kız evleniyor…” diye düşünüyordu. “Çok tuhaf. Niçin evlenir insanlar, anlamıyorum. Annem babamla evlenmiş,kuzinimVeroçka,PavelAndreiç’le…Amababamla, Pavel Andreiç’le evlenilebilir. Altın köstekleri, güzel güzel giysilerivarçünkü,çizmeleridaimapırılpırıl.Amaşukırmızı burunlu, korkunç arabacıyla da ne diye evlenir insan? Ayağındakipostallardaneöyle…Pekiama,dadıniçinevlenmesiniistiyorzavallıPelageya’nın?” KonukgidincePelageyaçıktımutfaktan,odalarıdolaşıp ortalığıtoplamayabaşladı.Heyecanıhâlâgeçmemişti.Yüzü kıpkırmızıydı.Birşeydenkorkmuştusanki.Süpürgeninucunu değdiriyordu yere; her köşeyi beşer kere süpürüyordu. Grişa’nın annesinin oturduğu odada uzun süre oyalandı. Yalnızlıktansıkıldığı,birineiçinidökmekistediğibelliydi. Hanımı,başınıelişindenkaldırmadan, —İyibirinsanabenziyor–dedi.–Açıkgöz,ağırbaşlıbir adam. Pelageya’nınyüzübirdenkıpkırmızıoldu. —Vallahidebillahideevlenmembenonunlaefendim! –diyebağırdı.–Vallahievlenmem! — Aptallık etme. Çocuk değilsin. İyi bir kısmet. Enine boyuna düşünmelisin her şeyi. Bağırmakla bir şey geçmez eline.Hoşlanmıyormusunondun? Pelageya’nındahadayüzükızardı. —Yanılıyorsunuzefendim!Vallahi…efendim… Grişa “Hoşlanmıyorum, demeliydi!” diye geçirdi içinden. —Nesalakbirşeysin…Söylesene,hoşlanmıyormusun ondan? —Çokyaşlı,efendim! Ötekiodadandadı, 29

Anton Pavloviç Çehov

—Saçmalama!–diyebağırdı.–Kırkyaşındayokdaha. Hemneyinegerekseningençlik?Güzellikkarındoyurmaz, aptal!..Evlen,olsunbitsin! Pelageyaağlıyordu. —Vallahievlenmemonunla! —Salaklıketme!Dahaneistiyorsun!Başkasıolsasevincindengöbekatardı,sen“evlenmem!”diyor,başkabirşey demiyorsun.Postadağıtıcılarıyla,yardımcıöğretmenlerlekırıştırmasını bilirsin! Grişa’ya gelen genç öğretmen var ya efendim,onatutkunişte,onuniçinyüzünügözünüboyuyor. Nerezilkarıdırbu,ah! Hanım,Pelageya’yadöndü: —Danilo’yudahaöncegörmüşmüydünhiç! —Neredegöreyimefendim?İlkkezbugüngördüm.Aksinyaneredenbulupgetirmişsegetirmiş…Allahıncezasını… Neredenmusallatoldubaşıma! Öğleyemeğinde,servisyaparkenherkestakılıyorduPelageya’ya. Yüzüne bakarak, manalı manalı, arabacıdan söz ediyorlardı.Kulaklarınakadarkızarıyorduzavallı,isteristemezgülümsüyordu. “Evlenmektenutanıyorgaliba…”diyegeçiriyorduiçindenGrişa.“Çokutanıyorhem!” Yemeklertuzlumutuzluydu,iyicepişmemişpiliçlerkanlıydıdaha,bütünbunlarınyanında,Pelageya’nınellerinden tabaklarkaşıklarsapırsapırdökülüyordu.Amahiçkimseninçıkıştığıyoktuona,durumunubiliyorlardıçünkü. YalnızbiraraGrişa’nınbabasıpeçeteyiöfkeyleyerefırlatıpkarısına, —Nehazduyarsınonubunuevlendirmekten,anlamam! –diye bağırmıştı.– Başkalarının işine ne karışırsın? Bırak kendilerievlensinlerbildiklerigibi. Yemekten sonra komşuların aşçıları, oda hizmetçileri doldularmutfağa,oradataakşamakadarfiskossürüpgitti. Haberineredenalmışlardı,Tanrıbilir.Grişageceyarısında 30

Aşçı Kız Evleniyor

uyandığında, paravanın arkasında dadıyla aşçı kızın alçak seslebirşeylerkonuştuklarınıduydu.Dadıinandırmayaçalışıyor,aşçıkızdakâhhıçkırıyor,kâhkıkırkıkırgülüyordu. BirazsonrauykuyadaldıGrişa!DüşündePelageya’yıKarasakal’lacadıkarısınınkaçırdığınıgördü… Ertesigündindibütünbuhargür.Mutfakişleri,arabacı olayıhiçolmamışgibi,geneyolunagirmişti.Ancakaradabir yenişalınıalıyorduomuzlarınadadı,yüzündesoğuk,mağrurbirifadeyleçıkıpgidiyorduevden,ikisaatsonradönüyordu.Konuşmayagidiyorolmalıydı…Pelageyahiçgörüşmüyorduarabacıyla;onaarabacıdansözettiklerindedeöfkeleniyorbağırıpçağırmayabaşlıyordu: —Allahbinkerebelasınıversin!Canıcehenneme! Birakşammutfakta,Pelageya’yladadıbirkumaşıözene bezenekeserlerkenGrişa’nınannesigeldiyanlarına. —OnunlaevlenebilirsinPelageya–dedi,–seninbileceğin biriştirbu,amaşunubilesinki,buradakalamaz…Mutfakta başkasının kalmasını sevmediğimi bilirsin. Unutma bunu…Geceleridebırakmamsenigidesin… Aşçıkızkestisözünü: — Neler geliyor aklınıza öyle, efendim! Ne diye sitem ediyorsunuz bana? Yüzünü şeytan görsün! Nerden çattım bubelaya… Birpazarsabahımutfağınkapısındanbakıncaşaşkınlıktan donup kaldı Grişa. İçerde iğne atsanız yere düşmezdi. Komşularınaşçıları,kapıcılarıdoldurmuşlardımutfağa.İki debekçi,sırmalıbirastsubayvardı.Filkadaoradaydı…KüçükbiroğlançocuğuyduFilka,çamaşırhaneninönündeköpeklerle oynardı. Şimdi yıkanıp paklanmış, taranmış, ipek örtülübirtasvirtutuyorduelinde.Pelageyamutfağınortasındaayaktıduruyordu.Yenibirpatiskaentarivardıüzerinde;başınaçiçektakmışlardı.Arabacıdayanındaydı.İkisinin dekıpkırmızıydıyüzü,terdensırılsıklamdılar,gözlerinikırpıştırıpduruyorlardı. 31

Anton Pavloviç Çehov

Astsubayuzunsürenbirsesliktensonra, —Hadibakalım…–diyebaşladı,–vakittamam… —Pelageyayüzünüburuşturdu,hüngürhüngürağlamayabaşladı…Astsubaymasadanbüyükçebirparçaekmek aldı,dadınınyanınageçti,birtakımdualarokumayabaşladı. Arabacı gelip astsubayın önünde durdu, yerlere kadar eğilerek selamladı onu, elini öptü. Aynı şeyi Aksinya’nın önündedeyaptı.Pelageyadaonuizliyor,onunyaptığınıyapıyordu.Sonundadışkapıaçıldı,temizhavadoldumutfağa, gürültüyleavluyaçıktıkalabalık. Grişa,aşçıkızınhıçkırıklarınakulakkabartarakdüşünüyordu: “Zavallı! Nereye götürdüler onu acaba? Annemle babamniçinhiçilgilenmiyorlaronunla?” Nikâhtörenindensonraçamaşırhanedeuzunsüreşarkı söylediler,armonikaçaldılar.Grişa’nınannesi,dadınınağzıvotkakokuyordiyeuzunsüreazarladıonu;düğünyüzündenevdesemaverikoyacakkimsekalmadığıiçinsöylendi de söylendi. Grişa yattığında Pelageya dönmemişti eve. “Zavallıkız,”diyedüşünüyordu,“biryerdekaranlıkta ağlıyordurşimdi!Arabacı‘sus,sus’diyordurona!” ErtesisabahmutfaktaydıPelageya.Biraraarabacıuğradı.Grişa’nınannesineteşekkürettiktensonra,sertsertbaktıPelageya’ya. —Gözkulakolunonaefendim–dedi.–Anasıda,babası da sizsiniz. Aksinya Stepanovna, siz de ilgilenin onunla, yaramazlıkfalanyapmasın…Sözünüzüdinlemezse…Hanımefendi,aylığınakarşılıkdabeşrubleverinbana.Arabaya dingilalacağım. GenekarışmıştıGrişa’nınkafası.ŞimdiyekadarözgürdüPelageya,istediğigibiyaşıyor,hiçkimseyehesapvermiyordu.Oysaşimdidurupdururkenbiradamçıkmıştıortaya.Kızcağızınherşeyinekarışmahakkınıbiryerdenalmıştıbuadam.Parasıbileonunduartık!Grişaüzülüyordu.İn32

Aşçı Kız Evleniyor

sanzorbalığınınbuzavallıkurbanınıokşamak,sevmekistiyordu.Kilerdekielmalardanenbüyüğünüseçip,parmaklarınınucunabasabasamutfağagitti,Pelageya’nınelinesıkıştırdıelmayı,birşeysöylemedendöndü,koşarakodasınagitti. 1885

33

Kötü Niyetli Sorguyargıcınınkarşısında,evdokumasıkabaketenbezindengömlekli,pantolonuyamalı,sıskamısıska,ufaktefekbirköylüduruyordu.Sakallı,çiçekbozuğuyüzündede, gürkaşlarınınaltınagizlenmişgözlerindedesertbirelemifadesivardı.Uzunzamandanberitarakyüzügörmemişkarmakarışıksaçlarıgörünüşünedahabirsertlik,birörümcek soğukluğuveriyordu.Yalınayaktı. Sorguyargıcı, —DenisGrigoryev!–diyebaşladı.–Dahayaklaş,sorularımacevapver.Temmuzunyedisindedemiryolubekçisiİvan SemyonovAkinfovhattınsabahbakımınıyaparkenyüzkırk birinciverstada,rayıtutanbircıvatanınsomununusökerken yakalamışseni.Bak,somundaburada!..Bunusöküyormuşsun.Öylemi? —Neöylemi? —Akinfov’unanlattığıgibimiolduolay? —Öylediyorsa,öyleolmuşturtabii. —Pekâlâ.Söylebakalım,niçinsöküyordunsomunu? —Nesomununu? —Bırakşimdi“ne,ne”yide,sorumacevapver:Niçinsöküyordunsomunu? Denisyangözletavanabakarak, 35

Anton Pavloviç Çehov

—Lazımolmasaydısökmezdim–dedi. —Neişineyarayacaktıbusomun? —Somunmu?Somunuoltayaağırlıkyaparızbiz… —Kimbubizdediğin? —Bizişte,halk…Klimovköylüleriyani. —Bakoğlum,aptalnumarasıyapmabana,adamgibi konuş.Ağırlıkfalanıbırakşimdi,yalansöyleme! Denis,gözlerinikırpıştırarak, — Ömrümde yalan söylemedim ben… –diye mırıldandı.–Ağırlıksızbalıkavlayamazsınızefendim.Oltayasolucan yadaekmekkoydunmu,ağırlıksızinmezsuyundibine.Yalan mı söylüyorum dediniz?.. –Gülümsedi Denis.– Ağırlık takmazsanız,suyunyüzündekalırolta.Oysahanibalığı,turnabalığı,lotbalığıderindebulunur.Yukarıdasazantutarsın ancak,odapekseyrek…Hemyokturbizimderedesazan… Enginsuyuseversazan. —Nediyeanlatıyorsunbanasazanbalığını? —Nediyemi?Sizkendinizsordunuz,bendeanlatıyorum!Bizimoradabeylerbileböylebalıkavlar.Enküçük,en akılsızbirçocukbileağırlıksızbalıkyakalamayakalkışmaz. Buiştenanlamayan,oltasınısuyaağırlıksızatartabii.Aptalınneyapacağıbelliolmazderler… —Busomunuoltanaağırlıkyapmakiçinsöktüğünüsöylüyorsundemek,öylemi? — Daha ne yapacaktım ya? Mile mi oynayacaktım onunla? —Ağırlıkiçinkurşunyadabirmermiçekirdeğitakabilirdin oltana; hiçbirini bulamazsan, bir çivi bağlardın ucuna… —KurşunubedavavermezleradamaYargıçBey,çivide yaramaz. Somundan iyisini bulamazsın… Hem ağır, hem deliğivar. — Aptal numarası yapıyorsun! Dünkü çocuksun sanki yadabaşkabirdünyadangeldin…Busomunuçıkarmanın 36

Kötü Niyetli

nelereyolaçacağınıbilmiyormusunsanki,sersem?..Bekçi görmeseydi, tren raydan çıkabilir, insanlar ölebilirdi! Katil olurdun! —Allahsaklasın!Nediyekatilolayım?Dinsizyada canavarmıyızbizki,insanöldürelim?Dürüstyurttaşlarız, değilinsanöldürmek,böylebirşeyiaklımızınucundanbilegeçirmeyiz…Allahsaklasın.SiznesöylüyorsunuzYargıçBey! —Peki,sencetrenkazalarıniçinoluyor?İkiüçsomun söktünmü,alsanabirkazaişte! Denisgülümsedi,gözlerinikuşkulukısarakbaktıyargıca. —İnsaf!Buncayıldırbütünköylüsökeriz,birkazaolmadı…neinsanöldü,nebirşey…Birrayısöküpgötürsem yadademiryolununüzerinekalınbirkalaskoysam,ozamandevrilirbelkitren…kazaolur;amaufacıkbirsomun yüzünden!Yokcanım! —Amaunutmaki,raylarıalttakikalaslaratutturanbu somunlardır. — O kadarını biliyoruz… Hepsini birden sökmüyoruz ki…birkaçtanebırakıyoruz…Delideğilizya…düşünüyoruzokadarını… Denisağzınıkapayarakesnedi.Sorguyargıcı, —Geçenyıloradabirtrençıktıraydan–dedi.–Sebebi anlaşılıyorşimdi… — Anlayacaksınız tabii efendim, boşuna mı okudunuz bukadar…Tanrıanlayışıkimevereceğinibilir.Bakın,neyin nasılolduğunuhemenanlayıverdiniz;amabekçibirköylüdür,kafasıçalışmaz,yakamayapışıpburayagetirdibeni… Öncebirdüşünbakalım,öyledeğilmiefendim,düşünde ondansonrayapyapacağını!Köylüdekuşkadarbeyinyokturderler…şunudayazmayıunutmayınefendim:İkikere çeneme,birkeredegöğsümeyumrukvurdu. —Eviniaradıklarındabirsomundahabulmuşlar…Onu nezaman,neredensöktün? 37

Anton Pavloviç Çehov

—Kırmızısandığındibindekinimisoruyorsunuz? —Neredebulunduğunubilmiyorum,bulmuşlarişte.Ne zamansöktünonu? —Bensökmedimonu,şaşıSemyon’unoğluİgnaşkaverdi bana. Kırmızı sandığın dibindeki bu… Avluda kızağın içindekinisoruyorsanız,Mitrofan’labirliktesöktükonu. —HangiMitrofan’la? —MitrofanPetrov’la…Tanımıyormusunuzonuyoksa? Ağdokur,beyleresatar.Busomunlardançokgereklidirona. Herağaonartaneden…sizhesapedinartıkgerisini… —Banabak…Binsekizyüzbirsayılıcezayasası,demiryoluna,herhangibirkazayayolaçabilecekhertürlüzararı bilerekverenlerikürekcezasınaçarptırmayıbuyurur.Duydunmu?Bilerek…Sendebiliyordunsomunlarısökmenin kazayayolaçabileceğini… —Elbettesizdahaiyibilirsinizefendim…Bizcahiliz… aklımızneyeererki? —Çokiyiererseninaklın!Yalansöylüyorsun,numara yapıyorsun! — Ne diye yalan söyleyeyim?.. Bana inanmıyorsanız, köylüleresorun…Ağırlıksızhavaalırsın… Sorguyargıcıgülümsedi: —Yalnızsazanbalığı,değilmi? —Bulunmazbizimderedesazan…Oltayısuyaağırlıksız attığımızdapekseyrekkaragözvurduğuolur. —Kesartık,yeter… Birsessizlikoldu.Denisbedenininağırlığınıbirayağındanötekinegeçirdi.Yeşilçuhakaplımasaya–güneşebakıyormuşgibi–gözlerinikırpıştırarakbakıyordu.Birazsonra, —Gidebilirmiyimefendim?–diyesordu. — Hayır, gidemezsin. Tutuklayıp cezaevine yollayacağımseni. Denisgözlerinikırpıştırmayıbıraktı;gürkaşlarınıkaldırıpyargıcabaktı. 38

Kötü Niyetli

— Nasıl yani? –dedi.– Cezaevine mi dediniz efendim? Zamanımhiçyokama,panayıragitmeliyim.Yegor’aiçyağı bırakmıştım,üçrublealacağımvarondan,onualacağım… —Kessesini… — Cezaevine… Bir suçum olsa giderim tabii, yan gel, keyfine bak… Ama suçum yok ki. Hırsızlık da etmedim, kavgada…Vergilerimizivermediğimizisanıyorsanızyanılıyorsunuzefendim.Muhtarainanmayınsiz…Vergimemurunasorun…Dinimanyokturbizimmuhtarda… —Kessesinidedim! —Başüstüneefendim–diyemırıldandıDenis.–Muhtarınyalansöylediğineyadahesabıkarıştırdığınaistediğiniz yeminedebilirim…Üçkardeşizbiz:KuzmaGrigoryev,sonraYegorGrigoryev,birdeben,DenisGrigoryev… Sorguyargıcı, —Kafaşişiriyorsun…–diyebağırdı.–Hey,Semyon!Götürünşunu! Güçlükuvvetliikier,kollarındantutuponudışarıçıkarırlarken,konuşmayadevamediyorduDenis: —Üçkardeşizbiz…Birkardeştenötekinene?..Kuzma ödemedivergiborcunu,hadigelbununhesabınısenverDenis… Olur mu böyle şey? Yargıçlar! Rahmeti generalimiz sağ olsaydı gösterirdi size… Kafadan atma yargılamak olmaz…Haketmişsemkırbaçlatistersen,amadurupdururken…Vicdansızlıkbu… 1885

39

Başkalarının Derdi HukukfakültesiniyenibitirenKovalev’legençkarısıarabayabinipyoladüzüldüklerindedahasabahınaltısıbileolmamıştı.Köyegidiyorlardı.Ömürlerindehiçerkenkalkmamışlardıveşimdidurgunbiryazsabahınıngüzelliği,ancak masallardakarşılaşılabilecekolağanüstühoşbirşeymişgibi geliyorduonlara.Yeşillerlebezenmiş,elmasçiğtanecikleriylekaplıtoprağıngözehoşgelen,insanımutluedenbirgörünümüvardı.Güneşışınları,parlakgölgeleroluşturarakormanın koyuluğunda uzanıyor, pırıl pırıl nehirde titreşiyorlardı.Olağanüstümavi,berrakhavadaöylesinebirtazelik vardıki,sankidoğa,banyodanyeniçıkmış,dahabirgençve sağlıklıolmuştu. Sonralarıkendilerinindesöylediklerigibi,busabahKovalevlerinbalayının,hattabelkidehayatlarınınenmutlusabahıolmuştu.Hiçsusmadangevezelikediyor,şarkısöylüyor,nedensizyerekahkahalaratıyorlardı.Sonundaçocukluğuöylesineilerigötürmüşlerdiki,arabacıdanbileutanmışlardı.Mutlulukyalnızoandadeğil,gelecekyaşamlarındada gülümsüyordu onlara. Evlenmeye karar verdikleri günden berihayalettikleriçiftliği,küçücük,şirinçiftliklerinigörmeyegidiyorlardı.Gelecek,ikisinedeparlakumutlarvermekteydi.Erkeğe,topraklauğraşı,bilimseltarımçalışmaları,el 41

Anton Pavloviç Çehov

emeğininkarşılığınıgörmek,kitaplardaokuduğu,dinlediği oncamutluluklargözkırpıyordu.Kadınınsa,işinromantik yanıbaşınıdöndürüyordu.Yarıkaranlıkparkyollarındakol koladolaşmalar,balıkavlamalar,hoşkokulugeceler… Gülüpoynarkenonsekizverstayolunnasılbittiğinibile farketmemişlerdi.GörmeyegittikleriyedinciderecedenMihaylov’unçiftliği,derenindikyamacında,genişçebirkayın ormanınıniçinegizlenmişti…Koyuyeşilliğinarasındankırmızıçatısıgözüküyordu.Derekıyısına,birbaştanbirbaşa fidanlardikilmişti. Araba,geçityerindenkarşıyakayageçerkenKovalev, — Görünüm fena değil! –dedi.– Ev yamaçta. Yamacın dibindededere!Bundaniyisicansağlığı!AmaVeroçka’cığım,merdivendeişyok…Kabaduruşuylabütüngörünümü bozuyor…Burayıalırsak,ilkişimizyenibirdemirmerdiven yaptırmakolsun… GörünümVeroçka’nındahoşunagitmişti.Kahkahaatarak,bütünbedeninişakaylasağasolaoynatarakmerdivendenyukarıtırmanmayabaşladı;kocasıdapeşinden…Soluyarakkoruluğadaldılar.Evinyanındakarşılarınailkçıkan, iriyarı,uykuluyüzlü,saçıbaşıkarmakarışıkbirköylüoldu. Kapınıneşiğindeoturmuş,birçiftçocukçizmesininçamurlarınıtemizliyordu. Kovalev, —BayMihaylovevdemi?–diyesordu.–Koş,kendisine çiftliğigörmeyegeldiğimizihaberver. Köylüşaşkınşaşkıngelenlerebaktıveağıradımlarlayürüdü,evegideceğinebirazötedekimutfağagirdi.Mutfağın pencerelerinden,birbirindenuykulu,şaşkınyüzleruzandı. —Alıcılargelmiş!–diyebirsesişitildi.–Allahım,senyardımetbize.Mihaylovo’yusatıyorlar!Bakhele,nedegenç şeyler! Yapılarınarkasındabirköpekhavladı,kedininkuyruğunabasıldığındaçıkardığısesiandıranbirçığlıkduyuldu.Av42

Başkalarının Derdi

ludakihuzursuzluk,kısazamanda,ikiyanıağaçlıyollarda sakin sakin dolaşan tavuklara, kazlara, hindilere de geçti. Uşağabenzeyenkısaboylubiradam,mutfaktançıkıpKovalevlereşöylebirbaktıktansonra,yoldaceketinigiymeyeçalışarakevekoştu…ButelaşKovalevlerepekgülünçgelmişti.Gülmemekiçingüçtutuyorlardıkendilerini.Kovalev,karısıylabakışarak, —Netuhafyüzlerivar!–dedi.–Merih’tengelmişizgibi bakıyorlarbize. Birsüresonraevdenufaktefek,sakalsız,ihtiyaryüzlü, saçlarıkarışıkbiradamçıktı.Yırtık,altınişlemeliterliklerinisürüyerekKovalevlereyaklaştı,soğuksoğukgülümsedi, dalgınbakışlarınıdavetsizkonuklaradikti. Kovalev,şapkasınıçıkararak, —SanırımBayMihaylovolacaksınız?–dedi.–Saygılarımısunarım…TarımBankası’nın,çiftliğinizinsatışaçıkarıldığınıbildirenduyurusunuokuduk,birgörelimdedik.Belki alırız…Zahmetolmazsa,karımlabenigezdirirmisiniz?.. Mihaylov,birkezdahasoğuksoğukgülümsedi,kızardı, gözlerinikırpıştırdı.Şaşkınlıktanbaşınıkaşıyıpzatenkarışık olansaçlarınıdahadakarıştırdı.Sakalsızyüzündeöylebir sıkılganlık ifadesi vardı ki, Kovalev ile Veroçka’sı bakışıp kendilerinitutamadılar,gülümsediler. Mihaylov, —Pekâlâ–dedi,–emrinizdeyim…Uzaktanmıgeliyorsunuz? —Konkuvo’dan…Oradayazlıktayız. —Yazlıktanmı?..Hayret!..Affedersiniz,yataktanyeni kalkmıştık,henüzheryerkarmakarışık,bağışlayın. Mihaylov,soğuksoğukgülümseyerekelleriniovuşturdu, konuklarını evin öte yanına götürdü. Kovalev gözlüklerini takıpantikyapıtlarıinceleyenbilgilibirturisttavrıylaçevresinegözgezdirmeyebaşladı.Önceeski,ağırüslupta,armalı, aslanlı,sıvalarıyeryerdökülmüşbüyük,kâgireviinceledi. 43

Anton Pavloviç Çehov

Uzunzamandanberiçatısıboyanmamış,camlarıtemizlenmemiş, merdiven basamaklarının arasını otlar bürümüştü. Heryanıeski,çokeskiydi.Amaevyinedehoşunagitmişti. Herzamançocukkalanbirteyzegibiduygulu,alçakgönüllü,canayakınbirgörünümüvardı.Girişkapısınınönünde, içinde iki ördekle bir oyuncak kayığın yüzdüğü bir havuz vardı.Çevresiniaynıboyvekalınlıktakayınağaçlarıkuşatıyordu. Kovalev,güneştengözlerinikısarak, —O!–dedi.–Havuzdavar.Bugüzelişte.Alabalıkvar mıiçinde? —Varefendim…birzamanlarhavuzsazanıbilevardı. İçinitemizlemeyibırakıncahepsiöldü. Kovalev,biröğretmentavrıyla, —Yazık–dedi.–Havuzueldengeldiğincesıktemizlemek gerekir. Üstelik dibinden çıkarılan pislik ve yosun, ekinler içinyararlıbirgübredir.Vera,burayısatınalırsak,havuzun içineayaklarüzerineoturanbirkameriyeyleonukıyıyabağlayanküçükbirköprüyaptırırız.BöylebirköprüyüPrens Afrontov’unköşkündegörmüştüm. Veroçka,tatlıtatlısoludu: —Sabahlarıiçindeçayiçmeknehoşolur… —Haklısın…Şutepesisivrikulene? Mihaylov, —Konukodaları. —Haçöktü,haçökecek…Orayıdayıktırmamızgerekecek. Ansızın bir kadın hıçkırığı duyuldu. Kovalevler sesin geldiği yana baktılar, tam o sırada pencerelerden birinin kanadıkapandı,kirlicamlarınarkasındaağlamaktanşişmişbirçiftirigözgörünüpkayboldu.Ağladığıiçinsıkılmış olacak, hemen perdenin arkasına gizlenmişti. Mihaylov, zatenburuşukyüzünüsoğukgülümsemesiyledahadaburuşturarak, 44

Başkalarının Derdi

—Bahçeyleötekiyapılarıdagörmekistermisiniz?–diye sordu.–Gidelim…Gerçekteönemliolanonlardır… Ahırveambarlarıgörmekiçinyürüdüler.Hukukçu,her ambarıbirbirgezipinceledi.Buişlereyabancıolmadığıbelliydi.Çiftliğinkaçdönümolduğunu,ahırlardakihayvansayısınısordu,ormanlarınkesilmesineengelolmadığıiçinçarı yerdi,buncagübreyikullanmadığıiçinMihaylov’asitemetti…KonuşurkenaradabirdeVeroçka’sınabakıyordu.Öteki, tutku dolu bakışlarını kocasının yüzünden ayırmıyor, içinden,“Nezekisin,sevgilim!”diyegeçiriyordu. Ahırlarıdolaşırlarkenbirazöncekihıçkırığıyineduydular. Veroçka, —Birdakika–dedi,–oradakimağlıyor? Mihaylov,“Boşver”dergibielinisalladı,öteyanadöndü. HıçkırıklarçoğalıncaVeroçka, —Çoktuhaf–diyemırıldandı.–Birinidövüyorlar,kesiyorlarsanki. Mihaylov, —Karım…–dedi.–Allahyardımcısıolsun. —Niçinağlıyor? —Zayıfyaradılışlıbirkadındır.Doğupbüyüdüğüyuvasınınsatılmaküzereolduğunugörmekdokunuyorona. Veroçka, —Mademistemiyorniçinsatıyorsunuz? —Bensatmıyorumki,bayanım,banka… —Sattırmayın,niçinengelolmuyorsunuzsatmalarına? Mihaylov, şaşkınlıkla Veroçka’nın yüzüne baktı, omuz silkti. — Faizleri ödeyemiyoruz –dedi.– Her yıl iki bin ruble! Neredebulalımbuparayı?İsteristemezsusuyoruz.Kadınlar böyleşeyleredayanamıyorlar.Yuvasını,çocuklarını,benibu durumdagörmeküzüyoronu…Ayrıcahizmetçitakımından 45

Anton Pavloviç Çehov

da utanıyor … Havuzun başında konuşurken şunu yıktırmak,burayaşöylebirşeyyaptırmakgerekecekdiyordunuz. Sözlerinizbıçakgibisaplanmıştıryüreğine… Dönüşte evin yanından geçerlerken, Bayan Kovaleva pencerede,saçlarıdibindenkazınmışbirliseöğrencisiyleiki kızçocuğugördü.Mihaylov’unçocuklarıydıbunlar.Alıcılarabakarakacabanedüşünüyorlardı?KafalarındangeçenleriVeroçkaanlıyordu… Kente dönmek üzere arabaya bindiklerinde taze sabah da,şirinçiftlikhayalleridetümçekiciliklerinikaybetmişlerdi.Kocasınadönerek, —Çokacıbirdurum!–dedi.–İkibinrubleyiveriponlarıkurtarsak,dahaiyiederizgibimegeliyor!Satılmazzavallılarınçiftliği,yuvalarındanolmazlar. Kovalev,gülümsedi. —Nedeakıllısınbeyavrum!Bendeacıyorumonlara, ama suç kendilerinde. Çiftliklerini ipotek ettirmelerini kim söyledionlara?Niçinhiçilgilenmedilertopraklarıyla?Acımamalı böylelerine! Bu toprağı akıllıca işleselerdi, bilimsel tarımyapsalardı…hayvancılığın,şununbununhakkınıverselerdi,pekâlâyaşayabilirlerdiburada…Allahıntembelleri, yemiş, içmiş, yan gelip yatmışlar… Muhakkak sarhoşun, kumarbazınbiridir.Suratınıgörmedinmi?Karısınındagiyime,kuşama,süsepüsedüşkünşıllığınbiriolduğunakalıbımıbasarım.Bilirimböylelerini! —Nerdenbilirmişsinbakalım? — Bilirim işte! Faizi ödeyemiyormuş beyefendi. İki bin rubleyiböylebirçiftliktennasılçıkaramazinsan!Bilimselbir tarımcılıkyapsaydı…toprağıgübrelese,hayvancılığahakkınıverseydi…iklimkoşullarını,ekonomikdurumuiyihesap etseydi,buparayıbirdönümdenbileçıkarmasıiştendeğildi! YolboyuncahepkonuştuKovalev.Karısıdinliyor,her söylediğinin doğru olduğuna bütün kalbiyle inanıyordu. Amasabahkineşesinibirtürlübulamıyordu.Mihaylov’un 46

Başkalarının Derdi

soğukgülümsemesiylepenceredebirangörünüpkaybolan ağlamaktanşişmişbirçiftirigözaklındançıkmıyordu. Birkaç gidiş gelişten sonra, kocası onun drahomasıyla Mihaylovaçiftliğinisatınalıncaüzüntüsübirkatdahaarttı… Mihaylov’un ailesiyle birlikte arabaya binip bunca yıl yaşadıklarıyuvalarınıağlayarakbırakıpgidişlerinigörürgibioluyordu.Hüznüveinsanyanıderinleştikçegözündekocasıdeğeriniyitiriyordu.Kendineaşırıbirgüvenleaklayatkın tarımdan söz ediyor, sürüyle kitap ve dergi getirtiyor, Mihaylov’unişbilmezliğiylealayediyordu.Tarımcılıküzerinekonuşmaları,sonundadüşüncesiz,sıkılmakbilmezbir övünmealışkanlığınadönüşmüştü… —Göreceksin!–diyordu,–Mihaylovdeğilimben,buişin nasılyapılacağınıherkesegöstereceğim!Göreceksin! Kovalevler,MihaylovlardanboşalançiftliğegeldiklerindeVeroçka’nıngözüneilkçarpanşunlaroldu:Çocukeliyle yazıldığıbellidersnotları,başıkopmuşbiroyuncakbebek, yerdekiekmekkırıntılarınıgagalayanbirarıkuşuveduvardatebeşirle“PisNataşa”yazısı…Başkalarınınderdiniunutabilmekiçinçokşeyiboyamak,değiştirmekyadakırmak gerekecekti… 1886

47

Düşmanlar Karanlıkbireylülakşamısaatdokuzda,bölgedoktoru Kirilov’untekçocuğu,altıyaşındakioğluAndreydifteriden öldü.Karısı,oğlununkaryolasınındibindedizçöküphıçkırahıçkıraağlamayayenibaşlamıştıki,dışkapınınziliacıacı çaldı. Bulaşıcıhastalıkyüzündenhizmetçilerleuşaklardahasabahtanevdenuzaklaştırılmışlardı.Kirilovöyle,olduğugibi –ceketsiz,düğmeleriaçıkyeleğiyle,fenolleyanmışıslakyüzüyleellerinibilekurulamadan–kapıyıaçmayagitti.Antre karanlıktı.İçerigireninortaboylu,beyazboyunatkılı,olağanüstübeyaz,ablakyüzlübiradamolduğuancakseçilebiliyordu.Buyüzüniçerigirmesiyleantreaydınlanırgibiolmuştu… Gelensoluksoluğa: —Doktorevdemi?–diyesordu. —Benimdoktor.Neistiyorsunuz? —Oh,affedersiniz!Sizigördüğümeçoksevindim! Geleninçoksevindiğisesinintonundandabelliydi.Karanlıktadoktoruneliniarayıpbuldu,avuçlarınıniçindecoşkunluklasıktı: —Çok…çoksevindim!Sizinletanışıyoruzzaten!..Abogin’im ben… Yazın Gnuçevlerde görmek mutluluğuna er49

Anton Pavloviç Çehov

miştimsizi.Evdeoluşunuzaçoksevindim…Hemenşimdi benimlegelmeyireddetmeyin,Allahaşkına…Karımındurumuçokağır…Arabamlageldim,hemengidelim… Geleninsesindendehareketlerindendesondereceheyecanlıolduğubelliydi.Yangınyadaazgınbirköpektenürkmüşgibisıksıksolumasınıbirtürlütutamıyor,titrekbirsesle çabuk çabuk konuşuyordu. Anlatışında bir içtenlik, çocuksubirsaflıkvardı.Herürkmüş,şaşkıninsangibiodakısa,kesikkesikcümlelerlemeramınıanlatmağaçalışıyor,bu aradagereksiz,konuylauzaktanyakındanhiçilgisiolmayan birsürüsözcüksıralıyordu. —Sizievdebulamayacağımdanöylekorkuyordumki –diyedevametti.–Yoldaiçimiçimiyiyordu…Giyininde gidelim, ne olur… Bakın, nasıl olduğunu anlatayım size: Papçinski,AleksandrSemyonıçPapçinski,canım,sizdetanırsınız onu, bize gelmişti… Şuradan buradan konuştuk. Sonraçayiçmeyeoturmuştuk.Birdenkarımkorkunçbir çığlıkattı,göğsününsolyanınıtutupkendinisandalyesinin arkalığınabıraktı.Karyolasınataşıdık…ve…Nışadırruhuyla şakaklarını ovdum, yüzüne su serptim… Gene ölü gibi yatıyor… Enfarktüs olmasından korkuyorum. Gidelim,doktorcuğum,yalvarıyorum…Babasıdaenfarktüsten ölmüştü… Kirilov,Rusçabilmiyormuşgibidalgındinliyor,hiçkonuşmuyordu. Abogin,karısınınbabasınıvePapçinski’yibirkezdaha anlattıktınsonrageneKirilov’uneliniaramayakoyulduğundadoktorbaşınısallayıp,sözcükleriduygusuzcauzatarak, — Beni bağışlayın, gelemem… –dedi.– Beş dakika önce…evet,beşdakikaönceoğlum…öldü… Aboginbiradımgeriçekildi: —Öylemi?–diyefısıldadı.–Tanrımnekötübirzamandagelmişim!Çokuğursuzbirgünbu…Çok!Talihsizlikler nasılüstüstegelmiş…İnadınasanki! 50

Düşmanlar

Sonrakapınınkolunututtu,başınıönüneeğipdüşünceye daldı. Kararsızlık içinde kıvrandığı belliydi. Gitsin mi, doktorayalvarmayısürdürsünmü?Bilemiyordu.Kirilov’un gömleğininkolundanyakalayıpacıklıbirsesle: —Dinleyin–dedi,–durumunuzuçokiyianlıyorum!Böylebirzamandailginizibaşkaşeyeçektiğimiçinkendimden nekadarutandığımıTanrıbiliyor,amabaşkaneyapabilirim?Düşününbirkere,sizdenbaşkabaşvurabileceğim,yardımdileyebileceğimkimvar?Çevredesizdenbaşkadoktor olmadığınıbiliyorsunuz.Allahaşkınagidelim,neolur?Görüyorsunuz,kendimiçinyalvarmıyorum…Hastaolanben değilim! Birsessizlikoldu.Kirilovbirdendöndü,durdu,yürüyüp salonageçti.Kararsız,dalgınyürüyüşüne,salondakisönük lambanın bez abajurunu düzeltişindeki, masanın üstünde açıkdurankalınkitababakışındakidurgunluğunabakarak, buandanebirniyeti,nedebiristeğiolduğunu,birşeydüşünmediğini,belkideantredeyabancıbiradamınbeklediğinibileunuttuğunuanlamakgüçdeğildi.Karanlıklasalondakisessizliğinonuiyicesersemlettiğibelliydi.Salondançalışma odasına geçerken sağ ayağını gereğinden çok kaldırdı, kapıyıelleriyleyoklayarakbuldu.Hareketlerinde,yanlışlıklayabancıbirevegirmişyadaömründeilkkezsarhoşolanadekiçmişdekendinionuniçinyeniolanbuduyguyabırakmışbiradamınanlaşılmazşaşkınlığıvardı.Odanınduvarlarındanbirine,kitapraflarınınarasındangenişbirışık demetisüzülüyordu.Buışık,keskinbirfenolveeterkokusuyla birlikte, çalışma odasını yatak odasını bağlıyan yarı açık kapıdan geliyordu… Doktor, masasının arkasındaki koltuğuna çöktü. Işığın vurduğu kitaplara bir süre dalgın dalgınbaktı,sonrakalkıpyatakodasınageçti. Birölümsessizliğivardıorada.Enküçükeşyayakadar herşey,birazöncekifırtınayı,bufırtınadapekbitkindüştüklerinisöylüyordu.Şimdidedinleniyorlardısanki.Tabu51

Anton Pavloviç Çehov

renin üstündeki şişe ve kutu kalabalığının arasına sıkışmış mumla,komodininüstündekibüyüklambaodayıiyiceaydınlatıyordu. Pencerenin dibindeki karyolada, gözleri açık birerkekçocukyatıyordu.Yüzünübirşaşkınlıkifadesikaplamıştı.Kıpırdamıyorduama,açıkgözlerisankiheranbiraz dahakararıyor,kafatasınınderinliklerinedoğrugöçüyordu. Ellerinioğlununüstünekoymuşannesiyanıbaşında,yüzünüyatağagömmüş,yeredizçökmüşduruyordu.Çocukgibiodakıpırdamıyordu,amabedenininkıvrımlarında,ellerinin renginde gene de bir canlılık vardı! Bütün varlığıyla, gücüyle,coşkunluğuylayatağınüzerineçökmüşgibiydi.Bedenindinlenmekiçinnihayetbulabildiğirahat,sakindurumubozmaktançekinirbirhalivardı.Yorgan,bezparçaları, taslar,döşemedekisubirikintileri,sağasolaatılmışfırçalar, kaşıklar,kireçsuyudolubeyazbirşişe,boğucuağırhavabiledonmuşkalmış,ölümhareketsizliğinebürünmüştü. Doktor, karısının arkasına geçip durdu, ellerini cebine soktu,başınıyanayatırarakdalgıngözlerinioğlunadoğrulttu.Yüzüsakindi.Ancaksakalındakidamlacıklardan,biraz önceağladığıanlaşılıyordu. Ölümdensözaçılıncaaklagelenosarsıcıyılgınlıkgörülmüyorduodada.Herşeyinkasılıpkalmasında,anneninduruşunda,doktorunyüzündekidurgunluktayüreğedokunan, kişinindahauzunyıllarbetimleyemeyeceği,anlayamayacağı,sanırımancakmüziğinanlatabildiğiyüreksızısınınoince, kolay yakalanamayan, kavranamayan güzelliği vardı. Mutsuzsessizliktedeseziliyordubugüzellik.Kirilov’lakarısıkayıplarınınağırlığıyanındadurumlarınıkavramışlargibi ağlamıyor,susuyorlardı.Sırasındagençliklerigeçipgittiğigibi,şimdideçocuksahibiolmaumutları,birdahadönmemeküzeresonsuzluğagidiyordu!Doktordahakırkdörtyaşındaydı, ama saçları ağarmış, bedenen iyice çökmüştü. Uçuk benizli, hastalıklı karısı ise otuz beşindeydi. Andrey yalnıztekdeğil,aynızamandasonuncuçocuklarıydıda. 52

Düşmanlar

Karısınıntersine,doktoriçacısıçektiğizamanlarhareket etmeihtiyacınıduyardı.Karısınınarkasındabeşdakikadikildiktensonra,geneayağınıhayliyukarıkaldırarakyandaki,yarısınıbüyükçebirdivanınkapladığıküçükodaya,oradandamutfağageçti.Yereseriliaşçıkadınınyatağıilesobanınçevresindebirsüreamaçsızdolaştıktansonra,başınıeğerekküçükbirkapıdanantreyegeçti. Oradabeyazboyunatkısıylaolağanüstübeyazyüzügördügene.Aboginderinbirsolukaldıktansonrakapınınkolunuyakalarken,, —Nihayet!–dedi.–Aceleedelim.Lütfen! Doktor birden ürperdi. Karşısında Abogin’i görünce anımsadı: —Ricaederim–dedi.–Gelemeyeceğimisöylemiştimsize! Beklemeniztuhafdoğrusu! Aboginboyunatkısınınüzerindenparmaklarınıgezdirerekyakardı: —Okadardakazkafalıdeğilimdoktorcuğum,durumunuzuanlıyorum…üzülüyorum!Amakendimiçinyalvarmıyorum size, biliyorsunuz… karım ölmek üzere! O çığlığınıduysaydınız,yüzünügörseydiniz,banahakverirdiniz! Hay Allah, ben de sizi giyinmeğe gittiniz sanıyordum.Zamankaybediyoruzdoktor!Allahaşkınıza,biran öncegidelim! Kirilovbirsüresustuktansonra, —Gelemem–dedi. Dönüpsalonayürüdü.Aboginarkasındanyetişipkolundanyakaladı.Dilencigibiyalvarıyordu: —Üzgünsünüz,biliyorum.Amaşunudasizbilmelisiniz ki,dişçekmeğe,başağrısıdindirmeyeçağırmıyorumsizi.Bir insanınhayatısözkonusu!Başkalarınınhayatıinsanınher çeşitiçacısındanönemlidir!Birazyürekliolmayaçalışın!İnsanlıkedipbirzaferkazanın! Kirilovtitrekbirsesle, 53

Anton Pavloviç Çehov

—İnsanlıkkarşılıklıolur–dedi.–Bende,benizorlamamanız için yalvarıyorum size. Çok tuhaf vallahi! Benim ayaktaduracakhalimyok,sizgelmişinsanlıktandemvuruyorsunuz!Zatenbudurumdabirişeyaramam…İmkânsız, gelemem… Hem karımı kime bırakacağım? Olmaz, olmaz… Elinisallayıpgerigeriyürüdü,ürkmüşgibiekledi: — Ne olur, istemeyin bunu benden… Bağışlayın… Anayasanın otuzuncu maddesine göre sizinle gelmek zorundayım.Sizdebeniyakamdantutupsürüyerekgötürme hakkınasahipsiniz…Canınızistiyorsasürüyünde…ama birişeyaramamki…konuşacakhalimbileyok…Bağışlayın… Abogindoktorunkolunugeneyakaladı: — Boşuna söylüyorsunuz bunları, doktor! Otuzuncu maddeninde,anayasanındacanıcehenneme!Sizizorlagötürmeyehiçhakkımyok.İstergelirsiniz,istergelmezsiniz,bu sizinbileceğiniziş.Yalnızisteğinizedeğil,birazdaduygularınızakulakvermeniziistiyorum.Genç,güzelbirkadınölmeküzere!Birazönceçocuğunuzunöldüğünüsöylüyorsunuz,sizdeniyikimanlayabilirbenimdurumumu? Sesiheyecandantitriyordu.Butitreyişte,sesinintonuyla sözlerinde bulunmayan üstün bir inandırma gücü vardı. Abogin içtendi, ama ağzından çıkan cümleler o denli boş, duygusuz, yersizdi ki, doktorun evinin havasıyla, o anda başkabirevdeölmeküzereolanbirkadınıaşağılıyorgibiydiler.Bunukendisidesezinlemişolacakki,anlaşılmak,sözcüklerle olmazsa bile içtenliğiyle amacına erişebilmek için, sesineelindengeldiğincebiryumuşaklık,birduygululukvermeğeçalışıyordu.Bircümlenekadaranlamlı,güzelkurulmuşolursaolsun,ancaktasasız,heyecansızkişilerietkileyebilir.Mutluyadamutsuzkişilereherzamanyetmez.Mutluluklamutsuzluğuneniyianlatışyolununçoğunluklasessizlikolmasınınnedenidebudur.Aşıklarbirbirinisustukla54

Düşmanlar

rı zaman daha iyi anlarlar, mezar başında söylenen ateşli, duygulusözlerancakyabancılarıetkiler,öleninarkadabıraktığıkarısına,çocuklarınasoğuk,yavangelir. Kirilovhareketsizduruyor,dinliyordu.Abogindoktorluğunyüksekgörevleri,fedakârlıklarıvb.üzerinebirkaçcümledahasıralamayadevamediyorduki,birdensözünükesti doktor: —Evinizuzakmı? —Yokcanım,onüç,ondörtverstakadarbirşey.Atlarımçokiyidir,doktor!Birsaatsonrageneburadaolacağınızasizeşerefsözüveriyorum.Birsaatçik! Sonsözler,insanlıkvedoktorunyüksekgörevleriüzerine anlatılanlardandahaetkiliolmuştu.Kirilovbirandüşündü, derinbirsolukaldıktansonra: —Pekâlâ–dedi,–gidelim! Aceleyle–bukezkararlıadımlarla–odasınagitti.Biraz sonrauzunbirceketledöndü.Aboginyanısırakısa,amasık adımlarla,ayaklarınıbirbirineçarptırarakyürüyor,biryandandadoktorunpaltosunugiymesineyardımediyordu.Birliktedışarıçıktılar. Dışarısıdakaranlık,amaantredenaydınlıktı.Doktorun kalkıkomuzları,inceuzunsakalı,kemerliburnuşimdidaha iyiseçiliyordu.Abogin’insolgunyüzündenbaşka,kocaman birkepidevardı.Boyunatkısıyalnızöndengözüküyordu. Arkada,uzunsaçlarınınaltındakalıyordu. Abogin,doktorunarabayabinmesineyardımederken, —İnanın,büyüklüğünüzüanlıyor,takdirediyorum–dedi.–Göreceksiniz,neçabukdöneceksiniz.Hey,Luka,hızlı sürcanım!Hadibakalım,yolumuzaçıkolsun! Arabacıvarhızlasürdü.Önce,hastaneninönündekialanıkuşatanecişbücüşyapılarboyuncagittiler.Heryankaranlıktı.Yalnız,alanındibindeki,önündeküçükbirbahçesi olan evin penceresinde parlak bir ışık vardı. Doktor Kirilov’uneviydibu.Arabakaranlıktakayboldu… 55

Anton Pavloviç Çehov

Zifirikaranlıkbirkoruluktagidiyorlardı.Arabadakilerin burnunanemlibirmantarkokusugeliyordu.Ağaçlarınhışırtısıheryanıdolduruyordu.Tekerleksesindenuyanankargalaryapraklarınarasındakaynaşıyor,doktorunçocuğununöldüğünü,Abogin’inkarısınınölmeküzereolduğunubiliyorlarmışgibi,acıklıacıklıbağrışıyorlardı.İştekoruluktançıktılar.Üzerindegenişgölgelerinuyuduğubirgölsolukışığıyla parladıönlerinde…Arabadüzlükteyolalmayabaşladı.Kargalarınbağırtısıgerilerdekalmış,zayıfladı,işitilmezolmuştu. YoldaAbogin’leKirilovhemenhiçkonuşmadılar.Yalnız birkereAboginderinbirsolukaldıktansonra, —Çokacıbirdurum!–dedi.–İnsanyakınlarını,onları kaybetmektehlikesiylekarşıkarşıyakaldığıankikadarhiçbirzamansevemiyor. Arabayavaşlayıpküçükbirçayıgeçerken,Kirilovsuyun sesindenürkmüşgibibirdenirkildi,acıklıbirsesle: —Bakın–dedi,–bırakınbenievedöneyim.Sonragelirim size.Barisağlıkmemurunu,karımınyanınabırakayım.Yalnızkaldızavallı! Aboginbirşeysöylemiyordu.Arabasarsılarak,tekerlekleritaşlaraçarparakkumlukkıyıyıgeçipyolunadevametti. Kirilov sessiz oturuyor, çevresine bakınıyordu. Yıldızların solukışığında,arkadakalanyol,karanlıktakaybolmaküzereolansahilsöğütlerigözüküyordu.Sağyandagökgibiuçsuzbucaksız,dümdüzbirbozkıruzanıyordu.Tauzaklarda –turpkömürüocaklarındaolacak–seyrek,solukışıklarvardı.Soldaiseyolaparalel,çalılıklakaplıolduğuiçinkıvırkıvırkıllakaplıgibigözükenbirsıratepecikuzanıyordu.Tepelerinüstündekocaman,kızıl,hafifbirbuğuylaörtülüyarımayasılıgibiduruyordu.Küçükbulutkümeleri,kaçmasınaengelolmakistiyorlarmışgibikuşatmışlar,dörtyandan gözetliyorlardıyarımayı. Doğadabirumutsuzluk,birtedirginlikvardı.Odasında bir başına oturmuş, geçmişi unutmağa çalışan düşmüş bir 56

Düşmanlar

kadıngibi,ilkbahar,yazanılarınıdüşünüyor,kaçınılmazkışı,boynunueğmiş,bekliyordu.Kirilov’unda,Abogin’inde, ayındakurtulupçıkamayacaklarıdipsiz,zifirikaranlık,soğukbirkuyugörünümüvardıdoğanın… Araba eve yaklaştıkça Abogin’in sabırsızlığı artıyordu. Oturduğu yerde kıpır kıpırdı. Zıplıyor, uzanıp arabacının omzununüstündenileribakıyordu.Arabaçizgiliketenbeziyleörtülübirkapınınönündedurduğundaikincikatınışıklıpencerelerinebakarkensoluğununtitrediğiduyuluyordu. Doktorlaantreyegirerkenelleriniovuşturarak: —Birşeyolmuşsaeğer…yaşayamamben–diyordu. Sonrasessizliğekulakkabartıpekledi: —Gürültüfalanyok,demekhenüzkötübirşeyolmadı. Antredennebirses,nebirayaksesiişitiliyordu.Bütün ışıkların yanmasına karşın, ev derin bir uykudaydı sanki. ŞimdiyedekkaranlıktaolandoktorlaAboginancakburada birbirini görebildiler. Doktor uzun boylu, kalkık omuzlu, çirkinyüzlüydü.Giysisiniüzerineşöylebirçektiğibelliydi. Zencilerinkiniandırankalındudaklarında,kemerliburnunda,dalgın,heyecansızbakışındahoşolmayan,keskin,soğuk sertbirifadevardı.Karmakarışıksaçları,çökükyanakları, seyrek,zamanındanönceağarmışsivrisakalı,cildininsolukluğu,kemikliyüzüçekilenbinlercesıkıntıyı,insanlardan,yaşamdan bıkkınlığı yansıtıyorlardı. Kuru yüzüne bakıp, bu adamınbirkarısıolabileceğini,çocuğuöldüdiyeağlayabileceğinisöylemekpekgüçtü.Aboginiseonuntamtersiydi.Şişman,ağırbaşlı,kocakafalı,dolgunyanaklıbirsarışındı.Son modayagöre,büyükbirözenlegiyinmişti.Duruşunda,tüm düğmeleriiliklenmişceketinde,ensesiniörtensaçlarında,yüzündesoylu,aslanınkiniandırangururlubiranlatımdikkatiçekiyordu.Yürürkenbaşınıdiktutuyor,göğsünüöneçıkarıyor,kulağahoşgelenbaritonbirseslekonuşuyordu.Boyunatkısınıçıkarışında,saçlarınıdüzeltişindeduygulu,neredeyse kadınsı bir incelik; yüzündeki o uçuklukla çocuksu 57

Anton Pavloviç Çehov

korku,tavırlarınınsoyluğunubozmuyor,tümbedeninikaplayan tokluk, esenlik ve güveni hiç mi hiç azaltmıyordu. Merdivendençıkarken, —Kimsecikleryok–dedi.–Birsesdeduyulmuyor.Kötü birşeyolmadıgibi.Allahverede!.. Siyahbirpiyanonungölgeleştiği,tavanındabeyazabajurlubiravizeasılıbüyükbirsalonagötürdüdoktoru.Oradan küçük,huzurverici,hoşkırmızıbirışıklaaydınlanmışkonukodasınageçtiler.Abogin: —Buradaoturunuz,doktor–dedi.–Hemengeliyorum… öncegidiphabervereyim. Kirilovyalnızkaldı.Odanındöşenişindekigörkem,gözü okşayıcıkırmızıışık,bilmediğibireveböyleserüvenligelişi, görünüşteonuniçinbirşeyifadeetmiyordu.Koltuktaoturmuş,fenolleyananellerinebakıyordu.Gözübiranparlak kırmızıabajura,köşedekiviyolonselkutusunatakıldı.Saat sesigelenyanabakıncaAbogingibibesili,gösterişlidoldurulmuşbirkurtpostugördü. Evdesomutbirsessizlikvardı…Yanodalardanbirinde birininyükseksesle“ay!”diyehaykırdığıduyuldu.Sonra, dolapolacak,bircamkapakhızlakapatıldı…herşeygene sustu.Aradanbeşdakikageçti.Kirilovartıkellerinebakmıyordu.GözleriniAbogin’inçıktığıkapıyadikmişti. KapınıneşiğindeAboginduruyordu.BirazönceaynıkapıdançıkanAbogindeğildibu.Halindekiotokluk,duyguluincelikkaybolmuştu.Korkuvedayanılmazbedensızısını andıraniğrençbirduyguyüzünü,ellerini,duruşunubakılmaz,tiksintivericibirhalesokmuştu.Burnu,dudakları,bıyıkları,yüzhatlarıyüzdenkopupkurtulmakistiyorlarmışgibi,habirehareketediyor,gözleriacıdansankigülümsüyordu… Abogin geniş, ağır adımlarla odanın ortasına yürüdü, öneeğildi,inledi,yumruklarınısalladı,“tı”hecesiniüzerine basarak: 58

Düşmanlar

—Aldattı!–diyebağırdı.–Aldattıvekaçtı!Hastanumarasıyapıpbenievdenuzaklaştırdı,oPapçinskisoytarısıyla kaçtı!Tanrım! Sonrageneağıradımlarladoktoradoğruyürüdü,yüzünü,beyazyumruklarınıileriuzatarak,sallayarakbağırmaya başladı: —Gitti!!Kandırdıbeni!Amaniçinyalansöyledibana?! Tanrım!Tanrım!Buiğrençyalandolan,buadişeytanoyununiye?Nekötülükettimbenona?Demekgittiha! Gözyaşlarıyanaklarındanaşağıyuvarlanıyordu.Birayağınınüzerindegeridönerekodanıniçindedolaşmağabaşladı.Kısaceketiyle,bacaklarınıbedenineoranlasondereceince gösteren son moda, dar pantolonuyla, kocaman kafası, ensesinikapayanuzunsaçlarıylaşimdiaslanadahaçokbenziyordu.Doktorundurgunyüzündebirmerakifadesibelirdi.YerindendoğrulupAbogin’ebaktı: —Affedersiniz,hastanerede? Aboginağlıyormu,gülüyormupekbellideğildi.Yumruklarınısallayarak, —Hastamı?–diyebağırdı.–Hastaha!Hastadeğil,haspaymışo!Aşağılıkkadın!Şeytanınaklınagelmeyecekadilikleronunaklınagelirmişmeğer!Soytarının,beyinsizpalyaçonun,çıyanınbiriylekaçmakiçinbenievdenuzaklaştırmış! Tanrım!Keşkeölseydidebunuyapmasaydıbana!Dayanamayacağım!Dayanamayacağım! Doktorbelinidoğrulttu.Gözlerikırpıştı,yaşardı.Sivrisakalıçenesiylebirliktesağasolaoynamağabaşladı.Merakla çevresinebakınarak, —Affedersinizama–dedi,–bunebiçimbiriştir?Yavrumölelidahabirsaatolmuyor,karımbinbirüzüntüiçinde,kocaevdeyalnızbaşına…benimseayaktaduracakgücümyok,üçgecedirgözümükırpmadım…buyaptığınıznedirsizin?Adibirkomedideeşyataşıyanrolüoynatıyorsunuz bana.Anlayamıyorum! 59

Anton Pavloviç Çehov

Aboginavucununiçindesıktığıbirkâğıtparçasınıyere atıpakrepezergibiüzerinebastı.Yüzünde,nasırınabasmışlargibibirifadeyleyumruğunusallayarakdişlerinisıktı: —Bendeanlayamıyorum…anlayamıyorum!Hergün evdençıkışının,oherifinbugünbüyükarabasıylagelişinin nedenlerinideanlayamadımdı!Herzamankifaytonudeğil de,büyükarabayla?Düşünmemgerekirdibiraz!Nesalakmışım! Doktorgene, —Anlayamıyorum–diyemırıldandı.–Nebiçimbiriştir bu?İnsankişiliğininhiçesayılması,üzüntüleriylealaydeğildirdenedirbu?Olmazböylebirşey…Ömrümdeilkkez karşılaşıyorumböylebirolayla! Ağırhakareteuğradığınıyeniyenianlamayabaşlayanbir kişinindalgınşaşkınlığıyladoktoromuzsilkti,nesöyleyeceğini,neyapacağınıbilmedenkollarınıikiyanaaçtı,bitkinbir halde koltuğa çöktü. Abogin ağlamaklı sesiyle devam ediyordu: —Beniartıksevmiyormusun?Sevmecanım,senizorlayanmıvar?Kimiseviyorsanonagidebilirsin,yolunaçıkolsun…amabuyalandolan,buadioyun,buiğrençkandırmaniye?Niçin?Nekötülükettimbensana? Doktorayaklaşarakheyecanlıbirsesledevametti: —Bakın,doktor,istemedenbüyükacımıntanığıoldunuz,gerçeğibütünçıplaklığıylaanlatacağımsize.Yeminederim, bu kadını çıldırasıya seviyordum. Kulu kölesi olmuştum! Her şeyimi yoluna feda etmiştim. Akrabalarımdan onunyüzündenoldum…Birkezbileyanbakmadımona… Kısacası,bendenşikâyetçiolmasınaimkânyoktu!Öyleyse buoyununiçinoynadıbana?Başkabiriniseviyorduysa,açık açıksöyleseydi.Bukonudabenimdüşüncelerimidegörüşlerimidebilirdi… Gözleriyaşlı,heyecandanzangırzangırtitreyerekbütün dertlerinidöktüdoktora.Ateşli,ikielinikalbininüzerineba60

Düşmanlar

sarak konuşuyor, hiç duraksamadan, sanki nihayet dışarı vurabildiklerineseviniyormuşgibi,bütünailesırlarınıaçıklıyordu.Birsaatdahaböylekonuşsaydı,içiniiyicedöker,belkidehafiflerdi.Kimbilir,doktordaonudostçadinleseydi, belkiçoğunluklaolduğugibi,bazıdelilikleryapmadanacısına katlanırdı… Ama gelin görün ki, öyle olmadı. Abogin durmadankonuşurken,gururuylaoynanandoktoruniçinde bazıdeğişikliklerolmaktaydı.Yüzündekidalgınlıkvehayret ifadeleriyerleriniyavaşyavaşacıbironurkırıklığına,kızgınlığaveöfkeyebırakıyordu.Yüzçizgileridahabirkeskinleşiyor,duygusuzlaşıyordu.Abogin,rahibelerinkiniandırananlamsız,kuru,amagenedegüzelyüzlübirkadınınresmini göstermekiçinburnunundibinesokarak,buyüzebakıp,bu kadınınyalansöyleyebileceğinidüşünmeninimkânıolupolmadığınısorduğunda,doktorbirdenyerindenfırladı.Gözleriparlıyordu.Kelimeleritanetanesöyleyerek: — Bütün bunları bana niçin anlatıyorsunuz? –dedi.– Dinlemekistemiyorum!İstemiyorum! Masayabiryumrukindiripekledi: —İğrençsırlarınızıdinlemekistemiyorum!Böyleadice şeyleri anlatmayın bana! Gururumla oynadığınız yetmedi mi?Sonunakadarhakaretedebileceğinizbiruşağınızmısanıyorsunuzbeni?Söyleyin! Abogingerigeriçekildi,şaşkınbakışlarınıKirilov’adikti.Doktorbağırmayısürdürüyordu: —Burayaniçingetirdinizbeni?Keyfinizceevlenmişsiniz,rahatlıkbatmış,şimdideşikâyetediyorsunuz.Beniilgilendirmeyenşeylerbunlar.Sizinyaşantınızdanbanane? Benirahatbırakınlütfen!Zenginliğinizintadınıçıkarın,iyi insanrolüoynayın,kontrbas(doktorviyolonselinboşkutusunabaktı),trombonçalın,damızlıkboğagibibeslenin, amabaşkalarınınkişiliğiyleoynamayın!İnsanlarınkişiliğinesaygıduymuyorsanızbarisözünüetmeyin,oynamayın onunla! 61

Anton Pavloviç Çehov

Aboginıstakozgibikızarmıştı: —Nedemekistediğinizianlayamadım?–dedi. —İnsanlarıbudenliaşağı,önemsizgörmeyindemekistiyorum! Ben bir doktorum, doktorları, daha doğrusu, lavantaveorospukokmayanbütünmesleksahipleriniuşağınız,kölenizsanıyorsunuz.Nesayarsanızsayın,busizinbileceğiniziş,amaüzüntüsüolanbirinsanıoyuncağınızyapma hakkınıhiçbirşeyvermiyorsize! Abogin: —Benimleböylekonuşamazsınız!–diyebağırdı. Yüzüdahadakızarmıştı.Kızdığıanlaşılıyordu.Doktor yumruğunumasayabirdahaindiriphaykırdı: —İçacımolduğunubilebilebeniburaya,saçmalıklarınızıdinlemeğegetirdiniz!Başkasınınüzüntüsüyleböyleinsafsızcaeğlenmekhakkınıneredenalıyorsunuz? —Çıldırmışsınızsiz!Ayıpyaptığınız!Mutsuzluğumbaşımdanaşkın,birdesiz…siz… Doktorkarşısındakiniküçümserbirgülümsemeyle, —Mutsuzlukha!–dedi.–Ağzınızaalmayınbusözcüğü, yakışmıyor.Bonoileparabulamayandolandırıcılardamutsuzolduklarınısöylerler.Fazlayağlandığıiçinrahatsızolan boğadamutsuzdur.Aşağılıkherifler! Abogincırlakbirsesle, —Bayım,ağzınızdançıkanıkulağınızduymuyor!–diye bağırdı.–Haddinizibilin!Gerekirse,busözlerinizincezasını veririmsize…Anladınızmı? Aceleyleelinicebineattı,cüzdanınıçıkardı,ikibanknot alıpmasanınüstüneattı.Burundelikleriinipkalkıyordu: —İşteücretiniz!–dedi.–Hadigidinartık,ücretinizialdınız! Doktorparalarıkaptığıgibiyerefırlattıktansonrahaykırdı: —Paravermeğekalkışmayınbana!Onurkırmanınkarşılığıparadeğildir! 62

Düşmanlar

Abogin’ledoktorgöğüsgöğsedurmuş,haketmedikleri hakaretleri birbirlerine öfkeyle savuruyorlardı. Düşlerinde bile bu denli haksız, anlamsız, sert şeyler söylememişlerdi belki.Mutsuzkişilerinhodbinliğiikisinidesarmıştı.Mutsuzlarbencil,öfkeli,haksız,serttirler.Birbiriniancakaptallarkadaranlayabilirler.Mutsuzlukkişileribirleştireceğine, ayırır.Üzüntününortakolduğudurumlardabileacıyakarşıbirleşmesigerekeninsanlar,olağandurumlardaolduğundandahaçoksertlikvehaksızlıkyapar,birbirinihiçanlayamazlar. Doktoröfkeylesoluyarak, —Lütfenbenievimegönderin!–diyegürledi. Aboginçıngırağıhırslasalladı.Sesekimsegelmeyincebir dahasallayıp,öfkeyleyerefırlattıonu.Çıngırakhalıyaçarparaktokbirsesçıkardıveacıklı,ölümöncesiiniltisiniandıranbirçınlamaişitildi.Uşakgeldi.Aboginyumruklarını sıkarakadamınüzerineyürüdü. —Allahınbelaları,hangicehennemdesiniz?Neredeydin? Koş,bubayaarabayı,banadafaytonuhazırlat! Uşakdönüpkapıdançıkmağahazırlanırkenarkasından bağırdı: —Defol!Yarınbirtekhainkalmasınbuevde!Hepiniz defolun!Başkaadamlartutacağım!Allahınbelaları!ArabalarınhazırlanmasınıbeklerkenAboginde,Kirilovdahiçkonuşmadılar.Birincisitoklukveduyguluincelikifadelerinigenetakınmıştı.Odadabiraşağıbiryukarıdolaşıyor,herhaldebirşeylerdüşünüyordu.Öfkesidahageçmemişti,amanedense düşmanının odada olduğunu unutmuş gibi davranıyordu… Doktor ise bir eliyle masanın ucuna dayanarak ayaktaduruyor,ancakelemlesıkıntınıntoklukvemutluluğabakabileceklerioderin,birazküstahveincealaylıbakıştıAbogin’ebakıyordu. Birazsonraarabayabinipeveyollandığındabile,doktorunbakışlarındakioincealayhâlâkaybolmamıştı.Birsaat 63

Anton Pavloviç Çehov

öncesineoranlazifiribirkaranlıkvardı.Yarımaytepelerin arkasınakaymış,onugözetleyenbulutkümeleri,yıldızların arasındasiyahlekeleroluşturmuşlardı.Kırmızıtekerleklibir fayton,tekerlekleriyoldasesçıkaraçıkaradoktorunarabasınıgeçti.Abogin’infaytonuydubu.Şikâyete,birsürüakılsızlıklaryapmağagidiyordu… Yoldadoktornekarısını,nedekaybettiğiAndrey’inidüşünüyordu. Biraz önce çıktığı evlerde yaşayan Abogin ve onungibilervardıkafasında.Düşünceleriinsafsız,peksertti.Abogin’ide,karısınıda,Papçinski’yide,kırmızıloşışıkta yaşayan,lavantakokanlarıdakınıyordu.Yolboyuncahepsindennefretetti.Kişilikleriniaşağıladı.Kafasında,buçeşit insanlariçingüçlü,sarsılmazbirinançyeretmiştiartık. Bir zaman sonra Kirilov’un iç acısı dinecek, ama insan yüreğinehiçyaraşmayanbuhaksız,yersizinançdeğişmeyecek,mezarakadariçindekalacak. 1887

64

Volodya Geçenyazmevsimiydi.Onyediyaşında,çirkinsayılabilecek derecede şekilsiz yüzlü, hastalıklı, çekingen bir genç olanVolodya,birpazarakşamısaatbeşsularındaŞumihinlerin yazlığında, kameriyede oturuyordu. Canı son derece sıkkındı.Üçşeyeüzülüyordu.Birincisi;yarın,pazartesigünümatematiktensınavagirecekti.Buyazılısınavdabaşarılıolamazsa,altıncısınıftaikiyılüstüstekalmışolacağıiçin okuldanatılacağını,matematiktenyıllıkortalamasınınikilere, üçlere düştüğünü biliyordu. İkincisi; oldukça zengin, kendilerinisoylukişilersayanŞumihinlerinyanındakalmak gururunuincitiyordu.BayanŞumihinaileyeğenlerininona veanasınayoksulbirerakraba,birersığıntıdiyebaktıklarını, anasını adam yerine koymadıklarını, onunla eğlenip durduklarını biliyordu. Bir keresinde bahçeye gizlenerek, taraçadaBayanŞumihina’nın,kuzeniAnnaFedorovna’ya, anasınınhâlâkendinigençkızsandığını,çokmakyajyaptığını, oyunda kaybettiği parayı hiçbir zaman ödemediğini, başkasınınpabucunugiymeye,sigarasınıiçmeyebayıldığını söylediğinikulaklarıyladuymuştu.Herzaman,Şumihinlere bir daha gitmemeleri için yalvarırdı anasına, ama dinletemezdi.Oradaneaşağılayıcıbirroloynadığınıonabirbir anlatır,birsürüörneklerverir,ağırsözlersöyler,amaşıma65

Anton Pavloviç Çehov

rık,gençliğindekocasınında,kendisinindevarınıyoğunu harvurupharmansavurmuş,daimakendindenüstünkişilerinarasınagirmeyeözenen,basitdüşüncelianasınıcaydıramazvehaftadaikikezbuyerebatasıcayazlığataşınmak zorundakalırlardı. Üçüncüsü;içindebelirmeyebaşlayanacayip,pekhoşolmayan,şimdiyedekhiçtatmadığıyepyenibirduyguydu… BayanŞumihina’nınkuzenivekonuğuAnnaFedorovna’ya tutulduğunusanıyordu.Canlı,gürsesli,güleç,otuzyaşlarında,sağlıklı,sağlamyapılı,alyanaklı,yuvarlakomuzlu,kalıngerdanlı,incedudaklarındangülümsemehiçeksikolmayanbirkadındıAnnaFedorovna.Gençvegüzeldeğildi,Volodyabunupekâlâbiliyordu.Gelingörünki,onudüşünmemek,yuvarlakomuzlarınıkaldırarak,etlisırtınıkıpırdatarak kriketoynayışını,uzunbirkahkahadanyadamerdivenleri aceleyleçıktıktansonra,kendinikoltuğaatıpsıksıksoluyarakgözlerinikısıpgöğsüsıkılıyormuşgibiyapmasınıiçigiderek seyretmemek elinden gelmiyordu. Anna Fedorovna evliydi.Kocasıciddibirmimardı.Haftadabirgünyazlığa gelir,bolboluyurveertesigünkentedönerdi.Volodya,bu mimardanböylesinenefretetmesine,onunkentegidişlerini dörtgözlebeklemesineşaşıyordu. Kameriyedeoturmuşertesigünküsınavıveyazlıktakilerinherzamanalayettiklerianasınıdüşünürken,birdenNütya’yı (Şumihinler, Anna Fedorovna’yı böyle çağırıyorlardı) görmek, kahkahasını, giysisinin hışırtısını duymak isteğine kapıldı…Oldukçagüçlübiristektibu.Herakşamyattığındahayalettiği,romanlardantanıdığıduygulu,temizaşkahiç benzemiyordu. Kendine bile açmaktan çekindiği, korkulu, acayip,anlaşılmaz,iğrençbirduyguydubu… —Böylebirduyguyaaşkdiyemeyiz–diyemırıldandıVolodya.–Otuzyaşında,evlibirkadınaaşıkolamazinsan… Gelipgeçiciküçükbircinseltutkudur,işteokadar…Evet cinseltutkudanbaşkabirşeyolamazbu… 66

Volodya

Cinsel tutkuyu düşünürken bir türlü yenemediği çekingenliğini,bıyıkdiyeüstdudağındakisarıtüyleri,çopuryüzünü,ufakgözlerinihatırladı.HayalindekendiniNütyaile yanyanakoydu.Böylebirçiftimkânsızgibigeldiona.Onlarıunutarak,güzel,cesur,zeki,sonmodayagöregiyinenbir delikanlıolarakhayaletmeyeçalıştıkendini… Kameriyenin karanlık köşesinde iki büklüm oturmuş, önünebakarakiyicehayaledalmıştıki,dışarıdahafifayak sesleriduyuldu.Bahçeninikiyanıağaçlıklıyolundabiriağır adımlarlakameriyeyeyaklaşıyordu.Birazsonraayaksesleri kesildi,kameriyeningirişindebeyazbirgölgebelirdi.Birkadınsesi, —Kimsevarmıiçerde?–diyesordu. Volodyairkildi,busesitanımıştı,başınıkaldırdı,kapıya baktı.Nütyaiçerigirerken, —Kimvarorada?–dedi.–Ah,sizmisinizVolodya?Ne yapıyorsunuzburada?Genedüşünceleredalmışsınızdırkuşkusuz!Düşün,düşün,sonuneolacakbunun?..Aklınızıkaçıracaksınız!.. Volodya doğrulmuş, şaşkın gözlerle Nütya’ya bakıyordu.Banyodanyenigeliyorolmalıydı.Bornozvehavlusuomzundaydı,beyazipekbaşörtüsününaltındandökülüpalnına yapışansiyahsaçlarınemli,pırılpırıldı.Hoş,tazebirbanyo kokusuyla badem sabunu kokusu dolmuştu içeriye. Hızlı yürüdüğüiçinolacak,sıksoluyordu.Bluzununüstdüğmesi, boyunvegöğsünügösterecekbiçimdeaçıktı.Volodya’yıyukarıdanaşağısüzdüktensonra, — Niçin bir şey söylemiyorsunuz? –dedi.– Hanımların sorusunayanıtvermemekbirerkeğeyakışmaz.Fokbalığındanfarksızsınız,Volodya!Hepoturuyor,filozofgibidüşünüyor,hiçkonuşmuyorsunuz.Hayatveateşyoksizde!Hiç yakışmıyorsizebu…sizinyaşınızdabirgencinyaşaması,atlayıp zıplaması, gevezelik etmesi, kadınların peşinden koşması,aşıkolmasıgerekir. 67

Anton Pavloviç Çehov

Volodyabeyaz,yumuşakelintuttuğuhavluyabakıyor, düşünüyordu… —Hâlâsusuyor!–dediNütya,şaşkınca.–Çokacayip… Bakın,birazerkekolmanızgerek,Volodya!Hiçolmazsa,bir gülümseyincanım!Tüü,iğrençprofesör!–Nütyagülümsedi.–Volodya,birfokbalığındanfarksızolmanızınnedenini söyleyeyimmisize!Kadınlarınarkasındankoşmuyorsunuz daondan.Söylermisinizbana?Niçinhiçkadınlarınarkasından koşmaz, onlarla ilgilenmezsiniz? Burada sizin yaşınıza görekızyok,haklısınız,amakadınlarnegüneduruyor?Siz deonlarakuryapın!Örneğin,niçinbanaasılmıyorsunuz? Volodyadinliyor,biryandandadalgındalgınşakağını kaşıyordu.Nütya,Volodya’nınelinioradançekerekdevam etti: —Sonderecegururluinsanlar,susmayıveyalnızlığısever,biliyormusunuz?Sizdegururlusunuz,Volodya.Niçin başınızıkaldırmıyorsunuz?İzinverindeyüzünüzügöreyim bari!Evet,birfokbalığındanfarksızsınız! Volodya,sonuneyevarırsavarsın,konuşmayakararvermiştiartık.Gülümsemeyeçalışarakaltdudağınıgerdi,gözlerinikırpıştırdıveeliniyenidenşakağınagötürdü: —Sizi…siziseviyorum!–dedi. Nütya, şaşkınlık içinde kaşlarını kaldırıp gülümsedi. Operaaktrislerininkorkunçbirşeyduyduklarındasöylediklerisesle, —Neduyuyorum?–diyehaykırdı.–Nasıl?Nesöylediniz,ne?Birdahasöyleyin,lütfen!.. TitreksesiyletekrarettiVolodya: —Sizi…siziseviyorum! Ve elinde olmadan, hiçbir şey düşünemeden Nütya’ya doğruyarımadımattı,bileğindentuttu.Gözleribulanmış, yaşlaryanaklarındanyuvarlanıyordu.Nütya’nınomzundakibüyük,kalınhavludanbaşkabirşeygörmüyordugözü. Taderinlerden, 68

Volodya

—Bravo,bravo!–diyebirsesgeliyordukulağına.–Niçin birşeylersöylemiyorsunuz?Hadikonuşun,benistiyorum! Hadi!.. TuttuğubileğinçekilmediğinigörünceVolodyacesaretlenmiş,başınıkaldırıpNütya’nıngülengözlerinebakmıştı. Sonrabeceriksiz,rahatsızbirtavırlabelinesarıldı,parmaklarını arkasında kenetledi. Volodya’nın kolları arasında Nütya,elleriniensesineatıpkoltukaltıçukurlarınıgöstere gösterebaşörtüsününaltındansaçlarınıdüzeltiyor,biryandandasakinbirsesle, —Atik,sevimli,hoşolmangerek,Volodya–diyordu.– Öyleolabilmeniçindebirkadınaihtiyacınvar.Konuşmalı, gülmelisin…EvetVolodya,somurtkanlığıbırakmalısın,dahagençsin,korkma,filozoflukyapacakçokzamanınolacak. Hadibakayım,şimdibırakbeni,gidiyorum!Sanasöylüyorum,duymuyormusun! Nütya kolaylıkla belini kurtarıp bir şarkı mırıldanarak çekipgitti.Volodyakameriyedeyalnızkalmıştı.Saçlarınıdüzeltti,gülümsedivekameriyeniniçindeüçkerebirköşeden ötekiköşeyeyürüdü.Sonrabankaoturupbirdahagülümsedi. Yaptığından son derece utanıyordu. Utanma duygusununinsandabudenligüçlüolabileceğineakılerdiremiyordu. Utancından gülümsüyor, birbirini tutmaz sözler mırıldanıyor,ellerinikollarınısallıyordu. Birazöncekendisineçocukgibidavranılmasından,çekingenliğindenutanıyor,kocasınabağlı,evli,kendindenkatkat üstünbirkadınınbelinesarıldığınıhatırladıkçautancından yerindibinegiresigeliyordu. Yerindensıçrayarakkalktı,kameriyedençıktı,sağasola baktıktansonra,bahçeninderinliklerinedoğruyürüdü. Başınıellerininarasınaalmış,“Ah,”diyordu,“biranöncegidebilsemburadan!Neolur,Allahım,biranönce!” Volodya’nın,anasıylabinipkentegidecekleritrensekizi kırkgeçekalkıyordu.Budemekoluyorduki,gitmelerineda69

Anton Pavloviç Çehov

haüçsaatvardı.Amaohemenşimdi,annesinibeklemeden gitmekistiyordu. Sekizedoğruevegeldi.Herhareketinde,“Neolursaolsun!”dergibibirkararlılıkokunuyordu.Cesaretleiçerigirecek,herkesingözününiçinesıkılmadanbakacak,hiçbirşeye aldırmadanyüksekseslekonuşacaktı. Taraçayı,büyüksalonukararlıadımlarlageçti,solukalmak için konuk salonunun ortasında durdu. Yan salonda çayiçenlerinsesleriniduyuyordu.BayanŞumihina,anasıve Nütyabirşeylerkonuşuyor,neşeylegülüşüyorlardı. Volodyadinlemeyekoyuldu: —İnanınyalansöylemiyorum!–diyorduNütya.–Başkasındanduysam,bendeinanmazdım.Düşününbirkere,benisevdiğinisöylerkenkollarınıbelimedoladı.Oandatanınmayacakşekildedeğişmişti.Hembiliyormusunuz?İlginçbir yanıdayokdeğildihani.Çerkezlerinkiniandıranvahşibir ifadevardıyüzünde. Anasıuzunbirkahkahaattıktansonra, —Doğrumubu?–dedi.–Babasınaçekmişdemek! Volodyasertbirhareketlegeridönüpkoşarakbahçeye çıktı. Ellerini ovuşturarak şaşkın şaşkın gökyüzüne bakıyor, “Böyleşeylerinasıldayüksekseslekonuşabiliyorlar?”diyordu.“Yüksekseslevesoğukkanlılıkla…”Anasıdagülüyordu!..“Allahım,niçinböylebiranneverdinbana?Niçin?” Alıpbaşınıuzaklara,çokuzaklaragitmekistiyordu,ama olmazdı,evedönmekzorundaydı.Bahçedebirsüredolaşıp, birazkendinegeldiktensonraiçerigirdi. BayanŞumihinasertbirsesleçıkıştıona: —Çaysaatindenedengelmiyorsunuz? Volodyayerebakarakkarşılıkverdi: —Bağışlayınbeni…Gitme…gitmezamanıgeldianne; saatsekiz. Anasıisteksizbirtavırla, 70

Volodya

—Sengit,canım–dedi.–BugecebenLili’dekalacağım. Gülegüle,yavrum…Yolunaçıkolsun.Gelöpeyimseni. Volodya’yıyanağındanöptüktensonra,Nütya’yadönerekFransızcaekledi: —BirazdaLermontov’uandırıyor…değilmi? Volodyabinbirsıkıntıylaoradakilerlevedalaşarakkimsenin yüzüne bakmadan çay salonundan çıktı. On dakika sonraistasyonyolundaydıveyerebatasıcayazlıktankurtulduğunaseviniyordu.Artıksıkılmıyor,utanmıyor,rahatsoluyabiliyordu. İstasyona yarım versta kala yolun kenarındaki bir taşa oturupyarısınakadarufkagömülmüşgüneşiseyretmeyekoyuldu. İstasyonda birkaç ışık yanmıştı. İleride buğulu, küçük,yeşilbirışıkgörünüyordu,amatrendahagörünürlerde yoktu.HareketsizoturupçevreyeakşamınağırağırçöküşünüizlemekVolodya’nınsıkıntılarınıhafifletmişti.Kameriyeninyarıkaranlığı,ayaksesleri,banyokokusu,kahkahave bel…bunlarınhepsişimdikafasındanşaşırtıcıbircanlılıkla birdahageçiyordu.Gurubuseyrederkenbütünbunlarokadarkorkunçgelmiyorduona. “Önemsizşeylerbunlar,”diyedüşünüyordu.“Elimiitmedi,kollarımıbelinedoladığımdagüldü.Hareketimhoşunagitmeseydigülermiydi?Kızardı,köpürürdü…” VeVolodyaorada,kameriyedeyeterincecesaretliolamadığınaiçerliyorduşimdi.Böyleaptalcauzaklaşmasıdaanlamsızdıdoğrusu.Öylebirfırsatbirdahaelinegeçse,artık kuşukaçırmaz,dahapişkindavranır,durumudahaiyideğerlendirirdi… Fırsat yakalamak o kadar güç değildi ki. Şumihinlerde herakşamyemeğindensonrabahçeyeçıkılıpbirazdolaşılır. Karanlıkta Nütya’nın yanına yaklaşsa… bundan daha iyi fırsatmıolurdu! Volodyaiçinden,“Döneceğimoraya,”diyordu.“Yarın, sabahtreniylegiderim…Trenikaçırdığımısöylersem,inanırlar.” 71

Anton Pavloviç Çehov

Vedöndü…BayanŞumihina,anası,Nütyaveyeğenlerdenbiritaraçadaoturmuşlar,briçoynuyorlardı.Trenikaçırdığını söyleyince hepsi birden kaygılanıp sabahleyin erken kalkıpgitmesini,sınavageçkalmamasınıtembihlediler.Onlaroynarlarken,Volodyabirkenaraoturmuş,tutkulugözlerleNütya’yısüzüyor,bekliyordu…Kafasındaplanıhazırdı.Karanlıktaonayaklaşacak,elindentutacak,sonrasarılacaktıona.Konuşmaya,birşeylersöylemeyehiçgerekyoktu. İkisidekonuşmadanbirbirinianlayacaklardı. İşebakınki,yemektensonrakadınlarbahçeyeçıkmadılar.Oturupoyunlarınadevamettiler.Saatbirekadaroynayıpsonraodalarınaçekildiler. Yatmaya hazırlanırken hayıflanıyordu Volodya: “Tüh be!Neşans!Amaolsunvarsın,yarınıvarbuişin…Genekameriyede…Yarınolanolacak…” Uyumayaçalıştığıyoktu.Dizleriniavuçlarınıniçinealarakkaryolasındaoturmuşdüşünüyordu.Sınavıaklınagetirmekbileistemiyordu.Okuldanatılacağınıdüşünüyor,ama hiç tasalanmıyordu. Her şey hoş, hatta çok hoştu şimdi. Okuldanatılmakbile…Yarınbirkuşkadarözgürolacak, sivilgiysigiyecek,açıktanaçığasigaraiçecek,istediğizaman burayagelipNütyaileoynaşacaktı.Gerikalanmeslekvegeleceğinikazanmakproblemleriisekolaydı:Yaserbestbiriş tutacakyadapostaidaresinetelgrafmemuruolarakgirecekti.Bunlardanbiriolmazsa,bireczaneyedegirebilirdi.İyiçalıştıktansonrakalfalığakadaryükselebilirdiorada…Azmı meslek vardı dünyada ki, üzülsündü okuldan atıldığına… Aradanikisaatgeçmişti,Volodyahâlâoturuyordu. Odasının kapısı hafif gıcırdayarak dikkatle açıldığında saatüçtü,ortalıkaydınlanmayabaşlamıştı.Gelenanasıydı. Esneyerek, —Uyumuyormusun?–diyesordu.–Uyu,uyu,hemengideceğim…İlaçalmayageldim… —Neyapacaksınızilacı? 72

Volodya

— Zavallı Lili’nin sancısı tuttu yine. Sen uyu, yavrum, yarınsınavagireceksin… Anasıgözdenbirşişealdı,pencereyegidipüstünüokudu veçıkıpgitti.Aradanbirdakikageçtigeçmedi,Volodyabir kadınsesiişitti: —Buodamladeğil,MariyaLeontyevna!İnciçiçeğibu, oysaLilimorfinistiyor.Oğlunuzuyuyormu?Ricaedin,bir deobaksın… BuNütya’nınsesiydi.Volodya’nınsırtındansoğukterler boşaldı.Yerindenfırlayıppantolonunugiydi,omuzlarınapijamasınınüstünüaldıvekapıyagidipdışarıyıdinlemeyebaşladı.Nütyafısıldıyordu: —Anladınızmı?Morfin!Kutununüstündeyazılarbelki Latince’dir.Volodya’yıuyandırın,obulur… Anasıkapıyıaçtı.Volodya,Nütya’yabaktı.Üzerindeher zamanbanyoyagittiğibluzuvardı.Saçlarıomuzlarınakarmakarışıkdökülmüş,gözleriuykulu,rengiloşışıktadahabir esmerdi… —Bakın,işteVolodyadauyanık–dedi.–Volodya’cığım, gözdemorfinibulurmusunbize,şekerim!BudaLili’ninkaderiişte…Herzamanbirderdiolurzavallının. Anasıbirşeylermırıldanarakesnedivegitti. Nütya, —Birbaksanıza–dedi.–Nedikiliyorsunuz? Volodyagidipkomodininönündedizçöktü,ilaçşişelerini ve kutularını karıştırmaya başladı. Elleri titriyor, içinde soğuk dalgalar koşuşuyormuş gibi göğsünde ve midesinde acayipbirşeylerhissediyordu.Titreyenelleriyleboşunakarıştırdığıeter,fenolveçeşitliotilacışişelerindensızankokulardanboğulacakgibioluyor,başıdönüyordu. “Annemgitti…”diyegeçiriyorduiçinde.“Buiyiişte… İşleryolundademektir…” —Çabukbulabilecekmisiniz?–diyeseslendi. Volodya,şişelerdenbirininüstünde“Morph…”görünce, 73

Anton Pavloviç Çehov

—Buldum…–dedi.–Morfinbuolacak…Buyurun! Nütyakapıda,birayağıkoridorda,birayağıiçeridekalacakşekildedurmuş,bekliyordu.Saçlarınıdüzeltmeyeçalışıyorduya,sıkveuzunolduklarıiçinöylekolaydüzelmiyorlardı.BiryandandaVolodya’yabakıyordu.Henüzgüneşin aydınlatmadığı kurşuni gökten odaya dolan soluk ışıkta Nütya, geniş bluzu içinde, uykulu haliyle, dağınık saçlarıyla Volodya’ya her zamankinden daha bir çekici, olağanüstügelmişti…Şişeyionaverirkenbuiçgıcıklayıcı belekameriyedesarılışınıbaşıdönerekanımsadı.Şaşırmıştı,titriyordu: —Nehoşsunuz…–dedibirden. Nütya, —Anlayamadım,efendim?–diyesorduveiçerigiripgülümseyerekekledi: —Birşeymisöylediniz? Volodya,susarakyüzünebakıyordu.Birdenbirekameriyedeyaptığıgibielinituttu…Berikigülümseyerekonabakıyor,neolacağınıbekliyordu.Volodyatitrekbirsesle, —Siziseviyorum…–dedi. Nütyaciddileşerekbirandüşündüve, —Susun–diyefısıldadı,–birisigeliyorgaliba. Kapıyagidipkoridorabaktıktansonraekledi: —Ahsizliseliler!Kimsecikleryok… Vetekrarodayadöndü.OandaVolodya’yaoda,Nütya, alacakaranlıkvekendisibirleşerek,insanınuğrunarahatyaşantısını kenara itip sonsuz acılara seve seve atılabileceği, olağanüstü,şimdiyedekhiçtadılmamışgüçlübirmutluluğa dönüştülergibigelmişti.Amayarımdakikasonrabuduygu kayboldu.Ablak,çirkin,tiksintidenburuşmuşbiryüzgörmüştükarşısında.Veolanlardankendideiğrendibirden. Nütyayüzünüburuşturmuş,onabakıyordu: —Durun,gideceğim.Uf,nedeçirkin,zavallıbirşeymişsiniz…İğrençdomuz! 74

Volodya

Şimdiuzunsaçları,bolbluzu,adımatışı,sesinekadarda iğrençgeliyorduVolodya’ya!.. Odadayalnızkalınca, —İğrençdomuz…–diyemırıldandıkendikendine.–İğrençolduğumdoğru…Amaherşeyiğrençaslında. Dışarısıiyiceaydınlanmıştı.Güneşdoğmuş,kuşlarcıvıl cıvılötmeyebaşlamışlardı.Bahçıvanınbahçedeyürüyüşü,el arabasınıngıcırtısıduyuluyordu…Birazsonrasığırlarınböğürtüsü, bakıcılarının bağrışması başladı. Güneş ve sesler Volodya’yabudünyanınuzak,bilinmeyenbirülkesindetemiz, mutlu, duygulu bir yaşantının varlığını söylüyorlardı. Amanerede?Bununeanasınedeçevresindekiötekitanıdıklarısöylüyorduona. Uşak,sabahtrenineyetişmesiiçinonuuyandırmayageldiğindeuyuyormuşgibiyaptı…“Cehennemindibinekadar yolunvar!..”dediiçinden. Onbirdeyataktankalktı.Aynadasaçlarınıtararkengeceyiuykusuzgeçirdiğiiçinrenksiz,biçimsizyüzünebakarak: —Kadınhaklı…–diyemırıldandı.–İğrençbirdomuzdanfarkımyok. Annesionunsabahtreniylegitmediğinigörünceçokşaştı.Volodya, —Uyanamadımanne…–dedi.–Amameraketmeyin,raporalacağım. BayanŞumihinaveNütyasaatbirdeuyandılar.Volodya, BayanŞumihina’nınuyanıpgürültüylepenceresiniaçtığını, kaba seslenişine Nütya’nın şakrak bir kahkahayla karşılık verdiğiniduydu.Çaysalonununkapısınınaçıldığını,kızyeğenlerle sığıntı dizisinin (anası sonunculardandı) kahvaltı masasını kuşattığını, yanında kentten yeni gelmiş mimarın siyahkaşlarıvesakallarıileNütya’nınyıkanmış,güleçyüzününsalonuaydınlatışınıizledi. Nütya’nın üstünde ona hiç de yakışmayan biçimsiz bir Ukraynagiysisivardı.Mimarkabasabaşakalaryapıyordu. 75

Anton Pavloviç Çehov

Kahvaltıdaverilenköftelerenedenseçoksoğankoymuşlardı…BütünbunlarVolodya’yaböylegeliyorduaslında.Nütya’nınbilereköyleyüksektenkahkahalarattığınısanıyordu. Geceyi tümüyle unuttuğunu, olanları umursamadığını, iğrençdomuzunmasadavarlığınıbilefarketmediğinionabellietmekiçin,ondanyanaönemvermedenbaktığınainanıyordu. Akşamüzeridörtteanasıylaistasyonagittiler.İnsanınyüzünükızartananılar,uykusuzgeçenbütünbirgece,okuldan atılmaolasılığı,içsızısısonsuzbirumutsuzluğa,karanlıkbir öfkeyesalıyorduonu.Anasınınsıskaprofiline,küçükburnuna,Nütya’nınarmağanıbluzunabakıyor,biryandandakızgınbirsesle, —Zorunuzne?–diyorduannesine.–Sizinyaşınızdakibir kadınaböyleşeyleryakışmıyor!Güzelleşmekiçinyapmadığınızkalmıyor,kumarborcunuzuödemiyor,başkalarınınsigarasından otluyorsunuz… Bu çok ayıp şey! Sizi sevmiyorum…Nefretediyorumsizden! Oğlununonurkırıcısözlerinekarşı,anaürkekürkekçevresinebakınıyor,elleriniovuşturuyor,dehşetiçinde: —Neoluyorsun,yavrum?–diyemırıldanıyordu.–Allahım,duyacaklar!Sus,rezilolacağız!Söyledikleriniduyacaklar! Volodya,öfkeylesoluyarakdevamediyordu: —Sevmiyorumsiziişte…Nefretediyorumsizden!Ahlaksız,ruhsuz…Bubluzubirdahagiymeyeceksiniz!Duydunuzmu?Parçaparçaedeceğimonu… Ana,ağlıyordu: —Kendinegel,yavrum!Arabacıduyuyor! — Babamın onca malı mülkü nerde? Sizin paralarınız nerde?Hepsiniolurolmazyerlerdeyiyipbitirdiniz,değilmi? Yoksulluğumdan utanmıyorum, ama sizin gibi bir annem olduğuiçinyüzümkızarıyor…Arkadaşlarımsizisordukları zaman,yerindibinegirecekgibioluyorum. 76

Volodya

Kentedahaikiistasyonvardı.YoldaVolodya,hiçkompartımanagirmedi.Sahanlıktadikilmişsinirdentitriyordu. Nefret ettiği annesi orada oturduğu için girmiyordu kompartımana. Kendinden, kondüktörden, trenin dumanından ve titremesinin nedeni sandığı soğuktan nefret ediyordu… Karakaradüşündükçe,ouzak,bilinmeyenülkedekisevgi, içtenlik,neşeveözgürlükdolu,tertemiz,soylu,sıcak,çekici yaşantıyıiçindedahaaçıkseçikduyuyordu…Öyledalmış,o yaşantınınözlemiiçiniöyleyakıpkavuruyorduki,yolculardanbiriyüzüneuzunuzunbakıp, —Dişinizmiağrıyor?–diyesormuştu. Volodya’ylaanası,kentteMariyaPetrovnaismindesoylubirkadınınsatınalıpodaodakirayaverdiği,oldukçagenişbirdaireninikiodasındaoturuyorlardı.Buodalardangenişpencereli,duvarlarındaaltınçerçeveliikiresimbulunanındaananınkaryolasıvardı.Yandakiküçük,karanlıkoda iseVolodya’nındı.Yattığıdivandanbaşkabireşyasıyoktu orada.Ortalık,ananınnedensesakladığıhasırgiysivekartonşapkakutularıyla,ıvırzıvırladoluydu.Volodyadersleriniyaannesininodasındayada“salon”da(kiracılarınyemek yedikleri,akşamlarıtoplandıklarıbüyükodaya“salon”diyorlardı.)hazırlardı. EvegeldiklerindeVolodyaodasınaçekilmiş,belkititremesini bastırır diye yatağa girip yorganı başına çekmişti. Şapka,giysikutularıveıvırzıvıraklınagelinceanasından, onusıksıkziyaretedenkonuklarından,şimdi“salon”dan gelenseslerdenkaçıpsığınabileceğibirodası,yuvasıolmadığınıanladı…NedensebirdenölmüşbabasıylabirarakaldığıMentongeldigözlerininönüne.Biarrisvekumdaoynadığıikiİngilizkızınıanımsadı…Gökyüzününveokyanusuno andaki rengini, dalgaların yüksekliğini, ruhsal durumunu hayalindecanlandırmayaçalıştı,amabaşaramadı.Yalnızİngilizkızlarıbelirgindi,gerikalanherşeybulanık,karmakarışıktı… 77

Anton Pavloviç Çehov

“Olmuyor,burasısoğuk,”diyegeçirdiiçindenvekalkıp pardösüsünügiydi,“salon”agitti. Oradaçayiçiyorlardı.Semaverinbaşındaüçkişivardı: Anası,gözlüklümüziköğretmenikocakarıveparfümerifabrikasındaçalışanşişko,ortayaşlıFransızAvgustinMihayloviç. — Bugün öğle yemeği yemedim –diyordu anası.– Hizmetçiyiekmekalmayagöndersemiyiolacak. Fransız: —Dunyaş!–diyeseslendi. Gelen giden olmadı. Yandan, hizmetçiyi ev sahibesinin biryereyolladığınısöylediler.Fransız,gevrekgevrekgülümseyerek, —Zararıyok–dedi.–Benhemengidersizeekmekalırım.Üzülmeyin! Kalkıpsert,piskokulusigarasınıgörünürbiryerekoydu, şapkasınıbaşınageçirdiveçıktı.Anasıonunarkasındanmüziköğretmenine,Şumihinlerdegeçirdiğigünleriveoradane güzel ağırlandığını ballandıra ballandıra anlatmaya başlamıştı: —LiliŞumihinaakrabamolur…Kocası,toprağıbololsun, General Şumihin, kocamın kuzeniydi. Lili’nin babası BaronKolb… Volodyahaykıraraksözünükesti: —Anne,yalanbunlarınhepsi!Niçinyalansöylüyorsunuz? Annesininanlattıklarınındoğruolduğunu,içlerindebir sözcüğünbileyalanolmadığınıpekâlâbiliyordu.General Şumihin ve Baron Kolb hakkındaki sözleri de doğruydu. Amanedensehepsiyalanmışgibigeliyorduona.Anasının ses tonunda, yüz ifadesinde, bakışlarında, her şeyindeydi yalan. — Yalan söylüyorsunuz! –diye bir daha bağırdı ve var gücüylebiryumrukindirdimasaya.Öyleki,semaversarsıl78

Volodya

mış, anasının bardağı devrilmiş, çayı üzerine dökülmüştü. Devametti: —Baronvegeneralleriniçinanlatıyorsunuzşimdi?Nedenyalansöylüyorsunuz? Müziköğretmenişaşırmıştı.Gıcıktutmuşgibimendilini çıkarıpöksürdü.Anasıiseağlıyordu. “Neyapsamacaba?”dediiçindenVolodya. Sokağaçıkamazdı,arkadaşlarınagitmektendeutanıyordu.Geneİngilizkızlarınıhatırladı…“Salon”unbirbaşından öte başına yürüdü, Avgustin Mihayloviç’in odasına daldı. Keskinbiretervetuvaletsabunukokusuvardıiçeride.Masanınüstü,pencereleriniçi,hattasandalyeleririliufaklı,renk renkşişelerledoluydu.Volodya,masanınüstündekigazeteyialdı,çeviripisminiokudu:“Figaro”…Nedehoşkokuyordu.Sonramasadantabancayıaldı… “Salon”damüziköğretmenianasınıyatıştırmayaçalışıyordu: — Üzmeyin kendinizi artık! Olur böyle şeyler, daha gençtir! Onun yaşındaki gençler çoğunlukla böyle olurlar. Kendinizialıştırmalısınız. — Yanılıyorsunuz, Yevgeniya Andreyevna, benimki kimseyebenzemez!Başındabirbüyüğüyokki,terbiyeetsin. Bençokzayıfkalıyorum.Şanssızlıkbende! Volodyatabancanınnamlusunuağzınasoktu,tetiğebenzerbirçıkıntıgeldieline,çekti…Sonrabaşkabirçıkıntıdahabuldu,onudaçekti.Namluyuağzındançıkarıppardösüsününeteğiylekuruladı,gidipkapınınkilidinebirdahabaktı.Ömründeilkkezelinesilahalıyordu… “Önceburayıkaldırmakgerekherhalde…”diyegeçirdi içinden,“evet,herhalde…” BuaradaAvgustinMihayloviçdönmüş,“salon”da,sesli seslibirşeyleranlatıyor,kahkahaylagülüyordu. Volodyanamluyuyenidenağzınasoktu,parmağıylaeline gelen çıkıntıyı itti. Bir patlama oldu… Ensesine bir şey 79

Anton Pavloviç Çehov

hızlaçarptıgibigeldionaveyüzüstümasaya,şişelerinüzerinedüştü.Sonrababasınıgördü.Menton’daydılar.Birkadın ölmüş,babasıonunyasınıtutuyordu.Başındageniş,siyah şeritlibirfötrşapkavardı.BirdenVolodya’yıikieliylekaptı,birlikteçokkaranlık,uçsuzbucaksızbiruçurumauçtular. Sonraherşeykarıştı,kayboldu… 1887

80

Sinir Bozukluğu 1 TıpfakültesiöğrencisiMayerileMoskovaGüzelSanatlarAkademisiResimBölümüöğrencisiRıbnikovbirakşam, hukukfakültesiöğrencisiolanarkadaşlarıVasilyev’euğradılar,hepbirlikteS.Sokağı’nagitmeyiönerdilerona.Vasilyev önceuzunsürerazıolmadı,amasonundagiyiniparkadaşlarıylaçıktı. Vasilyev’in, düşmüş kadınlar üzerine ancak kulaktan dolma,birdekitaplardanedinilmepekazbilgisivardı.Böylekadınlarınyaşadığıevleredehiçgitmemişti.Ağıryaşam koşullarının,çevrenin,kötüeğitimin,yoksulluğunvb.baskısıylaparaiçinkendinisatmakzorundakalan,kötüyoladüşmüş kadınların olduğunu biliyordu. Temiz sevgi nedir bilmezdiböylekadınlar,çocukistemezlerdi,yasadışıydılar;anneleri,kızkardeşleriölülerinarkasındanağladıklarıgibiağlarlardıonlariçin,bilimhorlardıonları,toplumiçinzararlı bulurdu,erkekler“sen”derlerdionlara.Ancakbütünbunlarakarşın,ruhlarındakitanrısalkıvılcımsönmezdi.Günahkâr olduklarını bilir, bir gün kurtulacaklarını umarlardı. Kendilerini kurtuluşa götürecek olanaklardan alabildiğine yararlanmayaheranhazırdılar.Gerçitopluminsanlarıngeçmişinibağışlamazdıama,TanrıkatındaMısırlıKutsalMariyaötekiazizelerdenhiçdeaşağısayılmazdı.Vasilyevso81

Anton Pavloviç Çehov

kaktagiyinişindenyadadavranışlarındantanıdığıdüşmüş birkadınlakarşılaşıncayadabirmizahdergisindeonlarlailgili bir karikatür görünce, nerede, ne zaman okuduğunu unuttuğu bir öyküyü anımsardı: Temiz, fedakâr bir genç, düşmüşbirkadınısevmiş,onakarısıolmayıönermiş;kendiniböylesinebirmutluluğadeğergörmeyenkadınzehiriçerekcanınakıymıştı. Vasilyev,Tverskibulvarınaçıkanarasokaklardanbirindeoturuyordu.Arkadaşlarıylabirlikteevdençıktığındasaat onbiregeliyordu.Mevsiminilkkarıyeniyağmıştı,doğada herşeybutazekarınegemenliğialtındaydışimdi.Havada karkokusuvardı,ayaklarınınaltındayumuşakyumuşakgıcırdıyordu. Yerler de, yapıların damlaları da, ağaçlar da, bulvarda,banklarda…herşey,herşeyyumuşacık,bembeyaz,taptazeydi.Buyüzdenşimdievlerbiledünolduğundan birbaşkagörünüyordu.Fenerlerdahabirparlaktı,havadahabirberraktı,faytonlarıntekerleksesleridahabirtoktu; taptaze,soğukhavaylabirliktebeyaz,yumuşakkarabenzeyenbirduygudoluyorduinsanıniçine. Tıpfakültesiöğrencisihoş,tenorsesiyleşarkısöylemeye başlamıştı; —“Bilinmezbirgüççekiyorbenibuhüzündolusahillere…” Resimbölümüöğrencisikatıldıona —“İşteodeğirmen…Biryıkıntıvarşimdiyerinde…” Tıp fakültesi öğrencisi kaşlarını kaldırıp, başını üzgün sallayarakyineledi: —“İşteodeğirmen…Biryıkıntıvarşimdiyerinde…” Biransustu,şarkınınsözlerinianımsamayaçalışarakalnınıovdu,sonrayüksekseslesöylemeyebaşladı: —“Özgürdümbirzamanlar,özgürbiraşkçıkmıştıkarşımaburada…” Okadargüzelsöylüyorduki,yoldangeçenlerdönüpbakıyorlardıona. 82

Sinir Bozukluğu

Üçübirliktebiriçkililokantayagirdiler,paltolarınıçıkarmadanbardaikişerkadehvotkaiçtiler.İkincikadehiağzına götürürkenvotkanıniçindeküçükbirmantarparçasıgördü Vasilyev,kadehigözüneyaklaştırıp,gözlerinimiyopgibikısarakuzunuzunbakmayabaşladıbardağıniçine.Votkanıniçineonunniçinbaktığınıanlayamayantıpfakültesiöğrencisi, — Ne arıyorsun? –dedi– Felsefeyi bırak lütfen! Votka, içilmek;havyar,yenmek;kadın,evinegidilmek;kar,üzerindeyürünmekiçinyaratılmıştır.Hiçdeğilsebirakşaminsan gibiyaşa! Vasilyevgülerek, —Hepsinevarım…–diyekarşılıkverdi.–Birşeymidedimki? Votkagöğsünehafifbirsıcaklıkvermişti.Sevgiylebakıyordu arkadaşlarına, onlara bakarken duygulanıyor, gıpta ediyordu.Busağlıklı,sağlamyapılı,neşeligençlerdeherşey dengedeydi.Kafalarınıniçindede,ruhlarındadanasılçözülmüştühersorun,dümdüzedilmişti!Şarkısöylüyorlar,tiyatroyuçokseviyor,resimyapıyor,çokkonuşuyor,çokiçiyorlardı.Akşamiçipeğlendiktensonraertesigünbaşlarıağrımıyordu.Hemozanruhlu,hemkibar,hemçapkın,hemkabaydılar.Usluusluçalışabildiklerigibi,başdakaldırabiliyor; ortadabirnedenyokkenkahkahayıbasabiliyor,saçmasapanşeylersöyleyebiliyorlardı.Heyecanlıydılar,dürüsttüler, fedakârdılar. İnsan olarak, her adımını, her sözünü uzun uzadıyaölçüpbiçen,herşeydenkuşkulanan,herandikkatli,pireyideveyapmayaheranhazırolanVasilyev’denhiçde aşağıdeğildiler.Hiçdeğilsebirakşamolsun,arkadaşlarıgibiyaşamayışimdiodaistiyordu.Şöylebiraçılmayı,kendinikendigözetimindenkurtarmayı.Votkaiçmekmigerekiyordubununiçin?Yarınsabahbaşıağrıdançatlayacakolsa bile, içecekti. Kadınlara mı götüreceklerdi onu? Gidecekti. Kahkahalar atacak, saçmalıklar yapacak, sokakta ona laf atanlaraneşeylekarşılıkverecekti… 83

Anton Pavloviç Çehov

Kahkahalar atarak çıktı lokantadan. Arkadaşlarından hoşlanıyordu.Biri,sanatçısavrukluğunaözenerekburuşburuşbirşapkageçirmiştibaşına;hiçdeyoksulbirinsanolmadığıhalde,yaşamıumursamayanyoksulbirbilimadamıgibidavranmayıpeksevenötekininbaşındakişapkaküçücük, otari kürkündendi. Kardan da hoşlanıyordu, fenerlerin ölgünışıklarındanda,sokaktangeçenlerinmevsiminilkkarındabıraktıklarıderin,koyuayakizlerindende,havadanda. Ençokhoşlandığıise,doğadaancakyıldaikikez–herşey karlaörtülüyken,birdeilkbaharıngüneşligünlerindeyada ırmaklarda buzların çözülmeye başladığı ay aydınlık geceler–görülebilenoberrak,nefis,gençbirkızgibitertemizhavaydı.Alçaksesleodaşarkısöylemeyebaşlamıştı: —“Bilinmezbirgüççekiyorbenibuhüzündolusahillere…” Yolboyuncaüçarkadaşındilindendüşmemiştibuşarkı nedense;üçüdefarkınavarmadan,kendibaşınaaynışarkıyısöylüyordu. Vasilyevondakikasonraarkadaşlarıylabirliktebirevin kapısınıçalacaklarınıdüşünüyordu.Karanlık,darkoridorlardan geçip karanlık odalarda kadınlara yaklaşacaklardı sessizce, karanlıktan yararlanıp bir kibrit yakacaktı Vasilyev,ansızınaydınlatacaktıodanıniçini,ıstırapanlatımısinmişbiryüzilesuçlubirgülümsemegörecekti.Beyazbirgecelikgiymiş,tanımadığıbirsarışınyadabiresmerolacaktı karşısında;kadınışıktankorkacaktı,telaşakapılacaktıbirden,şöylediyecekti:“YapmayınAllahaşkınıza!Söndürün şunu!”Korkunçşeylerdibunlar,amailginçti,yeniydi. 2 Arkadaşlar Trubnaya alanından Graçevka’ya saptılar, çokgeçmedenVasilyev’in,üzerineancakkulaktandolma bilgisiolduğuarasokağagirdiler.Pencereleriışılışıl,kapılarıardınakadaraçıkikisıraevgörünce,piyanolarlake84

Sinir Bozukluğu

manlarınneşelisesleriniduyunca–herkapıdansokağadökülüyordubusesler,çatıaralarında,karanlıkbiryerdegizlibirorkestranınüyeleriçalgılarınıakortediyorlarmışgibi tuhaf, karmakarışık bir görüntü oluşturuyorlardı– evet, pencereleriışılışıl,kapılarıardınakadaraçıkikisıraevgörünce,piyanolarlakemanlarınneşelisesleriniduyuncaşaşırdıVasilyev, —Neçokevvarburada?–dedi. —Budaneki!–diyekarşılıkverditıpöğrencisi.–Londra’dabununonkatıevvar.Böyleyüzbinkadarkadınvar orada. Sürücülerherarasokaktaolduğugibisakin,kayıtsızoturuyorlardıfaytonlarınınsürücüyerinde;başkasokaklardaki gibiinsanlaryürüyorlardıyayakaldırımda.Hiçkimseacele etmiyor,hiçkimsebaşınısitemlisitemlisallamıyordu…Bu kayıtsızlıkta,piyanolarlakemanlarınyarattıklarıbusescurcunasında,aydınlıkpencerelerde,ardınakadaraçıkkapılardasondereceaçıkyürekli,küstah,cesur,enginbirşeyhissettiriyordu kendini. Bir zamanların esir pazarlarında da böylebirneşe,gürültüolmalıydı;insanlarınyüzlerindede, yürüyüşlerindedeyüzdeyüzböylebirkayıtsızlıkvardı. Resimbölümüöğrencisi, —Enbaştanbaşlayalım–dedi. Arkadaşlararkasındaaynaolanbirgazlambasınınaydınlattığıdarbirkoridoragirdiler.Onlarkapıyıaçtıklarında antredeki sarı kanepede oturan siyah redingotlu, sakalları çıkmış,gözlerindenuykuakan,uşaksuratlıbiradamtembel tembelkalkmıştıayağa.Çamaşırhanegibikokuyorduburası,ayrıcasirkekokusudavardısanki.Antredenbirkapıyla aydınlıkbirodayageçiliyordu.Tıpfakültesiöğrencisiyleresimbölümüöğrencisibukapıdadurdular,başlarınıuzatıp içeribirliktebaktılar. Resimbölümüöğrencisiyapmacıkbirtavırlaöneeğilerek, 85

Anton Pavloviç Çehov

— Bona sera, senyorlar, rigoletto –gugenot –traviata! –diyebaşladı. Tıpfakültesiöğrencisişapkasınıgöğsününüstünebastırıpyerlerekadareğilerek, —Gavanna–tarakano–pistoleto!–dedi. Vasilyevonlarınarkasındaduruyordu.Odayerlerekadareğilmek,saçmabirşeylersöylemekistiyordu,amayalnızcagülümsüyor;içindeutanmaduygusunabenzerbirsıkılganlıkhissediyor,dahasonraolacaklarıbüyükbirsabırsızlıkla bekliyordu. Kapıda on yedi, on sekiz yaşlarında, ufaktefekbirsarışıngöründü.Saçlarıkısakesilmişti,hayli kısaolanmavientarisiningöğsündebeyazbirbantvardı. —Nedenkapıdaduruyorsunuz?–diyesordu.–Paltolarınızıçıkarıpgirsenize. Tıpfakültesiöğrencisiyleresimbölümüöğrencisiİtalyancakonuşmayısürdürerekgirdilersalona.Vasilyevkararsız yürüdüarkalarından.Uşaksert, — Beyler –dedi,– paltolarınızı çıkarın! Paltoyla girmek yasaktır. Salondasarışındanbaşka,yüzüRusyüzünebenzemeyen, kollarıaçıkta,çokşişman,uzunboylubirkadındahavardı. Piyanonun yanında oturmuş, dizlerinin üstünde kâğıt falı bakıyordu.Başınıkaldırıpbakmamıştıbilegelenlere. Tıpfakültesiöğrencisi, —Ötekikızlarnerede?–diyesordu. —Çayiçiyorlar–dedisarışın.–Stepan!–diyeseslendi.– Githaberverkızlara,üçöğrencigeldideyiver! Birazsonrabirkızdahagirdisalona.Üzerindemaviçizgili, parlak kırmızı bir entari vardı. Beceriksizce sürülmüş kalınbirboyatabakasıkaplamıştıyüzünü,önünedüşmüş saçlarıalnınıörtüyordu,gözlerinikırpmadan,ürkekürkek bakıyordu.Salonagirergirmezkaba,kontralto,kısıkbirsesleşarkısöylemeyebaşlamıştı.Onunarkasındanbirkızdaha geldi,sonrabirdaha… 86

Sinir Bozukluğu

Bütünbuolanlardayeni,ilginçbirşeygörmüyorduVasilyev. Bu salonu, bu piyanoyu, ucuzundan altın kaplama çerçevelibuaynayı,bubeyazbandı,bumaviçizgilientariyi, buanlamsız,kayıtsızyüzleribiryerlerde,hemdebirçokkez görmüştüsanki.Buradakarşılaşmayıumduğu,onuöylesine korkutankaranlığın,sessizliğin,gizliliğin,suçlugülümseyişingölgesinibilegörmüyordu. Buradaherşeyilginçolmaktanuzak,olağanvebasitti.Ancakbirşeyhafiftenuyandırıyordumerakını;pencerelerin pervazlarında, duvarlardaki acayip resimlerde, giysilerde,beyazbanttagözeçarpan,sankimahsusyaratılmış korkunç bir zevksizlik. Değişik bir şey vardı bu zevksizlikte. Vasilyev,“Herşeynekadaryoksul,anlamsızburada!” diye geçiriyordu içinden. “Şu anda gördüğüm saçmalıkta, kafasıçalışaninsandaokorkunçgünahıişlemek–birrubleye canlı bir insan satın almak– isteğini uyandırabilecek ne var acaba? Parlaklık uğruna, güzellik, incelik, tutku, zevk uğrunaişlenenbirgünahıanlarım…amaburadabunların hangisi var? Ne uğruna günah işliyorlar burada? Neyse… üzerindedüşünmeyedeğmez!” Sarışınsokulduyanına, —BirPorterısmarlarmısınızbana,dedeciğim?–dedi. BirdentelaşakapıldıVasilyev,kibarcaöneeğilerek, —Seveseve…–dedi.–Yalnızbağışlayınbenihanımefendi,ben…bensizinlebirlikteiçemeyeceğim.İçkiiçmiyorum da. Beşdakikasonraüçarkadaşbaşkabirevegidiyorlardı. Vasilyev’etıpfakültesiöğrencisiçıkışıyordu: — Ne diye Porter ısmarlıyorsun? Milyonersin galiba! Akılsızlığındanaltırublehavayagitti! Vasilyevsavunuyordukendini: —Kızıncanıçektiyse,niçinyoksunbırakacaktımonubu hazdan? 87

Anton Pavloviç Çehov

—Onudeğil,buhazdanpatronkadınıyoksunbırakmadınsen.Kızlarıgelengidendeniçkiistemeye,bununkazancınıcebeindirenpatronlarzorlar. Resimbölümüöğrencisigeneşarkısöylemeyebaşladı. —“İşteodeğirmen…Biryıkıntıvarşimdiyerinde…” İkincievdeüçarkadaşsalonagirmediler,birsüreantrededurdular.Birincievdeolduğugibiburadadaredingotlu, gözlerindenuykuakan,uşaksuratlıbiradamdoğrulduoturduğukanepeden.Vasilyevbuuşağa,yüzüne,eskiredingotunabakarakdüşünüyordu: “Kaderinonuburayauşakolarakatmasınakadar,bu insanınnelerçekmişolmasıgerekir?Dahaöncenerelerde bulunduacaba,neleryaptı?Dahanelerbekliyoronu?Evlimidir?Annesinerededir,oğlununburadauşakolduğunubiliyormuduracaba?”Vasilyevherevdeençokuşaklarlailgileniyorduartık.Evlerdenbirinde–girdikleridördüncüevoluyordugaliba–yeleğindebirköstekolanson derececılız,ufaktefekbiruşakvardı.“Yaprak”dergisini okuyordu.Gelenlerlehiçilgilenmemişti.Onunyüzünebakınca,Vasilyevnedenseböyleyüzüolanbirinsanınhırsızlıkdaedebileceğini,adamdaöldürebileceğini,yalanyere yemin de edebileceğini düşündü. Gerçekten de ilginç bir yüzü vardı adamın. Alnı genişti, gözleri griydi; yassı bir burnu,ince,sıkıdudaklarıvardı;yüzanlatımıysa,tavşan kovalarken genç bir av köpeğinin yüzündeki anlam gibi bön,aynızamandaküstahtı.Vasilyev,buuşağınsaçlarına şöylebirdokunupsertmi,yumuşakmıolduklarınabakabilseydi,neiyiolacağınıdüşündü.Köpekkılıgibisertolmalıydılar. 3 Resim bölümü öğrencisi iki bardak Porter şarabı içtiği içinbirdensarhoşolmuş,aşırıneşelenmişti. Elinikolunusallayarak,birkomutangibiemirverdi: 88

Sinir Bozukluğu

—Başkabirevegidiyoruz!Engüzelevegötüreceğimsizi! Arkadaşlarını, kendince en güzel eve götürdüğünde ille dekadriloynayacağımdiyetutturdu.Bununiçinçalgıcılara birrublevermelerigerekeceğinisöyleyerekbirsürehomurdandıtıpfakültesiöğrencisi,amasonundavis–a–visolmayı kabuletti.Oynamayabaşladılar. Evlerineniyisiyleenkötüsüarasındabirayrılıkyoktu. Buradadaaynıaynalar,aynıtablolar,giysiler,saçlarvardı. Vasilyevortamı,giysileriincelerkenbununbirzevksizlikdeğil,S.Sokağı’nınkendineözgüzevki,hattahavasıdenebilecek,başkahiçbiryerdegörülemeyecekbirşey;biçimsizliğiylebirbütün,zamanınınoluşturduğuköklübirşeyolduğunuanlamıştı.Sekizevegiripçıktıktansonra,artıknegiysilerin rengi, ne giysilerin arkasındaki uzun kuyruklar, ne parlakbantlar,nedenizciceketleri,nedeyanaklarınkoyu kırmızılığı şaşırtıyordu onu. Burada bunların gerektiğini, tek bir kadın bile insan gibi giyinecek olsa ya da duvara doğru dürüst bir resim asacak olsalar, sokağın havasının bozulacağınıanlamıştı. “Nebeceriksizcesatıyorlarkendilerini!”diyedüşünüyordu.“Günahınancakgüzelolduğu,saklandığı,erdemleörtüldüğüzamaninsanahoşgeldiğinibilmiyorlarmıyoksa? Sade,siyahgiysiler,solukyüzler,hüzünlübakışlarvekaranlık,buçirkinyaldızdan,parlaklıktançokdahaetkiliolurdu. Aptallar! Bunu onlar anlayamıyorlarsa, konukların anlatmasıgerekirdidoğrusu…” KolağızlarıylayakasınabeyazkürkgeçirilmişPolonyalı kostümügiyenbirkızyaklaştıona,yanınaoturdu. — Sevimli esmer delikanlı, neden dans etmiyorsunuz? –diyesordu.–Nedenbukadardurgunsunuz? —Canımsıkılıyordaondan. —Birlafitısmarlamayınbana,ozamansıkılmazcanınız. Vasilyevcevapvermedi.Birsüresustuktansonrasordu: 89

Anton Pavloviç Çehov

—Saatkaçtayatarsınızsiz? —Altıda. —Pekikaçtakalkarsınız? —Bazenikide,bazendeüçte. —Kalktıktansonraneyaparsınız? —Kahveiçeriz,saatyedideyemekyeriz. —Nelerolursofranızda? —Genellikle…lahanaçorbası,biftek,birdetatlı.Bizim madamiyibakarkızlara.Pekiama,niçinsoruyorsunuzbütünbunları? —Ehişte,konuşmuşolmakiçin… Vasilyevkızlaçokşeyüzerinekonuşmakistiyordu.Onun nerededoğduğunu,annesininbabasınınsağolupolmadıklarını,onunburadaçalıştığınıbilipbilmediklerini,buevenasıl düştüğünü,günleriningüzelmi,kötümügeçtiğini,yaşamındanhoşnutolupolmadığını,budurumundanbirgünkurtulabileceğiniumupummadığınıöğrenmekiçiniçindegüçlübir istekolduğunuhissediyordu.Amamağrurgörünmemekiçin sözeneredenbaşlayacağını,sorusunanasılbirbiçimvereceğinibilemiyordu.Uzunuzundüşündüktensonra, —Kaçyaşındasınız?–diyesordu. Kız, oynayan resim bölümü öğrencisinin yaptığı el kol hareketlerine bakarken gülerek, şakacı bir tavırla karşılık verdi: —Seksen. Nedensebirdenkahkahalarlagülmeyebaşladı.Herkesin duyacağıbirsesle,bağırabağırauzun,çirkinbirtümcesöyledi.Vasilyevşaşırmıştı,yüzünenasılbiranlatımtakınacağınıbilmeden,kendinizorlayarakgülümsedi.Yalnızcaogülümsüyordu,ondanbaşkahiçkimse–arkadaşlarıda,çalgıcılarda,kadınlarda–başlarınıçeviripyanındakikızabakmamışlardıbile.Oçirkintümceyiduymamışlardısanki. Vasilyev’inyanındaoturankız, —Birlafitısmarlasanızabana!–diyeyineledi. 90

Sinir Bozukluğu

Onunbeyazkürkündende,sesindendetiksindibiranda Vasilyev,uzaklaştıyanından.Artıkboğucu,çoksıcakbuluyorduburanınhavasınıkalbiağırağır,amaçekiçgibiçarpmayabaşlamıştı: Bir!İki!Üç! Resimbölümüöğrencisinikolundançekeleyerek, —Gidelimburadan!–dedi. —Beklebiraz,durdabitirelimşuoyunumuzu. Vasilyev, kadınlara bakmamak için, resim bölümü öğrencisiyletıpfakültesiöğrencisikadrilibitirinceyekadarçalgıcılarıgözdengeçirmeyekoyuldu.PiyanodayüzüMareşal Bazin’ebenzeyen,gözlüklü,kibartavırlıbirihtiyarvardı;kemandaysasonmodayagöregiyinmiş,kızılsakallıgençbir adam.Sağlıklı,dinç,zekibiryüzüvardıgençadamın.Zevkle,özenlegiyinmişti,kemanıhissederekçalıyordu.Böylebir adamlakibartavırlıihtiyarınburayanasıldüştüklerini,burada olmaktan niçin utanmadıklarını, kadınlara bakarken nedüşündüklerinibilmeyineçokisterdiVasilyev. Piyanodada,kemandadaüstübaşıyırtık,açlıktanavurtlarıçökmüş,bakışlarıhüzünlü,sarhoş,yıpranmışyadaaptalolduklarıyüzlerindenbelliadamlarolsaydı,belkianlaşılabilirdibu.Amaşimdibirşeyanlamıyordu.Birzamanlar okuduğuodüşmüşkadınınöyküsünüdüşünüyordu;suçluymuşgibigülümseyenokadının,şimdikarşısındakilerleortak bir yanı olmadığı kanısındaydı. Düşmüş kadınlar değildi sankigördükleri;onayabancı,anlayamadığı,bambaşkabir dünyaydıburası.Budünyayıdahaöncetiyatroda,sahnede görseydiyadabirkitaptaokusaydı,inanmazdı… Kol ağızlarıyla yakası beyaz kürklü kadın gene kahkahaylagülmeyebaşladı,yükseksesleaynıiğrençtümceyiyineledi.BirtiksintidoldurduVasilyev’iniçini,yüzükıpkırmızıoldukapıyayürüdü.Resimbölümüöğrencisiseslendiarkasından: —Durhey,bizdegeliyoruz! 91

Anton Pavloviç Çehov

4 Üçü birlikte sokağa çıktıklarında tıp fakültesi öğrencisi anlatıyordu: — Bana eşlik eden kadınla konuşmaya daldık. Oynarken,ilkaşkserüveninianlattıbana.İlksevgilisiSmolenskli, beşçocukbabası,evlibirsaymanmış.Ozamanlaronyedi yaşındabirkızmış,sabunvemumticaretiyapanannebabasınınyanındakalıyormuş. —Adamnasılkazanmışkızınkalbini?–diyesorduVasilyev. —Nasılolacak,ellirublelikiççamaşırıyla.Sorduğunşeyebak! Vasilyevtıpfakültesiöğrencisinebakarak,“Vaycanına, kadrildeonaeşlikedenkadınınaşkserüveniniöğrenivermiş hemen.”diyegeçirdiiçinden,“Oysabukonudabennekadarbeceriksizim…” —Baylar,benevegidiyorum!–dedi. —Neden? — Çünkü burada nasıl davranılacağını bilmiyorum. Hemsonrasıkılıyorum,iğreniyorumda.Eğlendiricinevar burada?Bariinsanolsakarşımızdakiler;yabanibunlar,hayvan…canınıznasılisterseöyleyapın,benevedönüyorum. ResimbölümüöğrencisiVasilyev’esokularak,ağlamaklı birsesle, — Ah Vasilyev’ciğim, canım benim, ciğerim… –dedi.– Gel! Bir eve daha uğrayalım, sonra canı cehenneme topunun…Lütfen!Aslanımbenim! SonundakandırdılarVasilyev’i,birmerdivendençıkardılar.Halılardada,merdiveninaltınkaplamatırabzanındada, kapıyıaçankapıcıdada,antreyisüsleyenpanodadaS.Sokağı’nınaynıhavavardıgene;amaburadadahabirince,dahabirağırbaşlıydıbuhava. Vasilyevpaltosunuçıkarırken, —Çokdoğrusöylüyorum,evegideceğim–dedi. 92

Sinir Bozukluğu

Resimbölümüöğrencisi, — Peki, peki canım… –dedi. Ensesinden öptü Vasilyev’i.–Huysuzluketmeşimdi.Ciciarkadaşol!Birliktegeldik,birliktedöneceğiz.Doğrusuçokanlayışsızsınyani… —Sokaktabekleyebilirimsizi.Vallahiiğreniyorumiçerde! —Hadi,hadiVasilyev’ciğim…İğrensende,iğrenmesen debizdenayrılmamalısın!Anladınmı?Seyret! Tıpfakültesiöğrencisipekciddi, —İnsançevresindeolupbitenigörmelidir…–dedi. Vasilyevsalonagiripoturdu.Kalabalıktısalon.Üçarkadaştanbaşka,ikipiyadesubayı,kırsaçlı,tepesiaçılmışgözlüklübiradam,MejovEnstitüsü’ndenbıyıksızikiöğrenci, birdeaktörebenzeyenfitilgibisarhoşbiradam…Kızların hepsiötekikonuklarlailgileniyordu,Vasilyev’ebakanyoktu.Yalnız,Aidagibigiyinmişbirkızyangözleşöylebirbaktıona,nedensegülümsedi,esneyerek, —Biresmergelmiş…–dedi. Vasilyev’inyüreğikütkütvurmaya,yüzüateşgibiyanmayabaşlamıştı.Burayageldiğiiçinkonuklardanutanıyor, kendindeniğreniyor,içiiçiniyiyordu.Sağlıklı,duygulubir insanolarak(şimdiyekadaröylesanıyordukendini)bukadınlardannefretettiği,onlarakarşıtiksintidenbaşkabirşey hissetmediğidüşüncesiacıveriyorduona.Nebukadınlara acıyordu,neçalgıcılaraacıyordu,nedeuşaklara. “Budurumunnedenionlarıanlamayaçalışmamamdır.” diyegeçirdiiçinden,“Hepsideinsandançok,hayvanabenziyor,amaneolursaolsun,genedeinsandırlar,ruhlarıvardır.Önceanlamak,ondansonrabiryargıdabulunmakgerekir…” Resimbölümüöğrencisiseslendiona: —Vasilyevcik,biryeregitme,beklebizi! Birkapıdançıkıpgitti.Hemenarkasındantıpfakültesi öğrencisidekayboldugözden. 93

Anton Pavloviç Çehov

Vasilyevdüşünmeyisürdürüyordu:“Evet,anlamayaçalışmakgerekonları,yoksaolmaz…” Sonra her kadının yüzüne dikkatle bakmaya, suçlu bir gülümseme aramaya koyuldu. Ama –o mu yüz anlatımındanbirşeyanlamıyordu,yoksabukadınlardanhiçbirimi kendinisuçluhissetmiyordu–nedensebuyüzlerdeyalnızca günlük,basitbircansıkıntısının,rahatlığınbönanlatımıydı gördüğü.Boşbakışlardan,alıkgülümsemelerden,kulaktırmalayan,tiz,anlamsızseslerdenbaşkabirşeyyoktubuyüzlerde.Herbiriningeçmişindebirsaymanlaellirublelikçamaşırkarşılığındabaşlayanbiraşkserüveniolduğu,şimdide onlar için dünyada kahveden, üç kaplık öğle yemeğinden, şaraptan,kadrilden,saatikiyekadaruyumaktandahagüzel birşeyinolmadığıbelliydi. Vasilyevsuçlutekbirgülümsemebulamayıncabukezzekibiryüzaramayakoyuldu.Bakışıdolaştı,dolaştı,birazuykulu,yorgun,solukbiryüzdedurdu…Pullarlasüslübirrop giyen,pekgençsayılamayacakesmerbirkadındıbu.Koltuktaoturuyor,önüne,döşemeyebakıyordu,derindüşünceleredalmıştı.Vasilyevsalonukarşıdankarşıyageçti,birrastlantısonucuymuşgibioturdukadınınyanına. “Öncebasit,bayağıbirşeydenbaşlayıp,sonrayavaşyavaşciddikonularageçmeli…”diyegeçirdiiçinden. —Giysiniznekadargüzel!–dedi. Kadının başörtüsünün sırmalı saçaklarına dokundurdu parmağını.Esmerkadınbitkin, —Nesivarmışki?..–diyekarşılıkverdi. —Hangiildensiniz? —Benmi?Çokuzakbirilden…Çernıgovsk’dan. —GüzelbirildirÇernıgovsk.Nehoşturoradayaşam. —Bizimolmadığımızheryerdehoşturyaşam. “Neyazıkkidoğayıanlamaktapekbeceriksizim,”diye geçirdiiçindenVasilyev,“Çernıgovsk’undoğagüzelliklerini anlatarakduygulandırabildimonu.Oradadoğduğunagöre yüzdeyüzseviyordurÇernıgovsk’u.” 94

Sinir Bozukluğu

—Buradasıkılıyormusunuz?–diyesordu. —Elbettesıkılıyorum. —Öyleyseniçinçekipgitmiyorsunuz? —Nereyegidebilirim?Dilenmeyemi? —Dilenmekburadayaşamaktançokdahakolaydır. —Pekisizneredenbiliyorsunuz?Dilendinizmihiç? — Okul paramı verecek durumum olmadığı zamanlar dilendim.Dilenmişolmasamnedeğişirki,apaçıkortadabu. Birdilenci,nedenlikötübirdurumdaolursaolsun,genede özgürbirinsandır,oysasizkölesiniz. Esmerkadıngerindi,tepsidebirkaçbardaklabirşişemadensuyugötürenuşağauykulugözlerlebaktı. —BirPorterısmarlasanıza–dedi. Esnedi. Vasilyev,“Porter…”diyegeçirdiiçinden,“Şuandakardeşinyadaannengirseydisalonaneolur?Nesöylerdinonlara?Yaonlarnesöylerlerdisana?Porterfalaniçermiydin ozaman?Düşünüyorumda…” Birdenhıçkırahıçkıraağladığıduyuldubirisinin.Uşağın madensuyunugötürdüğüodadanyüzükıpkırmızı,gözleri öfkeyleparlayansarışınbiradamhızlıadımlarlaçıktı.Evin, enineboyunabirkadınolanpatronudaarkasındaydı.Cırlakbirseslebağırıyordu: —Kızlarımatokatatmakhakkınıverenolmadısize!Bizimmüşterilerimizkibarinsanlardır,sizingibineidüğübelirsizheriflergelmezburaya,şimdiyekadarkavgaolmamıştırevimde!Maskara! Herkafadanbirsesçıkmayabaşladı.Vasilyevkorkmuştu.Bembeyazolmuştuyüzü.Bitişikodadabirkadın,gururu çokincinmişbirinsanınağladığıgibihıçkırahıçkıraağlıyordu.Buradayaşayanlarıngerçektendeinsan,heryerdekigibi,gururuincinen,acıçeken,ağlayan,yardımdileyengerçek insanlarolduğunuozamananladıVasilyev…Ağırnefretle iğrenmeduygusu,yerinigüçlübiracımaduygusuyla,kadına 95

Anton Pavloviç Çehov

hakaret eden adama karşı bir öfke duygusuna bırakmıştı. Kadınınağladığıodayakoştu.Mermermasanınüzerineyığılıduranşişelerinarasındangözyaşlarıylaıslanmış,ıstırap kaplıbiryüzgördü,kollarınıuzattıbuyüze,masayadoğru biradımattı,amadehşetiçindebirdengeriçekildi.Sarhoştu kadın. Sarışınadamınçevresinialmışgürültülükalabalığınarasındangeçerkenruhsalgücünüyitirdibiranda,çocukgibi korkmayabaşladı;onuniçinyabancı,anlaşılmazbirdünyadaonukovalamak,dövmek,onaçirkinsözlersöylemekistiyorlarsanıyordu…Askıdanpaltosunukaptığıgibimerdivendenaşağıkoşmayabaşladı. 5 Evinbirazötesindeduvarındibindeduruparkadaşlarınınçıkmasınıbeklemeyekoyuldu.Piyanoların,kemanların neşeli,cesur,küstah,hüzünlüseslerihavadabirbirinekarışıyor;bucurcunaöncedenolduğugibi,genekaranlıkta,çatı aralarında görünmeyen bir orkestranın üyeleri çalgılarını akortediyorlarmışizlenimiyaratıyordu.İnsanbaşınıkaldırıp yukarı, bu karanlığa bakınca, simsiyah fonun hareket eden beyaz noktalarla dopdolu olduğunu görüyordu: Kar yağıyordu.İrikartaneleriışığagirincehavadapamukgibi tembeltembeldolaşmayabaşlıyorlardı,sonradahabirtembel,düşüyorlardıyere.Vasilyev’inçevresindedönüpduruyorlardı,sakalına,kirpiklerine,kaşlarınatakılıpkalıyorlardı…Sürücülerde,atlarda,yayalardabembeyazdı. “Buraya,busokağanasılyağabilirkar!”diyegeçiriyorduiçindenVasilyev.“Allahkahretsinbuevleri!” Merdivenleri koşarak indiği için bacakları tutulmuştu; birdağatırmanmışgibisıksıksoluyordu,kalbikütkütvuruyordu.Biranöncebusokaktançıkmak,evegitmekisteği yakıyorduiçini,amaarkadaşlarınıbeklemeyi,ağırduygusunuonlaraaçmayıdahaçokistiyordu. 96

Sinir Bozukluğu

Bu evlerde birçok şeyi anlamıştı. Felakete doğru giden kadınlarınruhlarıdaonuniçin,eskidenolduğugibibiresrar perdesiarkasındaydı.Ancakdurumun,insanındüşünebileceğindendekötüolduğunuanlamıştı.Kendinizehirleyerek canınakıyanosuçlukadınadüşmüşdeniliyorsa,şuandabu ses curcunasına uyarak dans eden, iğrenç, uzun tümceler söyleyenburadakikadınlarayakışanbiradbulmakçokgüçtü.Felaketedoğrugidendeğil,felaketinenkötüsününiçine düşmüşkadınlardıbunlar. “Ahlaksızlık var bu kadınlarda,” diye düşünüyordu, “amasuçunbilincide,birkurtuluşumududayok.Satıyorlaronları,satınalıyorlar,suçuniçine,enbayağı,adişeylerin içine sokup çıkarıyorlar, ama onlar –koyun gibi– kayıtsız duruyorlar, anlamıyorlar, boş boş bakıyorlar çevrelerinde olupbitene.Tanrım,ahTanrım!” İnsangururudenenşeyin;kişilik,tanrısallıkdenenşeylerinburadabirparalıkedildiğini,sarhoşlarındediğigibi“son kertesinekadar”çamurabulandığını,amabununsuçlusunun yalnızca bu sokak ve bu beyinsiz kadınlar olmadığını açıkseçikgörüyorduVasilyev. Baştan aşağı kardan bembeyaz olmuş bir grup öğrenci aralarındaneşelineşelikonuşarak,kahkahalaratarakgeçti önünden.Öğrencilerdenuzunboylu,zayıfolanbirdendurdu,dikdikbaktıVasilyev’inyüzüne,sarhoşbirsesle, —Bizdenmiş!–dedi.–Keyfinmikaçtıcanım?Vahvah! Boş ver kardeşim, eğlenmene bak! Yürü hadi! Neşeni bul amca,neşeni! Vasilyev’i omuzlarından tuttu; soğuk, ıslak bıyıklarını değdirdi yanağına, birden ayağı kaydı, düşecek gibi oldu, kolunusalladı, —Sıkıtutun!Düşeceksin!–diyebağırdı. Gülmeyebaşladı.Vasilyev’ibırakıparkadaşlarınınarkasındankoştu. Sokağıkaplayangürültününarasındanresimbölümüöğrencisininsesiduyuldu: 97

Anton Pavloviç Çehov

— Bir kadına vuramazsınız! Benim bulunduğum yerde vuramazsınızbirkadına!Şeytansuratlıalçaklar! Evinkapısındatıpfakültesiöğrencisigöründü.SağınasolunabakıpVasilyev’igörünceendişeli, —Buradamısın?–dedi.–Baknediyeceğim,vallahibir yere gidilmez şu Yegor ile! Ne biçim insandır, anlamadım gitti!Rezaletçıkardı!Duyuyormusun?–Kapıyadoğruseslendi.–Yegor!HeyYegor! Resimbölümüöğrencisininsesiçınçınötüyordu: —Benimbulunduğumyerdevuramazsınızbirkadına! Ağır, kocaman bir şey yuvarlandı merdivenden. Resim bölümüöğrencisiydibu.Tekmeyletepetaklaaşağıyuvarlamışlardıonu. Düştüğü yerden doğruldu, şapkasını silkeledi; yüzünde büyükbiröfke,nefretanlatımıylayumruğunuyukarıyasallayarakbağırıyordu: — Alçaklar! Canavarlar! Adi yaratıklar! Vuramazsınız birkadına!Güçsüz,sarhoşbirkadınavurmakha!Ah,sizi… Tıpfakültesiöğrencisionayalvarmayabaşladı: —Yegor…HadiYegor…Yeminederim,birdahahiçbir yeregitmeyeceğimseninle.Vallahigitmeyeceğim! Resimbölümüöğrencisiyavaşyavaşyatıştı,üçarkadaş yürüdüler,evedönüyorlardı. Tıpfakültesiöğrencisişarkısöylemeyebaşladı: —“Bilinmezbirgüççekiyorbenibuhüzündolusahillere…” Kısabiraradansonraeklediresimbölümüöğrencisi: —“İşteodeğirmen…Biryıkıntıvarşimdiyerinde…” Hey Tanrım, ne kar yağıyor! Vasilyev’ciğim, niçin kaçtın? Çoködleksin,inan,karıdanfarkınyok… Vasilyevarkadaşlarınınarkasındanyürüyor,onlarınsırtlarınabakarakdüşünüyordu “Fuhuşuyabizkötü,adibirahlaksızlıksanıyoruz,abartıyoruzyada–bugerçektendeherkesindüşündüğügibikö98

Sinir Bozukluğu

tü bir şeyse– benim şu sevimli dostlarım ‘Niva’ dergisinde karikatürleri çıkan Suriyeliler, Kahireliler gibi esir sahibi, zorba,katillerdir.Şimdişarkısöylüyorlar,kahkahaatıyorlar,dünyayıumursadıklarıyok;oysabirazöncekadınların açlığını,bilgisizliğini,akılsızlığınıkötüyekullananonlardeğilmiydi?Onlardı…tanıkoldumbuna.Onlarıninsanseverlikleri,tıpbilimleri,resimsanatıneredekaldı?Buinsankasaplarınınsanatları,yüksekduyguları,birfıkradakiiçyağını anımsatıyorbana.İkihaydutormandabirdilenciyikesmişler;giysilerinipaylaşırkentorbasındabirparçadonmuşiçyağıbulmuşlar.Biri,‘Neiyioldubunubulduğumuz,gelyiyelim.’demiş.Ötekidehşetekapılmış:‘Delimisin,nasılolur? Unuttunmuyoksa,bugünçarşamba!’Vazgeçmişleriçyağını yemekten.Birinsanıkestiktensonra,dinibütünbirerHıristiyanolduklarıinancıiçlerinde,çıkmışlarormandan.Bunlar daöyle,birazöncekadınlarınetinisatınaldılar,şimdidebiribirsanatçıolduğunu,öbürüdebilimadamıolduğunusanıyor…” Kararlı,öfkelibirsesle, —Benidinleyin,heysiz!–diyeseslendiarkadaşlarına.– Niçingeliyorsunuzburaya?Bununnekorkunçbirşeyolduğunuanlamıyormusunuzyoksa?Anlamıyormusunuz? Tıpbiliminizbukadınlarınherbirininveremdenyadabaşka bir hastalıktan, zamanından önce öleceğini söylüyor; her türlü sanatsa, onların ruhça daha da erken öleceğini söylüyor.Bukadınlarınherbiri,çalıştığısürece,tutalımki beşyüzerkekleyatıyorsa,herbirinibeşyüzerkeköldürüyordemektir.Bubeşyüzkişininarasındasizlerdevarsınız! Budurumda,ikinizömrünüzboyuncaburayavebunungibiyerlereikiyüzellikeregelirseniz,ikinizebiröldürülmüş kadındüşerdemektir!Bundandahaaçıkneolabilir?Korkunçbirşeydeğilmibu?İki,üç,beşerkekbirolupaç,akılsızbirkadınıöldürüyor!Ah,korkunçbirşeydeğilmibu Tanrım? 99

Anton Pavloviç Çehov

Resimbölümüöğrencisiyüzünüburuşturarak, —Sonundaböyleolacağınıbaştanbiliyordumzaten–dedi.–Nediyetaktıkpeşimizeşuaptalı?Şuandakafanıniçindebüyükdüşüncelervarsanıyorsun,değilmi?Yanılıyorsun, düşüncefalandeğilonlar!Neolduklarınışeytanbilir.Şuandanefretle,tiksinerekbakıyorsunbana,amaöylebakacağına,böyleyirmievdesenyaptırsan,benceçokiyiedersin.Seninbubakışında,bütünsokaktaolduğundandahaçokahlaksızlıkvar!HadigidelimVolodya,neyaparsayapsın!Bununkadaraptalbirçocukgörmedim… Tıpfakültesiöğrencisi, — Biz insanlar karşılıklı olarak öldürürüz birbirimizi –dedi.–Ahlaksızlıktırbuelbette,amafelsefebirişeyaramaz burada.Hoşçakal. Trubnayaalanındaayrıldılararkadaşlar.Vasilyevyalnız kalıncabulvardahızlıadımlarlayürümeyebaşladı.Karanlıktankorkuyordu,bütündünyayıörtmekistiyormuşgibiiri iriyağankardankorkuyordu;kartanelerininarasındangöz kırpansoluksokakfenerlerininışığındankorkuyordu.Anlaşılmaz,bilinmez,çirkinbirkorkudoldurmuştuiçini.Arada bir karşıdan gelenler oluyordu, ürkekçe kenara çekilip yol veriyorduonlara.Heryandanonadoğrukadınlaryürüyor, gözleriniondanayırmıyorlarsanıyordu… “Başlıyor,” diye geçirdi içinden. “Sinir buhranı başlıyor…” 6 Evdekaryolasındayatıyor,zangırzangırtitreyerekşöyle diyorduVasilyev: —Canlıonlar!Canlı!Tanrım,canlı! Hayalgücünüdurmadanzorluyor;kendinidüşmüşbir kadınınkâhkardeşi,kâhbabası,kâhyanaklarıkatkatboyalıdüşmüşbirkadınınkendiolarakhayalediyordu;dehşetedüşürüyorduonubu. 100

Sinir Bozukluğu

Sorunu çok acele, ne pahasına olursa olsun, çözümlemekzorundaymış,busorunbaşkalarınındeğil,kendikişiselsorunuymuşgibigeliyorduonanedense.Bütüngücünü toplayıp içindeki umutsuzluğu yendi, karyolasına oturup başınıellerininarasınaaldı,ogüngördüğükadınlarınasıl kurtarabileceğinidüşünmeyekoyuldu.Bilimleuğraşanbir insanolduğuiçin,herhangibirsorununnasılbiryoltutularakçözümlenebileceğiniçokiyibilirdi.Sondereceheyecanlıolmasınakarşın,vargücüylebuyoldansapmamayaçalışıyordu.Busorunungeçmişini,bukonudayazılanlarıdüşünüyordu. Saat dörtte kalkmış, odanın içinde bir aşağı bir yukarıdolaşarak,kadınlarıkurtarmakiçinsonzamanlarda yapılançalışmalarıanımsamayaçalışıyordu.FaltsfeynGalyaşkin,Neçayev,Yeçkinotellerindekalmışbirçokyakınarkadaşıdostuvardı…Bunlararasındadürüst,fedakâryaradılıştaolanlarhiçdeazdeğildi.Kadınlarıkurtarmayaçalışanlarıolmuştu… “Busayılıgirişimleri,”diyedüşünüyorduVasilyev,“üçe ayırabiliriz.Bazılarıkadınıbataklıktançekipalmış,onabir dairekiralamış,birdikişmakinesisatınalmıştır.Kadınterziliketmeyebaşlamıştır.Sonradaisteyerekyadaistemeyerek,kapatmasıyapmıştırkadını;okulubitiripkenttenayrılırkendebireşyagibi,başkabirdürüstarkadaşınadevretmiştir. Düşmüş kadının düşmüşlüğü de böylece sürüp gitmiştir.Bazılarıysa,kadınıbataktançıkardıktan,onagenebir dairekiraladıktan,budurumlardakaçınılmazolandikişmakinesini da aldıktan sonra, ona okuma yazma öğretmeye, öğütlervermeye,kitaplarokutmayakoyulmuştur.Buyaşam onuniçinyeni,ilginçolduğusüreceburadakalmış,dikişdikmiştir kadın, sonra can sıkıntısından, öğretmeninden gizli eveerkekalmayabaşlamıştıryadaeskiyuvasına,saatüçe kadaruyuyabileceği,kahveiçebileceği,yemekteistediğikadaryiyebileceğiyerekaçmıştır.Bazılarıysa–bunlarenheyecanlı,enfedakâryaradılışlıolanlarıdır–yürekli,kararlıbir 101

Anton Pavloviç Çehov

adımatmışlardı.Evlenmişlerdiroradançıkardıklarıkadınla. Küstah,şımarıkyadaaptal,ezilmişbiryaratık,birerkeğin karısı,birevinhanımı,dahasonrabiranneoluncayaşamı da,dünyagörüşüdeçokdeğişmiştir;öylekierkeksonunda karısında,çocuklarınınannesindeeskidüşmüşkadınıgöremezolmuştur.Evet,eniyi,belkidetekyolevlenmektir.” Vasilyevyükseksesle, —Amaolanağıyokbunun!–dedi. Yatağınaattıkendini. —Böylebirşeyeönderlikedememben!Böylekadınlardanbiriyleevlenebilmekiçininsanınbirazizolması,nefret nedir,tiksintinedirbilmemesigerekir.Hemtutalımki,bugünküikiarkadaşımlabenzorladıkkendimizi,evlendik.O sokaktakikadınlarınhepsievlendiler.Sonuçneolacak?Neye yarayacak bu? Onlar burada, Moskova’da evleninceye kadar, Smolenskli sayman bir parti kız daha çıkaracaktır baştan,Saratovsklu,Nijegorodlu,Varşovalıkızlarlabirlikte onlardadoluşacaklardırburadaboşalanyere… Gazlambasıisçıkarmayabaşlamıştı.Vasilyevfarkında değildi. Düşünmeye devam ederek odada dolaşmaya başladıgene.Sorunubambaşkabirbiçimdealıyorduşimdi:Düşmüşkadınlarıngerekliolmaktançıkmalarıiçinne yapmalıydı?Bununiçin,onlarısatınalan,öldürenerkeklerinyaptıklarışeyintümçirkinliğin,bayağılığınıhissedip dehşetekapılmalarıgerekliydi.Erkeklerikurtarmakgerekiyordu. “Bilimle,sanatlabirşeyeldeedilemeyeceğiortada…”diyedüşünüyorduVasilyev.“Buradatekkurtuluşyoluhavariliktir.” Şimdi, yarın akşam o sokağın başında nasıl duracağını hayalediyordu.Önündenhergeçeneşöylediyecekti: — Nereye, niçin gidiyorsunuz? Tanrı’dan korkmuyor musunuz? Kayıtsızfaytoncularadönecekti: 102

Sinir Bozukluğu

—Nedenduruyorsunuzburada?Vicdanınızsızlamıyor mu,kendikendinizdennefretetmiyormusunuz?OysaTanrı’ya inanıyorsunuz, bunun günahı olduğunu biliyorsunuz, buyüzdeninsanlarıncehennemegideceklerinidebiliyorsunuz.Niçincevapvermiyorsunuz?Evet,sizinakrabanızfalan değillerbukadınlar,amadüşününki,onlarındasizingibi babaları,ağabeylerivar… ArkadaşlarındanbiriVasilyeviçinbirgün“yeteneklibir insan”demişti.Bunusöyleyenarkadaşınınyazarlıkyeteneği vardı,sahneyeteneği,resimyeteneğivardı,oysaonunyeteneğibambaşkabiryetenekti:İnsanlıkyeteneği.Genelolarak acıyakarşıince,soylubirduyarlığıvardı.İyibiroyuncunun başkalarınındavranışlarını,seslerinikendindeyansıttığıgibi, Vasilyevdebaşkalarınınacısınıyansıtırdıruhunda.Gözyaşı görünceağlardı;birhastanınyanındaodahastaolur,inlemeyebaşlardı;birisinezorkullanıldığınıgörünce,ezilenkendisiymişgibigelirdiona,çocukgibikorkuyakapılır,okorkuyla da yardıma koşardı. Başkalarının acısı çok etkilerdi onu,duygulandırırdı,kendindengeçirirdi… Arkadaşıhaklımıydı,bilmiyoruz,amasorunabirçözüm yolubulduğunusandığıandaVasilyev’induygularıbiresini çok andırıyordu. Ağlıyor, gülüyor, yarın sokağın başında söyleyeceği şeyleri yüksek sesle yineliyor; onu dinleyip, insanlara doğruyu göstermek için sokağın başında onun yanındayeralacaklarakarşıiçindegüçlübirsevgiduyuyordu. Mektup yazmak için masaya oturuyor, kendi kendine yeminlerediyordu… Bütün bunların esine benzemesinin bir nedeni de uzun sürmemeleriydi. Hemen yorulmuştu Vasilyev. Londralı, Hamburglu,Varşovalı,kadınlar–dağlarıntoprağınüzerine çöktüğügibi–bütünağırlıklarıylaçökmüşlerdiüzerine.Bu ağırlıkkarşısındakorkuyakapılmıştıVasilyev,cesaretiniyitirmişti. Güzel konuşma yeteneğinin olmadığını anımsadı; ödlek,yüreksizbirçocukolduğu;dünyayıumursamayanin103

Anton Pavloviç Çehov

sanların onu, bir hukuk fakültesi üçüncü sınıf öğrencisini, ödlek,değersizbirgencidinlemeyecekleri;gerçekhavariliğin sözdedeğil,davranışlardaolduğugeldiaklına… Ortalıkaydınlanmaya,sokaktanfaytonlargeçmeyebaşladığındaVasilyev,kanepedekıpırdamadanyatıyor,tavandabirnoktayabakıyordu,Şimdidüşündüğünekadınlardı, neerkekler,nedehavarilik.Tümdikkatiruhundaki,onaıstırapverenacınınüstündetoplanmıştı.Aynızamandahem eleme, hem çok büyük bir korkuya, hem de umutsuzluğa benzeyenanlamsız,belirsiz,soyutbiracıydıbu.Neredeolduğunu gösterebilirdi Vasilyev. Göğsünde, yüreğinin altındaydı;amabirşeyebenzetmeninolanağıyoktuonu.Birzamanlarbirkaçkezşiddetlidişağrısıçekmişti.Göğsü,adaleleriağrımıştı,amabütünbunlarruhağrısınınyanındahiçti. Buağrıiçindeykenyaşamıiğrençgörüyordu…Tezide,yazıptamamladığıgüzelyapıtıda,sevdiğiinsanlarda,felakete sürüklenenkadınlarınkurtuluşuda–dahadünekadarsevdiğiyadakayıtsızolduğuherşey–şimdiaklınageldikçe,sokaktangeçenarabalarıntekerlekseslerigibi,koridorhizmetçilerinin koşuşmaları, gün ışığı gibi sinirlerini bozuyordu. Önündebiri,büyükbiryücegönüllülükgösterseydiyada korkunçbirzorbalıkyapsaydı,buikisideaynıtiksintidolu izlenimibırakırdıüzerinde.Kafasınıniçindetembeltembel dolaşıpdurandüşüncelerdenyalnızcaikisisinirlendirmiyorduonu:Bunlardanbiri,kendiniöldürmekyetkisininheran elindeolduğudüşüncesi;ötekidebuacınınüçgündençok sürmeyeceğidüşüncesiydi.Buikincisinişimdiyekadarkideneyimlerindenbiliyordu. Birsüredahayattıktansonrakalktı,genekollarınısallayarakdolaşmayabaşladıodanıniçinde;amaşimdiherzamankigibibirköşedenötekiköşeyegidipgelmiyor,duvarlarındibindenyürüyerekbirkareçiziyordu.Aradabiryan gözleaynadakendinebakıyordu.Yüzübembeyazdı,süzülmüştü;şakaklarıiçeriçökmüştü;gözleridahabiriri,karan104

Sinir Bozukluğu

lık, sabit bakışlıydı; başkasınındı sanki bu gözler, dayanılmazbirruhsalacıanlatımıvardıbakışlarında… Öğledensonraresimbölümüöğrencisiçaldıkapıyı. —Vasilyev,içerdemisin?–diyesordu. Cevapalamayıncabirdakikabekledi,birşeylerdüşündüktensonraUkraynacacevapverdikendikendine: —Nema. V nivırsitet piyşov, treklyatıy hlopets.1 Sonraçekipgitti.Vasilyevkaryolayauzandı,başınıyastığın altına soktu, acıdan ağlamaya başladı; gözyaşları ne denliçokakarsa,ruhacısıodenlikorkunçlaşıyordu.Hava kararmayabaşlayınca,onubekleyenacıdolugeceyianımsadı.Korkunçbirumutsuzlukdolduiçine.Çabucakgiyindi, kapısınıardınakadaraçıkbırakıp–enküçükbirişide,amacıdaolmadığıhalde–koşarakçıktıodasından.NereyegittiğinidüşünmedenSadovayaSokağıboyuncahızlıhızlıyürümeyebaşladı… Kardünkügibi,genelapalapayağıyordu.Havakırılmıştı. Vasilyev ellerini paltosunun kolları içine sokmuş, atlı tramvaylarında,gelipgeçenlerindegürültüsündenürkerek Sadovaya Sokağı’ndan Suhareva Kulesi’ne kadar, oradan KızılKapı’yakadaryürüdü,sonraBasmanna’yadöndü.Bir meyhaneyegiripbüyükbirbardakvotkaiçti.Amabiryararı olmadı bunun. Razgulyay’a kadar gittikten sonra sağa döndü,dahaöncehiçgirmediğisokaklaragiripçıktı.AltındanYauza’nınçağlayarakaktığı,üzerindenKızılKışlalar’ın sırasıraışıklarınıngözüktüğüeskiköprüyekadaryürüdü. Ruhsal acısını yeni bir duyguyla, ya da acıyla unutturmakamacıyla–neyapacağınıbilmeden,ağlayarak,titreyerek–paltosuylaceketininönünüaçtı,çıplakgöğsünürüzgâra,ıslakkaraverdi.Amabudaazaltmadıacısını.Ozaman köprününparmaklığındansarktı;aşağıya,çatlayarakakan simsiyah Yauza’ya baktı; kendini baş aşağı ırmağa atmak 1

Yok.ÜniversiteyegitmiştirAllahıncezası. 105

Anton Pavloviç Çehov

geldiiçinden;nevarki,yaşamaduyduğunefretten,tiksintiden,kendicanınakıymakistediğindendeğildibu.Hiçdeğilsebiryeriniincitmek,böylecebiracınınyerinebaşkabiracıyı duymak istiyordu… Ama simsiyah su, karanlık, karla kaplıbomboşkıyıkorkunçtu.İçiürperdi,yolunadevametti.KızılKışlalarboyuncayürüdü,sonrageridöndü,birkoruyagirdi,korudanköprüyeçıktıgene… “Hayır,eve,eve!”diyegeçiriyorduiçinden,“Galibaevdedahaazacıçekiyorum…” Dönüpeveyürüdü.Odasınagirinceıslakpaltosuylaşapkasınıçıkarıpattı,duvarlarboyuncayürümeyebaşladıgene, sabahakadaryürüdü,yürüdü… 7 ErtesigünresimbölümüöğrencisiyletıpfakültesiöğrencisionageldiklerindeVasilyev–gömleğiparamparça,kollarıısırıkiçinde–odadadönüpduruyor,hıçkırahıçkıraağlamayabaşlayıpacıdaninliyordu.Arkadaşlarınıgörünce, —Allahaşkına!–dedi.–Nereyeolursagötürünbeni,ne istersenizyapın,amaAllahaşkınaçabukkurtarınbeni!Kendimiöldüreceğim Resim bölümü öğrencisinin yüzü bembeyaz oldu, eli ayağıtutuştu.Tıpfakültesiöğrencisidehaağladı,haağlayacaktı;amatıpadamlarınınyaşamdakarşılaşılanherdurumda soğukkanlılıklarını, ağırbaşlılıklarını yitirmemek zorundaolduklarınıanımsayıp,durumuönemsemezbirtavırla, —Sinirlerinbozulmuşsenin–dedi.–Amaönemiyok,hemendoktoragidelim. —Nereyeistersenizgidelim,amayalvarırımçabuk! —Telaşlanma.Kendinehâkimolmalısın. Resim bölümü öğrencisiyle tıp fakültesi öğrencisi elleri titreyerekgiydirdilerVasilyev’i,dışarıçıkardılar. Tıpfakültesiöğrencisiyolda, 106

Sinir Bozukluğu

—MihailSergeiççoktanberitanışmakistiyorduseninle –diyeanlatıyordu.–Çokcanayakınbirinsandır,mesleğinin deiyilerindendir.Binsekizyüzseksenikiyılındabitirdifakülteyi,amahastasıçoktur.Öğrencilerledearkadaşgibidir. Vasilyevaceleediyordu: —Hızlıyürüyün,hızlı… MihailSergeiç–sarışın,şişmanbirdoktordu–kibar,ağırbaşlı,sondereceresmikarşıladıüçarkadaşı;yalnızcadudağınınbirkıyısıylagülümseyerek, —ArkadaşınızMayerileresimbölümüöğrencisihastalığınızdansözetmişlerdi–dedi.–Sizeyardımcıolmakhazverecektirbana.Evet?Oturunuzlütfen… Doktor,masasınınönündekibüyükkoltuğaoturttuVasilyev’i,sigarakutusunusürdüönüne.Dizleriniovuşturarak, —Evetefendim–diyekonuşmayabaşladı.–Gelelimasıl konumuza…Kaçyaşındasınız? Doktorsoruyor,tıpfakültesiöğrencisicevapveriyordu. Vasilyev’inbabasınınözelbazıhastalıklarıolupolmadığını, çokiçipiçmediğini,onakarşıaşırısertdavranıpdavranmadığını,bazıtuhafhuylarınındikkatiçekipçekmediğinisordu doktor.Aynışeyleridedesiiçin,annesi,kardeşleriiçindesordu.Vasilyev’inannesininçokgüzelsesiolduğunu,bazentiyatrooyunlarındabilerolaldığınıöğrenincebirdenheyecanlandıdoktor, —Affedersiniz–dedi,–annenizdetiyatroyakarşıaşırıbir tutkuvarmıydıacaba,hatırlıyormusunuz? Yirmidakikageçmiştiaradan,doktorundizleriniovalaması,hepaynışeylerdensözetmesiVasilyev’incanınısıkmayabaşlamıştı. —Doktor–dedi,–anladığımkadarıyla,hastalığımınkalıtsalolupolmadığınıöğrenmeyeçalışıyorsunuz.Hayır,kalıtsaldeğildirhastalığım. DoktordahasonraVasilyev’inçocuklukyıllarındagizli birsuçişleyipişlemediğini,başınıbiryereçarpıpçarpmadı107

Anton Pavloviç Çehov

ğını,bazıeğimleri,tuhaflıkları,özelbazıtutkularıolupolmadığınısordu.Hastasıylaçokyakındanilgilenendoktorlarıngenelliklesorduklarısorularınyarısınahiçcevapverilmese,sağlığaenküçükbirzararıdokunmazbunun;amaMihailSergeiç’inyüzündede,tıpfakültesiöğrencisinin,resimbölümüöğrencisininyüzündede,Vasilyevbusorulardanbirinecevapvermezse,herşeymahvolacakmışgibibiranlatım vardı.Doktorsorduğusorularaaldığıcevaplarınedensebir kâğıda not ediyordu. Vasilyev’in doğal bilimler fakültesini bitirdiğini,şimdidehukukfakültesindeokuduğunuöğrenincedüşünmeyedaldı… Tıpfakültesiöğrencisi, —Geçenyılçokgüzelbiryapıtyazdı…–dedi.Genedudağınınbirkıyısıylagülümsedidoktor, —Affedersiniz–dedi,–sözümükesmeyin,dikkatimidağıtıyorsunuz.Evet,sinirlerinbozulmasındabunundaetkisi olmuştur elbette. Akıl yeteneklerinin zorlanması, aşırı yorgunluk…Evet,evet…–Vasilyev’edöndü–Pekivotkaiçiyor musunuz? —Çokseyrek. Yirmidakikadahageçti.TıpfakültesiöğrencisialçaksesleVasilyev’insinirlerininbozulmasınınaklayakınnedenleri üzerinekendigörüşündensözetmeyebaşlamıştı.Sonra,öncekigünüçübirlikteS.Sokağı’nagittiklerinianlattı. Arkadaşlarıyladoktorunkadınlardan,ouğursuzsokaktanöylesinekayıtsız,soğuk,önemsemezbirtavırlasözetmelerisonderecetuhafgeldiVasilyev’e…Kabaolmamakiçin kendinitutmayaçalışarak, —Doktor,yalnızbirşeysöyleyinbana–dedi,–fuhuşkötümüdür,iyimi? Doktor,buonuniçinbirsorunolmaktançıkalıçokoluyormuş,bukonudabirkuşkusuyokmuşgibi, —Amandostum,sorulacakşeymibu?–dedi.–Böylebir iddiadabulunanmıoldu? 108

Sinir Bozukluğu

Vasilyevkaba, —Ruhdoktorumusunuzsiz?–diyesordu. —Evetefendim,ruhdoktoruyum. Vasilyev ayağa kalktı, odanın içinde bir köşeden öteki köşeyegidipgelmeyebaşladı. —Belkiüçünüzdehaklısınız!–dedi.–Belkide!Amaşaşırtıcıbuluyorumbütünbunları.İkifakültedeokumamıbir mucizesayıyorlar;ikiyılsonrabirkenaraatılacak,unutulup gidecek bir yapıt yazdığım için göklere çıkarıyorlar beni; amadüşmüşkadınlardan,şusandalyelerdensözettiğimgibi kayıtsızsözedemediğimiçindoktoragösteriyorlarbeni,delidiyorlar,banaacıyorlar! Birdennedensekendinede,arkadaşlarınada,öncekigün gördüğüherkesede,şudoktoradaçokçokacımayabaşlamıştı.Ağlamayabaşladı,koltuğuattıkendini. Tıp fakültesi öğrencisiyle resim bölümü öğrencisi soru dolubakışlarınıdoktoradoğrultmuşlardı.Doktor,bugözyaşlarınıda,umutsuzluğudaçokiyianlıyormuşgibi,güven dolubirtavırlayaklaştıVasilyev’e.Birşeysöylemeden,içmesiiçinbirkaçhapverdiona;sonradaVasilyevsakinleşince soyduonu;cildininduyarlılığını,dizlerininreflekslerini,dahabirçokşeyiincelemeyekoyuldu. Vasilyevdüzelmiştibiraz.Doktorunyanındançıktığında kendikendindenutanıyordu.Faytonlarıngürültüsüsinirlerinibozmuyorduartık,yüreğininaltındakiağırlıkda–eriyormuşgibi–giderekhafifliyordu.İkireçetevardıelinde.Birindepotasyumbromür,ötekindemorfinyazılıydı…Dahaöncedebirçokkezalmıştıbunları! Birsüredurdusokakta,düşündü,sonravedalaştıarkadaşlarıyla,ağırağıryürüdü.Üniversiteyegidiyordu. 1888

109

Bahis 1 Karanlıkbirsonbahargecesiydi.Yaşlıbankerodasında biraşağıbiryukarıdolaşıyor,onbeşyılöncesonbaharda verdiğiakşamyemeğinidüşünüyordu.Zekiçokkimsevardı oyemekte,ilginçkonuşmalarolmuştu.Sözdönmüşdolaşmış,sonundaölümcezasınagelmişti.Aralarındaçoksayıda bilimadamı,gazeteciolankonuklarınçoğunluğuölümcezasınakarşıydı.Bucezalandırmayolununzamanıgeçmiş,Hıristiyanlığatersdüşen,töredışıbiryololduğukanısındaydılar.İçlerindenbazılarıölümcezasınınheryerdeömürboyu hapiscezasınaçevrilmesigerektiğigörüşünüsavunuyordu. Evsahibibanker, — Sizin görüşünüze katılmıyorum –diyordu.– Gerçi ölümcezasıdayemedim,ömürboyudayatmadımcezaevinde,amaapriori1 şunusöyleyebilirim,benceölümcezasıçok dahadürüst,çokdahainsancılbirçözümyoludur.Ölümcezası birden öldürüyor, ömür boyu hapis ise yavaş yavaş. Söylermisiniz,sizibirkaçdakikaiçindeöldürencellatmıdır dahaiyibirinsan,yoksacanınızıyıllarboyuağırağırçıkaranmı? 1

apriori:(burada)Birvarsayımolarak.(Latince) 111

Anton Pavloviç Çehov

Konuklardanbiri, —İkisidekötüdür–demişti.–Çünküikisinindeamacı aynıdır,ikisideinsanıöldürüyorsonunda.DevletTanrıdeğildir.İnsanınelindengerektiğindegerivermeyeceğibirşeyi almayahakkıyoktur. Konuklarınarasındabirdeyirmibeşyaşındagençbir hukukçuvardı.Onundabukonudadüşüncesinisorduklarındaşöyledemişti: —Benceölümcezasıda,ömürboyuhapisdeaynıderecedekötüdür;amaölümcezasıylaömürboyuhapistenbirini seçmek zorunda kalsam hiç kuşkusuz, ikinciyi seçerim. Nasılolursaolsun,yaşamakhiçyaşamamaktaniyidir. Heyecanlı bir tartışmaya girmişlerdi. O zamanlar daha genç,sinirliolanbankerbirdenheyecanlanmıştı,yumruğunumasayaindirip,gençhukukçuyadoğrubağırmıştı: —Yanılıyorsunuz!Birhücredetekbaşınızabeşyılbile kalamayacağınızaikimilyonabahsegirerim. Hukukçu, —Sözünüzdeciddiyseniz,beşyıldeğil,onbeşyılkalacağımabahsegirerim–diyekarşılıkvermişti. —Onbeşyılmı?–diyebağırmıştıbanker.–Kabul!Beylerikimilyonkoyuyorumortaya! —Tamam!–demiştihukukçu.–Sizikimilyonkoyuyorsunuz,bendeözgürlüğümü! Sonundagirmişlerdibukorkunç,saçmabahse!Bubahis o zamanlar milyonlarının hesabını bilmeyen, paranın şımarttığı,dünyayıumursamayanbankeriçokheyecanlandırmıştı.Sofradahukukçuyatakılıyor,şöylediyordu. —İşiştenhenüzgeçmemişkenaklınızıbaşınızatoplayın delikanlı.Benimiçinikiüçmilyonbirşeydeğildir,amasiz yaşamınızınengüzelüçdörtyılınıkaybetmektehlikesinigözealıyorsunuz.Üçdörtdiyorum.Çünküdahafazladayanamayacaksınız…Şunudaunutmayınbenimbahtsızdostum, biryereisteyerekkapanmak,zorunlukapanmaktançokda112

Bahis

haağırgelirinsana.İstediğinizandışarıçıkmayahakkınız olduğu düşüncesi hücrede durmadan kemirecektir içinizi. Acıyorumsize! Şimdi, odasında bir aşağı bir yukarı dolaşırken bütün bunlarıanımsıyordubanker.Soruyordukendikendine: —Nediyegirdimbubahsesanki?Hukukçununonbeş yılınıboşaharcamasının,benimdeikimilyonuhavayaatmamınkimeneyararıolacak?Bu,ölümcezasınınömürboyuhapiscezasındaniyiyadakötüolduğunukanıtlayabilecekmiinsanlara?Hayır,genehayır.Saçma,akılsızcabirşey bu.Benimaçımdan,karnıtokbirinsanınkaprisiydibu,hukukçununaçısındanisebasitbirparahırsı… Sonraoakşamdanbugünekadarolanlarıanımsadı.Hukukçununbuonbeşyılıbankerinbahçesindekiküçükyapılardınbirindesıkıbirgözetimaltındageçirmesinekaraverilmişti.Buonbeşyıllıksüreiçindekendisineayrılanbölümün kapısındandışarıçıkmayacaktı.Hiçinsangörmeyecek,insansesiduymayacak,mektup,gazetealmayacaktı.Yalnızca müzikaletiistemesine,kitapokumasına,mektupyazmasına, şarapvetütüniçmesineizinvardı.Bahsinkoşullarınagöre dışdünyaylailişkileriancaksessiz,odasırfbuamaçlakapısınaaçılanküçükpenceredenolabilecekti.Gerekenherşeyi –kitapları,notaları,şarabı,vb.–mektuplaistediğikadargetirtebilecekti.Amageneoküçükpenceredenalacaktıhepsini.Anlaşma,hukukçununbuonbeşyılıkesinlikleyalnızgeçirmesiiçingereklienküçük,enönemsizayrıntılarıbilekapsıyor;onuntamonbeşyıl,14Kasım1870günüsaat12’den, 14Kasım1885günüsaat12’yekadarkapalıkalmasınıöngörüyordu.Hukukçununbukoşulları–ikidakikabileolsa– bozmasıbankerionaikimilyonödemekzorunluluğundan kurtaracaktı. Mahpusluğunilkyılındahukukçuya–kısamektuplarındananlaşıldığıkadarıyla–yalnızlık,cansıkıntısıçokağırgelmişti.Kaldığıbölümdengecegündüz,durmadanpiyanose113

Anton Pavloviç Çehov

sigeliyordu!Şarapdaistemiyordu,tütünde.Şarabıninsanda istek uyandırdığını, isteğinse bir mahpus için en büyük düşmanolduğunu;sonraiyicinsşarapiçipdehiçkimseyi görmemenin,yalnızkalmaktandahacansıkıcıbirşeyolacağınıyazıyordu.Tütünse,odasınınhavasınıbozarmış.Birinci yılçoğunluklahafifkitaplaryollamışlardıhukukçuya.Karmakarışıkolaylarladoluaşkromanları,cinayetöyküleri,hayaliromanlar,komediler,vb… İkinciyılbahçedekiküçükevdepiyanosusmuştu.Hukukçumektuplarındayalnızcaklasikleriistiyorduartık.Beşinci yılyenidenpiyanosesiduyulmayabaşlamıştı,mahpusşarap istemişti. Kapıdaki küçük pencereden içeriyi gözetleyenler bütün bu yıl onun yalnızca yediğini, içtiğini, karyolasında yattığını,sıksıkesnediğini,kendikendiyleöfkeliöfkelikonuştuğunusöylüyorlardı.Kitapokumayıbırakmıştı.Bazıgecelermasayaoturupyazmayabaşlıyor,bütüngeceyazıyor, sabaholuncadayazdıklarınınhepsiniküçükküçükparçalaraayırırcasınayırtıyordu.Birçokkezağladığınıduymuşlardı. Altıncıyılınikinciyarısındamahpusyabancıdiller,felsefevetarihüzerindesıkıbirçalışmayagirişmişti.Hırslavermiştikendinibubilimlere.Öyleki,istediğikitaplarıbanker zoryetiştiriyorduona.Dörtyıliçindeyaklaşıkaltıyüzkitap getirtilmişti.Busıkıçalışmadönemindebankerbiraraşöyle birmektupalmıştımahpusundan:“Sevgiligardiyanım!Bu satırlarısizealtıdildeyazıyorum.Gereklikimseleregösteriniz.Okusunlar.Hiçbiryanlışbulamazlarsayazdıklarımda, yalvarırım,bahçedebirelateşettirinizadamlarınıza.Busilah sesi bana emeklerimin boşa gitmediğini gösterecektir. Tümyüzyılların,tümülkelerinbilgeleribaşkabaşkadillerde konuşurlar,amahepsininiçindeaynıateşyanar.Ah,onları anlayabildiğimiçinşuandanemutluolduğumu,ruhumune büyük bir hazzın doldurduğunu bilemezsiniz!” Mahpusun isteğiyerinegetirilmişti.Bankerbahçedeikielateşetmelerinibuyurmuştuadamlarına. 114

Bahis

Onuncuyıldansonramahpushepmasadaoturuyor,yalnızcaİncil’iokuyordu.Dörtyıldaaltıyüzbilimkitabınınaltındangiripüstündençıkanbirinsanınhiçdekalınolmayan, anlamıaçıkseçikortadabirkitapüzerindehandiysebiryıl çalışmasıtuhafgeliyordubankere.İncil’densonraçeşitlidinlerintarihleriyledinkitaplarıgelmişti. Mahpusluğun son iki yılında seçim yapmadan ha bire okumuştuhukukçu.KâhByron’uyadaShakespeare’iistiyordu.Kimizamanbirkimyakitabıiletıpkitabını,birromanı,herhangibirfelsefeyadadinkitabınıaynıandaistediğimektuplargeliyorduondan.Parçalanangemisininartıklarıortasındakalanbirinsanın,canınıkurtarmakiçinheyecanlabiroparçaya,birbuparçayatutunmasınabenziyordu okuması. 2 Yaşlıbankerbütünbunlarıanımsıyor,düşünüyordu: “Yarınsaatonikideözgürlüğünekavuşuyor.Sözleşmemizegöreikimilyonuvermekzorundakalacağımona.Bu parayı verirsem, mahvoldum demektir. Meteliksiz kalırım…” Onbeşyılöncemilyonlarınınhesabınıbilmiyordu,şimdi de parasının mı, borcunun mu çok olduğunu sormaya korkuyordukendine.Borsafırtınası,tehlikelivurgunlar,yaşlılığında bile bırakamadığı çılgınlıklar işlerini yavaş yavaş kötüyegötürmüş;korkusuz,kendineçokgüvenen,mağrur milyoneritahvillerinheryükselişyadadüşüşündetitreyen, sıradanbirbankeryapmıştı. İhtiyar,mutsuzlukiçindesaçlarınayapışıp, —Allahbelasınıversinşubahsin!–diyemırıldandı.–Niçin geberip gitmedi şu adam? Daha kırk yaşında. Elimde avucumdakisonparamıalacak,evlenecek,mutlulukiçinde yüzecek,borsaoyunlarınakatılacak;oysabenbiryoksulgibigıptaylabakacağımona,hergünaynışeyisöyleyecekba115

Anton Pavloviç Çehov

na:“Mutluluğumusizeborçluyum,izinverindeyardımedeyimsize!”Hayır,bukadarıdafazla!İflastan,yüzkarasındankurtulmanıntekyolubuadamınölümüdür! Saatüçüvurdu.Bankerkulakkabarttı.Evdeherkesuyuyordu,yalnızcaüşümüşağaçlarındallarıhışırdıyordu.Bahçedehiçsesçıkarmamayadikkatederek,onbeşyıldırkilitli kapınınanahtarınıkasadanaldı,paltosunugiyipevdençıktı. Dışarısıkaranlık,soğuktu.Yağmuryağıyordu.Islak,keskin bir rüzgâr uğulduyordu bahçede, ağaçları sallıyordu. Bankergözlerinikısarakbakıyordu,amaönünüdegöremiyordu,beyazheykelcikleride,küçükevide,ağaçlarıda… Küçükeveyaklaşıncaikikezseslendinöbetçiye.Cevapveren olmadı. Besbelli soğuktan, yağmurdan kaçmıştı; şimdi mutfaktayadalimonluktabiryerdeuyuyordu. “Düşündüğümgibiyapacakgücükendimdebulabilirsem, öncenöbetçidenkuşkulanacaklardır,”diyegeçirdiiçinden. Karanlıktaelyordamıylaçıktımerdiveni,kapıyıaçtı,küçükevegirdi,geneelyordamıylaküçükkoridorageçti,bir kibrityaktı.Görünürlerdekimsecikleryoktu.Burada,kimin olduğunu bilmediği yatağı alınmış bir karyola ile köşede dökmedemir,küçükbirsobavardı.Mahpusunodasınınkapısındakimühürsağlamdı. Kibritsönünceheyecandantitreyerekküçükpencereden içeribaktı. Mahpusunodasınıyananmumuncılızışığıaydınlatıyordu.Masadaoturuyordumahpus.Yalnızcasırtı,saçları,bir dekollarıgörünüyordu.Masanınüstündede,masanınyanındakiikikoltuklahalınınüstündedeaçıkkitaplardoluydu. Beşdakikageçtiaradan,mahpusbirkezbilekıpırdamamıştı.Onbeşyıllıkmahpuslukkıpırdamadanoturmayıöğretmişti ona. Banker parmağıyla tıklattı pencereni camını, mahpusgenekıpırdamadı.Ozamanbankermührükapıdan dikkatleçıkardı,anahtarıdeliğinesoktu. 116

Bahis

Paslanmışkilitboğukbirsesçıkardı,gıcırdayarakaçıldı kapı. Banker, kapı gıcırdayınca içerden şaşkınlık dolu bir haykırışın,ayaksesleriningeleceğinibekliyordu,amaüçdakikageçmiştiaradan,eskisigibisessizlikvardıkapınınarkasında.Odayagirmeyekararverdi. Olağaninsanabenzemeyenbiradamoturuyordumasada.Üzeriderikaplıbiriskelettisanki,saçlarıkadınsaçıgibi uzundu.Sakalıdauzun,karmakarışıktı.Yüzününrengikirlisarı,avurtlarıçökük,sırtıdar,uzundu;saçısakalıbirbirinekarışmışbaşınıdayadığıkoluöylesineince,cılızdıki,bakınca birden dehşete kapılmıştı banker. Saçlarının arasına tektükbeyazsaçbilevardı;çökmüşyüzünügörendünyada inanamazdı onun henüz kırk yaşında olduğuna. Uyuyordu… Başı öne düşmüştü. Masanın üzerinde, önünde, ince birelyazısıyladoldurulmuşbirkâğıtduruyordu. Banker“Zavallıadam!”diyegeçirdiiçinden.“Uyuyor, belki de şu anda milyonları görüyordur düşünde. Bu yarı ölüyütutupyatağınüzerineatmam,yastığıyüzünehafifçe bastırmamyeter.Eniyiniyetlibirbilirkişibilecinayetizibulamazbunda.Amaöncebakalımşukâğıdaneleryazmış…” Bankermasanınüzerindenaldıkâğıdı,okumayabaşladı: “Yarınsaatonikideözgürlüğüme,insanlarınarasınagirmekhakkınakavuşuyorum.Amabuodadançıkmadan,güneşigörmedenöncesizlerebirkaçşeysöylemekistiyorum. ŞuandabenigörenTanrı’nınhuzurundabütünaçıkyürekliliğimlesöylüyorumsize:Özgürlüğünde,yaşamında,sağlığında,kitaplarınızda,dünyanimetleriolarakadıgeçenher şeyindeenküçükbirdeğeri,anlamıyokturbenimiçin. Dünyadakiyaşamıbuonbeşyıliçindedikkatleinceledim.Evet,dünyayıda,insanlarıdagörmedim,amakitaplarınızda misk kokulu şaraplarınızdan içtim, şarkılar söyledim, ormanlarda geyiklerin, yabani domuzların peşinden koştum,kadınlarısevdim…Yüceozanlarınızınbüyüleriyle yaratılmışbulutlargibigökseldilberlergeldilerbanagecele117

Anton Pavloviç Çehov

ri,başımıdöndürençokgüzelmasallarfısıldadılarkulağıma. KitaplarınızdaElbruz’un,Montblanc’ındoruklarınatırmandım;oradan,güneşinsabahlarınasıldoğduğunu,akşamları gökyüzünüde,okyanusuda,dağlarıntepelerinidenasılkızıl bir ışığı boğduğunu gördüm; oradan, başımın üstünde şimşeklerin bulutları yararak nasıl çaktıklarını gördüm; yemyeşilormanlargördüm,çayırlar,ırmaklar,göller;kentler gördüm; denizkızlarının şarkılarını, çobanların kavallarından çıkan ezgileri dinledim; bana Tanrı’dan söz etmek için yanıma konan meleklerin kanatlarına sürdüm elimi… Kitaplarınızdadipsizuçurumlaraattımkendimi,mucizeler yarattım,öldürdüm,kentleryaktım,yenidinleryaymayaçalıştım,krallıkyönettim… Bilgekişiyaptıbenikitaplarınız.Yorulmakbilmezinsan zekâsınınyüzyıllardanberiyarattığıherşeyikafatasımıniçinesıkıştırdım.Hepinizdenbilgiliolduğumubiliyorum. Kitaplarınızıda,dünyanimetlerinide,bilgeliğideküçük görüyorumşimdi.Dünyadaherşeyboş,saçma,birserapgibi aldatıcıdır. İstediğiniz kadar mağrur olun; zeki, güzel olun,amaölümsonundatarlafarelerigibisilipgötürecektir siziyeryüzünden;geridebıraktıklarınıza,tarihe,yücekişilerinizinölümsüzlüğünegelince,onlardabirgünyeryuvarlağıylabirliktedonuptaşlayacakyadayanıpkülolacak. Çıldırmışsınızsiz,yolunuzuşaşırmışsınız.Yalanıgerçek, çirkinliğidegüzelliksanıyorsunuz.Herhangibirdurumsonucuelmaağaçları,portakalağaçlarıelma,portakalyerine birdenkurbağa,kertenkeleverseyadagüllerterlemişatgibikokmayabaşlasa,şaşırıpkalırdınızdeğilmi?İştebende yerigöğeyeğlediğiniziçinsizeöyleşaşırıyorum.Anlamakistemiyorumsizi. Yaşamınızıntemeldeğeriolanşeylerdeniğrendiğimidavranışlarımla da göstermek için, bir zamanlar beni cennete götürecek diye hayalini kurduğum, şimdiyse umursamadığımikimilyonualmayacağım.Buparayıalmakhakkından 118

Bahis

kendimiyoksunetmekiçin,kararlaştırdığımızandanbeşsaatönceçıkacağımburadan,böylecesözleşmeyibozmuşolacağım.” Bankermasanınüzerinekoydukâğıdı,butuhafadamı başındanöptü,gözlerindenyaşlarboşandı,dışarıçıktı.Ömründehiçbirzaman,borsadakibüyükkayıplarındansonra bileoandakikadarküçükgörmemiştikendini.Evedönünceyatağınayattı,amaheyecanı,gözyaşlarıuzunsüreengel olduuyumasına… Ertesisabahnöbetçiler–yüzleribembeyaz–koşarakgelip,küçükevdekalanadamınbahçeyebakanpenceredendışarıatladığını,avlukapısındançıkıpgittiğinihaberverdiler. Banker hizmetçileriyle birlikte küçük eve koştu, mahpusununkaçmışolduğunukendidegördü.Sonragereksizbirtakımsöylentilerenedenolmamasıiçin,mahpusunhakkından vazgeçtiğiniyazdığıkâğıdıaldımasadan,odasınadönünce kasasınakilitledi. 1888

119

Besleme Geceyarısı.OnüçyaşındakibeslemeVarka,beşiğisallarkenbiryandandauykulubirninnitutturmuş,mırıldanıyor: Uyusun da büyüsün, ninni, Tıpış tıpış yürüsün, ninni… Meryem Ana tasvirinin önünde küçük, yeşil bir lamba yanıyor.Odanınbirbaşındanötekibaşınageriliipte,kurumalarıiçinkundakbezleri,iri,karapantolonlarasılı.Lambanınışığı,tavandageniş,yeşilbiryuvarlakçizmiş,kundakların, pantolonların uzun gölgeleri sobanın, beşiğin, Varka’nınüstünedüşmüş…Lambanınışığıtitreştiğindetavandakiyuvarlakilegölgelercanlanıyor,rüzgârdanmışgibidalgalanıyorlar.Boğucubirhavavariçeride.Koyubirlahana çorbasıveköselekokususarmışheryanı. Bebekağlıyor.Bağırmaktansesikısıldığı,bitkindüştüğü haldeyinedeağlamayıkesmiyor.Yatışacağadabenzemiyor. Varka’nınuykusuvar.Gözkapaklarıkapanıyor,başıikide birönünedüşüyor,boynuçokağrıyor.Negözkapaklarını kaldıracak,nededudaklarınıoynatacakgücüvar.Yüzükurumuş,odunlaşmış,başıtopluiğnebaşıkadarküçülmüşgibi geliyorona. 121

Anton Pavloviç Çehov

—Uyusundabüyüsünninni–diyemırıldanıyorVarka,– tıpıştıpışyürüsün… Bircırcırböceğisobanıniçindecırlıyor.Yanodada,duvarınötesindebeyveKalfaAfanasiyhorluyorlar…Beşikacıklıacıklıgıcırdıyor,Varkamırıltıylaninnisöylüyor…Gecenin sessizliğinde her şey birleşiyor, rahat döşekte yatarken dinlemesipektatlıbirninnioluveriyor.Amabumüzikinsanınsinirinibozmaktan,onucanındanbezdirmektenbaşka birşeyeyaramıyorşimdi.ÇünküVarka’nınüzerinegevşeklikçöktürüyor,uykusunugetiriyor.OysauyuyamazVarka. Allahsaklasın,biruyusa,hanımlabeycanınıçıkartanakadardöverleronusonra. Lambagözkırpıyorsanki.Yeşilyuvarlakilegölgelerhareketegeçiyor,Varka’nınyarıaçık,dalgıngözlerininönündeöteyeberiyekayıyor,uykulubeynindedumanlıdüşleryaratıyorlar.Varka,gökyüzündebirbiriardındankoşuşan,bebekgibiağlaşankapkarabulutlargörüyorhayalinde.Veiştegüçlübirrüzgârçıkıptümünüdağıtıyor.Varka,cıvıkçamurlakaplıgenişbirşosegörüyor.Birdiziyükarabasıgüçlükleilerliyor,omuzlarındaağırçuvallarlaikibüklüminsanlareleletutuşmuşyürümeyeçalışıyor,karmakarışıkbirsürü gölge, ortalıkta dolaşıyor. Soğuk görünüşlü bulutların arasındanşoseninikiyanındaormanlargözüktü.Çuvaltaşıyanikibüklüminsanlarlagölgelerbirdençamurayatıyor. “Niçinçamuruniçindeyatıyorsunuz?”diyesoruyorVarka. “Uyuyacağız,uyuyacağız”diyorlar,berikiler.Vederin,tatlı biruykuyadalıyorlar.Birsürüsaksağanvekargageliptelgraftelinekonuyor,küçükçocukgibibağrışarakuyuyanlarıuyandırmayaçalışıyor.Varka, —Ninni,ninni…–diyemırıldanırkenkendinikaranlık, havasızbirköyevindegörüyorşimdi. Toprağıbololsun,ölmüşbabasıYefimStepanovyerde kıvranıyor. Varka onu görmüyor, ama acıdan tahtaların üzerinde yuvarlanışını, inleyişini işitiyor. Kendi deyişiyle: 122

Besleme

“Fıtığıağrıyor”.Acısıöylesinedayanılmazki,teksözcükbilesöylemiyor,yalnızcaderinderin,hırslasoluyor,dişlerini “tak–tak–tak”diyetrampetgibitakırdatıyor. BirazönceannesiPelageya,beylere,Yefim’inölmeküzereolduğunusöylemekiçinkoşarakçıkıpgitmişti.Buzamanakadardönmüşolmalıydı.Varka,sobanınüstündekidöşeğinde yatıyor. İstiyor, ama uyuyamıyor, babasının “tak–tak”larını dinliyor. İşte, bir arabanın tekerlek sesleri duyuldu. Buraya geliyor. Bey, kentten onlara konuk gelen genç doktoru göndermiş. Doktor içeri giriyor. Karanlıkta görünmüyor,amaöksürüğüvekapıyıkapadığıduyuluyor. —Işığıyakın–diyor. Yefimkarşılıkveriyor:“Tak–tak–tak…” Pelageya, aceleyle sobanın üstüne atılıp kibritleri koydukları çanak parçasını aramaya koyuluyor. Aradan hayli zamangeçiyor,amakibrithâlâbulunamadı.Sessizliktedoktor,cebindenkendikibritiniçıkarıpyakıyor. Pelageya, —Birdakika,efendim,birdakika–diyorvekoşarakdışarıçıkıyor,birazsonraelindeyanayanaufacıkkalmışbir mumparçasıylagerigeliyor. Yefim’inyanaklarıalal,gözlerifaltaşıgibiaçık,bakışlarıkeskin.Oradakileriniçleriniokuyorsanki.Doktorüzerineeğilerek: —Neyinvar?–diyor.–Durbakayım!O!..Nezamandan beriburanböyle? —Nebileyimben.Ecelgeldi,beyim,ecel…Ömrütükettik… —Saçmalama…İyileştiririzbizseni!.. —Canınıznasılisterseöyleyapınanambabam.Candanteşekkürederimsize,amaboşunayorulacaksınız,bir şeyi değiştiremeyeceksiniz, biliyorum… Azrail gelip insanın başucuna konduktan sonra insanoğlunun elinden bir şeygelmez. 123

Anton Pavloviç Çehov

On beş dakika muayene ediyor doktor Yefim’i. Sonra doğruluyor: —Benimyapabileceğimbirşeyyok…–diyor.–Hastaneyegitmengerek,ancakoradaameliyatedebilirlerseni.Zamankaybetmedenhemengit…Gitmezliketmesakın!Vakit hayligeç,şimdiherkesuyuyor,amazararıyok,birpusula veririmsana.Duydunmu? Pelageyaatılıyoryandan: —Efendim,neylegitsinistiyorsunuz?Atımızyokki bizim. —Olsun,beyesöylerim,birarabaverirsize. Doktorgidiyor,mumsönüyorve“tak–tak”laryinebaşlıyor…Yarımsaatsonrabirarabanındahayaklaştığıişitiliyor.Bu,beyinhastaneyegitmesiiçinYefim’egönderdiğiarabadır.Yefimhazırlanıyorvegidiyor… Veiştegüzel,ışıkdolubirgündoğuyor.Pelageyaevde yok. Hastaneye, Yefim’in durumunu öğrenmeye gitti. Bir yerde bir çocuk ağlıyor. Varka, birinin kendi sesiyle ninni söylediğiniduyuyor: —Uyusundabüyüsün,ninni;tıpıştıpışyürüsün,ninni… Kapıaçılıyor,Pelageyaiçerigiriyor.Haççıkardıktansonrafısıltıyla, —Gece,ağrısınıdindirmişler,sabahruhunuteslimetmiş –diyor.–Allahrahmeteylesin,nuriçindeyatsın…Doktorlar,“Geçkaldınız”dediler…Dahaöncegitseymişkurtulurmuş… Varkakoşarakormanagidiyor,ağlamayabaşlıyor.Birisi ensesine aniden öyle bir vuruyor ki, alnı kayın ağacının gövdesinehızlaçarpıyor.Gözlerinikaldırıyor,ayakkabıcılık yapanbeyinikarşısındagörüyor. —Neyapıyorsun,Allahınbelası?–diyorbey.–Yavrum ağlıyor,duymuyormusun? VekulağındanyakalayarakhızlasarsıyorVarka’yı.Bey gittiktensonraVarkabeşiğisallamaya,ninnimırıldanmaya 124

Besleme

devamediyor.Yeşilyuvarlakilepantolon,kundakbezigölgeleri göz kırpıyorlar ona ve biraz sonra yine kendilerine bağlıyorlaronu.Genecıvıkçamurşoseyigörüyor.Omuzlarındaağırtorbalartaşıyanikibüklüminsanlarilegölgeler hâlâ uyuyorlar. Onları seyrederken ölesiye uyumak istiyor Varka.Neredeyseayaktauyuyacak,amayanısırayürüyen annesiPelageyahabiredahaçabukyürümesiiçindürtüklüyoronu.İşegirmekiçinkentegidiyorlar.Varka,karşılaştıklarıyolcularayakarıyor: —Allahrızasıiçinbirsadakaverin!İyiyüreklibeylerimiz,küçükbirsadakayıesirgemeyinbizden! Tanıdıkbirsesyanıtveriyorona: —Çocuğuverbana! Varkaayılamıyor,aynısesbukezdahakızgın, —Çocuğuverbana,diyorum!–diyebağırıyor.–Uyuyorsundeğilmi,geberesice! Varka şaşkınlıkla yerinden sıçrayıp çevresine bakınıyor vedurumuhemenkavrıyor.Neşose,nePelageya,nedesadakaverenyolcularvar.Yalnız,bebeğiemzirmeyegelenhanımvar.Odanınortasındaayaktaduruyor.Şişko,iriyarıbayan,bebeğiemziripyatıştırmayaçalışırkenVarkaayaktaduruyor,onabakıyor.Hanımınınişinibitirmesinibekliyor.Dışarıdagökyavaşyavaşmavileşiyor,tavandakiyeşilyuvarlaklagölgelerbellibelirsizsoluklaşıyor.Sabaholmaküzere. Hanım,geceliğininönünüiliklerken, —Al!–diyor.–Çokağlıyor,herhaldenazardeğdiyavruma. Varkabebeğialıyor,beşiğineyatırıyorveyenidensallamayabaşlıyor.Yeşilyuvarlaklagölgeleryavaşyavaşkayboluyorlar.Artıkhiçbirşeykafasınagiripaklınıkarıştırmıyor. Uyumakistiyor,hemçokistiyor.Uykusunudağıtmakiçin başını beşiğin kenarına dayayıp kendisi de beşikle birlikte sallanıyor,amaboşuna,gözkapaklarıyinekapanıyor,başı dönüyor.Sessizliktebirden,ötekiodadanbeyinsesigürlüyor: 125

Anton Pavloviç Çehov

—Varka,sobayıyak! ArtıkkalkıpişegirişmezamanınıngeldiğinianlıyorVarka.Beşiğibırakıpodunalmakiçinodunluğakoşuyor.Varkadaharahattırşimdi.Koşarken,dolaşırken,oturduğuzamanki gibi başına vurmuyor uyku. Odunu getirip sobayı yakmaya koyuluyor. Odunlaşmış yüzünün yumuşadığını, düşüncelerininaydınlığakavuştuğunuseziyor. Hanım, —Varka,semaveriyak!–diyesesleniyor. Varka henüz çırayı yarmış, ateşlemiş, semaverin altına sokuyorki,birsesdahaişitiliyor: —Varka,beyinçizmelerininçamurunutemizle! Varka döşemeye oturup çizmeleri temizlemeye koyuluyor.Biryandanda,“başınıgeniş,derinçizmeniniçinesokup birazkestirseneiyiolurdu”diyegeçiriyoriçinden…Vebirdençizmelerbüyüyor,büyüyor,şişiyor,bütünodayıdolduruyor.Varka’nınelindekifırçayeredüşüyor.Hemen,fırça gözündebüyümesin,oynayıpdurmasındiyebaşınıikiyana sallıyor,gözleriniiyiceaçıyor. —Varka,dışmerdivenleriyıka,müşterilereayıpoluyor! Varkamerdivenleriyıkıyor,odalarıtopluyor,ötekisobayıyakıyor,alışverişekoşuyor.Başınıkaşıyacakzamanıyok. Amaşu,mutfaktadikilippatatessoymakolmasa…Başınıbirşeyyeredoğruçekiyorsanki,gözlerininönündepatateslerkararıyor,bıçakelindenkayıyor.Bunlaryetmiyormuş gibi,birdegiysisininkolunudirseğinekadarsıvamışöfkeli bayan,çevresindedolaşıpbağıraçağırasöylenmiyormu… Varka’nınkafasınıniçindeçangibiçınlıyorbuses.Öğleden sonrakiçamaşır,dikişişlerideoldukçayorucu.Öyleanlar oluyorki,herşeyeboşvererekşöyleyereuzanıpdoyasıyabir uykuçekmekistiyorcanı. Günakşamoluyor.Dışarıdahavanınyavaşyavaşkararmasını uykulu gözlerle seyrederken uyuşmuş şakaklarını ovuyorvenedeninikendisinindebilmediğibirgülümseme 126

Besleme

dolaşıyordudaklarında.Akşamınloşluğu,kapanangözleriniokşuyor,derinbiruykumüjdeliyorona.Geceoturmaya konuklargeliyor. Hanım, —Varka,semaverikoy!–diyesesleniyor. Semaverdeokadarküçükki…Konuklarçayadoyuncayadekbeşkereyakmakgerekiyoronu.Çayiçildiktensonra Varkatambirsaatkapıdibindedikilipkonuklarabakıyor, buyrukbekliyor. —Varka,koşikişişebiraal! Varkaokgibifırlayıpuykusuylayarışıyormuşgibiolancagücüylekoşuyor. —Varka,birkoşugitvotkagetirbakayım!Varka,şişe açacağınerede?Varka,balıklarıtemizle! Veiştekonuklardagidiyorlar.Işıklarbirbirsönüyor,hanımlabeyyatıyorlar.Sonbirbuyrukdahaduyuluyor: —Varka,çocuğusalla! Sobanıniçindecırcırböceğicırlıyor,yeşilyuvarlaktavanda,pantolonvekundakbezleriningölgeleriyineVarka’nın yarıaçıkgözlerininönündeoynaşıyor,titreşiyor,düşüncelerinibulandırıyor. —Uyusundabüyüsün,ninni–diyemırıldanıyorVarka,– tıpıştıpışyürüsün… Ama bebek susacağa benzemiyor, çatlayacak gibi ağlıyor.Varkayineçamurluşoseyi,çuvaltaşıyanikibüklüminsanları,Pelageya’yı,Yefim’igörüyor.Hepsinitanıyor,anlıyor,amabuyarıuykuluhalinde,eliniayağınızincirevuran, solukalmasınıengelleyengörünmezgücübirtürlüanlayamıyor.Ondankurtulmakiçinçevresinebakıyor,arıyor,ama boşuna,bulamıyor.Sonundabuacılaradayanamayacağını açıkça görüp bütün gücünü toplayarak yukarıya, tavanda titreşenyeşilyuvarlağabakıyor,çocuğunsesinidinliyorve solukalmasınıengelleyendüşmanıbuluyor: Bebeği… 127

Anton Pavloviç Çehov

Varkagülümsüyor.Böylebasitbirşeyişimdiyedekanlayamamışolmasınaşaşıyor.Yeşilyuvarlak,gölgelervecırcırböceğidegülümsüyor,şaşırıyorlar. Düş, Varka’yı iyice sarıyor. Taburesinden kalkıp içten gülümsüyor,gözlerinikırpmadanodanıniçindedolaşmaya başlıyor. Ellerini ayaklarını zincire vuran bebekten biraz sonra kurtulacağını düşünmek rahatlatıyor onu… Çocuğu öldürdüktensonrauyuyacak,uyuyacak,uyuyacak… Gülümseyerekyeşilyuvarlağaişaretparmağınısallıyor, usulusulbeşiğeyaklaşıyor,bebeğinüzerineeğiliyor,bunca sıkıntıdansonrasonundauyuyabileceğinidüşünerekgülümsüyor. Aradanbirdakikageçmeden,derin,çokderinbiruykuyadalıyor… 1888

128

Köpeğiyle Dolaşan Kadın 1 Herzamanköpeğiyledolaşanbirkadınınsongünlerde sahil yolunda görünmeğe başladığı herkesin dilindeydi. İki haftadanberiYalta’dakaldığıiçinoranınalışkanlıklarınıoldukçabenimseyenDmitriDmitriçGurovdaböyleşeylerle ilgilenmeğebaşlamıştı.BirkaçgündenberiBerne’ningazinosundaoturuyor,sahilyolundabiraşağıbiryukarıdolaşan ortaboylu,bereli,sarışıngençkadını,arkasındankoşanküçücük,beyazevköpeğiniizliyordu. Sonraları,gündebirkaçkezşehirgezisinde,parktakarşılaşmayabaşladılar.Kadınherzamanbirbaşına,beyazköpeğiyle dolaşıyor, beresini başından hiç çıkarmıyordu. Kiminnesiolduğunubilenyoktu.“Köpeğiyledolaşankadın” diyordu. Gurovyanında“Kocasıyadabirtanıdığıyoksatanışmamızfenaolmazdı,”diyedüşünüyordu. Gurovkırkındadeğildi,amaonikiyaşındabirkızı,lisedeokuyanikioğluvardı.Dahaüniversiteninikincisınıfındaykenevlendirmişlerdionu.Şimdiysekarısıondançok dahayaşlıgörünüyordu.Uzunboylu,simsiyahkaşlı,inatçı,gururunasonderecedüşkün,ağırbaşlı,kendideyimiyle, herşeyidüşünerekyapanbirkadındı.Çokokur,yazısında 129

Anton Pavloviç Çehov

sertleştirme işareti1 kullanmaz, kocasını Dmitri değil, Dimitridiyeçağırırdı.Kocasıysaonunpekakılsız,dargörüşlü, çirkin olduğu kanısındaydı. Ondan korkar, evde durmayısevmezdi.Uzunzamandırkarısınaihanetediyordu. Sıksıkyasakaşklaryaşıyor,belkidebununiçin,kadınlar konusundaherzamanyakışıkalmazsözlerkullanıyordu. Yanındakadınlardansözaçılsa,hemenatılır: —İğrençyaratıklar,derdi. Onlariçinistediğikelimelerikullanabilecekkadarbaşındanacıolaylargeçtiğiinancındaydı.Öteyandan,ikigünbu “iğrençyaratıklar”sızdayapamazdı.Erkeklerarasındacanı sıkılır,konuşacakbirşeybulamazdı. Herzamansoğuktuonlarakarşı.Amakadınlarınyanındakendinidahabirserbesthisseder,konuşacakilginçkonularbulurdu.Onlarınhoşlanacaklarıbiçimdedavranmayıiyi becerirdi.Aralarındasusmakbilesıkmazdıonunedense.Dış görünüşünde, davranışlarında, kısacası her şeyinde çekici, esrarlı,kadınlarıngönlünühoşeden,onlarıkendinebağlayanbirşeyvardı.Bunuodabiliyordu.Kendidebuesrarlı şeyinetkisialtındaydı. Hayataönceleri,bilinenohoşçeşniyiveren;ağırbaşlı,helekararsız,hareketegeçmekiçinyerlerindenoynamayabir türlükararveremeyenMoskovalıerkeklereiçten,küçükbir serüvengibigözükenhertürlükadınerkekyakınlaşmasının, zamanlabüyüyüpbaşlıbaşınabirdertolduğunu,sonunda peksıkıcıbirhalaldığınıbirçokolay,özellikleacıolaylaröğretmişti Gurov’a. Ama karşısına hoşlanabileceği bir kadın çıktığındabudersihemencecikunutuverir,yaşamakhevesinekapılır,herşeyiolağan,eğlencedolusanırdı. Birakşamüzeriparktayemekyerken,berelikadınınağır adımlarlayanındakiboşmasayadoğrugeldiğinigördü.Gu1

Sertleştirmeişareti,Rusça’dasertsonluhersözcüğünsonundakullanılanbirişaretti.19.yüzyılınsonlarındakaldırıldı. 130

Köpeğiyle Dolaşan Kadın

rovdahailkbakıştaadımatışından,yüzifadesinden,giyinişinden,taranışındanbukadınınevliolduğunu,soylubiraileden geldiğini, Yalta’da ilk kez bulunduğunu, burada bir başınakaldığınıvecanınınpeksıkıldığınıanlamıştı…Yalta’dakadınerkekilişkilerininyüzkızartıcılığıüzerineanlatılanların yarısından çoğunun yalan olduğunu, bu öyküleri uyduranların,ellerindengelse,seveseveaynıgünahlarıişleyeceklerinibiliyordu.Böyleinsanlardannefretederdi.Kadın üç adım ötesindeki masaya oturduğunda, kolay kazanılan tutkusaatleri,tepeleregezmeyeçıkmalarüzerineanlatılanlarıhatırladı.Tanımadığı,adınısanınıbildiğibirkadınlayaşayabileceğikısaömürlüyıldırımaşkınınhayaligözlerinikamaştırdı,başınıdöndürdü. Okşayıcıtavırlarlaküçükköpeğiyanınaçağırdı,hayvan gelince,tehditedergibiişaretparmağınısalladı.Köpekhırlamayabaşlayıncaparmağınıdahaçoksalladı. Kadın,Gurov’unyüzünebakarakgözleriniyereindirdi. Kızarak: —Korkmayın,ısırmaz–dedi. —Kemikverebilirmiyimona? Kadın,“evet”anlamınabaşınısallayınca,berikigülümseyerekdevametti: —ÇoktanberimiYalta’sınız? —Bugünbeşincigünoluyor. —Benikincihaftayıdolduruyorum. Biranikisidesustu.Kadın,gözlerinikaldırmadan: —Zamançabukgeçiyor–dedi,–amagenedesıkıcıbir yer. —Âdettendir…herkesYalta’dasıkıldığınısöyler.Belevya daJirdelibiridegelirgelmez:“Ah,nesıkıcıbiryer!”der,“Ne toz,nedumanbu!”BilmeyendeGranada’dangeldisanır. Kadıngülümsedi.Sonra,birbirinitanımayanikiinsangibi yemeklerini yemeği sürdürdüler. Kalkınca birlikte yürüdüler. Özgür, hayatlarından hoşnut, nereye giderlerse, ne 131

Anton Pavloviç Çehov

konuşurlarsakonuşsunlar,umursamayankişilereözgü,şaka dolu,öylepekderinanlamlarıolmayanbirkonuşmabaşladıaralarında.Ağıradımlarlayürüyor,denizinnedenliolağanüstübirışıklaaydınlandığındansözediyorlardı.Yumuşak,sıcakbirmaviyebürünmüştüdeniz.Ayınoluşturduğu altınsarısıbirçizgiortadanikiyebölüyorduonu.Sıcakbir günü izleyen boğucu akşamdan söz ediyorlardı. Gurov, Moskovalıolduğunu,öğreniminidilüzerineyaptığını,ama şimdibankadaçalıştığını,biraraözelbirkorodasöylemeğe hevesettiğini,Moskova’daikieviolduğunuvb.anlattı.KadındanPetersburg’dadoğupbüyüdüğünü,ikiyıldanberiyaşadığı S.’ye gelin gittiğini, Yalta’da daha iki ay kalacağını, birkaç güne kadar kocasını beklediğini öğrendi. Kocasının belediyedemi,yoksabelediyehalkidaresindemiçalıştığını birtürlüanlatamadı,bunakendidegüldü.Gurovbirde,kadınınismininAnnaSergeyevnaolduğunuöğrenmişti. Sonraodasındaheponu,yarıngenebuluşacaklarınıdüşündü.Öyleolmalıydızaten.Yatağagirinceşimdikızıgibi, bukadınındakısabirzamanönceenstitüdeokuduğunu,tanımadığıbiriylekonuşurkengülümseyişindekiürkekliği,sıkılganlığıgetirdigözününönüne.Sezinlememişolamayacağı ogizliniyetlegözününiçinebakıldığı,arkasındangidildiği böylebirdurumlaömründeilkkezkarşıkarşıyakaldığıbelliydi.İncecikgüçsüzboynu,balrengigözlerigeldiaklına. “Amagenedeiçlibirhalivar,”diyegeçirdiiçindenve dönüpuyumayahazırlandı. 2 Tanışmalarınınhaftasıolmuştu.Birtatilgünüydü.İçerideboğucubirsıcak,sokaktakoyutozbulutlarınısavuran, şapkaları uçuran bir rüzgâr vardı. Bütün gün susuzluktan bunalmışlardı.Sıksıkotelgazinosunainmişlerdi.AnnaSergeyevna’yameyvesuyu,dondurmaısmarlamıştıGurov.Gidecekbaşkabiryerleriyoktu. 132

Köpeğiyle Dolaşan Kadın

Akşamüzerihavabirazyatışıncarıhtıma,vapurunlimanınagirişiniizlemeyegittiler.Rıhtımçokkalabalıktı.Herkes birinibekliyorduzahir,çünkühemenherkesinelindebirbuketçiçekvardı.ZenginYaltasosyetesininbaşkayerdepek görünmeyen iki özelliği gözler önüne seriliyordu burada: Gençkızlargibigiyinmişyaşlıkadınlarla,çoksayıdageneral boygösteriyordu. Gemifırtınayüzündengeçkalmıştı,ancakgüneşbattıktan sona gelebildi. Rıhtıma yanaşmadan önce, uzun süre açıkta dolaştı durdu. Anna Sergeyevna, tanıdık arıyormuş gibi,saplıgözlüğüyleyolcuları,gemiyiinceliyordu.Durmadan konuşuyor, birbiriyle ilgisi olmayan sorular soruyor, sorduğunuaradanbirdakikageçmedenunutuyordu.Sonra kalabalıktagözlüğünükaybetti. Gösterişli kalabalık dağıldı. Rüzgâr dinmişti. Gurov ile Anna Sergeyevna tenhalaşmış rıhtımda vapurdan birinin çıkmasınıbekliyorlarmışgibihâlâdikiliyorlardı.AnnaSergeyevna artık konuşmuyordu. Başını çevirip Gurov’a bakmadanelindekiçiçeklerikokluyordu. Gurov: —Akşamadoğruhavabirazdüzeldi–dedi.–Biryeregitseknasılolur? AnnaSergeyevnacevapvermedi. Gurovdurmuşyüzünebakıyordu.Birdensarılıpdudaklarındanöptükadını.Sonraçiçeklerinkokusuylanemlilikleriniciğerlerineçekincekendinegelmişgibi,acabagörenoldumudiyeçevresinebakındı,alçakbirsesle: —Sizegidelim…–dedi. Çabukadımlarlayürüyüprıhtımdanayrıldılar. Anna Sergeyevna’nın odasında boğucu bir sıcak vardı. Japonmağazasındansatınaldığılavantalarınkokusuhavayıdoldurmuştu.Gurovonabakarakşöylegeçiriyorduiçinden:“Şudünyadanetuhafrastlantılaroluyor!”Geçmişten belleğinde kalanlar, kaygısız, saf, aşktan başları dönmüş 133

Anton Pavloviç Çehov

–kısaömürlüdeolsa–bağışladığımutlulukiçinonaminnettarkalanbirtakımkadınlarınanılarıydı.Bunlarınyanında, karısınınyaradılışında,içtensevmeyen,nedenliçoksevdikleriniikidebirgörkemlisözlerleaçığavurun,gösterişli,isterikhareketlerleseven,duygularınınaşkyadatutkudeğilde, onlardandahayüksek,dahaönemlibirşeyolduğunuiddia edenkadınlarla;yaşlandıklarınıyavaşyavaşanlamağabaşlayan,hayattanverebileceğindençokfazlasınıalmakhırsıyla yanıp tutuşan, kaprisli, kafaları çalışmayan, başkaları üzerinde hüküm sürmek hevesinde, hareketlerinin nereye varacağınıhiçtasaetmeyenbirkaçgüzelkadındavardı.SonuncularıeldeettiktensonraGurovonlarıngüzelliklerinden nefret eder, çamaşırlarındaki dantellerden balık pulu gibi tiksinirdi. Gelingörünki,karşısındakikadınınsafgençliğininona verdiği ürkeklikle sıkılganlığı, çekingen halleri hâlâ gitmemişti.Birkapıansızınvurulduğundaduyulanşaşkınlıkhüküm sürüyordu odada. Bir vakitlerin “Köpeğiyle dolaşan kadın”ı,şimdikiAnnaSergeyevnabütünolanları,kötüyola düşmesinenedenolmuşlargibipekciddikarşılıyordu.Alışılmamışbirdurumdubu.Yüzüsarkmış,buruşmuştu.Uzun saçlarıyüzününikiyanındanelemlielemliomuzlarınadökülüyordu. Eski bir tablodaki günahkâr kadın gibi hüzünlü, derindüşünceleredalmıştı.Birarabaşınıkaldırarak: —Pekkötü–dedi.–Herkestenöncesizayıplayacaksınız beni. Masanınüzerindebirkarpuzvardı.Gurovkendinebir dilimkesip,soğukkanlılıklayemeyekoyuldu.Enazındanyarımsaathiçkonuşmadılar. Anna Sergeyevna’nın pek dokunaklı bir duruşu vardı. Dürüst,içten,ömründepekazkötüşeygörmüşbirkadının temiz kokusu vardı üzerinde. Masanın üstünde yanan tek mumunsolukışığı,içindeesenfırtınalarıgöstermeğeyetiyordu.Gurov: 134

Köpeğiyle Dolaşan Kadın

— Seni niçin ayıplayacağım anlayamadım? –dedi.– Ne söylediğinikulağınduyuyormu? AnnaSergeyevna’nıngözleridolmuştu: —Tanrıaffetsinbeni!–diyekarşılıkverdi.–Pekacıbir şeybu. —Kendinihaklıçıkarmağaçalışırgibibirhalinvar. —Nasılhaklıçıkarmağaçalışabilirimkendimi?Kötü,alçakbirkadınım.Kendimdennefretediyorum.Haklıçıkmak daistediğimyok.Kocamıdeğil,kendimialdattım.–Çoktandır aldatıyorum.– Belki de dürüst, iyi bir insandır kocam, amabenimiçinbiruşaktanbaşkabirşeyolamaz.İşyerinde neyaptığını,görevininneolduğunubilmiyorum.OnunlaevlendiğimdehenüzyirmiyaşındaydımEvlendiktensonramerakiçimikemiriyordu.Birşeyleristiyorducanım.“Bizden iyiyaşayanlardavardırelbette”diyordumkendikendime. Dahailginçbirhayatımolsunistiyordum!..Hepdüşünüyordum…Sizanlayamazsınızbuduyguyu.Yeminederim,artık kendimitutamazolmuştum.Birşeyleroluyordubana,kocamahastaolduğumusöyleyipburayageldim…Sizinletanışmadanöncekorüstündegeziyorgibiydim.Neyaptığımı,ne ettiğimibilemiyordum…İştesonundaherkesinaşağılıkbulduğu,iğrendiğipisbirkadınolupçıktım. Anna Sergeyevna’nın içten tavrı, bu yersiz, beklenilmeyenaçılmasıGurov’uöfkelendirmeğe,canınısıkmağabaşlamıştı.Gözlerindeyaşolmasaydı,şakayadarolyaptığınıdüşünecektiya,öylededeğildi.Alçakbirsesle: —Neistediğinianlayamıyorum–dedi. Beriki, yüzünü Gurov’un göğsüne dayayıp var gücüyle sarıldıona: —İnanın,inanınbana,yalvarıyorum…–dedi.–Dürüst, temizbirhayatımolsunistiyorum.Günahtannefretediyorum. Ama ne yaptığımı kendim de bilmiyorum. Öğrenim görmemişkişiler“şeytankandırdı”derler.Benimdeşeytanınkandırdığınısöylemektenbaşkayapacakbirşeyimyok şuanda. 135

Anton Pavloviç Çehov

Gurov: —Yeter,yeter…–diyemırıldandı. Anna Sergeyevna’nın ürkek, dalgın gözlerine bakıyor, yüzünü öpüyor, alçak okşayıcı bir sesle konuşuyordu. Sonundayatıştırabildionu.Birazsonraneşelineşeligülüşmeye başlamışlardı. Dışarıçıktıklarındasahilyolundakimsecikleryoktu.Her yanıselviağaçlarıyladolukentinölübirgörünümüvardı. Öteyandadenizuğulduyor,kayalıklarıdövüyordu.Büyükçebirsandaldalgalarınüstündesallanıyor,kıçındakiuykulufenerinsolukışığıbirgörünüyor,birkayboluyordu. BirfaytonbulupOreanda’yaçekmesinisöylediler.Gurov yolda: —Deminantredesoyadınıöğrendim,dedi.Tahtadavon Dideritsyazıyordu.KocanAlmanmı? —Hayır,sanırımdedesiymişAlman.KendisiOrtodoks. Oreanda’dakiliseyeyakınbirbankaoturupaşağıyıseyrekoyuldular.İkisidesessizduruyordu.SabahsisininarasındanpeksilikgözüyorduYalta.Dağlarıntepelerinihareketsiz,beyazdumanlarkaplamıştı.Biryaprakbilekıpırdamıyordu.Ağustosböceklerinincırıltısıheryanıdoldurmuştu. Aşağılardantaburayakadargelendenizinboğukuğultusu; içhuzurunu,hepimizibekleyensonsuzuykuyusöylüyordu. BuralardadahaneYalta,neOreandavarken,geneuğulduyordudenizaşağıda.Şimdideuğulduyor,birgünbizleryok olduktansonrageneböylekayıtsız,umursamazuğuldayacak.Herbirimizinölüme,hayatakarşıkayıtsızlığınınbudevamlılığında,belkidesonsuzkurtuluşumuzun,yeryüzünde sürüpgidenyaşamlavaroluşzincirininkanıtıvardır.Ortalık aydınlanmayabaşladığındabirokadardahagüzelleşengenç kadınınyanıbaşındaotururkendeniz,dağlar,bulutlarvegenişgökyüzününmasalgörünümüylekendindengeçen,yüreğihafifleyenGurov,yaradılışımızınyücenedenlerini,insanlıkdeğerlerimiziunuttuğumuzdayaptığımız,düşündükleri136

Köpeğiyle Dolaşan Kadın

mizdışındaherşeyin,amaherşeyingerçektenpekhoş,haz vericiolduğunugeçiriyorduiçinden. Biradam–herhaldebekçiydi–gelipyüzlerinebaktı,sonrauzaklaştı.Buayrıntıbileoldukçaesrarlı,hattagüzelgelmiştionlara.Feodosiy’dengelen,artıkgünağardığıiçintüm ışıklarınısöndürmüşbirgemininlimanagirişiniizlediler. SessizliğiilkbozanAnnaSergeyevnaoldu: —Çiydüştü. —Evet,dönelimartık. Kalkıpkentedöndüler. Sonralarıheröğleüzerisahilyolundabuluşmaya,öğleve akşamyemeklerinibirlikteyemeğebaşladılar.Geçisaatlere kadarkolkoladolaşıyorlardı.AnnaSergeyevnageceleriiyi uyuyamadığından, kalbinin pek hızlı çarptığından yakınıyordu.Kıskançlıktan,Gurov’unonayeterincesaygıduymadığındandertyanıyor,hepaynısorularısoruyordu.Parkta ya da gezide otururlarken yakınlarında kimsecikler yoksa, Gurovsarılıpöpüyorduonu.Avarelik,amankimsegörmesindiyeheryanabakıldıktansonraalınankaçamaköpücükler,yakıcısıcak,denizinhoşkokusu,gösterişli,tokişsizgüçsüzler kalabalığı sanki gençleştirmişti Gurov’u. Durmadan Anna Sergeyevna’ya ne hoş ve çekici olduğunu söylüyor, onakarşıaşırıtutkuludavranıyor,dizinindibindenhiçayrılmıyordu.Ötekiise,ikidebirderindüşünceleredalıyor,hem kendinegelmesiiçinGurov’ayalvarıyor,hemdeonunkendisinihiçsevmediğini,aşağılıkbulduğunu,saygısınıyitirdiğinibaşınakakıyordu.Hemenhemenhergünkentdışındabir yere,Oreandayadaçağlayanagidiyorlardı.Herkeresinde demutludönüyorlardı. AnnaSergeyevna’nınkocasıgecikmişti.Birgünbirmektupgeldiondan.Gözlerininkötüolduğunuyazıyor,biran önceevedönmesiiçinkarısınayalvarıyordu.AnnaSergeyevnaheyecanlanmıştı.Gurov’a: —Buradangitmemiyiolacak–dedi.Tanrıböyleistiyor demek. 137

Anton Pavloviç Çehov

İstasyonakadarfaytonlabirgünçekenyolubirliktegittiler.Eksprestreninpenceresinden,aşağıdaki,onugeçirmeyegelenGurov’lakonuşurkenikincizilçaldığında: —Durunsonbirkeredahabakayımsize…–dedi.–İyice göreyimsevdiğimyüzünüzü.Hahişteböyle. Ağlamıyordu, ama son derece üzgün olduğu belliydi. Benziuçuktu,dudaklarıtitriyordu. —Hepsizidüşüneceğim…–diyordu.–Tanrıyanınızda olsun.Benikötüanmayın,yalvarırım.Birdahagörmeyeceğizbirbirimizi.Böylesidahaiyi.Zatenhiçkarşılaşmamamız gerekirdi.Hadi,Allahaemanetolun.Beniunutmayın… Trenhızlauzaklaştı,ışıklarıkayboldu.Birdakikasonra, butatlıkendindengeçişi,buçılgınlığısonaerdirmekistercesine,herşeysözbirliğietmişgibi,gürültüsusmuştu.Gurov perondabirbaşınakalıpdalgındalgınsisliuzaklarabakarken, çekirge cırıltısıyla telefon tellerinin uğultusunu, uykudanyeniuyanmışbirinsanınşaşkınlığıyladinliyordu.Birserüvenin,biraşkındahabittiğini,içindeyalnızanısınınkaldığınıdüşünüyordu…Üzgündü,içindepişmanlığa,elemebenzerbirduyguvardı.Artıkhiçgöremeyeceğibugençkadın, yanındamutluolamamıştı.Onakarşısevimli,içtendiama, davranışlarında, ses tonunda, onu okşayışlarında ince bir alay,istediğinieldeetmişyaşlı,mutlubirerkeğinkabakendinibeğenmişliğigizliydi.AnnaSergeyevna,olağanüstü,iyi yüreklibirinsanbilmiştionu.Çünkügerçekyanlarıylagözükmemiştiona.Kısacasıaldatmıştıonu… Sonbaharkokuyorduistasyon,serinbirakşamdı.Perondançıkarken, —Kuzeyegitmezamanıgeldiartık–diyemırıldanıyordu kendikendine.–Hadibakalım! 3 KışgelmişsayılırdıMoskova’da.Sobalarıyakmağabaşlamışlardı.Sabahlarıçocuklarokulagitmeğehazırlanırken, kahvaltıyaparken,dahagüniyiceağarmamışolduğuiçin, 138

Köpeğiyle Dolaşan Kadın

kısabirzamaniçindeolsa,dadıışıklarıyakıyordu.Soğuklarbaşlamıştı.İlkkaryağdığıgünkayağagitmek,beyazçatılarıseyretmekpekhoşturMoskova’da.Kişikendinibirhafifhisseder,gençlikyıllarınıanımsar.Kırağıdanbeyazlaşmış kayınveıhlamurağaçlarınıncanayakınbirgörünümüvardır.Selvivepalmiyelerdendahabiryakındırlarinsana.Onlarayakınkendağvedenizleridüşünmeyiçekmezcanınız. MoskovalıydıGurov.Güzelveçoksoğukbirgündönmüştüdoğduğukente.Kürklüpaltosunu,yüneldivenlerini giyipPetrovkaCaddesi’ndengeçtiğinde,cumartesiakşamı faytonların çıngıraklarını duyduğunda yeni döndüğü gezi, gördüğü yerler tüm çekiciliklerini yitirmişlerdi gözünde. ZamanlaMoskovayaşamınıniçineiyicegirdi.Hergünüç gazeteyisonsatırınakadarokuyor,amaMoskovagazeteleriniokumaalışkanlığınınolmadığınısöylüyordu.İçkiligazinolara, kulüplere, şölenlere, jübilelere gidiyor; tanınmış avukatveartistlerevinegeldiği,doktorlarkulübündeprofesörlerlekâğıtoynayabildiğiiçinkıvançduyuyordu.Balık çorbasınınbütünbirporsiyonunurahatlıklayiyebiliyordu artık…AradanbiraygeçinceAnnaSergeyevna’nındaötekilergibi,belleğindebirsislekaplıolarakkalacağını,ancak arasıraoduygulugülüşüyledüşünegireceğiniumuyordu. Amanerdeyseikiayolacaktı,kışiyicebastırmıştı,dahadün ayrılmışgibionunlailgiliherşeycanlıydıiçinde.Hatıraları giderekdahaetkili,yakıcıoluyorlardı.Odasındabirbaşına otururken ders çalışan çocuklarının gürültüsü ona kadar gelse,içkiligazinodaiçlibirşarkıyadaorgsolosudinlese, rüzgârşöminedeuğuldasa,belleğindeherşeyhemencanlanıveriyordu. Rıhtımda olanlar, Oreanda’daki sisli sabah, Feodosiy’dengelengemi,öpücükler…Odasındauzunuzun dolaşıyor,ogünleridüşünüyor,kendikendinegülümsüyordu.Sonrahayaledalıyor,geçmişilegeleceğibirbirinekarıştırıyordu.AnnaSergeyevnadüşünegirmiyor,nereyegidersegölgegibiarkasındangeliyordu.Gözlerinikapayıncaonu 139

Anton Pavloviç Çehov

eskisindendahagüzel,genç,incegörüyor,kendinideYalta’da olduğundan daha bir yakışıklı hayal ediyordu. Loş ışıktakitapraflarınınarasından,şömineniniçinden,köşedenhepobakıyorduona.Solukalışını,giysilerininhoşhışırtısını duyar gibi oluyordu. Acaba birazcık olsun, ona benzeyenivarmıdiye,sokaktagördüğüherkadınıinceden inceyesüzüyordu… Anılarınıbirineaçmakisteğiiçiniyavaşyavaşyakmağa başlamıştı.Evdeaşkındansözedemezdi.Dışarıdaiseaçılabileceğikimsesiyoktu.Bankadakiişarkadaşlarıarasındada budeğerlisırrınıaçabileceğiyakındostuyoktu.Hemanlatacakneyivardı?Gerçektensevmişmiydiokadını?AnnaSergeyevna’yabeslediğiduygulardagerçekteniçten,hoşbiryan var mıydı? Aşk ve kadınlar konusunda esrarlı konuşmağa başlamıştı. Bu değişikliğin nedenini kimse sezinlemiyordu. Yalnızbirkeresindekarısısimsiyahkaşlarınıçatarak, —Züpperolühiçgitmiyorsana,Dimitri,demişti. Birakşamdoktorlarkulübündenoyunarkadaşıbirmemurlaçıkarkenartıkdayanamamıştı. — Bilseniz, Yalta’da öyle bir nefis kadınla tanıştım ki, dostum–deyivermişti. Memurarabasınabinipuzaklaşırkenarkasınadönüp, —DmitriDmitriç–diyeseslenmişti. —Nevar? —Yemektesizhaklıydınız,balıkbozuktu! Arkadaşının bu olağan sözleri nedense birdenbire sarsmıştıGurov’u.Aşağılayıcı,kötüniyetliymişlergibigelmişti ona.Neinsafsız,gaddarinsanlarvardışudünyada!Akşamlarınınedenlianlamsız,sıkıcıuğraşlarlageçiriyor,günlerinin değeribilmiyordu!Bitmekbilmeyenooyunlar,tıkınmalar, sarhoşluklar,hepaynıkonuüzerindedönüpdolaşan,bitmez gevezelikler… Bu gereksiz uğraş, gevezelikler ömrünün en güzel, verimli bölümünü boş yere yutuyordu. Sonunda işe yaramaz, kanatsız bir kuşu andıran birkaç gün kalacaktı 140

Köpeğiyle Dolaşan Kadın

ona. O zavallı durumdan çıkmak, kurtulmak isteyecekti, amainsanınakılhastanesinden,cezaevindenkendiisteğiyle çıkamadığıgibi,onundatümçabalarıboşagidecekti! Bütün gece uyuyamadı Gurov, sabaha kadar söylendi durdu.Ertesigünakşamakadarbaşıağrıdı.Ogeceyiizleyen birkaçgecedegözünükırpmadı.Yatağındaoturupdüşündü,düşündü.Kalkıp,odanıniçindedolaşıpdurduğudaoluyordu.Çocuklarındanda,bankadandabıkmıştı.Hiçbiryeregitmeyi,kimleolursaolsunkonuşmayıistemiyorducanı. Aralık ayındaki tatilde yol hazırlığı yaptı, karısına bir gencinişiiçinPetersburg’agideceğinisöyleyerekyolaçıktı. S’yegitti.Buhareketininnedeninikendidebilmiyordu.AnnaSergeyevna’yıgörmek,onunlakonuşmak,elindengelirse buluşmakistiyordu. S’yevardığındasabahtı.Otelin,döşemesiçuhakaplıeniyi odasınıtuttu.Odanınortasındakimasanınüstünderengitozdanbozlaşmış,birsüvaribiçimindebiryazıtakımıvardı.Süvaribirelindeşapkasınıtutuyordu;ötekikoluhavayakalkık, başıkopuktu.Kapıcıgereklibilgiyiverdiona;vonDiderits otelepekyakınEski–GonçarnayaSokağı’ndakikendievinde oturuyordu.Oldukçazengindi,kendiatlarıvardı,kentteherkestanırdıonu.KapıcıDideritsdiyemiyor,Drıdıristdiyordu. GurovoteldençıkıpyürüyerekEski–GonçarnayaSokağı’na gitti, evi buldu. Tam karşısında, kalın çivilerle çakılı uzungribirçitvardı. Birpencerelere,birçitebaktıktansonra,“Böylebirçitten,kimolsakaçıpkurtulmakister,”diyegeçirdiiçinden. “Bugün tatil, kocası muhakkak evdedir.” Doğrudan doğruyaiçerigiriportalığıvelveleyevermekakıllıcaolmazdı.Birnotgöndermekdetehlikeliydi,kocasınınelinegeçebilir,herşeyiberbatederdi.Eniyisifırsatkollamağa,ofırsatı beklemeyekoyuldu.Birdilencininbahçekapısındangirdiğini gördü. Köpekler üzerine saldırdılar. Bir saat sonra açık pencerelerdenpiyanosesigelmeğebaşladı.Sesleronakadar 141

Anton Pavloviç Çehov

zayıfvekarışıkgeliyordu.AnnaSergeyevnaçalıyordukuşkusuz.Birdenbüyükbirkapıaçıldı,yaşlıbirkadınçıktı.Gurov’unYalta’dagördüğübeyazköpekarkasındankoşuyordu.Köpeğiçağırmakistedi,heyecandanadınıunuttu,kalbi kütkütçarpmayabaşlamıştı. Dolaşıyor, dolaştıkça da gri çitten nefret ediyordu. ÖfkeyleAnnaSergeyavna’nınonuartıkunuttuğunu,kimbilir, şimdi kimlerle gönül eğlendirdiğini, sabahtan akşama dek buAllahınbelasıçitiseyretmekzorundakalangençbirkadıniçinbununolağanolduğunudüşünüyordu.Oteledönüp odasınaçıktı,uzunsüreneyapacağınıbilemedenkanepede oturdu,yemeğiniyiyipyattı,akşamakadaruyudu. Gözleriniaçıpdışarıdahavanınkarardığınıgörünce“Ne aptalım,”diyesöylendi.“Busaatekadarniçinuyudumki? Geceneyapacağımşimdi?” Hastanelerdekigibiucuzundan,bozbirbattaniyeörtülü karyolasındankalkarkeniçiiçiniyiyordu: “Gördün mü köpeğiyle dolaşan kadını?.. Serüven istemişticanın,alsanaserüven…Kukumavgibioturşimdide aklınbaşınagelsin” Sabahleyinistasyondabüyükharflerleyazılmışbirduyurugözüneilişmişti:“Geyşa”…İlkkezbuakşamoynayacaktıkentte.Hazırlanıptiyatroyagitti. “İlkoyunageleceğinisanıyorum,”diyedüşünüyordu. Doluydutiyatro.Bütüntaşratiyatrolarındaolduğugibi, burada da avizelerin yukarısı koyu bir sigara dumanıyla kaplıydı,salonkaynaşıyordu.Oyununbaşlamasındanönce kentinzüppelerielleriniarkalarınabağlayıpsahnenindibindeboygösteriyorlardı.Valilocasınınönsırasındagözalıcı şalıyla kızı oturuyordu. Kendisi ise alçakgönüllülükle arka sırayaçekilmişti,ancaklocanınkenarınadadayadığıkolu gözüküyordu. Perde sallanıyor, orkestra hazırlıklarını tamamlıyor, herkes yerine gidip oturuyordu. Bu kargaşanın arasındaGurovdikkatligözlerlearanıyordu. 142

Köpeğiyle Dolaşan Kadın

SonundaAnnaSergeyevnadageldi.Yürüyüpüçüncüsıradakiyerineoturdu.OnabakarkenGurov’unkalbisıkışıyordu.Onuniçinbudünyadaendeğerli,önemliveyakıninsanınbukadınolduğunuanlıyorduşimdi.Taşrakalabalığınıniçindekaybolan,kimseninfarketmediği,elindekababir saplıgözlüktutanbuufaktefekkadıntümhayatınıdoldurmuştu.Kendisiiçinisteyebileceğitekmutluluk,sevinç,üzüntüoidi.Kötübirorkestranınçaldığımüziğidinlerkenonun nekadargüzelçekiciolduğuvardıaklındahep.Düşünüyor, hayalkuruyordu. Anna Sergeyevna’nın yanında, kalın favorili, çok uzun boylu,kalkıkomuzlugençbiradamvardı.Yanyanaoturuyorlardı.Heradımatışındaikiyanaselamveriyormuşgibi başınısallayansırıkgibibirşeydibu.AnnaSergeyevna’nın “uşak”dediğikocasıolmalıydı…Gerçektendesırığıandıranbedeninde,favorilerinde,tepesiaçılmışbaşındabiruşak alçakgönüllülüğüvardı.Safsafgülümsüyordu.Yakasında, tıpkıuşaknumarasıgibi,birbilimnişanıparıldıyordu. İlkaradakocasısigaraiçmeğeçıkınca,AnnaSergeyevna yalnızkaldı.Gurov’unyeridesalondaydı,AnnaSergeyevna’nınyanınasokularaktitrekbirsesle: —Merhaba–dedi. Zorakigülümsemeyeçalışıyordu.AnnaSergeyevnabaşınıkaldırdı,baktı,birdenyüzübembeyazkesildi.Sonrakorkuylabirdahabaktı.Şaşırmıştı,gözlerineinanamıyorgibiydi.Yelpazesiylesaplıgözlüğünü,besbellibayılmamağaçalışarakavucununiçindevargücüylesıkıyordu.İkisidesusuyordu.AnnaSergeyevnaoturuyor;onunyüzifadesinigörünce tüm cesaretini yitiren Gurov, yanına oturmaya çekinerek ayaktadikiliyordu.Kemanveflütakortlarıduyulmayabaşlayıncaikisininiçinibirkorkusarmıştı.Herkesonlarabakıyor, sanıyorlardı. Anna Sergeyevna birden kalkıp çabuk adımlarlaçıkışayürüdü.Gurovdapeşinden…Hiçkonuşmadankoridorlardangeçtiler,birkaçmerdivendeninipçıktılar. 143

Anton Pavloviç Çehov

Yargıçveöğretmen,resmigiysili,göğüslerindenişanlarıolan birsürüinsangeçiyordusağlarındansollarından.Kadınlar, kürklergörürgibioluyorlardı.Açıkpenceredensigaraizmaritlerininkeskinkokusunuheryanadağıtanbirrüzgâresiyordu.KalbiyerindenfırlayacakmışgibiçarpanGurovşöyledüşünüyordu:“Allahım!Buorkestra,buinsanlarniye?” Tamoanda,birdenbire,AnnaSergeyevna’yıistasyonda yolcuettiğiakşamkendikendineartıkherşeyinbittiğini,bir dahagörüşmeyeceklerinidüşündüğünühatırladı,sonadaha çokvardışimdi! Tepesinde“Balkonagiriş”yazılıkaranlık,darbirmerdivendedurduAnnaSergeyevna.Şaşkın,bitkindi.Sıksıksoluyarak: —Çokkorkuttunuzbeni!–dedi.–Öylekorktumki!Heyecandanazdahakalbimduracaktı.Niçingeldiniz?Niçin? Yükseksesle,çabukçabukkonuşarakcevapverdiGurov: — Anlayın beni, Anna Sergeyevna… Yalvarırım anlayın… Anna Sergeyevna korku, sevgi, yakarma dolu gözlerle bakıyorduona.Yüzçizgilerinizihnineiyiceperçinlemekisteğiyle bakışlarını yüzünden ayırmıyordu. Gurov’un söylediklerinianlamadansürdürdükonuşmasını. —Çokacıçekiyorum!Hepsizi,yalnızsizidüşünüyor, ortak anılarımızla yaşıyorum. Ama unutmak zorundayım. Niçin?Niçingeldiniz? Yukarıda,merdiveninbaşındaikiliseöğrencisisigaraiçiyor,aşağıyabakıyorlardı,amaGurov’ungözübirşeygördüğüyoktu.AnnaSergeyevna’yıkendineçekipyüzünü,yanaklarını,elleriniöpmeğebaşladı. Ötekionuitmeğeçalışıyordu.Yılgınbirsesle: —Neyapıyorsunuz?Neyapıyorsunuz?–diyordu.–Çıldırdınızmı?Hemenyarıngidinburadan,hayır,yarındeğil, şimdigidin…Gitmezseniz,lanetlerimsizi,yalvarıyorumgidin…Gelenvar… 144

Köpeğiyle Dolaşan Kadın

Yukarı doğru biri geliyordu merdivenden. Anna Sergeyevnasesinialçaltarakdevametti. — Gitmelisiniz… Duyuyor musunuz, Dmitri Dmitriç? BengelipMoskova’dabulacağımsizi.Hiçmutluolmadım ömrümde,şimdidemutsuzum,ölünceyedekdemutsuzolacağım,biliyorum…Neolur?dahabedbahtetmeyinbenim! YeminederimgeleceğimMoskova’ya!Amaşimdiayrılalım, sevgilim,birtanem,canım,herşeyim,ayrılalım! Gurov’unelinihararetlesıkıpmerdivendenaşağıkoştu. Gözdenkayboluncayadekdönüpdönüparkasına,Gurov’a bakıyordu.Gerçektendemutluolmadığıgözlerindenbelliydi…BirzamanolduğuyerdehareketsizkaldıGurov.Salondaseslerkesilinceşapkasıylapaltosunualıptiyatrodançıktı. 4 AnnaSergeyevnaMoskova’ya,Gurov’agelmeğebaşladı. İkiüçaydabirkocasınayakalandığıkadınhastalığıiçinbir profesöre gözükeceğini söyleyerek gidiyordu. Kocası ona heminanıyor,heminanmıyordu,amayapabileceğibirşey yoktu,katlanıyordu. Anna Sergeyevna Moskova’ya gelince Slav Oteli’ne iniyor,kırmızışapkalıgarsonuGurov’ayolluyordu.Gurovotelegidiyordu,ilişkileriniMoskova’dakimseciklerbilmiyordu. BirkışsabahıGurovgeneotelegidiyordu.(Garsonakşamaramış,bulamamıştıonu)Yolununüzerindekienstitüyekadarkızıylayürümekistemişticanı.İritanelibirsulusepkenyağıyordu.Kızına, —Isısıfırınüstündeüç,genedekaryağıyor–diyordu.– Yeryüzüböylesıcak,amaatmosferinyukarıkesimlerindeısı düşükdemek. —Kışınniçingökgürlemez,babacığım? Gurov bunun nedenini de açıkladı kızına. Konuşurken hepsevgilisiylebuluşmayagittiğini,bunuondanbaşkakimseninbilmediğini,belkidehiçbilemeyeceğinidüşünüyordu. 145

Anton Pavloviç Çehov

İkihayatıvardıGurov’un:İlgilenenherkesinbildiği,baştan başaşartlı,gerçekveyalanladolu,tanıdığıbildiğiötekiinsanlarınkinebenzeyenbirincisiyle;gizlidengizliyeakıpgiden ikincisi…Nedense,belkiderastlantıylagaripbirbiçimdeüst üstegelenolaylaryüzünden,oncaönemli,gerekli,kendini kandırmadığı,içtendavrandığı,hayatınınçekirdeğisaydığı şeyler başkalarından gizliydi. Buna karşılık yalan, gerçeği gizlemek için arkasına saklandığı bankadaki işi, kulüpteki çatışmaları,“iğrençyaratıklar”,toplantılardakarısınagösterdiğiyapmacıksevgihepaçıktanaçığageçiyordu.Kendindenpaybiçerek,gördüklerineinanmıyor;herinsanınbaşkalarındangizlediği,onunkinebenzer,görünendençokçokgüzel bir yaşantısı olduğunu sanıyordu. Herkesin kişisel, asıl gizlilikleregereklisaygınıngösterilmesiniböylesineönemsemesininnedenibelkidebundandı. GurovkızınıokulabıraktıktansonraSlavOteli’negitti. Vestiyerdepaltosunuçıkardı,merdivenleriçıktı,yavaşçakapıyı tıklattı. Anna Sergeyevna akşamdan beri bekliyordu onu. Sevgilisinin hoşlandığı giysisini giymişti. Yolculuk ve beklemektenbitkin,rengiuçuktu.BirangülümsemedenGurov’abaktı,koşupkendinikucağınabıraktı.İkiyıldanberi görüşmemişlergibiuzunsürdüöpüşmeleri.Gurov: —E,nasılsınbakalım?–dedi.–Nehaber? —Durbiraz,anlatacağım…Of,yapamayacağım. Konuşamıyordu,hıçkırıkboğazındadüğümlenmişti.ArkasınıGurov’adönüpmendilinigözlerinebastırdı,ağlıyordu. “Birazağlasın,açılır,”diyedüşündüGurov.“Benşurada oturupbekleyeyim.”Geçipkoltuğaoturdu. Beşdakikasonrazilçalıpgarsonuçağırdı,birçayistedi. Gurovçayınıiçerken,AnnaSergeyevnapencereninönünde arkasıonadönükayaktaağladıhep…Heyecandan,kaderin onlarıböylekötübirbiçimdebirleştirmesininverdiğiiçsızısından ağlıyordu. Ancak gizli görüşebiliyorlar, hırsız gibi herkestenkaçıyorlardı!Yaşamakmıydıbu? 146

Köpeğiyle Dolaşan Kadın

Gurov: —Bırakartıkağlamayı!–dedi. Aşklarınınbiteceğebenzemediğinibiliyordu.AnnaSergeyevnagittikçebağlanıyorduona.Ondanbaşkabirşeygördüğüyoktugözü.Budurumdaonabütünbunlarınbirsonu olacağınısöylemekfaydasızdı.İnanmaz,inanamazdı! Kalkıp yanına gitti, okşamak, biraz şaka yapmak için omuzlarındanyakaladı,tamoandadaaynadakendinigördü. Saçlarıkırlaşmıştı.Sonbirkaçyıldabudenliyaşlanmasına,çökmesineşaştı.Avuçlarınıniçindekiomuzlarsıcacıktılar,titriyorlardı.Henüzsıcak,güzel,amabirgünonungibi solacakbukadınaacıdı.Niçinböyleseviyorduonu?Hiçbir zaman gerçek yanlarıyla gözükmemişti kadınlara. Her zamanhayallerindeyaşattıkları,ömürlerincearadıklarıerkeği sevmişlerdionda.Yanıldıklarınıanladıklarında,nedensegenedesevmeğedevametmişlerdi.Bukadınlardanhiçbirinin yanındamutluolmamıştıGurov.Tanışmışlar,yakınlaşmışlar,ayrılmışlardı,amabirkeregerçeksevgiyitadamamışlardı.AşktanbaşkaherşeyvardıGurov’uniçinde. Ancakşimdi,saçlarıağardıktansonra,ömründeilkkez gerektiğigibiseviyordu. AnnaSergeyevnailepekiçtenikikişi,ikiyakınakraba, karıkoca,içtenikidostgibisevişiyorlardı.Gurov,birbiriiçin yaratıldıklarınainanıyor,amaonunbaşkabirerkeğeaitolmasına,kendisinindebaşkabirkadınlaevlibulunmasınabir anlam veremiyordu. Yakalanıp ayrı ayrı kafeslere tıkılmış dişiveerkek,ikikuşgibiydiler.Geçmişlerindenutanıpşimdikidurumlarınıbağışlıyor,aşklarınınikisinedeihanetettiğineinanıyorlardı. VaktiylecanısıkılıncaistediğişeyiyaparakkendiniavuturduGurov.Şimdibirşeyisteyemiyorduartık.İçindederin biriçsızısıvardı,yalnızcasevimli,içtenolmakistiyordu. —Yeter,sevgilim–dedi.–Ağladığınyeterartık…Şimdi birazkonuşalım.Birşeylerdüşünelim. 147

Anton Pavloviç Çehov

Uzun uzun konuştular. Gizlenmekten, başkalarını kandırmakzorunluluğundan,ayrıkentlerdeyaşamanınyarattığıgüçlüklerden,aylarcagörüşememeninverdiğiacıdankurtulmanınyollarınıaraştırdılar.İnsanıyıldıran,gözünükorkutanbuengellerinasılaşacaklardı? Gurovbaşınıellerininarasınaalıpsaçlarınaasılarak, — Nasıl? Nasıl? –diyordu.– Nasıl kurtulacağız bütün bunlardan? Birses,kısabirzamansonraçözümyolununkendiliğindenbulunacağını,ozamanyeni,mutlubirhayatabaşlayacaklarınıfısıldıyordukulağına.Sonunçokçokuzaklardaolduğunu,ilişkilerininenkarışıkvegüçdevresinindahaşimdi başladığınıikisidesezinliyordu… 1889

148

Sıkıcı Bir Öykü Yaşlıbiradamınnotlarından

1 NikolayStepanoviç–soyadınıngereğiyok–derler,üçüncüderecedendevletmemuru,nişanlaralmış,yaşlıbirprofesörvardırRusya’da.Yabancıda,yerlideodenliçoknişanı vardır ki, onları takması gerektiği zamanlar, kiliselerdeki kutsaltasvirlerindizildiğiduvarabenzetereköveronuöğrencileri.Ensoylu,yüksekçevredendirdostları.Hiçdeğilseson yirmi beş, otuz yıldır yakından tanışmadığı ünlü tek bilim adamı olmamıştır. Şimdi ahbaplık edeceği kimsesi yoktur, ama –geçmişten açarsak– ona yürekten, sıcak bir yakınlık göstermişünlüdostlarınınlistesiPigorov1 gibi,Kavelin2 gibi, ozanNekrasov3 gibiadlarlabiter.BütünRusüniversiteleriyleüçyabancıüniversiteninöğretimüyelerindendir,vb.,vb… Bütünbunlar–buaradasöylenebilecekbirçokşeydaha–benimadımıoluşturmaktadır.

1

2

3

NikolayİvonoviçPigorov(1810–1881)Devrininenünlüoperatörü.Aynızamandaanatomi,patalojiprofesörüydü. KonstantinDmitriyeviçKavelin(1818–1885)Ünlühukukçu,tarihçi,yazar.MoskovailePetersburgüniversitelerindekürsülerivardı. NikolayAlekseyeviçNekrasov(1821–1887)ÜnlüRusozanı. 149

Anton Pavloviç Çehov

Ünlüdür adım. Okuma yazması olan herkes bilir onu Rusya’da. Yurtdışındaysa, kürsülerde ünlü, saygıdeğer bir adolaraksözederlerondan.Basındada,halkarasındada diluzatılmayacak,saygın,pekazomutluadlardanbiridir adım. Olağandır da bu. Çünkü yararlılığından kimsenin kuşkuduymadığı,çoküstünyetenekleriolanönemlibirkişi olaraktanınıyorum.Devegibidayanıklı,çalışkanbirinsanım.Çokönemlidirbu.Ayrıca–budahadaönemlidir–yetenekliyim.Sırasıgelmişkenşunudabelirteyim:Aydın,alçakgönüllü,dürüstümde.Burnumuneedebiyata,nedepolitikayasokmuşumdur.Bilgisizkimselerletartışmalaragirerekünkazanmayaçalışmamışımdır.Akşamtoplantılarında da,arkadaşlarımınmezarlarıbaşındadaduygulukonuşmalaryapmamışımdır…Sözünkısası,bilimdünyasınınbildiği adımtamanlamıylalekesizdir,pırılpırıldır. Buadınsahibiben,altmışikiyaşında,dazlakkafalı,takmadişli,iyiedilmesiolanaksızbirtic’iolanbiriyim.Adımne denliparlak,güzelse,kendimodenlirenksiz,çirkinim.Güçsüzlüktenbaşım,ellerimtitrer.Boynum–Turgenyev’inkadın kahramanlarındanbirininboynugibi–kontrbasınsapınıandırır.Göğsümiçeçöküktür.Sırtımdardır.Konuşurkenyada dersverirkenağzımbiryanadoğrubüzülür.Gülümsediğimdeyüzümölümkokankırışıklarlakaplanır.Perişandışgörünüşümdeetkileyicienküçükbirşeyyoktur.Amatic’eyakalandığımzamanlar,yüzümebakanherkesiiçkarartanbirdüşünceyesürükleyen–“Yakındayolcudurbuadam”düşüncesidirbu–pekdeğişikbiranlatımıolurdışgörünüşümün. Dersverişim,eskidenolduğugibi,fenadeğildirgene.Geneeskidenolduğugibi,dinleyicileriminilgisiniikisaatsürdürebiliyorum. Heyecanım, anlatış inceliğim, bir de mizah ustalığımhandiysebütünüyleörtersesiminkusurlarını–oysabirdüzenbazınkikadarkuru,kaba,cırlaktırsesim.–Yazmayagelince,çokkötüyazıyorum.Beyniminyazıyeteneğimiyönetenoküçücükparçasıgörevyapmıyorartık.Belle150

Sıkıcı Bir Öykü

ğimzayıfladı,düşüncelerimdeyeterlisüreklilikyok.Onları –düşüncelerimi–kâğıdageçirmeyekalkıştığımda,onlarlabedenselbağıntımı,duyarlığımıyitirmişim,tümceleriminyapısıtekdüzeymiş,anlatışımkısır,ürkekmişgibigeliyorbana. Yazmakistediğimdenbambaşkaşeyleryazıyorum.Yazımın sonunageldiğimdedebaşınıunutmuşoluyorum.Olağanbir sözcüğü unuttuğum çok oluyor. Yazarken konuyla ilgisiz sözlerden,gereksiztümcelerdenkaçınmakiçinbüyükçaba harcamamgerekiyor.Buikidurum,akılyeteneğimingüçten düştüğünügöstermektedir.Şudaçoktuhaftır:Yazdığımşey nedenlibasitse,odenliçokzorlanıyorum.Bilimselbiryazı yazarken,birkutlamamektubuyadaufaktefeknotlaralırkenolduğumdançokdaharahat,çokdahaakıllıbuluyorum kendimi.Birşeydahavar:Almancayadaİngilizceyazmak Rusçayazmaktankolaygeliyorbana. Bugünküyaşayışbiçimimegelince,sonzamanlardabana solukaldırmayanuykusuzluktansözetmeliyim.“Şimdivarlığınınbellibaşlı,enbelirginözelliğinedir?”diyesorsalar, “Uykusuzluk,” derim. Eskiden kalma alışkanlığımla, gene tamgeceyarısısoyunupgiriyorumyatağa.Hemendalıyorumuykuya.Amaikiyedoğruuyanıyorum.Hiçuyumamışım gibi bir duygu oluyor içimde o anda. Kalkıp lambayı yakmamgerekiyor.Biryadaikisaatodanıniçindebiraşağıbiryukarıdolaşıpduruyorum.Yıllardırenküçükçizgilerinedekbildiğimtablolara,fotoğraflarabakıyorum.Dolaşmaktanbıkıncamasayaoturuyorum.Kıpırdamadan,birşey düşünmeden,içimdebiristekduymadanoturuyorum.Masadabirkitapvarsa,bilinçsizceönümeçekiyorumonu.En küçükbirilgiduymadanokumayabaşlıyorum.Geçenlerde geneböyle,“Neyianlatıyordukırlangıcınötüşü?”diyetuhaf adıolan,kocabirromanıbirgecedeokuyupbitirdim…Ya dadikkatimitoplamakiçinbinekadarsaymayazorluyorum kendimi.Odaolmazsa,arkadaşlarımdanbirininyüzünügetiriyorumgözümünönüne.Onungörevehangiyılda,hangi 151

Anton Pavloviç Çehov

koşullaraltındabaşladığınıanımsamayaçalışıyorum.Seslerekulakkabartmakhoşumagidiyor.KâhkızımLizaikioda ötedeçabukçabukkonuşarakbirşeylersayıklıyor,kâhkarımelindemumlageçiyorsalondan,herzamankigibikibrit kutusunudüşürüyorgene,dolabınkapağıgıcırdıyoryada beklenmedikbirandasesçıkarmayabaşlıyorlambanınfitili…nedenseheyecanlandırıyorbenibütünbusesler. Geceuyuyamaması,insanınkendinihastahissetmesidemektir.Buyüzdengecelerisabırsızlıklasabahı,uyumamak hakkınasahipolacağımgündüzübekliyorum.Dışarıdailk horoz ötene dek geçmek bilmiyor sıkıntılı saatler. Benim mutlulukhabercimdirbuilkhoroz.Oöttüktenbirsaatsonraaltkattakapıcınınuyanacağını,merdivenlerdeöfkeliöfkeliöksürerekbirşeyalmakiçinüstkataçıkacağınıbilirim çünkü.Sonrayavaşyavaşağarmayabaşlarortalık,sokakta seslerduyulur… Günümkarımınyanımagelmesiylebaşlar.Eteklikle,saçlarıtaranmamış,amaeliniyüzünüyıkamış,çiçekkolonyası sürünmüş, girer odama. Gerçekten şöyle bir uğramış gibi davranır.Hersabahdaaynışeyisöyler: —Affedersin,hemengideceğim…Geneuyuyamadınmı? Sonralambayısöndürür.Masanınyakınındabirsandalyeyeoturur.Konuşmayabaşlar.Kâhindeğilim,amaneden sözedeceğinibilirimkarımın.Hersabahaynışeyyinelenir çünkü.Genelliklesağlığımüzerineendişedolubirkaçsorudansonraoğlumuzuanımsarbirden.Varşova’dasubaydır oğlumuz.Herayınyirmisindensonraellirubleyollarızona. Sabahlarıkarımlaaramızdakikonuşmamızınbaşlıcakonusubudur. İçineçekerkarım, —Biliyorum,bizimiçinkolayolmuyor–der,–amakendinitoparlayanadekyardımetmemizgerekçocuğa.Yabancıbirülkedezavallı,üstelikaldığıparaneki…Amaistersen, gelecekayellideğilde,kırkrubleyollarız.Nedersin? 152

Sıkıcı Bir Öykü

Karımın,sıksıkonlardansözediyoruzdiyegiderlerimizinazalmadığınışimdiyedeköğrenmesigerekirdi.Gelgelelimbunaaldırdığıyokturonun.Hiçşaşmadanhersabahgelirodama.Bizimsubaydan,–Tanrı’yaşükür–ekmeğinucuzladığından, ama şekerin iki kapik pahalılaştığından söz eder…hembanayenibirhaberveriyormuşgibianlatırbütünbunları. Dinlerim onu, makineleşmiş gibi sallarım başımı. Belki geceyiuykusuzgeçirdiğimiçintuhaf,gereksizbirtakımdüşüncelerdolarkafamıniçine.Ancakbirçocuğunduyabileceğibirşaşkınlıklabakarımkarımınyüzüne.Şaşkınlıkiçinde sorarım kendi kendime, “Yüz anlatımında küçük şeylerin anlamsıztelaşıolan,içigeçimkorkusuyladolubuşişko,yaşlıkadın;heranborçları,parasıkıntısınıdüşünmektenbakışı donuklaşmış,giderlerdenbaşkabirşeydensözetmeyibilmeyen, ancak bir şey ucuzladığında gülümseyebilen bu kadın birzamanlarınzarifVarya’sı;parlakzekâsı,tertemizruhu, güzelliği,–Othello’nunDesdemona’yısevdiğigibi–bilimime duyduğu‘ilgi’yüzündendelicesinetutulduğumVaryamıdır? BirzamanlarbanabirerkekçocukverenVaryamıdırbu?” Buşişko,hantalkocakarınınyüzünebakarımbütündikkatimle.BenimVarya’mıararımonda.Amageçmiştenkarımdayalnızca,sağlığımiçinduyduğuendişe,birdeaylığıma “bizim aylığımız”, şapkama “bizim şapkamız” demek alışkanlığıkalmıştır.Yüzünebakarkeniçimburkulur.Onu birazcıkolsunavutmuşolmakiçinbırakırım,söyleriçinden gelenherşeyi.Tanıdıklarıhaksızyereçekiştirmesineyada doktorluk etmiyorum, ders kitabı yazmıyorum diye beni paylamasınabilesesçıkarmam.Susarım. Konuşmamızherzamanaynıbiçimdesonaerer.Çayımı hâlâ içmediğimi anımsar karım, birden telaşa kapılır. Kalkarken, —Nediyeoturuyorumbendeburada?–der.–Semaver hanidirbekliyormasada.Bendeoturmuşgevezelikediyo153

Anton Pavloviç Çehov

rum. Tanrım, ne kadar unutkan oldum son zamanlarda! –Çabuk çabuk yürür. Şöyle söylemek için durur kapıda,– Yegor’abeşaylıkborcumuzvar.Biliyormuydunbunu?Kaç kezsöyledimsanahizmetçilerinaylığınıgeciktirmediye!Her ayonrublevermek,beşaylığıbirden,ellirublevermemektençokdahakolaydır!–Odadançıktıktansonragenedurur, ekler.–ZavallıLiza’mızaacıdığımkadarhiçkimseyeacımıyorum.Kızcağızkonservatuvardaokuyor,varlıklıinsanların arasındayaşıyor,oysaüstündebaşındayok.Kürküsokağa çıkılacakgibideğil.Başkabirininkızıolsaönemiyoktu,ama babasınınünlübirprofesör,üçüncüderecedenbirdevletmemuruolduğunubiliyorherkes! Ünümü,rütbemibaşımakaktıktansonragiderartık.Günümböylebaşlar.Dahagüzeldesürmezdoğrusu. Çayımı içerken kızım Liza kürkünü, şapkasını giymiş, notaları koltuğunun altında, konservatuvara gitmek üzere bütünüyle hazırlanmış, gelir yanıma. Yirmi iki yaşındadır. Amadahaküçükgösterir.Güzeldir.Karımıngençliğinide andırırbiraz.Yanağımasıcakbiröpücükkondurur.Sonra elimiöper. —Günaydınbabacığım–der.–İyimisin? KüçükkendondurmayıpekseverdiLiza.Sıksıkelinden tutuppastaneyegötürmemgerekirdionu.Güzelherşeyinölçüsüydüonuniçindondurma.Beniövmekistediğindeşöyle derdi: “Kaymaklı dondurmamsın sen benim babacığım.” Parmaklarınınherbirininayrıbiradıvardı.Birinefıstıklı,birine kaymaklı, birine çilekli vb, adını takmıştı. Sabahları “günaydın”demekiçinodamageldiğindekucağımaalırdım onugenellikle.Parmaklarınıbirbiröperkensayardım: —Kaymaklı…fıstıklı…limonlu… Şimdi de eskiden kalma alışkanlığımla gene “Fıstıklı… kaymaklı… limonlu…” diye mırıldanarak öpüyorum parmaklarını.Amaeskisindenbirbaşkaoluyorbu.Dondurma gibisoğuğumşimdi.Sıkılıyorumda.Kızımyanımagelipde 154

Sıkıcı Bir Öykü

dudaklarınıyanağımadeğdirdiğinde,yanağımıarısokuyormuş gibi irkiliyorum, zoraki gülümsüyorum. Kaçırıyorum yüzümü. Uykusuzlukhastalığınayakalandımyakalanalıbirsoru kurcalıyor kafamı: “Benim –bu ihtiyarın, ünlü adamın– uşağımaborçluolmaktanacıduyduğumu,yüzümünkızardığını her gün görüyor kızım. Sık sık, ufak tefek borçları ödeyememeninverdiğisıkıntıylaçalışmayıbırakıpodamın içindesaatlercebiraşağıbiryukarıdolaşıpdurduğumuda görüyor,amanedenannesindengizlibirkerecikolsungelmediodama,“Babacığım,iştesaatim,iştebileziklerim,küpelerim,giysilerim…Alrehineverhepsini,parayaihtiyacın var…”demedi?Benimde,annesinindekendimiziyalancı bir duyguya tutsak etmiş, yoksulluğumuzu başkalarından gizlemekiçinnasılçabaladığımızgörürken,kesemizegöre haylipahalımüziköğrenimininedensürdürüyor?Gerçine saatini,nebileziklerinialırdım,nedebizimiçinbirfedakârlıketmesinegözyumardım:Tanrıkorusun…benimistediğimbudeğil. AklımagelmişkenbirazdaVarşova’dakisubayoğlumdansözedeyim.Kafasıçalışan,dürüst,çalışkanbirgençtir. Amabenyeterbulmuyorumbunu.Banaöylegeliyorki,yaşlıbirbabamolsa,yoksulluğundanutandığıanlarınınolduğunubilsem,subaylığıfalanbırakır,biryereişçigirer,yardım ederdim ona. Çocuklarıma ilişkin bu çeşit düşünceler üzüyor beni. Aslında ne yararı var bunların? Çevresindeki olağaninsanlara,herbiribirerkahramandeğildiyeiçiniçin kinbeslemek…ancakdarkafalı,kötüyaradılışlıbirinsan yapabilirbunu.Amayeterbunlardansözettiğim. Sevgiliöğrencilerimedersvermeküzeresaatonaçeyrek kalaçıkmamgerekirevden.Giyinipçıkarım.Otuzyıldırher şeyiylebanatanıdık,benimiçinbaşlıbaşınabirtariholan sokakboyuncayürürüm.İştealtındaeczanesiyleşukülrengiapartman…birzamanlarküçükbirevvardıyerinde.O 155

Anton Pavloviç Çehov

küçükevinbirbölümüdebirahaneydi.Tezimiobirahanede enineboyunadüşünmüş,Varya’yailkaşkmektubumugene oradayazmıştım.“Historiamorbi”1 diyebaşlıkkoyduğum birkâğıdakurşunkalemleyazıyordum.İştebakkaldükkânı. BanaveresiyesigaraverenbirYahudiişletiyorduonubirzamanlar.Sonra,üniversiteöğrencilerini“hepsininannesivar” diyesevenkadınişletmiştibirsüre.Şimdibakırçaydanlıkla çay içen, son derece vurdumduymaz, kızıl saçlı bir tüccar oturuyortezgahınarkasında.İşteüniversiteninçoktanberi onarımyüzünügörmemiş,insanıniçinikarartanbahçekapısıgöründüsonunda.İştecanınınsıkıldığıyüzündenbelli olangocuklubahçebekçisi,işteçalısüpürgesi,karyığınları…Taşradangelmiş,bilimtapınağınıgerçekbirtapınaksanançiçeğiburnundabirgencinüzerindehiçdeolumlubirizlenimbırakmazbukapı.Genelolaraküniversiteyapılarının köhneliği,koridorlarınınkasveti,duvarlarınınisi,ışığınınyetersizliği,merdivenlerininde,askılarınında,banklarınında insanahüzünverengörünümüRuskaramsarlığınıntarihinde,bukaramsarlığıyaratannedenlerinöndegelenlerindendir…İştebizimbahçe.Benimöğrencilikyıllarımdanbuyananedahabiriyileşmiş,nedekötüleşmiştirbubahçe.Hiç sevmemonu.Şucılızıhlamurağaçlarınınyerinde,şukararmışakasyaların,şubudanmışnadideleylaklarınyerindekocakocaçamağaçları,güzelimmeşelerolsaydıçokdahaiyi olurdu bence. Ruhsal durumu genellikle içinde bulunduğu ortamabağlıolanüniversiteöğrencisi,öğreniminisürdürdüğüyerdeheranyalnızcayüce,güçlü,güzelolanlakarşılaşmalıdır…Cılızağaçlardan,kırıkdökükpencerelerden,muşambaları yırtılmış, iç karartan duvarlardan, kapılardan Tanrıkorusunonu. Merdivenlere yaklaştığımda kapı ardına dek açılır. Yıllardırbirlikteçalıştığım,benimleaynıyaşlarda,adaşımka1

Hastalığıntarihi(Latince) 156

Sıkıcı Bir Öykü

pıcıNikolaykarşılarbeni.Yanaçekilipyolverdiktensonra gırtlaktangelenokeyiflisesiyle. —Çoksoğukefendim!–der. Yadakürkümıslaksa, —Yağmur,efendim! Sonraönümsırakoşar,yolumdakibütünkapılarıaçar. Çalışmaodamdaözenleçıkarırkürkümü.Buaradafırsatını bulmuş,üniversiteyleilgilibirhaberideyetiştirmiştirbana. Üniversite kapıcılarının, odacılarının aralarındaki sıkı fıkı dostluksonucudörtfakültedede,kalemdede,rektörünodasında,kitaplıktadaolanbitendenhemenhaberiolurNikolay’ın.Nelernelerbilir!Üniversitemizdegününkonusu,sözgelimi, rektörün ya da dekanın emekliye ayrılması olduğu zamanlaronun,gençodacılarlakonuşurken,bugöreveaday olanların adlarını söylediğini, falancayı bakanın istediğini, falancanın bu görevi kendi kabul etmeyeceğini anlattığını işittiğimçokolmuştur.Sonra,kalemegelenbirtakımesrarlı yazılarüzerineinanılmasıgüçayrıntılaradalar.Sözde,bakanile,onunbugöreveatanmasınıistediğikişiarasındageçengizlikonuşmadanvb.uzunuzunsözeder.Buayrıntıları saymazsanız, söylediklerinin çoğundan hemen her zaman haklıolduğuanlaşılırsonunda.Adaylarınherbiriiçinsöyledikleripekyadırganacak,amaaynızamandadoğruşeylerdir.Kiminhangiyıldatezinisavunduğunu,görevebaşladığını,emekliyeayrıldığınıyadaöldüğünüöğrenmekistiyorsanız bu er emeklisinin dev belleğini yardıma çağırmalısınız. Sorduğunuzşuyadabuolayınyalnızcayılını,ayını,gününüsöylemeklekalmayacak,aynıgünlererastlayandahabir sürü ayrıntı da sıralayacaktır size. İşine dört elle sarılmış, onusevenbirinsanınbelleğiböylesinegüçlüolabilirancak. Üniversitemizingeçmişininkoruyucusuduro.Kendisindenöncekikapıcılardanüniversiteyaşamıylailgilibirsürü efsanemiraskalmıştırona.Kapıcılıkettiğisürecekendigördükleriyleduyduklarıyladaiyicezenginleştirmiştirbumira157

Anton Pavloviç Çehov

sı.İstediğinizandakısalıuzunlubirsürüöyküanlatırsize üniversite yaşamına ilişkin. Her şeyi iyi bilen bilgelerden, haftalarca uyumadan çalışan olağanüstü kişilerden, bilim uğrunaçekmediğikalmamış,kendinibuyolaadamışyüzlercebilimadamındansözeder.İyilikkötülüğüyenerherzamanonunöykülerinde.Zayıfgüçlüyü,akıllıakılsızı,alçakgönüllümağruru,gençyaşlıyıyener…Bütünbuefsaneleri, uydurmaşeylerigerçekbellemeningereğiyoktur,amaşöyle birsüzersenizonları,sizegerekliolanınsüzgecinizdekaldığınıgörürsünüz:Büyüklükleriherkesçebilinengerçekkahramanlarımızınadları,güzelgeleneklerimiz… Bizim çevremizde bilim adamlarının dünyası üzerine herçeşitbilgi,eskiprofesörlerinolağanüstüdalgınlıklarına ilişkinöykülerdeyadabazılarıGruber’in,bazılarıbenim, bazılarıdaBabuhin’inolduğusöylenenbirtakımözlüsözlerdetoplanır.Aydınbirçevreiçinyeterlideğildirbu.Çevremizbilimi,bilimadamlarını,öğrencileriNikolay’ınonlarısevdiğikadarsevseydi,şimdidestanlarla,parlakyaşam öyküleriyle, kahramanlıklarla dolu bir tarihi olurdu. Ne yazıkki,çokçokuzaktırbütünbunlardanüniversitemizin tarihi. Banaogününhaberiniverdiktensonraciddibiranlatım takınıryüzüneNikolay.Sonraişkonuşmamızbaşlar.OandabiryabancıbizigizlidendinleyipdeNikolay’ınbilimsel deyimlerikullanmaktakirahatlığınatanıkolsa,onunkendinieremeklisiolaraktanıtanbirbilimadamıolduğunusanabilir.Sırasıgelmişkenşunudasöyleyeyim,üniversiteodacılarınınbilgileriüzerinesöylenenlerdeabartmaçoktur.Evet, gerçiyüzlerceLatinceadbilirNikolay,biriskeletitoplayabilir,kimizamandeneyhazırladığıdaolur,uzadıkçauzayan bilimselbirparçayıezbereokuyaraköğrencilerikahkahalarlagüldürülebilirama,sözgelimi,sonderecebasitkandolaşımıkuramıyirmiyılönceolduğugibibugündeanlaşılmazdıronuniçin. 158

Sıkıcı Bir Öykü

Yardımcım Pyotr İgnatyeviç –çalışkan, alçakgönüllü, amayeteneksiz,dahaotuzbeşyaşındaolmasınakarşın,başındasaçkalmamış,kocagöbeklibiradamdır–odamdamasanınbaşınaoturmuş,birkitabınyadadeneyinüzerineeğilmiştir.Sabahtangeceyarılarınadekçalışır.Durmadanokur. Okuduklarınıbirdahahiçunutmaz–bubakımdanbulunmazbirinsandır;başkabakımlardansa,biryükbeygiriyada başkabirdeyişle,bilgilibirkafasız…–Yükbeygiriniyetenekliinsanlardanayıranözelliklerşunlardır:Görüşufkuuzmanolduğukonuylakesinbirbiçimdesınırlıdır,dardır;uzmanlığıdışındakalankonulardabirçocukkadarsaftır.Hiç unutmam,birsabahçalışmaodamagirerkenşöyledemiştim: —Düşünün,nebüyükbirfelaket!Skobelevölmüş,öyle diyorlar. Nikolayhaççıkarmıştı.Pyotrİgnatyeviçise: —HangiSkobelev?1 –diyesormuştu. Genebirsabah–buolaydankısabirsüreönce–Profesör Perov’un2 öldüğünühabervermiştim.PeksevimliPyotrİgnatyeviçsormuştu: —Nedersiveriyordu? Sanırım,kulağınındibindePatti3 söylemeyebaşlasa,kocabirÇinordususaldırsaRusya’ya,yersarsıntısıolsa,bu adamkılınıkıpırdatmaz,kısıkgözüylesondereceheyecansız,mikroskobunabakmayısürdürür…Sözünkısası,Hekabe’yi4 umursadığıyokturbizimPyotrİgnatyeviç’imizin.Ruh dünyasıkupkurubuadamınkarısıylayataktanasılyattığını görmeyipekisterdimdoğrusu. 1

2

3

4

MihailGrigoryeviçSkobelev(1843–1882):ZamanınınünlüRusgenerali,1877–1878TürkRussavaşındaPlevnesaldırısınadakatılmıştır. VasiliGrigoryeviçPerov(1833–1882):ZamanınınenünlüRusressamı. Turgenyevgibi,Dostoyevskigibiyazarlarınportrelerinideyapmıştır. AdelinaPatti:1859’dahenüzdahaonaltıyaşındaykensahneyeçıkmış, zamanınınenünlükadınoperasanatçısı.ÖtekiAvrupaülkeleriyanında birkaçkezdeRusya’dasahneyeçıkmıştır. Hekabe:TroyakralıPriamos’unkarısı,Hektor’unannesi. 159

Anton Pavloviç Çehov

Başkabirözelliğide,biliminyanılmazlığına,özellikleAlmanlarınyazdığıherşeyekörükörüneinanmasıdır.Kendine,deneylerinesonsuzbirgüvenivardır.Yaşamınamacını yakından tanır, ama yetenekleri solduran kuşkular, umutsuzluklarbütünüyleyabancıdırlarona.Otoriterlerinönünde kölelereözgübiryumuşakbaşlılıklaeğilir,birkonudabağımsızdüşünmeyegereksinmeduymaz… Birinancındandöndürmekgüçtüronu.Onunlatartışmayagirmeninse,olanağıyoktur.Ensoylubilimintıp,eniyiinsanlarındoktorlar,enyücegeleneklerintıplailgiligelenekler olduğunabütünvarlığıylainananbirinsanlatartışmayagirebilirmisiniz?Tıbbınuğursuzgeçmişindenyalnızcabirgelenek kalmıştır günümüzde: Doktorların taktıkları beyaz kravat.Birbilimadamıiçin,aydınbirinsaniçin–tıp,hukuk, vb.diyebirayırımgözetmeden–tümüniversiteningelenekleriolabilirancak.Nevarki,Pyotrİgnatyeviç’inbugörüşe katılmasıçokgüçtür.Sizinlebüyükyargıgününedektartışmayahazırdırbukonuda. Açıkseçikgörüyorumonungeleneğini.Olağanüstübaşarılıbirkaçyüzdeneyhazırlayacaktırömrüboyunca.Kupkuru,sonderecesaygılıbirdillekalemealınmışsürüylerapor yazacak,onbeşyirmiçeviriyapacak,amabarutubulamayacaktır…Hayalgücü,bulgugücü,sezinlemeyeteneğigereklidirbarutiçin,oysabunlarınhiçbiriyokturPiyotrİgnatyeviç’te.Sözünkısası,bilimalanındapatrondeğil,birişçidiro. Bende,Pyotrİgnatyeviçde,Nikolaydaalçakseslekonuşuruzodamda.Birhuzursuzlukvardıriçimizde.Kapınınardındaderslikbirdenizgibiuğulduyorkentuhafduygulardoluyor insanın içine. Otuz yıldır alıştıramadım kendimi bu duyguya.Hersabahduyarımaynışeylerihâlâ.Sinirlisinirli iliklerimredingotumunönünü.GereksizsorularsorarımNikolay’a, söylenirim… Korkarım sanki, ama korku değildir bu,biradveremeyeceğim,anlatamayacağımbirduygudur… Hiçgereğiyokkensaatebakarım: 160

Sıkıcı Bir Öykü

—Eh,gidelimartık–derim. Yolaçıkarız.Önde–kucağındadeneyaraçlarıylayada tablolarla–Nikolayyürür.Onunarkasındabenolurum.Benimarkamdada,başınıalçakgönüllübirbiçimdeönüneeğmişyükbeygiriyürür.Bazenda–gerekliyse–enöndesedyeylebircesetgötürürler.SedyeyitaşıyanlarınarkasındaNikolayolur,onunarkasındaben,benimarkamdayükbeygiri… Ben salona girince öğrenciler ayağa kalkıp otururlar. Denizinuğultusubirandakesilir,sütlimanolur… Neanlatacağımıbilirimderste.Amanasılanlatacağımı, nereden başlayacağımı, nerede bitireceğimi bilmem. Hazır tektümceyokturkafamıniçinde.Amadersliğimi–amfibiçimindedirdersliğim–şöylebirgözdengeçirmem,sözeher zamankigibibaşlamamyeter:“Geçenderstekaldığımız…” arkasındandizidizigelirtümceler.Durmadananlatırım,anlatırım!Çabukçabuk,tutkulukonuşurum.Sözümünakışını kesebilecek bir güç bulunamaz görünüşte. İyi ders verebilmek,yaniöğrencilerisıkmadandersionlaraenyararlıbiçimdeanlatabilmekiçindersvermeyeteneğininyanında,bukonudaustalıkvedeneyimdegereklidir.Öğretmenkişiselgücündenenufakbirkuşkuduymamalı,karşısındakiöğrencileride,verdiğidersideçokiyibilmelidir.Ayrıcauyanıkolmalı,çevresindeolupbitenleridikkatleizlemeli,bakışlarını görüşalanındanbaşkayanabirsaniyebileçevirmemelidir. Bestecininanlatmakistediğişeyleridinleyicilereaktarırkenaynıandayirmiişbirdenyapariyibirorkestrayönetmeni.Önündekinotalarıokur,sopasınısallar,sessanatçısısolisti izler, eliyle kâh davulcuya, kâh koroya işaretler verir, vb…Dersanlatırkenbendeöyleyimişte.Karşımdabirbirindenayrıyüzelliyüz,doğrudanyüzümedikilmişüçyüzgöz vardır.Buçokbaşlıcanavarıaltetmektediramacım.Dersim süresinceonundikkatininderecesini,anlattıklarımıanlama gücünükesinkesbiliyor,izleyebiliyorsam,avucumuniçinde demektirbucanavar.Ötekidüşmanımbenimkendiiçimdedir.Çoksayıdabiçimler,görünüşler,yasalarile,bütünbun161

Anton Pavloviç Çehov

larınhepbirliktedoğurduğu,kendiminyadabaşkalarının düşüncelertopluluğudurbudüşmanım.Bubüyükbilgiyığınından en önemli, en gerekli olanı konuşmamın akışına ayakuydurarakçabukluklaçekipalmakustalığıyla,düşüncemeçokbaşlıcanavarınonuanlayabileceği,ilgiduyabileceğibirbiçimvermekbecerikliliğiniherangöstermekzorundayım.Ayrıcadüşüncelerin,biriktikleriölçüdedeğil,çizmeyeçalıştığımtablonunuyumuiçingereklidüzenleaktarılmasını dikkatle izlemek zorundayım da. Sonra, konuşmamın edebi,açıklamalarımınkısa,tam;tümcelerimineldengeldiğincesade,güzelolmasınaözengösteririm.Banaayrılansüreninbirsaatkırkbeşdakikaolduğunudabiranunutmamalı,kendimionagöreayarlamalıyım.Anlayacağınız,aynı andaçokşeyyaparım.Kürsüdeykenhembirbilimadamı, hembiröğretmen,hembirkonuşmacıolmamgerekir.Konuşmacıhüviyetimüstüneçıkarsayadabununtersiolursa, durumkötüdemektir. On beş dakika, yarım saat anlattıktan sonra bakarım, öğrenciler tavana bakmaya başlarlar. Biri mendilini arar ceplerinde,birbaşkasıdaharahatoturmakiçinşöylebirkıpırdaroturduğuyerde,ötekiaklındangeçendüşünceleregülümser…Dikkatindağılmaktaolduğunundelilidirbu.Önlemalmakgerekir.İlkfırsattanyararlanıpbirnükteyaparım.Yüzelliyüzbirdentatlıtatlıgülümser,gözlerneşeyle parlar,kısabirsüreuğuldardeniz…Bendegülümserim.Yenibaştandirilmiştirdikkat,dersimisürdürebilirimartık. Dersvermektenduyduğumhazzıömrümdehiçbirtartışmada,hiçbireğlencede,hiçbiroyundabulamamışımdır.Yalnızca derste bırakabilmişimdir kendimi duygularıma. Esin denenşeyinozanlarınuydurduğubirşeyolmadığını,gerçekte var olduğunu da yalnızca derste anlamışımdır. Sanırım Herakles,benimherderstensonraduyduğumotatlıyorgunlukkadartatlıbiryorgunluğu,giriştiğikanlıişlerinenkanlısındansonrabileduymamıştır. 162

Sıkıcı Bir Öykü

Amaeskidendibütünbunlar.Şimdiyalnızcaacıduyuyorumderslerde.Dahayarımsaatolmadanbacaklarımda,omuzlarımdaamansızbiryorgunlukbaşlıyor.Koltuğa oturuyorum, ama oturarak ders vermeye alışık değilim. Bir dakika sonra kalkıyorum, sonra gene oturuyorum. Ağzım kuruyor. Sesim kısılıyor, başım dönüyor… Durumumuöğrencilerdengizlemekiçinaradabirsuiçiyor, öksürüyor, nezle olduğum için konuşmakta güçlük çekiyormuşumgibiburnumusiliyor,soğukkaçannükteleryapıyor.Sonundadersezamanındanöncearaveriyorum. Ama ders sırasında en çok duyduğum da utanma oluyor. Şimdi yapabileceğim en akıllıca şeyin, çocuklara bir vedadersivermek,onlarasonsözümüsöylemek,hepsine mutlubirergelecekdileyipyerimibendendahagüçlü,dahagençbirinebırakmakolduğunusöylüyorbanavicdanımda,aklımda.AmavarsınyargılasınbeniTanrı,vicdanımınsöylediğiniyapacakkadaryüreklideğilim. Neyazıkki,nebirfilozofum,nedebirdinbilgini.Yaşasamyaşasamdahaaltıayyaşayacağımıdaçokiyibiliyorum. Doğrusunu isterseniz, şimdi daha çok ölümden sonraki,bilinmezliklerdedoluodünyailemezaruykumu dolduracakhayaletlereilişkinsorularınilgilendirmesigerekir beni. Gel gelelim, tanımak istemiyor onları ruhum nedense. Bundan yirmi, otuz yıl önce olduğu gibi, şimdi de, bir ayağım çukurdayken yalnızca bilim ilgilendiriyor beni.Biliminkişioğlununyaşamındaenönemli,engüzel, engereklişeyolduğuna,onunşimdiyedeksevgininenyücebelirtisiolduğuna,şimdidensonradaolacağına,kişioğlunundoğayıda,kendinideyalnızcaonunlayenebileceğine olan inancımı son soluğumu verirken bile sürdüreceğim.Belkitemeldençocukça,yersizbirinançtırbu,ama başkatürlüdeğilde,böyleinandığımiçinsuçlusayamaz benikimse.Yenecekgücümyokiçimdekibuinancı. 163

Anton Pavloviç Çehov

Amaasılsorunbudeğildir.Güçsüzlüğümünhoşgörüyle karşılanmasından,birdekemikiliklerine,evreninvarlığının amacınaduyduğuilgidençokdahabüyükilgiduyanbuinsanı–onututup,ölmesinibeklemedentabutatıkacakolsalar, bunabilekemikiliklerinegösterdiğiilgiyigöstermeyecekbir insanı– kürsüsünden, öğrencilerinden koparıp almanın ne demekolduğununanlaşılmasındanbaşkabirdileğimyok… Uykusuzluğumun,giderekartangüçsüzlüğümlecenkleşmeminsonucutuhafşeyleroluyorbana.Tamdersinortasındahıçkırıklardüğümleniyorboğazıma.Gözlerimkaşınmaya başlıyor.Kollarımıöneuzatarakbağırabağırayakınmakgeliyoriçimden. Kaderinbeni,buünlükişiyiölümemahkûmettiğini,beş altıaysonrabukürsüdebaşkabirinindersvereceğiniavazımçıktığıncabağırmakistiyorumöğrencilerimedoğru.Zehirlendiğimi haykırmak istiyorum. Daha önce bilmediğim yeniyenidüşüncelerzehirledilersongünlerimi.Beynimisivrisineklergibisokuyorlardurmadan.Kürsüdedurumumbana öylesine korkunç görünüyor ki, öğrencilerimin dehşete kapılmalarını, yerlerinden fırlayıp büyük bir korku içinde, umutsuzçığlıklaratarakkapıyakoşmalarınıistiyorum. Kolaydeğildirböylesineanlarıyaşamak! 2 Derstensonrakibölümünüevdegeçiririmgünün.Çalışırım.Dergileri,tezleriokurum.Yadabirsonrakidersehazırlanırım.Kimileyindebirşeyleryazarım.Benigörmeyegelenlerleilgilenmemgerektiğiiçinçoğuzamanparçapürçüktür çalışmam. Kapınınziliçalar.Arkadaşlarımdanbiribirkonuyubenimle görüşmeye gelmiştir. Başında şapkası, elinde bastonuylagirerodaya.İkisinidebanadoğruuzatarak, —Çokazkalacağım,birdakika!–der.–Oturunuzdostum,lütfenrahatsızolmayın.İkisözcüksöyleyeceğimtopu topu! 164

Sıkıcı Bir Öykü

Öncebirbirimize,ikimizindesonderecekibarinsanlar olduğumuzu, birbirimizi gördüğümüze çok sevindiğimizi göstermeyeçalışırız.Koltuğabuyurederimonu.Odaoraya benimoturmamıister.Buaradabirbirimizinsırtını,omzunu sıvazlar,düğmelerinedokunuruz.Birbirimiziyokluyormuş, elimizinyanmasındankorkuyormuşgibisakınarakyaparız bunu.Gülünecekbirşeysöylemesekdekarşılıklıgülüşürüz. Sonunda yerleşince başımızla selamlarız birbirimizi. Alçak seslekonuşmayabaşlarız.Birbirimizenedenliiçtenduygularbeslersekbesleyelim,konuşmamızıbeyliksözlerlesüslemedenedemeyiz:“Çokdoğrubuyurdunuzefendim”yada “Sizesöylemekonurunaeriştiğimgibi…”Birimizyersizde olsabirnükteyaptığındakahkahalarlagülmemekelimizde değildir.Konuşmamızbittiktensonrabirdenkalkararkadaşım,şapkasınımasanınüzerindekikâğıtlaradoğrusallayarakuzunuzunvedalaşmayabaşlarbenimle.Yenidenyoklarızbirbirimizi,güleriz.Antreyedekgeçirimonu.Kürkünü giymesineyardımederimburada,amaböylesinebüyükbir onurdangeriçekerkendiniarkadaşım.Dahasonra,Yegor kapıyıaçtığındaüşüteceğimisöylerüzerinebasabasa.Ben de, onun arkasından sokağa bile çıkmaya hazırmışım gibi birtavırtakınırım.Sonundaodamadöndüğümde–süredurumyasasınauyarakbesbelli–gülümsemesinihâlâsürdürmektediryüzüm. Çokgeçmedengeneçalarkapınınzili.Birigirerdışkapıdan. Uzun uzun soyunur. Öksürür. Yegor, bir öğrencinin geldiğinihaberverir.“Söyle,buyursun,”derim.Birdakika sonrayakışıklıbirgençgirerodama.Biryıldırilişkilerimiz pekgergindirbudelikanlıyla.Sınavlardaçokkötüyanıtlar veriyordur.Bendehep“bir”veriyorumdurona.Öğrenciağzıyla söyleyecek olursam, garez bağladığım ya da ha bire çaktırdığım öğrencilerinsayısıyediyibulurheryıl.Bunlardansınavlardabeceriksizlikleriyadahastalıklarıyüzünden başarıgösteremeyenlerkaderlerinesabırlaboyuneğerlerge165

Anton Pavloviç Çehov

nellikle.Benimlepazarlığıdaoturmazlar.Sınavdaçakıncaiştahıkaçıpherakşamoperayagitmektenyoksunkalan,eğlenceyedüşkün,girginöğrencilerdirbenimlepazarlığaoturanlar, evime gelip gidenler. Birincileri fazla sıkmam, ama ikincilerindepeşinibırakmambütünyıl.Gelendelikanlıya, —Oturunuz–derim.–Neistiyorsunuz? Yüzümebakmadankekelemeyebaşlarkonuğum: — Rahatsız ettiğim için bağışlayın beni Profesör… Sizi rahatsızetmekistemezdimama…Beşkezgirdimsınava… Beşindedekırıknotaldım.Yalvarırım,büyüklüğünüzügösterin,geçernotverinbana,çünkü… Kendilerinisavunmakiçintembellerinönesürdüklerikanıtlarherzamanaynıdır:Ötekiderslerinsınavlarınıçokiyi vermişlerdir,yalnızcabenimdersimdedirtakıntıları.İşintuhafı,dersimedeherzamançokçalışmışlardır,konularıçok iyidebilmektedirler.Akılalmazbirterslikyüzündenbaşarı gösterememektedirler. —Bağışlayınbenidostum–derim,–geçernotveremem size.Oturupbirkezdahaokuyunkitabı,öylegelin.Ozamanbakarız. Kısasürenbirsessizlikolur.İçkiileoperayıbilimdençok sevdiğiiçinbirazüzmekisterimöğrencimi,derinbirsolukaldıktansonra, —Bence,budurumdasizinyapabileceğinizenakıllıcaiş tıpfakültesinibırakmaktır–derim.–Böylesineyeteneklibir gençken,sınavdabirtürlübaşarıgösteremiyorsanız,içinizde biristekde,doktorolmayabirhevesdeyokdemektir. Girgindelikanlınınyüzügerilirbenböylesöyleyince.Gülümser. — Affedersiniz ama Profesör –der,– en azından tuhaf olurduböylebirdavranış.Beşyılokuduktansonrabirden… bırakıpgitmek! —Birbakımahaklısınız!Nevarki,sevmediğinizbirişte ömürboyuçalışmaktansa,beşyılıgözdençıkarmanızyeğdir. 166

Sıkıcı Bir Öykü

Amabirdenacırımona,hemeneklerim: —Bununlabirlikte,siznasılbilirsenizöyleyapın.Evet, birazdahaçalışıpgelinbakalım. Tembeldelikanlıboğukbirseslesorar: —Nezaman? —Nezamanisterseniz.İstersenizyarıngelin. İçindenşöylegeçirdiğiniokurumiyiyüreklilikdolugözlerinden: “Gelmesine gelirim ya, gene çaktırırsın beni domuz!” —Dersimdendahaonbeşkezsınavagirseniz,şimdikindenbilgiliolmayacaksınızkuşkusuz,amakişiliğinibulmanızayardımedecektirbu.Küçümsenecekbiryarardeğildirbu kuşkusuz. Sonra ikimiz de susarız. Ayağa kalkarım, konuğumun gitmesinibeklerim.Ayaktadururkonuğum,penceredendışarıbakar,sakalınısıvazlayarakdüşünür.Sıkıcıbirhavadolarodaya. Girgindelikanlınınhoş,gürbirsesivardır.Bakışızeki, alaycıdır.Çokiçmekten,birdekanepedeuzunsüreyatmaktanbirazkırışmışyüzününanlatımıiçtendir.Görünüşteoperaüzerine,aşkserüvenleriüzerine,sevdiğiarkadaşlarıüzerineilginççokşeyanlatabilirdibana,amaneyazıkki,biröğrencinin profesörüne bu gibi şeylerden söz etmesi alışılmış birdurumdeğildir.Oysasevesevedinlerdimonu. —SayınProfesörüm!Şerefsözüveriyorumsize,banageçernotverirseniz… İş“şerefsözü”nevarıncakollarımısallarım.Masayaotururum.Birdakikadüşünüröğrenci,mahzun, —Öyleysehoşçakalın…–der.–Bağışlayınbeni. —Gülegüledostum.İyigünler. Kararsızadımlarlayürür.Ağırağırgiyinirantrede.Sokağaçıkarkendedüşünmektedirhâlâyüzdeyüz.Benimiçin “domuz”danbaşkasöyleneceksözbulamaz.İçmek,akşam yemeğiniyemek,sonraeveyatmayagitmekiçinkötübirlo167

Anton Pavloviç Çehov

kantayayollanır.Tanrıyardımcınolsuneydürüst,çalışkan çocuk(!) Üçüncükezçalarkapınınzili.Siyahtakımgiysili,gözlüğününçerçevesialtın,kravatı–elbette–beyaz,gençbirdoktorgirer.Kendinitanıtır.Oturmasınısöylerim.Neistediğini sorarım.Çiçeğiburnundabilimadamı–oldukçaheyecanlı– içindebulunduğumuzyıldoktorasınavınıkazandığını,şimdidetezinihazırlamasınınkaldığınıanlatır.Benimyanımda, önderliğimde çalışmayı çok istemiş. Tez için ona bir konu verecekolursam,banaminnettarkalırmış… —Sizeyardımcıolabilmekmutluederbenidostum–derim,–amagelin,öncetezdediklerinedir,ondansözedelim biraz.Busözcükgenellikle,kişininkendiyaratıcıgücünün ürünüanlamındakullanılmaktadır.Öyledeğilmi?Başkabirininverdiğikonuda,genebaşkabirininyardımlarıylayazılmışbiryapıtınadıbaşkadır… Doktoraöğrencisisusar.Benbirdenparlarım,yerimden fırlarım.Öfkeyle, —Nediyeaklınaesenburadaalırsoluğu,anlamam!–diyebağırırım.–Bakkaldükkânımıdırburası?Konusatmıyorumben!Binkezsöyledimsize,benirahatbırakın!Kabalığımıbağışlayın,amaburamageldiartık! Sütdökmüşkedigibidururdoktoraöğrencisi.Elmacık kemiklerininçevresindehafifbirkızarıklıkbelirmiştiryalnızca.Yüzündeünümede,bilgimedederinbirsaygıanlatımı vardır.Amasesimide,zavallıdışgörünüşümüde,sinirliel kol sallayışımı da küçük gördüğünü okurum gözlerinden. Böyleöfkeliykengaripgörünürümgözüne. —Bakkaldükkânıişletmiyorumbenburada!–diyesöylenirim.– Şaşılası şeydir! Neden böylesine istemiyorsunuz bağımsız olmayı? Neden böylesine nefret ediyorsunuz özgürlükten? Uzunuzunsöylenirim.Doktoraöğrencisisusarhep.Yavaşyavaşdurulurum,ensonundayelkenlerisuyaindiririm 168

Sıkıcı Bir Öykü

kuşkusuz.Konuğummeteliketmezbirkonualmıştırbenden sonunda.Benimyardımımla,hiçkimseyebirgereğiolmayan birtezhazırlayacaktır.Başarıylasavunacaktırtezini,hiçişineyaramayacakbilimselbirrütbealacaktır… Kapınınzilisonsuzadekçalabilirpeşpeşe,amadördüncüdensonrasınayolvermem.Dördüncüzildensonratanıdık birayaksesi,giysihışırtısı,sevimlibirsesduyarım… Bundanonsekizyılönce,dişhekimibirarkadaşımölmüş,arkasındayediyaşındakızıKatyailealtmışbinruble bırakmıştı. Beni vasi atamıştı vasiyetnamesinde. Katya on yaşınakadarbenimyanımdakalmıştı.Sonraenstitüyevermiştim onu. Ancak yazları, tatilde gelip kalıyordu bizde. Onunyetişmesiyleilgilenecekzamanımolmuyordu.Ancak aradabirilgilenebiliyordumonunla.Buyüzden,çocukluğu üzerinepekazşeysöyleyebilirim. O günlerin anılarından yalnızca bir şey kalmıştır belleğimde:Katya’nınyüzünüheranışıtan,şimdianımsadığımdabanahazverenogüvenanlatımı…Ailemdenbiriolurken,kendinidoktorlarınelinebırakırkengösterdiğioolağanüstü güven. Kimileyin, başörtüsü çenesinin altında bağlı, birkenardaoturur,dikkatlidikkatlibakardıbirşeye.Oandabenimyazışımayadakitapsayfalarınıçevirişimedebaksa,karımınişyapışınada,aşçıkadınınmutfaktapatatessoyuşunada,köpeğinoynayışınada…Hepoanlatımolurdu gözlerininiçinde.“Budünyadaolupbitenherşeygüzeldir, iyidir”anlatımıydıbu.Herşeyimerakederdi.Benimlekonuşmayadabayılırdı.Bazengeçer,masanınbaşındakarşıma oturur,gözleriniyüzümediker,sorularsorardı.Neokuduğumu,üniversitedeneyaptığımı,cesetlerdenkorkupkorkmadığımı,aylığımınerelereverdiğimimerakederdi. —Üniversiteöğrencilerikavgaediyorlarmı?–diyesorardı. —Ediyorlaryavrum. —Cezayadikiyormusunuzonları? 169

Anton Pavloviç Çehov

—Dikiyorum. Tuhafınagiderdiüniversiteöğrencilerininkavgaetmeleri, onları cezaya dikmem. Gülerdi. Cana yakın, uysal, iyi yüreklibirçocuktu.Elindenbirşeyinialdıklarını,yokyere onucezalandırdıklarınıyadabirmerakınıgidermediklerini gördüğüm çok olmuştur. Yüzünden hiç eksik olmayan o güvenanlatımınabirdehüzüneklenirdiböylezamanlar,o kadar. Arka çıkamazdım ona, ama yüzünde o hüznü görünceyüreğimburkulurdu.Onugöğsümebastırmak,yaşlı birdadınınyumuşaksesiyle,“Tatlıöksüzümbenim!”demekgelirdiiçimden. Güzelgiyinmeyi,kokularsürünmeyisevdiğinideanımsıyorum. Bu bakımdan bana benziyordu. Güzel giyinmeyi, kokusürünmeyibendeseverim.OndörtonbeşyaşlarındaykenKatya’yıartıkbütünüylesarantutkunundoğuşunu, gelişmesiniizlemeyezamanımında,isteğimindeolmamasınaüzülüyorumşimdi.Tiyatroyaolantutkusundansözediyorum.Enstitüdeöğrenciykenyaztatillerindebizegeldiğinde tiyatro oyunlarından, artistlerden söz ederken duyduğu hazzı,heyecanıbaşkahiçbirşeydensözederkenduymuyordu.Tiyatroüzerinebitmektükenmekbilmeyenkonuşmalarıyla canımızı çıkarırdı. Karımla çocuklarım dinlemezlerdi onu.Anlattıklarıylailgilenmeyecekgücüyalnızcabenbulamazdımkendimde.Heyecanınıpaylaşabileceğibiriniaradığı zamanlarçalışmaodamagelirdi,yalvarmaklıbirsesle. — Nikolay Stepaniç –derdi,– izin verin tiyatrodan söz edelimbirazsizinle. Saatigösterirdimona. —Yarımsaatayırıyorumsana.Başla. Zamanlaberaberindedüzinedüzineaktör,aktrisresimlerigetirmeyebaşlamıştı.Gözügibisakınıyorduonları.Sonra amatör oyunlara katılmayı denedi birkaç kez. Sonunda da–enstitüyübitirince–dünyayaaktrisolmakiçingeldiğini açıkladıbana,sonderecekararlı. 170

Sıkıcı Bir Öykü

HiçbirzamanpaylaşmıyordumKatya’nıntiyatrosevgisini. Yapıt güzelse, gerekli etkiyi uyandırması için artistleri yormanınhiçgereğiyoktubence.Yapıtıokumakladaelde edilebilirdi istenilen etki. Yapıt kötüyse, kim nasıl oynarsa oynasın,iyiyapamazdıonu. Gençliğimdesıksıkgiderdimtiyatroya.Şimdideyıldaiki kezlocatutuyorailem,“kafadinlemeye”götürüyorlarbeni. Tiyatro üzerine yargıda bulunmak için yeterli değildir bu kuşkusuz.Bendeçoksözedecekdeğilimondanzaten.Bana sorarsanız,bundanotuz,kırkyılönceolduğuyerdedirhâlâ tiyatro.Eskidenolduğugibi,tiyatrokoridorlarındada,sigarasalonlarındadaiçecekbirbardaktemizsubulamıyorum gene.Kışınkalıngiyinmektehiçbirkötülükolmamasınakarşın,paltomiçinkırkkapikcezakesiyorbanagenebiletçi.Eskidenolduğugibi,hiçgereğiyokkenaralarda–oyundanedinilenizlenimeistenmeyenbaşkaizlenimlerkatan–müzikçalıyorlar gene; alkollü içki içmeye bara gidiyorlar erkekler. Böylesineküçükayrıntılardabilebirilerlemesözkonusudeğilken, onu tümde aramam boşa çaba olur kanısındayım. Tepeden tırnağa tiyatro gelenekleriyle, önyargılarıyla dopdolubirartist,“Olmakyadaolmamak”gibibasit,olağan birsözügerektiğigibisadebirtavırladeğil,nedenseillede gürbirsesle,tümbedenisarsılaraksöylemekiçinkendiniparalarkenyadanepahasınaolursaolsun,beni–aptallarlaçeneçalmaktanbaşkabirşeyyapmayan,aynızamandadaaptalbirkızıseven–Çatski’ninsonderecezekibirinsan,“AkıldanBela”oyununundaiyibiroyunolduğunainandırmaya çalışırken,bundankırkyılöncebeniklasikahvahlarla,göğseindirilenyumruklarlaağırladıklarızamanlarcanımısıkan aynı bağnazlığın kokusu geliyor gene sahneden burnuma doğru.Herzamanda,orayagiderkenolduğumdandahabir tutucuçıkıyorumtiyatrodan. Duygulu,hersöylenenehemencecikinananinsanlardan oluşmuşbirtopluminandırılabilirancaktiyatronunbugün171

Anton Pavloviç Çehov

küdurumuylabirokulolduğuna.Amagerçekokulunneolduğunubilenbirinsanayutturamazsınızbuoltayı.Elli,yüz yılsonradurumneolacak,bilmem,amabugününkoşullarındaancakbireğlenceolabilirtiyatro.Gelgelelim,ondan yararlanmanınsürdürülmesinedeğmeyecekkadardapahalıyaotururbueğlencetopluma.Sağlıklı,yeteneklibinlerce genciçekeralırdevletinelinden.Oysakendilerinitiyatroya vermeyecekolsalardı,herbiriiyibirerdoktor,ziraatçı,öğretmen,subayolurdu…Sonra,halkınakşamsaatlerini–fikirçalışmalarıyadadostçasöyleşileriçinenuygunsaatleri– alırtiyatro.Artıkboşaharcananparalardan,seyircininsahnedeyanlışbiçimdeverilencinayetleri,aşköykülerini,iftiralarıgörünceahlakyönündenuğradığızararlardandasözetmiyorum. Katya’nıngörüşübambaşkaydıbukonuda.Tiyatronun –içindebulunduğudurumdabile–dersliklerdende,kitaplardanda–dünyadakiherşeyden–yüceolduğunainandırmaya çalışırdıbeni.Herçeşitsanatıbünyesindetoplayanbirgüçmüştiyatro.Artistlerdeonunmisyonerleri.Sahnenininsan ruhunaettiğigüçlü,köklüetkiyiyalnızbaşınahiçbirsanat, hiçbirbilimedemezmiş;toplumumuzdasıradanbirartistin enbüyükbirbilimadamındanyadaressamdandahaünlü olmasınınnedenidebuymuşaslında.Sonra,sahneuğraşının verdiğihazzıtoplumsalhiçbiruğraşveremezmişkişiye. Sonratutup,güzelbiryazgünübirtiyatrotrupunakatıldıKatya.Yanındabirsürüpara,içindeapaydınlıkbirokadarumut,busanatüzerinesoyludüşünce–galibaUfa’ya– gitti. Yoldan yazdığı ilk mektuplar şaşırtıcıydı. Onları okurkenaklımalmıyordubirtürlü.Böylesineçokgençlik,ruhsal temizlik, kutsal içtenlikle, kafası çalışan bir erkeğe bile kıvançverecekince,ağırbaşlıdüşüncenasılsığıyordubuküçükkâğıtparçalarına?Volga’yı,doğayı,geçtiğikentleri,arkadaşlarını, başarılarını, başarısızlıklarını anlatmıyor, şakı172

Sıkıcı Bir Öykü

yordusanki.Hersatırda,yüzündegörmeyealıştığımogüveninkokusuvardı.Bütünbunlarınyanındabirsürüdegrameryanlışlığıçarpıyordugöze.Noktalamaişaretleriysehemenhiçyoktu. Aradanaltıaygeçmiştiki,“Tutuldum”diyebaşlayanşiirdolu,coşkunlukdolubirmektupaldımondan.Bumektuplabirliktesakalbırakmamış,şapkasınınkenarlarıgeniş, yolbattaniyesiniomzunaatmışbirerkekresmigelmişti.Sonrakimektuplardaöncekilergibiduyguluydu.Amanoktalama işaretleri gözükmeye başlamıştı onlarda artık. Gramer yanlışlıkları da kaybolmuştu. Burcu burcu erkek kokuyorlardı…Volgaboylarındabiryerde,sanatçılarınhepbirlikte ortakolacakları,zengintopraksahipleriylegemisahiplerinin deortakedilecekleribüyükbirtiyatrokurulmasınınçokiyi olacağınıyazıyorduKatyaşimdi.Çokiyiparagetirirmişbu iş.Seyircisiçokolurmuş.Artistlerarkadaşçaoynarlarmış… Güzelşeylerdibütünbunlarbelki,amabanakalırsa,ancak birerkeğinkafasındançıkabilirdibutürdüşünceler. Şöyleyadaböyle,birbuçuk,ikiyılıniyigeçtiğianlaşılıyordu. Katya seviyor, yaptığı işe inanıyordu, mutluydu. Amasonrasonragelenmektuplardaruhsalbirçöküntünün açıkbelirtilerinisezinleroldum.Arkadaşlarındanyakınmayabaşlamıştıönce.İlk,aynızamandaenuğursuzbelirtiydi bu.Gençbirbilimadamıyadaedebiyatçı,meslektaşlarındanyakınmayabaşladıysa,artıkbitmiş,bualandaişeyaramayacakdemektir.Arkadaşlarınınprovalarıgelmediklerini, rollerini hiçbir zaman ezberlemediklerini yazıyordu Katya. Değersizoyunlarınsahneyekonulmasından,artistlerinsahnedekidavranışlarından,arkadaşlarınınseyirciyekarşıson derecesaygısızoldukları,seyircileriküçükgördükleribelliymiş. Tiyatroda herkesin tek düşüncesi olan gişe geliri için dramaktrisleribayağışansonlarakadardüşüyor;trajediartistleriyseboynuzlukocalarla,kocalarınaihanetedenkadınlarıngebelikleriylevb.alayedilenkupletlersöylüyorlarmış. 173

Anton Pavloviç Çehov

Sözünkısası,taşratiyatrosununbugünedeknasılolupda yokolmadığına,böylesineince,çürümüşbiripliklenasılasılıdurabildiğineşaşmamakeldedeğilmiş. Doğrusunusöylemekgerekirsetatsıztuzsuzbirmektup yazdımKatya’ya.Mektubumunbiryerindeşöylediyordum: “Dostluklarıylabanabüyükonurvermişyaşlı,çokdeğerli artistlerlesohbetettiğimçokolmuştur.Onlarınsöylediklerinden,artistlerinçalışmalarınıkişiselsağduyularıylaözgürlüklerindençok,modailetoplumunisteğininyönlendirdiğinianlamışımdır.İçlerindeneniyilerininbile,gençliklerinde, sırasınagöretrajedidede,operettede,Parisgüldürülerinde de, zengin dekorlu masal oyunlarında da oynaması gerekmiştir. Öyleyken,doğruyoldaolduklarını,toplumayararsağladıklarınıdüşünmüşlerdirherzaman.Demekkisenindeanladığıngibikötülüğünnedeniniartistlerdedeğil,dahaderinlerde,busanatınkendinde,toplumunonaolantutumunda aramak gerekmektedir.” Yalnızca sinirlendirdi bu mektubumKatya’yı.Cevapverdi:“Başkabaşkaşeylerdensözediyoruzsizinle.Dostlarıylasizeonurverendeğerliinsanlardan değil,erdemleuzaktanyakındanilgisiolmayandolandırıcılarçetesindensözetmiştimsizeben.Biryabaniinsanlarsürüsüdürbu.Sırf,başkabiryeresokulmalarınakimseninizin vermeyeceğinibildikleriiçinsahneyedüşmüş,yüzsüzolduklarıiçinkendilerineartistdiyenyabaniinsanlarsürüsü…Yeteneklitekkişiyokaralarında.Amakazkafalıların,ayyaşların,düzenbazların,dedikoducularınsürüsünebereket…Pek sevdiğimbusanatınnefretettiğiminsanlarınelinedüşmesi neçokacıveriyorbana,anlatamam.İyiinsanlarınbukötülüğeyalnızcauzaktanbakmaları,onayaklaşmakistememeleri,busanatıkorumayaçalışacakyerde,gazetesütunlarını anlaşılmaz, kimsenin bir işine yaramaz birtakım yazılarla doldurup,onabunaakılvermeyeçalışmalarıdahadaüzüyorbeni…”Böylesürüpgidiyordumektubu. 174

Sıkıcı Bir Öykü

Aradanbirzamandahageçti,bukezşöylebirmektupaldımondan:“Alçakçaaldatıldım.Bundanböyleyaşayamam artık.Paramıdilediğinizgibikullanın.Birbaba,gerçekbir dostolarakseviyorumsizi.Bağışlayın.” Tutulduğuerkeğindeyabaniinsanlarsürüsündenolduğuanlaşılmıştısonunda.Mektuptakiüstükapalıbazısözlerinden, Katya’nın canına kıymayı denediğini anlamıştım. Kendinizehirlemekistemiştigaliba.Peşindenağırhastaolup yatağadüşmüşolmalıydı. ÖtekimektubuYalta’dangeldiçünkü.Doktorlaroraya yollamışlardı onu besbelli. Son mektubunda Yalta’ya ona acelebinrubleyollamamıyazıyordu.Şöylebitiyordumektubu: “Mektubum böyle üzücü olduğu için bağışlayın beni. Düntoprağaverdimyavrumu.”Kırım’dabiryılkadarkaldıktansonraevedöndüKatya. Aşağı yukarı dört yıl dolaşmıştı. Doğrusunu söylemek gerekirse, bu dört yıl içinde ona karşı davranışım oldukça kötü,tuhaftı.Başlangıçtabanaaktrisolacağınısöylediğinde de,sonramektuplarındaaşkındansözettiğindede,ikidebir varınıyoğunuharvurupharmansavurmakisteğinekapılınca–istemesiüzerine–onakâhbin,kâhikibinrubleyollamamgerektiğindede,banakendiniöldürmekniyetindeolduğunu,sonraçocuğununöldüğünüyazdığındadahepşaşırıyor,nesöyleyeceğimi,needeceğimibilemiyordum.Onun için yapabildiğim tek şey bol bol düşünmek, bir de sıkıcı, uzunmektuplar–hiçyazmasamdapekâlâolabilecekmektuplar–yazmakoluyordu.Oysaözbabasınınyerinitutuyordum.Üstelikkızımgibideseviyordumonu. ŞimdibeşaltıyüzmetreötemizdeoturuyorKatya.Beş odalıbirdairekiraladı.Onaözgübirzevkle,oldukçazengin döşedidairesini.Birressam,tablosundabudairenindöşenişini vermeye kalkışsa, tabloda ağır basan hava tembellik olurdu.Tembelbirbedeniçinyumuşakkanepeler,yumuşak tabureler;tembelayaklariçinhalılar,tembelgözleriçinparlakolmayan,koyuyadamatrenkler;tembelbirruhiçindu175

Anton Pavloviç Çehov

varlardaucuzçeşidindenbirsürüyelpazeile,yapılışındaki özellikanlatmakistediklerindendahabirgözeçarpanküçük tablolar;üzerlerigereksiz,değersizeşyalarladoluçoksayıda küçükmasa,raf,perdediyepencerelereasılmışbiçimsizbez parçaları… Parlak renklerden, simetriden, genişlikten korkuylabirlikte,ruhtembelliğininyanısıradoğalzevkinbozulmuşluğunudagösterirbizebütünbunlar.Birkanepeye uzanıp sabahtan akşama okur Katya. Okuduğu roman, uzunöyküdürgenellikle.Gündebirkez,öğledensonrabana gelmekiçinçıkarevden. Ben çalışırım, Katya biraz ötede kanepede oturur. Hiç konuşmaz, üşüyormuş gibi sarınır şalına. Onu cana yakın bulduğumdanmıdır,yoksaodamasıksıkgelmesineküçüklüğündenberialıştığımdanmıbilmiyorum,dikkatimitoplamamıengellemezyanımdaolması.Aradabir,hiçdüşünmedenbirsorusorarımona,çokkısayanıtveriryadabirdakikadinlenmekiçinbaşımıönümdekiiştenkaldırıp,birtıp dergisine, bir gazeteye dalgın dalgın bakışını seyrederdim. Yüzündeoeskigüvenanlatımınınartıkbulunmadığınıfark ederim.Yüzününşimdikianlatımı,treniuzunsürebeklemek zorundakalanyolcularınyüzündekigibisoğuk,kayıtsız,dağınıktır.Eskidenolduğugibigüzel,sade,amaözensizgiyinir şimdiKatya.Bütüngünyattığıkanepelerden,salıncaklardan giysisine,saçınapekazzamankalıyorgaliba.Eskisigibimeraklıdadeğilartık.Yaşamınherşeyinitanımış,öğreneceği birşeykalmamışgibi,sorusormuyorbanaartık. Saatdördedoğrusalonilekonukarasındabirkıpırdanmabaşlar.KızımLizakonservatuvardandönmüş,arkadaşlarınıdaberaberindegetirmiştir.Piyanoçaldıkları,sesçalışmasıyaptıklarıduyulur…Kahkahalarlagülerler.Yegor’un sofrayıhazırladığıyemekodasındankapkacakseslerigelir. —Hoşçakalın–derKatya.–Bugünuğramayacağımsizinkilere.Kusurabakmasınlar.Zamanımyok.Bekleyeceğim sizi. 176

Sıkıcı Bir Öykü

Antreye kadar geçiririm onu. Tepeden tırnağa dikkatle süzerbeniorada,canısıkkın, —Durmadanzayıflıyorsunuz!–der.–Nedengörünmüyorsunuz bir doktora. Gidip kendim çağıracağım Sergey Fyodoroviç’i.Baksınneyinizvar. —İstemezKatya. —Ailenizdekilerdahaneyibekliyorlaranlamıyorum!Şaşılacakşey! Sinirlibirkolhareketiylegiyerkürkünü.Oandayüzde yüz,ikiüçtokadüşergelişigüzeltaranmışsaçlarından.Saçınıdüzeltmeyeüşenir,zamanıdayokturzaten.Dağılansaçlarınıbeceriksizcesokarşapkasınınaltına.Gider. Yemekodasınagirdiğimdesorarbanakarım: —Katyamıydıyanındaki?Nedenuğramadıbize?Bukadarıdatuhafkaçıyorartıkdoğrusu… Lizakesersözünüsitemlisitemli: — Anneciğim! Canı isterse uğrar, istemezse uğramaz. Ayaklarınakapanacakdeğilizya. —Kimnedersedesin,insanıadamyerinekoymamaktır bu.Çalışmaodasındaüçsaatoturda,bizgelmeyelimaklına.Neysecanım,keyfibilir. Varyada,LizadanefretederlerKatya’dan.Benanlamıyorum bu nefreti. Sanırım, bu duyguyu anlayabilmesi için kadın olması gerekir insanın. Dersliğimde hemen her gün gördüğümyüzelligencin,herhaftakarşılaştığımortayaşlı yüzlerceerkeğinarasında,Katya’nıngeçmişine,yaniyasadışıgebekalmasına,birçocukdoğurmasınaduyulannefreti, tiksintiyianlayabilecekbirerkeğinbulunmayacağınabaşımı koyarakbahsegirebilirim.Öteyandandüşünüyorumda,tanıdığımkadınların,kızlarınarasındabuduyguyubeslemeyenianımsamıyorum.Ancak,kadınlarınerkeklerdendahabir erdemli,temizolduklarındandeğildirbu.Bilindiğigibi,erdem ile temizlik –kötü duygudan uzak değillerse– günaha pekyakındırlar.Bendüpedüzkadınlarıngerikalmışlığıola177

Anton Pavloviç Çehov

rakaçıklıyorumbunu.Birmutsuzluğatanıkolduğundaçağımınerkeğininduyduğuacımaileyüreksızısı,uygarlığıve ruhsalyücelmeyinefretduygusundanda,tiksintidendeçok dahaiyianlatmaktadırbana.Ortaçağlardaolduğugibigözü sulu,kabadırgeneçağımızınkadını.Doğrusu,onlarındaerkeklergibikendileriniyetiştirmelerigerektiğigörüşünüsavunanlaryerdengöğehaklıdırlarbence. KarımınKatya’yısevmemesininbaşkanedenleridevardır.Birzamanlaraktrisolması,nankörlüğü,gururu,davranışlarındakituhaflık,birkadınınbaşkabirkadındaherzamanbulabileceğidahabirsürükusur… Akşamyemeğindebenden,ailemdenbaşka,kızımıniki üçarkadaşıyla,Liza’yısevdiğini,onunlaevlenmekisteyeceğinisandığımızAleksandrAdolfoviçGnekkerbulunur.Ortaboylu,çokşişman,genişomuzlu,yaşıotuzunaltındagenç bir adamdır Aleksandr Adolfoviç Gnekker. Kulaklarının çevresindekızılfavorileriileboyalıincebıyığı,ablak,dümdüzyüzünetuhafbiroyuncakanlatımıverir.Ceketiçokkısa,yeleğirenkli,yukarıdançokbol,aşağıdançokdarpantolonununkumaşıbüyükdamalı,sarıpotinleritopuksuzdur. Yengecinkilergibiparlakparlaktırgözleri.Kravatlaboynu yengeciandırır.Dahasıbütünüyleyengeççorbasıkokargibi gelirbanabugençadam.Hergünbizdedir.Amakiminnesiolduğunu,öğreniminineredeyaptığını,neylegeçindiğini hiçbirimizbilmeyiz.Birsazfalançalmaz,şarkıdasöylemez. Amaanlaşılmazbirilişkisivardırmüzikle.Kimilerininpiyanosunusatarbiryerlerde,konservatuvarasıksıkuğrar,ünlü müzikçilerin hepsini tanır, konserlerin yönetimine yardımcıolur.Büyükbirkendinegüvenleyargıdabulunurmüzikleilgilikonularda.Yargılarınıdasevesevebenimserherkes.Şimdiyedekçoktanıkolmuşumdurbuna. Varlıklıkimselerherzamanbirkaçsığıntıbulundururlar çevrelerinde.Bilimilesanatdaöyledir.ŞuBayGnekkerçeşidinden“yabancıunsurlardan”arınmışbirsanatyadabi178

Sıkıcı Bir Öykü

lim yoktur yeryüzünde sanırım. Müzikçi değilim, –üstelik pek az tanıdığım– Gnekker konusunda yanılıyorum belki. Ancak,kendinegüvenide,birisiçalarkenyadaşarkısöylerken,piyanonunbaşındaayaktadurupdinleyişindekikendiniağırdansatantavrıdafazlasıylakuşkuvericigeliyorbana. İstediğinizkadarkibarbirinsan,istediğinizkadaryüksek birdevletmemuruolun,kızınızvarsa,onayapılankurların, kızistemetöreninin,düğününevinizegetireceğibayağılıktan hiçbir zaman kesinlikle uzak sayılamazsınız. Sözgelimi, Gnekkerbizdeykenkarımıntakındığıomağrurtavraalışamıyorumbirtürlü.Sırfbugencinnedenlizengin,parlakbir yaşantımızolduğunugörmesiiçinmasalaradizilenlatifportfeyn,heresşişelerinedealışamıyorum.Liza’nın,konservatuvardaöğrendiğiotizkahkahalarına,evimizebirerkekgeldiğindegözsüzmelerinedeısınamıyorum.Enönemliside,alışkanlıklarıma,bilimime,tümyaşamımayabancı;sevdiğiminsanlarahiçbenzemeyenbiryaratığınnedenhergünevime geldiğini,benimlebirlikteyemekyediğinianlamıyorum.Karım ile hizmetçi kadının esrarlı fiskoslarından bunun bir “damatadayı”olduğunusezinliyorum,amagenedeyadırgıyorum onun evimde bulunmasını. Bu yaratık karşımda otururken, masama bir çöl kuşu oturtsalar duyabileceğim şaşkınlığıduyuyorum…Hemsonra,birçocukgözüylebakmayaalıştığımkızımınbukravattan,bugözlerden,bulopet yanaklardanhoşlanabilmesidegaribimegidiyor… Eskidenseverdimakşamyemeğini.Yadapekönemvermezdim.Oysaşimdicansıkıntısından,öfkedenbaşkabirşey vermiyorbanabuyemek.Üçüncüdereceyeyükselmemden, dekanlık etmemden sonra, ailem evde yemek listesini de, günlükyaşantıyıdabütünüyledeğiştirmekgereğiniduymuştunedense.Üniversitedeokurken,sonradoktorlukederken alışıkolduğumsadeyemeklerinyerine,içindebirtakımbuz parçalarınınyüzdüğüpüreliçorba,Maderaşarabındapişmiş börekkoyuyorlarönümeşimdi.Generallikrütbemleünüm 179

Anton Pavloviç Çehov

lahanaçorbasındanda,ocanımböreklerdende,elmalıkaz dolmasından da, balıklı pilavdan da temelli yoksun ettiler beni.Pekgülünç,pekkonuşkanbirkadınolanhizmetçim Agaşa’yıdaçekipalmıştırelimdenbuikisi.Akşamyemeği servisinionunyerine,sağelibeyazeldivenli,kendinibeğenmiş,kalınkafalıYegoryapıyorşimdi.Yemeklerarasındaverilenaralarpekkısadırakşamyemeklerimizde.Gelgelelim, onlarıdoldurabileceğimizbirşeyimizolmadığıiçinalabildiğineuzungelirlerbizebuaralar.Eskineşemiz,senlibenlikonuşmalarımız, şakalarımız, kahkahalarımız yoktur artık. Yemekodasındabuluştuğumuzzamanlarçocuklarımızıda, karımı da, beni de heyecanlandıran karşılıklı sevgimizden, içtenliğimizden de iz kalmamıştır. Benim gibi her dakikası dolubirinsaniçinakşamyemekleribirdinlenme,mutlubir buluşmaydıeskiden.Karımlaçocuklarımiçinsebirbayram. Gerçikısasürenbirbayramdıbu,ama–yarımsaatliğinebilimin,öğrencilerimindeğil,yalnızcaonlarınolduğumubildikleri–apaydınlık,neşedolubirbayram…Birkadehlesarhoşolamıyorumartık.Agaşadayok,balıklıpilavda,masanınaltındakediyleköpeğindalaşmasıyadaKatya’nınbaşörtüsünün çorba dolu tabağa girmesi gibi günlük küçük olaylarınnedenolduğugürültüpatırtıda…Şimdikiakşam yemeklerimizi anlatmak, yemeğin kendi gibi yavan geliyor bana. Bir heyecan, yapmacık bir ağırbaşlılık, düz bir telaş vardır karımın yüzünde. Tabaklarımıza kaygılı kaygılı bakar, —Sıcakyemeğisevmedinizgaliba?..–der.Söyleyin,sahi sevmedinizmi? Şöyleyanıtvermekzorundayımona: —Boşunatelaşediyorsuncanım.Çokgüzelolmuş. Bukezşöylederkarım: —SenherzamansavunursunbenizatenNikolayStepaniç,kusurumuaçığavurmazsın.NedenbukadarazyediöyleyseAleksandrAdolfoviç? 180

Sıkıcı Bir Öykü

Yemekboyuncahepböylesürüpgiderkonuşmamız.Lizatizkahkahalaratar,gözsüzer.Birkarımabirkızımabakarım.İkisinindeiçdünyasınınbenimgözlerimdenkurtulalıçokolduğunuancakşimdisofradaanlarımbütünaçıkseçikliğiyle.Birzamanlarevimdegerçekaileminarasındayaşamışım,şimdiysesahtekarımınevindekonukolarakakşam yemeğiyiyormuşum,karşımdasahteLiza’yıgörüyormuşum gibibirduygudolariçime.Karımda,kızımdaçokdeğiştiler.Budeğişikliğinuzunsüreoluşumubaştanberikaçtıgözümden.Şimdidebirşeyanlayamamamolağandırkuşkusuz.Nedirbudeğişikliğinnedeni?Bilmiyorum.Bütünaksilik, Tanrı’nın bana verdiği gücü karımla kızıma vermemiş olmasıdır belki. Ben çocukluğumdan beri dış etkenlerden korunmayaalıştırmışımdırkendimi.Kişiliğimisağlamlaştırmayaçalışmışımdır.Üngibi,generallikgibi,huzuriçindeyaşamımdan,olanaklarımlahiçbağdaşmayanbiryaşamageçişgibi,ünlükişilerledostolmakvb.gibiolağanşeylerhemenhiçetkilememiştirbeni,kişiliğimedokunamamışlardır. Oysazayıfların,kişiliğinitambulmamışkarımlakızımLiza’nınüzerinebirçığgibiçöktübütünbunlar,ezdionları. KızlarlaGnekkerfüglerden,kontrpuanlardan,sessanatçılarından,piyanistlerden,Bach’dan,Brahms’dankonuşurlar. Karımsa–müzikkonusundamüzikkonusundakaracahilolduğunun anlaşılmasından korktuğu için– ilgiyle gülümser, “Çokhoşbirşey…Sahimi?Anlatın…”diyemırıldanırdurur.Gnekkerağırbaşlılıklanüktelersavurur,kızlarınanlattıklarınıhoşgörüyledinler.AradabirFransızcakonuşmakisteğiuyanıriçinde–telaffuzuberbattır–Fransızcakonuşurken votre excellence1 diyeyüceltmekgereğiniduyarbeninedense. Amabenimsuratımasıktırhep.Onlarınbeni,benimde onlarısıktığımızbellidir.Benimgibidüşünmeyen,benimgibiolmayaninsanlarahiçbirzamankinbeslememiştim,ama 1

Ekselansları(Fransızca) 181

Anton Pavloviç Çehov

şimdi bu duyguya benzer bir şey kemiriyor içimi sanki. Gnekker’de yalnızca kötü özellikler bulmaya çalışıyorum, buluyorum da. Kızımla evlenmek isteyen genç benim çevremdendeğildiyeiçimiçimiyiyor.Onunvarlığınınbirbaşkabakımdandakötüetkisioluyorüzerimde.Kendibaşıma kaldığım ya da sevdiğim insanların arasında olduğum zamanlarbilimehizmetlerimigenelliklehiçgetirmemaklıma. Getirecekolsambile,bilimalanınadahadünatılmışımgibi küçük,önemsizbulurumbuhizmetlerimi;oysaGnekkergibiadamlarınyanındahizmetlerimyücebirdağ–doruğubulutlarınarasındakaybolan,eteklerindegözlegörülemeyecek kadarküçükGnekker’lerinkaynaştığıbirdağ–gibigörünüyorgözüme. Yemektensonraodamagidippipomuyakarım.Günboyuncaiçtiğimtekpipodurbu.Sabahtangeceyarılarınadek tüttürdüğümçokeskigünlerinalışkanlığındanbirbupipo kalmıştır.Benpipomuiçerkenkarımgireryanıma.Benimle biraz konuşmak için oturur. Sabahki gibi önceden bilirim genenedensözedeceğimizi. —SeninleoturupbirkararvermemizinzamanıgeldiartıkNikolayStepaniç–diyebaşlar.–Liza’dansözediyorum… Niçinhiçilgilenmiyorsundurumla? —Hangidurumla? — Bir şeyin farkında değilmişsin gibi davranıyorsun, ama doğru değil bu yaptığın. Umursamamak olmaz… Liza’yailişkinbazıniyetlerivarGnekker’in…Nedersin? —Onutanımadığımiçin,kötübirinsanolduğunusöyleyemem,amaondanhoşlanmadığımıbinkezsöyledimsana. —Amaböyleolmazki…olmaz. Ayağa kalkar karım, odanın içinde heyecanlı heyecanlı dolaşmayabaşlar. —Böyleönemlibirkonudabututumyakışmazinsana… Sözüedilen,kızınınmutluluğuysa,duygularınıbirkenarabırakmalıdır insan. Biliyorum, hazzetmiyorsun ondan… Bir 182

Sıkıcı Bir Öykü

diyeceğimyokbuna…Amaşimdibugencehayırdeyipher şeyiyıkarsak,Liza’nınbizeömürboyukırgınolmayacağını söyleyebilirmisin?Evlenmekisteyenerkekgünümüzdeöylesineazkizaten…Bakarsınbirkısmetidahaçıkmaz…Çok seviyor Liza’yı, Liza’nın da ondan hoşlandığı belli… Evet, belirli bir işi yok, ama ne yaparsın? Zamanla bir iş bulur kendineoda.İyibirailedendir,zenginde… —Neredenbiliyorsun? —Kendisisöyledi.Harkov’tabirkonağıvarbabasının, Harkovdışındadabirçiftliği.Sözünkısası,Harkov’agitmen gerekiyorNikolayStepaniç. —Sebep? —Durumuincelersinorada…Tanıdığınprofesörlervar Harkov’da, yardımcı olurlar sana. Ben kendim giderdim ama,kadınım,olmaz. Canınsıkkın, —Gitmeyeceğim!–diyekeseratarım. Karımürker,yüzünüacıbiranlatımıvar. Hıçkırarakyalvarır: —TanrıaşkınaNikolayStepaniç!Neolurkurtarbeni buyükten!Çokacıçekiyorum! Acırımona.Yumuşakbirsesle, —PekâlâVarya–derim.–Okadaristiyorsan,gideceğim. Oradayapmamıistediğinherşeyideyapacağım. Biraz sonra lambayı getirirler. Koltukların, lambanın abajurununtanıdık,uzunzamandırnefretettiğimgölgeleri düşerduvarlara,döşemeye.Bubölgelerebakarkenartıkgeceoluyor,uğursuzuykusuzluğumgenebaşlayacakduygusuna kapılırım. Yatağıma uzanırım. Sonra kalkıp dolaşırım odamıniçinde.Sonrageneyatarım…Genellikleakşamyemeklerindensonra,havakararıncayadekdoruğunaerişirsinirbozukluğum.Durupdururkenağlamayabaşlarım.Başımıyastığınaltınasokarım.Oandabirisininodamagirmesindenkorkarım,ansızınölmektenkorkarım.Gözyaşlarım183

Anton Pavloviç Çehov

dan utanırım. Dayanılmaz duygular doldurur içimi. Artık lambamıda,kitaplarımıda,döşemedekigölgeleridebirdahagöremeyeceğimi,konukodasındangelensesleriduyamayacağımısanırım.Görülmemiş,anlaşılmazbirduygukabacaiterekodamdandışarıatmakisterbeni.Fırlarımyattığım yerden,çabucakgiyinirim.Evdekilerfarketmesindiyeusulcaçıkarımsokağa.Nereyegideceğim? Busorununyanıtıçoktanhazırdırbeynimde:Katya’ya. 3 Türkdivanınayadakanepeyeuzanmış,birşeylerokur Katyagenellikle.Benigörüncetembeltembelkaldırırbaşını, oturur,eliniuzatır. Birsüresustuktan,soluklandıktansonra, —HepyatıyorsunKatya–derim.–Sağlığaiyideğildirbu. Birşeyleryapmalısın. —Efendim? —Birşeyleilgilensendiyorum. —Neyleilgilenebilirim?Birkadınancakbasitbirişçiya daaktrisolabilir. —Eh,eldennegelir,işçiolmayacaksan,aktrisoluversen de. SusarKatya.Yarışaka —Evlensenbari…–derim. —Dünyadaevlenmem. —BöyleolmazamaKatya. —Kocasızmı?Amannebüyükiş!İstediktensonraerkektenbolnevar? —ÇirkinbirşeybuKatya. —Nedirçirkinolan? —Şimdisöylediğin. Canımın sıkıldığını görünce bu tatsız havayı dağıtmak amacıyla, —Gidelim–derKatya.–Gelinbenimle.İşte… 184

Sıkıcı Bir Öykü

Küçük,çokrahatdöşelibirodayagötürürbeni.Odanın birköşesindekiyazımasasınıgöstererekekler: —İşte…Siziniçinhazırladımbunu.Buradaçalışacaksınız.Hergüngelin,işinizideberaberinizdegetirin.Evinizdekilerinsizeengelolmaktanbaşkayaptıklarıbirşeyyok.Çalışacakmısınızburada?İstiyormusunuz? Olumsuzyanıtımlaonuüzmemekiçin,buradaçalışacağımı,odanınçokhoşunagittiğinisöylerim.Sonraoturupkonuşmayabaşlarızbuküçük,şirinodada. Sıcaklık,rahatlık,sevdiğimbirinsanınyanındaolmakeskisigibihazdeğil,şimdigüçlübiryakınma,homurdanmaisteğiuyandırıyoriçimde.Birazhomurdanır,birazyakınırsam rahatlayacakmışımgibigeliyorbananedense. Göğüsgeçirerek, —İşlerkötücanım–diyebaşlarım.–Çokkötü… —Nedir? — Anlatayım da dinle dostum. Kralların en güzel, en kutsalhakkıbağışlamahakkıdır.Bendehepkralsanmışımdırkendimi.Alabildiğinekullanmışımdırbuhakkımı.Hiçbirzamankimseyisuçlamamışımdır.Herzamanhoşgörülü olmuş,sağımdakileride,solumdakileridesevesevebağışlamışımdır.Başkalarınınprotestosesiniyükselttikleri,şaşkınlığadüştükleriyerdebenyalnızcaöğütvermiş,karşımdakileriinandırmayaçalışmışımdır.İnsanlarakarşıbututumun, çevremdekilereyaraşıriyiinsanolmakyolundayardımcıolduğunudabiliyorum.Amakraldeğilimartık.Ancakkölelerebirşeylerolupbitiyoriçimde:Kötükötüdüşüncelerdolaşıpduruyorkafamıniçindegecegündüz;şimdiyedektanımadığımbirtakımduygularyuvayaptılarruhumda.Hem nefret ediyorum, hem küçümsüyorum, hem kin besliyor, hemöfkeleniyor,hemdekorkuyorum.Aşırıderecedesert, titiz,sinirli,soğuk,kuşkulubirinsanoldum.Eskidenyalnızcabirnüktedahayapmama,içtenliklegülümsememeneden olanküçücükbirolaybileağırbirduyguyladolduruyoriçi185

Anton Pavloviç Çehov

mişimdi.Düşüncelerim,kanılarımdadeğişti.Eskidenyalnızcaparayıküçümserdim,oysaşimdi–suçluolanonlarmış gibi–zenginlerekinbesliyorum.Eskidenzorbalıktan,keyfi yönetimden nefret ederdim, şimdi –suç insanımızı eğitmeyenbizlerdedeğilde,yalnızcaonlardaymışgibi–zorkullananinsanlardannefretediyorum.Neanlamagelirbu?Yenidüşüncelerimi,duygularımıinançlarımdakideğişmeyarattıysa,budeğişikliğiyaratannedir?Acabadünyamıeskiyeoranladahakötüoldu,bensedahaiyi;yoksaeskidenkör müydüm,dünyayımıumursamıyordum?Budeğişiklikbedengücümleakılgücümünzayıflamadandoğduysa–hastayımçünkü,gündengünedezayıflıyorum–evet,budeğişiklikbedengücümleakılgücümünzayıflamasındandoğduysa, acınacak bir durumdayım demektir. Yeni düşünceleriminolumlu,sağlıklıolmadıklarıanlamınagelirbuçünkü. Onlardanutanmam,hepsinigereksizsaymamgerektiğianlamına… SözümükeserKatya: —Durumunuzdahastalıkfalansözkonusudeğildir.Düpedüzgözlerinizaçıldı,hepsiokadar.Eskidennedensegörmezliktengeldiğinizşeyigördünüz.Banasorarsanız,önceailenizletümbağlarınızıkoparmalı,alıpbaşınızıgitmelisiniz. —SaçmalıyorsunKatya. —Sevginizfalankalmadıonlarakarşı,nediyezorluyorsunuzkendinizi?Hemailemidirsizinki?İnsanolarakenküçük değerleri olmayan yaratıklar! Bugün ölseler, yarın hiç kimsefarketmezyokluklarını. Katya karımla kızıma –onların ona besledikleri kadar– güçlübirküçümsemebesler.Günümüzdeinsanlarınbirbirleriniküçümsemehakkıolduğusöylenemez.AmaKatya’nın görüşünübenimseyipdebuhakkıngerçektevarolduğunu kabulederseniz,onundakarımlaLiza’yı,onlarınondannefret ettikleri gibi, küçümseme hakkının olduğunu görürsünüz. 186

Sıkıcı Bir Öykü

—İnsanolarakenküçükdeğerleriolmayanyaratıklar! –diyeyinelerKatya.–Akşamyemeğiniyedinizmi?Nasıloldudaunutmadılarsofrayıçağırmayısizi?Nasıloluyorda hâlâanımsayabiliyorlarvarlığınızı,şaşıyorum! Sertbirseslekeserimsözünü: —Katya,kapatalımbukonuyu. —Onlardansözetmektenbenhoşlanıyormuyumsanıyorsunuz? Onları hiç tanımamış olmayı yeğlerdim. Gelin, dinleyinsözümüikigözüm.Bırakınherşeyi,alıpbaşınızıgidin.Yurtdışınagidin.Nekadaraceleederseniz,okadariyi olur. — Neler saçmalıyorsun Katya? Peki üniversite ne olacak? —Üniversiteyidebırakın.Neyapacaksınızüniversiteyi? Neyinizeyarıyor?Otuzyıldırdersveriyorsunuzorada,yetiştirdiğinizöğrencileriniznerede?Çokmudeğerlibilimadamlarıyetiştirdiniz?Sayınşöylebir!Hem,bilgisizliğisömüren, halkıncahilliğindenyararlanarakyüzbinlericebeindirenşu doktorlarınsayısınıarttırmakiçinyetenekli,dürüstolmaya hiçdegerekyoktur.Fazlasınızsizburada. Dehşetekapılırım. —OhTanrım!NekırıcıkonuşuyorsunKatya!Nekırıcısın!Sus,yoksagiderim!Karşılıkveremembukabasözlerine! Odahizmetçisigelir.Çayabuyurederbizi.Neyseki,semaverinbaşındadeğişirkonumuz.Yakınarakbirazhafiflediktensonrabukezyaşlılığımınbaşkabirzayıflığının–anılarımın–dizginlerinibırakmakgeliriçimden.GeçmişgünlerianlatmayabaşlarımKatya’ya.Belleğimdebütünkaldıklarını aklımın ucundan bile geçirmediğim öyle şeylerden söz ederimki,kendimdeşaşarım.Katyabüyükbirduygulukla, gururla,soluğunututarakdinlerbeni.Özellikle,birzamanlarlisedenasılokuduğumu,üniversiteyegirmeyinasıldüşlediğimionaanlatmayıpekseverim. 187

Anton Pavloviç Çehov

—…Okulunbahçesindedolaşırdımbazen…–diyeanlatırım.–Rüzgâruzakbirmeyhanedengıcırtılıbirarmonika sesiilebirşarkınınezgisinigetirirdibanakadaryadaçıngırağını çala çala bir troyka geçerdi bahçe çitinin önünden. Yalnızcagöğsümündeğil,karnımın,ayaklarımın,kollarımın damutlulukladolmasınayeterdibu…Armonikanınyada giderekzayıflayançıngırağınsesinekulakverirken,kendimi bir doktor hayal eder, güzel şeyler getirirdim gözlerimin önüne…Birbirindengüzelşeyler…Gördüğüngibi,hayallerimgeçekleşti.Düşünübilekurmayacesaretedemediğimden çok şeye eriştim. Sevilen bir profesör olarak hizmet ettim otuzyılboyunca,üstünyetenekliarkadaşlarımoldu.Saygı duyulanbirünümvar.Sevdim,ölesiyesevdiğiminsanlaevlendim,çocuklarımoldu.Sözünkısası,dönüpgeriyebaktığımda yaşamım baştan sona ustalıkla yaratılmış, güzel bir kompozisyon olarak serilir gözlerimin önüne. Şimdi yapmam gereken tek şey bitişi çirkinleştirmemektedir. Bunun için de bir insan gibi ölmeliyim. Gerçekten bir tehlikeyse ölüm,biröğretmene,birbilimadamına,Hıristiyanbirdevletinyurttaşınayaraşırbiçimdekarşılamalıyımonu:Yiğitçe, soğukkanlı…Amaçirkinleştiriyorumbenbitişi.Siniyorum, sanakoşuyorum,yardımdileniyorum.Sende,“Sinin,sinmenizgerek!”diyorsun. Tam o anda kapının zili çalar. Gelenin kim olduğuna Katyada,bendebiliriz. —MihailFyodoroviçolsagerekderiz. GerçektendebirdakikasonraarkadaşımMihailFyodoroviçgirerodaya.DilcidirMihailFyodoroviç.Elliyaşlarındadır.Uzunboylu,sağlamyapılıdır.Akdüşmüştürgürsaçlarına.Kaşlarısimsiyahtır.Sakalbırakmaz.Dürüstbirinsan, iyi bir arkadaştır. Edebiyat tarihimizle kültür tarihimizde önemlibirroloynamışoldukçatemiz,yetenekli,soylu,köklübirailedendir.Kendisidezeki,yetenekli,sonderecekültürlübirinsandır.Amabirtakımtuhaflıklarıdayokdeğildir doğrusu.Birölçüdehepimizinvardırtuhaflıkları,gariplikle188

Sıkıcı Bir Öykü

ri,amaMihailFyodoroviç’intuhaflıklarındaalışılmamış,tanıdıklarıiçintehlikeliolabilecekbirşeylervardır.Haylibol olan üstün yanlarını bu tuhaflıkları yüzünden göremeyen çokarkadaşınıbilirim. Odayagirdiktensonraağırağırçıkarıreldivenlerini,kadifegibibassesiyle, —Merhabalar–der.–Çaymıiçiyorsunuz?Tamzamanındagelmişimdemek.Buzgibibirhavavardışarıda. Sonramasayaoturur,birbardakçekerönüne,hemenkonuşmaya başlar. Konuşmasının en belirgin özelliği Shakespeare’inmezarkazıcılarınınkonuşmasındakiniandıranfelsefeylekarışıkbirşakacılık,süreklibiralaydır.Ciddişeylerden söz eder her zaman, ama hiçbir zaman ciddi konuşamaz. Yargılarıkaba,kırıcıdır.Nevarki,yumuşak,durgun,şakacısestonuyüzündenbukabalıkda,kırıcılıkdakulağıtırmalamazlar.Çokgeçmedenalışıronainsan.Üniversiteyaşamınailişkinbeşaltıfıkragetirirberaberindeherakşam.Masaya oturur oturmaz da bunları anlatmakla başlar çoğu zaman. Simsiyahkaşlarınıoynatarakgöğüsgeçirir,şakacıbirtavırlabaşlar: —OhTanrım!Negülünçadamlarvarşudünyada! —Neoldu?–diyesorarKatya. —Bugünderstençıktıktansonramerdivenlerdebizimşu ihtiyarbunakİ.İ.ilekarşılaştım…Herzamankigibialtçenesiniöneuzatmış,öyleyürüyor;migreninden,karısından, derslerinegelmeyenöğrencilerdenyakınabileceğibiriniarıyordu. Onu görür görmez, “Ah,” diye geçirdim içimden. “Gördübeni,yakalandık.Durumkötü…” HepböyleanlatırdaMihailFyodoroviç.Şöylebaşladığı daolur:

1

Sütana(Latince).EskidenRusya’daöğrencilerüniversitelerineböylederlerdi. 189

Anton Pavloviç Çehov

— Dün bizim Z.Z.’nin halka açık konferansındaydım. Doğrusu,almamater1 şuZ.Z.gibisalakları,sukatılmamış beyinsizlerihalkınönüneçıkarmayınasılgözealıyor,şaşıyorum.Evet,tambirAvrupabudalasıdırbuadam!İnanın,Avrupa’yıgündüzfenerleköşebucakarasanız,bireşinidaha bulamazsınız!Düşününbirkere,ağzındaakideşekeriemiyormuşgibikonuşuyordu:“Hım,hım,hım…”Heyecandan kekelemeyebaşladı.Kendiyazısınıbileokuyamıyordu.Ufak tefekdüşünceler,bisikletebinmişbirrahibingidişigibiağır ağırdökülüyorlardıağzından.Enönemliside,nedediğianlaşılmıyordu.Sinekleribileöldüreceksıkıcıbirhavaçökmüştüsalona.Benzetilsebenzetilse,öğrenimyılınınsonaermesi üzerinebizimtoplantısalonundadüzenlenentörenlerdegelenekselsöylevokunurken–ahnesöylevdiro!–duyulandayanılmazsıkıntıyabenzetilebilirbu… Sonraansızınbirdönüşyapar: —NikolayStepanoviçanımsar,bundanüçyılöncede benim okumam gerekmişti bu söylevi. Sıcaktı, boğucu bir havası vardı salonun, resmi giysimde koltuklarımın altımdansıkıyordu…Birölümdüdüpedüz!Yarımsaatokudum, birsaat,birbuçuksaat,ikisaatokudum…“Oh,neyseon sayfa kaldı, Tanrı’ya şükürler olsun!..” diye geçiriyordum içimden.Ensonunda,hiçokumasamdapekâlâolabilecek dörtsayfavardı.Okumamakniyetindeydimbudörtsayfayı. “Öyleyse topu topu altı sayfa kaldı,” diye düşünüyordum.Amaşöyleyangözlebirbakıncanegörsembeğenirsiniz:Önsıradakordonlubirgenerallebaşpiskoposyanyana oturuyordu… Sıkıntıdan kaskatı kesilmişlerdi zavallılar. Amagenededikkatledinliyorlarmış,okuduğumuanlıyorlarmış,beğeniyorlarmışgibigörünmeyeçalışıyorlardı.“Eh,” diye geçirdim içimden, “madem hoşlanıyorsunuz, buyurun!”Tutupodörtsayfayıdaokumuştum… Mihail Fyodoroviç konuşurken –alaycı insanların hepsindeolduğugibi–gözleriylekaşlarıgüleryalnızca.Böyleza190

Sıkıcı Bir Öykü

manlargözlerindenenefretvardır,nekin.Amazekâkıvılcımı,birdeancakgözlemyeteneğiçokgüçlüinsanlardagörülebilenopekdeğişiktilkikurnazlığıboldur.Onungözlerindendahasözetmemgerekirse,bugözlerinbirözelliğinidahafarkettiğimisöyleyebilirim.Katya’nınelindençaybardağınıalırkende,onudinlerkende,Katyaherhangibirnedenleodadançıkmakiçinkapıyayürüdüğündearkasındanbakarkendegözlerindemüşfik,yalvarmaklı,temizbirşeyçekiyordikkatimi… Odahizmetçisikadınsemaverikaldırır.Masayabüyük birkalıppeynirlemeyve,birdeoldukçakötücinsindenbir şişe köpüklü Kırım şarabı koyar. Kırım’da kaldığı sıralar alışmıştırKatyabuşaraba.MihailFyodoroviçetajerinüzerindeki iki deste oyun kâğıdını alır, fal bakmaya koyulur. Bazıfallarınbüyükbirzekâiledikkatistediğiinancındadır MihailFyodoroviç,amagenedearadakonuşmamızakatılmadanedemez,Katyadikkatleizleronunfalını.Sözleolduğundançokkaşgözoynatarakyardımederona.AkşamboyuncaençokikikadehiçerKatya.Bendörttebirbardakiçerim.Şişeningerikalanıherzamançokiçen,amahiçsarhoş olmayanMihailFyodoroviç’ekalır. MihailFyodoroviçfalbakarkenbiryandançeşitlisorunları,özelliklebüyüksorunlarıkonuşuruz.Buaradaençok hırpaladığımızdaençoksevdiğimizşey,yanibilimolur. MihailFyodoroviçbiransustuktansonra, —Neyseki,devrinikapadıbilim–diyebaşlar.–İnsanlaraverebileceğibirşeykalmadıartık.Evetefendim.Onunyerinebaşkabirşeyikoymakgereksinmesiniduymaktadırşimdikişioğlu.Bilimköklerinikörinançlarıniçinesalarakboy atmış,genekörinançlarlabeslenmiştir.Şimdidesimyagibi, metafizik,felsefegibiartıkölmüşkörinançlardanoluşanbir özüvardır.Sahi,nevermiştirkişioğlunabilim?Bilindiğigibi,AvrupalıbilimadamlarıylabirbilimleriolmayanÇinlibilimadamlarıarasındakiayrılıkçokçokküçük,tamanlamıy191

Anton Pavloviç Çehov

layüzeyseldir.BilimitanımamışlardırÇinliler.Pekiamane kaybettirmiştironlarabu? —Sineklerdetanımamışlardırbilimi–derim.–Nedemek istiyorsunuzyani? —BoşunasinirleniyorsunuzNikolayStepaniç.Bizbize olduğumuziçinböylesöylüyorumkuşkusuz…Aslındasizin sandığınızdandadikkatliyimdir.Başkalarınınyanındaböylekonuşmam.Tanrıkorusun!Bilimilesanatıntarımdanda, ticarettende,zanaattandayüceolduğukörinancıyaşamaktadırtoplumda.Bizimtakımbukörinançtanyararlanarak sürdürmektediryaşamını.Yıkmayaçalışırmıyımhiçböylesineyararlıbirkörinancı?..Tanrıkorusun! Falsırasındagençliğededokundururuzhafiften.Mihail Fyodoroviçderinbirgöğüsgeçirdiktensonra, —Toplumumuzçokbasitleştigünümüzde–der.–Ülküleriçinsöylüyorumbunu.Yoluylayordamıyladüşünebilseler,çalışabilselerdibari!Ozanındediğigibi,“içimsızlıyorbizimkuşağındurumuna!” Katyaonaylaronu: —Evet,gençliğindurumuberbat.Sonbeş,onyıldıröğrencilerinizarasındaüstünyetenekleriylesivrilmiştekgenç varmıdır? —Ötekiprofesörleribilmiyorumama,bendençıkmadı. —Şimdiyedekçoköğrencitanıdım–derKatya.–Sizin gençbilimadamlarınızdanda,artistlerdendeçoktanıdığım oldu…Amasonuç?Birkahramanıyadayeteneklibirgenci bırakın,şöyleilginçbiriylekarşılaşmakbilekısmetolmadı… Hepsisıradan,yeteneksiz,kendinibirşeysananküçükinsanlar… Toplumumuzdaki basitleşme, küçülme üzerine bu konuşmalarherakşam,kızımlailgiliçirkinbirkonuşmayıistemeyerekgizlidendinlemişimgibibirizlenimyaratırbende. Busuçlamalarıngenelleştirilmesi,basitleşme,ülküyokluğu yadagüzelgeçmiştenörneklergibiçoktanyıkılmışdüşünce192

Sıkıcı Bir Öykü

lerimüzerine,insanatiksintiverentemellerinüzerinekurulmuşolmasıdokunurbana.Sözükadınlararasındabileedilse,hersuçlamanıneldengeldiğinceaçıkseçikolmasıgerekir. Yoksa suçlamadan çok, dürüst insanlara hiç yakışmayan boşbirçekiştirmeyedönüşürolay… Yaşlıbirinsanımben.Otuzyıldırçalışıyorum.Amatoplumumuzdanebirbasitleşmegörüyorum,nedebirülküyokluğu.Ayrıca,günümüzügeçmiştendahakötüdebulmuyorum. Bu bakımdan görmüş geçirmişliğimin başlı başına bir değeriolankapıcıNikolaybile,şimdikiöğrencilerineskilerdenneiyinedekötüolduğunusöylüyor.Şimdikiöğrencileriminhangiyanlarınısevdiğimisorsalar,hemenyanıtveremem busoruya.Çokşeydesöyleyemembukonuda.Amasöylediklerimyeterinceaçıkseçikolur.Eksikyanlarınıbiliyorum. Onlarıngeneldüşüncelerininkaranlığınadalmamagerekkalmazbubakımdan.Sigaraiçmelerinden,alkollüiçkikullanmalarından,geçevlenmelerindenhoşlanmıyorum.Hiçbirşeyi umursamamalarını, çoğu kez arkadaşları arasında karnı açlarınbulunmasınagözyumacak,yoksulöğrencilereyardım derneğine borçlarını ödemeyecek kadar kayıtsız olmalarını sevmiyorum.Yenidilleribilmiyorlar,Rusça’yıdayanlışkullanıyorlar.Tedaviuzmanıbirarkadaşımdahageçenlerde,öğrencilerifiziğipekazbildikleri,meteorolojiyiisehiçbilmedikleriiçinderssaatlerinibirokadardahaartırmakzorundakaldığındanyakınıyordu.Çağdaşyazıların–hemenkötülerinin– etkisinesevesevebırakıyorlarkendilerini.Öteyandan,sözgelimiShakespearegibi,MarcusAureliusgibi,Epiktetusgibiya daPascalgibiklasikleresondereceilgisizdirler.Büyüğüküçüktenayırmaktakibuyeteneksizlikleriyaşamkonusundane denlibeceriksiz,bilgisizolduklarınınenkesindelilidir.Azya da çok toplumsal özelliği olan her çeşit sorunu (sözgelimi, yerleşmebölgelerinindeğiştirilmesigibisorunları)bütünüyle kendilerininolan,hemgörevlerinededahabiryaraşanbilimselaraştırma,bilimseldeneyyoluyladeğilde,bildirilerleçö193

Anton Pavloviç Çehov

zümlemeyekalkışıyorlar.Hastaneleregiripsevesevedoktorlukediyorlar.Asistan,laborantoluyorlar,sınavlaradışarıdan giriyorlar.Bağımsızlık,özgürlükduygusu,kişiselgirişimserbestliğibilimde,sözgelimisanattanyadaticarettendahaaz gerekli olmamasına karşın bu durumlarını kırk yaşına dek sürdürmeyehazırdırlar.Öğrencilerimdevar,derslerimiizleyendinleyicilerimde,amabiryardımcım,yerimidoldurabilecekbirkişiyokaralarında.Buyüzdenseverimonları,duygulanırım,amagururduymamonlarla,vb.vb. Buçeşitkusurlar–nedenliçokolurlarsaolsunlar–ancak yüreksiz, kişiliği zayıf bir insanda karamsarlık ya da öfke uyandırabilirler.Hepsigenelolmayan,gelipgeçicişeylerdir bunların.Yaşamkoşullarınabağlıdırlar.Heptenyitipgitmeleriyadayerlerini–onlarsızedilemeyecek,sıralarıgelinceyüreksizlerikorkutacak–yeniyenikusurlarabırakmalarıiçin aradanbeşonyılıngeçmesiyetecektir.Sıksıkumutsuzluğa düşürürbeniöğrencilerinsuçları.Amabuumutsuzlukotuz yıldıröğrencilerimlesöyleşirken,onlaradersverirken,onlarınbirbirleriyleilişkileriniuzaktanizlerken,onlarıbaşkaçevrelerden insanlarla karşılaştırırken duyduğum mutluluğun yanındahiçkalır. MihailFyodoroviçsöylenir,Katyadinler.Amagörünüşteböylesinemasumbireğlenceninonlarıyavaşyavaşnasıl biruçurumundibinesürüklediğiniikisidefarkedemez.Olağanbirkonuşmanıngiderekalaya,küçümsemeyedönüştüğünügöremezler.MihailFyodoroviç, —Bazenkorkunç,şeylerlekarşılaşıyorinsan–der.–Dün bizimYegorPetroviç’egitmiştim.Sizintıpöğrencilerdenbirini gördüm orada. Galiba üçüncü sınıf öğrencisiydi. Ne yüzdüoöyleçocuktaki…Dobrolyubov’un1 çizdiğiyüzler-

1

NikolayAleksandroviçDobrolyubov(1836–1861):ÜnlüRuseleştirmeni.Zamanındagerçekçieleştirmenlerdiyetanınangruptandı.Yazılarıdahaçok“Çağdaş”dergisindeyayınlanmıştır. 194

Sıkıcı Bir Öykü

denbiri…alnındaderindüşüncelerinizleri…Şundanbundankonuşmayabaşladık.“İşlerböyleiştedelikanlı,”dedim bir ara. “Bir dergide okudum, Alman’ın biri –adını unuttum– insan beyninden bir alkolit idiotin elde etmiş.” Ne karşılıkverdibiliyormusunuz?İnandı.Hattasaygılıbirtavırtakındı.Bizimkilerböyleişte!Birkaçgünöncetiyatroya gitmiştim.Yerimeoturdum.Tamönündeikigenç.Biri“bizimkilerden”,besbellihukuköğrencisiydi.Saçıbaşıbirbirinekarışmış.Ötekitıpöğrencisi.Dutgibiyditıpöğrencisi. Sahneyleilgilendiğibileyoktu.Horluyor,başıikidebirönüne düşüyordu. Artistlerden biri yüksek sesle bir monolog okumayabaşladığındayadasesinibirazcıkyükselttiğinde benimtıpöğrencisiirkiliyor,dirseğiylearkadaşınıdürtüyordu.Soruyordu:“Gü–zelmi?”Berikiyanıtveriyordu:“Güzel.” Bu kez bağırmaya başlıyordu tıp öğrencisi: “Bravo! Gü–zel, bravo!” Görüyorsunuz ya, adam zilzurna sarhoş olanadekiçmiş,tiyatroyaöylegelmiş.Sanatdeğil,güzelliktiaradığı…Onuniçingerekliolangüzellikti. Katyadinler,biryandandagüler.Tuhafbirkahkahası vardır Katya’nın. Soluk alışverişi ağız armonikası çalıyormuşgibidüzenli,çabuktur.Buaradayalnızcaburundeliklerigüleryüzünde.TatsızbirduyguyakapılırımMihailFyodoroviç’idinlerken.Nesöyleyeceğimibilemem.Sonundatutamamkendimiartık,birdenkıpkırmızıoluryüzüm,fırlarımyerimden. —Yeterartık,kesin!–diyebağırırım.–İkikarakurbağasıgibioturmuşsunuz,soluğunuzlazehirsaçıyorsunuz!Yeter! Konuşmalarınıbitirmelerinibeklemeden,evegitmekiçin hazırlanmayabaşlarım.Geçolmuşturzaten,saatonugeçmiştir. MihailFyodoroviç, —Benbirazdahaotururum–der.–İzinveriyormusunuz YekatarinaVladimirovna? —Veriyorum–derKatya. 195

Anton Pavloviç Çehov

—Bene.1 Öyleysesöyleyin,birbardakşarapdahagetirsinler. İkisibirlikte,ellerindemumlarladışkapıyakadargeçirirlerbeni.BenkürkümügiyerkenMihailFyodoroviç, —Sonzamanlardaçokzayıfladınız,çöktünüzdeNikolayStepaniç–der.–Neyinizvar?Hastamısınız? —Evet,birazrahatsızım. Katyagireraraya,canısıkkın, —Doktoragitmiyorsunuzhâlâ… —NedengitmiyorsunuzdoktoraNikolayStepaniç?Olur mu yani? Sağlığınıza dikkat etmelisiniz dostum. Sizinkilere saygılarımıiletin.Uğrayamadığımiçinözürdilediğimisöyleyin.BirkaçgünsonraAvrupa’yagidiyorum.Gitmedenuğrayacağım.Yüzdeyüzuğrayacağım!Gelecekhaftagidiyorum. Katya’nın evinden –sağlık durumum üzerine konuşmalardansinirlerimbozulmuş,korkmuş,keyfimkaçmış–çıkarım.Şöylesorarımkendikendime:“Gerçektengidiparkadaşlardan birine görünsem mi acaba?” O anda gözümün önüne hemen, arkadaşımın beni dinledikten sonra bir şey söylemedenpencereninyanınagideceğini,oradabirsüredüşündükten sonra bana dönüp, yüzünden gerçeği anlamamamiçinkayıtsızbirtavırtakınarakşöylediyeceğinigetiririm:“Gerçişimdilikciddibirdurumyokya,bengeneüniversiteyibırakmanızısalıkveririmsizedostum…”Sonumudumdandayoksunederbenibusonra… Umutsuzyaşayabilirmiinsan?Şimdi–kendihastalığımı kendimanlamaya,kendimikendimiyietmeyeçalışırken–kimizamanbilgisizliğiminbenialdattığını;kendimdebulduğum albümin ile şeker konusunda, kalp rahatsızlığı konusunda,ikisabahgördüğümbedenimdekişişkinlikkonusundayanıldığımıumuyorum.İçhastalıklarıkitabınınsayfalarınıbirmerakhastasınınözeniyleçevirirken,hergünilacın 1

İyi(Latince) 196

Sıkıcı Bir Öykü

birini bırakıp birini almaya başlarken bir rastlantı sonucu banaiyigelenilacıbulacağımısanıyorumhep.Olgunbirinsanayakışmayanşeyler… Gökyüzünübulutlarkarartmışdaolsa,ayileyıldızlarışıtmışda,evedönerkenhergecebaşımıkaldırıpbakarımyukarılara.Yakındaölümünbenialıporalaragötüreceğinidüşünürüm.Oandadüşüncelerimingökyüzügibiderin,berrakolduğudüşünülebilir…Amanerde!Kendimidüşünürüm,karımı, Liza’yı, Gnekker’i, öğrencilerimi, genellikle bütün insanları düşünürüm.Hiçdegüzelolmayan,değersiz,sözdekurnazca düşüncelerdirbunlar.OandakidünyagörüşümünlüArakçeyev’in1 içtenbirmektubundakişusözcüklerleanlatılabilirancak:“Herşeyiiyiolamazdünyada,kötüleriyilerdençoktur.” Yaniherşeyiğrençtirbudünyada,yaşamayadeğecekbirşey yoktur!Arkadabıraktığımaltmışikiyılıdaboşaharcanmış saymakgerekiyordu…Budüşünceleriminaçıkyanlarınıyakalamayaçalışırım.Onlarıngelipgeçicidüşüncelerolduklarına,aklımınderinliklerineinmeyipyüzeydekaldıklarınainandırmaya çalışırım kendimi. Hemen şöyle geçiririm içimden: “Öyleyseherakşamnedenşuikikarakurbağasınınyanınaçekiyorsenibirşey?”Sonra–yarıngenegideceğimibilebile–bir dahaKatya’yagitmeyeceğimeyeminederim. Eviminkapısındaçıngırağınipineasılırken,sonramerdiveniçıkarkenartıkaileminolmadığı,onayenidenkavuşmak daistemediğimduygusudoldururiçimi.Arakçeyev’inkilere benzeyendüşüncelerinkafamıniçindegelipgeçiciolmadıkları,tümvarlığımısardıklarıapaçıktırartıkbenimiçin.Yüreğim sızlayarak, bezgin, canım sıkkın, –üzerimde binlerce kiloağırlıkvarmışgibi–elimikolumugüçlükleoynatarakgirerimyatağa,hemendalarım. Sonrageneuykusuzluk… 1

AlekseyAndreyeviçArakçeyev(1769–1834):ÇarI.Aleksandr’ınyakın dostuydu.ZamanındaRusya’nıniçişlerindeönemliroloynamıştır.Aşırı derecedetutuculuğuyla,akılsızlığıylatarihegeçmiştir 197

Anton Pavloviç Çehov

4 Yazgeldi,yaşamdeğişti. GüzelbirsabahLizagirdiodama,şakacı, —Gidelimekselansları…–dedi.–Herşeyhazır. Sokağaçıkardılarekselanslarımı,birfaytonabindiripgötürdüler.Faytonlagiderkentersinden,sağdansolaokuyordumtabelalarıcansıkıntısından.“Meyhane”sözcüğünden “enahyem”diyebirşeyçıkıyordu.Birbaronailesiiçingüzel birsoyadıolurdubu:BaronesEnahyem.Dahasonratarlalarınarasından,mezarlığınönündengeçtik–yakındaorada yatacağımıbildiğimhalde,enküçükbiretkisiolmadıüzerimdemezarlığın–,sonrakorudangeçtik,yenidentarlalara çıktık.İlginçenküçükbirşeyyoktuburalarda.İkisaatlikbir yolculuktansonra,yazlıkbirevinaltkatınaindirdilerekselanslarımı.Duvarlarıaçıkmavikâğıtlakaplışirin,küçükbir odayayerleştiler. Burada da uyuyamıyorum geceleri. Sabahları uykusuzluktan bitkin düşüyorum artık. Karımı dinlemek zorunda kalmadanöğleyedekyatıyorum.Uyumuyor,yarıuyuryarı uyanıkyatıyorumöyle.Uyumadığımıbilebiledüşlergörüyorum. Öğleyin kalkıp alışkanlıkla masaya oturuyorum. Amaçalışmıyor,Katya’nınbanayolladığıküçük,sarıkaplı Fransızkitaplarıylazamangeçiriyorum.Kuşkusuz,Rusyazarlarını okumam daha bir yurtseverce davranış olurdu, amaneyalansöyleyeyim,özelbirilgiduymuyorumbenRus yazarlarına.İkiüçihtiyarındışında,günümüzünedebiyatını bir edebiyat değil de, ancak yol alması için desteklenen, ürünlerindenistemeyeistemeyeyararlanılanbirçeşitelsanatıgibigörüyorum.Eldesonderecegüzelyapılmışbirşeyibileolağanüstüdiyenitelendirmenin;onu“ama”sıziçtenlikle övmenin olanağı yoktur. Son on, on beş yıldır okuduğum yeni edebiyat üzerine de aynı şeyi söylemek gerekir: İlginç tekyapıtyokturbuedebiyatta,“ama”sızsözedilemezhiçbirinden.Zekiceyazılmış,güzel,amaustalıktanyoksun;usta198

Sıkıcı Bir Öykü

cayazılmış,güzel,amazekâdanyoksunyadaustaca,zekice yazılmış,amagüzeldeğil. Fransızkitaplarınınhemustaca,hemzekiceyazıldıklarını,hemdegüzelolduklarınısöylemeyeceğim.Onlardadoyurmuyorlar beni. Ama Rus kitapları gibi sıkıcı değiller. Sonra,yaratıcılığınRusyazarlarındaolmayanbaşlıcaöğesi –kişiselözgürlükduygusu–pekseyrekrastlananbirşeydeğildironlarda.Dahabirincisayfadayazarınınbirsürükoşulla, vicdanına ters düşen çelişkiyle kendi kendini kıskıvrak bağlamayaçalışmadığıbirkitapanımsamıyorumyeniRus edebiyatında. Biri çıplak bedenden söz etmeye korkar, bir başkasıpsikolojikanalizlerlebağlarelinikolunu,birüçüncüsüne“insanakarşısıcakilgi”gereklidir,birdördüncüsü, birtakım görüşleri yaymaya çalıştığından kuşkulanılmasın diyemahsusdoğayıanlatırsayfalarca…Biriilledebirküçük esnaf,birbaşkasıdaillebirsoyluolmakister.Başkalarıda başkaşeylerkuşkusuz…Amaç,özen,zekâvarama,özgürlükdeyok,içindengeldiğigibiyazmakyürekliliğide.Yaratmagücündensözedilemezkuşkusuzbudurumda. Güzeledebiyatdenenşeyüzerindesöyledimbütünbunları. Sözgelimi;toplumbilim,sanatvb.,dallarındayazılanciddiRusyazılarınagelince,düpedüzkorktuğumiçinokuyamıyorumonları…Çocukluğumda,gençlikyıllarımdanedense korkardım kapıcılarla tiyatro biletçilerinden. Hâlâ vardır bendebukorku.Şimdidekorkarımonlardan.İnsanlarınancakanlayamadığıbirşeydenkorktuğunusöylerler.Gerçekten,kapıcılarlatiyatrobiletçilerininnedenöylesinekurumlu, kibirli,mağrur–nazikolduklarınıanlamakçokgüçtür.Ciddi yazılarıokurkendeduyuyorumaynıkorkuyu.Olağanüstü kibir,generallereözgüoynakdeyiş,yabancıotoriteleriküstahçaküçümseme,büyükbirustalıklaboşboşlafetmek… Anlayamadığım,benikorkutanşeylerdirbunlar.Bizimyazar doktorlarımızı,doğabilimcilerimiziokurkenalıştığımalçak199

Anton Pavloviç Çehov

gönüllülüğe,kibar–durgundeyişedehiçbenzemiyorlar.Bırakınbuçeşityazıları,ciddiRuslarınçevirdikleriyadadüzelttikleriçevirileribileokuyamıyorum.Önsözlerinkibirli,horgörürhavası;çevirenindikkatimitoplamamıengelleyenaçıklamalarınınbolluğu;eliaçıkçevirmeninbütünyazıyayada kitabadoldurduğusoruişaretiylesic’ler1 yazarınkişiliğinede, benimokurbağımsızlığımadabirsaldırıgibigeliyorbana. Bir zamanlar bölge mahkemesine bilirkişi çağırmışlardı beni.Duruşmayaaraverildiğindebilirkişilerdenbiri,aralarındaokumuşikikadınındabulunduğusanıklarasavcının çokkabadavrandığınadikkatimiçekmişti.Bunusöyleyene savcınındavranışının,ciddiyazılaryazanyazarların,yazılarındabirbirlerinekarşıdavranışlarındankabaolmadığıyanıtınıverdiğimdesözümdebirabartmabulunduğunusanmıyorum.Gerçektendebuçeşityazılarındayazarlarınbirbirlerinedavranışları,insanınağırbirduyguyakapılmadansözünüedemeyeceğikadarçirkindir. Birbirlerinekarşıda,eleştirdikleriyazarlarakarşıdaya kendikişiliklerinihiçesayarakaşırıderecedesaygılıdavranıyorlaryadatamtersine,birgündamadımolacakGnekker üzerinebenimbunotlarımdayazdıklarımdançokdahaküçükdüşürücüşeyleryazıyorlar.Ciddiyazılarınolağansüsünüsorumsuzluk,niyetbozukluğu,dahası,yasadışıherçeşit suçlamalaroluşturmaktadır.Budagençdoktorlarınyazılarında kullanmayı pek sevdikleri deyimle ultima ratio’dur!2 Buçeşitilişkileringençkuşakyazarlarüzerindeetkisinigöstermesi kaçınılmazdı kuşkusuz. Edebiyatımızın son on, on beşyıldırkazandığıyenideğerlerinyapıtlarındaerkekkahramanların çok votka içmelerini, kadın kahramanların ise yeterince temiz olmamalarını bu yüzden hiç yadırgamıyorum. 1

2

Sic (Latince), bir metni denetleyenin “zaten öyle değil mi” anlamında koyduğuuyarıişareti Sondelil(Latince) 200

Sıkıcı Bir Öykü

Fransızkitaplarınıokurkenaçıkpenceremdendışarıbakarım.Bahçeçitimizinsivriuçlarıilesıkçaüçbeşağaçgörürüm.Çitinötesindeyol,tarlalarvardır.Dahauzaklardagenişçamlıkuzanır.Banahazverenbirşeyyinelenirhergün. İkisidesarışın,üstleribaşlarıdökük,birikızbirioğlaniki çocukçitetırmanır,saçsızbaşımlaeğlenirler.Banaşöyleseslenmekistedikleriniokurumpırılpırıl,küçücükgözlerinde: “Baksanahey,dazlakkafalı!”Ünümüde,rütbemidehiçmi hiçumursamayanyalnızcabuikiçocukvar. Hergünkonuğumolmaz.NikolayilePyotrİgnatyeviç’in ziyaretlerindensözedeceğim.Nikolaygenelliklecumartesi, pazargünlerigeliyor.Sözdeişiçingelir,amaasılamacıbeni görmektir. Böyle günler büyük bir neşe okunur yüzünde. Oysakışınhiçdeneşelideğildi. Holdekarşılarımonu. —BirşeymivarNikolay?–diyesorarım. Elinigöğsünebastırarak,gözlerindetutkunbirgencinheyecanıylayüzümebakarakkarşılıkverir: —Ekselansları!Ekselansları!Tanrıcezamıversinki!Olduğumyerdeyıldırımçarpsınbeniki!Gaudeamusigituryuventus!1 Sonratutkuylaöperomuzlarımı,giysiminkolunu,düğmelerimi. —Üniversitedeişleryolundamı?–diyesorarım. —Ekselansları!Çokdoğrusöylüyorum… Hiç gereği yokken yemin edip durur her şey için. Çok geçmedencanımısıkmayabaşlarbuyeminleri.Mutfağayollarımonu.Yemekverirleronaorada.Pyotrİgnatyeviçdecumartesi,pazarlarıgelir.Onunamacıdabenigörmek,düşüncelerinibenimlepaylaşmaktır.Genelliklemasanınyakınında

1

Üniversite öğrencilerinin söyledikleri bir şarkının bozuk söylenmiş baş bölümü:“Gaudeamusigiturjuvenesdumsumus.“Gençliğimizdeçıkaracağızyaşamanıntadını.”(Latince) 201

Anton Pavloviç Çehov

biryereoturur.Alçakgönüllü,sevimli,akıllıuslubiroturuşuvardır.Ayakayaküstüneatmayayadadirseğinimasaya dayamayacesaretedemez.Dergilerde,kitaplardaokuduğu, onagöresondereceilginç,önemliyeniliklerdendurgun,heyecansızbirsesle,akıcıbirdille,engüzelsözcükleriseçerek söz eder durmadan. Bu yeniliklerin hepsi birbirine benzer. Sonundahepaynıkapıyaçıkarlar:BirFransızyenibirşey bulmuş,başkabiride–bukezbirAlman–bubulguyudaha 1870 yılında bir Amerikalının bulduğunu kanıtlayarak Fransız’ınfoyasınımeydanaçıkarmış,birüçüncüsüde–bu dabirAlman’dır–ötekiikibilimadamına,mikroskobunaltında hava kabarcıklarını dokulardaki siyah renk maddesi sanarakyanıldıklarınıdelilleriylegösteripikisinidematetmiştir.Benigüldürmekistediğizamanlarbile–tezinisavunuyormuşgibi–uzunuzun,enküçükayrıntılarainerekkonuşurPyotrİgnatyeviç.Tarihlerdede,dergisayılarındada,adlarda da yanılmamaya çalışarak bir bir sayar yararlandığı kaynakları.BuaradayalnızcaPtideğil,illedeJeanJacques Ptider.Akşamyemeğinekaldığıdaolurbazen.Yemeksüresincedeanlatırdururaynışeyleri. Sofradakileribıktırır.GnekkerileLizaonunyanındafüglerden,kontrpuanlardan,Brahms’dansözedecekolsalaralçakgönüllü bir tavırla yere indirir bakışlarını. Bozulur; benimgibi,onungibiciddikişilerinyanındaböylebasitşeylerdensözedilmesinegücenir. Pyotr İgnatyeviç’in canımı, onu yüzyıllardan beri görüyormuşum,dinliyormuşumgibisıkmasıiçin–buradaiçinde bulunduğumruhsaldurumda–dörtbeşdakikayeter.Çok geçmedennefretetmeyebaşlarımzavallıdan.Durgun,heyecansızsesi,akıcıdilitepemiattırır.Anlattığışeylergözümü döndürür…SondereceiyiduygularbeslerbanakarşıPyotr İgnatyeviç.Sırfbanahoşzamangeçirtmekiçinkonuşur.Ben deborcumu,gözlerininiçineonuhipnotizeetmekistiyormuşum gibi bakarak öderim, “Git, git, git…” diye geçiririm 202

Sıkıcı Bir Öykü

içimdenoanda.Amabakışımlayaptığımbubaskıdanetkilenmez.Oturur,oturur,oturur… Pyotr İgnatyeviç karşımda otururken şu düşünceyi atamamiçimdenbirtürlü:“Benölüncekesinonuatayacaklar yerime.”Zavallıdersliğim,kaynaklarıkurumuşbirvahagibi gelir gözlerimin önüne. Bu çeşit düşüncelerimin suçlusu bendeğilimdeoymuşgibi,güleryüzgösterememartıkPyotr İgnatyeviç’e.Susarım,suratasarım.HerzamankialışkanlığıylageneAlmanbilimadamlarınıgöklereçıkarmayabaşlayıncababacanbirtavırlatakılmamonaartık,canımsıkkın mırıldanırım: —HepsieşektirsizinAlmanlarınızın… Aslında –toprağı bol olsun– Profesör Nikita Kirilov’un birgünRevel’dePigorovilebanyoalırken,çoksoğukolan suyakızıp“AlçakAlmanlar!”diyeküfretmesiyleaynışeydir bu.ÇokkabadavranırımPyotrİgnatyeviç’e.Ancakgiderken pencereden bakıp çitin üstünde gri şapkasını görünce, “Bağışlayınbenidostum!”diyeseslenmekgeliriçimden. Kışın, olduğundan da sıkıcı geçer akşam yemeklerimiz. Şimdi artık basbayağı nefret ettiğim, küçük gördüğüm Gnekkerhemenhergünbizdeyiyoryemeğini.Eskidenhiç sesimiçıkarmadankatlanırdımonunvarlığına.Oysaşimdi karımın da, Liza’nın da yüzünü kızartacak biçimde taşlar atıyorumona.Öfkeyekalıpdüpedüzbudalacaşeylersöylüyorum.Nedenböylesöylediğimikendimdebilmedensöylüyorum…Birgünöyleoldugene.Gnekker’inyüzüneküçümserbirtavırlauzunuzunbaktıktansonra,damdandüşergibişudizeleriokudum: İsterlerse tavuklardan alçağa da inebilirler kartallar, Ama tavuklar bulutlara yükselemezler hiç… Asıl canımı sıkan, tavuk Gnekker’in kartal profesörden çokçokakıllıgörünmesidir.Karımlakızımınondanyanaol203

Anton Pavloviç Çehov

duklarınıbildiğiiçinşöylebirtaktikgüderGnekker.Attığım taşlaraalçakgönüllübirsusuşlakarşılıkverir–“Bunadızavallı,karşılıkvermeyedeğmez…”diyemigeçiririçindenacaba?– yadagülümseyerekalayederbenimle.İnsanbazennasılküçülebiliyor,şaşılacakşeydir!Hepaynışeyleridüşlerimsofrada,Gnekker’inustabirserüvenadamıolduğununanlaşıldığını;karımlaLiza’nıngeçdeolsagerçeği,yanıldıklarınıanlayacakları,ozamanonlarınasılkızdıracağımı…Evet,birayağım çukurdaykenböylesinebasitşeylerdüşlüyordumişte… Üzerine ancak eskiden kulaktan dolma bir şeyler bildiğimaileanlaşmazlığıiledekarşılaştığımoluyorşimdilerde. Benimiçinnedenliyüzkızartıcıolursaolsun,geçenlerdeakşamyemeğindensonraortayaçıkanböylebiranlaşmazlığı anlatacağım. Odamdaoturmuşpipomuiçiyordum.Herzamanolduğugibikarımgeldigeneyanıma.Hazırhavalariyiyken,boş zamanımdavarkenHarkov’agidipbizimşuGnekker’inkiminnesiolduğunuöğrenmeminçokiyiolduğuolacağınıanlatmayabaşladı. —Pekâlâ,gideceğim…–dedim. Karım,bendenhoşnut,kalktı,kapıyayürüdü.Amasonrabirdenbiredöndü: —Sırasıgelmişkenbirşeydahasöylemekistiyorumsana –dedi.–Biliyorum,kızacaksın,amaseniuyarmakdagörevimdir…BağışlabeniNikolayStepaniç,tanıdıklar,komşularKatya’yaçoksıkgittiğinindedikodusunuetmeyebaşladılar.Zeki,bilgilibirkadındır,bunabirdiyeceğimyok.Evet, onunyanındaolmakhazveririnsana.Nevarki,seninyanında,senindurumundabirkimsenin,nasılsöylesem,onunlabiraradaolmaktanhazduymasıtuhafkaçıyor…Üstelik, herkesinonunasıltanıdığınadabiliyorsun… Birdenkanbeynimesıçradı.Gözlerimdeşimşeklerçaktı. Başımıelleriminarasınaalıpfırladımyerimden.Ayaklarımı yerevurarak,hiçdebenimsesimebenzemeyenbirseslebağırmayabaşladım: 204

Sıkıcı Bir Öykü

—Yalnızbırakınbeni!Yalnızbırakınbeni!Bırakın!.. Oandayüzümkorkunç,sesimçoktuhafolmalıydı.Karım bembeyaz kesildi birden çünkü. O da kendisininkine benzemeyenbirseslebağırmayabaşladı.BizimbağrışmamızaLizaileGnekker,sonraYegorgeldikoşarak… — Yalnız bırakın beni! –diye bağırıyordum.– Defolun! Yalnızbırakınbeni! Bacaklarımuyuşmuştu.Hiçyoktularsankibacaklarım. Birisininkucağınayığıldığımıhissettim.Sonrabirisininağladığını duydum, arkasından bayıldım. Üç saat gelemedim kendime. ŞimdibirazdaKatya’dansözedelim.Hergünakşamüzerigeliyorbana.Bununkomşularında,tanıdıklarındagözünden kaçmasının olanağı yoktur kuşkusuz. Bir dakika oturduktansonraarabayladolaştırmakiçingötürüyorbeni. Kendiatı,buyazaldığıbirdeyeniyaylısıvarKatya’nın.Genelolarakzenginbiryaşamsürüyor.Birazötede,genişbir bahçesiolanpahalıbiryazlıkevkiraladı.Kenttekibütüneşyasınıburayataşıttı.İkiodahizmetçisikadınlabirarabacısı var…Sıksıkşöylesoruyorumona: —Babandankalanparayıtüketinceneylegeçineceksin Katya? —Bunuozamandüşünürüm–diyekarşılıkveriyor. —Yavrucuğum,çokdahaciddibirilgiyedeğerbupara.İyivesoylubirinsan,dürüstbiralınteriylekazanmıştıronu. —Bunudahaöncedesöylemiştiniz.Biliyorum. Tarlalardangeçip,penceremdengörünençamlığagireriz. İçimdekişeytanüçdörtaysonrabenölüncebuçamların, kuşların,gökyüzündekişubeyazbulutlarınyokluğumufark etmeyeceklerinikulağımafısıldar,amaeskisigibigüzelgörünür gözüme gene doğa. Katya hoşlanır yaylıyı sürmekten. Havanıngüzelolması,yanındaoturmamneşeverirona.Keyiflidir,öylesert,kırıcıdeğildirşimdi. 205

Anton Pavloviç Çehov

—SizçokiyibirinsansınızNikolayStepaniç–der.–Hiç kimseyebenzemiyorsunuz.Sizioynayabilecekbirartistyokturyeryüzünde.Sözgelimi,beniyadaMihailFyodoroviç’i kötübirartistbileoynayabilir,amasizihiçkimseoynayamaz.Kıskanıyorumsizi,hemçokkıskanıyorum!Söyleyin, neyimben?Birneyim? Birandüşündüktensonrasorar: —Olumsuzbirinsanım,değilmiNikolayStepaniç? —Evet. —Hım…Neyapabilirimöyleyse? Neyanıtverilirbusoruya?“Çalış”yada“varınıyoğunu yoksullaradağıt”–“öncekendinitanı”diyekolaybiryanıt verilebilir.Böylekolaybiryanıtvermektenkaçındığımiçin nesöyleyeceğimibilemem. İçhastalıklarıdoktoruarkadaşlarım“herolayıayrı,başlı başınadüşünmeyi”öğretirleröğrencilerine.Derskitaplarında kalıpolaraksalıkverilenyollarınbazıdurumlardahiçmihiç işeyaramadıklarınıanlamakiçinbuöğüdekulakvermekgerekir.Ruhsalhastalıklariçindesözkonusuduraynışey. AmabiryanıtvermemgerekirKatya’ya.Şöylederim: —Boşçokzamanınvardostum.Birşeyleilgilen.Sahinedenaktrisliğebaşlamıyorsungene?Yeteneğinvarken… —Yapamam… —Birkurbanmışsıngibisöylüyorsunbunu.Hoşumagitmiyorbu,dostum.Suçsende.Anımsa,insanlara,düzenekızmaklabaşladın,amabuikisinindüzelmesiiçinbirşeyyapmadın,birçabaharcamadın.Kötülüklerlecenkleşmedin,hemenyoruluverdin.Savaşındeğil,kendigüçsüzlüğününkurbanısınsen.Eh,ozamangençtin,deneyimsizdin.Şimdiher şeybambaşkaolabilir.Sahi,tiyatroyagirgene!Çalışır,kutsalsanatahizmetedersin… SözümükeserKatya: —KurnazlığıbırakınNikolayStepaniç.Gelinbaştanbir anlaşmayapalımsizinle:Aktörlerden,aktrislerden,yazarlar206

Sıkıcı Bir Öykü

dansözedelimama,sanatailişmeyelim.İyi,azrastlananüstünbirinsansınız.Amaonuyürektenkutsalsayacakderecedeyakındantanımıyorsunuzsanatı.Sanatakarşıbirduyarlıkyokiçinizde.Ömrünüzboyuncaçalışıpdurdunuz,buduyarlığıedinecekzamanınızolmadı…–Sinirlisinirlisürdürür konuşmasınıKatya–Sözünkısası…Hoşlanmıyorumsanat üzerinebuçeşitkonuşmalardan!Sevmiyorum!Hemöylesinebayağılaştırdılarkisanatı! —Kimbayağılaştırdı? — Sanatçıların kendileri, sarhoşluklarıyla. Gazeteciler, ona karşı küstahça davranışlarıyla. Kafası çalışan insanlar felsefeyle… —Felsefeninişineburada? —Hemdeçok.Birinsanfelsefeyebaşvurdumu,anlamıyordemektir. Konuşmamızıngenekırıcıbirbiçimedökülmemesiiçin konuyudeğiştiririm.Sonrauzunsüresusarım.ÇamlıktançıkıpKatya’nınyazlıkevineyöneldiğimizdedönerimeskikonumuza. —Aktrisliğeyenidenbaşlamayınedenistemediğimihâlâ söylemedin? BirdenkıpkırmızıolurKatya, —NikolayStepaniç–diyehaykırır,–bukadarıdafazla artık! Gerçeği bağıra bağıra söylememi mi istiyorsunuz? Bu…Buokadarhoşunuzagideceksebuyurun!Yeteneğim yok.Yeteneksizim!Hemçokgururluyum!Oldumu? Böylesinebiritiraftansonrayüzünüöteyanaçevirir,ellerinintitrediğinigizlemekiçinhızlıhızlısallardizginleri. Katya’nın evine yaklaştığımızda daha uzaktan görürüz bahçekapısınınönündedolaşıpduran,bizisabırsızlıklabekleyenMihailFyodoroviç’i.Katyacanısıkkın, —GeneMihailFyodoroviç–der.–Alıpgötürünonuburadanlütfen!Bıktırdıbeniartık!Kabaktadıverdi…Allah kahretsin! 207

Anton Pavloviç Çehov

Çoktan gitmiş olması gerekmektedir yurtdışına Mihail Fyodoroviç’in.Amaherhaftaerteliyorgidişini.Sonzamanlardabirtakımdeğişikliklerolduonda:Yüzüdahabirsüzüldüsanki,içkidensarhoşolmayabaşladı–oysaeskiden dokunmazdıonaiçki–siyahkaşlarınaakdüştü.Yaylıkapınınönündeduruncasevincinide,sabırsızlığınıdagizleyemezMihailFyodoroviç.Katyailebenimarabadaninmemizebüyükbirheyecanlayardımeder.Sorularyağdırırbirbiripeşinden.Güler,elleriniovuşturur.Eskidenyalnızcabakışlarındagördüğümomunis,yalvarmaklı,temizanlatım şimdibütünyüzüneyayılmıştır.Sevinçlidir,amasıkılıraynı zamanda.Busevincinden,herakşamKatya’yagelmekalışkanlığındansıkılır.Gelişini,“Birişiçingeçiyordum,şöyle bir uğrayayım dedim.” gibi çocukça bir mazeretle açıklamayıgerekligörür. Üçümüzbirlikteevegireriz.Önceçayiçeriz.Sonramasaya,tanıdıkikidestekâğıtlabüyükbirkalıppeynir,meyve, köpüklüKırımşarabıgelir.Konuştuğumuzkonularyenideğildir.Kışınkonuştuğumuzşeylerikonuşuruzgene.Üniversiteyede,öğrencilerdede,edebiyatada,tiyatroyadaveryansınederiz.Havanefretdolusözlerlegiderekdahabirkatılaşır,boğucuolur.Kışınolduğugibiikideğil,tamüçkarakurbağasızehirlenmektedironusoluklarıyla.Bizehizmeteden odahizmetçisikadın,armonikasesiniandırankadifegibibaritonkahkahanınyanında,vodvillerdegenerallerinkiniandırantatsız,titrekbirkahkahadahaduyar:“He–he–he…” 5 Halkarasında“serçegecesi”denengökgürültülü,şimşekli,yağmurlu,fırtınalıgecelervardır.Böylebirgecedebenimkişiselyaşamımdaoldu… Birgecegeçsaat–geceyarısınıgeçmişti–uyandımbirden, yatağımdanfırladım.Ansızınölecekmişimgibigeliyordubana nedense. Neden öyle sanıyordum? Sonumun geldiğini 208

Sıkıcı Bir Öykü

gösterenbirbelirtiyoktubedeniminbiryerinde.Amaruhumu,gökyüzündeansızınkorkunçbirkızıllıkgörmüşümgibi birkorkukemiriyordu. Çabucakyaktımlambayı.Sürahiyiağzımadayayıpsuiçtim.Sonraaçıkpencereyekoştum.Çokgüzelbirhavavardı dışarıda.Kuruotla,çokhoşbirşeydahakokuyordu.Bahçe çitininsivriuçlarına,pencerenindibindekicılız,uykuluağaçlara,yola,karanlıkçamlığabaktım.Gökyüzündeinsanahuzurverenparlakbirayışıyordu.Tekbulutyoktu.Derinbir sessizlik kaplamıştı her yanı. Tek yaprak kıpırdamıyordu. Herşeybanabakıyor,kulakkabartıyor,nasılöleceğimigörmeyehazırlanıyordusanki… Dehşetiçindeydim.Pencereyikapayıpyatağımakoştum. Nabzımı yokladım. Bileğimde bulamayınca şakaklarımda, sonra çenemin altında aradım onu, gene bileğime baktım. Bileğimde,şakaklarımda,çeneminaltıdabuzgibiydi.Terden ıpıslaktı. Giderek sıklaşıyordu soluğum. Titriyordum. İçimdebirşeyleroluyordu.Yüzümde,başımıntepesindebir örümcekdolaşıyordusanki. Neyapabilirdim?Bizimkilerimiçağırsaydım?Yo,hayır. KarımlaLiza’nınodamagirdiklerindeneyapacaklarınıbilmiyordum. Başımıyastığınaltınasoktum,bekledim,bekledim…Sırtımbuzgibiydi,içedoğruçekiliyordusanki.Ölümbanaarkadan,sessizceyaklaşıyormuşgibibirduyguvardıiçimde… Geceninsessizliğindebirkuşsesiduyulduansızın: —Kivi–kivi! Kuşunnerede,göğsümüniçindemi,dışarıdamıöttüğünübilemiyordum: —Kivi–kivi! Tanrım,nekorkunçbirşeydio!Birazdahasuiçsemiyi olacaktıama,gözlerimiaçmaya,başımıkaldırmayakorkuyordum.Sınırsızbirdehşetiçindeydim.Nedenkorktuğumu anlamıyordum bir türlü. Yaşamak istediğim için mi, 209

Anton Pavloviç Çehov

yoksabeniyeni,henüzbilmediğimbiracıbeklediğiiçinmi korkuyordum? Yukarıda,üstkattabiriinliyormu,gülüyormubellideğildi…Kulakkabartıyordum.Çokgeçmedenmerdivenlerde birayaksesiduyuldu.Biriçabukçabukiniyordualtkata. Sonrageneyukarıçıktı.Birdakikasonraaltkattaduyuldu aynıayaksesi.Odamınkapısınınönündebiriiçeriyidinlemeyebaşladı. —Kimvarorada?–diyebağırdım. Kapı açıldı. Cesaretle açtım gözlerimi. Karımı gördüm. Yüzükireçgibiydi,gözlerişişmiştiağlamaktan. —UyuyormusunNikolayStepaniç?–diyesordu. —Neistiyorsun? —TanrıaşkınabirgidiverLiza’nınyanına,bakıverneyi var.Birşeyleroluyorona… Artıkyalnızolmadığımiçinhoşnut, —Pekâlâ…hemen…–diyemırıldandım.–Geliyorum… Karımınarkasındançıktım.Merdivenleriçıkarkenkarımınanlattıklarınıdinliyor,nevarkiheyecandanbirşeyanlamıyordum.Karımınelindekimumdanaydınlıklekelerdüşüyordubasamaklara.Uzungölgelerimiztitreşiyorduduvarlarda.Ayaklarımgeceliğimineteklerinedolaşıyordu.Soluk soluğaydım.Arkamdanbirşeykovalıyor,benisırtımdanyakalamak istiyor gibi geliyordu bana. “Şimdi öleceğim, şu merdivende…” diye geçiriyordum içimden, “Hemen…” Amamerdiveniçıktıkişte,İtalyanpencerelikaranlıkkoridorudageçtik…Liza’nınodasınagirdik. Liza,karyoladançıplakayaklarınısarkıtmış,üzerindebir gömlekleoturuyordu.İnliyordu. Bizimgetirdiğimizmumunışığındangözleriniyumdu. —Ah,Tanrım…AhTanrım!–diyemırıldandı.–Yapamıyorum,yapamıyorum… —Liza,yavrum,neyinvar?–dedim. BenigörüncebirçığlıkattıLiza.Boynumaatıldı.Hıçkıra hıçkıraağlamayabaşladı. 210

Sıkıcı Bir Öykü

—Babacığım,beniiyiyüreklibabacığım…Biricikbabacığım…Sevgilibabacığım…Neyimvarbilmiyorum…Çok fenayım! Kucaklıyordu beni, öpüyordu. Daha bebekken ondan duyduklarımabenzertatlısözlermırıldanıyordu. —Sakinolyavrucuğum,Tanrıyardımcınolsun.Ağlama.Bendefenayım… ÜstünüörtmeyeçalışıyordumLiza’nın.Karımdaiçecek birşeyveriyorduona.Karyolanınçevresindeçarpışıpduruyorduk.Biraraomzumomzunadeğdi.Birzamanlarçocuklarımızıbirlikteyıkayışımızgeldiaklımaoanda. Karımyalvarıyordubana: —Yardımetona,yardımet!Birşeyleryap! Elimden ne gelirdi? Yapabileceğim bir şey yoktu. Bir ağırlık vardı kızcağızın ruhunda, ama bunun ne olduğunu bilmiyordum,anlamıyordum.Mırıldanıyordumyalnızca: —Birşeyyok,birşeyyok…Geçecek…Uyukızımhadi, uyu… Tamoanda–sankiinadına–birköpekuludubahçemizde.Öncedurgun,kararsızdıuluması,sonrayükselttisesini. Bir incelip bir kalınlaşıyordu sesi… Köpek uluması ya da baykuş ötmesi gibi belirtileri hiç önemsemezdim eskiden, amaoandabirşeygelipsaplandıyüreğimesanki.Buköpek ulumasınıkendikendimeaçıklamakiçinaceleettim. “Büyütülecek bir şey yok ortada… –diye geçiriyordum içimden.–Birorganizmanınbaşkabirorganizmayaetkisi… Sinirlerimin aşırı gerginliği karıma, Liza’ya, köpeğe geçti, hepsiokadar…Önseziyide,düşüdeorganizmalarınbirbirinebuetkisiyleaçıklıyorlar…” Liza’yareçeteyazmakiçinbirazsonraodamaindiğimde ölümümünyakınolduğunudüşünmüyordumartık.Amaruhumaöylesinebirağırlık,öylesinebirsıkıntıçökmüştüki, birdenbireölmediğimeüzülüyordumşimdi.Odanınortasındakıpırdamadanduruyordum.Lizaiçinneyazacağımıdü211

Anton Pavloviç Çehov

şünüyordum.Uzunsüredurdumöyle.Birazsonrakesildiüst kattainilti,bendevazgeçtimilaçyazmaktan.Amahâlâdikiliyordumodanınortasında… Bir ölüm sessizliği kaplamıştı ortalığı. Yazarın birinin söylediği gibi, kulakları çınlatan bir sessizlikti bu. Zaman geçmek bilmiyordu. Ayın pencere pervazında oluşturduğu ışıktançizgilerdonupkalmışlargibiyerlerinideğiştirmiyorlardı…Ortalığınaydınlanmasınadahaçokvardı… Birdenbahçekapısınıngıcırdayarakaçıldığınıduydum. Sessizceyaklaştıbiri,sıskaağaçlarınbirindenbirdalkopardı,dallausulcavurdupenceremincamına.Alçaksesleçağırıyordubenibirisi: —NikolayStepaniç!NikolayStepaniç! Pencereyiaçtım.Düşgörüyorumsandımbiran.Penceremindibinde,parlakayışığındasiyahgiysilibirkadın,duvaraiyicesokulmuş,gözleriniiriiriaçmış,banabakıyordu.Ay ışığınındoğaüstübirbiçimverdiğiyüzübembeyazdı,sertti, mermeriandırıyordu.Çenesititriyordu. —Benim…–dedi.–Ben…Katya! Kadınlarıngözleriiri,siyahgörünürayışığında.İnsanlardadahabiruzunboylu,solukbenizli…İlkandabelkibu yüzdentanıyamamıştım.Katya’yı. —Neyinvar? —Bağışlayın–dediKatya.–Birdendayanılmazbirağırlık doldurdu ruhumu… Duramadım, arabaya atlayıp geldim…odanızdaışıkolduğuiçin…Vurdumcamınıza…Bağışlayın…Ah,nefenayımbilemezsiniz!Neyapıyordunuz? —Hiç…Uykumkaçtıgene. — Acayip bir önseziye kapıldım birden… Ama neyse, önemiyokartık. Kaşlarınıkaldırdı.Yaşlarparladıgözlerinde.Çoktanberikayıplarakarışmış,obildikgüvenanlatımıaydınlattıyüzünü. Kollarınıbanadoğruuzatarakyalvarmaklıbirsesle, 212

Sıkıcı Bir Öykü

—NikolayStepaniç!–dedi.–İkigözüm,birdileğimolacak sizden… Yalvarırım… Size beslediğim dostluk duygumu,saygımıküçükgörmüyorsanız,sizcebunlarınküçücük deolsabiranlamı,değerivarsa,kabuledindileğimi! —Neistiyorsun? —ParalarımıalınNikolayStepaniç,hepsisizinolsun! —Söylediğinşeybak!Neyapacağımseninparanı? —Hastasınız,tedaviiçinbiryeregidersiniz…Tedaviolmanızgerek.Alacakmısınızparalarımı?Evetmi?Hadisöyleyinanambabam,evetmi? Büyük bir heyecanla gözlerimin içine bakarak yineledi Katya: —Evetmi?Alacakmısınız? —Hayırdostum,almayacağım…Teşekkürederim. Sırtınıdöndübana.Başınıönüneeğdi.Aramızdaparanın artıksözüedilmemesigerektiğinianlatacakölçüdekesinolmalıydıyanıtım. —Hadievegit,yatKatya–dedim.–Yarıngörüşürüz. Katyaüzgün, —Benidostkabuletmediğinizanlamınamıgeliyorbu? –diyesordu. —Böylebirşeysöylemedim.AmaseninparanınbiryararıolamazbanaartıkKatya. SesiniiyicealçalttıKatya, —Affedersiniz…–dedi.–Anlıyorumsizi…Benimgibi… biraktriseskisine…borçlanmayı…Neyse,hoşçakalın… Çabukadımlarlauzaklaştı.“Gülegüle”bilediyemedim arkasından. 6 Harkov’dayım. İçindebulunduğumruhsaldurumlacenkleşmeninbiryararıolmayacağı,hembunagücümdeyetmeyeceğiiçinson günlerimin –görünüşte bile olsa– kusursuz olmasına karar 213

Anton Pavloviç Çehov

vermiştim. Aileme karşı haksızsam –ki çok iyi biliyordum bunu–onunistediğiniyapacaktım.Harkov’amıgitmemisteniyordu,gidecektim.Ayrıca,sonzamanlardaherşeyekarşıöylesineilgisiz,umursamazolmuştumki,nereyegidersem gideyim,hepsibirdibenimiçin.Harkov’adagitsem,Paris’e de,Berdiçev’ede…değişmezdi. Öğleyinsaatonikidegeldimburaya.Katedralinyakınındabiroteleindim.Trençoksarsmıştıbeni.Cereyandada kalmıştım.Şimdikaryoladaoturuyor,başımelleriminarasında,tic’imibekliyordum.Çıkmalıydım,tanıdıkprofesörlerigörmeyegitmeliydim.Amaiçimdebiristekyoktu.Gücüm de… Yaşlıkoridorhizmetçisigeldi,yataktakımınınolupolmadığını sordu. Beş dakika oyaladım hizmetçiyi odamda. UğrunaburalarakadargeldiğimGnekker’eilişkinbazısorularsordumona.DoğmabüyümeHarkovluyduihtiyar.Beş parmağınıbildiğigibibiliyordukenti.AmaGnekkersoyadınıtaşıyanbiraileanımsamıyordu.Çiftliklerisordum,aynı yanıtıverdi… Koridordabirivurdusaat.Sonraikiyi,üçü…Ölümümü beklediğimşusonaylarımtümyaşamımdanuzungeliyordu bana.Zamanınböylesineyavaşgeçmesineşimdikigibialışamamıştımhiç.Eskidengardatrenbeklerkenyadasınavda otururkenonbeşdakikabitmekbilmezdibazen.Oysaşimdikaryoladabütünbirgecekıpırdamadanoturabiliyor,yarında,yarındansonradageneböyleuzun,sıkıcıbirgecenin olacağınıdüşünebiliyorumbüyükbirsoğukkanlılıkla. Koridordakisaatbeşivurdu,altıyı,yediyivurdu…Hava kararmayabaşlamıştı. Belirsizbirağrıvardıyanağımda:Tic’imbaşlıyordu.Kendimidüşüncelerleoyalamakiçin,herşeyekarşıkayıtsızolduğumzamanlardakidünyagörüşümüdüşündüm.Şöylesoruyordumkendikendime:“Ben,ünlübirkişi,üçüncüderecededevletmemuruolanbenniçinbudarotelodasındayım? 214

Sıkıcı Bir Öykü

Başkasınınolan,rengiatmışbirbattaniyeserilibukaryoladaniçinoturuyorum?Niçinbirucuztenekelavaboyabakıyorum, koridordaki eski saatin tıngırtısına kulak kesiliyorum?Benimünüme,toplumsaldurumumayakışırmıbütün bunlar?”Gülümseyerekkarşılıkveriyordumbusorulara.Bir zamanlar –gençliğimde– ünün önemini, tanınmış kişilerin sözdebulunduklarıoyüceyerindeğerinigözümdebüyütürkeniçinedüştüğümsaflıkgülünçgeliyordubana.Ünlüydüm işte, adımdan saygıyla söz ediyordu herkes. Resmim “Niva”da,“ResimlerleBütünDünya”daçıkmıştı.YaşamöykümübirAlmandergisindebileokumuştum…Sonuç?Yabancıbirkentte,başkabirininkaryolasındayapayalnızoturuyordum. Ağrıyan yanağımı ovuşturuyordum avucumla… Aileiçiçatışmalar,alacaklılarınacımasızlığı,demiryolugörevlilerininkabalığı,kimlikkartıdüzenininortayaçıkardığı güçlükler, içkili lokantalardaki pahalı, ama sağlığa zararlı yemekler, toplumdaki genel görgüsüzlükle ilişkilerdeki bayağılık…Bütünbunlar,buaradadahabirsürüşeybanaen azından,ancakkendiarasokağındatanınanbirküçükesnaf kadardokunuyorduişte…Öyleyseneredekalıyordudurumumunüstünlüğü,ayrıcalığı?Tutalım,şimdiolduğumdan yüzkatünlüyüm…Anayurdumunövündüğübirkahramanım…Bütüngazetelerdehastalığımınsondurumundansöz ediliyor her gün, arkadaşlarımdan da, öğrencilerimden de, halktandadurmadantelgraflaryağıyor…Bütünbunlarda engelolamazdıbaşkabirininyatağındamutsuz,yapayalnız ölmeme… Kimseninbirsuçuyokturbunda.Günahkişioğlundadır. Hiçsevmiyordumünümü…Aldattıbenigibigeliyordubana. Saat onda daldım. Tic’ime karşın rahat uyuyordum. Uyandırmasaydılar,dahauzunsüreuyuyacaktım.Saatbiri geçiyordu,birdenvurdularodamınkapısına. —Kimo? 215

Anton Pavloviç Çehov

—Telgrafınızvarefendim! Telgrafıalırkensöyleniyordumkoridorhizmetçisine: —Sabahverseydinizolmazmıydışunu?Birdahauyuyamamartık. —Affedersinizefendim.Işığınızyanıyordu,uyanıksınız sandımda… Açtım telgrafı. Kimden geldiğine baktım önce: Karımdandı.Neistiyorduacaba? “DüngizlidennikâhlandılarGnekkerileLiza.Dön.” Telgrafıokuduktansonrabirankorkuyakapıldım.LizaileGnekker’indavranışıdeğildibenikorkutan.Buevlilikhaberinikarşıladığımkayıtsızlıktankorkmuştum.Filozoflarla gerçek bilgelerin kayıtsız olduklarını söylerler. Doğru değildir. Kayıtsızlık ruhun felci, bir çeşit erken ölümdür. Geneyattım.Kendimioyalayabileceğimdüşünceleraramayakoyuldum.Neyidüşünebilirdim?Görünüşebakılırsa, herşeyidüşünmüştüm.Bendedüşünceuyandırabilecekbir şeykalmamıştı. Günağarırkendizlerimikollarımınarasınaalmış,yatağıniçindeoturuyor,yapabileceğimbirşeyolmadığıiçinkendikendimitanımayaçalışıyordum.“Kendinitanı…”sondereceyararlı,güzelbiröğüttürbu.Neyazıkki,eskilerbilemedilerondannasılyararlanılacağını. Eskidenbiriniyadakendimianlamakisteğimdedavranışlaradeğil–herşeykoşulludurçünküdavranışlarda–isteklerebakardım.Neistediğinisöylebana,kimolduğunusöyleyeyim. Karılarımız, çocuklarımız, öğrencilerimiz bizde adımızı, kalıbımızı,etiketimizideğil,kendimizi,insanyönümüzüsevsinler istiyorum. Daha? Yardımcılarım, yerimi dolduracak öğrencilerim olsun istiyorum? Başka? Yüzyıl sona uyanıp –tekgözlebileolsa–biliminnedurumdaolduğunaşöylebir bakmakisterdim…Daha? 216

Sıkıcı Bir Öykü

Hepsiokadar.Düşünüyordum,uzunuzundüşünüyordumBaşkabirşeygelmiyorduaklıma.Düşüncelerimiçok zorladım. Çok uzaklara gittiler. Ama isteklerimde başlıca, çok önemli bir şeyin eksikliğini sezinliyordum hâlâ. Bilim tutkumda,yaşamaisteğimde,başkasınınolanşukaryolada oturuşumda, kendi kendimi tanımak eğiliminde, her şeye değgin düşüncelerimde, duygularımda, kavramlarımda ortakbirşey,hepsinibirbirinibağlayacakbirşeyeksikti.Her duygu,herdüşüncekendibaşınaydıiçimde.Bilimüzerine,tiyatro ile edebiyat üzerine, öğrencilerim üzerine düşüncelerimde,hayalgücümünçizdiğitablolardaenustabiraraştırmacıbileortakdüşünceyiyadayaşayaninsanınTanrısıdenenşeyibulamazdı. Buyoksa,hiçbirşeyyokdemektir. Eskidenkişiseldünyagörüşümdiyebellediğim,yaşamımınanlamınıda,sevincinideondabulduğumşeyinbaşaşağıgelmesine,paramparçaolmasına–böylesinebiryoksulluk içinde–ciddibirrahatsızlık,ölümkorkusu,koşullarileinsanlarınetkisiyetivermişti.Yaşamımınsonaylarınıbirköleyeyaraşacakdüşüncelerle,duygularlaberbatetmemde,şimdidehiçbirşeyiumursamamamda,ortalığınaydınlığınıbile farketmememdeşaşılacakbirşeyyoktubuyüzden.Kişinin içindedışetkenlerdendahayüce,dahagüçlübirşeyyoksa, dengesiniyitirmesi,herkuşubaykuş,hersesiköpekulumasısanmasıiçinşöyleesaslıbirnezleyeterdeartar.Böylezamanlaronunbüyüklüküçüklüdüşünceleriyle–tümkötümserliğiyadaiyimserliğiyalnızcabelirtibaşkahiçbirşeydeğil–yüklüdür. Yenilmiştim.Öyleysedüşünmeyide,konuşmayıdasürdürmeninbirgereğiyoktu.Oturupolacaklarısessizbekleyecektim. Sabahleyin çayla, kentte çıkan gazeteyi getirdi koridor hizmetçisi.Birincisayfadakiaçıklamalara,demeçlere,başyazıya,ötekigazetelerden,dergilerdenalınmışparçalara,günün 217

Anton Pavloviç Çehov

olaylarınabirşeydüşünmedenşöylebirgözgezdirdim…Bu aradagününolaylarıbölümündebirhaberiştigözüme:“Ünlü bilim adamı, değerli profesör Nikolay Stepaniç –falan–, düneksprestrenlekentimizegelmiş,–falan–oteleinmiştir.” Ünlü adlar, onları taşıyanlara bağımlı olmadan kendi başlarınayaşamakiçinyaratılıyorlaranlaşılan.AdımistediğigibidolaşıyorduşimdiHarkov’da.Üçaysonramezartaşımda altın harflerle parlayacak… Hem de ben çürümeye başlamışken… Kapımçalındıusulca.Birinegerekliydimgene. —Kimo?Girin! Kapıaçıldı,–şaşkın–biradımgeriçekildim…Çabucak kapadımgeceliğiminönünü.Katyaduruyordukarşımda. Merdivençıktığıiçinsıksıksoluyarak, —Merhabalar–dedi.–Beklemiyordunuzbeni,değilmi? Bende…Bendegeldim. Oturdu,kekeleyerek,yüzümebakmadanekledi: —Hastafalandeğilsinizya?Bendegeldim…Bugün… Buoteldeolduğunuzuöğrenincehemengeldim. Omuzlarımıkaldırıp, —Çoksevindimsenigördüğüme–dedim.–Amaşaşmadım da değil hani… Birden, gökten iner gibi çıktın karşıma…Niçingeldin? —Benmi?Ehişte…Öyleçıktımyola… Birsessizlikoldu.Katyabirdenkalktıyerinden,yanıma geldi. —NikolayStepaniç!–dedi.Yüzübembeyazolmuştu.Ellerinigöğsününüzerinebastırmıştı.–NikolayStepaniç!Artıkyaşamayacağımböyle!Dayanamayacağım!Gücümkalmadı!Tanrıaşkınasöyleyin,çabuk,hemenşimdisöyleyin: Neyapmalıyım?Söyleyin,neyapmalıyım? Şaşırmıştım. —NesöyleyebilirimsanaKatya?–dedim.–Söyleyebileceğimbirşeyyok. 218

Sıkıcı Bir Öykü

—Söyleyin,yalvarırımsöyleyin!–dediKatya.Tıkanacak gibioluyordu,zangırzangırtitriyordu.–Böyleyaşamayısürdürmeyeceğimartık!Yeminederimsürdüremeyeceğim!Bittimartık,gücümkalmadı. Sandalyeye yığıldı. Hüngür hüngür ağlamaya başladı. Başınıarkayaatmış,kollarınısallıyor,ayaklarınıyerevuruyordu.Şapkasıbaşındankaymış,bağınaasılıkalmış,sallanıyordu.Saçlarıdarmadağınıktı. —Yardımedinbana!–diyeyalvarıyordu.–Yardımedin. Dayanamayacağımartık! Küçük yol çantasından mendilini çıkardı. Mendille birlikte birkaç da mektup çıkarmıştı. Kucağından yere düştümektuplar.Yerdentopladımonları.BuaradabirinebakıncaMihailFyodoroviç’inelyazısınıtanımış,elimde olmadan bir sözcüğün bir bölümünü okumuştum: “Tutkuy…” —HiçbirşeysöylememsanaKatya–dedim. Elimiyakaladı,öptü.Hıçkırahıçkıraağlıyordu: — Yardım edin bana. Babamsınız siz benim! Tek dostumsunuz! Akıllı, görgülü, görmüş geçirmiş bir insansınız! Öğretmenim,yolgösterenimsiniz!Söyleyinbana:Neyapayım? —Doğrusunuistersen,bilmiyorumKatya… Şaşırmıştım.Nesöyleyeceğimibilmiyordum.BenideetkilemiştiKatya’nınhıçkırıkları.Güçlükleduruyordumayakta. Kendimizorlayarakgülümsedim. —GelkahvaltıedelimKatya–dedim.–Ağlamayıbırak artık! Sesimialçaltıpekledimarkasından: —YakındaöleceğimKatya… Kollarınıbanadoğruuzatmış,ağlıyordu. —Hiçdeğilsebirsözcüksöyleyin!Birsözcük!Neyapmalıyım? 219

Anton Pavloviç Çehov

—ÇoktuhafbirkızsınKatya–diyemırıldandım.–Doğrusu…Aklımalmıyor!Öylesineakıllıydın…Sonrabirden… Şurayabak!Ağlıyorsun… İkimizdesustuk.SaçlarınıdüzelttiKatya.Şapkasınıgiydi,mektuplarıavucununiçindeburuşturupçantasınasoktu sonra…Hiçkonuşmadan,aceleetmedenyapıyordubütün bunları.Yüzüde,giysininönüde,eldivenlerideıslanmıştı gözyaşlarından.Amayüzanlatımıkuru,sertti…Onabakıyordum.Ondandahaazmutsuzolduğumiçinutanıyordum kendimden.Filozofarkadaşlarınortakdüşüncedediklerişeyin yokluğunu ölüme yaklaşmışken, son günlerimde bulmuştumiçimde.Oysabuzavallıkızınruhuyoksundubirsığınaktan,birömürboyuda,evet,birömürboyudabulamayacaktıbusığınağı! —Gel,kahvaltıedelimKatya… —Hayır,teşekkürederim… Nesoğuktusesi… Birdakikadahasustuk.Benbozdumsessizliği: — Hiç sevmedim Harkov’u… Çok renksiz bir kent. Çok… —Evet,öylegaliba…Hiçgüzelbirkentdeğil…Çokkalmayacağımburadazaten…Geçerkenbiruğrayayımdemiştim…Bugüngidiyorum. —Nereye? —Kırım’a…YaniKafkasya’ya. —Demeköyle.Çokkalacakmısınorada? —Bilmiyorum. KalktıKatya,dudaklarındadonukbirgülümseme,yüzümebakmadanuzattıelini. “Demekcenazetörenimdebulunmayacaksın?”diyesormakistiyordum.Amayüzümebakmıyordu.Elibuzgibiydi. Yabancıbirinineligibisoğuktu.Birşeysöylemedenkapıya kadargeçirdimonu…İşteçıktıodamdan…Uzunkoridor boyuncayürüyordu.Dönüpbakmıyorduarkasına…Kapı220

Sıkıcı Bir Öykü

da olduğumu biliyordu, ama köşeyi dönerken bakacaktı, yüzdeyüzbakacaktı… Hayır,köşeyidönerkendebakmadı.Sonkezgördümsiyahgiysisinineteğini,ayaksesiduyulmazoldu… Gülegülesevgiliyavrum!.. 1889

221

Prenses Besili,gösterişlidörtatkoşulubirkupaarabasıgirdiN. ErkekManastırı’nın“onurkapısı”dedikleribüyükavlukapısından.Soylukonuklarbölümününönündebekleşenrahiplerilerahipadaylarıdahauzaktanarabacıileatlarıtanıyınca anlamışlardı arabadaki hanımefendinin iyi yürekli prensesleriVeraGavrilovnaolduğunu. Resmigiysiliihtiyararabacıyerindenaşağıatladı,prensesinarabadaninmesineyardımetti.Yüzünüörtenkoyutülükaldırdıprenses,kendisinikutsamalarıiçinhiçaceleetmedenherrahibinönündedurdu,sonrarahipadaylarınıbaşıyla şefkatle selamladı, dinlenme yerine yürüdü. Eşyalarını odasınataşıyanrahiplere, —Ee,prensesinizigörmeyelinasılsınızbakalım?–diyordu.–Sıkıldınızmı?Tambiraydıruğrayamadımsize.Eh,iştegeneburadayım,doyadoyagörünprensesinizi.Başrahip nerede?Tanrım,öyleözledimkionu!Olağanüstü,kutsalbir ihtiyardır!Böylebirbaşrahibinizolduğuiçingururduymalısınız.Kapıdangirenbaşrahibigörünceheyecanlabirçığlık attı,ellerinigöğsününüzerindeçaprazyapıp,kendisinikutsamasıiçinyaklaştıona. —Olmaz,olmaz!–dedi.–İzinverinöpeyimelinizi!Başrahibinelinitutupüçkeztutkuylaöptüktensonraekledi: 223

Anton Pavloviç Çehov

—Sizisonundagenegördüğümiçinneçoksevinçliyim, bilemezsiniz kutsal peder! Kim bilir, belki de unuttunuz prensesinizi,amabenhayalimdeherdakikaburada,sizinbu sevimlimanastırınızdaydım.Nasılhuzurveriyorinsanaburası!Evetkutsalpeder,Tanrıiçinsürdürülen,dünyahargüründenuzakbuyaşamda,bütünvarlığımlahissettiğim,ama sözleanlatamayacağımçokdeğişikbirgüzellikvar! Prensesinyanaklarıkızarmış,gözleridoludoluolmuştu. Durmadankonuşuyordu,heyecanlıydı.Başrahipise–yetmiş yaşlarında,ağırbaşlı,çirkinyüzlü,sıkılganbirihtiyardı–Ağzınıaçmadanonudinliyor,ancakaradabir,kesikkesik,askercebirtavırlaşöylediyordu: —Evetefendim…başüstüneefendim…anlıyorumefendim… Nedensonra, —Umarımuzunsüreliğineonurlandırmayageldinizmanastırımızıefendim?–diyesordu. —BugecekonuğumuzolupyarınKlavdiyaNikolayevna’yagideceğim.Hanidirgörüşmüyoruz.Öbürgüngenesizegelipüçdörtgünkalacağım.Yanınızdaruhumubirazdinlendirmekistiyorum,kutsalpeder… N.Manastırı’ndakalmaktanbüyük,hazduyardıprenses.Sonikiyıldırçokseviyorduburayı,yazlarıhemenheray geliyor,ikigün,üçgün,bazendebirhaftakalıyordu.Ürkek bakışlırahipadayları,sessizlik,basıktavanlar,selvilerinkokusu, sade yemekler, pencerelerde ucuz perdeler… bütün bunlar heyecanlandırıyordu onu, duygulandırıyordu, gözlem yapmak, güzel şeyler düşünmek isteği uyandırıyordu içinde.Onaayrılanodadayarımsaatkalmasıyetiyordukendinipapazlargibiürkek,çekingenhissetmeyebaşlamasına; ondandaçevreyeselvikokusuyayılıyorgibigeliyorduona; geçmişiuzaklarabiryerleregidiyoranlamınıyitiriyor;daha yirmi dokuz yaşında olduğu halde, ihtiyar başrahibe çok benzediğini,zenginlikiçin,dünyasalbüyüklükiçin,aşkiçin 224

Prenses

değil,başrahipgibi,sessiz,dünyayakapalı,buodagibikaranlıkbiryaşamiçindoğduğunudüşünmeyebaşlıyordu… Bazenyolunuşaşırmışbirgüneşışınıduasınadalmışçiledekibirrahibinkaranlıkhücresinedüşeryadapenceresine küçükbirkuşkonar,şarkılarınısöylemeyebaşlar.Elindeolmadangülümseriçikararmışrahip;göğsünde,günahlarının ağırkederininaltından–birkayanınaltındanmışgibi–durgun,tertemizbirsevinçkaynamayabaşlar.Burayadışdünyadan,güneşışınınınyadakuşunhücreyegetirdiğioavunç gibibiravunçgetirdiğineinanırdıprenses.Neşedoluhoşgülümsemesinin,yumuşakbakışının,sesinin,şakalarının,genel olarak–ufaktefek,düzgünyapısıyla,sade,siyahgiysisiyle– kendisininbuneşesiz,temizruhluinsanlaraneşe,sevinçgetirmesigerekirdi.Onabakarkenhepsiiçlerindenyüzdeyüz şöylegeçiriyorlardı“Tanrıbirmelekyolladıbize…”Prenses,manastırdaherkesin,elindeolmadanböyledüşündüğünühissettiğiiçinolabildiğincetatlıgülümsemeye,küçükbir kuşabenzemeyeçalışırdı. Bardakbardakçayiçtikten,iyicedinlendiktensonrabirazdolaşmayaçıktı.Güneşbatmıştı.Manastırınçiçekbahçesindenyenisulanmışmuhabbetçiçeklerininnemlikokusu geliyordu.Kiliseden,erkekseslerininokuduğu,uzaktaninsanaçokhoş,hüzünlügelendurgunbirilahiduyuluyordu. Akşamayinivardıiçerde.Kandilışıklarınınuysaluysaltitreştikleri karanlık pencerelerde de, gölgelerde de, kilisenin taşlığında,tasvirinyanındaoturanyaşlırahibinduruşunda daöylesineyumuşakbaşlıbirhuzurvardıki,nedenseağlamakgeliyorduprensesiniçinden… Avlu kapısının ötesinde, akağaçlarla duvar arasındaki, tahtasıralarınolduğuyoldaiyiceakşamolmuştuartık.Havakarardıkçakararıyordu…Yolaçıktıprenses,birazyürüdü,sonrabirsırayaoturdudüşünceleredaldı. “Yaşamınbiryazakşamıgibidurgun,sessizolduğubu manastırayerleşse,neiyiolurdu.”diyedüşünüyordu.Nan225

Anton Pavloviç Çehov

kör,çapkınprensiunutmakbüsbütün;büyükvarlığınıda, onuhergünrahatsızeden,kapısınıaşındıranalacaklılarıda, başındangeçenbütünkötüşeyleride,osabahyüzündeküstahbiranlatımlaodasınagirenhizmetçisiDuşa’yıdabirdahahiçgetirmemekaklına…unutmak…Bütünbirömürburada, şu sırada oturmak, akağaçların gövdeleri arasından aşağılarainen,yamacındibindekümekümedolaşıpduran akşamsisiniizlemeknehoşolurdu;tauzaklarda,ormanın üzerindegeceyigeçirecekleriyereuçankargalarınoluşturduğu,birpeçeyiandıransiyahbulutabakmak,–biriatlı,biri yaya– iki rahip adayının atları ağıla sürmelerine, sonunda serbestolmanınsevinciyleküçükçocuklargibişakalaşmalarına, gülmelerine bakmak… Durgun havada genç sesleri olancacanlılığıylayayılıyorduuzaklara,söylediklerihersözcükanlaşılıyordu.Oturupsessizliğidinlemeknehoştu.Kâh hafiftenbiryelesiyor,ağaçlarıntepeleriniokşuyor,kâhbir kurbağa geçen yıldan kalma yaprakları hışırdatıyor, kâh içerdebirsaatinonbeşincidakikasınıvuruyorduçanlısaat…Buradanhiçkalkmasa,hepdinlese,düşünse,düşünse, düşünseneiyiolurdu… Önündenomzundabirtorbaylayaşlıbirkadıngeçti.Bu yaşlıkadınıdurduruponahoş,tatlıbirşeylersöylemesinin, yardımetmesininiyiolacağınıdüşündü…Amabaşınıçeviripbirkezbakmamıştıonayaşlıkadın,köşeyidönüpkaybolmuştugözden. Çokgeçmedenyoldaaksakallı,hasırşapkalı,uzunboylubiradamgöründü.Prensesinönündengeçerkenşapkasını çıkarıpöneeğilerekselamverdi;tepesiaçıkbaşını,kemerli burnunugörüncetanıdıonuprenses:Beşyılöncesinekadar Dubrovki’de yanında çalışan doktordu. Prenses, birisinin ona geçen yıl bu doktorun karısının öldüğünü söylediğini anımsadı,onunlabirazdertleşmek,onuavutmakgeldiiçinden.Dostçagülümseyerek, —SanırımtanımadınızbeniDoktor?–diyesordu.Doktor,şapkasınıbirkezdahaçıkardı. 226

Prenses

—HayırPrenses,tanıdım–dedi. —Teşekkürederim,oysaprensesiniziunuttunuzsanmıştım. Yalnızca düşmanlarını anımsarlar insanlar, dostlarını iseunuturlar.Duaetmeyemigeldiniz? —Görevimgereğihercumartesigeceyiburadageçiriyorum.Buranındoktoruyum. Prensesiçiniçekerek, —Ee,nasılsınızbakalım?–diyesordu.–Karınızınöldüğünüduydum.Nebüyükbirfelaket! —EvetPrenses,bubenimiçinbüyükbirfelaketoldu. —Eldennegelir!Felaketlerebaşkaldırmadankatlanmak zorundayız.Tanrı’nınizniolmadanbirsaçbiledüşmezinsanınbaşından. —EvetPrenses. Prensesindostçagülümsemesine,içiniçekmesinesoğuk, kurubirkarşılıkvermiştidoktor:“EvetPrenses.”Yüzanlatımıdasoğuk,kuruydu. “Başka ne söylesem ona acaba?” diye geçirdi içinden prenses. —Sizinlegörüşmeyeliçokoldu,değilmi?–dedi.–Tam beşyıl!Bubeşyıldanelernelerolduçoksulargeçtiköprülerin altından, düşüncesi bile korkunç geliyor insana! Duymuşsunuzdur,evlendimben…kontesliğibırakıpprensesoldum.Sonradaayrıldımkocamdan. —Evet,duydum. — Çok çektim! Eski zenginliğimden hemen hiçbir şey kalmadığınıdaduymuşsunuzdur.Zavallıkocamınborçları yüzünden köylerimi sattılar; Dubrovki de, Kiryakovo da, Sofyinodaöyleçıktıelimden.YalnızcaBaranovoileMihaltsevokaldı.Dönüparkayabakıncadehşetekapılıyorum:Ne çokdeğişiklik,neçokfelaket,neçokhatavargeçmişimde! —EvetPrenses,çokhatavar! Şaşırırgibiolduprenses.Hatalarınıbilirdi;amabunların hepsideöylesinegizliydiki,yalnızcaodüşünebilirdi,osöz edebilirdionlardan.Tutamadıkendini,sordu: 227

Anton Pavloviç Çehov

—Hangihatalarımısöylemekistiyorsunuz? Gülümsedidoktor, —Onlardansözedensizsiniz,demekbiliyorsunuz–dedi.–Dahaaçıkkonuşmanıngereğiyok! —Hayır,hayır,söyleyindoktor.Çokminnettarolurum size.Hemresmiyetidebırakınlütfen.Banagerçeklerdensöz edilmesininseverim. —SiziyargılamakbanadüşmezPrenses. —Yargılamakmı?Nasılsözoöyle?Birşeylerbilmeseydiniz,böylekonuşmazdınız.Hadisöyleyin! —Mademistiyorsunuz,söyleyeceğim.Yalnızbirşeyvar, güzel konuşmasını beceremem, karşımdaki de her zaman anlayamaz. Birandüşündüktensonrabaşladıdoktor: —Hatalarınızçok,amabanasorarsanızbunlarıniçinde enönemliolanı,davranışlarınızayönvereni…çiftliklerinizin hepsindevarolanoruhtur.Gördüğünüzgibi,anlaşılırbirbiçimdekonuşmasınıbeceremiyorum.Yaniönemliolan,kendiniherşeydetamanlamıylahissettirenbirsevgiyokluğu, insanlarakarşıbirtiksintidir.Yaşamınızbutiksintiüzerine kurulmuştursizin.İnsansesineduyulantiksinti,insanyüzüne, ensesine, adım atışına… sözün kısası, insanı oluşturan herşeyekarşıduyulanbirtiksinti.Giyimikuşamıyerindeolmayanlarıevinizesokmamakiçinherkapıda,hermerdiven başındaresmigiysili,tembelbirinsanazmanıdikilirevinizde;balolarda,konukgünlerindeuşaklarenselerinidayayıp daduvarkâğıtlarınıkirletmesinlerdiyeantrenizdeyüksearkalıklısandalyelervardır;insanlarınayakseslerininduyulmamasıiçinodalarınızınhepsindeyerekalınhalılarserilirdi. Evinizehergeleneönce,alçaksesleazkonuşmasıtembihlenir,sinirbozabilecek,keyifkaçırabilecekbirşeysöylememesi için uyarılır; odanızda el uzatılmaz sıradan bir insana, oturmasısöylenmez,tıpkışimdibanaeliniziuzatmadığınız, oturmamısöylemediğinizgibi… 228

Prenses

Prensesgülümseyerekeliniuzattıdoktora. —İstiyorsanızoturunuzlütfen!–dedi.–Neyalansöyleyeyim,böylesineönemsizbirşeyegücenmek. Doktordagülümsedi, —Gücenenkim?–dedi. Amabirdenkıpkırmızıolduyüzü,şapkasınıçıkardı,sallayarakheyecanlıkonuşmayabaşladı: —Doğrusunuisterseniz,sizeherşeyi,herşeyisöylemek içinhanidirbirfırsatkolluyordum…Yanişunusöylemekistiyorumsize:Napoléongibiyukarıdanbakıyorsunuzinsanlara,toplarınıziçinetolarakgörüyorsunuzonları.AmaNapoléon’unhiçdeğilsebirülküsüvardı.Oysasizdetiksinme duygusundanbaşkahiçbirşeyyok! Omuzlarınışaşkınlıkiçindekaldırarakgülümsediprenses. —Bendeinsanlarakarşıtiksinmeha!–dedi.–Bende! —Evet,sizde!Kanıtmıistiyorsunuz?Buyurun!KöylerinizdenMihaltesevo’da,mutfağınızdasobapatlamasıyüzündenkörolmuşüçeskiaşçınızyaşamlarınıdilenereksürdürmeyeçalışıyorlar.Onbinlercehektarlıktoprağınızdasağlıklı,güçlü,güzelkimvarsa,hepsinisizyadadalkavuklarınız uşak, hizmetçi, arabacı olarak evlerinize topladınız. Bütün buikiayaklıyaratıklaryalnızcauşaklığıöğrenmişlerdiryanınızda, yemiş içmiş, insanlıktan uzaklaştıkça uzaklaşmış, sözünkısası…Gençhekimleri,ziraatçıları,öğretmenleri,genelolarakaydınişçileri–ohTanrım!–İşten,dürüstemekten geri çekiyorsunuz. Bir lokma ekmek uğruna, aklı başında herinsanınyüzünükızartacakgülünçbirtakımkuklaoyunlarına katılmak zorunda bırakıyorsunuz onları! Bir gencin ikiyüzlü,bayağı,jurnalcibiruşakolmasıiçinüçyılyetiyor daartıyor…İyibirşeymibu?Lehkâhyalarınız,oaşağılık ispiyoncular bütün o Kazimir’ler, Kaetan’lar on binlerce hektarınızısabahtangeceyarılarınadekadımadımdolaşıyorlar. Düşüncelerimi düzgün bir dille anlatamadığım için 229

Anton Pavloviç Çehov

bağışlayınbeni,aslındaokadardaönemlideğildirgüzelkonuşamam!Basithalkıinsandansaymazlarsizde.Doğrusunu isterseniz,sizegelipgidenoprensler,kontlar,piskoposlarda canlı birer insan değil, yalnızca birer eşyadır gözünüzde. Amaönemliolan…beniençokşaşırtandamilyonunüstündevarlığınızolduğuhalde,insanlariçinhiçbiryapmamanızdır,hiçbirşey! Prensesnesöyleyeceğini,nasılbirtavırtakınacağınıbilemeden şaşkın, ürkmüş, küskün oturuyordu. Şimdiye dek kimse böyle konuşmamıştı onunla. Doktorun soğuk, öfke doluseside;karmakarışık,kopukkopukkonuşmasıdakulaklarında, kafasının içinde çınlamalı bir gürültü oluşturuyordu;birsüresonra,konuşurkenelinikolunusallayıpdurandoktorşapkasıylaonunbaşınavuruyormuşgibigelmeyebaşlamıştıona.Kendinizorlayarakdurgun,yalvarmaklı birsesle, —Yalan!–dedi.–İnsanlariçiniyiçokşeyyaptımben, bunusizdebiliyorsunuz! —Yeterartık!–diyebağırdıdoktor.–Hayırçalışmalarınızıbirkuklaoyunudeğilde,ciddi,yararlıbiruğraşsaymayıhâlâsürdürüyorsunuzmusunuz?Evet,baştansonabirkomediydibu;çocuklarlaaptalköylükadınlarınbileanladıkları,sondereceaçıkseçikbiroyun,birsevgioyunu…Sözgelimi,sizinşu–adıneydi?–kimsesizyaşlıkadınlariçinaçtığınız,benidebaşhekimliğinegetirdiğiniz,kendinizindeonur vasisiolduğunuzdüşkünleryurdunuzualalım.OhTanrım, necicibirkuruluştuoöyle!Çatısınıntepesindebirfırıldak dönen,yerleriparkebirevyaptırdınız,köylerdenyirmiotuz kimsesiz,yaşlıkadıntoplayıp,pazenyorganlarınınaltında, Hollanda keteninden çarşafların üzerinde uyumaya, akide şekeriyemeyezorladınızonları. Doktor,kendinitutamayıp,şapkasıylaağzınıkapayarak alaylıalaylıgüldü.Çabukçabuk,aradakekeleyereksonra sürdürdükonuşmasını: 230

Prenses

—Biroyundubu!Yurttakiküçükgörevlilerkocakarılarınkirletmemeleriiçinyorganları,çarşaflarıkilitaltınakaldırıyorlardı.Varsınyerdeyatsınlardıpiscadılar,nelerineyetmiyordu!Kadıncağızlarkaryolalarınaoturmayada,gecelik giymeyede,pırılpırılparkelerebasmayadacesaretedemezlerdi.Herşeyresmigeçitesaklanır,kocakarılarındandahırsızlardankaçırıldığıgibikaçırılırdı.Öteyandan,Tanrıiçin birkaçlokmaekmek,giyecekbirşeylerverirlerdionlara.Bu hapislikten,yaşlıkadınlarıgözaltındabulundurmaklagörevlendirdiğinizkarınlarıtokalçaklarınverdikleridinselöğütlerdenbiranöncekurtulmakiçingecegündüzduaederlerdizavallılar.Pekiyüksekgörevlerdeolanlarneyaparlardı?Doğrusu,gözkamaştırıcıbirdurumdubu!Haftadaikikezakşamüzeribirsürühizmetçidörtnalagelir,yarınprensesin,yani sizinyurdagideceğinizihaberverirdi.Ogünhastalarıbiryanabırakmanın,güzelcegiyinipresmigeçitegitmeningerektiğianlamınagelirdibu.Eh,ertesigüngiyinipgiderdim.Yaşlı kadınları bayramlıklarını giymiş, sıra olmuş bekler bulurdum.Emeklibirkışlasıçanı(tatlı,sahtegülümsemesidudaklarındanhiçeksikolmayanyurtyöneticisi)dolaşırdururdu çevrelerinde.Yaşlıkadınlaresner,bakışırlardı,amahomurdanmayakorkarlardı.Beklerdik.İkincikâhyagelirdidörtnala.Arkasından,yarımsaatsonrabirincikâhya,sonrabüro başkâhyası,sonrabaşkabiri,peşindenbirileridaha…gelirlerdidegelirlerdi!Hepsininyüzündeesrarlı,ciddibiranlatım olurdu.Beklerdik,beklerdik,birayağımızyoruluncaötekine verirdik bedenimizin ağırlığını, saate bakardık… Bir ölüm sessizliğiiçindeyapardıkbütünbunları;birbirimize,kanlıbıçaklıymışızgibidüşmandıkçünkü.Birsaat,birsaatdahageçerdi,sonundabirkupaarabasıgörünürdüuzaktave…ve… Tizbirkahkahaattıdoktor,sesiniincelterekdevametti: —Sizarabadaninerkenkocakarılarkışlasıçanınınkomutuylaşuşarkıyısöylemeyebaşlarlardı:“TanrımızınSion’da nedenliyüceolduğusözleanlatılamaz…”Güzeldeğilmi? 231

Anton Pavloviç Çehov

Bukezkalınbirseslegülmeyebaşladıdoktor,gülmekten konuşamadığını anlatmak istiyormuş gibi kolunu salladı. Ağır,kababirgülüşüvardı;içinefretdoluinsanlarıngüldüğügibi,dişlerinisıkarakgülüyordu.Yüzüilesesindende,birazküstahbakışlıparlakgözlerindendebelliydiprenseside, düşkünleryurdunuda,oradakiyaşlıkadınlarıdaküçümsediği. Öylesine beceriksizce, kabaca anlattıklarında gülünç, insananeşeverecekbirşeyyoktu,amabüyükbirhaz,hatta sevinçduyarakatıyordukahkahaları. Gülmektenyorulmuşgibisıksıksoluyarakdevametti: —Yaokulunuz?Köylüçocuklarakendinizdersvermek istemiştiniz,hatırlıyormusunuz?Pekgüzeldersvermişolacaktınızki,çokgeçmedenhepsikaçtıokuldan.Derslerinize gelmeleriiçinkırbaçlamak,paraylakandırmakgerektionları.Peki,anneleritarladaçalışanmemeçocuklarınabiberonlasütiçirmeyikoymuştunuzaklınıza,onuhatırlıyormusunuz?Birkaçgünsonraiseköydedolaşıyor,emrinizeamade böyleçocuklaryokdiyeağlıyordunuz.Annelerialıptarlaya götürmüştüçünküçocuklarını.Sonra,eğlenesinizdiye,kadınlara bebeklerini sırayla köyde bırakmalarını buyurdu muhtar.Şaşılasışeydir!İyiliklerinizdenherkesfarelerinkedidenkaçtıklarıgibikaçıyordu!Nedenacaba?Çokkolay!Bu durumunnedeni,herzamansöylediğinizgibihalkımızıncahilliği,nankörlüğüdeğil,sizinbütünyapmakistediklerinizde–kullandığımdeyimibağışlayın–enküçükbirsevgi,merhamet kırıntısının bulunmamasıydı! Tek istediğiniz canlı kuklalarlaeğlenmekti,hepsiokadar…İnsanlarıfinolardan ayırtedemeyenbirkimsehayırişleriylefalanilgilenmemelidir.İnanın,büyükayrılıkvardırinsanlarlafinolararasında! Duracakmış gibi çarpıyordu prensesin kalbi, kulakları zonkluyordu.Hâlâdoktorşapkasıylabaşınavuruyormuşgibigeliyorduona.Doktorçabukçabuk,heyecanlı,karmaşık, kekeleyerek, elini kolunu fazla sallayarak konuşuyordu. Prensesancak,karşısındakininkaba,görgüsüz,içinefretdolu,kötüniyetlibirinsanolduğunuanlayabiliyordu,amabu 232

Prenses

adamınondanneistediğini,onanedensözettiğinianlayamıyordu,Başınıdoktorunşapkasındankorumakiçinkollarını havayakaldırıp,ağlamaklıbirsesle, —Gidin!–dedi.–Gidin! Doktorunöfkesihenüzdinmemişti. —Yayanınızdaçalışanlarakarşıtutumunuz!Adamyerinekoymazsınız,dünyanınenaşağılık,madrabazinsanlarıymış gibi horlarsınız onları. Sözgelimi, izninizle sorabilir miyim,benimişimeniçinsonverdiniz?Tamonyılbabanıza,sonradasize,bayramseyrandemeden,büyükbirdürüstlüklehizmetettim,yüzverstaçevredeherkesinsevgisinikazandım;amagüzel,güneşlibirgüniştençıkarıldığımbildirildi bana! Niçin? Hâlâ bilmiyorum nedenini! Bir doktorum ben,uşaksınıfındandeğilim,MoskovaÜniversitesi’nibitirdim,birailebabasıyım,amagenedegözünüzdeensesinden tutup, nedenini açıklamadan kovulabilecek kadar küçük, değersizbirinsanım!Nediyeanlatmayauğraşacaktınızbana,nedeniniaçıklamayaçalışacaktınız?Dahasonraları,benimhaberimolmadankarımınikikezbeniyenidenişealmanıziçinsizeyalvarmayageldiğini,ikisindedeonukabuletmediğiniziöğrendim.Dışkapınınönündeuzunsüreağlamış, geridönmüş,öylediyorlar.Nuriçindeyatsınama,aslabağışlamayacağımbuyaptığını!Asla! Doktorsustu,dişlerinisıktı.Kırıcı,nefretdoludahanelersöyleyebileceğinidüşünüyordu.Birşeygeldiaklına;soğuk,asıkyüzüaydınlandıbirden.Heyecanlı, —Herşeyibırakın,şumanastırlaolanilişkinizalalım! –diyebaşladı.–Ömrünüzdehiçkimseyeacımadınızsiz.Bir yer,kutsalolduğuölçüde,ufaktefekbirşeylerkoparmakta şanslıdır sizin merhametinizden, meleklere özgü yumuşak yürekliliğinizden.Nedengeliyorsunuzburaya?Söylermisiniz,rahiplerinarasındaaradığınıznedir?Koruyucumeleklik niçingereklisiziniçin,hemnasılbirkoruyucumeleksiniz? Buradadabiroyun,insanınkişiliğiylebiralay,bireğlence233

Anton Pavloviç Çehov

dirsözkonusuolan,evet…Öyleya,rahiplerininandıklar Tanrı’yainanmıyorsunuzsiz;yüreğinizde,ispritizmaseanslarındakendiaklınızlavardığınızkişiselbirtanrınızvar.Kilisetörelerinedudakbüküyorsunuz,ayinleregitmiyorsunuz; öğleyekadaryatıpuyumakvarkensabaherkenkalkıpayine gidilir miymiş… peki niçin geliyorsunuz buraya öyleyse?.. Yüreğinizde kendi tanrınızla geliyorsunuz bu manastıra, hemdebunumanastırdakilerinkendileriiçinonurlarınen büyüğüsaydıklarınıhayalederek!..Nasılsaymasınlardı!Birdegelinbuziyaretlerinizinzavallırahiplereneyepatladığını sorun.Buakşamgeldinizburaya,amaöncekigünkâhyanız biratlıyollamış,burayagelmekniyetindeolduğunuzuhaber vermiştir.Dünbütüngünodanızıhazırlamış,sizibeklemişlerdir.Baştaküstahodahizmetçinizolmaküzere,öncülerinizgelmişlerdirbugün.Ahoodahizmetçiniz…geneeteklerinihışırtadahışırtadakoşupdurmuşturavluda,bitiptükenmekbilmeyensorularsormuştur,sağasolaemirleryağdırmıştır… Bugün bütün gün tetikte beklemişlerdir rahipler. Öyleya,sizitörenlekarşılamazlarsafelaketolur!Sonragiderpiskoposaanlatır,dertyanarsınız!“Rahiplerinizhoşlanmıyorlar benden efendim. Niçin gücendiler bana, bilmiyorum.Evet,büyükbirgünahkârım,amaöyledemutsuzum ki!.”Birmanastırsizinyüzünüzdenpaparayıyemiştizaten. Boşdakikasıolmayan,bilgebirinsandırbaşrahip,amasiz odanızaçağırırsınızonu.Yaşınada,yerinedeenküçükbir saygınızyoktur.Manastıraşöyleönemlibağışlarınızolsabari,ozamanböyledokunmazdıinsana…Toplasanız,şimdiyedekyüzrublebilevermişdeğilsinizrahiplere!.. Birisicanınısıktığı,onuanlamadığı,gücendirdiğizamanlar ya da ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilemediği anda prensesgenellikleağlamayabaşlardı.Şimdidesonundaelleriniyüzünekapamış,ince,çocuksubirsesleağlamayabaşlamıştı.Birdensustudoktor,yüzübulutlanmış,kaşlarıçatılmıştı.Prensesebakarakboğukbirsesle, 234

Prenses

—BağışlayınbeniPrenses–dedi.–Kötübirduyguyakapılıpkaybettimkendimi.Hiçiyietmedim… Sonramahcupbirtavırlaöksürdü,şapkasınıbilegiymeyiunutupçabukadımlarlauzaklaştı.Gökyüzündeyıldızlar ışılışıldı.Manastırınarkasındanaydoğuyorolmalıydı;gökyüzü o tarafta aydınlık, berrak, daha bir incelik doluydu çünkü.Manastırınbeyazduvarıboyuncayarasalaruçuyordusessiz. İçerdesaatağırağır–sekizinolsagerekti–üçüncüonbeş dakikasınıvurdu.Prenseskalktı,sessizadımlarlakapıyayürüdü. Kendini haksızlığa uğramış hissediyordu, ağlıyordu. Ağaçlarda,yarasalardaonaacıyorlargibigeliyordu;saatde onunacısınakatıldığınıanlatmakiçinöyleağırağırvurmuştu…Ağlıyorduprenses,manastıratemelliyerleşmesininiyi olacağınıdüşünüyordu.Gururuincinmiş,horlanmış,insanlarcaanlaşılamamış,yapayalnızdolaşırdıdurgunyazgecelerimanastırbahçesininikiyanıağaçlıdaryollarında;yalnızcaTanrı,birdeyıldızlıgökyüzügörürlerdiacıgözyaşlarını… Kilisedeakşamayinihenüzbitmemişti.Durduprenses, ilahiyekulakverdi;kıpırtısızhavadanehoşyayılıyorduezgisi! Bu ezgiyi dinlerken ağlamak, acı çekmek ne güzel olurdu! Odasına gelince aynada, gözyaşlarıyla ıslanmış yüzüne baktıprenses,pudrasınısürdü,sonrayemeğeoturdu.Onun çokabalığısalamurasını,körpemantarı,tatlışarabı,insanın ağzınaselvikokusuverenballıböreğisevdiğinibilirlerdirahipler;buyüzdendehergelişindebunlarınhepsinihazırlarlardıonuniçin.Körpemantarlardanyer,üzerinetatlışaraptaniçerken,hayalkurardıprenses:Sonundaherkessırtçevirecekti ona, varını yoğunu darmadağın edecekti. O kadar iyilikettiğikâhyaları,bakıcıları,memurları,hizmetçileridüşmankesileceklerdiona,herkesgibionlardasöylemediklerinibırakmayacaklardıyüzünekarşı,üzerinesaldıracaklardı, küfredeceklerdi,alayaalacaklardıonu.Odatutupprenses235

Anton Pavloviç Çehov

liği, parlak yaşamını bırakacak, insanlardan kaçacak, manastırakapanacak,kimseyeenküçükbirsitemdebulunmayacaktı.Düşmanlarıiçinduaedecekti.Ozamanbirdenanlayacaklardı onu, özür dilemek için ayağına geleceklerdi, amaartıkişiştengeçmişolacaktı. Yemektenkalkıncaodanınköşesindekitasvirinönünde yere diz çöktü. İncil’den iki bölüm okudu. Sonra yatağını yaptıhizmetçisi,odayattı.Karbeyazıörtününaltında–insanların, ağladıktan sonra genellikle gerindikleri gibi– tatlı tatlı gerindi, gözlerini kapadı, uykunun kollarına bıraktı kendini… Sabah uyanınca küçük saatine baktı. Dokuz buçuk olmuştu.Karyolanınönünde,yerdekihalıdapenceredengiren, odayıaydınlatangüneşışınınınoluşturduğuparlakbirçizgi vardı.Siyahperdeninarkasındasineklervızıldaşıyorlardı. “Dahaçokerkenmiş…”diyegeçirdiiçinden,genekapadıgözlerini. Yatağıniçindegerinirken,tatlıbirduyguylabiryandan öbüryanadönerken,doktorladünkükarşılaşmasıgeldiaklına; mutsuz bir insan olduğunu anımsadı. Petersburg’da oturankocasını,kâhyalarını,doktorları,komşularını,tanıdık devlet memurlarını düşündü… Tanıdık bir sürü erkek yüzügeçtigözlerininönünden.Gülümsedi,bütünbuinsanların–onu,ruhunuanlayabilselerdi–gelipayaklarınakapanacaklarınıdüşündü… Onbironbeşteodahizmetçisiniçağırdı.Yorgun, —GiyinmemeyardımedinDaşa–dedi.–Amaöncegidin söyleyin,arabayıhazırlasınlar.KlavdiyaNikolayevna’yagitmemgerek. Arabaya binmek için dinlenme bölümünden çıktığında parlakgüneşışığındangözlerinikıstıprenses,duyduğuhazdangülümsedi.Çokgüzelbirgündü!Onuyolcuetmekiçin taşlıkta toplanmış rahipleri kısık gözlerle süzdükten sonra gülümseyerekbaşıylaselamverdionlara. 236

Prenses

—Hoşçakalındostlarım!–dedi.–Öbürgüngörüşürüz. Taşlıktarahiplerinyanındadoktorundabulunmasıtatlı bir şaşkınlık vermişti ona. Soluk, ciddiydi doktorun yüzü. Şapkasınıçıkarıpsuçlusuçlugülümseyerek, — Burada saatlerdir bekliyorum sizi Prenses –dedi.– Tanrıiçinbağışlayınbeni…Kindolu,kötübirduyguçarptı benidün…aptalcaşeylersöyledim.Demekistediğim,özür diliyorumsizden. Prenses dostça gülümsedi, elini doktorun dudaklarına uzattı.Doktoröptüprensesinelini,kızardı. Prenses küçük bir kuşa benzemeye çalışarak çabucak bindi arabaya, başıyla her yana selamlar vermeye başladı. Birhafiflik,aydınlık,sıcaklıkvardıiçinde;gülümsemesinin sonderecemüşfik,yumuşakolduğunukendidehissediyordu.Arabakapıyadoğrugiderkende;sonratozluyolboyunca uzanan küçük köy evlerinin, bahçelerin önünden, uzun birsıraoluşturanUkraynalıtüccarköylülerinarabalarının, manastıraayinegidindinibütünköylügruplarınınyanından geçerkendehâlâgözlerinikısarakbakıyor,tatlıtatlıgülümsüyordu.Birinsaniçin,beraberindeheryeresıcaklık,aydınlık, neşe getirmesinden, kötülükleri bağışlamasından, düşmanlarınadostçagülümsemesindendahabüyükbirhazzın olamayacağını düşünüyordu. Karşıdan gelen köylüler öne eğilerekselamveriyorlardıona,hafiftengıcırdıyordukupa arabasınınyayları,tekerleklerinçıkardıklarıtozbulutlarını rüzgâralıpaltınsarısıçavdartarlalarınadoğrugötürüyordu. Bedeniarabanınminderlerindedeğil,bulutlarınüzerindesallanıyormuşgibigeliyorduprensese.Kendideyumuşacık,pırılpırıl,küçücükbirbuluttusanki… —Öylemutluyumki!–diyemırıldandıgözlerinikapayarak.–Ahöylemutluyumki! 1889

237

Gusev 1 Havakararmıştı.Geceolacaktıbirazsonra. TeskerealmışerGusevranzasındahafifçedoğruldu,alçaksesle, —DuydunmudediğimiPavelİvanıç?–dedi.–Suçan’da biraskeranlatmıştıbana:Gemileriçokbüyükbirbalığatoslamışdaaltıparçalanmışgeminin. Geminin revirinde herkesin Pavil İvanıç dediği, rütbesi, kiminnesiolduğubilinmeyenhastayasöylüyordubunuGusev.AmaPavelİvanıçonuduymuyormuşgibisusuyordu. Sonrasessizlikoldugene…Rüzgârhalatlardaıslıkçalıyor,pervanegürültüyledönüyor,dalgalarbordayaçarpıyor, ranzalargıcırdıyordu.Amakulaklarçoktanalışmıştıbütün buseslere.Herşeyderinbirsessizliğegömülmüş,uyuyorgibiydi.Sıkıcıbirhavavardı.Bütüngünkâğıtoynayanüçhasta–ikierlebirdenizci–uyuyorlardışimdi,sayıklıyorlardı. Gemisallanmayabaşlamıştıgaliba.Gusev’inaltında,solukalıyormuşgibiyavaşçainipkalkmıştıranza.İştebirkeredahainipkalktı.Birkezdaha…Birşeydüştüyere,tıngırdadı.Maşrapadüşmüştübesbelli. Gusevkulakkesildi. —Zincirindenboşaldırüzgâr…–dedi. 239

Anton Pavloviç Çehov

Bukezöksürerek,canısıkkın,karşılıkverdiPavelİvanıç: — Ne dediğin belli değil senin de… Gemileri balıklara toslatıyor, rüzgârı zincirinden boşaltıyorsun… Hayvan mı ki,zincirindenboşalsınrüzgâr? —DinibütünHıristiyanlaröylederler. —Onlardaseningibikaracahil…DahaçokşeylersaçmalarlarsenindinibütünHıristiyanların.İnsandakafaolmalıdırbiraz.Akıldiyebirşeyyoksende. DeniztutmuştuPavelİvanıç’ı.Gemisallandığızamanlar peksinirlioluyordu.Enküçükbirşeyeparlıyorduhemen. OysaşimdisinirlenecekbirşeygörmüyorduortadaGusev. Sözgelimi,sözünüettiğibüyükbalıktayadazincirindenboşalanrüzgârdatuhaf,akılalmaznevardı?Sırtımersinbalığı gibisert,dağkadarbüyükbirbalıkolamazmıydıyani?Sonra,dünyanınbittiğiyerdekalınduvarlarbulunupda,çılgın rüzgârlarbuduvarlarazincirlenmişolamazmıydı?..Madem zincirindenboşanmadılar,nediyebiryerleriyanıyormuşgibikoşuyorlardıdenizinüzerinde.Nediyeköpeklergibiyırtınıyorlardı?Onlarıyakalayıpzincirlemiyorlarsa,denizdurgunolduğuzamanlarnereyegidiyorlardı? Gusevdağbüyüklüğündebalıkları,çokkalın,paslızincirleridüşünüyordu.Sonrasıkıntıgeldiona.UzakDoğu’da beşyılaskerlikyaptıktansonraşimdidönmekteolduğuköyünüdüşünmeyebaşladı.Karlaörtülmüşbüyükhavuzgeldigözlerininönüne…Havuzunbiryanında,duvarlarıkahverengi,uzunbacasındansiyahdumançıkanporselenatölyesi;öteyanındaköyvardı…Köyünbitimindebeşincievin avlusundan kızakla kardeşi Aleksey çıkıyordu. Arkasında küçükoğluVankailekızıAkulkaoturuyordu.Çocukların ikisinin ayağında keçe çizmeler vardı. Aleksey sarhoştu. Vankagülüyordu.Akulka’nınyüzügörünmüyordu.Başörtüsünesıkısıkısarılmıştı. “Buhavadaçocuklardışarıçıkarılırmı,hastaedecekonları…”diyegeçirdiiçindenGusev; 240

Gusev

—Tanrım–diyemırıldandı,–iyi,akıllıbirerinsanolmaları,annebabalarınısayıpsevmeleriiçinsenyolgösteronlara…” Hastadenizcikalınsesiylesayıklıyorduötede: —Yenipençeyaptırmakgerekbuna.Evet,evet! BirdendağılıyorGusev’indüşünceleri.Havuzunyerini gözleriolmayan,kocamanbiröküzbaşıalıyordurupdururken.Kızakda,onuçekenatdagitmiyor,kapkaradumanıniçindefırdönmeyebaşlıyor…AmayakınlarınıgördüğüiçinsevinçliydigenedeGusev.Sevinçtensoluğukesilirgibioluyor,yüreğikütkütvuruyor,parmaklarıtitriyordu. —BirkezdahagösterdionlarıbanaTanrı!–diyesayıkladı.Amahemenaçtıgözlerini.Karanlıktaelyordamıylasuyuaradı. Suiçtiktensonrayattıyeniden.Genekızağıgördü.Sonragözsüzöküzbaşını,dumanı,bulutları…Günağaranadek sürdübu. 2 Karanlığıniçindemavi,küçükbiryuvarlakbelirdiönce, lombozdubu.GusevsonraranzaarkadaşıPavelİvanıç’ıseçmeyebaşladıyavaşyavaş.YatağıniçindeoturarakuyuyorduPavelİvanıç.Yatıncasolukalamıyorduçünkü.Yüzükül rengiydi.Burnuuzun,sivri,–çokzayıfolduğuiçin–gözleri çok iriydi. Şakakları içe çökmüş, sakalı seyrelmiş, saçları uzamıştı…Birbeymi,tüccarmı,yoksabirköylümüolduğunuyüzünebakarakanlamanınolanağıyoktu.Yüzanlatımını,uzunsaçlarınıgörüncedünyadanelinieteğiniçekmiş birinsan,birrahipsanıyorduonuinsan.Amakonuşmalarınıdinleyinceyanıldığınıanlıyordu…Öksürükten,sıcaktan, hastalıktanbitkindüşmüştü.Sıksıksolukalıyor,kurumuş dudaklarını kıpırdatıyordu. Gusev’in ona baktığını fark edincedönüpyüzünebaktı: 241

Anton Pavloviç Çehov

—Yavaşyavaşanlıyorum–dedi.–Evet…Şimdiherşeyiçokiyianlıyorum. —NeyianlıyorsunuzPavelİvanıç? —Neyimi?..Sizlerin,bukadarağırhastaolansizlerin, rahatyataklardayatmanızgerekirken,nasılolupdaburaya,bupis,sıcak,fındıkkabuğugibisallanangemiyedüştüğünüzüanlayamıyordum.Buradaherşeyölümedahaçok yaklaştırmaktadırsizi…Şimdiçokiyianlıyorumdurumu… Evet…Sizdenkurtulmakiçinkoydularbugemiyesizidoktorlarınız.Sizingibihayvanlarlauğraşmaktanbıkmışolacaklar…Parafalanverdiğinizyokonlara.Gecegündüzçalışıpduruyorlaradamlarsiziniçin.Sonraölüpbütünçabalarınıboşaçıkarıyorsunuz…demekhayvansınız!Amakurtulmakokadarzordeğildirsizden…Bununiçinöncevicdansızolmak,insanlarısevmemek,sonradagemininkaptanınıuyutmakyeter.Birincikoşuluhiçsaymasak,olurdu pekâlâ.Bukonudaüzerimizeyokturçünkü.İkincikoşulu ise,birazalışkanlığıolduktansonraherzamanyerinegetirebilirinsan.Dörtyüzsağlamaskerin,denizcininiçindebeş hastagözebatmaz.İşteböyle,sağlamaskerlerinarasınakatıpgemiyeyükledilersizi,sonradahemenyoklamayageçtiler.Bukargaşalıktabirşeyinfarkınavarmadılargemiyöneticileri.Ancakgemilimandanayrılıpdagüvertedeserili, eli ayağı tutmayan sakatları, ciğerleri çürümüş veremlileri görünceayıldılar… Gusevanlamıyordu.Pavelİvanıç’ınsöylediklerini.Onu suçladığınısanarakkendinitemizeçıkarmayaçalışıyordu: —Ayağakalkacakdermanımolmadığıiçinyatıyordum güvertede. Bizi mavnadan gemiye bindirirlerken çok üşümüştüm. Pavelİvanıçsürdürüyordukonuşmasını; —Korkunçbirşeybu!Asılönemliolanda,buuzunyolculuğadayamayacağınızıbilebilesizigemiyeyüklemeleri! Eh, tutalım ki Hint Okyanusu’na kadar ölmediniz. Peki 242

Gusev

sonraneolacak?Düşünmesibiletüylerinidikendikenediyorinsanın…Yurdunuzayaptığınızonurlu,parlakhizmetlerekarşılıkböyleteşekkürediliyorsizeişte! Pavel İvanıç’ın gözleri öfkeyle parlıyordu. Tiksintiyle buruşturduyüzünü.Sözünüsıksıksoluyarakbitirdi: —Gazetelerdeasılböylelerininkirliçamaşırlarınıdökmelerigerekirortaya! Hastaikierlebirdenizciçoktanuyanmış,kâğıtoynuyorlardı.Denizciranzasınauzanmıştı.Erlerenrahatsızbiçimdeyereoturmuşlardı.Erlerdenbirininsağkoluparmaklarınınucunakadarboydanboyasarılıydı.Öyleki,kâğıtlarısağkoltuğununaltınayadakolunudirseğindenkırarak arasınasıkıştırıyordu.Soleliyledeoynuyordu.Çoksallanıyordugemi.Kalkmanında,çayiçmeninde,ilaçalmanında olanağıyoktu. Pavelİvanıç, —Emirerimiydin?–diyesorduGusev’e. —Çokiyibildiniz,evetemireriydim. Pavelİvanıçüzgün,başınıikiyanasallayarak, —HeyTanrım,Tanrım!–dedi.–Birinsanıköyünden, yuvasındanalmak,onbeşbinverstauzağagötürmek,sonraveremetmekonuorada…hemdeniçinyapıyorlarbütün bunları?OnuKopeykinadındabiryüzbaşının,yadaDırka adındabirdenizasteğmenininemireriyapmakiçin…Ne akıl! —PekzorbirişdeğildiremirerliğiPavelİvanıç.Sabah kalkarsın,çizmeleritemizlersin,semaverikoyarsın,odaları toplarsın,günlükişininhepsibudurişte,sonraboşsun.Teğmenakşamakadarplanyapar,sendeistersenduaedersin, istersenkitapokursun,istersençıkıpdolaşırsın.Tanrıherkeseversinbuşansı. —Evetçokbüyükbirişşans!Teğmenplanyapar,sen debütüngünmutfaktapinekler,köyününözleminiçekersin…Planmış…Önemliolanplandeğil,insanınnasılyaşa243

Anton Pavloviç Çehov

dığıdır!İkikezgelmezdünyayainsan,onaverilenbuyaşamındeğerinibilmelidir! — Haklısınız Pavel İvanıç. Kötü insana hiç kimse acımaz,önünegelenezeronu.Evdede,görevdedeçokçeker. Ama iyiysen, dürüstsen, büyüklerinin sözünden çıkmıyorsan,yaşamıniyiolur,rahatedersin.Seniyiolduktansonra, nediyeezsinlerseni?Okumuşinsanlarıngözündenkaçmaz birşey…Beşyıldıraskerim,birkezbilehapisyatmadım. Amabirtokatyedim.OnudaunutturmasınTanrı.Yalnızcabirkezyedimtokat… —Suçunneydi? —Kavga.ElimçokağırdırPavelİvanıç.Bizimavluya dörtÇinligöçmengirmişti.Geçmişgün,unuttum,odunçalacaklardıgaliba…Tepemattıtabii,dördünebirdengiriştim,birininburnukanadı…Teğmenpenceredengörmüştü beni.Kızdı,kulaktozumayapıştırdıtokadı. Pavelİvanıç, — Salak, zavallı bir adamsın sen… –diye mırıldandı.– Kafanhiççalışmıyor. Amasallantıdaniyicebitkindüşmüştü.Gözlerinikapadı. Başı bir öne düşüyordu, bir arkaya. Yatağa uzanmayı denedibirkaçkez,amaolmadı,solukalamıyorduyatınca. Birzamansonra, —PekiniçindövdündörtÇinligöçmeni?–diyesordu. —Dövdümişte.Avluyagirmişlerdi,bendedövdüm. Genesustular…Kâğıtoynayanlarikisaattenberibağırıpçağırarak,birbirlerineküfürlerederekoynuyorlardı. Ama sallantı onları da yormuştu sonunda, kâğıtları bırakıpyatmışlardı.Gusevbüyükhavuzu,fabrikayı,köyünegörüyorgene…Kızakçıkıyorgeneavludan,Vanka gülüyorona.AkılsızAkulkakürkününönünüaçtı,ayaklarınıdışarıçıkardı:“Bakındagörün,Vanka’nınkilergibieskideğil,yepyenibenimçizmelerim!”demekistiyordusanki. 244

Gusev

—Altıyaşındaoldun,hâlâakıllanmamışsın–diyesayıkladıGusev.–Ayaklarınıuzatıpgöstereceğine,gitdeiçecek birşeygetiraskerdengelenamcana.Harçlıkveririmsana. İşteAndron,omzundaçakmaklıtüfeği,elindevurduğu birtavşan,geliyordu.PinponYahudiİsayçikdearkasındaydı.Tavşanlabirkalıpsabunudeğiştokuşetmeleriniöneriyorduona.Siyahbuzağıholdeydiişte.Domnagömlekdikiyor,birşeyiçinağlıyordu.İştegözsüzöküzbaşıçıktıortayagene,karaduman… Yukarıdabiriyüksekseslebağırdı,birkaçdenizcikoşuştu. Çok ağır bir şeyi sürüklüyorlardı sanki güvertede. Bir çarpmaoldusanki.Sonragenekoşuştular.Kötübirşeymi olmuştu yoksa? Başını kaldırdı Gusev, kulak kabarttı. İki erlebirdenizcikâğıtoynuyorlardıgene.Pavelİvanıç,oturuyor, dudaklarını kıpırdatıyordu. Çok sıcaktı, soluk alacakgücüyoktuGusev’in.Susamıştı,amasusıcaktı,midesinibulandırıyordu…Şusallantıdadinmiyordubirtürlü. Kâğıtoynayanerlerdenbiriacayipleştibirden…Maçayakarodemeyebaşladı.Sayılarışaşırıyor,kâğıtlarıelinden düşürüyor,sonraürkekürkek,aptalaptalgülümsüyor,herkesinyüzünetuhaftuhafbakıyordu. —Birazdurunarkadaşlar–dedi. Yereuzandı.Herkesşaşırmıştı.Sesleniyorlardıona,karşılıkvermiyordu.Kolusarılıötekiersoruyorduona: —Stepan,fenalaştınmı?Hı?Papazçağıralımmı?Hı? Denizci, —BirazsuStepan…–diyordu.–Alkardeşimiç. —Nediyemaşrapayıvurupduruyorsundişlerine?–diyesöylendiGusev.–Görmüyormusun,salak! —Neyi? Gusevalaylı, —Neyiymiş?–dedi.–Sorduğuşeyebak.Solukalmıyor, öldü! Anladın mı şimdi? Ne dünya görmemiş insanların arasındakaldıkTanrım!.. 245

Anton Pavloviç Çehov

3 Gemisallanmıyorduşimdi.Pavelİvanıçdaneşeliydi.Sinirli değildi artık. Yüz anlatımı sağlıklı, alaylı, mağrurdu. Şöyledemekistiyordusanki:“Evet,şimdiöylebirşeyanlatacağımkisize,gülmektençatlayacaksınız.”Lombozaçıktı, hafifbirrüzgârvuruyorduPavelİvanıç’ınyüzüne.Seslerduyuluyordu.Küreklerinsuyagiripçıkarkençıkardıklarışırıltı duyuluyordu… Tam lombozun dibinde kulak tırmalayan cırlakbirseslebağırıpduruyordubiri:BirÇinlişarkısöylüyordugaliba… Pavelİvanıçalaylıgülümseyerek, —Evet,birlimanagirdiksonunda,dedi.–Biraysonra falan varırız Rusya’ya. İşte böyle saygıdeğer asker ağalar. Odesa’da gemiden iner inmez doğru Harkov’a gideceğim. EdebiyatçıbirarkadaşımvardırHarkov’da.Şöylediyeceğim ona:“Sevgilikardeşim,köylükadınlarınsevdaları,doğanın güzellikleriüzerinekabaktadıverenmasallarınıbirzaman içinbırakdaikiayaklıiğrençbiryaratığıanlatbize…Bundaniyikonumuarıyorsun?..” BirdakikakadarbirşeylerdüşündüPavelİvanıç,sonra ekledi: —Gusev,biliyormusunnasıluyuttumonları? —KimiPavelİvanıç? —Kimiolacak,onları…Dinlebak,bugemininyalnızcabirinciyleüçüncümevkilerivar.Üçüncümevkideancak köylülerin, yani insandan sayılmayan insanların yolculuk etmelerineizinveriliyor.Üzerindeceketvarsa,uzaktanolsunbirbeyeyadakentliyebenziyorsan,birincimevkiebuyurmalısın. Açlıktan soluğun koksa bile, beş yüz rubleyi vereceksin.“Neredençıkardınızbuusulü?”diyesordum. “Rus aydınlarının değerlerini mi yükseltmek istiyorsunuz yoksaböylelikle?”Şöylekarşılıkverdiler:“Öylebirşeydüşündüğümüzfalanyok.Üçüncümevkidebirinsanyolculuk edemeyeceği için bırakmıyoruz sizi oraya. Pis, iğrenç 246

Gusev

biryerdir.”–“Öylemi?”dedim.“İnsanlarıbukadardüşündüğünüz için minnettarım size. Ama iğrenç de olsa üçüncümevkiebinmekzorundayım,beşyüzrublemyok çünkü.Devletkasasısoymadım,azınlıklarısömürmedim, kaçakçılıketmedim,ölünceyekadarkırbaçaltındaçalıştırmadımkimseyi,şimdisizkararverin:Birincimevkideyolculuk edecek kadar değerli bir insan mıyım? Dahası, bir Rusaydınısayılabilirmiyim?”Amaistediğinkadarsöyle, yola gelecek gibi değil adamlar… Madrabazlığa başvurmak zorunda kaldım. Kaba bir kaftan giydim, kocaman birçiftçizmegeçirdimayağıma,ayyaşbirköylügibisarkıttımyüzümü,gidipdikildimbiletçininkarşısına.“Birbiletçikverirmisinizekselansları?..”dedim. Denizci, —Aslındanesinizsiz?–diyesordu. —Dinadamı.Babamdürüstbirpapazdı.Budünyanın güçlülerinin yüzüne karşı her zaman gerçeği söylerdi, bu yüzdendebaşınagelmedikkalmamıştır. KonuşmakbitkindüşürmüştüPavelİvanıç’ı.Sıksıksolumayabaşlamıştı.Amagenedesürdürüyordukonuşmasını: —Evet,bendeherzamangerçeğisöyleriminsanınyüzüne…Hiçkimseden,hiçbirşeydenkorkmam.Bubakımdan sizlerlebenimaramdaçokbüyükbirayrılıkvardır.Beyinsiz, kör,pintiinsanlarsınızsiz.Birşeyigörmezsiniz,gördüklerinizideanlamazsınız…Rüzgârınzincirindenboşaldığınısöylüyorsize,inanıyorsunuz,hayvanolduğunuzuyabaniolduğunuzu söylüyorlar, inanıyorsunuz. Ensenize vuruyorlar, dönüpvuranıneliniöpüyorsunuz.Sansarkürklübirhayvan soyupsoğanaçeviriyorsizi,sonraçayiçsenizdiyebirüçkapiklikatıyorönünüze.“Lütfedin,eliniziverin,öpeyimefendim,” diyorsunuz. Paryasınız siz, birer zavallısınız… Ama bensizingibideğilim…Bilinçliyaşıyorumben.Yükseklerde uçanbirkartalyadabirşahiningördüğügibigörüyorum herşeyi.Anlıyorumda.Karşıolmanıntakendisiydimben. 247

Anton Pavloviç Çehov

Keyfibirtutumgörüncekarşıçıkarım.Birdolandırıcıyada ikiyüzlügörüncekarşıçıkarım,sevinççığlıklarıatanbirdomuzgörüncekarşıçıkarım.Hemyenilmemdeben,hiçbirİspanyolengizisyonususturamazbeni.Evet…Dilimikesseler, mimiklerimle karşı çıkarım. Bodruma tıksalar, bir versta ötedenduyulacakkadaryüksekseslebağırırımyada–kara vicdanlarınabirazdahaağıroturmakiçin–açlıktanöldürürümkendimi.Öldürselergölgeolarakdikilirimkarşılarına. Tanıdıklarımınhepsişöylederlerbana:“Dünyanınençekilmez insanısın sen Pavel İvanıç!” Gurur duyuyorum bu ünümden.ÜçyılçalıştımUzakDoğu’da.Yüzyılunutulmayacakbiradbıraktımarkamda.Herkeslekavgaettim.Rusya’dandostlarım,“Sakıngelme!”diyeyazıyorlarbana.Onlarıninadınadönüyorum…Evet…benimanladığımyaşam budurişte.Ancakbunayaşamdenebilir. Gusevdinlemiyorduonu,lombozdandışarıbakıyordu. Sıcak,parlakgüneşinvurduğufiruzerengi,berrakdenizde birkayıksallanıyordu.KayıktaçıplakikiÇinlivardı.Ayaktaduruyor,ellerindetuttukları,içindebirerkanaryaolankafesleriyukarıuzatarakbağırıyorlardı: —Ötüyor!Ötüyor! Başkabirkayıkgelipçarptıbukayığa.Birçatanageçti hızla. İşte bir kayık daha. İçinde şişko bir Çinli oturmuş, elindeki sopalarla pilav yiyordu. Tembel tembel dalgalanıyordudeniz.Beyazmartılartembeltembeluçuyorlardıüstünde. Gusev,şişkoÇinli’yebakarkenesneyerek,“Şuyağtulumunun ensesine patlayacaksın ki…” diye geçiriyordu içinden. Uyukluyordu.Onunlabirliktedünyadaherşeyuyukluyordusanki.Zamanhızlakoşuyordu.Günnasılgeçmişti, havanezamankararmıştıanlayamamıştı…Gemiolduğu yerdedurmuyorduşimdi,uzaklarabiryeredoğrugidiyordu. 248

Gusev

4 İkigüngeçmiştiaradan.Pavelİvanıçoturmuyorduartık, yatıyordu.Gözlerikapalıydı.Burnudahabirsivrilmiştisanki. Gusevseslendiona: —Pavelİvanıç!Hey,Pavelİvanıç! Pavelİvanıçgözleriniaçtı,dudaklarınıkıpırdattıyalnızca. —Neyinizvar? SoluyarakkarşılıkverdiPavelİvanıç: —Birşeyyok…Birşeyimyok,hatta…dahaiyiyim… Görüyormusun,artıkyatabiliyorumda…Düzeldim… —NeyseTanrı’yaşükürlerolsunPavelİvanıç. —Kendimisizlerlekarşılaştırıncaacıyorumsize…Çok kötüdurumunuz.Ciğerlerimsapasağlamdırbenim.Buöksürükmidemdengeliyor.DeğilKızıldeniz’i,cehennemibile geçebilirimbuciğerlerle!Hastalığımıda,banaverilenilaçlarıdapekönemsememembundandır.Amayasizler…Dünyadanhaberinizyok…Durumunuzkötü,hemçokkötü! Gemisallanmıyorduartık.Dalgayoktu.Amahamamgibisıcak,boğucubirhavavardı.Değilkonuşmak,solukalmakbilegüçtü.Gusevdizlerinikollarınınarasınaalmış,başınıüzerinekoymuş,köyünüdüşünüyordu.Tanrım,böylesinebunaltıcıbirsıcaktakarı,soğuğudüşünmeknetatlıydı! Kızaklagidiyordu.Ansızınbirşeydenürküpgemiazıyaaldı atlar…Yol,hendek,çukurdinlemeden,çıldırmışgibidolaştılarbirsüreköyüniçinde.Havuzdangeçtiler,fabrikanınarkasından dolaştılar, tarlalara doğru koşmaya başladılar… Fabrikaişçileride,görenlerdeavazlarıçıktığıncabağırıyorlardı:“Dizginleriçek!Dizginleriçek!”Amaniçinçekecekti dizginleri!Varsınkamçılasındıyüzünübukeskin,soğukrüzgâr…ellerinidondursundu.Atlarıntoynaklarınınattığıkar topaklarıvarsınşapkasınınüzerine,ensesindeniçeri,koynuna düşsünlerdi… Varsın çatırdasındı kızağın her yanı, ko249

Anton Pavloviç Çehov

şumlarkopsundu,hamutlarparçalansındı,kiminumurundaydı!Helekızakdevrilincebirkaryığınınıniçinetepeüstü uçmak;sonrabıyıklarındasivrisivribuztanecikleri,üstün başınkardanbembeyaz,şapkanbiryanda,eldivenlerinbir yanda, kemerin çözülmüş, doğrulmak karın içinden… ne hoşşeydibütünbunlar! Pavel İvanıç bir gözünü aralayıp baktı Gusev’e. Alçak seslesordu: —Gusev,komutanınçalıyormuydu? —Kimbilir,Pavelİvanıç!Benbilmiyorum,bizimhaberimizolmazböyleşeylerden. Sonrauzunsürekonuşmadılar.Gusevdüşünüyor,sayıklıyor,ardabirsuiçiyordu.Konuşacak,dinleyecekgücüyoktu.Birisininonunlakonuşmayabaşlamasındankorkuyordu. Birsaatgeçtiaradan,ikisaat,üçsaatgeçti.Akşamoldu,geceoldu,amabunlarınfarkındadeğildiGusev.Hepoturuyor,soğuğudüşünüyordu. Birisininiçerigirdiğiniduyargibioldu.Birşeylerdenkonuştular.Beşdakikasonrakesildiseslergene. Kolusargılıer, — Allah rahmet eylesin!–diyordu.– Yericennet olsun! Delidolubirinsandı! —Neoldu?–diyesorduGusev.–Kimeneoldu? —Öldü.Deminyukarıçıkardılar. EsnediGusev, —Eh–diyemırıldandı,–eldennegelir,Tanrıcennetetsinyerini. Kolusargılıersordubirazsonra: —NedersinGusev?Sencecennetemigidecek? —Kimisoruyorsun? —Pavelİvanıç’ı. —Elbettegidecek…Çokçektiçünkü…Hemsonradin adamıydı.Papazlarınakrabalarıçokolur,duaederleronun için. 250

Gusev

Kolu sargılı er Gusev’in yanına, ranzaya oturdu, alçak sesle. —SendeyakındayolcusunGusev–dedi.–Rusya’yakadardayanamayacaksın. Gusev, —Doktoryadasağlıkmemurubirşeymisöyledisana? –diyesordu. — Söylemesine ne gerek, görünüyor… Ölümü yakın olaninsanhemenbelliederkendini.Yemiyorsun,içmiyorsun,birderibirkemikkaldın…Yüzünebakıncakorkuyor insan.Ötesiyok,verembu.Senitelaşavermekiçinsöylemiyorum.Belkigünahçıkartmak,kutsalşaraplaekmekalmak istersindiyededim.Hemparanvarsa,gemikomutanınavermeniçin… İçiniçektiGusev, —Eveyazmamıştım…Ölüpgideceğim,haberleribileolmayacak. Hastadenizcikalınsesiyle, —Olur,olur–dedi.–Öldüğünzamangemidefterineyazarlaröldüğünü.Odesa’daordukomutanınaraporverirler, odaseninilinefalanyazar… BukonuşmadehşetedüşürmüştüGusev’i.Tuhafbiristek yakmayabaşlamıştıiçini.Suiçti…budeğildiisteği.Lombozadoğruuzattıbaşını,nemli,ateşgibihavayıçektiiçine… budadeğildi.Köyünü,soğuğudüşünmeyeçalıştı…odaolmadı…Sonunda,buradabirdakikadahakalırsaboğulacağınıanladı. —Benfenayımarkadaşlar…–dedi.–Yukarıçıkacağım. Tanrıaşkınagüverteyeçıkarınbeni! Kolusargılıer, — Çıkaralım –dedi.– Sen yürüyemezsin, ben taşıyayım seni.Boynumasarıl. Guseverinboynunasarıldı.Ersağlamkoluylatuttuonu, güverteyeçıkardı.Teskerealmışerler,denizcilerüstüsteyatmışuyuyorlardıgüvertede.Geçecekyeryoktu. 251

Anton Pavloviç Çehov

Kolusargılıeralçaksesle, —Yerebasbakayım–dedi.–Gömleğimdentutunupyavaşyavaşarkamdangel. Karanlıktı.Güvertedede,direklerdede,denizdedeküçücükbirışıkyoktu.Geminintamburnundanöbetçidenizci bir heykel gibi kıpırdamadan duruyordu. O da uyuyordu sanki.Görünüştegemikendibaşınabırakılmış,istediğiyere gidiyorgibiydi. Kolusargılıer, —ŞimdiPavelİvanıç’ıatacaklardenize…–dedi.–Çuvalakoyupdoğrusuya. —Evet.Herzamanöyleyaparlar. —Oysainsanınköyünde,topraktayatmasıneiyidir.Hiç değilseannengelir,aradabirmezarınınbaşındaağlar. —Doğru. Hayvanpisliğiilesamankokuyordu.Başlarınıöneeğmiş öküzlerduruyordukenarda.Bir,iki,üç…tamdokuztaneydiler!İştebirdeküçükat.OkşamakiçineliniuzattıGusev, amaatbaşınısalladı,dişlerinigösterdi,kolunuısırmakistedi.Gusevkızdı. —Pishayvan… İkisi–Gusevileer–burunadoğruilerledilersessizce,sonrakenardadurdular.Hiçkonuşmadanbiryukarıbiraşağı bakmayabaşladılar.Yukarıda,tıpkıköydeolduğugibimasmavibirgökyüzü,parlakyıldızlar,huzur,sessizlikvardı;aşağıdaysakaranlık,kıpırdanma…Nedendirbilinmez,kocakoca dalgalar uğulduyorlardı. Her dalga ötekilerden yükseğe çıkmayaçalışıyor,önündekinikovalıyor,ezmeyeçalışıyordu. Arkadangelen–onungibiazgın–ötekidalgadabeyazyelesiniparlatarakgürültüyleçullanıyorduonunüzerine. Neakılvardıdenizde,neacımaduygusu.Gemibirazdahaküçük,dayanaksızolsaydıhiçacımadanparçalamışlardı onu dalgalar. İyi, kötü demeden yutmuşlardı içindekilerin hepsini. 252

Gusev

Gemi de pek akılsız, sertti doğrusu. Kocaman burunlu canavardurmadankoşuyor,önüneçıkanmilyonlarcadalgayıçiğneyip,yarıpgeçiriyordu.Nekaranlıktankorkuyor,ne rüzgârlardan,neuzaklıktan,nedeyalnızlıktan.Hiçbirşeyi umursamadığıyoktu.Okyanustadainsanlarolsaydı,bucanavariyi,kötüdemedenhepsiniezipgeçecekti. —Neredeyizacaba?–diyesorduGusev. —Bilmiyorum.Okyanustaolsagerek. —Karagözükmüyor… —Negezer!Yedigünsonragözükecekmiş.Öylediyorlar. İkier,karanlıktaparlayanköpüklerebakıyorlardıkonuşmadan.Düşünceleredalmışlardı.SessizliğibozanGusevoldu. —Korktuğumfalanyok.Yalnız,karanlıkbirormandaymışgibibirürpertidoluyorinsanıniçine.Şimdibirfilikaindirselerdenize,subayyüzverstauzağabalıkavlamayagitmemisöylese,giderim.Yadatutalımki,birHıristiyandüşse şu anda suya, hemen atlarım arkasından. Ama bir Alman’ıyadaÇinligöçmenikurtarmam.Birdinkardeşiiçin düşünmedenkendimiatarımdenize. —Ölümnasılbirşey,korkunçmu? — Korkunç. Tarlalarımız için üzülüyorum. Doğrusunu istersen,evdekikardeşimdeişyokturpek.Çokiçer,yoktan yere döver karısını, ana babasına karşı saygısızdır. Bensiz berbatolurherşey.Heminan,babamlakocakarıdayollara düşerler.Amabacaklarımtartmıyorbenikardeşim,hemboğucubirhavavarburada…Gidipyatalım. 5 Gusev aşağı indi, ranzasına uzandı. O istek yakıyordu hâlâiçini.Amaneistediğiniçıkartamıyordubirtürlü.Göğsüsıkışıyor,şakaklarızonkluyordu.Ağzıkupkuruydu.Dilinioynatmaktagüçlükçekiyordu.Aradabirdalargibioluyor,sayıklıyordu. 253

Anton Pavloviç Çehov

Gördüğükâbuslar,birtürlüdinmeyenöksürüğü,ağırhavabitkindüşürdüonusonunda,sabahadoğruuyudu.Düş görüyordu:Ranzalarınarasındabirsobavardı,sıcaksıcak ekmeklerçıkarmışlardıiçinden.SobanıniçinegiriyorduGusev.Alevalevyananbirkayınodunununyanınauzanıyordu… İkigünuyuduGusev,üçüncügünöğleyinikidenizcigeldi yukarıdan, alıp götürdüler onu. Çadır bezine sardılar. Batmasıiçinikidemirocakızgarasıkoymuşlardıçadırbezininiçine.Çadırbezinesarılıykenhavucayadabeyazturpa benzetmiştiGusev:Üstyanıkalındı,ayaklaradoğruinceliyordu…Güneşbatarkengüverteyeçıkardılaronu,birtahtanınüzerineuzattılar.Tahtanınbirucubordoydu,ötekiucu birtabureyekonmuşsandığınüzerinde.Teskerealmışerlerle,başlarıaçıkgemicilertoplanmışlardıbaşında. Papaz, — Tanrımız her zaman en büyük bağışlayandır –diye başladı,–şimdide,geçmiştede,gelecektedeenbüyükbağışlayanodur! Üçdenizciyükseksesle, —Amin!–dediler. Teskere almış erlerle gemiciler haç çıkardılar. Başlarını öteyanaçeviripdalgalarabaktılar.Birinsanınçadırbezine sarılıolmasında,dalgalarıniçineatılmasınıbeklemektetuhaf birşeyvardı.Herkesinbaşınagelebilirmiydibuacaba? PapaztoprakserptiGusev’inüstüne,öneeğildi:“Unutulmazanı”yısöylemeyebaşladılar. Nöbetçitahtanınucunukaldırdı,kaydıGusev,başaşağı gitmeyebaşladı,sonraşöylebirdöndühavada…cumburlop!Köpükkapladıheryanını.Birandantellerebürünmüş gibigözüktüyukarıdan.Amaçabukgeçtiherşey…dalgalarınarasındakayboldu. Hızlainiyordudibedoğru.Varabilecekmiydiacabadibe?Dörtverstaderindeimişdip,öylediyorlardı.Yüzelli,iki 254

Gusev

yüzmetregittiktensonragiderekdahayavaşinmeyebaşlamıştı.Vazgeçecekmişgibiağırağıryalpalanıyordu.Akıntı, aşağıiniştendahahızlı,yanagötürüyorduonuşimdi.Denizcilerinkılavuzdedikleribirbalıksürüsüylekarşılaştı.Kocaman,kapkarabirşeygörünceolduklarıyerdekalakaldılar balıklar. Sonra birden geri döndüler, gözden kayboldular. Beşdakikageçmedenokgibigeldilergene,Gusev’inçevresindedönmeyebaşladılar… Dahasonrabaşkabirkocaman,kapkaraşeyçıktıortaya.Köpekbalığıydıbu.Gusev’igörmüyormuşgibimağrur, Gusev’inaltınadoğrutembeltembelyüzüyordu.Gusevde onunüstünedoğruiniyordu.Sonrakarnınıyukarıdöndürdüköpekbalığı.Sıcak,berraksuyuniçindekeyiflikeyifliyüzüyordu…İkisırasivridişlibüyükağzınıaçtıtembeltembel. Kılavuzlarheyecaniçindeydiler.Durmuş,neolacak,bekliyorlardı.KöpekbalığıGusevilebirazoynadıktansonraağzınıisteksizisteksizuzattıalttan,dikkatledokundurdudişlerini,çadırbeziboydanboyaGusev’inbaşındanayağınadoğruyırtıldı.Izgaralardanbiridüştü,birkılavuzkorkupköpek balığınaçarparakyıldırımgibiindidibedoğru… Bu arada yukarıda, güneşin denize yavaş yavaş indiği ufuktabulutlartoplanıyorlardı.Bulutlardanbirizafertakına,biriaslana,birbaşkasıdamakasabenziyordu.Bulutlarınarkasından,geniş,yeşilbirışınçıktı,gökyüzününtaortasınakadaruzandı.Çokgeçmedenmorbirışıngeldiyanına,onunyanınadasarı,arkasındanpembe…Birleylakağacıgibiydigökyüzü.Bugörkemli,gözkamaştırangökyüzünü görünceokyanusda–adlarıhiçbirdildeolmayan–tutku,sevinç,sevgidolurenklerebüründüyavaşyavaş. 1890

255

Köylü Kadınlar Raybujeköyündetamkiliseninkarşısındatemelitaştan, damıtenekekaplıikikatlıbirevvardır.Altkatta,takmaadı DüdyaolanevsahibiFilipİvanoviçKaşinailesiylebirlikte oturur;yazınçoksıcak,kışındaçoksoğukolanüstkattaysa,köydengeçenmemurlar,tüccarlar,topraksahiplerikalır. TarlalarınıkirayaverirDüdya,şosedebirdemeyhanesivardır.Hemkatranticaretiyapar,hembal,hembüyükbaşhayvan,hemyaşmaklıkbez.Kenttekibankadaparasışimdiden sekizbinibulmuştur. BüyükoğluFyodorbiratölyedeustabaşıdır,–köylülerin deyimiyle–insanelininulaşamayacağıkadaryükseklereçıkmıştır.Fyodor’unçirkin,hastalıklıkarısıSofiyakaynatasının yanındakalır;durmadanağlar,doktoragörünmekiçinher pazararabaylahastaneyegider.Düdya’nınküçükoğlukamburAlyoşkababasınınyanındadır.YoksulbirailedenaldıklarıVarvara’ylayenievermişlerdironu.Genç,güzel,sağlıklı,aynızamandadasüsünedüşkünbirkadındırVarvara.Üst kattakalanmemurlar,tüccarlarsemaverionungetirmesini, yataklarınıilledeonunsermesiniisterler. Bir haziran akşamı üstü açık, sıradan bir araba girdi Düdya’nınavlusuna.Güneşbatmaküzereydi.Birsamankokusu,sıcakbirgübre,sağılansütkokusudoldurmuştuhava257

Anton Pavloviç Çehov

yı.Üçkişivardıarabada:Giysisikabaketenbezinden,otuz yaşlarındabiradam;hemenonunyanındauzun,siyahceketininkemikdüğmeleribüyükbüyük,yedisekizyaşlarında birçocuk;birde–sürücü–kırmızıgömleklibirdelikanlı. Atları çözdü delikanlı, terlerini kurutmak için dolaştırmayasokağaçıkardıonları;adamiseeliniyüzünüyıkadı,kilisedenyanadönüpakşamduasınıetti,arabanındibineyaygısınıyaydı;sonraçocuklabirlikteoturupakşamyemeğini yemeyekoyuldu.Hiçaceleetmeden,ağırbaşlı,yiyorduyemeğini.EvindeuzunyıllardanberiyolcuağırlayanDüdya, davranışlarındanonunçalışkan,ağırbaşlı,kendinibilenbir adamolduğunuanlamıştı. Küçüktaşlıktaoturuyor,konuğunkonuşmayabaşlamasını bekliyordu. Yalnız yelek vardı üzerinde, başı açıktı. Evindegeceleyenkonuklarınyatmadanönceyaşamöykülerinianlattıklarınıbilir,buöyküleridinlemektenhoşlanırdı. KocakarısıAfanasyevnailegeliniSofiyasundurmanınaltındaineklerisağıyorlardı.ÖtekigeliniVarvaraüstkattapencereninönündeoturmuş,çıtırdatarakayçiçeğiçekirdeğiyiyordu.SordukonuğaDüdya: —Çocuk,oğlunolsagerek? —Hayır,evlatlığımdır,öksüz…Sevabımaaldımonuyanıma. Çeneçalmayabaşladılar.Konuşmayıseven,güzeldekonuşanbiriymişkonuk.AnlattıklarındanDüdya,onunkentte oturduğunu, birkaç evinin olduğunu öğrendi. Matvey Savviç’diadı.Almankolonicilerdenkiraladığıtarlalarabakmayagidiyordu.YanındakiçocuğunadıKuzka’ydı. Çoksıcaktı.Boğucubirhavaasılıydıavlununüzerinde. Hiçkimsenincanıuyumakistemiyordu.Ortalıkkararmış, gökyüzündeyeryersolukyıldızlargözkırpmayabaşlamıştı. Kuzka’yıneredenaldığıkonusunagelmiştiMatveySavviç. Afanasyevna’yla Sofiya biraz ötede dikiliyor, dinliyorlardı. Kuzkaavlukapısınınönünegitmişti. 258

Köylü Kadınlar

—Çokuzunbiröyküdürbu,dedeciğim–diyebaşladı MatveySavviç.–Sanaherşeyiincedeninceyeanlatacakolsam,sabahadekbitmez.Bizimsokakta,benimevinbitişiğinde, şimdi mum ve yağ yapımevinin bulunduğu yerde, bundanonyılönceMarfaSimonovnaKapluntsevaadında, yaşlı,dulbirkadınikioğluylaoturuyordu.Oğullarındanbiritrenlerdekondüktörolarakçalışıyordu.Benimakranım olanöteki,Vasyaise,evde,annesininyanındaydı.Toprağı bololsun,babaları,ihtiyarKapluntsev’inbeşçiftatıvardı; yükarabalarınakoşar,tuttuğuarabacılarlakenteçalışmaya salardıonları.Dulkalankarısıbırakmamıştıbuişi.Arabacılarıyönetmektedeölenkocasındanaşağıkalmıyordu;öyleki,kimigünlertemizbeşrublekalıyorduona.Delikanlınındakendinegöreufakbirgelirivardı.Cinsgüvercinyetiştirip heveslilerine satıyordu. Gün boyu damda dikilir, elindekiçalısüpürgesinihavayafırlatır,ıslıkçalmasıylataklacıgüvercinleringökyüzüneçıkmalarıbirolurdu;amayetmezdionabu,güvercinlerindahayükseklereçıkmalarınıisterdi. Kanarya, sığırcık yakalar, kafes yapardı… Çocukça biruğraşama,buçocukluğuaydaonrublekazandırıyordu ona. Neyse, uzatmayalım, zamanla ayakları tutmaz oldu yaşlıkadının,yatağadüştü.Öyleoluncaevkadınsızkaldı. İnsanıngözsüzkalmasıgibibirşeydirevinkadınsızkalması.Düşündütaşındıyaşlıkadın,Vasya’sınıevermeyekarar verdi. Hemen çöpçatan çağırdılar; o olurdu, bu olmazdı derkengünlercekonuştular,sonundakızgörmeyegittibizim Vasya. Gelin adayı, dul kadın Samohvaliha’nın kızı Maşenka.Amabembeyaz,sevimliyüzündebirküçükhanımiçingerekliherşeyvardı.Drahomasıdafenasayılmazdıdoğrusu:Paraolarakbeşyüzruble,sonrabirinek.Birde döşek…Neki,yaşlıkadınhissettiondakiyüreğinnasılbir yürek olduğunu, düğünden sonra çekip, hastalıkların da, yakınmaların da olmadığı öteki dünyaya göçüverdi. Yeni evlilerölününruhunaduaokuttular,sonradakendiyaşam259

Anton Pavloviç Çehov

larınıyaşamayabaşladılar.Altıayçokgüzelgeçti,amaansızınyenibirfelaketçöktüüzerlerine.Felaketkapıyıçalmayagörsünbirkere,kurtuluşyoktur,isteristemezaçacaksın kapıyı:KuraçekmekiçinşubeyeçağırdılarVasya’yı.Askerealdılarzavallımı,kısasüreliaskerlikhakkıbiletanımadılarona.Saçlarınıusturayavurdular,LehKrallığı’nayolladılar.Eldennegelir,Tanrıöyleistemişti.Avludakarısıyla vedalaşırkenbirşeyiyoktu;amagüvercinlerininbulunduğu samanlığa son kez bakınca gözlerinden dere gibi boşandı yaşlar.Acınacakbirdurumdaydı.Yalnızlıkçekmesindiye Maşenkailkişolarakannesiniyanınaaldı.Doğumakadar kaldıannesi,buçocuk,yaniKuzkadoğuncaOboyan’a,evliötekikızınınyanınagitti;Maşenkadakucağındabebek, yapayalnızkaldı.Yükarabalarındaçalışanbeşköylühabireiçiyor,sözdinlemiyor,çalışmıyorlardı.Atlara,arabalara bakanyoktu…bugüntahtaperdebiryerdengöçüyor,yarınbacanıniçindekurumlartutuşuyor…kadınınyapacağı işlerdeğildikuşkusuzbunlar;komşusuolduğumiçinenküçükbirşeyiçinbanakoşmayabaşlamıştı.Neyaparsın,gidipişleriyolunakoyuyor,neyinasılyapmasınıngerektiğini anlatıyordum… Söylemeye gerek yok tabii, içeri giriyordum;çayiçiyor,birazçeneçalıyorduk.Gençtim,kafamçalışıyordu,herkonudakonuşmaktanhoşlanıyordum.Oda okumuş,kibarbirkadındı.Temizgiyiniyor,sokağayazın bileşemsiyeyleçıkıyordu.Bazenonadindenyadapolitikadansözediyordum,hoşunagidiyordu;çayla,reçelleağırlıyordu beni… uzatmamak için kısa keseceğim dedeciğim; anlayacağın,aradanbiryılgeçmemiştiki,şeytan,kişioğlununcandüşmanışeytanbaşımıdöndürürolmuştu.Maşenka’yagitmediğimgünlerkendimdedeğilmişimgibi,canım sıkılıyormuşgibioluyordum.Gecegündüz,“Nebahaneuydursamdagitsemona?”diyedüşünüyordum.“Pencerelerinizekışlıkekçerçeveleritakmanınzamanıgeldiartık,”diyor,bütüngünişiağırdanalıyor,ertesigünedetakılacak 260

Köylü Kadınlar

birikiçerçevebırakıyordum.“Vasya’nıngüvercinlerinisaymakgerek,bakalımkaybolanvarmı?”Hepböylesürüpgidiyordu. Kimileyin tahta perdeden konuşuyorduk. Dolaşmamakiçin,sonundaavlularımızıbirbirindenayırantahta perdeyeküçükbirkapıaçmıştım.Kadınkısmıçokkötülüğün,adiliğinanasıdır.Onlarınyüzündenyalnızbizgünahkarlar değil, kutsal büyüklerimiz bile çıkmışlardır yoldan. KendindenuzaklaştırmıyordubeniMaşenka.Kocasınıdüşünecek,ağırbaşlıolacakyerde,sevdibeni.Onuniçindede birsıkıntısınınolduğunu,heptahtaperdeninyakınlarında dolaştığını,aralıklardanbenimavluyugözetlediğinifarketmeyebaşlamıştım.Kurduğumhayallerbeynimialtüstetmişti.Kutsalhaftaydı,perşembegünüsabaherken,gündahayeniyeniağarıyordu,pazaragidiyordum.Tamonunavlukapısınınönündengeçerkenşeytandürttübeni…baktım –kapınınüstbölümüparmaklıkgibiydi–odakalkmış,avlununortayerindeduruyor,ördeklereyemveriyordu.Tutamadımkendimi,seslendimona.Kapıyayaklaştı,parmaklıkların arasından bana bakmaya başladı. Küçücük yüzü bembeyaz, gözleri sevgi dolu, uykuluydu… Çok hoşuma gittioanda;kapıdadeğilde,doğumgünüeğlencesindeymişizgibi,komplimanyapmayabaşladımona;kızardıgüldü; gözlerini kırpmadan bakıyordu gözlerimin içine. Kendimi kaybettim, içimdeki sevgiyi açığa vurdum… Kapıyı açtı, içerialdıbeni,osabahtansonradakarıkocagibiyaşamayabaşladık. AvlukapısındankamburAlyoşkagirdi,kimseyebakmadan,soluksoluğukoştueve;birdakikasonraelindebirarmonikayla–genekoşarak–çıktı;koşarkencebindekibozukluklarışıngırdatarak,biryandadaayçiçeğiçekirdeğiyiyerek avlukapısındançıkıpgitti. —Kimdirbu?–diyesorduMatvey. —OğlumAleksey.Eğlenmeyegittirezil.Tanrıkamburuylahorlamışonu.Artıkpekdüşmüyoruzüstüne. 261

Anton Pavloviç Çehov

Afanasyevnaiçiniçekti. —Çolukçocukladolaşıyorhep.Yortudanönceevlendirdik, belki biraz düzelir diye düşünüyorduk, ama nerde, dahafenaoldu… —Birşeyeyaramadı–diyeeklediDüdya.–Boşunaelin kızınırahatakavuşturduk. Kiliseninötesindebiryerdehüzündolu,güzelbirşarkı söylemeyebaşlamışlardı.Sözcükleranlaşılmıyordu,yalnızca ikitenorseslebirbassesduyuluyordu.Herkesşarkıyakulak verdiğiiçinbirsessizlikkaplamıştıavluyu…Seslerdenikisi kesildibirden,kahkahalarlagülmeyebaşladılar;üçüncü–tenor–sürdürdüşarkısöylemeyi,öylesineyükseldiki,–yükselerek gökyüzüne varmış gibi– herkes kendiliğinden başını kaldırıpyukarılarabaktı.Varvaraçıktıevden,güneştenkorunmayaçalışıyormuşgibielinigözlerinesiperederekbaktı kiliseye. — Papazın oğluyla öğretmen söylüyorlar –dedi. Üç ses birliktesöylemeyebaşladılargene. MatveySavviçderinbirsolukaldı,devametti: —İşlerböyleiştededeciğim.İkiyılsonraVarşova’dan, Vasya’danbirmektupaldık.Onuhavadeğişikliğineevine yollayacaklarınıyazıyordu.Hastaydı.Buaradabendekendimegelmiştim.Evlenmemiçingüzelbirkızbulmuşlardıbana.Maşenka’danyakamınasılkurtaracağımıdüşünüpduruyordum. Her gün konuşmaya hazırlanıyordum onunla, amayaygarayıbasmamasıiçin,konuyaneredengireceğimi bilemiyordum. Mektup çözdü elimi kolumu. Birlikte okudukmektubu.KargibibembeyazkesildiMaşenka’nınyüzü. Şöylededimona:“Tanrı’yaşükürlerolsun,demekkocanın karısıolacaksıngene.”–“Onunlayaşamamben,”dedi.“Peki kocan değil mi?” diye sordum. “Neyim olursa olsun… Hiçsevmedimonu,isteyerekdeevlenmedimonunla.Annem zorlaverdi.”–“Ağzındançıkanıkulağınduysun,salakkarı. Söylesenesenbana:Kilisedekıymadılarmınikahınızı,kıy262

Köylü Kadınlar

madılarmı?”“Nikahladılar,amabenseniseviyorum,ölünceye dek de seninle yaşayacağın. Varsın herkes gülsün… Umurumdadeğil…”–“Dinimizibilenbirkadınsınsen,KutsalKitap’ıokudun,neyazarorada?” Düdyamırıldandı: —Kocanaverildin,onunlayaşamaktırgörevin. —Karıilekocabirbedendir.“BirgünahtırişledikMaşenka,”dedim,“cezamızıdaçekeceğiz.Vicdanlıolmamız, Tanrı’dankorkmamızgerek!HerşeyianlatalımVasya’ya, bizibağışlamasınıdileyelim;aklıbaşında,alçakgönüllübir insandır… öldürmez bizi. Hem sonra, büyük yargı günü korkudandişlerimizitakırdatmaktansa,budünyadanikahlı kocanın vereceği cezayı çekmek yeğdir.” Kadının beni dinlediğiyoktu,kafasınatakmışbirkeresennedersende! “Seni Seviyorum,” diyor, başka bir şey demiyordu. Üçler yortusundanbirgünönce,cumartesigünüsabaherkenden geldi Vasya. Tahta perdenin aralığından görüyordum her şeyi: Koşarak girdi eve, bir dakika sonra kucağında Kuzka’ylaçıktı;hemgülüyor,hemağlıyor,Kuzka’yıöpüyordu. Birgözüdesamanlıktaydı…Güvercinlerininyanınagitmek istiyor,amaKuzka’yıdabırakamıyordu.İnceruhlu,duygulubirinsandı.Ogüniyi,sessiz,gürültüsüzpatırtısızgeçti. Akşam ayini için çan çalmaya başlamıştı kilisede, kendi kendime düşünüyordum: “Yarın yortu, kapılarını, tahta perdeleriniyeşillikleniçinsüslemiyorlarki?İşlerkarışıkgaliba.”Evlerinegittim.Baktım,Vasyaodanınortasındayere oturmuş,bakışlarınısarhoşgibiçevresindedolaştırıyordu. Gözyaşlarıyuvarlanıyorduyanaklarından,ellerititriyordu. Simitler,dizidiziboncuklar,çeşitçeşitarmağanlarçıkarıyordu bohçasından, yerlere saçıyordu. Kuzka –üç yaşın içindeydiozamanlar–ortalıktadolaşıyor,çöreklerikemiriyordu; Maşenka ise sobanın yanında, yüzü bembeyaz, ayakta duruyor, zangır zangır titriyor, mırıldanıyordu: “Karın değilim artık ben senin, senle yaşamak istemiyo263

Anton Pavloviç Çehov

rum…” Buna benzer bir sürü saçma şey daha. Vasya’nın ayaklarına kapandım, şöyle dedim: “Sana karşı suçluyuz Vasili Maksimıç, İsa için bağışla!” Sonra ayağa kalktım, Maşenka’ya dönüp tam şöyle söyledim: “Mariya Semyonovna,bundanböyleVasiliMaksimıç’inayaklarınıyıkayıp suyunuiçmelisiniz.Sözdinlerbireşolunona,benimiçinde merhametli Tanrımıza günahımızı bağışlaması için dua edin.” Sanki gökyüzündeki melekten esin gelmişti bana. Öğütverdimona.Öylesineduygulukonuşuyordumki,gözlerimdoludoluolmuştu.İkigünsonrabanaVasyageldi. “Matvey’ciğim,” dedi, “seni de, karımı da bağışlıyorum, Tanrıdabağışlasınsizi.Kocasıaskerdeydi,gençti,yalnızbir kadındı…zorşeylerdirbunlar.Maşenkabugünahıişleyen neilkkadındır,nedeson.Birdileğimolacaksendenyalnız, aranızdabirşeygeçmemişgibidavran,hiçbirşeybellietme. Bendekarımınbeniyenidensevmesiiçinelimdengeleniyapacağım.”Eliniuzattıbana,birbardakçayiçti,neşeligitti. Her şey böylesine güzel sonuçlandığı için ben de neşelenmiştim, “Tanrı’ya şükürler olsun,” diye düşünüyordum. AmaVasyagittiktensonraMaşenkageldi.Püsküllübela! Boynumasarılıyor,ağlıyor,yalvarıyordu:“Allahaşkınabırakmabenisensizyaşayamam.” Düdyaiçiniçekti. —Ammadaaşağılıkkadınmış! —Bağırdımçağırdım,ayağımınaltınaaldım,onu,tekmeyledışarıatıpkapınınçengelinitaktım.“Kocanagit!”diye bağırıyordum. “Herkese rezil etme beni, Tanrı’dan kork!” Her gün yinelenmeye başladı buna benzer olaylar. Birsabahavludaahırınönündedizginlerionarıyordum.Birdenbaktım,yelgibigirdiavlukapısından,yalınayaktı,yalnızetekvardıüzerinde,koşarakgeldiyanıma;dizginleresarıldı,ellerisimsiyaholdu.Sarsılasarsılaağlıyordu…“İğrendiğimbirinsanlayaşayamam;gücümyok!Sevmiyorsan,öldürbeni,dahaiyi.”Çokkızdım,elimdekidizginiikikerein264

Köylü Kadınlar

dirdimkafasına;tamoandadakoşarakVasyagirdiavlukapısından.Umutsuzbirseslebağırıyordu:“Vurma!Vurma!” Amayanımızagelince,çıldırmışgibiyumruklamayabaşladı karısını,sonrayereyatırdıtekmelemeyebaşladı.Kurtarmaya çalışıyordum Maşenka’yı, ama bu kez dizginleri kaptı Vasya,dizginlerlevurmayabaşladı.Vuruyor,biryandanda aygırgibikişniyordu:“Hi–hi–hi!” AvludançıkarkensöyleniyorduVarvara: —Dizginlerialıpasılsanavurmalıydı…Pisyaratıklar, baştançıkarırsınızkadınları,sonrada… Düdyabağırdıona: —Kessesinisen,kısrak! MatveySavviçdevamediyordu: —“Hi–hi–hi!”Vasya’nınavlusundanbirarabacıkoşarakgeldi,benişçimiçağırdım,üçümüzaldıkelindenMaşenka’yı, koltuklarının altından tutup eve götürdük. Rezalet doğrusu!Oakşamgidipbaktımduruma.Yataktayatıyordu Maşenka,sargılariçindeydi,heryanınasıcakhavlularkoymuşlardı; gözleriyle burnu görünüyordu yalnızca. Tavana bakıyordu.“MerhabaMariyaSemyonovna!”dedim.Cevap vermedi.Vasyaötekiodadaydı.Başınıellerininarasınaalmış ağlıyordu:“Bircanavarımben!Herşeyimahvettim!Canımı aldakurtarbeniTanrım!”YarımsaatçikoturdumMaşenka’nınyanında,öğütverdimona.Gözünükorkutmayaçalıştım.“Dinibütüninsanlarötekidünyadacennetegidecekler,senseyolunuşaşırmışkadınlargibicehenneme…Kocanakötüdavranma,ayaklarınakapan.”Amaağzınıaçıpbir sözcüksöylemiyor,gözünübilekırpmıyordu.Birodunlakonuşuyordum sanki. Ertesi gün hastalandı Vasya, koleraya yakalanmıştısanki,akşamadoğrubirdeduydumki,ölmüş. Toprağaverdikonu.Maşenkamezarlığagelmedi,ardamarıçatlamışyüzünü,morluklarınıgöstermekistememiştikimseye.Çokgeçmeden,Vasya’nıneceliyleölmediği,onuMaşenka’nın zehirlediği söylentisi dolaşmaya başladı kentte. 265

Anton Pavloviç Çehov

Valininkulağınakadargittibusöylenti.MezardançıkardılarVasya’yı,içiniaçıpbaktılar,midesindearsenikbuldular. Güngibiortadaydıherşey.Polisgeldi,götürdüMaşenka’yı, günahsızKuzka’yıdaberaber.İçeriattılar.Kendibaşınaiş açtı,cezasınıdabuldu…Sekizaysonrayargıçkarşısınaçıkardılar onu. Anımsıyorum, başında beyaz bir başörtüsü, üzerinde kül rengi bir önlük, oturuyordu tahta kanepede. Zayıflamıştı, renk kalmamıştı yüzünde, bakışları çakmak çakmaktı.İnsanıniçiburkuluyorduonabakarken.Hemen arkasındatüfeklibiraskervardı.Suçunukabuletmiyordu. Duruşmadabazıtanıklarkocasınıonunzehirlediğini,bazılarıysakocasınınüzüntüdenkendikendinizehirlediğinisöylüyorlardı.Bendetanıktım.Banasorduklarında,elimivicdanıma koyup cevap verdim. “Suçludur Maşenka,” dedim. “Gizlemeyenegerek,kocasınısevmiyordu,kafasınakoyduğunuyapanbirkadındır…”Duruşmasabahbaşlamıştı,akşamgeçsaatkararverildi:OnüçyılSibirya’dakürekcezası.Karardansonraüçaydahakaldıbizimkentincezaevinde Maşenka.Aradabirgörmeyegidiyordumonu;acıdığımiçin çay,şekerfalangötürüyordumona.Amabazıgünlerbeni görürgörmezbütünbedenisarsılmayabaşlıyordu.Elinikolunu sallayarak mırıldanıyordu: “Git! Git!” Onu elinden alacağımdan korkuyormuş gibi, Kuzka’yı göğsüne bastırıyordu. “Neler geldi başına görüyorsun!” diyordum. “Ah Maşenka, Maşa… mahvolmuş kadın! Sözlerime kulak asmadın,şimdiağlabakalım.Sensinsuçluolan,başkasınısuçlama,kendinisuçla.”Öğütveriyordumona.O,“Git!Git!” diyor,başkabirşeydemiyordu.Kuzkakucağında,duvara sokuluyor,titriyordu.Onuilmerkezinegötürürlerkenyolcu etmeyetrenistasyonunakadargittimonunla,sevabımada birrublesoktumbohçasına.AmaSibirya’yakadargidemedi…İlmerkezindeateşlibirhastalığayakalanmış,cezaevindeölmüş. —İteitölümü…–dediDüdya, 266

Köylü Kadınlar

—Kuzka’yıgerigetirdiler…Uzunuzundüşündüm,yanımaaldımonusonunda.Neyaparsın?Anasıcezaevindeölmüştü,amaolsunvarsın,çocuğunruhutemizdi,vaftizedilmişti… Acıyordu insan. Kâhya yapacağım onu; kendi çocuklarım olmazsa, tüccarlığa yükselteceğim. Nereye gidersem,onudayanımdagötürüyorum.Öğrensin. MatveySavviçöyküsünübitirenedek,Kuzkaavlukapısınındibindekitaşınüzerindeoturmuştu,ellerinibaşınadestekyapıpgökyüzünebakmıştı.Karanlıktabirkütüğebenziyorduuzaktan.MatveySavviçseslendiona: —Kuzka,hadiyatmaya! Düdya,ayağakalkarken, —Evet,yatmazamanıgeldiartık–dedi. Yükseksesleesneyerekekledi: —Kendiakıllarıylayaşamakistiyorlar,başkalarınınsözlerinealdırmıyorlar,sonundadaböyleoluyorişte. Tepelerine dek yükselmişti ay; hızla koşuyordu batıya doğru, bulutlar da altından öte yana doğru koşuyorlardı; bulutlaruzaklaşıyorlardı,amaayhepavlununüzerindeydi. KilisedenyanadönüpduasınıettiMatveySavviç,“İyigeceler”deyiparabanınyanınayereuzandı.Kuzkadaduaetti, arabanıniçindeyattı,ceketiniüstüneçekti;daharahatolsun diyesamanlarıniçindebirçukuraçtıkendine,dirsekleridizlerinedeğenedekbacaklarınıkarnınaçekti.AvludanDüdya’nınaltkattakiodasındakandiliyaktığı,gözlüğünütakıp, elindekitaplaköşede,tasvirinönündedurduğugörünüyordu.Aradabiröneeğilerek,uzunsüreokudu. Konuklaruyumuşlardı.AfanasyevnaileSofiyaarabaya yaklaştılar,Kuzka’yabakmayabaşladılar. —Uyuyoröksüzüm–dediyaşlıkadın.–İncecikçokda zayıf,birderibirkemik.Özanasıyok,kimdoğrudürüstyediripiçirecekonu? —BenimGrişa’mikiyaşbüyükolsagerekondan–dedi Sofiya.–Anasız,atölyedetutsakhayatıyaşıyorzavallı.Pat267

Anton Pavloviç Çehov

rondövüyorduronu…DeminbuçocuğugörünceGrişa’mı anımsadım…yüreğimsızladı. Birdakikakonuşmadılar.Sonrayaşlıkadın, —Belkiaklınabilegelmiyorduranası–dedi. —Neredengelecek! İriirigözyaşlarıyuvarlanmayabaşladıSofiya’nınyanaklarından.Hıçkırarak;şefkatten,acımaduygusundangülümseyerek, —Nasıldadertopolmuş,büzülmüşzavallı…–dedi. KıpırdandıKuzka,gözleriniaçtı.Karşısındaburuşburuş, gözyaşlarıylaıslanmış,çirkinbiryüzgördü.Buyüzünyanındasivriçeneli,kargaburunlu,dişsiz,yaşlıbiryüzdahavardı;onlarınüstündedebeyazbulutların,ayınkoştuğudipsiz gökyüzü…Korkudanhaykırdıçocuk.Sofiyadahaykırmıştı.Biryankıkarşılıkverdionlarageceninsessizliğinde,boğucu havada bir huzursuzluk dolaştı. Yandaki avluda bekçi tahtayavurdu,birköpekhavladı.UykudabirşeylermırıldandıMatveySavviç,ötekiomzununüzerinedöndü. Gecegeçsaat,Düdyada,yaşlıkadında,yandakibekçi deuyuduktansonra,avlukapısınındışınaçıktıSofiya,peykeyeoturdu.Birsıkıntıvardıiçinde,ağlamaktanbaşıağrıyordu.Sokakgeniş,uzundu.Sağdadümdüz,ikiverstauzanıyordu,soldadabirokadar.Sonugörünmüyordu.Ayavlununüzerindengeçmiş,kiliseninarkasınainmişti.Sokağın biryanıayışığıaltındaışılışıldı,ötekiyanıysa–gölgelerden– karanlık.Kavaklarınvedireklerinüzerinekurulukuşyuvalarınınuzungölgelerionubuyandakarşıdankarşıyakesiyordu; kilisenin simsiyah, korkunç gölgesiyse geniş uzanıyor, Düdya’nın avlu kapısıyla evinin yarısını kaplıyordu. Kimsecikleryoktuortalıkta,çıtçıkmıyordu.Aradabirsokağınsonundangüçişitilirbirmüzikgeliyordu;Alyoşkaolsa gerekti,armonikaçalıyordu. Kiliseninbahçeduvarınıngölgesindebiriyürüyordu.Bununbirinsanmı,yoksabirinekmiolduğunukestirmenin 268

Köylü Kadınlar

olanağıyoktu.Belkidekimseyoktuorada,büyükbirkuşhışırdatıyordudalları.Amabiriçıktıiştegölgeden,durdu,erkek sesiyle bir şey söyledi, kilisenin yanındaki ara sokağa saptı.Çokgeçmedenbiridahagöründübeşmetreötede.Avlu kapısına doğru geliyordu. Peykede oturan Sofiya’yı görüncedurdu. —Varvara,senmisin?–diyesorduSofiya. —Neolacaktı? Varvara’ydıbu.İkidakikadurduolduğuyerde,sonragelipoturdupeykeye,Sofiya’nınyanına.Sofiya, —Neredeydin?–diyesordu. CevapvermediVarvara. — Pek dolaşmasan iyi edersin –dedi Sofiya.– Gençsin, başınabirişgelir.DinledinMaşenka’yınasıltekmelediklerini,dizginlerledövdüklerini.Aynıdurumadüşmesonra. —Düşersemdüşeyim. AğzınıbaşörtüsüylekapayarakgüldüVarvara,fısıltıyla, —Papazınoğluyladolaşıyordum–dedi. —Yalansöylüyorsun. —Vallahi. —Günah!–diyefısıldadıSofiya. — Olsun varsın… Çok dertti! Günahsa günah, böyle yaşamaktansa,yıldırımçarpsınbenidahaiyi.Genç,sağlıklıbirkadınımben;kocamsakambur,pis,odungibi,iğrenç, Düdya’dan bile iğrenç bir insan. Karnım açtı babamın evinde, yalınayak dolaşırdım hep; yokluktan kaçtım, Alyoşka’nın zenginliğine kandım, ama balık gibi takıldım ağa.Birengerekyılanıylayatmak,benimiçinbuuyuzAlyoşka’ylayatmaktandahakolaydır.YaseninyaşamınSofiya?Acıyorumsana.Kocanolacakoherifatölyedenbabasınınyanınasepetlediseni,kendineyenibirkarıbuldu. Çocuğunu da aldılar elinden, tutsak gibi çalıştırıyorlar. Kendindeatgibiçalışıyorsun,amakimsedentatlıbirsözcükduyduğunyok.Ömürboyuevlenmemek,horlanmak 269

Anton Pavloviç Çehov

dahaiyi,papazınkızıylabirliktedilenmekdeiyibundan, tepeüstükuyuyaatlamakbiledahaiyi… GenefısıldadıSofiya: —Günah! —Neolursaolsun. Kiliseninötesindebiryerdeoüçses–ikisitenor,biribas– hüzünlü şarkılarına başladılar gene. Gene anlaşılmıyordu sözcükler. GüldüVarvara. —Gecekuşları…–dedi. Sonraalçaksesle,geceleripapazınoğluylanasıldolaştığını, papazın oğlunun nasıl arkadaşları olduğunu, ona neler anlattığını,evlerindekalanmemurlarla,tüccarlarlanasılgezdiğinianlattı.Hüzünlüşarkıbirhafiflikdolduruyorduinsanıniçine.GülümsemeyebaşlamıştıSofiya.Hembirgünahve korku duygusu eziyordu onu, hem haz duyuyordu şarkıyı dinlemekten,hemgenç,güzelkenkendidegünahişlemediği içinüzülüyor,pişmanlıkduyuyordu… Eskikilisedegeceyarısıçanınıvurdular.Kalkarken, — Yatma zamanı geldi –dedi Sofiya,– Düdya duyarsa, açarağzınıgene. Sessizcegirdileravluya. Varvara,yaygıyıpencereninaltınasererken, —KonuğunMaşenkaüzerineanlattıklarınısonunadek dinlemedengittim…–dedi. —Cezaevindeölmüş.Kocasınızehirlemiş. Sofiya’nınyanınauzandıVarvara,birsüredüşündükten sonraalçaksesle, — Ben de gözümü kırpmadan zehirlerdim Alyoşka’yı –dedi. —Çıldırmışsınsen. Sofiya uykuya dalarken sokuldu ona Varvara, fısıldadı kulağına: —Varmısın,DüdyaileAlyoşka’yızehirleyelim!! 270

Köylü Kadınlar

Ürperdi Sofiya, bir şey söylemedi, gözlerini açtı sonra, gözlerinikırpmadanuzunsürebaktıgökyüzüne. —Anlaşılır–dedi. —Anlaşılmaz.Düdyakocadıartık,birayağızatençukurda;Alyoşka’yıdaiçkidengeberdisanırlar. —Korkunçbirşeybu…Tanrıcezalandırırbizi. —Cezalandırsınvarsın… İkisideuyumuyor,konuşmadandüşünüyorlardı. — Soğuk –dedi Sofiya. Titremeye başlamıştı.– Sabah yaklaştıgaliba…Uyuyormusun? —Hayır…–diyefısıldadıVarvara.–Benimsözümebakmasencanım.ÇokkızıyorumAllahınbelalarına,nesöylediğimibilmiyorum.Uyuartık,birazsonraortalıkaydınlanacak…Uyu… İkisidesustular,durgunlaştılar,çokgeçmedenuyudular. Herkestenönceyaşlıkadınuyandı.Sofiya’yıuyandırdı, birliktesundurmanınaltınaineklerisağmayagittiler.Biraz sonrakamburAlyoşkageldi.Kütükgibisarhoştu,armonikasıyoktuelinde.Üstübaşı,dizleritoztoprak,samaniçindeydi.Yoldadüşmüşolsagerekti.Yalpavuravurayürüdü sundurmanın altına, soyunmadan, öyle olduğu gibi yığıldı kızağıniçine,çokgeçmedenhorlamayabaşladı.Güneşdoğup da kilisenin tepesindeki haçlar, sonra evin pencereleri ışıldamayabaşladığında,avlununçiyleörtülüotlarıüzerinde ağaçların, kuyunun çıkrığının gölgeleri uzadığında kalktı MatveySavviç,telaşlı. —Kuzkakalk!–dedi.Atlarıkoşmazamanıgeldi!Çabuk ol! Sabah canlılığı başlamıştı. Fırfırlı, kahverengi bir entari giyengenççingenekadınavluya,yalağagetirdiatını.Kuyununçıkrığıacıklıacıklıgıcırdadı,hızlıçarptısuya…Kuzka –üzeriçiylekaplı,uykulu,uyuşuk–arabadaoturuyor,tembeltembelceketinigiyiyor,yukarıçekilenkovadankuyuya dökülensularınçıkardığışırıltıyıdinliyor,soğuktanbüzülüyordu. 271

Anton Pavloviç Çehov

MatveySavviçseslendiSofiya’ya: —Teyzeciğim,benimdelikanlıyıdürtüverdegidipkoşsunatlarıarabaya! OsıradapenceredenbağırdıDüdya: —Sofiya,çingenekadındanhayvanınısulamaparasıbir kapikal!Fenaalıştılarmendeburlar. Sokaktakoyunlarbiraşağıbiryukarıkoşuşuyor,meliyorlardı. Kadınlar bağırıyorlardı çobana, ama kavalını üflemeyisürdürüyorduçoban,elindekisopayısallıyorya daağır,kısıkbassesiylekarşılıkveriyordu.İkikoyundaldıavluya,kapıyıbulamayıncatahtaperdenindibindedönüp durmaya başladılar. Gürültüden uyandı Varvara, yaygıyıkucağınaalıpeveyürüdü.Yaşlıkadınbağırdıarkasından: —Koyunlarıçıkarsaydınbari!Hanımefendi! EvegirerkensöylendiVarvara: —Başkaemriniz!Hizmetçinizyok! Arabanıntekerlekleriniyağladılar,atlarıkoştular.Düdya,elindehesaplarlaçıktıevden,taşlıktaoturdu;konuğun geceyatısıiçin,yulaf,hayvanlarısulamaiçinnekadarödemesigerektiğinihesaplamayakoyuldu.MatveySavviç. —Yulafiçinçokyazıyorsundedeciğim–dedi.–Çokpahalı. —Pahalıysaalma.Zorlayanyokseni. Binmekiçinarabayayürüdüklerindebirsüreoyalanmak zorundakaldılarkonuklar.Kuzka’nınşapkasıkaybolmuştu. MatveySavviçöfkeyebağırdıona: —Nereyeattınonu,domuzyavrusu?Necehennemindibine? KorkudanallakbullakolmuştuKuzka’nınyüzü.Arabanınçevresinibirkaçkezkoşarakdolaştı,oradabulamayınca avlu kapısına, oradan da sundurmanın altına koştu. Yaşlı kadınlaSofiyadayardımediyorlardıona.MatveySavviçbağırıyordu: 272

Köylü Kadınlar

— Kulaklarını uzatayım da gör! Ne uğursuz bir şeysin be! Sonundaşapkayıarabanıniçindebuldular.Kuzkaceketinin koluyla temizledi üzerindeki saman çöplerini, giydi, –arkadankafasınaindirmelerindenkorkuyormuşgibi–yüzündehâlâbirkorkuylabindiarabaya.MatveySavviçhaç çıkardı,delikanlıasıldıdizginlere,yürüdüatlar,arabaçıktı avludan. 1891

273

Korku Birarkadaşımınöyküsü

DmitriPetroviçSilinüniversiteyibitirdiktensonraPetersburg’dadevlethizmetinegirmiş,amaotuzyaşındagörevden ayrılıpçiftliğiyleuğraşmayabaşlamıştı.Çiftlikişlerioldukça iyiydi,amagenedeokendiortamındadeğilmişgibigeliyordubana.Petersburg’adönseiyiederdikanısındaydım.Güneştenyanmış,eliyüzütozdanbembeyaz,yorgunluktanbitkinbirdurumdabeniavlukapısındayadataşlıktakarşıladığı;sonrayemekteuykuylacenkleştiği,karısıonubirçocuk gibiyatmayagötürdüğüyadauykusunuyenipdeoyumuşak,yalvarıyormuşgibiyürektensesiyledüşüncelerindensöz etmeyebaşladığızamanlar,onukarşımdabirtopraksahibi, birçiftçideğil,yalnızcaçokçekmişbirinsanolarakgörürdüm.Onungerçekteçiftliğinifalanumursamadığını,günününgeçmesindenbaşkabirşeydüşünmediğiniaçıkseçikgörürgibiolurdum. Onakonukgitmeyiçokseviyordum.Kimizamanikiüç günkaldığımoluyorduçiftliğindeEvide,parkıda,büyük meyvebahçeside,çiftliğininiçindengeçenküçükderede;birazbezgin,karışıkolsabileaçıkseçik,anlaşılırfelsefeside hoşumagidiyordu.Belkikendisinideseviyordum,ancakbu 275

Anton Pavloviç Çehov

konudakesinbirşeysöyleyemem.Ozamankiduygularımı gereğigibihâlâbilemiyorumçünkü.Kafasıçalışan,dürüst, hoşsohbet,içtenbirinsandı,ama–çokiyianımsıyorum–çok önem verdiği sırlarından bana söz ederken de, ilişkimize dostlukadınıverirkendetuhafbirbiçimdeheyecanlandırırdıbenibu.Birhuzursuzlukduyardımiçimde.Banabeslediğidostlukduygusundarahatsızedici,ağırbirşeyvardı.Bu duyguyaolağan,arkadaşçailişkileriseveseveyeğlerdim. İşin aslı şuydu: Dmitri Petroviç’in karısı Mariya Sergeyevnaçokhoşumagidiyordu.Aşıkdeğildimona;amayüzünden, gözlerinden, sesinden, yürüyüşünden çok hoşlanıyordum.Uzunsüregörmeyinceözlüyordumonu.Bugenç, güzel,nefiskadınıdüşünürkenduyduğumhazzı,başkahiç kimseyidüşünürkenduymuyorum.Onuniçingizli,özelbir niyetbeslediğimyoktu.Birşeydeummuyordum.Amayalnızkaldığımızzamanlarhepkocasınınbenibirdostbildiğinianımsıyordumnedense,sıkılıyordum.Piyanodasevdiğim parçalarıçalarkenyadabanailginçşeyleranlatırkenbüyük birhazladinliyordumonu;amatamosıradanedense,onun kocasını sevdiği, kocasının dostum olduğu, onun da bana kocasınındostugözüylebaktığıdüşüncelerigeliyorduaklıma,keyfimkaçıyordu,durgunlaşıyordum,sıkılmayabaşlıyordum. Bendeki bu değişiklik kaçmıyordu Mariya Sergeyevna’nıngözünden,ozamangenellikleşöylediyordu: —Dostunuzyanınızdaolmayıncacanınızsıkılıyor.Tarlayaadamyollayıpçağırtmalıyımonu. DmitriPetroviçgelincede, —İştegeldidostunuz–diyordu.–Yüzünüzgülsünartık. İlişkilerimizbirbuçukyılböylesürüpgitti. Temmuzdabirpazar,işsizgüçsüzlüktenDmitriPetroviç ileben,akşamyemeğinebirşeyleralmakiçin,büyükbirköy olanKluşino’yagittik.Bizdükkânlarıdolaşırkengüneşbatmış,akşam–belkideömrümünsonunadekunutamayacağımoakşamı–olmuştu.Dahaçoksabunabenzeyenpeynir276

Korku

le,katrankokantaşgibisucukaldıktansonra,biraolupolmadığınısormakiçinmeyhaneyeyollandık.Arabacımızatlarınallatmayanalbantagitmişti,kendisineonukiliseninyanında bekleyeceğimizi söylemiştik. Konuşa konuşa, aldığımızşeyleregülerekyürüyorduk.Bizimbölgedetuhafbiradı olan–KırkÇilekeşderlerdiona–GavrilaSeverovyadakısacaGavryuşadahiçkonuşmadan,birdedektifgibiesrarlıbir biçimdearkamızdangeliyordu.Kısabirsüreevimdeuşaklık etmişti Gavryuşa, ayyaşlığı yüzünden işine son vermiştim. DmitriPetroviç’inyanındadaçalışmış,geneaynısuçyüzündeniştençıkarılmıştı.Sukatılmamışbirayyaştı.Üstübaşıgibiyaşamıdaperişan,düzensizdi.Babasıpapazdı,annesisoylubiraileden;demekdoğuştanüstünsınıftandı;amabirderibirkemik,saygılı,herzamanterliyüzünü,artıkkırlaşmayabaşlamışsakalını,yırtıkpırtıkceketini,hiçpantolonunun içinesokmadığıkırmızıgömleğininedenlidikkatleincelediysemde,bizdeüstünlükdenenşeylerinenküçükbirizini bilebulamamıştımonda.Okumuşbirinsanolduğunusöyler;papazokulundaokuduğunu,sigaraiçtiğiiçinokulubitirmeden kovulduğunu, sonra başpiskoposluk korosunda söylediğini,ikiyıldamanastırdakaldığını,ama–bukezsigaraiçtiğiiçindeğil,“zayıflığı”yüzünden–oradandakovulduğunuanlatırdı.İkiilibirbaştanbirbaşayayandolaşmış, kilisebaşkanlığınada,bazıyönetimorganlarınadabirtakım dilekçelervermiş,dörtkezdeyargıçkarşısınaçıkmıştı.Sonundabizimbucağatakılıpkalmış;uşaklık,ormanbekçiliği,köpekbakıcılığı,kilisebekçiliğietmiş;sonundakucaktan kucağadolaşandulbiraşçıkadınlaevlenmiş,iğrençbiryaşamıniçinetemelligirmiş;pisliğe,kavgagürültüyezamanla öylesine alışmıştı ki, doğuştan üstün sınıftan olduğundan –birmasaldansözediyormuşgibi–kuşkuylasözetmeyebaşlamıştı.Osıralarbaytarveiyibiravcıolduğunusöyleyerek boş, işsiz güçsüz dolaşıyordu ortalarda. Karısı da kaçmıştı evden.Nereyegittiğinibilenyoktu. 277

Anton Pavloviç Çehov

Meyhanedençıktıktansonrakiliseninönünegittik,sundurmanınaltınaoturuparabayıbeklemeyekoyulduk.Kırk Çilekeşbirazötemizdedurdu,gerektiğindeavucununiçine saygıylaöksürmekiçineliniağzınagötürdü.Ortalıkyavaş yavaşkararıyordu.Akşamrutubetininkeskinkokusuvardı havada.Aydoğmaküzereydi.Yıldızlı,pırılpırılgökyüzündeyalnızcaikibulutvardı,ikisidetambaşımızınüzerindeydi.Biribüyük,biridahaküçüktü;ikisideakşamkızıllığının hâlâkaybolmadığıbatıyadoğru–tıpkıbirbebeğinannesinin arkasındankoştuğugibi–koşuyordu. DmitriPetroviç, —Negüzelbirakşam–dedi. KırkÇilekeş, —Olağanüstü…–diyeonayladı. Avucununiçineöksürdü.Konuşmayısürdürmekistediğiniapaçıkbelliedensokulganbirtavırlaekledi: —NasıloldudabugüngeldinizburayaDmitriPetroviç? DmitriPetroviçcevapvermedi.KırkÇilekeşderinbirgöğüsgeçirdi,bizebakmadanmırıldandı. —YalnızcauluTanrı’yahesabınıvermekzorundaolduğumşeyleryüzündenacıçekiyorum.Evet,hiçbirumuduolmayan,yeteneksizbirinsanım,amainanın,yiyecekbirlokmaekmeğimyokkenköpektendebeterim…BağışlayınbeniDmitriPetroviç! Silindinlemiyorduonu,başınıikiyumruğunadayamış, düşünüyordu. Kilise sokağın başında, yamaçtaydı; avluyu çevreleyenparmaklıklarınarasındandere,karşıkıyıdadereninsuladığıçayırlar,çevresindeinsanveatlarınsiyahgölgelerinin dolaştığı parlak, kızıl bir ateş görünüyordu. Ateşin ötesindeküçükküçükışıklarvardı.Küçükbirköyünışıklarıydıbunlar…Şarkısöylüyorlardıorada. Deredende,yeryerçayırlardandabirsistabakasıağır ağıryükseliyordu.Busütgibibeyaz,kesifsisuzunparçalar halinde,yıldızlarınsudakiyansımalarınıörterek,söğütlerin 278

Korku

dallarınatakılarakdolaşıyordu.Sankibazılarıkucaklaşıyor, bazılarıöneeğilerekselamveriyor;bazılarıdapapazcüppesininkigibigenişyenlikollarınıduaediyormuşgibihavaya kaldırıyordu… Dmitri Petroviç’i hayaletler, ölüler üzerine düşünmeye zorlayan da onlardı besbelli. Bana döndü, dudaklarındaelemlibirgülümseme, —Söylermisinizdostum–dedi,–korkunç,esrarlı,akılalmazbirşeyanlatmakistediğimizdeniçingünlükyaşamdan değil,illedehayaletlerden,ölülerdensözaçarızhep? —Anlaşılmayanşeylerkorkunçtur. —Sizyaşamıanlayabiliyormusunuz?Söylermisiniz,bu dünyadakiyaşamıölümdensonrakiyaşamdandahamıçok anladığınızısanıyorsunuz? DmitriPetroviçiyiceyakınımasokuldu,öyleki,soluğunu yanağımda hissediyordum. Akşamın alacakaranlığında soluk,zayıfyüzüdahabirsoluk,siyahsakalıkurumdanda siyahgörünüyordu.Banakorkunçbirşeyanlatmayahazırlanıyormuş gibi bir hüzün, içtenlik, biraz da korku vardı gözlerinde.Gözleriminiçinebakıyor,herzamankioyalvarmaklısesiyleanlatıyordu: —Budünyadakiyaşamda,ölümdensonrakiyaşamda aynıderecedeanlaşılmaz,korkunçtur.Hayaletlerdenkorkan birinsanbendende,şuışıklardanda,gökyüzündendekorkmalıdır.Çünküşöylebirdüşünecekolursak,bütünbunların hiçdeötekidünyadangelenlerdendahaazulaşılmaz,daha azakılalmazolmadıklarınıgörürüz.PrensHamletmezarındayanınagelecekhayaletlerdenkorktuğuiçinöldüremiyordukendini.Onunbuünlümonologunuçokseverim,ama açıksöylemekgerekirse,bumonologhiçbirzamanderinden etkilememiştirbeni.Birdostolarakbütüniçtenliğimlesöyleyeceğimsize.Üzgünolduğumzamanlar,bazenöleceğimsaaticanlandırırımgözleriminönünde,enkorkunçlarındanbinlercehayaletgörürüm;sonunda,banaacıverenbirheyecana,birkâbusavarıncayadekzorlarımhayalgücümü;inanın, 279

Anton Pavloviç Çehov

gerçekyaşamdandahakorkunçgörünmezbanabütünbunlar.Doğrusunuisterseniz,korkunçturhayaletler,amabunun yanındayaşamdakorkunçtur.Sizeşunusöyleyeyimdostum, yaşamıanlamıyorumben.Ondankorkuyorumda.Bilmiyorum,belkihasta,ruhsaldengesibozulmuşbirinsanım.Sağlığıyerinde,olağanbirinsanherşeyianladığını,duyduğunu, gördüğünüsanır,gelgelelim,benyitirdimbuduyguyu,günden güne de korkuyla zehirliyorum kendimi. Boşluktan korkmakhastalığıdırbu.Gördüğünüzgibi,bendeyaşamdankorkmakhastalığınayakalanmışdurumdayım.Çimenlerinüzerindeyatarken,dahabirgünöncedünyayagelmiş, hiçbirşeydenhaberiolmayanküçücükbirböceğebakarken, buhayvancağızınyaşamınınbaştansonakatıbirkorkuolduğunudüşünür,ondakendimigörürüm. —Özelliklenedenkorkuyorsunuz?–diyesordum. — Her şeyden. Doğuştan duygulu bir insan değilim. Ölümdensonrakiyaşamdı,insanlığınkaderiydi,böyleşeylerlepekazilgilenirim.Gökyüzününyücelerineçıktığımda seyrektir.Beniençokkorkutan,hiçbirimizinkurtulamadığımız, saklayamadığımız günlük bayağılıklardır. Davranışlarımda nelerin gerçek, nelerin aldatıcı olduğunu anlayacak yetenekte değilim. Bu yüzden de korkuyorum davranışlarımdan. Yetiştirilişimin ve yaşam koşullarının beni dar bir yalan çemberinin içine soktuğunu; yaşamımın bütünüyle, hergünkendimide,başkalarınıdaaldatmaktan,sonrabunufarketmemektenoluştuğunuçokiyibiliyorum.Ömrümünsonunadekbuyalandankurtulamayacağımdüşüncesi dehşetedüşürüyorbeni.Bugünbirşeyyapıyorum,bununeden yaptığımı yarın anlayamıyorum. Petersburg’da devlet hizmetine girdim, korktum; tarımla uğraşmak için buraya geldim,genekorktum…Çokazşeybildiğimizi,buyüzden dehergünyanıldığımızı,haksızlıklarettiğimizi,başkalarını yokyeresuçladığımızı,mutsuzettiğimizi;tümgücümüzübize hiç de gerekli olmayan, yaşamamızı engelleyen şeylere 280

Korku

harcadığımızıgörüyorum.Bütünbunlarınneye,kimeyaradığınıbilmediğim,anlayamadığımiçindekorkuyorum.İnsanları anlamıyorum ben dostum, korkuyorum onlardan. Köylülerebakıncadehşetekapılıyorum.Buinsanlarınhangi yüceamaçlaruğrunaacıçektiklerini,niçinyaşadıklarınıanlayamıyorum.Yaşambirhazise,köylülerigereksizveartık insanlarsaymakgerekir;yokeğeryaşamınanlamıda,amacıdayoklukilekatı,umutsuzbirbilgisizlikse,ozamanbu işkencenin kimin işine yaradığını, ne için sürdürüldüğünü anlayamıyorum…Hiçkimseyi,hiçbirşeyianlayamıyorum. –KırkÇilekeş’igösterdiDmitriPetroviç.–Gelindeşuyaratığıanlayınşimdi!Düşünün! İkimizindekendisinebaktığımızıfarkedinceavucunun içinesaygılısaygılıöksürdüKırkÇilekeş. —İyi,soylubeyleriminyanındaherzamaniçingüvenilir biruşakolmuşumdur–dedi.–Amahepşualkolyüzünden… Şimdibüyüklüğünüzügösteripde,şudeğersizinsanabiriş verseydiniz ağzıma bir daha içki koymayacağıma tasviri öperdim.Sözümsözdürbenim! Kilisebekçisiyanımızdangeçti,şaşkınşaşkınbaktıbize, çanınipiniçekmeyebaşladı.Çan,akşamınsessizliğinibozarakağırağır,uzunuzunonkezvurdu. DmitriPetroviç, —Saatonolmuş!–dedi.–Gidelimartık.–Göğüsgeçirdi.–Evetdostum.Görünüştekorkunçbirşeyinbulunmamasıgerekengünlükdüşüncelerimdennedenlikorktuğumubilseniz!Düşünmemekiçinişeveriyorumkendimi,geceölügibiuyumakiçinbitkindüşenedekçalışıyorum.Çocuklar,karım…başkalarıiçinolağanşeylerdirbunlar,oysabanaöylesineağırgeliyorlarkidostum! Yüzünüovuşturdu,hıçkırdı,gülmeyebaşladı. —Nebudalabirinsanolduğumuanlatabilmeyiçokisterdimsize!–dedi.–Herkessevimlibirkarım,güzelçocuklarım olduğunu,benimdeiyibirailebabasıolduğumusöylüyor. 281

Anton Pavloviç Çehov

Mutlusanıyorlarbeni,gıptaediyorlarbana.Madembukadaraçıkkonuştum,aramızdakalacağınainandığımiçin,her şeyisöyleyeceğimsize:Mutluaileyaşamımacıbiryanlışlıktanbaşkabirşeydeğildir.Korkutuyordabenibuyaşam. Zorakigülümsemesiçirkinleştirmiştiyüzünü.Belimedoladıkolunu,alçaksesledevametti: —Gerçekbirdostumsunuzsizbenim,güveniyorumsize, derinbirsaygıduyuyorum.Dostlukdenenşey,biziezensırlarımızı dışa vurabilmemiz, onlardan kurtulabilmemiz için verilmiştirbize.İzinverinde,banaduyduğunuzdostluktan yararlanayım,içimitümgerçekleriyleaçayımsize.Öylesine göz kamaştırıcı, güzel sandığınız aile yaşamımdır benim mutsuzluğumunda,korkumundabaşlıcakaynağı.Çoktuhaf bir biçimde, aptalca evlendim. Şunu belirteyim ki, düğündenöncedeligibiseviyordumMaşa’yı,ikiyıldauğraştımonueldeedebilmekiçin.Beşkezevlenmeönerisindebulundum,banakarşıenküçükbirilgiduymadığıiçinbeşkez “hayır”cevabıverdi.Altıncısında,artıkaşkateşiyleiyiceyanıptutuşmayabaşladığımiçinönündedizçöküp,sadakaister gibi, benimle evlenmesi için yalvardığımda razı oldu… “Sizisevmiyorum,amasadıkbireşolacağımsize…”dedi. Böylesinebirkoşulubüyükbirsevinçlekarşıladım.Bunun neanlamageldiğiniozamananlıyordum,amaşimdi–yemin ederim–anlamıyorum.“Sizisevmiyorum,amasadıkbireş olacağımsize…”Nedemektibu?Sisgibi,karanlıkgibianlaşılmazbirşey…Şimdide,evliliğimizinilkgünündeolduğu kadarçokseviyorumonu,amagörünüşebakılırsa,ohâlâilgisizbanakarşı.Evdenuzaklaştığımzamanlarseviniyorbuna. Beni sevip sevmediğini bilmiyorum, bilmiyorum bunu, bilmiyorum, ama bir çatı altında yaşıyoruz, çocuklarımız var,herşeyimizortak…Neanlamıvarbütünbunların?Ne yararıvar?Birşeyanlıyormusunuzdostum?Acımasızbirişkencebu!İlişkimizdenbirşeyanlamadığım;bazenondan, bazen kendimden, bazen de hem ondan, hem kendimden 282

Korku

nefret ettiğim için kafamın içinde her şey birbirine karıştı. Kendikendimeacıçektiriyorum,giderekbasitleşiyorum;oysaoinadına,gündengünegüzelleşiyor,dahabirilginçoluyor…Bencesaçlarıçokgüzeldir,dünyadakibütünkadınlardan daha bir başka güler. Seviyorum onu, bu sevgimin umutsuz bir sevgi olduğunu da biliyorum. İki çocuğumun annesiolankadınabeslediğimumutsuzbirsevgi!Anlaşılabilecekşeymibu?Hayaletlerdendekorkunçdeğilmi? DmitriPetroviçiyiceduygulanmıştı.Oandaarabacının sesiduyulmasaydı,dahauzunsürekonuşacaktı.Arabamız geldi.Bindik.KırkÇilekeş,şapkasınıçıkarıp,değerlielimize, kolumuzadokunmakiçinçoktanbenifırsatkolluyormuşgibiyardımetmiştiarabayabinmemize. Başınıyanaeğip,gözlerinikırpıştırarak, —DmitriPetroviç;izinverinçalışayımçiftliğinizde.–dedi.–Büyüklüğünüzügösterin!Yoksaaçlıktanöleceğim! —Pekâlâ–dediSilin.–Gel,ikiüçgünkal,sonrabakarız… KırkÇilekeşsevindi. —Başüstüneefendim!Hemengeleceğim. Evekadaraltıverstayolumuzvardı.DmitriPetroviç,sonundaiçinibirdostunadökebildiğiiçinhoşnut,yolboyunca bırakmadı belimi. Şimdi keder, korku değil, neşe vardı konuşmasında. “Aile yaşamım düzenli olsaydı, çoktan Petersburg’adönmüş,oradabilimleuğraşmayabaşlamışolurdum,” diyordu. Üstün yetenekli bunca genci köye süren esintininaslındakötübiresintiolduğunusöylüyordu.Rusya’dabuğdayda,çavdardaçokvardı,amabilgiliinsançok azdı.Yetenekligençlerinbilimlerle,sanatlarla,politikaylailgilenmesigerekirdi.Böylegençlerinbaşkabiryoltutmaları akılsızlıktı.Felsefeyapmakbüyükhazveriyorduona.Odunlukağaçkesimisatışınagitmekzorundaolduğuiçinyarınsabah erkenden benden ayrılmak zorunda olduğu için çok üzüldüğünüsöylüyordu. 283

Anton Pavloviç Çehov

Oysa ben sıkılıyordum. Bir huzursuzluk vardı içimde, DmitriPetroviç’ialdatıyormuşumgibigeliyordubana.Ama aynıandadasankisevinçliydim.Ağırağırdoğmaktaolan ayabakarken,herzamanşıkgiyinen,hoş,değişikkokular sürünen uzun boylu, sarışın bir kadını getiriyordum gözümünönüne.Bukadınınkocasınısevmediğinidüşünmeknedenseneşelendiriyordubeni. Eve gelince sofraya oturduk. Getirdiğimiz yiyeceklerle ağırlıyordubiziMariyaSergeyevna,gülümsüyordu.Saçlarınıngerçektençokgüzelolduğunu,gülümseyişininhiçbirkadınınkine benzemediğini o akşam fark ettim. Bakışlarımla heponuizliyordum.Herhareketinde,herbakışındakocasını sevmediğinin belirtilerini arıyordum. Görüyordum da sanki… Çok geçmeden Dmitri Petroviç uykuyla cenkleşmeye başlamıştı.Yemektensonraondakikaoturdu. —Sizbilirsinizamadostlarım,benimyarınsabahüçte kalkmamgerek–dedi.–İzninizlegidipyatacağım. Şefkatleöptükarısını.Elimiiçtenlikle,uzunuzunsıktı.Gelecekhaftayüzdeyüzgenegeleceğimesözaldıbenden.Sabah uyuyupkalmamakiçinyatmayabahçedekiküçükevegitti. Mariya Sergeyevna geceleri –Petersburglular gibi– çok geçyatardı.Şimdinedensebirsevinçveriyordubanabu. Yalnızkaldığımızda, —Evet!–diyebaşladım.–Piyanodabirşeylerçalıpda,sizidinlemekmutluluğunutattıracakmısınızbana? Aslındamüzikfalandinlemekistediğimyoktu,amakonuşmayaneredenbaşlayacağımıbilemiyordum.Piyanonun başına oturdu Mariya Sergeyevna, çalmaya başladı. Neler çaldığını anımsamıyorum. Hemen yanında oturuyordum. Beyaz,yumuşacıkellerinebakıyor,kayıtsız,durgunanlatımlıyüzündenbirşeylerokumayaçalışıyordum.NedensebirdengülümsediMariyaSergeyevnabaşınıçeviripbanabaktı. —Dostunuzyokkencanınızsıkılıyor–dedi. 284

Korku

Gülümsedim. —Dostlukiçinburayabirkezgelmekyeterdi,oysaben haftadabirkaçkezgeliyorum. Böylesöylediktensonrakalktım,odanıniçindedolaşmayabaşladım.Heyecanlandım.Odakalktı,şömineninyanınagitti. İri,ışılışılgözlerinigözleriminiçinedikip, —Bununlanedemekistiyorsunuz?–diyesordu. Cevapvermedim. MariyaSergeyevnabirandüşündüktensonradevametti: — Yalan söylediniz… Buraya yalnızca Dmitri Petroviç içingeliyorsunuz.Eh,birdiyeceğimyokbuna.Günümüzde böylesinegüçlüdostlukpekseyrekgörülür. “Nedemezsiniz!”diyegeçirdimiçimden.Nesöyleyeceğimibilmeden, —Bahçedebirazdolaşmakistermiydiniz?–diyesordum. —Hayır. Taraçayaçıktım.Kafamıniçikarıncalanıyordusanki,heyecandan üşüyordum. Konuşmamızın son derece önemsiz birkonuşmaolacağından,birbirimizeönemlibirşeysöyleyemeyeceğimizden,amahayalbileedemediğimşeyinbugecegerçekleşeceğindenkuşkumyoktu.Evet,yabugece,ya hiçbirzaman… Yükseksesle, —Negüzelbirgece!–dedim. —Benimiçinhiçbiranlamıyok–dedi. Odayagirdim.MariyaSergeyevnademinkigibişömineninyanında,elleriarkasındaayaktaduruyor,düşünüyordu. Yanabakıyordu. —Siziniçinböylegüzelbirgeceninnedenhiçbiranlamı olmuyor?–diyesordum. —Canımsıkılıyordaondan.Sizincanınız,dostunuzyanınızdadeğilkensıkılıyor,oysabenimkiherzaman…Ama neyse…siziniçinbiranlamıolamazbunun. 285

Anton Pavloviç Çehov

Piyanonun başına oturdum, parmaklarımı birkaç kez gezdirdimtuşlarda.MariyaSergeyevna’nınsözünübitirmesinibekliyordum.Yüzümeöfkeliöfkelibakarak,üzüntüsündenağlamayahazırlanıyormuşgibi, —Kibarlığıbırakınlütfen–dedi.–Uyumakistiyorsanız gidinyatın.DmitriPetroviç’indostuolduğunuziçin,onun karısının yanında çile doldurmak zorunda olduğunuz sanmayın.Benimiçinfedakârlıkedilmesindenhoşlanmam.Gidinlütfen. Gitmedimelbette.MariyaSergeyevnataraçayaçıktı,ben odadakaldım,beşdakikakarıştırdımnotaları.Sonrabende çıktım. Perdelerin gölgesinde yan yana duruyorduk. Önümüzde,taraçanınayışığınınvurduğubasamaklarıvardı.Çiçek tarhlarında, iki yanı ağaçlı yolların sarı kumlarında ağaçlarınsiyahgölgeleriuzanıyordu. —Yarınbenimdegitmemgerek–dedim. MariyaSergeyevnaalayı, —Elbette–dedi,–kocamevdeyokkenkalamazsınızburada. Düşünüyorum da, bana aşık olsaydınız, ne mutsuz olurdunuz!Durunhele,gününbirindetutupboynunuzaatılacağım…Bendennebüyükbirdehşetlekaçacağınızabakacağım,ilginçbirşeyolacak… Sesindede,sözlerindede,solukyüzündedeöfkevardı, amagözlerininiçienduyarlı,entutkulubirsevgiyledopdoluydu.Şimdibugüzelyaratığakendimalımmışgibibakıyordum.Kaşlarınınömrümdehiçbirkadındagörmediğimkadarparlak,gözkamaştırıcıolduğunuilkkezoandafarkettim.Onukendimeçekebileceğim,okşayabileceğim,pırılpırıl saçlarına dokunabileceğim düşüncesi bir anda korkunç derecedebüyük,dağgibibirdüşünceymişgibigöründübana.Gülümsedim,gözlerimikapadım, —Neyse…–dedi,–geçoldu.İyiuykular. Arkasındanbendeiçerigiriyordum. —İyiuykulardilemeyinbana–dedim,–istemiyorum.Sakingeçecekse,lanetlerimbugeceyi. 286

Korku

MariyaSergeyevna’nıneliavucumuniçinde,onukapıya kadar geçirirken yüzünden beni anladığını, benim de onu anladığımiçinmutluolduğunuokudum. Odama gittim. Masamın üzerinde, kitapların yanında DmitriPetroviç’inkasketiduyuyordu;buonundostluğunu anımsattıbana.Bastonumualıpbahçeyeçıktım.Sis,tabakatabakayükseliyordutopraktan,akşamdereninüzerinde gördüğümhayaletlerağaçların,çalılıklarınçevresinde–onlarıkucaklayarak–yükseliyordu.Konuşabilmeyineçokisterdimonlarla! Olağanüstü berrak havada her yaprak, her çiy tanesi açıkseçikgörünüyordu;heryanıkaplamışsessizliğiniçindenuykulugülümsüyordubana.YeşilboyalıbanklarınyanındangeçerkenShakespeare’ninbilmemhangioyunundan şu sözcükleri anımsadım: “Ay ışığı ne tatlı uyukluyor şu bankınüzerinde!” Bahçedeküçükbirtümsekvardı.Çıkıpüzerineoturdum.Büyüleyicibirduygusarmıştıtümvarlığımı.Biraz sonra Mariya Sergeyevna’yı kollarımın arasına alacağımı, o güzelim bedenini saracağımı, parlak kaşlarından öpeceğimi kesinkes biliyordum; ama buna inanmamak, kendikendimiüzmekistiyordum;banaböylesineazacı çektirdiği, hemen teslim olduğu için üzülüyordum. Birdenağırağıryürüyenbirininayaksesiniduydum.İkiyanıağaçlıyoldaortaboylubiradamgördüm.KırkÇilekeş’tibu.Birbankaoturdu,derinbirsolukaldı,üçkez haççıkardı,uzandı.Birdakikasonradoğruldu,öbüryanınayattı. —Ahyaşamah!–diyemırıldandı.–Mutsuz,acıyaşam! Onunsıska,eğribedeninebakarken;kısık,derinsoluk alışına kulak verirken, o gün öyküsünü dinlediğim başka birmutsuz,acıyaşamıanımsadım.İçindebulunduğumsevinç dolu ruhsal durum dehşete düşürdü beni, korktum. Tümsektenindimeveyürüdüm. 287

Anton Pavloviç Çehov

“DmitriPetroviçyaşamınkorkunçolduğunusöylüyor,” diyegeçiriyordumiçimden.“Yaşamüzerinebaşkatürlüdüşünmekgerekir.Yaşamonuezipyokedenekadaralabildiğinceçokşeyalmalıdırondan.” MariyaSergeyevnataraçadaydı.Birşeysöylemedenkollarımınarasınaaldımonu,büyükbirtutkuylakaşlarını,şakaklarını,boynunuöpmeyebaşladım… Odamda,beniçoktan,biryılıaşkınbirzamandanberi sevdiğini söyledi. Sevgisine inanmam için yeminler ediyor, ağlıyor,onualıpevimegötürmemiçinyalvarıyordu.Ayışığında yüzüne bakmak amacıyla pencerenin önüne götürdümonu.Çokhoşbirdüşgibigeliyordubana;onunbirdüş değilde,gerçekolduğunakendimiinandırmakiçinzaman geçirmedenkollarımınarasınaaldımonu.Hanidirböylesine coşkunbirsevinçduymamıştım…Amagenedeçokuzaklarda, ruhumun derinliklerinde bir yerde sıkılma duygusuna benzerbirşeyvardı,huzursuzdum.MariyaSergeyevna’nın benisevmesindede,DmitriPetroviç’indostluğundaolduğu gibiinsanırahatsızedenağırbirşeyvardı.Gözyaşlarıyla,yeminlerledolubüyük,ciddibiraşktıbu;oysabenciddihiçbir şeyin–gözyaşınında,yemininde,geleceküzerinekonuşmanında–olmasınıistemiyordum.Buayaydınlıkgeceyaşamımızdanparlakbirgöktaşıgibigelipgeçsin,benimistediğim buydu. SaatüçteodamdançıktıMariyaSergeyevna;kapıdadurmuş, arkasından bakıyordum. Koridorun ucunda birden DmitriPetroviçgöründü.KocasıylakarşılaşıncairkildiMariyaSergeyevna.Yanaçekilipyolverdiona.Herhalindebir tiksintivardı.DmitriPetroviçtuhaftuhafgülümsedi,öksürdü,odamagirdi.Yüzümebakmadan, —Akşamkasketimiunutmuşumburada…–dedi. Buldukasketini,ikieliylegiydi.Sonraşaşkınlıkokunan yüzüme,terliklerimebaktı,kendisininkinehiçbenzemeyen kısık,çokdeğişikbirsesle, 288

Korku

— Hiçbir şey anlamamak benim kaderim galiba –diye mırıldandı.– Siz bir şey anlayabiliyorsanız… kutlarım sizi. Gözlerimdebirperdevarsanki… Öksürerek çıktı odadan. Pencereden bakınca ahırın önündegördümonu.Atlarıyaylıyakendikoşuyordu.Elleri titriyordu, acele ediyor, arada bir dönüp eve bakıyordu. Dehşetiçindeolsagerekti.Sonrayaylıyabindi;yüzündepeşine düşeceklerinden korkuyormuş gibi tuhaf bir anlatım, kırbacıindirdi… Birazsonrabendeçıktım.Güneşdoğmaküzereydi.Akşamki sis ürkekçe çalılara, yamaçlara sokulmuştu. Sürücü yerindeKırkÇilekeşoturuyordu.İçkiyineredenbulmuşsa, kafayı çekmişti gene, sarhoş sarhoş konuşuyordu durmadan. —Kuşgibiözgürbirinsanımben!Merakedersinizbelki,söyleyeyim,soyusopubelli,saygıdeğerbiryurttaşım! Atlarabağırıyordu: —Hadiaslanlarım,deh! DmitriPetroviç’inaklındançıkmayanokorkubanageçmişti şimdi. Olanları düşünüyor, bir şey anlayamıyordum. Kargalarabakıyordum,uçmalarıtuhafgeliyordubana,korkuveriyordu. Şaşkınlık, umutsuzluk içinde soruyordum kendi kendime: —Nedenyaptımbunu?Nedenbaşkatürlüdeğilde,böyle oldu? Mariya Sergeyevna’nın beni gerçekten sevmesi, DmitriPetroviç’inkasketinialmayaodamagelmesikimiçin, neiçingerekliydi?Nedenunuttuodamdakasketini? AynıgünPetersburg’agittim.DmitriPetroviç’ide,karısınıdabirdahahiçgörmedim.Ayrılmamışlar,öylediyorlar. 1892

289

Sürgünde Takma adı Tolkovıy olan ihtiyar Semyon ile adını hiç kimseninbilmediğiTatardelikanlıkıyıda,açıkhavadayaktıklarıateşinyanındaoturuyorlardı.Ötekiüçkürekçikulübedeydi.AltmışyaşlarındaydıSemyon.Zayıf,dişsizdi,ama omuzlarıgenişti,dinçbirgörünüşüvardı.Çakırkeyifti,şimdiyekadarçoktangidipyatmışolmasıgerekirdiama,cebindedahayarımşişevardı.Kulübedeçocuklarınondanvotka isteyeceklerindenkorkuyordu.Tatarhastaydı,çokbitkindi, üzerindekieskipüsküleresarınmış,Simbirskilindeyaşamın ne güzel olduğunu, geride bıraktığı karısının ne güzel, ne akıllı bir kadın olduğunu anlatıyordu. Yirmi beş yaşında vardıyoktu,amaşimdiateşinışığındasolukbenzi,kederli yüzübirçocukgibigösteriyorduonu.Tolkovıy, —Öyle–diyordu.–Cennetdeğildirelbetteburası.Kendindegörüyorsunzaten:Su,çıplakkıyılar,neyanabakarsankiltoprak,başkacadabirşeyyok…Kutsalyortugeçeli hanidir,ırmaktahâlâparça,parçabuzlarvar.Busabahkar yağdıgene. Tatar, —Kötü!Kötü!–dedi. Korkuylabaktıçevresine. 291

Anton Pavloviç Çehov

Onadımönlerindekapkaranlık,soğukırmakakıyordu; homurdanıyor,parçaparçagötürdüğükillikıyıyaçarpıyor, sonradabilinmeyenuzakbirdenizedoğruhızlaakıpgidiyordu.Kürekçilerin“çatana”dediklerimavnanınsimsiyah, kocamankaraltısıduruyordukıyıda.Karşıkıyıdatauzaklarda,birtakımateşleraradabirsönecekgibiolupgeneparlayarakyılangibikıvrılıyordu.Geçenyılınotlarınıyakıyorlardı.Buateşlerinsöndükleriyerlerikaranlıkkaplıyordugene.Küçükbuzparçalarınınmavnayaçarptıklarıduyuluyordu.Islaktıhava,soğuktu… BaşınıkaldırıpgökyüzünebaktıTatar.Buradadaköyündeki,gibiçokyıldızvardı,köyügibiheryankapkaranlıktı buradada,amabirşeyeksiktisanki.Köyündeki,Simbirsk ilindekiyıldızlarabenzemiyorlardıburadakiler,gökyüzüde bezemiyordu. —Kötü!Kötü!–diyeyineledi. Tolkovıygüldü. —Alışırsın!Gençsindaha,başındakavak,yelleriesiyor, ağzınsütkokuyor.Akılsızlığından,dünyadasendenmutsuzuyokmuşgibigeliyorsana,amazamangelecek,“Herkese benimkigibiyaşamversinTanrı,”diyeceksin.Benigörüyorsun.Birhaftasonrasualçalacak,salıkuracağız,sizhepiniz başınızıalıpSibirya’dadolaşmayagideceksiniz.Benburada kalacağım,kıyıdankıyıyagidipgelmeyebaşlayacağım.Yirmiyıldırböylegidergelirim.Gecemgündüzümyoktur.Balıklar suyun altında, ben üstünde. Gene de şükürler olsun Tanrı’ya. Bir eksiğim, sıkıntım yok. Herkese böyle yaşam versinTanrı. AteşebirkaççalıattıTatar,dahayakınınauzandı. —Babamhastadır–dedi.–Oölüncekarımlaanamburayagelecekler.Sözverdilerbana. Tolkovıy. —Neyapacaksınkarınlaananı?–diyesordu.–Aptallık seninkisikardeşim.Şeytançeliyoraklınıböyle,kovonuiçin292

Sürgünde

den.KulakasmaAllahınbelasına!Seniavucununiçinealmasınagözyumma!Kadındansözettimisana,inadına“istemiyorum”diyeceksin.Özgürlüktensözettimi,hemenkoyuvermekendini,“istemiyorum!”de.Hiçbirşeygerekdeğil sanaartık!Nebabanvar,neanan,nekarın,neözgürlüğün, neevinbarkın,nededikilibirağacın!Hiçbirşeygerekdeğil sana!Hepsinisilatkafandan! ŞişedenbiryudumdahaaldıTolkovıy,devametti: —Basitbirköylüdeğilimben,kardeşceğizim,uşakfalan da değilim, kilisede zangoçtu babam, buraya sürülmeden öncedeKursk’daredingotladolaşırdım.Amaşimdikendimiöylealıştırdımki,çıplakyerdeyatıpuyuyabiliyor,karnımıotladoyurabiliyorum.Genede,“Herkeseböyleyaşam versinTanrım”derim.Birsıkıntımyok,hiçkimsedendebir korkum… Dünyada benden zengin, benden özgür insan olamazmışgibigeliyorbana.BeniRusya’danburayayolladıklarıgün“hiçbirşeyistemiyorum!”diyeverdimkararımı. Karımıda,doğupbüyüdüğümyerleride,özgürlüğüdeçok fısıldadıdurdukulağımaşeytan,amahavaaldı…Hepaynı cevabı verdim kendisine: “Hiçbir şey gerek değil bana!” Tuttuğumyoldandönmedim,gördüğüngibi,gayetgüzelbir yaşamımvarşimdi,yakınmıyorumdurumundan.Gelgelelim,şeytanayüzveren,onubirkerecikolsundinleyenbirinsanmahvolmuşdemektir,kurtuluşyokturonuniçinartık. Tepesinekadarbatarbatağa,çıkamazbirdaha…Yalnızca seningibilerin,aklıkıtköylülerinkendilerinifelaketesürüklediklerinisanmasakın,okumuşlardanda,yüksekçevreden olanlardandaçıkıyorbukuyuyadüşen.Onbeşyılöncebir beyisürdülerburaya.Babasınınvasiyetnamesindedeğişiklikleryapmış,kardeşlerininhakkınıyemişgaliba.Prensya dabarongibibirşeyolduğunusöylüyorlardı.Kimbilir,belkidebasitbirmemurdu…Neyse,uzatmayalım,burayagelirgelmezilkişiMuhotinskoye’debirevlebiryeraldıkendine.“Geçiminikendiemeğimle,kendialınterimlekazana293

Anton Pavloviç Çehov

cağım.” diyordu. “Artık bir bey değil, bir sürgünüm çünkü.”–“Nedenir,”diyegeçiriyordumiçimden,“Tanrıyardımcınolsun,güzelbirşey.”Ozamanlargenç,çalışkan,titizbirinsandı.Ekinbilebiçerdi,kimizamanbalığaçıkar, atlaaltmışverstayolagidergelirdi.Neyazıkki,dahabirinciyıldanbaşlamıştıGırino’yapostaneyegidipgelmeye.Benimsallaırmağıgeçerkenayaktadurur,içiniçekerekşöyle derdi:“AhSemyon,nedenseuzunzamandanberiparayollamıyorlar bana!” –“Para gerek değil size Vasili Sergeiç” derdim,“Neyapacaksınızparayı?Geçmişibırakınartık,silipatınkafanızdan;geçmişinizhiçolmamış,yalnızcabirdüş görmüşsünüzgibiunutunherşeyi,yenibaştanbaşlayınyaşama.Aldırmayınşeytanındediklerine,iyilikdüşünmezsiziniçin,ağınadüşürmeyeçalışırsiziyalnızca.Şimdiparaistiyorsunuz,birzamansonrabakarsınızbaşkabaşkaşeyler istercanınız.Mutluolmakistiyorsanızhiçbirşeyistememeyebakın.Evet…Kaderbizikötübirbiçimdehorladıysa,hiç desadakaistememizgerekmezondan…ayaklarınakapanmamızgerekmez;tersine,küçümsemeliyizonu,alayaalmalıyız.Yoksaoalayederbizimle.”Hepböylesöylerdimona işte…Aradanikiyılgeçmiştiki,birgünbuyanageçiriyordum onu, durmadan ellerini ovuşturarak gülümsüyordu: “Gırino’yakarımıkarşılamayagidiyorum.”diyordu.“Benimözlemimedayanamamış,sonundakalkıpyolaçıkmış. İyibirinsandırkarım,birmelektir…”Sevincindendurduğu yerdeduramıyordu…Ertesigünkarısıyladöndü.Genç,güzelbirkadındı,şapkavardıbaşında,kucağındadaküçük birkızçocuğu.Birsürübavulgetirmişti.BenimVasiliSergeiçisepervaneydiçevresinde,bakmayakıyamıyorduyüzüne, övüyordu onu, göklere çıkarıyordu… “Evet kardeşim Semyon,Sibirya’dadainsanlarvar!”–“Eh,”diyegeçiriyordumiçimden,“birgüngelirgörüşürüz.Çoksürmezbusevincin.”OgündensonrahergünGırino’yainmeyebaşladı. Rusya’danparabekliyordu.Çokparagerektiona.“Benim 294

Sürgünde

içinburada,Sibirya’dagençliğini,güzelliğiniçürütüyorkarım,kötükaderimipaylaşıyor,buyüzdenbendeherçeşit hazzı ayağına getirmeliyim…” Hanımefendinin canı sıkılmasındiyememurlarla,olurolmazbirsürüinsanladostluk kurdu.Kuşkusuzbuncainsanıyediripiçirmekgerekiyordu. Sonrabirpiyano,hepkanepelerinüzerindeyatantüylübir fino–geberesice–almasıgerekmişti…Anlayacağıngösterişli, masraflı bir yaşam sürdürüyorlardı. Hanımefendi çok kalmadıyanında.Onagöreyerlermiydiburalar?Kiltopraktan,sudan,soğuktanbaşkabirşeyyoktukiburada;ne birsebzebulabilirdin,nedebirmeyve.Heryandakaracahil,üsteliksarhoşinsanlar,kabalık…Oysabaşkentli,çıtkırıldımbirhanımefendiydio.Sıkıldıburadatabii.Hemsonra,kimnedersedesin,kocasıdabirbeydeğildiartık,gurur duymuyorduonunkarısıolmaktan.Aradanüçyılgeçmişti, hiçunutmam,Uspenyortusuyaklaşmıştı,birgecekarşıkıyıdanseslendilerbana.Sallageçtimkarşıya,baktımhanımefendi.Sıkısıkıgiyinmişti,yanındadamemurlardan,gençbirivardı.Birtroykayabinmişlerdi…Buyanageçirdimonları,yelgibiuçupgittiler!Sabaherkençiftatlıbirarabayla dörtnalageldiVasiliSergeiç.“Semyon,karımgözlüklübir adamla geçti mi buradan?” Geçti efendim, ara bulursun onuşimdi!Dörtnalagittikarısınınpeşinden,beşgünbeşgeceboşunaaradıdurduonu.Dönüşündekarşıyageçiriyordumonu,birdenyereyığıldı,başınısalıntahtalarınavurmaya,hüngürhüngürağlamayabaşladı.“Dünyaböyleişte.” dedim.Güldüm,sözünühatırlattımona:“Sibirya’dadainsanlarvar!”Benböylesöyleyincedahadakuvvetlivurmaya başladı başını… Sonra özgürlüğünü ister oldu. Karısı Rusya’daalmıştısoluğu,besbellikarısınıgörmek,onusevgilisinin elinden almak için o da oraya gitmek istiyordu. Sonra,kardeşceğizimesöyleyeyim,handiysehergündörtnalakâhpostaneye,kâhkentevaliyegidipgelmeyebaşladı. Bağışlanması,evinedönmesineizinverilmesiiçinhabiredi295

Anton Pavloviç Çehov

lekçeleryazıyor,yolluyordu.Yalnıztelgraflaraikiyüzrublesiningittiğinisöylüyordu.Aldığıyerisatmış,eviniYahudilereipoteketmişti.Çokgeçmedensaçısakalıağardı,kamburuçıktı,veremligibirenkkalmadıyüzünde.İnsanlakonuşurken,öhö–öhö…diyeöksürüyordu,gözleriyaşarıyor, ağlamaklı oluyordu. Dilekçelerle sekiz yıl uğraştı durdu, sonra canlandı biraz, neşesi yerine geldi. Yeni bir eğlence bulmuştu kendine çünkü. Kızı büyümüştü anlayacağın. Bakmaya kıyamıyordu ona, üzerine titriyordu. Ne yalan söyleyeyim,fenakızdasayılmazdıdoğrusu.Güzeldi,simsiyahkaşlarıvardı,eleavucasığmazbirşeydi…VasiliSergeiçherpazarkızınıdaalır.Gırino’yakiliseyegiderdi.Salda yanyanadururlardı;kızgüler,babasıgözlerininiçinebakardı.Birgün“EvetSemyon,”dediVasiliSergeiç,“Sibirya’da da insanlar var. Sibirya’da da mutluluk olabiliyor. Baksanaşukızıma!Dünyayıarasanbireşinibulamazsın!” –“KızınızadiyecekyokVasiliSergeiç,”dedim,“gerçekten iyibirkız…”İçimdende“Birazdurhele…”diyegeçiriyordum.“Dahaçokgenç,içihayatdolu,kanıkaynıyor,yaşamak istiyor… oysa yaşayabilir mi burada insan?” Bir zamansonraözlemçekmeyebaşladıkız…Eridikçeeridi,bir deribirkemikkaldı,yataklaradüştü,hâlâyatıyor.Veremlidir.İştesanaSibirya’nınmutluluğukardeşim.Mutluluğu daonunolsun…Sibirya’dadainsanlarvarmış…Kızıhastalanıncadoktordoktordolaşmaya,onlarıevinetaşımaya başladıVasiliSergeiç.İkiyüz,üçyüzverstaötedebirdoktorunyadaotlardanilaçyapanbirininolduğunuduyunca doğruorayakoşuyor.Öyleçokparasıgittikidoktorlara… oysaiçkiyeverseydioparaları,bencedahaiyiederdi…Nasılolsaölecekkızı,kurtuluşuyok.Ozamantemellimahvolacak.ÜzüntüsündenyaasacakkendiniyadaRusya’yakaçacak.Besbellibirşeybu.Sonradayakalayacaklaronuorada,genemahkeme,bukezkürek,kırbaç… Tatarsoğuktanbüzülerek, 296

Sürgünde

—İyidir,iyi–diyemırıldandı. —Nediriyiolan? —İnsanınkarısını,kızınıgörmesi…Varsınküreğeyollasınlar onu, varsın acı çeksin, karısıyla kızını gördü ya… “Hiçbirşeygerekdeğil.”diyorsun.Amahiçbirşeyinolmaması kötüdür! Karısı üç yıl kaldı yanında, Tanrı bağışladı onabumutluluğu.İnsanınkarısını,hiçgörmemektenseüç yılgörmesiçokdahaiyidir.Öyledeğilmi? Tatar,birazbildiğiRusçasözcüklerikafasındatoparlamayaçalışarak,kekeleyerekanlatmayabaşladı.Yabancıellerdehastalanmaktan,ölmekten,pasrengişusoğuktoprağa gömülmektenonuTanrı’nınkorumasınısöylüyordu.Karısı birgünlüğüne,hattabirsaatliğineonagelecekolsa,böylesinebirmutluluğakarşılıkhertürlüacıyakatlanabileceğini, bununiçindeTanrı’yaşükredeceğinianlatmayaçalışıyordu. Hiçteniyiydibirgünlükmutluluk. Peşinden,evdebıraktığıkarısınınnegüzel,neakıllıbir kadınolduğunuanlatmayakoyuldugene;sonrabaşınıellerininarasınaalıpağlamayabaşladı,hiçbirsuçuolmadığına, yokyereburadaacıçektiğineinandırmayaçalışıyorduSemyon’u.İkikardeşiyledayısıbirköylününatınıçalmış,ihtiyarıdaöldüresiyedövmüşler;amaköykuruluhaksızlıkedip, üçkardeşinSibirya’yasürülmesini,varlıklıbirinsanolandayılarınındabircezaalmamasınıgerektirecekbiçimdebirkararvermiş. —Alışırsın!..–dediSemyon. Tatar sustu, yaş dolu gözlerini ateşe dikti. Niçin Simbirsk’dedeğilde,burada,bukaranlıkta,yabancıinsanların arasındaolduğunuhâlâanlayamıyormuşgibibirkorku,şaşkınlıkanlatımıvardıyüzünde,Tolkovıyateşinyanınauzandı,birşeyegülümsedi,alçakseslebirşarkıtutturdu.Biraz sonra, —Babayıneyapsınkız?–diyemırıldandı.–VasiliSergeiçseviyorduonu,yaşamınsevinciniondabuluyor,bellibu; 297

Anton Pavloviç Çehov

amagenedepekgüvenmeyegelmezonakardeşim:Neyapacağıbelliolmayansertbirihtiyardırçünkü.Oysagençkızlarakarşısertolmayagelmez…Şefkat,ha–hahi–hi,birde lavantaylakremgereklidirgençkızlara.Evet…Ehişte,dünya bu, dünya! –Göğüs geçirdi Semyon, ağır ağır doğruldu yattığı yerden.– Votkayı bitirdik, yatma zamanı geldi demektir.Öyledeğilmi?Bengidiyorumkardeşim… Tataryalnızkalıncaateşebirkaççalıdahaattı,sonrageneyereuzandıalevlerebakarakdoğupbüyüdüğüköyünü, karısınıdüşünmeyekoyuldu.Biraylığına,birgünlüğünegelseydikarısı,istersevarsındönsündüköye!..Onuhiçgörmemektense,biray,hattabirgüngörsündahaiyideğilmiydi? Pekiyakarısısözünütutardagelirseburaya,nasılgeçindirecektionu?Neredeyatıpkalkacaktıkarısı? Yüksekseslesordukendikendine: —Karnınıdoyuracakbirşeyiyoksa,nasılyaşayabilirbir insan? Gecegündüzkürekçekmesinekarşılık,gündeancakon kapikkazanabiliyordu.Gerçiyolcularınbahşişbıraktıkları da oluyordu ya, çocuklar kendi aralarında paylaşıyorlardı bütün parayı, Tatar’a bir şey vermiyorlardı. Yalnızca alay ediyorlardıonunla.Neyiyecekbirşeyivardı,nedegiyecek. Korkuyorduda…Heryanısızlıyorduşimdi,titriyordu,kulübeyegidipyatsaiyiolacaktı,amaoradadaüzerineörtebileceğibirşeyiyoktuki,hemkıyıdandahasoğuktuorası;buradadaörtünecekbirşeyiyoktuama,hiçdeğilseateşyakabiliyordu… Birhaftasonrasuiyicealçalıncasalıkuracaklardı.Semyon’undışındakürekçilerinhepsigereksizolacaktıozaman; Tatardaköyköydolaşmaya,dilenmeye,işaramayabaşlayacaktı.Karısıhenüzonyediyaşındaydı;güzeldi,nazlıyetiştirmişti,sıkılgandı…Onudamıköyköydolaştıracaktıpeşinde,yüzünüaçtırıpdilendirecekti?Hayır,böylebirşeyidüşünmekbilekorkunçtu… 298

Sürgünde

Ortalık aydınlanıyordu artık; mavna, suyun yüzeyinde kamışlar,kıyıyavuranküçükdalgalarşimdiaçıkseçikgörünüyordu;geriyebakıncakiltoprakyamaç,yamacındibinde dedamızamanlakararmışsamanörtülükulübe,dahayukarılarda köyün yamaca serpili küçük evleri görünüyordu. Köydehorozlarötmeyebaşlamışlardıbile. Toprağıkoyukırmızıyamaç,mavna,ırmak,kötüniyetli, yabancıinsanlar,açlık,soğuk,hastalıklar…Gerçekteyoktu belkidebütünbunlar.“Kimbilir,düşümdegörüyorumbunlarıbelki,”diyedüşünüyorduTatar.Uyuduğunusanıyordu, kendihorladığınıbileduyuyordu…Evinde,Simbirskilindeydikuşkusuz,karısınıadıylaşöylebirçağırsa,hemenseslenecektiona;bitişikodadadaannesiyatıyordu…Doğrusukimileyin ne korkunç düşler görüyordu insan. Ne gereği vardı sankiböyledüşlerin?Neırmağıydışu?Volgamıacaba? Karyağıyordu. Karşıkıyıdanbağırıyordubiri: —Hey!Mavnayıgetirin! UyandıTatar,arkadaşlarınıdauyandırmakiçinkulübeyeyürüdü.Kürekçiler,delikdeşikgocuklarınıyoldagiyerkenuykulu,kısıksesleriyleküfrederek,soğuktanbüzülerek geldilerkıyıya.Uykudanyenikalktıklarıiçin,ırmaktandoğruesendondurucurüzgârda,ırmakdabesbellinefret,korku uyandırmışlardı onlarda. Hiç acele etmeden atladılar mavnaya…Tatarileüçkürekçi,alacakaranlıkta,yengecin kıskaçlarını andıran geniş ağızlı uzun küreklere yapıştılar. KarnınıuzunsapınadayayarakdümeninüzerineyattıSemyon.Karşıdandurmadanbağırıyorlardı.Besbelli,kürekçilerinuyuduklarınıyadaköyemeyhaneyegittiklerinisandıklarıiçinikikezdeateşetmişlerdi. Tolkovıy,budünyadaaceleetmeninhiçdegereğiolmadığınainanmışbirinsanınserinkanlılığıyla, — Anladık, anladık! –diye mırıldandı.– Boşuna yırtma gırtlağını,geliyoruzişte! 299

Anton Pavloviç Çehov

Ağır,hantalmavnaayrıldıkıyıdan,kamışlarınarasında yüzmeye başladı. Olduğu yerde durmadığı, gittiği yalnızca kamışlarınyavaşyavaşgeriyedoğrukaymasındanbelliydi. Kürekçilerdüzenlibirbiçimde,hepbirdenasılıyorlardıküreklere.DümeninüzerineyatmıştıTolkovıy,havadayarım dairelerçizerekbiroyanabirbuyanagidipgeliyordu.Alacakaranlıkta uzaktan bakınca birtakım insanlar, upuzun kollarıolantarihöncesibirhayvanınüzerinebinmiş,kimileyinkâbuslarımızagirenosoğuk,sıkıcıülkeyedoğruyolalıyorlarmışgibigörünüyorlardı. Kamışlarıarkadabırakıpaçığaçıktılar.Karşıkıyıdanküreklerindüzenlisesiniduymuş,bağırıyorlardı: —Çabuk!Çabuk! Ondakikasonraolancaağırlığıylabindirdikıyıyamavna. YüzündekikarlarısilerkenmırıldanıyorduSemyon: —Hâlâyağıyor,hâlâ!Neredengelirbukadarkar,anlayamadımgitti! Sırtındatilkikürkündenbirgocuk,başındabeyazkuzu postundanbirşapkaolanortaboylu,zayıf,yaşlıbiradam bekliyordu onları. Kıpırdamadan atların biraz uzağında ayaktaduruyordu.Birşeyianımsamayaçalışıyormuş,toparlayamadığıbelleğinekızıyormuşgibicansıkıntısı,dikkatdolubiranlatımvardıyüzünde.Semyonyanınagidipdeşapkasınıçıkardığında, —AceleAnastasyevka’yagidiyorum–dedi.–Kızımgene fenalaştı,duyduğumagöre,yenibirdoktorgelmişAnastasyevka’ya. Arabayımavnayayükleyipyolaçıktılar.Semyon’unkonuşurkenVasiliSergeiçdediğiadam,olduğuyerde,kalındudaklarınısıkısıkıkapatmış,hiçkıpırdamadanayaktaduruyor,hepaynınoktayabakıyordu.Arabacı,onunyanındasigaraiçmesineizinveripvermeyeceğinisorduğunda,duymamışgibibirşeysöylemedi.ÖteyandaSemyondümeninüzerineyatmış,alaylıalaylıbakıyorduona. 300

Sürgünde

—Sibirya’dadainsanlarvar!–diyordu.–Varelbette! Gurur dolu bir anlatım vardı Tolkovıy’ın yüzünde. Bir şeyikanıtlamıştısanki,sonucunbeklediğigibiolduğunaseviniyordu…Tilkikürkündengocukluadamınmutsuz,çaresizgörünüşününonabüyükbirhazverdiğibelliydi. Kıyıyaçıkıpdaatlarıarabayayenidenkoşarlarken, — Şimdi yollar çok kötüdür Vasili Sergeiç –dedi.– İki haftacıkdahabekleseydinizdebirazkurusaydıtoprak.Hiç gitmeseydinizdahaiyiederdinizya…Gidipgelmeninbirşeyeyaramayacağınısizdebiliyorsunuz.Buncayıldırgetirmediğinizadamkalmadıkızınıza,biryararıolsaolurdu…İnanınöyle! BirşeysöylemedenbahşişiniverdiVasiliSergeiç,arabayabinipyolakoyuldu. Semyon,soğuktanbüzülerek, —Genedoktorgetirmeyegidiyor!–dedi.–Gerçekdoktoru bulmak aslında düz ovada rüzgâra yetişmek, şeytanı kuyruğundanyakalamakgibibirşeydir!Negaripinsanlar varşudünyada!SenaffetşugünahkârkulunuTanrım! Tolkovıy’ın yanına gitti Tatar, gözlerinin içine nefretle, tiksintiylebakarak,sinirdenzangırzangırtitreyerek,kopuk kopukRusça’sınaTatarcasözcüklerkarıştırarak, — O iyidir… iyidir, ama sen kötüsün! –diye başladı.– Temizruhlu,çokiyibirbeydiro,amasenhayvansın,kötüsün!Yaşayanbirinsandırbey,amasengebermişsin…Tanrıinsanısevsinde,acıdaçeksin,yaniyaşasındiyeyaratmıştır,oysasenhiçbirşeyistemiyorsun,demekkiyaşamıyorsun,birtaşsın,kiltopraksın,taşabirşeygerekdeğildir,sanadaöyle…Birtaşsınsen,Tanrısevmiyorseni,amabeyi seviyor. Kürekçilerhepbirdenkahkahalarlagülmeyebaşladılar. Tatarnefretleburuşturduyüzünü,kolunusalladı,eskipüskülerinesarınarakateşinyanınayürüdü.KürekçilerleSemyontembeltembelkulübeyedoğruuzaklaştılar. 301

Anton Pavloviç Çehov

Kürekçilerden biri ıslak, killi toprağa serili samanların üzerineuzanırken, —Çoksoğuk!–diyemırıldandı. Onayladıöteki: —Evet,sıcaksayılmaz!Sürgünyaşamıböyleolur!.. Hepsiyattı.Birazsonrarüzgâraçtıkapıyı,karatıştırmayabaşladıkulübeniniçine.Kalkıpkapıyı,kapamakgelmiyordukimseniniçinden:Soğuktu,üşeniyorlardı. Uykuyadalarken, —Birsıkıntımyok!–diyemırıldandıSemyon.–Herkese böyleyaşamversinTanrı. —Kaşarlanmışsürgünsünsen,biliyoruz.Şeytanbiledokunamazsana. Köpekulumasınıandıranbirsesduyuldu. —Nediro?Kimvardışarıda? —Tatarağlıyor. —Vaydelivay… —Alışır!–dediSemyon. Arkasındanuykuyadaldı. Çokgeçmedenötekilerdeuyudular.Kapıöyleaçıkkalmıştı. 1892

302

Komşular PyotrMihayloviçİvaşin’insinirleriçokbozuktu:Henüz çokgençbirkızolankardeşievlibirerkeğe,Vlasiç’ekaçmıştı.PyotrMihayloviçevdede,tarladadakurtulamadığıcan sıkıntısını,öfkesinibirazcıkolsunyatıştırmakiçinhaktanırlıkduygusunu;dürüst,güzelinançlarını–herzamanözgür düşünceyisavunmuşbirinsandı!–yardımaçağırıyordu,ama biryararıolmuyordubuçabalarının;herkeresinde,isteristemezancakdarkafalıbirkadınınvarabileceğibirsonuca varıyordu.Kızkardeşinindavranışınınçokçirkinolduğunu, Vlasiç’inkızıayarttığınıdüşünüyordu. Annesihiççıkmıyorduodasından.Dadıkadınhepfısıltıylakonuşuyor,ikidebiriçiniçekiyordu.Gitmekiçinher günayaklanıyorduteyzesi,valizlerinibirantreyeçıkarıyorlar,birodasınagerigötürüyorlardı.Evdeölüvarmışgibibir sessizlikvardıodalarda,avluda,bahçede…Teyzeside,hizmetçilerde,köylülerbileyüzüne,“Kızkardeşinikaçırdılar, nebekliyorsunhâlâ?”diyesorarcasınaesrarlı,şaşkınbakıyorlargibigeliyorduPyotrMihayloviç’e.Neyapmasıgerektiğinibilmediğihalde,birşeyleryapmadığıiçinkendidekızıyordukendine. Aradanaltıgüngeçmişti.Yedincigün–pazargünüöğledensonra–atlıbiruşakbirmektupgetirdi.Zarfınüzerinde303

Anton Pavloviç Çehov

kiadreshiçdeyabancıolmayanbirelyazısıylayazılmıştı: “Çok sa: Anna Nikolayevna İvaşina.” Nedense Pyotr Mihayloviç’emektubunkabındada,zarfınüzerindekielyazısındada,yarımyazılmış“sayın”sözcüğündedeküstahça, aşırıheyecanlı,liberalbirşeyvarmışgibigeliyordu.Kadınlarınliberalliğideinatçı,acımasız,katıolurdu… PyotrMihayloviç,elindemektuplaannesininodasınagirerken“Mutsuzannesininönündeeğilmektense,ondanözür dilemektense,ölmeyerazıdır…”diyegeçiriyorduiçinden. Annesikaryoladayatıyordu,giyinikti.Yaşlıkadınoğlunu görünce, başörtüsünün altından dökülmüş ak saçlarını düzelterekçabucakdoğruldu,heyecanlı, —Nevar?Neoldu?–diyesordu. PyotrMihayloviç,mektubuannesineuzatırken, —Yolladı…–dedi. Zina’nınadıhiçanılmıyorduevde,“o”biledemiyorlardı;ondansözederken“yolladı”–“gitti”diyorlardı…Annesitanımıştıkızınınelyazısını,birdenyüzüallakbullakoldu, aksaçlarıgenedöküldübaşörtüsününaltından.Mektupeliniyakmışgibielinisallayarak, —Yoo!Hayır,hayır!–dedi.–Dünyadaolmaz! Üzüntüsünden,utancındanhıçkırahıçkıraağlamayabaşlamıştı. Besbelli, okumak istiyordu mektubu, ama gururu engeloluyordubuna.PyotrMihayloviç,mektubukendisinin açıpyükseksesleokumasınıngerektiğinianlıyordu,amao günedekbilmediği,tanımadığıbiröfkeyekapıldıbirden,koşarakavluyaçıktı,mektubugetirenadamayükseksesle, —Cevapvermeyeceğimizisöyle!–dedi.Cevapverilmeyecek!Öylesöyle,hayvana! Parçaparçayırtıpattımektubu.Sonragözleridoludolu oldu,tarlayadoğruyürüdü.Acımasız,suçlu,mutsuzhissediyordukendini. Yirmisekizyaşındaydı,amaşişmandı,ihtiyarlargibibol şeylergiyerdi,solukdarlığıdavardı.İlerde,hiçevlenmemiş 304

Komşular

yaşlıbirtopraksahibiolacağışimdidenbelliydi.Kızlarailgi duymaz,evlenmeyihiçdüşünmez;yalnızcaannesini,kızkardeşini,dadıyı,birdebahçıvanVasiliç’iseverdi.Boğazınaçok düşkündü;öğleyemeklerindensonrabirazkestirmeye,politikailedoğaüstüşeylerdensözetmeyebayılırdı…Zamanında üniversiteyi bitirmişti; ama şimdi üniversite öğrenimini her gençiçin,onsekiz–yirmibeşyaşlarıarasındaçekilmesigerekenkaçınılmazbircezaolarakgörüyordu;hiçdeğilse,şimdi her gün kafasının içinde dolaşan düşüncelerin üniversiteyle de,oradaöğrendikleriyledeuzaktanyakındanilgisiyoktu. Yağmuröncesigibisıcak,sessizdihava.Korudahafifbir buğu yükseliyordu. Çamurlardan, çürüyen yapraklardan ağırbirkokuyayılıyorduçevreye,PyotrMihayloviçsıksık duruyor, terleyen alnını kuruluyordu. Kışlık buğday ekili tarlalarlailkbahardaürünverecektarlalarıgözdengeçirdi, yoncatarlasınagirmedengeçtiyanından;korununiçindeki çayırdayavrularıylabirlikteikikezkeklikkalktıönünden… Pyotr Mihayloviç düşünüyordu; bu dayanılmaz durumun böylesürüpgidemeyeceğini,nasılolursaolsun,buduruma birsonvermeningerektiğinidüşünüyordu.Budalaca,yabanicedeolsabitirmeliydibuişi. “Pekiama,nasıl?Neyapmalıyım?”diyesoruyordukendikendine.Gökyüzüne,ağaçlara–onlardanyardımistiyormuşgibi–yalvarmaklıbakıyordu. Amagökyüzüde,ağaçlardasusuyorlardı.İnandığışeyleryardımetmiyorlardıona;sağduyusuisebucansıkıcısorunun ancak budalaca bir davranışla çözümlenebileceğini, mektubugetirenatlınınyolaçtığıbugünküolayınbenzerlerininsürüpgideceğinisöylüyorduona.Dahanelerininolabileceğinidüşünmekbilekorkunçbirşeydi. PyotrMihayloviçevedönerkengüneşbatmaküzereydi. Bu sorun hiç çözümlenemezmiş gibi geliyordu oma şimdi. Ortadakidurumukabullenmekolanaksız,kabullenmemek deolanaksızdı,ortasıiseyoktu. 305

Anton Pavloviç Çehov

PyotrMihayloviçşosedeevedoğruyürürkenşapkasını çıkarmış, mendilini sallayarak serinlemeye çalışıyordu. İki verstayolukalmıştıki,arkasındabirarabanınçıngıraksesi duyuldu.Seslerisondereceuyumlu,camgibişıngırdayan iriliufaklıbirkaççıngırağıvardıarabanın.Yalnızilçepolis komiseriMedovski’ninarabasınınvardıböyleçıngırakları. BirzamanlaratlımuhafızsubayıydıMedovski,sonravarınınyoğununaltındangiripüstündençıkmışmeteliksizkalmıştı,şimdidehastaydı.PyotrMihayloviç’inuzaktanakrabasıoluyordu.İvaşinlerekendievinegeliyormuşgibirahat gelir,Zina’yababaşefkatiyledoluduygularbesler,onuçık severdi. PyotrMihayloviç’eyetişince, —Sizegidiyorum–dedi,–bininhadi. GülümsüyorduMedovski,neşesiyerindeydi.BesbelliZina’nınVlasiç’ekaçtığınıbilmiyordu,belkidesöylemişlerdi onada,inanmamıştı.GüçbirdurumdaolduğunuanlamaktagecikmediPyotrMihayloviç.Kulaklarınakadarkızardı, neyalanuyduracağınıbilemeden, —Sağolun–diyemırıldandı.–Geldiğinizeçoksevindim (gülümsemeyeçalışıyordu)ama…Zinayokevde,annemde hasta. İlçe polis komiseri, Pyotr Mihayloviç’in yüzüne dalgın dalgınbakarak, —Çokkötü–dedi.–Yoksabuakşamısizdegeçirmekistiyordum.NereyegittiZinaidaMihaylovna? —Sinitslilere,yanılmıyorsamoradandamanastırageçmekistiyordu.Kesinbilmiyorum. Birazdahakonuştuilçepoliskomiseri,sonrageridöndü. PyotrMihayloviç,evedoğruyürürkendehşetiçinde,gerçeği öğreninceMedovski’ninduygularınınnasılolacağınıdüşünüyordu.Biliyordubuduyguyu. Evegirerken“SenyardımetbanaTanrım…”diyegeçiriyorduiçinden. 306

Komşular

Akşam çayında masada yalnızca teyzesi vardı. Her zamanolduğugibi,güçsüz,kimsesizdeolsa,kendisinihiçkimseninhorlayamayacağınıanlatmakistiyormuşgibibiranlatımvardıgeneyaşlıkadınınyüzünde.Masanınöbürucuna oturduPyotrMihayloviç(teyzesinisevmezdi)sessizceçayını içmeyekoyuldu. Teyzesi, —Annenbugündeöğleyemeğiyemedi–dedi.–BirazilgilensenonunlaPetruşa.Açlıktanölecek,böyleolmazki. Teyzesinin, burnunu başkalarının işine sokması, Zina kaçtı diye gidişini ertelemesi anlamsız geliyordu Pyotr Mihayloviç’e.Kırıcışeylersöylemekgeliyorduiçinden,amasakinolmayaçalışıyordu.Kendinitutmayaçalışırken,hareketegeçmekiçinenuygunzamanıngeldiğini,dayanmayaartıkgücününkalmadığınıhissettibirden.Yahemenşimdibir şeyleryapacakyadakendiniyereatıpavazıçıktığıncabağırmaya,başınıdöşemeyevurmayabaşlayacaktı.Vlasiç’eyönelmiştişimdi. “Birikızkardeşimiayarttı,aldıkaçtıonu,”diyedüşünüyordu,“birbaşkasıgelipannemikesecek,birüçüncüsüevimiateşeverecekyadasoyacak…Hemdedostluk,yücedüşünceler,acılarmaskesialtındayapıyorlarbunları!” Birden, —Hayır,yapamayacaklar!–diyebağırdı. Yumruğunumasayaindirdi. Fırladıoturduğuyerden,koşarakçıktıdışarı.Kâhyanın atıeyerliydiahırda.Binipdörtnalaçıktıavludan.Vlasiç’egidiyordu. Fırtınalarkopuyorduruhunda.Sonraömrüboyuncapişmanlıkduymasınanedenolacakolsabile,görgükurallarının dışında,alışılmamışbirşeyyapmayagüçlübiristekduyuyorduiçinde.BiralçakolduğunumuhaykırmalıydıVlasiç’in yüzüne,öncetokatlamalı,sonradadüelloyamıçağırmalıydı?AmadüelloedecekyaradılıştabirinsandeğildiVlasiç; 307

Anton Pavloviç Çehov

“alçak”sözcüğüiletokatdahaçokmutsuzederdionu.Kendidünyasınakapanmasınanedenolurdu.Bukaramsar,yumuşakhuyluinsanlarkadarçekilmez,cansıkıcıyaratıkyoktuyeryüzünde.Böylebirinsan,hakettiğihakaretikendisine ettiğinizdeyüzünüzekederli,suçlubakışınıdikince,acıacı gülümseyerek başını büyük bir uysallıkla size uzatınca en haktanırbirinsanbileonaelkaldıramazmışgibigelirsize. KararınıvermiştiPyotrMihayloviç:“Vızgelir.Zina’nın yanındaindireceğinsuratınakırbacı,ağzımagelenisöyleyeceğim.” Kendikorusunda,çayırlarındaydıdaha;Zina’nınkendinitemizeçıkarmakiçinkadınhaklarından,kişiselözgürlükten, kilise nikâhıyla resmi nikâh arasında bir ayrılığın olmadığındansözetmeyebaşlayacağınıgörürgibioluyordu. Bir kadının aklının ermeyeceği konularda tartışmaya girmek isteyecekti onunla. Sonunda da soracaktı yüzde yüz:“Niçingeldinburaya?Benimişimekarışmayanehakkınvar?” — Evet, hakkım yok –diye mırıldandı kendi kendine PyotrMihayloviç.–Amaböylesidahaiyi…Davranışımne denlikabaolursa,nedenlihaksızolursamodenliiyi… Bunaltıcıbirsıcakvardı.Sivrisineklerbulutbulutinmişlerdi yere. Çayırlarda acı acı çığlık atıyorlardı kuşlar. Her yandayağmurbelirtisivardı,amagökyüzündetekbirbulut yoktu.SınırıgeçtiPyotrMihayloviç.Kenditoprağındançıkmış,dümdüzbirtarladagidiyorduşimdi.Çokgidipgelmişti bu yoldan. Üzerindeki her çalıyı, her çukuru bilirdi. Ta uzakta,alacakaranlıktabüyük,siyahbirkayayıandırankaraltıkilisedeydi.Enküçükayrıntısınakadargetirebiliyordu onugözünüönüne.Dışkapısınınüzerindekisıvayı,herzamanavlusundaotlayanbuzağılarıbilegörürgibioluyordu. Kilisenin bir versta ötesinde sağda bir koru gözüküyordu, KontKoltoviç’indiorası.KorununbitimindedeVlasiç’inyeribaşlıyordu. 308

Komşular

Kilise ile kontun korusunun üstünden simsiyah, büyük birbulutgeliyordu,aradabirsolukşimşekleraydınlatıyordu onu. “Birbueksikti!”diyegeçirdiiçindenPyotrMihayloviç. “SenacıbanaTanrım,senyardımet!” Atınıhızlısürdüğüiçinçokgeçmedenhayvanyorulmuştu.PyotrMihayloviçkendideyorulmuştu.Yağmurbulutu gözdağıverirgibibakıyorduona,evedönmesinisalıkveriyordusanki!BirhuzursuzlukçökmüştüPyotrMihayloviç’in içine. Cesaret veriyordu kendi kendine: “Haksız olduklarını kanıtlayacağımonlara!Bununözgürsevgi,kişiselözgürlük olduğunu söyleyeceklerdir; ama özgürlük, kişinin kendini tutkularınabırakmasıdeğil,tutkularınıdizginlemesidir,herkesbilirbunu.Ahlaksızlıkonlarınkidüpedüz,özgürlükfalandeğil!” İştekontunbüyükhavuzu;karabulutdahabirmavileştirmişsuyununrengini,koyulaştırmış;rutubet,çamurkokuyordu…Küçükdenirköprününyanındaki–biriküçük,biri büyük–ikisöğütşefkatle,sevgiyleyaslanmışlardıbirbirine. İkihaftaöncePyotrMihayloviçileVlasiçyayangeçiyorlardıburadan,üniversiteöğrencilerininsöyledikleribirşarkıyı söylüyorlardı birlikte alçak sesle: “Sevmemek… yele vermekmişgençliği…”Nepisbirşarkı! Pyotr Mihayloviç korudan geçerken gök gürüldemeye başlamıştı rüzgârdan ağaçlar hışırdıyor, eğiliyordu. Çabuk olmakgerekti.Korudansonraçokyoluyoktu,çayırdabir verstakadargittiktensonraVlasiç’inçiftliğinevaracaktı.Buradayolunikiyanındaakağaçlarvardı.BuağaçlarındasahipleriVlasiçgibihüzündolu,mutsuzbirgörünümlerivardı.Onungibisıska,upuzundular.Akağaçlarınyapraklarında, otlarda hışırdıyordu şimdi iri yağmur taneleri. Rüzgâr hemendinmiş,ortalığııslaktoprakilekavakkokusukaplamıştı.Vlasiç’inyapraklarısararmışçitigöründüişte.Buçit 309

Anton Pavloviç Çehov

deince,uzundu.Parmaklığınyıkıkyerindenbakımsızmeyvebahçesigörünüyordu. Şimdi ne tokadı düşünüyordu Pyotr Mihayloviç, ne de kırbacı;Vlasiç’inyanındaneyapacağınıdabilmiyordu.Bir ürkeklikgelmiştiüzerine.Kendisiiçinde,kızkardeşiiçinde korkuyordu.Kızkardeşinibirazsonragöreceğinidüşündükçedehşetekapılıyordu.Nasılkarşılayacaktıağabeyiniacaba?Nediyecekti?Henüzzamanvarkengeridönseydinasıl olurdu?Böyledüşünerek,ikiyanındaıhlamurağaçlarıolan yolda eve doğru tırısla gidiyordu. Büyük leylak ağaçlarını dönünceVlasiç’igördü. Şapkasız, üzerinde basma bir gömlek, ayağında uzun konçlu çizmeler, yağmurdan korunmak için öne eğilmiş, evinköşesindenkapıyadoğruyürüyordu,Arkasındakeserle çivisandığınıtaşıyanbiruşakvardı.Rüzgârdankopanbir panjuru çakmış olacaklardı. Pyotr Mihayloviç’i görünce durduVlasiç,gülümsedi. —Sahisenmisin!–dedi.–Amanneiyiettin… PyotrMihayloviç,üzerindeyağmurdamlalarınısilkelerken, —Evet,gördüğüngibi…benim–diyemırıldandı. Vlasiç, —Çokiyiettingeldiğine–dedi.–Hoşgeldin. AmaeliniuzatmamıştıPyotrMihayloviç’e.Besbellibuna cesaretedemiyor,konuğununelinionauzatmasınıbekliyordu.Başınıkaldırıphavayabakarak, —Yulaflariçiniyibiryağmur!–diyeekledi. —Evet. Hiç konuşmadan girdiler eve. Antrede sağda bir kapı vardı,bukapıdanötekiantreye,oradandasalonageçilirdi; soldakikapıisekışınkâhyanınkaldığıküçükodayaaçılırdı. PyotrMihayloviçileVlasiçbuodayagirdiler. —Yağmurneredeyakaladıseni?–diyesorduVlasiç. —Hemenşurada,evinbirazötesinde. 310

Komşular

Karyolaya oturdu Pyotr Mihayloviç. “İyi ki yağmurun gürültüsüvardışarıda,burasıdakaranlık,”diyegeçiriyordu içinden.Böylesidahaiyiydi:Pekokadarkorkmuyordu,karşısındakininyüzünebakmakzorundadadeğildi.Öfkesiyitipgitmişti.Şimdibirkorkuilekendineduyduğubirhoşnutsuzluk vardı içinde yalnızca. Kötü bir başlangıç yaptığını, burayagelişininbirşeyeyaramayacağınıhissediyordu. Birsüreikisidesustu.Yağmurudinliyormuşgibibeklediler.SessizliğibozanVlasiçoldu,öksürdüktensonra, —TeşekkürederimPetruşa–diyebaşladı.–Geldiğiniçin çokminnettarımsana.Yücegönüllü,soylubirdavranışseninki. Anlıyorum bunu, inan çok da anlamlı buluyorum. İnan… Penceredendışarıbaktı,küçükodanınortasındaayakta durupdevametti: —Sendensaklıyormuşuzgibigizliolupbittiherşey.Bu davranışımızınsenibelkidekırdığı,bizekızdığınkuşkusuo gündenberimutluluğumuzunüzerindekarabirlekeolarak kaldı.Amaizinver,anlatayımdurumu.Sanagüvenmememizdeğildigizlihareketetmemizinnedeni.Birkere,herşey ansızınolupbitti,biranlıkbiresinle,düşünmeyebilezamanımızolmadan…Sonra,sonderecekişisel,incebiriştibu… seningibiyakınbiribileolsa,birüçüncükişiyeaçılmaktan çekindik.Enönemliside,bukonudaseninyücegönüllülüğünegüvendik.Dünyanınenyücegönüllü,iyiyürekliinsanısınsen.Çokminnettarımsana.Gününbirindeyaşamım gerekliolursaseniniçin,gelistevealonu. Vlasiçdurgun,boğuk,basbirseslekonuşuyordu.Konuşmuyordamırıldanıyordusanki!Heyecanlıolduğubelliydi. KonuşmasırasınınkendisinegeldiğinifarkettiPyotrMihayloviç.Hemdinlenmesi,hembirşeysöylememesidünyanın enyücegönüllü,soylusafıolmayıkabullendiğianlamınagelebilirdi,oysabununiçingelmemiştiburaya.Ayağakalktı, alçaksesle,sıksıksoluyarak, 311

Anton Pavloviç Çehov

—BenidinleGrigori–dedi,–senisevdiğimi,kızkardeşim içinsendendahaiyibirkocanınbulunamayacağınainandığımı bilirsin. Ama olanlar korkunç! Düşünmesi bile korkunç! Vlasiçtitrekbirsesle, –Niçinkorkunçolsun?–dedi.–Kötübirşeyyapmışolsaydıkkorkunçolurdu,amayoköylebirşey! — Bak Grigori, kör inançlarım olmadığını da bilirsin; ama–açıkyürekliliğimibağışla–benceçokbencilbirdavranış oldu sizinki. Zina’ya söyleyemeyeceğim bunu elbette, üzülürsonra,amaseninbilmengerek.Çok,sözleanlatılmayacakkadarçokacıçekiyorannem. Vlasiçgöğüsgeçirdi. — Evet, üzücü bir durum. Baştan da biliyorduk bunu Petruşa,amaelimizdennegelirdi,neyapabilirdik?Birdavranışınbaşkalarınıüzüyorsa,davranışınınkötüolduğuanlamınagelmezkibu.Neyaparsın!Kişininattığıönemliher adımınbiriniüzmesikaçınılmazdır.Senyurdununözgürlüğüiçinsavaşagitseydin,budaanneninacıçekmesineneden olurdu.Eldennegelir!Yakınlarınınhuzurunuherşeyinüstündetutanbirinsanülküselyaşamdanbütünüylevazgeçmelidir. Parlakbirşimşekçaktıdışarıda.Buışıkdeğiştirdisanki Vlasiç’in düşüncelerinin akışını. Gelip Pyotr Mihayloviç’in yanınaoturdu.Oandahiçgereğiolmayanşeylerdensözetmeyebaşladı: —KızkardeşinetapıyorumPetruşa.Senigörmeyegelirkeniçimde,tapınağagidiyormuşumgibibirduyguoluyordu gerçektentapınıyordumZina’ya.Şimdidegüngeçtikçebüyüyoronaolansaygım.Karımolmaktandahaöte,dahayücebirşeydirbenimiçino!Çokyüce!(KolunusalladıVlasiç.) Kutsalvarlığımdırobenim.Burayageldiğigündenberi,bir tapınağagirergibigiriyorumevime.Bulunmaz,olağanüstü, çokçokyücebirkadındırZina! 312

Komşular

“Geneaynılaf!”diyegeçirdiiçindenPyotrMihayloviç; “kadın”sözcüğühoşunagitmemişti. —Nedenolağanyollaevlenmediniz?–diyesordu.–Boşanmakiçinnekadaristiyorkarın? —Yetmişbeşbin. —Azsayılmaz.Pekipazarlığaotursanız? — Bir kapik inmez. Korkunç bir kadındır, kardeşim. (Göğüs geçirdi Vlasiç.) Daha önce hiç sözünü etmemiştim sana, onu anımsamak tiksinti veriyordu bana da ondan… amasırasıgeldişimdi,anlatacağım.Güzel,duygulubiranın etkisi altında evlendim onunla. Ayrıntılarını istersin belki: Bizim alayın tabur komutanlarından biri on sekiz yaşında birkızlaişipişirmiş,anlayacağın,düpedüzkandırmışkızı, ikiayyaşamışonunla,sonradayüzüstübırakmış.Kızcağızındurumuperişandıkardeşim.Utancındananababasının yanına dönemiyordu. Onlar da istemiyorlardı onu zaten, “sevgilinbıraktıysa,sendegitkışlalardasatkendini.”diyorlardı.Alaydakiarkadaşlarçoküzülüyorlardı.Aslındaonlar dapekokadardürüst,iyideğillerdiama,durumçokçirkindi.Bualçaklığıyapantaburkomutanınıellerindengelseçiğ çiğyiyeceklerdi.Sonra,pisherifebirdersvermekamacıyla, ondannefretedenteğmenler,asteğmenlerperişandurumdakikızayardımiçinimzakarşılığındaparatoplamayabaşladılar.Küçükrütbeligençsubaylarolarakbizlerdebirkararavarmakiçinkendiaramızdatoplanmış,kimimizbeş,kimimizonrubleveriyorduk;iştetamoandabirşimşekçaktıkafamıniçinde.Birkahramanlıkyapmakiçindurumson dereceelverişligöründübana.Hemenkızakoştum,duyduğumüzüntüyüheyecanlıbirdilleaçıkladımona.Yanınagiderkende,sonralarıonunlakonuşurkendehaksızlığauğramış, horlanmış bir zavallı olarak çok seviyordum onu. Evet… Öyle oldu ki, bu olaydan bir hafta sonra evlenme önerisinde bulundum ona. Komutanlıkla arkadaşlarım bu evliliğimi subaylık onurumla bağdaştıramadılar. Daha da 313

Anton Pavloviç Çehov

heyecanlandırdıbenibu.Anlatabiliyormuyum,sonraoturupuzunbirmektupyazdım.Bumektubumdadavranışımın alayıntarihinealtınharflerlegeçmesigerektiğinikanıtlamayaçalışıyordum.Mektubukomutana,birkaçkopyasınıda arkadaşlarıma yolladım. Heyecana kaptırmıştım kendimi. Mektubumdasuçsayılabilecekbazıyerlerdevardı.Alaydan ayrılmamıistediler.Hâlâsaklarımbumektubunkaralamalarını…Birgünveririmdeokursun.Büyükbircoşkuvardı bumektupta.Nedürüst,aydınlıkanlarımınolduğunugörüyorsunişte.İstifamıveripburayageldim.Babamufaktefek borçlarbırakmıştı,paramyoktu;karımsadahailkgünden birtakım dostlar edindi kendine, gösterişe, kâğıt oyununa daldı,sonundaçiftliğiipotekettirmekzorundakaldım.Kötü bir yaşam sürdürüyordu karım. Anlatabiliyor muyum? Komşularımıniçindedebirteksenolmadınsevgilisi.İkiyıl sonra, elimde avucumda ne varsa hepsini alıp kente gitti. Evet…Şimdiyıldabinikiyüzrubleyolluyorumona.Korkunçbirkadındır!BirtürsinekvardırPetruşa,bilirmisin? Kurtçuğunugelipörümceğinsırtına,örümceğinonuatamayacağıbirbiçimdebırakır.Örümceğeyapışırkurtçuk,onun yüreğindenkanemerekbüyür.Bukadındaöyleişte,benim sırtıma yapıştı, yani onun gibi bir kadınla evlendiğim için nefretediyorbenden,küçükgörüyorbeni.Soyludavranışım acınacakbirdavranışolarakgörünüyorona“Akıllıolanbıraktıbeni,salakolandaaldı,”diyor.Onagöre,ancakzavallıbirbudalayapabilirbenimyaptığımı.Buçokacıveriyor banakardeşim.AyrıcaşunudasöyleyeyimPetruşa,kaderin bircilvesibu…kötübiroyunu. PyotrMihayloviç,Vlasiç’idinliyor,şaşkınlıkiçindesoruyordu kendi kendine: Neyinden hoşlanmıştı Zina bu adamın?Gençsayılmazdı–kırkbiryaşındaydı–sıska,karakurubirşeydi,göğsüdaracık,burnusivriydi,sakalınaakdüşmüştü.Ağzındabirşeylergeveliyormuşgibikonuşur,hastaymışgibigülümser,konuşurkenkollarınıacayipbirbiçim314

Komşular

desallardı.Nesağlığıvardı,negözehoşgelenerkekçedavranışları,negörgüsü,neneşesi…Donuk,kişiliğianlaşılmayanbirinsandı.Kötügiyinirdi,herhalindebirbezginlik,hüzün vardı, “günün istemlerine karşılık vermedikleri” yani onlarıanlayamadığıiçinşiiride,resimsanatınıdaönemsemezdi,müzikduygulandırmazdıonu.Topraksahibiolarak hiçiyideğildi.Çiftliğinitambirbaşıbozukluğuniçinebırakmış,ipotekettirmişti.İkinciipoteğeyüzdeonikifaizödüyordu,ayrıcaonbindesenetliborcuvardı.Faizleriödeme yadakarısınaparayollamazamanıgelince,yüzündeeviyanıyormuş gibi bir anlatımla önüne gelenden borç isterdi. Böylezamanlargözübirşeygörmez,kışlıkyakacağınıntümünü beş rubleden, samanının yığınını üç rubleden satar, sonra uşaklarına, sobayı bahçe parmaklıklarıyla, limonluğunçerçeveleriyleyakmalarınısöylerdi.Çayırlarındabirşey bırakmamışlardı domuzlar. Korusunda yeni fidan ekilen yerlerdeköylülerinhayvanlarıdolaşırdı,büyükağaçlarıda gündengüneazalmaktaydı.Bahçesindeveavlusundayerlerdekovankalıpları,paslıkovalarsürünürdü.Nebiryeteneği vardı,nedeTanrıvergisibirbecerisi…insangibiyaşamak içinolağanbirözelliğibileyoktu.Günlükyaşamdasonderecesaf,zayıfbirinsandı.Aldatmak,oyunagetirmekişten biledeğildionu,boşunaköylüleronuniçin“anasınınkuzusu”demiyorlardı. Liberallerdendi,bölgedeateşlibirliberalolarakbilinirdi, amaliberalliğindebilecansıkıcıbirşeyvardı.Özgürdüşüncelioluşundabirdeğişiklik,birheyecanyoktu;coşmasıda, kızıpköpürmeside,sevinmesidetekdüzeydi,etkisizdi,durgundu.Çokçokheyecanlıolduğuzamanlarbilebaşınıkaldırmaz, kamburu çıkmış oturuşunu sürdürürdü. Ama en cansıkıcıyanıdagüzel,dürüstdüşüncelerinibileanlatırken takındığıopekağırbaşlı,kurnaztavrıydı.Öyleki,onudinlerkenbunlarınbasit,modasıgeçmişdüşüncelerolduğuduygusuna kapılırdı insan. Yaşamının dürüst, parlak anların315

Anton Pavloviç Çehov

dan,engüzelyıllarındantoplumönündeherzamankiderin anlamlı,ağırtavrıylasözetmeyebaşladığında,gerilerdekalmışgeçliğindenheyecanlasözederkende,otuzyaşındauzun gömlekgiydikleri,almamater’lerininöğütleriniunuttukları içinRuslaraçatarkendeonudinleyenlereski,çokönceleri okuduklarıbirşeyianımsargibiolurlardı.Geceyievindegeçirecek olursanız, gece masanızın üzerine Pisarev’i1 ya da Darwin’i koyar; onları okuduğunuzu söylerseniz, gidip bu kezDobrolyubov’ugetirirdi. Bölgedeözgürdüşünceliliktibununadı,çoğukimsede özgür düşünceli olmaya masum, zararsız bir gariplik diye bakıyordu.Nevarki,sonderecemutsuzediyorduonubu. Deminsözünüettiğikurtçuktuonuniçinbuözgürdüşüncelilik.Sıkısıkıyapışmıştıona,yüreğindenkanemiyordu.Geçmişteki, Dostoyevski’ninkilere benzeyen tuhaf bir evlilik, karmakarışıkbirelyazısıyla,amaalabildiğineduyguluyazılmışmektuplar,kopyalar,sonugelmeyençatışmalar,anlaşma çabaları, sonra borçlar… kimseye bir yararı olmayan şeylerdibütünbunlar.Nekendine,nedebaşkalarına.Şimdi deeskidenolduğugibiuğraşıpduruyordugene.Yapabileceğibirkahramanlıkarıyor,burnunubaşkalarınınişinesokuyordu.Eskidenolduğugibi,herfırsattauzunmektuplaryazıpkopyalarınıçoğalttırıyordugene;köyyönetimkurulları üzerine,elsanatlarınınkalkındırılması,peynirüreticilerinin örgütlenmesiüzerinehepaynıkalıptançıkmausandırıcıkonuşmalarınınsonugelmiyordu…Onlarıbeynindedeğilde, birmakinedehazırlıyormuşgibihepsibirbirininaynıydısöylediklerinin.Sonra,sonunereyevaracağıbilinmeyenşuZina olayı! Öte yandan, gençti Zina daha –yirmi iki yaşındaydı– güzeldi, çekiciydi, hayat doluydu. Kahkahaları çınlatırdı eviniçini,konuşkandı,tartışmayıçokseverdi,müziğedüşkündü.Giyinipkuşanmayı,evdöşemeyiiyibilirdi.Evinde çizme,ucuzvotkakokanböylebirodanınbulunmasınada 316

Komşular

dayanamazdı.Odaliberaldi,amaonunözgürdüşünceliliğindebirgüçtaşması;güçlü,gözüpekbirgençkızıngurur düşkünlüğü;başkalarındandahaiyi,dahailgiçekiciolmayatutkudolubiristekvardı…NasılolmuştudasevebilmiştiVlasiç’i? “BirDonKişotbuadam,”diyedüşünüyorduPyotrMihayloviç,“inatçıbirfanatik,birmanyak.Zinadabenimgibiiradesiz,zayıfyaradılışlı,yumuşakhuylu…Oda,bende hiç karşı koymadan hemen indiriveririz yelkenleri… Sevdi buadamı.Herşeyekarşınbendesevmiyormuyumonu…” PyotrMihayloviçiyi,dürüst,amadargörüşlü,tekyanlı birinsansayardıVlasiç’i.Onunheyecanlarındada,acılarındada,dahadoğrusutümyaşamındayakındakiyüceülküya dauzaktakiyüceülküdiyebirşeybulamaz,ondayalnızca cansıkıntısı,birdeyaşamabeceriksizliğigörürdü.Onunfedakârlığınıda,kahramanlıkyadadürüstcoşkudediğiher şeyinideyararsızbirgüçharcaması,gereksizmanevraatışları–amaçokbarutgidiyordubuatışlara–olarakgörürdü. Vlasiç’inolağanüstüdürüstlüğünü,düşüncelerinindoğruluğunatutkuylainanmasınıiseçocukça,hattadengesizbulurdu.Vlasiç’inbasitiyüceylekarıştırmaktaömrüboyuncagösterdiğisözdeakıllılığa,budalacaevlenmesine,bunubirkahramanlık saymasına, sonra başka kadınlarla ilişki kurup, bundabirülkününutkusunugörmesinegelince…düpedüz anlaşılmazşeylerdibunlar. AmagenedeseverdiVlasiç’iPyotrMihayloviç.Ondabir gücünvarlığınıhissederdi.Nedense,onakarşıkoyacakgücü bulamazdıkendinde. Yağmurungürültüsüaltında,karanlıktabirazdahakonuşmak için iyice yaklaştı ona Vlasiç. Karısının öyküsüne benzeruzunbiröyküdahaanlatmayakoyulmakiçinöksürmüştübile.AmaonudinleyecekdurumdadeğildiPyotrMihayloviç.Birazsonrakızkardeşinigöreceğidüşüncesiyüreğinisıkıştırıyordu.Yumuşakbirsesle, 317

Anton Pavloviç Çehov

—Haklısın–dedi,–şansıniyigitmedi,öyleama,asılkonumuzdanuzaklaştık…Budeğildikonumuz. — Sahi, çok doğru söyledin. Asıl konumuza dönelim. (AyağakalktıVlasiç.)ŞunusöyleyeceğimsanaPetruşa:Vicdanımıztemizdirbizim.Nikâhlıdeğiliz,amaevliliğimizinen küçükbireksikyanıyoktur…bunusanakanıtlamayaçalışmamdagereksizdiraslında,senindinlemende.Sendeenaz benimkadardüşünebilirsin.HemTanrı’yaşükür,bukonuda görüşayrılığıdaolamazaramızda.Benimgeleceğimegelince, hiç korkutmamalı seni geleceğim. Alnımdan ter yerine kan akanadekçalışacağım,geceleriuyumayacağım…sözünkısası,Zina’yımutluetmekiçinbütüngücümükoyacağımortaya:Güzelbiryaşamıolacakkızkardeşinin.Bunuyapıpyapamayacağımımısoracaksın?YapacağımPetruşa!İnsanheran aynışeyidüşünürse,emelineulaşmasıhiçdegüçolmaz.Ama hadiZina’nınyanınagidelimartık.Sevindirelimonu. Pyotr Mihayloviç’in kalbi küt küt vurmaya başlamıştı. Kalkıp, Vlasiç’in arkasından antreye çıktı, oradan salona geçtiler. Bu geniş, kasvetli salonda piyanodan, bir de hiç kimseninhiçbirzamanoturmadığı,bronzişlemeliuzunbir sıraeskisandalyedenbaşkabirşeyyoktu.Hiçkonuşmadan salondanyemekodasınageçtiler.Burasıdageniş,kasvetliydi;odanınortasındaikibölmeli,altıtanekalınayağıolanbir masa,masanınüstündedeyalnızcabirmumvardı. Tasvirdolabınıandıranbüyük,kırmızıkutuluduvarsaatiikibuçuğugösteriyordu. BitişikodanınkapısınıaçtıVlasiç, —Zina’cığım,Petruşaburada!–dedi. Çabukbirayaksesiduyuldu.Zinagirdiyemekodasına. Uzunboylu,toplubirkızdıZina.Yalnızcayüzüçoksoluktu.PyotrMihayloviçonuevdesonkezgördüğüzamankigibi,genesiyahetekliği,kırmızıbluzuvardıüzerinde,belinde deoiriörmekemer.Birkolunuağabeyininboynunadoladı, yanağındanöptüonu. 318

Komşular

—Neyağmur!Grigoridebiryeregitti,kocaevdeyalnız kaldım. Şaşırmışbirhaliyoktu.Ağabeyineevdekigibiiçten,heyecansızbakıyordu.OnuböylegörüncePyotrMihayloviç’in şaşkınlığıdageçti.Masayaotururken, —Yağmurdankorkmazsınsen–dedi. —Korkmamama,buradaodalarçokbüyük,evdeeski, gökgürledikçe,kapkacakdolubirdolapgibitıngırdıyorher yanı.(AğabeyininkarşısınaoturduZina.)Aslındasevimlibir ev.Herodanınbiranısıvar.Düşünebiliyormusun,benim odamdaGrigori’ninbabasıkendinivurmuş. Vlasiç, — Ağustosta para geçecek elime, bahçedeki küçük evi onaracağım–dedi. Zinaanlatmayısürdürüyordu. —Yağmuryağarken,gökgürlerkenGrigori’nindedesini anımsıyorumnedense.Burada,yemekodasındakırbaçlabir adamöldürülmüş. Vlasiç,gözleriniiriiriaçıpPyotrMihayloviç’ebakarak, —Gerçekbirolaydırbu–diyedoğruladı.–Binsekizyüz kırkyıllarındaOliveradındabirFransızkiralamışburasını. Kızınınresmihâlâtavanarasındabiryerdedir.Hoşbirkızmış.BabamınbanaanlattığınagöreOliver,bilgisizlikleriyüzünden küçük görürmüş Rusları, çirkin bir biçimde alay edermişonlarla.Köypapazının,çiftliğinönündengeçerken yarımverstaötedeşapkasınıçıkarmasını,Oliverailesiarabaylaköyüniçindengeçerkenkiliseninçanınınçalınmasını istermiş. Kölelere, genel olarak aşağı tabakadan insanlara karşıdavranışlarıdahadaküçükdüşürücüymüş.Gününbirinde,Gogol’ünpapazokuluöğrencisiFomaBrutgibi,Rusya’nın temiz ruhlu yersiz yurtsuzlarından biri geçiyormuş yoldan. Geceyi burada geçirmek istemiş. Kâhyalar hoşlanmışlar ondan, büroya yerleştirmişler onu. Bundan sonraki olaylarıçeşitlibiçimlerdeanlatıyorlar.Kimileripapazokulu 319

Anton Pavloviç Çehov

öğrencisininköylüleriayaklandırmayaçalıştığını,kimileride Oliver’inkızınınbugencetutulduğunusöylüyorlar.Anlatılanlardanhangisiningerçekolduğunubilmiyorum,amagüzelbirakşambuodayaçağırtmışonuOliver,sorguyaçekmiş,sonradakırbaçlanmasınıemretmiş.Düşünebiliyormusun,şumasadaoturmuş,Bordoşarabınıyudumlarkenatbakıcılarıdapapazokuluöğrencisinikırbaçlıyormuş…Gence adamakıllıişkenceettirmişolacakki,sabahakarşıölmüşzavallı.Cesedinikaldırıpbiryeregötürmüşler.Koltoviç’inhavuzunaattıklarınısöylüyorlar.Olayıpolisehabervermişler, ama–kimleregerekiyorsa–birkaçbinyedirmişFransız,sonradaçekipAlsace’agitmiş.Oaradakirasüresidebitmişmiş zaten…Buişdeböylecekapanmış. Zinaürpererek, —Nealçakinsanlarvarşudünyada!–dedi. —BabamOliver’ide,kızınıdaçokiyianımsıyordu.Kızınsonderecegüzel,aynızamandadatuhafhuyluolduğunu söylerdi. Bence, anlatılanların hepsi vardı papaz okulu öğrencisinde. Hem köylüleri kışkırtmış, hem de Fransız’ın kızınıbaştançıkarmayaçalışmıştı.Belkipapazokuluöğrencisibiledeğildi,kendiniöyletanıtanbirdüzenbazdı… Düşüncelere dalmıştı Zina. Papaz okulu öğrencisi ile Fransız kızın öyküsünün onu uzaklara götürdüğü belliydi. PyotrMihayloviç’e,sonbirhaftaiçindeZinahiçdeğişmedi, yalnızcarengibirazsoldugibigeliyordu.Ağabeyiylebirlikte Vlasiç’e konuk gelmiş gibi rahat, olağan bir duruşu vardı. ÖteyandanPyotrMihayloviçkendiiçindebirdeğişikliğin olupbittiğinihissediyordu.Gerçektende,eskidenherkonudaserbestçekonuşabilirdikızkardeşiyle,oysaşimdi“Nasılsınburada?”gibibasitbirsoruyubilesoramıyordu.Yersiz, gereksizgörünüyorduonabusoru.BöylebirdeğişiklikZina’nıniçindedeolmuştugaliba.Annesinden,evden,Vlasiç ileolanserüvenindensözetmeyierteleyipduruyordu.Kendinitemizeçıkarmayaçalışmıyor,resminikahınkilisenikâhındaniyiolduğunusöylemiyor.Heyecanlanmıyor;dalmış, 320

Komşular

Oliver’inöyküsünüdüşünüyordu…NiçinOliver’densözetmişlerdidurupdururken? Zina, —İkinizindeomuzlarınızıslanmışyağmurdan–dedi. Sevinçdolubirgülümsemeaydınlattıyüzünü.Ağabeyiile Vlasiçarasındakibuküçükbenzerlikduygulandırmıştıonu. PyotrMihayloviçdurumununtümaçıklığını,korkunçluğunuhissetibirden.Bomboşevini,kapağıkapatılmışpiyanoyu,şimdihiçkimseninayağınıbasmadığıZina’nınaydınlıkodasınıanımsamıştı.Bahçelerininikiyanıağaçlıyollarında,kumdagençbirkızınküçücükayaklarınınizlerininartık olmadığı,akşamçayındanöncekimseninçınçınötenkahkahalaratarakyüzmeyegitmediğigelmiştiaklına…Taçocukluğundanberigiderekdahabirbağlandığı,kimileyin,sıcakderslikteotururkendüşünmeyisevdiğioaydınlık,otemizlik,neşe–evleriniyaşamla,ışıkladolduranherşey–temelligitmiştiartık,yitmişti.Birtaburkomutanınınbiçimsiz öyküsüne,yücegönüllübirasteğmenin,ahlaksızbirkadının, kendinivuranbirbabanınöykülerinekarışmıştı…Şimdiannesindensözetmek,yadageçmişingerigelebileceğiniummakaçıkseçikolanıgörememekolurdu. DoludoluolmuştuPyotrMihayloviç’ingözleri.Masanın üzerinde eli titriyordu. Ağabeyinin ne düşündüğünü anlamıştıZina,onungözleridekızardı,doludoluoldu.Vlasiç’e döndü. —Grigori–dedi,–burayagel! İkisibirliktepencerenindibinegittiler.Oradafısıltıylabir şeylerkonuşmayabaşladılar.Vlasiç’inZina’yadoğrueğilişindende,Zina’nınVlasiç’inyüzünebakışındandaartıkher şeyinbittiğini,konuşacakbirşeyinkalmadığınıbirkezdaha anladıPyotrMihayloviç.Zinadışarıçıktı. Vlasiç,kısasürenbirsessizliktensonra,elleriniovuşturarak,gülümseyerekbaşladısöze: —Böyleiştekardeşim.Deminyaşamımızıntambirmutlulukolduğunusöylemiştimsanaama–nasıldemeli–edebi321

Anton Pavloviç Çehov

yatyönündenböylesöylemiştimkuşkusuz…Aslındamutlulukduygusunuhenüztadamadık.ÇünküZinahepseni,annenidüşündüdurdu,acıçekti;onunbudurumunugördükçe bende üzüldüm. Özgür yaradılışlı, gözü pek bir kızdır, ama –doğrusunu istersen– bunca yıllık alışkanlıklarından kopmakağırgeliyorona.Sonraçokdagençhenüz.Hizmetçiler“küçükhanım”diyorlarona.Saçmagibigeliyorinsana ama,huzursuzediyoronubu.Durumböyleiştekardeşim. Zinabirtabakçilekgetirdi.Onunarkasından,görünüşüyleağzıvardiliyok,yumuşakbaşlıbirkadınabenzeyen ufaktefekbirodahizmetçisigeldi.Sütdolubirtestiyimasanınüzerinekoydu,yerlerekadareğilerekselamverdi…Eski eşyalarlaortakbiryanıvardıbukadının,onlargibidonuk, hüzünlüydü. Yağmurdinmişti.PyotrMihayloviççilekyiyor,Vlasiçile Zinakonuşmadanonabakıyorlardı.Gereksiz,amakaçınılmaz olanşeydensözetmeninzamanıgiderekyaklaşıyordu.Üçüde sezinliyorlardıbunu.GenedoludoluolduPyotrMihayloviç’in gözleri.Çilektabağınıöteyeitti,artıkgitmekzamanınıngeldiğini,yoksageçkalacağını,hembelkigeneyağmuryağacağını söyledi.Zina’nın–kibarbirinsanolarak–evdekilerden,yeni yaşamındansözetmesiningerektiğiangelmişti. Çabukçabukkonuşarak, — Sizde ne var ne yok? –diye sordu.– (Soluk yüzünde kaslarçekilmeyebaşlamıştı.)Annemnasıl? PyotrMihayloviç,kızkardeşininyüzünebakmadancevapverdi: —Bilirsinannemi… Zina,ağabeyininceketininkolundantutup, —OlanlarlailgiliçokdüşündünsenPetruşa–dedi. KızkardeşininnebüyükbirgüçlüklekonuştuğunufarkındaydıPyotrMihayloviç —Çokdüşündün–diyedevamettiZina.–Söylebana, anneminGrigoriilebarışabileceğini…dahadoğrusubudurumukabuledebileceğiniumabilirmiyiz? 322

Komşular

İyice yaklaşmıştı ağabeyine, gözlerinin içine bakıyordu. KızkardeşiningüzelliğikarşısındaşaşırmıştıPyotrMihayloviç, ilk kez bu kadar güzel görüyordu onu. Annesine pek benzeyen,elüstündebüyütülmüşkızkardeşininVlasiç’inyanında,donukduruşluodahizmetçisinin,altıayaklımasanın yakınında;birinsanınkırbaçlaöldürüldüğübirevdeyaşadığı,şimdionunlaevlerinegelmeyeceği,buradakalacağıdüşüncesi inanılmaz ve saçma geliyordu ona. Kız kardeşinin sorusunacevapvermeden, —Annemibilirsin…–diyeyineledi.–Benceiyidüşünüp taşınmalısınız…birşeyleryapsanız,ondanözürdileseniziyi olurdusanıyorum… —Amaözürdilemekdavranışımızınkötüolduğunukabuletmekolur.Anneminhuzuruiçinyalansöylemeyebile hazırım,amabiryararıolmazbunun.Bilirimannemi.Neysebakalımzamannegösterecek!(Engüç,ağırolankonuşulupbittiğiiçinneşelenmiştiZina.)Beş,onyılsıkarızdişimizi,dayanırız,biryolgösterirbizeTanrı… Ağabeyinin koluna girdi, karınlık koridordan geçerken iyicesokulduona. Dışarı çıktılar. Pyotr Mihayloviç, “Hoşça kalın” dedi, atınabindi.ZinaileVlasiç,onuyolcuetmekiçinyürüdüler yanısıra.Derinbirsessizlikvardıdoğada,havaılıktı,tatlı tatlı saman kokuyordu. Gökyüzünde bulutların arasından yıldızlarparlıyordu.Vlasiç’in,üzücüçokşeygörmüşgeçirmişeskibahçesikaranlığabürünmüşuyuyordu.İçindenatlageçmek,şimdinedensebirhüzünveriyorduinsana. Vlasiç, —BugünöğledensonragerçektençokhoşdakikalargeçirdikZinaile!–dedi.–Amerika’yagöçsorunuylailgiligüzel biryazıokudumona.SendeokumalısınoyazıyıPetruşa! Okumalısın!Gerçektenilginçbiryazı.Dayanamadım,yazarınaverilmeküzerebirmektupyazdımdergiye.Yalnızcabir satır:“Teşekküreder,dürüsteliniziiçtenliklesıkarım!” 323

Anton Pavloviç Çehov

“Anlamadığın şeylere sokma burnunu lütfen!” demek geldiPyotrMihayloviç’iniçinden,amasöylemedi,sustu. Vlasiçatınsağyanında,Zinasolyanındayürüyorlardı. Evedönmeleriningerektiğiniikisideunutmuştusanki.Oysaıslaktıyerler,Koltoviç’inkorusunadaçokkalmamıştıartık.PyotrMihayloviç,ikisinindeondanbirşeybeklediğini, amabununneolduğunukendilerinindebilmediklerinihissediyordu.Acımayabaşlamıştıonlara.Şimdi,atınikiyanındauysal,dalgınyürürlerkenonlarınmutsuzolduklarından, mutlu olamayacaklarından kuşkusu yoktu. Aşkları üzücü, düzeltilemeyecekbirhataolarakgörünüyorduona.Acıma duygusu,onlarahiçbirbiçimdeyardımedemeyeceğidüşüncesigeneağırbirruhsaldurumasokmuştuonu.Böyleanlarında,yüreksızısındankurtulmakiçinhertürlüfedakârlığa hazırolurdu. —Sıksıkgelipgecesizdekalacağım–dedi. Amagerilemişgibihissettikendinioanda.Yeterbulmadıbunu.AyrılmakiçinKoltoviç’inkorusunundibindedurduklarındaZina’yadoğrueğildi.Omzunadokunarak, —HaklısınZina–dedi.–İyiettin! Sonra, daha konuşmamak, hüngür hüngür ağlamaya başlamamakiçinmahmuzladıatını,dörtnalagirdikoruya. Karanlığagirincedönüpgeriyebaktı.ZinaileVlasiç’inyolda,heyecanlıheyecanlıkonuşarakevedoğruyürüdüklerini gördü.Vlasiçgenişadımlarla,Zinaiseonunyanındaçabuk çabukadımatarakkoşuyormuşgibiyürüyordu. “Beyinsiz bir kocakarıyım ben,” diye geçirdi içinden PyotrMihayloviç.“Sorunuçözmeyegelmiştim,dahadaberbatettimdurumu.Neysecanım,olanolduartık!” İçindesıkıntıvardı.Korudançıkıncayavaşladı,sonrahavuzunyanındadurdurduatını.Biryerdehiçkıpırdamadan oturmak, düşünmek istiyordu. Ay ağır ağır yükseliyordu. Karşı kıyıda kırmızı bir direk gibi yansıyordu ışığı suda. Uzaklardabiryerdegökgürlüyorduderinden.PyotrMihay324

Komşular

loviç gözlerini kırpmadan suya bakıyor; kız kardeşinin umutsuzluğunu,yüzündekiiçacısıdolusolukluğu,yüzkızartıcı durumunu çevresindekilerden gizlemeye çalışırken bakışının ne denli soğuk, kuru olacağını düşünüyordu. Onungebeliğini,annesininölümünü,onutoprağaverişlerini, Zina’nın o anda duyacağı dehşeti getiriyordu gözünün önüne…Geleneklerekörükörünebağlı,mağrur,yaşlıkadınıyüzdeyüzöldürürdübusıkıntı.Geleceğinkorkunçtablolarıbeliriyorduönünde;karanlık,kıpırtısızsuda,solukkadınkaraltılarıarasında–ödlek,zayıf,yüzündesuçluymuşgibibiranlatımla–kendinigörüyordu… Yüzadımötede,sağda,havuzunkıyısındabirşeyduruyordukaranlıktakıpırdamadan.Biradammı,yoksabirkütükmüydübu?ÖldürüldüktenbuhavuzaatılanpapazokuluöğrencisinianımsadıPyotrMihayloviç… Bir hayalete benzeyen karaltıya bakarak düşünüyordu: “HiçdeinsancabirdavranışdeğilOliver’inki,amaşöyleya daböyleçözümlemişsorunugene.Oysabenbirşeyçözümlemedim,karıştırdımişleriyalnızca.Düşündüğünüsöylemiş, yapmış Oliver, bense düşündüğümü söyleyemiyorum da, yapmıyorum da. Aslında ne düşündüğümü bile kesinlikle bilmiyorumya…” Atınısürüpkaraltıyayaklaştı.Yıkılmışeskibiryapıdan ayaktakalmışçürükbirdirekti. Koltoviç’inkorusundan,çiftliğindendoğrutatlıbirinci çiçeği kokusu geliyordu. Pyotr Mihayloviç havuzun kıyısı boyuncagidiyor,hüzünlesuyabakıyordu.Belleğinişöylebir yoklayınca,şimdiyekadarhiçbirzamandüşündüğünüsöylemediği,yapmadığı,insanlarındaonaaynıbiçimdekarşılık verdiklerikanısınavardı.Buyüzdengeçmişyaşamıyıldızlı gökyüzününyansıdığı,yeryersazlarlakaplışusugibikaranlıkgörünüyorduonaşimdi.Budurumundadüzeltilemeyeceğinidüşünüyordu. 1892 325

Siyahlar Giymiş Keşiş 1 Asistan Andrey Vasiliç Kovrin çalışmaktan yorulmuştu artık.Sinirlerideçokbozuktusonzamanlarda.Doktoragitmiyordu.Ancakiçkisofrasındabirdoktorarkadaşınasöz arasındaşöylebiranlatmıştıdurumunu.Arkadaşıilkbahar ileyazıköydegeçirmesinisalıkvermiştiona.TamogünlerdedeTanyaPesotskaya’danuzunbirmektupalmıştı.Borisovka’yaçağırıyorduonuTanya.Yazınonlarınkonuğuolmasınıyazıyordu.Sonundakendisidebirazhavaalmasıgerektiğinekararvermişti. Önce–nisanda–kendiköylüKovrinka’yagitti.Birbaşınaüçhaftakaldıorada.Sonra,yollarındüzelmesinibekleyiparabasınabindi,eskivasisi,öğretmeni,Rusya’nınünlü meyvecilik uzmanı Pesotski’nin köyüne yollandı. Kovrinka’danPesotskilerinköyüBorisovka’yaençokyetmişverstayolvardı.İlkbahardayumuşamışşosederahat,kapalıbir arabaylahoşbiryolculukyapmıştı. Pesotski’nin sütunlu, sıvaları dökülmüş aslan heykelleriylesüslü,kapısındaresmigiysilibiruşakdurançokbüyük birevivardı.İngilizusulüdüzenlenmiş,kasvetli,sade,eski parkevdenhandiysebirverstaöteye,çayakadaruzanıyor; oradaçıplakköklerikıllıhayvanpençelerigibidışarıdakal327

Anton Pavloviç Çehov

mışçamağaçlarınınbüyüdüğükiltoprak,dikyamaçtason buluyordu.Yamacınaltındasoğuksoğukparlardısu.Çulluklaracıacıbağrışarakuçuşurlardı.İnsanın,isterseoturup birbaladyazabileceğişiirdolubiryerdiburası.Amaevin çevresindede,avludada,fidanlıklarıylabirlikteotuzhektarlık bir alanı kaplayan bahçede de bambaşka bir hava vardı.Yağmurdaçamurdabileneşe,mutlulukdolardıinsanıniçineburada.Böylesinegüzelgüller,zambaklar,kamelyalar –parlak beyazından kurum gibi simsiyahına kadar– laleler,kısacasıböylesinebirçiçekzenginliğiniPesotski’nin bahçesindenbaşkabiryerdegörmemiştiKovrin.İlkbaharın başıydı.Çiçekliklerinasılgüzelliğicambölmelerdeydidaha, ortayaçıkmamıştı.Ama–özelliklesabahlarıerken,heryaprakta çiğ parlıyorken– bahçeye şöyle bir bakınca iki yanı ağaçlıyollarınkenarındaboyatmış,bahçedeyeryeraçmış çiçeklerdeyetiyorduinsanınkendiniincegüzelliklerülkesindehissetmesine. Bahçeninsüsünüoluşturan,Pesotski’ninküçümserbirtavırla“ufaktefek”dediğişeylerbirzamanlar–çocukluğunda–büyülerlerdiKovrin’i.Nemucizeler,güzellikleryaratılmıştıburada,doğaylanealaylaredilmişti.Meyveağaçlarındanikilisıralarvardıburada.Piramitbiçimiverilmişbirarmutağacı,kürebiçimindemeşeler,ıhlamurlar,elmaağacından bir şemsiye, taklar, ailenin armaları, kollu şamdanlar vardı. Hatta erik ağaçlarından –Pesotski’nin meyveciliğe başladığıtariholan–1862yazılıydıbiryerde…Dolaşırken, palmiyelerinki gibi dümdüz, sağlam bedenli yüksek, güzel ağaçlarıdarastlıyorduinsan.Bunlarınbektaşiüzümüyada frenküzümüağacıolduğunuancakdikkatlibakıncaanlayabiliyordu.Amabahçeyeenbüyükneşeyi,canlılığıkazandıran buradaki sürekli kıpırdanıştı. Sabah erkenden akşama kadarağaçların,fidanlarındiplerinde,ikiyanıağaçlıyollarda,tarhlardaelarabalarıylaçapalarla,süzgeçlikovalarlakarıncagibikaynaşırdıinsanlar… 328

Siyahlar Giymiş Keşiş

Kovrin,Pesotskilereakşam,saatonadoğrugeldi.Tanya ilebabasını,YegorSemyonıç’ıbüyükbirtelaşiçindebuldu. Pırılpırıl,yıldızlıgökyüzüde,ısıölçerdesabahadoğruhavanın dona çekeceğini haber veriyordu. Oysa bahçıvan İvan Karlıçkentegitmişti.Bahçeiçingüvenebilecekleribaşkabir kimsedeyoktu.Yemektesabahayazındansözettileryalnızca.Sonundaşöylekararvermişlerdi:Tanyayatmayacak,saatonikidensonrabahçeyeçıkacak,durumabakacaktı.Saatüçte,belkidahaerkendeYegorSemyonıçkalkacaktı. Kovrin gece yarısına kadar oturdu Tanya ile. Sonra onunlabirliktebahçeyeçıktı.Soğuktuhava.Keskinbirduman kokusu vardı havada. Ticari bölüm dedikleri, Yegor Semyonıç’a her yıl birkaç bin ruble gelir sağlayan büyük bahçedesimsiyah,kesif,keskinbirdumankaplamıştıheryanı. Ağaçları sarmış, Yegor Semyonıç’ın binlerce rublesini dondankorkuyordu…Ağaçlardamadüzenindeydilerburada.Sıralaraskersırasıgibidümdüz,dosdoğruydu.Buaşırı düzlükde,ağaçlarınhepsininaynıboydaolmasıda,dallarının,bedenlerininbirbirinebenzemesidegörünümüpekbir tekdüze,hattasıkıcıyapıyordu.KovrinileTanyagübreyığınlarının, samanların, her çeşit artığın yakıldığı sıraların aralarındanyürüyorlardı.Aradabir,dumanıniçindegölgelergibidolaşanişçilerlekarşılaşıyorlardı.Yalnızcavişneler, erikler,birdeelmalarınbazıcinsleriçiçekaçmıştı.Amabahçeninbütünüdumaniçindeydi.Ancakfidanlıklarınyanında derinbirsolukalabilmiştiKovrin.Omuzlarınıkaldırarak, — Daha çocukluğumda aksırırdım burada dumandan –dedi,–amabudumanınçiçekleridonmaktannasılkurtardığınahâlâermezaklım. —Bulutolmadığızamanlarbulutgörevinigörüyorduman…–diyekarşılıkverdiTanya. —Pekibulutneişeyarıyor? —Kapalı,bulutluhavalardasabahayazıolmaz. —Şaşılacakşey! 329

Anton Pavloviç Çehov

GülümsediKovrin,elinituttuTanya’nın.Gençkızınincesiyahkaşlı,üşümüş,ciddi,genişyüzüylepaltosununrahatçabaşınıoynatmasınaengelolankalkıkyakası,çiyintopladığıgiysisininiçindekizarifbedeniduygulandırmıştıonu. —Tanrım,kocamanolmuşbukız!–dedi.–Beşyılönce, burayasongeldiğimdeçocuktunuzdaha.Öylesıska,uzun bacaklıydınızki!Saçlarınızdümdüzdü,kısacıkgiysilergiyerdiniz,“leylek”diyekızdırırdımsizi…Zamanneleryapıyor! Tanyaderinbirgöğüsgeçirdi. —Evet,beşyıl!–dedi.–Köprülerinaltındançoksugeçti bubeşyılda. DönüpKovrin’inyüzünebaktı.Dahabircanlıekledi: —ElinizivicdanınızakoyupsöyleyinAndryuşa,unuttunuzbizideğilmi?Benimdesorduğumşeyebak?Birerkeksiniz siz, ilginç bir yaşamınız var, büyük bir insansınız… Unutmanızçokolağan!Amaneolursaolsun,bizikendiadamınız, yakınınız saymanızı istiyorum Andryuşa. Buna da hakkımızvardırsanırım. —ÖylesayıyorumzatenTanya. —Doğrumubu? —Evet,doğru. —Evimizdeböylesineçokfotoğrafınızınolmasınaşaştınızakşam.Amabiliyorsunuz,babamınaşırıbirsevgisivardır sizekarşı.Sizibendençokseviyorgibigeliyorbanabazen. Övünüyorsizinle.Birbilimadamısınız,olağanüstübirinsansınız,parlakbirgelecekhazırladınızkendinize.Bubaşarınızı sizionunokutmasınaborçluolduğunuzainanıyor.Bendeengelolmuyorumböyledüşünmesine.Varsınöylesansın. Ortalıkyavaşyavaşağarmayabaşlamıştı.Özellikle,havadadumankümelerinin,ağaçlarıntepelerinindahabirbelirginleşmesinden anlaşılıyordu bu. Bülbüller ötüyor, tarlalardanbıldırcınlarıncıvıltılarıgeliyordu. —Yatmazamanıgeldiartık–dediTanya.–Havaçoksoğuk.–Kovrin’inkolunagirdi.–Geldiğinizgibiçokteşekkür 330

Siyahlar Giymiş Keşiş

ederimAndryuşa.Çokazahbabımızvarburada.Onlarda ilginçolmaktanuzakinsanlar.Çokazahbabımızvarburada.Onlardailginçolmaktanuzakinsanlar.Tekuğraşımız bahçe,genebahçe…başkabirşeyimizyok.Dikim,çapalama…–GülümsediTanya.–Tatlıelma,beneklifrenkelması, mantar,gözaşısı,kalemaşısı…Herşeyimizi,yaşamımızıntümünübahçeyeverdik.Hattaelma,armutağacındanbaşka birşeygörmüyorumdüşerimde.İyi,yaralıbirşeybuelbette,amabazendeğişiklikolsundiyebaşkaşeyleristiyorinsanıncanı.Hatırlıyorum,eskidentatileyadagezmeyebizegeldiğinizde–avizelerin,eşyalarınkılıflarıçıkarılmışgibi–daha biraydınlıkolurdueviniçi.Küçüktümozamanlar,amaanlıyordumgenede. Durmadan konuşuyordu Tanya. Bir duygunluk vardı konuşmasında.Kovrinbirden,yazsonunakadarufaktefek, narin,konuşkankızabağlanabileceğini,onatutulabileceğini…onlarındurumundabununsondereceolağan,doğalolduğunugeçirdiiçinden.Budüşüncehoşbirduyguverdiona, gülmekgeldiiçinden;Tanya’nınkuşkukaplısevimliyüzüne doğru eğildi, alçak sesle iki dize okudu Yevgeniy Onyegin’den: Onyegin, gizlemeyeceğim senden, Çılgınca seviyorum Tatyana’yı… Eve döndüklerinde Yegor Semyonıç kalkmıştı. Uykusu yoktuKovrin’in.İhtiyarlakonuşmayadaldı.Sonraonunla birliktebahçeyeçıktıgene.UzunboyluyduYegorSemyonıç. Omuzlarıgenişti.Göbekliydi.Solukdarlığıvardı,amaher zamançokçabukyürürdü.Öyleki,ayakuydurmakgüçtü ona.Sonderecetelaşlıbirinsandı.Herzamanbiryereyetişmekiçinaceleederdi,birdakikacıkgeçkacakolursa,herşey mahvolacakmışgibibiranlatımolurduyüzünde.Solukalmakiçindurdu. 331

Anton Pavloviç Çehov

— Tanrı’nın şu işine bak kardeşim… –diye başladı.– Gördüğüngibitoprağınüstübuz,amaısıölçeribirsopanın ucunatakıpdörtbeşmetreyukarıkaldır,orasısıcak…Nedenacaba? Kovringülümseyerekkarşılıkverdi: —İnanınbilmiyorum. —Hım…İnsanınherşeyibilmezkuşkusuz…Kişioğlununaklınedenlienginolursaolsun,herşeyisığdıramazsın ona.Yanılmıyorsam,sendahaçokfelsefeyleilgileniyorsun? —Evet,psikolojidersiveriyorum.Amadahaçokfelsefeyleilgileniyorum. —Cansıkıntısındandapatlamıyorsun? —Tersine,büyükbirhazduyuyorumbundan.Yaşama gücüveriyorbanafelsefe. YegorSemyonıçaklaşmışfavorilerinidalgındalgınsıvazlayarak. —Umarımöyledir…–dedi.–Umarım…Başarılarınbeniçoksevindiriyorkardeşim…Çok. Ama birden kulak kesildi Yegor Semyonıç. Yüzü allak bullak oldu. Yana doğru koştu. Çok geçmeden ağaçların, dumankümelerininarasındakayboldugözden.Öfkeli,sinirdentitreyensesiduyulduuzaktan: —Kimbağladıbuatıelmaağacına?Hanginamussuz,alçakherifbağladıbuatıelmaağacına?Sensabırlarverbana Tanrım!Berbatettiler,bukadardahainlikolmazki!Mahvettilerbahçeyi!Rezilettiler!Tanrım! Kovrin’inyanınadöndüğündeyüzündendüşenbinparçaydı.Kollarınıikiyanaaçarak,ağlamaklıbirsesle, —Budinsizimansızmilleteneyapacağımıbilmiyorum! Stepkadenenorezilgecegübretaşımış,sonratutmuşelma ağacınabağlamışatı!Dizginleriöylesıkmışki,üçyerdensoyulmuşağacınkabuğu.Şuişebakın!“Buyaptığınnedir?” diyesorduğumdasütdökmüşkedigibidurupgözlerinikırpıştırmasıyokmu?İpeçekmekbileazdırböylehainleri! 332

Siyahlar Giymiş Keşiş

ÖfkesigeçtiktensonraKovrin’inboynunadoladıkolunu,yanağındanöptü. —Neyse,umarım…Umarım…–diyemırıldandı.–Geldiğine çok sevindim. Ne sevinçli olduğumu anlatamam… Sağol… Sonraherzamankiçabukyürüyüşüyle,yüzündehepotelaşlıanlatımladolaştıbahçeyi.Eskiöğrencisinelimonlukları, camlı bölmeleri, ambarları yüzyılımızın mucizesi dediği ikiarılığıgösterdi. Buaradagüneşdoğmuş,bahçeyiışığaboğmuştu.Hava ısınmıştı.Kovringününgüneşli,neşeli,uzunbirgünolacağınısezinleyincedahamayısınbaşındaolduklarını,önlerinde daha aydınlık, neşeli, uzun bir yaz olduğunu anımsadı. O andaçocukluğundabubahçedekoşupoynarkeniçindekıpırdayanosevinçdolu,gençduygukıpırdandıgene.Bukez kolunuihtiyarınboynunaodoladı,sevgiyleöptüyanağından.İkisideduygulanmıştı.Evedöndüler,antikaçayfincanlarıylaçayiçmeyekoyuldular.Masadaçeşitçeşitkaymaklar, tatlıkurabiyelervardı.BuküçükayrıntılargeneçocukluğunuanımsattıKovrin’e.Bugünilegeçmişinanılarıbirbirine karışıyordu.İnsanıntatlı,yüreğinisıkıştıranbirhazveriyorduonabukarışım. Tanya’nınuyanmasınıbeklediKovrin.Onunlakahveiçti,birazdolaştı,sonrakendiodasınaçekildi,masayaoturup çalışmaya başladı. Dikkatle okuyor, küçük notlar alıyor, arada bir başını kaldırıp pencereden dışarı ya da masanın üzerinde,vazodaki,çiydenhâlâıslakıslaktazeçiçeklerebakıyor;sonrayenidengözlerinikitabaindiriyordu.Hazdan, mutluluktanherdamarıtitriyor,kıpırdıyordusanki. 2 Kovrinköydedekentteolduğugibiyorucu,sıkıntılıbir yaşamsürdürüyordu.Durmadanokuyupyazıyor,İtalyanca çalışıyordu.Dolaşmayaçıktığındabile,birazsonragenema333

Anton Pavloviç Çehov

sabaşınaoturacağıanıdüşünmekhazveriyorduona.Herkesişaşırtacakderecedeazuyuyordu.Gündüzleriyanlışlıkla yarımsaatuyursa,ogecehiçyatmıyor,uykusuzgeçenbir gecedensonrabütüngün,hiçbirşeyolmamışgibidinç,neşelihissediyordukendini. Çokkonuşuyor,çokşarapiçiyordu.Purosuenpahalısındandı.Pesotskileresıksık,hemenhergünkomşukızlargelirler,Tanyailepiyanoçalar,oynarlardı.Aradabirdeçok güzelkemançalanbirdelikanlıgelirdi.Kovringençlerinmüziğinide,şarkılarınıdatutkuyladinler,dinlemektenbitkin düşerdi.Yorgunluktangözlerikapanır,başıyanadüşerdi. Birgünakşamçayındansonrabalkondaoturmuş,okuyordu.OsıradakonukodasındaTanyaile–sopranoydusesi–konukkızlardanbiri–sesikontraltoydu–delikanlınınkemandaeşliğiyleBrag’ınünlüserenadınaçalışıyorlardı.Kovrinseneradınsözlerinekulakveriyor(Rusça’ydısözleri)ama enküçükbiranlamçıkaramıyordu.Sonundakitabıbırakıp dikkatlidinleyinceanladı:Hayaldünyasıaşırıderecedegenişbirgençkız,geceesrarlıbirtakımseslerduymuşbahçede. Busesleröylesinegüzel,öylesinetuhafmışki,gençkızbunların biz ölümlerce anlaşılamadıkları için yeniden göğün sonsuzluklarınadoğruuçankutsalsesuyumuolduğunukabuletmekzorundakalmış.Kovrin’ingözkapaklarıkapanmayabaşlamıştı.Kalktı,konukodasıylasalondauykuluuykuludolaştıbirsüre.MüzikçalışmasıbitinceTanya’nınkolunagirdi,onunlabirliktebalkonaçıktı. —Bugünsabahtanberibirefsanekurcalıyorkafamı–dedi.–Biryerdemiokudumonu,yoksabirisindenmiduydum, bilmiyorum.Amabirşeyebenzemeyen,acayipbirşey.Öncebununaçıkseçikbiryanıolmadığınısöylemeliyim.Bundan bin yıl önce, siyahlar giymiş bir keşiş Suriye’de ya da Arabistan’dabiryerde,çöldeyürüyormuş…Oradanbirkaç milötedebalıkçılar,gölünyüzeyindeağırağıryürüyen,siyahlargiymişbaşkabirkeşişgörmüşler.Buikincikeşişse334

Siyahlar Giymiş Keşiş

raptı kuşkusuz. Şimdi efsanenin görünüşte yadsıdığı optik yasalarınıbiryanabırakındadinleyin.Buseraptanbirserap dahaçıkmış,ondanbirtanedaha,öyleki,siyahlargiymiş keşişin gölgesi atmosferin tabakalarının birinden öbürüne yansıyarakçoğaldıkçaçoğalmış.KâhAfrika’da,kâhİspanya’da,kâhHindistan’da,kâhUzakKuzey’degörüyorlarmış onu…Sonundadünyamızınatmosferindençıkmış,şimdide –yitip gidebileceği koşullara bir türlü düşmeden– evrende dolaşıpduruyormuş.BelkideşuandaMars’dayadaGüney Haçı takım yıldızının bir yıldızından görüyorlardır onu. Amaefsaneninasılönemli,canalıcınoktasışu,canım:Keşişin çölde dolaşmasından tam bin yıl sonra serap yeniden dünyanınatmosferinegirecek,insanlaragörünecekmiş.Sözdebitmeküzereymişbubinyıl…Efsaneyegöre,siyahlargiyinmişkeşişibugünyarınbeklemeliymişiz. —Tuhafbirserap–dediTanya. Buefsanedenhoşlanmadığıbelliydi. Kovringüldü. —İşinasıltuhafyanı,buefsaneyineredenöğrendiğimdir.Neredeokudumonu?Biryerdemiduydum?Yoksadüşümde mi gördüm bu keşişi? Yemin ederim anımsamıyorum.Amaaklımdançıkmıyorbuefsane.Bugünheponudüşündüm. Tanya’yıkonuklarınyanınabırakıpbahçeyeçıktıKovrin.Dalgındalgındolaşmayabaşladıçiçektarhlarınınarasında.Güneşufkayaklaşıyordu.Çiçekler–dahayenisulandıklarıiçinsinirbozanbirkokuyayıyorlardıçevreye.İçerde şarkı söylemeye başlamışlardı gene. Kemanın sesi uzaktan insansesiniandırıyordu.Kovrinbuefsaneyinerededuyduğunuyadaokuduğunuanımsamayaçalışıyordu.Ağıradımlarlaparkagirdi,hiçfarkınavarmadanyamacınbaşımakadaryürüdü. Dikyamaçtaçıplakköklerinarasındanaşağıyauzanan patikadançayınkenarınaindi.Suçulluklarınırahatsızetti 335

Anton Pavloviç Çehov

burada.İkiördeğiürküttü.İçkarartançamlarıntepelerinde batmak üzere olan güneşin son ışınları oynaşıyordu hâlâ, ama suyun yüzü kararmıştı. Kovrin taştan taşa atlayarak karşıyageçti.Şimdiönündehenüzbaşakvermemişgenişbir çavdartarlasıuzanıyordu.Nebirev,nebircanlıvardıgörünürlerdi.Bupatikayıizlerse,insangüneşindeminindiği,şu andagurubunöylesinegörkemlibirkızıllıklakapladığıobilinmez,esrarlıülkeyevarırdısanki. Kovrinpatikadayürürkendüşünüyordu:“Burasınegeniş,özgür,sessiz!Bütündünyabanabakıyorsanki,gizliden gözetliyorbeni,anlamamıbekliyor…” Amabirdalgalanmaoldutarlada.Yumuşakakşamyeli hafifçeokşadıKovrin’insaçlarını.Birdakikasonra–bukez dahagüçlü–birdalgadahageldi.Çavdarlarhışırdadı,arkada çamların boğuk uğultusu yükseldi… Kovrin şaşkınlık içindedurduolduğuyerde.Ufuktayerdengökyüzünekadar kasırgayıyadahortumuandıransimsiyahbirsütunuzanıyordu.Dahaçoksilikbirgölgeyebenziyordu.Amayerinde durmadığı,korkunçbirhızlahareketettiği,özelliklebuyana,Kovrin’inbulunduğuyeredoğrugeldiğiilkbakıştabelliydi. Yaklaştıkça daha bir küçülüyor, belirginleşiyordu. Onayolvermekiçinkendiniyana,çavdarlarınarasınaattı Kovrin,handiysegeçkalıyordu… Siyahlargiymişaksaçlı,simsiyahkaşlıbirkeşiş,ellerini göğsünün üzerinde çapraz yapmış, hızla geçti yanından… Çıplakayaklarayeredeğmiyordu…BeşonmetreuzaklaştıktansonradönüpKovrin’ebakmış,başınıöneeğerekselam vermiş, aynı zamanda kurnaz kurnaz gülümsemişti. Tanrımnesoluk,korkunçderecedesoluk,zayıfbiryüzdüo öyle!Sonragenebüyüyerekçayınüstündengeçti,hiçsesçıkarmadançarptıkilliyamaçlaçamlara,ağaçlarınarasından süzülüpdumangibikayboldugözden. —Yaa,gördünmü…–diyemırıldandıKovrin.–Efsane gerçekmişmeğer. 336

Siyahlar Giymiş Keşiş

Bu tuhaf hayali kendi kendine açıklamaya çalışmadan; keşişin yalnızca siyah giysisini değil, yüzüyle gözlerini de böylesine yakından, böylesine belirgin görebildiği için sevinçli,içindetatlıbirheyecanlaevedöndü. Parkta,bahçedeadamlarsakinsakindolaşıyorlardı.Evde piyano çalıyorlardı… demek yalnız o görmüştü keşişi. OlanlarıTanyaileYegorSemyonıç’aanlatmayıçokistiyordu,amaonunhayalgördüğünüsanacaklarını,bundanbelki korkacaklarınıdüşünüpsusmayakararverdi.Kahkahalarla gülüyor,şarkılarsöylüyor,mazurkaoynuyordu.Çokneşeliydi.Herkes–konuklarda,Tanyada–onunyüzünüpekdeğişik,ışıklı,duygulubuluyorlardıbugün.İlginçbirinsanolduğunudüşünüyorlardı. 3 YemektensonrakonuklargidinceodasınageçtiKovrin, kanepeyeuzandı.Keşişidüşünmekistiyordu.AmabeşdakikasonraTanyageldi.Onabirtomarbroşürilebasılıkâğıt verirken, — Alın Andryuşa –dedi,– babamın yazılarını okuyun. Hepsiçokgüzelşeyler.Üstünbiryazıyeteneğivar. KızınınarkasındanodayagirenYegorSemyonıçisteksiz gülümsedi. —Birbueksikti!–Canınınsıkıldığıbelliydi.–Onabakmasenlütfen,okuma!Nevarki,uyumakistiyorsan,okuyabilirsin.İyibireruykuhapıdırçünküyazılarım. Tanyabüyükbirinançla. —Benceçokgüzeldirler–dedi.–SizokuyunAndryuşa, sonradadahaçokyazmasınıngerektiğineinandırınbabamı. Meyveciliküzerinekusursuzbirkitapyazabiliristerse. KendinizorlayarakbirkahkahaattıYegorSemyonıç,kızardı.Bazıyazarlarınsıkıldıklarızamansöylediklerinebenzerbirtakımşeylersöyledi.Sonundayavaşyavaşsuyaindirdiyelkenleri.Broşürlerititreyenparmaklarıylakarıştırırken. 337

Anton Pavloviç Çehov

— Öyleyse Goşe’nin yazısıyla, şu küçük Rus yazılarını oku–diyemırıldandı.–Yoksaanlayamazsın.Bazıdüşünceleriçürütmekiçinyazdığımyazılarıokumadan,çürütmeye çalıştığımdüşüncelerüzerindebilgiliolmasıgerekirinsanın. Amasaçma…sıkıcışeylerdirbunlar.Yatmazamanıdageldizaten. Tanyaçıktı.YegorSemyonıçkanepeye,Kovrin’inyanına oturdu,derinbirgöğüsgeçirdi.Kısabirsessizliktensonra, —Evetcanımkardeşim…–diyebaşladı.–Böyleişte,sevgiliasistanım…Gördüğüngibi,yazılardayazıyorum,sergilere de katılıyorum, madalyalar da alıyorum. Pesotski’nin yetiştirdiğielmalarıninsanbaşıkadarolduğunusöylüyorlar. Pesotski’ninbahçeciliktenzenginolduğunudasöylüyorlar. Sözünkısası,alabildiğinezenginim,ünlüyüm.Amabirsoru geliyoraklıma:Neiçindirbütünbunlar?Gerçektendegüzel, örnekbirbahçedirbenimki…Aslındabirbahçedeğil,devlet açısından çok büyük önemi olan, tam bir kuruluştur. ÇünküRustarımının,Rusekonomisininyenidöneminebir basamaktır. —Kendinigösteriyorzaten. —Benimsöylediğimodeğil.Şunusormakistiyorumsana:Benölüncebahçemneolacak?Onunşuandagördüğün durumu,benolmasambiraybilesürmez.Buradaulaşılan başarınınsırrıbahçeninbüyüklüğünde,işçilerinçokluğunda değil, benim bu işi sevmemdedir… anlıyor musun? Belki kendindenbileçokseviyorumbuişi.Görüyorsunherşeyi kendimyapıyorum.Sabahtanberigeceyarılarınakadarçalışıyorum. Aşıları kendim yapıyorum, ağaçları kendim buduyorum,fidanlarıkendimdikiyorum,herşeybenimelimdençıkıyor.Biribanayardımedincekıskanıyorum,sinirlerimbozuluyor.Bütünsırsevgidedir.Yanikeskinbirmalsahibigözünde,malsahibiellerinde…birsaatçikkalmakiçin gittiğinbirkomşundaotururkenduyduğunhuzursuzlukta, bahçendebiraksilikolmasındankorkmanda…buduyguda338

Siyahlar Giymiş Keşiş

dır bütün sır. Ama ben ölünce kim ilgilenecek bahçemle? Kimçalışacak?Bahçıvanmı?İşçilermi?Öylemi?Baknediyeceğimsanasevgilidostum:Bizimiştebaşdüşmannetavşandır,nedezararlıböcekler.Yabancıinsanlardırenbüyük düşman. Kovringülümsedi. —YaTanya?–diyesordu.–Onuntavşandanzararlıolduğunusöyleyemezsinizsanırım.Buişiseviyor,anlıyorda. — Evet seviyor, anlıyor da. Ben öldükten sonra bahçe onakalırsa,bahçeninsahibioolursa,elbettebundandaha iyisiniisteyemezgönül. Yegor Semyonıç sesini alçalttı, Kovrin’in yüzüne ürkek ürkekbakaraksürdürdükonuşmasını: —Ama–Tanrıkorusun–yaevlenirse?Olacağınabak! Kocayavarıncaçocuklarıolur,bahçeyleuğraşacakzamanı kalmaz.Benimasılkorkumdaşu:Çokgençbiriyleevlenirse,kocasıaçgözlülükederdebahçeyitüccarlarakirayaverirse,dahabirinciyıldaherşeymahvolur?Bizimiştecahilköylükadınlardankorkunçşeyyoktur! YegorSemyonıçgöğüsgeçirdi,birsüresustu. —Belkidebencilliktirbu,amaaçıkyürekliliklesöylüyorum: Korkuyorum! Kemanı koltuğunun altından eksik olmayanbirzüppegelipgidiyorbize,gıcırdatıpduruyorkemanını.Tanya’nınonunladünyadaevlenmeyeceğinibiliyorum,hemçokiyibiliyorumbunu,amabugencigörüncecinlerimtepemeçıkıyorgenede!Anlayacağındostum,çoktuhafbiradamımben.Kabulediyorum. YegorSemyonıçayağakalktı,odanıniçindedolaşmaya başladı.Heyecanlıydı.Çokönemlibirşeysöylemekistediği, amasözebaşlamayabirtürlükararveremediğibelliydi.Ellerinicebinesokarakbaşladısonunda. —Seniçokseverim,açıkaçıkdakonuşacağımseninle. Bazınazikkonularasonderecesadebirbiçimdedeğinirim ben. Düşündüğümü de doğrudan söylerim. Gizli düşünce 339

Anton Pavloviç Çehov

dediklerişeylerdennefretederim.Açıkçasöylüyorum:Kızımıkorkmadanverebileceğimtekerkeksinsen.Kafasıçalışan,duygulubirinsansın.Sevgiliişiminyokolmasınadagöz yummazsın.Asılnedenisesenioğlumgibisevmemdir…Banagururvermendir.Tanyaileseninarandabiraşkdoğsa, çoksevinir,hattamutluolurdum.Dolambaçlıyollardasapmadan,dürüstbirinsanolarakiçimdengeldiğigibisöylüyorumbunu. Kovrin gülümsedi. Yegor Semyonıç gitmek için kapıyı açtı,eşiktedurdu.Birandüşündüktensonra, —Tanyaileseninbiroğlunuzolsa,iyibirmeyveciyapardımonu–dedi.–Amaboşhayallerbunlar…İyigeceler. Kovrin yalnız kalınca daha bir rahat uzandı kanepeye. Tanya’nıngetirdiğiyazılarıokumayabaşladı.Yazılardanbirinin başlığı şöyleydi: “Ara ekini üzerine”, birinin: “Yeni meyvelikyapılacakyerinkazılmasıüzerineBayZ’nindüşüncelerinedeğginbirkaçsöz”,birbaşkayazınınbaşlığıysaşöyleydi:“Kapalıgözaşısıüzerine.”Hepsiböyleşeylerdi.Ama heyecanlı,düzensiz,aşırıderecedecoşkunbirdeyişvardıbu yazılarda! Bakıyorsunuz, başlığı en heyecansız, konusu en olağanbiryazısı–sözgelimiRusAntonelmasıüzerinebiryazısı–“audiaturalterapars”1 diyebaşlıyor,“sapeintisat”2 diyebitiriyordu.Buarada“bizim,doğayakürsülerinintepesindenbakanberatlısayınmeyvecilerimizinbilimselkaracahilliğine”yada“başarısınılafebeliğine,üstünkörübilgisine borçluolan”BayGoşe’yeyöneltilmişacıbirsürüsözvardı. Aradadameyveçalan,çalarkenağaçlarıkıranköylülerinartıkkırbaçladövülemeyeceğiüzerindehiçdeiçtenolmayan birüzüntüyleuzunuzadıyaduruluyordu. Kovrin“İyi,hoş,kârlıbiriş,amaburadadatutkular,didişmevar.”diyegeçirdiiçinden.“Galibaheryerde,heralan-

1 2

Birdekarşıtarafıdinlesinler,(Latince) Arifolananlar.(Latince) 340

Siyahlar Giymiş Keşiş

daaşırıduyarlıoluyorileridüşüncelerinsavunucuları.Böyleolmasıgerekiyorbelki.” YegorSemyonıç’ınyazılarınıöylesinebeğenenTanya’yı anımsadıKovrin.Kısaboyluydu,solukbenizli,zayıftı–köprücükkemiklerigörünecekkadarzayıftıhem–zekibakışı,siyah,iriiriaçıkgözlerihepbiryerlerebakar,birşeylerarardı.Babasıgibi,küçükküçükadımlaratarak,çabukyürürdür.Çokkonuşur,tartışmayısever,tartışırkenenönemsiz birtümceyibilesondereceanlamlımimiklerle,elkolhareketleriylesöylerdi.Çoksinirlibirinsanolmalıydı. Kovrinokumayısürdürdü.Amabirşeyanlamıyorduartıkokuduğundan.Deminmazurkaoynarken,müzikdinlerkeniçinedolanohoş,tatlıduyguşimdieziyorduonu,birsürüşeygetiriyorduaklına.Kalkıpodanıniçindedolaşmaya başladı.Siyahlargiymişkeşişidüşünüyordu.Buolağanüstü, tuhafkeşişiyalnızogördüyse,bununonunhastaolduğunu, hayalgörecekderecedehastaolduğunugösterdiğidüşüncesi geldi aklına. Korkuttu onu bu düşünce, ama çok sürmedi korkusu. “Amaiyiyim,kimseyedebirkötülükyaptığımyok.Gördüğümhayallerdekorkulacakbirşeyyoköyleyse,”diyegeçirdiiçinden,geneneşelendi. Kanepeyeoturdu,tümvarlığınıkaplayananlaşılmazsevincinitutmayaçalışarakbaşınıellerininarasınaaldı,kalkıp birazdahadolaştı,sonraişininbaşınaoturdu.Amakitapta okuduğudüşünceleryetmiyorduona.Çokçokbüyük,ulaşılmaz,şaşırtıcıbirşeyistiyordu.Sabahakarşısoyundu,istemeyeistemeyeyattı.Uyumasıgerekiyordu! Bahçeye giden Yegor Semyonıç’ın ayak sesi duyulunca Kovrinçıngırağınipiniçekipuşağıçağırdı.Gelenuşağaşarapgetirmesinisöyledi.Büyükbirhazlabirkaçkadehkırmızışarapiçtiktensonrayorganıbaşınaçekti,düşünceleribirbirinekarıştı,uykuyadaldı.

341

Anton Pavloviç Çehov

4 YegorSemyonıçileTanyasıksıkatışıyor,birbirinetatsız sözlersöylüyorlardı. Birsabahdabirşeyiçinkavgaetmişlerdi.Tanyaağlamayabaşlamış,odasınagitmişti.Neöğleyemeğineinmişti,ne akşamçayına.YegorSemyonıçöncepekmağrur,öfkelidolaşıp durmuştu ortalarda. Çevresindekilere, onun için hak hukukun,düzenindünyadaherşeydenöndegeldiğinianlatmakistiyordusanki.Amauzunsürmemiştibu,üzüntüsünü gizleyemezolmuştusonunda.Parktabaşıönündedolaşmış, içini çekip durmuştu: “Ah Tanrım, Tanrım!” Yemekte de birlokmakoymamıştıağzına.Sonundadayanamamış,suçlusuçlu,içisızlayaraktıklatmıştıkızınınodasınıniçerdenkilitlikapısını,ürkekürkekseslenmişti: —Tanya!Tanya! İçerdenzayıf,ağlamaktanbitkindüşmüş,aynızamanda kararlıbirsesduyulmuştu: —Rahatbırakınbeni,ricaederim. Evsahiplerininsıkıntısıbütünevde,bahçedeçalışanişçilerinüzerindebilegöstermiştietkisini.Kovrinilginççalışmasınavermiştikendini,amasonundaodasıkılmaya,huzursuzolmayabaşlamıştı.Herkesinüzerineçökenkötüruhsal durumubirşeyleryapıpdağıtmakiçinortayaçıkmayakarar verdi. Akşamüzeri Tanya’nın odasının kapısını çaldı. Kapı açıldı.Tanya’nınkırmızılekelerlekaplanmış,derinbirkeder okunan, ağlamaktan şişmiş yüzüne şaşkın şaşkın bakarak şakacı, —Oh,ohneayıp!–diyebaşladı.–Sahidenağlıyormuydunuz?Oh,oh! Tanya, —Amabananekadaracıçektirdiğinibilseniz!–dedi. Hüngürhüngürağlamayabaşladı.İrigözlerindenyaşlarboşandı.Elinikolunusallayarakkonuşmasınısürdürdü. 342

Siyahlar Giymiş Keşiş

— Etmediğini bırakmadı bana! Bir şey söylemedim ki ona…birşeysöylemedim…İstediğimizandagündelikçitutabilecek olduktan sonra… fazla işçi… bulundurmamızın gereğiolmadığınısöyledimyalnızca.Gerçekten…gerçekten deöyle,işçilerbirhaftadırboşoturuyorlar…Söylediğimbu işte.Birdenparladı,ağzınagelenisöyledibana…çokkaba şeylerçıktıağzından.Suçumneydi? Kovrin,Tanya’nınsaçınıdüzelterek, —Yeter,yeterartık–dedi.–İkinizdebirbirinizesöylediniz,yeterikadardaağladınız.Unutunartıkolanları.Kırgınlığısürdürmekolmaz,iyibirşeydeğildirbu.Üsteliksınırsız birsevgibesliyorsizebabanız. Tanyahıçkırarak, —Bütün…bütünhayatımızehiretti–dedi.–Kötüsözden,hakarettenbaşkaşeyduyduğumyokondan.Buevde fazlagörüyorbeni.Eldennegelir?Haklı.Yarındanteziyok, alıpbaşımıgideceğim,telgrafmemuresiolacağım…evet… —Yeter,yeter…KesinartıkağlamayıTanya.Yakışmıyorağlamaksizecanım…İkinizdehemenparlıyorsunuz,sinirleniyorsunuz.İkinizdedevarkabahat.Hadigidelim,barıştıracağımsizi. Kovrinyumuşak,inandırıcıbirseslekonuşuyordu.Tanyaisegerçektenbüyükbirfelaketeuğramışgibielleriniovuşturarak sarsıla sarsıla ağlamayı sürdürüyordu. Genç kızın, ciddibirkederiolmadanbüyükacıçekmesidahaçoküzüyorduKovrin’i.Acıyorduona.Buküçükyaratığıbütünbir gün,hattabelkibütünbirömürmutsuzetmekiçinneönemsizşeyleryetiyordu!Tanya’yıavutmayaçalışırken,gündüz fenerledünyayıbirbaştanbirbaşaarasa,bubabakızdan başkaonubiryakın,birakrabagibisevenbirinsandahabulamayacağını düşünüyordu. Onlar olmasaydı, çok küçükkenannebabasınıkaybettiğiiçinbelkiölünceyedekbilmeyecektiyürektenşefkatin,insanlarınancakçokyakınlarına, aynıkandanolaninsanlarabeslediği,oiçten,arısevgininne 343

Anton Pavloviç Çehov

olduğunu. Kovrin yarı hasta, gergin sinirlerinin –demirin mıknatısaolduğugibi–buağlayan,içiniçekenkızınsinirlerinekarşıduyarlıolduğunudahissediyordu.Alyanaklı,sağlıklı,sağlamyapılıbirkızısevemezdi.Amasolukbenizlizayıf,mutsuzTanya’danhoşlanıyordu. İçindebiristekleokşuyorduTanya’nınsaçlarını,omuzlarını.Ellerinisıkıyor,gözyaşlarınısiliyordu…Sonundasustu Tanya.KendinionunyerinekoymasıiçinKovrin’eyalvararakuzunuzunyakındıbabasından,buevdekiağır,çekilmez yaşamından. Sonra yavaş yavaş gülümsemeye, Tanrı onu böylehuysuzbirkızolarakyarattığıiçiniçiniçekmeyebaşladı.Ensonundakahkahaylagülerek,huysuzbirkızolduğunusöyledi,koşarakçıktıodadan. BirazsonraKovrinbahçeyeçıktığındaYegorSemyonıç ileTanyaikiyanıağaçlıyoldahiçbirşeyolmamışgibiyan yana dolaşıyorlar, çavdar ekmeği yiyorlardı. İkisi de açtı çünkü. 5 Kovrin, arabuluculuk görevini iyi yaptığı için sevinçli, parkayürüdü.Banktaoturmuşdüşünürkenbirkaçarabasesi,kadınkahkahalarıduydu:Konuklargeliyorlardı.Gölgelerbahçedeuzamaya,kemanınbulanıksesiyleşarkılarduyulmayabaşladığındaKovrinsiyahlargiyinmişkeşişianımsadıgene.Şimdinerede,hangiülkedeyadagezegendedolaşıyorduacababuoptikyanılma? Kovrin efsaneyi anımsamış, çavdar tarlasında gördüğü karanlıkhayalibelleğindecanlandırmıştı.Tamkarşısındaki çamağacınınarkasındansessizce,enküçükbirhışırtıduyulmaksızın,ortaboylu,aksaçlıbaşıaçık,baştanaşağısiyahlargiymiş,yalınayak,dilenciyebenzerbirihtiyarçıktı.Ölününkigibibembeyazyüzündesiyahkaşlarıkeskinçizgilerle belliydi.Budilenciyadayersizyurtsuzihtiyargülümseyerek selamverdibaşıyla,sessizceyaklaştı,bankaoturdu.Onun 344

Siyahlar Giymiş Keşiş

siyahlargiymişkeşişolduğunuancakozamananladıKovrin.Birdakikabirbirininyüzünebaktılar.Kovrin’inbakışındaşaşkınlık,keşişinkindeyseşefkat–birazdaozamankigibi–kurnazlık,içtenpazarlıklıbiranlatımvardı. —Pekiama,birserapsınsen–dediKovrin.–Nedenburadasın,biryerdeoturuyorsun?Efsaneyeuymuyor. Keşişhemenyanıtvermedi.SonraKovrin’edönüpdurgunbirsesle: —Farketmez–dedi.–Efsanede,serapda,bendesenin düzenibozulanhayaldünyanınürünleriyiz.Birhayalimben. Kovrin, —Gerçekteyokmusunyani?–diyesordu. Keşiş,dudaklarındaölgünbirgülümseme. —Nasılistersenöyledüşün–dedi.–Seninhayaldünyandavarım,seninhayaldünyandadoğanınbirparçasıolduğunagöredoğadadavarımdemektir. —Gerçektendeyüzyıllarboyuyaşamışsıngibiçokyaşlı,zeki,sondereceanlamlıbiryüzünvar.Hayaliminböylesine bir yaratıcı gücü olduğunu bilmiyordum. Neden öyle sevgiylebakıyorsunbana?Hoşunamıgidiyorum? —Evet,haklıolarakTanrı’nınsevgilikuludedikleri,sayılarıçokazolanoinsanlardanbirisinsen.Sonsuzgerçeğe hizmetediyorsun.Senindüşüncelerin,niyetlerin,insanışaşırtanbilimin,yaşamınıntümü,tanrısal,gökseldamgayıtaşımaktadır.Çünkütümümantığa,güzele,yanisonsuzolan şeyeyönelmiştir. —Sonsuzgerçeğe…diyorsun.Pekiama,sonsuzyaşam yokken, insanlar için ulaşılır, gerekli bir şey midir sonsuz gerçek? —Sonsuzyaşamvardır–dedikeşiş. —Kişioğlununölümsüzlüğüneinanıyorsundemek? —Elbetteinanıyorum.Sizinsanlarıyüce,parlakbirgelecekbekliyor.Yeryüzündeseningibilerçoğaldıkçadahabir yaklaşacaktır bu gelecek. Sizler –yüce başlangıca hizmet 345

Anton Pavloviç Çehov

eden,bilinçliveözgüryaşayaninsanlar–olmasa,insanlıkbir hiçolurdu.Doğalgelişimeuyarakdahauzunsürebeklerdi yeryüzündekitarihininsonaermesini.Sizlersonsuzgerçeğin ülkesine birkaç bin yıl önce girmesini sağlayacaksınız. Bu alanda büyük olacaktır sizlerin hizmeti. Tanrı’nın insanlar üzerindekisevgisinitemsilediyorsunuz. Kovrin, —Pekisonsuzyaşamınamacınedir?–diyesordu. —Hertürlüyaşamınolduğugibi,genehaz.Bilincingerçek hazzı. Sonsuz yaşamda, silinip atılamayacak pek çok kaynakvardırbilinçiçin.BukonudaşöyledesöylenirKutsalKitap’ta:“Babamınevindeherkeseyerbulunur.” Kovrinhazdanelleriniovuşturarak, —Senidinlemektenneçokhoşlandığımıbilsen…–dedi. —Sevindimbuna. —Amaşunudabiliyorum:Sengidince,varolupolmadığın sorusu huzursuz etmeye başlayacak beni. Bir hayal, birdüşsünsen.Demekruhhastasıyım,olağanbirinsandeğilim. —Öyleolsabileneçıkar?Nediyeşaştın?Gücünüaşan birçalışmayaptığın,yorgundüştüğüniçinhastasın.Bu,sağlığınıyücedüşünceyebağışladığın,canınıdabağışlayacağın zamanınyakınolduğuanlamınagelir.Dahaneistiyorsun? Tanrı’nınüstünyarattığıinsanlarınyöneldiğişeydirbu. —Ruhyönündenhastaolduğumubiliyorsam,kendime inanabilirmiyim? —Tümdünyanıninandığıüstüninsanlarındahayalgörmediklerinineredenbiliyorsun?Günümüzünbilginleriüstün insanındeliliğeçokyakınolduğunusöylüyorlar.Sevgilidostum, yalnızca sıradan, sürü insanıdır sağlıklı, olağan olan. Çağımızınsiniryıpratan,insanıaşırıyorankoşullarıvebozulmuşluğu,dahaböylebirsürüsorunüzerinedüşünceler, ciddi olarak ancak yaşamın amacını yaşadığı günde gören insanları,yanisürüinsanınıheyecanlandırabilir. 346

Siyahlar Giymiş Keşiş

—Romalılarşöylederlerdi:Menssanaincorporesano.1 —RomalılarınyadaeskiYunanlılarınsöyledikleriher şey gerçek değildir. Peygamberleri, ozanları, yüce düşünce uğrunaacıçekenleriolağaninsanlardanayıranyüksekduygululuk,coşkunluk,heyecankişioğlununcanlıyanına,yani bedenselsağlığınakarşıttırherzaman.Birkezdahasöylüyorum:Sağlıklı,olağanolmakistiyorsan,sürüyekatıl. Kovrin, —Çoktuhaf–dedi,–sıksıkbenimdeaklımagelenşeyi söylüyorsun. Beni gizlice gözetlemiş, dinlemiş de, kimseye açmadığımdüşüncelerimiöğrenmişsinsanki.Amagelbendensözetmeyelim.Sonsuzgerçekderkenneyianlatmakistiyorsun? Keşişvermedi.Kovrinbaktıona,yüzünüseçemedi.Yüz çizgileri silikleşiyor, dağılıyordu. Sonra başı, elleri kaybolmayabaşladıkeşişin.Bedenibankla,akşamınalacakaranlığıylabirbirinekarıştı,çokgeçmedenbüsbütünkayboldu. Kovringülümseyerek, —Hayaldağıldı!–dedi.–Yazık. Kalkıpevedoğruyürüdü.Neşeli,mutluydu.Siyahlargiymişkeşişinsöylediğibirkaçşeyyalnızcagururunudeğil,tüm ruhunu, varlığını da okşuyordu. Seçilmiş bir insan olmak, sonsuzgerçeğehizmetetmek;insanlığıtanrısalülkeyedeğer durumabirkaçbinyılöncegetirecek,yaniinsanlarıbirkaç kez daha savaşmaktan, günah işlemekten, acı çekmekten kurtaracakinsanlardanbiriolmak;yücedüşünceyeherşeyini,gençliğinide,tümgüçlerinide,sağlığınıdavermek;insanlığın mutluluğu için ölmeye hazır olmak… ne büyük, ne mutlubirkaderdibu!Geçmişi–temiz,olumlu,emekledolu geçmişi– şöyle bir geçti aklından. Öğrenmeye, başkalarına öğretmeye çalıştığı şeyleri anımsayınca keşişin sözlerinde abartmaolmadığıkanısınavardı. 1

Sağlamruhsağlıklıbedendeolur.(Latince) 347

Anton Pavloviç Çehov

ParktakarşıdanonadoğruTanyageliyordu.Giysisinibiledeğiştirmişti. —Nerelerdesiniz?–dedi.–Hanidirsiziarıyoruz… Kovrin’inheyecanlakaplıaydınlıkyüzünü,yaşlıgözlerinigörünceşaşırdı. —Neyinizvar?–diyesordu.–NetuhafsınızAndryuşa. Kovrinkolunugençkızınomzunakoyarken, — Sevinçliyim Tanya –dedi.– Sevinçli olmaktan da çok mutluyum! Tanya, sevgili Tanya, çok sempatik bir insansınız.SevgiliTanya,öylesevinçliyim,öylesevinçliyimki! HeyecanlaöptüTanya’nınikielini. —Birazönceçokçokgüzel,aydınlık,gökseldakikalar yaşadım–diyeekledi.–Amaherşeyianlatamamsize,çünkü yadelidersinizbanayadasözlerimeinanmazsınız.Sizden sözedelim!SevgiliTanya!Siziseviyorum,alıştımdabusevgiye.Sizeyakınolmak,sizinlegündeenazındanonkezkarşılaşmakruhumiçinbirgereksinmeolduartık.Buradangidinceneyapacağımıbilmiyorum. Tanyagülümsedi. —Eh!–dedi.–İkigündeunuturgidersinizbizi.Küçükinsanlarızbizler,oysasizbüyüksünüz. —Hayır–dediKovrin,–ciddikonuşalım!SizidegötüreceğimTanya.Evetmi?Gelirmisinizbenimle?Benimolmak istermisiniz? Tanya, —Eh!–dedi. Gene gülümsemek istedi, ama gülemedi. Yüzü pençe pençekızardı.Sıksıksolumayabaşladı.Adımlarınıgiderek sıklaştırıyordu. Ama eve değil, parkın derinliklerine doğru ilerliyordu.Umutsuzlukiçindeymişgibiellerineovuşturarak, —Bunuhiçdüşünmemiştim…hiç!–diyordu. Kovrinarkasındanyürüyor,yüzündehepoaydınlık,coşkunanlatım,durmadankonuşuyordu: 348

Siyahlar Giymiş Keşiş

— Tüm varlığımı dolduracak bir sevgi istiyorum ben Tanya, bu sevgiyi de yalnız siz verebilirsiniz bana. Mutluyum!Mutluyum! Tanyaşaşkındı.Büzülüpkabuğunasinmiş,birandaon yaşyaşlanmıştısanki.Kovriniseçokgüzelbuluyorduonu. Sevincinideyükseksesleaçığavuruyordu: —Nekusursuzbirkız! 6 Yegor Semyonıç istediği aşkın yalnız doğmakla kalmayıp,düğünündeolacağınıKovrin’denöğreninceheyecanını gizlemeye çalışarak odanın içinde bir köşeden bir köşeye uzunsüregidipgeldi.Ellerititremeyebaşlamıştı.Yaylıyıhazırlatıpbiryeregitti.Onunatınasılkırbaçladığını,şapkasınıhandiysekulaklarınakadarnasılgeçirdiğinigörenTanya babasınınruhsaldurumunuanlamış,gidipodasınakapanıp bütüngünağlamıştı. Cam bölmelerde erikler ile şeftaliler olmuştu artık. Bu nazik,nazlıyükünsandıklanıpMoskova’yayollanmasıçok dikkat,emek,ilgigerektirenbirişti.Günlersonderecesıcak,kurakgeçtiğiiçinağaçlarıtekteksulamakgerekiyordu.Buhemçokzamanalıyor,hemçokemekistiyordu.Ayrıcaçokdatırtılvardı.İşçilerlebirlikteYegorSemyonıçda, Tanyadadoğrudandoğruyaparmaklarıarasındaezereköldürüyorlardıonları.Kovrin’iiğrendiriyordubu.Bütünbunlarınyanındasonbahariçinfidansiparişlerinialmak,hayli yüklü olan yazışmaları yürütmek gerekiyordu. Kimsenin boşbirdakikasınınolmadığısanıldığı,işlerinçoksıkışıkolduğubirsırada,bahçedekiişçilerinyarısındançoğunuçeken tarla işleri başlamıştı. Yegor Semyonıç –güneşte iyice yanmıştı,yorgundu,sinirleribozuktu–atlabirbahçeye,bir tarlaya koşup duruyor, bağırıp çağırıyordu. İşçilerin onu çatlatacaklarını,sonundaşakağınabirkurşunsıkıpcanına kıyacağınısöylüyordu. 349

Anton Pavloviç Çehov

Ayrıca,Pesotskilerinbüyükönemverdikleriçeyiztelaşı dakatılmıştıbütünbunlara.Makasşıkırtısından,dikişmakinelerinin tıkırtısından, ütü kokusundan, sinirli, çekingen birbayanolanterzininisteklerindenevdeherkesinbaşıdönmüştü.Sonrasankiinadına,hergündekonukgeliyordu.Eğlendirmek,yediripiçirmek,hattageceyatısınabırakmakgerekiyorduonları.Amabütünbusıkıntılarbirsisiçindengeçer gibi hiç farkına varılmadan gelip geçmişti. Tanya –on dörtyaşındanberi,Kovrin’inilledeonunlaevleneceğinenedenseinandığıhalde–aşkilemutluluğahazırlıksızyakalanmış gibi hissediyordu kendini. Şaşkınlık içindeydi. Bir şey düşünemiyor,kendikendineinanamıyordu…Birdenkâhsınırsızbirsevinçdolduruyorduruhunu,havalarauçmak,bulutlarınaltındaTanrı’yaduaetmekgeliyorduiçinden;kâh ağustostaburalardan,doğupbüyüdüğüyuvadan,babasındanayrılmasıgerektiğinianımsıyoryada–Tanrıbilirnereden–önemsiz,küçükbirinsanolduğu,Kovringibibüyük birinsanadeğmediğidüşüncesigeliyorduaklına…odasına koşupkapıyıkilitliyorduiçerden,birkaçsaatağlıyordu.Konuklar geldiğinde olağanüstü güzel görünüyordu gözüne Kovrin. Bütün kadınların ona tutkun olduğunu, kendisini kıskandıklarını sanıyor; ruhu, bütün dünyayı yenmiş gibi büyük bir sevinçle, gururla doluyordu. Ama Kovrin’in bir kızakibarcagülümsemesi,kıskançlıktanzangırzangırtitremeyebaşlamasınayetiyordu.Odasınakapanıyordu…gözyaşları boşanıyordu gene. Bu yeni duygular tüm varlığını kaplamıştı.Birmakinegibiyardımediyordubabasına.Ne şeftalileri,netırtılları,neişçileri,nedezamanınböylesineçabukgeçtiğinifarkediyordu. Yegor Semyonıç’da aşağı yukarı aynı durumdaydı. Sabahtanakşamadekçalışıyor,hepbiryerlereyetişmekiçin acele ediyor, öfkeleniyor, bağırıp çağırıyordu ama, bütün bunlarbüyülübiryarımuykudaolupbitiyordusanki.İkiinsanvardıiçinde.BirigerçekYegorSemyonıç’dı,onaaksak350

Siyahlar Giymiş Keşiş

lıklardansözedenbahçıvanİvanKarlıç’ıdinlerkenöfkeye kapılan,umutsuzlukiçindebaşınıelleriarasınaalanYegor Semyonıç… ötekiyse, işten söz eden İvan Karlıç’ın sözünü yarıdakesen,bahçıvanıomzundaniten,alçaksesleşöylediyen,sankiçakırkeyif,başkabirYegorSemyonıç: —Nedersende,kançokönemlidir.Kovrin’inannesison derecezeki,soylu,olağanüstübirkadındı.Birmeleğinkigibiaydınlık,sevimli,temizyüzünebakmakhazverirdiinsana.Çokgüzelresimyapar,şiiryazar,beşyabancıdilbilir, şarkısöylerdi…Tanrıyerinicennetetsin,veremdenöldüzavallı. Öteki Yegor Semyonıç içini çekiyor, bir an sustuktan sonra —Çocukluğunda,benonuyanımaaldığımdaKovrin’in yüzü de öyle aydınlık, sevimliydi. Melek gibi bir çocuktu. Bakışıda,hareketleride,konuşmasıdaannesininkilergibi ince,zarifti.Yaakıl?Aklıylaşaşırttıbizi.Doğrusu,boşdeğildirasistanlığı!Hakkıdır!HelebirazsabretİvanKarlıç,onyıl sonragöstereceksinonusen!Ulaşılmazyükseklereçıkacaktır! Ama tam o anda gerçek Yegor Semyonıç gösteriyordu kendini,birşeyianımsayıpyüzünüburuşturuyor,başınıellerininarasınaalıpbağırıyordu: —Allahınbelaları!Rezilettiler,mahvettiler,berbatettiler!Eldençıktıbahçem!Mahvoldu! Kovriniseçalışmasınıeskihızıylasürdürüyordu.Birşeyinfarkındadeğildi.Aşkçalışmahırsınıdahadagüçlendirmişti,okadar.Tanyaileherbuluşmasındansonra–mutlu, sevinçli–odasınagidiyor,birazönceTanya’yıöperken,onu neçoksevdiğinisöylerkeniçinidoldurantutkuylakitabını okumayayadayazısınıyazmayabaşlıyordu.Siyahlargiymiş keşişin seçilmişler üzerine, sonsuz gerçek, insanlığın parlakgeleceğivb.üzerinesöylediklerionunçalışmalarına özel,olağanüstübiranlamkatıyor,ruhunugururla,kişisel 351

Anton Pavloviç Çehov

yüceliğininbilinciyledolduruyordu.Haftabiryadaikikez, parkta ya da evde karşılaşıyordu siyahlar giymiş keşişle, uzunuzunkonuşuyorduonunla;amabukorkutmuyordu Kovrin’i,tamtersine,heyecanlandırıyorduonu,çünkübu çeşit hayalleri yalnızca seçkin, üstün, kendilerini yüce düşünceye,hizmeteadamışinsanlarıngörebileceğinekesinlikleinanıyorduartık. Birgünherkesyemekteykengeldikeşiş.Yemekodasında pencereninönüneoturdu.OnugörüncesevindiKovrin.Sözübüyükbirustalıkladeğiştirdi.YegorSemyonıçileTanya’yakeşişinilginçbulabileceğişeylerdensözetmeyebaşladı.Siyahlargiymişkonukonudinliyor,gülümseyerekbaşını sallıyordu.YegorSemyonıçileTanyadadinliyor,Kovrin’in onlarladeğilde,gördüğühayalilekonuştuğunuakıllarının ucundangeçirmedenneşeligülümsüyorlardı. BuaradaMeryemAnaorucuyaklaşmış,onunhemenarkasındandadüğüngünügelipçatmıştı.YegorSemyonıç’ın ısrarıüzerineikigünikigece,herkesinçılgıncaeşlendiğibir düğünyapmışlardı.Üçbinrublelikyiyecekiçecektüketilmiş, amatutulançalgıcılarınkötümüziğiyüzünden,kadehkaldıranların bağırmalarından, uşakların koşuşup durmalarından,gürültüden,kalabalıktanneeniyicinsşarapların,nede Moskova’dangetirilmişmezelerintadınavarılabilmişti. 7 UzunkışgecelerindenbirindeKovrinyatağınauzanmış, Fransızcabirromanokuyordu.Kentyaşamınaalışamadığı için akşamları başı ağrıyan zavallı Tanya çoktan uyumuş, aradabir,birbirinitutmayantümcelersayıklıyordu. Saatüçüvurmuştu.Kovrinlambayısöndürüpyattı.Gözleri kapalı, uzun süre bekledi, ama oda çok sıcak olduğu, Tanyadasayıkladığıiçinbirtürlüuyuyamıyordu.Dörtbuçuktayenidenyaktılambayı,odaaydınlanıncayatağınyanındakikoltuktasiyahlargiymişkeşişigördü. 352

Siyahlar Giymiş Keşiş

—Merhaba–dedi–keşiş. Biransustuktansonrasordu: —Neüzerinedüşünüyorsun? Kovrin, — Ün üzerine –diye karşılık verdi.– Demin okuduğum Fransızromanındasaçmaşeyleryapan,ünözlemiyleiçiyanıptutuşangençbirbilimadamıvar.Buözlemianlayamıyorumben. — Kafan çalışıyor da ondan. Üne karşı tutumun, seni sarmayanbiroyuncuyaolantutumunlaaynıdır. —Evet,doğru. — Ünlü bir kişi olmayı gözünde büyütmüyorsun sen. Mezartaşlarınaadlarınızınyazılmasında,sonrazamanınbu yazıyıaltınkaplamasıylabirliktekazıyıpgötürmesindegururokşayıcıyadaeğlenceli,eğiticineolabilir?Hemdeşansınıza,belleğizayıfkişioğlununadlarınızıanımsayamayacağıkadarçoksunuz. — Doğru –dedi Kovrin,– Ne diye anımsasınlar zaten? Ama gel, başka şeylerden söz edelim. Sözgelimi mutluluktan.Nedirmutluluk? SaatbeşivururkenKovrinkaryoladabacaklarınıhalının üzerinesarkıtıpoturmuş,keşişeşöylediyordu: —İlkçağlardamutlubirinsansonundakorkmayabaşlarmutluluğundan–öylesinebüyükmüşmutluluğu–,tanrılarıngönlünühoşetmekiçinensevdiğiyüzüğünügötürüparmağanederonlara.Sanabirşeysöyleyeyimmi?Polykrates gibibenidekorkutmayabaşlıyormutluluğum.Hergünsabahtanakşamadekyalnızcasevinçduymam,buduygumun tümvarlığımıdoldurması,ötekiduygularımınhepsinisindirmesituhafgeliyorbana.Kader,elem,cansıkıntısınedirbilmiyorum.Görüyorsunişte,uyuyamıyorum,uykugirmiyor gözüme,amaüzgündeğilim.Çokdoğrusöylüyorum.Artık şaşırtıyorbenibu. KeşişyadırgadıKovrin’inbudediğini. 353

Anton Pavloviç Çehov

—Pekiamaneden?–diyesordu.–Sevinçolağanüstübir duygumudurki?İnsanınolağandurumuolamazmısevinç? Kişiakılcada,ahlakçadayükseldiği,özgürolduğuoranda sevinç, mutluluk kaynağı olur onun için yaşam. Sokrates, Diogenes, Marcus Aurelius acı çekmemişlerdir hiçbir zaman. Yalnızca sevinçti onların duyduğu. Havariler kitabı şöyleder:“Herzamansevin.Sevinvedemutluol.” Kovringülümsedi,şakacıbirtavırla, — Ya birden öfkelenirse tanrılar? –dedi.– Rahatlığımı alırlarsaelimden.Açıktakalmak,açlıkçekmekzorundabırakırlarsabeni,bundanhoşlanabileceğimisanmam. BuaradaTanyauyanmış,şaşkıngözlerle,korkuylabakıyordukocasına.KoltuğabakarakkonuşuyorduKovrin,elinikolunusallıyor,gülümsüyordu.Gözleriparlıyordu,gülüşündetuhafbirşeyvardı. Tanya,Kovrin’inkeşişedoğruuzattığıkolunututup, —Andryuşa,kimlekonuşuyorsun?–diyesordu,–Andryuşa,kimlekonuşuyorsun? Kovrinşaşırmış, —Hı?Kimlemi?–dedi. Siyahlargiymişkeşişigöstererekekledi: —Onunla…Bak,oradaoturuyor. —Kimseyokorada.Hiçkimseyok!Andryuşa,hastasın sen! Tanyakocasınasarıldı.Onuhayaldenkorumayaçalışıyormuşgibiiyiceçektikendine,gözlerinikapadıeliyle.Sarsılasarsılaağlamayabaşlamıştı. —HastasınsenAndryuşa!Bağışlabenisevgilim,birtanem,amaiçindebirhuzursuzluğunolduğunuçoktandırhissediyordum…RuhsalbirrahatsızlığınvarAndryuşa… Tanya’nın titremesi Kovrin’e geçmişti. Bir kez daha baktıkoltuğa.Bomboştuşimdi.Kollarında,bacaklarında birbitkinlikhissettibirden,korktu,giyinmeyebaşladı.Titreyerek, 354

Siyahlar Giymiş Keşiş

—ÖnemlideğilTanya,önemlideğil…–diyemırıldandı.– Gerçektendebirazhastayım…Kabuletmekgerekbunuartık. Tanyahıçkırıklarınıtutmayaçalışarak, —Çoktandırfarkındayım…Babamındagözündenkaçmadı–dedi.–Kendikendinekonuşuyorsunbazen,gülüşün birtuhaf…uyuyamıyorsun–dehşetiçindeyükselttisesini.– Tanrım, Tanrım, sen koru bizi! Ama korkma Andryuşa, korkma,Allahaşkınakorkma… Tanyadagiyinmeyebaşlamıştı.Kovrinancakşimdi,karısınabakarkenanlıyordudurumunbütünkorkunçluğunu, siyahlar giymiş keşişin, onunla konuşmalarının ne anlama geldiğini.Deliolduğundankuşkusuyoktuartık. Nedenini bilmeden ikisi de giyindi, salona yürüdüler. Tanyaönde,Kovrinarkadaydı.OnlardakonukkalanYegor Semyonıç da hıçkırık seslerine uyanmış, pijamalı, elinde mumlaoradaydı. Tanyasıtmanöbetigelmişgibititreyerek, —KorkmaAndryuşa–diyordu,–korkma…Geçecekher şeybabacığım…herşeygeçecek… Kovrin heyecandan konuşamıyordu. Kaynatasına şöyle demekistiyordusanki:“Kutlayınbeni,delirdim,”amayalnızcadudaklarınıoynatıyor,acıacıgülümsüyordu. SabahındokuzundasıkısıkıgiydirdilerKovrin’i,yolbattaniyesinesarıparabayabindirdiler,doktoragötürdüler.Tedaviolmayabaşladı. 8 Yenidenyazgelmişti.Doktorköyegitmelerinisalıkvermişti.Kovriniyileşmiştiartık.Siyahlargiymişkeşişigörmüyordu.Yalnızbedenselgücünütoplamasıgerekiyordu.Köydekaynatasınınyanındabolbolsütiçiyor,gündeancakiki saatçalışıyor,şarapda,sigaradaiçmiyordu. Kutsalİlyagünündenbirgünönceakşamüzerievdedua okutuyorlardı. Zangoç buhurdanlığı papaza getirince eski, 355

Anton Pavloviç Çehov

büyük salon mezarlık gibi korkmaya başlamıştı. Kovrin’e ağırgeldibukoku.Bahçeyeçıktı.Güzelimçiçeklerihiçgörmedenbirsüredolaştıbahçede.Banktaoturdu,sonrakalkıp parkayürüdü.Yamacınbaşınakadargitti.Aşağıindi.Suya bakarak düşüncelere daldı. Geçen yıl onu burada öylesine genç,neşeli,dinçgörençıplakkökleridışarıda,insanakasvetverençamağaçlarışimdifısıldaşmıyorlardı.Onutanımamışlargibidilsiz,kıpırtısızduruyorlardı.Gerçektende,saçlarınıkısakestirmiştiKovrin.Ogüzelim,uzunsaçlarıyoktu şimdi.Yürüyüşübezgin,yüzügeçenyılaoranladahabirdolgun,dahabirbeyazdı. Taştantaşaatlayarakkarşıyageçti.Geçenyılçavdarekilitarladaşimdisırasırabiçilmişyulafvardı.Güneşbatmıştı. Ufku kaplayan kızıllık yarın havanın rüzgârlı olacağını haberveriyordu.Derinbirsessizlikvardıheryanda.Kovrin, geçenyılsiyahlargiymişkeşişinonailkgöründüğüyerebakarakyirmidakika,ufuktakikızıllıkkararmayabaşlayana dek,öyledurdu. Canısıkkın,yorgun,evedöndüğündeduaçoktanbitmişti. Yegor Semyonıç ile Tanya taraçanın basamaklarında oturmuş çay içiyorlardı. Bir şeyden söz ediyorlardı, ama Kovrin’igörüncesustular.YüzlerinebakıncababakızınondansözettiklerinianladıKovrin.Tanyakocasına, —Sütiçmezamanıngeldisanırım–dedi. Kovrinenaltbasamağaotururken, —Hayır,gelmedidaha…–dedi.–Seniç.Benimcanımistemiyor. Tanya endişeli, bakıştı babasıyla… Suçluymuş gibi bir sesle, —Sütünsanayaradığınınkendindefarkındasın–dedi. Kovringülümsedi. — Evet, çok yarıyor! Kutlarım sizi, cumadan bu yana dörtyüzgramdahaaldım. Başınıellerininarasınaalıpsıkabildiğincesıktı,cansıkıntısıdolubirsesleekledi: 356

Siyahlar Giymiş Keşiş

—Niçin,niçiniyiettinizbeni?Bromluilaçlar,avarelik, ılıkbanyolar,gözetim,ağzımakoyduğumherlokmaya,attığımheradımagösterilenkorkudoluilgi…bütünbunlarsalakedipçıkacakbenisonunda.Aklımıyitiriyordum,büyüklükduygusuvardıiçimde,amabununyanındaneşeliydim, dinçtim,hattamutluydum,ilginçbirinsandım,herkestenayrıydım.Şimdidahabirdoğrudüşünüyorum,dahabirağırbaşlı görünüyorum, ama herkes gibiyim. Sıradan bir insanım,sıkıyorbeniyaşamak…Ah,nebüyükkötülükettiniz bana!Hayalgörüyordum,kimenezararıvardıbunun?Sorarımsize:Kime? YegorSemyonıç, —Nedediğinianlayamıyorum!–dedi.–Böylekonuşman üzüyorbizi. —Dinlemeyinöyleyse. İnsanların,özellikleYegorSemyonıç’ınvarlığısinirlerini bozuyorduKovrin’in.Kuru,soğuk,hattakabayanıtlarveriyordukaynatasına.Yüzüneherbakışındabiralay,birnefret vardı.YegorSemyonıçisebudurumaakılerdiremiyor,kendisindeenküçükbirsuçolmadığınıbilmesinekarşın,suçluymuşgibiöksürüyordu.Tanya,onlarınarasındakigüzel,içtenilişkininnedenböylesinekesinbirbiçimdedeğiştiğinianlayamıyor, babasına sokuluyor, gözlerinin içine korkuyla bakıyordu.Anlamakistiyor,amaanlayamıyordu.Yalnızca ilişkileriningündengünekötüyegittiğiortadaydı.Babasının sonzamanlardaçokçöktüğünü,kocasınınsasinirli,kaprisli, huysuzolduğunu,eskiilginçliğiniyitirdiğinigörüyordu.Gülemiyor,şarkısöyleyemiyorduartık.Sofradabirşeyyemiyordu.Korkunçbirşeyinbekleyişiiçindepeşpeşebirkaçgece uyumadığı oluyordu. Bu ruhsal gerilim çok yıpratmıştı onu;öyleki,birakşamüzeribayılmış,saatlercebaygınyatmıştı.Deminpapazduaokurkenbabasıağlıyorgibigelmiştiona.Şimdideüçütaraçadaotururlarken,bunudüşünmemekiçinzorluyordukendini.Kovrin, 357

Anton Pavloviç Çehov

—Budada,Muhammetde,Shakespearedeiyiyürekli akrabalarıyladoktorlaronlarıcoşkunluklarından,esinlerinden kurtarmaya çalışmadıkları için ne mutluymuşlar! –dedi.–Muhammet,Araplardanilaçolarakpotasyumbromür alsaydı,gündeancakikisaatçalışsaydı,durmadansütiçseydi,builginçadamdanarkada,köpeğindenkaldığıkadaraz şeykalırdı.Böylegiderse,doktorlarileiyiyürekliakrabalar sonunda büsbütün köreltecekler insanlığı. Sıradan olanlar üstüninsansayılacak,uygarlıkyokolacak. Kovrinöfkesiniaçığavuranbirseslebitirdisözünü: —Sizeneçokminnettarolduğumubilemezsiniz! Birden sinirlenmişti. Kırıcı olmamak için hemen kalktı, içerigirdi.Sessizdieviniçi.Açıkpencerelerdenbahçeninhoş kokularıdoluyordusalona.Geniş,loşsalondaayışığıyerde de,piyanonunüstündedeyeşillekeleroluşturuyordu.Kovrin, bahçenin gene böyle hoş kokularla dolu olduğu, ayın pencerelerde ışıdığı geçen yazın heyecanlarını anımsadı. O günlerinruhsaldurumunadönmekiçinhemenodasınagitti, ağırbirpuroyaktı,uşağaşarapgetirmesinisöyledi.Amapuroağzınıniçinizehirgibiacıyaptı.Şarapdageçenyılkigibi güzel değildi. Alışkanlığı yitirmek ne önemli bir şeydi! Bir puro ile iki yudum şarap başını döndürmüştü. Yüreği küt kütvurmayabaşlamıştı.Öyleki,potasyumbromüralması gerekti. YatarlarkenTanya, — Babamın büyük bir sevgisi, saygısı var sana –dedi.– Birşeyiçinkızıyorsunona,budaçoküzüyoronu.Dikkat et:Gündengünedeğil,saattensaateyaşlanıyor.Yalvarırım sanaAndryuşa,Allahaşkına,rahmetlibabanınhatırıiçin, benimhuzurumiçiniyidavranonakarşı! —Elimdedeğil,hemistemiyorumda. Tanyazangırzangırtitremeyebaşlamıştı. —Pekiamaniçin?–diyesordu.–Söylebana,niçin? Kovrinumursamazbirtavırlaomuzsilkti. 358

Siyahlar Giymiş Keşiş

—Çünkühoşlanmıyorumondan–dedi,–hepsibu.Ama bırakalımonu,sözünüetmeyelim,seninbabandırçünkü. Tanyaşakaklarınısıkarak,bakışlarıbirnoktada, —Anlayamıyorum,anlayamıyorum!–diyemırıldandı.– Akılalmaz,korkunçbirşeyleroluyorbuevde.Değiştinsen, eski Andryuşa değilsin… Zeki, olağanüstü bir insan olan sen, incir çekirdeğini doldurmaz şeyler yüzünden sinirleniyor,tatsızlıkçıkarıyorsun…Öylesineolurolmazşeylerden heyecanlanıyorsunki,bazenşaşırıpkalıyorinsan,bunuyapanınsenolduğunainanamıyor! SözlerindenkorktuTanya,Kovrin’ineliniöpereksürdürdükonuşmasını: —Yo,yo,kızmacanım.Zeki,soylu,iyibirinsansın.Babama karşı hak ettiği biçimde davranacağından kuşkum yok.Çokiyibirinsandır! —İyideğil,iyiyüreklidir.Babangibi,tombulyüzlerindeniyiyüreklilikokunan,sonderecekonuksever,biraztuhafhuyluvodvilamcalarıbirzamanlarçokduygulandırırlardıbeni.Romanlardada,vodvillerdede,günlükyaşamda daböyleamcalargüldürürlerdibeni,oysaşimdiiğrençgeliyorlarbana.Bencillikiliklerineişlemiştir.Eniğrençbulduğumdaotoklukları,midedengelmeoöküzyadayabandomuzuiyimserlikleridir… Tanyayatağaoturdu,başınıyastığakoydu. —Ahbuişkence–diyemırıldandı. Sesindençokbitkinolduğu,güçlüklekonuştuğubelliydi. —Kıştanbuyanabirdakikamgeçmedihuzuriçinde… –diyeekledi.–KorkunçbirşeybuTanrım!Çokacıçekiyorum… —Evethaklısın,benİrod’um1,senlesevgilibabansaMısırlıbebekler.Elbette… 1

Büyükİrod:İsa’nındoğduğuyıllardaİsrailkralı.Birçokakrabasını,ünlü kişiyiöldürtmüş;Viyeleyem’deikiyaşındanküçükçocuklarınhepsiniboğazlatmıştır. 359

Anton Pavloviç Çehov

Kovrin’in yüzü güzel, hoş görünmüyordu şimdi Tanya’ya.Nefretilealaylıanlatımgitmiyordubuyüze.Zateneskidenberi,kocasısaçlarınıkestirdiğigündenbuyanaonun yüzündebirşeyeksikgibigeliyorduona.Kırıcıbirşeysöylemekgeldiiçinden,amaçoköfkeliolduğunusezinledibirden,korktubuduygusundan,yatakodasındançıktı. 9 AyrıbirkürsüvermişlerdiKovrin’e.İlkdersiniaralığın ikisindeverecekti.Bununiçinüniversiteninkoridorunabir duyuru asmışlardı. Ama belirlenen günde Kovrin öğrenci başkanınabirtelgrafçekip,hastalığınedeniyledersiniveremeyeceğinibildirmişti. Ağzındankangeliyordu.Kantükürüyordu.Aydabiriki kezçoğalıyordukan.OzamanlarzayıfdüşüyorduKovrin, bitkinyatıyordu.Buhastalıkpekkorkutmuyorduonu.Rahmetliannesininaynıhastalıklaonyıl,hattadahaçokyaşadığınıbiliyorduçünkü.Doktorlardabununtehlikelibirdurum olmadığını söylüyorlar; yalnız heyecanlanmamasını, düzenlibiryaşamsürdürmesini,birazdaazkonuşmasınısalıkveriyorlardı. Aynınedenleocaktadabaşlayamadıderse.Şubattaise geçolmuştuartık.Gelecekyılaertelemekgerekmiştiderslerini. TanyaileyaşamıyorduşimdiKovrin.Kendisindenikiyaş büyük,onabirçocukgibibakanbaşkabirkadındıyanındaki.Eskihuzursuzluğundan,huysuzluğundanizkalmamıştı. Sonderceuysal,yumuşakbaşlıydı.Herşeyeistekleboyun eğiyordu. Varvara Nikolayevna –bayan arkadaşının adı VarvaraNikolayevnaidi–onuKırım’agötürmekiçinhazırlığabaşlayıncada,buyolculuğunbirşeyeyaramayacağını bilebilerazıolmuştubuna. Sivastapol’a akşam geldiler. Dinlenip ertesi gün Yalta’yagitmekiçinoteleindiler.Yolikisinideçokyormuştu. 360

Siyahlar Giymiş Keşiş

VarvaraNikolayevnabardakbardakçayiçti.Sonrayatıp hemenuyudu.AmaKovrinyatmadı.Evde,garagitmeden bir saat önce bir mektup almıştı Tanya’dan, açamamıştı onu. Şimdi yan cebindeydi bu mektup. Onu düşündükçe tatsızbirheyecandoluyorduiçine.Tanyaileevlenmesinin yanlışolduğunayürekteninanıyorduKovrin.Ruhununderinliklerindebuinançvardı.Ondanbüsbütünayrıldığına hoşnuttuda.Sonundayürüyenbiriskeletedönmüş,görünüştezeki,sabitbakışlı,irigözlerindenbaşkaherşeyiölmüşkadınınanısı,şimdiyalnızcakendikendineacıma,bir deöfkeduygusuuyandırıyorduonda.Zarfınüzerindekiel yazısı,ikiyılöncenedenlihaksız,acımasızolduğunu;ruhundaki boşluğun, sıkıntının, yalnızlığın, yaşamdan hoşnutsuzluğunacısınıhiçbirsuçuolmayaninsanlardannasıl aldığınıanımsatmıştıona.Buarada,birgüntezinide,hastalığısırasındayazdığıyazılarınhepsinidenasılparçaparçaettiğini,parçalarınıpenceredendışarıattığını,rüzgârın uçurduğukağıtparçalarınınağaçlarındallarına,çiçeklere konduğunudaanımsatmıştı.Tezininde,yazılarınındaher satırındahiçbirdayanağıolmayanacayipiddialar,akılsızca bir ateşlilik, küstahlık, kendini beğenmişlik görmüş, o andakendikusurlarınınaçıklamasınıokuyormuşgibibir izlenime kapılmıştı. Ama son defteri de parça parça edip penceredenfırlattığında,nedensebirelem,biracıdolmuştuiçine.Karısınınyanınagitmiş,birsürüağırsözsöylemiştiona.Tanrım,neçokezmiştikarısını!Birgündeonaacı çektirmekiçin,evlenmeleriişindebabasınınçokçirkinbir roloynadığını,onakızıylaevlenmesiiçinyalvardığınısöylemiştiTanya’ya.RastlantısonucuYegorSemyonıçdinlemişti onları o anda, koşarak dalmıştı odaya, umutsuzluğundanbirşeysöyleyememiş,dilinikoparıpatmışlargibi olduğu yerde tepinmiş, tuhaf tuhaf böğürüp durmuştu. Tanyaisebabasınıöylegörüncebirçığlıkatmış,bayılmıştı…Çirkinbirşeydibu. 361

Anton Pavloviç Çehov

ÇokiyitanıdığıelyazısınabakarkenKovrin’inbelleğindengeçmiştibütünbunlar.Balkonaçıktı.Durgun,ılıkbir havavardıdışarıda.Denizkokuyordu.Ayilekentinışıklarınınyansıdığı,olağanüstügüzelbirgörünümüolankoyunbir adverilemeyecekkadarhoşbirrengivardı.Yeşillemavinin ince,yumuşakbirkarışımıydıbu.Bazıyerlerdegöztaşırenginebürünmüştüsu.Bazıyerlerdedeayışığısankikesifleşmiş,suyerineodoldurmuştukoyu…Renklerinnehoşbir uyuşumuvardıburada,nekadarhuzurvardı,insannemutlu,yücehissediyordukendini! Altkatta,balkonunaltındakipencereleraçıkolmalıydı. Çünkükadınsesleri,kahkahalarduyuluyordu.Besbellibir akşamtoplantısıvardıaltkatta. Kovrinkendinizorlayarakaçtızarfı,içerigiripokumaya başladı: “Birazöncebabamöldü.Bunusanaborçluyum.Çünkü senöldürdünonu.Bahçemizperişanbirdurumda.Artıkbaşkalarıilgileniyoronunla.Yanizavallıbabamınöylesinekorktuğuşeygerçekleşti.Bunudasanaborçluyum.Bütünruhumlanefretediyorumsenden.Umarımyakında öteki dünyayı boylarsın.Ah,neçokacıçekiyorum!Dayanılmazbirsızıyakıyorruhumu…Allahbelanıversin.Olağanüstübirinsan, birdâhisandımseni,sevdim,birdeliymişsinmeğer…” DahaokuyamadıKovrin,yırtıpyereattımektubu.Korkuyabenzerbirhuzursuzlukdoldurmuştuiçini.ParavananınöteyanındaVarvaraNikolayevnauyuyordu.Solukalışı duyuluyordu.Altkattankadınsesleri,kahkahalargeliyordu. AmatümoteldeondanbaşkatekcanlıyokmuşgibibirduyguvardıKovrin’iniçinde.ÜzüntününbitirdiğimutsuzTanyamektubundaonulanetlediği,onunölmesiniistediğiiçin dehşetekapılmıştı.Geneogücün,ikiyılkadaronunyaşamındada,yakınlarınınyaşamındadaöylesineyıkımlaranedenolanobilinmezgücünodayagirmesinden,onugeneetkisialtınaalmasındankorkuyormuşgibiyangözlekapıya bakıyorduikidebir. 362

Siyahlar Giymiş Keşiş

Sinirleribozulmayabaşlayıncabununeniyiilacınınçalışmakolduğunubiliyorduartık.Masayaoturup,nepahasınaolursaolsun,dikkatiniherhangibirdüşünceüzerine toplamalıydı.Kırım’daişsizgüçsüzoturmaktancanısıkılırsa,üzerindeçalışmakiçinyanınaaldığı,biryerderastladığıbirdüşünceyinotettiğiküçükdefteriniçıkardıçantasından. Masaya oturdu, çalışmaya koyuldu. Biraz sonra geneouysal,sakin,soğukkanlıruhsaldurumunadönmekteolduğunuhissetti.Günlükyaşamınsorunlarıüzerinedüşünmeyedalacakkadarsarmıştıonuküçükdefter.Yaşamın kişioğluna verebileceği son derece önemsiz, olağan mutluluklara karşılık ondan ne çok şey aldığını düşünüyordu.Sözgelimi,kırkyaşındakürsüsahibiolmak,sıradan birprofesörolmak;olağan,üstelikbaşkalarınınolandüşünceleri,bezgin,sıkıcı,ağırbirdilleanlatmakiçin…Sözünkısası,şöyleböylebirbilimadamıdurumunaulaşabilmekiçinonun–Kovrin’in–onbeşyılokuması,gecegündüz çalışması, ağır bir ruhsal hastalık geçirmesi, evlenip boşanması, unutmayı çok istediği bir sürü saçmalıklar, haksızlıklaryapmasıgerekmişti.Sıradanbirinsanolduğunukabulediyorduşimdi.Budüşünceyisevesevebenimsiyordu,çünkü–onundüşüncesinegöre–herinsankendidurumundanhoşnutolmalıydı. Budüşüncetamanlamıylayatıştıracaktıonuya,yırtıpattığımektupbeyazbeyazparlıyorduyerde.Dikkatinitoplamasınaengeloluyordu.Kalktımasadan,mektubunparçalarınıtopladı,penceredendışarıattı,amahafifbirrüzgâresiyordudenizden,kâğıtparçalarıpencereninkenarınadüştüler.KorkuyabenzerohuzursuzlukdoldurduiçinigeneKovrin’in.Oteldeondanbaşkatekcanlıyokgibigelmeyebaşladı ona… Balkona çıktı. Koy –canlıymış gibi– koyu mavi, açıkmavi,firuzerengi,ateştenbinlercegözlebakıyorduona, kendineçekiyorduonu.Gerçektendeçoksıcak,sıkıcıydıhava.Denizegirmekneiyiolurdu. 363

Anton Pavloviç Çehov

Altkatta,balkonunaltındabirkemansesiduyulduansızın,incesesliikikadınşarkısöylemeyebaşladı.Kovrin’e yabancıolmayanbirşeydibu.Şarkıda,gecebahçedeesrarlıbirtakımseslerduyan,bunun,bizölümlülerinanlayamayacağıkutsalbirsesuyumuolduğunudüşünenhayaldünyasıaşırıgenişbirkızdansözediliyordu.Kovrin’insoluğu kesilecekgibioldu.Derinbirkederlesıkıştıyüreği,çoktan beri unuttuğu pırıl pırıl, tatlı bir sevinç titremeye başladı göğsünde. Koyunkarşıyakasındakasırgayayadahortumabenzeyenuzun,siyahbirsütunbelirdi.Koyunüstündenoteledoğrugittikçeküçülerek,kararakkorkunçbirhızlageliyordu. OnayolvermekiçinyanaattıkendiniKovrin,handiysegeç kalıyordu… Aklaşmış saçları açıkta, siyah kaşlı, yalınayak keşiş,kollarınıgöğsününüstündeçaprazyapmış,yanından geçti,odanınortasındadurdu. Kovrin’eşefkatlebakarak,sitemli, —Nedeninanmadınbana?–dedi.–Üstünbirinsanolduğunüzerinesanasöylediklerimeinansaydın,buikiyılıböylesıkıcı,üzüntülügeçirmeyecektin. Tanrı’nınseçkinbirkulu,üstünbirinsanolduğunainanıyorduartıkKovrin,siyahlargiymişkeşişleöncekikonuşmalarının hepsini anımsıyordu, konuşmak istiyordu, ama ağzındankangeliyor,doğrudangöğsüneakıyordu.Neyapacağınıbilemeden,ellerinigezdiriyorduyalnızcagöğsünün üstünde.Koldüğmelerideıpıslakolmuştukandan.ParavananınötesindeuyuyanVarvaraNikolayevna’yıçağırmakistiyordu.Olancagücünütoplayıpseslendi: —Tanya! Yeredüştü,kollarınınüzerindedoğrularakbirkezdaha seslendi: —Tanya! Tanya’yıçağırıyordu.Çiytanelerininyapraklarındaboncuk boncuk parladığı göz kamaştırıcı çiçekleriyle o büyük 364

Siyahlar Giymiş Keşiş

bahçeyiçağırıyordu;parkı,çıplakkökleridışarıdaçamağaçlarını, çavdar tarlasını, çok sevdiği bilimini, gençliğini, yürekliliğini,sevinciniçağırıyordu;öylesinegüzelolanyaşamı çağırıyordu.Yattığıyerde,yüzününhemenyanındabüyük birkanbirikintisigördü,birsözcüksöyleyemeyecekkadar bitkindüşmüştüartık,amasınırsız,anlatılmazbirmutlulukladopdoluydubedeni.Balkonunaltındabirserenatsöylüyorlardı;siyahlargiymişkeşişiseüstünbirinsanolduğunu, güçsüzinsanbedenidengesiniyitirdiği,artıküstünbirinsanıtaşıyacakgücükalmadığıiçinöleceğinisöylüyorduona. Varvara Nikolayevna uyanıp paravananın bu yanına geçtiğinde Kovrin çoktan ölmüştü. Mutlu bir gülümseme donupkalmıştıyüzünde. 1893

365

Boyundaki Anna Nişanı 1 Nikâhtörenindensonrayiyeceksoğukbirşeybileyoktu. Yenievliler,sağlıklarınakaldırdıklarıkadehlerisonunakadar içtikten sonra tren istasyonuna yollandılar. Müzikli, danslı,mutlulukladolubirdüğünleonuizleyenakşamyemeği yerine, birçoğu iki yüz versta uzaktaki bir manastıra duayagideceklerdi,bunudahaolağanbulmuşlardı.Önemli biraşamayaermişModestAlekseyiçgibiyaşlıbaşlıbirkişi içingürültülübirdüğününpekdeuygunkaçmayacağıkanısındaydılar.Doğrusu,elliikiyaşındakibirdevletmemurunundahaonsekizineyenibasmışbirkızlaevlendiğidüğündemüzikdinlemekiçaçıcıolmazdı.OlgunModestAlekseyiç’inbugeziyiistemesindekinedeninözelliklegençkarısına nikâhtabileilkyeridinevetöreyetanıdığınıanlatmakiçin olduğunusöyleyenlerdeyokdeğildi. Yenievlileriyolcuetmeyegelendairearkadaşlarıylaakraba,tanıdıkkalabalığı,ellerindekadehler,“hey”diyebağırmakiçintreninkalkmasınıbekliyorlardı.Silindirşapkalı, öğretmen giysili kayınpeder Pyotr Leontiç dut gibi sarhoş, yüzübembeyaz,elindekikadehivagonunpenceresinekaldırıyor,acıklıbirsesleyalvarıyordukızına. —Anna’cığım!Anya!Anya,birşeyciksöylememeizin ver! 367

Anton Pavloviç Çehov

Anyapenceredensarktı.Kulağınabirşeylerfısıldadıbabası.Keskinbirşarapkokusuyayılıyorduçevresine.Babasınınfısıldadıklarındanbirşeyanlayamıyordukızcağız.Sanki üflüyordu kulağının içine. Pyotr Leontiç kızının yüzünü, göğsünü,ellerinihaççıkararakkutsadı.Bunuyaparkensoluğu titriyor, gözlerinde yaşlar parıldıyordu. Anya’nın lise öğrencisiolanikierkekkardeşiPetyaileAndruşababalarınınfrakınıneteğindençekeliyor,utangaç,mahcupfısıldıyorlardı: —Babacığım,hadi…Babacığım,yeter… TrenhareketedipistasyondançıkarkenAnyababasının, ikiyanayalpavuravura,kadehindekişarabıyerleresaçasaçatreninarkasındanbirsürekoştuğunugördü.Yüzünasıl daacıklı,saf,mahcuptu… —Heeey!–diyebağırıyordu. Yenievlilersonundayalnızkalmışlardı.ModestAlekseyiçkompartımanıgözdengeçirdiktensonrakalkıpeşyalarıyerleştirdi,geçipgençkarısınınkarşısınaoturdu.Gülümsüyordu.Ortaboylu,şişko,tombulyanaklı,ablakyüzlü, favorili, bıyıksız bir devlet memuruydu. Çevresi özenle alınmışyuvarlaksakalıayaktopuğunuandırıyordu.Yüzününendikkatiçekenözelliğibıyığınınolmamasıydı.Bıyıklardangeriyeyağlı,jelatingibititrekyanaklaraderecederecegeçençıplakbiryerkalmıştı.Oldukçaciddi,ağırbaşlı davranıyordu.Hareketleriyavaş,yüzanlatımıyumuşaktı. Gülümseyerek: —Birşeyişimdidensöylemekzorundayımsize–dedi.– Bundanbeşyılönce,Kosorotov’aikincidereceKutsalAnna nişanını verdiklerinin ertesi günü, teşekkürlerini sunmak üzere adamcağız huzura çıktığında, vali bey şöyle demişti ona:“Demekki,şimdiüçAnna’nızvar,biriyakanızda1,ötekilerdeboynunuzda.”Kosotorov’unAnnadediklerihırçın, 1

Annanişanınınbirincisiyakayatakılırdı. 368

Boyundaki Anna Nişanı

hoppa karısı o günlerde yeni dönmüştü kocasının yanına. İkincidereceAnna’yıkazandığımdavalininaynısözübana dasöylemekiçinnedenlerbulamayacağınıumarım. Küçücük gözleriyle gülümsüyordu Modest Alekseyiç. Annadagülümsedi.Buadamınokalın,ıslakdudaklarıyla kendisini her an öpebileceğini, bundan kaçmaya bile artık hakkınınolmadığınıdüşünüyor;yüreğiheyecandankütküt vuruyordu.Tombulbedenininyumuşakhareketleriiğrendiriyorduonu.Hemkorkuyor,hemiğreniyordu. ModestAlekseyiçayağakalktı,gayetyavaş,boynundaki madalyasını çıkardı, frakıyla yeleğini de çıkarıp pijamasını giydi.Anna’nınyanınaotururken, —İşteböyle–dedi. NikâhtörenininçoksıkıcıgeçtiğinidüşünüyorduAnna. Papaz,konuklar,kilisedekiherkesacıyarakyüzünebakıyorlar;içlerinden“Niçin?Budenlihoş,güzelkenniçinbuyaşlı, biçimsiz herifle evleniyor?” diye geçiriyorlar gibi gelmişti ona.Oysadahabusabahherşeyböylesineiyiolupbittidiyeseviniyor,göklereuçuyordu.Amanikâhkıyılırkenolduğugibi,şimdidesuçlu,aldatılmışvegülünçbuluyordukendini.İştesonundazenginbiriyleevlenmişti…Amagenede parasıyoktu.Nikâhgiysisinibileborçparaalarakdiktirmişlerdi.Deminbabasıylakardeşlerionuyolcuederlerkenyüzlerindenceplerindebirkapikbileolmadığınıanlamıştı…Bugün akşam yemeği yiyebilecekler miydi acaba? Ya yarın? Nedense, babasıyla kardeşlerinin şimdi, annelerini toprağa verdiklergününakşamıolduğugibiaç,başlarıönlerineeğik oturduklarınıgörürgibioluyordu. “Ne bahtsızım!” diye geçiriyordu içinden. “Niçin bu denlibahtsızımben?” ModestAlekseyiçağırbaşlı,kadınlarayabancıbirerkeğinbeceriksizliğiyleAnna’nınbelinekoyduelini,sonraomzunu okşamaya başladı. Beriki ise paraları, annesini, onu toprağaverdiklerigünüdüşünüyordu.Lisedeyazıveresim 369

Anton Pavloviç Çehov

öğretmenliğiyapanbabası,annesiöldüktensonrakendiniiçkiyevermişti,buyüzdenyoksuldüşmüşlerdi.Çocuklarınne çizmesi,nedepotinivardı.Birgünevdenalıpsavcılığagötürdülerbabasını.Sonramemurlargeldiler,evdekieşyaların listesiniçıkardılar…Neutanılacakşeylerdibunlar!Sarhoş babasınınpeşindenkoşmakAnna’yadüşüyordu.Kardeşlerinin yırtık çoraplarını yamamak, çarşıya pazara gitmek de onakalmıştı.Erkeklergüzelliğini,davranışlarınıövdüklerindeucuzşapkasını,ayakkabılarınınmürekkepleboyayıpörttüğü deliklerini bütün dünya görüyormuş gibi geliyordu ona.Geceleri,sarhoşluğuyüzündenbabasınınyakındaişindenuzaklaştırılacağı,onundabuyüzkarasınadayanamayıp annesigibiöleceğikorkusuuykularınıkaçırıyordu.BuaradabazıtanıdıkbayanlarOnuniçinzenginbirkocaaraştırmayabaşlamışlardıbile.KısabiraramadansonraModest Alekseyiç bulunmuştu. Genç ve güzel değildi ama, parası vardı,yeterdiokadarı.Bankadayüzbinrublesiyle,kiraya verdiğibabadankalmabirçiftliğivardı.Ağırbaşlı,valininde sevdiği bir memurdu. Anna’ya söylediklerine göre, huzura çıkıp Pyotr Leontiç’i görevinden uzaklaştırmamaları için okulmüdürüneyadadahaüstünebiremirçıkartmasıonun içiniştenbiledeğildi… Anna dalmış, bunları düşünürken açık pencereden birdenbirebağırtılarlakarışıkbirmüziksesidoldukompartımana.Araistasyonlardanbirindedurmuştutren.Parmaklıkların arkasındaki kalabalıkta armonika ve ucuz, cırlak seslibirkemanlaoynakbirhavaçalıyorlardı.Yüksekkayın vekavakağaçlarının,ayınışıttığıyazlıkevlerinötesindebir yerdenaskeribirbandonunsesigeliyordu.Oradadanslıbir eğlenceolsagerekti.Yazlıktakilerle,güzelhavadanyararlanarakdinlenmekiçinburayagelenkentlilerperondabiraşağıbiryukarıdolaşıyorlardı.Bukocayazlığınsahibizengin, uzunboylu,esmer,Ermeni’yebenzeyen,patlakgözlü,acayipgiysiliArtınovdeoradaydı.Üzerindeöndüğmeleritama370

Boyundaki Anna Nişanı

menaçıkbirgömlek,ayaklarındayüksektopuklu,mahmuzluçizmelervardı.Omzundangelinlikkuyruğugibietekleri yerlerdesürünenbirpelerinsarkıyordu.Sivriburunlarınıyereeğmişikitazıyürüyorduarkasından. Anna’nıngözlerindehâlâyaşlarparıldıyorduama,annesini,paraları,düğünüunutmuştuartık.Neşeylegülümseyerektanıdıköğrencivesubaylarınellerinisıkıyor —Merhaba!–diyordu,nasılsınız? Sahanlığaçıkıp,ayışığındaherkesinonuyeni,pekgüzel giysisiveşapkasıylagörebileceğibiryerdedurdu. —Niçinkalkmıyortren?–diyesorduğunda, —Aktarmabekliyoruz–dediler.–Postatreninibekliyoruz. Artınov’un,kendisinebaktığınıfarkedincegözlerinicilvelicilvelikısarakyükseksesleFransızcakonuşmayabaşladı. Sesinin hoş çınlayışından, kadınların şımarttığı o ünlü donjuanınkendisinebakmasından,herkesinneşeligörünmesindenolacak,içinebirmutlulukdoluvermişti.Trenkalktığındatanıdığısubaylaronaelsallarken,ağaçlarınötesindekiaskeribandonun,treninardıncaçaldığıbirpolkayııslıkla tekrarlamaya başlamıştı bile. Kompartımana döndüğünde, ara istasyonda biri onu mutlu olacağına, her şeye karşın mutluolacağınainandırmışgibibirruhsaldurumiçindeydi. Yeni evliler manastırda iki gün kaldıktan sonra kente döndüler.Lojmandakalıyorlardı.ModestAlekseyiçgörevdeyken Anna zamanını piyano çalmakla, sıkıntıdan ağlamaklayadakanepeyeuzanıpromanokumaklageçiriyordu. AkşamyemeklerindeModestAlekseyiçbiryandanmidesini tıkabasadoldururken,öteyandandahiçdurmadanpolitikadan,yeniatamalardan,görevlerideğiştirilen,başarıödülü alanmemurlardan,insanınçokçalışmasınıngerektiğinden, ailehayatınınbirzevkdeğil,borçolduğundan,boşyerebir kapikbileharcamaktançekindiğinden,dünyadadinileahlakıherşeyinüstündetuttuğundansözediyordu.Bıçağıelindemeçgibitutarak: 371

Anton Pavloviç Çehov

—Herinsangörevvesorumluluklarınıbilmelidir!–diyordu. Annakocasınıdinliyor,korkudantitriyordu.Öyleki,çoğunluklayemeğibırakıyor,masadanaçkalkıyordu.Yemekten sonra kocası dinlenmek için uzanıyor, biraz sonra da yüksekperdedenhorlamayabaşlıyordu.OzamanAnnakalkıpbabasının,kardeşlerininyanınagidiyordu.Annaiçerigirdiğindebabasıylaçocuklar,parayakanıpsevimsiz,pis,sıkıcı birherifleevlendiğiiçinonukınıyorlarmışgibişaşkınbakıyorlardıona.Giysilerininhışırtısı,bilezikleri,kadıncagörünüşüsıkıyor,aşağılıyorduonlarısanki.Yanlarındaykenşaşırıyorlar,konuşacakbirşeybulamıyorlardı.Amagenedeeskidenolduğugibiseviyorlardıonu.Akşamyemeğineonsuz oturmaya alışamamışlardı. Anna oturuyor, onlarla birlikte lahana çorbası, pilav, içyağında kızardığı için mum kokan patateskızartmasıyiyordu.PyotrLeontiçtitrekelleriyleküçükbirsürahidenkendineşarapkoyuyor,birdikiştehepsini içiyordu.İlkkadehiikincisi,üçüncüsüizliyordu…İrigözlü, ince,solgunyüzlüPetyaileAndruşasürahiyikaldırırlarken, —Hadi,babacığım…–diyorlardı.–Yeterartık… Anna da telaşlanıyor, daha fazla içmemesi için yalvarıyordubabasına.Berikibirdenkükrüyor,yumruklarıylamasayıdövmeyebaşlıyordu: —Kimseninbenidenetlemesinerazıolmam!–diyebağırıyordu.– Pis çocuklar! İğrenç kız! Hepinizi kovacağım bu evden! Oysa böyle bağırırken bir zayıflık, bir yufka yüreklilik oluyordu sesinde. Öfkelenmesi çocuklardan birini bile ürkütmüyordu.Çoğunluklayemektensonrasüslenirdi.Usturaylatıraşolurkenkestiğirenksizyüzüyle,yarımsaatince boynunuuzatarakaynanınkarşısındadikilir;siyahbıyıklarınıkıvırarak,kokusürünereksüslenir;sonraeldivenlerini, silindirşapkasınıgiyer,özeldersleregiderdi.Tatilgünüyse evdekalır,yaresimyaparyadaçıkrıkgibifısfıssesçıkaran 372

Boyundaki Anna Nişanı

akordeonuylabirşeylerçalmayauğraşırdı.İstediğigibigür, kulağahoşgelenseslerçıkarmayauğraşırken,kendisidebir şarkımırıldanıryadageneçocuklaraköpürürdü: — Namussuz herifler! Hainler! Bozmuşlar akordeonumu! Anna’nınkocasıgeceleriaynılojmandaoturandairearkadaşlarıylakâğıtoynardı.Oyunsırasındamemurlarınçirkin, zevksiz giyimli, kaba, aşçı kadın kılıklı karıları da bir odadatoplanıpotururlardı.Kendilerigibiçirkin,tatsızbir dedikodudurbaşlardıaralarında.ModestAlekseyiç’inkarısıylatiyatroyadagittiğioluyordu.DinlenmearalarındaAnna’yıbiradımbileuzaklaştırmıyorduyanından.Kolunatakıp, koridorlarda, sigara salonlarında dolaştırıyordu onu. Biriyleselamlaşsahemenfısıldıyordukulağına“Beşincisınıf memurdur… Vali kabul etmiştir onu” –“Pek zengindir… Kendievivar…”BüfeninyanındangeçerlerkenAnnacanı tatlı bir şey çekerdi. Çikolatayı, elma şekerini pek severdi. Amaparasıyoktu,kocasındanistemeyedesıkılırdı. Elinealdığıbirarmuduavucundaeviripçevirerekkararsızbirsesle, —Kaçabu?–diyesoruyorduModestAlekseyiç. —Yirmibeşkapik —Yaa,öylemi!–diyor,armuduyerinebırakıyordu. Birşeyalmadanbüfeninyanındanuzaklaşmalarınında pekhoşkaçmayacağınıbildiğiiçinbirmadensuyuistiyor, bütünşişeyisondamlasınakadariçiyordu.Öyleki,kendini zorladığıiçingözleribileyaşarıyordu.Annaoandanefret ediyorduondan. DolaşırlarkenModestAlekseyiçbirdenbireheyecanlanarak: —Şuihtiyarkadınaselamver–diyordu. —Amatanımıyorumonu. —Olsunvarsın.Lojmanlardairesibaşkanınınkarısıdır! Selamverdiyorumsana!Kafandüşmez,korkma. 373

Anton Pavloviç Çehov

Anna selam veriyor, gerçekten de kafası düşmüyordu ama, içi sıkılıyordu. Kocasının her istediğini yapıyor, ona kandığıiçinkendikendinekızıyordu.Onunlaparasıiçinevlenmişti ama, kızlığında olduğundan daha az parası vardı şimdi.Kızken,hiçolmazsaarasırababasınınyirmikapikfilanverdiğioluyorduona.Şimdicebininbirkapikbilegördüğüyoktu.Gizlidenalmakyadaistemekolmuyordu.Kocasındankorkuyor,titriyordu.Bukorkununçoktandıriçindeolduğuinancındaydı.Birzamanlar,çocukluğundaokul müdürüoncaheybetli,korkunç,önünegelenherşeyiezip geçmeye hazır bir bulut ya da lokomotif gibi ilerleyen bir güçtü.Evdeherkesinsözünüsaygıylaettiği,nedensekorktuğuvalibeydeöylebirgüçtü.Buikibüyükgücünyanındabirazzayıfkalanbirsürübaşkagüçdahavardı.Bıyıksız,sert yüzlü,amansızöğretmenleridebunlarınarasındaydı.Şimdi sonuncusundan, ciddi yüzü bile müdürünkine benzeyen Modest Alekseyiç’den korkuyordu. Hayalinde bütün bu güçlerbirleşiyor,babasıgibizayıflara,suçlularasaldıran,onlarıezipgeçenkocamanbirbeyazayıoluyordu.Kocasıonu kaba hareketleriyle okşayıp kucağına alarak iğrendirirken, tersbirşeysöylemektenödükopuyordu.Dudaklarınıyayarakyapmacıktangülümsüyor,buokşayışlardanhoşlanıyor gibiyapıyordu. PyotrLeontiçyalnızbirkere,odaartıkbekletilemeyecekbirborcunuödemekiçin,borçparaistemeyecesaret edebilmişti ondan. Ah, ne dayanılmaz sıkıntıydı o, Tanrım! ModestAlekseyiçuzunuzundüşündüktensonra, —Peki,vereceğim–demişti.–Yalnızşunuiyibilesinizki, içkiyi bırakmazsanız, bir daha yardım etmeyeceğim size. Devletkapısındaçalışanbirkişiiçinbuzayıflıkyüzkızartıcıdır.Herkesinbildiğigerçeğibirdebenhatırlatmadanedemeyeceğim size: Zamanla yüksek görevlere yükselebilecek binlerceyetenekliinsanımahvetmiştirbututku. 374

Boyundaki Anna Nişanı

“Bununlaberaber…”–“budurumdanörnekalarak…” –“şimdianlatacağımgibi…”girişleriylebaşlayanbirçokkonuanlattı.ZavallıPyotrLeontiçyerindibinegiriyor,güçlü biriçmeisteğibaşınıdöndürüyordu. Delik ayakkabı ve yırtık pantolonlarla Anna’ya konuk gelenkardeşlerinindeöğüttenbaşkabirşeyaldıklarıyoktu. Oturupsaatlercedinlemekzorundaydılaronu. —Herkessorumlulukvezorunluluklarınıbilmelidir–diyorduonlara. Amaparavermiyordu.ÖteyandanAnna’ya,böyleşeylerikaragüniçinsaklamanınakıllıcabirhareketolacağını söyleyerek yüzükler, bilezikler, broşlar armağan ediyordu. Sıksık,acabaverdiğiarmağanlartamammıdiye,karısının komodininidenetlemektendegerikalmıyordukuşkusuz. 2 Buaradakışgelmişti.Yılbaşınadahaçokvardıki,kentintekgazetesinde,gelenekselkışbalosunun29kasımakşamıSoylularKulübü’ndeyapılacağıduyuruldu.Kâğıtoyunlarından sonra, Modest Alekseyiç her akşam telaşlı telaşlı Anna’ya bakarak memur karılarıyla bir şeyler konuşuyor, sonrauzunsürebirköşedenötekiköşeyegidipgelerekdüşünüyordu.GeneböyleakşamlardanbirindeModestAlekseyiçdolaşmasınıyarıdakeserekAnna’nınönündedurdu: —Kendinebirbalogiysisidiktirmelisin–dedi.–Anladın mı?Yalnız,ricaediyorum,önceMariyaGrigoryevnaileNatalyaKuzminişna’nınfikirlerinialbukonuda. Çıkarıpyüzrubleverdiona.Annaparayıalıp,kimsenin fikrinisormadankendinebirbalogiysisidiktirdi.Yalnızca babasıyla konuşarak annesinin balolarda nasıl giyindiğini öğrenmeyeçalışmıştı.Toprağıbololsunannesidaimason modayagöregiyinir,Anna’yıdataşbebekgibisüsler,heryereonunlagiderdi.Fransızca’nında,mazurkaoynamanında eniyisinigeneannesindenöğrenmişti(evlenmedenöncebeş 375

Anton Pavloviç Çehov

yılmürebbiyelikyapmıştıannesi).Annadaannesigibi,eskileribozarakkendineyenigiysilerdikmeyi,eldivenlerinibenzinletemizlemeyi,kirailemücevheralmayıiyibilirdi.Gene annesigibigözsüzebilir,“r”harflerinigırtlaktansöyleyebilir,güzelpozlartakınabilir,gerektiğizamanheyecanlanabilir,gerektiğindedebakışlarınaesrarlıbirhüzünverebilirdi. Babasından ise gözleriyle saçlarını, ateşli kişiliğini ve süse düşkünlüğünüalmıştı. BaloyagitmedenyarımsaatönceModestAlekseyiçtuvalet aynasında nişanını boynuna takmak için gömlekle karısınınodasınagirdiğindeonungüzelliği,tazeliği,giysisiningözalıcılığıkarşısındaşaşaladı;favorileriyleoynayarak pekmutlu, —Nekadardagüzelsin…–dedi.–Çok,pekçokgüzelsin,Anna’cığım! Sonrasesinegururlubiranlatımvererekekledi: —Senibenmutluettim,bugündesenbenimutluetmelisin.Yalvarırım,gidipvalinineşinesaygılarınısun!Allahaşkına!Bizimdaireninhukukdanışmanlığınaonunyardımıylaatanabilirim! Baloyagitmeküzereevdençıktılar.İştekapısındaresmi giysilikapıcısıylaSoylularKulübügöründü.Portmantoların bulunduğugirişyerinikürkler,uykuluuşaklar,ellerindeki yelpazeleriyle kendilerini hava akımından korumaya çalışandekoltebayanlardoldurmuştu.Anna,kocasınınkolunda,merdivenlerdençıkarkenpekbüyükbirboyaynasında parlakışıklarınaltındabirkatdahagüzelleşenkendinigördü.Üstkattaçalanorkestranıntatlısesiokşuyordukulaklarını. İçinde bir sevinç ve ay aydınlık gecede ara istasyonundaduyduğuomutlulukdoldurdu.Artıkkızdeğil,bir kadınolmanınhazzınıilkkeztadarak,adımatışını,hareketlerini annesininkilere benzetmeye çalışarak, gururlu, kendinesonsuzbirgüvenle,başıyukarıdayürüyordu.Ömründeilkkezzenginveözgürhissediyordukendini.Kocası376

Boyundaki Anna Nişanı

nınvarlığıbilesıkmıyorduonuartık.Yanındayaşlıbirkocanınolmasınınonuhiçdeküçültmeyip,onaerkeklerinpek hoşunagidenduygulubiresrarlıkdakazandırdığınıdaha kulübünkapısındangirerkeniçgüdüsüylesezinlemişti.Orkestrabüyüksalondaçalıyordu.Onlariçerigirdiğindedans başlamıştıbile.Toplumyaşantısı,eğlence,gürültüvemüzik anılarıylagünlerinigeçirdiğilojmanınsoğukdörtduvarındansonra,bugeniş,aydınlıksalonagözgezdirirkenheyecanla,“Ah,negüzel!”diyekendikendinemırıldanıyordu. Vaktiylegezilerden,akşamyemeklerindentanıdığısubayları,öğretmenleri,avukatları,memurları,topraksahiplerini, valiyi, Artınov’u; fakirler yararına yapılacak satışa başlamaküzerebölmelerde,tezgâhlardahazırbekleyensondereceaçıkgiysili,güzelliçirkinliyükseksosyetebayanlarını kalabalık arasında daha ilk bakışta seçebilmişti. Omuzlarındaparlakapoletleriyleboyluboslubirsubay–Anna,lisede öğrenciyken Eski Kiev Sokağı’nda tanışmıştı onunla, isminihatırlayamıyorduşimdi–yerdenbitergibiçıkageldi, valsedavetettionu.Hiçdüşünmedenuçupgittikocasının yanındanAnna.Fırtınalıhavadayelkenlibirkotrayladalgaların üzerinde uçarcasına kayıyordu sanki. Kocası ta uzakta,kıyıdakalmıştı…Tutkuyla,kendindengeçmiş,eldeneleuçarak,Rusça’yaFransızcakarıştırarak,“r”harflerinigırtlaktansöyleyerek,gülerek,kocasınıda,hiçkimseyi deumursamadan,kulaklarınıdolduranmüzikveuğultuya kendinisonsuzbirhazlabırakmış,durmadanvals,polka, kadriloynuyordu.Erkeklerinonubeğendikleriaçıktı.Böylesi de olağandı zaten. Heyecandan soluğu kesilecek gibi oluyor,yelpazesiniavucununiçindevargücüylesıkıyor,içmek istiyordu. Buruşuk, benzin kokan frakıyla babası, PyotrLeontiçyanınasokulupvişnelidondurmadolubirtabağıuzattıona.Heyecanlakızınıngözlerininiçinebakarak: —Bugüngözkamaştırıcısın–dedi.–Böyleerkenevlenmenebuakşamkikadarhiçüzülmemiştim…Niçin?Bunu 377

Anton Pavloviç Çehov

bizimiçinyaptığınıbiliyorumama…–Titreyenelleriylecebindenbirtomarparaçıkardı–Özelderslerimdenbirbölümününücretinibugünaldım,kocanaolanborcumuödeyebilirimartık. Anna dondurma tabağını babasının eline sıkıştırarak o andakendisinikollarınınarasınaalanbirerkekleuçupgitti. Ancaktauzaktan,kavalyesininomzununüzerindenbabasınındabirkadınıkucaklayıpsalondadönmeyebaşladığını görebildi. “Ayıkkennedecanayakınoluyor!”diyegeçirdiiçinden. Mazurkayıdairiyarısubaylaoynadı.Subayresmigiysisi içinde,ağırhareketediyor,yürüyor,omuzlarınıoynatıyor, ayaklarınıyerepekhafifvuruyordu.Canıpekoynamakistemiyorabenziyorduama,çevresindedurmadandönen,güzelliğiveaçıktakalanomuzlarıylaonubaştançıkarmayaçalışanAnna’nınetkisindenbirtürlükurtulamıyordu.Gözleri ışılışıl,hareketleriduyguluyduAnna’nın.Subayalabildiğine soğuk,olduğuyerdeduruyor,birkralsoyluğuylaeliniAnna’yauzatıyordu.Sağdansoldan,“Brava,bravo…”sesleri geliyordukulaklarına. Neşe,yavaşyavaşosoğuk,heybetlisubayıdasarmaya başlamıştı. Canlandı, heyecanlandı. Daha sonra albenisine kendiniiyicebırakıpyumuşak,kıvrakhareketleryapmaya başladı.Annaomuzlarınıoynatıyor,kendikraliçe,karşısındakidekölesiymişgibionanazlı,anlamlıbakıyordu.Oandabütünsalonunonlarıizlediğini,kıskandığını,onlaragıptaettiğini,geçiriyorduiçinden.Oyunbitmiş,heybetlisubay eliniyeniöpmüştüki,kalabalıkbirdenaçıldı,erkeklerkollarınıyanasarkıtarakdoğruldular…Valibey,ikiyıldızlıfrakıylaona,Anna’yadoğrugeliyordu.Evet,onunyanınageliyorolmalıydı;çünküdoğrudanonungözlerininiçinebakıyor, güzel bir kadın gördüğünde yaptığı gibi, dudaklarını emerektatlıtatlıgülümsüyordu. 378

Boyundaki Anna Nişanı

—Çokmemnunoldum,çoksevindim…–diyebaşladı.– Amakocanızı,sizingibibirhazineyişimdiyedekbizlerden gizlediğiiçinhapsettireceğim. EliniAnna’yauzatarakekledi: —Karımelçiolaraksizebenigönderdi.Bizeyardımetmelisiniz…Madam…Amerika’daolduğugibi,sizedegüzelliğinizinarmağanıbirödülverilmelidirbence…Karımsabırsızlıklasizibekliyor. Vali,eşiyletanıştırdıktansonra,ağzındairibirtaşsaklıyormuşgibiyüzününaltbölümüolağanüstügeniş,yaşlıbir kadınınoturduğubirbölmeyegötürdüonu.Yaşlıkadın, —Yardımlarınızıesirgemeyinbizden–dedi.–Bütüngüzelkadınlar,yoksullaryararınadüzenlenensatıştagörevaldılar.Nedenseyalnızsizboştasınız.Niçinyardımetmekistemiyorsunuzbize? Kadın,sözünübitirdiktensonraarkasınabakmadanbölmedençıkıpgitti.Gümüşsemavervefincanlarınyanındaboş kalanyerineAnnageçti.Hemenhareketlibirsatışbaşladı. Birfincançayabirrubledenaşağıkabuletmiyordu.İriyarı subayıüçfincaniçmedenbırakmadı.Birazsonrapatlakgözlü,astımlıparababasıArtınovyaklaştıbölmeye.Yazınara istasyonda olduğu gibi acayip giysili değildi şimdi. Herkes frakgiymişti!GözleriniAnna’nınkilerdenayırmadanbirkadehşampanyaiçipyüzrubleverdi.Sonrabirfincançayiçti, yüzrubledaha.Hiçkonuşmuyor,sıksıksoluyordu…Anna çoksayıdamüşteritopluyordubaşına.Paraalırkengülümseyişiylebakışlarınınerkekleresonsuzbirmutluluktanbaşka birşeybağışlamadığındanemindi.Bugürültülü,parlak,güleç,müzik,dansveaşkarayanerkekdoluyaşantıiçinyaratıldığındanemindiartık.Şimdiyedeğintitrediğiolokomotif gibi, önüne geleni ezip geçecekmiş gibi ilerleyen güç şimdi pek gülünç geliyordu ona. Kimseden korkmuyordu artık. Yalnızcaannesinin,onunbubaşarısınıgörseydipeksevinecekolanannesininşimdiyanındaolmadığınaüzülüyordu. 379

Anton Pavloviç Çehov

Yüzü yavaş yavaş beyazlaşmaya başlayan, ama hâlâ ayaklarının üzerinde yıkılmadan durabilen Pyotr Leontiç bölmeyeyaklaşıpbirkadehkonyakistedi.BabasınınuygunsuzbirsözsöyleyeceğindenödükopanAnnakıpkırmızıkesilmişti(böyleyoksul,silikbirbabasıolduğunaüzülüyordu). AmaPyotrLeontiçkonyağıiçti,cebindençıkardığıkâğıtparatomarındanbironrubleçekipkızınınönüneattıbirşey söylemedenuzaklaştı.BirazsonraAnnautancındankıpkırmızıbirkadınınkolundayalpavuravura,bağırarakyürüdüğünügörünce,üçyılöncegeneböylebirbalodanuşaklarlaevegönderilipertesigündemüdürünbirdahaböylebir durum olursa onu görevinden uzaklaştıracağını bildirmesiylesonuçlananakşamıhatırladı.Neyersizdibuhatırlama şimdi! Bölmelerdesemaverlersönüp,yorgunargınbayanbüfecilertopladıklarıparalarıağzındairibirtaşsaklıyormuş gibi görünen yaşlı bayana verdikten sonra, Artınov Anna’nınkolunagirerekonuyoksullaryararınasatışakatılan bayanlar için yemek hazırlanan salona götürdü. Masada yirmikişivardı,amasonderecegürültüvardı.Valibeykadehkaldırarak: —Böylezenginbiryemeksalonunda,yararınabugünküyardımsatışımızıdüzenlediğimizyoksulyemekodalarınıngelişmesiumuduylakadehkaldırmamızınyerindeolacağıkanısındayım–dedi. Tugay komutanı, “Topçunun bile, önünde karavana attığı gücün onuruna” içmeyi önerdi. Herkes bayanlarla kadehtokuşturmakiçinayağakalktı.Çok,pekçokneşeli biryemekti! Anna’yı eve götürürlerken tanyeri ağarmak üzereydi. Aşçıkadınlarsepetlerinikollarınatakmış,pazaragidiyorlardı. Anna mutlu, sarhoş, içi yepyeni duygularla dolu, son derece yorgun, soyundu; kendini yatağa atıp hemen uyudu. 380

Boyundaki Anna Nişanı

Öğledensonraikideodahizmetçisiuyandırıp,BayArtınov’unonugörmeyegeldiğinibildirdi.Annaaceleylekalkıp giyindi; konuk salonuna geçti. Artınov’un gitmesinden hemensonravalibeygelip,akşamkiyardımıiçinteşekkürlerinibildirdi.Vedalaşırkenbaygınbaygıngözlerininiçinebakıyordu Anna’nın. Elini öperken yine ziyaretine gelebilmek içinizinistediondanvegitti.Annaşaşkın,mutlu,hayatında beklediği tuhafa değişikliğin böylesine çabuk olmasına bir türlüinanamayaraksalonunortasındakalakalmıştıki,kocasıModestAlekseyiçgirdiiçeri…Odagüleç,baygıngözlerlebakıyorduona.Yüksek,tanınmışkişilerinyanındatakındığınıherzamangördüğüoyaltakçıbağlılıkifadesiyüzünde, karşısında dikiliyordu. Anna, her sözcüğün üzerine hınçla,alaylabasabasa: —Defolkarşımdan,salak!–diyehaykırdı. Buhareketiyüzündenbircezayaçarptırılmayacağından emindi. OgündensonrahiçboşzamanıolmadıAnna’nın.Her günyabirkırgezisine,şehiriçindefaytonlagrupdolaşmasınakatılıyoryadatatilgünüakşamlarıevlerdedüzenleneneğlenceleregidiyordu.Hergecesabahakarşıdönüyor, konuksalonununkalınhalısınauzanıyor,sonradaherkeseyanayakıla,çiçeklerindibinde,halınınüzerindeuyuduğunu anlatıyordu. Çok paraya ihtiyacı vardı. Artık ModestAlekseyiç’tençekinmediğiiçinöylericaminnetettiği deyoktu;“Bukâğıdıgetirene200rublever”yada“Bu beyederhal100rubleöde”gibiküçüknotlarlagörüyorduişini. İlkbahardakipaskalyadaModestAlekseyiçikinciderece Annanişanınıaldı.Teşekküregittiğindevalibeygazetesini kenara koyup koltuğuna iyice gömüldükten sonra pembe tırnaklıbembeyazparmaklarınabakarak: —ŞimdiüçAnna’nızvar,demekoluyor:Biriyakanızda, ötekiikisideboynunuzda–dedi. 381

Anton Pavloviç Çehov

ModestAlekseyiçgülmemekiçinikiparmağınıdudaklarınagötürdü: —ArtıkküçükVladimir’indoğmasınıbeklemektenbaşkayapacağımızyok,efendim.Vaftizbabasıolmanızistemek cesaretinigösterebilirmiyimacaba? Modest Alekseyiç dördüncü derece Vladimir nişanını imaetmişti.Bucesaretveincebuluşunuheryerdeanlatmak heyecanışimdidensarmıştıiçini.Birşeylerdahasöylemekistiyorduama,valigazetesinialıpokumayabaşlamış,başını sallamıştıona… ÖteyandaAnnatroykayladolaşmalarına,Artınov’laava gitmeye,eğlencelerekatılmayadevamediyor;babasınınevinegüngeçtikçedahaseyrekuğruyordu.Uzunzamandırbir başlarına yemek yemeye alışmışlardı. Pyotr Leontiç şimdi dahaçokiçiyordu.Paralarıyoktu.Akordeonusatalıbirhaylioluyordu.Sokağaçıktığındadüşmesindiye,çocuklarhiç yalnızbırakmıyorlardıonu.EskiKievSokağı’ndasürücüyerindeArtınov’unoturduğubirçiftdoruatkoşulufaytonuylaAnna’yarastladıklarındaPyotrLeontiçsilindirşapkasını çıkararak ona seslenmeye hazırlanıyor, Petya ile Andruşa kolundançekeliyorlar,yalvarırbirsesle: — Hadi, babacığım… İstemez babacığım –diyorlardı,– bırak… 1895

382

Doktorun Karısı —Kaçkezsöyledimsizeodamıtoplamayındiye–diyorduNikolayYevgrafıç.–Odamınezamantoplasanız,aradığımbirşeyigünlercebulamıyorum.Telgrafnerede?Nereye savurup attınız onu? Lütfen arayıp bulun. Kazan’dan gelmişti,dününtarihiolacaküzerinde. Soluk benizli, çok ince yapılı oda hizmetçisi kadın, yüzündekayıtsızbiranlatım,masanınaltındakiçöpkutusuna birkaçtelgrafkâğıdıbuldu,birşeysöylemedendoktoraverdi.Amabunlarınhepsihastalardangelmişkentiçitelgraflardı.Sonrakonukodasında,OlgaDmitriyevna’nınodasında aradılar. Geceninbiriolmuştu.Karısınınevedönmesinedahaçok olduğunu,onunenerkensaatbeştegeleceğinibiliyorduNikolayYevgrafıç.Güveniyoktukarısına.Böylegeçgeldiğigecelerdeuyumazdı.İçiiçiniyerdi.Karısındanda,onunyatağından da, aynasından da, şeker kutusundan da, birisinin onahergünyolladığı,eviniçiniçiçekçidükkânıgibibayıltıcıbirkokuyladolduranşuinciçiçeklerindende,sümbüllerdendetiksinirdi.BöylegecelerenolmadıkşeyleresinirlenirdiNikolayYevgrafıç;huysuz,geçimsizolurdu.İşteşimdide, dünkardeşindenaldığıtelgrafınonaçokgerekliolduğunu sanıyordu.Oysayalnızcabayramınıkutlamıştıbutelgrafla kardeşi. 383

Anton Pavloviç Çehov

Karısınınodasında,masanınüzerinde,mektupkâğıtlarınınolduğukutununaltındabirtelgrafbuldu,şöylebirgöz attıona.Kaynanasınınadresivardıüzerinde,onuneliyleOlga Dmitriyevna’ya geliyordu. Monte Carlo’dan çekilmişti telgraf. Altında Michel yazıyordu… Telgraftan tek sözcük anlayamadıdoktor,çünküyabancıbirdilde,galibaİngilizce çekilmişti. —KimdirbuMichel?NiçinMonteCarlo’dantelgrafçekiyor?Niçinkaynanamınadınageliyortelgraf? Yedi yıllık evliliği süresince kuşkulanmaya, bazı şeyleri anlamaya,delillerididikdidikincelemeyealışmıştı.Nevar ki,evdekibuçalışmalarsonucubirgüniyibirdedektifolacağını hiç düşünmemişti. Karısının çalışma odasına geçip olaylarıdüşünmeyebaşlayınca,birdenbirbuçukyılöncekarısıyla birlikte Petersburg’da olduğunu, yol mühendisi bir okularkadaşıylaKübalokantasındayemekyediklerini,mühendisinonada,karısınadayirmiikiyirmiüçyaşlarında, Mihailİvanıçadındabirgencitanıştırdığınıanımsadı.Kısa, biraztuhafbirsoyadıvardıgencin:Ris.İkiaysonrakarısınınalbümündebugencinresminigörmüştü.AltındaFransızcaşöyleyazıyordu:“Bugünlerinanısına,geleceğinumutlarıyla.” Sonra iki kez kaynanasının evinde karşılaşmıştı onunla… Karısının sık sık bir yerlere gittiği, sabahın dördündeyadabeşindedöndüğü,ondanhabireyurtdışınagitmekiçinpasaportistediği–doktorrazıolmuyordubuna–, evin içinde günlerce süren savaşların olduğu –öyle ki, hizmetçilerdenutanıyordu–zamanlararastlıyordubu. Altıayöncedoktorarkadaşları,ondaverembaşlangıcı olduğusonucunavarmış,herşeyibırakıpKırım’agitmesini salıkvermişlerdi.BunuöğreninceçokkorkmuşgibidavranmıştıOlgaDmitriyevna.Kocasınınüzerinetitremeyebaşlamıştı.Kırım’ınhemsoğuk,hemsıkıcıolduğunu,Nice’egitmelerinindahaiyiolacağını,orayakendisinindegeleceğini, orada ona bakacağını, her şeyiyle ilgileneceğini, onu rahat ettireceğinisöylüyordu… 384

Doktorun Karısı

KarısınınnedenilledeNice’egitmekistediğinişimdianlıyorduNikolayYevgrafıç:Michel’iMonteCarlo’daydı. İngilizce–Rusçasözlüğüaldı,sözcüklerinanlamlarınabakarak, burada ne anlama geldiklerini çıkarmaya çalışarak parçaparçaşöylebirtümceoluşturdu:“Değerlisevgilimin sağlığına içiyor, küçücük ayağından öpüyor, sabırsızlıkla bekliyorum.” Karısıyla Nice’e gitmeye razı olsaydı, ne gülünç,acınacakbirdurumadüşeceğinigetirdigözününönüne.Utancındanağlamamakiçingüçtuttukendini.Büyükbir heyecaniçindeodalardadolaşmayabaşladı.Gururuda,basithalktanolanlaraözgünefretidekabarmıştı.Yumruklarını sıkarak, nefretten yüzünü buruşturarak, onun –bir köy papazınınoğlu,öğreniminibursluyapmış,içidışıbir,inceliktenuzakbirinsan,bircerraholanonun–köleliğenasılboyuneğebildiğini;bugüçsüz,değersiz,satılık,aşağılıkyaratığakendininasıltutsakettiğinisoruyordukendikendine. Telgrafıavucununiçindeburuşturarak, —Küçücükayak!–diyemırıldandı.–Küçücükayak! OlgaDmitriyevna’yatutulduğu,evlenmeönerisindebulunduğugünlerden,sonraonunlabiraradageçirdiğiyediyıldanşimdibelleğindeyalnızcauzun,hoşkokulusaçların,yumuşakdantellerinbirde–gerçektenpekküçük,güzel–küçücükayağınanısıkalmıştı;birdeeskikucaklaşmalardanellerinde,yüzündeipekgiysilerinin,dantellerininyumuşaklığı vardısanki.Başkabirşeyyoktu.Evet,sinirkrizlerini,çığlıkları,bağırıpçağırmaları,savrulantehditleri,uydurulanyalanları–iğrenç,kahpeceyalanları–saymazsak,başkabirşey yoktu… Nikolay Yevgrafıç anımsıyordu, köyde bazen bir kuş girerdi evin içine, yanlışlıkla, umutsuzca pencereden pencereyeatardıkendini,çarptığışeyidevirirdi.Bambaşka birçevrenininsanıolanbukadındaonunyaşamınaişteböylegirmiş,oradatambirbozgunhavasıestirmişti.Ömrünün en güzel yılları cehennemdeymiş gibi geçmişti doktorun. Mutlulukumutlarıyıkılmış,alayaalınmıştı.Sağlıkdurumu 385

Anton Pavloviç Çehov

kötüydü,evininodalarındabayağıbirhavavardı.Yıldakazandığıonbinrubledenise,annesineonrublebileyollayamadığıgibi,onbeşbindeborcuvardı.Görünüşebakılırsa, evindebirhaydutçetesiyaşasaydı,yaşamıbukadınınyanında olduğunca umutsuz, bir daha düzelemeyecek denli paramparçaolamazdı. Öksürmeye,sıksıksolumayabaşlamıştı.Yatağagirmesi, biraz ısınması gerekiyordu, ama yapamıyordu. Odalarda dolaşıpduruyor,aradabirmasayaoturup,kurşunkalemini sinirlisinirligezdiriyordukâğıdınüzerinde,birşeydüşünmedenyazıyordu: “Kalemdenemesi…Küçücükayak…” Saat beşe doğru bitkin düşmüştü. Her şeyde yalnızca kendinisuçluyorduartık.“OlgaDmitriyevnabaşkabiriyle, onaiyiyöndenetkiedebilecekbiriyleevlenseydi–kimbilir?– sonundabelkidürüst,temizbirkadınolabilirdi.”diyegeçiriyorduiçinden.İnsanruhundanhiçanlamıyordu,helekadınruhunuhiçbilmiyordu.Üstelikbasit,kababirinsandı… “Şununşurasındakaçyıldahayaşayacağım.Birayağım çukurda.”diyedüşünüyordu.“Bircesedimben,yaşayaninsanlaraayakbağıolmamalıyım.Şimdiortayaçıkıpbazıhaklarımısavunmayakalkışmamtuhafkaçar.Büyükbirbudalalık olurdu. Konuşacağım onunla. Varsın gitsin sevgilisine…Boşanmasınaizinvereceğim,bütünsuçuüzerimealacağım…” Sonunda geldi Olga Dmitriyevna. Olduğu gibi –beyaz kürküyle,şapkasıyla,şosonlarıyla–girdiodaya,koltuğaattı kendini. Öfkeliöfkelisoluyarak, —Pis,şişkoçocuk!–dedi.–Namussuzluğundikâlâsıbu, iğrençbirşey! Hıçkırdı,ayağınıyerevurdu. —Olmaz,bukadardaolmaz! NikolayYevgrafıçkarısınınyanınagitti. 386

Doktorun Karısı

—Neoldu?–diyesordu. —ÜniversiteöğrencisiAzarbekovgetirdibenievekadar. Yolda çantamı kaybetmiş. On beş ruble vardı içinde. Annemdenalmıştım. KüçükbirkızçocuğugibiiçliiçliağlıyorduOlgaDmitriyevna.Yalnızmendilideğil,eldivenleridegözyaşındanıslak ıslaktı. Doktorgöğüsgeçirdi. —Eldennegelir!Kaybettiysekaybetti,ölecekdeğilizya! Kendisinegelbiraz,seninlekonuşmakistiyorum. —Paraönemlidirbenimiçin.Milyonerdeğilim.Onabakılırsa,verecekmişonbeşrublemi,amasanmam,paranegezerpiste… Kocası kendine gelmesini, onu dinlemesini istiyordu. Ama Olga Dmitriyevna öğrenciden, kaybolan parasından sözediyorduyalnızca. Doktorsinirli, —Ah!–dedi,–yarınyirmibeşrublevereceğimsana,yeterkisus,dinlebenilütfen! AğlıyorduOlgaDmitriyevna. —Üstünüdeğişmemgerek–dedi.–Kürklüykenciddikonuşamıyorum!Netuhafdeğilmi? Karısının kürkünü aldı doktor, şosonlarını çıkardı. O arada,OlgaDmitriyevna’nınistiridyeileiçmeyipeksevdiği beyazşarapkokusugelmiştiburnuna.İnceyapılıbirkadındıya,yemeyiiçmeyiçokseverdiOlgaDmitriyevna.Odasına gitti. Biraz sonra döndü. Üstünü değişmişti, pudra sürmüştü.Ağlamaktanşişmiştigözleri.Oturdu,dantellerlesüslü,hafifgeceliğininiçinegömüldü;öyleki,pembedalgalar arasında yalnızca dağınık saçlarını, bir de terliğinin içinde küçücükayağınıgörüyordukocası. Koltuktayaylanarak, —Neüzerinekonuşmakistiyorsunbenimle?–diyesordu. 387

Anton Pavloviç Çehov

Doktor, —Yanlışlıklaşugeçtielime…–dedi. Telgrafıuzattıkarısına.OlgaDmitriyevnaokudutelgrafı,omuzsilkti.Koltuktadahahızlıyaylanarak, —Neolmuş–dedi.–Birarkadaşımyeniyılımıkutluyor, hepsiokadar.Gizlibirşeyyokkibunda. — İngilizce anlamadığımı bildiğin için böyle söylüyorsun. Evet, bilmiyorum İngilizce, ama bir sözlüğüm var. Ris’dengeliyorbutelgraf,sevgilisininsağlığınaiçiyor.Binlercekezöpüyorseni.Amabırakalım,bırakalımbunuşimdi… –Çabukçabukkonuşmayabaşlamıştıdoktor.–Sanasitem etmek,yadaolayçıkarmakfalanistediğimyok.Bugünedek çıkanolaylarda,edilensitemlerdeyeter,bütünbunlarabir sonvermeninzamanıgeldigeçiyor…Şunusöylemekistiyorumsana:Özgürsün,istediğingibiyaşabilirsin. İkisi de sustu. Olga Dmitriyevna sessiz sessiz ağlamaya başlamıştı.NikolayYevgrafıçsürdürdükonuşmasını: —İkiyüzlülüketmek,yalansöylemekzorunluluğundan kurtarıyorumseni.Ogençadamıseviyorsan,sev.Yurtdışına,onunyanınagitmekistiyorsangit.Sengençsin,sağlıklısın,oysabensakatım,şuradabirkaçyıldahayayaşarım,ya yaşamam.Sözünkısası…Anlıyorsunnedemekistediğimi. Heyecanlıydı Nikolay Yevgrafıç konuşmasını sürdüremedi. Olga Dmitriyevna ağlayarak, insanın kendi kendine acıdığızamanlarkonuştuğuoacıdolusesleitirafettiRis’i sevdiğini, birlikte kent dışına patinaj yapmaya gittiklerini, onunotelodasınagittiğini,gerçektendeşimdiyurtdışınagitmeyiçokistediğini.Göğüsgeçirerekekledisonra: — Görüyorsun, hiçbir şeyi gizlemiyorum senden. İçimi olduğugibiaçtımsana.Yalvarıyorum,yücegönüllülüket, izinvergideyim! —Genesöylüyorum:Özgürsün. OlgaDmitriyevnakoltuktankalkıp,kocasınınyüzündekianlatımabakmakiçingeçti,yanınaoturdu.İnanmıyordu 388

Doktorun Karısı

kocasına,onungizlidüşüncelerinianlamayaçalışıyordu.Aslındahiçbirzaman,hiçkimseyeinanmazdıOlgaDmitriyevna. Karşısındakinin niyeti ne denli iyi, temiz olursa olsun, herkesin niyetinde küçük ya da aşağılık düşünceler, bencil amaçlar olduğundan kuşkulanırdı. Kocasının yüzüne merakla bakıyordu. Nikolay Yevgrafıç’a karısının gözlerinde, kedilerinkinebenzeryeşilbirışıkparladıgibigelmişti. — Pasaportu ne zaman alacağım? –diye sordu Olga Dmitriyevna. NikolayYevgrafıç’ıniçindenbirden“hiçbirzaman”demekgeldi,amatuttukendini, —Nezamanistersen–dedi. —Yalnızcabiraylığınagideceğim. — Temelli gideceksin Ris’e. Ayrılacağız, suçu üzerime alacağım.Odaevlenebilecekseninleböylece. OlgaDmitriyevnaşaşırmış,heyecanlı, — Ama benim boşanmayı falan istediğim yok –dedi.– Boşanalımdemedimkisana!Bütünistediğimpasaport. Sinirlenmeyebaşlamıştıdoktor, —Nedenistemiyorsunboşanmayı?–diyesordu.–Anlaşılmazbirkadınsın.Çokacayipsin!Gerçektentutulduysan ona,odaseniseviyorsa,budurumdaikinizindetekisteğinizinnikâholmasıgerekir.Biryandanikâh,biryandazina varken,bunlarınhangisiniseçeyimdiyedüşünmeyeceksindir sanırım… Olga Dmitriyevna uzaklaştı kocasından, yüzü öfkeyle, kinlekaplanmıştı. — Anlıyorum sizi –dedi.– Çok iyi anlıyorum. Bıktınız benden.Düpedüzkurtulmakistiyorsunuzbenden.Boşayacaksınız beni. Teşekkür ederim efendim, sandığınız kadar aptalbirinsandeğilim.Boşanmayarazıdeğilim.Sizdenayrılmayacağım,ayrılmayacağım,ayrılmayacağım!Önce,toplumsaldurumunuyitirmekistemiyorum.–Konuşmasınaengelolanbirivarmışgibiçabukçabukkonuşuyordu.–Sonra, 389

Anton Pavloviç Çehov

benyirmiyediyaşındayım,oysaRisdahayirmiüçünde.Bir yılsonrabıkarbenden,yüzüstübırakırbeni.Ayrıca,bilmek istersinizbelki,bututkumunuzunsüreceğinidekesinsöyleyemem.Anladınızmı?Ayrılmayacağımsizden. NikolayYevgrafıçayaklarınıyerevurarak, —Ozamanbendekovarımsizievimden!–diyebağırdı.–Kovarımaşağılık,iğrençkadın! OlgaDmitriyevna, —Görürüz–dedi. Çıktı. Ortalıkaydınlanalıçokoluyordu.Doktormasadaoturuyorduhâlâ.Kurşunkalemidolaştırıyordukâğıtüzerinde.Ne yaptığınıbilmedenyazıyordu: “Sayınbay…Küçücükayak…” Arada bir kalemi bırakıp dolaşmaya başlıyor; konuk odasında,yediyılönce,düğündenhemensonraçekilmişfotoğrafınönündedurupuzunuzunbakıyorduona.Biraile fotoğrafıydı bu: Kaynatası, kaynanası, karısı Olga Dmitriyevna–yirmiyaşındaydıozaman–birdegenç,mutlukoca olarakNikolayYevgrafıç,kendi.Kaynatasısakalsız,şişko, veremlibiryüksekmemurdu.Kurnazdı,parayıçokseverdi. Kaynanasıdaşişkoydu,kokarcanınkilergibiküçükküçük yüzçizgilerindebiryırtıcılıkvardı.Kızınıdeliceseverdi.Her bakımdanyardımcıolurduona.Kızıbirinsanıboğacakolsa, ona bir sözcük bile söylemeyeceği gibi eteğinin altında saklardıbileonu.OlgaDmitriyevna’nınyüzçizgilerideufak tefek,yırtıcıydı.Amaannesininkilerdenbirazdahaanlamlı, cesurdular.Birkokarcadeğildibu,birazdahabüyükyırtıcı birhayvandı!BufotoğraftaNikolayYevgrafıç’ınsapeksaf, sevimli,yumuşakbirgörünüşüvardı.İçtenbirliseligülümsemesiaydınlatmıştıyüzünü.Kaderinonuaralarınaitelediği buyırtıcıyaratıklarınonaşiirdolubiryaşam,mutluluk,her şey –öğrenciliğinde “Sevmek, gençliği boşa harcamak demektir…”diyeşarkısöylerkenhayalettiğiherşeyi–vereceklerineyürekteninandığıbelliydi. 390

Doktorun Karısı

Büyükbirşaşkınlıkiçindesoruyordugenekendikendine,onun–birköypapazınınoğlu,öğreniminibursluyapmış, içidışıbir,inceliktenuzakbirinsanolanonun–kendinibu değersiz,yalancı,bayağı,küçük,yaradılışbakımındanona tamanlamıylayabancıyaratığınelineböylesinenasılbıraktığını. Saatonbirdehastaneyegitmekiçinceketinigiyerkenhizmetçikadınodasınagirdi. —Neistiyorsun?–diyesorduNikolayYevgrafıç. —Hanımefendikalktılar,dünkendilerinesözverdiğiniz yirmibeşrubleyiistiyorlar. 1895

391

Bir Sanatçının Öyküsü 1 Bundan yedi yıl önceydi, T. ilinin köylerinden birinde, topraksahibiBelokurov’unçiftliğindekalıyordum.Belokuroverkenkalkar,bütüngünsetreyledolaşır,akşamlarıbira içer,durmadaninsanlardaiçtenlikbulamadığındandertyanardıbana.Bahçeiçindekiküçükyapıdakalıyordu.Bense, köhnekonağın,üzerindeyattığımgenişdivanvekâğıtfalı baktığımmasadanbaşkaeşyasıolmayanpekbüyük,direkli salonunda yatıp kalkıyordum. Her zaman, rüzgâr yokken bile,birşeyuğuldardıbusalonuneskiAmosovsobalarında. Hele fırtınalı havalarda… bütün ev, parçalanacakmış gibi çatırdardururdu.Fırtınalıgeceler,şimşekönpencereyibirdenaydınlattığındabirkorkudüşerdiiçime. Alnımınyazısıbenihepaylaklığasürüklediğiiçin,herzamankigibigenebomboştum,birşeyyaptığımyoktu.Saatlerce pencereden gökyüzüne, kuşlara, bahçenin iki yanı ağaçlıklıyollarınabakıyor;postadançıkanherşeyisonsatırına dek okuyordum. Ara sıra evden çıktığım, akşam geç vaktekadardolaştığımdaoluyordu. Bu gezilerimden birinden dönüşte, dalgınlıkla tanımadığım,bilmediğimbirçiftliğegirmiştim.Güneştepelerinardındakaybolalıçokoluyordu.Sıkdikilmiş,pekyüksekikisıra çam ağacı, iki duvar gibi uzanarak karanlık, güzel bir yol oluşturuyordu.Çitikolaylıklaatlamış,çamiğnelerinindört 393

Anton Pavloviç Çehov

beş santim kalınlığında örttüğü bu yolda ayağım kayarak ilerliyordum. Her yan sessizdi. Yarı karanlıkta sadece altın sarısı,parlakbirışıkçamlarıntepelerindetitreşiyor,yedirenge ayrılarak örümcek ağlarından süzülüyordu. Keskin bir çamkokususızlatıyorduburnumundireğini.Buyolunbitiminde, ıhlamur ağaçlarının arasında başka bir yol başladı. Oradadaıssızlıklaeskilikyanyanaydı.Geçenyılınkurumuş yapraklarıayaklarımınaltındahışırdıyor,ağaçlarınarasındaki yarı karanlıkta gölgeler gizleniyordu. Sağ yandaki eski meyvebahçesinde,geneyaşlıolsagerek,sarıasmakuşupek isteksiz,cansız,uyuşukötüyordu.Ihlamurağaçlarıdabitince taraçalı,çatısınınarasındabirodaolanbeyazbirevinyanındangeçtim.Azsonrakarşımayeşilçamağaçlarınınkuşattığı birçiftlikavlusuyla,öbürkıyısındaküçükbirköyolanbüyükçebirgölçıktı.Köyünortasında,tepesindegüneşinson ışınlarınıyansıtanbirhaçbulunan,inceuzunbirçankulesi yükseliyordu.Birdenbireiçimecandan,pekyakınbirşeyin özlemidolmuştu.Buralarıçocukluğumdagörmüştümsanki. Kıraaçılanbeyaz,büyüktaşkapınınikiyanındakitaşaslanheykellerinindibindeikigençkızduruyordu.Biriötekindenbirkaçyaşbüyükgösteriyordu.İnce,solgunyüzlü,pek güzelgürkızılsaçlı,küçücükinatçıağızlıbirkızdıbüyüğü. Yüzündesertbiranlatımvardı.Pekilgilenmiyordubenimle. Ötekiise,küçük–onyedi,onsekizyaşlarındaolmalıydı–, yüzügeneinceverenksiz,küçücükağızlıydı.İrigözlerinimeraklaaçmışbanabakıyordu.Yanlarındangeçerkenİngilizce birşeylersöyledivekızardı.Buikisevimliyüzüdeçoktandırtanıyormuşumgibigelmiştibana.Hoşbirdüşgörmüşgibievedöndüm. 2 Buolayınüstündenpekgeçmemiştiki,biröğleüzeriBelokurov’labahçededolaşıyorduk;yaylıbirarabaotlarıhışırdatarakavluyugirdi.Gördüğümokızlardanbüyüğüvardı arabada.Elindeimzadolubirkâğıtla,evleriyananköylüle394

Bir Sanatçının Öyküsü

reyardımtopluyordu.Yüzümüzebakmadan,büyükbirciddiyetleSiyanovaköyündekaçevinyandığını,kaçkişininevsiz barksız kaldığını, üyesi bulunduğu yangın komitesinin neleryapmayaçalıştığınıbütünayrıntılarıylaanlattı.Kâğıdı, ikimizedeimzalattıktansonracebinekoydu,eliniBelokurov’auzatırken: —BizleriunuttunuzartıkPyotrPetroviç–dedi.–Bekleriz,MonsieurN.(soyadımısöyledi)desanatınınhayranlarınıgörmekisteyipbizeonurverirlerse,annemde,bendeçok seviniriz. Başımıeğereksaygılarımıbelirttim. Kızgidince,PyotrPetroviçanlatmayabaşladı.Ondanöğrendiğimegöre,ismiLidiyaVolçaninovaolanbukız,iyibir ailedendi.Annesivekızkardeşiylebirlikteyaşadığıçiftliğin yanındakigölünkarşıyakasındakiköyünadıŞelkovkoidi. Babası bir zamanlar Moskova’da danışmanmış, sonra ölmüş.Oldukçazenginolmalarınakarşın,aileceyazkışköyde kalıyorlarmış.Lidiyakendiköylerininokulundaöğretmenlik yapıyor,aydayirmibeşrublealıyor,yalnızcabuparayıharcıyor,kendikazancıylageçindiğiiçingururduyuyormuş. —Pekilginçbirailedir–dediBelokurov.–Belkibirgün gideriz.Sizigördüklerindeçoksevinecekler. BirpazaröğledensonranasılsaVolçaninovlarıhatırladık veŞelkovko’yayollandık.Anneyleikikızıevdeydiler.Birzamanlargüzelolduğubelli,şimdiyseyaşınagörepekşişko, astımlı,daimaüzgünanne,resimsanatıüzerinekonuşarak beni eğlendirmeye çalışıyordu. Kızından Şelkovko’ya gelmemihtimalininolduğunuöğrenince,Moskovasergilerinde gördüğübirkaçtablomuhatırlamış,şimdidebutablolarda ne anlatmak istediğimi soruyordu. Lidiya ya da evdeki ismiyle Lida benden çok Belokurov’la konuşuyordu. Ciddi, hiçgülümsemeden,çalışmamasının,şimdiyedekbirkerebiletoplantılaragelmemesininnedenlerinisoruyorduona.Sitemli; 395

Anton Pavloviç Çehov

—İyibirşeydeğilbu,PyotrPetroviç–diyordu.–İyideğil,ayıpbile. Annesideondanyanaydı: —Haklısın,Lida,kötübirşeybu. Lidabanadöndü, —BölgenintümüBalagin’inavucununiçindedir.Bucak başkanıolmasındanyararlanarakbölgedekiyönetimişlerine hepkendiyeğenvedamatlarınıyerleştirdi.Anlayacağınızistediğigibiatoynatıyor.Budurumakarşıbirşeyleryapmak, mücadeleetmekgerekir.Gençlikbirleşerekbirbütünolmalı,amabizimgençliğimizigörüyorsunuzişte.Çokayıpdoğrusu,PyotrPetroviç! YönetimişlerindenkonuşulurkenküçükkızkardeşJenyasusuyordu.Ciddikonularapekilgisizgörünüyordu.Hem evdeolgunlarsırasınagirmemiştihenüz.Çocukluğundamürebbiyesine“miss”diyeceğine“misis”dediğiiçin,ismiMisis kalmıştı.Meraklıbakışlarınıüzerimdenayırmıyordu.Albümebakarkenyanımasokuldu,“Buamcam…Buvaftizbabam…”diyeresimlerinüzerindeincecikparmaklarınıdolaştırmayabaşladı.Konuşurkençocuksubiriçtenlikleomzunu banasürtüyordu.Zayıf,gelişmemişgöğüslerini,inceomuzlarını,saçörgüsünü,beldenkemerlesıkılmışnarinbedenini yakındangörüyordum. Kriketvelown–tennisoynadık,bahçededolaştık,çayiçtik, daha sonra akşam yemeği yedik. Alabildiğine büyük, bomboş,direklisalonumdansonra,buküçük,huzurverici, duvarlarındayağlıboyaresimlerolmayan,hizmetçilere“siz” denenbuevdekendimibirtuhafhissediyordum.LidaileMisis’invarlığıyüzündenolacak,herşeygençvetemizgeliyordubana.Heryandaolağanüstübirdüzençarpıyordugöze. YemektensonraLidageneBelokurov’labölgeninyönetimi, Balagin,okulkitaplıklarıüzerinekonuşmayabaşladı.Heyecanlı, içten, inanmış bir kızdı. Okulda alışmış olacak, pek yükseksesleveçokkonuşuyordu.Amaonudinlemekgene 396

Bir Sanatçının Öyküsü

dehoşumagidiyordu.ÜniversiteöğrenciliğiyıllarındankalanbiralışkınlıklaherkonuşmayıtartışmayagötürenPyotr Petroviçiseötekinintersine,dinleyenisıkacakderecedeuyuşukvepekuzunkonuşuyordu.Zekivebilgiligözükmeyeçalıştığıbelliydi.Sözlerinedahabiranlamvermekiçinkolunu sallarkenhardalşişesinidevirdi,peçeteninüzerindebüyükçe birlekeoluştu.Amabunubendenbaşkakimsefarketmemiş gibiydi. Evedönerkenhavaiyicekararmıştı.Çevrederinbirsessizliğebürünmüştü.Belokurovgöğüsgeçirerek: —Üstüngörgü,hardalşişesinidevirmektedeğil,başkasının devirdiğini fark etmemektedir –dedi.– Evet, dostum, gerçektenhoşgörülübirailedirbu.İyiinsanlardanpekuzak kaldım,dostum!Yazık!Hepşuişlerim!İşlerdenfırsatyok ki! Örnekbirtopraksahibiolmakiçininsanınnedenliçok çalışmasının gerektiğini uzun uzun anlattı. Onu dinlerken, “Ah,netembel,yatalakyavrusunsen!”diyegeçiriyordum içimden. Bir şey üzerine ciddi ciddi konuşurken ikide bir “e–e–e–e…”diyeuzatır,konuştuğugibideyavaşçalışırdı. Birişizamanındayaptığıgörülmemişti.Onunçalışmaya,bir şeyleryapmayaistekliolabileceğineinanamıyordum.Postayaatmasıiçinverdiğimmektuplarıhaftalarcacebindetaşırken,nasılinanabilirdimböylebirşeye… Yanımsırayürürken: —İşinkötüsü–diyordu,–çalışıpdainsanlarınhiçbirinde içtenlikgörememek. 3 Volçaninovlarasıksıkgitmeğebaşlamıştım.Çoğunlukla taraçanınaltbasamağındaoturuyor,kendikendimekızıyordum.Pekhızlı,amabayağıbirbiçimdeakıpgidenhayatıma acıyor,“Göğsümdebirtaşgibiduranyüreğimikoparıpatabilsemneiyiolurdu,”diyedüşünüyordum.Benböyledalmış 397

Anton Pavloviç Çehov

karakaradüşünürken,onlartaraçadakonuşuyorlardı.Giysi hışırtıları, kitap sayfalarının çevrilmesinden çıkan sesler geliyordukulağıma.Lida’nıngündüzlerihastalarlauğraşmasına, kitap dağıtmasına; başı açık, şemsiyeyle sık sık köye gitmesine;akşamlarıbölgeninsorunları,okulüzerineyüksek seslekonuşmalarınaalışmıştımartık.Buince,güzel,daima ağırbaşlı,küçücükağızlı,hoşkızciddibirkonuşmabaşladığındaherkeresindebanasoğukbirtavırla, —Siziböyleşeylerilgilendirmez–diyordu. Benden hoşlanmadığını seziyordum. Bir ressam olarak tablolarımda halkın gereksinmelerini dile getirmediğim ve anladığımkadarıyla,onunyürekteninandığışeylerekayıtsız kaldığımiçinbenisevmiyordu.Onunbuhallerinigörünce birzamanlarBaykalkıyısındakarşılaştığımgömlekli,mavi çuhapantolonlu,atlıBuryatkızınıhatırlıyordum.Konuşma arasındaçubuğunubanasatmakisteyipistemeyeceğinisorduğumdaAvrupalıyüzüme,şapkamabenihorgörürcesine bakmış,bir“hey”çekerekatınımahmuzlayıpgitmişti.ŞimdiLidadayabancıgörünüşümüyadırgıyor,küçümsüyordu. Duygularınıbellietmemeğeçalışıyordu.Bugözümdenkaçmıyordu.Altbasamaktaoturuyor,kendikendimehuysuzlanıyor;insanındoktorolmadanköylüleritedaviyekalkışmasınınonlarıkandırmakolduğunu,ikibindönümtoprağıbulunanbirkişininhayırseverliğininpekkolayolacağınısöylüyordum. KızkardeşiMisisisetıpkıbenimgibitasasız,ciddibirişleuğraşmadanyaşayıpgidiyordu.Sabahlarıkalkıncahemen elinebirkitapalıptaraçayaçıkıyor,oturduğundaayaklarınınyereancakerişeceğikocamankoltuğagömülüpokumayabaşlıyordu.Kitapelinde,ıhlamurağaçlarınınarasındaki yoldakaybolduğuyadakırlaradolaşmayaçıktığıdaoluyordu.Bütüngünkitabıyutarcasınaokuyordu.Böyleokumanın onu ne derece yorduğu ancak bakışlarının bazen pek yorgun,anlamsızgörünmesinden,yüzününrenksizliğinden 398

Bir Sanatçının Öyküsü

belli oluyordu. Benim geldiğimi görünce hafifçe kızarıyor, kitabıhemenbiryanabırakıp,heyecanla,irigözlerinigözlerimdenayırmadan,benyokkenolupbitenlerianlatıyordu: Hizmetçilerbölümündebacanıntutuştuğunu,işçilerdenbiriningöldepekbüyükbirbalıkyakaladığınıvb.Pazargünleri dışında çoğunlukla parlak renkli bir bluz ve koyu mavi eteklikgiyiyordu.Herzamanberaberdolaşıyorduk,reçellik vişnetopluyor,kayıklagöldegeziyorduk.Vişnedalınıtutmakiçinsıçradığında,kürekçekmeyeçalıştığındabluzunun geniş kolları altından incecik, zayıf kollarını görüyordum. Benresimyaparkenyanımdanayrılmıyor,heyecanlabeniizliyordu. Temmuzunsonlarıydı.Birpazarsabahısaatdokuzdagene Volçaninovlara gitmiştim. Eve pek yaklaşmadan koruluktadolaşıyordum.Oyazçokbololanmantarlarınyerlerini,sonraJenyailebirliktetoplamakiçinişaretliyordum.Serinbirrüzgâresiyordu.Jenya’ylaannesininyepyenigiysileriylekilisedendönüşlerini;Jenya’nınuçmasındiyeşapkasını tutuşunugördüm.Dahasonra,taraçadaoturupçayiçerlerkenkonuşmalarınıdinledim. Bitmeyenaylaklığınaözürlerbulmayaçalışanbenimgibi tasasız biri için çiftliklerdeki bu yaz pazarlarının sabahları herzamanmutlu,çekicidir.Çiydüşmüşyemyeşilbahçe,sabahgüneşialtındapırılpırıl,mutluyken;zakkumvemuhabbetçiçeğikokularıiçindekalmışevekilisedenyenidönenler taraçadaçayiçerlerken,herşeyveherkesengüzelgiysileri içindeneşeliyken;bugüzel,tok,sağlıklıinsanlarınbütüngün hiçbirşeyyapmayacaklarınıdüşünürkenhayatınhepböyle sürüpgitmesinidilerdimiçimden.Osabahbahçededolaşırkendeaynışeyvardıaklımda.Böyleişsizgüçsüz,amaçsız bütüngün,hattabütünyazdolaşmayahazırdım. ElindebirsepetleJenyayanımageldi.Benibahçedebulacağını biliyormuş, bunu hissediyormuş gibi bir anlatım vardı gözlerinde. Mantarları toplamaya başladık. Bir şey 399

Anton Pavloviç Çehov

sorduğunda daha iyi görebilmek için önüme geçip dönüyor,yüzümeöylebakıyordu. —Dünbizimköydebirmucizeoldu–dedi.–TopalPelageyabiryıldanberihastaydı.Doktorlarilaçlarlaiyiedememişlerdionu.Yaşlıkadındündurupdururkenbirşeylermırıldanmış,sonradaiyileşmiş. —Buöyleşaşılacakbirşeydeğil–dedim.–Mucizeyiyalnızca hastalarda, yaşlı kadınlarda aramak doğru değildir. Sağlıkdabirmucizedeğilmidir?Yahayatınkendisi?Bence anlaşılamayanherşeybirmucizedir. —Anlayamadığınızşeylerkorkutmazmısizi? — Hayır. Anlayamadığım şeylere cesaretle yaklaşırım. Etkilerinin altında kalmam. Onlardan yükseğim ben. Kişi kendini aslanlardan, kaplanlardan, yıldızlardan, doğadaki herşeyden,hattaanlayamadığı,mucizegibigörünenşeylerdenbileüstünsaymalıdır.Yoksaherşeydenürkenbirfaredenfarkıkalmaz. Jenyabirsanatçıolduğumiçinçokşeybildiğimi,anlayamadığım şeyleri bile doğru sezinleyebileceğimi sanıyordu. Onusonsuzluklarvegüzelliklerdünyasına,yerlisiolduğumu sandığı o yüksek dünyaya götürmemi istiyordu. Tanrı, ölümden sonraki sonsuz hayat, mucizeler üzerine bir sürü sorusoruyordubana.Ölüncebedeniminyanındaruhumun da tamamen yok olacağına inanamadığım için sorularına “Evet,insanlarötekidünyadabirdahaölmemeküzeredirileceklerdir”–“Evet,sonsuzbirhayatbekliyorbizi”gibicevaplar veriyordum. Beni içtenlikle dinliyor, söylediklerime inanıyor,delilistemiyordu. Evedönerkenyoldabirdendurdu: —Lidaüstünbirinsandır–dedi.–Sizdeöylemidüşünüyorsunuz?Canımdançokseverimonu.İstese,canımıbileveririmonuniçin.–Parmağıylakolumadokundu.–Söylermisinizbana?Niçingeçinemiyorsunuzonunla?Niçinhepkızıyorsunuzona? 400

Bir Sanatçının Öyküsü

—Haksızdaonuniçin. Jenya,anlamamışgibibaşınıikiyanasalladı.Gözleriyaşarmıştı. —Netuhaf–dedi. Eve yaklaştığımızda, bir yerden yeni dönmüş Lida’yı, elindebirkırbaç,kapıdadurmuşişçininbirinebirşeylersöylerkengördük.Güneşyüzünevurmuş,onubirkatdahagüzelleştirmişti.Aceleyleöteyeberiyekoşarak,yüksekseslekonuşarakikiüçhastakabuletti;sonratelaşlı,başıkalabalık birtavırlaodalardadolaştı,birkaçdolabıaçıpkapadı,sonra çatıarasındakiodayaçıktı.Yemeğeçağırmakiçinuzunsüre aradılar,çağırdılaronu,amagenedeancakbizçorbayıbitirdiktensonrainebildiaşağıya.Nedensebuküçükayrıntıları bilehatırlıyor,seviyorumşimdi.Olağanüstübirşeyolmadığıhalde,ogünbaştansonakadaraçıkseçik,herzamanaklımdadır.YemektensonraJenyabüyükkoltuğunagömülüp okumayabaşladı.Bengenetaraçanınaltbasamağınaoturdum.Susuyorduk.Gökyüzüyavaşyavaşbulutlarlakaplanıyordu.Birazsonrayağmuratıştırmağabaşladı.Boğucubir sıcakvardı.Rüzgârçoktandinmişti.Sankihiçakşamolmayacaktı.UykudanyeniuyanmışKaterinaPavlovnaelindebir kitaplayanımızageldi.Jenya,annesinineliniöptüktensonra: —Anneciğim–dedi,seniniçingündüzuykusuiyideğil. Birbirlerineaşırıbirdüşkünlüklerivardı.Birindenbiri bahçeyegitse,ötekitaraçayaçıkar,oradan,“Hey,Jenya!” veya,“Anneciğim,nerdesin?”diyeseslenirdi.Kiliseyedaimabirliktegider,genebirlikteduaeder,sustuklarızamanlarbilebirbiriniçokiyianlarlardı.Ötekiinsanlaradavranışlarıdaaynıydı.KaterinaPavlovnadakısazamandaalışmış,bağlanmıştıbana.İkiüçgüngörünmesem,adamgönderipsağlığımısorduruyordu.Tablolarımıodaheyecanla izliyor, Misis gibi aşırı bir boşboğazlık ve içtenlikle ben yokkenolupbitenleribanaanlatıyordu.Ailesırlarınıbile bendengizlemiyordu. 401

Anton Pavloviç Çehov

Büyük kızına sonsuz bir saygısı vardı Katerina Pavlovna’nın.Lidakendisinihiçokşatmaz,daimaciddikonularda konuşurdu.Kendineözgübiryaşantısıvardı.Kamarasından hiççıkmayanbiramiralgibi,annesivekızkardeşiiçinkutsal,esrarlıbirkişilikti.KaterinaPavlovnaikidebir, —BizimLidakusursuzbirinsandır–diyordu.–Öyledeğilmi? YağmurçiselerkengeneLida’dankonuşuyorduk. —Kusursuzdur–diyordu. Ürkekürkekçevresinebaktıktansonrasesinialçaltarak ekledi: — Onun gibisini insan gündüz fenerle aramakla bulamaz,amabengenedekorkuyorum.Okul,eczaneler,kitaplarhepsiiyiama,niçinbukadarilerigidiyor?Nerdeyseyirmidörtyaşınabasacak;birazdakendisinidüşünmeli.Kitaplarla,ilaçlarlauğraşırkeninsanbirdebakarki,çokgeçolmuş…Birazdayuvasınıkurmahazırlıklarıyapmalı… Okumaktanyüzününrengiuçmuş,saçlarıdarmadağınık Jenyabaşınıkitabındankaldırıp,kendikendinekonuşuyormuşgibi: —Tanrı’nındediğiolur,anneciğim!–dedi. Geneokumasınadaldı. BirazsonraBelokurovgeldi.Kriketvelown–tennisoynadık.Akşamoluncaoturupuzunuzunyemeğimiziyedik. Lida gene okuldan, bölgeyi avucunun içine alan Balagin’densözetti.OgeceVolçaninovlardandönerkeniçimde uzun,çokuzunbirtatilgünününanısıyla,budünyadane denliuzunolursaolsun,herşeyinbirsonuolduğunuanlamanınburukluğuyanyanaydı.BahçekapısınakadarJenya geçirdi bizi. Belki de bütün gün onunla birlikte olduğumdan, ayrılınca içime bir sıkıntı basıyor; bu sevimli ailenin banapekyakınlıkduyduğunainanıyordum.Bütünyazboyunca ilk kez resim yapmak istedi canım. Yolda Belokurov’asordum: 402

Bir Sanatçının Öyküsü

—Böylerenksiz,sıkıcıyaşamanızınnedeninisöyleyebilir misinizbana?Benimyaşayımsıkıcıvebasit,çünküsanatçıyım. Gençlik yıllarından beri kıskançlığın, kendini beğenmezliğin,işinindürüstbirişolduğunainanamamanıniçini doldurduğu, acayip, yoksul, boş gezenin biriyim. Sizse benim gibi misiniz? Sağlığınız yerinde, malınız mülkünüz de var.Birbeysiniz.Niçinböyledümdüzyaşıyorsunuz?Niçin budenliazbağlısınızhayata?Örneğin,şimdiyedekLidaya daJenya’yaniçintutulmadınız? —Başkabirkadınısevdiğimiunutuyorsunuzgaliba?–diyekarşılıkverdiBelokurov. BahçeiçindekiküçükyapıdaonunlaberaberoturandostuLyubovİvanovna’yıhatırlatıyordubana.Besilidişibirkazıandıran,sondereceşişman,tombul,neoldumdelisibu kadını hep köylü giysileri içinde, boncuklarını, küpelerini takmıştakıştırmış,şemsiyesiylebahçededolaşırkengörüyordum.Yalnızcahizmetçisiyemeğeveyaçayaçağırdığındaiçeri giriyordu. Üç yıl önce Belokurov’un dairelerinden birini yazlıkkiralamış,ogünbugündürçiftliğepostusermişti.Gideceğehiçmihiçbenzemiyordu.Belokurov’danonbeşyaş büyüktü.Adamıöyleavucununiçinealmıştıki,ondanizin koparmadanbiryeregidemiyorduzavallı.Güngeçmez,erkeksesiyleyüksekperdedenbirağlamatutturuverirdi.Artık dayanamazdım, susmazsa, çiftlikten çekip gideceğim diye habergönderdimonada,ancaköylekeserdibağırtısını. Eve geldikten sonra Belokurov kanepeye oturup derin düşünceleredaldı.Bensesalondabiraşağıbiryukarıdolaşıyordum. Tutulmuşum gibi bir heyecan kıpırdanışı vardı içimde.Volçaninovlardankonuşmakistiyordum. —Lidaancak,kendisigibihastanelerle,okullarlailgilenenzenginbirtopraksahibinisevebilir–dedim.Böylebirkızınuğrunainsandeğiltopraksahibiolmak,masallardaolduğugibi,demirçizmebilegiyebilir.YaMisis?Netatlı,bitirimbirşey! 403

Anton Pavloviç Çehov

Belokurov derin, uzun bir “e–e–e…” çektikten sonra yüzyılınhastalığıkaramsarlıktansözetti.Onunlatartışıyormuşumgibiheyecanlı,bilgisinegüvenirbirtavırlaanlatıyordu.Yüzlerceverstabomboşuzayan,yanmış,ıssızbirbozkırıngörünümübilekişiye,oturuphabirekonuşan,nezaman susacağıbelliolmayanbirininverdiğisıkıntıyıveremez. —Suçnekaramsarlıkta,nedeiyimserlikte–dedim.–İnsanlarınyüzdedoksandokuzundakafayok.Sonsözlerimden alınmışolacak,Belokurovbirşeysöylemedenkalkıpgitti. 4 EvedahayenigelenLida,eldivenleriniçıkarırkenannesine: — Prens Malozömovlardaydım. Sana çok selamı var –dedi.–Çokilginçşeyleranlattı…Kentmeclisindeköylülerinilaçsorununuyenidenortayaatacağınasözverdi.“Ama pekumutyok,”diyor. Sonrabendenyanadönüpekledi: — Bağışlayın, sizin böyle şeylerle ilgilenmediğinizi hep unutuyorum. Busözecanımfenasıkılmıştı.Omuzsilkerek: —Niçinilgilenmeyecekmişim?–dedim.–Benimdüşüncelerimsizcebiranlamtaşımazama,genedesöyleyeyim:İlgileniyorum,hemdeçok. —Öylemi? —Evetya…Benceköyünüzesağlıkmerkezihiçdegereklideğil. Odakızmıştı.Gözlerinikısarakyüzümebakıpsordu: —Negereklidiröyleyse?Yaptığınıztablolarmı? —Onlardadeğil.Aslındahiçbirşeygereklideğil. Eldivenlerinimasanınüzerinekoydu,postadanyenigelengazeteyialıpkoltuğaoturdu.Birdakikasonrasakinsakinkonuşmayabaşlamıştı.Amabunukendisinizorlayarak yaptığıbelliydi. 404

Bir Sanatçının Öyküsü

—DahageçengünAnnadoğumyaparkenöldü–dedi.– Yakındabirsağlıkmerkeziolsaydı,yaşayacaktı.Bencesayın ressamlarınbirazdabukonularüzerinebilgisahibiolmalarıgerekir. —İnanınyeterincebilgimvarbukonuda–dedim. Ama Lida dinlemek istemiyormuş gibi gazeteyi yüzüne kapayıpokumayadevametti.Bensusmuyordum: — Bence, bugünkü koşullar altında sağlık merkezleri, okullar, kitaplıklar, eczaneler insanın insan tarafından sömürülmesindenbaşkabirşeyeyaramaz.Halkınelleriayaklarıkalınzincirlerevurulu.Sizbuzincirleriçözeceğinize,ona yenihalkalareklemeyeçalışıyorsunuz.Benimdüşüncemde buişte. Lidabaşınıkaldırıpalaylıalaylıyüzümebaktı.Gülümsedi.Esasdüşüncemisöylemekiçindevamettim: —AsılönemliolanAnna’nındoğumyaparkenölmesi değil,tümAnna’ların,Mavra’ların,Pelageya’larıngündoğuşuylatarlayakoşupgünbatışınadekikibüklümçalışmaları,insanüstüçabalarıyüzündenhastaolmaları,ömürleri boyuncahastalıklıçocuklarınınüstünetitremeleri,ölümden vehastalıktanödlerininkopması,sağlıklıbirgüngörmemeleri, pislik içinde genç yaşta solmaları, çökmeleridir. Her doğan çocuğunu böyle bir hayatın beklediği, yüzyıllardır milyonlarcainsanınhayvanlardankötükoşullaraltındayaşadığı, bir lokma ekmek için çekmediği kalmamasıdır önemliolan.İşinenacıklıyanıda,insanolduklarınıdüşünecekzamanlarınınbulunmayışıdır.Açlık,soğuk,acı,binlerceiş,onlarındainsanıhayvandanayıran,uğrunayaşadığımızbirerruhlarıolduğunudüşünmeleriniengelliyor.Ama siz sağlık merkezleriyle, okullarla yardıma koşuyorsunuz onlara.Böylelikleonlarıvurulduklarızincirlerdenkurtaramaz,yaşamlarınabaşkabaşkakavramlarsokarakgereksinimleriniçoğaltırsınızancak.Busağlıkmerkezleri,kitaplıklariçinekvergivermelerinin,yanidahaçokçalışmalarının 405

Anton Pavloviç Çehov

gerekeceğidecabasıtabii.Bellerinibirazdahabükmekten başkaneyeyarayacakbunlar? Lidagazetesiniindirdi: — Sizinle tartışmak niyetinde değilim –dedi.– Böyle şeyleri çok dinledim. Size yalnız şunu söylemek istiyorum: Elimizi kolumuzu bağlayıp oturamayız, bir şeyler yapmamızgerek.İnsanlığıkurtarmakiddiasındadeğiliz. Çok konularda yanlış da düşünebiliriz. Ama elimizden geleni yapmalıyız. Hiç olmazsa buna inanıyoruz. Öğrenimgörmüşheraydınkişininenyüksekvekutsalgörevi çevresindekiinsanlarayardımetmektir.Bizlerdeelimizdengeldiğincebunaçalışıyoruz.Sizbeğenmiyorsunuz,elden ne gelir? Herkesin gönlünü hoş etmek olanaksızdır zaten. Annesikarıştısöze: —HaklısınLida,haklısın. Lida’nınyanındadaimaürkekti.Yersizyadagereksizbir şeysöyleyeceğimdiyeödükopardı.Konuşurkenürkekgözlerlehepkızınabakar,onunsöylediğininaksinihiçiddiaetmezdi. —Pencerenizdensızanışığınkocabahçeyiaydınlatamayacağıgibi,köylülerinokumayazmaöğrenmesi,birişeyaramayanöğütveövgülerledolukitaplar,sağlıkmerkezleri denegerikalmışlığı,nedeölümtehlikesiniazaltabilirler–dedim.–Buinsanlarınyaşamlarınakarışmaklaancakyenigereksinmeler,dahaçokçalışmazorunluluğukazandırmışoluyorsunuzonlara,okadar. Lida yüzünü buruşturdu. Düşüncelerimi beğenmediği, aşağıgördüğübelliydi. —Hey,Tanrım!–dedi.–Boşdurmanındoğruolmayacağını,genedebirşeyleryapmanıngerektiğinianlamıyormusunuz? — Önce insanları insanüstü çalışmak zorunluluğundan kurtarmakgerekir.Tümömürleriniocakönlerinde,ahırlar406

Bir Sanatçının Öyküsü

dı,tarlalardageçirmemeleri,Tanrıveruhüzerindedüşünebilmelerine,kişiliklerinevergiyeteneklerinigösterebilmeleri içinboyunduruklarınıçıkarıpsolukalmalarınafırsatvermeli.İnsan,gerçeklerivehayatınanlamınıaraştırmakiçinyaratılmıştır.Bukaba,insanüstüçalışmazorunluluğunukaldırınomuzlarından,kendileriniözgürhissetmelerinefırsatverin,bütünbukitaplıkların,eczanelerinnekadargülünçolduklarınısizdegöreceksiniz.Gerçekyaradılışınınnedenini birkezanlayaninsanınarayacağı,isteyeceğiyalnızcadin,bilimvesanattır.Dilinizedoladığınızbuboşşeylersandığınız kadarönemlideğildir. Lidagülümsedi: —İnsanlarçalışmasınlardemekistiyorsunuz!Bumümkünmü? —Elbette.Zorunluluklarındanbirbölümünüüstünüze alın.Hepimizbirden,köylükentlidemeden,hepimizbirden insanlığınmutluluğuiçinharcanmasıgerekenemeğiaramızdapaylaşmayarazıolsaydık,herbirimizinpayınagündeiki üç saatlik bir çalışma düşerdi. Düşünün bir kere, fakiriyle zenginiyletüminsanlargündeüçsaatçikçalışıyor,sonraserbestler.Bedenimizintutsağıolmamak,dahaazçalışmakiçin insanınyerinialanyeniyenimakinelerbulduğumuzu,yaptığımızı, gereksinmelerimizin sayısını düşürmeye çabaladığımızıdabunaekleyin.Kendimizlebirliktesoğuktan,açlıktan korkmasınlardiyeçocuklarımızıgüçlendiriyoruz,Anna’lar, Mavra’lar,Pelageya’largibisağlıklarınınüzerindetitremiyoruzartık.Hastalıklardankorunmadığımızı;eczanelerimizin, şarapfabrikalarımızınolmadığınıdüşünün.Neçokboşzamanımızolurdu!Boşzamanlarımızıhepbirliktebilimvegüzelsanatlaraharcardık.Köylülerinbazenelbirliğiyleyolyaptıklarıgibi,bizdegerçekleri,hayatınanlamınıaraştırırdık. Gerçeğinkısazamandabulunabileceğineinanırdık.İnsanın kişiliğini küçülten yılgınlıktan da, ölüm korkusundan da kurtulurduk. 407

Anton Pavloviç Çehov

—Ama,birdediğinizöbürünütutmuyor–dediLida.–Bilim,bilimdiyorsunuz,öteyandanokumayazmanınyararınıkabuletmiyorsunuz. —Köylülerinmeyhanetabelalarıyla,anlamadığıkitapları,odapekseyrek,okumasınayarayanokumayazmaRürikzamanındanberiyerleşmiştirbize.Gogol’ünPetruşka’sı okumayazmaöğrenelihaylioldu,amaköydedeğişenbirşey yokhâlâ.İnsanaönceokumayazmadeğil,kişiliğinigeliştireceközgürlükgereklidir.Okuladeğil,üniversiteyeihtiyacımızvar. —Tıbbıdakabuletmiyorsunuz. —Evet.Tıp,hastalıklardankorumakiçindeğil,doğanın birparçasıolduğuiçinincelemeyedeğer.İnsanlarhastalıklardan önce, onların nedenlerini ortadan kaldırmaya çalışmalıdırlar.Enbüyüknedeni,ağırçalışmayıkaldırınortadan, hastalıklardakendilerindengörülmeyeceklerdirartık.Hastalıklarlasavaşmayıkendinekonuedinenbirbilimikabuletmiyorumben.Kısaömürlü,geçicihedefleredeğil;ölümsüz, genelamaçlarayönelen,gerçeklerlehayatınanlamını,Tanrı’yı,ruhuarayangerçekbilimvesanattırönealınmasıgereken.Sizinistekleriniz,köylüleri,insanlarıgününsıkıntılarına, ihtiyaçlarına, eczanelere, kitaplıklara boğarak, yaşamı içinden çıkılmaz bir kördüğüme çevirmekten başka bir işe yaramaz. Sürüyle doktorumuz, eczacımız, hukukçumuz, okumayazmabilenimizvar,amabununyanındabirbiyologumuz,matematikçimiz,filozofumuz,şairimizyok.Enerjimizin tümünü günlük gereksinmelerimizi elde etmek için harcıyoruz…Bilginler,yazarlar,sanatçılardurmadançalışıyorlar;buçabalarısonuncundainsanlığınrahatlığıgünden güne artıyor, yaşaması kolaylaşıyor. Ama gerçekler daha çokuzaklarda.İnsan,envahşiveiğrençyaratıkolmaktadevamediyor.Sankiherşeybununböylesürüpgitmesineçalışıyor.Bukoşullaraltındasanatçınınyaşantısınınhiçbirönemikalmıyor.Sanatçı,envahşiveiğrençyaratığınzevkiiçin 408

Bir Sanatçının Öyküsü

çalışmakta olduğundan yeteneği ölçüsünde anlamsızlığı da artıyor.Kısacasıçalışmakistemiyorumveçalışmayacağım… Dünyayıkılsaumurumdadeğil. Lida,sözlerimigençbirkıziçinfazlazararlıbulmuşolacakki: —Misis,sendışarıçık–dedi. Jenya,üzgün,birannesinebirbanabaktıveçıktı.Lida: — Böyle sevimli sözleri, insan ancak duygusuzluğunu haklıgöstermekistediğizamansöyler–dedi.–Elbette,hastane ve okulların yararsızlığını iddia etmek, hastayı iyileştirmekten,okumayazmaöğrenmektençokdahakolay. —Haklısın,Lida,haklısın–diyorduannesi. Lidadevametti: —Çalışmayacağınızısöyleyerekgözdağıvermeyeçalışıyorsunuz.Emeğinizipekdeğerlisanıyorolmalısınız.Sizinle uzlaşmamız olanaksız biliyorum. Biraz önce çok önemsiz bulduğunuzusöylediğinizkitaplıkveeczanelerintekinibile dünyadakibütüntablolardanüstüntutarım.–Annesinedönerekdeğişikbirsesleekledi.–Bizdenayrıldıktansonraçok zayıflamışprens.Öyledeğişmişki…Vichy’egönderiyorlar onu. Benimle konuşmamak için prensi annesine uzun uzun anlattı.Yüzüalaldı.Sonra,heyecanınıgizlemekiçinmiyoplar gibi masaya iyice eğilerek gazetesini okumaya başladı. Oradafazlaolduğumuanlamıştım.Vedalaşıpçıktım. 5 Avlusessizdi.Gölünöteyakasındakiköykoyukaranlığa bürünmüş, uyuyordu. Gölün durgun yüzeyinde yansıyan solgunyıldızlardanbaşkabirışıkyoktuçevrede.İkiyanında taştanaslanheykelleribulunanbüyükkapınınönündeJenyahareketsizdikilmiş,uğurlamakiçinbenibekliyordu. Karanlıktayüzünügörmeyeçalıştım.Üzüntülügözlerle banabakıyordu. 409

Anton Pavloviç Çehov

—Köydeherkesyatmış–dedim–Meyhanecide,athırsızıdarahatdöşeklerindeuyuyorlar;bizdürüstinsanlarsa, birbirimiziüzüyor,tartışıyoruz. Hüzünlübirağustosgecesiydi.Hüzünlüydü,çünküdoğa sonbaharınkokusunualmıştıartık.Kızılbuğuylaörtülüay, tepelerinarkasındanağırağıryükseliyor,yolunikiyanındaki tarlaları ışıtıyordu. Gökyüzünde yıldızlar art arda kayıyordu. Jenya yanım sıra yürüyor, nedense korktuğu yıldız kaymalarınıgörmemekiçinbaşınıgökyüzünekaldırmamayaçalışıyordu.Geceninserinliğindenürpererek: — Bence siz haklısınız –diyordu.– İnsanlar elbirliğiyle ruhsalkonulardaçalışsalar,gerçeklerkısazamandaöğrenilir. —Kuşkusuzöyle.Üstünyaratıklarızbizler.İnsanzekâsınınyeteneklerinikavrayıpyalnızcayüksekamaçlariçinçalışsaydık,sonundaherbirimizbirertanrıolurduk.Amahiçbirzamanolamayacakbu.İnsanlarhepböylekalacakvezekâsıölüpgidecek. Evdenhayliuzaklaşmıştıkki,Jenyadurdu,aceleyleelimi sıkarak: —İyigeceler–dedi.–Yarıngenegelin. Üstündeincebirelbisevardı.Titriyordu. İnsanlaravekendimekızgınbirruhsaldurumiçindeyalnız kalmak üzere olduğumu anlayınca içime bir tuhaflık çöktü.Kayanyıldızlaraşimdibendebakamıyordum. —Birazdahakalınyanımda–dedim.–Yalvarırım. Jenya’yıseviyordum.Belkidebenikapıdabeklediği,geçirmekiçinburalarakadargeldiği,yüzümeiçtenliklebaktığı içinseviyordumonu.Solgunyüzü,incecikboynu,avareliği, kitaplarınedokunaklıydılar!Yazekâsı?Olağanüstübirzekâsıolduğunainanıyordum.Hayalgücüşaşırtıyordubeni. BenisevmeyenLida’nıntersiolduğuiçinböylegeliyordubana.Jenyabirsanatçıolduğumiçinhoşlanıyordubenden.Yeteneğimlegönlünükazanmıştım.Yalnızonuniçinresimyap410

Bir Sanatçının Öyküsü

mak istiyordum. Benimle birlikte bu ağaçların, bulutların, doğan güneşin sahibi olacak; şimdiye dek içinde kendimi yalnız,gereksizbulduğumbugözalıcı,çekicidoğaüzerinde hükümsürecekkraliçemolarakhayalediyordumonu. —Birdakikacıkdahakalın–diyeyalvarıyordum.–Bunu çokistiyorum. Ceketimiçıkarıptitreyenomuzlarınaörttüm.Erkekgiysisiiçindegülünçgörüneceğindenkorkarakgülümsedi,ceketimiomuzlarındanattı.Tamoandakucakladımonu;omuzlarını,yüzünü,elleriniöpmeyebaşladım. Kulağıma, —Gülegüle–diyefısıldadı. Geceninsessizliğinibozmaktankorkuyormuşgibisessizcekucakladıbeni: —Olanlarıhemenşimdiannemeveablamaanlatmalıyım –dedi.– Birbirimizden gizlimiz yoktur… Bu öyle korkunçbirşeyki!Annemdenkorkmuyorum,sizisever.Ama ablam!.. —Gülegüle!–diyerekkoşupgitti. Olduğumyerdenayaksesleriniikidakikadinledim.Eve gitmekistemiyorducanım.Neyapacaktımorada?Birsüre bekledikten sonra Onun bulunduğu eve bir daha bakabilmekiçingeridöndüm.Eski,içten,sevimligörünüşüyleev, gözüymüşgibiçatıarasındakiodanınpenceresiylebanabakıyor; sanki beni anlıyordu. Taraçanın altından geçtim, lown–tennissahasınınkenarında,yaşlıkaraağacınaltındaki karanlıktakalanbankoyaoturdum.Oradaneviseyrediyordum. Misis’in çatı arasındaki odasının penceresinde önce parlakbirışıkgöründü… Sonrabuışıkyeşiloldu:Lambanınüzerineabajurunu koymuş olmalıydılar. Gölgeler dolaştı odanın içinde… Böylebirkızıkendimeçekebildiğim,onusevebildiğimiçin birhafiflikvardıüzerimde.Mutluluktanuçacakgibioluyordum.Amaaynıandabirkaçadımötede,şuodalardan 411

Anton Pavloviç Çehov

birindebenisevmeyen,bendennefretedenLida’nınolduğunu düşünmenin verdiği bir tedirginlik de vardı içimde. Oturuyor,Jenya’nındışarıçıkmasınıbekliyordum.Kulak kabartıncaçatıarasındakiodadanseslerişitirgibioluyordum. Aradanbirsaatgeçti.Yeşilışıksöndü,gölgelergörünmez oldu.Ayyükselmiş,uyuyanbahçeyi,yolları,yıldızçiçeklerini,gülleriışıtıyordu.Evinönündekiçiçeklikteherşeybelirgin,amahepaynırenktegörünüyordu.Havaiyicesoğumuştu.Bahçedençıktım,Jenya’nınyolaattığıceketimialdım,yavaşyavaşevegittim. ErtesigünVolçaninovlaragittiğimdebahçeyeaçılancam kapı,ardınakadaraçıktı.Taraçadaoturup,çiçeklerinarkasından,bahçeyollarındanbirindeJenya’nıngörünmesini,iç odalardan sesinin gelmesini bekledim. Kimsecikler yoktu. Uzunkoridorugeçipantreyegittim,geridöndüm.BukoridoraaçılankapılardanbirininarkasındanLida’nınsesiişitiliyordu.Birşeyyazdırıyorolmalıydı;yükseksesle,tanetane söylüyordu: —Karganınbirinebirgün…Tanrı…birparçapeynir… Karganınbirinebirgün… Ayaksesimiduyuncabirden: —Kimvarorada?–diyebağırdı. —Ben. —Bağışlayın,yanınızaçıkamayacağım,Daşaileuğraşıyorum. —KaterinaPavlovnabahçedemi? —Hayır,busabahJenyailebirlikteteyzeme,Penzinskaya’yagitti.KışındaAvrupa’yagitmekniyetindeler… Biransustuktansonrayazdırmayadevametti: —Karganınbirine…Tanrı…birparçapeynirgöndermiş…Yazdınmı? Bahçeyeçıktım.Dalgındalgıngöle,karşıkıyıdakiköye bakıyordum.İçerdenLida’nınsesigeliyordu: 412

Bir Sanatçının Öyküsü

—Peynirgöndermiş…KarganınbirineTanrıbirgünbir parçapeynirgöndermiş… İlkgünburayageldiğimyoldangeridönüyordumşimdi. Avludançıktım,evinyanındangeçtim,ıhlamurağaçlarının arasındakiyoldayürüyordumki…Birçocukarkamdankoşarakyetişti,birpusulasıkıştırdıelime.Jenyaşöyleyazıyordu: “Ablama söyledim, sizden ayrılmamı istedi. Söz dinlemezlikederekonuüzemezdim.Tanrışansınızıaçıketsin.Beni bağışlayın. Annemle benim ne acı acı ağladığımızı bilemezsiniz!” Sonraçamlararasındageçenyolveçitgeldi…Birzamanlarçavdarekili,bıldırcıncıvıltılarıyladolubutarladaşimdi sığırlar,atlardolaşıyordu.Kışınyaklaştığıtepelerinçıplaklığındanbelliydi.Birçalışmaisteğidoldurduiçimi.Volçaninovlardasöylediklerimdenutanıroldum.Yaşamaktangene sıkılıyordum.Akşamevedönünceyolhazırlığıyapıpertesi günPetersburg’agitmeküzereyolaçıktım. Volçaninovları bir daha görmedim. Yalnız, geçenlerde Kırım’dandönerkentrendeBelokurov’lakarşılaştım.Gene setreliydi.Sağlığınısorunca,“İyilik,güzellik,”dedi.Şuradan buradankonuşmayabaşladık.Çiftliğinisatmış,dahaküçüğünüalmış,tapusunudaLyubovİvanovna’nınüzerineyapmış.Volçaninovlarhakkındapekazşeysöyleyebildi.Lida eskisigibi,geneŞelkovko’dakalıyormuş,öğretmenliğihâlâ bırakmamış. Zamanla çevresinde birçok köylü toplayarak seçimlerdeozamanakadarbölgeyisömürenBalagin’i“devirmiş”.Jenyaiçin,köyehiçgelmediğini,neredeolduğunu dakimseninbilmediğinisöyledi. Çatıarasındaodasıolanoeviyavaşyavaşunutmayabaşladımartık.Çokseyrekolarak,odaokurkenyadaresimyaparken, birdenbire penceresindeki yeşil ışığı, o gece sevgi içindeevedönerkentarladageceninsessizliğindeyankılanan ayak seslerimi, soğuktan ellerimi ovuşturuşumu hatırlıyorum… Yalnızlıktan bunaldığım, üzgün olduğum zamanlar 413

Anton Pavloviç Çehov

buanılarımdahabirsilikoluyorlar;nedense,benidebirisininhatırladığını,bilmediğimbiryerdebeklediğini,karşılamamızıistediğinisanırgibioluyorum… Neredesin,Misis? 1896

414

Arabada Arabasabahınsekizbuçuğundaçıkmıştıkentten. Şosekuruydu,pırılpırılnisangüneşisıcaktı.Amahendeklerde,ormandakarvardıhâlâ.Kış–osert,uzun,kara kış–yenigitmiştidaha.Birdengelmiştiilkbahar.Gelgelelim, şimdiarabadaoturanMariyaVasilyevnaiçinbuılıkhavada da; ilkbaharın tatlı soluğuyla ısınmış, hüzünlü, çıplak ormandada;herbiribirgölebenzeyenbüyüksubirikintilerinin üstünde dönüp duran simsiyah kuş sürülerinin de; bu akılalmaz,dipsiz–sonsuzluğunainsanınsevesevegitmekisteyeceğinden kuşkulanılmayacak– gökte de yeni, ilginç en küçükbirşeyyoktu.OnüçyıldıröğretmendiMariyaVasilyevna.Buonüçyıldaonunkenteaylığınıalmayakaçkez gittiğinihesaplamakçokgüçtü.Şimdiolduğugibiilkbahar da olsa, yağmurlu bir sonbahar akşamı da… Hepsi birdi onuniçin.Geneaynışeyi,köyebiranöncevarmayıisteyecektiçünkü. Buralardaçokeskizamanlardan,yüzyıldanberiyaşıyormuşgibibirduyguvardıiçinde.Kentleokuluarasındakiyoldahertaşı,herağacıtanıyormuşgibigeliyorduona.Geçmişide,şimdikizamanıdaburalardageçmişti.Okuldan,kentegidişgelişten,geneokuldan,geneyoldanbaşkabirgelecekdedüşünemiyordukendine… 415

Anton Pavloviç Çehov

Öğretmenliğebaşlamadanöncekigeçmişinianımsamayı bırakalıçokoluyordu…Hemenherşeyiunutmuştu.Birzamanlarannesi,babasıvardı.Moskova’daKızılkapıyakınlarındagenişbirdairedeoturuyorlardı.Amaogünlerdenbelleğindeşimdidüşgibibulanık,dağınıkbirkaçşeykalmıştı yalnızca.Babasıöldüğündeonyaşındaydı.Kısabirsüresonra da annesi ölmüştü… Subay bir ağabeyi vardı. Önceleri mektuplaşıyorlardı. Sonra Mariya’nın mektuplarına yanıt vermezolmuştuağabeyi.Unutupgitmiştiküçükkızkardeşini.OgünlerdenMariyaVasilyevna’dakalantekşey,annesinin bir fotoğrafıydı. O da okulda rutubetten kararmıştı. Şimdiannesininsaçlarıylakaşlarındanbaşkabirşeygözükmüyordubufotoğrafta. Arabaya koşulu tek atı süren ihtiyar Semyon arkasına dönüp Mariya Vasilyevna ile konuşmaya başladığında üç verstayolalmışlardı. —Birmemurututuklamışlarkentte.Yollamışlar.Ortalıktadolaşansöylentilerebakılırsa,Moskova’daAlmanlarla birlikolupsoylularbaşkanıAlekseyev’iöldürmüşadam. —Kimsöyledibunu? —İvanİvanov’unmeyhanesindegazetedeokudular. Gene uzun süre sustular. Mariya Vasilyevna okulunu, yakındasınavlarınbaşlayacağını,başarıödülüiçindörterkeköğrenciylebirkızöğrencisiniönereceğinidüşünüyordu. MariyaVasilyevnasınavlarıdüşünürken,topraksahibiHanovdörtatkoşulukapalıarabasıylaarkadangelipyetişmiştiona.GeçenyılMariyaVasilyevna’nınokulundasınavları yönetenHanov’dubu.YandangeçerkentanıdıMariyaVasilyevna’yı. —Günaydın!–dedi.–KöyemigidiyorsunuzMariyaVasilyevna? Kırk yaşlarında, yıpranmış, yüz anlatımı ölgün biriydi Hanov.Gözlegörülürbirbiçimdeihtiyarlamayabaşlamıştı artık, ama hâlâ yakışıklıydı. Kadınlar hoşlanıyorlardı on416

Arabada

dan.Büyükçiftliğindebirbaşınayaşıyordu.Devlethizmetinegirmemişti.Evindedebirşeyyapmadığını,ıslıkçalaçala dolaşıpdurduğunuyadayaşlıuşağıylasatrançoynadığını söylüyorlardı. Çok içtiğini de söylüyorlardı. Gerçekten geçenyılsınavda,yanındagetirdiğievraklarbileşarapkokuyorlardı. O gün yepyeni giysiler vardı Hanov’un üzerinde. MariyaVasilyevnaçokhoşlanmıştıondan.Yanındaotururken kızarıp bozarmıştı. Mariya Vasilyevna sınavlarda soğuk,inceeleyipsıkdokuyanyöneticilergörmeyealışmıştı, oysaHanovnebirduaanımsıyor,nedenesoracağınıbiliyordu.Hemsonderecekibar,inceydi,beştenbaşkanotvermiyordu… Hanovkonuşmasınısürdürdü: —BendeBakvist’egidiyorum.Amaevdeyokmuşgaliba? Şosedenköyyolunasaptılar.Hanovönde,Semyonarkadagidiyorlardı.Dörtatyolunortasındanyürüyor,ağırarabayıçamurlardanasılarakçıkarıyorlardı.Semyonbirtümseğiyadabirsubirikintisinidolanmakiçinyolunbiroyanına,birbuyanınageçiyor;ikidebiryereatlayıpatayardım ediyordu.MariyaVasilyevnaokulunu,sınavdaverilecekkonuyudüşünüyordu.Konugüçmü,kolaymıolacaktıacaba? Dün bucak başkanlığında kimseyi bulamaması canını sıkmıştı.Bunedüzensizlik,karışıklıkböyle!İkiyıldırkaçkez başvurmuştu bucak başkanlığına. Bir işe yaramayan, ona karşınasıldavranmasıgerektiğinibilmeyen,üsteliköğrencileridövenokulbekçisininiştenatılmasınıkaçkezsöylemişti. Ama kimsenin ilgilendiği yoktu… Başkanı yerinde bulmakgüçtü.Bulunsabile–gözleriyaşlı–hiçzamanıolmadığınısöylüyordu.Müfettişüçyıldabiruğruyorduokula.Zatenbirşeydenanladığıdayoktu.Dahaöncevergidairesindeçalışıyordu,torpillemüfettişolmuştu.Okulyönetimkuruluçokseyrektoplanıyordu,neredetoplandığınıdabilen yoktu.Birtabakhanesahibiolanokulailebirliğibaşkanıaz 417

Anton Pavloviç Çehov

okumuş,kalınkafalı,kababirköylüydü.Okulbekçisiylesu sızmıyorduaralarından.Öyleki,MariyaVasilyevnanereye başvuracağını,durumdankimeyakınacağınıbilemiyordu… Hanov’abakarak,“Gerçektenyakışıklıbiradam.”diye geçiriyorduiçinden. Yolgiderekbozuluyordu…Ormanagirdiler.Sağasola kaçacakyerdeyoktuburada.Tekerlekizleriderindi.Dereciklergibisuakıyorduiçlerinden.İncedallarkamçılıyordu MariyaVasilyevna’nınyüzünü. Hanovgülerek, —Nebiçimyol,değilmi?–diyesordu. Mariya Vasilyevna yüzüne baktı Hanov’un. Bu tuhaf adamınburadayaşamasınınnedenininneolabileceğinidüşündü.Parası,ilginçdışgörünüşü,aldığıiyiöğrenimbuıssız yerlerde,buçamurda,cansıkıntısındaneverebilirdiona?Bir şeyalmıyorduyaşamdan.İşteşimdideiğrençbiryoldaSemyongibigüçlükleilerlemeyeçalışıyor,buncagüçlüğegöğüs geriyordu.Petersburg’dayadayurtdışındayaşamaolanağı varken,niçinburadageçirirdigünlerinibirinsan?Onungibivarlıklıbirinsanınsıkıntılardankurtulmak,arabacısının yüzündede,Semyon’unyüzündedeyazılıumutsuzluğugörmemekiçinbukötü,çamurluyolubırakıpgitmesiyeterdi. Amayalnızcagülümsüyorduo.Birşeyiumursamadığıbelliydi.Onuniçinbundandahaiyibiryaşamolamazdısanki. İyiyürekliydi,yumuşakhuyluydu,içtendi,bukabayaşamı anlayamıyor, –sınavda duaları bilmediği gibi– bilmiyordu da.Okullarayalnızcakürelerarmağanediyor,yararlıbirinsanolduğuna,yardımlarınınhalkeğitimindeönemlibiryer tuttuğunaiçteninanıyordu.Oysakiminneişineyaradıonun küreleri? Semyon, —SıkıdurVasilyevna!–dedi. Arabayanayattı.Hadevrildihadevrilecekti.MariyaVasilyevna’nınayaklarınınüzerineağırbirşeyyıkıldı.Kentten 418

Arabada

aldığıöteberiydibunlar.Balçıkçamuryoldabirbayırçıkıyorlardı.Yukarıdanaşağıyılangibikıvrılakıvrılainenhendeklerdedereciklerçağlıyordu.Suyeryerkemirmiştisanki yolu.Arabalarıngeçmesineyerkalmamıştı!Atlarsıksıksoluyorlardı.Hanovinmiştiarabasından.Uzunpaltosusırtında,yolunkenarındanyürüyordu.Sıcaktanterlemişti.Gene gülerek, —Neolmuşyol?–dedi.–Arabadayanmazbuyola. Semyonsoğuk, —Bumevsimdeyolaçıkındiyenoldumusize?–diyemırıldandı.–Evinizdeotursaydınız. — Evde canım sıkılıyor dedeciğim. Sevmem ben evde oturmayı. İhtiyarSemyon’unyanındaboyluboslu,dinçgörünüyorduHanov.Amayürüyüşündekibellibelirsizbirşeytükenmiş,güçsüz,sonuyakınbirinsanolduğunuaçığavuruyordu. Orman içki kokmaya başlamıştı sanki birden. Mariya Vasilyevna’yıdehşetedüşürdübukoku.Neiçinkendinifelaketesürüklediğibilinmeyenbuadamaacımayabaşlamıştı. Onunkarısıyadakızkardeşiolsa,onufelakettenkurtarmakiçinnasılcanlabaşlaçalışacağınıdüşünüyordu.Karısı olmakmı?Yaşamkoşullarıçokdeğişiktiburada.Hanovkoca çiftliğinde yapayalnız yaşıyordu. Mariya Vasilyevna da birbaşınaydıbukuytuyerde.Amaonlarınbirbirineyakınlaşabilecekleri, eşit birer insan olabilecekleri düşüncesi bile olanaksız, saçma görünüyordu nedense. Aslında her yerde tuhaftıryaşamkoşulları.İnsanlararasındakiilişkilerianlamanınolanağıyoktur.Öyleki,bunlarıdüşününcetüyleridikendikenolurinsanın.Yüreğinibirsoğuklukdoldurur. “Doğrusuaklımalmıyor,”diyegeçiriyorduiçindenMariyaVasilyevna,“busevimliliği,elemdolu,içtenbakışlıbu gözleriniçinzayıflara,mutsuz,yararsızinsanlaraverirTanrı, aklım almıyor. Niçin böylesine hoşa giderler bu insanlar?” 419

Anton Pavloviç Çehov

Hanovarabasınabinerken, — Buradan sağa sapmamız gerek bizim –dedi.– Hoşça kalın!İyiyolculuklar! Öğrencilerini,sınavı,bekçiyi,okulyönetimkurulunudüşünmeyebaşlamıştıgeneMariyaVasilyevna.Rüzgâr,sağa sapmış,uzaklaşmaktaolankapalıarabanıntekerlekseslerinikulağınakadargetirdiğindebaşkadüşüncelerkarıştıbu düşüncelerine.Güzelgözleri,aşkı,hiçbirzamanerişemeyeceğimutluluğudüşünmekistiyorducanı… Bir erkeğin karısı olmak mı? Sabahları soğuktur odası. Sobayı yakacak kimse yoktur. Bekçi bir yerlere gitmiştir. Öğrencilerdahagünağarırkengelmeyebaşlamışlardır.Kar, çamurgetirmişlerdir.Gürültüyapıyorlardır.Birrahatlık,huzuryokturyaşamında.Küçücükbirodasıvardır.Mutfağıda buodacığınbirköşesindedir.Hergünderslerdensonrabaşı ağrır.Öğleyemeğindensonrayüreğininaltınabirşeygelip saplanır… Odun için, bekçi için öğrencilerden para toplaması, topladığı parayı götürüp okul aile birliği başkanına vermesi,sonradabuşişko,kendinibeğenmişköylüye–Tanrıaşkına–okulaodunyollamasıiçinyalvarıpyakarmasıgerekir.Gecelerisınavlar,köylüler,karyığınlarıgirerdüşlerine.BuyaşantıçökertmiştiMariyaVasilyevna’yı,kabalaştırmıştı.Çirkinleştirmiş,biçimsizleştirmiş,heryanınıkurşunla kaplanmış gibi hantallaştırmıştı. Her şeyden korkuyordu şimdi.Bucakyönetimkurulundanbirininyadaokulailebirliğibaşkanınınyanındaayağakalkıyor,oturamıyor,onlardanbirindensözederkensaygıyla“kendileri”diyordu.Hiç kimse hoşlanmıyordu ondan. Günleri sıkıcı, sevgisiz, dostsuz,ilginçtanışmalardanuzak,tekdüzegeçiyordu.Aşıkolsaydı,onundurumundanekorkunçbirşeyolurdubu! —SıkıdurVasilyevna! Genedikbirbayıragelmişlerdi… Hayatınıkazanmak,karnınıdoğurmakiçingirmiştiöğretmenliğeMariyaVasilyevna.Yoksabumesleğekarşıözel 420

Arabada

birsevgisideyoktu.İlgiside…Mesleksevgisi,eğitiminyararlarıüzerinehiçbirzamankafayormamıştı.Asılgörevininöğrencileryadaonlarıneğitimideğil,sınavlarolduğunusanmıştıherzaman.Mesleksevgisini,eğitiminyararlarınıdüşünecek zamanmıvardıbuköydezaten!..Ağırgörevlerialtındaöğretmenler,parasızdoktorlar,sağlıkmemurlarıeğitime,halka hizmet ettiklerini düşünerek avunmak mutluluğundan bile yoksundular.Çünkükafalarınıniçiheranbirparçaekmek, odun, çamurlu yollar, hastalıklar üzerine düşüncelerle tıka basadoludur.Güçtüryaşam,ilginçolmaktanuzaktır.Ancak MariyaVasilyevnagibiağzıvardiliyokyükbeygirleritaşıyabilmişlerdironuuzunsüre.İçindekimesleksevgisinden,insanlığa hizmetten söz eden yaşam dolu, heyecanlı, duyarlı olanlarıysaçabucakyorulmuş,herşeyibırakıpkaçmışlardır. Semyonhemçamurdankurtulmak,hemyolukısaltmak içinçayırlardan,bahçelerinarkalarındangeçiyordu.Birara köylülerkestileryolunu.Papazıntarlasındangeçemeyeceğinisöylediler.Birazsonragenedurdular.Beydensatınaldığı küçükyerihendekleçeviriyorduİvanİvanov.Genegeridöndüler… NijneyeGorodişçe’yegeldiler.Meyhaneninbirazötesinde,karıhâlâerimemiş,hayvanpisliğiylevıcıkvıcıkalandaat arabaları duruyordu. Zaçyağı dolu büyük damacanalarla yüklüydüler. Meyhane çok kalabalıktı. Hepsi arabacıydı müşterilerin.Votka,tütün,koyunderisikokuyordu…Herkesbağırabağırakonuşuyordu.Girençıkanhızlaçarpıyordukapıyı.Bölmeninarkasındakiküçükdükkândadurmadanarmonikaçalıyorlardı.MariyaVasilyevnaoturmuş,çayınıiçiyordu,hemenyanındakimasadaçayın,meyhanenin sıcakhavasınınterlettiğibirkaçköylüşarap,biraiçiyorlardı. Sağdansoldanseslerduyuluyordu: —Duydunmu,heyKuzma?Nedolaplardönüyormuş oradameğer!Tanrıkorusun!İvanDementyiç,bunuyapabilirimseniniçin!Dünürüm,baksanabir! 421

Anton Pavloviç Çehov

Çoktanberisarhoşolduğubelli,simsiyahsakallı,çopur yüzlü,ufaktefekbirköylüansızınkızdıbirşeye.Kötükötü küfretmeyebaşladı. KöşedeoturanSemyonöfkeylebağırdıköylüye: —Nediyeküfrediyorsunbeadam?Hey,sen!Bayanvar burada,görmüyormusun? Öteköşedenalaylıbirsesyükseldi. —Bayan… —İtindölü! Ufaktefekköylümahcup, —Birşeydemedik…–dedi.–Affedersiniz.Bizkendiparamızlabirşeyleriçiyoruzburada,bayandakendiparası… Saygılarhanımefendi! MariyaVasilyevnakarşılıkverdiköylününselamına: —Merhaba. —Yürektenminnettarlığımızısunarızefendim. MariyaVasilyevnabüyükbirhazlaiçiyorduçayını.Köylülerinki gibi onun yanakları da kızarmıştı. Hâlâ odunu, bekçiyidüşünüyordu… Yandakimasadanseslergeliyordugene: —Durheledünür!Vyazovye’ninöğretmenibu…Biliyoruz!İyibirkızcağızdır! —Temizdir! Meyhaneninkapısıçarpıyorduikidebir.Bazılarıçıkıyor, bazılarıgiriyordu.MariyaVasilyevnaoturuyordu.Hepaynı şeylervardıkafasınıniçinde.Bölmeninarkasındakiarmonikanınsesisusmuyordu…Güneşışıktanlekeleroluşturuyordudöşemede.Sonrameyhanecinintezgâhınaçıktılarbugölgeler,duvaratırmandılar,dahasonrakayboldular.Demek güneştepeyidolanmıştı.Yanmasadakiköylüleryolaçıkmayahazırlanıyorlardı.Ufaktefekköylühafiftenyalpavurarak geldi Mariya Vasilyevna’nın yanına, elini uzattı ona. Ufak tefekköylüyügörenmasadakiötekiköylülerdeuzattılarellerini.Birbiriarkasındançıktılar.Kapıdokuzkezgıcırdayarakaçıldı,sonrahızlaçarptı. 422

Arabada

—Vasilyevna,hadihazırlan!–diyeseslendiSemyon. Yolaçıktılar.Geneyavaşgidiyorlardı. Semyonarkasınadönüp, —Geçenlerdebirokulyaptırdılarburada,NijneyeGorodişçe’de–diyebaşladı.–Bazıişlerçevirmişlergaliba! —Negibi? —Sözdeyöneticibinrubleindirmişcebe.Okulailebirliğibaşkanıdabinrubleçalmış.Öğretmenisebeşyüzruble… — Okulun kendi bin rubleye çıktı zaten, nereden bulmuşlarbuparayı?İftiraiyibirşeydeğildirdedeciğim.Hepsi yalanbunların. —Bilmiyorumvallahi…Söyleyenlerinyalancısıyımben. AmaSemyon’unöğretmeneinanmadığıbelliydi.Köylüler inanmazlardı Mariya Vasilyevna’ya. Onun aylık çok para –enazındanyirmiruble–aldığı,(oysabeşrubleyebilerazıydı)öğrencilerdenoduniçin,bekçiiçintopladığıparanınçoğunukendineayırdığıinancındaydılar.Okulailebirliğibaşkanıdaköylülergibidüşünüyordu.Kendideodunparasındanbirşeylerartırabiliyor,–amirlerindengizli–köylülerden okulailebirliğibaşkanlığıgöreviiçinparatopluyorduçünkü. Şükür,ormandançıkmışlardı.Vyazovye’yekadarönlerindeinişçıkışyoktuartık.Yollarıdaçokkalmamıştı.Dereyi,sonrademirdemiryolunugeçtilermiVyazovye’yegeldilersayılırdı. MariyaVasilyevnaSemyon’a, —Nereyegidiyorsun?–diyesordu.–Doğruyoldan,köprüdengitsene. —Boşver.Buradandageçebiliriz.Pekderindeğildir. —Dikkatet,atıboğmabari. —Delimisin? MariyaVasilyevnasağyandauzaktadörtatlıarabayıgörünce, —Bak,Hanovdaköprüdengeçiyor–dedi. 423

Anton Pavloviç Çehov

Onunarabasıdeğilmişugelen? —Evetonun.Bakvist’ievdebulamamışolsagerek.Ne diyegittiorayaşimdibuakılsızadam.Boşuboşunadatam üçverstauzattıyolunu. Dereyeyaklaşıyorlardı.Yazlarısuyuiyiceçekilirdiderenin.Sığyerindenarabalarrahatlıklageçerdi.Ağustostaise, çoğuyılbüsbütünkururdu.Oysaşimdi,karlarerimeyebaşladıktan sonra genişliği on, on beş metreye varmıştı. Suyu soğuk,bulanıktı.Hızlıakıyordu.Kıyıda,suyuntamkenarındatazetekerlekizlerivardı.Demekgeçmişlerdiburadan. Semyondizginlereasılarak,kuşunkanatlarınıçarptığıgibikollarınısallayaraköfkeli,endişelibağırmayabaşladı: —Deh!Deh! At suya girdi. Su karnına değince durdu. Ama gücünü toplayarakyürüdügene.Birazsonraayaklarındakeskinbir soğukhissettiMariyaVasilyevna.Odaayağakalkmışbağırıyordu: —Deh!Deh! Karşıkıyıyaçıktılar. Semyonkoşumlarıdüzeltirkensöyleniyordu: —Nerezalettirbu,heyTanrım!Köymeclisindekioheriflerinhepsininkafasınıkesmeli… MariyaVasilyevna’nınlastiklerininiçisudolmuş;çorapları,etekleri,mantosu,kolununbiriıslanmıştı.Sudamlıyorduheryanından.Ençok,unuylaşekerininıslanmasınasıkılmıştıcanı.Umutsuzlukiçindeellerinibirbirinevurarak, —AhSemyonah…–diyordu.–Çokakılsızbiradamsın vallahi! Demiryoluna gelince durdular. Yol kapalıydı: Ekspres trengeliyorduistasyondandoğru.MariyaVasilyevnayolu kapayandireğinyanındaayaktaduruyor,treningeçmesini bekliyor,soğuktanzangırzangırtitriyordu.Vyazovyegörünüyorduartık.Yeşilboyalıdamıylaokulda,akşamgüneşininyansıdığıhaçlarıışılışılyanankilisedegörünüyordu.İstasyonun pencereleri de ışıl ışıldı. Lokomotifin bacasından 424

Arabada

kızıl bir duman çıkıyordu… Her şey soğuktan titriyormuş gibigeliyorduMariyaVasilyevna’ya. İştegelditren.Pencereleri,kiliseninüstündekihaçlargibi parlakbirışıkiçindeydi.İnsanıngözlerinikamaştırıyorlardı bakınca.Birincimevkivagonlarındanbirininsahalığındabir bayanayaktaduruyordu.MariyaVasilyevnabirandatanıdı bubayanı:Annesiydi!Nebüyükbirbenzerliktibu!Annesininsaçlarıdaöylegözalıcıydı.Alnıda,başınınduruşudatıpkıböyleydi.MariyaVasilyevnaannesini,babasını,ağabeyini, Moskova’dakievlerini,içindeküçükküçükbalıklarolanakvaryumuonüçyıldanberiilkkezböylesinecanlı,böylesine şaşırtıcıbiraçıkseçiklegözününönünegetiriyordu…Piyano çalışını, babasının sesini son ayrıntısına dek duymuştu birden.Ozamankigibiaydınlık,sıcakbirodada,yakınlarının arasındagencecik,güzel,şıkgiyimlibirkızhissetmiştikendini.Sevinç,mutlulukdoldurmuştuiçinibirden.Heyecandan ellerinişakaklarınabastırıpsevgiyle,yalvarmaklı, —Anneciğim!–diyeseslendi. Sonraağlamayabaşladınedense.Tamosıradadörtatlı arabasıylaHanovyaklaştı.MariyaVasilyevnaonugörünce hiçtatmadığıbirmutluluğudüşündü,gülümsedi.Birdengine,biryakınınaselamveriyormuşgibibaşıylaselamverdi. Gökyüzünü,bütünpencereleri,ağaçlarıoandaaydınlatan kendimutluluğu,büyüklüğüydüsanki.Evet,hiçölmemişti onunbabası.Annesideölmemişti.Kendidehiçöğretmenolmamıştı.Uzun,ağır,tuhafbirdüştübu.Şimdiuyanmıştı… —HadibinVasilyevna! Birandayokolmuştuhayaller.Yolukapayandirekağır ağırkalkıyordu.MariyaVasilyevnasoğuktanheryanıuyuşmuş,titreyerekbindiarabaya.Dörtatlıarabageçtidemiryolunu.ArkasındanSemyongeçti.Geçidinbekçisişapkasınıçıkararakselamverdi. —İşteVyazovye.Geldik… 1897 425

Peçenek EmekliKazaksubayıİvanAbramıçJmuhinsıcakbiryaz günü kentten çiftliğine dönüyordu. Bir zamanlar Kafkasya’daçarpışmıştıİvanAbramıç.Şimdiçiftliğindeoturuyordu.Genebirzamanlargenç,sağlıklı,güçlükuvvetliydi,ama şimdiyaşlanmıştı,zayıflamıştı.Kamburuçıkmış,gürkaşlı, akdüşmüşbıyıklarınınrengiyeşileçalanbirihtiyarolmuştu.Kenttekiliseyegitmiş,gerekliayinlerekatılmış,günahçıkartmış,sonranoterdevasiyetnamesinihazırlamış,(ikihaftaöncehafifbirkalpkrizigeçirmişti)şimditrenleçiftliğine dönüyordu.Pekyakındaolanölümüzerine,kaderüzerine, budünyadakiyaşamınboşluğuüzerineiçkarartanciddidüşünceleryolculuğununbaşındanberibiranbırakmamışlardıonu.Provalyeistasyonunda–Dondemiryolundaböylebir istasyonvardır–İvanAbramıçJmuhin’inolduğuvagonaortayaşlı,tombulyanaklı,sarışınbiradambindi.Gelipkarşısına oturdu. Adamın elinde eski bir çanta vardı. Şundan bundançeneçalmayabaşladılar. İvanAbramıçpencerendışarıdalgındalgınbakarken, —Evetefendim–dedi.–Evlenmekiçinvakithiçbirzamangeçdeğildir.Benkırksekizyaşındaevlendim.Geçkaldığımısöylüyorlardı,amasonraanlaşıldıgerçek:Negeçkalmıştım,nedeaceleetmiştim.Hiçevlenmememgerekirmiş… 427

Anton Pavloviç Çehov

Karımilleticansıkıntısındanbaşkabirşeydeğildir.Boşuna dememişlerkarınıneniyisialtıayyaşardiye…Amaerkeklerinçoğudoğruyusöylemez.Çünkü,doğrusunuisterseniz, aileyaşamlarındamutsuzolduğunuaçığavurmaktanutanırlar. Gizlerler sıkıntılarını. Bazıları karılarının yanında “canımkarıcığım,Manya’cığım”derdurur,amaellerindengelseManya’cıklarınıbirçuvalakoyar,cumburlopsuyaatarlar.Karımınyanındaiçimkararırbenim.Salağıntekidirçünkü.Amainanın,çocuklarımınyanındadahaiyideğilim.İki oğlumvar,ikisidehergele.Burada,bozkırınortasındaokutabileceğimbirokulyokonları.Novoçerkask’ayollayayım desem, para yok… Kurt yavruları gibi büyüyorlar. Yarın yoldaadamçeviripkeserlerse,hiçşaşmam. Sarışınadamdikkatledinliyor,sorularaalçaksesle,kısa karşılıklarveriyordu.Uysal,alçakgönüllübirinsanabenziyordu.Birisininvekiliolduğunusöyledi.İşiçinDüveykoköyünegidiyormuş. Jmuhin, —BenimoradantamonverstadırDüveyko’ya–dedi.– HeykurbanolduğumTanrım!–Birisiyletartışıyormuşgibi konuşuyordu.–Ama,sizebirşeysöyleyeyimizninizle,istasyonda inince bu saatte oraya araba bulamazsınız. Bence, doğrusunuisterseniz,siziniçineniyisibizimevegelmeniz. Geceyibendegeçirmenizdir.Yarınsabahdabenimarabamlagidersinizgideceğinizyere. Sarışınadambirsüredüşündüktensonra, —Peki–dedi. İstasyonageldiklerindegüneşbozkırınüstündeiyicealçalmıştı. İstasyondan çiftliğe kadar hiç konuşmadılar. Sarsıntılıgidişengeloluyordukonuşmalarına.Yaylıdurmadan hopluyor, gıcırdıyor, sıçrayışları ona büyük acılar veriyormuşgibi,ağlıyordusanki.Oturduğuyerdehiçderahatolmayansarışınadam–çiftlikacabagörünüyormudiye–can sıkıntısıylabaşınıuzatıpilerilerebakıyordu.Sekizverstayol 428

Peçenek

gittiktensonra,uzaktabasıkbirevgöründü.Simsiyaholmuş merteklerleçevriliydiavlusu.Damıyeşildi.Duvarlarınınsıvalarıdökülmüştü.Pencereleriküçükküçük,daracıktı.Kısılmışbirergözüandırıyorlardıuzaktan.Çiftlikkupkurubir yerdeydi.Görünürlerdenebirsu,nebirağaçvardı.Çevredekitopraksahipleride,köylülerde“PeçeneklerinÇiftliği” derlerdioraya.Yıllarcaöncebirkadastromemuruburadan geçerkençiftliktegecelemiş,bütüngeceİvanAbramıçilekonuştuktansonrasabahgiderkenhoşnutsuzluğunubelirtmek içinsoğukbirtavırlaşöyledemiştiona:“SizbirPeçeneksiniz bayım!”Ogünbugündür“PeçeneklerinÇiftliği”diyorlardı buraya. Jmuhin’in çocukları büyüyüp de komşu bağlara, bahçelerebaskınlaryapmayabaşladıktansonrabuaddaha biryeretmiştiçevrede.İvanAbramıç’ada“doğrusunuisterseniz”adınıtakmışlardı;çünkügenellikleçokkonuşur,söz arasındasıksık“doğrusunuisterseniz”derdi. Avluda,samanlığınyanındaJmuhin’inikioğluduruyordu.Biriondokuz,ötekionbeş,onaltıyaşlarındaydı.İkisi deyalınayak,başaçıktı.Yaylıavluyagirerkenküçükkardeş elindetuttuğutavuğuolancagücüylehavayafırlatmıştı.Tavukgıdaklamayabaşlamış,havadabiryayçizerekuçuyordu ki,büyükkardeşelindekitüfeğintetiğineasılmış,vurulantavuktaşgibiçarpmıştıyere. Jmuhin. —Benimkileruçanıvurmayıöğreniyorlar–dedi. Holdesolukbenizli,sıska,ufaktefek,henüzgenç,güzel sayılabilecekbirkadınkarşıladıgelenleri.Giyinişindenhizmetçisayılabilirdionuinsan.Jmuhin, —İzninizletanıştırayım–dedi,–benimitoğluitlerinanasıdırbu…–Sonrakarısınadöndü,–HadiLyubovOsipovna, kıpırdabiraz,konuğumuzuağırla.Yemekhazırla!Hadikoş! Evikibölümdü.Birincibölümde“salon”ile,onunhemen bitişiğinde ihtiyar Jmuhin’in yatak odası vardı. Salon da,odadasıkıcı,basıktavanlıydı.İkisidesinek,yabanarısı 429

Anton Pavloviç Çehov

doluydu.Ötekibölümdemutfakvardı.Buradayemekpişirilir,çamaşıryıkanır,işçileryedirilirdi.Tahtasıralarınaltındakuluçkayayatmışkazlar,hindilervardıLyubovOsipovnaileikioğlununyataklarıburadaydı.Salonuneşyası,doğramacıelindençıkmışgibikaba,boyasızdı.Duvarlardatüfekler,avtorbaları,kırbaçlarasılıydı.Bütünbueskipüskü şeylerpasiçindeydi.Üzerlerindekitoztabakasıgribirrenk vermiştionlara.Tekresimyoktu.Yalnızcaköşede,birzamanlartasvirolankararmışbirtahtavardı. Ufaktefekgençkadınmasayabirörtüyaydı.Jambon, arkasındanpancarçorbasıgetirdi.Konukvotkaiçmekistemedi.Yalnızcaekmeklesalatalıkyiyeceğinisöyledi. —Jambondaalmayacakmısınız?–diyesorduJmuhin. Konuk, — Teşekkür ederim, almayacağım –dedi.– Et yemem ben. —Neden? —Vejetaryenim.Canlılarıöldürmekbeniminançlarıma tersdüşer. Jmuhinbirdakikadüşündü.Derinbirgöğüsgeçirdikten sonratanetanekonuşarak, —Evet…doğru…–diyebaşladı.–Bendekenttegörmüştümetyemeyenbirini.Şimdiböylebirdinaldıyürüdü.Olsunvarsın!İyibirşeydir.Hepkesecek,vuracakdeğilizya. Doğrusunuisterseniz,aradabirdekendimizitutmalı,hayvanlarırahatbırakmalıyız.Öldürmekgünahtır.Bunubilir, bunusöylerimben.Bazenöyleoluyorki,tavşanaateşediyorsun,ayağındanyaralıyorsunonu,çocukgibibağırmaya başlıyorhayvancağız.Canıyanıyordemekzavallının! —Yanmazolurmu?Hayvanlardatıpkıinsanlargibiacı çekerler. Jmuhinonayladı: —Haklısınız…–derindüşünceleredalmışgibidalgınekledi,–Çokiyianlıyorum.Ancakşuvar,nediyeyalansöyle430

Peçenek

yeyim,birşeyianlayamıyorum:Tutalımki,insanlartoptan bıraktılaretyemeyi,pekiama,ozamanevhayvanları,sözgelimitavuklar,kazlarnereyegidecekler. —Yabanikuşlargibionlardaözgüryaşayacaklar. —Şimdianladım.Gerçektendekuzgunlar,kargalarbizden yardım görmeden pekâlâ yaşayabiliyorlar. Evet… Tavuklarda,kazlarda,tavşanlarda,koyunlarda,hepsiözgür yaşayacak,mutluolacaklar.Doğrusunuisterseniz,Tanrı’nın adınıyüceltecekler.Korkmayacaklardabizdenartık.Barış, sessizlik olacak her yanda. Ama, doğrusunu isterseniz, bir şeyeermiyoraklım.–Jambonabakıyordu,Jmuhin–Domuzlarneolacakozaman?Nereyegidecekler. —Ötekihayvanlarıngittiğiyere,yaniözgürlüğe. —Doğru,öyleama,onlarıkesmeseniz,üredikçeürerler. Ozamanda,doğrusunuisterseniz,çayırdiye,bağbahçediyebirşeykalmaz.Domuzbu,boşunadomuzdememişler… Akşam yemeğini yediler. Jmuhin sofradan kalktıktan sonraodanıniçindeuzunsüredolaştı.Durmadankonuştu, konuştu…Önemli,ciddibirşeyüzerinekonuşmayıçoksever,düşünmeyebayılırdı.Hemsonra,ölümünonapekkorkunçgelmemesiiçinihtiyarlıkyıllarındabirdüşünceyebağlanmak,kendinebiravuntubulmakistiyordu.Sevgi,içhuzuru,kendinegüvenistiyordu.Karnınısalatalıkekmekledoyurduktansonra,şimdidahabirkusursuzolduğunainanan şukonukgibigüvenmekistiyordukendine.Sandığınüzerindeoturuşundanebüyükbirgüvenvardıkendine.Sağlıklıydı,kandamlıyorduyanaklarından.Susuyor,sabırlakatlanıyorducansıkıntısına.Holdenbakıldığında,alacakaranlıkta kocamanbirkayaparçasına,yerindenoynamasıgüçbirkayaparçasınabenziyordu.Hayataonubağlayanbirbağıvarsamutludurinsan. Jmuhinholdengeçipdışarıtaşlığaçıktı.Sonrahavayıderin derin içine çektiği, kendi kendine konuştuğu duyuldu: “Evet…Çokdoğru.”Havakararıyorduyavaşyavaş.Gök431

Anton Pavloviç Çehov

yüzünde yer yer yıldızlar belirmişti. İçerde ışıkları yakmamışlardıdaha.Birisessizce,birgölgegibigirdisalona,kapınındibindedurdu.LyubovOsipovna’ydıbu,Jmuhin’inkarısı.Konuğabakmadanürkek, —Kenttenmigeliyorsunuz?–diyesordu. —Evet. —Belkidebilimadamısınızbeyim,birakılverinbizene olur.Birdilekçevermemizgerekde. Konuk, —Nereye?–diyesordu. — İyi yürekli beyim benim, iki oğlumuz var. Okul zamanlarıgeldigeçiyor.Oysakimseaçmazkapımızı.Bizeakıl verecek kimsemiz yoktur. Benim de bir şeye ermez aklım. Çocuklarıokulavermezsek,basitbirerKazakolarakalacaklaronlarıaskere.Kötübirşeybu,beyim!Okumayazması olmayaninsanmujiklerdenbilekötüdür.İvanAbramıçbile tiksiniyoronlardan.Odasınagirmelerineizinvermiyor.Peki amaçocuklarıngünahınebunda?Hiçdeğilseküçükyavrumuverebilseydimokumaya.Vallahiöyleacıyorumkiona! Ah,öyleacıyorumki! Ağlamamakiçinkendinigüçtutuyormuşgibi,sözcükleri uzatauzatakonuşuyordu.Sesititriyordu.Böylesineufaktefek,gencecikbirkadınınyetişkinçocuklarıolduğunainanmakgüçtü. KapıdagözükenJmuhin, —Senanlamazsınböyleşeylerdenkadın–dedi,–hemseninişindeğilbu.Budalacasözlerinlecanınısıkmakonuğumuzun.Hadiçık! LyubovOsipovnaçıktı.Holde,incesesiylebirkezdaha yineledi: —Ah,öyleacıyorumki! Konuğa salondaki kanepede yatak yapmışlar, karanlık olmasın diye de kandili yakmışlardı. Jmuhin kendi yatak odasındayatıyordu.Yattığıyerderuhunu,yaşlılığını;geçen432

Peçenek

lerdegeçirdiği,onuöylesinekorkutanölümütümcanlılığıyla anımsamasına neden olan o kalp krizini düşünüyordu. Herkestenuzakbirköşeyeçekilipsessizlikiçindefelsefeyapmayıpekseverdi.Böylezamanlardaçokciddi,çokderindüşünceli bir insan olduğunu, dünyada onu yalnızca çok önemlisorunlarınilgilendirdiğinisanırdı.Şimdidedüşünüyordu. Ötekilere benzemeyen, yaşamına yön verebilecek önemlibirdüşünceyevarmak;kişiliğigibiyaşamınıdaciddi, derin anlamlı yapabilmek için kendine birtakım ilkeler düşünüpbulmakistiyordu.Evet,buihtiyarlıkgünlerindeet yemeyi, gereksiz bazı davranışlarını kesinkes bırakırsa iyi olacaktı. İnsanların birbirini de, hayvanları da öldürmeyeceklerizamanergeçgelecektibirgün.Başkayoluyoktubunun. Şimdi o zamanı getiriyordu gözünün önüne. Kendini bütün hayvanlarla dostça yaşarken hayal ediyordu. Sonra birdendomuzlarıanımsadıgene.Kafasındaherşeybirbirine karıştı… Derinbirsolukaldıktansonra, —HeyTanrım–diyemırıldandı,–nelergörüyorkişioğlu! Konuğaseslendi: —Uyuyormusunuz? —Hayır. Jmuhinkalktıyatağından.Salonunkapısında,eşiktedurdu.Yalnızbirgömlekvardıüstünde.Değnekgibikupkuru, damarlarıçıkmışbacaklarıaçıktaydı. —Bakınnediyeceğim–diyebaşladı,–telefonlar,telgraflar,akılalmazçeşitçeşitşeylerçıktı.Amadoğrusunuisterseniz,insanlarşimdieskisindeniyideğiller.Bizimzamanımızda,yanibundanotuzkırkyılönceinsanlarınkaba,acımasız olduğunusöylüyorlar.Pekiamaşimdideöyledeğilmi?Gerçekten,benimzamanımdakibardeğildiinsanlar.Hiçunutmam,Kafkasya’daküçükbirırmağınkenarındatamüçay işsizgüçsüzbeklemiştik;–dahaerbaştımozamanlar–ancak 433

Anton Pavloviç Çehov

romanlardarastlanabilecekbirolaygeçtibaşımızdanorada. Doğrusunuisterseniz,bölüğümüzünmevzilendiğiküçükırmağınhemenkenarında,kısabirzamanöncevurduğumuz birprensgömülüydü.Dulkalanprensesgecelerikocasının mezarınageliyor,ağlıyordu.Geceninkaranlığındaöylesesli ağlıyordu,öyleinleyipduruyorduki,hepimizinüstünebir ağırlık,hüzünçöküyordu.Birtürlüuykugirmiyordugözümüze.Birgeceuyumadık,ikigeceuyumadık,sonundatak etti canımıza. Doğrusunu isterseniz, olur olmaz şeyler yüzünden–sözümkabakaçtıysabağışlayın–insanınuykusundanolmasıaptallıktır.Birgeceyakaladıkbuprensesi,birgüzelkırbaçladık,gidişogidiş…Gördünüzmü?Hiçkuşkusuz şimdiböyleinsanlaryok.Kırbaçlamıyorlarzavallıları.Eskisindendedahadürüstyaşıyorlar.Hembilimdahayaygınlaştı,amadoğrusunuisterseniz,ruhhepaynıruh.Enküçükbir değişiklikyok.Anlatayımdadinleyin.Bizimburadabirtopraksahibivar.Doğrusunuisterseniz,ayrıcakömürocakları da vardır. Buralarda gidecek, saklanacak yerleri olmayan, kimlikcüzdansızbirtakımserserileriçalıştırıyor.Cumartesi günüişçilereparavermesigerekmektedir.Amaparacıklarını dağıtmak istemez canı, doğrusunu isterseniz, ayrılamaz paracıklarından…Sonunda–geneserserilerden,amaşapka giyen–tamkendinegörebirçavuşbuluyor.“Senhiçpara vermeonlara,”diyorbulduğuçavuşa.“Birkapikbileverme. Döveceklerdirseni.Varsındövsünler.Dişinisık.Bunakarşılıkhercumartesionrublevereceğimsana.”Herzamanolduğugibi,cumartesiakşamıparalarınıalmayageliyorişçiler. Çavuş,“Parayok”diyor.Vardı,yoktuderken,aşağıediyorlaradamı.Kimitekneyle,kimiyumruklavuruyorlardavuruyorlar–doğrusunuisterseniz,açlıktangözüdönmüşinsanlarınöfkesiyamanolur–bayıltıncayakadarvuruyorlar.Sonraherbiribiryanagidiyor.Patronçavuşunbaşınasudökmelerini söylüyor adamlarına. Sonra on rubleyi dişlerinin arasınasıkıştırıyor.Çavuşalıyorparayı,yüzügülüyor.Çün434

Peçenek

küdeğilonrubleye,üçtekliğedarağacınagitmeyihazırdır adam.Evet…Pazartesigünüyeniişçilergeliyor.Gelmesin deneyapsınlar.Saklanacakyerleriyoktur…Cumartesigünüaynışeyoluyorgene… Konuköteyana,yüzünükanepeninarkalığınadöndürdü.Birşeymırıldandıkendikendine.Jmuhinanlatıyordu: —İştesizebirolaydaha.BirzamanlarSibiryaçıbanındanhayvanlarımızkırılmayabaşladıburada.Sinekgibidüşüp düşüp ölüyorlardı. Baytarlar gelip gidiyordu. Geberen hayvanınuzakbiryerde,derinbirçukuraatılması,üzerine kireçdöküldüktensonraçukurungüzelcekapatılmasısıkısıkıemredilmişti.Bilimöylegerektiriyormuşdemek…Oara benimdebiratımöldü.Tamsöylendiğigibigömdümhayvanı,yalnızonpud1 kireçdöktümüstüne.Nemioldusonra?Doğrusunuisterseniz,benimdelikanlılar,sevgilioğullarımgecegidipçıkardılarhayvanıoradan,derisiniyüzüpüç rubleyesattılar.Gördünüzmü?Demekeskisindendahaiyi değilinsanlar.“Kurdunkarnınınekadardoyurursandoyur, genegözüormandadır,”diyenatalarımızdoğrusöylemişler demek.Oldumu?Düşünülecekçokşeyvar!Öyledeğilmi? Nedersiniz? Bir yanın pencerelerinde, panjurların aralıklarında şimşeklerbirparlayıpbirsönüyordu.Yağmuryağacağabenziyordu. Sıkıntılı bir hava vardı. Sivrisinekler ısırıyorlardı. Jmuhinyatağındayatmışdüşünüyor,oflayıppufluyor,inliyor,kendikendine,“Evet…öyle.”diyordu.Uyuyamıyordu birtürlü.Çokçokuzaklardabiryerdederindengürlüyordu gök. —Uyuyormusunuz? —Hayır–diyekarşılıkverdikonuk. Jmuhinkalktı.Topuklarınıyerevuravurasalondangeçipholeçıktı.Kanakanasuiçmekiçinmutfağagitti. 1

EskibirRusağırlıkölçübirimi:16,3kg. 435

Anton Pavloviç Çehov

Birazsonraelindetestiyledöndü. —Doğrusunuisterseniz,dünyadaenkötüşeyakılsızlıktır.BenimLyubovOsipovnayeredizçöküpTanrı’yayalvarıyor.Hergeceduaediyor.Kendiniyerlereatıpneiçinyalvarıyor Tanrı’ya, biliyor musunuz. Çocuklarının okuması için.OnlarınaskereKazakeriolarakgideceklerinden,orada sırtlarınınderilerinikırbaçlayüzeceklerindenkorkuyor.Öyleama,çocuklarıokutmakiçinparagerek.Neredenbulacaksın parayı. Alnını yere vura vura dua et istersen, para yoksa,yoktur. Böyleduaetmesininbirnedenide,doğrusunuisterseniz, herkadıngibionundakendinidünyanınenmutsuzinsanı saymasıdır.Açıkyürekliyimdirben,hiçbirşeyigizlemekistemiyorumsizden.Yoksulbirailedendirkarım.Babasıkiliseninçanınıçalardı.Onunlaevlendiğimdeonyediyaşındaydı.Onubanavermemelerininasılnedeniaileninyoklukiçinde,açolmasıydı.Oysabenimhiçdeğilse,gördüğünüzgibi biryerim,çiftliğimvardı.Sonranedeolsabirsubaydım… Doğrusunuisterseniz,onuniçinparlakbirkısmettim.Evlendiğimizgünağlamayabaşladı.Hâlâdaağlar.Nebolgözyaşıvarmış!Birköşeyeoturupdüşünürhadüşünür.Nedüşündüğünümümerakettiniz?Kadınkısmınedüşünebilir?Elbettehiçbirşey.Doğrusunuisterseniz,kadınıinsandansaymamben. Konukbirdendoğrulduyattığıyerden,oturdu. —Affedersiniz,sıkıldım–dedi.–Birazdışarıçıkacağım. Jmuhinkadınlarüzerinekonuşmasınısürdürerekholdekapınınsürgüsünüçekti,birliktedışarıçıktılar.Dolunaytam avlununüstündeydi.Ayışığındaevde,samanlıklardagündüzolduğundandahabirbeyazgörünüyorlardı.Çimenlerin üzerindesiyahgölgelerarasındada–genebeyaz–parlakışık şeritleriuzanıyordu.Sağda,tauzaklardabozkırgörünüyordu.Onunüstündeyıldızlarsessiz,ışılışıldı.Buyanabakınca herşey,derinbiruçurumundibindeymişgibiesrardolu,çok 436

Peçenek

çok uzaklardaymış izlenimi veriyordu insana. Oysa solda kurumgibisimsiyah,ağırfırtınabulutlarıkatkatçökmüşlerdi bozkırın üstüne. Bulutların kenarlarını ay ışıtıyordu. Tepeleri bembeyaz karlı dağlar, kapkara ormanlar, deniz vardıoradasanki.Birşimşekçakıyor,gökgürlüyorduderinden,savaşvardısankidağlarda. Çiftliğinbirazötesindeküçükbirbaykuştekdüzeötüyordu:“Uyuyorum!Uyuyorum!” —Saatkaç?–diyesordukonuk. —Birigeçiyor. —Sabahadahaçokvar! Evedöndüler.Geneyattılar.Uyumakgerekti.Yağmurdan önce çok tatlıdır uyku genellikle. Gel gelelim önemli, ciddişeylerdüşünmekistiyorduihtiyar.Öylebasitbirdüşünmekdeğildionunistediği.Birşeyüzerindekafapatlatmakistiyordu.Yakındaöleceğigözönünealınırsa,ruhunun huzurakavuşmasıiçingünlerini,yıllarınıöylesinebellietmeden, iz bırakmadan peş peşe yutan bu avareliğine bir son vermesinin,kendine,yapabileceğibirkahramanlıkdüşübulmasının–sözgelimi,yayançokuzakbiryerleregitmesininya daşugençadamgibietyemeyibırakmasının–iyiolacağını düşünüyordu.Sonragene,insanlarınartıkhayvanlarıöldürmeyeceklerizamanıhayaletmeyebaşladı.Ogünlerikendi deyaşamışgibiaçıkseçik,belirgindidüşünceleri.Amakafasınıniçindebirdenkarmakarışıkolduherşeygene,silikleşti… Fırtınauzaktangeçti.Amabulutlarınucuçiftliğinüstüne gelmişti.Yağmuryağıyor,damlalardamdasakinsakintıkırdıyordu. Jmuhin kalktı, yaşlılığından oflayarak, gerinerek salonabaktı.Konuğunuyanıkolduğunufarkedince, —Doğrusunuisterseniz–dedi,–Kafkasya’dabizimbirliktebirbaytarvardı.Odaetyemezdi.Avaçıkmazdıhiç. Adamlarınınbalıktutmalarınadaizinvermezdi.Anlıyorum elbette.Hercanlıözgüryaşamalı,onaverilenyaşamıntadı437

Anton Pavloviç Çehov

nıçıkarmadılar.Yalnızbirşeyialmıyoraklım.Domuzunistediğiyeregiripçıkmasınagözyumulursa,sonuçneyevarır?. Konukdoğrulupoturdu.Rengigitmiş,buruşturduğuyüzündecansıkıntısı,yorgunlukanlatımıvardı.Öfkedenkudurduğu,amacansıkıntısınısözledışarıyavurmayayumuşakyürekliliğinin,kibarlığınınengelolduğubelliydi.Uysal, —Ortalıkaydınlanmayabaşladı–dedi.–Arabayıhazırlamalarınısöylermisinizlütfen. —Acelenizne?Bekleyinyağmurdinsin. Konukkorkmuş,yalvarmaklıbirsesle, —Yo,hayır–dedi,–lütfen,hemengitmeliyim.–Çabuk çabukgiyinmeyebaşlamıştı. Yaylıyıkapınınönünegetirdiklerindegüneşdoğmaküzereydi.Yağmuryenikesilmişti.Bulutlarhızlakayıyorlardıyukarıda.Gökyüzününaralardangözükenmaviliğigiderekçoğalıyordu.Aşağıda,küçüksubirikintilerindegününilkışıklarıtitreşiyorduürkekçe.Konuk,yaylıyabinmekiçin,çantasıelindeholdengeçerken,Jmuhin’inkarısıbenziuçuk–dünkünden de uçuktu benzi sanki–, yüzü ağlamaktan şişmiş, gözlerinikırpmadan,dikkatle,yüzündeçocuksubiriçtenliklebakıyorduona.Kederokunanyüzündenkonuğunözgürlüğünegıptaettiği–ah,neçokisterdiburadangidebilmeyi!– evetkonuğunözgürlüğünegıptaettiği,onabirşeysöylemek, belkideondançocuklarıkonusundabirakılalmakistediği belliydi.Neacıklıbirduruşuvardı!Hayır,evsahibininkarısıolamazdıbu.Evinhanımıda,hattahizmetçisideolamazdı.Dahaçokbirsığıntıya,kimsenindeğervermediğibirakrabayabenziyordu.Birhiçtibukadın…Kocasıhabirekonuşarak,önündebiroyanabirbuyanakoşarakgeçiriyordukonuğu.Kadınsasuçlugibiduvarındibindesinmiş,konuşmayabaşlamakiçinuygunbiranıkolluyordu. Solukalmadanaynışeyitekrarlayıpduruyorduihtiyar: —Genebeklerizefendim,onurverirsiniz!Doğrusunuisterseniz,konuğaherzamanaçıktırkapımız! 438

Peçenek

Konuk çabucak bindi yaylıya. Buradan gideceğine çok sevindiğibelliydi.Onualıkoyacaklarındankorkuyordusanki.Yaylıdünkügibişöylebirsarsıldıgene,gıcırdadı,arkasındaasılıkovatangırtunguretmeyebaşladı.Konuk,gözlerindepekdeğişikbiranlatımladönüptuhaftuhafbaktıJmuhin’e.İçindenonabirzamanlarkadastrocunundediğigibi, Peçenekyadabaşkabirşeydemekgeldiğibelliydi.Amayumuşak yürekliliği engelledi bu isteğini. Bir şey söylemedi. Amaavlukapısındançıkarkentutamadıkendiniartık,ayağakalktı,yükseksesle,öfkeli, —Bezdirdinizbeni!–diyebağırdı. SamanlığınyanındaJmuhin’inoğullarıduruyorlardı.Büyüğününelindetüfek,küçüğününelindeparlakkırmızıibikli,gribirhorozvardı.Küçüğüolancagücüylehavayafırlattıhorozu,hayvanevinçatısındanyükseğeçıktı.Güvercingibidöndühavada.Büyükoğlanateşetti.Horoztaşgibidüştüyere… Birdenşaşkınadönenihtiyar.Konuğununbubeklenmedikbağırmasınıneyeyoracağını,neyleaçıklayacağınıbilmedenağıradımlarlaeveyürüdü.Masayaoturdu,derindüşünceleredaldı:Günümüzdedüşüncelerdekisapıklığı,heryerde görülenahlaksızlığı,telgrafı,telefonu,bisikleti,bütünbunlarınnekadargereksizolduklarınıdüşünüyordu.Yavaşyavaş yatıştı.Sonrahiçaceleetmedenbirşeyleryedi.Beşbardak çayiçti,gidipyattı. 1897

439

Köylüler 1 Moskova’da,“SlavPazarı”otelindeçalışanNikolayÇikildeyev hastalanmıştı. Bacaklarında bir kasılma vardı, bu yüzdenrahatyürüyemiyordu.Birgündekoridordatökezlenmiş,elindekitepsiylebirlikteyüzükoyunyereuzanmıştı. Etli nohut vardı tepside. İşinden çıkması gerekmişti. Olan parasını–buaradakarısınınkinide–iyileşmekiçinharcamış, sonundameteliksizkalmıştı.İşsizgüçsüzoturmaktancanısıkılıyordu.Sonundaköyüne,evinegitse,belkidedahaiyiolacağınakararverdi.Köydehemhastalıkokadarağırgelmezdiona,hemyaşamdahaucuzdu.Boşunademezlerdi“Evindeduvarlaryardımederinsana,”diye. Köyü Jukovo’ya bir akşamüzeri geldi. Çocukluk anılarındakibabaeviaydınlık,sıcak,huzurdoluydu.Oysaküçük köyevinegirince,şimdikorkuylaürpermişti.Öylesinekaranlık,dar,pistiiçerisi.OnunlabirliktegelenkarısıOlgaile kızıSaşa,evinhandiyseyarısınıkaplayan,isten,sineklerden simsiyahbüyükRussobasınaşaşkınşaşkınbakıyorlardı.Ne çoksinekvardıburada!Sobayanyatmıştı,duvarlardakidireklereğriduruyorlardı,sankievhaçöktühaçökecekti.Ön duvara,tasvirlerinyanına–tabloyerine–birtakımşişeetiketleri,gazeteparçalarıyapıştırılmıştı.Yoksullukvardıheryan441

Anton Pavloviç Çehov

da!Evdebüyüklerdenkimseyoktu.Ekinbiçmeyegitmişlerdi.Sobanınüzerindesekizyaşlarında,açıksarısaçlı,eliyüzükiriçinde,çevresindeolupbitenleriumursamayanbirkız çocuğuvardı.Dönüp,içerigirenlerebakmamıştıbile.Beyaz birkedioturuyordusobanıntamdibinde. Saşayanınaçağırdıonu: —Pisi,pisi! —Duymaz–dedisobanınüzerindekikız.–Kulaklarısağıroldu. —Niçin? —Ehişteöyle…Dövdülerdeondan. NikolayileOlgaburadakiyaşamınnasılbiryaşamolduğunudahailkbakıştaanlamışlardı,amabirbirlerinebirşey söylemiyorlardı. Sessizce yere indirdiler bohçalarını, gene sessizcedışarıçıktılar.Köyünbitimindesondanüçüncüevdi evleri,görünüşteköyünenyoksul,eneskieviydi.İkinciev dahaiyisayılmazdı,amasondakinindamıtenekekaplıydı, pencerelerindeperdevardı.Ötekilerdenbirazaçıktaduran, avlusu çevrilmemiş ev köyün meyhanesiydi. Evler tek sıra uzanıyorlardı.Sessiz,derindüşünceleredalmışgibidurgun, küçük köyün –avlularından görünen söğütleriyle, mürver ağaçlarıyla,üvezağaçlarıyla–hoşbirgörünümüvardı. Köylülerinbahçelerininhemenarkasındaırmağadikbir yamaç iniyordu. Kil toprak bir yamaçtı bu, baştan sona oyukoyuktu,yeryerbüyüktaşlarçıkmıştıortaya.Butaşlar ile çömlekçilerin açtıkları çukurların arasından birkaç patika kıvrılarak iniyordu aşağıya. Sağda solda, bazıları kahverengi, bazıları kırmızı, kırık çanak çömlek yığınları vardı.Aşağıdaise,şimdiköylülerinhayvanlarınınyayıldığı, otubiçilmiş,parlakyeşil,düz,genişbirçayıruzanıyordu. Kıvrılarakakan,kıyılarıoyukoyukırmakköydenbirverstakadaruzaktaydı.Irmağınötesindegenegenişbirçayır, çayırdasığırlar,uzunsıralarhalindekazsürüleri,sonra–bu yandaolduğugibi–dikbiryamaç;tepedebeşkubbelikili442

Köylüler

sesiylebüyükbirköy,köyünbirazdışındadaköyünsahibi, beyinkonağı… Olgakiliseyedoğruhaççıkararak, —Güzelsizinburalar!–dedi.–OhTanrım,bunegenişlikböyle! Tamoandaakşamayiniiçinçalmayabaşladıkilisenin çanı(ertesigünpazardı).Aşağıda,kovaylasutaşıyanküçük ikikızçansesinidinlemekiçindurdular. Nikolayhülyalı, — Bu saatte akşam yemeği verilir “Slav Pazarı”nda… –diyemırıldandı. NikolayileOlgayamacınbaşındaoturmuş,güneşinbatışını;yeryeraltınsarısı,yeryerkızılbirrengebürünmüş gökyüzününırmakta,karşıtepedekitapınağınpencerelerinde,Moskova’dahiçbirzamanrastlanmayandurgun,yumuşak,anlatılamayacakkadartemizyansıyışınıseyrediyorlardı.Güneşbattıktansonrasürümeleyerek,böğürerekgeçti, kazlardabuyanauçtular;çokgeçmedenherşeysustu,havadakihuzurdoluaydınlıkkayboldu,akşamınalacakaranlığıhızlaçökmeyebaşladı. Buaradaihtiyarlar–Nikolay’ınbabasıileannesidönmüşlerdi. İkisi de aynı boyda, zayıf, dişsizdi. İkisinin de kamburuçıkmıştı.Onlarınarkasından,ırmağınötesinde beyintarlasındaçalışankadınlar–gelinler,MariyaileFekla–geldiler.Mariya’nın–Nikolay’ınkardeşiKiryak’ınkarısıydıMariya–altı;Fekla’nın–Nikolay’ınaskerdekikardeşiDenis’inkarısıydı–ikiçocuğuvardı.Nikolayevegiripdebütünaileyi–sobanınarkasındakiranzada,beşiklerde,odanınherköşesindekıpırdaşanbüyüklüküçüklü bu insanları–, çavdar ekmeğini suya banıp büyük bir iştahlayiyenihtiyarilekadınlarıgörünce;hastahasta,üstelikailesiylebirlikteburayagelmeklehiçiyietmediğinidüşündü. Hiç iyi etmemişti! Babasıyla, annesiyle kucaklaştıktansonra, 443

Anton Pavloviç Çehov

—Kiryaknerede?–diyesordu. Babasıcevapverdi: —Beyinkorusundabekçilikediyor.Pekiyibirçiftçisayılmazama,bekçiliğinediyecekyok. Yaşlıkadınağlamaklı, —Bizebiryararıolmadıktansonraneyleyimonunbekçiliğini? –dedi.– Bizim adamlarda iş yok oğlum, eve getirmezler,evdengötürmeyibilirlerancak.Kiryakda,kocamış baban da içiyorlar yalnızca… ne diye saklayacakmışım, meyhaneninyolunuaşındırmaktanbaşkabirşeyyaptıkları yok.Tanrı’nınverdiğibircezabizebu. Konuklarınınonurunasemaverikoymuşlardı.Balıkkokuyorduçay,şekeryeryerkemirilmiş,gribirrenkalmıştı. Ekmeğinüzerinde,kaplarıniçindehamamböcekleridolaşıyordu. Çay içmekten iğreniyordu Nikolay. Konuşmaktan da. Hep yokluktan, hastalıklardan söz ediyorlardı çünkü. Dahabirerbardakiçmemişlerdikiansızıngür,yayvan,sarhoşbirsesyükseldiavluda: —Ma–ri–ya! —Kiryak,geldigaliba–dediihtiyar,–köpeğianıncadeğneğihazırladerler. Herkessustu.Birazsonrayerinaltındangeliyormuşgibi derinden,aynıkalın,yayvansesduyuldugene: —Ma–ri–ya! Mariya’nın–büyükgelin–yüzübirdenbembeyazkesildi. Sobanın dibine sokuldu. Bu geniş omuzlu, güçlü kuvvetli, çirkinkadınınyüzündekorkuanlatımıgörmekNikolay’ın tuhafınagitmişti.Kızı–sobanınüzerindeoturan,çevresinde olupbitenlereilgisizgörünenküçükkız–yükseksesleağlamayabaşlamıştı. Güzel bir kadın olan Fekla –o da güçlü kuvvetli, geniş omuzluydu–bağırdıkıza: —Sananeoluyorbemendebur?Öldürecekdeğilyaananı! 444

Köylüler

Nikolaybabasından,Mariya’nınKiryakilekorudakalmaktan korktuğunu, Kiryak’ın kafayı çekince her zaman onualmayageldiğini,ortalığıbirbirinekattığını,karısınıacımasızcadövdüğünüöğrendi. Sarhoşsesbukezkapınıntamdibindeduyuldu: —Ma–ri–ya! Mariya,onuçoksoğukbirsuyuniçinesokuyorlarmışgibisoluyarak. —Allahaşkınakurtarınbenineolur?–diyekekeledi,– kurtarınneolur!.. Evdekiçocuklarınhepsiağlamayabaşlamıştı.OnlarabakarakSaşadaağlıyordu.Sarhoşbiröksürükduyuldu;peşindenkışlıkşapkalı,siyahsakallı,uzunboylu,–lambanınloş ışığındayüzügörünmüyordu–korkunçgörünüşlübirerkek girdiiçeri.Kiryak’dıbu.Karısınınyanınagitti,kolunuhızla savurarakbiryumrukindirdiyüzüne.Hiçsesiniçıkarmadı Mariya,yumruğunverdiğisersemlikteyereçöktüyalnızca. Hemenkanakmayabaşlamıştıburnundan. İhtiyar,sobanınüstüneçıkarkensöyleniyordu: —Nekepazeliktirbu!Hemdekonuklarınyanında!Rezaletvallahi! Yaşlıkadınönüneeğilmiş,hiçsesiniçıkarmadanoturuyor,birşeydüşünüyordu.Feklabeşiğisallıyordu…Kiryak –herkesinondankorktuğunubildiği,bundanhoşlandığıbelliydi–Mariya’nınkolunayapıştı,kapıyadoğrusürüklemeye başladı onu. Daha da korkunç görünmek için yabani bir hayvan gibi böğürüyordu. Tam o anda konukları gördü, durdu.Karısınınkolunubıraktı, —O…Kimlergelmiş…–dedi.–Kardeşim,ailesiylebirlikte… Tasviredoğruhaççıkardı,yalpavurarak,kançanağına dönmüşgözlerinialabildiğineaçarakdevametti: — Kardeşim ailesiyle birlikte baba ocağına dönmüş… Moskova’databii.BaşkentimizMoskova’dantabii.Başken445

Anton Pavloviç Çehov

timizMoskova’dan,kentlerimizinanasıMoskova’dan…Affedersiniz… Semaverin yanındaki sedire çöktü. Evin içini derin bir sessizlikkaplamıştı.Kiryaktabağınadöküphöpürdetehöpürdeteçayiçmeyebaşladı…Onbardakiçtiktensonrasedireuzandı,hemenhorlamayabaşladı. Artıkherkesyatmayahazırlanıyordu.Hastaolduğuiçin Nikolay’asobanınüzerinde,ihtiyarınyanındayeryapmışlardı.Saşayerdeyattı.Olgadakadınlarlabirliktesamanlığı gitti.Mariya’nınyanınasamanlarınüzerineuzanırken, — Hadi iki gözüm, üzülme –dedi,– ağlamakla dinmez acın!Sabırlıolmalısın.KutsalKitap’taşöyleder;“Sağyanağınavuranasolyanağınıuzat…”Böyleişteikigözüm! Sonra alçak sesle, sözcükleri şarkı söyler gibi uzatarak Moskova’yı,oradakiyaşamı,mobilyalıodalardanasılhizmetçilikettiğinianlatmayakoyuldu. —Moskova’daevlerçokbüyüktür,taştandır–diyordu.– SürüylekilisevardırMoskova’da,evlerdehepbeyleroturur, hemöylegüzel,öylekibarbeylerki… MariyadeğilMoskova’yı,ilmerkezinibilegörmediğini söyledi.Okuryazardeğildi.Hiçdua–“Babamız”duasınıbile–bilmiyordu.Oda,şimdibirazötedeoturmuşonlarıdinleyenötekigelinFekladaakılyönündenpekzayıftılar.Hiçbir şeyi anlayamıyorlardı. Kocalarını ikisi de sevmiyordu. Mariya korkuyordu Kiryak’dan, onunla yalnız kaldığında korkudaneliayağıtitremeyebaşlıyordu,onunyanındabaşı dönüyor,midesibulanıyor,votkakokusuylatütünkokusu genziniyakıyordu.Feklaise,onakocasınıözleyipözlemediğinisorduklarındayüzünüburuşturarakcevapveriyordu: —Nediyeözleyecekmişimonu? Birsürekonuştuktansonrasustular… Havaserindi.Samanlığınyakınlarındabiryerdebirhoroz yırtınırcasına bağırıyor, uyutmuyordu onları. Sabahın mavimsiışığıtahtalarınaralıklarındaniçerisüzülmeyebaşla446

Köylüler

dığındaFeklausulcakalktıyattığıyerden,dışarıçıktı.Biraz sonra,çıplakayaklarınıvuravurabiryerekoştuğuduyuldu. 2 OlgayanınaMariya’yıalmış,kiliseyegidiyorduPatikadançayırainerlerkenikisideneşeliydiOlgaburadakigenişlikten,enginliktenhoşlanmıştı.Mariyaise,eltisininonayakın, candan bir insan olduğunu hissediyordu. Güneş doğmaküzereydi.Uykulubiraladoğandolanıyorduçayırınüstünde,alçaktan.Irmağınsularıkaranlıktı,sabahsisiyeryer çökmüştüçayırınüzerine,öteyanda,tepeninüzerindendoğrubirışıkdemetiuzanıyordu,kiliseışılışıldı,beyinbahçesindekargalaronlarıboğazlıyorlarmışgibibağrışıyorlardı. AnlatıyorduMariya: —İhtiyarınzararıyok,amakocakarıçokfena.Yiyipbitiriyorinsanı.Kendibuğdayımızkışsonubayramınakadar ancakyetti,şimdimeyhanedenunalıyoruz…söylenipduruyorhep,başımızınetiniyiyor:Çokpisboğazmışız. —Üzülmeikigözüm!Sabırlıol.“Acıçekenler,ezilenler hepinizyanımagelin,”derKutsalKitap’ta. Olgaağırbaşlıbirtavırla,sözcükleriuzatarakkonuşuyordu.Yürüyüşüisebirrahibeninkigibiçabuk,telaşlıydı.Her günİncilokurdu,hemyükseksesle,birzangoçgibiokurdu. Okuduğununçoğunuanlamazdı,amakutsalsözcükler,bu arada“gördülerki”–“olzaman”gibisözcüklerduygulandırırlardıonu.Yüreğindetatlıbirürpertiyleokurduonları. İsa’ya,MeryemAna’ya,azizlereinanırdı;dünyadahiçkimseyi,basitbirinsanıda,Almanlarıda,Çingeneleride,Yahudilerideküçükgörmenin,horlamanındoğruolmayacağına, hayvanlarabileacımayanlarınötekidünyadayanacaklarına derinbirinancıvardı.Kutsalkitaplardaböyleyazdığınainanır,buyüzdendeİncil’iokurken,anlamadığısözcükleribile söylerken,yüzünüacıma,duygululukdoluaydınlıkbiranlatımkaplardı. 447

Anton Pavloviç Çehov

Mariya, —Nerelisin?–diyesordu. —Vladimirskli.Amaçokeskiden,dahasekizyaşındabir çocukkengötürmüşlerbeniMoskova’ya. Irmağayaklaştılar.Karşıkıyıda,suyuntamkenarındabir kadınayaktaduruyor,çoraplarınıçıkarıyordu.Mariyatanıdıonu. — Bizim Fekla’dır bu, karşı beyin evine gitmiş gene… Kâhyalara…Çokrezil,ağzıbozukbirkadındır! Karakaşlı,karagözlü,sağlamyapılı,dahapekgenç,bir gençkızkadardinçFekla,saçlarıdarmadağınık,suyagirdi, güçlüadımlaratarakyürüdü.Heryanadalgalaryayılıyordu. —Çokrezilbirkadındır!–diyeinlediMariya, Karşıdankarşıyatahtadan,dermeçatma,darbirköprü vardı;köprününaltındatertemiz,dupdurusudagenişalınlı sazansürüleridolaşıyordu.Kıyıdakiyeşilçalılıklardasabah çiyiparlıyordu.Ilıkbiryelesiyor,insanıniçinetatlıbirhuzurdolduruyordu.Negüzelbirsabahtı!Yokluk,hiçbiryerdekurtulamadıklarışukorkunç,amansızyoklukolmasaydı, kimbilirnegüzelolurduyeryüzündeyaşam!Şimdigeridönüpköyeşöylebirbakmak,dünakşamınanımsanmasına, heryanıdoldurmuşşumutlulukışığınınbirandayitipgitmesineyeterdi. Kiliseyegeldiler.Mariyakapınındibindedurdu,dahailerigitmeyecesaretedemedi.Ayininsaatdokuzdansonrabaşlayacağını söyledikleri halde, oturmaya da cesaret edememişti!Hepöyleayaktadurdu. İncilokunurkenbirdendalgalandıkalabalık,beyinailesineyolverdiler.Beyazgiysili,kenarlarıgenişşapkalıikikızla,yanlarındadenizcigiysili,gürbüz,pembeyanaklıbirçocukgirdilerkiliseye.OnlarıgörünceduygulandıOlga.Birden,nedenseonlarındürüst,bilgili,iyiinsanlarolduklarına kararvermişti.Mariyaiseiçerigirenlerinsandeğilde,yana çekilmemişolsaonuezipgeçecekbirercanavarmışgibialttanalttan,kaşlarıçatık,canısıkkınbakıyorduonlara. 448

Köylüler

Zangoçkalınsesiniheryükselttiğindedekocasınınbağırdığınıduyargibioluyordu:“Ma–ri–ya!..”–ürperiyordu. 3 Konuklarıngeldiğiköydeduyulmuş,ayindensonraevde büyükbirkalabalıktoplanmıştı.Moskova’daçalışanakrabalarındanhaberalmakiçinLeonıçlarda,Matveiçevlerde, İlyiçovlardagelmişlerdi.OkumayazmasıolanJukovoluçocuklarıMoskova’yagötürüp(ırmağınötesindekibüyükköyünkileriyalnızcafırıncılarınyanınaverdiklerigibi)yalnızca lokantayayadaotellereişekoyarlardı.Çokeskiden,toprağabağlıkölelerinolduğuzamanlardanberiböylealışılagelmiştibu.Şimdiadıbirmasalkahramanıgibianılan,ozamanlarMoskova’dabirkulüpteçalışanLukaİvanıçdiyeJukovolubirköylünün,yanınaişeyalnızcakendiköylülerini almasıyla,işegirenlerindebirzamansonrasağdasoldasöz sahibiolunca,meyhanelere,lokantalarakendiyakınlarınıaldırtmasıyla başlamıştı bu gelenek. O zamandan beri çevre köylerdeJukovo’yaUşakeliyadaUşakistanderlerdi.Nikolay’ıonbiryaşındaykengötürmüşlerdiMoskova’ya.Ozamanlar“Ermitaj”bahçesindebiletçilikedenMatveiçevlerailesindenİvanMakarıçsokmuştuonubuişe.ŞimdideMatveiçevleredönmüş,kurularakanlatıyorduNikolay: — İvan Makarıç velinimetimdir benim, onun için gece gündüzduaetsemazdır.Oyardımetmemişolsaydı,sürünürdümben,iyibirinsanolamazdımçünkü. İvanMakarıç’ınkızkardeşiolanuzunboylu,yaşlıbirkadınağlamaklı. — Ah anam babam, ah! –dedi,– hiç haber alamıyoruz onlardan. — Kışın Omon’un yanında çalışıyordu, bu mevsimde kentdışındabirbahçedeolduğunuduydumbirara…Yaşlandıartıktabii!Eskidengündeonrublegetirdiğiolurmuş eve,şimdiişlerdedurgunlaştızaten,çoksıkıntıçekiyorihtiyarcık. 449

Anton Pavloviç Çehov

KadınlarNikolay’ınkeçeçizmelerine,solukyüzünebakaraküzgün, —Senindurumundapekparlak,görünmüyorNikolay Osipıç!–diyorlardı.–Hiçiyigörünmüyorsun! Hepsi seviyordu Saşa’yı. On yaşını doldurmuştu Saşa, amaçokufaktefekti,çokdazayıftı.Kimseyediyaşındanyukarı demezdi ona. Güneşte yanmış, saçları kötü kesilmiş, uzun,ketenentarilergiymişötekikızlarınyanındabembeyaz yüzüyle, iri siyah gözleriyle, saçındaki kırmızı kurdelesiyle –çocuklarıntarladayakalayıpevegetirdikleriküçük,yabani birhayvanmışgibi–acayipbirduruşuvardı. Olgakızınaşefkatlebakarak, —Okumasınıdabiliyorbenimkızım!–dedi. Köşedenİncil’ialıpekledi: —Hadiokubirazdagörsünteyzelerinyavrum!Okuda dinlesindinibütünHıristiyanlar. Dericiltli,kapakuçlarıkirlenmişeski,ağırbirİncil’dibu. İçeri rahipler girmiş gibi bir koku getirmişti beraberinde, KaşlarınıkaldırdıSaşa,yükseksesle,şarkısöylüyormuşgibi başladı: —“Onlaragidenolkişiyedüşündegöründü…meleği Tanrı’nın, şöyle buyurdu ona: ‘Kalk oğlunla annesini al…’” Olga’nınheyecandanyüzükıpkırmızıolmuştu. —Oğlunlaannesini…–diyeyineledi. — “Sonra da Mısır’a git… kal orada ol zaman ki ırmak…” “Olzaman”sözcüğünüduyuncatutamadıkendiniOlga, ağlamayabaşladı.OnabakıpMariyadabaşladıhıçkırmaya,onunpeşindenİvanMakarıç’ınkızkardeşibaşladı.İhtiyar öksürdü, torununa bir armağan vermek için sağı solu araştırdı,amabirşeybulamadı,kolunusalladıyalnızca.Saşa’nınokumasıbitincekonuklarduygulanmış,OlgaileSaşa’dançokhoşnut–evlerinedöndüler. 450

Köylüler

Bayramolduğuiçinbütüngünevdençıkmadıaile.Kocasınında,gelinlerininde,torunlarınında“kocakarı”dedikleri yaşlı kadın her şeyi kendi yapmaya çalışıyordu. Sobayı kendiyakıyor,semaverikendikoyuyor.Öğleyintarlayabile kendigidiyor,sonradaherişionabıraktıklarındanyakınıyordu.Birisininfazlabirlokmayememesi,ihtiyarilegelinlerinboşoturmamalarıiçingözünüdörtaçıyordu.Durupdururken,kâhmeyhanecininkazlarınınarkadandolanıpbahçeyegirdiklerinisöylüyor,elindeuzunbirsopaylaçıkıyordu evden,kendigibisıska,pörsüklahanalarınınbaşındayarım saatbağırıpduruyorducırlaksesiyle;kâhkargacivcivlerinin yanınasokuluyormuşgibigeliyorduona,küfürlersavurarak saldırıyordu karganın üzerine… Sabahtan akşama kadar söylenipduruyor,sıkçadaöylebiryaygarakoparıyorduki, sokaktangeçenlerdurup,neoluyordiyekulakkabartıyorlardı. Kocasınakarşıdavranışıçokkabaydı;kâhmiskindiye çağırıyorduona,kâhAllahınbelasıdiye…İhtiyaraklıkıt, kişiliğizayıfbirinsandı.Karısınınsürekliuyarılarıolmasaydı,belkideelinibirişesürmezhepsobanınüzerindeoturur, gevezelik ederdi. Birtakım düşmanlarından söz etti oğluna uzunuzun,komşularındansözdehergüngördüğühakaretlerdenyakındı.Cansıkıcıbirşeydionudinlemek.Nikolay’ın kolundantutmuş,anlatıyordu: —Böyleişte,evet…Ondörteylülhaçbayramındanbir haftasonra,bağıotuzikikapiktensamansattım,zorladeğil ama…Evet…Kârlıbiriştidoğrusu…Sabaherkendenyükledimarabayı,samanıgötürüyordum,kimseyebirşeydediğimyoktu,baktımmuhtarAntipSedelnikovçıktımeyhaneden.“Nereyegötürüyorsunuzbusamanı?”dedi,sonrada tutupbirtokatattıkulaktozuma… SarhoşluğuiyicegeçmemişolanKiryak’ınbaşıçokağrıyordu,biryandandakardeşindenutanıyordu.Ağrıyanbaşınısallayarak, 451

Anton Pavloviç Çehov

—Nekötüşeyşuvotkadenenzıkkım–diyemırıldandı.– OfTanrım!Kardeşim,kızkardeşim,bağışlayınbeni,Allah aşkınızabağışlayın,bendeistemiyorumiçmek. Bayramolduğuiçinmeyhanedenbirringabalığıalmış, başından da çorba kaynatmışlardı. Öğleyin hep birlikte oturdularçaymasasına;saatlerce,terbasanakadarbardak bardakçayiçtiler–şişmişlerdisankiçaydan–,sonraaynıçanaktançorbaiçmeyebaşladılar.Balığısaklamıştıkocakarı. Akşamçömlekçileryamaçtaçömlekpişiriyorlardı.Aşağıda çayırda kızlar koro kurmuş, şarkı söylüyorlardı. Armonikaçalıyorlardı.Irmağınöteyanındadaateşyanıyor, kızlarşarkısöylüyorlardı;uzaktangüzel,hoşgeliyordukulağabusesler.Erkeklermeyhanede,meyhaneninçevresinde bağırıpçağırıyorlardı;naralaratıyor,herbiribaşkabaşka şarkılarsöylüyordu;öyleküfürlersavuruyorlardıki,ürperiyorduOlga, —AmanTanrım!..–diyordu. Küfürlerin aralıksız sürüp gitmesi; en yüksek sesle, en çokdabirayağıçukurdaihtiyarlarınküfüretmesişaşırtıyorduonu.Çocuklarisegayetrahatdinliyorlardıbuküfürleri, bunaküçüktenalıştıklarıbelliydi. Vakit gece yarısını geçmişti, bu yanda da, karşıda da çömlekçilerin ateşleri sönmüştü, ama aşağıda çayırda da, meyhanededehâlâdolaşanlarvardı.İhtiyarileKiryak–ikisidesarhoştu–kolkola,birbirineyaslanarakyaklaştılarOlga ile Mariya’nın yattıkları samanlığa. İhtiyar kandırmaya çalışıyorduKiryak’ı; —Bırak,vazgeç…İyibirkadındır…Günahzavallıya… Yazık… —Ma–ri–ya!–diyebağırdıKiryak, —Vazgeç…Yazıkzavallıya…Birkabahatiyokzavallının. Samanlığın önünde bir dakika kadar beklediler, sonra gittiler. 452

Köylüler

Biraz ötede tiz bir sesle, bağıra bağıra şarkı söylemeye başladıihtiyar: — Se–ve–rim kır çiçeklerini! Se–ve–rim kırlarda çiçek toplamayı! Sonrayeretükürdü,kötübirküfürsavurdu,evegirdi. 4 Kocakarı, Saşa’yı bahçeye nöbetçi dikmiş, ona kazları içerisokmamasınıtembihlemişti.Sıcakbirağustosgünüydü. Meyhanecininkazlarıisteselerdiarkadangirebilirlerdibahçeye,amaişlerivardışimdi:Meyhaneninönünde,kendiaralarındasakinsakinkonuşarakyulafyiyorlardı.Yalnızcaerkekkaz–elindesopaylakocakarıgeliyormudiyebakıyormuşgibi–başınıkaldırabildiğikadarkaldırmış,bakınıyordu. Öteki kazlar aşağından gelebilirlerdi, ama onlar da ta uzaklarda,ırmağınötesinde,çayırauzun,beyazbirçelenk gibiyayılmışotluyorlardı.BirsürebeklediSaşa,canısıkıldı, gelen giden olmayınca, kazların bahçeye girmek niyetinde olmadıklarınıdüşünüpyamacagitti. Orada Mariya’nın büyük kızı Motka’yı gördü. Motka büyükbirtaşınüzerindeayaktakıpırdamadanduruyor,kiliseye bakıyordu. Mariya’nın on üç çocuğu olmuştu, ama yalnızcaaltıçocuğukalmıştı,altısıdakızdı;birtanebileerkek çocuğu yoktu. Kızlarının en büyüğü sekiz yaşındaydı. Motka–yalınayak,sırtındauzunbirentari–kızgıngüneşin altında duruyordu, tam tepesine vuruyordu güneş, ama o farkındadeğildi,taşkesilmiştisanki,Saşagelipyanındadurdu,kiliseyebakarak, —KilisedeTanrıyaşar–dedi.–İnsanlarınevlerindelambalar, mumlar falan yanar, ama Tanrı’nın kandilleri renk renktir,tıpkıakikgibikırmızı,yeşil,mavidirler.GeceoluncakiliseniniçindedolaşmayabaşlarTanrı.Kutsallarkutsalı MeryemAnamızda,Tanrı’nınsevgilikuluNikolaydadolaşırlaronunla:“Tak,tak,tak…”Amabekçikorkarbusesi duyunca,korkudantitremeyebaşlar! 453

Anton Pavloviç Çehov

Annesigibikonuşmayaözenerekekledi: —Böyleişteikigözüm.Büyükyargıgünükiliselerinhepsigöğeçıkacak. Motkakalınbirsesle,herheceyiuzatarak, —Çan–la–rıy–labir–lik–temi?–diyesordu. —Evet,çanlarıylabirlikte.Ogüniyilercennetegidecekler,kötülerdehiçsönmeyecekolanateşe,sonsuzadekyanmaya,ikigözüm.Benimanneme,Mariya’yadaşöylesöyleyecekTanrı:“Hiçkimseyebirkötülüğünüzdokunmadı,bu yüzden sağa, cennete gidin,” ama Kiryak ile kocakarıya: “Sizsolagidin…”Oruçgünlerietyiyenler,sütiçenlerdeateşegidecek. Başını kaldırıp gözlerini kocaman açarak gökyüzüne baktıSaşa, — Melekleri görmek istiyorsan, gözlerini kırpmadan bakmalısıngökyüzüne–dedi. Motkadabakmayabaşladıgökyüzüne,birdakikasüren birsessizliktensonrasorduSaşa: —Görüyormusun? Motkakalınsesiyle, —Görünmüyor–diyemırıldandı. — Ben görüyorum. Küçücük melekler kanat çırparak dolaşıyorlar yukarılarda. Çok çok küçükler, sivrisinek kadar. Motka,yerebakarakbirsüredüşündüktensonra, —Kocakarıyanacakmıdedin?–diyesordu. —Yanacakikigözüm. Üzerinde durdukları taştan aşağıya kadar dümdüz iniyorduyamaç,insanıneliyledokunmakyadaüzerindeyatıp yuvarlanmakisteyeceğiyumuşacıkbirçimlekaplıydı.Saşa yattı,aşağıyadoğruyuvarlanmayabaşladı.Motkadayattı –yüzündesonderececiddibiranlatım,kaşlarıçatıkyuvarlandı,buaradaentarisiomzunakadaryırtıldı. Saşacoşmuş, 454

Köylüler

—Negüzeldi!–dedi. Geneyuvarlanmakiçinyukarıyürüdüler,amaoandatanıdık,cırlakbirsesduyuldu.Oh,nekorkunçbirsestibu! Dişsiz,heryanıkemik,kamburuçıkmışkocakarı,kısa,beyazsaçlarırüzgârdauçuşarak,uzunsopasıylabahçedenkazlarıkovalıyordu,biryandandabağırıyordu: —BütünlahanalarıyedilerAllahınbelaları,hepinizgeberesinizdekurtulayımemi…pismendeburhayvanlar! Kızlarıgörüncesopayıattı,yerdenbirçubukaldı;kupkuru,sertparmaklarıylaboynundanyakaladıSaşa’yı,vurmayabaşladı.Acıdan,korkudanağlıyorduSaşa.Osıradaerkek kazbaşınıhavayakaldırmış,ikiyanayalpavurarakkocakarınınyanınagelmiş,birşeylertıslamıştı;sürüsününyanına döndüğünde dişi kazlar beğeniyle selamlamışlardı onu: “Gak–gak–gak!”KocakarıSaşa’yıbırakıpMotka’yıaldıeline.Dayakyerkendahadayırtıldıkızcağızınentarisi.Saşa dehşetiçinde,yükseksesleağlayarakeveyürüdü.Annesine babaannesinden yakınmaya gidiyordu. Arkasından Motka geliyordu.Odaağlıyordu,amakalınbirsesle,gözyaşlarını silmeden…yıkamışgibiıpıslaktıyüzü. OnlarıböylegörüncenesöyleyeceğinişaşırdıOlga. —Yavrularım!OhTanrım! OlanlarıanlatmayakoyulmuştuSaşa,amatamoanda avazıçıktığıncabağırıpçağırarak,küfürlersavurarakkocakarı girdi içeri. Fekla öfkelendi, evin içinde bir gürültüdür koptu. Olga–yüzübembeyaz,sinirleribozuk–başınıokşayarak yatıştırmayaçalışıyorduSaşa’yı: —Hadicanımağlama,ağlama!Babaannendirosenin, gücenirsengünaholur.Ağlamayavrucuğum. Açlık,içkikokusu,pislik,ardıarkasıkesilmeyenbubağırmalarartıkcanınatakedenNikolay–yoksulluktannefret ediyor, iğreniyordu, annesinin babasının adına utanıyordu karısından,kızından–bacaklarınısarkıttısobanınkenarın455

Anton Pavloviç Çehov

dan;öfkeli,ağlamaklıbirseslebağırdıannesine: —Vuramazsınsenona!Hakkınyokonavurmaya! FeklaöfkeyledöndüNikolay’a —Vayvay,kızdıbizimzıpır!–diyebağırdı.–Sankikırmızıdiplimumladavetettiksiziburaya,yüzsüzasalaklar! Saşada,Motkada,evdeolanötekikızlarınhepsidesobanınüzerindeköşeye,Nikolay’ınarkasınasinmiş,bağrışmalarısesleriniçıkarmadan,korkuiçindedinliyorlardı;küçükyüreklerininkütkütvurduğuduyuluyordu…Birailede uzunsüreumutkesilmişbirhastavarsa,kimisıkıntılıanlardabuhastanınyakınlarıruhlarınınderinliklerindeonunölmesiniisterlergizliden,ürkekürkek;yalnızcaçocuklarkorkarlar bir yakınlarının ölmesinden, öleceğini düşündükçe dehşetekapılırlar.Şimdidekızlarsoluklarınıtutarak,yüzlerindebüyükbirkeder,Nikolay’abakıyor,onunyakındaöleceğinidüşünüyorlardı;ağlamak,onasevgi,acımadolubir şeylersöylemekistiyorlardı. Nikolay,ondanyardımistiyormuşgibisokulduOlga’ya, sesititreyerekfısıldadı: Olga’cığım,sevgilim,artıkkalamayacağımburada.Gücüm tükendi. Allah aşkına, İsa aşkına yaz Klavdiya Abramovnaablana,neyivarneyiyoksatsın,ipoteketsin,para yollasınbize,kurtulalımburadan.OhTanrım!(Büyükbir kedervardısesinde.)BirdahagörecekmiyimacabaMoskova’yı?Düşümdegörseydimonubirkezyeterdi! Ortalık karardıktan, evin içi karanlık olduktan sonra herkesinüzerineöylebirsıkıntıçökmüştüki,birsözcüksöylemekistemiyordukimsenincanı.Burnundansoluyankocakarı çavdar ekmeği kabuklarını çanakta suya banıp uzun uzun,birsaatemdi.Mariyaineğisağıpsütkovasınıgetirdi, tahta sıranın üzerine bıraktı. Sonra kocakarı kovadan süt kaplarınaboşalttısütü.Bunudahiçaceleetmeden,uzunsüredeyapmıştı.Uspenorucuolduğuiçinkimseninsütiçmeyeceğine, sütün olduğu gibi duracağına sevindiği belliydi. 456

Köylüler

AncakFekla’nınbebeğiiçinbirazcıkdökmüştübirtabağa. KocakarıylaMariyasütkaplarınıbodrumagötürdüklerinde birdencanlandıMotka,sobanınüstündenindi,ekmekkabuklarınınbulunduğutahtaçanağınyanınagitti,bebeğintabağındanbirazsütdöktüiçine. Bodrumdandönüncekocakarıgeneçanaktakisuyabanıp banıp kemirmeye başladı ekmek kabuklarını. Saşa ile Motkasobanınüstündenonabakıyorlardı.Kocakarıorucunubozduğu,artıkyüzdeyüzcehennemegideceğiiçinkeyiflerine diyecek yoktu. Rahatlamışlardı. Yattılar. Uyumaya çalışırkenbüyükyargıgününüdüşünüyorduSaşa:Çömlekçilerinkigibibüyükbirateşyanıyordu;öküzgibiboynuzları olan kapkara bir şeytan, elinde uzun bir sopayla –tıpkı onunkızlarıkovaladığıgibi–ateşesürüyordukocakarıyı… 5 Uspen günü akşam saat ondan sonra, aşağıda çayırda dolaşan gençler birden bağırmaya, çığlıklar atmaya, köye doğrukoşmayabaşladılar.Yukarıda,yamacınbaşındaoturanlardailkandaanlayamamışlardıneolduğunu. Aşağıdaumusuzcabağırıyorlardı: —Yangınvar!Yangınvar!Köyyanıyor! Yukarıdaoturanlardönüparkalarınabaktıklarındakorkunç,akılalmazbirgörünümlekarşılaştılar.Köyünenuçtakievlerindenbirininsamandamındanikiüçmetreboyunda ateştenbirsütunkıvrılarakyükseliyor,heryanakıvılcımlar saçıyordu.Ateştenbirfıskıyepatlamıştısankiorada.Bütün damtutuşmuştu,çatırdayarakalevalevyanıyordu. Ayın ışığını örten, soluklaştıran kırmızı, titrek bir ışık kaplamıştıköyü.Siyahgölgelergidipgeliyordu.Yanıkkokuyordu.Aşağıdankoşarakgelenlersoluksoluğaydılar.Konuşamıyor,birbiriniitipkakıyor,yeredüşüyor,parlakışıktangözlerikamaştığıiçinbirbirleriniiyigöremiyor,tanıyamıyorlardı.Herkesdehşetiçindeydi.Özelliklekorkunçolan, 457

Anton Pavloviç Çehov

ateşin üstünde, dumanların içinde güvercinlerin uçuşması, birdeyangındanhenüzkimseninhaberiolmadığımeyhanede,hiçbirşeyolmamışgibişarkısöylemeyi,armonikaçalmayısürdürmeleriydi. Birikalınbirseslebağırdı: —SemyonAmcayanıyor! Yangınuzakta,köyünöteucundaolduğuhalde,Mariyaağlayarak,elinikolunusallayarak,korkudandişleribirbirinevurarakevinönündebiraşağıbiryukarıkoşupduruyordu.AyağındakeçeçizmeleriyledışarıçıkmıştıNikolay. Çocuklar gecelikle koştular sokağa. Bekçibaşının evinin önündeki dökme demir levhaya vurmaya başlamışlardı. Dan,dan,dan…Hiçaravermedenduyulanbuseslerinsanınyüreğinebatıyordusanki,birsoğuklukdüşürüyorduiçine.Yaşlıkadınlartasvirlerinialmış,öyleçıkmışlardıdışarı. Koyunları,buzağıları,sığırlarısokağaçıkarıyorlar;sandıkları,koyunpostlarını,fıçılarıdışarıtaşıyorlardı.Çifteattığı, atlarıyaraladığıiçinsürüyekatmadıklarıyağızaygırözgürlüğünekavuşuncaayaklarınıyerevurarak,kişneyerekşöylebirgidipgeldiköyünöbürbaşına,birkezdahagittigeldi,sonraansızındurduarabasınınyanında,arabasınıçiftelemeyebaşladı. Irmağınötesindekilisededeçançalmayabaşlamışlardı. Yananevlerinçevresiçoksıcaktı,öylesineaydınlıktıki, yerdeherotaçıkseçikgörünüyordu.EvdençıkarmayabaşarabildiklerisandıklarınbirininüstündeSemyonoturuyordu.Kocaburunlu,kızılsaçlıbirköylüydü.Kasketinikulaklarınakadargeçirmiştiüzerindeceketvardı.Karısıyereyüzükoyunuzanmış,kendindengeçmişbirdurumdainliyordu.Almanmasallarındakigömübekçilerinebenzeyenuzun sakallı,ufaktefek,seksenlikbirihtiyar–buköydendeğildi ama,yangınınonuyakındanilgilendirdiğibelliydi–şapkasız,elindebeyazbirbohçayladolaşıpduruyorduortalarda. Alevlerin ışığı yansıyordu çıplak başında. Bir çingene gibi 458

Köylüler

esmer,siyahsaçlımuhtarAntipSedelnikovelindebirbaltayla yaklaştı yanan eve, nedendir bilinmez, birbiri ardındanparçaladıpencereleri,sonradışkapıyagirişti. —Heykadınlar,sugetirin!–diyebağırıyordu.– Tulumbayıgetirinhey!Çabukolun! Dahademinmeyhanedekafaçekenköylülerşimdiyangıntulumbasınısırtlamışlardı.Hepsizilzurnasarhoştu,ikidebirtökezliyor,düşüyorlardı;hepsideağlamaklıydı,gözleridoludoluydu. Muhtar–odasarhoştu–bağırıyordu: —Sugetirinkızlar!Durmayınhadi,koşun! Köylükadınlar,kızlaryamacındibindekikaynağakoşuyorlar,sudolukovaları,kazanlarıgetiriptulumbayaboşaltıyor,genekoşaraksugetirmeyegidiyorlardı.Olgada,Mariyada,Saşada,Motkadataşıyorlardı.Yaşlıkadınlarlaküçük çocuklar tulumbayı çalıştırıyorlardı. Hortum fıslıyor, muhtaronubirkapıya,birpencereleredoğrulturkenparmağıylaağzınıkapadıkçafıslamasınıdahadaarttırıyordu. Seslerduyuluyordusağdansoldan: —AferinAntip!Hadigöreyimseni! Antiphole,ateşiniçinegirmiş,oradanbağırıyordu: —Dahahızlı,dahahızlı!Dayanındinkardeşlerim,böylekarabirgündedurulmaz! Erkeklerbirşeyyapmadandikiliyor,ateşebakıyorlardı. Hiçbiri ne yapacağını bilemiyordu, boş boş bakıyorlardı. Oysaheryandaekintınazları,kuruotyığınları,samanlıklar, odunluklarvardı.KiryakileihtiyarbabasıOsipdedikilenlerarasındaydı.İkisideçakırkeyifti.İhtiyar,birşeyleryapmadığıiçinkendinitemizeçıkarmakamacıyla,yerdeyatan kadına, — Ne diye paralıyorsun kendini kız kardeşim? –diyordu.–Gerigelmezartıkevin. Semyon,kâhbirine,kâhöbürünedönerek,evininniçin yandığınıanlatıyordu: 459

Anton Pavloviç Çehov

—Elindebohçaolanşuihtiyarvarya,GeneralJukov’un uşaklarındandır…Toprağıbololsun,generalimizinyanında aşçıydı.Akşamgeldi,“Bugecesizdekalayım…”dedi.Birer bardakçıkiçtiktabii…Bizimkocakarıkonuğaçayhazırlamak için semaveri yaktı. Uğursuz bir saatte hole çıkarmış olacakki,borusundançatıyasıçradıateş,samanlarıtutuşturdu.Azkalsınbizlerdeyanıyorduk.İhtiyarınşapkasıda yandıbuarada,büyükgünah! Durmadanvuruyorlardıdökmedemirlevhaya,ırmağın ötesindekikilisededeçançalıyorlardı.Olga–ışıkiçinde,soluksoluğa–alevlerinışığıaltındarenklerikızıllaşmışkoyunlara, dumanların içinde uçuşan pembeleşmiş güvercinlere bakarakbiraşağıbiryukarıkoşupduruyordu.Buseslerruhunasivridikenlergibisaplanıyormuş,buyangınhiçsönmeyecekmiş,Saşakaybolmuşgibigeliyorduona…Yanan evin tavanı gürültüyle çökünce, artık bütün köyün yüzde yüzyanıpkülolacağınıdüşündü.Birbitkinlikçöktüüzerine, su taşıyacak gücü kalmamıştı artık. Yamacın başında kovalarıyanınakoyupyereoturdu.Yanındada,dahaaşağılarda da kadınlar oturmuş ölü arkasından ağlıyorlarmış gibiağlıyorlardı. Karşıdan,beyinçiftliğindenikiarabaylakâhyalar,işçiler geldiler. Beraberlerinde bir de tulumba getirmişlerdi. Düğmesizaskerceketigiyençokgençbiryüksekokulöğrencisi deatlagelmişti.Baltalarişliyordudurmadan.Alevleriçindekievinkütüklerdenyapılmışduvarınabirmerdivendayadılar.Aynıandabeşkişiçıktıüzerine,enöndeyüksekokulöğrencisivardı.Yüzükıpkırmızıydı;söndürmeişlerinealışıktı sanki.Kütüklerisöküyorlar,ahırı,çiti,enyakındakitınazı parçalayıpuzağataşıyorlardı. Kalabalıkarasındanöfkelisesleryükseldibirden: —Kırmayınhey!Engelolunşunlara! Kiryak,karşıdangelenlerinherşeyikırıpparçalamalarına engel olmak istiyormuş gibi, kararlı bir tavırla yürüdü 460

Köylüler

evinyanına,amaişçilerdenbiritutupgeriçevirdionu,ensesinedebirtokatpatlattı.Kahkahalarduyuldu,işçibirtokat dahapatlattı,Kiryakyeredüştü,emekleyerekgeri,kalabalığınyanınadöndü. Karşıdan –yüksek okul öğrencisinin kız kardeşleri olsa gerek–ikisidegüzel,şapkalıkızgelmişti.Uzaktaduruyor, yangınabakıyorlardı.Evdensöküpuzağagötürülenkütükleryanmıyorlardıartık,amaçoktütüyorlardı.Hortumöğrencininelindeydi,suyubirbukütüklere,birköylülerinüzerine,birsutaşıyankadınlaratutuyordu. Kızlarsitemli,endişelibağırıyorlardıona: —Jorj!Jorj! Sonundasönmüştüyangın.Ortalığınaydınlandığını,herkesin yüzünün soluk, biraz koyu olduğunu –gökyüzünde sonyıldızlarındatekertekersöndüğüsabahınerkensaatlerindehepböylegelirinsana–ancakdağılmayabaşladıklarındafarkedebilmişlerdi.DağılırkenGeneralJukov’unaşçısından,yananşapkasındansözederekgülüşüyorlardı.Yangıncılıkoynamakistiyorlardışimdi,yangınınbukadarçabuk söndüğünesankiüzülüyorlardıbile. Olgayüksekokulöğrencisine, — Çok iyi söndürdünüz bey –dedi.– Siz bizim orada, Moskova’daolacaksınızki,işeyarayasınız:HerAllahıngünüyangınçıkarorada. Kızlardanbiri. —A,sizMoskovalımısınız?–diyesordu. —Evetefendim.Kocam“SlavPazarı”ndaçalışıyordu. Olga,yanınasokulmuş,soğuktanbüzülmüşSaşa’yıgöstererekekledi: —Budakızım.OdaMoskovalıdır.Kızlaryükseksesle okulöğrencisineFransızcabirşeylersöylediler,odaçıkarıp bir yirmi kapiklik verdi Saşa’ya. İhtiyar Osip’in gözünden kaçmamıştı bu. Birden bir umut ışığı aydınlattı yüzünü. Yüksekokulöğrencisininyanınasokulup, 461

Anton Pavloviç Çehov

—Şükürlerolsunki,rüzgâryoktubeyefendi–dedi,–yoksabirsaatsürmez,yanıpkülolurduköy, Sesinialçaltarakmahcup,ekledi: —Beyefendilerinyücegönüllülüklerinediyecekyoktur. Sabah ayazı çok keskin, içimi birazcık ısıtsam ne iyi olurdu… yarım şişe parası lütfeder miydiler acaba beyefendiler?.. Vermedileronapara,odaderinbirgöğüsgeçirdi,ağır adımlarlaeveyürüdü.Olgayamacınbaşınagitti,oradadurdu, iki arabanın ırmağı sığ yerinden geçişini, genç kızlarla yüksekokulöğrencisininçayırdayürüyüşleriniizledi.Karşıdabirkupaarabasıbekliyorduonları.Olgaevedöndüğündeolanlarıheyecanlaanlattıkocasına. —Neiyiinsanlardı!Çokdagüzeldiler!Helekızlarbirer melekti! Feklauykulu,canısıkkın. —Gebersinhepsi!–diyesöylendi. 6 Mariya mutsuz sayardı kendini, ölmeyi çok istediğini söylerdi;Feklaisetersine,hoşlanıyordubuyaşamdan.Yoksullukda,pislikde,sonugelmeyenküfürlerdeonunsevdiği şeylerdi.Hiçayırımyapmadan,önünekonanherşeyiyerdi. Nerede,neyinüzerindeolursaolsun,uyurdu.Bulaşıksularınıaşağıinmeden,merdivenbaşındandöker,avludakisubirikintilerindeyalınayakbataçıkadolaşırdı.Dahailkgünden OlgaileNikolay’dan–buyaşamıbeğenmedikleriiçin–nefretetmeyebaşlamıştı.Alaylıalaylıgülerek, — Göreceğiz ne yiyeceğinizi burada, Moskovalı sayın soylular!–diyordu.–Göreceğiz! EylülünbaşlarındabirsabahFeklaaşağıdanikikovasu getirdi.Soğuktanalaldıyanakları,sağlıklıydı,güzeldi.MariyaileOlgamasadaoturmuş,çayiçiyorlardı. Feklaalaylı, 462

Köylüler

—Ohoh,gelsinbolşekerliçaylar!..–diyesöylendi. Kovalarıyerekoyarkenekledi: — Hanımefendilere bakındı! Her gün çay içmeyi âdet edindiler.(ÖfkeliöfkelibaktıOlga’ya.)Dikkatetdeçaylaşişippatlamayasın!Moskovalardasürtesürtegebeşinsuratındameymenetkalmamış! Kovalarıbağladığısopayısavurdu.Olga’nınomuzunöylebirindirdiki,ikieltidehşetiçindeelleriniçırparak, —Ahanam–diyemırıldandılar. SonraçamaşıryıkamayaırmağagittiFekla.Yolboyunca bağırabağıraküfrettidurdu.Sesitaevdenduyuluyordu. Havakarardı.Uzunbirsonbaharakşamıbaşladı.İçerde ipek sarıyorlardı; Fekla’dan başka herkes sarıyordu: Karşı köyegitmiştiFekla.İpeğienyakınatölyedengetiriyorlardı, bütünailebiraz–haftadayirmikapik–kazanıyordubuişten. İpeksararken, — Beylerin zamanında daha iyiydi durumumuz –diyorduihtiyar–Çalışmanında,yemeninde,uyumanında birzamanı,sırasıvardı.Soframızdaöğleyinpancarçorbasıdaolurdu,pilavda.Akşamgenepancarçorbası,gene pilav…Hıyardı,lahanaydı,istediğinkadarvardı,yeyiyebildiğinkadar.Sertlikdeşimdikindençoktu.Herkesbilirdihaddini. İsliyanan,solukbirkandilaydınlatıyorduodayı.Birisi kandilinönünegeçipdebüyükbirgölgepencereyedüştüğünde dışarıda parlak bir ay ışığının olduğu anlaşılıyordu. İhtiyar Osip tane tane konuşarak özgürlüğe kavuşmadan öncekiyaşantılarından,şimdiyaşamınböylesinesıkıcı,yoksulolduğuburalardaozamanlartazılarla,cinsavköpekleriyleavaçıkıldığından,sürekavısırasındaköylülerevotka dağıtıldığından,arabalarınMoskova’ya,beylerinçocuklarınaavetigötürdüklerinden,kötülerinkırbaçlacezalandırıldıklarındanyadabeyinTversilindekibabadankalmaçiftliğine sürüldüklerinden, iyilerin ise mükâfatlandırıldıkların463

Anton Pavloviç Çehov

dansözediyordu.Kocakarıdabirşeyleranlatıyordu.Her şeyi,kesinlikleherşeyianımsıyordu.İyiyürekli,dinibütün birkadınolanhanımındansözediyordu.Ayyaş,ahlaksızbir kocasıvarmışhanımının;kızlarıdabirtuhafkocalaravarmışlar.Biribirsarhoşla,biribirbakkallaevlenmiş,öbürünü dekaçırmışlar(ozamanlarkızolankocakarıdayardımetmişbuişe),amabirzamansonrakızlarda,annelerideüzüntüden ölmüş. Bunları anımsayınca kocakarı da ağlamaya başlamıştı. Birdenkapıçalındı,herkesirkildi. —OsipAmca,izinverdekonuğunolayımbugece. General Jukov’un aşçısı, şapkası yanan, dazlak kafalı, ufaktefekihtiyargirmiştikapıdan.Birkenarailişti,anlatılanlarıbirsüredinledi,sonraodakarıştısöze,bazışeyleranlattı.Nikolaysobanınkenarındanbacaklarınısarkıtmışoturuyor,dinliyordu.Beylerzamanındakiyemeklerisoruyordu hep.Köftelerden,pirzolalardan,çeşitçeşitçorbalardan,salçalardansözettiler,sonraaşçı–odaçokiyianımsıyorduher şeyi–şimdiolmayanyemeklerinadlarınısaydı;sözgelimi,eskidenöküzgözündenyapılan“sabahuyanınca”diyebiryemekvarmış. Nikolay, —Pekimareşalpirzolasıyapıyorlarmıydıozaman?–diyesordu. —Hayır. SitemlisitemlisalladıbaşınıNikolay, —Oh,oh,aşçıyabakhele!..–dedi. Kızlar–bazılarıyatıyor,bazılarıoturuyordusobanınüzerinde–gözlerinikırpmadanbakıyorlardıaşağıya.Tasvirlerdeçizilibulutlardakimeleklerkadarçoktularsanki.Anlatılanlardanhoşlanıyorlardı.Kâhheyecandan,kâhkorkudan iççekiyor,ürperiyor,bembeyazkesiliyorlardı.Herkestendahailginçşeyleranlatankocakarıyıisesolukalmadan,kıpırdamayakorkarakdinliyorlardı. 464

Köylüler

Sonundasessizceyattıherkes.Anlatılanlarınheyecanlandırdığı,telaşlandırdığıihtiyarlargençliğinnegüzelbirşeyolduğunu, –nasıl geçmiş olursa olsun– gençliğinden insanın belleğindeyalnızcacanlı,sevinçdolu,duygulubirşeyinkaldığını;artıkhiçdeuzaklarındaolmayanölümünnekadar yakınlarına sokulduğunu –en iyisi hiç getirmemekti bunu akla!–düşünüyorlardı.Kandilsönmüştü.Karanlıkda,ayın keskin bir biçimde aydınlattığı iki pencere de, sessizlik de, beşiğingıcırtısıdanedenseyalnızca,yaşamınartıkgerilerde kaldığını,onunartıkaslagerigelmeyeceğinidüşünmeyezorluyordu Osip’i… Tam uykuya dalarken, kendinden geçerken,birdensankibiri,omzunadokuyorduyadayüzüneüflüyordu…kaçırıyorduuykusu,külçegibihissediyordubedenini,geneölümeilişkindüşüncelerdolduruyordukafasının içini; öbür yana dönüyordu, ölümü unutuyordu artık, bu kezeksiklerüzerine,hayvanlarınyemiüzerine,ununpahalılandığı üzerine düşünceler dolaşmaya başlıyordu kafasının içinde.Birazsonrageneyaşamıngeçtiğini,onunbirdahagerigetirilemeyeceğinianımsıyordu… —OhTanrım!–diyeiçiniçektiaşçı. Birihafifçetıklattıpencereyi.Feklagelmiştigaliba.Olga kalktı, esneyerek, bir dua mırıldanarak açtı kapıyı, sonra holdesürgüyüçekti.Amagirenolmadıkapıdan,ancaksoğukhavadolduiçeri,aydahadaaydınlattıeviniçini.Açık kapıdansessiz,bomboşsokakda,gökyüzündeağırağırkayanaydagörünüyordu. —Kimo?–diyeseslendiOlga. —Ben.Benim. Kapının hemen yanında, duvara iyice sokulmuş, Fekla duruyordu.Çırılçıplaktı.Soğuktantitriyordu,dişleribirbirinevuruyordu,ayınparlakışığıaltındauçukbenizli,güzel, tuhafgörünüyordu.Üzerindekigölgeler,cildindeayışığının parıltısıkeskinbirbiçimdeçarpıyordugöze;özelliklesiyah kaşlarıiledirigöğüsleribelirgindi. 465

Anton Pavloviç Çehov

— Namussuzlar soydular, böyle yola koydular beni… –diye mırıldandı.– Çıplak… anamdan doğduğum gibi geldimburaya.Birşeylergetirbana. Olga, —İçerigir–dedi. Odatitremeyebaşlamıştı.Fekla, —İhtiyarlarböylegörmesinlerbeni–diyefısıldadı. Gerçekten de huylanmaya, homurdanmaya başlamıştı kocakarı;ihtiyarda“Kimvarorada?”diyeseslenmişti.KendigömleğiileetekliğinigetirdiOlga,Fekla’yıgiydirdi,sonra birliktesessizce,kapılarıçarpmamayaçalışarakgirdileriçeri. Kocakarı,geleninkimolduğunuanlayıncaöfkeli, —Senmisinrezil?–diyesöylendi.–Geberesicegecekuşu… Olga,Fekla’nınüstünüörterken, —Birşeyyok,birşeyyok–diyemırıldandı,–hadiyat uyuikigözüm. Genekesildisesler. Evdehiçkimserahatuyuyamazdı.Herkesinuyumasına herzamansinirbozucu,birtürlükurtulamadığıbirşeyengelolurdu:İhtiyarısırtağrısıuyutmazdı,kocakarıyıiştelaşı ileiçindekiöfke,Mariya’yıkorku,çocuklarıkaşıntıileaçlık. Şimdideöyleydi:Biroyanabirbuyanadönüpduruyor,sayıklıyor,sıksıksuiçmeyekalkıyorlardı. Birden kaba bir sesle hüngür hüngür ağlamaya başladı Fekla,amahementuttukendini,hıçkırıklarıseyrekleşti,giderekdahaalçaksesle,derindenhıçkırıyordu,sonundaduyulmazoldusesi.Aradabir,ırmağınötesindesaatinvurduğu duyuluyordu. Ne var ki, bir tuhaf vuruyordu nedense. Öncebeşivurmuştu,sonraüçü… —OhTanrım!–diyeiççektiaşçı. Pencerelerebakıpdışarıdahâlâayınmıparladığını,yoksa ortalığın mı aydınlandığını kestirmek güçtü. Mariya kalktı, dışarı çıktı. Onun avluda ineği sağdığı, hayvana 466

Köylüler

“Du–uryavrum!”dediğiduyuluyordu.Kocakarıdaçıktı. Eviniçikaranlıktıhâlâ,amaherşeygörünüyordu. BütüngecegözünükırpmayanNikolaybiraraindisobanınüzerinden.Yeşilsandıktanfrakınıaldı,giydi,pencerenin önüne gidip kollarını, arkadan eteğini çekeleyerek düzeltti sağınısolunu,gülümsedi.Sonradikkatleçıkardıonu,sandığakoydugene,sobanınüzerineçıkıpyattı. Mariya döndü, sobayı yakmaya koyuldu. Uykusunun dahaiyiceaçılmadığı,şimdiyürürkenyavaşyavaşkendine geldiğibelliydi.Belkidebirdüşgörmüşyadadüngecekikonuşmalarıanımsamıştı;sobanınönündetatlıtatlıgülümsedi çünkü, —Aman…boşver!–diyemırıldandıkendikendine. 7 Bey–bölgepoliskomiserinebeydiyorlardıköyde–gelmişti.Nezaman,niçingeleceğibirhaftaöncesindenöğrenilirdizaten.ToputopukırkevvardıJukovo’da,amavergi borçlarıylabölgeyönetimininalacaklarıikibinrubledenfazlabirikmişti. Meyhaneyeindikomiser.İkibardakçayiçtiorada,sonrayayaolarakmuhtarınevinegitti.Borçlularevinönünde toplucabekliyorlardıonu.MuhtarAntipSedelnikov,henüz gençolmasınakarşın–otuzbirotuzikiyaşlarındaydı–çok sertbirmuhtardı,kendideyoksulolduğu,vergisinizamanındaveremediğihalde,herzamandevletgörevlilerininyanını tutardı.Muhtarlıketmektenpekhoşlandığı,sertliktenbaşka birbiçimdegösteremediğiotoritesinisevdiğibelliydi.Köyyönetimkurulundaherkeskorkardıondan,sözünüdinlerdi;kimizamansokaktayadameyhanedebirsarhoşunüzerineatılırdıansızın,elleriniarkasındanbağlayıpnezarethaneyeatardı;birgünde,köyyönetimkurulutoplantısınaOsip’inyerinegelenkocakarıyı,konuşmasınıbilmiyordiyeatmıştınezarethaneye.Birgünbirgecetutmuştuonuorada.Kenttehiç 467

Anton Pavloviç Çehov

bulunmamıştı,kitapdaokumazdı,amaneredenöğrenmişse, derinanlamlıbirtakımsözcükleröğrenmişti,konuşurkenonlarıkullanırdıhep,köylülerde–nedediğiniçoğuzamananlamadıklarıhalde–bununiçinsaygıduyuyorlardıona. Osip elinde vergi defteriyle muhtarın evine girdiğinde, uzunfavorilerineakdüşmüş,zayıf,yaşlıbölgepoliskomiseri–gribirceketvardıüzerinde–holde,köşedekimasadaoturuyor,birşeyleryazıyordu.Eviniçitertemizdi,duvarlarda dergilerden kesilmiş resimler vardı, en göze çarpan yerde, tasvirdolabınınyanındadaeskiBulgarprensiBattenberg’in portresiasılıydı.MasanınhemenyanındaAntipSedelnikov, ellerinigöğsününüzerindeçaprazkavuşturmuş,ayaktaduruyordu.SıraOsip’egelincemuhtar, —Bununyüzondokuzrubleborcuvarekselansları–dedi.–Kutsalhaftadanöncebirrublevermişti,ozamandanberibirkapikverdiğiyok. BaşınıkaldırıpOsip’ebaktıkomiser, —Nedenböyleyapıyorsunkardeşim?–diyesordu.Osip heyecanlanarak, — Büyüklüğünüzü gösterin ekselansları –diye başladı,– izin verin anlatayım. Lutero’nun beyi bu yıl çağırdı beni, “Osip,”dedi,“samanınıbanasat…”Nedensatmayacaktım samanımı?Satılacakyüzbağsamanımvardızaten,bizimkadınlar tek saman çöpü bırakmamışlardı tarlalarda. Eh pazarlıkettik…Alanrazı,satanrazı… Muhtardan yakınmaya başlamıştı. Onların tanıklık etmeleriniistiyormuşgibiaradabirdedönüpköylülerebakıyordu.Yüzükızarmış,boncukboncukterlemişti.Bakışları sertti,nefretdoluydu. Komiser, —Bütünbunlarınedenanlatıyorsunbana?–dedi.–Ben sana…vergininiçinvermediğinisoruyorum.Hiçbirinizvermiyorsunuzverginizi,yukarıdandabenisıkıştırıyorlar. —Gücümyokefendim! 468

Köylüler

Muhtargirdiaraya: —Yalansöylüyorekselansları.BuÇikildeyevlergerçektençokpis,yalancıinsanlardır;aileceöyledirler.İstediğinize sorun.Vergilerinivermemelerininteknedenivotkadır.Hepsirezildirbunların. Komiserbirşeyleryazdıönündekideftere,sonraOsip’e döndü,suistiyormuşgibisakin, —Defol!–dedi. Birazsonrakalktıkomiser;ucuzçeşidindenyaylısınabinişindende,öksürüşündende,zayıfuzunsırtındandaonun Osip’ide,muhtarıda,Jukovolularınvergiborçlarınıdaçoktanunuttuğu,kişiselbirdüşündüğübelliydi. Bölge polis komiseri daha bir versta yol gitmemişti ki, Antip Sedelnikov Çikildeyevlerin evinden semaverlerini almışgötürüyor,kocakarıdaarkasındankoşuyor,cırlaksesiyleyırtınırcasınabağırıyordu: —Vermeyizsanaonu!Vermeyizşeytandölü! Antip geniş adımlarla çabuk çabuk yürüyor; kamburu çıkmış,öfkedenkudurmuşkocakarıdasoluksoluğa,düşe kalkayetişmeyeçalışıyorduona.Başörtüsüomuzlarınakaymış, maviye çalan ak saçları rüzgârda uçuşuyordu. Birden durdu,gerçekbirbaşkaldırmışgibigöğsünüyumruklamaya, dahadayükseksesle,hüngürhüngürağlıyormuşgibibağırmayabaşladı: —Eydinkardeşlerim,Tanrı’yainananlar!Bunerezalettirdostlarım?Buyapılırmıbirinsana?Bukadarıdaolurmu komşular,yardımedin! Muhtarsert, —Kadın,kadın,aklınıbaşınatopla!–dedi. Çikildeyevlerinevindesemaversizyaşambüsbütünçekilmez olmuştu. Evin onurunu birden alıp götürmüşler gibi horlayıcı,küçükdüşürücübirşeyvardıbueksiklikte.Muhtarmasayı,sandalyelerin,çömleklerinhepsinialıpgötürseydibudenliboşlukolmazdıeviniçinde.Kocakarıbağırıpça469

Anton Pavloviç Çehov

ğırıyor, Mariya ağlıyor, ona bakarak kızlar da ağlıyordu. Nikolaydasusuyordu.Annesiseverdionu,acırdıona,ama şimdiunutmuştuherşeyi.Birdenküfürlerederek,ağzınagelenisayıpdökereksaldırdıoğlununüzerine,yüzünerastgele indirmeyebaşladıyumrukları.Bağırarakbütünsuçunonda olduğunusöylüyordu.Öyleya,mektuplarında“SlavPazarı”ndaçalıştığınıyazarakövünürken,niçinokadarazpara –aydaelliruble–yollamıştıonlara?Niçingelmiştiburaya? Hemdeailesiyle!Ölürsehangiparaylagömeceklerdionu?.. Nikolay’ında,Olga’nında,Saşa’nındaacınacakdurumlarıvardı. Göğüsgeçirdiihtiyar,şapkasınıaldı,muhtaragitti.Hava kararmıştı.AntipSedelnikovyanaklarınışişirmiş,birşeyler lehimliyordusobanınyanında.Kömürkokuyordu.Çikildeyevlerin çocuklarından hiç de iyi durumda olmayan sıska, kirpasiçindeçocuklarıyerlerdesürünüyorlardı.Büyükkarınlı,çilliyüzlü,çirkinkarısıipeksarıyordu.Zavallı,mutsuz biraileydibu.YalnızcaAntipgenç,güzeldiiçlerinde.Masanınüzerindeyanyanabeşsemaverduruyordu.Osip,Battenberg’inportresinebakarakhaççıkardıktansonra, —Antip,büyüklüğünügöster,verşusemaveri!–dedi.– İsa’nınbaşıiçin! —Üçrublegetir,öyle. —Meteliğimyok! YanaklarınışişirdiAntip,semaverlerdeyansıyarakçıtırdamaya başladı ateş. İhtiyar, şapkasını ellerinin arasında ezerek,birandüşündüktensonra, —Ver!–dedi. Zatenesmerolanmuhtarşimdikapkaragörünüyor,bir büyücüyebenziyordu.Osip’edöndü,çabukçabukkonuşarak,sertçe, —Bukonudayetkilikişiköyyönetimkurulubaşkanıdır –dedi.–Ayınyirmialtısındakitoplantıdayazılıyadasözlü olarakbildirebilirsinşikâyetini. 470

Köylüler

MuhtarınsöylediğindenbirşeyanlamamıştıOsip,ama yeterlibuldubunu,evedöndü. On gün sonra gene geldi bölge polis komiseri, bir saat kaldı,gitti.Soğuktuhavalar,süreklirüzgâresiyordu.Irmak çoktandonmuştu,amakarbirtürlüyağmıyordu,yollaraçılmadığıiçinsıkıntıçekiyorduköylüler.Birbayramgünübiraz oturmak, çene çalmak için Osip’e gelmişti komşuları. Çalışmakgünaholduğu,buyüzdendeışıkyakmadıklarıiçin karanlıkta oturuyorlardı. Oldukça tatsız birtakım haberler vardı.Vergiborçlarınıödemeyezorlamakiçinbirkaçevden tavuklarıalıpgötürmüş,bölgeyönetimmerkezineyollamışlardı.Oradaonlarayemverenolmadığıiçinaçlıktanölmüştühayvanlar.Koyunlarıdatoplamışlardı.Yolda,bacakları bağlı olarak her köyde birinden indirip başka bir arabaya yükledikleriiçinbiriölmüştü.Buiştekiminsuçluolduğunu konuşuyorlardışimdi. —Köyyönetimkuruludursuçluolan!–diyorduOsip.– Başkakimolacak? —Öyle. Köyyönetimkurulununnedemekolduğunuhiçbiribilmediğihalde,herşeydeonusuçlubulurlardı.Vergilerindüzenliödenmemesindede,köylününezilmesindede,ekininiyi olmamasındada…Atölyeleri,dükkânları,hanlarıolanvarlıklı köylülerin, köy yönetim kurulu toplantılarına katılıp durumdanhoşnutkalmadıkları,sonraatölyelerinde,meyhanelerinde köy yönetim kuruluna küfretmeye başladıkları günlerdenberialışılagelmişbirdurumdubu. Tanrı’nın kar vermediğinden söz ettiler bir süre. Odun taşımakgerekti,oysayollardeğilarabalarıngitmesi,yürümekiçinbileelverişlideğildi.Eskiden–onbeş,yirmiyılönce–Jukovo’da,ozamanlarherihtiyarınkafasınıniçindebazısırlarsaklıymış,birşeylerbiliyormuş,bekliyormuşgibibir tavrıolurdu;altınmühürlübelgelerden,bazışeylerinpaylaştırılmasından,yeniyeniyerlerden,gömülerdensözederler, 471

Anton Pavloviç Çehov

birtakımşeyleriüstükapalıgeçerlerdi;şimdiyseJukovoluların hiçbirinin bir sırrı yoktu, hepsinin yaşamı apaçık ortadaydı, biri öbürünün nasıl yaşadığını görüyordu. Ancak yokluktan, hayvan yemlerinden, karın yağmadığından söz edebiliyorlardı… Birkaçdakikasustular.Sonratavukları,koyunlarıanımsadılargene,kiminsuçluolduğunuyenibaştankonuşmaya başladılar. Osipcanısıkkın, —Köyyönetimkurulutabii!–dedi.–Başkakimolacak! 8 Jukovo’nunbağlıolduğukilisealtıverstauzakta,Kosogorov’daydı;ancakgerektiğinde–vaftiz,nikâhyadacenaze törenleriiçin–giderdiorayaköylü;duaetmeyeiseırmağın öbüryanındakikiliseyegidiyorlardı.Bayramlarda,havagüzelsekızlarbayramlıklarınıgiyer,hepbirlikteayinegiderlerdi.Onlarınkırmızılı,sarılı,yeşilligiysileriçindeçayırıgeçişleriniseyretmekhazverirdiinsana.Kötühavalardaysaevde hepsi otururdu. Günah çıkartmayı da köyün bağlı olduğu kilisedeyapıyorlardı.Kutsalhaftadapapazboynundahaçıylaevleribirbirdolaşır,büyükoruçtagünahçıkartamayanlardanonbeşerkapiktoplardı. Tanrı’yainanmazdıOsip,onuaklınahemenhiçgetirmediğiiçininanmazdı.Doğaüstübirvarlığınolduğunukabul eder,amabununyalnızcakadınlarıilgilendirenbirşeyolduğunudüşünür;yanındadindenyadabirmucizedensözedilirkenonabirşeysorduklarındadabaşınıkaşıyarakisteksiz, —Kimbilir!–derdi. Kocakarı inanıyordu, ama bulanık bir inançtı onunki; kafasınıniçindeherşeybirbirinekarışmıştı.Günahlar,ölüm, ruhun kurtuluşu üzerine düşünmeye başladığında hemen yoksulluğuilesıkıntılarıüzerinedüşüncelerüsteçıkıyorlardı. Çok geçmeden unutuveriyordu neyi düşündüğünü. Bildiği 472

Köylüler

dualardanhiçbirikalmamıştıaklında.Genellikleakşamları, yatağagirmedenöncetasvirinönündeduruyor, — Kazanlı Meryem Ana, Smolenskli Meryem Ana… –diyemırıldanıyordu. MariyaileFekladuaeder,ayinleregider,heryılgünah çıkartırlar,amabütünbunlardanbirşeyanlamazlardı.Çocuklarınahiçduaöğretmemişlerdi,Tanrı’danhiçsözetmemişlerdionlara,dinbilgisidevermemişlerdi,yalnızcaoruç zamanında etli sütlü yemelerini yasaklamışlardı o kadar. Köyde öteki ailelerde de aşağı yukarı aynıydı durum: İnanan,neyeinandığınıanlayançokazdı.ÖteyandanKutsal Kitap’akarşıhepsininderinbirsevgisi,saygısıvardı;amakitaplarıyoktu,onuokuyacak,onlaraanlatacakkimseleride. AradabironlaraİncilokuduğuiçinderinbirsaygıduyuyorlardıOlga’ya.Onada,Saşa’yada“siz”diyorlardı. Kiliselerde düzenlenen törenlere, ayinlere katılmak için Olgasıksıkkomşuköylere,ikimanastırileyirmiyedikilisesiolanilmerkezinegidiyordu.Çokdalgınolmuştusonzamanlarda,ayinleregiderkenbütünüyleunutuyorduailesini, birkocası,birkızıolduğunuancakevedönerkenanımsıyordu;mutlubirgülümsemeaydınlatıyorduyüzünü, —Tanrı’yaşükürlerolsun!–diyemırıldanıyordu. Köydekidurumuçirkinbuluyordu,üzülüyordu.İlyagünündeiçiyorlar,Uspengünündeiçiyorlar,haçbayramında geneiçiyorlardı.Kışbaşıgünündeköyünbağlıolduğukiliseninhaçbayramıvardı.Bufırsattanyararlanarakerkeklerüç günüçgeceiçtiler.Köyünortakparasıellirubleyiiçkiyeverdiler,sonraevevdolaşıpvotkaparasıdilendiler.Bayramın birincigünübirkoyunkestilerÇikildeyevlerde;sabah,öğle, akşamonuyediler,herkesdoyasıyayedi,sonrageceçocuklarkalkıpgeneyediler.Bayramınüçüncügünüdezilzurna sarhoştuKiryak;herşeyini–şapkasını,çizmelerinibile–vermiştiiçkiye;Mariya’yıöyledövdükibirseferinde,başından aşağısudökerekayıltabildilerkadıncağızı.Sonrautandıherkesyaptığından,tiksindi. 473

Anton Pavloviç Çehov

Bununlabirlikte,Jukovo’da–buUşakeli’nde–gerçekbir dinseltörenolmuştu.Ağustosta,Canverentasvirininbütün ildeköyköydolaştırıldığıgünlerdeolmuştubutören.TasvirinJukovo’dabeklendiğigünhavadurgun,kapalıydı.Bayramlıklarınıgiymişkızlardahasabahtangitmişlerditasviri karşılamaya; akşam ağır ağır yürüyerek, ilahiler okuyarak getirmişlerdionu.Osıradaırmağınkarşısındakilisededurmadançançalıyordu.Jukovolularınvebaşkaköylerdengelenlerin oluşturduğu büyük bir kalabalık tıkamıştı sokağı; gürültü,toz,kalabalık…İhtiyarOsipde,kocakarıda,Kiryakdakollarınıtasviredoğruuzatıyor,gözlerinikırpmadan bakıyorlardıona,ağlıyorlardı. —Koruyucumuz,anamız!–diyorlardı.–Anamız! Yeryüzüilegökyüzüarasınınboşolmadığını,zenginlerle güçlülerinhenüzherşeyiellerinealmadıklarını;ezilmekten, kölelikten,budayanılmazyokluktan,amansızvotkadanonlarıkurtarabilecekbirşeyinhâlâvarolduğunuanlamışlardı sanki. HıçkırahıçkıraağlıyorduMariya: —Koruyucumuz,anamız!Anamız! Amatörendensonraalıpgötürdülertasviri,herşeyeskiyedöndü.Meyhanedensarhoşnaralarıgelmeyebaşladıgene. ZenginleştikleriölçüdeTanrı’ya,ruhunkurtuluşunaolan inançlarınıyitiren;ancakbudünyadakiyaşamlarınınsonu karşısındakorktuklarından,neolurneolmazdiyerekmum adayan,ayinleregidenzenginköylülerkorkuyorlardıölümden.Yoksulköylülerinkorktuklarıyoktuölümden.İhtiyarlakocakarıyayüzlerinekarşı,artıkfazlayaşadıklarını,ölme zamanlarınınçoktangeldiğinisöylüyorlardı.Onlardasesçıkarmıyorlardı.Nikolay’ınyanındaFekla’ya,Nikolayölünce Denis’inaskerliğinindüşeceğini,kocasınıgeriyollayacaklarınısöylemektençekinmiyorlardı.Mariyaiseölümdenkorkmadığıgibi,onunhanidirgelipkocasınıalmamasınaüzülüyordu;çocuklarıöldüğüzamandasevinmişti. 474

Köylüler

Ölümden korkmuyorlardı ama, hastalıklara karşı aşırı bir korkuları vardı. Önemsiz bir rahatsızlık –bir mide bozukluğu,hafifbirüşütme–kocakarınınçıkıpsobanınüstüne uzanmasına, sıkı sıkı örtünmesine, yüksek sesle “Ö–lü–yo–rum!Ö–lü–yo–rum!”diyeinlemeyebaşlamasına yetiyordu.Ozamanihtiyarhemenpapazakoşuyordukocakarıyakutsalşaraplaekmekveriyorlar,bedeninekutsalyağ sürüyorlardı. Soğuk algınlığından, barsak solucanlarından, mideşişkinliklerindensözediyorlardısıksık.Ençoküşütmektenkorkuyorlardı,buyüzdendeyazınbilekalıngiyiniyorlar, sobayı yakıyorlardı. Kocakarı doktora gitmeyi çok sever,sıksıksoluğuhastanedealırdı.Hastanedeyetmişdeğil,ellisekizyaşındaolduğunusöylerdi.Gerçekyaşınıöğrenirse,doktorunonumuayeneetmeyeceğinden,artıkiyiolmayaçalışacakdeğil,oturupölümübekleyecekyaştaolduğunusöyleyeceğindenkorkardı.Hastaneyegenellikle,yanına kızlardan ikisini, üçünü alıp sabah erken gider, akşam yorgunargın,sinirli,kendisiiçinbirtakımdamlalarla,kızlar içinmerhemlerledönerdi.BirgündeNikolay’ıgötürdü.İki haftaaldıdoktorunverdiğidamlayıNikolay.İlacıniyigeldiğinisöylüyordu. Otuz versta çevrede doktorların, sağlık memurlarının, üfürükçülerin hepsini tanırdı kocakarı, hiçbirini de beğenmezdi.Kışbaşıgünündepapazevlerihaçlabirbirdolaşırken, zangoç kentte, cezaevinin yakınlarında asker emeklisi birsağlıkmemurununoturduğunu,verdiğiilaçlarıninsana çokiyigeldiğinisöylemiştiona,osağlıkmemurunagitmesinisalıkvermişti.Kocakarıilgilenmiştibuhaberle.İlkkaryağaryağmazkenttegitmişti.Beraberinde,paltosununetekleriuzun,sakallı,yüzümavidamarlarlakaplıbirihtiyargetirdi.Tamogündeevdegündelikçilerçalışıyor,ikidelikanlıda keçe çizme yapıyordu. Ayyaşlığı yüzünden işten kovulan, şimdievdekalanKiryakterzininyanındaoturuyor,boyunduruğuonarıyordu.Eviniçindeboğucu,pisbirhavavardı. 475

Anton Pavloviç Çehov

Kalabalıktı.AskeremeklisisağlıkmemurumuayeneettiNikolay’ı,şişeçekmekgerektiğinisöyledi. Şişelerinbirinikaldırıpbirinikoyuyordu…İhtiyar,terzi, Kiryak, kızlar yanında dikiliyor, ona bakıyorlardı. Nikolay’ıniçindenhastalığınçıkışınıgörüyorlarmışgibigeliyordu onlara.Nikolaydabakıyordugöğsüneyapışanşişelere,içlerinekoyukanınınağırağırdoluşunuseyrediyordu.İçinden gerçektendebirşeyinçıktığınıhissediyordusanki,sevinçle gülümsüyordu. —İyi,iyi–diyorduterzi,–inşallahyararona… Emeklisağlıkmemuruonikişişeçekti,sonraonikitane dahaçekti,doyasıyaçayiçipgitti.BirazsonraNikolaytitremeye başlamıştı, yüzü küçülmüş, kadınların dediği gibi, yumrukkadarkalmıştı,parmaklarımorarmıştı.Biryorgan, birdegocukvardıüstünde,amagiderekdahadaüşüyordu. Akşamadoğrusıkıntıbastıonu.Yatağınınyereserilmesini istedi.Terzininsigaraiçmemesinisöyledi.Sonragocuğunun altındauyuyakaldı,sabahakarşıdaöldü. 9 Oh,nesoğuk,neuzunbirkıştıbu! YılbaşındaÇikildeyevlerin,buğdayıbitmiştiunsatınalmayabaşlamışlardı.ArtıkevdekalanKiryakakşamlarıgürültüpatırtıederekherkesidehşetesalıyor;sabahlarıdabaş ağrısından, utançtan sızlanıyordu. Acınacak bir durumu oluyordu sabahları. Ahırdan karnı aç ineğin, kocakarı ile Mariya’nıniçiniparçalayanböğürmesigeliyordugecegündüz. Sankiinadına,hergündondurucubirsoğukoluyor,kar yığınları yükseldikçe yükseliyordu. Bitmek bilmiyordu kış. Yortuda tam bir kış fırtınası kasıp kavuruyordu ortalığı, kutsalhaftadabilekaryağdı. Amagenedegeldikışınsonu.Nisanınbaşlarındagündüzleriılık,gecelerikurusoğukoluyordu.Kışdireniyordu 476

Köylüler

hâlâ.Amaılıkbirgünyendionusonunda…karlarerimeye, kuşlarötmeyebaşladı.Tümçayırileırmağınkıyısındakiçalılıklarilkbaharsularınınaltındakalmıştı.Jukovoilekarşı köyarasındakidüzlükbaştanaşağısuylakaplıydı.Yeryer yabani ördek sürüleri kalkıyordu oradan. Göz kamaştırıcı güzelbulutlarlabezenmiş,ufuktaalevalevyananilkbahar gurubunda olağanüstü, yeni, akıl almaz bir şey –sonra bu renkleri,bubulutlarıbirtablodagördüğündeinsanıninanamadığıoşey–gerçekleşiyorduherakşam. Çayırkuşlarıçabukçabukuçarakbaşkayerleregidiyor, insanlarıdaonlarlabirliktegitmeyeçağırıyorlarmışgibihüzünlüötüyorlardı. Olgayamacınbaşındaayaktaduruyor,dalgındalgınsulara,güneşe,gençleşmişgibicanlırenklerebürünmüşkiliseyebakıyordu.Yaşlarakıyordugözlerinden;biryere,dünyanınöbürucunabileolsa,uzakbiryeregitmeyibüyükbirtutkuylaistediğiiçinsoluğusıkışıyordu.Moskova’yagerigitmesine,oradageneodahizmetçiliğiyapmasınakararverilmişti.BiryerekapıcılığayadabaşkabirişegirmekiçinKiryakdaonunlagidecekti.BiranöncegitmeyineçokistiyorduOlga! Yollar biraz kuruduktan, havalar kırıldıktan sonra yol hazırlığınabaşladılar.OlgaileSaşa,sırtlarındatorbaları,şafaktaçıktılarevden;onlarıyolcuetmekiçinMariyadaçıkmıştı.HastaolduğuiçinKiryakbirhaftasonrayakalmıştı. Olga, kocasını düşünerek kiliseye doğru son bir kez daha haççıkardı,amaağlamadı;yüzüburuştuyalnızca,yaşlıbir kadınınkigibiçirkinleşti.Geçenyazdanbuyanazayıflamış, çökmüştü,saçlarınaakdüşmüştü.Yüzündekieskisevimliliğin,tatlıgülümsemeninyerinibüyükacısınınuysal,hüzün doluanlatımıalmıştı;kulaklarıduymuyormuşgibidonuktu bakışı.Köyden,köylülerdenayrıldığınaüzülüyordu.Nikolay’ımezarlığanasılgötürdüklerini,önündengeçtikleriher evin kapısında köylülerin dua okuduklarını, onun acısına 477

Anton Pavloviç Çehov

katılarak ağladıklarını anımsıyordu. Bir yıldır öyle anları, öylegünleriolmuştuki,buinsanlarınhayvandandabeter olduklarını,onlarınarasındayaşamanınkorkunçbirşeyolduğunudüşünmüştü.Kabaydıbuinsanlar,dürüstdeğildiler, pistiler,sarhoştular,biranlaşmayoktuaralarında,birbirlerinesaygıduymadıkları,birbirlerindenkorktukları,kuşkulandıklarıiçindalaşıpduruyorlardı.Kimişletiyordumeyhaneyi?Kimiçkiyealıştırıyorduhalkı?Köylüler.Kimkomşusunun evini soyuyor, bilerek yangın çıkarıyor, bir şişe votka için mahkemede yalancı tanıklık ediyordu? Bölge yönetim kurulununtoplantılarındada,ötekitoplantılardadaköylüleriçinağzınagelenikimsöylüyordu?Geneköylüler.Evet, yaşamakkorkunçbirşeydibuinsanlarınarasında.Amaonlar da insandı. İnsanlar gibi acı çekiyor, ağlıyorlardı, hem sonrayaşamlarındasaltkötübirşeydeyoktu.Geceleriher yanlarınınsızlamasınanedenolanağırçalışmakoşulları,sert kışlar,ürününkötüolduğuyıllar,yokluk…biryardımda görmüyorlardı…böylebirşeyibekledikleribiryerdeyoktu. Onlardandahazengin,dahagüçlüolanlarındabiryardımı dokunamazdıonlara;kendileridekaba,dürüstlüktenuzak, sarhoştular çünkü; kendileri de onlar gibi iğrenç küfürler ediyorlardı. En küçük bir memur ya da kâhya bile yersiz yurtsuzserserileredavrandıklarıgibidavranıyorlardıköylülere. Bekçibaşılarına, kilise başkanlarına bile “sen” diyor, bunahaklarıolduğunusanıyorlardı.Öyleya,köyesırfköylülerihorlamak,soymak,korkutmakiçingelenbencil,ahlaksız,tembel,gözüdönmüşinsanlardanbiryardımyada iyibirdavranışbeklenebilirmiydi?KışınKiryak’ıkırbaçlamaya götürürlerken yaşlı annesinin, babasının ezik, acıklı yüz anlatımlarını anımsadı Olga… Acıyordu bütün bu insanlaraşimdi,içisızlıyordu.Evlerebakıyordu… Mariyaüçverstayürüdüonlarlabirlikte,sonrayolcuettionları,dizçöktü,yerekapanıphüngürhüngürağlamaya başladı: 478

Köylüler

—Genekimsesiz,yapayalnızkaldım,ahdertlibaşımbenim,zavallıMariya… Uzunsüreağladıöyle.OlgaileSaşa,gözdenkaybolana dekgeridönüpbaktıklarındaonuöyleyeredizçökmüş,başı ellerinin arasında, sallanırken gördüler. Başının üstünde kargalaruçuyordu… Güneş yükselmişti, hava çok sıcaktı. Jukovo uzaklarda kalmıştı.YürümekhazveriyorduOlgaileSaşa’ya.Çokgeçmeden köyü de, Mariya’yı da unutmuşlardı. Neşeliydiler, hergördüklerişeyeilgiduyuyorlardı.Kâhbirtepe,kâhbirbiripeşindenbilinmeyenbiryeredoğruuzayıpgiden,ufuktakaybolantelgrafdirekleriçekiyorduilgilerini;telgraftelleri uğulduyordu esrarlı; kâh yemyeşil bir köy görünüyordu uzakta,serinbirrüzgâresiyorduoyandan,kendirkokusu geliyordu,oradayaşayaninsanlarınmutluolduklarınıdüşünüyorlardı nedense; kâh düzlükte bir başına, beyaz beyaz parlayanbiratiskeletigörüyorlardı…Çayırkuşlarıötüyorlardıdurmadan,bıldırcınlarsesleniyorlardıbirbirlerine… Öğleyinbüyükbirköyegeldiler.Köyüngenişsokağında GeneralJukov’unaşçısıihtiyarlakarşılaştılar.Sıcaktanbunalmıştıihtiyar,terli,çıplakbaşıparlıyordugüneşte.Önce tanımadılarbirbirlerini,gözgözegelincetanıdılar,amahiç konuşmadılar,yollarınadevamettiler.Ötekilereoranlabirazdahaiyibirdurumda,yenigörünenbirevinönünde,açık pencerenindibindedurupöneeğilerekselamverdiOlga;incebirsesle,sözcükleriuzatarakseslendi: —İyiyürekliOrtodoksHıristiyanlar,İsaiçinbirlokma ekmekverin,ölmüşlerinizincanıiçin.Birsadaka,nuriçinde yatsınlar. Saşadabaşladıannesininarkasından: —İyiyürekliOrtodoksHıristiyanlar,İsaiçinbirlokma ekmekverin,ölmüşlerinizincanıiçinbirsadaka… 1897

479

Aşk Üzerine İkincigünöğleyemeğindepeklezzetlibörekler,kızarmış ıstakozlar,koyunetindenköftelervermişlerdi.KonuklardahamasadaykenaşçıNikanovyukarıyagelmiş,akşamyemeğineneistediklerinisormuştu.Ortaboylu,tombulyanaklı, ufak gözlü bir adamdı; bıyıksızdı; sakalları usturayla tıraş edilmişdeğilde,yüzündencımbızlatektekçekilipalınmıştı sanki. Alehin,güzelPelageya’nınbuadamatutulduğunuanlattı.Sarhoşvepekdelidoluolduğuiçin,kızonunlaevlenmeğe birtürlüyanaşmıyormuşya,öyleyaşamayarazıymış.Bunu da erkek istemiyormuş, pek dindar olduğu için, inançları böyleyaşamayabırakmıyorlarmışonu.Kızınkendisiyleevlenmesiniisterdururmuş.Sarhoşolduğuzamanlarsöversayar,hattadövermişonu.Sevgilisisarhoşolduğundakız,üst katta saklanır, sesli sesli ağlarmış; gerektiğinde yardımına koşmakiçinAlehinileadamları,böyleakşamlarevdenbir yereçıkmazlarmış. Sofrada aşk üzerine konuşuyorlardı. Alehin anlatmaya devamediyordu: —Aşkınnasıldoğduğu,Pelageya’nın,içvedışgörünüş bakımındankendinedahauygunbirisinideğilde,özellikle Nikanov’u,şusinisuratı–evdeherkessinisuratlıderona– nasılsevdiği,aşktakişiselmutluluğunönemi…Bunlarınhiç481

Anton Pavloviç Çehov

biribilinmiyor;bütünbukonulardaherkesindüşüncesibaşka başka. Bugüne dek aşk üzerine yazılanlar, söylenenler arasındasadecebirgerçekvardır,oda:“Bundabüyükbir esrarvar”cümlesidir.Gerikalanlar,birerçözümgetireceğinegeneçözülemeyenbirçoksorulargetirmektenbaşkabir işeyaramamışlardır.Birolayiçindoğrugibigözükenbirçözüm,ötekiontanesinidahabirkarışık,içindençıkılmazyapar.Benceeniyisi,herolayı,genelbirkuralçıkarmayaçalışmadan,özelolarakincelemek,yalnızcaonuniçinbirsonucavarmaktır.Doktorlarındediğigibi,herolayıkendikoşullarıiçindedeğerlendirmeli. —Çokhaklısınız–dediBurkin. —BizdürüstRuslarınçözümbulunamayanbusorulara büyükdüşkünlüğümüzvardır.Aşkıgüller,bülbüllerlebezerler çoğunlukla; bizler ise onu birtakım uğursuz sorularla, hem de can sıkıcılarıyla çirkinleştirmeyi huy edinmişizdir. Moskova’daüniversitedeöğrenciykensevimlibirkadındostumvardı;kollarımınarasınaheraldığımda,oaykendisine kaçrublevereceğimi,sığıretininkaçaolduğunudüşünürdü. Sevmeyebaşladığımızanda,şuçeşitsorulariçimizikemirmeyebaşlar:Dürüstbirdavranışmıbuyaptığım?Akıllıcabiriş mi?Buaşkbeninereyegötürecek?..Dahaböyleyüzlercesorukaynaşırkafamızıniçinde.Bununiyimi,kötümüolduğunubilmiyorum,amakişiyirahatsızettiği,içtensevmesine engelolduğubirgerçektir. Bir şeyler anlatmaya can attığı belliydi. Yalnız yaşayan insanlarınanlatmayacanattıklarıbirşeylerivardırdaima. Kentlerde bekârlar banyolara, lokantalara birbirleriyle konuşabilmek;bazendakesecilere,garsonlarabaşkalarından geçen,onlarcapekilginçbazıolaylarıanlatmakiçingiderler. Köylerdeise,ancakkonuklarınadökerleriçlerini. Dışarıda yağmur yağıyordu. Pencereden ağaçların ıslak yaprakları görünüyordu. Böyle havada hiçbir yere gidilemezdiki,oturupsohbetetmektieniyisi. 482

Aşk Üzerine

— Üniversiteyi bitirdiğimden bu yana –diye başladı Alehin,– Sofino’dayım. Toprakla uğraşıyorum. Büro memuru olarak yetiştirildim, ağır işlerde çalışmayı hiç sevmem. Ama buraya geldiğimde çiftliğin çok borcu vardı. Öğrenimimehayliparaharcadığıiçinbabamboğazınakadar borç içindeydi. Bu borçları ödeyene dek buradan bir yere gitmemeye, var gücümle çalışmaya karar vermiştim. Böylecekararverdiktensonrakollarısıvadım.Doğrusunu söyleyeyim, bunu pek isteyerek de yapmıyorum, inanın. Bölgenintoprağıöyleverimlideğil.Çiftçiliğinzararetmemesi için köylülerin, kiralık işçilerin emeğinden yararlanmakgerekir.Yadatarladaaileceçalışırsınız.Bununbaşka biryoluolamaz.Amaozamanlarişinbudenliinceliklerinibilmiyordum.Enküçükbirtoprakparçasınıbileboşbırakmıyor,komşuköylerdekikadınerkekherkesiişekoşuyor,arıgibiçalıştırıyor,bendeonlarlabirliktekazıyor,ekiyor,biçiyordum.Canımsıkılıyor,açlıktanbağdasalatalık yemekzorundakalanbirköykedisigibiyüzümüburuşturarakçalışıyordum.Heryerimağrıyordu,ayaktauyuyordum.Önceleribusıkıçalışmayıokullardaedindiğimalışkanlıklarımlakolaycauzlaştırabileceğimisanıyordum.Bununiçinkendimipekazzorlamanınyeteceğiinancındaydım.Üstkatayerleştim.Sabahkahvaltısıveöğleyemeklerindensonralikörlekahveiçiyor,akşamyatakta“Avrupa Dergisi”niokuyordum.Birzamansonrababamgeldi,bir oturuştabütünlikörlerimiiçtibitirdi.“AvrupaDergisi”de onakalmıştıartık;çünküyazın,heleekinbiçmezamanında yatağa kadar gidemiyor, ambarda, koridorda, koru bekçisinin kulübesinde, bir yerde uyuyakalıyordum. Bu koşullaraltındaokumakolmuyordutabii. Birzamansonraaltkatataşındım,hizmetçilerinmutfağındayemekyemeyebaşladım.Şimdibirzamanlarıngörkemindenancak,babamahizmetetmiş,yolvermeyekıyamadığımbirkaçadamımkaldı. 483

Anton Pavloviç Çehov

Geldiktenüçbeşyılsonraçevremahkemesionurüyeliğineseçtilerdibeni.Arasırakenteinipmahkemeleregirmem gerekiyordu.Bubirazrahatlatıyordubeniişte.Kişi,buköydeüçaykalıncasiyahceketehasretkalıyor.Helekışındaha dasıkıcıoluyor.Amaçevremahkemesindesiyahceketde, resmigiyside,frakdavardı;hukukçulardagenelkültürü kuvvetli, aydın insanlardır; onlarla konuşmaktan büyük zevkalıyordum.Avludauyuduktan,hizmetçilerinmutfağındayemekyediktensonra,tertemizçamaşırlariçinde,ayağındayumuşacıkpotinler,göğsündealtınköstekteoturmakne büyükbirlükstü! Kenttesondereceiçten,güleryüzlekarşılıyorlardıbeni.Herkeslesevesevearkadaşlıkediyordum.Doğrusunu söyleyeyim, en çok çevre mahkemesi başkan yardımcısı Lukanoviç’indostluğundanhoşlanıyordum.Sarsılmaz,içtenbiryakınlığımızvardı.İkinizdetanırsınızonusanırım. Çok iyi bir insandır. Büyük orman yangını sanıklarının duruşmasındançıkıyorduk.Delillerinincelenmesiikigün sürmüş, pek yorgun düşmüştük. Lukanoviç yüzüme bakıp,bakıp, —Bakınnediyeceğim–dedi,–yemeğibizdeyiyelim. Böylebirönerihiçbeklemiyordum,çünküdahapekaz tanışıyorduk,resmiydik,evinehiçgitmemiştim.Otelegidip aceleyle üstümü değiştim, evine gittim. Yemekte Lukanoviç’inkarısıAnnaAlekseyevnailetanıştım.Çokgençti,yirmiikiyaşındavaryoktu;ilkçocuğudahaaltıayöncedoğmuştu.Geçmişgün,şuandaoakşamonunneyiniolağanüstü bulduğumu, neresinden öyle hoşlandığımı bile söyleyemem.Genç,sonderecegüzel,canayakın,aydın,albenilibir kadınvardıkarşımda;ogünekadarhiçgörmediğimbirkadın…Dahailkbakıştahallerindebanapekyakın,tanıdık birşeylerfarketmiştim.Buyüzü,butatlı,zekigözleriçokeskiden, çocukluğumda, annemin komodininin üzerinde duranalbümdegörmüştümsanki. 484

Aşk Üzerine

DuruşmadadörtYahudi,çeteolduklarınakararverilereksuçlugörülmüş,bencepekyanlışolarakcezayaçarptırılmışlardı. Sofrada çok heyecanlıydım, kendimde değildim. Ne söylediğimi hatırlamıyorum, yalnız Anna Alekseyevna’nındurmadanbaşınısalladığı,“Dmitri,nasıloluyorbu?” dediğiaklımda. Lukanoviçiyiyürekliolmaklabirliktemahkemeyedüşen kişininmuhakkaksuçluolduğunainanan,yargıcınyanlışlığı üzerinekuşkularınancakyazılıolarak,kanuniyollarladuyurulabileceği,sofrada,heleözelkonuşmalardabunlarınsöz konusu edilemeyeceği inancına sıkı sıkı bağlı saf insanlardandı.Yumuşakbirtavırla, —Bakın–dedi,–sizdebendeçıkarmadıkbuormanyangınını,onuniçinbizeilişmiyorlar,neyargılıyorlar,netutukluyorlar. Karıkocadahaçokyiyeyim,içeyimdiyehabiresıkıştırıyorlardıbeni.Bazıküçükşeylere,örneğin,elbirliğiylekahve yapışlarına,birbirleriniçokiyianlamalarınabakarakiyigeçindiklerini,mutluyaşadıklarını,konuklarındanhoşnutolduklarını sezinlemiştim. Yemekten sonra piyano çaldılar. Havakararıncaoteledöndüm.İlkbaharınbaşlarındaolmuştubuolay.SonrabütünyazıhiççıkmadanSofino’dageçirdim.Kentidüşünecekzamanımbileyoktu,amauzunboylu, sarışınkadınınhayaliherangözleriminönündeydi.Onudüşünmüyordum,silikbirhayalihepiçimdeydi. Sonbaharınsonlarındakentte,birhayırkurumuyararına temsilvardı.Valininlocasınagirince(perdearasındaçağırmışlardıbenioraya)birdenegörsembeğenirsiniz,valinin hanımınınyanındaAnnaAlekseyevnaoturmuyormu…Geneogüzelliğin,tatlıgözlerininsanıçeken,başınıdöndüren etkisi,geneoyakınlıkduygusu… Birsüreyanyanaoturduk,sonraberabersigarasalonunagittik. —Zayıflamışsınız–dedi.–Hastamıydınız? 485

Anton Pavloviç Çehov

—Evet.Sırtımıüşüttümbiraz,rutubetlihavalardahiçrahatuyuyamıyorum. —Benzinizpekuçuk.İlkbahardabizeyemeğegeldiğinizdedahadinç,canlıydınız.Duygulubirhalinizvardı,hepkonuşuyordunuz,pekilgiçekiciydiniz,neyalansöyleyeyim,birazdaetkinizekapılmıştım.Nedensebütünyazsıksıkhatırladımsizi,buakşamtiyatroyagelirkendeiçimdegaripbir önsezi vardı, sizi göreceğimi biliyordum sanki. –Tatlı tatlı gülümsedi.–Amabugünyüzünüzpekrenksiz.Yaşlıgösteriyorsizibu. ErtesigünöğleyemeğindeLukanoviçlerdeydim.Yemektensonrakışhazırlıklarınıyapmaküzerekentdışındakievlerine gittiler, ben de onlarla birlikte. Onlarla kente döndüm;geceyarısında,şömineninyandığı,gençanneninikide biryanodaya,kızıuyuyormudiyebakmayagittiğisakin biraileyuvasındaçayiçtim.Ogündensonrakentehergelişimde muhakkak Lukanoviçlere uğruyordum. Bana alışmışlardı,bendeonlara.Evinadamıgibihabervermedengidiyordum. Banasonderecetatlıgelen,durgunbirsesişitiliyorduiç odalardan: —Kimgeldi? Odahizmetçisikızyadadadı, —PavelKonstantinoviç–diyesesleniyordu. AnnaAlekseyevnaendişelibiryüzleyanımaçıkıyor,her keresinde, — Bunca zaman nerelerdeydiniz, –diye sitem ediyordu bana.–Kötübirşeymiolduyoksa? Bakışı,banadoğruuzattığınarin,kibareli;günlükgiysisi,taranışı,sesi,adımatışıherkeresindeyepyeni,pekönemli, esrarlı bir izlenim bırakıyorlardı üzerimde. Yaşantımın olağanüstübiryanıvardıonlardasanki;uzunuzunkonuşuyor,geneuzunuzunsusuyor,düşünceleredalıyorduk.Bazen piyanoçalıyordu,büyükbirhazladinliyordum… 486

Aşk Üzerine

Geldiğimdeevdekimseyoksa,oturupbekliyordum.Dadıylakonuşuyor,bebekleoynuyoryadaoturmaodasındaki Türkdivanınauzanıpgazeteokuyordum.AnnaAlekseyevnadöndüğündekapıdakarşılıyordumonu.Elindenpaketlerialıyor,nedenseherkeresindebupaketleriçocuksubirhevesle,gururlataşıyordum. Biratasözüvardır:“Kadınkısmınınbaşkabirişiyoksa, pırasaalmayaçıkar”diye.Lukanoviçlerindebaşkabirişi yoktu,benimledostlukkurmuşlardı.Uzunsürekenteinmediysem,muhakkakyahastaydımyadakötübirşeyolmuştu…İkisidebirtelaşlanıyorlar,birtelaşlanıyorlardı…Benim gibiöğrenimgörmüş,birkaçdilbilenbirkişininbilimyada edebiyatlauğraşmakdururken,köydekapalıkaldığı;kendiniyıprattığı,yorduğuhalde,genedecebiparayüzügörmediğiiçinüzülüyorlardı.Çokacıçektiğimi,gülmelerinin,konuşmalarımın,hattayemekyememinbileiçacılarımıgizlemekiçinolduğunusanıyorlardı.Neşelianlarımızdabilekuşkulubakışlarınıüzerimdehissediyordum.Birazsıkıntılıolduğum,alacaklınınbirisıkıştırdığıyadazamanıgelmişbir borcuödememiçinparamınçıkışmadığızamanlarpekiçli oluyordu halleri. Karı koca pencere dibinde fiskos ediyor, sonraLukanoviçürkekadımlarlayanımagelipsonderece ciddibiryüzle, —Parabakımındansıkıntıdaysanız,BayPavelKonstantinoviç–diyordu,–karımlabenricaediyoruz,sıkılmadanisteyinizbizden. Heyecandan kulakları kıpkırmızı oluyordu. Gene öyle pencere dibinde fiskos ettikten sonra kulakları kıpkırmızı, yanımagelip, —Karımlaben,şuarmağanımızıkabuletmeniziricaediyoruz –diyerek,– bir çift kol düğmesi, bir sigara tabakası, masalambasıverdiğioluyordubana. Bendekarşılıkolarakköydentavuk,yağ,çiçekgönderiyordumonlara.Yerigelmişkensöyleyeyim,oldukçazengindiler. 487

Anton Pavloviç Çehov

İlk zamanlar sağdan soldan borç para alıyordum, ama Lukanoviçlerinönerdikleriparayıalmayahiçmihiçyanaşmıyordum.Sözünübileetmekistemiyordum! Pekmutsuzdum.Evdede,tarladada,ambardadahepAnnaAlekseyevna’yıdüşünüyordum.Genç,güzel,zekibirkadınınhiçbirçekiciliğiolmayan,yaşıgeçmiş(Lukanoviç’inyaşı kırkınüstündeydi)birerkekleevlenmesinin,ondançocuğuolmasının esrarını çözmeye çalışıyordum. Bu saf, iyi yürekli adamın;ilginçbiryanıolmayan,buderecekatıdüşünceli;balolarda,akşamyemeklerindeağırbaşlı,ciddikişilerinyanındanayrılmayan,durgun,önemsiz,burayabirşeylersatmaya gelmişgibiuysal,ilgisizduran;karısındançocuğuolmasının endoğalhakkıolduğunainananbuadamınesrarınıçözmeye çalışıyordum. Anna Alekseyevna’nın benim değil de, onun karşısınaçıkmasının,hayatımızdabukorkunçyanlışlığınolmasınınnedenlerinibulmakiçinyoruyordumkafamı. Kenteherinişimdebenibeklediğinigözlerindenokuyordum.Zatenkendisidesabahtanberiiçindebirhisolduğunu, geleceğimi anladığını söylüyordu. Uzun uzun konuşuyor,hiçkonuşmadansaatlercebirodadaoturuyorduk;ama aşkımızdanbirbirimizehiçsözettiğimizyoktu.Ürkek,kıskançbirduyguylagizliyordukonu.Sırrımızı,kendimizebile olsa,açabilecekherşeydenkorkuyor,kaçıyorduk.İyicetutulmuştum;amaaşkımızıyenmeyegücümüzyetmezse,onun bizinereleregötüreceğiniincedeninceyedüşünüyordum.Bu durgun, mahzun aşkımın Lukanoviç’in, çocukların ve bu denlisevildiğim,güvenildiğimevinmutluyaşantısınıbirdenbireyokedebileceğiolağangörünüyordubana.Dürüstçebir hareketmiolurdubu?Kadın,sevesevegelirdibana,amanereye? Nereye götürebilirdim onu? Öte yandan, hoş, çekici hayatımolsaydı;örneğin,yurdunkurtuluşuiçinçarpışanbir kahramanyadaünlübirbilgin,biraktör,sanatçıolsaydım neyse…Onurenksiz,karmakarışıkbirortamdanalıpdaha renksiz,karışıkbirortamasokmaktanbaşkabirşeyyapa488

Aşk Üzerine

mazdım.Mutluluğumuznekadarsürebilirdi?Hastalansam, ölsemyadabirbirimizdensoğusak,neyapardı? Aynısorularıodakendikendinesoruyorolmalıydı.Kocasını,çocuklarını,Lukanoviç’iözevladıgibisevenannesini düşünüyorolmalıydı.Duygularınakapılsa,yayalansöyleyecekyadagerçeğibütünçıplaklığıylakocasınıbildirecektiki, bunların ikisi de aynı derecede korkunç, rahatsız ediciydi onuniçin.“Aşkımonamutlulukgetirirmi?Zatenağır,mutsuzhayatınıdahabirdayanılmazyapmazmıyımacaba?”gibisorularkemiriyorduiçimi.Banagöreyaşlıolduğu;yeni bir hayata başlamak için yeterince güçlü, enerjik olmadığı inancındaydı.İkidebirkocasınabenimzeki,onparmağında onhünerolan,iyievkadınlığıyapabilecekbirkızlaevlenmemingerektiğinisöylüyor;hemenarkasındanda“bütünkent bucakbucakaransa,böylebirkızınbulunamayacağını”ekliyordu. Buaradayıllargeçiyordu.AnnaAlekseyevna’nınikinci çocuğu doğalı çok olmuştu. Lukanoviçlere gittiğimde hizmetçileriçtenliklegülümsüyor,çocuklar,“PavelKonstantiniçAmcageldi!”diyebağrışıyorlar,boynumaatılıyorlardı. Evdeherkesseviniyordugeldiğime.İçimibilmiyorlar,benim deonlargibisevinçli,neşeliolduğumusanıyorlardı.Herkes iyiyüreklibiliyordubeni.Büyüklerde,küçüklerdeevlerine pekiyiyüreklibirinsanıngeldiğinidüşünüyor,budayaşantılarınındahabirtemiz,hoşolmasınanedenolmuşumgibi, banakarşıolandavranışlarınapekbirhoşlukveriyordu.AnnaAlekseyevnailetiyatroyaherzamanbirlikte,yayangidiyor,hepyanyanaoturuyorduk;omuzlarımızbirbirinedeğiyordu.Hiçbirşeysöylemedensaplıgözlüğüelimdenalıyor; oandaonunbanapekyakın,benimolduğunu,birbirimizsiz yapamayacağımızıhissediyor,amanegariptirki,tiyatrodönüşü iki yabancı gibi vedalaşıyor, ayrılıyorduk. Kim bilir kentte,nelersöylüyorlardıbizimiçin.Nevarki,söylenenlerdenbiribiledoğrudeğildi. 489

Anton Pavloviç Çehov

SonyıllardaAnnaAlekseyevnakâhannesinin,kâhablasınınyanınagitmeyebaşlamıştı.Sinirleripekbozuktu;hayatındanbıktığı,nekocasını,neçocuklarınıgörmekistediğisıkıntılıanlarısıksıkyineleniyordu.Sinirlerininyatışmasıiçin sürekliilaçalıyordu. Susuyor,hepsusuyorduk.Başkalarınınyanındaysa,bana karşıanlayamadığım,garipbirhiddetgösteriyordu.Söylediğimherşeyinaksiniiddiaediyor,birisiyletartışmayagirsem, hemenkarşımdakindenyanaçıkıyor,onunsavunduğudüşünceyidestekliyordu.Elimdenbirşeydüşürsem,soğukbir sesle, —Tebrikederim,–diyordu. Tiyatroyagiderkensaplıgözlüğüevdeunutsam,bağışlamıyordubeni: —Tahminetmeliydim… Neyseki,yadaneyazıkki,ergeçsonaermeyenbirşey yokturhayatta.Birgünayrılıksaatigeldiçattı:Lukanoviç’i batıillerindenbirininmahkemebaşkanlığınaatamışlardı.Ev eşyasını,atlarını,kentdışındakievlerinisatmalarıgerekmişti.Bütünhazırlıklarbittiktensonrakentedönerken,sonbir keredahabahçeye,yeşildamabaktığımızdahepimizsonderece üzgündük. O anda bu evden başka birçok şeye daha “elveda” dememizin zamanı geldiğini anlamıştım. Ağustosunsonunda,doktorlarınöğüdüneuyarak,AnnaAlekseyevna’yı Kırım’a yolcu etmemiz kararlaştırılmıştı. Birkaç gün sonradaLukanoviççocuklarlabirlikteyenigörevyerinegidecekti.AnnaAlekseyevna’yıyolcuederkençokkalabalıktık. Herkese “hoşça kal” deyip yerine oturduktan hemen sonra–sonzilinçalmasınabirkaçsaniyevardı–yanınaalmayı unuttuğu valizini eşyalarının bulunduğu rafa koymak, hem de “güle güle” demek için koşarak kompartımanına girmiştim.Bakışlarımızbirleştiğindeyıllarcakendimizitutmamızısağlayanruhsalgüçlerimizbirandayitipgitmişti;sarıldım… Yüzünü göğsüme bastırdı, gözlerinden yaşlar bo490

Aşk Üzerine

şandı.Gözyaşındanıslakyüzünü,omuzlarını,elleriniöpüyordum.–Ah,nemutluyduk!–Onudelicesinesevdiğimifısıldadım kulağına. Yüreğimin ta derinliklerinde sonsuz bir sızıyla,doyasıyasevmemiziengelleyenosorularınnedenli değersiz,basit,yalancıolduklarınıanlamıştımbiranda.Kişi sevince,buaşküzerinedüşünecekse,mutlulukyadamutsuzluğu,iyilikyadakötülüğüzamanladeğişenkavramıyla gözönünealmalıyadahiçdüşünmemeli. Sonkereöptümonu,elinisıktım,ebediyenayrıldık.Tren kalkmış, hızla gidiyordu. Yan kompartımanda oturmuş –boştu orası– ağlıyordum. İlk istasyonda inip yayan Sofino’yayollandım… Alehin anlatırken yağmur dinmiş, güneş çıkmıştı. Burkin’leİvanİvanıçbalkonaçıktılar.Buradanbahçenin,güneş altındapırılpırılnehrindurgunsularınınpekhoşbirgörünümüvardı.Doğayıseyrederken,biryandandaiyiyürekli, zekibakışlı,öyküsünübüyükbiriçtenlikleanlatanbuadamıngerçektendebukocaçiftliktekendiniharcadığına,yaşantısınıdahabirçekicikılabilecekbirbilimdalıylayada herhangibirşeyleuğraşmadığınayanıyorlar;kompartımandavedalaşırkenyüzünü,omuzlarınıöptüğündegençkadının yüzündenederinbirhüzünifadesininolmasıgerektiğinidüşünüyorlardı.İvanİvanıçbirkaçkeregörmüştüonu,Burkin iseevlerinebilegiripçıkmıştı.Gerçektendehoşbirkadındı AnnaAlekseyevna… 1898

491

İonıç 1 Yeni gelenler S. kentinde kişinin canının sıkıldığından, hayatın,hepbirtekdüzesürüpgittiğindendertyanacakolsalar,kentinyerlileridurumukurtarmakistermişçesinebununtersiniiddiaeder,kentlerindeyaşamanınpekrenkliolduğunu;S.’ninbirkitaplığının,birtiyatrosunun,birkulübününolduğunu;sıksıkbalolarverildiğini;nihayet,insanıntanışıpiyikomşulukilişkilerikurabileceğiaklıbaşında,değerli,hoşailelerinbulunduğunusöylerlerdi.Engörgülü,yetenekliaileolarakdaTurkinlerigösterirlerdi. Bu aile ana caddedeki vali konağının hemen yanında, kendimallarıolanevdeoturuyordu. İvanPetroviçTurkin,favorili,şişman,yakışıklıbirsarışındı.Evindehayıriçintemsillerdüzenler,butemsillerdegeneralrollerinidekendioynar,rolgereğipekgülünçöksürürdü.Birçokfıkra,bilmece,atasözübilir;şakayapmayı,nüktelisözlersöylemeyipekseverdi.Yüzündeöylebiranlatım vardıki,şakamı,ciddimisöylüyoranlaşılmazdı.KarısıVeraİosifovnazayıf,burundansıkmagözlüklü,sevimlibirkadındı.Romanveuzunöyküleryazar,yazdıklarınıseveseve, içtenlikle konuklarına okurdu. Evin tek kızı Katerina İvanovnaisepiyanoçalardı.Kısacası,buailedeherkesinkendi493

Anton Pavloviç Çehov

neözgübiryeteneğivardı.Turkinlerkonuklarınıherzaman güleryüzlükarşılarlar;seveseve,tambiriçtenlikleyeteneklerinionlaragösterirlerdi.Büyüktaşevlerihayligeniş,yazsıcaklarındaserindi.Pencerelerininyarısıilkbahardabülbüllerin ötüştüğü, yaşlı ağaçların gölgelendirdiği geniş bahçeye bakardı.Konuklarüstkattakisalondaotururken,mutfakta hummalıbirçalışmabaşlar;bıçaktakırtıları,kavrulmuşsoğankokusubol,lezzetlibirakşamyemeğininmuştusuylaavluyadolardı. S.’denonverstauzaktakiDyalij’inköyhekimliğineatananDmitriİonıçStartsev’ede,dahaiyiceyerleşmeden,aydınbirkişiolarakTurkinlerletanışmasınınzorunluolduğunusöylemişlerdi.Kışın,birgünsokaktaİvanPetroviç’letanıştırdılaronu.Havadan,sudan,tiyatrodan,koleradansöz ettiktensonra,Turkinİonıç’ıdavetetti.İonıçStartsevilkbahardabirtatilgünü–göğeçıkmabayramıydı–hastalarının vizitinibitirdiktensonra,hembirazhavaalmak,hemdebazıihtiyaçlarınıgidermekiçinkentegitmeyekararverdi.Yayan,ağırağıryürüyor(henüzatıyoktu);kendikendineşu şarkıyımırıldanıyordu: “Feleğin kadehinden gözyaşı içmeye daha yeni başladığım günler…” Kentteöğleyemeğinibirlokantadayedi.Parktadolaştı. SonrabirdenİvanPetroviç’indavetinianımsadıTurkinlere uğrayıpnasılkişilerolduklarınıgörmeyekararverdi. İvanPetroviçdışmerdivenlerdekarşıladıonu: —Evimizdesizigörmekleçok,pekçokmutluyum.Gelin,sizibizimhanımlatanıştırayım. Salonagirdiklerindekarısına: —HastanesinekapanıpkalmasınınRomahukukunaaykırıolacağını,boşzamanlarınıtoplumavermesigerektiğini söylüyordumkendilerine–dedi.–Haksızmıyım,sevgilim? 494

İonıç

Vera İosifovna konuğunu kolundan tutup yanı başına oturturken: —Burayaoturunuz–dedi.–İstediğinizgibikuryapabilirsinizbana.Kocampekkıskançtır,Otello’danfarkıyoktur, amaolsunvarsın,kuşkulanmamasıiçindikkatlidavranırız. İvanPetroviçşefkatlemırıldandı: —Ah,senigidiyaramazcivcivimbenim… Karısınıalnındanöptüktensonrakonuğunadönüpekledi: —Tamzamanındaonurlandırdınızbizleri.Eşimbüyücek bir roman yazdı, bu akşam konuklarımıza okuyacak onu. Veraİosifovna,kocasına: —Jançik –dedi,–dites que I’on nous donne du thé.1 Biraz sonra salona Katerina İvanovna geldi. Annesine pekbenzeyen,onungibiinceyapılı,sevimli,onyediyaşlarındabirkızdı.Hallerindeçocuksubiranlatımvardı;beliincecikti. Yeni yeni gelişen bakir göğüsleri güzel, sağlıklıydı; ilkbaharı, gerçek ilkbaharı anımsatıyorlardı. Daha sonra, bal,reçel,gofretvepeklezzetli,insanınağzındadağılançeşitçeşitreçellerleçayiçtiler.Akşamkonuklaryavaşyavaşsökünetti.İvanPetroviçhergelenigülengözlerlekarşılıyor, —Buyurunlütfen,diyordu. Beklenen konuklar gelince büyük bir ciddiyetle konuk salonunda geçtiler. Vera İosifovna romanını okuyacaktı. Şöylebaşladı:“Dondurucubirsoğukvardı…”Salondapencerelersonunadekaçıktı;mutfaktan,tahtayavuranbıçaklarıntakırtısıilekavrulmuşsoğankokusugeliyordu…Yumuşak,genişkoltuklardabirhuzurvardı.Salonunloşluğunda ışıklartitreşiyordu.Sokaktangeçenleringürültüvegülüşmelerininheryanısardığı,leylakkorkusununbahçedensalona dolduğubuilkbaharakşamındadondurucusoğuğu;batan 1

Söyleyiverdebizeçaygetirsinler(Fransızca) 495

Anton Pavloviç Çehov

güneşinbaştanbaşakarkaplıbozkırdabirbaşınayürüyen yolcununüzerinedonukışınlarınıdüşürmesinianlamakpek güçtü.Veraİosifovna’nınokuduğuroman,köyündeokullar,hastaneler,kitaplıklaryaptırangençbirkontesin,gezgin birsanatçıyatutulmasınınöyküsüydü.Gerçektehiçolmamış veolamayacakşeylerdibunlar,amadinlemesigenedehoştu. İnsanın içi rahatlıyor, aklına nedense iyi şeyler geliyor, kalkmayıçekmiyorducanı… İvanPetroviçfısıltıyla: —Kötüdeğil…–dedi. Dinlerkendüşünceleriyleçokuzaklaragidenbirkonuk, duyulurduyulmazbirseslecevapverdiona: —Doğru…gerçektendeöyle Aradanikisaatgeçti.Yakındakikentparkındabirorkestraçalıyor,koroşarkılarsöylüyordu.Veraİosifovnadefterinikapatıncaherkesbeşdakikasusuposıradakoronunsöylediği“Luçinuşka”yıdinledi.Romandaolmayanı,yanigerçeğisöylüyordubuezgi. Startsev,Veraİosifovna’ya: — Yapıtlarınızı dergilerde yayınlıyor musunuz? –diye sordu. —Hayır–dediVeraİosifovna,–yayınlamıyorum.Yazıp, dolabımakilitliyorum.Yayınlamamiçinbirnedenyokki, yeterinceparamızvar. Oradakilernedenseiçgeçirdiler. İvanPetroviçkızınadöndü: —Kotik,şimdidesenbirşeylerçalbize. Katerinaİvanovnapiyanonunkapağınıkaldırdı,hemen oracıktahazırbekleyennotalarıaçtılar,otururoturmazon parmağınıbirdenvargücüyletuşlaraindirdi.Hemenarkasındanbirdaha,birdaha…Omuzvegöğüslerititriyor,on parmağınıbirdeninatlahepaynıyereindiriyordu.Tuşlarıpiyanonuniçinegömülünceyedekböylevuracağabenziyordu. Salonkorkunçbirgürültüyleuğulduyordu.Tavan,döşeme, 496

İonıç

eşyalar,herşeygümbürdeyipduruyordu…Katerinaİvanovna güç, ilginçliğini güçlüğünden alan, uzun, monoton bir parça çalıyordu. Dinlerken, yüksek bir dağdan yuvarlanan kocamankocamantaşlardolduruyorduStartsev’inhayalini. Taşlardurmadanpeşpeşeyuvarlanıyor,hiçduracağabenzemiyorlardı. Startsev bu korkunç yuvarlanışın bir an önce durmasınıistiyor,öteyandanaşırıçabadanyüzüalalolmuş, güçlü,enerjik,perçemialnınadüşmüşKaterinaİvanovna’yı çalarkenseyretmekdehoşunagidiyordu.Dyalij’dehastalar ve köylüler arasında geçirilen uzun bir kıştan sonra, böyle zengindöşelibirkonuksalonundaoturupalbenili,tertemiz, gençbirkızıseyretmek;çaldığıgürültülü,cansıkıcıdaolsa, önemlimüziğidinlemekpekhoş,pekyeniydionuniçin… Kızı çalmayı bitirip piyanonun önünden kalkınca İvan Petroviç,gözleriyaşlı: — Kotik’ciğim –dedi,– bu akşam her zamankinden bir başkaçaldın.Müziğedoyurdunbizi. HerkesKaterinaİvanovna’nınçevresinialmış,onutebrik ediyor,iççekiyor,çoktandırbukadargüzelmüzikdinlemediklerinebirbirleriniinandırmayaçalışıyorlardı.Gençkızortalarındahiçkonuşmadan,hafifgülümseyerekduruyordu. Herhalindebirbüyüklük,zafersarhoşluğuvardı. —Çokgüzel! GenelheyecanakapılanStartsevdesözekarıştı: —Çokgüzel! SonraKaterinaİvanovna’yadöndü. — Müzik öğreniminizi nerede yaptınız? –diye sordu.– Konservatuvardamı? —Hayır,konservatuvarayenigireceğim.Bukadarınıevde,MadamZavkonvska’danöğrendim. —Liseyibitirdinizmi? KızınınyerineVeraİosifovnacevapverdi: —Hayır!Öğretmenlerievegetirttik.Sizdebilirsiniz,lisede,enstitülerdeçocukbirtakımkötülüklerinetkisialtında 497

Anton Pavloviç Çehov

kalıyor.Özelliklekızçocuğu,büyümeçağındayalnızcaannesininetkisialtındaolmalıdır. —Amagenedekonservatuvaragireceğim,–diyeatıldı Katerinaİvanovna. —Hayır,Kotikanneciğinisever.Annesiylebabasınıüzmeyecek. Katerinaİvanovnayarışakayarıciddiayaklarınıyerevuraraknazlıbirsesle: —Olmaz,–dedi.–Gideceğim!Gideceğim! YemektensonraiseİvanPetroviçgösterdihünerlerin.Sadecegözleriylegülerekbirçokfıkralaranlattı,şakalaryaptı, gülünçbilmecelersordu.Sorduklarınıkimselerbilemeyince, cevaplarınıgenekendisiverdi.Kendineözgü,şakacı,uzun çalışmalarsonundaeldeedilmiş,çoktanberigünlükkonuşmasınagirdiğiaçıkçaanlaşılanbirdillekonuşuyordu:“büyücek,kötüdeğil,kırdımsizibağışlayın…” Evdekiolağanüstülüklerinhepsibukadardadeğildi.Karınlarınıtıkabasadoyurmuş,geçirdikleribirkaçsaattenson derecehoşnutkalankonuklarantredebirikippardösülerini, bastonlarınıseçerlerken,ortalıktabiroyanabirbuyanakoşupduranonüç,ondörtyaşlarında,kafasıüçnumaratıraşlı,tombulyanaklıuşakPavluşka’yayadaevdekiadıylaPava’yaİvanPetroviç: —Hadi,Pava,–diyeseslendi.–Yapnumaranı. Pavaolduğuyerdeputgibidurdu,elleriniyukarıkaldırıp sondereceacıklıbirsesle: —Ölesiyemutsuzkız!–dedi. Herkeskahkahaylagülmeyebaşlamıştı. Startsev sokağa çıktığında, “Sıkılmadık,” diye geçirdi içinden. Birmeyhaneyegiripşarapiçti,sonrageneyayan,Dyalij’e yollandı.Yoldahepşuşarkıyımırıldandıkendikendine: “Senin o sesin bana hem tatlıdır, hem acı…” 498

İonıç

Dyalij’ekadarolanonverstayoluyürüdüktensonrayatağınagirdiğindeenufakbiryorgunlukhissetmiyordu.Yirmiverstadahaseveseveyürüyebilirdi. Tam uykuya dalarken “Kötü değil” sözü geldi aklına, hafifçegülümsedi. 2 Startsev,Turkinleregitmeyiçokistiyorduama,hastanedekiişlerifırsatvermiyordu.Özelişlerinebirsaatbileayıramıyordu.Böylesıkıçalışmaylayalnızlıkiçindebiryılgeçti. Birgünmavizarflıbirmektupgetirdiler… Vera İosifovna’nın uzun zamandan beri migreni vardı. Hele, Kotik’in her gün “Konservatuvara gideceğim,” diye tutturduğu son zamanlarda baş ağrısı dayanılmaz olmuş, nöbetlersıklaşmıştı.Kentinbütündoktorlarıhastanınacılarınıdindirmekiçinellerindengeleniyapmışlardı.Öyleki,sonundasıraköyhekiminegelmişti.Veraİosifovnaduygulu birmektupyazmıştıona,biranöncegelipacılarınıdindirmesi için yalvarıyordu. Startsev, hemen gelmiş; o günden sonradaTurkinleresıksıkgidipgelmeyebaşlamıştı.GerçektendeöncelerihafiflemiştiVeraİosifovna’nınağrıları.Hasta,herönünegeleneonunbulunmaz,olağanüstübirdoktor olduğunuanlataanlatabitiremiyordu.AmaartıkStartsev’in TurkinlerebukadarsıkgidipgelmesiningerçeknedeniVeraİosifovna’nınbaşağrılarıdeğildi… Gene bir tatil günüydü. Katerina İvanovna piyanoda uzun, yorucu parçalarını bitirdikten sonra hep birlikte yemeksalonundaoturmuşlar,çayiçmişler,İvanPetroviç’inanlattığıfıkralaragülüşüyorlardı.Birdendışkapınınziliçaldı. Kalkıpkapıyagitmek,gelenkonuğukarşılamakgerekiyordu.BiranlıkkargaşadanyararlananStartsev,Katerinaİvanovna’nınkulağınaeğilip: —Allahaşkına,yalvarırım,acıyınbana,bahçeyeçıkalım!–diyefısıldadı. 499

Anton Pavloviç Çehov

Heyecandankalbiduracakmışgibiçarpıyordu. Kız,Startsev’inonanesöylemekistediğinianlayamamış, onunbuönerisineşaşmışgibiomuzlarınıkaldırdı;amagene deyerindenkalkıpbahçeyeçıktı.ArkasısırayürüyenStartsev: —Üçdörtsaatpiyanoçalıyorsunuz–diyordu,–sonrada annenizinyanınaoturuyor,oradanhiçkalkmıyorsunuz.Konuşmak için fırsat bulamıyorum sizinle. Elinizi, ayağınızı öpeyim,onbeşdakikacıkdabanaayırın. Sonbaharyakındı.Bahçeanlamlıbirsessizliğe,birhüzne bürünmüştü.İkiyanıağaçlıyollarkurumuşyapraklarlaörtülüydü.Artıkhavaerkenkararıyordu.Startsevkonuşmasınısürdürüyordu: —Birhaftadırgöremiyorumsizi,bununnedayanılmaz biracıolduğunubilemezsiniz!Oturalım.Birazcıkbenidinleyin. Bahçedeikisinindesevdiğibiryervardı:Kalınbedenli, yaşlıakçaağacındibindekibank.Geneobankaoturdular. Katerinaİvanovnakuru,birişadamıtavrıyla: —Neistiyorsunuz?–diyesordu. — Bir haftadır göremiyorum sizi diyordum, böylesine uzunbirzamansesiniziduymadım.Sesinizetutkunumben, onsuzyapamam.Konuşun… Katerinaİvanovna’nıntazeliğine,gözleriyleyanaklarının safveiçtendokunaklıbirşeylerbuluyordu.Busaflığakarşın,pekakıllı,yaşınagörepekdeolgungeliyorduona.Oturupedebiyatüzerine,sanatüzerine,istediğiherkonudarahatrahatkonuşabiliyorduonunla.Ciddibirkonuşmasırasında, bazen olmadık yerde birden kahkahayı koyverdiği, koşarakevegittiğioluyorsada,hayattan,insanlardanyakınabilirdionagenede.BütünötekiS.kızlarıgibiodaçok okuyordu.(S.’deokumayısevmezlerdigenellikle.Hattakitaplıkmemuru,“Burayıkapatsalar,kızlarlagençYahudilerdenbaşkakimseninruhuduymaz.”derdi.)Katerinaİvanov500

İonıç

na’nınokumasevgisiStartsev’inçokhoşunagidiyordu.Her görüştüklerinde heyecanlı bir ilgiyle en son ne okuduğunu soruyor,kendindengeçerekKaterinaİvanovna’nıncevabını dinliyordu. Bahçedesevdikleribanktaotururlarkengene, — Görüşemediğimiz son haftada ne okudunuz? –diye sordu.–Yalvarırım,anlatın. —Pisemski’yi. —Neyini? —“BinRuh”unu.Pisemski’ninneacayipbiradıvarmış: AlekseyFeofilaktoviç! — Nereye gidiyorsunuz? –diye haykırdı Startsev alçak, acıklıbirsesle. Kotikkalkmış,evegidiyordu.Startsevseslendiarkasından: —Sizinlekonuşmalıyım,birşeyleraçıklamalıyımsize… Baribeşdakikacıkdahakalın!Eliniziayağınızıöpeyim! Katerinaİvanovnabirşeysöylemekistiyormuşgibidurdu, sıkılgan bir tavırla Startsev’in eline bir kâğıt sıkıştırıp koştu,evegitti,genepiyanosununbaşınaoturdu. Kâğıttaşöyleyazıyordu: “Bugecesaatonbirdemezarlıkta,Demettianıtınınyanındaolun.” OtelegiderkenStartsev,“Buakıllıcabirbuluşmadeğilişte,”diyedüşünüyordu.“Böylebirişiçinmezarlıkdaneredençıktı?Neden?” Oysabundaanlaşılamayacakbirşeyyoktu.KötübirşakayapıyorduKotik.Sokak,parkdururkenkentindışındaki mezarlıkta,hemdegecevaktirandevuvermekgaripliğibaşka neye yorumlanabilirdi? Hem, ah vah etmek, kızlardan mektup almak, mezarlıklarda sürtmek, bu devirde bir lise öğrencisininbilegüldüğüçocukluklaryapmakbirköyhekimineyakışırmıydı?Buserüvennereyegötürecektionu?Ne işleraçacaktıbaşına?Arkadaşlarıduyuncanediyeceklerdi? 501

Anton Pavloviç Çehov

Otelinoturmasalonundakimasalararasındabiraşağı,bir yukarıdolaşırkenStartsevböyledüşünüyorduişte.Amasaatonbuçuktabirdenkarardeğiştirip,arabasınıacelehazırlattı,mezarlığayollandı. Artıkbirçiftatıyla,kadifeyelekli,Panteleymonisminde birdearabacısıvardı.Yıldızlıgökyüzündesüzülendolunayın ışıttığıkentderinbirsessizliğegömülmüştü.Birsonbaharserinliğivardı.Kentindışmahallelerinden,mezbahanınbulunduğuyerdenköpekulumalarıgeliyordu.Startsev,arabasını kentinbitimindekiarasokaklardanbirindebıraktı,mezarlığadoğruyürümeyebaşladı:“Herkesingaripbiryanıolur,” diyedüşünüyordu.“Kotik’indevarbazıgariplikleri.Kimbilir? Belki de şaka yapıyordur, gelecek.” Kendisini bu tatlı, amaboşumudabırakmış;hazdanbaşıdönüyordu. Tarlalar arasından geçen yolda bir buçuk saat yürüdü. Mezarlıkuzaktaormanyadagenişbirbahçegibisimsiyah uzanıyordu.Birazsonra,mezarlığınbeyaztaşlaörülüalçak duvarı,kapısıgöründü.Ayışığındakapınınüzerindekiyazı okunabiliyordu:“Vadesigelecek,oda…” Startsev parmaklık kapıdan geçip mezarlığa girdi. İlk gördükleri,beyazhaçlarlamezartaşlarıveselvilerlemezar taşlarınınayışığındaikiyanıağaçlıyollaradüşenkaragölgelerioldu.Siyahvebeyazdanbaşkabirşeygörünmüyordu çevrede. Uykulu ağaçlar dallarını mermer mezar taşlarının üzerine sarkıtmışlardı. Tarlalardan daha aydınlıktı burası sanki.Vahşihayvanpençesiniandıranakçaağaçyaprakları yerdekigrikumda,mermermezarlarüzerindekarakaraydı. Mezartaşlarındakiyazılarrahatlıklaokunuyordu.Startsev’i ilkandaömründeilkkezgördüğü,belkidebirdahahiçgöremeyeceğibirşeyşaşırtmıştı:Başkahiçbirşeyebenzemeyen, değişikbirdünyavardıburada;ayışığınınbeşiğindeymişgibiyumuşak,candanolduğu;yaşantınınbulunmadığı,bulunamayacağı,amaherkaranlıkselvisinde,hermezarındasakin,hoş,sonsuzbirhayatvaatedeniçekapanıklığın,bilin502

İonıç

mezliğin gizlendiği bir dünya… Mezar taşlarından, solgun çiçeklerdenyapraklarasinensonbaharhavasındanbirveda, hüzünvesükûnkokusuesiyordu. Heryer,herşeysusmuştu.Yıldızlardostçabiruzlaşma içinde gökyüzünden aşağıyı seyrediyorlardı. Startsev’in bu sessizlikte duyulan ayak sesleri öyle yersiz ve zamansızdı ki… UzaklardakiliseninsaatigeceyarısınıvurmayabaşladığındaStartsevbirannedensekendisiniölü,bumezarlığagömülüsandı.Ansızınbirisionugözetliyormuşgibigeldiona. Burada sükûn, sessizlik değil; yokluğun derin elemiyle içe atılmışumutsuzluğunbulunduğunudüşündü… Demetti’ninanıtı,tepesindemelektasviriolanhaçbiçimindeküçükbiranıttı.YıllaröncebirİtalyanoperasıS.’ye deuğramış,kadınsanatçılardanbiritemsilsırasındaölünce burayagömmüşler,buanıtıdaonayaptırmışlardı.Buolay kentteçoktanunutulmuştu.Bakımsızanıtıngirişiüzerindekilambaayışığınıyansıtıyor,yanıyormuşgibiparıldıyordu. Görünürlerdekimsecikleryoktu.Geceyarısıkimgelirdi buralara!AmagenedebekliyorduStartsev.Ayışığıiçateşinikızıştırıyormuşçasına,hırslabekliyor;öpüşmeler,kucaklaşmalarcanlandırıyorduhayalinde.Yarımsaatkadaranıtın dibindeoturdu,sonrakalkıpşapkasıelinde,dolaşmayabaşladı. Bir yandan yolları gözetliyor, bir yandan da “Bir zamanlargüzel,albenili,seven,geceleritutkuateşiylekavrulan,kendileriniyumuşakokşamalarabırakankaçkadınve kızyatıyordurburadaacaba?”diyedüşünüyordu.Doğaana nekötüalayediyorduinsanoğluyla!Neacıbirgerçektibu! Startsev’inaklındangeçenbunlardıama,genedebirşeyler istediğini,nepahasınaolursaolsunaşkaradığınıhaykırmak geliyorduiçinden.Mermertaşlaryerine,utanarakağaçgölgelerinesaklanmayaçalışanbiçimli,pekhoşkadınhayalleri görüyorduşimdi.İçinebirsıcaklıkdoluyor,ciğerlerikavruluyormuşgibigeliyorduona… 503

Anton Pavloviç Çehov

Birazsonraansızınperdeinmişgibiherşeykayboldu;ay bulutlarınarkasınakaymış,çevrezifiribirkaranlığabürünmüştü. Startsev kapıyı güçlükle buldu. Arabasını bıraktığı arasokağıbirbuçuksaataradı. —Çokyoruldum–dediPanteleymon’a,–ayaklarımtartmıyorbeni? Acele arabasına otururken şöyle geçirdi içinden: “Of, fazlaşişmanlıkhiçiyideğil!” 3 ErtesigünakşamüzeriStartsevevlilikönerisindebulunmaküzereTurkinleregitti.Amageneşansıyoktu,Katerina İvanovnaiçinkadınberberigelmiş,odasındasaçlarınıyapıyordu.Kulüptedanslıbireğlencevardı,orayagidecekti. Uzunsüreyemeksalonundaoturupçayiçmesigerekti. Konuğunundüşünceli,pekkeyifsizolduğunusezenİvanPetroviç,Almançiftlikkâhyasınınköydegizlilikveutanmanın ortadan kalktığını haber veren gülünç mektubunu çıkarıp okuduona. Startsev dalgın dalgın dinlerken, “Zengin bir drahoma verirlerherhalde.”diyegeçiriyorduiçinden. Gecehiçuyumadığıiçintatlı,uyuşturucubiriçkiiçmişgibibirsersemlikvardıüzerinde.Yüreğimutlulukla,sıcaklıkladoluydu.Öteyandankafasındakigaripbirsoğuklukve ağırbirtaşuyarmayaçalışıyorlardıonu:“Vakithenüzgeç değilkenvazgeçbuçılgınlıktan!”diyorlardı.“Senindengin mio?Şımartılmış,kaprislibirkız.Saatikiyekadaruyuyor. Senbirköypapazınınoğlu,birköyhekimisin…” “Ne olacak sanki? diye geçiriyordu içinden. Olsun varsın.” Taşparçasıbırakmıyordu:“Hemonunlaevlensenbile,kızınailesiköyhekimliğinibırakıpkenteyerleşmeniisteyecek.” “Ne olur kente yerleşirsem? Kentte istiyorlarsa, kentte yaşarız.Nasılolsadrahomaverecekler,onunlabiriştutmayaçalışırım…” 504

İonıç

SonundagöründüKaterinaİvanovna.Omuzlarınıaçıkta bırakanbalogiysisiiçindedahabircici,tertemizdi.Startsev onugörünceçokheyecanlanmıştı,tekkelimesöyleyemeden yüzünebakıyor,sadecegülümsüyordu. Katerina İvanovna salondakilere Allahaısmarladık derken,Startsevgitmezamanınıngeldiğini,hastalarınınbeklediğinisöyleyipkalktı;oradakalmasınıgerektirenbirneden yoktuartık. —Eldennegelir,–dediİvanPetroviç.–Gidinizbari.GeçerkenKotik’idekulübebırakırsınız. Dışarıda yağmur çiseliyordu, zifiri bir karanlık vardı. ArabanınneyandaolduğunuancakPanteleymon’unkısık öksürük sesinden anlayabildiler. Tenteyi açmıştı Panteleymon. İvanPetroviçkızınıarabayayerleştirirken: — Bu havada dışarı çıkmak akıl kârı değil ya! –dedi.– Hadisürbakalımarabacı.Gülegülegidiniz. Arabakaranlığıniçinedaldı. —Düngittimmezarlığa,–diyebaşladıStartsev.–Soyluluğunuz ve iyi yürekliliğinizle bağdaşmıyor bu davranışınız… —Mezarlığamıgittiniz? — Evet, gittim ve saat ikiye dek bekledim orada. Çok üzüldüm. —Şakadananlamıyorsanızüzülün,yeridir. OnatutulanbirerkeğeböylesinekurnazcabirşakayapabildiğindenkıvançduyanKaterinaİvanovnaböylebirtutkuylasevildiğiiçindeçokmutluydu.Kahkahaylagülmeğe başlamışkenbirdenkorkuylahaykırdı.Kulübüngirişinedönüşyaptığıiçinarabahafiftenyanayatmıştı.Startsevfırsatı değerlendirerek hemen beline sarıldı. Katerina İvanovna korkudaniyiceyaklaşmıştıona,Startsevkendinitutamayıp dudaklarından,boynundanöperken,dahadaçektionukendine. 505

Anton Pavloviç Çehov

Katerinaİvanovnasoğukbirsesle, —Yeter,–dedi. Birkaçsaniyesonraarabadaninmiştibile.KulübünaydınlıkgirişindekipolismemuruiğrençbirseslebağırdıPanteleymon’a: —Heynebekliyorsun,karga?Çekarabanıbakalım! Startsevdoğruotelegitti.Amaçabukdöndü.Birilerinden bulupbuluşturduğufraklaveyakanıniçindenfırlamakistiyormuşgibidurmadankabaranbeyazpapyonuylageceyarısı kulübün konuk odasında oturmuş, Katerina İvanovna’yaduygulubirtavırla: —Ah!Ömürlerindehiçsevmeyenlernekadarhabersizlermişdünyadan!–diyordu.–Benceşimdiyedekkimseaşkı eksiksiztanımlayamamıştır.Buince,mutlulukveiçsıkıntısı doluduyguyuanlatmaköylekolaydeğildir.Onubirkezbile olsun tadanlar sözcüklerle anlatmaya kalkışmazlar onu. Önsözler,tanımlamalarneyeyarar?Gereksizgüzelsözlerde söylemeyeceğim.Aşkımsınırsızdır… Sonundadayanamadı: —Yalvarırım,kölenizolurum,karımolunuz–dedi. Katerina İvanovna bir an düşündükten sonra ciddi bir sesle: —Dmitriİonıç,–diyekarşılıkverdi,–banabağışladığınız onuraçokteşekkürederim,sizesaygımsonsuzdur,ama… –ayağa kalkarak sözlerine öyle devam etti,– ama kusura bakmayın,karınızolamam.Ciddikonuşalım,biliyorsunuz ki,Dmitriİonıç,sanatıherşeyinüstündetutanbirinsanım ben.Müziğiçokamapekçokseviyorum.Kendimionaadadım.Birsanatçıolarakünyapmak,başarıdanbaşarıyakoşmak,özgürolmakistiyorum.Sizisebukentteyaşamamı,artıkdayanamayacağınbuboş,birişeyaramazyaşantımısürdürmemiistiyorsunuz.Birevkadınıolmakha!Bağışlayın, olamazböylebirşey!Kişiyüksek,aydınlıkumutlarayönelmelidir. Aile hayatı ömrümün sonuna dek elimi kolumu 506

İonıç

bağlarbenim.Dmitriİonıç(hafifçegülümsedi,“Dmitriİonıç” derken, “Aleksey Feofilaktoviç”i hatırlamıştı), Dmitri İonıç,siziyiyürekli,zeki,üstünbirinsansınız.Herkestenüstünbulurumsizi…–gözlerindeyaşlarparıldıyordu–bütün kalbimlebeğeniyorumsiziama…anlayınbenineolur… AğlamamakiçinarkasınıStartsev’edönüş,odadançıktı. Startsev’inyüreğihızlıçarpmıyordu.Sokağaçıktığındailk işolarakpapyonunugevşetti,derinbirsolukaldı.Utanıyordu,gururukırılmıştı–önerisiningeriçevrileceğinihiçmihiç düşünmemişti.–Bütünohayallerinin,sıkıntılarının,umutlarınınonu,tiyatrodakiküçükbiraşkoyunundaolduğugibi, böyleceaptalcabirsonagötürdüğüneinanamıyordu.Aşkına, duygularınaacıyordu.Öyleki,avazıçıktığıncabağırmamak, önündeoturanPanteleymon’ungenişsırtınaşemsiyeninsapınıvargücüyleindirmemekiçinzortutuyordukendini. Üçgünelinibirişesüremedi.Uyumadı,birşeyyemedi. Ancak Katerina İvanovna’nın konservatuvara gitmek için Moskova’yagittiğiniduyduktansonrabirazkendinegelebildi,eskiyaşantısınadönebildi. Zamanla,mezarlıktabeklediğini,oakşamfrakbulabilmekiçinkapıkapıdolaştığınıdahaseyrekanımsıyordu.Aklınageldiğindetembeltembelgerinerek: —Hiçdeüşenmemişim!–diyordu. 4 Aradandörtyılgeçti.Startsev’inkentteçokhastasıvardı şimdi. Her akşam Dyalij’deki hastalarının işlerini alelacele bitirdikten sonra, hemen troykasıyla (artık çıngıraklı bir troykasıdavardı)kenttekihastalarınakoşuyor,evegecegeç vakitdönüyordu.Şişmanlamış,iyiceyağlanmıştı.Nefesdarlığı olduğu için yürüyemiyordu. Panteleymon da hayli şişmanlamıştı.Enineverdikçedahabirsıkıntılısolurolmuştu. Durmadankötütalihindenyakınıyordu:Arabasürmekcanınataketmiştiartık. 507

Anton Pavloviç Çehov

Startsevçokevleregiripçıkıyor,birçokinsanlakarşılaşıyor,amakimseyleyakınilişkikurmuyordu.İnsanlarhayat görüşleriyle,konuşmalarıyla,hattadışgörünüşleriylenefret uyandırıyorlardıonda.Deneyimlerioyunoynarken,yemek yerken,uysal,soylu,hattazekigörünenbirkişininyemekle ilgiliolmayanbirkonuya,örneğin,politikayadabilimesıra geldiğindeçıkmazagirdiğini,insanınkolunusallayıphemen oradanuzaklaşmaktanbaşkabirşeyyapamayacağıahmakça,bayağıfilozofçasözlerettiğiniöğretmişlerdiona.Aydın geçinenbirkentliylekonuşmayıdenediğinde,örneğin,“Şükür,insanlıkilerliyor,bugidişleazzamansonrapasaportve ölümcezalarıdakalkar”dese,kentlikaşlarınıçatıpkuşkulu kuşkulugözlerininiçinebakıyor,“Ozamanisteyenistediğinisokakortasındayatırıpkesmezmi?”diyesoruyordu.Akşamtoplantılarındayemektensonrasalondaotururkeninsanın çalışmasının gerektiğini, çalışmadan yaşamanın doğru olmadığınısöyleyecekolsa,salondakilerbusözlerikendilerineedilmişhakaretsayıyor,hemensinirlibirtartışmayagirişiyorlardıonunla.Gerçektendenebirişyapıyor,nedebir şeyleilgileniyorlardıkentliler.Öyleki,sohbetetmekiçinonlarıilgilendirenbirkonubulmaktagüçlükçekiyorduStartsev.İştebununiçinonlarlakonuşmayabaşlamaktanherzamankaçınıyor,sadeceyiyorvebriçoynuyordu.Bireveeğlenceyeçağrıldığındaoturuyor,tabağındangözlerinikaldırmadan,birkelimebilekonuşmadanyemeğiniyiyordu.Masadakilerkendiaralarındakonuşuyordukuşkusuz.Bayağı, haksız,aptalcaşeylersöylüyorlardı.Startsev’incanısıkılıyor, heyecanlanıyor,amagenedebirşeysöylemiyordu.Hepkaşlarıçatıksustuğu,tabağınabaktığıiçinbiraddatakmışlardı ona kentte, Lehlikle hiç ilgisi olmadığı halde, “Kızgın Leh”diyorlardı. Tiyatro,konsergibieğlencelerdenuzakduruyor,öteyandansaatlercesevesevebriçoynuyordu.Farkındaolmadan etkisinekapıldığıbireğlencesidahavardı:Gündüzkazandığı,ceplerinitıkabasadolduranlavanta,sirke,vaftizyağıko508

İonıç

kulusarı,yeşilbanknotlarıçıkarıptekteksayıyor,sonragizlibiryerdebiriktiriyordu.Toplananbanknotlarbirkaçyüzü buluncahepsinigötürüpbankayayatırıyordu. Katerinaİvanovna’nıngidişindenbuyanageçendörtyıldaancakikikez,odahâlâmigrentedavisigörenVeraİosifovna’nın çağrısı üzerine gitmişti Turkinlere. Katerina İvanovnaheryazannesinibabasınıgörmeyegeliyordu.Amaolmamış,görememiştionuhiç. Durgun,serinbirsabahtı.HastaneyebirmektupgetirdilerStartsev’e.Veraİosifovnaonuçoközlediğini,hemengelipacılarınıdindirmesiniistediğini,hembugündoğumgünü olduğunuyazıyordu.Mektubunaltındabirdeşöylebirdipnotvardı:“Anneministeklerinebendekatılıyorum.K.” Startsevuzunuzundüşündüktensonra,akşamüzerikalkıpTurkinleregitti. İvanPetroviçgeneyalnızcagözleriylegülerek, —O,buyurunlütfen!–diyekarşıladıonu. Hayli çökmüş, saçları aklaşmış Vera İosifovna, Startsev’inelinisıkarkenyapmacıksoluyarak: —Banahiçkuryapmakistemiyorsunuz,doktorcuğum, –dedi.–Artıkuğramıyorsunuzbize.Siziniçinçokyaşlıyım anlaşılan. Bakın, genç biri geldi şimdi. Belki o biraz şanslı olur. Kotikminehaldeydi?Zayıflamış,yüzüsolmuş,dahabir güzelleşmiş,serpilmişti.ArtıkKotikdeğil,Katerinaİvanovna’ydı.Eskitazeliği,çocuksusaflığıyoktuüzerinde.Bakışlarında,davranışlarındaürkek,suçlubirşeylervardı.Burada, babasınınevindekendievindedeğilmişgibiçekingendi.EliniStartsev’euzatırken, —Kaçyaz,kaçkışgeçtiaradan!–dedi. Yüreğininheyecanlaçarptığıbelliydi.Gözlerinikırpmadan,meraklaStartsev’inyüzünebakarkenekledi: —Neçokşişmanlamışsınız!Yanmış,dahabirolgunlaşmış,amagenelolarakçokazdeğişmişsiniz. 509

Anton Pavloviç Çehov

Startsev şimdi de hoşlanmıştı Katerina İvanovna’dan; hemçokhoşlanmıştıama,biryanıeksikmişgibigeliyordu ona.Biryanıfazladaolabilirdi,bufazlayadaeksikolan şeyinneolduğunubilemiyordu,amadörtyılöncekiduygularıgeneduymasınabirşeyengeloluyordu.Uçukbenzini, şimdikiyüzanlatımını,hafiftengülümsemesini,sesinisevememişti.Birazsonragiysilerini,oturduğukoltuğudabeğenmezoldu.Onunlaevlenmeyiistediğigeçmiştekibirşeyden nefretediyordu.Dörtyılönceonuöylesineheyecanlandıran aşkını,hayallerini,umutlarınıanımsadı,canısıkılmayabaşladı. Tatlıbörekleçayiçtiler.SonraVeraİosifovnasonyazdığıromanıokudu.Gerçektehiçolmamış,olamayacakşeylerdigeneokudukları.Startsevdinliyor,Veraİosifovna’nınak düşmüşbiçimlibaşınabakıyor,biranöncebitirmesinibekliyordu. “Romanyazmasınıbeceremeyendeğil,yazıpdayetersizliğinigizleyemeyenyeteneksizdir,”diyegeçiriyorduiçinden. —Kötüdeğil–dedi.–İvanPetroviç. DahasonraKaterinaİvanovnauzun,gürültülübirparça çaldı.Bitirdiğindeuzunsürehayranlıklarınıbelirttiler,övdüleronu. “İyikievlenmedimonunla,”diyedüşünüyorduStartsev. Katerinaİvanovnaonabakıyor,herhalde,bahçeyeçıkmalarınıönermesinibekliyordu.Startsev’iniseonunlailgilendiğiyoktu. SonundaKaterinaİvanovnadayanamayıpyanınasokularak: —Gelin,birazkonuşalımsizinle–dedi.–Nasılsınız?İşlerinizneâlemde?Neyinizvar?Hepsizidüşündüm–sesititriyordu.–Mektupyazmak,hattaDyalij’egelmekistedim.Bir keresindekararımıvermiştim,amasonravazgeçtim.Niçin böylebirheyecanlabekliyordumkisizi…Allahaşkınabahçeyeçıkalım. 510

İonıç

Bahçeyeçıkıpdörtyılöncekigibi,geneakçaağacındibindekibankaoturdular.Bahçeyarıkaranlıktı. —Nasılsınız?–diyesorduKaterinaİvanovna. —Şöyleböyle. Startsev’in aklına bir şey gelmiyordu. Bir süre sustular. Katerinaİvanovnaelleriyleyüzünükapayarak: —Çokheyecanlıyım,–dedi.–Amasizinumursadığınız yok. Moskova’dan döndüğüme seviniyorum. Ama buraya birtürlüalışamıyorumda. Startsev,Katerinaİvanovna’nınyüzünüdahayakından görüyordu şimdi. Yarı karanlıkta odada göründüğünden gençgörünüyordu.Eskiçocuksuanlatımıbilegelmiştiyüzünesanki.Katerinaİvanovnada,birzamanlaronuöylesinetutkuyla,içten,amamutsuzsevenbuerkeğidahayakındangörmekistiyormuşgibikatıksızbirmeraklaStartsev’inyüzünebakıyor;gözleribuaşkiçinonasonsuzbir minnettarlık anlatıyordu. Startsev de hatırladı geçmişi: Mezarlıktabekleyişini,günağarırkenyorgunargınevedönüşünü…Birdenbirsıkıntıdüştüiçine,acıbirpişmanlık duyduyaptıklarından.İçindebirateşyavaşyavaşyanmayabaşlamıştı. —Sizikulübegötürdüğümakşamıhatırlıyormusunuz? –dedi.–Yağmuryağıyordu. İçindeki ateş tutuşmuştu artık. Hep konuşmak, dünyadan, insanlardan yakınmak istiyordu… Göğüs geçirdikten sonra, —Eh!–dedi.–Nasılolduğumusoruyorsunuz.Nasılolabilirim? Yaşlanıp şişmanlamak, kendimizi koyvermekten başkaneyapabiliriz?Günlerbirbirinikovalıyor,ömrümüz tükeniyor;bizdesıkıcı,anısızvedüşüncesizhayatımızısürdürüp gidiyoruz… Gündüzleri hastalarımla uğraşıyorum, akşamları kulüpte nefret ettiğim kumarbazların, alkoliklerin,mıymıntılarınarasındavakitgeçiriyorum.Anlayacağınız dayanılmazbirhayatımvar. 511

Anton Pavloviç Çehov

—Oysamesleğinizçoksoylu.Evvelcehastanenizdenkonuşmayıpekseverdiniz.Ozamanlarbendebirgariptimki sormayın. Kendimi büyük bir piyanist sanıyordum. Her genç kızın piyano çalabileceğini düşünemiyordum. Ben de başkaları kadar çalışıyordum, ötekilerden üstün yanım da yoktu.Anneminyazarolduğukadar,bendepiyanistimişte. Kuşkusuz, o zamanlar anlayamıyordum sizi, ama Moskova’dahepsizidüşünüyordumdadiyebilirim.Birköyhekimi olmak, acı çekenlere, halka yardım edebilmek ne büyük mutluluktur!Moskova’dasizidüşündüğümdeüstün,ülküselbirkişiydinizbenimiçin… Startsevakşamlarısonsuzbirhırslaceplerindençıkarıp saydığıbanknotlarıhatırladı;içindebirazöncetutuşanateş hemenceciksönüverdi. Evegitmekiçinayağakalktı.Katerinaİvanovnakoluna giripkonuşmasınısürdürdü. — Ömrümde tanıdığım insanların en iyisisiniz. Sık sık görüşüpdertleşeceğiz,değilmi?Sözverinbana.Artıkbirpiyanistdeğilimben,kendimibuldum.Yanınızdaneçalacağım,nedemüziktensözedeceğim. İçerigirdiklerinde,aydınlıktaKaterinaİvanovna’nınyüzünü,elemdolu,minnetlekendisinisüzüpbirşeylerarayan gözlerinigörünce,Startsev’ingenehuzurukaçtı,gene“İyiki evlenmedimonunla,”diyegeçirdiiçinden.Hemengitmeye hazırlandı. OnugeçirirkenİvanPetroviç: —AkşamyemeğiniyemedengitmenizRomahukukuna aykırıdır–dedi.–Peksertbirdavranışoldubu. SonraPava’yadönerekekledi: —Hadibakayım,Pava,yapnumaranı. ArtıkçocukluktançıkıpbıyıklıbirdelikanlıolanPava, geneputgibidurarakkollarınıhavayakaldırdı,acıklısesiyle: —Ölesiyemutsuzkız!–dedi. 512

İonıç

Bütün bunlar sıkıyordu Startsev’i. Yaylı troykasına binince,birzamanlaronuniçinpekdeğerliolanbueve,bahçeye bakarken birden Vera İosifovna’nın romanlarını, Kotik’in çalışını, İvan Petroviç’in zekice sözlerini ve Pava’nın acıklısesinihatırladı.Kentteenyeteneklikişilerbunlarsa,gerisiöyleolurkuşkusuzdiyegeçirdiiçinden. ÜçgünsonraPava,Katerinaİvanovna’danbirmektup getirdiona. “Hiçbizeuğramıyorsunuz,niçin?”diyeyazıyordu.“Bizekarşıdeğişmişolabileceğinizdenkorkuyorum.Bunudüşünmekbiletüylerimiürpertmeyeyetiyor.İçimirahatlatın, gelipherşeyineskisigibiolduğunusöyleyinbana.Sizinlekonuşmayaçokihtiyacımvar.Katerina’nız.” Startsev,mektubuokuduktansonrabirandüşünüpPava’ya: —Bugünçokişiminolduğunu,gelemeyeceğimisöyle,canım,–dedi.–Üçgünsonragelebilirimbelki. Amaaradanüçgün,birhafta,ikihaftageçti,genegitmedi Turkinlere. Bir keresinde evlerinin yakınından geçerken bir uğramasının iyi olacağını geçirdi içinden, ama hemen vazgeçti.Yolunadevametti. OndansonradabirdahagörmediTurkinleri. 5 Aradanbirkaçyıldahageçti.Startseviyiceşişmanlamış, yağlanmıştı.Sıksıksoluyor,yürürkenbaşınıgeriyeatıyordu. Tombul,kırmızıyanaklarıyla,geneonungibişişko,kırmızı yanaklı,kalınenseliPanteleymon’unsürücüyerindenkollarınıdeğnekgibidümdüzuzatarak,karşıdangelenarabacılara“Sağdangel!”diyebağıraraksürdüğüçıngıraklıtroykaylasokaklardangeçerkenduygulubirgörünümüoluyordu. Geçeninsandeğilde,birOlimpostanrısıydısanki.Hastasayısıçokkabarıktı.Solukalacakboşzamanıyoktu.Artıkbüyükçebirçiftlikvekentteikievsahibiydi.Şimdidebirüçün513

Anton Pavloviç Çehov

cüyü almaya hazırlanıyordu. Bankada satılacak bir evden sözetseler,hemenkalkıyor,hiçsıkılmadan,teklifsiztekellüfsüzsözüedilenevegidiyor,korkuvehayretteyüzünebakan yarıçıplakkadınlara,çocuklaraaldırışetmedenbütünodalarıdolaşıyor,bastonuylakapılaravurarak, —Buçalışmaodasımı?Burasıyatakodasımı?Pekiburasıne?–diyesoruyordu. Bir yandan da sık sık soluyor, alnında biriken terleri mendiliylesiliyordu. İşiçoktuama,köyhekimliğinigenedebırakmamıştı.Parahırsısarmıştıbenliğinibirkere.Hemoraya,hemburaya yetişmeyeçalışıyordu.Dyalij’dede,kenttedeyalnızcaİonıç diyeçağırıyorlardıonu.“İonıçnereyegidiyor?”yada“İonıç’ıçağırsakmıdersiniz?” Gırtlağıyağbağladığıiçindaraldığındanolacak,sesiincelmiş,tizleşmişti.Buaradakişiliğidedeğişmişti.Dahabir çekilmez, huysuz olmuştu. Hastalarını muayene ederken ufakbirşeydensinirleniveriyor,bastonunusabırsızcayerlerevurarakokulaktırmalayansesiylebağırıyordu: — Lütfen, yalnız sorularıma cevap veriniz. Boş şeyler söylemeyin! Tekbaşınaoturuyordu.Sıkıcıbirhayatsürüyor,hiçbir şeyleilgilenmiyordu. Dyalij’deykenKotik’eolantutkusutekveherhaldeson mutluluğuydu. Akşamları kulüpte briç oynuyor, sonra bir masaya yalnız başına oturup yemeğini yiyordu. Hizmetini oranın en eski garsonu İvan görüyor, daima 17 numaralı masayı ayırıyordu ona. Kulüpteki bütün görevliler; aşçısı, garsonları,nelerisevdiğini,nelerisevmediğinibiliyor,ellerindengeldiğincesevdiğişeyleriyapmayaçalışıyorlardı.Yoksa, Tanrıkorusun,hemenkızar,bastonuyladöşemeyidövmeye başlardı… Yemeksırasındabaşınıkaldırıpgenelsöyleşilerekatıldığıpekseyrekoluyordu: 514

İonıç

—Nedensözediyorsunuz?Ha?Kimi? YanmasalardanbirindenTurkinlerinisminiduysa: —Turkinlerdenmikonuşuyorsunuz?–diyesoruyordu.– Hanişu,kızlarıpiyanoçalıyor? Onunhakkındasöyleyebileceğimizbukadarişte. Turkinleregelince,İvanPetroviçhiçyaşlanmadı;geneeskisigibişakalaryapıyor,fıkralaranlatıyor.Veraİosifovna yazdığıromanlarıseveseve,içtenlikleokuyorkonuklarına. Kotikhergünüçdörtsaatpiyanoçalıyor.Bellibelirsizyaşlanmış.Hastaolsagerek,heryazannesiyleKırım’agidiyor. Onları yolcu ederken, İvan Petroviç tren hareket ettiğinde gözyaşlarınısilerek, —Gülegülegidiniz!–diyesesleniyorarkalarından. Mendilinisallıyor. 1898

515

Bir Hasta Lyalikovlarınfabrikasındanbirtelgrafgelmiştiprofesöre.Aceleçağırıyorlardıonu.FabrikanınsahibiolduğuanlaşılanBayanLyalikovadiyebirininkızıhastaydı.Uzun,karmakarışıktelgraftanbaşkabirşeyanlamanınolanağıyoktu. Profesörkendigitmedi,asistanıKaralyov’uyolladı. TrenMoskova’dankalktıktansonraikinciistasyondainmek,sonraarabayladörtverstayolgitmekgerekiyordu.Karalyov’ualmayabirtroykayollamışlardıistasyona.Arabacınınşapkasındabirtavustüyüvardı.Kendisinesorulanher soruyayükseksesle,askercekarşılıkveriyordu:“Hayırefendim!”–“Evetefendim!”günlerdencumartesiydi.Güneşufkayaklaşıyorduağırağır.İşçileryollardaydıhep.Fabrikadanistasyonageliyorlardı.Karalyov’unbindiğiarabayıçekenatlaraöneeğilerekselamveriyorlardı.Akşamıngüzelliğide,yolboyuncauzanançiftlikler,yazlıklarda,akçaağaçlardabüyülemiştiKaralyov’u.İşçilerlebirliktepazargünü dinlenmeye,belkiduadaetmeyehazırlanantarlaların,ormanın,güneşinhuzurdolugörünümündeolağanüstübirgüzellikvardı… Moskova’da doğup büyümüştü Karalyov. Köyleri hiç bilmezdi.Fabrikalarladahiçilgilenmemiş,birfabrikanınkapısındanbilegirmemişti.Amafabrikalarüzerinebazışeyler okuduğu,fabrikasahiplerininevlerinegittiği,onlarlakonuş517

Anton Pavloviç Çehov

tuğuolmuştu.Yakındanyadauzaktanbirfabrikagördüğündeherzaman,dışarıdanböylesinesakin,sessizgörünen fabrikanıniçindekimbilirpatronlarınnebüyükkaracahilliğinin,körükörünebencilliğinin;işçilerinsıkıcı,yorucuçalışmakoşullarının;neçokgürültüpatırtının,votkanın,zararlıböceklerinolduğunudüşünürdü.Şimdi,işçilerarabayı görüncesaygıyla,korkuylayanaçekiliponayolverirlerken de,onlarınyüzlerinde,kasketlerinde,yürüyüşlerindebirpislik,sarhoşluk,sinirlilik,kendinikoyvermişlikgörüyordu. Fabrikanın avlusuna girdiler. İki yanda işçilerin küçük evlerivardı.Evlerinçamaşırlar,battaniyelerasılıtaşlıklarında kadınlar oturuyorlardı. Dizginlere asılmadan bağırdı arabacı: —Dikkatet! İştegenişbirtoprakavlu.Birbirindenuzak,uzunbacalı beşbüyükyapı,depolar,barakalar.Hepsigribirtoztabakasıylakaplıydısanki.Yeryer–çöldevahalargibi–küçük bahçeler;yöneticilerinoturdukları,damlarıyeşilyadakırmızıevlerçarpıyordugöze.Arabacıbirdenasıldıdizginlere. Arabagriyeyeniboyanmışbirevinkapısındadurdu.Evin önündekiküçükbahçedetozkaplıbirleylakağacıvardı.Sarıyaboyalıtaşlıkacıacıboyakokuyordu. Giriştede,holdedekadınlaryolgösteriyorlardıdoktora: —BuyurunBayDoktor,böylebuyurunlütfen.Buyurun efendim…Büyükbirsabırsızlıklabekliyorduksizi.Şöylebuyurunefendim. Sağdansoldaniççekmeler,fısıltılarduyuluyordu. Kollarısonmoda,siyah,ipekbirgiysigiyenşişman,orta yaşlıMadamLyalikova–yüzündenazokumuş,safbirkadın olduğu belliydi– korkuyla bakıyordu doktora. Ona elini uzatmayaçekiniyordu.Cesaretedemiyordu.Hemenyanındakısasaçlı,pince–nez1 takmış,alacabirbluzgiymiş,sıska, 1

Pince–nezburunatakılanyaylıgözlük. 518

Bir Hasta

artık genç sayılmayacak bir kadın duruyordu. Hizmetçiler KristinaDmitriyevnadiyorlardıona.Mürebbiyeolduğunu hemenanlamıştıKaralyov. Besbelli,evdeenokumuşinsanolarak,doktorukarşılamakgörevionaverilmişti.Çünkühiçzamangeçirmedençabukçabukkonuşarak,enküçük,gereksizayrıntılaragirerek –amakiminhastaolduğunu,onuniçinçağırdıklarınısöylemeden–hastalığınnedenlerinianlatmayakoyulmuştu. Doktorlamürebbiyeoturmuş,konuşuyorlardı.Madam Lyalikovaisekapınınyanındaayaktaduruyor,kıpırdamadanonlarıdinliyordu.MürebbiyeninanlattıklarındanKaralyovLiza’nın–MadamLyalikova’nıntekkızı,fabrikanıngelecekteki sahibi, yirmi yaşında genç bir kız olan Liza’nın– hastaolduğunuanladı.ÇoktanberihastaymışLiza.Birçok doktoriyietmeyeçalışmışonu.Amadüngecesabahakadar çarpıntısıvarmış.Evdekimseuyumamış.Öleceğindenkorkmuşlar. KristinaDmitriyevna,aradabireliyledudaklarınısilerek, şarkısöylüyormuşgibianlatıyordu: — Aslında küçüklüğünden beri hastalıklıdır kızım. Doktorlar sinir, diyorlar. Ama bana kalırsa, çocukken doktorlarsıracaotusuyuiçirmişlerona,belkibudurhastalığınınnedeni. Hastanın yanına gittiler. Oldukça uzun boylu, çocuklukyıllarınıgeridebırakmışbirkızdıLiza.Amagüzeldeğildi.Annesinebenziyordu.Onunkigibiufaktıgözleri.Alt bölümüölçüsüzbirbiçimdebüyümüşablakbiryüzüvardı.Saçlarıtaranmıştı.Yorgançenesininaltınakadarçekiliydi. İlk anda Karalyov’un üzerinde, ev sahiplerinin acıdıkları için buraya aldıkları, üzerini örttükleri zavallı bir yaratık,birkimsesizbirkızizlenimibırakmıştı.Onunbu kocaman beş fabrika yapısının vârisi olduğuna inanmak pekgüçtü.Karalyov. —Siziiyietmeyegeldik–diyebaşladı.–Merhabalar. 519

Anton Pavloviç Çehov

AdınısöylediKaralyov.Liza’nınelini–iri,çirkin,soğuk elini–sıktı.DoğrulupyatağıniçindeoturduLiza.Doktorlaraçoktandıralışıkolduğubelliydi.Omuzlarının,göğsünün açıktaolduğunuumursamadansırtınıdinletti. —Çarpıntımvar–dedi.–Sabahakadaröylefenaydıki… korkudanazkaldıölecektim!Birşeylerverinbana. —Vereceğim,vereceğim!İçinizrahatolsun. Karalyovhastayıiyicemuayeneettiktensonraomuzsilkti. –Kalptebirşeyyok–dedi,–atışlarçokdüzgün.Sinirlerinizbirazcıkbozuldubesbelli.Amaolağandır.Şimdibirşeyinizkalmadığınısöyleyebilirim,yatıprahatrahatuyuyun. Tam o sırada gaz lambasını getirdiler yatak odasına. Hasta gözlerini kısarak baktı ışığa, ansızın başını ellerinin arasınaaldı,hıçkırahıçkıraağlamayabaşladı.Ozavallı,çirkinyaratıkizlenimibirandayitipgitmişti.Karalyovhastanınufakgözlerinide,yüzününtuhafbirbiçimdegelişmişalt bölümünüdegörmüyorduartık.Buyüzdepekakıllıca,dokunaklı,yumuşak,acıdolubiranlatımdışimdionungördüğü. Liza boylu boslu, zarif, sade bir kızdı. Artık ilaçlarla, öğütleriyledeğil,içtensözlerleiyietmekistiyorduonu.Annesihastanınbaşınıkollarınınarasınaaldı,göğsünebastırdı. Yaşlıkadınınyüzündenebüyükbirumutsuzluk,nedebüyükbiracıvardı!Kızınıeliyleyediripiçirmiş,koynundabüyütmüştü.Hiçbirşeyiniesirgemiştiondan.Fransızcakonuşabilmesi,danslarıöğrenebilmesi,müzikkültürüalabilmesi içingecegündüzelindengeleniyapmış,onuniçinbelkikırk, elliöğretmentutmuş,eniyidoktorlarıgetirtmiş,evdeherzamanbirmürebbiyebulundurmuştu.Şimdidenedengözyaşı döktüğünü, neden böylesine acı çektiğini anlayamıyor, ne yapacağınıbilemiyordu.Yüzündeçokönemlibirgöreviyerinegetirmemiş,çağırmasıgerekenbirisini–amakimiolduğubellideğil–çağırmamışgibiendişeli,umutsuz,suçlubir anlatımvardı. 520

Bir Hasta

Kızınıkollarıarasındasıkarak, —Liza’cığım,yavrum,gene…genemiağlıyorsun?–dedi.–Canımbenim,birtanem,yavrum,söyleneyinvar?Acı bana,söyle? İkisi de içlerini çeke ağlamaya başlamışlardı. Karalyov yatağınınkenarınaoturdu.Liza’nınelinituttu.Yumuşakbir sesle, —Yeterartık–dedi,–ağlayacaknevar?İnanın,bugözyaşlarınadeğenhiçbirşeyyokturyeryüzünde.Hadibırakalımartıkağlamayı,doğrudeğil… Biryandandaşöylegeçiriyorduiçinden:“Kocayavarsa, birşeyciğikalmaz…” Mürebbiye, —Fabrikadoktorumuzkalibromativeriyorduona–dedi,–amabanasorarsanız,hiçiyigelmiyorduona.Bence,çarpıntısıiçinonadamla…neydiadı,unuttumhaevet,inciçiçeğidamlasıverilecekolursa… Peşindengenebirsürüayrıntısıraladı.İkidebirdoktorunsözünükesiyor,konuşmasınaengeloluyordu.Evintek okumuşkadınıolarak,doktorlakonuşmayı–hemilledetıp üzerinekonuşmayı–birankesmemesigerektiğiinancındaymışgibituhafbirheyecanvardıyüzünde. Karalyov’uncanısıkılmayabaşlamıştı.Yatakodasından çıkarkenhastanınannesinedönüp, —Korkacakbirşeyyok–dedi.–Şimdiyekadarolduğu gibi,bundansonradafabrikadoktorunuzilgilensinkızınızla.Hastayıiyietmekiçinverdiğiilaçlar,tutuğuyoldoğrudur.Banasorarsanız,doktordeğiştirmenizinhiçgereğiyok. Neiçindeğiştireceksiniz?Sondereceolağanbirhastalıkkızınızınki.Ciddibirdurumyokortada… Hiçaceleetmedenkonuşuyor,biryandandaeldivenlerinigiyiyordu.BayanLyalikovakıpırdamadanöyleduruyor, ağlamaktan şişmiş gözlerle bakıyordu doktorun yüzüne. Doktor, 521

Anton Pavloviç Çehov

—Ontrenineyarımsaatkaldı–dedi,–umarımgeçkalmam.BayanLyalikovayalvarmaklı, —Bugeceburadakalamazmısınız?dedi.– Gözyaşlarıyanaklarındanyuvarlanmayabaşlamıştıgene. Dönüpyatakodasınınkapısınabakarakalçaksesleekledi: —Sizinrahatsızetmekistemeyiz,amalütfen…Allahaşkına… bu gece konuğumuz olun. Her şeyim… tek kızım odur…Düngeceçokkorkuttubeni.Hâlâkendimdedeğilim…Allahaşkınagitmeyin… Karalyov Moskova’da çok işi olduğunu, evde ailesinin onubeklediğinisöylemekistedi.Hiçgereğiyokken,yabancı bir evde koca bir geceyi geçirmek çok ağır bir şeydi onun için.AmabayanLyalikova’nınyüzünebakıncagöğüsgeçirdi.Birşeysöylemedençıkarmayabaşladıeldivenlerini. Onun için konuk odasında, salonda bütün lambaları yakmışlardı.Piyanonunyanınaoturupnotadefterininsayfalarınıçevirdibirsüre.Sonraduvarlardakitablolara,portrelerebaktı.Altınçerçeveliyağlıboyatablolardanbazılarında Kırım’dan görünümler vardı. Birinde fırtınalı bir denizde dalgalarlaboğuşanküçükbirgemi,birindeelindeşarapkadehiylebirKatolikpapaz…Hepsidepekkuruşeylerdi.Ressamınyeteneksizolduğubelliydi.Portrelerdetekgüzel,ilgi çekiciyüzyoktu.Çıkıkelmacıkkemikleri,şaşkıngözlervardıyalnızca.Liza’nınbabasıBayLyalikov’unalnıpekdardı. Yüzünde kendinden hoşnut bir anlatım göze çarpıyordu. Hantalbedenindeçuvalgibiduruyorduresmigiysi.GöğsündebirmadalyailebirdeKızılHaçnişanıvardı.Karacahil, gösterişesonderecedüşkünbirinsanolduğubelliydi.Oysa üzerindekiresmigiysigibi,takıptakıştırdığıherşeydeanlamsız,yersizkaçıyorduona.Döşemenin,avizeningözkamaştırıcı bir parlaklığı vardı. Portreye bakarken, hamama boynundamadalyasıylagidentüccarınöyküsünüanımsadı nedenseKaralyov… 522

Bir Hasta

Antrede fısıltıyla konuşuyorlardı. Kısık bir ses duyuluyordu. Ama ansızın keskin, madeni sesler gelmeye başladı avludan.OgünedekböylebirsesduymamıştıKaralyov.Bununnesesiolduğunuanlayamıyordu.Ruhundatuhaf,tatsız yankılaruyandırıyordubusesler. Karalyov“Dünyayıverselerrazıolmazdımburadayaşamaya…”diyegeçirdiiçinden.Genenotadefterinikarıştırmayakoyuldu. Mürebbiyealçaksesleseslendiona: —Buyurunbirşeyleryiyindoktor! Akşamyemeğiyemeğegittidoktor.Masabüyüktü.Çeşit çeşityemeklerle,şaraplarladonatılmıştı.Amaikikişivardı yemekte: Karalyov ile Kristina Dmitriyevna. Mürebbiye Madera şarabı1 içiyor, çabuk çabuk yiyor, doktora pince–nez’ininüstündenbakarakkonuşuyordu. —İşçilerbizdençokhoşnutturlar.Herkıştemsillerverilirfabrikamızda.İşçilerkendilerioynarlar.Sonrasihirlifenerle2 okumalar,güzelçaysalonu,dahabaşkaşeylerdevar. Sonderecebağlıdırlarbize.Liza’cığınfenalaştığınıduyduklarında hemen bir ayin düzenlediler kilisede. Cahildirler ama,onlardahissediyorlardemek. Karalyov, —Evinizdeerkekyokgaliba?–dedi. —Yok.PyotrNıkanovıçbirbuçukyılönceöldü.Yalnız kaldık. O gün bu gündür üç kişiyiz evde. Yazları burada, kışlarıMoskova’daPolyankSokağı’ndaoturuyoruz.Onbir yıldıronlarınyanındayım.Ailedenbirigibiyimartık. Yemekteçokabalığı,tavukkızartması,birdekomposto vardı.ŞaraplareniyisindenFransızşaraplarıydı. KristinaDmitriyevnabiryandanatıştırırken,biryandan küçükyumruğuylaağzınısilerek, 1 2

Maderaadasınınünlüşarabı. Sihirlifener:Işıkgeçirenboyalarlacamayapılmışresimlerikaranlıkodadabeyazperdeyeyansıtanilkelbirçeşitprojeksiyonaracı. 523

Anton Pavloviç Çehov

—Resmiyetibırakınlütfendoktor–diyordu.Buevdeyaşamındantamanlamıylahoşnutolduğubelliydi.–Çekinmedenyiyin. Yemektensonradoktoru,onuniçinyatakhazırladıkları odayagötürdüler.Amauyumakistemiyordudoktor.Sıkıcı birhavasıvardıodanın.Boyakokuyordu.Pardösüsünügiyipdışarıçıktı. Dışarısıserindi.Havakararmaküzereydi.Islakhavada uzunbacaklarıylabeşbüyükfabrikayapısıda,barakalarda, arabalardaaçıkseçikgörülüyordu.Haftasonuolduğuiçin çalışmıyorlardı fabrikada. Pencerelerde ışık yoktu. Yalnız yapılardanbirindeocakyanıyordu.İkipenceresinedüşüyordukızılışığı.Bacasındandumanlabirliktearadakıvılcımlar çıkıyordu. Uzaklarda bir yerde kurbağalar bağrışıyor, bir bülbülötüyordu. Karalyovfabrikayapılarına,işçilerinyattıklarıbarakalarabakarken,fabrikagördüğündeherzamandüşündüğüşeyidüşünüyordugene.İşçileriçintemsillerdeverilse,sihirli fenerler,fabrikadoktorlarıdaolsa,çalışmakoşullarınındüzeltilmesi için ne yapılırsa yapılsın… çocukluğunda, henüz bufabrikatemsillerininde,iyiçalışmakoşullarınındaolmadığızamanlardaKaralyov’ungördüğüişçilerle,bugünistasyondangelirkenkarşılaştığıişçileringörünüştehiçbirayrılığıyoktu.Nedenianlaşılamayan,ortadankaldırılamayansüreğenağrılarüzerinesözsahibibirtıpadamıolarakKaralyovfabrikalarıda,nedenlerigeneanlaşılamayan,yokedilemeyen bir yanlışlık olarak görür; fabrika işçilerinin yaşam koşullarının iyileştirilmesi içinharcananbütün bu çabaları gereksiz sayar, ama onları, tedavisi olanaksız hastalıkların tedavisiiçinharcanançabalarabenzetirdi. Ocağınkızılışığınınvurduğupencerelerebakarak“Elbettebiryanlışlıkvarburada…”diyegeçiriyorduiçinden. “Bin beş yüz, iki bin fabrika işçisi sağlık koşullarından uzak,yarıaçyarıtok,durmadandinlenmedençalışıyor,ka524

Bir Hasta

litesizbasmadokuyor,bukâbustanancakaradabirmeyhanedeuyanabiliyorlar.Yüzlerceinsanda,işlerinaksamadanyürümesiiçingözlerinidörtaçmıştır.Buyüzlerceinsanınyaptığıtekşeycezayazmak,küfretmek,haksızlıkyapmaktır yalnızca. Bütün bu çabaların sağladığı kazançtan patrondedikleriikiüçinsan–kalitesizbasmayıküçümseyen birkaç kişi– yaralanır. Peki ama, ne gibi kazançlar vardır burada,nasılyararlanırlarbukazançlardan?Lyalikovaile kızımutludeğiller.Acıyoronlarainsan.YalnızcaKristina Dmitriyevna,şupince–neztakan,salaktipli,yaşıgeçmişkız hoşnutyaşamından.Öyleyseşudemektirbu:Bütünbubeş fabrikayapısınınharılharılçalışmasının,kalitesizbasmanın doğupazarlarındasatılmasınıntekamacıKristinaDmitriyevna’nınçokabalığıyiyebilmesi,Maderaşarabıiçebilmesidir.” Birden,Karalyov’unyemektenönceduyduğuotuhafseslerduyuldugene.Yapılardanbirininyanındamadenilevhayavuruyordubirisi.Sonrahemeneliyletutuyorduonu.Öylekikısa,keskin,dağınık,“Dyer…drın…drın…”gibibir sesçıkıyordu.Yarımdakikasürenbirsessizliktensonra,ötekiyapınınyanındanyükseldiaynıses.Amabukezdahabir alçak,dahabirkalındı:“Drın…drın…drın…”Onbirkez duyulduses.Besbellibekçilersaatonbirivuruyorlardı. Üçüncü yapının yanından yükseldi bu kez aynı ses: “Jak…jak…jak…”sıraylaötekiyapılarınyakınındanda, sonrabarakalarınarkasından,avlukapısınındışındangeldi buses.Buseslerikızılgözlüocanavar,buradapatronlarıda, işçileridebuyruğunaalmış,onlarıaldataniblisçıkarıyordu sankigeceninsessizliğinde. Karalyovavludançıkıptarlalaradoğruyürüdü.Kabaca seslendionabirisikapınınyanından: —Kimsin? “Tıpkıcezaevindekigibi…”diyegeçirdiiçindenKaralyov.Karşılıkvermedenyürüdü. 525

Anton Pavloviç Çehov

Bülbüllerinsesleri,kurbağalarınbağırışlarıdahabiryakındanduyuluyorduşimdi.Mayısgecesihissettiriyordukendini.İstasyondandoğrutreningürültüsügeliyordu.Uykulu horozlarötüyorlardıuzaklarda.Amagenededurgun,sessiz birgeceydi.Doğahuzuriçindeuyuyordu.Fabrikanınyakınında,tarladabirkütükyığınıvardı.Yapımiçinkullanılacak kütüklerdi bunlar. Kütüklerden birinin üstüne oturup düşünmeyisürdürdüKaralyov: “Buradayaşamındanmutlubirinsanvar,odamürebbiye. Fabrika onun için çalışıyor. Ama görünüşte böyledir. Herşeyasıliblisiçinyapılmaktadırburada.” Varlığınainanmadığıiblisüzerinedüşünmeyebaşlamıştı. Ocağın ışığının vurduğu iki pencereye bakıyordu. Bu kızıl gözlerleonaiblisinkendi–zayıflarlagüçlülerarasındakiilişkiyi,artıkhiçdüzeltilemeyecekokabayanlışlığıyaratanbilinmezgüç–bakıyordusanki.“Güçlü,güçsüzünyaşamasına engelolmalıdır.Doğanınyasasıdırbu.Nevarki,ancakbir gazetedeyazısındayadaderskitabındaanlaşabilecek,yadırganmayacakbirgörüştürbu.Günlükyaşamınoluşturduğu çorbada,insanlararasındakiilişkileritıkabasadoldurano önemsizşeylerinkarmakarışıklığındabiryasadeğildirbuartık,aklınaldığıbirçelişkidir.Buçelişkidegüçlüde,güçsüz de–yaşamındışındaolan,kişioğlunayabancı,herşeyeyön verenbirgüceisteristemezboyuneğerek–karşılıklıilişkilerinaynıbiçimdekurbanıolmaktadırlar.”Karalyovkütüğün üstüneoturmuşböyledüşünüyordu.Bubilinmezesrarlıgücüngerçektendeyakınlardaolduğuna,onabaktığınainanmayabaşlıyordu.Buaradadoğuyanınısolukbirışıkgiderekdahabirkaplamaktaydı.Zamanhızlailerliyordu.Çevrede–herşeyölmüşgibi–tekcanlıyokken,tanyeriningrifonundabeşfabrikayapısıylaonlarınbacalarının,gündüzolduğundançokdeğişikbirgörünümüvardı.Karalyovbuyapılarıniçindebuharmakinelerinin,elektriğin,telefonlarınolduğuheptenunutmuştu.Nedensekalındireklerüzerineya526

Bir Hasta

pılmışevlerle,yontmataşçağıylailgilidüşüncelergeliyoraklına.Okaba,bilinçsizgücünyakındaolduğunuhissediyordu… Geneaynısesduyuldu:“Dyer…dyer…dyer…dyer…” Onikikezvurdu.Sonrayarımdakikasürenbirölümsessizliğikapladıheryanı…Bukezavlununöteucundangeldises: “Drın…drın…drın…” “Korkunçbirşeybu!”diyegeçirdiiçindenKaralyov. Dahasonracansıkıntısıdolu,ince,kesikbirsesyükseldi öteden: “ Jak… jak… jak… jak…” Ancak dört dakikada vurabilmişlerdi saat on ikiyi. Sonra kesildi sesler. Çevrede herşeyölmüştügenesanki. Karalyovbirazdahaoturdu,sonraevedöndü.Amauzun süreyatmadı.Yanodalardanfısıltıylakonuşmalaroluyordu.Birileriterlikleyadayalınayakgidipgeliyorlardı. Karalyov,“Geneçarpıntımıgeldionayoksa?”diyegeçirdiiçinden. Hastayabakmakiçinçıktı.Odalariyiceaydınlıktı.Sabah sisinigeçipburayakadarvarabilmişgüneşinzayıfışınlarıtitreşiyordu salonun duvarında. Liza’nın üzerinde sabahlığı, şalınasarınmış,karyolanınyanındakikoltuktaoturuyordu. Pencereninperdeleriinikti. —Nasılsınız?–diyesorduKaralyov. —Teşekkürederim. KaralyovnabzınısaydıLiza’nın.Alnınadüşmüşsaçlarınıkaldırdı. —Uyumuyorsunuz–dedi.–Dışarıdaçokgüzelbirilkbahar havası var. Bülbüller ötüyor. Oysa siz bu karanlıkta oturmuş,kimbilirnelerdüşünüyorsunuz! DoktorunyüzünebakarakdinliyorduLiza.Zekibakışlı gözlerindebirhüzünvardı.Karalyov’abirşeysöylemekistediğibelliydi.Karalyov, —Sıksıkmıgeliyorsizebusıkıntı?–diyesordu. Lizadudaklarınıoynattı,karşılıkverdi: 527

Anton Pavloviç Çehov

—Evetsıkgeliyor.Hemenhemenhergecefenalaşıyorum. Tamoandabekçilersaatikiyivurmayabaşladılaravluda:“Dyer…dyer…dyer…”BusesiduyuncaürperdiLiza. Doktor, —Buvuruşlarrahatsızediyormusizi?–diyesordu. —Bilmiyorum.Buradaherşeyrahatsızediyorbeni. BirandüşünceyedaldıLiza,sonraekledi: —Herşeyrahatsızediyor.Sizinsesinizdebanayakınbir şeyvar.İlkbakışta,sizeherşeyisöyleyebileceğimduygusu yerettiiçimdenedense. —Söyleyinlütfen. —Benimgörüşümüaçıklamakistiyorumsize.Banaöyle geliyorki,hastafalandeğilimben.Böyleolmasıgerektiği, başkatürlüolamayacağıiçinhuzursuzum,sıkılıyorum.Penceresinin dibinde bir haydut dolaşıp dururken, sinirleri en sağlambirinsanbilehuzuriçinderahatolamaz.Sıksıkdoktorgetiriyorlarbana…–dizlerinebakarakkonuşuyorduLiza; çekimser bir gülümseme belirdi dudaklarında.– Elbette çokminnettarımbütünbunlariçin,doktorlarınyararınıda yadsımıyorum.Amabenbirdoktordançok,banayakınbir insanla,benianlayabilecek,haklıyadahaksızolduğumabeniinandırabilecekbirdostlakonuşmayıisterdim. Karalyov, —Hiçdostunuzyokmu?–diyesordu. — Yapayalnız bir insanım. Annem var, severim onu, ama gene de yalnızım. Yaşamım bu yola girmiş bir kez… Yalnızinsanlarçokokurlar,amaazkonuşur,azduyarlar. Yaşambirsırdıronlariçin.Gizemcidirler,iblisigörürlersık sık, karşılarında olmasa bile görürler onu. Lermontov’un Tamara’sıdayalnızdı,görüyorduiblisi. —Pekiçokokuyormusunuz? — Okuyorum. Sabahtan akşama dek boşum çünkü. Yapacakbirişimyok.Gündüzokuyorum,gecelerideka528

Bir Hasta

famıniçibomboşoluyor,düşüncelerinyerinibirtakımgölgeleralıyor. Karalyov, —Geceleribirşeylergörüyormusunuz?–diyesordu. —Hayır,amahissediyorum… GenegülümsediLiza.Gözlerinikaldırıpdoktorunyüzünebaktı.Bakışızeki,hüzündoluydu.Karalyov’aLizaona inanıyor,onungibidüşünüyor,onunladahabiriçtenkonuşmakistiyorgibigeldi.AmasusuyorduLiza.Belkikonuşmayaonunbaşlamasınıbekliyordu. Liza’ya ne söylemesi gerektiğini biliyordu Karalyov. Onunbubeşfabrikayapısınıda,–varsa–milyonunudabir ayaköncebırakıpgitmesinin;geceleriçevreyikollayanoiblistenuzaklaşmasınınzorunluolduğunuaçıkseçikgörüyordu.Liza’nındaböyledüşündüğünden;ancakinandığı,güvendiğibirinsanınonubunainandırmasınıbeklediğindende kuşkusuyoktu. AmabununasılsöyleyeceğinibilemiyorduKaralyov.Nasılsöylemeliydi?Hapiscezasınaçarptırılanlarakaçyılyediğinisorarkensıkılırinsan.Çokvarlıklıkimselerlede,bukadarparayıneyapacaklarını,varlıklarınıniçinböylesinebeceriksizcekullandıklarını,umutsuzluklarınınondangeldiğini gördükleri halde, varlıklarını niçin bırakmadıklarını da sormaktansıkılır…Sözbundanaçılıncasıkıcı,rahatsızedici,uzunbirkonuşmabaşlargenellikle. “Nasıl söylesem bunu ona?” diye düşünüyordu Karalyov.“Söylememgereklimiacaba?” Söyledi sonunda söylemek istediğini. Ama doğrudan doğruyadeğilde,dolaylıolarak. —Fabrikanınsahibi,büyükbirvarlığındatekvârisiolduğunuzhaldeyaşamınızdanhoşnutdeğilsiniz.Haklarınıza inanmıyorsunuz.Şuandadauyuyamıyorsunuz.Hiçkuşkusuz,hoşnutolmanızdan,rahatrahatuyuyabilmenizden,işlerinyolundaolduğunudüşünmenizdendahaiyidirbu.Saygı529

Anton Pavloviç Çehov

yadeğerbirdurumduruyuyamamanız.Neolursaolsun,iyi birbelirtidir.Doğrusunuisterseniz,şuandakikonuşmamız gibibirkonuşmayıbizimannebabalarımızanlamsız,saçma bulurlardı.Gecelerikonuşmuyorlardıonlar.Yatıpgönülrahatlığıylauyuyorlardı.Oysabizler,bizimkuşakuyuyamıyoruz.Acıçekiyoruz.Çokkonuşuyoruz.Haklıolupolmadığımızıanlamayaçalışıyoruz.Bizimçocuklarımızyadatorunlarımıziçinbusorun–haklıolupolmadıklarısorunu–çözülmüşolacaktır.Bizdendahaiyigöreceklergerçeklerionlar. Elliyılsonraçokgüzelolacakyaşam.Neyazıkkibizlergöremeyeceğizbunu?Ogünlerdeyaşamakçokilginçolurdu doğrusu. Liza, —Çocuklarımızlatorunlarımızneyapacaklar? —Bilmiyorum…Belkiherşeyibırakacak,çekipgidecekler. —Nereye? —Nereyemi?..Neresiolursa…–GülümsediKaralyov.– Dürüst,kafasıçalışanbirinsanıngidebileceğiokadarçok yervarki…–Saatinebaktı.–Nerdeysegüneşdoğacak!Yatmalısınız.Soyunuprahatrahatuyuyun. Liza’nınelinisıkarkenekledi: —Sizinletanıştığımaçoksevindim.Çoktemizyürekli, hoşbirinsansınız.İyiuykular! Karalyovodasınagitti,yattı. Ertesisabah,arabayıkapınınönünegetirdiklerindeherkes yolcu etmeye çıkmıştı doktoru. Liza’nın üstünde bayramlıkbeyazgiysisivardı.Saçınaküçükbirçiçekiliştirmişti. Yüzüsoluk,süzgündü.Dünkügibielemli,zekibakışınıayırmıyorduKaralyov’dan.Gülümsüyordu.Konuşuyordu.Yüzündehep,Karalyov’a,amayalnızcaonaçokönemlibirşey söylemekistiyormuşgibibiranlatımvardı.Çayırkuşlarının cıvıltıları,kiliseninçansesiduyuluyordu.Fabrikayapılarının pencereleri ışıl ışıldı. Araba avludan geçip istasyon yoluna 530

Bir Hasta

çıktığındaKaralyovişçileride,direklerüzerineyapılmışevleride,iblisideunutmuştu.Yaşamınbudurgunpazarsabahıgibiaydınlık,neşedoluolacağıo–belkideçokyakın–zamanıdüşünüyordu.İlkbahardaböylebirsabahüçatkoşulugüzel,kapalıbirarabaylayolculuketmenin,güneşinsıcaklığını duymanın ne güzel bir şey olduğunu geçiriyordu içinden. 1898

531

Kabuğuna Sinmiş Adam Geçkalanavcılar,MuhtarProkofiy’inMironositskiköyününucundakisamanlığındagecelemeyehazırlanıyorlardı. İki kişiydiler: Veteriner İvan İvanıç ile lise öğretmeni Burkin.İvanİvanıç’ın“ÇişmaHimalayski”diyekendisine hiçdeyaraşmayan,ikiisimdenoluşanpekacayipbirsoyadıvardı.Buyüzdençevredeherkesyalnızküçükadıylaçağırırdıonu.Kentdışındakiharadakalırdı.Temizhavaalmakiçinarasıraböyleavaçıktığıolurdu.ÖğretmenBurkin,yazaylarınıKontP.’lerdegeçirirdi.Buralardatanımayanyoktuonu. İkisinindeuykusuyoktu.Uzunboylu,zayıf,sivribıyıklı birihtiyarolanİvanİvanıç,kapınındışındaoturmuşpiposunutüttürüyordu.Ayışığıyüzünevuruyordu.İçeride,samanların üzerinde uzanmış olan Burkin ise karanlıkta kaldığı içingözükmüyordu. Şuradan buradan konuşuyorlardı. Söz döndü dolaştı, muhtarın karısı Mavra’ya geldi. Kafası işleyen, sağlam bir kadınolduğuhalde,ömründebirkezbiledoğupbüyüdüğü köydendışarıçıkmayışından,nekenti,nedemiryolunugördüğünden,onyıldırgündüzlerisobanınarkasındapinekleyipgeceleriıssızyollardayalnızbaşınadolaştığındansözediyorlardı. 533

Anton Pavloviç Çehov

—Bundaşaşılacakbiryanyok!–dediBurkin.–Salyangozgibikendikabuğunasinmekeğilimindeçokinsanvardır yeryüzünde.Kimbilir,bubelkiataerkilyapınınyasalarıuyarıncaeskiye,dahatoplumsalyaşamageçmemiş,mağarasındabirbaşınayaşayanilkinsanabirdönüş,belkideinsanyaradılışının her zaman görülebilen olağandışı bir örneğidir. Doğabilimciolmadığımiçinbukonudasöyleyecekfazlaşeyimyok.Amaşukadarınıbiliyorum,Mavragibileriazdeğildiryeryüzünde.Uzağagitmeyenegerek,dahaikiayönce Belikovadındabirarkadaşımöldü.BizimliseninLatinceöğretmeniydi.Hakkındaanlatılanlardanbirkısmınısanırımsiz deduymuşsunuzdur.Çoksıcakhavalardabileçizmelerinive pamuk astarlı paltosunu çıkarmaması, şemsiyesini bir an elinden bırakmaması yüzünden kentte herkes tanırdı onu. Şemsiyeside,saatide,yalnızkalemaçmakiçinçıkardığıçakısıdaherzamanbirerkılıfiçindeydi.Paltosununyakasıher zaman kalkık durduğu için yüzü bile kılıflı gibiydi. Siyah gözlüktakar,siyahgömlekgiyer,kulaklarınıpamuklatıkardı.Faytonabindiğindeilkişisürücüyetenteyiçekmesinisöylemekolurdu.Sözünkısası,varlığınıbirörtüylegizlemekve çevresindekendisinidışetkenlerdenkoruyupyalnızkalmasınısağlayacakbirkılıfyaratmakeğilimivardı.Buoldukça güçlü bir duyguydu onda. Gerçekler sinirini bozuyor, onu ürkütüyordu. Belki de bu korkusunu, yaşadığı zamandan tiksintisinihaklıgösterebilmekçabasıiçinde,daimageçmişi, hiçvarolmayanşeyleriöverdururdu.Gerçeklerdengizlenmesine yarayan şemsiyesi, çizmeleri ile öğretmeye çalıştığı Latinceaynışeydionuniçin.Gözleriparlayarak,“Ah!”derdi.“NehoşvegürbirdildirşuLatince.”Vesözlerinindoru olduğu kanıtlamak ister gibi, gözlerini kısarak, parmağını sallayarakeklerdi:“Antropos!” Belikov’un,düşüncelerinidekılıftasaklamayaçalışırbir halivardı.Bazıhareketleriyasaklayangenelgevegazeteyazılarından başka bir şeye güvenle inanamazdı. Bir genelge 534

Kabuğuna Sinmiş Adam

öğrencilerinakşamsaatondansonrasokağaçıkmalarınıya dabirgazeteyazısıcinselilişkileriyasaklıyorsa,artıkbunu başkabirşeklinidüşünemezdi.Yasakyasaktıonuniçin;izinlerdeiseherzamankuşkulu,açıksöylenilmemiş,bulanıkbir yanarardı.Kenttebirtiyatro,okumayadaçaysalonuaçılmasınaizinçıksabaşınısallar,alçakbirsesle,“Tabiihaklılar,”derdi.“Bütünbunlariyiya,altındanbirçapanoğluçıkmasa.” Kendisiyle hiç ilgisi yokmuş gibi görünen en küçük bir yasadışı hareket son derece üzer, umutsuzluğa düşürürdü onu.Arkadaşlarındanbirikiliseyegeçkalsa,öğrencilerden birinin yaramazlığı duyulsa ya da memurelerden biri gece geçvakitbirsubayladışarıdagörülse,hemenheyecanlanır, “Altındanbirçapanoğluçıkmasabari.”derdi. Çocukeğitimikonusundailerisürdüğüfikirlerdekiaşırı ürkeklikvekuşkuculuğuyla,gerçektenkılıflıiddialarıylane çokumutsuzluğadüşürürdübizleri!Kızveerkekliselerinde gençliğingemiazıyaaldığını,sınıflardaçokgürültüolduğunu,bunlarıyukarınınduymasından,altındanbirçapanoğlu çıkacağındankorktuğunu,ikincisınıftanPetrov,dördüncü sınıftanYegorokuldanatılsaçokiyiolacağınısöylerdururdu.Sonundaneoldubiliyormusunuz?İççekmeleriyle,acınmalarıyla,renksiz,küçücükyüzününortasındaki–gerçekten bir kokarcanınki gibi küçücüktü yüzü– siyah gözlükleriyle sonundahepimiziyendi.Yenilgiyiisteristemezkabullenmiştik.Önce“halvegidiş”tenPetrovileYegor’unbirernotunu kırdık,birzamansonracezayıdahaağırlaştırarakizinsizbıraktıkvesonundaokuldanattıkonları… Belikov’unpekyadırgananbirhuyudahavardı:Öğretmen arkadaşlara konuk gider, oturur, denetlemeye gelmiş gibihiçkonuşmadanduvarlara,eşyalarabakardı.Birikisaatböyleceoturduktansonrakalkıpgiderdi.Bununadınada, “Arkadaşlarlaiyiilişkilerisürdürmek.”derdi.Buziyaretlerinonapeksıkıcıveağırgeldiğiaçıktıya,birarkadaşlıkgö535

Anton Pavloviç Çehov

revi sayıyordu bunu kendince. Biz öğretmenler son derece çekinirdikondan.Müdürbilekorkardı,inanın.Öğretmenler az çok mürekkep yalamış, Turgenyev’i, Sçedrin’i okumuş,kafasıişleyeninsanlardır,değilmi?Amagelingörünki, çizmeveşemsiyeiledolaşanbuadamtamonbeşyılokulu avucunun içinde tuttu! Yalnız okulu mu? Bütün kenti! Amanbelkioduyardiye,eşlerimizcumartesiakşamlarıtoplanıpşöylebireğlenemezler,oruçayındadinadamlarıonun yanındaetyemekten,iskambiloynamaktançekinirlerdi.Son on, on beş yıldır onun etkisiyle kentte herkes, her şeyden korkar olmuştu. Yüksek sesle konuşmaktan, mektup yazmaktan,uygunsuzkaçabilecekbirdostluğabaşlamaktan,kitap okumaktan, yoksullara yardım etmekten, onları okutmaktançekiniyorlardı… İvanİvanıçbirşeysöylemekistiyorgibiöksürdü,piposundanbirnefesçekti,ayabaktıvetanetanekonuşarak: —Evet–dedi.–Kafasıişleyen,Turgenyev’ide,Sçedrin’i de,dahabirçoklarınıdaokumuşöğretmenlerboyuneğdiler demek…Hayret. Burkinhikâyesinedevametti: —Belikovileaynıapartmandaoturuyorduk.Dairelerimizaynıkatta,kapılarımızkarşıkarşıyaydı.Sıksıkgörüşürdük.Evdekiyaşantısınıdabiliyordum.Oradadaaynıdurumvardı:Pijama,külah,panjurlar,kapısürmeleri,birsürü yasaklar ve “altından bir çapanoğlu çıkmasa!”lar… Oruç ayındahamurişiyesemideyezarar,etyeseolmaz;birisiduyaryadagörürde“Belikovoruçtutmuyor,”diyesözederlersonra…Bunundabiryolunubulmuştu,tereyağındaalabalık kızarttırıp yerdi. Bu belki oruç yemeği değildi, ama orucubozacağınıdakimseiddiaedemezdiya…Birininaklınakötübirşeygelirdiye,evinekadınhizmetçisokmazdı. Afanasiy adında beceriksiz, yarım akıllı, askerliğinde emir erliğiyapmış,şöyleböyleyemekpişirebilen,altmışyaşlarındabiradamıaşçıolaraktutmuştu.Afanasiy,ellerinigöğsün536

Kabuğuna Sinmiş Adam

de bağlar, kapıda dikilir, derin derin soluyarak durmadan aynışeyimırıldanırdı:“Eskidenböylemiydiya!..” Belikov’unyatakodasıkutugibiküçücüktü.Karyolasını koyubircibinlikkuşatırdı.Yatağagirergirmezbaşınıyorganınaltınasokar,kalkıncayakadarbirdahadışarıçıkarmazdı.İçerideherzamansıkıcı,boğucubirhavaolurdu.Rüzgâr, kapalıpanjurları,kapılarıtıkırdatır,sobadaıslıkçalar,mutfaktanAfanasiy’inöfkelisolumalarıgelirdi… Yorganınaltındaboğulacakgibiolurdu.Kötübirşeyler olacağını,Afanasiy’inonukesmekistediğini,hırsızlarıneve girmeyehazırlandıklarınıkurar,sonrasabahlarakadarkötükötüdüşlergörürdü.Sabahleyinbirlikteokulagiderken hepsolgunyüzlü,sıkıntılıgörürdümonu.Gitmekteolduğu kalabalık,gürültülülisedenürktüğü,çekindiğihareketlerindenbelliolurdu.Benimleyürümektenbilesıkılırdı.Vebu cansıkıntısınıgizleyebilmekiçin,“Sonzamanlardaçocuklarsınıflardaçokgürültüediyorlar.”derdi.“Bukadarıhiç olmamıştı.” Ve bu Latince öğretmeni, bu kabuğuna çekilmiş insan, inanırmısınız,azkalsınevleniyordu. İvanİvanıç,birdendönüpiçeribaktı: —Şakaediyorsunuz! —Hayır,ciddisöylüyorum,inanılacakşeydeğil,amaramakkalmıştıevlenmesine.OkulumuzaKovalenko,Mihail SavviçKovalenkoadındaUkraynalıbirtarih–coğrafyaöğretmeniatanmıştı.AblasıVarenkailegeldi.Uzunboylu,esmer,iriyarı,ellerikocaman,kalınseslibirgençtibu.Sıtma görmemişbirsesivardı,konuşurkengümbürgümbürçıkardısesi…Ablasıisegençkızlıkçağınıarkadabırakmış,otuz yaşlarında,karakaşlı,karagözlü,alyanaklı,kardeşigibiiriyarıveuzunboylubirkızdı.Kızdedimya,enikonugeçkin birşeyolduğunukestirmişsinizdir.Öylecanlı,neşeli,gürültücü halleri vardı ki… Durmadan Ukrayna halk şarkıları söyler,kahkahaylagülerdi.Enküçükbirşeyolsa“Ha,ha, 537

Anton Pavloviç Çehov

ha!”diye,yüksekperdedenkahkahayıkoyverirdi.Hatırlıyorum,Kovalenkolarlamüdürünyaşgünüpartisindetanışmıştık.Herzamanciddi,ciddiolduklarıkadardasıkıcı,yaşgünü partilerine bile zoraki giden öğretmenler arasında, köpükleriniçindenbirdenbirebirAfroditdoğuyor,ellerinibelinekoymuş,ortalardadolaşıyor,neşelikahkahalaratıyor, şarkısöylüyor,oynuyor…Önceduygulubirsesle“Rüzgâr esiyor”şarkısınısöylemişti.Peşindenbirikihalkşarkısıdahasöyledi.Hepimizmestolmuştuk.Belikovbilehayranhayrandinliyorduonu.Şarkılarbitkincegidipyanınaoturmuş, tatlıtatlıgülümseyerek,“UkraynadilideLatincegibikulağı okşayıcıvegürseslibirdil.”demişti. Buyakınlıkkızınhoşunagitmişolacakki,heyecanlıheyecanlı yurdunu, Gadyaçeski ilindeki çiftliğini anlatmaya başlamıştı.Annesiçiftliktekalıyormuş,öylearmutlar,öyle kavunlar,kabaklaryetiştirmişkiorada…Okadarlezzetli,o kadarlezzetlilahanaçorbasıyapılırmışki,tadınadoyumolmazmış!.. Ağzımızaçıkonlarıizliyorduk.Hepimizaynışeyidüşünüyorduk.Müdürüneşikulağımaeğilip,“Onlarıevlendirirsekmi,nedersiniz?”diyefısıldadı. NedensehepimizaynıandaBelikov’unbekârolduğunu hatırlamıştık.Birarkadaşımızınyaşantısındakiböyleönemlibirayrıntınınşimdiyedekdikkatimiziçekmemişolmasına şaşıyorduk.Acabakadınlarhakkındanedüşünüyordu?Bu önemlikonudakisorunlarınınasılçözümlüyordu?Busorularla daha önceleri hiç ilgilenmemiştik. Belki de, sıcak yaz günlerinde bile çizmeyle gezen, cibinliksiz uyuyamayan bu adamın, birini sevebileceğine olasılık vermiyorduk. Müdürüneşi,kulağımafısıldamayısürdürüyordu:“Kırkyaşınıgeçelihaylioluyor,kızdaotuzunda…Varenka’nınbuişehayırdiyeceğinisanmam.” Cansıkıntısındanneleryapılmazkitaşrada!Enaklahayalegelmeyeceksaçmalıklar,delilikler!Bencebudurum,ya538

Kabuğuna Sinmiş Adam

pılmasıgerekenşeylerinyapılmayıpdaboşşeylerleuğraşılmasındanilerigeliyor.İştebuavareliktenolacak,evlihalini düşünemediğimiz bir adamı evlendirmeyi koymuştuk aklımıza.Müdürün,müfettişinveötekiöğretmenlerineşleri,hayatın amacını görmüş, anlamış gibi birdenbire kendilerini bulmuşlardı.Birakşammüdürüneşi,tiyatrodabirlocakiralıyor.Birdenegörüyoruz,elindesüslüpüslübiryelpazeyle Varenkadasağyanındaoturmuyormu?Mutlumumutlu, gözleri pırıl pırıl… Yanında da Belikov süklüm püklüm… Evdenkerpetenlesökülüpalınmışgibibirhalivar.Birakşam yemeği verecek oluyorum, kadınlar Belikov ile Varenka’yı davetetmemkoşuluylarazıediyorlar.Anlayacağınız,kazan durmadankaynıyordu.SonundaVarenka’nınbuevliliğeseveseveatılacağıçıktıortaya.Kardeşiylearalarıpekiyideğildizaten.Hergünkavgagürültüvardıaralarında.Örnekmi istiyorsunuz?Buyurun:Birkeresindesokaktabağrışmışlardı.Evedönüyorlardı,öndeiriyarı,insanazmanıKovalenko, solelindebirpaketkitap,ötekindekocaman,budaklıbirsopa,kasketininaltındansaçlarıalnınadüşmüş,üzerindeyamalıbirgömlek,yürüyordu.Kollarıyinekitapdoluablası iki adım arkasından söylene söylene geliyordu: “O kitabı okumadınsen,Mihail!Yeminederimki,okumadın!”diyordu. Kovalenkoelindekisopayıparketaşlarınahırslavurarak, “Okudum!”diyebağırıyordu.“Kaçkeresöyleyeceğim,okudumişte!” “HeyAllahım!Niçinkızıyorsun,canım?Güzelgüzelkonuşamazmısınsen?” Kovalenko, bu kez daha da yüksek sesle bağırıyordu: “Okudumdiyorumsana!Kesartık!..” Evdedeaynıhırgürvardı.Birbiriniyerdururlardı.Böylebiryaşantıtabiikibıktırmışolmalıydıkızı.Kendievceğizi olsunisterdi.Yaşınıdahesabakatıyorolmalıydı.Böyledurumlarda insan evlenmek için adam seçmez, kim çıkarsa 539

Anton Pavloviç Çehov

karşısına,evlenirgider.EvleneceğierkekbirLatinceöğretmeni olsa bile… Hem, bizim kızlarımız için, evlenecekleri kimsedeğil,evlenmekönemlidir.Hernehalise,Varenka, Belikov’aaçıktanaçığaaşırıilgigösteriyordu. YaBelikov?BizlerinziyaretimizegeldiğigibiKovalenkolaradagidiyordu.Giripoturuyorvebirsözcüksöylemeden yineduvarlarıseyrediyordu.Osustukça,Varenkaya“Rüzgâresiyor”usöylüyor,yadalgındalgınonabakıyoryada birdenbirekahkahayıbasıyordu:“Ha,ha,ha!..” Aşkta,özellikleevlenmekonusundatelkininçokbüyük rolüvardır.Hepimiz–arkadaşlarvehanımlarımız–,artıkhayattaonuniçinyapılacaktekakıllıcaişinevlenmekolduğunaBelikov’uinandırmaya,ayartmayaçalışıyorduk.“Nikâh pekciddibiradımdır”–“Varenkagüzelveilginçbirkızdır” –“Öylebasitbirkimseolduğusanılmasınsakın,babasıkolbaşıydı”–“Hemçiftliğidevar”–“Sizeilgigösteren,içten olantekkızdır”gibibirsürüipesapagelmezsözleribüyük birciddiyetlesöyleyerekadamcağızınbaşınıdöndürdük.Ve sonundaevlenmesigerektiğinekendisideinanıroldu. İvanİvanıçarayagirdi: —Önceçizmeveşemsiyesiniattırsaydınızbari. —Uğraştık,amabaşaramadık.Varenka’nınbirresmini masasınınüstünekoymuştu.İkidebirbanageliyor,Varenka’dan, aile mutluluğundan, nikâhın ciddi bir adım olduğundan,Kovalenkolaragittiğindensözediyordu.Öteyandan,yaşantısınıhiçmihiçdeğiştirmemişti.Aksine,evlenme düşüncesi, kabuğunun daha da derinlerine çekilmesine yol açmıştı.Zayıflamış,rengiiyideniyiyeuçmuştu.Birkeresindecansızcansızgülümseyerek,“VarvaraSavvişna’danhoşlanıyorum,” demişti bana. “Her insanın bir yuva kurmak zorundaolduğunubiliyorum,ama…Herşeyokadarbirdenbireolduki…Çokdüşünmekgerek.” Bende,“Düşüneceknevar?”dedim.“Evlenin,olsunbitsin.” 540

Kabuğuna Sinmiş Adam

“Olmaz,evlenmeöylebasitbirşeydeğildir.İnsanönce, üzerinealmayahazırlandığıtümsorumlulukvezorunlulukları taşıyabileceğinden iyice emin olmalıdır… Sonra altındanbirçapanoğluçıkar.Çokkaygılandırıyorbenibu.Gecesabahlarakadaruyuyamıyorum.Niçingizleyeyim,korkuyorumişte.Kardeşininde,onundaöylegaripfikirlerivar ki,bizdençokbaşkatürlüdüşünüyorlar.Yaradılışıdaçok hareketli.Evlenirsin,birzamansonra,Allahsaklasın,tatsız birdurumçıkarortaya…Ozamandaayıklapirincintaşını…” Evlenmeönerisinibirtürlüyapamıyordu.Hergünerteliyorduniyetini.Kuşkusuz,budurummüdürüneşiyleöteki hanımlarısondereceüzüyordu.Sorumlulukvezorunluluklarıgözündebüyütüyor,amaöteyandanhergünVarenka iledolaşıyordu.Bununnormalolduğunu,durumununöyle davranmayıgerektirdiğinisanıyorolmalıydı.Ailemutluluğu üzerinekonuşmakiçinhemenhergünbizegeliyordu.Her şeyekarşın,hiçbeklenilmedikbüyükbirskandalpatlakvermeseydi, avarelik ve sıkıntıdan taşrada önayak olunan gereksizvesaçmaevliliklerdenbiridahabirleşmeilesonuçlanacaktı.Şunudasöyleyeyimki,Varenka’nınkardeşiKovalenko, ilk görüştükleri günden beri Belikov’dan nefret ediyordu.Onugörmeyebiledayanamıyordu. Omuzlarınıkaldırarak,“Birtürlüakılerdiremiyorum,” diyordu.“Herkesinişineburnunusokanbupisherife,iğrenç yüzünenasıldayanabiliyorsunuz?Böylebirkenttenasılyaşıyorsunuz,şaşıyorum.Havasıinsanıboğacakgibioluyor. Sözümonaöğretmensiniz.Negezer?..Kafalarınızıniçitın tın. Yasalara körü körüne bağlı, beyni küflenmiş bir polis memurundanfarkınızyok.Buböylegitmezcanım;sizingibiinsanlarlabiraradayaşayamam.HemenUkrayna’ya,çiftliğimedönüpıstakozavlar,köylüçocuklarınabirşeyleröğretmeyeçalışırımdahaiyi.Siziyalancıpeygamberinizlebaş başabırakacağım,nehalinizvarsagörün.” 541

Anton Pavloviç Çehov

Bazengözlerindenyaşgelenedekogürültülüsesinibir inceltipbirkalınlaştırarakkahkahaylagüler,sonrakollarını ikiyanaaçarak,“Bizimevedeniçingelirbilmem,”dediği olurdu.“Neistiyorbizden?Gelipoturuyor,duvarlarabakıp bakıpbirşeysöylemedençekipgidiyor.” Belikov’abiradbiletakmıştı:“Örümcek”diyorduona. Kuşkusuz,ablasıVarenka’nın“Örümcek”leevlenmeyehazırlandığınıhiçbirimizsöyleyemiyordukonatabii.Birkeresindemüdürüneşi,“ablasınınherkesçesevilenvesayılanBelikovgibiciddibirisiyleevlenmesininpekiyiolacağını”ima yoluylaçıtlatacakolduğundakaşlarınıçatmış,“Böyleşeylerebenkarışmam,”diyehomurdanmıştı.“Canıisterse,oiğrençheriflebileevlenebilir.Başkalarınınişineburnumusokmakâdetimdeğildir.” Bakınsonraneoldu.Yaramazöğrencininbiribirkarikatür çizmiş: Belikov ayağında çizmeleri, şemsiyesini açmış, pantolonununpaçalarınısıvamışgidiyor;kolundadaVarenka…Altındaşöylebiryazı:“Aşıkantropos.”Sizdekabul edersinizki,başarılıbirbuluş…Sonrasanatçınınbirkaçgecesabahlarakadarçalışmasıgerekti.Çünkükızveerkekliselerinin,papazokulununbütünöğretmenleri,memurlarbirertaneistemişlerdiaynıkarikatürden.Belikovbilebirtane almıştı.Karikatürünçokağırbiretkisiolmuştuüzerinde. Mayısın biri pazardı. Öğretmen ve öğrenciler okulun önündebuluşupyürüyerekkentdışındakikoruluğagidecektik.EvdenBelikov’labirlikteçıkmış,okuladoğruyürüyorduk.Yüzüyemyeşildi.Dudaklarıtitreyerek,“Nekötüinsanlarvar!”dedi. Nedense,acımıştımona.Okulayaklaşmıştıkki,birden negörsekbeğenirsiniz?Kovalenko,bisikletlegelmiyormu… Arkasından, alı al moru mor, yorgun, ama yine de neşeli, mutluablasıbaşkabirbisiklette,onayetişmeyeçalışırkenbir yandandabağırıyor:“Bizöndengidiyoruz!Havaokadar güzel,okadargüzelki!” 542

Kabuğuna Sinmiş Adam

Vebirdakikageçmedenikisidegözdenkayboldular.BizimBelikov’unyüzüyeşildenbeyazadönmüştü.Dilitutulmuştu sanki, durmuş, anlamsız anlamsız yüzüme bakıyordu…“Affedersinizama,”dedi,budanesi?“Yoksagözlerim miyanılttıbeni?Liseöğretmenlerininvekadınlarınbisiklete binmesiyakışıkalırmıhiç?” Bende,“Bundayakışıkalmayacaknevar?”dedim.“Binebiliyorlarsavesağlıklarıdaelveriyorsa,varsınistedikleri kadarbinsinler,bizene?” Benimbuumursamazlığımdahadaşaşırtmıştıonu:“Öylemi?”dedi.“Demeköyleha?” Çokbozulmuştu.Bizimlegelmektenvazgeçipevedöndü. Ertesi gün okulda hiç durmadan sinirli sinirli ellerini ovuşturuyor,zangırzangırtitriyordu.Sağlıkdurumununiyi olmadığıaçıktı.Veömründeilkkezdersleriyarıdabırakarakevinegitti.Öğleyemeğinibileyememişti.Akşamadoğru,dışarıdahavaoldukçasıcakolduğuhalde,sıkısıkıyagiyinip tıs tıs Kovalenkolara gitmiş. Varenka evde yokmuş, Kovalenko kaşlarını çatarak, soğuk bir tavırla içeri almış onu.Öğleuykusundanyenikalktığıiçinkeyfipekyerinde değilmiş:“Ricaederim,oturun,”demiş. Belikov on dakika hiç konuşmadan oturmuş ve sonra başlamış: “Üzüntülerimi size açmak için geldim.” demiş. “Canımçoksıkılıyor.İftiracıalçağınbiri,benimveikimize deçokyakınbirbayanıngülünçbirresminiyapmış.Şuna inanmanızı istiyorum ki, bunda benim hiçbir suçum yoktur…Böylebiralayayolaçabilecekenküçükbirdüşüncesiz hareketimolmamıştır.Tamtersine,daimasonderecedürüst veciddidavrandım.” Kovalenko,önünebakıyor,birşeysöylemiyormuş.Belikovsesinialçaltarakdevametmiş:“Sizebirşeydahasöylemekistiyorum.Uzunyıllardanberiöğretmenlikyapıyorum, siz ise daha yeni atıldınız mesleğe. Bir ağabey olarak sizi uyarmakgörevimdir.Bisikletebindiğinizigördüm.Oysabu, görevigençliğieğitmekolanbirkimseyeyakışmaz.” 543

Anton Pavloviç Çehov

Kovalenkobassesiylesormuş:“Niçin?” “Bununanlaşılamayacakneyanıvar,MihailSavviç?Düşünemiyor musunuz ki, öğretmenleri bisiklete binerse, öğrencilerebinecekbirşeykalmaz!Çocuklarbaşlarınınüzerinde mi yürüsünler? Yönetmelikte böyle bir izin olmadığına göre, binemezsiniz demektir. Dün görünce şaştım kaldım doğrusu!Ablanızıdaarkanızdanbaşkabirbisikletlesiziizlerkengörüncegözlerimeinanamadım.Birkızınyadakadınınbisikletebinmesinekorkunçşeydir!” “Asılistediğiniznedirsizin?Onusöyleyin.” “Sadecesiziuyarmakistiyorum,MihailSavviç,okadar. Gençsinizdaha,önünüzdeuzunbirçalışma,çabalamadönemivar.Çokçokdikkatliolmalısınız.Amasizöyletehlikeli hareketleryapıyorsunuzki!..Yamalıgömlekle,elinizdekitapladolaşıyorsunuzsokakta,şimdidebisikletçıktı.Yukarınınhaberiolursa…İstermisinizyani,öylebirşeyolsun?” Kovalenko yavaş yavaş kızmaya başlamış: “Benim de, ablamındabisikletebinmemizkimseyiilgilendirmez!”diye bağırmış.“Aileişlerineburnunusokacakolanlarıcehennemindibineyollarım.” Belikov’un yüzü bir anda bembeyaz kesilmiş. Kalkıp, “Banakarşıböyledavranırsanız,sizinlekonuşamamartık.” demiş. “Rica ederim yanımda üstlerimden bir daha böyle sözetmeyin.Büyüklerimizesaygılıolmakzorundasınız.” Kovalenko’nun tepesi atmış artık, öfkeli öfkeli bakmış karşısındakine:“Kimseyesaygısızlıkettiğimyok!Benirahat bırakın,lütfen.Sizingibidalkavukbirheriflekonuşamam ben.Üstelikiftiracılardandanefretederim.” Belikov,pabucunpahalıolduğunuanlamışvegitmekiçin aceleylehazırlanmayabaşlamış.Ömründeilkkezböylekaba sözler işitiyormuş. Odadan merdiven başına çıkarken, “Şimdiistediğinizgibikonuşabilirsiniz.”demiş.“Yalnızşunubilinki,konuşmamızıbirininduymuşolabileceğinihesabakatarak,yanlışanlamayameydanvermemekiçintartış544

Kabuğuna Sinmiş Adam

mamızın özetini müdür beye iletmek zorundayım. Bunu yapmamgerek.” “İletecek misin? Bas git, ilet, cehennemin dibine kadar yolunvar!” Kovalenko, artık kendinde değilmiş. Belikov’u ensesindenyakaladığıgibiitmiş.Beriki,çizmeleribasamaklardagürültüçıkaraçıkaramerdivendenaşağıyuvarlanmış.Merdivenhayliyüksekvedikti,amaBelikovdibekadarsağsalim varabilmiş.Ayağakalkmış,gözlüklerisağlammıöğrenmek içinburnununüstünüyoklamış.Tamomerdivenlerdenyuvarlanırken,girişkapısındanVarenka,yanındaikibayanla içerigirmiş.Üçüdedurmuş.Belikov’abakıyorlarmış.Onun içinasılacıolandabuolmuşişte.Keşkeikiayağıda,boynu da kırılaydı, kadınların gözünde küçük düşmeseydi. Şimdi buolayıkentteduymayankalmayacak,herkesonukonuşacaktı. Müdür bey duyacak, büyüklerin kulağına gidecek! Ah,birçapanoğluçıkmasaydıaltından!Oinsafsızöğrenci yenibirkarikatürçizecekvesonundaistifaetmesiniisteyeceklerdi… DoğrulduktansonratanıyabilmişonuVarenkavegülünç yüzüne,buruşburuşolmuşpaltosuna,çizmelerinebakarak, durumu kavrayamadan, Belikov’un yanlışlıkla düştüğünü sanarakkendinitutamamış,kahkahayıkoyvermiş:“Ha,ha, ha!..” Vebuşakrak“Ha,ha,ha”ileherşeybitti.Evlenmeişi de,Belikov’unyeryüzündekiyaşantısıda.Varenka’yıişitmiyorduartık,gözlerikararmıştı.EvedönünceilkişiVarenka’nınresminimasasınınüstündenalmakolmuş.Sonrayatmış…birdahadakalkmadı. Buolayüzerindenüçgüngeçmiştiki,birsabahAfanasiy çaldı bizim kapıyı. Beyinin çok hasta olduğunu söyledi ve doktor çağırsa, nasıl olur acaba diye sordu. Hemen Belikov’unyanınakoştum.Genecibinliğininaltındaydı.Yorganıçenesinekadarçekmiş,hiçkonuşmadanyatıyordu.Soru545

Anton Pavloviç Çehov

larımaevetvehayırdanbaşkayanıtvermiyordu.Afanasiy üzülmüşebenziyordu.Derinderinsoluyarakodadadolaşıyor,birşeyleryapmayaçabalıyordu.Votkafıçısıgibikeskin birvotkakokusuyayılıyorduondan. BiraysonraBelikovöldü.Cenazetöreninehepimiz,iki liseninvepapazokulununöğretmenlerikatıldık.Tabuttayatarkenyüzündecanayakın,hoş,hattaneşelibirifadevardı. Sanki,birdahahiççıkmayacağıkabuğunagirebildiğineseviniyordu.Evet,ülküsüneerişmiştiBelikov!Vebununonurunaymışgibi,cenazegünüyağmurlu,kötübirhavavardı, hepimizçizmeliveşemsiyeliydik.MezarlığakadarVarenka dagelmişti.Tabutçukuraindirilirkenacıacıağlıyordu.Ukraynalılarınyakahkahaattıklarınıyadaağladıklarını,ikisinin arasındaki ruhsal durumlarının pek bulunmadığını o günanladım. Doğrusunusöyleyeyim,Belikovgibilerinitoprağabırakmakinsanabirhafiflikveriyor.Mezarlıktandönerken,göreviniyerinegetirmişinsanlarınrahatlığıvardıiçimizde.Taçocukluğumuzdabüyüklerbizievdeyalnızbırakıpgittiklerindebahçeyekoşupsonsuzözgürlüğümüzüntadınıçıkardığımızdaduyduğumuzhafifliğebenzeyenburahatlığı,nedense hepimiziçimizdegizlemeye,yanımızdakilerefarkettirmemeyeçalışıyorduk.Ah,özgürlük,özgürlük,netatlısınsen!Bir parıltınbileruhlarakanattakmayayetiyor! Anlayacağınız,herkesevinemutludöndü.Nevarki,aradangünlergeçtiğihalde,yönetmelikyasaklarıyladolu,ama yinedeyeterinceözgüryaşantımızeskisigibisıkıntılı,sertve anlamsız devam ediyordu. Hiçbir şey değişmemişti. Belikov’utoprağavermiştik,amaonungibikabuğunaçekilmiş dahanicelerivardı.Buhepböylesürüpgidecek! İvanİvanıç, —Haklısınız–dedi. Vepiposunutüttürmeyedevametti. Burkin, 546

Kabuğuna Sinmiş Adam

—Böyleinsanlaryeryüzündenhiçbirzamaneksikolmayacak!.. Birazsonraliseöğretmenisamanlıktançıktı.Kısaboylu, şişman, dazlak kafalıydı. Sakalları hemen hemen göbeğine kadaruzanıyordu.Onunlabirlikteikiavcıköpeğideçıktı samanlıktan. Burkinyukarıbakarak, —Eymehtap–dedi,–mehtap! Geceyarısıolmuştu.Sağdaköyvebeşverstailerisigözüküyordu.Uzunköyyolu,derin,sessizbiruykuyadalmıştı. Nebirses,nedebirhareketvardı.Doğanınbudenlisessiz olabileceğineinanasıgelmiyorduinsanın.Mehtaplıbirgecede,ikiyanındaköyevleri,uyuyansöğütağaçları,otyığınlarıylagenişbirköyyolunuseyretmekkişininiçinebiryumuşaklıkverir.Gecenin,buyarıkaranlıktaişten,kaygıveüzüntüdenarınmışsessizliğiiçinde,canayakın,hüzünlü,hoşbir görünüşüvardır.Yıldızlarbilesevinçlibirduygululuklabakıyorgibidir.Artıkyeryüzündekötülükyoktur,herşeyyolundadırsanki. Solda,köyünbitimindensonra,taufkakadarsürenbir düzlükbaşlıyordu.Ayınışıttığıbubozkırdaçıtçıkmıyordu. — Haklısınız –dedi İvan İvanıç.– Kentteki boğucu, yaşantımız,karaladığımızbirsürügereksizkâğıt,oynadığımız briçdebirerkabukdeğilmi?Bütünömrümüzüişsizgüçsüzlerin,karaborsacıların,aptalların,avarekadınlarınarasında, saçma sapan şeyler dinlemekle geçirmemiz de birer kabuk değilmidir?Canınızısıkmazsamilginçbiröyküanlatabilirimsize. —İstemez,yatalımartık–dediBurkin,–hadiAllahrahatlıkversin. Birlikteiçerigiripsamanlarınüzerineuzandılar.İkiside üstleriniörtüpuyumayahazırlanıyorlardıki,birdendışarıdaayaksesleriduyuldu:“Tap,tap…”Yoldanbirisigeçiyordu.Yürürkenbirdenduruyor,aradanikidakikageçtik547

Anton Pavloviç Çehov

tensonrayeniden“tap,tap”larbaşlıyordu.Köpeklerhırlamayabaşladılar. Burkin: —Mavrageçiyor–dedi. Birazsonraayaksesleriduyulmazolmuştu.İvanİvanıç öteyanadönerkenhomurdandı: —Başkalarınınyalanlarınıdinlemekvebuyalanlarıyutmuşgöründüğüniçinseniaptalbellemelerinegözyummak, alçalmayısineyeçekmek,dürüst,özgürinsanlarınyanında olduğunu açık açık söyleyememek, üstelik yalan söylemek zorundakalmak,gülümsemek…Hayır,hayır,beşparabile değeriolmayanbirlokmaekmek,birsıcakköşe,birmevki içinçekilmezbütünbunlar.Böylebirdünyadayaşanmaz! Burkinyarıuykulubirsesle, –Başkabiroperayageçtiniz,dostum–dedi.Hadiuyuyalım. Birazsonraderinbiruykuyadalmıştı.İvanİvanıçuzun süre bir o yana bir bu yana döndü durdu, ofladı, pofladı. Kalkıpdışarıçıktı,kapınıneşiğineoturuppiposunuyaktı… 1898

548

Yeni Yazlık 1 Obruçanovoköyüneüçverstauzaklıktaçokbüyükbir köprüyapılıyordu.Irmağainendikyamacınyukarılarındakiköydenköprününkafeskafesiskeletigörünüyordu.Sisli havalarda da; köprünün ince demir direklerini, çevredeki tüm korulukları kırağının kapladığı durgun kış günlerinde deşiirdolu,hattafantastikbirgörünümüvardıköprünün. KöprününmühendisiKuçerovikitekerlekliyaylısıylayada kapalıarabasıylageçerdibazenköyden.Sağlamyapılı,geniş omuzlu,sakallı,gençbirerkekti.Yumuşak,buruşburuşbir şapkasıvardı.Bazıtatilgünleri,köprüdeçalışanbaldırıçıplaklargelirlerdi.Dilenirler,köylükadınlaratakılırlardı.Kimi zaman bir şey yürüttükleri de olurdu. Ama mühendis de, baldırıçıplaklardaseyrekgörünürlerdiköyde.Günlergenellikleköprüyapımıhiçyokmuşgibisessiz,sakingeçerdi.Yalnızcaakşamları,köprününyakınlarındaateşleryakıldığında rüzgârbaldırıçıplaklarınşarkılarınıgetirdiuzaktan.Bazen degündüzlerihüzündolubirsesduyulurdu:“Dan…dan… dan…” Bir gün, Mühendis Kuçerov’u görmeye karısı geldi. Irmakboyuda,küçükküçükköyleriyle,kiliseleriyle,hayvan sürüleriylegerçektennefisbirgörünümüolanyeşilvadide çokhoşunagitmişti.Kocasınaburadaküçükbiryeralıpyaz549

Anton Pavloviç Çehov

lıkbirevyaptırmasıiçinyalvarmayabaşladı.Kocasıyaptı karısınınisteğini.Yirmihektarlıkbiryersatınaldılar.OzamanadekObruçanovolularınsığırlarınınotladığı,oldukça yüksek,düzlükbiryerdetaraçalı,balkonlu,tepesindepazar günleribayrakdalgalanan,kuleli,ikikatlı,güzelbirevyaptırdılar.Üçaydaherşeyiyletamamlanmıştıev.Sonrabütün kışbüyükbüyükağaçlardiktilerheryanına.İlkbahargelip deçevredeherşeyyemyeşilolduğundayenimalikânedeiki yanıağaçlıyollarda,bahçedehazırdı.Beyazönlüklüikiişçi evin yakınında toprağı kazıyor, fıskıye suyu yükseklere atıyor,evindamınıngüneşvuranyüzügözkamaştırırcasına parlıyordu.Buranınbiradıbilevardıartık:Yeniyazlık. Mayısınsonlarındagüneşli,ılıkbirgünköyünnalbantı RodionPetrov’anallarınıdeğiştirmeyeikiatgetirdiler.Yeni yazlığınatlarıydıbunlar.Kargibibembeyaz,gösterişli,besiliydiler.İnsanışaşırtacakderecedebenziyorlardıbirbirine. Rodionatlarıtepedentırnağasüzerkenheyecanlı, —Kuğugibihayvanlar–dedi. AtlarabakmakiçinkarısıStepanida,çocukları,torunları hepçıkmışlardıevden.Köylülertoplandılaryavaşyavaş.BabaoğulLıçkovlar–ikisidedoğuştanköseydi–geldiler.Yüzlerişiş,başlarıaçıktı.Sonrasivri,uzunsakallı,uzunboylu ihtiyarKozovgeldibastonunadayanadayana.Kurnazbakışlıgözlerinidurmadankırpıyor,gizlibirşeybiliyormuşgibialaylıalaylıgülümsüyordu. —Yalnızcabeyazlıklarıvar,içlerikof–dedi.–Benimkileridesalyulaftarlasına,böyleyalızolurlar.Karasabanakoşulsunlar,kırbacınaltınagirsinlerbenozamangöreyimonları… Atlarıgetirenarabacıbirşeysöylemeden,küçümserbir tavırlabakıyorduona.Dahasonra,içerdeocağıyakarlarken arabacısigaraiçerekanlatmayabaşladı.Köylülerbirçokayrıntıöğrendilerondan.Efendilerizengindi.HanımıYelena İvanovnaevlenmedenönceMoskova’dayoklukiçindeyaşa550

Yeni Yazlık

mış,mürebbiyeliketmişti.İyiyürekli,merhametlibirkadındı,yoksullarayardımetmeyiseverdi.“Yenimalikânede,”diyeanlatıyorduarabacı,“birşeyekipbiçmeyecekler.Yalnızcayaşamıntadınıçıkarmak,temizhavaalmakiçinyaşayacaklarorada.”Arabacıherşeyianlattıktansonraatlarıalıp götürürken,büyükbirçocukkalabalığıizliyorduonu.Köpekler havlıyordu. Kozov arkasından bakarak alaylı alaylı gözkırpıyordu. —Bunlardatopraksahibiişte!–diyordu.–Evyaptırdılar,atlarıvar,amaTanrıbilirsoluklarıkokuyorduraçlıktan! Sözümonatopraksahibibunlar! Yenimalikânedende,beyazatlardanda,şişman,yakışıklı arabacıdan da nedense birdenbire nefret etmişti Kozov. Tekbaşınayaşayanbirduldu.Sıkıcıbiryaşamıvardı.(Bazenbarsakkurdu,bazenmidebozukluğudediğibirhastalık çalışmasınaengelolurdu.)Harkov’dabirpastanedeçalışan oğlununyolladığıparaylageçiniyordu.Sabaherkensaatlerden akşama dek ırmak boyunda ya da köyün içinde işsiz güçsüzdolaşırdurur,sözgelimi,birköylününarabayayüklediğibirkütüğügötürdüğünüyadaoltaylabalıkavladığını görürse,“Bukütükteişyok,çürümüşbu.”yada“Buhavadabalıkvurmazoltaya.”derdi.Kuraklıkta,karakışakadar yağmuryağmayacağını,yağmurlugünlerdede,buyağmurunhiçdinmeyeceğini,ekinleriçürüteceğini,herşeyimahvedeceğini,söylerdi.Böylesöylerken,birşeylerbiliyormuşgibi degözkırpardı. Gecelerirenkliışıklaryakıyorlardımalikânede,havaifişekleratıyorlardı.Obruçanovo’nunönündenkırmızıküçük fenerlerle süslü, yelkenli bir kayık geçiriyordu. Bir sabah mühendisinkarısıYelenaİvanovnaküçükkızıylabirlikte, dorubirçiftmidillikoşulu,sarıtekerlekli,kapalıbirarabaylaköyegeldi.İkisinin–anakızın–başındakenarlarıyanlardanaşağıkıvrılmış,genişkenarlı,hasırbirerşapkavardı. 551

Anton Pavloviç Çehov

Tarlalarıgübrelemezamanıydı.Uzunboylusıskaihtiyar Rodionbaşıaçık,yalınayak,yabasıomzunda,pis,biçimsiz arabasınınyanındadikiliyor,şaşkınşaşkınmidilerlebakıyordu. Ömründe hiç böyle küçük at görmediği yüzünden belliydi. Sağdansoldanfısıltılarduyuluyordu: —Kuçerov’unkarısıgeldi!Baksana,Kuçerov’unkarısı gelmiş! Yelenaİvanovna,içlerindenbiriniseçmeyeçalışıyormuş gibiinceliyorduevleri.Sonunda–pencerelerindensarısaçlı, kızılsaçlıbirsürüçocukbaşıuzanmış–enyoksulgörünümlüevinönündedurdurduatları.Şişko,yaşlıStepanida–Rodion’unkarısı–koşarakçıktıevden.Başörtüsüomzunakaydıakdüşmüşsaçlarından.Evinönündedurankapalıarabayabakıyordu.Güneşgözünegeldiğiiçin–körmüşgibi–yüzüburuşmuştu.Gülümsüyordu. Yelenaİvanovna,yaşlıkadınaüçrubleuzatırken, —Çocuklarınıziçin–dedi. Stepanidabirdenağlamayabaşladı.Yelenaİvanovna’nın önünde yerlere kadar eğildi. Rodion da geniş, kahverengi çıplak tepesini göstererek öne eğildi. Eğilirken yabasını az kaldıkarısınınböğrünesaplıyordu. Yelenaİvanovnamahcupoldu,evedöndü. 2 BabaoğulLıçkovlarçayırlarındaikiyükatıylabirmidilli,birdeAlgauztosunuyakaladılar.HayvanlarınalbantRodion’unoğlu,kızılsaçlıVolodyailebirlikteköyesürdüler. Muhtarıçağırdılar.Tanıklarıtoplayıp,çayırdakizararziyanıbelirlemekiçinyolaçıktılar. Kozovgözkırparak, —Güzel,hadi!–diyordu.–Hadigidelim!Şimdidebiraz mühendisbeykoşsunbizimpeşimizdebakalım.Hakhukuk diyebirşeyyoksankimemlekette.Çokgüzel!Bölgepolis komiserinideçağırıpbirtutanakyazdıralım!.. 552

Yeni Yazlık

Volodya, —Evet,tutanakyazdıralım!–diyeonayladı. Lıçkov’unoğlubağırıyordu: —Bununpeşinibırakmayacağım!–giderekyükseltiyordusesini.Buzorlamadan,sakalsızyüzüdahadahabirşişmiştisanki.–Fenaalıştılar!Sesiniçıkarmasan,tümçayırları berbatedecekler!Halkıezmekhakkınıverenolmadısizebeyim!Köylülerkölenizdeğilartık! Volodyayineledi: —Evet,köylülerköledeğilartık! Lıçkovcanısıkkın, —Köprüsüzpekâlâyaşayıpgidiyorduk–dedi.–Kimsedenköprüfalanistediğimizyoktu!Nemizegerekbizimköprü!İstemiyoruz! —Dinkardeşlerim!Bununpeşinibırakmakolmaz! Kozovgözkırptı, —Elbette,hadi!Gösterelimonadünyanınkaçbucakolduğunu!Bizdeinsanız!Bizimdetoprağımızvarartık! Köye geri döndüler. Yolda Lıçkov’un oğlu durmadan göğsünü yumrukluyor, bağırıp çağırıyordu. Volodya da onun sözlerini yineliyordu bağıra çağıra. Bu arada köyde cinstosunlaatlarınbaşınabüyükbirkalabalıktoplanmıştı. Tosunşaşkınadönmüş,alttanalttanbakıyorduçevresindekilere. Ama birden başını yere eğdi, arka ayaklarıyla çifte atarak zıplamaya başladı. Kozov korkuyla sallıyordu ona bastonunu.Herkeskahkahalarlagülüyordu.Sonrabiryere kapadılarhayvanları,beklemeyebaşladılar. Akşamüzerimühendiszararakarşılıkbeşrubleyolladı. İkiatilemidillivetosunda,onlarıdarağacınagötürüyorlarmışgibibaşlarıönde,suçlu,döndülereve. BabaoğulLıçkovlarilemuhtarveVolodyabeşrubleyi cebeindirdiktensonra,kayıklaırmağıgeçip,karşıyakadaki Kryakovoköyünde,meyhanedealdılarsoluğu.Uzunsüreyiyipiçtilerorada.Söylediklerişarkılar,gençLıçkov’unbağı553

Anton Pavloviç Çehov

rıpçağırmalarıduyuluyordubuyakadan.Köydenkadınlar bütüngeceuyuyamadılarmeraktan.Rodiondauyumadı. Yataktabiroyanabirbuyanadönerkengöğüsgeçirerek, —Hiçiyibirşeydeğil–diyordu.–Beykızacak,işinyoksaçeksonra…Üzdülerbeyi…Oh,hiçiyiyapmadılardoğrusu. Birgünköylüler–Rodiondavardıaralarında–köyünçayırına,otupaylaşmayairmişlerdi.Dönüştemühendislekarşılaştılar. Kırmızı basmadan bir gömlek vardı mühendisin üstünde.Çizmeleriuzunkonçluydu.Kocamandilinidışarı çıkarmışbiravköpeğigeliyorduarkasından. —Merhabalar,arkadaşlar!–dedi. Köylülerdurdular,şapkalarınıçıkardılar. —Hanidirkonuşmakistiyordumsizinle–diyesürdürdü konuşmasınımühendis.–Şunusöyleyecektimsizearkadaşlar.İlkbaharınbaşındanberihayvanlarınızhergünbahçeme de, koruluğuma da giriyorlar. Her şeyi berbat ettiler. Domuzlarınızçayırımınaltınınüstünügetirdiler.Bağdabirşey bırakmadılar. Koruda yeni diktirdiğim fidanların hepsini kırdılar.Sözdinletemiyoruzçobanlarınıza.Ricaediyorsun, ilerigerikonuşmayabaşlıyorlar.Hayvanlarınızhergünzararveriyorlarbana.Amaüzerindedurmuyorum,uğradığım zararziyanıistemiyorumsizden,polisegitmiyorum.Oysasiz atlarımla tosunumu kapatıp beş ruble aldınız. Doğrumu yaptığınız?Komşuluğayakışırmı?–Konuşurkensesisondereceyumuşak,inandırıcıydı;bakışındaöfkeyoktu.–Aklıbaşındainsanlarböyleşeyleryaparlarmı?Birhaftaöncesizinkilerden biri korumdan iki meşe kesti. Yeresnovo’ya gidiş yolumukazdınız.Orayagitmekiçinüçverstadolaşıyorum şimdi.Nedenherfırsattakötülüketmeyeçalışıyorsunuzbana? Söyleyin Tanrı aşkınıza, ne kötülüğüm dokundu size? Bende,karımdasizinledostolmaya,anlaşmayauğraşıyoruz.Elimizdengeldiğinceyardımediyoruzköylülere.Karım 554

Yeni Yazlık

çokiyiyürekli,içtenbirinsandır.Dünyadaençoksevdiği şey yardım etmektir. Sizlere, çocuklarınıza yararlı olmaya canatıyor.Oysasizleriyiliklerimizekötülüklekarşılıkveriyorsunuz. Doğru değil bu yaptığınız arkadaşlar. Düşünün busöylediklerimi.Ricaediyorum,düşünün.Bizinsancadavranıyoruz size, siz de öyle karşılık verin. Paranızı verdim ben… Dönüpyürüdümühendis.Köylülerbirsürekaldılarolduklarıyerde.Sonraşapkalarınıgiyipyürüdüler.Onasöylenenhersözüherzamangerektiğigibideğilde,işinegeldiği biçimdeanlayanRodionderinbirsolukaldıktansonra, — Borcumuzu ödememiz gerek –dedi.– Arkadaşlar, “borcunuzuparaolaraködeyin”diyor… Köyekadarkonuşmadanyürüdüler.Rodionevegelince duasını etti, çizmelerini çıkardı, sedire, karısının yanında oturdu.Stepanidaileevdeyalnızkenheryanyanaotururlar, sokakta hep yan yana yürür, her zaman birlikte yer, içer, uyurlardı. Yaşlandıkça birbirine sevgileri daha da güçleniyordu.Evlerininiçiçokdar,sıcaktı.Heryerde–yerlerdede, pencereiçlerindede,büyükRussobasınınüstündede–çocuklar vardı… Yaşının hayli geçmiş olmasına karşın, hâlâ doğuruyordu Stepanida. Öyle ki, çocukların hangilerinin Rodion’un, hangilerinin Volodya’nın olduğunu ayırmak güçtü. Volodya’nın karısı Lukerya –hiç de güzel olmayan, patlakgözlü,kargaburunlugençbirkadındıbu–teknede hamuryoğuruyordu.Volodyasobasınınüstündeoturmuş, ayaklarınıaşağıyasarkıtmıştı. Rodionbirazdinlendiktensonrakoltuklarınınaltını,dirseklerinikaşıyarak, —GelirkenNikitin’indarıtarlasınınyanındamühendisle karşılaştık… –diye başladı.– Küçük bir de köpek vardı yanında.Borcumuzuödememizgerekiyormuşona…Öyle diyor. Para olarak ödeyecekmişiz… Parayla ya da başka türlü,amaneolursaolsun,evbaşınaonkapiktoplamalıyız 555

Anton Pavloviç Çehov

köyden. İyice azıttık artık, kızdırıyoruz beyi. Acıyorum adamcağıza… Volodyahiçkimseyebakmadan. — Köprümüz olmadan da pekâlâ yaşayıp gidiyorduk –dedi,–köprümöprüistediğimizyokkimseden. —Hoppala!Devletmalıbuköprüoğlum. —Neolursaolsun,istemiyoruz. —Sanaistiyormusundiyesoranyok!Kendikendinegelingüveyolmabakalım! Volodyaalaylı,yineledibabasınınsözünü: —“Soranyok”muş…Biryeregidipgelmiyoruzkibiz.Ne yapacağızköprüyü?Gerektiğindekayıklageçiyoruzkarşıya. Avluyabakanpencerenincamınabirisitaktakdiyevurdu.Öylekuvvetlivurmuştuki,evzangırzangırsallanmıştı sanki. Lıçkov’unoğlununsesiduyuldu: —Volodyaevdemi?HeyVolodya,hadiçık,gidiyoruz! Volodyasobasınınüstündenyereatladı.Şapkasınıaramayakoyuldu. Rodionçekingen, —GitmeVolodya–dedi.–Onunlagitmeoğlum.Akılsızıntekisin.Küçükbirçocukgibisin.İyişeyleröğretmezler sanaonlar.Gitme! Stepanida, —Gitmeyavrum!–diyeyalvardı.–Belkimeyhaneyegötüreceklerseni. Gözlerinikırpıştırmayabaşlamıştı.Haağladıhaağlayacaktı, Volodyaalaylı, —Evet,“meyhaneye”gidiyorum…–dedi. Lukeryakocasınayiyecekmişgibibakarak, —Genesarhoşdöneceksindeğilmiitsoyu!–diyebağırdı.–Git,git,inşallahçatlarsınvotkadan,Tanrı’nıncezasıherif! 556

Yeni Yazlık

—Kessesinibe!–diyebağırdıVolodya. Lukerya sesli sesli ağlamaya başlamıştı. Bir yandan da hamurlueliylegözyaşlarınısiliyordu. —Busalağaaldınızdayaktınızbeni!Kimeneettiğivardı şu yetimin… Şeytan suratlı sarhoş… Geberip gitsen de kurtulsam! Volodyabirtokatpatlattıkarısınınkulaktozuna.Çıktı. 3 Yelenaİvanovnaileküçükkızıköyeyürüyerekgeldiler. Dolaşıyorlardıköyüniçinde.Pazarolduğuiçinköylükadınlar,kızlarparlakrenkligiysilerinigiymiş,dolaşmayaçıkmışlardı.EvinönündetaşlıktayanyanaoturanRodionileStepanida,Yelenaİvanovnaileküçükkızına,eskidostlarmışgibi selam verdiler, gülümsediler. Pencerelerden sayıları onu aşkınküçüklübüyüklüçocukbakıyordu.Yüzlerdeşaşkınlık,merakvardı.Fısıltılarduyuluyordu. —Kuçerov’unkarısıgelmiş!Kuçerov’unkarısı! Yelenaİvanovna, — Merhabalar! –dedi. Gelip Rodion ile Stepanida’nın yanındadurdu.Biransustuktansonraekledi: —E,nasılsınızbakalım? Rodionçabukçabukkonuşarak, —Geçinipgidiyoruzişte,Tanrı’yaşükürlerolsun–diye karşılıkverdi.–Yaşıyoruzişte. Stepanidagülümsedi. —Nasıloluruzbiz?Kendinizdegörüyorsunuzhanımım, gözümünbebeği,yoksulluk!..Ondörtcanvarevde,ikikişi kazanıpgetiriyor.Birinalbantlıkediyor,nallamasıiçinatgetiriyorlarona,amakömürüyok,kömüralacakparasıda. –GülümsediStepanida.–Büyükyoklukiçindeyizhanımım, çoksıkıntıçekiyoruz! Yelenaİvanovnamerdiveninbasamağınaoturdu.Kızını kucaklayıp derin düşüncelere daldı. Annesinin yüz anlatı557

Anton Pavloviç Çehov

mındanbirşeyleranlayanküçükkızınkafasınıniçindede birtakım tatsız düşünceler dolaşıyordu. Annesinin elinden aldığıdantellesüslüşemsiyeyleoynuyordudalgındalgın. Rodion, —Yoksulluk!–dedi.–Dertbirdeğilki…Elimizdengeleniyapmayaçalışıyoruz…Gördüğünüzgibi.Tanrıdayağmurvermiyor…Doğrusunuisterseniz,durumumuzkötü. Yelenaİvanovna, —Budünyadazorlukçekiyorsunuzama,ötekidünyada rahatedeceksiniz…–dedi. OnunnedediğinianlamadıRodion.Eliyleağzınıkapayıpöksürdüyalnızca.Stepanida, —Hanımım–dedi,–gözümhanımım,zenginötekidünyadadarahateder.Kiliseyemumalır,ayinyaptırır,yoksullarayardımeder,oysabirköylühangibiriniyapabilirbunların?Adamınhaççıkaracakzamanıyoktur.Karnınıdoyuracak bir lokma ekmek bulmak için göbeği çatlar. Öteki dünyadarahatedebilmekiçinyapabileceğibirşeyyokki… Yoksulluk yüzünden çok günaha da giriyoruz. Sıkıntıdan köpeklergibihırlaşıpduruyoruzhanımım.Ağzımızdaniyi birsözçıkmıyor.Neler,nekötüşeylersöylüyoruzbilemezsiniz!Budünyadada,ötekidünyadadarahatetmekyazılmamış bizim alnımıza. Tüm mutluluklar zenginlere verilmiş. Neşeliydi,ağıryaşamakoşullarındansözetmeyeeskiden beri alıştığı belliydi. Rodion da gülümsüyordu. Böylesine akıllı,hoşsohbetbirkarısıolduğuiçingururlanıyordu. Yelenaİvanovna, —Uzaktandavulunsesihoşgelir–dedi.–Kimdemişzenginlerinrahatolduğunu?Herkesinkendinegöredertlerivardır. İşte, kocamla ben yoksul sayılmayız. Her şeyimiz var. Peki ama, mutlu muyuz sanıyorsunuz? Çok gencim daha, amadörtçocuğumvar.Sıksıkhastaoluyorlar.Bendehastayım.Süreklidoktorlaragidipgeliyorum. 558

Yeni Yazlık

—Nedirhastalığın?–diyesorduRodion. —Kadınhastalığıişte.Geceleriuykugirmiyorgözüme. Başağrısıamanvermiyor.Şimdişuradaoturuyor,konuşuyorumya,başımöylefenaki…Üzerimdemüthişbirkırıklıkvar.Budurumdaolmaktansa,enağırbirişteçalışmaya razıyım.İçimdedebirhuzuryok.Çocuklarımiçin,kocam içinherankorkuyorum.Heraileninkendinegöreüzüntülerivardır.Bizdedevarelbette.Soylubirailedendeğilimbenden.Dedembasitbirköylüydü.BabamMoskova’dadükkânişletiyordu.Odasıradanbirinsandı.Amakocamınannesibabasıönemli,zenginkişilerdir.Oğullarınınbenimleevlenmesiniistemediler.Amakocamdinlemedionları.Buyüzdenhâlâaffetmemişlerdirbizi.Kocamıhuzursuzediyorbu, üzüyor, sinirlerini bozuyor. Annesini seviyor kocam. Hem çokseviyor.Benidehuzursuzediyorbudurum.İçimisızlatıyor. Rodion’un evinin avlusunda köylüler toplanmış, dinliyorlardı.Uzun,sivrisakalınıtitreterekKozovdagelmiş,durupdinlemeyebaşlamıştı.BabaoğulLıçkovlardagelmişlerdi.Yelenaİvanovnaanlatıyordu: —Kendiniyabancıhissettiğibiryerdemutluolamazinsan.İçinizdenherbirinizinkendinegöretuttuğubiryoluvardır.Çalışıyordur,çalışırkenneiçinçalıştığınıdabilir.Kocam köprümühendisidir,köprüyapar…Sözünkısası,herkesin kendiniyabancıhissetmediğibiryerivardır.Yabenim?Ben oradanorayadolaşırdururumhep.Tuttuğumbiryol,yaptığımbirşeyyoktur.Heryerdeyabancıhissederimkendimi. Bütünbunları,dışgörünüşebakıpdahükümvermeyesiniz diyeanlatıyorumsize.Birinsaniyi,pahalışeylergiyiniyorsa, varlıklıysa, bu onun yaşamından hoşnut olduğu anlamına gelmez. ArtıkgitmekiçinayağakalktıYelenaİvanovna.Kızının elinituttu. —Sizinburalarıçokseviyorum–dedi. 559

Anton Pavloviç Çehov

Gülümsedi. Bu cansız, çekingen gülümsemeden onun gerçektennedenligenç,nedenligüzelolduğunuanlamak çokkolaydı.Renksiz,zayıfbiryüzüvardı.Kaşlarıkoyu,saçlarıaçıksarıydı.Kızdaannesigibizayıf,sarışın,narinyapılıydı.İkisidelavantakokuyordu.Yelenaİvanovna, —Irmağınızda,ormanınızda,köyünüzde–diyesürdürdükonuşmasını.–Ömrününsonunadekburadayaşamakisterdim.Hemsanıyorum,iyileşirimdeburada.Yabancıhissetmezdim kendimi. Sizlere yardım etmeyi, yararlı olmayı, yakın olmayı çok, pek çok istiyorum. Eksiklerinizi biliyorum.Bilmediklerimidekalbim,duygularımsöylüyorbana. Hasta,zayıfbirkadınımben.Sanırım,yaşamımıistediğim gibi değiştirmek olanağı yoktur artık benim için. Ama çocuklarımvar.Onlarınkendilerinisizeyakınhissetmeleri,sizi sevmeleri için elimden geleni yapacağım. Yaşamlarının kendilerinindeğil,sizinolduğunuanlatacağımonlara.Yalnızbirdileğimvarsizden:Yalvarırımgüveninbize,dostolun bizimle.Kocamtemizyürekli,iyibirinsandır.Üzmeyinonu. Sinirlerinibozmayın.Enküçükbirşeyebilesondereceduyarlıdır. Oysa sözgelimi, dün hayvanlarınız bahçemize girmiş,sizinkilerdenbiridearılığımızınçitinikırmış.Bizekarşı bututumunuzkocamıumutsuzluğadüşürüyor… Yelenaİvanovnaellerinigöğsününüstünebastırıpyalvarmaklıbirseslesürdürdükonuşmasını: —Ricaediyorum,iyibirerkomşugibidavranınbize.Barışiçinde,güzelgüzelgeçinipgidelim!Enkötübarışınbileen iyiçatışmadaniyiolduğunusöylerler.İnsanevdeğil,komşu alır.Genesöylüyorum,kocamtemizyürekli,iyibirinsandır. İşleryolundagider,iyigeçinirsek,sözveriyorum,gücümüzünyettiğiherşeyiyapacağızsiziniçin.Yollarınızıonaracağız,çocuklarınızabirokulyaptıracağız.Sözveriyorum. Kozovgözkırparak, —Birisiyelkenlerisuyaindirdi–dedi. Kahkahaylagülenleroldu.Volodyacanısıkkın, 560

Yeni Yazlık

—Okulfalanistediğimizyokbizim…–diyesöylendi.– Çocuklarımız Petrovskoye köyünün okuluna gidiyorlar. Varsınorayagitsinlergene.Kimsedenbirşeyistemiyoruz. Yelenaİvanovna’nıniçinituhafbirkorkudoldurdubirden.Yüzübembeyazoldu,küçüldü,pisbirşeyleonadokunmuşlargibibüzüldü.Birsözcüksöylemdenyürüdü.Arkasınabakmadan,giderekçabuklaştırıyorduadımlarını. Rodionarkasındanyürüdü. — Hanımefendi! Hanımefendi, bir dakika dur, bak ne diyeceğimsana… Başıaçık,Yelenaİvanovna’nınpeşisırayürüyor,sadaka istiyormuşgibialçaksesleyalvarıyordu. —Hanımefendi!Birdakikadur,baknediyeceğim. Köyün dışına çıktılar. Yelena İvanovna yaşlı bir üvez ağacınıngölgesinde,birköylününarabasınınyanındadurdu.Rodion, — Üzülme olanlara hanımefendi, hoş karşıla! –dedi.– Sabret.İkiyılsıkdişini.Buradakalırdasabredersenherşey geçer.Köylümüziyidir,yumuşakbaşlıdır…İnanbana,zarar gelmez insana bizim köylümüzden. Kozov’a da, Lıçkovlara’dabakma,heleVolodya’yahiçbakma.Aptalıntekidirbenimoğlum.Kimnederse,onainanır.Gerikalanlarakıllıusluinsanlardırzaten.Birşeydedikleriyok…Doğrusunuistersen,bazılarıiçindengelenlerisöylemek,anlayacağın,öneçıkıpbirikisözetmekisteristemesineya,beceremez…Ruh da,vicdandavardıronlarda.Amadilyoktur.Sengücenme hanımım,sabret…Köylükyerböyledir! Yelenaİvanovnadurgunakangenişırmağabakıyor,bir şeylerdüşünüyordu.Gözyaşlarıyuvarlanıyorduyanaklarındanaşağı.Rodion’udaduygulandırmıştıbugözyaşları.Ha ağladı,haağlayacaktı. —İyibirinsansınsen…–diyemırıldandı.–İkiyılcıksabret.Okuldayaptırabilirsiniz,yollarıdaonarabilirsiniz,ama aceleetmemekgerek…İstersenbirörnekdevereyimsana. Şutepeciğebuğdayekmekniyetindeysen,önceçeriniçöpü561

Anton Pavloviç Çehov

nü,taşlarınıtemizlemelisin.Sonrakazacaksın,ekeceksin… Köylüleredeöyledavranmangerekiyorişte…Yolagetirinceyekadaruğraşacaksın. BuaradaRodion’unevininönündekikalabalıküvezağacınadoğruyürümeyebaşlamıştı.Hepbirağızdanşarkısöylüyorlardı.Biriarmonikaçalıyordu.Giderekyaklaşıyorlardı. Korkudan titremeye başlayan küçük kız, yüzü bembeyaz,annesinesokularak, —Gidelimburadananneciğim–dedi.–Gidelimanneciğim! —Nereyegidelimyavrum? —Moskova’ya…Gidelimanneciğim! Ağlamayabaşlamıştıküçükkız.Rodionnesöyleyeceğini, ne yapacağını şaşırmış, alnı boncuk boncuk terlemişti. Cebindençavdarekmeğikırıntısıiçinde,eğribüğrü,yarımay biçiminde,küçükbirsalatalıkçıkardı.Salatalığıkızıneline tutuşturmaya çalışıyordu. Bir yandan da kaşlarını çatmış, soğuk, —Hadi,hadi,alşunu…–diyemırıldanıyordu.–Alhadi, alşusalatalığı,yersin…Ağlamakyakışmazsana,annendöversenisonra,ağlama…Babankızar…Hadi,hadi… Yelenaİvanovnakızınınelindentutupyürüdü,Rodion da peşlerinden geliyordu. Onlara tatlı, inandırıcı bir şeyler söylemekistediğibelliydi.Amaanakızınkendidüşünceleriyle,kendiacılarıylabaşbaşaolduklarını,onufarketmediklerini anlayınca durdu. Güneşten, elini gözlerine siper edip,onlarkendikorularınadalıpgözdenkayboluncayadek uzunuzunbaktıarkalarından. 4 Mühendisgözlegörülecekderecedesinirli,titizolmuştu. Enküçük,önemsizbirolaydabilebirhırsızlıktan,kötüniyettenkuşkulanıyordu.Avlukapılarıgündüzleribilekapalıydı.Geceleriyse,bahçedeikibekçidolaşıyordu.Gündelikçi 562

Yeni Yazlık

olarakObruçanovo’dankimseyialmıyorlardıartık.Aksigibitamosıralar(köylülerdenmi,köprüyapımındaçalışan baldırıçıplaklardanmıolduğubilinmeyen)biriyükarabasınınyenitekerleklerinialmış,yerineeskilerinitakmıştı.Çok geçmedenikigemlebirkerpetençalındı.Köydebilesöylenmeyebaşlamışlardı.Lıçkovlarınevinde,Volodya’nınevinde araştırmayapılmasınıngerektiğinisöylüyorlardı.İşteogünlerdegemlerlekerpetenimühendisinbahçeduvarınındibindebuldular:Birisiatmıştıonlarıoraya. Birgüntoplucaormandandönüyorlardıköylüler.Yolda mühendislekarşılaştılargene.Mühendisonlarıgörüncedurdu,selamvermeden,öfkeliöfkelibirbirine,birötekinebakarak, — Benim korumdan, bahçenin yakınlarından mantar toplamamanızı,onlarıkarımlaçocuklarımabırakmanızıricaetmiştim…–diyebaşladı,–amakızlarınızhandiyseşafak sökersökmezgeliyorlar,silipsüpürüyorlarmantarları.Söylüyoruz aldırmıyorsunuz, rica ediyoruz aldırmıyorsunuz… Görüyorumkisöylemek,ricaetmek,iyilikleanlatmayaçalışmakyaramıyorsize. ÖfkelibakışınıRodion’adikipsürdürdükonuşmasını: —Karımdabendeinsanyerinekoyduksizi,kendimizdenaşağıgörmedik,amasiznasılkarşılıkverdiniz?Eh,ben denelersöylüyorum!Galibasonundaküçükgörmeyebaşlayacağızsizi.Yapacakbaşkabirşeykalmıyorçünkü. Mühendisdahakırıcıolmamakiçinkendinizorlayarak öfkesinituttu,dönüpyürüdü. EvegelincekimseyebirşeysöylemediRodion.Çizmeleriniçıkarıpsedire,karısınınyanınaoturdu.Birazdinlendiktensonra, —Evet…–diyebaşladı.–GelirkenBayKuçerovilekarşılaştık…Evet…Sabaherkenkızlarmantartoplamayagidiyorlarmış oraya. Görmüş onları… “Karıma, çocuklarıma nedenhiçmantargetirmiyorlar.”dedi…Sonrabanabakarak,“Karımlabenküçükgöreceğizseni.”diyeekledi.Ayak563

Anton Pavloviç Çehov

larınakapanmakistedim,amakorktum…Tanrıdertyüzü göstermesinona…Tanrıhepsinesağlıkversin… Stepanida haç çıkardı, göğüs geçirdi. Rodion sürdürüyordukonuşmasını: —Karıkoca,ikisideçokiyi,çokcandaninsanlardoğrusu…Herkesinyanındasöyledi“küçükgöreceğiz”diye…Bu ihtiyarlık günlerimizde… Hem bu bir şey değil daha… Ölünceyekadarduacılarıolurdumeğer…HeyTanrım,sen uzuneyleömürlerini… OndörteylülkilisebayramındababaoğulLıçkovlardaha sabahtan karşı yakaya geçmiş, akşamüzeri sarhoş dönmüşlerdi.Köydekâhşarkılarsöyleyerek,kâhkabasabaküfürlerederekuzunsüredolaşmışlar,sonundakavgaetmiş, birbirinden yakınmak için mühendise gitmişlerdi. Elinde uzunbirkavakdalıylababaLıçkovgirdiönceavluya.Kararsızbiryürüyüşlegeldi,durdu,şapkasınıçıkardı.Mühendistaraçadaoturmuş,ailesiylebirlikteçayiçiyordu. Lıçkov’ugörünce, —Neistiyorsun?–diyebağırdı. Lıçkovağlıyarakağlayarakanlatmayabaşladı: —Ekselansları,beyim…Büyüklüğünüzügösterin,kurtarınbeni…Bıktımşuçocuktan…Yedibitirdibeni,dövüyor,ekselansları… BuaradaoğulLıçkovgirdiavluya.Başıaçıktı.Onunda elindebirsopavardı.Gelipbabasınınyanındadurdu.Sarhoş,anlamsızbakışınıtaraçayadikti.Mühendis, —Aranızdakikavgabeniilgilendirmez–dedi.–Muhtara yadaköypolisinegidin. BabaLıçkovhıçkırahıçkıraağlamayabaşladı. —Heryerebaşvurdum…Dilekçeverdim…–dedi.–Başvuracakbaşkabiryerkalmadıartık.Demeköldürebilirbenişimdi,öylemi?Babasınıöldürebilirha?Babasını? Elindekisopayıkaldırıpoğlununkafasınaindirdi.Beriki dekaldırdısopasını,ihtiyarınçıplakkafasınaindirdi.Öyle 564

Yeni Yazlık

ki,sopazıplamıştı…BabaLıçkovbiransallanmadıbile.Sopayı bir kez daha indirdi oğlunun kafasına. İkisi karşılıklı durmuş,ellerindekisopalarıbirbirininkafasınaindiriyorlardı.Kavgadançokbiroyunabenziyordubu.Avlukapısında da kadınlı erkekli köylüler toplanmış, hiç ses çıkarmadan içerdeolupbitenleriizliyorlardı.Hepsininyüzüpekciddiydi.Mühendisinbayramınıkutlamayagelmişlerdi.AmaavludaLıçkovlarıgörünceüzülmüş,içerigirmemişlerdi. ErtesigünçocuklarınıalıpMoskova’yagittiYelenaİvanovna.Mühendisindemalikânesinisatılığaçıkardığısöyleniyordu… Köylüleringözüköprüyeçoktandıralışmıştı.Irmağınburasını köprüsüz göz önüne getirmeleri güçtü şimdi. Köprü yapımındankalmamolozyığınıçimenlekaplanalıhaylioluyor.Baldırıçıplaklarıunuttular,“dan,dan,dan…”sesinin yerine,şimdihemenhersaatgeçentreningürültüsüduyuluyor. Yeni yazlık satılalı çok oluyor. Bir memur aldı orayı. Bayramları ailesiyle birlikte geliyor, taraçada çay içiyorlar. Sonrakentedönüyorlar.Şapkasındabirkokartvarmemurun.Konuşurken,çokbüyükbirmemurmuşgibiöksürüyor ikidebir–oysasekizinciderecedenbirmemurdur–köylülerinöneeğilerekverdikleriselamlarıalmıyorbile. Obruçanovo’daherkesyaşlandıartık.Kozovöldü.Rodion’unevindeçocuklarşimdidahaçok.Volodya’nınuzun, kızılbirsakalıvardı.Eskidenolduğugibiyoksullargene. İlkbaharınbaşlarıolduğuiçinistasyonunyanındahızarlaodunkesiyorlarObruçanovolular.Şimdiişipaydosetmiş, ağırağırköyedönüyorlar.Uzunhızarlarıyaylanıyoromuzlarında. Güneşte ayna gibi parlıyorlar hızarlar. Irmak boyunda çalılıkta bülbüller ötüyor. Çayır kuşları cıvıldaşıyor yükseklerde.Yeniyazlıksessiz.Kimsecikleryokorada.Yalnızca altın güvercinler –güneş altın gibi parlatıyor onları– uçuşuyorlarevinüstünde.Köylüler–Rodionda,babaoğul 565

Anton Pavloviç Çehov

Lıçkovlarda,Volodyada–beyazatları,küçükmidileri,havaifişekleri,renklifenerlerlesüslükayığıanımsıyorlaroyanabaktıkça.Mühendisinkarısınınnegüzel,neşıkbirkadın olduğunu,sıksıkköyegeldiğini,onlarlanegüzelkonuştuğunuanımsıyorlar.Bütünbunlarhiçolmamıştısanki.Birdüş yadabirmasaldısankihepsi. Yorgunargındönüyorlarköye,düşünüyorlar… Köylerindeherkesiniyi,aklıbaşında,Tanrı’dankorkan insanlarolduğunu;Yelenaİvanovna’nındaçokiyiyürekli, merhametli,alçakgönüllüolduğunu,onabakarkeniçlerinin sızladığınıdüşünüyorlar.Pekiöyleyseniçingeçinememişler, düşmangibiayrılmışlardı?Enönemliolanıgörmeleriniengelleyen;onlarayalnızcazararziyanları,gemleri,kerpetenleri,bütünbuönemsizşeyleri–şimdianımsadıkçanedenlideğersizolduğunugördüklerişeyleri–gösterenbudumanneyinnesiydi?Yenibeyleiyigeçiniyorlardıdamühendislenedengeçinememişlerdir? Kendikendilerinesorduklarıbusorularaneyanıtvereceklerinibilemiyorhiçbiri,yalnızcaVolodyabirşeylermırıldanıyorkendikendinearadabir. —Nediyorsun?–diyesoruyorRodion. Volodyaüzgün, — Köprümüz olmadan da yaşayıp gidiyorduk… –diyor.–Kimsedenköprüfalanistediğimizyoktu…gereğiyok bizeköprünün. Hiçkimsekarşılıkvermiyorona.Başlarıönlerinde,konuşmadanyürüyorlar. 1899

566

Görevde Sorguyargıcıilebucakhekimibirolayınsoruşturmasını yapmakiçinkızaklaSırnyaköyünegidiyorlardı.Yoldakar fırtınasına yakalandılar. Birkaç kez yolu kaybettiler. Köye ancakistediklerigibiöğleyindeğilde,akşamüzerivarabildiler.Geceyigeçirecekleriköykonukevininönündedurdukızakları.İşintuhafı,ceset,üçgünönceSırnya’yagelipkonukevineyerleştikten,kendinesemavergetirmelerisöyledikten sonra, hiç beklenmedik bir anda tabancayla canına kıyan bölgesigortamemuruLesnitski’nincesedideoradaydı.Bölgesigortamemurununböylegaripbirbiçimde,yiyeceklerini masanınüzerineyaydıktansonrasemaverinbaşındacanına kıymasıçokkimseninburadabircinayettenkuşkulanmasınanedenolmuş,araştırmagerekligörülmüştü. Doktor ile sorgu yargıcı holde ayaklarını yere vurarak üzerlerindekikarlarıtemizliyorlardı.Köybekçisiihtiyarİlya Loşadin yanlarına ayakta duruyor, teneke kandille onlara ışıktutuyordu.Keskinbirgazkokusuvardıholde. —Senkimsin?–diyesordudoktor. Köybekçisi, —Koybehçisi…–diyekarşılıkverdi. Postanedede“koybehçisi”diyeimzaatardı. —Tanıklarnerede? 567

Anton Pavloviç Çehov

—Çayiçmeyegittilergalibaefendim. Sağdatemizbirodavardı:“Konuk”yadabaşkabirdeyişle“bey”odasıydı.Soldakiodaköylülerindi.Çokbüyük birsobaileranzalarvardıodada.Doktorilesorguyargıcı, arkalarında–kandilibaşınınüstündetutan–köybekçisi,konukodasınagirdiler.Tammasanınayaklarıdibinde,yerde, beyazbirçarşaflaörtülmüşcesetboyluboyuncayatıyordu. Kandilin zayıf ışığında beyaz çarşaftan başka, bir çift yeni lastikçizmedeaçıkseçikgörünüyordu.Buodadaherşeyde –kararmışduvarlardada,busessizliktede,cesedintaşlaşmışlığındada–soğuk,insanadehşetverenbirşeyvardı.Masanın üzerinde, çoktan soğumuş semaver ile küçük paketler (içlerindeyiyecekolsagerek)duruyordu.Doktor, —Köykonukevindekendinivurmakkadardasaçmabir şeyolmaz!–dedi.–Şakağınabirkurşunsıkmakmıistiyorsun,bunukendievindeyadabirsamanlıktafalanyapbe adam. Yoldan geldiği gibi –başında şapkası, sırtında kürkü, ayağındamüflonluçizmeleri–tahtakanepeyeçöktü.Yolarkadaşı sorgu yargıcı da karşısına oturmuştu. Doktor, canı sıkkın,sürdürdükonuşmasını. —Buçeşitmanyaklarçokbenciloluyorlar…Böylebir adam sizinle aynı odada yatıyorsa, okuduğu gazeteyi siz uyurken mahsus hışırdatır. Sizinle akşam yemeği yerken, sizdenhiççekinmedenkavgaederkarısıyla,tabancaylacanınakıymakesmişseaklına,herkesibirazdahaçokeziyete sokmak için gidip bir köyde, konukevinde yapar bu işi. Böyleinsanlarherdurumdayalnızcakendilerinidüşünürler.Başkalarıumurlarındadeğildir!Yaşlıların“sinirbozan çağımızdan”öylesinenefretetmelerininasılnedenibudur işte. Sorguyargıcıesneyerek. —Yaşlılarnedennefretetmezlerki!–dedi.–Onlarasiz eskiintiharolaylarıylaşimdikilerarasındakifarkıgösterin, 568

Görevde

yeter.Eskiden,dürüstdenilenbirinsandevletparasınıyediğiiçinkıyardıcanına,oysaşimdidünyadanbıktıklarıiçin, can sıkıntısından öldürüyorlar kendilerini insanlar… Bundaniyisicansağlığı… — Dünyadan bıktıkları için, can sıkıntısından… Ama hak verin ki, köy konukevinde kendilerini vurmasalar da olurdupekâlâ. Köybekçisikarıştısöze: — Aman ne sıkıntısı oldu bize efendim, ne üzüldük… Tambircezavallahi.Köylüçokhuzursuzekselansları.Üç gecedirkimseuyumuyor.Çocuklarağlaşıpduruyorlar.İneklerisağmakgerek,amakadınlarahırlarainmiyorlar,korkuyorlar…Kendiniöldürenbeyinkaranlıktakarşılarınaçıkacağınısanıyorlar.Kadınkısmıtabii,saçıuzunaklıkısaolur, amagörünkiefendim,bazıerkeklerdekorkuyorlar.Hava karardıktansonrakonukevininönündenyalnızgeçemiyorlar.Beşonkişibirarayagelipöylegeçiyorlar.Dahasıtanıklarda… DoktorStarçenko–siyahsakallı,gözlüklü,ortayaşlıbir erkekti–ileSorguYargıcıLıjin–sarışındı,pekgençtidaha, okulubitirelionyıloluyordu.Devletmemurundançokbir öğrenciye benziyordu– evet, Doktor Starçenko ile Sorgu YargıcıLıjinkonuşmadanoturuyorlardı.İkisidederindüşünceleredalmıştı.Geçkaldıklarıiçincanlarısıkkındı.Şimdisabahakadarbeklemeleri,geceyiburadageçirmelerigerekiyordu. Oysa saat altıydı daha. Uzun bir akşam, sonra uzun,karanlıkbirgecevardıönlerinde.Cansıkıntısı,rahatsızyataklar,tahtakuruları,sabahındondurucuyuayazıbekliyorduonları.Sobanınborusunda,tavanarasındauğuldayanrüzgârınsesinekulakvererek,ikisidebuyaşamın,bir zamanlarkendileriiçindiledikleri,hayalettikleriyaşamdan nedenliuzakolduğunu;kendilerinin,şimdikentte,ışıklısokaklardahavanınkötülüğünüfarketmedendolaşanyada tiyatrolardatoplanan,sıcakodalarındakitapokuyanarka569

Anton Pavloviç Çehov

daşlarından,akranlarındannedenliuzakolduklarınıdüşünüyorlardı.Oh!ŞuandaNevskiBulvarı’ndayadaMoskova’daPterevko’daşöylebirkezgidipgelmek,doğrudürüst birşarkıdinlemek,birlokantadabirikisaatçikoturmakiçin nelervermezlerdi… “U–u–u!”Rüzgâruluyordutavanarasında.Dışarıdabir şey –köy evinin tabelası olsa gerek– öfkeli çarpıyordu. “U–u–u–u!” Starçenkoayağakalkarken, — Siz nasıl isterseniz öyle yapın, ben burada kalmam –dedi.– Saat altı daha, çok erken. Bir yere gideceğim. von Taunits’ineviyakındırburaya.Sırnya’danüçverstaçeker. Orayagidiyorum.Geceyioradageçireceğim.Bekçi,koşşöylekızağınsürücüsüne,atlarıçözmesin…–Lıjin’edöndügene–Sizneyapıyorsunuz? —Bilmiyorum.Belkiyataruyurum. Doktor, kürkünün önünü güzelce kapayıp çıktı. Onun dışarıda sürücüyle konuştuğu, üşümüş atların çıngıraklarınınsesiduyuldu.Gittikızak. Köybekçisi, — Burada yatamazsın beyim –dedi,– öteki odaya geç. Temizdeğildirorasıya,birgecedenbirşeyçıkmaz.Şimdigiderbirsemaverhazırlatırımsana.Yatağınaltınabolbolkuruotkoyarım,rahatuyursun. Biraz sonra öteki odada masada oturmuş çay içiyordu sorguyargıcı.KöybekçisiLoşadinkapınınyanındaayakta duruyor,birşeyleranlatıyordu.Kısaboylu,sonderecezayıf, kamburuçıkmış,altmışbeş,yetmişyaşlarındaaksaçlıbirihtiyardı.İçtenbirgülümsemevardıyüzünde.Gözleriyaşarıyorduikidebir.Ağzındaakideşekerivarmışgibidudaklarınışıpırdatıyordu.Kısabirkürkvardısırtında.Çizmelerinin içi keçe kaplıydı. Bastonunu da hiç bırakmıyordu elinden. Sorguyargıcınıngençliğineacıdığıbelliydi.Belkidebunun için“sen”diyorduona. 570

Görevde

—MuhtarFyodorMakarıç,bölgepoliskomiseriyada sorguyargıcıgelirgelmezkendisinehabervermemibuyurmuştu–dedi.–Gideyimbenöyleyse…Buradandörtversta ötedeoturuyormuhtar.Buhavada,bukardaazyoldeğil… İstediğinkadarçabukgit,geceyarısındanöncevaramazsın oraya.Şurüzgâra,fırtınayabaksana. Lıjin, —Muhtargereklideğilbana–dedi.–Onunyapacağıbir şeyyok. İhtiyarailgiylebaktıbirsüre,sonrasordu: —Söylesenededeciğim,kaçyıldırköybekçiliğiyapıyorsun? —Kaçyılmı?Otuzyıloldu.Köylülerköleliktenkurtulduğundabeşyılboşgezdim.Sonrabekçioldum.Var,gerisini sen hesap et. O gün bugündür gece gündüz dolaşırım. Köylülerbayramederler,benimbayramımseyranımyoktu. Dolaşırdururum.Kutsalhaftagelir,kiliselerdeçanlarçalar, İsadirilir,amabenimçantamsırtımdadırhep.Birbölgemaliyesine,birpostaneye,birbölgepoliskomiserininevine,bir bucakbaşkanına,birvergimemuruna,birmuhtara,birbeylere,birköylülerekoşarım.Anlayacağın,OrtodoksherHıristiyanabenhizmetederim.Paketleri,bildirileri,makbuzları, mektupları, beyannameleri, her türlü yazıyı ben getirip götürürüm.Sanabirşeysöyleyeyimmi,benimgüzelbeyim, ekselansım,şimdibirtakımrakamlaryazılanbeyannameler çıktı–sarısıdavar,beyazıda,kırmızısıda–herbey,hanımefendiyadazenginköylü,nekadaryerektiğininekadarekin kaldırdığını,kaçpudarpasıolduğunu,samanlığındanekadar samanı bulunduğunu, anlayacağın, daha bir sürü şeyi yıldaonkezyazmakzorundadırbukâğıtlara.Canınneisterse,onuyazarsıntabii.Dostlaralışveriştegörsün.Amabenim tabanlarım patlar. Önce dağıt kâğıtları, sonra tek tek topla.Açıksöylemekgerekirse,beyingözünükorkutmanın biryararıolmayacağınıkendindebilirsin.Boşaküreksalla571

Anton Pavloviç Çehov

maktırbizimkisi,kendikendimizegelingüveyolmak…İşte sendekalktın,buralarakadargeldinbukıştakıyametteekselansları,çünkügörünüşükurtarmakiçingereklidirbu… Aslındayapacağınbirşeyyok.Otuzyıldırgörünüşükurtarmak için dolaşıp duruyorum. Yazın güçlük çekmiyorum pek,havasıcak,yollarkuruoluyor.Amakışınyadasonbahardazoroluyor.Bazenbelimekadarsuyabatıyorum,donuyorumsoğuktan.Birkeresindedeormandakötüinsanlar yolumukesti,başımavurupçantamıaldılar.Mahkemeyebileverildim… —Nedenmahkemeyeverdilerseni? —Dolandırıcılıktan. —Nedolandırıcılığından? — Nasıl anlatsam, Bölge Yazıcısı Hrisanf Grigoryev başkasının tarlalarını satmıştı müteahhide. Anlayacağın, dolandırmıştıonu.Bendekarışmıştımbuişe.Votkaalmayameyhaneyeyollamışlardıbeni.Aslınıisterseniz,yazıcıaldığıparadankoklatmadıbana.Birbardakvotkabileısmarlamadıbana.Amayoksulbirinsanolduğumiçin,yanidış görünüşümebakıpgüvenilirbiriolmadığımı,benimdebu işekarışmışolabileceğimidüşünüpikimizibirlikteverdiler mahkemeye.Onucezaevineattılar.Tanrı’yaşükür,benide suçsuz bulup serbest bıraktılar. Mahkemede bir kâğıttan okudularserbestolduğumu.Hepsiresmigiysiliydi.Mahkemedekileridiyorum…Sanabirşeysöyleyeyimmiekselansım, bizim görevimiz işin acemisinin başına –Tanrı korusun–büyükfelaketlergetirir.Amabenimgibipişmişleriçin tehlike yoktur. Dolaşmazsak bacaklarımız sızlamaya bile başlar.Evdeoturmaktansıkılırız.Evdeişingücünyoksayazıcınınsobasınıyak,yazıcıyasugetir,yazıcınınçizmelerini temizle. Lıjin, —Pekinekadarparaalıyorsun?–diyesordu. —Yıldaseksendörtruble. 572

Görevde

— Ufak tefek gelirlerin de vardır kuşkusuz. Onsuz olmaz,değilmi? — Ne gezer efendim! Zamanımızın beyleri pek seyrek bahşişveriyorlar.Birkâğıtgötürüyorsun,kızıyor.Karşısındaşapkanıçıkarıyorsun,genekızıyor.“Yanlışkapıdangeldin,”diyor,“sarhoşsunsen”diyor,“sersem”diyor,“itoğlu it”…İyiyüreklibeylerdevarelbette.Onlarveriyorlar.Ama onlardapektakılıyorlarinsana.Çeşitçeşitadlartakıyorlar. Sözgelimi,Altuhin’ialalım.İyi,hoşbirbeydir,yumuşakyüreklidirdebiraksaklıkgördümüyandın…Bağırıpçağırmayabaşlar.Sinirdennedediğinikendidebilmez.Biradtaktı bana.Sen,diyor… Bekçibirsözcüksöyledi.Amasesiniçokalçaltmıştı.Duyulmasınınolanağıyoktu.Lıjin, —Nasıl?–diyesordu.–Birdahasöylebakayım. Köybekçisiyükseksesleyineledi: —Yönetimorganı!Çoktanberiböylederbana.Altıyıl oluyor.GünaydınYönetimOrganı!Amadurmuyorumüzerinde.Varsıncanıneisterse,onusöylesin.Kimizamanbirbayanbirbardakçıkvotkaylabirparçabörekyollar.Yollayanınsağlığınaiçersin,olurbiter.Dahaçokköylülerveriyorlar. Onlarınyüreğidahayumuşaktır.Tanrı’dandakorkarlar.Bazılarıekmek,bazılarıiçmekiçinçorbaverir.Çorbamıayağıma getirenleri bile vardır. Muhtar meyhanede çay ısmarlar banabazen.Şimdidetanıklarçayiçmeyegitmişlerişte.“Loşadin”dediler,“bizimyerimizedurburada,ölüyübekle.”Birerkapikverdiler.Korkuyorlar,alışmamışlar.Dündebeşer kapikvermişlerdi.Birbardakdavotkagetirmişlerdi. —Pekisenkorkmuyormusun? —Korkmazolurmuyumbeyim.Amaneyaparsın.Bizim işimizböyleişte.Görevbu.Nereyekaçarsankaç,kurtulamazsıngörevinden.Yazınbircezalıyıkentegötürüyordum. Adamensekökümevurdudavurdu!Durmadanindiriyordu yumruğunu! Tarladan, ormandan başka bir şey yoktu 573

Anton Pavloviç Çehov

görünürlerde…Nasılbırakırdakaçarsın?Budaöyleişte. Lesnitski’ninnahşukadarlığınıbilirim.Babasınıda,annesinidetanırdım.Nedoşçotovaköyündenimben.Lesnitskilerinkonağıbizeçokyakındır.Birversta,belkidahaazvardır aramızda.Yanyanayızanlayacağın.BayLesnitski’ninevlenmemişbirkızkardeşivardı.Çokmerhametli,dinibütünbir kızdı.Tanrım,Yuliyakulununtoprağınıboleyle,sonsuzhuzurunakavuşturonu.Hiçevlenmedi.Ölürkendevarınıyoğunudağıttı.Manastırayüzhektartoprakbağışladı.Bizede –Nedoşçotovaköylüleribirliğine–ruhuiçinikiyüzhektar bıraktı.Amakardeşi,yanibeysaklamışkâğıdı,öylediyorlar,sobanıniçineatmış,kızkardeşininmalınınüzerineoturmuş.Demekkendiçıkarınıdüşünmüş.Amayağmayokkardeşim… Haram maldan hayır gelmez insana bu dünyada. Ömrününsonyirmiyılındaruhuhuzurgörmedibeyin.Kiliseyegidemiyorduanlayacağın.Günahçıkartmadandaöldü, çatladı. Çok şişmandı. Boydan boya çatlayıp gitti. Babası ölüncegençbeyin,yaniSergey’innesivarnesiyok,babasınınborçlarınakarşılıkhepsinialdılar.ÖyleokumuşbirçocukdeğildiSergey.Elindenbirşeygelmezdi.Bölgeyönetim kurulbaşkanıolandayısı“Yanımamemuralayımonu,”diyedüşündü,“sigortaişleriniyürütsünvarsın.Nasılolsaöyleakılisteyen,zorbirişdeğildir.”Amagururlubirdelikanlıydıgençbey.Dahaönemli,gösterişli,serbestbirişistiyordu kendine. Arabaya binip köy köy dolaşmak, köylülerle konuşmak gücüne gidiyordu anlayacağınız. Yürürken hep önünebakar,hiçkonuşmazdı.Takulağınındibinesokulup “Hey,Sergey,Sergeycik!”diyebağırırdındaancakozaman başınıkaldırırbakardıyüzüne,“Nevar?”der,sonragene başınıöneeğipyürürdü.Sonunacanınakıydıişte.Çoktuhafbirşeybuekselansım.Çok!Aklıalmıyorinsanın…Eh, anladık,babanzengindi,senyoksuldüştün,insanıngücüne gider elbette. Ama alıştırmalısın kendini. Benim de durumumiyiyiydibirzamanlar.İkiatım,üçineğim,yirmibeşko574

Görevde

yunumvardıekselansım,amaöyleolduki,birçantaylakaldım.Odabenimdeğil,devletmalı…Doğrusu,şimdibizim Nedoşçotova’da benim ev hiç de fena sayılmaz. Mokey’in dörthizmetçisivardıevindebirzamanlar,şimdikendihizmetçilikediyor.Petraküçişçiçalıştırırdıyanında,şimdikendiişçi. Sorguyargıcı, —Nedenyoksuldüştün–diyesordu. —Oğullarımvotkayıçokiçerler.Öyleiçerlerki,anlatsaminanmazsın. Lıjin dinliyor, bir yandan da kendisinin er geç Moskova’yadöneceğini,amabuihtiyarınhepburadakalacağını, ömrününsonunadekdolaşıpduracağınıdüşünüyordu.Ruhundaüçbeşkapiklebirkaçbardakçıkvotkanın,budünyadainsanaharammaldanhayırgelmeyeceğinebeslenilengüçlübirinançlanasılsaiçiçeolabildiği,böyleçökmüş,saçıbaşıbirbirinekarışmış,“zavallı”kaçihtiyarladahakarşılaşacaktıacabaömründe?Sonrasıkıldıdinlemekten.Yatağının altınakoyacağıkuruotlarıgetirmesinisöyledibekçiye.“Konukodasında”demirbirkaryolavardı.Battaniyede,yastık davardıkaryolada.Burayagetirebilirlerdionu.Amaceset üçgünyatmıştıyanında.Lesnitski,ölmedenönceoturmuştubilebelkiüzerine…Şimdibukaryoladayatıncatatsızbir duyguyakapılabilirdi… Saatebakarak,“Dahayedibuçuk,”diyegeçirdiiçinden Lıjin,“Nekorkunçbirşey!” Uykusuyoktu.Cansıkıntısından,hiçdeğilsebirazzaman geçsindiyeuzandı.Yolbattaniyesinibaşınaçekti.Loşadin kaplarıtoplarkendudaklarınışapırdatarak,oflayıppuflayarakbirkaçkezgirdiçıktı.Masanınçevresindeayaklarınıyerevurarakuzunsüredolaştı.Sonundakandilinialıpçıktı.Lıjinarkadanonunuzun,aksaçlarına,kambursırtınabakarken,“Tıpkıoperadakibüyücüyebenziyor,”diyegeçirdiiçinden. 575

Anton Pavloviç Çehov

Karanlıkolmuştuoda.Bulutlarınarkasındaayolmalıydı.Pencerelerde,pervazlardakikarlardaaçıkseçikgörünüyorlardıçünkü.Rüzgâruğulduyordu:“U!u–u–u!U–u–u!” Tavanarasında“O–o–o–o–oy!”diye,köylübirkadıninliyorduyadaöylegeliyorduinsana.“O–o–o–o–oy!” Dışarıdabirşeyçarpıyorduduvara:“Tak!..Tak!..” Kulak kabartıyordu sorgu yargıcı. Kadın falan yoktu yukarıda,rüzgâruğulduyorduyalnızca.Soğuktu.Kürkünü de örttü üstüne. Isınmaya çalışırken bütün bunların –kar fırtınasınında,buköyevininde,ihtiyarında,içerdekicesedinde–onunhayalettiğiyaşamdannedenliuzakolduklarınıbütünbunlarınonaneyabancı,değersiz,basitgeldiğini düşünüyordu.BuadamkendiniMoskova’dayadaMoskova yakınlarında bir yerde öldürseydi, soruşturmayı yürütmekdeonadüşseydi,bugörevilginç,önemliolabilirdibelki. Cesedin yattığı odanın yanındaki odada uyumaktan korkabilirdi bile belki. Oysa burada, Moskova’dan bin verstauzaktaherşeybambaşkaydı.Bütünbunlaryaşamın dışında olan şeylerdi. İnsanlar insan değildi sanki. Loşadin’indediğigibi,yalnızca“görünüşte”varolanşeylerdi… HiçbiriLıjin’inbelleğindeenküçükbirizbırakmayacaktı? Sırnya’dançıkarçıkmazhepsiniunutacaktı.Anayurt,gerçek Rusya, Moskova ile Petersburg’du. Buralar taşra, sömürgeydi.Birgençönemliişlerbaşarmayı,ünlübirkişiolmayı,sözgelimi,özellikleönemliişlerinsorguyargıcıyada ilmahkemesisavcısıolmayı,sosyeteningözdesiolmayıhayal ettiğinde ille de Moskova gelir aklına. “Yaşayacaksa Moskova’da yaşamalıdır insan,” diye düşünür. Buralarda hiçbir şey istemez canı. Önemsizliğini kabullenir kolayca. Yalnızbirşeyi,buradanbiranöncekaçıpkurtulmayıbekler.LıjindehayalindeMoskovasokaklarındadolaşıyordu şimdi.Tanıdıkevlereuğruyor,akrabalarıyla,arkadaşlarıylakarşılaşıyordu.Şuandayirmialtıyaşındaolduğu,günün birindeburadankendinikurtarabilirse,beşaltıyılsonraka576

Görevde

pağıMoskova’yaatarsa,henüzgeçkalmışsayılmayacağı, önündedahauzunyıllarınolacağıdüşüncesitatlıbirduygu veriyorduona.Düşünceleribirbirinekarışmayabaşlayıpda uykuyadalarkenhayalindeMoskovaAdliyesi’ninuzunkoridorlarıvardı.Birduruşmadaiddianameyiokuyordu.Kız kardeşlerini, orkestrayı görüyordu. Nedense uğulduyordu orkestra:“U–u–u!U–u–u!”–“Tak!Tak!”diyebirgürültü oldugene…“Çat!” Sorguyargıcıansızın,birgünbucakbaşkanlığındasaymanla konuşurken, masaya koyu kahverengi gözlü, siyah saçlı, soluk yüzlü, sıska bir adamın yaklaştığını anımsadı. Adamıngözlerindesoğukbiranlatımvardı.Haniöğleyemeğindensonrainsansaatlerceuyuduğundagözlerine–yüzününyandanince,zekigörünüşünübozan–tuhafbiranlatım siner,iştebuanlatımdıoadamıngözlerindeki.Ayağındaki uzunçizmelerdehiçyakışmamıştıona.Kabakaçıyorlardı. Saymantanıştırmıştıonu:“Sigortamemurumuz.” ŞimdidüşünüyorduLıjin:“Lesnitskioydudemek…Şu içerdeki…” Lesnitski’nin sesini anımsamış, onun yürüyüşünü getirmiştigözününönüne.Odanıniçindebirisidolaşıyorgibigeldiona.HemdetıpkıLesnitskigibidolaşıyordu… Birdenkorkuyakapıldı.Lıjin,sırtındansoğukbirürpertigeçti,endişeli, —Kimvarorada?–diyeseslendi. —Koybehçisi. —Nearıyorsun? —Sormayageldimsizeekselansım.Demin,muhtarıngereğiolmadığınısöylediniz,öyleamakorkuyorum,kızmasın sonra. Kendisine haber vermemi buyurmuştu. Gitsem mi acaba? Lıjin, —Aman!Sıktın…–diyesöylendi. Battaniyeyibaşınaçektigene. 577

Anton Pavloviç Çehov

— Kızarsa kötü olur da… Ben gidiyorum ekselansım, hoşçakalın. ÇıktıLoşadin.Holdebirileriöksürüyor,alçakseslekonuşuyorlardı.Tanıklargelmiştianlaşılan. Sorguyargıcı“Yarınsabaherkendenkurtarmalıbuzavallılarıda…”diyegeçirdiiçinden.“Ortalıkağarırağarmaz başlarızsoruşturmaya.” Tamdalıyorduki,genebirininayaksesiniduydu.Ama bukezyürüyenürkekatmıyorduadımlarını,çabukçabuk, ayaklarını yere vurarak yürüyordu. Kapı açıldı gürültüyle, seslerduyuldu.Birkibrityaktıbiri… Doktor Starçenko kibritleri birbiri arkasından yakarak aceleci,canısıkkınsordu: —Uyuyormusunuz?Uyudunuzmu? Heryanıkarlakaplıydı.Soğukgetirmiştiodaya. — Uyuyor musunuz? –diye ekledi.– Hadi kalkın von Taunits’egidiyoruz.Sizialmayakendikızağınıyolladı.Orayagidelim,hiçdeğilsebiryemekyersiniz.İnsangibiuyursunuz.Bakın,kendimgeldimsizialmaya.Atlarçokgüzel,yirmidakikadagideriz. —Saatkaç? —Onuçeyrekgeçiyor. Lıjin’incanısıkılmıştı.Uykuluuykulugiydiçizmelerini, kürkünü,şapkasını.Kulaklarınısardı.Doktorlabirlikteçıktı.Peksoğukyoktudışarıda.Amarüzgârıslıkçalarakesiyor, korkuyakapılmışgibikoşankarbulutlarınısokakboyunca biroyanabirbuyanasavuruyordu.Çitlerindibine,evlerin sundurmalarınınaltınaadamboyukaryığılmıştı.Doktorla sorguyargıcıbindilerkızağa.Kardanbembeyazolmuşsürücütenteninönünükapamakiçineğildionlaradoğru.Oysa doktorda,sorguyargıcıdasıcaktansıkılıyorlardı. —Hadisür! Yolaçıktılar.Soldakiatınkendininasılzorladığına,bacaklarıylanasılçalıştığınabakansorguyargıcıoandaanım578

Görevde

sadığı dizeleri geçiriyordu aklından: “Süslü dizginler yararak…” Evlerin hepsinde, yarın bayrammış gibi ışık vardı: Köylüleruyumuyorlardı.Ölüdenkorkuyorlardı.Sürücükonuşmuyordu.Köykonukevininönündebeklerkencanısıkılmıştı.Şimdideölüyüdüşünüyordubesbelli. Starçenko, —Orada–dedi,–sizinköykonukevindekaldığınızıöğrendiklerinde,niçinsizidegetirmedimdiyehepsibirdensaldırdıüzerime. Köyden çıkarlarken dönemeçte birden avazı çıktığınca bağırdısürücü: —Çekilyoldan! Bir anda görünüp kayboldu bir adam. Dizlerine kadar karabatmıştı.Kenaraçekilmiş,troykayabakıyordu.Sorgu yargıcıadamınbastonunu,sakalını,omzundaçantasınıgörebilmiştiancak.NedenseLoşadin’digibigelmiştiona.Gülümsediğinibilegörmüştüsanki.Amabirangörünmüş,arkadakalmıştı. Başlangıçtaormanagirmeden,tamkenarındagidiyordu yol.Sonraormanagirdiler.Yaşlıçamağaçları,gençakçaağaçlar; ağaçların bir zaman önce kesildikleri yerlerde bir başlarınaduran,eğribüğrübedenligençmeşelergörünüyordu.Amaçokgeçmedenherşeybirbirinekarıştı.Karbulutlarıiçindekayboldu.Sürücüağaçlarıgördüğünüsöylüyordu.Sorguyargıcı,solyandakiattanbaşkabirşeygörmüyordu.Rüzgârarkadanesiyordu. Birdendurduatlar,Starçenkoöfkeli, —Geneneoldu?–diyesordu. Sürücübirşeysöylemedenindiyerinden,topuklarınabasarakkoşmayabaşladı.Giderekgenişleyendairelerçiziyordukızağınçevresinde,uzaklaşıyordu.Dansediyordusanki. Sonundadöndü.Sağakırdıkızağınburnunu.Starçenko, —Yoldanmıçıktıkyoksa?–diyesordu. —Önemlideğilefendim… 579

Anton Pavloviç Çehov

İşteküçükbirköy.Evlerinpencerelerindeışıkyok.Sonrageneorman,tarlalar.Genekaybettileryolu.Sürücügene indi,kızağınçevresindedansetti…Troykaikiyanıağaçlıklı biryoldahızlagidiyordu.Soldakiateşliatınayaklarıvuruyordukızağınönüne.Şimdiboğuk,insanakorkuverenbir uğultusu vardı ağaçların. Zifiri karanlık içindeydiler. Bir uçurumundibinedoğrugidiyorlardısanki.Amaansızıngöz kamaştırıcıbirışıklaaydınlatılmışbirkapı,pencerelerçıktı karşılarına.Sevimli,uzunbirhavlama,seslerduyuldu…Gelmişlerdi. Konuklar aşağıda girişte kürkleriyle çizmelerini çıkarırlarken,üstkattapiyanoda“Un petit vere de Cliguot”u1 çalıyorlardı. Çocukların ayaklarını yere vurarak tepindikleri duyuluyordu. Konuklar bir sıcaklık duymuşlardı içlerinde ansızın.Dışarıdanasılhavaolursaolsun,herzamantertemiz,rahat,sıcacıkolanoeskikonaklardanbiriydibu. Taunits–ensesipekkalın,şişkobiradamdı–sorguyargıcınınelinisıkarken, —Neiyiettinizdegeldiniz!–dedi.–Çokiyiettiniz!Tanıştığımızaçoksevindim.Aslındabirazmeslektaşdasayılırız.Birzamanlarsavcıyardımcılığıyaptımben,amaçokdeğil,toputopuikiyıl.Sonraburayageldim.Topraklauğraşıyorum. Burada yaşlandım. Daha doğrusu moruklaştım… Yukarıbuyurmazmısınız?–Çokyüksekseslekonuşmamak için kendini tuttuğu belliydi. Merdivenleri çıkarlarken sürdürüyordukonuşmasını: —Karımyokbenim,öldü.Bunlardakızlarım.–Dönüp, gökgürültüsünüandıranbirseslebağırdıaşağıya,–İgnat’a söyleyin,sabahsaatsekizedoğruhazırolsunkızak! Salonda Taunits’in dört kızıyla –dördü de genç, güzel kızlardı.Dördünündegriydigiysisi.Saçlarıaynıbiçimdetaranmıştı–kızlarıngenegenç,güzelbirkadınolankuzinleri, 1

BirbardakçıkCliguot.(Fransızca) 580

Görevde

kuzinlerinin çocukları vardı. Kızları daha önceden tanıyan Starçenkobirşeylersöylemeleriniistedihemen,ikikızşarkı söylemeyibilmediklerine,notalarıolmadığınainandırmaya çalıştılardoktoruuzunsüre.Sonrakuzinlerioturdupiyanonunbaşına,kızlardaseslerititreyerek,“MaçaKızı”ndanbir düetsöylediler.Gene“Un petit vere de Cliguot”başladı.Çocuklarayaklarınıyerevurarakzıplamayabaşladılargene… Starçenkodaoynuyordu.Herkeskahkahalarlagülüyordu. Sonra çocuklar çok iyi geceler deyip yatmaya gittiler. Sorguyargıcıgülüyor,kadriloynuyor,kızlarlakonuşuyor, biryandandabütünbunlarındüşolupolmadığınıdüşünüyordu.Köykonukevininpisodası,köşedekikuruotyığını, tahtakurularınınçıtırtısı,insanatiksintiverenheryandaki yoksulluk,tanıklarınsesleri,rüzgâr,karfırtınası,yolukaybetmekkorkusu…Sonrabirdenbuışılışılodalar,piyano sesi,güzelkızlar,kıvırkıvırsaçlıçocuklar,mutluluk,neşe dolukahkahalar.BütünbunlarımasalsanıyorduLıjin.Böylesinebirdeğişikliğinikiüçverstagidinceyadabirsaatiçindegerçekleşebileceğineinanamıyordu.Cansıkıcıdüşüncelerengeloluyorduneşelenmesine.Düşünüyordu.Buradaki yaşamıngerçekyaşamdeğilde,yaşamınküçükparçaları, bölümleriolduğunu;bunlardanbirsonuççıkarılamayacağınıdüşünüyordu.Burada,bukuytuköşede,taşrada,aydın çevredenuzaktayaşayanbukızlaraacıyordubile.Burada, buücrayerdeyaşamıanlamıyorsa,buradaonugöremiyorsa;bunun,buradayaşamınhiçolmadığıanlamınageldiğini düşünüyordu. YemektensonraLesnitski’denaçıldısöz.Starçenko, —Karısıylabirçocukbıraktıarkasında–dedi.–Yetkim olsa,sinirhastalarının,sinirsistemibozukkimselerinevlenmesiniyasakeder,kendigibileriniçoğaltmahakkınıda,olanağıdaalırdımellerinden.Sinirleribozukçocukdünyayagetirmekbircinayettir. VonTaunitsgöğüsgeçirdi,başınısallayarak, 581

Anton Pavloviç Çehov

—Zavallıgençadam–dedi.–Birinsanınsonundayaşamına,hemdedahabaşındaolduğuyaşamınasonvermeye kararvermedenöncenekadardüşünmesigerekir…Herailedegörülebilirböylefelaketler.Korkunçbirşey.Dayanmak çokgüçtürböylebirolaya. Kızlar, yüzleri alabildiğince ciddi, sessizce bakıyorlardı babalarına.Dinliyorlardı.Lıjin,kendisinindebirşeylersöylemesigerektiğinihissetti,amabirşeydüşünemiyordu.Yalnızcaşöylededi: —Evetdoğadışıbirolaydırintihar. Sıcakbirodada,yumuşakbiryataktayattıLıjin.Üzerindekibattaniyeninkılıfıince,tertemizdi.Amarahathissedemiyordu kendisini nedense. Bunun nedeni belki de bitişik odadavonTaunitsiledoktorundahauzunsürekonuşmaları;yukarıda,tavanarasındada,sobadadarüzgârınköykonukevindeolduğugibiuğuldamasıydı.Buradadaacıklıinliyordurüzgâr:“U–u–u–u!” İki yıl önce dul kalmıştı Taunits. Hâlâ alıştıramamıştı kendinikarısınınöldüğüne.Nedensözederseetsin,hemen karısınıanımsardı.Yargıçlıktandaçokuzaktıartık. Lıjin uykuya dalmak üzereyken, yan odada konuşan Taunits’inbiryetiminkiniandıranağırbaşlısesinekulakkabartırken“Birzamangelecekbendemiböyleolacağım?” diyegeçiriyorduiçinden. Sonraderinbiruykuyadaldısorguyargıcı.Hiçüşümüyordu,rahattı.Düşgörüyordu.Taunits’inevinde,tertemiz, yumuşakbiryataktadeğilde,köykonukevindekuruotların üstündeydisankihâlâ.Tanıklaralçakseslekonuşuyorlardı dışarıda.Lesnitskipekyakınında,onbeşadımötesindeyatıyordu.Siyahsaçlı,solukyüzlü,uzunçizmeleritozlusigorta memurunun saymanın masasına yaklaşışını gördü. “Sigortamemurumuz…”SonraLesnitskiileköybekçisiLoşadin’itarlalarortasında,bellerinekadarkarabatmış,birbirine dayanarak omuz omuza yürürken gördü. Kar fırtınası 582

Görevde

dönüpduruyordutepelerinde.Rüzgârarkalarındanesiyordu.Amaonlaryürüyor,biryandandaşarkısöylüyorlardı: Yürüyoruz,yürüyoruz,yürüyoruz…” Operadakibüyücüyebenziyorduihtiyar,aslındaikiside tiyatroda şarkı söylüyordu sanki: “Yürüyoruz, yürüyoruz, yürüyoruz… Siz sıcacık yerdesiniz. Apaydınlık, rahat odanız.Yatağınızyumuşacık.Oysabizsoğukta,karfırtınasında,belimizekadarkarabatmışyürüyoruz…Rahatlık,huzur nedir,bilmeyizbiz…Sevinç,mutluluknedir,tanımayız…Bu yaşamın tüm ağırlığı bizim omuzlarımızdadır. Kendi yaşamımızın da, sizin yaşamınızın da ağırlığını biz taşıyoruz… U–u–u!Yürüyoruz,yürüyoruz,yürüyoruz…” UyandıLıjin,yatağıniçindeoturdu.Nekarışık,tuhafbir düştü!Pekiamaniçinsigortamemuruylaköybekçisiniberabergörmüştü!Nesaçmabirşey!Lıjinbaşınıelleriarasına almış,oturuyorduyatağıniçinde.Kalbikütkütvuruyordu. Oanda,busigortamemuruylaköybekçisiarasındagerçektenortakbirşeyvarmışgibigeliyorduona.Gerçekyaşamda dabirbirinedayanarak,omuzomuzayürüyorlarmıydıacaba?Gözlegörülmeyen,amaönemli,gereklibirbağvardıikisininarasında.HattaonlarlaTaunits’in,herkesin,bütüninsanlarınarasındavardıbubağ.Buradabuücraköşedebile hiçbirşeybaşkadeğildi.Herşeygenelbiranlamladopdoluydu.Herkesinaynıruhu,aynıamacıvardı.Bunuanlayabilmekiçindüşünmek,kafayormakyetmezdi.İnsanınyaşamın içinegirmeyeteneği–buyeteneğinherkeseverilmediğikesindi– olmalıydı. Yaşamın baskısına dayanamayıp canına kıyanzavallı,doktorundeyimiyle“manyak”sigortamemuru da,ömürboyuncaoradanorayakoşupduranyaşlıköylüde, varoluşunu başkalarınınkinden değişik sayanlar için yaşamınbirerözeldurumu,birerkırıntısıydılar.Amayaşamını genelyaşamınbirparçasısayanlar,onuanlayanlariçinbunlaraklayatkın,mucizebirorganizmanınbirerparçasıydılar. BöyledüşünüyorduişteşimdiLıjin.İçindeçoktanberigizli 583

Anton Pavloviç Çehov

kalmışbirdüşüncesiydibuonun.Ancakşimdiolancaaçık seçikliğiyle,genişliğiyleyerediyordubilincinde. YattıLıjin.Uyumayaçalıştı.Sonraansızınikisinigördü gene karda yürürken. Bir yandan da şarkı söylüyorlardı: “Yürüyoruz,yürüyoruz,yürüyoruz…Yaşamınenağır,en acıyanlarınıkendimizealıyoruz.Sizeiyilerini,sevindiricilerini bırakıyoruz. Akşamları yemek masanızda, bizim neden acıçektiğimiz,nedenyokolduğumuz,nedensizingibisağlıklı,mutluolmadığımızüzerinekayıtsız,amazekicekonuşabilirsiniz.” LesnitskiileLoşadin’inbusöyledikleriLıjin’inaklınadahaöncelerideçokkezgelmişti.Amabudüşünceürkekürkekötekidüşüncelerinarkasınagizlenmişti.Şimdiyedeksislibirhavadaçokuzaklardabeliripkaybolanbirışıkgibigöstermiştikendiniyalnızca.Buintiharolayıüzerineköylükederininkendiruhundadaolduğunuhissediyordu.Şimdien ağır,enkaranlıkyanlarınıkendiomuzlarınaaldıklarıdüşüncesinibenimsemeknegüçbirşeydi.İnsanınbiryandabudüşünceyibenimserken,öteyandakendisiiçinmutlu,yaşamdanhoşnutinsanlarınarasında,aydınlık,gürültülübiryaşamistemesi,sürekliböylebiryaşamıhayaletmesi,güçlükler,endişeleraltındaezilenzavallıların;ancakaradabirakşamyemeklerindeüzüntüyleyadaalaylasözüedilen,ama kimseninyardımeliniuzatmayıaklındangeçirmediği,zayıf yaradılışlı,dünyadayapayalnızinsanlarınyeniyeniintiharlarınıhayaletmekdemekti… Geneşarkısöylüyorlardı:“Yürüyoruz,yürüyoruz,yürüyoruz…” ŞakaklarızonkluyorduLıjin’in. Sabah erken bir gürültüyle uyandı. Başında müthiş bir ağrıvardı.BitişikodadaTaunitsbağırabağırakonuşuyordu doktorla: —Nedersenizdeyin,gidemezsiniz.Dışarıyabaksanıza bir.Boşunaçeneyormayın.İyisimi,sürücüyesorun.Buhavadamilyonversenizgötürmezsizi. 584

Görevde

Doktoryalvarmaklı, —Pekiama,toputopuüçverstayolgideceğiz. —İsterseyarımverstaolsun.Yolaçıkılmazbuhavada,o kadar.Avlukapısınındışıcehennemdenfarksızdırşuanda. Hemenkaybedersinizyolu.Nedersenizdeyin,dünyadabırakmamsizi. Sobaylauğraşanköylü, —Akşamadoğrudinerbelki–dedi. Doktor,Rusköylüsününyaradılışınaetkiedensertdoğadan,yerdeğiştirmeözgürlüğünükısıtlayarakinsanlarınakıl yönündengelişmeleriniönleyenuzunkışlardansözetmeye başlamıştı.Lıjinonudinliyor,penceredendışarı,çitinboyunu aşmış kar yığınlarına, havayı doldurmuş beyaz toza, umutsuzcabirsağabirsolayatanağaçlarabakıyor;uğultulara,çarpmaseslerinekulakveriyor,karamsardüşünüyordu: “Ruhsalyöndennasılgelişsinburadainsan?Karfırtınasındanbaşkabirşeyyokki…” Öğleyedoğrukahvaltıyaptılar.Sonraamaçsızdolaştılar eviniçinde.Pencerelerdendışarıbaktılar. Lıjin,karyığınlarınınüstündeçılgıncadönenburgaçlara bakarak“Lesnitskiyatıyorhâlâ.”diyegeçiriyorduiçinden, “Lesnitskiyatıyor,tanıklarbekliyor…” Havadan,karfırtınalarınınçoğunluklaikigün,pekseyrekdedahakısasürdüğündensözettiler.Saataltıdayemek yediler.Sonrakâğıtoynadılar.Şarkısöylediler.Dansettiler. Dahasonradaakşamyemeğiyediler.Geceoldu,yattılar. Sabahakarşısütlimanolduheryan.Kalkıppencerelerdendışarıbaktıklarında,çıplakdallarınıhafifçesarkıtmışsöğütlerkıpırdamıyorlardıartık.Havabulutlu,durgundu.Doğaöylesinecoştuğu,ikigeceöylesineçılgınlıkettiği,tutkularınıbaşıboşbıraktığıiçinkendikendindenutanıyordusanki şimdi.Kızağakoşuluatlarsabahsaatbeştenberibekliyorlardı kapının önünde. Ortalık iyice aydınlanınca, doktorla 585

Anton Pavloviç Çehov

sorguyargıcıkürklerini,çizmelerinigiydiler,evsahibiylevedalaşıpçıktılar. Kapıda,sürücününyanındatanıdıkbiriduruyorduayakta.KöybekçisiİlyaLoşadin’dibu.Şapkayoktubaşında.Eski deri çantasını omzuna asmıştı. Karla kaplıydı her yanı. Yüzükıpkırmızıydı,terdenıpıslaktı.Konuklarıkızağabindirmek, ayaklarını örtmek için çıkan uşak sert sert baktı ona, —Nebekliyorsunbeşeytansuratlımoruk?–dedi.–Çek arabanıhadi. Loşadin–uzunsüredirbeklediğidoktorlasorguyargıcını sonundagörebildiğinesevindiğibelliydi–içtenliklegülümseyerek, —Ekselansları–diyebaşladı,–köylütedirgin…Herkes büyükhuzursuzlukiçinde.Çocuklarağlaşıyorlar…Sizikente döndünüz sandılar efendim. Büyüklüğünüzü gösterin, kurtarınbizibusıkıntıdan… Doktorlasorguyargıcıbirşeysöylemediler.Kızağabindiler.Sırnya’yadoğruyolaçıktılar. 1899

586

Tatlım Sekizinci dereceden emekli devlet memuru Plemyannikov’un kızı Olga avluda taşlığın basamaklarından birine oturmuş, derin düşüncelere dalmıştı. Hava çok sıcaktı, sineklerrahatvermiyorlardıinsana,amaakşamınartıkyakın olduğunu düşündükçe tatlı bir huzur doluyordu Olga’nın içine. Doğu yanını siyah yağmur bulutları kaplamıştı. O yandanaradabirıslakbiryelesiyordu. AvlununortayerindeKukinayaktaduruyor,gökyüzüne bakıyordu.PlemyannikovlarınbahçesindekiküçükevdekiracıydıKukin.“Tivoli”eğlencebahçesininsahibiydi. — Gene! –diyordu umutsuz.– Gene yağmur yağacak! Hergünyağmur,hergünyağmur…inadınayağıyorsanki!.. Birfelaketbu!Mahvederinsanı!Hergündünyakadarzarar ediyorum! Ellerinibirbirinevurdu,Olga’yadönüpdevametti; —BizimyaşamımızdaböyleişteOlgaSemyonovna,görüyorsunuz. İki gözün iki çeşme ağla istersen, dereler gibi gözyaşıdök!Çalışırdidinirsin,birsürüacıçekersin,gecesabahlarakadaruyumazsın,nasılyapsamdahaiyiolurdiye kafapatlatırsın…sonundanegeçereline?Biryandankara cahil, yabani seyirci… En iyi operetleri, oyunları, güzelim şarkılarıgetiriyorumayağına,oysabumuduronunistediği? Bundanbirşeyanlarmısanki?Bayağışeylerdironunhoş587

Anton Pavloviç Çehov

landığı!İğrenç,pespayeşeyler!Öteyandandahava…şuraya bakın! Utanmasa her akşam yağacak. Mayısın onunda başladı; mayıs, haziran geçti hâlâ yağıyor. Rezalet vallahi! Seyircininfalanuğradığıyoktiyatroya,amabentıkırtıkır ödüyorumkirayı…Artistlereparalarınıveriyorum… Ertesigünakşamüzerigenekapladıgökyüzünüsiyahbulutlar,Kukinbukezsinirlisinirligülerek, —Hagayret!–diyordu.–Aferin,devamet!İstersenher şeyimikatönüne,sürüklegötür!Budünyadada,öbürdünyadadagünyüzügöstermebana!Bırakmahkemeyeversin beniartistler!Mahkemedeneoluyormuşki!Sibirya’yaküreğeyollasınlarbeni!Hattadarağacına!Ha–ha–ha! Üçüncügündeaynışeyoldu… Olgasessiz,ağırbaşlıdinliyorduKukin’i,aradabirgözlerinin yaşardığı da oluyordu. Kukin’in mutsuzluğu etkiledi sonundaOlga’yı,sevdionu.KısaboyluyduKukin,zayıftı, yüzüsapsarıydı,saçlarınıyanatarardıhep,cılızbirtenorsesivardı,konuşurkenağzınıezerbüzerdi.Birumutsuzlukanlatımıhiçeksikolmazdıyüzünden,amagenedegerçek,etkilemişti Olga’yı. Her zaman bir sevdiği olurdu Olga’nın. Sevmedenduramazdı.Şimdiloşbirodada,koltuğundahastaoturan,güçlüklesoluyanbabacığınısevmiştibirzamanlar;bazen–ikiyıldabirkez–Bryansk’danonlarakonukgelenhalasınısevmişti.Dahaönceleri,ortaokuldaokurkende Fransızcaöğretmeninisevmişti.Yufkayürekli,temizruhlu, uysal yaradılışlı, bakışı yumuşak, içten, son derece sağlıklı birgençkızdıOlga.Erkekler,hoşbirşeydinlerkenonunyüzünükaplayantemiz,tatlıgülümseyişine;pembe,dolgunyanaklarına;koyubirbeniolanyumuşak,beyazboynunabakarak,“Doğrusuhiçdefenabirkızdeğil…”diyedüşünürlerdi,ellerindeolmadanonlardagülümserlerdi.Bayankonuklar ise onunla konuşurken, kimi zaman tutamazlardı kendilerini,birdenelinitutar,büyükbirhazla,“Tatlım!”diyemırıldanırlardı. 588

Tatlım

Olga’nındoğduğugündenberioturduğu,babasınında vasiyetnamesindeonabıraktığıev,kentinhemenkenarında,TsıganMahallesi’nde.“Tivoli”bahçesininyakınındaydı. Bahçede çalan orkestranın, patlatılan havai fişeklerin sesleriniduyardıakşamları;buseslerekulakverirken,Kukinkaderiylecenkleşiyor,enbüyükdüşmanının–ilgisizseyircilerin–yakasınayapışmış,onlarıtartaklıyorgibigelirdi ona;tatlıbirheyecandolardıyüreğine,uyumakistemezdi canı;sonundaKukinsabahakarşıevedönüpdeyatakodasının penceresini hafiften tıklatınca, perdenin arasından yalnızcayüzüylebiromzunugösterirdiona,tatlıtatlıgülümserdi… Evlenme önerisinde bulunmuştu Kukin, evlenmişlerdi Olga’nınboynunu,dolgun,sağlıklıomuzlarınıgerektiğigibi görünceelleriniçırpmıştıKukin,oda“Tatlım!”diyemırıldanmıştı. MutluyduKukin,nevarki,düğüngünüde,sonraogecedeyağmuryağdığıiçinherzamankiumutsuzlukanlatımı hiçgitmemiştiyüzünden. Düğünden sonra mutluydular. Olga gişede oturuyor, bahçenindüzeniyleilgileniyor,giderlerininotediyor,ücretleri dağıtıyordu. Pembe yanakları, bir parıltıyı andıran sevimli, içten gülümsemesi kâh gişenin küçük penceresinde, kâhkuliste,kâhbüfedebirangörünüpkayboluyordu.Artık tanıdıklarına,dünyadaenilginç,enönemli,engereklişeyin tiyatroolduğundan,kişininancaktiyatrodagerçekhazzıtadabileceğinden,ancakoradakültürlübirinsanolabileceğindensözetmeyebaşlamıştı. —Gelgelelimhalkımızanlamıyortiyatroyu!–diyordu.– İğrenç,pespayeoyunlaristiyor!Dün“İçidışınaçıkmışFaust”u oynadılar bizde, locaların hemen hepsi boştu. Ama İvan’cığımlabenadibiroyunoynatsaydık,ozaman–inanın–tıklımtıklımdolardıtiyatro.Yarın“OrfeCehennemde”yioynatacağızİvan’cığımlaben,buyurungelin. 589

Anton Pavloviç Çehov

YalnızcaKukin’intiyatroüzerine,artistlerüzerinesöyledikleriniyineliyordu.Kocasıgibiodasanatakarşıilgisizliği, bilgisizliğiyüzündenküçümsüyorduhalkı;provalardaaraya giriyor,artistlerinyanlışlarınıdüzeltiyor,çalgıcılarınçaldıklarınıizliyordu.Kentingazetesindetiyatroyukötüleyenbir yazıçıktığındasaatlerceağlıyor,konuşmakiçinkalkıpgazeteninyöneticisinegidiyordu. Artistler seviyorlardı onu. “İvan’cığımla ben” ya da “Tatlım”diyorlardıondansözederken.Acıyorduartistlere Olga,azarazarborçparaveriyorduonlara.Bazenonualdattıklarında sessiz sessiz ağlıyordu yalnızca, kocasına bir şeysöylemiyordu. Kışındaiyiydidurumları.Kentinkapalıtiyatrosalonunu bütünkışlığınakiralamışlardı.SalonukısasürelerlekâhküçükRustrupuna,kâhbirsihirbaza,kâhkentinamatörtiyatrolarınakirayaveriyorlardı.Olgaşişmanlamıştı,mutluluktanışılışıldıgözlerininiçi.Kukinisedahadazayıflamış,sararmıştı.Kışboyuncaişlerhiçdekötügitmediğihalde,durmadanbüyükzararettiğindenyakınıyordu.Geceleriöksürüyordu. Olga ahududu suyu, ıhlamur içiriyordu ona, kolonya ile ovuyordu bedenini, yumuşak şallarıyla sarıp sarmalıyordu. Kocasınınsaçlarınıokşarkentamanlamıylaiçten, —Yakışıklıkocacığımbenim!–diyordu.–Yakışıklıkocacığımbenim! KukinoyuncugetirmekiçinbüyükoruçtaMoskova’ya gitti.OnsuzuykugirmediOlga’nıngözüne.Heppencerelerdeoturdu,yıldızlarabaktı.Kendini,kümestehorozbulunmadığı zaman huzursuz olan, bütün gece uyuyamayan tavuklarabenzetiyordu.KukinoyalandıMoskova’da.Ancak kutsal haftaya doğru dönebileceğini yazıyordu. Mektuplarında “Tivoli” ile ilgili birtakım planlardan söz ediyordu. Amakutsalhaftayabeş,ongünkalabirgecegeçvakitkötü kötüçalındıavlukapısı;biriboşküpevuruyormuşgibigüm 590

Tatlım

gümvuruyordukapıya…Aşçıkadınuykulu,yalınayak,su birikintisinebataçıkakoştukapıyıaçmaya. Kapınındışındabiriboğuk,kalınbirsesle, —Açın,lütfenaçarmısınız?–diyordu.–Telgrafınızvar! Olga daha önce de birkaç kocasından telgraf almıştı, amaşimdinedensedonupkalmıştı.Ellerititreyerekaçtıtelgrafı,okudu: “İvanPetroviçbugünansızınöldücenazeşöreniiçinizin salıyaverildianele.” Törensözcüğü“şören”olmuştutelgrafta,birde“anele” diye, anlaşılmayan bir sözcük vardı. Operetin yönetmeni çekmiştitelgrafı. TelgrafıokuyuncahıçkırahıçkıraağlamayabaşladıOlga. —Sevgilimbenim!İvan’ım,birtanem,şahinim!Nediye çıktınkarşıma?Niçintanıdımseni,sevdim?ZavallıOlga’nı, zavallı,mutsuzkarınıkimebıraktındagittin?.. Kukin’isalıgünüMoskova’daVagankovamezarlığında toprağaverdiler.Olgaçarşambagünüevedöndü.Odasına girergirmezyüzükoyunyatağınaattıkendini,bağırabağıra ağlamayabaşladı;öylekisokaktan,komşuevlerdenduyuluyordusesi.Kendiaralarındakonuşuyorlardıkomşular: —Tatlım!Tatlım,OlgaSemyonovna,yavrum,nasılda paralıyorkendini! ÜçaysonrabirgünsabahayinindendönüyorduOlga. Üzgündü,derinbiryasiçindeydi,Öyleolduki,onungibikilisedendönenVasiliAndreiçPustovalovileyanyanayürüdüler. Tüccar Babakayev’in kereste deposunda kâhyalık edenPustovalov,Olga’nınkomşusuoluyordu.Hasırbirşapkavardıbaşında.Beyazyeleğinincebindenaltınbirköstek sarkıyordu,kâhyadançokbirtüccarabenziyordu.Ağırbaşlı birtavırla,sesindederinbirhüzün, —HerşeyinbiryoluyordamıvardırOlgaSemyonovna –diyordu.–Yakınlarımızdanbiriöldüyse,Tanrıböyleistedi 591

Anton Pavloviç Çehov

demektir.Budurumdabizlerekendimiziyitirmemek,acımızasessizcekatlanmakdüşer. Olgaileevininbahçekapısınakadaryürüdüktensonra yoluna devam etti Pustovalov. Bütün gün Pustovalov’un ağırbaşlısesiçınladıkulaklarındaOlga’nın.Gözlerinikapayıncaonunkoyusakalınıgörüyordu.Çokhoşlanmıştıondan.Görünüşebakılırsa,Pustovalovdaonakarşıilgisizdeğildi.Çünkübirkaçgünsonrapekaztanıdığıortayaşlıbir kadınkahveiçmeyegelmiştiOlga’ya.Masayaoturmasıyla Pustovalov’dansözetmeyebaşlamasıbirolmuştu.Onuniyi, ciddibirinsanolduğunu,herkızınseveseveonunlaevleneceğinisöylüyordu.ÜçgünsonraPustovalovkendigeldi,çok az–ondakika–oturdu,çokdaazkonuştu,amaOlgasevdi onu,hemodenlisevdiki,bütüngecehiçuyumadı,sıtmaya tutulmuşgibiyandıateşleriçinde.Ertesisabahadamyollayıportayaşlıkadınıçağırttı.ÇokgeçmedenistedilerOlga’yı. Sonradadüğünoldu. PustovalovileOlgaevlendiktensonraçokmutlubiryaşamsürmeyebaşladılar.Pustovalovgenellikleöğleyekadar duruyordu depoda, sonra çeşitli işler için dışarı çıkıyordu. Olgaalıyorduyerini,akşamakadaroturuyorduyazıhanede, hesaplarıyapıyor,depodanmalçıkartıyordu. Müşterilere,tanıdıklara, —Şimdiyıldayüzdeyirmipahalılaşıyorkereste,–diyordu.–Sizhakverinyani,eskidenburanınkerestesinisatardık, şimdikerestealmayaheryıl,taMogilevskilinegitmekzorundakalıyorVasili’ciğim. İkielinidehşetiçindeyanaklarınabastırarakekliyordu: —Yafiyatlar!Yafiyatlar! Şimdiçokeskidenberikerestealımsatımişindeçalışıyormuş,dünyadaenönemli,engereklişeykeresteymişgibigeliyorduona.Kiriş,kalas,tahta,tomruk,kütük,merteksözcüklerinde kendine pek yakın, onu duygulandıran bir şey duyargibioluyordu…Geceleridüşlerindedağlarkadaryük592

Tatlım

sektahtayığınları,kentdışına,uzakbiryerekerestetaşıyan arabaların oluşturdukları sonu gelmez dizileri görüyordu. On iki kulaçlıklarla yirmi beş santimlik kütüklerin ayağa kalkmış,sürühalindekerestedeposuna–kerestelerlesavaşmayageliyorlarmışgibi–yürüdüklerini;kalaslarlatomruklarınkurutahtalardaboğuktak–tuksesleriçıkararakyuvarlandıklarını,düşüpkalktıklarını,birbirininüzerineyürüdüklerinigörüyordu.Birçığlıatarakuyanıyordu,Pustovalovşefkatli, —Olga’cığım–diyordu,–neyinvarcanım?Haççıkar! Kocasınederse,odaaynışeyisöylüyordu.Pustovalov odanınsıcakolduğunuyadasongünlerdeişlerindurgunlaştığınıdüşünüyorsa,odaaynışeyidüşünüyordu.Kocasıeğlencedenfalanhoşlanmaz,bayramlarıevdeotururdu,oda çıkmazdıevden.Tanıdıkları, —Arayanyadepodabuluyorsiziyaevde–diyorlardı.– Birtiyatroyayadasirkegitsenizbaritatlım. Ağırbaşlı,cevapveriyorduOlga: — Vasili’ciğimle benim tiyatrolarda dolaşacak zamanımızyok.İşadamıyızbiz,boşşeylerleuğraşamayız.İyi,yararlınevarkibutiyatrolarda? Cumartesilerikarıkocaakşamayinlerine,bayramgünleridesabahayinlerinegidiyorlardı.Kilisedönüşü–yüzlerindemutlubiranlatım–yanyanayürüyorlardı.Hoşbirkoku yayılıyorduonlardançevreye.Olga’nınipekgiysisininhışırtısıkulaklarıokşuyordu.Evdeçörekle,çeşitçeşitreçelleçay içiyor,dahasonrabörekyiyorlardı.Heröğlenavluyu,avlu kapısınındışındasokağınefisbirpancarçorbasıkokusuyla ızgarakoyunyadaördeketi–oruçgünlerindebalık–kokusukaplıyordu.Ağızlarısulanıyordugeçenlerin.Yazıhanede semaverherankaynıyordu.Müşterileriçayınyanındasimitleağırlıyorlardı.Karıkocahaftadabirkezhamamagidiyor, eveyüzlerikızarmış,yanyanadönüyorlardı. Tanıdıklarına, 593

Anton Pavloviç Çehov

—Ehişte,yaşayıpgidiyoruz–diyorduOlga,–Tanrı’ya şükürlerolsun.Vasili’ciğimlebenimkigibibiryaşamıherkeseversinTanrı. PustovalovkerestealmayaMogilevskilinegittiğizamanlarOlgaçoküzülüyor,geceleriuyuyamıyor,hepağlıyordu. BahçeiçindekiküçükevdekiracıolanalaybaytarıSmirnin konuk geliyordu ona böyle akşamlar. Genç bir baytardı Smirnin.Olga’yabirşeyleranlatıyoryadaonunlakâğıtoynuyordu.OyalıyordubuOlga’yı.ÖzellikleSmirnin’inkendi aileyaşamınadeğginanlattıklarıilginçoluyordu.BirzamanlarevliydiSmirnin,birdeoğluvardı.Amaonualdattığıiçin boşamıştıkarısını.Şimdinefretediyorduondan.Amaoğlununbakımıiçinaydakırkrubleyolluyorduona.BütünbunlarıdinlerkeniçiniçekiyorduOlga,başınıikiyanasallıyordu,acıyorduSmirnin’e.GecegeçsaatSmirnin’imumlamerdivenbaşınakadargeçirirken, —Eh,Tanrıkurtarsınsizi–diyordu.–Teşekkürederim, sıkıldınızyanımda,Tanrısağlıkversinsize,KutsalAnamız… Herzamankocasıgibiağırbaşlı,mantıklıkonuşmayaçalışıyordu.Aşağıdakapıdançıkarkensesleniyordubaytara: —SizebirşeysöyleyeyimmiVladimirPlatoniç,karınızlabarışsanızçokiyiederdiniz.Hiçdeğilse,oğlunuzunhatırı içinbağışlasanızonu!..Herşeyeaklıeriyordurartıkyavrucağın. Pustovalov eve döndüğünde baytardan alçak sesle söz ediyorduonaOlga.Onunmutsuzaileyaşamınıanlatıyordu. İkisidebaşlarınısallıyor,babasınıçoközlemişolabilecekçocuktansözediyorlar,sonra–düşüncelerinintuhafakışısonucu–ikisidetasvirlerinönündeduruyor,yerlerekadareğiliyor,Tanrı’nınonlaraçocukvermesiiçinduaediyorlardı. Pustovalovlarböylehuzur,karşılıklıanlayış,sevgi,tambir mutluluk içinde altı yıl yaşadılar. Ama bir kış günü Vasili Andreiçyazıhanedebardakbardakçayiçtiktensonrakerestevermekiçinşapkasızçıktıdışarı,üşüttü,hastalandı.Eniyi 594

Tatlım

doktorlariyietmeyeçalıştılaronu,amahastalığıyenemedi VasiliAndreiç,dörtayyattıktansonraöldü.Genedulkaldı Olga. Kocasınıtoprağaverdiktensonra,günlercehıçkırahıçkıraağladıOlga. —Kimebıraktındagittinbenibirtanem?Sensiznasılyaşarımben?Onmazyaralaraçtınyüreğimde,perişanettinbeni!Eyiyiyürekliinsanlar,acıyınbuöksüze… Siyah matem giysisini çıkarmıyordu sırtından. Şapkayı, eldivenideheptenbırakmıştı,evdençokseyrek–odayalnızcakiliseye,birdekocasınınmezarınagitmekiçin–çıkıyordu. Bir rahibe gibi yaşıyordu. Ancak altı ay sonra çıkardı matem giysisini, pencerelerin panjurlarını açmaya başladı. Bazısabahlaryiyecekbirşeyleralmakiçinaşçıkadınlabirliktepazaragittiğinigörenleroluyordu.Amaşimdinasılyaşadığını,evindenelerinolupbittiğinihiçkimsebilmiyor,ancaktahminediyorlardı.Sözgelimi,evininküçükbahçesinde baytarla çay içmesinden, baytarın ona yüksek sesle gazete okumasından;sonrapostanedekarşılaştığıtanıdıkbirbayana söylediklerinden bir şeyler çıkarıyorlardı. Şöyle demişti tanıdığıobayana: —Kentimizdedoğrudürüstbirbaytarbakımıolmadığı içinbukadarçokhastalıkgörülüyorbizde.Güngeçmiyor, birininsüttenhastalandığınıduyuyoruz.Aslındainsanların sağlığıylailgilenildiğikadar,evcilhayvanlarınsağlığıylada ilgilenmekgerekir. Baytarındüşünceleriniyineliyorduhep,herkonudabaytarın düşündüğü gibi düşünüyordu. Birisine bağlanmadan biryılbileyaşayamayacağı,mutluluğubukezbahçesindeki küçükevdebulduğuortadaydı.Başkasıolsakınarlardıonu, amaOlgaiçinkimsekötüdüşünemiyordu.Herşeyöylesine doğal,açıkseçiktiyaşamında… Olgailebaytar,aralarındakiilişkideortayaçıkandeğişikliktenhiçkimseyesözetmiyorlardı.Gizlemeyeçalışıyor595

Anton Pavloviç Çehov

lardıbudeğişikliği;amabaşaramıyorlardı.Olga’nınbirsırrı olamazdıçünkü.BaytaraalaydanarkadaşlarıgeldiğindeOlgabardaklarınaçaykoyarkenyadaakşamyemeğiniverirken,büyükbaşhayvanlarlaküçükbaşhayvanlarınyakalandıklarıvebadan,sedefhastalığından,kentmezbahasınınkötüdurumundansözetmeyebaşlıyordu.Okonuşurkenbaytarrenktenrengegiriyordu,konuklargittiktensonradakollarındanyakalıyorduonu,öfkeylebağırıyordu: —Aklınınermediğişeylerdensözetmemenikaçkezsöyledimsana!Baytararkadaşlarlakendiaramızdakonuşurkenbirdahasözümüzekarışmalütfen.Kabaktadıveriyor artık! Olgaşaşkın,ürkmüşbakıyordubaytarınyüzüne, —Pekiama,hiçkonuşmayayımmıVladimir’ciğim?–diyesoruyordu. Sonra–gözleriyaşlı–boynunasarılıyordubaytarın,kızmamasıiçinyalvarıyorduona.İkisidemutluydu. Gelgelelim,çoksürmedibumutlulukları.Baytaralayıile kenttenayrıldı.Çokuzakbiryere,handiyseSibirya’yayollamışlardıalayını.Olgayalnızkalmıştıgene… Tamanlamıylayalnızdışimdi.Babasıçoktanölmüştü, birayağıkırıkkoltuğutoziçinde,tavanarasınaatılmıştı. Olgazayıflamış,bozulmuştu.Eskidenolduğugibikimse bakmıyordu ona artık sokakta, gülümsemiyorlardı. Besbelliengüzelyıllarıgeçmiş,geridekalmıştı.Şimdiüzerindehiçdüşünmeseçokdahaiyiedeceği,yeni,bilinmezbir yaşambaşlamıştıonuniçin.Akşamlarıtaşlığınbasamaklarınaoturuyordu;“Tivoli”deçalanorkestranın,patlatılanhavaifişeklerinsesleriniduyuyordu,amabuseslerbir düşünce uyandırmıyordu onda artık. Boş avlusunda dolaştırıyordubakışınıilgisiz,hiçbirşeydüşünmüyor,içinde biristekduymuyordu,geceoluncayatmayagidiyor,düşündegeneboşavlusunugörüyordu.Zorakiyiyoriçiyordusanki. 596

Tatlım

Enönemlisi,enkötüsüdebirdüşüncesininolmamasıydı artık. Çevresinde eşyaları görüyor, olan bitenlerin hepsini anlıyor,amabirşeyüzerindebelirlibirdüşünceyevaramıyor, ne söyleyeceğini bilemiyordu. Ne kötüdür insanın bir düşüncesininolmaması!Sözgelimi,birşişeninmasanınüzerindedurduğunuyadayağmurunyağdığını,birköylünün arabaylabiryeregittiğinigörüyorsun,amabuşişeninorada niçindurduğunu,yağmurunniçinyağdığını,köylününnereyegittiğinibilemiyor,–binrublebileverseler–bukonudabir şeysöyleyemiyorsun…Kukin’in,Pustovalov’un,sonrabaytarın yanındayken her konuda bir şeyler söyleyebiliyordu. Herkonudadüşüncesinisöyleyebiliyordu.Oysaşimdikafasınıniçide,yüreğideavlusugibibomboştu.Pelinotuyemiş gibibirtuhaflık,biracılıkvardıağzında. Giderekheryanadoğrugelişmiştikent.TsıganMahallesi’nesokakdiyorlardıartık,“Tivoli”bahçesinin,kerestedepolarınınolduğuyerdedekocamankocamanevleryükselmiş, ara sokaklar oluşmuştu. Ne çabuk geçiyordu zaman! Olga’nın evinin duvarları koyulaşmış, damı paslanmış, samanlığıyanyatmıştı.Bütünavluyuyabaniotlar,ısırganlar kaplamıştı.Olgakendideyaşlanmış,çökmüştü.Yazıntaşlığınbasamaklarındaoturuyordu,ruhueskisigibibomboştu gene,karanlıktı,pelinyemişgibibirtuhaflık,biracılıkvardı ağzında; kışın ise pencerenin önünde oturuyor, kara bakıyordu.İlkbahardahafifbiryelesse,rüzgârkiliseninçansesinigetirseTsıganSokağı’na,anılarbirdendolduruyorlardı belleğini, yüreğinde tatlı bir sıkışma oluyordu, gözlerinden yaşlar boşalıyordu, ama ancak bir dakika sürüyordu bu, sonra gene boşluk, neden yaşadığının bilinmezliği… Siyah küçükkedisiBrıskagelipsürtünüyorduona,sevgiylemırıldanıyordu,amakedininbuyakınlığı,sevgisietkilemiyordu Olga’yı.İstediğibumuydu?Tümvarlığını,ruhunu,mantığınısaracak,onadüşünceler,yaşamınarenkkatacak,eskimiş kanınıısıtacakbirsevgiydionunistediği.Ayağıylaitiyordu Brıska’yı,canısıkkın, 597

Anton Pavloviç Çehov

—Gitbaşımdan,git…–diyordu.–Neistiyorsunbenden? Günlergünleri,yıllaryıllarıkovalıyordu.Nebirdüşünce, nedebirsevinçvardıyaşamında.AşçıkadınMavranesöylerse,oydugüzelolan. Sıcakbirtemmuzgünü,akşamüzeri,sokaktangeçenkoyunsürüsününkaldırdığıtozbulutuavluyukapladığıbirandabahçekapısıçalındıbirden.Olgakendigittiaçtıkapıyı, açaraçmazdadonupkaldı:BaytarSmirninduruyordukarşısında. Sivildi, saçlarına ak düşmüştü. Geçmişi bütünüyle birandaanımsadıOlga,tutamadıkendini,ağlamayabaşladı,birsözcüksöylemedenSmirnin’ingöğsünedayadıbaşını; çokheyecanlıolduğuiçin,birlikteevenasılgittiklerini,çay masasınanasıloturduklarınıbilmiyordu.Sevinçtentitreyerek, — Canım benim! –diye mırıldanıyordu.– Vladimir’im! Hangirüzgârattıseniburaya? —Temelliyerleşmekistiyorumburaya–diyeanlatmaya başladıSmirnin.–Dilekçeveripemekliyeayrıldım,özgüryaşamın tadına varmak, oradan oraya taşınmaktan kurtulmak,belirlibiryerdeyaşamakiçinburayageldim.Oğlumu daliseyevermemgerekiyorzaten.Biliyormusunuz,karımla barıştık. —Neredekarınız?–diyesorduOlga. —Oğlumlaotelde.Bendolaşıyorum,evarıyorum. —HayAllah,benimeveyerleşsenize!Bolbolyetersize. Ah Tanrım, para falan istemem sizden. (Heyecanlanmıştı Olga, gene ağlamaya başlamıştı.) Siz burada oturursunuz, banabahçedekiküçükevyeter.AmannebüyükbirmutlulukbuTanrım! Ertesi gün evin çatısını boyuyorlar, duvarları badanalıyorlardı. Olga, elleri belinde, avluda dolaşıyor, sağa sola buyruklaryağdırıyordu.Eskigülümsemesiaydınlatmıştıyüzünü,uzunbiruykudanuyanmışgibicanlanmış,dinçleşmişti.Baytarınkarısıgeldi.Kısasaçlı,sıska,çirkinbirkadındı. 598

Tatlım

Şımarıkbiranlatımvardıyüzünde.Birçocuğunelindentutuyordu.Saşa’ydı.YaşınagöreçokküçükgösteriyorduSaşa (aslındaonyaşındaydı),şişman,açıkmavigözlüydü,gamzelerivardıyanaklarında.Avluyagirergirmezkediyikovalamayabaşlamıştı;sevinç,mutlulukdolukahkahalarıdoldurmuştuavluyu.Saşa, —Kedimidirbuteyzeciğim?–diyesorduOlga’ya.–Yavrulayıncayavrularındanbirtaneverinbizeneolur?Annem farelerdençokkorkarda… OlgabirazkonuştuSaşaile,çayiçirdiona.Buçocuköz oğluymuşgibibirdenbirsıcaklıkduymuştuiçindeonakarşı.Yüreğitatlıtatlısıkışmayabaşlamıştı.Saşaakşamlarıyemekodasındadersçalışırkendeşefkatle,sevgiylebakıyordu ona,kendikendinemırıldanıyordu: —Yavrucuğumbenim,güzelim…Çocuğum,akıllı,güzelyavrum. OkuyorduSaşa: —Ada,dörtbiryanısuylaçevrilikaraparçasınadenir. —Ada,dörtbiryanı…–diyetekrarediyorduOlga. Bunca yıl süren sessizlikten, düşüncelerdeki boşluktan sonra,kendinegüvenereksöylediğiilkdüşünceydibu. Onun da düşünceleri vardı artık; akşam yemeklerinde Saşa’nınannebabasıyla,günümüzdeçocuklarınlisedeokumalarınıngüçlüğünden,amaklasikeğitiminmodernöğretimdengenedeiyiolduğundan,çünküliseyibitirinceçocuğunönündeheryolunartıkaçıkolduğundan,isterdoktor, istermühendisolabileceğindensözediyorlardı. ArtıkliseyegidiyorduSaşa.AnnesiHarkov’akızkardeşininyanınagitmiş,birdahadönmemişti.Babasıhergünbir yerlere hayvanlara bakmaya gidiyor, kimi zaman üç dört gün kalıyordu. Anası babası Saşa’yı başlarından atmışlar, onu istemiyorlar, çocukcağız sonunda açlıktan ölecek gibi geliyordu Olga’ya. Yanına, bahçedeki küçük eve almıştı onu,küçükodayıonavermişti. 599

Anton Pavloviç Çehov

Saşabahçedekiküçükevetaşınalıaltıayoluyordu.Her sabahSaşa’nınodasınagidiyorduOlga,eliyanağınınaltında,tatlıbiruykudabuluyorduonu.SolukalışıduyulmuyorduSaşa’nın.UyandırmayakıyamıyorduonuOlga.Üzgün, —Saşa’cığım–diyordu,–hadikalkartıkcanım!Okulzamanıgeldi. KalkıyorduSaşa,giyiniyordu,duasınıettiktensonrakahvaltıyaoturuyordu,üçbardakçayiçip,ikibüyüksimit,yağlayarımfrancalayiyordu.Uykusersemliğiniüzerindenhâlâ atamadığı için keyifsiz oluyordu. Olga yüzüne, onu deniz aşırıülkeyeyolcuediyormuşgibibakarak, — Masalı iyi ezberlemedin Saşa’cığım –diyordu.– Çok üzüyorsunbeni.Birazgayretetcanım,çalış…Öğretmenlerininsözünüdinle. —Öf,bırakınbenineolur!–diyebağırıyorduSaşa. Okulagitmekiçinsokağaçıkıyordu.Kendiküçüktüama kasketikocamandı,sırtçantasıvardısırtında.Olgasessizce yürüyorduarkasından.Birarasesleniyordu: —Saşa’cığım! DönüparkasınabakıyorduSaşa,Olgabirhurmayada karamela sıkıştırıyordu eline. Lisenin bulunduğu sokağa saptıklarında,uzunboylu,şişmanbirkadınonuizlediğiiçin utanıyorduSaşa,geridönüpOlga’ya, —Sizartıkevedönünteyze–diyordu,–buradansonra kendimgiderim. DuruyorduOlga,Saşaliseninkapısındagözdenkaybolanadekbakıyorduarkasından.Ah,neçokseviyordubuçocuğu!Eskibağlılıklarındanhiçbiribudenliderinolmamıştı; ruhuhiçböylesinefedakârca,yürekten,sevesevebağlanmamıştı. Annelik duygusu giderek daha bir güçlü sarıyordu benliğini.Aslındahiçbirşeyiolmayanbuçocuğunuğruna, onun gamzelerinin, kasketinin uğruna canını verebilirdi, hemseveseve,mutluluktanağlayarak…Neden?Kimbilebilirdibununnedenini? 600

Tatlım

Saşa’yıokulabıraktıktansonrahuzuriçinde,mutlu,içi sevgidoludönüyordueve.Sonaltıaydırgençleşenyüzügülümsüyor,ışıksaçıyordu.Sokaktaonunlakarşılaşanlarahaz veriyorduyüzünebakmak. —GünaydınOlgaSemyonovna’cığım!–diyorlardı.–Nasılsınıztatlım? Pazardagördüğübirtanıdığınadertyanıyordu: — Lisede okumak çok güç artık kardeşim. Dile kolay, dahabirincisınıftaçocuk,dünevödeviolarakmasalezberi ileLatinceçeviri,birdeproblemvermişler…Ufacıkçocuk nasılyaparbütünbunları? Sonra öğretmenlerden, derslerden, ders kitaplarından –Saşa’nınsözünüettiğiherşeyden–sözetmeyebaşlıyordu. Saatüçtebirlikteyemekyiyorlardı.Akşambirlikteders çalışıyorlar,birlikteağlıyorlardı.Saşa’yıyatağınayatırırken haççıkararakuzunuzunkutsuyorduonuOlga,alçaksesle dualarokuyordu;sonrakendideyatınca,yattığıyerdeSaşa’nın üniversiteyi bitirip doktor ya da mühendis olacağı, kendininolanbüyükbirevi,atları,birkupaarabasıolacağı, evleneceği,çocuklarıolacağıouzak,bulanıkgeleceğihayal ediyordu…Uykuyadalmaküzereykenbilehâlâaynışeyleri düşünüyordu,kapalıgözlerindenyaşlarakıyorduyanaklarına. Siyah, küçük kedisi de yanında yatıyor, mırlıyordu: “Mır…mır…mır…” Bazıgecelerbahçekapısınıhızlıhızlıvuruyordubiri.Olgagözleriniaçıyordu,korkudansoluğukesiliyordu,yüreği kütkütvurmayabaşlıyordu.Yarımdakikageçiyorduaradan,genevuruluyordukapıya. Olga,heryanıtitreyerek“Harkov’dantelgrafgeldi,diye geçiriyordu içinden. Annesi Saşa’yı yanına, Harkov ‘a istiyor…AmanAllahım!” Oandaderinbirumutsuzluğakapılıyorduo;başı,elleri, ayakları buz kesiyordu dünyada ondan mutsuz insan yokmuşgibigeliyorduona.Amayarımdakikadahageçin601

Anton Pavloviç Çehov

cebirtakımseslerduyuyorduOlga.Baytardırgelen,kulüptendönmüştür. “OhTanrım,şükürlerolsunsana!”diyegeçiriyorduiçindenOlga. Yüreğininüzerineçökenağırlıkyavaşyavaşkalkıyordu, genehafif,mutluhissediyordukendini.Bitişikodadaderin biruykuyadalmış,aradabir,“Şimdigösteririmsana!Defol be!Tutmabeni!”diyesayıklayanSaşa’yıdüşünüyordu. 1899

602

Çukurda 1 ÇukurbiryerdeydiUkleyevoköyü.Öyleki,şosedende, demiryolu istasyonundan da yalnızca çan kulesiyle basma atölyelerininbacalarıgörünürdü.Şosedengeçenlerburasının neköyüolduğunusorduklarındaşöyleyanıtverirlerdionlara: —Zangocun,ölüiçinverilenyemektetambirkutuhavyarıyediğiköydürburası. Birzamanlar,atölyesahibiKostyukov’unevindeverilen ölüyemeğindeyaşlıbirzangoç,sofradasiyahhavyarıgörünce dayanamamış, iştahla saldırmış kutuya. Sağdan soldan dürtüyorlarmışonu,kolundançekeliyorlarmış.Amahazdan heryanıtaşkesilmişgibiyiyormuşihtiyar.Birşeyduyduğu yokmuş,habireatıştırıyormuş.Sofradakihavyarınhepsini yemiş. Bir buçuk kilo havyar varmış kutuda… Bu olayın üzerindenuzunyıllargeçmişti.Zangoçöleliçokoluyordu. Amabuhavyaröyküsühâlâunutulmamıştı.Çevredeyaşam mıodenliyoksuldu,yoksainsanlarmıonyılönceolmuşbu önemsizolaydanbaşkabirşeygöremiyorlardı,hernedense. Ukleyevo köyü üzerine bundan başka bir şey anlatılmazdı bölgede. 603

Anton Pavloviç Çehov

Sıtmaeksikolmazdıburada.Özelliklegölgeleriuzunyaşlısöğütlerinaltınadüşençitlerinönüarkasıyazınbilevıcık vıcıkçamurdu.Atölyeartıklarıilebasmayıişlemektekullanılan asetik asit kokardı buralarda. Atölyeler –üç basma atölyesiyle bir tabakhane– köyün biraz dışındaydı. Küçük atölyelerdibunlar.Hepsindebirden,olsaolsadörtyüzkişi çalışıyordu. Tabakhanenin artıkları yüzünden küçük dereninsuyupiskokardıçoğuzaman.BuartıklarçayıradabulaştığıiçinköylülerinhayvanlarıSibiryaçıbanınayakalanıp kırılıyorlardıaradabir.Tabakhaneninkapatılmasıemribile gelmişti köye. Resmen kapalıydı tabakhane. Ancak, bölge poliskomiserivedoktorungözyummasıyla–tabakhanenin sahibiherayonarrubleveriyorduonlara–gizliolarakçalışıyordu.Köydedoğrudürüst,damısackaplı,ikitaşevvardı.Bunlardanbirindebucakyönetimikuruluvardı.Ötekinde,kiliseninhemenkarşısındakiikikatlıolanındaysa,YepifanlıGrigoriPetrovTsıbukinoturuyordu. Grigoribakkaldükkânıişletiyordu.Amagörünüşükurtarmak içindi bu yalnızca. Aslında votka, sığır, deri, tahıl, domuzticaretiyapıyordu.Onakazançsağlayabilecekherşeyialıpsatardı.Sözgelimi,kadınşapkalarıiçinyurtdışından saksağanistendiğindeçiftineotuzkapikveriptoplardıtüm saksağanları.Odunlukkorularısatınalır,faizleparaverirdi. Sözünkısası,işbilir,beceriklibirihtiyardıGrigori. İki oğlu vardı. Büyüğü, Anisim polisti. Hırsızlık bölümündeçalışıyor,köyepekseyrekgeliyordu.KüçüğüStepan iseticaretevermiştikendini.Babasınayardımediyordu.Ne varki,gerçekbiryardımbekleyenyoktuondan.Zayıfbünyeli,üsteliksağırdıçünkü.KarısıAksinya–boyluboslu,güzelbirkadındı,bayramgünlerişapkagiyer,elinebirşemsiyealır,öyleçıkardısokağa–sabaherkenkalkar,gecegeçyatar, sabahtan akşama dek eteklerini toplayıp, anahtarları şıngırdataşıngırdatabirambara,birbodruma,birdükkâna koşar dururdu. Ona bakarken hazla dolardı yaşlı Tsıbu604

Çukurda

kin’inyüreği.Gözlerininiçiışılışılolurdu,amabiryandan daüzülürdü.Hayatdolubukadınlabüyükoğludeğilde,kadıngüzelliğindenhiçmihiçanlamadığıapaçık,küçük,sağır oğluevliolduğuiçiniçsızlardı. AileyaşamınapekdüşkündüyaşlıTsıbukin.Dünyadaen çoksevdiğişeyailesi,özelliklebüyükoğluvegeliniydi.Sağırlaevlenipevegelingelmesininüzerindençokgeçmeden,olağanüstübeceriklibirkadınolduğuanlaşılmıştıAksinya’nın. Kimeveresiyeverilebileceğini,kimeverilemeyeceğiniöğrenmiştihemen.Anahtarlarıhepyanındabulunduruyor,onları güvenipkocasınabilevermiyor,hesappullarınışıkırdatıyor, birköylügibiatlarınağızlarınıaçıpdişlerinebakıyor,durmadanyagülüyoryadabağırıpçağırıyordu.Onesöylerse, ne yaparsa hepsini hoşnutlukla karşılıyordu ihtiyar. Hazla mırıldanıyordu: —Ahsevgiligelinimbenim!Ahgüzelim,anacığım… Dulduihtiyar.Amadayanamamış,oğlunundüğününden biryılsonratutupkendideevlenmişti.Ukleyevo’danotuz kilometreötedebirköyde,iyibiraileden,VarvaraNikolayevnaadında,yaşıbirazgeçkin,amagüzel,gösterişlibirkız bulmuşlardı ona. Varvara Nikolayevna üst kattaki küçük odayayerleşiryerleşmez,eviniçindeherşey–pencerelereyenicamtakılmışgibi–aydınlanıvermiştibirden.Lambaların ışığıdahabirparlakolmuş,masalarkargibibeyazörtülerle örtülmüş,pencereleriniçindede,evinönündekiküçükbahçededekırmızıtomurcukluçiçeklerboygöstermişti.Yemekteherkesaynıçanağadaldırmıyorduartıkkaşığını,herkesin önüneayrıtabakkonuyordu.VarvaraNikolayevnatatlıtatlı,içtenliklegülümsüyorduhep.Eviniçindeherşeygülümsüyordusanki…Kapıyadilenciler,yoksullar,sadakaylageçinendinadamlarıgelmeyebaşlamıştı–oysaozamanadek olmazdıböylebirşey–;Ukleyevolukadınlarınağlamaklısesleri; çok içtikleri için atölyelerden kovulmuş güçsüz, soluk benizlierkeklerinsuçluöksürükleriişitiliyordupencerelerin 605

Anton Pavloviç Çehov

dibinde.Varvaraparaveriyorduonlara.Ekmek,eskigiysilerveriyordu.Çokgeçmeden–evealıştıktansonra–dükkândangizlicealdığıbazışeyleridevermeyebaşlamıştı.Birgün onuikikutuçayalıpgötürürkengörünceçokşaşırmıştısağır.Gidiphabervermiştibabasına: —Anamikikutuçayaldı…Nereyeyazacağızonları? İhtiyarkarşılıkvermemişti.Birsüredurupkaşlarınıoynatarakdüşünmüş,üstkata,karısınınyanınagitmişti.Sevgi dolubirsesle, —Varvara’cığım–demişti,–dükkândanbirşeyeihtiyacınolursa,çekinmedenal.İstediğinkadaralhem,hiççekinme… Ertesigünavludangeçerkenseslenmiştiüveyannesinesağır: —Birşeyistiyorsanız,alınanacığım! Varvara’nınsadakavermesindede,lambalarda,kırmızı çiçeklerdeolduğugibiyepyeni,evdekilereneşe,huzurveren birşeyvardı.Bozulmuş,kokmuştuzlamaeti–fıçınınyanına yaklaşıncaburnunundireğisızlardıinsanın,öylepis,ağırbir kokusuolurdu–evet,bozulmuş,kokmuştuzlamaetiköylülereyutturdukları;sarhoşlardanrehinolarakoraklarını,şapkalarını,karılarınınbaşörtülerinialdıkları;kötücinsvotkanınsersemlettiğiişçilerinçamurlarauzanıpkaldığı;günahın köyünüzerinebirsisgibiçöktüğü,oruçhaftasıarifesindede, köykilisesininaziziiçinyapılanüçgünlükbayramdada,evde,üstkattakiküçükodada,tuzlamaetlede,votkayladahiç mihiçilgisiolmayan,sessiz,melekgibibirkadınınolduğu düşüncesi dükkânda çalışanların yüreğine bir hafiflik veriyordu.Varvara’nınyoksullaraettiğiyardımlarınbuağır,karanlıkgünlerdeetkisibirmakineninemniyetsupabınınkiile aynıydı. Tsıbukin’inevindegünlerdurmadançalışmaklageçerdi. Aksinyaholdeeliniyüzünüyıkarkenşapurşupurseslerçıkarmaya,semavermutfaktakaynamaya,uğursuzşeylerihaber 606

Çukurda

veriyormuşgibitıslamayabaşladığındagüneşdahadoğmamışolurdu.İhtiyarGrigoriPetrov–sırtındauzun,siyahsetresi,ayağındapamuklubeyazpantolonu,uzunkonçlu,pırılpırılçizmeleri;herşeyiyletertemiz,ufacık–topuklarınıvuravura–ünlütürküdekikayınbabagibi–dolaşırdıodalarda.Dükkânıaçarlardı.Ortalıkaydınlanıncahazırlayıpkapıyagetirirlerdiyaylıyı.Kasketinikulaklarınakadargeçiripcakaylakurulurduarabayaihtiyar.Onuböylegören,ellialtıyaşındaolduğunadünyadainanmazdı.Karısıylageliniyolcuetmeyeçıkarlardıonu.Güzel,temizsetresinigiyipdeüçyüzrubledeğerindekarayağıziriaygırınkoşuluolduğuyaylıyabindiğinde,köylülerinbirşeyistemekyadabirşeydenyakınmakiçin yanınagelmelerindenhiçhazzetmezdiihtiyar.Böylezamanlardanefretederdi,tiksinirdiköylülerden.Avlukapısındabir köylününonubeklediğinigörürse,öfkeylebağırırdı: —Nedikiliyorsunoradabe?Hadiişinegit! Bekleyenbirdilenciyse, —Allahversin!–diyebağırırdı. Evdehemenhiçdurmazdıihtiyar.İşiçinhergünbiryeregiderdi.Koyugiysiler,siyahönlükgiyenkarısıdaodaları toplaryadamutfakişlerineyardımederdi.Aksinyadükkândaçalışırdı.Şişelerintıngırtısı,paralarınşıkırtısı,Aksinya’nın kahkahaları ya da öfkeli bağırıp çağırmaları, gücendirdiği müşterilerin söylenmeleri avludan duyulurdu. Gizli votka alışverişininoradaolancacanlılığıylasürüpgittiğinigösterirdibütünbunlar.Sağırdadükkândadururduçoğuzaman. Bazenkasketinialmadansokağaçıkar,ellericebinde,dalgın dalgın bir evlere, bir gökyüzüne bakarak dolaşır dururdu. Gündealtıkezçayiçilirdievde.Dörtkezdeyemekyenirdi. Akşam o günün kazancını hesap ederler, deftere geçerler, sonrahuzuriçindeyatıpuyurlardı. Ukleyevo’da üç basma atölyesiyle sahipleri Büyük Hrıminlerin, Küçük Hrıminlerin, bir de Kostyukov’un evleri arasındatelefonbağlantısıvardı.Bucakyönetimkurulunun 607

Anton Pavloviç Çehov

yapısınadaçekilmiştibirtel.Ancakiçinetahtakuruları,hamamböcekleriyuvayaptığıiçin,kısabirsüresonraçalışmaz olmuştuburadakitelefon.Bucakbaşkanıpekokuryazarbir insandeğildi.Evraklardahersözcüğübüyükharflebaşlayarakyazardı,amatelefonbozuluncaşöyledemişti: —Evet,telefonsuzbirazgüçlükçekeceğizşimdi. BüyükHrıminlerileKüçükHrıminlersüreklimahkemeliktiler. Kimi zaman Küçük Hrıminlerin kendi aralarında kavgaettikleri,birbirlerinimahkemeyeverdiklerideolurdu. Böylezamanlar,yenidenbarışmalarınadek,bazenbiray,iki ayçalışmıyorduatölyeleri.Onlarınherkavgasıçoksöylentilere,dedikodularanedenolduğuiçinUkleyevolularbüyükilgigösteriyorlardıbukavgalara.TatilgünleriKostyukovile KüçükHrıminlerarabagezisineçıkar,Ukleyevo’nunsokaklarında dolaşır, köylülerin buzağılarına çarpıp geçerlerdi. Aksinyagiyinirkuşanır,dükkânındanuzaklaşmadan,kolalı eteğinihışırdatahışırdatadolaşırdısokakta.KüçükHrıminler arabaya alırlardı onu. Sözde zorla götürürlerdi. Böyle günlerdeyaşlıTsıbukindeyanınaVarvara’yıalıp,yeniatını göstermeyeçıkardı. Arabagezisindendöndüktensonraherkesyatağagirdiğinde,KüçükHrıminlerinavlusundapahalısındanbirarmonikanınsesiyükselirdi.Ogeceaydavarsa,insanaheyecanverirdibuses,neşeverirdi.Ukleyevoçukurabenzemezdiartık… 2 Tsıbukin’inbüyükoğluAnisimpekseyrekuğrardıUkleyevo’ya.Ancakbüyükbayramlardagelirdi.Amatanıdıklarlasıksıkarmağanlaryollardı.Elyazısıçokgüzel,yabancıbirinin–dilekçegibi–düz,beyazkâğıdayazdığımektuplargelirdi ondan. Mektupları Anisim’in konuşurken hiç kullanmadığı deyişlerle dolu olurdu: “Sevgili babacığım, anneciğim,bedenselgereksiniminizikarşılamakiçinyarımkiloçiçekçayıyolluyorumsizlere…” 608

Çukurda

Hermektubunaltında,ucubozulmuşkalemlekaralanmışgibi“AnisimTsıbukin”,onunaltındadageneogüzelim elyazısıyla“Gizlipolis”yazardı. Mektuplar yüksek sesle birkaç kez okunuyordu evde. Duygulananihtiyar,heyecandanyüzükıpkırmızı, —Babaevindekalmakistemedi–diyemırıldanırdı,–gidipokulagirdi.Eldennegelir!Anlamıyorumbuçocuğu. Büyükorucaazkalmıştı.Birgün–doluylakarışıkiritanelibiryağmuryağıyordu–ihtiyarTsıbukinileVarvara,dışarı bakmak için pencereye yaklaştıklarında, tren istasyonundandoğrugelmekteolanbirkızaktaAnisim’igördüler. Hiçbeklemiyorlardıonu.Odayagirerkenbirhuzursuzluk, tuhafbirendişevardıAnisim’inyüzünde.Buhuzursuzluğu, endişesisonradasilinmediyüzünden.Aşırıderecedeserbesttidavranışlarınedense.Eskidenolduğugibiaceleetmiyordu gitmekiçin.Görevdenkovulmuşgibibirhavasıvardı.Onun geldiğineVarvarapeksevinmişti.Yüzünebakıpkurnazkurmazgülümsüyor,göğüsgeçirerekbaşınısallıyordu. —Nebiçimiştirbuanambabam?–diyordu.–Delikanlımızyirmisekizyaşındaolduhâlâbekârdolaşıyor,vaycanına… “Vaycanına”derkendurgun,huzurdolusesiötekiodadanduyuluyordu.Kocasıyla,Aksinyailefiskosetmeyebaşlamıştı.Birsüresonra,gizlibirtakımişlerçevireninsanlarınkigibi,ihtiyarTsıbukinileAksinya’nınyüzüdekurnaz,esrarlıbiranlatımlakaplanmıştı. Anisim’ievlendirmeyekararvermişlerdi. —Vaycanına!..–diyorduVarvara.–Sendenküçükkardeşinieverdiler,senhâlâtekdolaşıyorsun.Tıpkıpazaragötürülmüşbirhorozgibi.Olacakşeymibuyani?Senevlen, gerisinekarışma.Canınisterse,görevinegitgene.Karınburadakalır,bizeyardımcıolur.Böylebaşıboşyaşanmazdelikanlı.Anladığımkadarıyla,düzennedirunutmuşgitmişsin sen.Seningibikentteyaşayanlarıngünahtanbaşkabildiklerişeyyokturzaten. 609

Anton Pavloviç Çehov

Tsıbukinlerden biri evlenmeye karar verince, zenginler içinolduğugibionlariçindeengüzelkızlararasındabirseçmeyapılırdı.BuyüzdenAnisimiçindegüzelbirkızarayıp buldular.Anisimhiçdeyakışıklılığıyladikkatiçekecekbir erkekdeğildi.Zayıfyapılı,cılız,kısaboyluydu.Amayanakları –onları mahsus şişiriyormuş gibi– dolgun, tombuldu. Gözleriniseyrekkırpardı.Bakışıkeskindi.Kızıl,seyreksakalınıdüşünceyedaldığızamanlarhabireağzınıtıkıştırır,çiğnerdi.Bütünbunlarınyanındaçokdaiçerdi.Yüzündende, yürüyüşündendebelliydibu.Amakendisiiçinçokgüzelbir nişanlıbulduklarınıonasöylediklerinde, —Neolmuşyani,bendeçarpıkdeğilimya–dedi.–Tsıbukinlerdenim ben. Doğrusunu söylemek gerekirse, çirkin yokturTsıbukinlerinarasında. Torguyevo köyü kentin hemen dibindeydi. Bir bölümü birkaçyılöncekentebağlanmış,öbürbölümüköyolarak kalmıştı. Köyün kente bağlanan bölümünde, kendi evinde oturandulbirkadınvardı.Bukadın,gündelikçiçalışanson dereceyoksulkızkardeşinideyanınaalmıştı.Kızkardeşinin, genegündelikçiçalışanLipaadındabirkızıvardı.Lipa’nın güzelliği Torguyevo’da herkesin dilindeydi. Yalnızca aşırı yoksulluğukararsızlığadüşürüyorduherkesi.Yaşlıbiradamınyadabirdulun,yoksulluğunabakmadanonunlaevleneceğini,olmazsaonu“öyle”alacağını,onunyüzündenannesinin de karnının doyacağını düşünüyorlardı. Varvara çöpçatankadınlardanduymuştuLipa’nıngüzelliğini. DahasonraLipa’nınteyzesininevindeyoluylayordamıyla–mezesiyle,şarabıyla–birkızgörmetörenidüzenlendi.Lipa’nın üzerinde, özellikle görücü önüne çıkarken giymesi içindikilmişyeni,pembebirentarivardı.Gülkırmızısıbir kurdelealevalevparlıyordusaçlarınınarasında.Narinyapılıydı,zayıftı,solukbenizliydi.Yüzçizgileriince,sevimliydi. Açık havada çalışmaktan esmerleşmişti. Elemli, ürkek bir gülümseme hiç eksik olmuyordu dudaklarından. Çocuksu bakışıgüven,merakdoluydu. 610

Çukurda

Çokçokgençti.Bellibelirsizgöğüsleriyleçocuksayılırdı daha.Amayaşıbüyükolduğuiçinnikâhınınkıyılmasınaengelyoktu.GerçektendegüzelbirkızdıLipa.Yalnızcabirşeyi,–şimdiikiyanındakocamanbiryengecinkollarıgibiboş sarkan,irierkekelleri–hoşagitmeyebilirdi. İhtiyarTsıbukinkızınteyzesine, — Drahomanın olmaması hiç önemli değil bizim için –dedi.–OğlumStepan’adayoksulbirkızaldık,şimdiöve övebitiremiyoronuherkes.Evdede,iştedeüstüneyoktur. Onparmağındaonhünervar. Lipakapınınyanındaayaktaduruyordu.Bakışıylaşöyle demekistiyordusanki:“Nasılistersenizöyleyapın,elinizdeyim, güveniyorum size.” Annesi, gündelikçi Praskovya ise mutfağa saklanmıştı. Korkudan içi titriyordu. Gençliğinde bir gün, tahtaları yıkamak için evine gündelikçi gittiği bir tüccarsinirleninceyereyıkıpöfkesigeçenedektekmelemişti onu,çokkorkmuştuPraskovya,eliayağıtutulmuştu.Ogün bugündürbirkorkuyeretmiştiyüreğinde.Korkuncaelleri, ayakları,yanaklarıtitremeyebaşlardı.Şimdimutfaktaoturmuş,konuklarınkonuştuklarınıduymayaçalışıyor;gözleri tasvirde,parmaklarınıalnınabastırarakdurmadanhaççıkarıyordu.HafiftençakırkeyifAnisimmutfağınkapısınıikide biraçıyor. —Nediyeburadaoturuyorsunuzbiricikanacığım?–diyordu.–Sizsiztadıolmuyoriçerinin. Praskovya korkudan ürperiyor, ellerini sıska, güçsüz göğsünebastırarakkarşılıkveriyordu: —Yokefendim,ricaederim…Geldiğinizeçoksevindik. Kızgörmetörenininardındandüğüngünükararlaştırıldı. Eve döndükten sonra günlerce odalarda dolaşıp durdu Anisim.Yaıslıkçalıyor,yaansızınbirşeyianımsayıpolduğuyerdeöylekalakalıyor,düşünceleredalıyor,toprağınta derinliklerinigörmeyeçalışıyormuşgibigözlerinikırpmadan yerebakıyordu.Evleneceği,hemyakında,paskalyadanson611

Anton Pavloviç Çehov

rakihaftaiçindeevleneceğiiçinsevinçlideğildi.Nişanlısıyla görüşmekiçinbiristekgösterdiğiyoktu.Islıkçalarakdolaşıpduruyorduyalnızca.Sırf,babasıylaüveyannesiistediği için,köygeleneğiöylegerektirdiğiiçin–erkekçocuk,evebir yardımcı gelsin diye evlendirilir köyde– evlendiği belliydi. Kentegiderkenhiçdeacelecideğildi.Genelolarak,köyeöncekigelişlerindekidavranışlarındandeğişiktişimdikidavranışları.Pekbirserbest,senlibenliydi.Gereksizşeylersöylüyordubazen. 3 Şikalova köyünden Hlıstov mezhebinden, terzi iki kız kardeş vardı. Düğün giysileri onlara ısmarlanmıştı. Sık sık provayageliyor,oturupbardakbardakçayiçiyorlardı.Varvara’yasiyahdantelli,boncuklusüslemeleriolankahverengi;Aksinya’yadaönüsarı,uzunkuyruklu,açıkyeşilbirer tuvaletdiktiler.Terzilerişlerinibitirince,Tsıbukinücretleriniparayladeğil,dükkânındanverdiğimallarlaödedi.Kızlar, onlarahiçdegerekliolmayanmumlarla,sardalyelerledolu bohçalarıellerinde,canlarısıkkınçıkıpgittiler.Köyündışında,tarlalardaküçükbirtümseğinüstüneoturupağlamaya başladılar. DüğündenüçgünöncegeldiAnisim.Tepedentırnağayenilergiyinmişti.Ayağındagıcırgıcırçizmelerivardı.Kravat yerine boncuklu bir boyunbağı bağlamıştı boynuna. Gene yepyenipaltosunugiymemiş,omuzlarınaalmıştı. Duasınıağırbaşlılıklaettiktensonrakucaklaştıbabasıyla. Ongümüşruble,ayrıcaondaellikapiklikverdiona.Biro kadardaVarvara’yaverdi.SonraAksinya’yayirmitaneyirmibeşkapiklikverdi.Buarmağanlarınenhoşyanıgümüş rublelerinde,ellikapikliklerinde,yirmibeşkapikliklerinde yepyeni olması, güneşte pırıl pırıl parlamalarıydı. Anisim ağırbaşlı,ciddigörünmekiçinkaşlarınıçatıyor,yanaklarını şişiriyordu.Şarapkokuyordu.Heruğraktasoluğubüfedeal612

Çukurda

dığıbelliydi.Geneküstahlığıandıranbirşey,biraşırılıkvardı davranışlarında. Sonra Anisim ile ihtiyar çay içtiler. Bir şeyler yediler. Varvara avucunda çil çil paralarla oynuyor, kentteyaşayantanıdıkköylülerisoruyordu. —Ehişte–diyorduAnisim,–Tanrı’yaşükürlerolsun,geçinip gidiyorlar. Yalnız, İvan Yegorov’un ailesinden üzücü bir haber var: Karısı Sofya Nikiforovna öldü. Veremliydi yaşlıkadın.Ölününruhununhuzurakavuşmasıiçinverilen yemektepastanedenadambaşınaikibuçukrublelikyiyecek ısmarlamışlar. En iyisinden şarap da vardı. Bizim köyden birkaçköylüdegelmiştiyemeğe.Onlariçindeikişerbuçuk rublelikyemekısmarlanmıştı.Ağızlarınabirşeykoymadılar. Köylüdediğinnebilsin,salçaneyinnesidir! İhtiyarbaşınısallayarak, —İkibuçukrubleha!–dedi. —Nesandındıya?Köydeğildirorasıbaba.Sözgelimi, şöylebirşeyleratıştırmakiçinlokantayagiriyorsun,istediğin yemekleri söylüyorsun garsona, arkadaşların toplanıyor, hepbirlikteyiyipiçiyorsunuz,birdebakıyorsunsabaholmuş,adambaşınaüçyadadörtrublegittiişte…Helebirde Samorodovoradaysa,yandığıngündür.Sonundakonyaklı birkahveiçmeyipekseverçünkü.Gelgelelimaltmışkapiktirkonyağınküçücükbirkadehi. İhtiyarheyecanlı, —Ammadaatıyorsun!–diyemırıldandı. —SonzamanlardaSamorodoviledolaşıyoruz.SizeyolladığımmektuplarıyazanSamorodov.Diyecekyokturyazısına.–Anisim,Varvara’yadönüpneşeyleekledi.–BuSamorodovdenenadamınnebiçimbiradamolduğunuanlatacak olsam, inanmazsınız anacığım. Muhtar diyoruz ona hepimiz.ÇünkütıpkıErmeni’yebenziyor.Sonraçokdaesmer. İçini okuyorum onun anacığım. Her yaptığından haberim var.Şugördüğünüzbeşparmağımıtanıdığımgibi,onuda tanıyorum.Odabiliyorbunu,onuniçinayrılmıyoryanım613

Anton Pavloviç Çehov

dan.Hepbenimledolaşıyor.İçtiğimizayrıgitmiyor.Hoşnut olmasınahoşnutdeğilbenimleolmaktan.Bensizyaşayamayacağıiçinisteristemezkatlanıyor.Bennereyegidersem,o dapeşimdengeliyor.Görüşümçokkuvvetlidirbenimanacığım. Sözgelimi, bitpazarında dolaşırken, elindeki gömleği satmaya çalışan bir köylü gördüm diyelim. “Dur bakalım ahbap,çaldınsenbugömleği!”Gerçekten,gömleğinçalınmışolduğuanlaşılırsonunda… Varvara, —Neredenanlıyorsun?–diyesordu. — Hiçbir yerden… Bakışımla anlıyorum işte. Adamın sattığı gömleğin nasıl bir şey olduğunu falan bilmiyorum, amanedensebirgüçoyanadoğruçekiyorbeni.Çalınmışbir şeyi elimle koymuş gibi buluyorum. Gizli polis arkadaşlar bengöreveçıkarkenşöylediyorlar:“Anisimkeklikavlamayagidiyorgene!”Hırsızyakalamayaçıktığımanlamınageliyorbu.Evet…Çalmasınaherkesçalar,asılgüçolançaldığı şeyigizlemesidirinsanın!Dünyabüyüktürama,genedeçaldığışeyisaklayacakyerbulamazinsan. Varvaragöğüsgeçirdi. —GeçenhaftadabizimköydeGunterovlarınbirkoyunuylaikikuzusunuçaldılar–dedi.–Hırsızlarınpeşinedüşecekkimseyokki…Allahkahretsin… — Nedenmiş? Pekâlâ arattırabilirler isterlerse. Öyle önemlibirşeydeğildir.Polisebaşvururlarsa,peşinedüşerler hırsızların. Düğüngünügeldiçattısonunda.Serin,amagüneşlineşelibirnisangünüydü.Yeleleride,boyunduruklarıdarenk renkkurdelelerlesüslüatlarınikişer,üçerkoşuluoldukları arabalarsabahtanberiçıngıraklarınıçalaçaladolaşıyorlardı Ukleyevo’nuniçinde.Bugidişgelişintelaşlandırdığıkargalar gürültüyle bağrışıp duruyorlardı söğütlerde. Çayırkuşları, Tsıbukinlerindüğünüolduğunaseviniyorlarmışgibibiran susmadancıvıldaşıyorlardı. 614

Çukurda

Tsıbukinlerinevindemasalardonatılmıştı.Tabaktabak jambon,kızartılmışbalıklar,içleridoldurulmuşkuşlar,balık konserveleri,çeşitçeşitsalçalar,turşular,şişeşişevotkalar, şaraplar… Kurutulmuş sucuk, tuzlanmış ıstakoz kokuyordu.İhtiyarTsıbukintopuklarınıyerevuravuradolaşıyordu masalarınçevresinde.Bıçaklarıağızlarınıbirbirinesürterek biliyordu.HeryerdenVarvara’yıçağırıyorlardı.Birşeyleristiyorlardıondan.Biroyanabirbuyanakoşmaktanbitkin düşmüştü.Kostyukov’unevindengetirilenerkekaşçıylaKüçükHrıminlerinevindengetirilenbeyazgerdanlıkadınaşçınıngünağarandanberiçalıştıklarımutfağakoşuyorduikide birsoluksoluğa.Aksinyasaçlarınısarmış,henüzgiyinmemiş,korsesiyle,ayağındagıcırdayanyeniiskarpinler,rüzgâr gibibirgidipbirgeliyorduavluda.Yalnızcaçıplakdizleriyle göğsügörünüyordubiran.Büyükbirgürültüvardıavluda. Küfürler, yeminler duyuluyordu. Yoldan geçenler ardına dek açık kapının önünde durup bakıyorlardı içeri. Olağanüstübirşeyinhazırlığınınolduğuhissediliyorduherşeyde. —Gelingetirmeyegidiyorlar! Çıngıraksesleriköyündışındauzaklaştı,uzaklaştı,işitilmezoldusonunda…Saatdördedoğrukoşarakgeldiköylüler.Çıngıraksesleriduyuldugene.Gelinigetiriyorlardı!Kilisehıncahınçdoluydu.Büyükavizeyiyakmışlardı.YaşlıTsıbukin’inisteğiüzerinekilisekorosunotaylasöylüyorduilahileri.Işıkların,giysilerinparlaklığıgözlerinikamaştırıyorduLipa’nın. Korodakilerin gür sesleri başına çekiç gibi iniyordu sanki.Ömründeilkkezgiydiğikorseniniçindepatlayacakgibioluyordu.İskarpinleriayağınısıkıyordu.Bayılmışdakendineoandagelmişgibibiranlatımvardıyüzünde.Boşboş bakıyorduçevresine.Siyahbirredingotgiymiş,boynunakravatyerinekırmızıbirboyunbağıtakmıştıAnisim.Bakışları bir noktada, derin düşüncelere dalmıştı. Koro sesini iyice yükseltince çabucak haç çıkardı. Çok duyguluydu o anda. Ağlamakgeliyorduiçinden.Taçocukluğundanberibilirdibu 615

Anton Pavloviç Çehov

kiliseyi.Annesikutsalşaraplaekmektöreninegetirmiştionu birzamanlarburaya.Küçükkenyaşıtıçocuklarlabirlikteburadailahiokumuştu.Kiliseninherköşesini,hertasviriniöylesineanımsıyorduki…Oysanikâhınıkıyıyorlardışimdiburada.Düzenisürdürmekiçinevlendirmelerigerekmiştionu. Amabunudüşünmüyorduşimdio,anımsamıyordu,büsbütünunutmuştuevlenmekiçinburayageldiğini.Gözyaşlarıengel oluyordu tasvirlere bakmasına. Yüreğini sıkıştırıyordu. Duaediyor;bugünyarıntepesindepatlamayahazırlanmışfelaketlerin,kuraklıktaköyünüstündenbirdamlayağmurbırakmadangeçipgidenfırtınabulutlarıgibibaşınınüstünden geçipgitmeleriiçinTanrı’yayalvarıyordu.Gelgelelim,öylesineçokgünahişlemiştibugünedek,öylesinekötüşeyleryapmıştı,bütünbunlardanarınması,olanlarıdüzeltmesiöylesine olanaksızdıki,bağışlanmasıiçinTanrı’yayalvarmasıbilesaçmageliyorduona.Amayalvarıyordugenede.Biraraiçinibile çekti. Boşanacak gibi oldu, ancak hiç kimse ilgilenmedi onunla,içkininetkisiylehıçkırdığınısandılar. Korkmuş bir çocuğun ağlaması duyuldu kalabalık arasından: —Anneciğim,götürbeniburadan,neolur! Papazoyanadoğrubağırdı: —Sessizolun! Kilisedenevedönüşte,köylülerkoşarakgeliyorlardıarkalarından.Dükkânınçevresindede,avlukapısınınönünde de,avludapencerelerindibindedebüyükbirkalabalıkvardı.Köylükadınlargelininonurunaşarkısöylemeyegelmişlerdi. Yeni evliler evin kapısından içeri adımlarını attıkları anda, önlerinde notalarıyla holde ayakta duran şarkıcılar hepbirdenyüksekseslebağırmaya;kenttengetirilmişçalgıcılar çalmaya başladılar. Uzun kadehlere doldurulmuş köpüklüDonşarabınıdagetirmişlerdi.Uzunboylu,zayıfbir ihtiyar olan bölge marangozu Yelizarov –kaşları, gözlerini örtecekderecedegürdü–yenievlileredönerekşöylededi: 616

Çukurda

—Anisim,oğlum,senkızım,ikinizesöylüyorum,birbirinizisevin.Tanrı’nınbuyurduğugibiyaşayın,ozamanyalnızbırakmazsizigöklerinkraliçesi… BaşınıihtiyarTsıbukin’inomzunakoyuphıçkırahıçkıra ağlamayabaşlamıştı.Sesinialçaltıp, —GrigoriPetrov–diyeekledi,–sevincimden,sevincimdenağlıyorum! Birdenkahkahaylagülmeyebaşladı.Kalınsesiylebağıra bağıraekledi: —Bugelininedediyecekyokyani!Hoho!Doğrusuher şeyi yerli yerinde, her şeyi düzgün, pat diye bozuluvermez ansızın.İyibirmakine,doluvidasıvar. AslındaYegorovskibucağındandıYelizarov.Amagençliğinden beri Ukleyevo’da atölyelerde çalışıyordu, alışmıştı buraya.Yıllardanberi,şimdikigibiuzunboylu,sıskabirihtiyarolarakbilirlerdionu.Geneuzunyıllardanberi,koltuk değneğianlamınaKostılderlerdionaköyde.Bununnedeni belki de kırk yılı aşkın bir zamandır atölyelerde yalnızca onarımlauğraşması;herinsana,hereşyayayalnızcasağlamlık,onarımagereksinmesiolupolmadığıaçısındanbakmasıydı.Masayaoturmadanöncebirkaçsandalyeyikontroletti,sağlamolupolmadığınabaktı.Balığıbileşöylebiryokladıeliyle. Köpüklü şaraptan sonra herkes yavaş yavaş masaya oturmaya başlamıştı. Konuklar sandalyelerini çekerken kendi aralarında konuşuyorlardı. Holde şarkıcılar şarkı söylüyor,çalgıcılarçalıyor,biryandandaavludaköylükadınlar gelini öven şarkılar söylüyorlardı… İnsanın başını döndürenkorkunçbiruğultuoluşturuyordubütünbusesler. Kostılsandalyesininüstündebiroyanabirbuyanadönüpduruyor,yanındaoturanlarıdirseğiyledürtüyor,onların konuşmalarınafırsatvermiyor,birağlıyor,birkahkahalarla gülüyordu.Çabukçabukkonuşarak, 617

Anton Pavloviç Çehov

— Çocuklarım, yavrularım, yavrularım… –diyordu.– Aksinya’cığım,anambenim.Varvara’cığım,hepbirliktegül gibi geçinip gideceğiz, mutlu olacağız sevgili güvercinlerim benim… İçkiyiaziçerdi.Şimdidebirkadehacıİngilizşarabından sarhoşolmuştu.Nedenyapıldığıbilinmeyenbuiğrençiçki, içen herkesi çarpmış, serseme çevirmişti. Diller dolanmaya başlamıştı. Kiliseadamlarıda,karılarıylagelmişatölyemeydancılarıda,komşuköylerdentüccarlar,meyhanecilerdevardıburada.Ondörtyıldırbirlikteçalışan,buondörtyıliçindebir yazıyıbileimzalamamış,bucakbaşkanlığınagelenlerdenbirinibileyolmadanyadahakaretetmedenbırakmamışbucakbaşkanıileyazıcısıdayanyanaoturmuşlardı.İkiside şişko,kocagöbekliydi.Yaptıklarıkötülüklergörünüşteiçlerineöylesineişlemiştiki,yüzlerininderisindebilebirtuhaflık,biryapmacıklıkvardısanki.Yazıcınınsıska,şaşıkarısı, çocuklarınınhepsinitakmıştıpeşine.Yırtıcıbirkuşgibiyan yanbakıyordutabaklara.Elinegeçenherşeyikapıpkoynuna,çocuklarınınceplerinesokuşturuyordu. Lipataşkesilmişgibioturuyordusandalyesinde.Kilisedekiyüzanlatımıvardıyüzündehâlâ.TanıştıklarıgündenberibirsözcükbilekonuşmamıştıkarısıylaAnisim.Öyleki,sesininnasılolduğunubilmiyorduhâlâ.Şimdideonunyanındaoturuyor,hiçkonuşmadanacıİngilizşarabıiçiyordu.Sarhoşoluncakarşısındaoturanhalasıylakonuşmayabaşladı: —Samorodovdiyebirarkadaşımvarhalacığım.Derya gibibiradam.Saygıdeğer,önemlibirinsan.Çokdagüzel konuşur.Amabennemalolduğunubilirimhalacığım,oda farkındadır bunun. Kadehlerimizi Samorodov’un sağlığına kaldıralımhalacığım! Konuklarahizmetetmekiçinmasanınçevresindeyorgun argın,dağınık,dolaşıpduruyorduVarvara.Sofranınbudenlizengin,herşeyinbudenligüzelolmasından,verdikleridü618

Çukurda

ğün yemeğine hiç kimsenin bir diyeceği olamayacağından hoşnutluğubelliydi.Güneşçoktanbatmıştı.Amayemekhâlâdevamediyordu.Kiminneyediği,neiçtiği,nedediğibellideğildişimdi.Ancakaradabir,müziksustuğundaavluda köylübirkadınınbağırdığıduyuluyordu: —Emeemekanımızıkuruttunuzcanavarlar!Allahtopunuzunbelasınıversin! Akşamçalgıcılaroyunhavalarıçalmayabaşladılar.KüçükHrıminlerkendiiçkileriylegelmişlerdi.Buailedenbirerkekikielindebirerşişe,ağzındabirkadeh,kadriloynarken konukları kahkahalarla güldürdü. Kadril oynarken arada bir,bacaklarınıçaprazyaparakansızınçömelipkalkıyordu. YeşillerebürünmüşAksinyarüzgârgibidönüyorduortada. Giysininuzunkuyruğuuçuşuyorduhavada.Oynayanlardan biri yanlışlıkla Aksinya’nın eteğinin fırfırına basınca Kostıl bağırdıoradan: —Hey,süslerinikopardılar!Heyçocuklar! Balrengi,içtenbakışlıgözlerivardıAksinya’nın.Pekseyrekkırpardıgözlerini,Yüzündeiçtenbirgülümsemeoynaşırdıherzaman.Amabusürekliaçıkgözlerde,uzunbirboynunüstüneoturmuşbuküçükbaşta,buboybosdabiryılan soğukluğuvardı.Önüsarıolanyeşilgiysisiiçinde,dudaklarındaherzamankigülümsemesiyle,ilkbahardayeniboyatmışçavdartarlasındauzanmış,başınıdikmiş,yoldangeçen birisinebakanbiryılanıandırıyordu.HrıminlersenlibenliydilerAksinyaile.Enbüyüğüyleeskidenberiaralarındahayliyakınbirilişkininolduğubelliydi.Oysasağırbirşeyinfarkındadeğildi.Karısıylailgilenmiyordubile.Ayakayaküstüne atmış, ceviz yiyordu. Cevizleri dişlerinin asında, tabancaylaateşediyormuşgibiçatırdatarakkırıyordu. SonundaihtiyarTsıbukindeatladıortaya.Oynamakistediğinigöstermekamacıylamendilinisalladı.Odalarda,avludakikalabalıkarasındaövgüdolufısıltılarduyuldu: —Kendideçıktıortaya!Kendide! 619

Anton Pavloviç Çehov

Varvaraoynuyor,ihtiyaryalnızcaelindekimendilisallıyor,topuklarınıyerevuruyordu.Nevarki,dışarıda,avluda birbirinin üstüne çıkarak pencereden içeriyi görmeye çalışanlar heyecanlanmışlardı. İhtiyarın zenginliğini de, onlara ettiklerinidebağışlamışlardıbiranda.Kalabalıktacoşupbağıranlarbilevardı. —HelalolsunsanaGrigoriPetrov!Oyna,oyna,Grigori Petrov!İşvarmış,sendehâlâ,Ha–ha–ha! Geçvakit,geceninikisindebittiherşey.Anisimyalpavuravuragittişarkıcılarlaçalgıcılarınyanına.Tekertekerteşekkürettionlara.Hepsinebireryeniellikapiklikdahaverdi.İhtiyarda,yalpavurmadan,amatuhafbirbiçimdehep birayağınınüstünebasarakgeçiriyordukonuklarını.Hepsineayrıayrı, —İkibinepatladıbanabudüğün–diyordu. Konuklar dağılırken, Şikalovskoyeli meyhanecinin yepyenipaltosunubirialmış,yerinekendieskipaltosunubırakmıştı.Anisimbirdenfırladı, —Durun,şimdiyakalarımhırsızı!–diyebağırmayabaşladı.–Paltoyukiminçaldığınıbiliyorum!Durunsiz! Koşarak çıktı sokağa, gidip birisine yapıştı arkadan. Adamıyakaladılar.Kolunagiripevegetirdiler.Üstübaşııslanmış,yüzüöfkedenkıpkırmızı,sarhoşhırsızıtekmetokat birodayaatıpüstünekapıyıkilitlediler.Halanınbirazönce, Lipa’nıngelinliğiniçıkarmasınayardımettiğiodaydıbu. 4 Beşgüngeçtiaradan.KentegitmeyehazırlananAnisim, vedalaşmakiçinüstkata,Varvara’nınyanınaçıktı.Kandil yanıyorduVarvara’nınodasında.Günlükkokuyordu.Varvarapencereninönündeoturmuş,kırmızıyündençorapörüyordu. — Çok az kaldın yanımızda –dedi.– Sıkıldın mı yoksa burada?Oh,yo,olmazöyleşey…Zenginizbiz.Herşeyimiz 620

Çukurda

bol.Düğününüdegerektiğigibiyaptıkdoğrusu.Babandiyordu;ikibinrublegitmişdüğününe.Sözünkısası,çoğutüccarın yaşadığı gibi yaşıyoruz. Ama içimizde bir sıkıntı var sanki. Halka çok eziyet ediyoruz. İçim sızlıyor dostum… Yaptıklarımızı bir bilsen! Atlarımızı mı değiştiriyoruz, bir şeymisatınalıyoruz,işçimitutuyoruz…Heryerdealdatıyoruzkarşımızdakini.Heryaptığımızbaştanaşağıyalandolan.Dükkândakioruçyağıacımıştır,kokmuştur.Köylülerin katranıondaniyidirinan.Söylermisinbana,Allahaşkına söyle,iyiyağsatılamazmıdükkânda? —Herinsanıntuttuğubiryolvardırana. —Pekiamahiçölmeyecekmiyiz?Of,of…Babanlakonuşsanbiraz,birşeylersöylesenona!.. —Sizkendiniznedenkonuşmuyorsunuz? —Konuştumelbette,konuştum!Nededimse,seninverdiğin cevabı verdi bana: “Her insanın tuttuğu bir yol vardır.”Ötekidünyadasoracaklarbizetuttuğumuzyolu.Tanrı’nınmahkemesindeherkesinhakkıkendineverilecektir. —Kimseninsoracağıbirşeyyok–dediAnisim.Göğüs geçirdi.–Tanrıdiyebirşeyyokana.Kimsebirşeysormayacakbize. VarvaraşaşkınlıklabaktıAnisim’e,gülmeyebaşladı,elleriniçırptı.Varvara’nınonunsözlerineböylesineiçtenşaşırması,yüzüneacayipbiryaratıkmışgibibakması,kararsızlığadüşürmüştüAnisim’i. —Belkidevardır–dedi,–amainançyokbenimyüreğimde.Nikâhımıkıyarlarkenpekbirtuhaftım.Kendimdedeğildimsanki.Biliyormusunuz,kuluçkayayatmışbirtavuğun altından günü gelmiş yumurtayı alırsınız da, civciv cik cik ederiçinde,birdenbenimdevicdanımöylecikciketmeye başladıişte.Nikâhımızıkıyanpapazınönündeykenhepşöyle geçiriyordum içimden: “Var Tanrı, var!” Ama kiliseden çıkmamlagenedeğişiverdiherşey.PekiamaneredenbilebilirimbenTanrı’nınvarolupolmadığını?Küçüktenberibam621

Anton Pavloviç Çehov

başkaşeyleröğrettilerbize.Çocukdahamemedenkesilmedenyalnızcabirşeyöğretiyorlarona:Yaşamakiçinherkesin biryoltuttuğunu.AslındababamdainanmazTanrı’ya.Geçenlerde Gunterov’un koyunlarının çalındığını söylemiştiniz…Buldumbenokoyunları:Şikalovskoyelibirköylüçalmış.Postlarıdababamda…Gördünüzmüinancı!–Anisim gözkırptıVarvara’ya,başınısalladı.–Muhtardainanmıyor Tanrı’ya,yazıcıda,zangoçda–diyeekledi.–Kiliseyegidiyorlarsa, oruçlarını aksatmıyorlarsa, çevredekilerin onlar için kötüşeylersöylememeleriiçindirbu.Birde,neolurneolmaz, belki vardır korkunç yargı günü diye düşündüklerinden… Söylenenlere bakılırsa, sözde dünyanın sonu gelmiş. Neredenanlıyorlarmışbunubiliyormusunuz?Sonzamanlar halkınahlakınınzayıflamasından,anababayasaygınınazalmasından, falan filan… Saçma şeyler bunlar. Bence anacığım,bukötülüklerinhepsininteknedeniinsanlardavicdanın eksikliğidir. Karşımdakinin ruhunu okurum ben anacığım, ne mal olduğunu hemen anlarım. Birinin gömleği hırsızlık malıysa,kaçmazgözümden.Sözgelimi,biradamgördünüz meyhanede;bakarsınız,çayiçiyordur.Başkabirşeygörmezsiniz,amabenonunçayiçtiğindenbaşka,vicdanınınolupolmadığınıdagörürüm.Birgünsabahtanakşamadekdolaşıp da,vicdanlıbiradamgöremediğimolur.bununteknedeni, Tanrı’nınolupolmadığınıbilmemeleridir…Eh,hadihoşça kalınana.Sağlıcaklakalın,kötüanmayınbeni. Varvara’nınönündeyerlerekadareğildiAnisim. —Herşeyiçinminnettarızsizeanacığım–dedi.–Ailemizebüyükyararınızdokundu.Çokiyibirkadınsınız,çokseviyorumsizi. Duygulanmıştı Anisim. Çabuk adamlarla çıktı odadan, amagenedöndü, — Samorodov bir işe bulaştırdı beni –dedi,– ya zengin olacağım,yabatacağım.Birşeyolursa,babamıavutunanacığım. 622

Çukurda

—Nelersöylüyorsunöyle?Oholmaz…Tanrıbüyüktür. Anisim, bak ne diyeceğim, karına yakınlık gösteren biraz, hı…Birbirinizegülümsesenizhiçolmazsa. Anisimiçiniçekti. —Haklısın–dedi,–tuhafbirinsan…Birşeydenanladığı yok.Hepsusuyor.Çokküçükdaha,varsınbüyüsünbiraz. İkitekerlekliarabayakoşulmuşbesili,yüksek,kıraygır kapıdahazırbekliyordu. İhtiyarTsıbukinkoşarakgeldi.Arabayakuruldu.Dizginlerialdı.Anisim,Varvaraile,Aksinyaile,kardeşiyleöpüştü. Lipadataşlıktaydı.Kıpırdamadanduruyor,dışarıkocasını yolcuetmeyedeğilde,öyleçıkmışgibiöteyanabakıyordu. Anisimyanınagitti,dudaklarınıbellibelirsizdeğdirdiyanağına. —Allahaısmarladık–dedi. Lipa, Anisim’e bakmadan tuhaf tuhaf gülümsedi. Yüz kaslarıtitremeyebaşladı.Nedenseherkesacıdıonaoanda. Anisimsıçrayarakbindiarabaya.Ellerinikalçasınakoydu. Yakışıklısayardıkendini… ArabaUkleyevo’nunbulunduğuçukurdançıkıncayadek dönüpdönüparkasına,köyebaktıAnisim.Ilık,güneşlibir gündü.Hayvanlarıilkkezçıkarmışlardıotlağa.Sürününbiraz ötesinde, bayramlıklarını giymiş köylü kızlar, kadınlar dolaşıyorlardı.Azgınbirboğa,özgürlüğünekavuşmanınsevinciyle böğürüyor, ön ayaklarıyla toprağı eşeliyordu. Her yanda–yukarıdada,aşağıdada–çayırkuşlarıcıvıldaşıyorlardı.Anisimkocaman,bembeyazkiliseye–yenibadanalamışlardıonu–baktıuzunuzun.Beşgünönceoradanasılduaettiğinianımsadı.Yeşildamlıokula,birzamanlaryüzdüğü,balıktuttuğudereyebaktı.Yüreğindebirsevinçdalgalanması oldu. Önünde birdenbire bir duvarın yükselmesini, yolunu kesmesini,onugeçmişiylebaşbaşabırakmasınıistedioanda. İstasyondabüfeyegittiler.Birerkadehheresiçtiler.İçkininparasınıvermekiçinelinicebineattıihtiyar.Anisimengelolduona: 623

Anton Pavloviç Çehov

—İçkilerbendendibaba! İhtiyar Tsıbukin sevgiyle okşadı Anisim’in omzunu. “Görüyormusunnasıloğlumvarbenim!”demekistergibi gözkırptıbüfeciye. —Gitmesen,evdeişinbaşındakalsanneiyiolurduAnisim!–dedi.–Pahabiçilemezdisana!Tepedentırnağaaltına boğardımsenioğlum. —Dünyadaolmazbabacığım. Heresekşiydibiraz.Balmumukokuyordu.Genedebirer kadehdahaiçtiler. İstasyondandönünce,ihtiyarilkandatanıyamadıküçük gelinini.Kocasınınbindiğiarabaavludançıkarçıkmaz,birdendeğişmiştiLipa.Neşelenmişti.Kollarınıtayukarıyakadarsıvamış,yalınayak,üzerindeeskipüskübireteklik,holdemerdivenleriyıkıyor;ince,berraksesiyleşarkısöylüyordu.Pissudolubüyükleğenidışarıçıkarırken,dudaklarında çocuksugülümsemesiylegüneşebakarkenbirçayırkuşunu andırıyordu.Oandakapınınönündengeçmekteolanyaşlı birişçibaşınısallayarak,tizbirsesle, —EvetGrigoriPetrov–dedi,–Tanrı’nınnimetidirsana ikigelinin!Kadındeğil,birerhazinebunlar! 5 Sekiz temmuz cuma günü Lipa ile Yelizarov –takma adıylaKostıl–köykilisesininkoruyucusuMeryemAnaiçin yapılanayinegittikleriKazanskoyeköyündendönüyorlardı. Lipa’nınannesiPraskovyahastaolduğu,çabukyorulduğu içinçokgerilerdekalmıştı.Günakşamoluyordu. Lipa’yıdinlerkenşaşkınlığınıgizleyemiyorduKostıl; —Ya–aa!..Vaycanına!..E–ee? — Reçele bayılırım İlya Makarıç –diyordu Lipa.– Köşemdeoturupdurmadanreçelleçayiçiyorum.Kimizaman daVarvaraNikolayevnaileiçiyoruz.Çokgüzel,insanıağlatanşeyleranlatıyorbana.ÇokreçelivarVarvaraNikola624

Çukurda

yevna’nın…Tamdörtkavanoz.“YeLipa,”diyor,“çekinmedenye.” —Öfbe!..Dörtkavanozha! — Bolluk içinde yüzüyorlar. Çay sofralarında beyaz francalabileoluyor.Sonrahaşlamaetistemediğinkadar… BollukvarbuevdeİlyaMakarıç,amakorkuyorumorada. Hemöylekorkuyorumki! Kostıl, —Nedenkorkuyorsunbebeğim!–diyesordu. SonradönüpPraskovya’nınçokgeridekalıpkalmadığınabaktı. —DüğündensonraönceAnisimGrigoryeviç’tenkorktum.Gerçibirkötülüğüdokunmadıbana.Bağırıpçağırmadı.Amayanımagelincesoğukürpertilerdolaşıyorduheryanımda.İliklerimeişliyordusoğuk.İnan,birtekgeceuyumadımoburadayken.Sabahlarakadartirtirtitredim.Duaettimhep.ŞimdideAksinya’dankorkuyorumİlyaMakarıç. Aslında korkulacak bir insan değil, hep gülümsüyor ama, bazendurupbirsaatbakıyorpencereden.Bakışıdaçoksert. Tıpkıağıldakikoyunlarıngözügibiyeşilyeşilparlıyorgözleri.KüçükHrıminlerkışkırtıyorlaronu:“Aksinyacıksenin ihtiyarınButyokino’dakumluk,içindesuyu,kırkhektarkadarküçükbiryerivar,”diyorlar.“Kendinebirtuğlaocağı yaptırorada.Bizdeortakoluruzsana.”Şimdituğlanınbini yirmiruble.Kârlıbirişdoğrusu.DünöğleyemeğindeAksinya şöyle dedi ihtiyara: “Butyokino’da bir tuğla ocağı kurmakistiyorum.Kendibaşımabirişsahibiolacağım.”Bunu söylerkengülüyordu.AmaGrigoriPetroviç’inyüzükarardı birden.Aksinya’nındediğindenhoşlanmadığıbelliydi.“Ben sağoldukçaayrıgayrıolamazbuevde.”dedi.“Birşeyyapılacaksa,hepbirlikteyapılır.”Onunbusözüüzerinegözlerinikırpıştırmaya,dişlerinisıkmayabaşladıAksinya…Gözlemeyigetirdilersofraya,yemedi! Kostıliyiceşaşırmıştı: 625

Anton Pavloviç Çehov

—Ya–aa!..Yemediha! Lipaanlatmayasürdürüyordu: —SöyleyinAllahaşkına,nezamanuyurbukadın.Yarımsaatçikgözlerinikapıyorokadar…Birdenfırlıyoryerinden,dolaşmayabaşlıyor.Köylülerbirşeyiyakmasınlar,bir şey çalmasınlar diye gözleri fıldır fıldır… İnsan korkuyor onunyanında,İlyaMakarıç!DüğünakşamıKüçükHrıminleryatıpuyumadılarbile.Kentemahkemeyegittiler.Söylentilere bakılırsa Aksinya’nın yüzünden… Kardeşlerden ikisi onabirtuğlaocağıaçacaklarınasözvermişler.Ötekikardeş karşıçıkmışbuna.Oysakendiatölyeleribiraydırçalışmıyor.DayımProhorişsizliktenkapıkapıdolaşıpdileniyordu. “Dayıcığım,” diyordum, “atölye çalışmaya başlayana dek tarlasürmeyeyadaodunkesmeyegitsenya.Nediyerezil ediyorsunkendiniböyle!”–“Lipa’cığım,”diyordu,“birHıristiyangibiçalışamambenartık,Birşeyyapamıyorum!..” Dinlenmek,Praskovya’yıbeklemekiçin,yenidikilmişbir kavaklığınkenarındadurdular.Yelizarovyıllardanberibölgemarangozuydu.Amaatıyoktu.İçindeekmeklesoğandan başkabirşeyolmayanküçüktorbasıomzunda,yayandolaşırdıbölgeyi.Genişadımlarla,kollarınısallayarakyürürdü. Yoldaonaayakuydurmakgüçtü. Kavaklığınhemenkenarındabirsınırdireğivardı.Yelizarovşöylebiryokladıdireği.Sağlamolupolmadığınabakmıştı. Biraz sonra Praskovya geldi yanlarına soluk soluğa. Yaşlı kadının kırışıklıklarla kaplı, her zaman ürkek yüzü mutluluktanpırılpırıldışimdi:Kiliseyegitmiştibugün.İnsan gibisonrapanayırdadolaşmıştı.Armutkvasıiçmiştiorada! Pekseyrekyapabildiğişeylerdibunlar.Hattailkkezbugün gönlünceyaşadısanıyordu.Dinlendiktensonra,üçübirlikte yolakoyuldular.Güneşbatmaküzereydi.Işındemetleridallar arasından süzülüp ağaçların bedenlerini ışıtıyordu yer yer.İleriden,birkuyunundibindengeliyormuşgibiderinden sesler geliyordu. Ukleyevolu genç kızlar daha Kazansko626

Çukurda

ye’dençıktıklarındaöndençabukçabukgitmiş,amakoruda oyalanmışlardı.Mantartopluyorlardıbesbelli. —Hey,kızlar!–diyeseslendiYelizarov,–Heygüzelkızlar! Kahkahalarduyuldu: —Kostılgeliyor!Kostıl!Heymoruk! Kahkahaların yankısı duyuldu. Sonra koru da arkada kaldı.Atölyelerinbacalarıgörünüyorduartık.Kiliseninçan kulesinintepesindekihaçparlıyordugüneşinsonışıklarıaltında.“Ölüiçinverilenyemektezangocuntambirkutuhavyarıyediği”köydüburası.Evlerdegörünüyorduartık.Bu büyükçukurainenyamaçvardıönlerindeyalnızca.YalınayakyürüyenLipailePraskovya,pabuçlarınıgiymekiçinçimenlerinüzerineoturdular.Bölgemarangozudaoturduonlarla. Yukarıdan bakılınca söğütleriyle, beyaz kilisesiyle, içindengeçenderesiyleşirinbirköygörünümüvardıUkleyevo’nun.Yalnızcaatölyelerin,ucuzagelsindiyekoyu,çirkinbirrengeboyanmışdamlarıbozuyordubugörünümü. Karşıyamaçta–fırtınaylaorayaburayasavrulmuşgibidağınık–yeryer,yenikesilmişçavdaryığınları,tınazlarıgörünüyordu.Yulaflardaolgunlaşmıştıartık.Güneşinkızılışıkları altındasedefgibiparlıyordu.Hasadınenhareketligünleriydi.Bugünbayramdı.Yarıncumartesi.Çavdarbiçecek,kuru ottaşıyacaklardı.Sonrapazargelecekti,geneçalışmayacaklardı.Uzaklardangökgürültülerigeliyordu.Boğucubirsıcakvardı.Tamyağmurhavasıydı.TarlalarabakarkenTanrı’nınonlaraekinikaldıracakzamanıvermesini,günlerinin iyigeçmesini,huzurlarınınbozulmamasınıdiliyorduherkes. —Buyılorakçılarçokparaistiyorlar–dediPraskovya.– Gündelikkırkrublealıyorlar! Kazanskoye’deki panayıra gidenler akın akın dönüyorlardışimdi:Köylükadınlar,yenikasketlerinigiymişatölye işçileri, dilenciler, çocuklar… Kâh toz kaldırarak açık bir arabageçiyordu–onusatmadıklarıiçinsankisevinçlibirat 627

Anton Pavloviç Çehov

koşuyorduarkasından–kâhinatçıbirineğiboynuzlarından çekerekgötürüyorlardı.Kâhaçıkbirarabadahageçiyordu. Ayaklarını yanlardan sarkıtmış sarhoş köylüler oluyordu üzerinde.Yaşlıbirkadın,ayağındakocamançizmelerlegenişşapkalıbirçocuğuelindentutmuşgötürüyordu.Çocuk, yürürkendizlerinibükmesineengelolanağırçizmelerinitaşımaktanda,bunaltıcısıcaktandabitkindüşmüştü.Amagene de durmadan dinlenmeden, olanca gücüyle üflüyordu elindekidüdüğe.Yamacıçoktaninmiş,sokağasapmışlardı, amahâlâduyuluyordudüdüğünsesi.Yelizarov, — Bizim atölye sahipleri bir tuhaf son zamanlarda… –dedi.–Felaketvallahi!Kostyukovkızdıbana.“Pervazlara çoktahtagitti,”dedi.“Nasılolur”dedim.“NekadargerekliyseokadargitmiştirVasiliDanilıç.Tahtalarınızıyemedim herhalde.” –“Benimle böyle nasıl konuşabiliyorsun?” diye gürledi.“Sersemherif,pismendebur!Kendinegelbakalım. Seni bölge marangozu yapan benim!” Avazı çıktığı kadar bağırıyordu. “Böylesi de görülmemiştir doğrusu” dedim. “Bölgemarangozuolmadanhergünçayiçiyordumhiçolmazsa.”–“Hepinizhırsızsınız!..”dedi.Sustum.“Bizbudünyadahırsızız,sizdeötekidünyadahırsızolacaksınız,”diye geçirdimiçimden.Ho–ho–ho–ho!Ertesigüngevşedibeyefendi!“DünsöylediklerimdenötürügücenmebanaMakarıç,”dedi.“Birazağırkonuştuysamönemiyok.Benbirinci dereceden tüccarım çünkü. Ayrıca senden büyüğüm. Susman gerekirdi karşımda” –“Evet,” dedim, “birinci dereceden tüccarsınız, ben de bir marangozum, haklısınız. Ama unutmayınki,Azizİyosifdebirmarangozdu.Kutsaldırbizim mesleğimiz, Tanrı’nın sevdiği bir iştir yaptığımız, ama şunudasöyleyeyimVasiliDaniliç,bizlerdenbüyükolmak hevesindeysenizolunbakalım…”Bukonuşmamızdansonra kendikendimesordumkiminbüyükolduğunu.Birinciderecedenbirtüccarmıbüyüktür,birmarangozmu?Elbettemarangozbüyüktürçocuklarım! 628

Çukurda

Kostılbirandüşündüktensonraekledi: —Evetçocuklarım,doğrudurdediğim.Kimçalışıyorsa, güçlükleregöğüsgeriyorsa,odurbüyükolan. Güneş batmıştı. Dereden, kilise avlusundan, atölyelerin yakınındaki çayırdan süt gibi beyaz, kesif bir sis tabakası yükseliyordu.Oanda,karanlıkçevreyehızlayayılırken,aşağıdayeryerışıklaryanarken,sisherşeyi,altındadipsizbir uçurumusaklıyormuşgibiörterkenLipaileannesi–ikiside yoksulgelmişlerdidünyaya;ürkek,uysalruhlarındanbaşka herşeyleriniinsanlaravererekömürleriboyuncayoksulyaşamayadahazırdılar–evet,oandaLipaileannesibelkide, buuçsuzbucaksız,esrardoludünyada,busayısıbilinmeyen insanlarınarasındakendilerinindebirervarlıkolduklarını, onlardanküçüklerindebulunduğunudüşünüyorlardı…Buradayamacınbaşındaoturmakhazveriyorduonlara.Mutlugülümsüyorlardı.Neolursaolsun,aşağıyainmeleriningerektiğinideunutmuşlardı.Sonundadöndülereve.Avlukapısının önünde, dükkânının çevresinde orakçılar yerlere oturmuşlardı. Ukleyevo köylüleri çalışmaya genellikle gelmezlerdiTsıbukin’e.Buyüzdenbaşkaköylerdenadambulmalarıgerekirdi.Kapınınönünde,dükkânınçevresindeoturanorakçılarkaranlıktauzaktanbakıncauzun,siyahsakallıgibigörünüyorlardı.Dükkânaçıktı.Kapınınönündeküçükbirçocuklasağırdamaoynuyordu.Orakçılaralçaksesle şarkı söylüyorlardı. Ancak duyuluyordu sesleri. Bazıları dadünküyevmiyelerininverilmesiniistiyorlardıyükseksesle, ama işi bırakıp kaçmamaları için vermiyorlardı onlara yevmiyelerini.İhtiyarTsıbukinceketsiz,üzerindebiryelekle, kapınınönündekiakçaağacındibindeAksinyaileoturmuş, çayiçiyordu.Gazlambasıyanıyordumasada. Avlukapısınındışındabirorakçısankialaylıbirsesle, —Dedeciğim!–diyordu.–Yarısınıödebari!Dedeciğim! Peşinden kahkahalar yükseliyordu. Sonra güç duyulur birsesleşarkısöylemeyebaşlıyorlardıgene…Kostıldaoturduçaymasasına. 629

Anton Pavloviç Çehov

—Panayıradauğradıkelbette–diyeanlatmayabaşladı.– Çokgüzeldolaştıkçocuklar.Tanrı’yaşükürlerolsun!Güzel birgüngeçirdik.Amabuaradatatsızbirşeydeolmadıdeğilhani.DemirciŞaşkabirpakettütünalmış,birellikapiklikuzatmış…Dükkâncıyauzatmış.Gelgelelimsahtedeğil miymişpara…BakışlarınıçevresindedolaştırarakanlatıyorduKostıl.Alçaksesleanlatmakistiyordu.Amasesiheyecanlı,kısıkçıkıyordu.Herkesduyuyordusöylediklerini. —Evet,ellikapikliğinsahteolduğuanlaşıldı…Buparayıneredenbulduğunusordularona.“AnisimTsıbukinverdi.”diyecevapverdi.“Düğününegittiğimdevermiştibuparayıbana.”Bucakpolisiniçağırdılar,alıpgötürdüleronu… DikkatetPetroviç,birişgelmesinbaşına.Yanikötüşeyler söylemişler… Kapınındışındanaynıalaylısesduyuldugene: —Dedeciğim!Heydedeciğim! Birsessizlikoldu. Kostılayağakalkarken–uykusugelmişti–çabukçabuk, —Ahçocuklar,çocuklar,çocuklar…–diyemırıldandı.– Eh,çayiçinde,şekeriçindeçokçokteşekkürçocuklar.Gidip yatayım ben. Kocadım artık, kirişlerim çürüdü. Ho–ho–ho–ho! Giderkenekledi: —Tahtalıköyegöçmezamanımızgeldiartık!..–Hıçkırdı. İhtiyarTsıbukinçayiçmeyibırakmış,oturduğuyerdedüşünceye dalmıştı. Sokakta iyice uzaklaşmış olan Kostıl’ın ayakseslerinekulakveriyormuşgibibiranlatımvardıyüzünde. OnundüşüncelerinisezinleyenAksinya, —DemirciŞaşkayüzdeyüzyalansöylemiştir–dedi.– Tsıbukin,kalkıpevegitti.Birazsonraelindebirpaketle döndü.Açtıpaketi…Yepyenirublelervardıiçinde.Birinialdı,dişindedenedi,siniyeattı.Sonrabirtanedahaattı… Aksinya’nınyüzünebakarak,aklıalmıyormuşgibi, 630

Çukurda

—Gerçektendesahteburubleler…–diyemırıldandı.–O paralarbunlar…Anisim’ingetirdiğiparalar. Tsıbukin,sesinialçalttı.PaketiAksinya’nınelinetutuştururkenekledi: — Sen al bunları kızım, götürüp kuyuya at… Yok et! Gözünüdörtaç,kimsebirşeyinfarkınavarmasın.Başımıza işaçılırsonra…Semaveridekaldır,ışığısöndür. SamanlıktadizdizeoturanLipailePraskovyaışıkların peşpeşenasılsöndüğünügördüler.Yalnızcaüstkatta,Varvara’nınodasındamavi,kırmızıkandilleryanıyordu.Huzur, hoşnutlukgünahsızlıkvardıorada.Işıklardanbelliydi.Praskovya,kızınınvarlıklıbiriyleevlendiğinebirtürlüalıştıramamıştıkendini.Burayageldiğindeürkekürkeksamanlığasokuluyor, bağışlanmasını istiyormuş gibi gülümsüyordu. Çaylaşekeryollarlardıonasamanlığa.Lipadaalışamamıştı buraya.Kocasıgittiktensonrabirkezbileyatmamıştıyatağında.Bazıgecelermutfakta,bazıgecelersamanlıktauyuyor;hergünyerlerisiliyor,çamaşıryıkıyordu.Buevegündelikçigelmiştisanki.Öylebirruhsaldurumiçindeydi.Buakşamdaayindendöndüktensonra,mutfaktaaşçıkadınlaçay içmiş,sonrasamanlığagidipkızaklarladuvarınarasındayere yatmışlardı. Karanlıktı burası, kayış kokuyordu. Evin önündeışıklarsöndü.Sonrasağırındükkânıkapadığı,avludaorakçılarınyatmayahazırlanırkençıkardıklarıseslerduyuldu.Uzaklarda,KüçükHrıminlerinavlusundaarmonika çalıyorlardı…PraskovyaileLipauykuyadalmaküzereydiler. Birisininayaksesiyleuyandıklarındaaypırılpırıldıdışarıda.Samanlığınkapısında,kucağındabiryataklaAksinya duruyordu. — Burası biraz serindir belki… –diye mırıldandı kendi kendine. İçerigiriphemenkapınındibineserdiyatağını,yattı.Ay ışığıvuruyorduona. 631

Anton Pavloviç Çehov

UyuyamıyorduAksinya.Sıksıksoluyor,sıcaktanüstündenevarneyok,hemenhemenhepsiniatmış,elinikolunu sallayarakserinlemeyeçalışıyordu.Ayınbüyülüışığınaltındahoş,mağrurbirgörünümüvardı!Çokgeçmedengenebir ayaksesiduyuldu;baştanaşağıyabeyazlargiyinmişihtiyar gözüktükapıda. —Aksinya!–diyeseslendi.–Oradamısın? Aksinya’nınsoğuksesiduyuldu: —Hı! —Paralarıkuyuyaatmanısöylemiştim.Attınmı? —Akılkârımıparalarıkuyuyaatmak?Orakçılaradağıt. İhtiyarkorku,şaşkınlıkiçindealçaksesle, — Aman Allahım! –dedi.– Felaket bir kadınsın sen… AmanAllahım! Ellerinibirbirinevurarakçıktısamanlıktan.Uzaklaşırken birşeylermırıldanıyordu.Birazsonrayattığıyerdendoğrulupoturdu.Aksinya,derinbirgöğüsgeçirdi,yatağınıyenidenkucaklayıpgitti. Lipa, —Niçinverdinbeniburayaana?–dedi. —Herkızınkocayavarmasıgerektiryavrum.Bizimelimizdebirşeyyokki. Ana kız derin bir umutsuzluğa kapılmak üzereydiler. Amagökyüzününyüksekliklerinden,sonsuzmaviliğiniçinden,yıldızlarınbulunduğuyerdenbiribakıyor,Ukleyevo’da olupbitenigörüyor,herşeyigözetliyorgibigeldionlara.Kötülüklernedenlibüyükolursaolsun,gecegüzel,huzurdoluydu.Gerçekvardı,herzamandavarolacaktıyeryüzünde. Birşey,ayışığınıngeceylekucaklaştığıgibi,gerçeklekucaklaşmayıbekliyorduyalnızca… Anakız,içlerihuzurdolu,birbirlerinesarılıpuykuyadaldılar.

632

Çukurda

6 Anisim’ikalpazanlıktan,sahteparakullanmaktancezaevineattıklarıhaberigeleliçokoluyordu.Aylargeçmiştiaradan, altı ay olmuştu. Sonra uzun kış geçti, ilkbahar geldi. Anisim’incezaevindeyattığınaevdede,köydedeherkesalışmıştısonunda.ArtıkgeceevinyadadükkânınönündengeçerkenanımsıyorlardıancakAnisim’incezaevindeyattığını, yargıçkarşısınaçıkmayıbeklediğini.Birdemezarlıktakiküçükkiliseninçanıçaldığızamanlar. Avlununüstünebirgölgeçökmüştüsanki.Evkararmış, çatıpaslanmış,dükkânınsackaplıağırkapısınınyeşilboyasıbozulmuşyadasağırındediğigibi,“kemikleşmişti”.İhtiyarTsıbukinkendibilekararmıştısanki.Çoktanberisaçını sakalınıkestirmiyordu.Birbirinekarışmıştısaçısakalı.Yaylısınasıçrayarakbinmiyorduartık.Dilencilere,“Allahversin!”diyebağırmıyordu.Yaşamagücünütümdenyitirmişti. Herşeyindenbelliydibu.Hizmetçilerbiledahaazkorkuyorlardıondanşimdi.Köypolismemuruda–eskidenolduğugibigerekenigenealmasınakarşın–gelipdükkândatutanak tutmuştu. Kaçak içki satmaktan üç kez kente mahkemeye çağırmışlardıihtiyarı.Amatanıklarıngelmemesiyüzünden herkeresindebaşkabirgüneerteliyorlardıduruşmayı.İhtiyaraacıveriyordubu. Sıksıkgidipgörüyorduoğlunucezaevinde.Birileriniparaylatutuyor,biryerleredilekçelerveriyor,kiliseleretasvirlerarmağanediyordu.Anisim’inyattığıcezaevininyöneticisine, içinde mine üzerine “yetinmesini bilir ruh” yazılı gümüşbirbardakaltlığıileuzunsaplıbirkaşıkgötürmüştü. Varvarasıksık, — Uğraşın biraz, gidip birilerine başvurun –diyordu.– Oh Tanrım, çok yazık… Beylerden birine yalvarsaydınız, büyüklere yazarlardı belki… Hiç değilse duruşma gününe kadarserbestbıraksalardıonu!Nediyeçektiriyorlarzavallıyaboşuna? 633

Anton Pavloviç Çehov

Varvara da kederliydi, ama şişmanlamıştı, yüzü daha bir beyazdı şimdi. Eskiden olduğu gibi odasında birkaç kandilyakıyor,eviniçindeherşeyintemizolmasınadikkat ediyor,konuklarıreçelle,elmapestiliyleağırlıyordu.Sağır ileAksinyadükkândaçalışıyorlardı.Yenibirişegirişmişler,Butyokino’dabirtuğlaocağıaçmışlardı.Aksinyayaylıyabiniphemenhergüngidiyorduoraya.Yaylıyıkendi kullanıyordugidipgelirken.Yoldatanıdıklarlakarşılaştığında yeni boy atmış çavdar tarlasındaki bir yılan gibi boynunuuzatıyor,içtenlikle,esrarlıesrarlıgülümsüyordu. Lipaise,büyükoruçtanöncedoğançocuğuylaoynuyordu hep. Çok zayıf, çelimsiz, ufacık bir çocuktu. Ağlaması, gözleriniaçıpbakmasıtuhaftı.Onudabirinsansaymalarını,hattaNikifordiyeçağırmalarınıyadırgıyorduköylüler.BeşiğineyatırıyorduonuLipa.Kapıyagidipöneeğilerek, —HoşçakalınNikiforAnisimıç!–diyordu. Birden koşarak geliyordu yanına gene, öpüyordu onu. Sonrakapıyayürüyor,geneöneeğilerekselamlıyorduoğlunu: —HoşçakalınNikiforAnisimıç! Kırmızıbacaklarınıhavayadikiyorduçocuk.Marangoz Yelizarovgibikahkahalarıylahıçkırıklarıbirbirinekarışıyordu. Sonundabelliolduduruşmagünü.İhtiyarbeşgünöncedengittikente.Sonra,tanıkolarakköydenbirkaçkişinindahaduruşmayaçağrıldığıduyuldu.Mahkemedençağrıkâğıdıalanyaşlıişçidegitmişti. Perşembegünüydüduruşma.Oysaaradancuma,cumartesi günleri geçmiş, pazar gelmiş, ihtiyar hâlâ dönmemişti kentten.Birhaberdealınamamıştıondan.SalıgünüakşamüzeriVarvaraodasında,açıkpencereninönündeoturuyor, ihtiyarıbekliyordu.YanodadaLipaoğluylaoynuyordu.Kucağındaatıptutuyorduonu.Coşmuştu, 634

Çukurda

— Büyüyeceksin kocaman adam olacaksın, kocaman! –diyordu.– Yiğit bir köylü olacaksın. Gündelikçi gideceğiz seninle.Çalışacağız!Gündelikçigideceğiz! Varvara’nıncanınısıkmıştıonunbusözleri. —Bakhele!–dedi.–Negündelikçiliğindensözediyorsun akılsızkadın?Tüccarolacakoğlun,tüccar… Lipasesinialçalttı.Amabirazsonradaldıgene.Şarkısını yüksekseslesürdürdü: — Büyüyeceksin kocaman adam olacaksın, kocaman! Yiğitbirköylüolacaksın,kocaman!Yiğitbirköylüolacaksın.Gündelikçigideceğizseninle… —Eh!Kabaktadıverdinartık! Lipa,kucağındaNikiforileodanınkapısındadurupsordu: —Anacığım,niçinbukadarçokseviyorumbenbuçocuğu? Niçin bu kadar çok acıyorum ona? –Sesi titriyordu. Gözleri dolu dolu olmuştu– Kimdir o? Nasıl bir insandır? Birtüykadar,birçöpkadarhafif,amagerçekbirinsangibi seviyorumonu.Gerçibirşeygelmiyorelinden.Konuşamıyorda,amaküçücükgözleriylesöylemekistediğiherşeyianlıyorum. Varvarakulakkabarttı.İstasyonayaklaşanakşamtrenininsesiduyuluyordu.İhtiyarçıkacakmıydıacababutrenden?Lipa’nınsöyledikleriniduymuyor,anlamıyordudaartık.Zamanınnasılgeçtiğinibilmiyordu.Tepedentırnağatitriyordu yalnızca. Korkudan değil, meraktandı titremesi. Köylüdolu,üstüaçıkbirarabahızla,gürültüyleyaklaşıyordu.Mahkemedendönentanıklardıbunlar.Trendeninmişlerdi.Arabadükkânınönündengeçerkenyaşlıişçiaşağıatladı,avluyayürüdü.Hizmetçileravludakarşılamışlardıonu. Yüksekseslebirşeylersoruyorlardı… Bağırabağıraanlatıyorduyaşlıişçi: —Haklarıda,malımülküdealındıelinden.Sibirya’ya sürüldü,küreğe… 635

Anton Pavloviç Çehov

BuaradadükkânınarkakapısındanAksinyaçıktı.Gaz dolduruyorduiçerde.Birelindeşişe,ötekindehuni,dişlerininarasındagümüşbirrublevardı.Peltekpeltek, —Babamnerede?–diyesordu. Yaşlıişçikarşılıkverdi: —İstasyonda.“Havakararıncageleceğimben,”dedi. Anisim’inkürekcezasınaçarpıldığıhaberievdeduyulunca,aşçıkadınmutfaktaölüarkasındanağlıyormuşgibisesli sesli–böylesininyakışıkalacağınıdüşünmüşolsagerek–ağlamayabaşlamıştı: —KimebıraktındagidiyorsunbiziAnisimGrigorıç,pırlantayürekliyiğidimbenim… Telaşlanan köpekler havlamaya başlamışlardı. Varvara pencereyekoştu,üzüntüsündennedediğinibilmedenavazı çıktığıncabağırmayabaşladıaşçıkadına: —YeterStepanida,kesartık!Perişanediyorsuninsanı! SusAllahaşkına! Semaveri koymayı unutmuşlardı. Kimsenin bir şey düşündüğüyoktu.YalnızcaLipaneolupbittiğinianlayamıyor, çocuğukucağında,dolaşıyorduortalarda. İhtiyar istasyondan geldiğinde bir şey sormadılar ona. “Hoşgeldin”diyenlere“Hoşbulduk”dediktensonra,hiç konuşmadandolaşmayabaşladıeviniçinde.Akşamyemeği deyemedi. YalnızkaldıklarındaVarvara, —Zavallıçocukiçinsağasolakoşacakkimseyok…–diyebaşladı.–Beyleregidipyalvarındedimsizekaçkere,dinlemediniz…Baribirdilekçeolsun… İhtiyar,kolunusalladı: —Elimdengeleniyaptım!Anisim’incezasıokunduktan sonra,onumahkemedesavunanbeyegittim.“Çokgeçartık.”dedi.“Yapacakbirşeykalmadı.”Anisimkendideaynışeyisöyledi:“Çokgeçartık…”Mahkemedençıkınca,bir avukatvarmış,gidiponubuldum,konuşupbirfiyataanlaş636

Çukurda

tık.Kaparoverdim…Birhaftasonrabekliyorbeni.Bakalım Tanrınegösterecek. İhtiyar gene hiç konuşmadan dolaşmadan başladı evin içinde.Varvara’nınyanınadöndüğünde; —Hastayımgaliba–dedi.–Başımdabirağırlıkvarsanki…Düşüncelerimkarmakarışık. KonuştuklarınıLipaduymasındiyekapıyıkapatıpalçak sesleekledi: —Buparalarlabenimbaşımdadertte.Hatırlıyormusun,düğündenönceKutsalFomagünündeAnisimyeniyenirubleler,ellikapikliklergelmiştibana?Ozamanbirpaketisaklamış,ötekilerikendiminkilerekarıştırmıştım…Tanrı toprağınıboleylesin,amcamDmitriFlatıçmalalmayasık sıkMoskova’ya,Kırım’agidergelirdi.Birkarısıvardıamcamın.Kocasımalalmayagidincebaşkalarıyladüşerkalkardı. Altıçocuklarıolmuştu.Amcambazenbirazçokiçipdesarhoş olunca, gülerek şöyle derdi: “Çocukların hangilerinin benimolduğunubilmiyorumvallahi!Hepsibirbirinekarıştı!”Demekzayıfyaradılışlıbirinsandı.Şimdidebenparaların hangilerinin benim olduğunu bilmiyorum. Sahteleriyle sahicileribirbirinekarıştı.Hepsisahteymişgibigeliyorbana. —Allahiyiliğiniziversin! —İstasyondabiletçiyeüçrubleuzatırken,parayısahte sanıyorum.Birkorkuvariçimde.Hastaolmalıyım. Varvarabaşınısalladı. — Ne denir, hepimiz Tanrı’nın huzuruna çıkacağız… Oh… Bunu zamanında düşünmemiz gerekirdi Petroviç… Yarınneolacakbilinmez.Bakarsınbirşeygelirbaşına,genç desayılmazsınartık.Ölürgidersen,torunununyoklukçekmemesiiçinbirşeyleryapmalısın.Oh,Nikifor’uezeceklerindenkorkuyorum,ezecekleronu!Babasıyoksayılır.Annesi deçoktoy,aptal…Petroviç,sahiküçükbiryeri,sözgelimi Butyokino’yudaçocuğunüzerineyapsançokiyiolacakgaliba! Bak Petroviç, bunun üzerinde düşün biraz! –Varvara 637

Anton Pavloviç Çehov

inandırmayaçalışıyordukocasını–iyibirçocukzavallı.Acıyorinsanona!Yarıngitdilekçever.Nediyezamangeçiresin? Tsıbukin, —Torunumuunutmuştum…–dedi.–Öncesağlıkgerek. İyibirçocukolduğunusöylüyorsun,öylemi?Varsınbüyüsünhelebir.Ogünlerigörürüzinşallah! Kapıyı açtı, parmağını bükerek yanına çağırdı Lipa’yı. Lipa,kucağındaçocuklayaklaştı. —Birşeyeihtiyacınolursa,çekinmedensöyleLipa’cığım –dediTsıbukin.–Neistersenonuye.Birşeyiesirgemeyizsenden. Sağlığın yeter bize… –Haç çıkararak kutsadı çocuğu– Torunumaiyibak.Oğlumukaybettim,torunumkalsınbari. Gözyaşları yuvarlanıyordu yanaklarından. Hıçkırarak ağlamayabaşladı.UzaklaştıLipa’nınyanından.Birazsonra yattı, uykusuz geçen yedi geceden sonra derin bir uykuya daldı. 7 Birkaçgünlüğünekentegidiyorduihtiyar.Onunnotere, vasiyetnamesiniyazmayagittiğinibirisiyetiştirmiştiAksinya’ya.HemButyokino’yu,onuntuğlapişirdiğiyeridetorunuNikifor’averecektiihtiyar.BunuAksinya’yasabaherken, ihtiyarlaVarvarakapınınönündekiakçaağacınaltındaçay içerkenhabervermişlerdiona.Aksinyadükkânınavlukapısınıda,sokakkapısınıdakapadı.Ondakianahtarlarınhepsinitopladı,gelipihtiyarınayaklarınındibinefırlattı. —Bundanböylehizmetçiliketmeyeceğimsize!–diyebağırdı.– Birdenhüngürhüngürağlamayabaşladı. —Demekgelininizdeğil,hizmetçinizmişimbugünekadar! Herkes alay ediyor benimle, “Baksanıza” diyorlar, “Tsıbukinlernasılbirhizmetçibulmuşlarkendilerine!”Yanınızahizmetçigirmedim!Yoksuldeğilimben.Yerimyurdumbellidir.Annemdevar,babamda. 638

Çukurda

Bir yandan da gözyaşlarını siliyordu. Öfkeden şaşı bakan, kin dolu, yaşlı gözlerini ihtiyara doğrultmuştu. Avazı çıktığıncabağırdığıiçinyüzüde,boynudakıpkırmızıolmuş, gerilmişti. —Artıkhizmetçiliketmeyeceğimsize!–diyeekledi.–Canımçıktı!Çalışmaya,bütüngündükkândaoturmaya,gecelerivotkataşımayagelinceben…Amatoprakvermeyegelince o kürek mahkûmunun karısıyla çıyan yavrusu, değil mi?Osalakkarıhanımefendi,benonunyanındahizmetçiyim!Herşeyiniziomahkûmkarısınaverin,gözüdoysun! Benevimegidiyorum!Yenibiraptalbulunkendinize.Şeytangörsünhepinizinyüzünü! Çocuklarındaömründebirkezbilebağırıpçağırmamıştı ihtiyar.Onlarıcezalandırmamıştı.Ailedenbirininonakarşı kaba şeyler söyleyebileceğini, saygısızlık edebileceğini aklınınucundangeçirmemişti.Şimdideçokkorkmuş,koşarak evegitmiş,dolabınarkasınasinmişti.Varvaraiseöyleşaşırmıştıki,yerindenkalkamıyor,yalnızca–birarıdankorunmaya çalışıyormuş gibi– iki kolunu sallayıp duruyordu. Dehşetiçinde, —Oh!Neoluyoruz?–diyemırıldanıyordu.–Niçinbağırıyorbukadınböyle?Oh…Dışarıdanduyacaklar!Sesinialçaltsabiraz…Oh,birazdahaalçaksesle!.. Aksinyabağırmasınısürdürüyordu: — O kürek mahkûmunun karısına verdiniz Butyokino’yu. Bir şey istemiyorum artık! Allah hepinizin belasını versin! Hepiniz aynı malsınız! Ne işler çevirdiğinizi biliyorum.Göstereceğimsize!Soymadığınızadamkalmadı.Genç, ihtiyar,zengin,fakirdemiyor,dükkânınızayoludüşenherkesisoyupsoğanaçeviriyorsunuz!Kaçakvotkasatankim? Yasahteparalar?Sandıklarınızısilmecesahteparadoldurdunuz…Şimdidegereklideğilimsizeöylemi? Ardınakadaraçıkavlukapısınınönündeköylülertoplanmış,içeribakıyordu. 639

Anton Pavloviç Çehov

— Varsın duysun herkes! –diye bağırıyordu Aksinya.– Reziledeceğimsizi!Yüzünüzünkarasındaninsaniçineçıkmayacaksınız! Ayaklarıma kapanacaksınız! –Sağıra seslendi.– Hey Stepan! Hemen çıkıp gidiyoruz bu evden! Annemin, babamın yanına gidiyoruz. Cezaevi kaçkınlarıyla bir çatıaltındakalamam!Hazırlan! Avluya gerili ipte çamaşırlar asılıydı. Daha kurumamış kendieteklerini,bluzlarınıiptençekipalıyor,sağırınkucağınaatıyordu.Sonraöfkedeniyicedeliyedöndü.Çamaşırların çevresindedolaşmayabaşladı.Kendisininolmayançamaşırlarıdaipten,alıyor,yereatıpçiğniyordu. Varvarainlergibi, — Oh, durdurun onu çocuklar, durdurun! –diyordu.– Neolduonaböyle?VerinonaButyokino’yu,Allahaşkına verin,verin! Kapıdatoplanmışköylülerkonuşuyorlardıkendiaralarında: —Vaycanınabe,kadınabak!Ammadasinirliymiş!Çıldırdıgaliba! Aksinya mutfağa koştu. O gün çamaşır yıkanıyordu mutfakta.Lipayalnızyıkıyordu.Aşçıkadınçamaşırlarıdurulamaya dereye gitmişti. Tekneden de, ocağın yanındaki kazandandabuharçıkıyordu.Mutfağıniçindedumandan göz gözü görmüyordu. Çok da sıcaktı. Daha yıkanmamış biryığınçamaşırvardıyerde.Yığınınyanındakitahtasırada küçücük, kırmızı bacaklarını havaya dikmiş, Nikifor yatıyordu.Annesi,düşersebiryanınıincitmeyecekbiçimdeyatırmıştıonu.AksinyamutfağagirdiğindeLipaçamaşıryığınındanonungömleğinialmış,tekneyeatmış,elinimasanın üstünde,içindekaynarsuolankovayauzatmıştı… Aksinya, Lipa’nın yüzüne nefretle bakarak çekip aldı gömleğinitekneniniçinden. — Ver onu buraya! Benim çamaşırlarıma dokunacak adamdeğilsinsen!Birmahkûmkarısınınyerini,kimolduğunubilmelisin! 640

Çukurda

Lipa korkuyla bakıyordu Aksinya’nın yüzüne, ne olup bittiğinianlamıyordu.Amaonunçocuğunabiranlıkbakışınıyakalayıncaoandaanladıherşeyi,donupkaldı… —Benimtoprağımıaldınelimden,alsanaöyleyse! Aksinyabunusöylerkenkaynarsudolukovayıkaptığı gibiNikifor’unüstüneboşaltmıştı. Bunu,ogünekadarUkleyevo’daişitilmemişbirçığlıkizledi.Ufaktefek,zayıfLipa’nınöylenasılbağırabildiğiniaklı almamıştıkimsenin.Birandaderinbirsessizlikkaplamıştı avluyu.Aksinya,dudaklarındaherzamankiiçtengülümsemesi,birşeysöylemedenavludangeçip,eveyürüdü…Sağır, çamaşırlarkucağında,dolaşıpduruyorduavluda.Sonrasessizce,hiçaceleetmedenonlarıasmayabaşladıgene.Aşçıkadın dereden dönünceye dek, hiç kimse mutfağa giremedi. Oradaneolupbittiğinebakamadı. 8 Nikifor’ubölgehastanesinegötürdüler,akşamüzerioradaöldü.Lipaarabaylaonualmayagelmelerinibeklemedi. Oğlunubirbattaniyeyesarıpevedoğruyolaçıktı. Yeniyapılmıştıbuhastane.Pencereleriçokgenişti.Yüksekbirtepeninüstündeydi.Batangüneşinışınlarıdüşüyordu üzerine.Yanıyormuşgibikıpkızıldıcamları.Tepenindibindeküçükbirköyvardı.Lipayamacıindi,köyevarmadan küçükbirhavuzunkenarınaoturdu.Birkadınatınısulamayagetirmiştihavuza.Amaiçmiyordubuhayvan.Kadıncanısıkkın,alçaksesle, —Dahaneistiyorsunbeyavrum?–diyordu.–Dahaneistiyorsun? Kıpkırmızı gömlekli bir çocuk suyun tam kenarında oturmuş,babasınınçizmelerinitemizliyordu.Köydede,tepededegörünürlerdebaşkakimseyoktu. Lipaatabakarak, —İçmiyor…–dedi. 641

Anton Pavloviç Çehov

Kadınla,çizmeleriyıkayançocukgittiler.YapayalnızkaldıLipahavuzunbaşında.Güneşuykuyayatmayahazırlanıyordu.Altınişlemeli,kıpkızılörtüsünüçekiyorduüstüneyavaş yavaş. Kırmızı, leylak rengi, uzun uzun bulutlar onun huzuriçinde,rahatuyumasıiçinkaplamışlardıgökyüzünü. Uzaklardabiryerlerdebirbalabankuşu,ahırakapatılmışbir inekgibihüzünlü,derindenötüyordu.Buesrarlıkuşunsesiniherilkbaharduyarlardı.Amaonunnasılbirkuşolduğunu,neredeyaşadığınıkimsebilmezdi.Yukarıda,hastanenin bahçesinde de, havuz çevresindeki çalılıklarda da, köyün ötesinde de, tarlalarda da bülbüller ötüyordu durmadan. Gugukkuşubirisiningünlerinisayıyor,amaherkeresindeşaşırıpyenidenbaşlıyordu.Havuzdakurbağalaröfkeliöfkeli, yırtınırcasınabağrışıyorlardı.Nesöyledikleribileanlaşılıyordu:“Çoktuhafsın!Çoktuhafsın!”Heryanıbüyükbirgürültükaplamıştı.Sankibütünbuhayvanlar,builkbahargecesindehiçkimseuyumasın,herkes–öfkelikurbağalarbile– bu gecenin her dakikasının hazzını içlerine sindire sindire tatsındiye,mahsusbağırıpçağırıyorlardı.Öyleya,canlılar birkezgeliyorlardıdünyaya! Yarımaypırılpırıldıgökyüzünde.Sürüyleyıldızvardı.Lipa havuzun başında ne kadar oturdu, bilmiyordu. Kalkıp yolakoyulduğundayamacındibindekiküçükköydeherkes yatmış,bütünışıklarsönmüştü.Önündedahaonikiversta yololmalıydı.AmagücükalmamıştıLipa’nın,buyolunasıl yürüyeceğinibilmiyordu.Yarımaybazenönünde,bazensağındaoluyordu.Ogugukkuşuboğuksesiyledurmadanötüyor,kahkahaylagülerekkızdırmayaçalışıyordusankionu: “Hey,baksana,yolukaybedeceksin!”Lipaçabukçabukyürüyordu. Başörtüsünü düşürmüştü… Gökyüzüne bakıyor, şuandaoğlununruhununneredeolduğunudüşünüyordu. Onunarkasındanmıgeliyorduacaba,yoksatayukarılarda, yıldızlarınarasındamıdolaşıyordu?Annesiniunutmuşmuyduacaba?Oh,kendişarkısöyleyemiyorkenbuşarkılarara642

Çukurda

sında,kendisevinemiyorkenbirandinmeyenbusevinççığlıklarının ortasında, yukarıdan ay –senin gibi yapayalnız olan;şimdiilkbaharmı,kışmı,insanlaryaşıyorlarmı,ölüyorlarmıumursamayanay–bakıyorken,gecetarlalariçinde birbaşınayürümekneağır,nezorbirşeymiş…İnsanıniçindeacısıvarkenyanındabirileriolsunistiyor.ŞimdiyaannesiPraskovya,yaKostıl,yaaşçıkadınyadaherhangibirköylüolsaydıyanında!.. Balabankuşubağırıyordu:“Bu–u–u!Bu–u–u!” OandabirinsansesiduyduLipa: —Hayvanıkoş,Vavila! İlerde,yoluntamkenarındabirateşvardı.Alevçıkmıyorduartıkateşten,yalnızcakorlarıparlıyordugeceninkaranlığında. Atların otladıkları duyuluyordu. Karanlıkta iki arabakaraltısı–birindebirfıçı,dahaalçakolanötekindeyse çuvallarvardı–ileikiinsankaraltısıbelirdi.Biriarabayakoşmakiçinatıgetiriyor,ötekielleriarkasında,ateşinyanında kıpırdamadanduruyordu.Arabanınbirazötesindekiköpek hırlamayabaşladı.Atıgötürengölgedurdu. —Yoldanbirigeliyorsanki–dedi. Ateşinyanındaki,köpeğebağırdı: —KessesiniŞarik. Sesindenihtiyarolduğubelliydi.Lipadurdu: —Tanrı’nınyardımıüzerinizeolsun!–dedi. İhtiyaryaklaştıona,nedensonrakarşılıkverdi: —Sağolasın! —Köpeğinizısırmazyadedeciğim? —Yo,korkma,dokunmaz. Lipabiransustuktansonra, —Hastanedeyim–dedi.–Oğlumöldüdeorada.Şimdi evegötürüyorumonu. İhtiyarınhoşunagitmemişolsagerektibu.Çünkübirkaç adımgeriçekilipçabukçabukkonuşarak, —Üzülmeyavrum–dedi.–Kaderbu. 643

Anton Pavloviç Çehov

Yolarkadaşınadönüpekledi: —Dalgageçiyorsundelikanlı!Elinibirazçabuktutsan iyiedeceksin! Delikanlı, —Seninboyunduruğubulamıyorum–dedi.–Çokkaranlık. —HaklısınVavila! İhtiyarbirkoraldıateşten,üfledi…Yalnızcaonungözleriyleburnunuaydınlattıtutuşanodun.Sonraboyunduruğubuldular.İhtiyar,elindeateşleLipa’nınyanınageldi.Yüzünebaktı.Bakışındaacıma,şefkatvardı. —Annesin–dedi.–Heranneniniçiyanaryavrusuna. Göğüs geçirdi ihtiyar. Başını salladı. Vavila bir şey attı ateşe.Ayaklarıylasöndürdüonu…Birdenzifirikaranlıkoldu.Karaltılarkayboldu.Deminkigibiyalnızcatarlalar,yıldızlarladolugökyüzüvardışimdi.Birbirininuyumasınaengelolmakiçinkuşlarötüşüyorlardıgene.Birbıldırcınöncüsü,birazönceyananateşinyerindeötüyordusanki. Amaaradanbirdakikageçmedenarabalarda,ihtiyarda, uzunboyluVaviladagöründülergene.Yolaçıkanarabalarıntekerleklerigıcırdadı.Lipaihtiyara, —Dinadamımısınız?–diyesordu. —Hayır,Firsanovluyuz. —Deminyüzümebaktığındayüreğimebirhafiflikgeldi. Delikanlıdasessizbirçocuk.Dinadamıolsanızgerekdiye düşündümde. —Gideceğinyerırakmı? —Ukleyevo’yagidiyorum? —Hadibin,Kuzmenok’akadargötürürüzseni.Orada yollarımızayrılıyor.Sendoğrugideceksin,bizsolasapacağız. Vavilafıçıolanarabayabindi.İhtiyarlaLipaötekinebindiler.Vavilaönde,ağırağırgidiyorlardı. —Oğlumbütüngünacıçekti–dediLipa.–Küçücükgözleriyle yüzüme bakıyor, susuyor, bir şey söylemek istiyor, 644

Çukurda

amasöyleyemiyordu.Tanrım!İçiminacısındanikidebiryere düşüyordum. Kalkıp karyolasının yanına gidiyordum. Genedüşüyordum.Söylermisinbanadedeciğim,çocuklar niçinacıçekerlerölürken?Büyükbiri,birköylüyadabirkadınacıçekersegünahlarıaffoluyorderler.Peki,hiçgünahı olmayanbirçocukniçinacıçekiyor?Niçin? —Tanrıbilir!–dediihtiyar. Yarımsaathiçkonuşmadangittiler.İhtiyarolduilkkonuşan: —Kişioğlubilemezherşeyi.Neyinniçinolduğunubilmez.Kuşadörtdeğilde,ikikanatverilmiştir,çünküikikanatladauçabilir.Kişioğlunaiseevreninsırlarınınhepsinideğil,yarısınıyadadörttebirinibilecekkadarakılverilmiştir. Yaşamasıiçinyetecekkadarşeyibilmesineizinvardır.Biliyorda. — Yürümek daha iyi geliyordu bana dedeciğim. Yüreğimsallanıyorsankiarabaylagiderken. —Birşeyolmaz.Otur. İhtiyaresnedi.Ağzınınönündehaççıkardı. —Birşeyolmaz–diyeyineledi.–Seninbuacındahabaşlangıç.Hayatuzun,dahaçokiyigünlerin,olacak…–İkiyanınabakarakekledi–GeniştirRusya’mız!BirbaştanberibaşabilirimRusya’yı.Çokşeygördüm.İnansözümeyavrum. İyigünlerinde,olacakkötügünlerinde.YayanSibirya’ya gittimben.Amur’ada,Altaylar’adagittim.Hattayerleştim Sibirya’da.Çiftçilikyaptımorada.Sonraözledimanayurdumu. Köyüme döndüm. Rusya’ya yayan dönüyordum. Hiç unutmam,sallabirnehrigeçiyorduk.Zayıfmızayıftım.Pılı pırtıiçindeydim.Ayağımdaayakkabıyoktu.Soğuktangazel yaprağıgibititriyordum.Arabalıbirbeyvardısalda–öldüyse,Tanrıtoprağınıboleylesin–acıyarakbaktıyüzüme,baktıbaktıdagözleriyaşardı.“Eh,”dedi,“ekmeğinkara,günlerindekarasenin…”Sözünkısası,kupkurubirdeğnektim köye geldiğimde. Karım vardı. Ama Sibirya’da kalmıştı. 645

Anton Pavloviç Çehov

Toprağavermiştikonuorada.Böyleişte.Şimdideırgatlık ediyorum. Varsın olsun! Diyeceğim, sonra iyi günlerim de oldu,kötügünlerimde.Ölmekistemiyorcanım,sevgilikızım,yirmiyıldahayaşasam,isterim.Demekkiiyigünlerim dahaçokoldu. İhtiyargeneikiyanınabakarak, —UcubucağıyokturRusya’mızın…–diyeekledi. Lipa, — Dedeciğim –dedi,– insan ölünce ruhu daha kaç gün dolaşıryeryüzünde? —Kimbilir?Vavila’yasoralımbunu.Birzamanlarokulagidiyordu.Şimdiokuldaherşeyiöğretiyorlarçocuklara. Vavila,hey! —Buyur! —Vavila,insanöldüktensonraruhukaçgündahadolaşıryeryüzünde? Vavilaatıdurdurduktansonrakarşılıkverdi: —Dokuzgün.DayımKirillaölünceruhutamonüçgün kaldıevimizde. —Nerdenbiliyorsun? —Onüçgüntıkırtılaroldusobanıniçinde. İhtiyar, —Pekâlâ–dedi.–Hadiyürü. Delikanlınınsöylediğineinanmadığıbelliydi. Kuzmenok’a yaklaştıklarında arabalar şoseye saptılar, Lipa köye doğru yürüdü. Ortalık ağarmak üzereydi. Lipa çukura inerken Ukleyevo’nun evleri de, kilisesi de köyün üzerineçökmüşsistengörünmüyorlardı.Soğuktuhava.Lipa’nınkulaklarındahepogugukkuşununsesiçınlıyordu. Lipaevinsokağınageldiğindesığırlarıdışarıçıkarmamışlardıdaha.Herkesuyuyordu.Taşlığınmerdivenineoturdu. Beklemeyebaşladı.Evdenilkçıkanihtiyaroldu.Biranda,ilk bakışta anlamıştı durumu. Uzun süre bir şey söyleyemedi. Dudaklarıemdidurduyalnızca.Sonunda, 646

Çukurda

—EhLipa–diyemırıldandı,–bakamadımtorunuma… Varvara’yıuyandırdılar.EllerinibirbirinevurduVarvara, hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı. Hemen hazırlamaya koyulduçocuğu. — Güzel bir çocuktu… –diyordu.– Of, of… Bir oğlun vardı,onudakollayamadın,salakkadın… Sabahakşamölüduasıokuttular.ErtesigüntoprağaverdilerNikifor’u.Ölüyemeğindekonuklarda,kilisedengelenlerde,ağızlarınaçoktanberibirşeykoymamışgibiiştahla yediler.Lipasofrayahizmetediyordu.Birarapapaz,ucundabirmantarlaçatalınıhavayakaldırarakavutmayaçalıştı onu: — Yavrunuz için üzülmeyiniz. O yaşta ölenler tanrısal huzuraerişirler. Nikifor’ununartıkvarolmadığınıLipaherkesdağıldıktansonragereğigibianlayabildiancak.Hüngürhüngürağlamayabaşladı.Doyadoyahıçkırmakiçinhangiodayagideceğini bilemiyordu. Oğlunun ölümünden sonra bu evde onaartıkyerolmadığını,buradafazlaolduğunuhissediyorduçünkü.Başkalarıdahissediyorlardıbunu. BirdenkapıdabelirenAksinya, —Nezırlayıpduruyorsunbe?–diyebağırdı.–Kessesini! CenazetöreninedeniyleyabanlıklarınıgiyinmiştiAksinya,pudralanmıştı. Lipasusmakistedi,amasusamadı.Dahayükseksesleağlamayabaşladı. Aksinyaayağınıbüyükbiröfkeyleyerevurarak, —Dediğimiduymadınmı?–diyebağırdı.–Kimesöylüyorum?Defolgitbuevden.Birdahadaadımınıatmaburaya.Kürekmahkûmukarısı!Defol! İhtiyartelaşlandı. —Eh,eh!..KızmaAksinya’cığım,kızmaanacığım…Görüyorsun,ağlıyor…Çocuğuöldü… Aksinyaöfkelibiralayla, 647

Anton Pavloviç Çehov

—Görüyorum…–dedi.–Hadibugeceyigeçirsinburada,amayarındefolupgidecek!Evet,görüyorum!.. Alaylıalaylı, —Görüyorum–diyeyinelediktensonrabirkahkahaattı.Dükkânayürüdü. ErtesisabaherkendenkalktıLipa.Torguyevo’ya,annesininyanınagitti. 9 Şimdidükkânındamıda,kapısıdaboyalı.Yenigibiparlıyorlar.Evinpencerelerinde,eskidenolduğugibi,insananeşeverenıtırçiçeklerivargene.Tsıbukinlerinevindeüçyılönceolanlarhemenhemenunutulmuştur. O zaman olduğu gibi, görünüşte ihtiyar Grigori Petroviç’tirgenepatron.AmagerçekteherşeyAksinya’nıneline geçmiştir.Satılacaklarıosatıyor,alınacaklarıoalıyor,ona sormadanhiçbirşeyyapılamıyor.Tuğlaocağıgüzelişyapıyor.Demiryoluyapımınatuğlagerektiğiiçinbiniyirmidört rubleyekadaralıcıbuluyor.Köylükadınlar,kızlartuğlataşıyorlaristasyona.Vagonlarıyüklüyorlar.Gündeyirmibeş kapikkazanıyorlar. Aksinya,KüçükHrıminlerinatölyesineortakoldu.Atölyeninadışöyleşimdi:“KüçükHrıminlerveOrtakları.”İstasyonunun yanında bir meyhane açtılar. Pahalısından armonikayıatölyededeğil,bumeyhanedeçalıyorlarşimdi.Birtakımşeyleralıpsatanpostamüdürüde,istasyonşefidesık sık geliyorlar bu meyhaneye. Küçük Hrıminler sağır Stepan’aaltınbirsaatarmağanettiler.Sağırherfırsattacebindençıkarıpkulağınagötürüyorsaatini. Köyde, Aksinya’nın çok güçlendiğini söylüyorlar. Gerçekten, sabahları –yüzünde o içten gülümsemesi, güzel mi güzel, mutlu mu mutlu– tuğla ocağına giderken de, orada adamlarınagerekliemirleriverirkendehissediliyorçokgüçlüolduğu.Evdede,köydede,ocaktadaherkeskorkuyor ondan.Postaneyegeldiğindepostamüdürüfırlıyoryerinden, 648

Çukurda

—BuyurunKseniyaAbramovna,oturunlütfen–diyor. Uzunkonçluçizmeleripırılpırılcilalı,redingotuincekumaştan, züppe, ama genç sayılamayacak bir toprak sahibi onabiratsatarken,Aksinya’nınkonuşmasınakendiniöyle kaptırmıştıki,onunsöylediğiparayabırakmıştıatı.Adam avucundauzunuzuntutmuştuAksinya’nınelini.Onunneşeli,çapkınbakışlı,içtenlikokunangözlerininiçinebakarak, —SizingibibirkadıniçinherşeyiyapmayahazırımKseniyaAbramovna–demişti.–Yalnızşunusöyleyinbana:Ne zamanbaşbaşakalabilirizseninle? —İstediğinizzaman! Buolaydansonrayaşlızüppehemenhergünbiraiçmeye geliyor dükkâna. Oysa zehir gibi, korkunç bir biradır. Topraksahibibaşınıikiyanasallıyor,amaiçiyorgenede. İhtiyarTsıbukinişlerekarışmıyorartık.Parayaelinisürmüyor.Çünküsahiciparaylasahteparayıayıramıyorbirbirinden.Amabuzayıflığındanhiçkimseyesözetmiyor.Susuyor.Çokdaunutkanoldusonzamanlarda.Yemekönüne koyulmazsa, kendi akıl edip de istemiyor. Onsuz yemeğe alıştılarartık.Varvarasıksıkşöylediyor: —Bizimkidünakşamdaaçyattı. Hemoldukçailgisizsöylüyorbunu.Alıştıçünkü.Nedense yaz kış hep aynı kürklü paltosuyla dolaşıyor Tsıbukin. Yalnız,çoksıcakgünlerdedışarıçıkmıyor,evdeoturuyor. Genellikle,paltosunugiyipyakasınıkaldırdıktan,önünügüzelcekapadıktansonraköyüniçinde,istasyonagidenyolda dolaşıyoryadakiliseninkapısınınyanındakisıradasabahtanakşamadekoturuyor.Hiçkalkmıyororadan.Önünden geçenlerselamveriyorlarona.Amao–eskidenolduğugibi, köylüleri sevmediği için– almıyor selamlarını. Ona bir şey sorduklarındatamanlamıylaakıllıca,kibar,amakısayanıtlarveriyor. Köydedolaşansöylentilerebakılırsa,gelinievdenkovmuşonu.Yemekvermiyormuşona.Sadakayladoyuruyor649

Anton Pavloviç Çehov

muş karnını zavallı… Bazıları seviniyorlar buna, bazıları acıyor. Varvaradahadaşişmanladı.Beyazlaştı.Eskidenolduğu gibiiyilikediyorgenedüşkünlere.Aksinyadaengelolmuyor ona.Şimdievdereçelöylesineçokoluyorki,yeniçilekmevsiminekadarbitmiyor.Şekerleniyor,bukadarreçelineyapacağınıbilemediğiiçinağlamaklıoluyorVarvara. Anisim’iyavaşyavaşunutuyorlar.Birkezgeneogüzelel yazısıyla, dilekçe gibi, büyük boy dosya kâğıdına şiir biçimindeyazılmışbirmektupgeldiondan.ArkadaşıSamorodovdaonunlabirlikteSibirya’yasürülmüştübesbelli.Şiirin altınagüçokunur,karışıkbirelyazısıylabirsatıreklenmişti:“Çokhastayım,durumumağır,Allahaşkınayardımedin bana.” Bir gün –güneşli bir ilkbahar gününün akşamüzeriydi– ihtiyar Tsıbukin kilisenin kapısında, paltosunun yakasını kaldırmış, kasketini burnuna kadar çekmiş, oturuyordu. UzuntahtasıranınötekiucundabölgemarangozuYelizarov ileokulbekçisiyetmişlik,dişsizYakovoturuyorlardı.Kostıl ilebekçikonuşuyorlardıaralarında.Yakovsinirli, — Çocuklar yaşlıları yedirip içirmek zorundadırlar… –diyordu.–Anneyibabayısaymalıdırinsan.Gelindeneno şirretkarıise,kendievindendışarıattıkayınbabasını.Adamcağızınyiyeceğiyok,içeceğiyok…Nereyegitsinzavallı?Bu üçgündürağzınabirşeykoymadı. Kostılşaşırmıştı. —Üçgünha! —Böyleoturuyor,düşünüpduruyorişte.Aslındakabahatonda.Nediyeçıkarmıyorsesini?Mahkemeyeverse,gözününyaşınabakmazlarokarının. Kostılbekçinindediğiduymamıştı. —Kimingözününyaşınabakmazlar–diyesordu. —Nededin? — Kötü kadın değildir gelini, çalışkandır. Bu iş de onsuz…Yanigünahsızolmaz… 650

Çukurda

Yakovsinirlisinirlisürdürdükonuşmayı: —Kendievindençıkarıpattıadamcağızı.Evseninse,kov bekadın.Neinsanlarvarşudünyada!Allahkahretsin! Tsıbukinkulakkabartıyor,öyleoturuyordu.Kostılgülerek, —Hakendievinmiş,habaşkasının–dedi,–yeterki,sıcak bir yuvan olsun, karılar dırdır etmesin… Gençliğimde benim Nastasya’nın öldüğüne çok üzülüyordum. Ağzı var diliyokbirkadındı.Tekşeysöylerdiherzaman:“Bireval kendineMakarıç!BirevalkendineMakarıç!Biratalkendine Makarıç!” Ölüm döşeğinde de aynı şeyi söylüyordu: “Yayangidipgelmektenkurtulmakiçinkendinebiryaylıal Makarıç!”Benseyalnızcaçörekalırdımona,başkabirşey almazdım. Yakov,Kostıl’ıdinlemedensürdürüyordukonuşmasını: —Kocasıolacakosağırdaaptalınteki.Aptalbileolamaz.Kaz,kaz.Neyeaklıererbirkazın?Sopayıindirkafasına,farkınabilevarmaz… Kostıl,gecelerikaldığıatölyeyegitmekiçinkalktı.Yakov dakalktı,konuşakonuşayürüdüler.Onlarelliadımkadar uzaklaşıncaihtiyarTsıbukindekalktı.Kayganbuzüzerinde yürüyormuşgibikararsızadımlarlayürüdüarkalarından. Akşam ağır ağır çöküyordu köyün üstüne. Güneş, yamaçtaaşağıdanyukarıbiryılangibikıvrılakıvrılaçıkanyolavuruyorduancak.Yaşlıkadınlarormandandönüyorlardı. Çocuklardayanlarındaydı.Sepetlerimantardoluydu.Götürdüklerituğlalarıvagonlarayüklemişköylükadınlar,kızlartoplucadönüyorlardıistasyondan.Yüzlerigözlerikırmızıtuğlatozuiçindeydi.Şarkısöylüyorlardı.EnöndeLipayürüyordu.Tanrı’yaşükür,gününbittiğine,artıkdinlenebileceğineseviniyormuşgibi,gökyüzünebakarakincesesiylekatılıyorduşarkıya.AnnesigündelikçiPraskovyadakalabalığınarasındaydı.Kolundabohçası,herzamankigibisıksık soluyarakyürüyordu. 651

Anton Pavloviç Çehov

Kostıl’ıgörünce, —MerhabaMakarıç–dediLipa.Merhabaamcacığım! KostılsevinmiştiLipa’yıgördüğüne. — Merhaba Lipa’cığım! –diye karşılık verdi.– Hey hatunlar,güzelkızlar,sevinbuzenginmarangozu!Ho–ho!Çocuklarım, yavrularım benim! –Hıçkırdı Kostıl– Gözümün nurubebeklerim! KostılileYakovyürüyüpgittiler.Genekonuşakonuşa yürüyorlardı.KadınlaronlardansonraihtiyarTsıbukinile karşılaştılar.Birandahepsibirdensustu.LipailePraskovya birazgeridekaldılar.İhtiyartamonlarınyanındangeçerken Lipasaygıylaöneeğilerekselamverdi: —MerhabalarGrigoriPetroviç! Annesideöneeğilerekselamverdi.İhtiyardurdu,birşey söylemedenanakızınyüzünebaktıbirsüre.Dudaklarıtitriyordu,gözleridoludoluydu.Lipaannesininbohçasındanbir parçapeynirlibörekalıpverdiona.İhtiyaraldıböreği,ağzınagötürdü. Güneşiyicebatmıştışimdi.Yamacıntepesinedevurmuyorduartık.Alacakaranlıkçökmüş,serinçıkmıştı.Lipaile Praskovyayürüdüler,sonrauzunuzunhaççıkardılar. 1900

652

Bayramda 1 —Neyazayım?–diyesorduYegor. Kaleminucunumürekkebebatırmıştı. DörtyıldırgörmemiştikızınıVasilisa.KızıYefimyadüğünden sonra kocasıyla Petersburg’a gitmişti. İki mektup yollamıştıoradan.Sonrasesisoluğuçıkmazolmuştu.Nebir mektup,nebirhaberalabilmişlerdi.Yaşlıkadınortalıkdaha aydınlanmadan ineği sağarken de, sobayı yakarken de, geceuyuklarkendehepaynışeyidüşünüyordu:Yefimyane yapıyorduoralarda,nasıldı,hayattamıydı?Birmektupyollasaiyiolacaktı,amayaşlıkocasıyazıyazmayıbilmiyordu. Mektupyazdırabileceğikimsesideyoktu. Sonunda kutsal bayram gelmişti işte. Artık dayanamamıştı Vasilisa, meyhaneye, Yegor’a gitmişti. Meyhanecinin kardeşiydi Yegor. Askerlikten geldi geleli boş gezenin boş kalfasıydı.Hepmeyhanedeyadaevdeboşoturur,elinibir işesürmezdi.hakettiğiparayıverirlerse,iyimektupyazdığını söylüyorlardı. Vasilisa meyhanede aşçı kadınla konuşmuştu önce, sonra meyhanecinin karısıyla, en sonunda da Yegor’unkendisiylekonuşmuştu.Onbeşkapikdiyepazarlıketmişlerdi. Şimdi–bayramınikincigünüydü,meyhaneninmutfağındaydılar–Yegorelindekalem,masadaoturuyordu.Vasilisa karşısındaayaktaydı.Düşünüyordu.Yüzündebirendişe,bir 653

Anton Pavloviç Çehov

kederanlatımıvardı.Pyotrda–saçlarıdökük,tepesikahverengi,uzunboylu,çoksıskabirihtiyarolankocası–onunla birliktegelmişti.Odaayaktadikiliyor,körgibihiçkıpırdamadan, doğru karşıya bakıyordu. Ocaktaki tencerede domuz eti haşlıyorlardı. Su kaynıyor, tıslayıp pufluyor, şöyle diyordusanki:“Flü–flü–flü.”Çoksıcaktı. BirkezdahasorduYegor: —Neyazayım? Vasilisakuşkuylabaktıona,öfkeli, —Durbakalım!–dedi.–İkiayağımıbirpabucasokma! Babanınhayrınayazmıyorsunya,parayagelincebiliyorsun! Hadiyaz.SevgilidamadımızAndreyHrisanfıçilebiriciksevgilikızımızYefimyaPetrovna’yayürektensevgi,saygımızla, anababahayırduamızhiçbirzamansarsılmamıştır. —Evet.Devamet. —İsa’nındoğumgünüolankutsalbayramınızıkutlarız, Bizler hayattayız, sağlımız da yerinde, yüce Tanrı’dan… göklerinkralındansiziniçindeaynışeyidiliyoruz. Vasilisadurdu,kocasıylabakıştı. —YüceTanrı’dan…göklerinkralındansiziniçindeaynışeyidiliyoruz…–diyeyineledi. Sonraağlamayabaşladıbirden. Başkabirşeysöyleyemiyordu.Oysaşimdiyedek–geceleridüşünürken–söyleyeceklerininhepsionmektubabilesığmazgibigeliyorduona.Kızıkocasıylagideliçokoluyordu. Yaşlıkarıkocaöksüzgibiydilerozamandanberi.Kızlarını toprağavermişgibiiççekiyorlardıgeceleri.Oysaogünden buyananeçokşeyolmuştuköyde.Kaçdüğünolmuş,kaç kişiölmüştü.Neuzunkışlar,nebitmezgecelergeçmişti! Yegoryeleğininönünüaçarken, — Çok sıcak! –dedi.– Belki yetmiş derece vardır… Ee, sonra? İhtiyarlarsusuyorlardı. —Damadınızneişyapar?–diyesorduYegor. 654

Bayramda

Vasilisa’nınkocasıölgünbirseslekarşılıkverdi: —Askerliktengelmediranambabam.Tanırsınonu,seninle aynı gün dönmüştü askerden. Askerliğini er olarak yapmıştı.ŞimdidePetersburg’dabirkaplıcadaçalışıyorgaliba.Birdoktorsuylaiyiediyorhastaları.Odadoktorunyanındakapıcıgibibirşey. Vasilisabaşörtüsününarasındanbirmektupçıkarıp, — Al bak, burada yazıyor… –dedi.– Yefimya’dan bu mektubualalıokadarçokoluyorki…Belkiçoktanölmüşlerdirbile… Yegorbirandüşündüktensonraçabukçabukyazmaya başladı: “Madembundanböyleaskerlikalanındagörevyapmanızvarkaderde,budurumdabizimsizeöğüdümüz,Disiplin CezalarıkitabıylaAskeriCezaKanunu’naşöylebirbakmanızdır.Busizin,askerirütbelerkonusundabilgisahibiolmanızıdasağlayacaktır.” Yazdıklarınıyükseksesleokumayabaşladı.Vasilisadüşünceleredalmıştı.Geçenyılneyoklukçektiklerini,buğdaylarınınyılbaşınakadarbileyetmediğini,ineğisatmakzorundakaldıklarınıyazdırmakgerektiğinidüşünüyordu.Paraistemekgerekti,ihtiyarınsıksıkhastalandığını,belkiyakında göçüp gideceğini yazmak gerekti… Ama sözcüklerle nasıl anlatacaktıbütünbunları?Neredenbaşlamalı,sonaneyibırakmalıydı? Yegoryazmayısürdürdü: “OrduBuyruklarıkitabınınbeşincicildinidikkatleokuyun.Askerlikönemli,büyükbirmeslektir.Enbüyükgeneraldenensonerekadarherkesaskerdirorduda…” Dudaklarınıkıpırdattıihtiyar,alçaksesle, —Torunlarımıbirkerecikgörseydimyeterdibana–dedi. Vasilisaöfkeliöfkelibaktıkocasına. —Netorunlarısayıklıyorsun?–dedi.–Kimbilir,belkitorunumuzfalanyoktur? 655

Anton Pavloviç Çehov

— Torunumuz yok mudur dedin? Ama vardır belki. Tanrıbilir! Yegorçabukçabukyazıyordu: “Böylece iç ve dış düşmanlarımızı daha yakından tanımak fırsatını bulacaksınız. Bizim en büyük iç düşmanımız şudur:Bakus.” Kaleminucukargacıkburgacıkşeylerçizerekgıcırdıyordukâğıtta.Yegoraceleediyor,hersatırıbirkaçkezokuyordu.Taburedeoturuyordu.Ayaklarınıgenişçeaçmıştımasanınaltında.Şişmandı,sağlıklıydı,ablakyüzlüydü,kalınensesikırmızıydı.Basit,kaba,küstahbirinsandı.Meyhanede doğupbüyümüşolmasıgururverirdiona.Kendiniçokbeğenirdi.Onunnedenliaşağılıkbiryaratıkolduğunubiliyordu Vasilisa.Amadışavuramıyorduduygularını.Kuşkulukuşkulu, öfkeyle bakıyordu yüzüne yalnızca. Onun sesinden, okuduğuanlaşılmazsözcüklerden,sıcaktan,pishavadanbaşıağrımayabaşlamış,kafasıkarışmıştı.Artıkbirşeysöylemiyor,birşeydüşünmüyor,Yegor’unşugıcırtıyıkesmesini bekliyordu. Oysa kocası tam bir güvenle bakıyordu. Onu burayagetirenkarısınainanıyordu,Yegor’ada.Deminkaplıcadansözederken,kaplıcayada,suyunhastalıklarıiyieden gücünedeinandığıbelliydiyüzünden. YazmayıbitirdiktensonrakalktıYegor,mektububaştan sona okudu. Mektuptan bir şey anladığı yoktu ihtiyarın, amadinlerkeniçtenlikledalıyordubaşını. —Güzel,akıcıoldu…–dedi,–çoksağolasın,fenaolmadı…Masanınüzerineonbeşkapikbırakıpçıktılarmeyhaneden.İhtiyar,körgibitamkarşıyabakıyordu,yüzündebir güvenanlatımıvardı.Vasilisaisemeyhanedençıkarlarken, köpeğekolunusallamış,öfkeyle, —Çekil,pishayvan!–demişti. Geceuykugirmediyaşlıkadınıngözüne.Birsürüdüşüncevardıkafasınıniçinde.Ortalıkdahaaydınlanmadankalktı,duasınıetti,mektubuyollamakiçinistasyonayollandı. Onbirverstayolvardıistasyona. 656

Bayramda

2 DoktorB.O.Mozelveyzer’inkaplıcayeniyılbayramında daolağangünlergibiçalışıyordu.YalnızkapıcıAndreyHrisanfıç’ınresmigiysisininkordonlarıyenilenmişti.Çizmeleri herzamankindendahaparlaktı.Kapıdangirenlerinyeniyılınıkutluyor,onlaramutlugünlerdiliyordu. Sabahtı.AndreyHrisanfıçkapıdaduruyor,gazeteokuyordu.Saattamondasüreklimüşterilerden,Andrey’inçok iyitanıdığıgeneralgeldi.Hemenarkasındadapostacıvardı. AndreyHrisanfıçgenarelingeneralinkürkünüçıkardı: —Yeniyılınızkutluolsunekselansları–dedi,–mutlubir yıldilerimsize. —Teşekkürederimcanım,senindeyeniyılınkutluolsun. Merdivenleriçıkarken,birkapıyıbaşıylagösteripsordu general(Hergünsorardıbunu,sonrageneunuturdu): —Neodasıdırbu? —Masajodasıekselansları! Generalin ayak sesleri artık duyulmaz olunca Andrey Hrisanfıçgelenpostayıgözdengeçirmeyekoyuldu.Mektuplardanbirininüstündekendiadıyazılıydı.Açtızarfı.Birkaç satır okudu. Sonra hiç acele etmeden, gazetesine bakarak odasınayürüdü.Hemenorada,altkattakoridorunsonundaydı odası. Karısı Yefimya karyolada oturuyor, bebeğini emziriyordu.Oğlu–enbüyükçocuğuydubu–kıvırkıvırsaçlı başını annesinin dizine dayamış, ayakta duruyordu. Ortancaçocuğukaryoladauyuyordu. KüçükodayagirincemektubukarısınaverdiAndrey, —Köydengeliyorgaliba–dedi. Gözlerini gazeteden ayırmadan dışarı çıktı sonra. Pek uzaklaşmadan durdu koridorda. Yefimya’nın ilk satırları okurkentitreyensesiniduyuyordu.İlksatırlardansonrasını okuyamamıştıYefimya,bukadarıdayetmiştiona.Hıçkıra hıçkıraağlamayabaşlamıştı.Büyükoğlunukucaklamış,yü657

Anton Pavloviç Çehov

zünügözünüöperekkonuşmayabaşlamıştıonunla.Ağlıyor mu,gülüyormubellideğildi. — Ninenle dedenden geliyor bu mektup… –diyordu.– Köyden…Tanrım!Şimdikaradamboyudurorada…bembeyazdır ağaçlar. Çocuklar kızak kayarlar… Başında saç kalmamışdedensobanındibindenayrılmaz…sapsarıtüylü köpeğimiz…Ah,sevgilianam,ahsevgilibabam! Andrey Hrisanfıç koridorda durmuş, içeriyi dinlerken, karısınınona,köyeyollamasıiçinüçdörtkezmektupverdiğini,çeşitliişleryüzündenmektuplarıbirtürlüpostayaatamadığını,sonundadakaybettiğinianımsadı. OğlunuöperkengözyaşlarıyanaklarındanaşağıyuvarlanıyorduYefimya’nın. — Tarlalarda tavşanlar oynuyordur –diyordu.– Deden çokiyi,sevimlibirdededir.Ninendeöyle.Çokyumuşakyüreklidirninen.İkisideköydeyaşıyor.Kimseyebirkötülükleriyoktur…Küçükbirkilisesivardırköyün,köylülerdendir korosu…Göklerinkraliçesi,zavallılarınkoruyucusualıpgötürsebiziburadan! Birmüşteridahagelmedenbirsigaraiçmekiçinküçük odasına döndü Andrey Hrisanfıç. Birden sustu Yefimya, gözyaşlarını sildi. Yalnız dudakları titriyordu. Kocasından çokkorkardı,ahnekorkardıondan!Onunayaksesiniduyunca,yüzünügörünceeliayağıtitremeyebaşlardı.Ağzını açıpbirsözcüksöylemezdiyanında. AndreyHrisanfıçsigarasınıyaktı,amatamoandayukarıdanziliçaldılar.SigarasınısöndürdüAndrey,yüzüneçok ciddibiranlatımveripdışkapıyakoştu. Sıcaksudanyanaklarıpespembeolmuşgeneraliniyordu merdivenden.Geneokapıyıgöstererek, —Buodadanevar?–diyesordu. Andrey Hrisanfıç put gibi durup yüksek sesle karşılık verdi: —Sıcakduş,ekselansları! 1900 658

Nişanlı Kız 1 Gecenin onu olmuştu. Dışarıda mehtap. Büyükanne Marfa Nikolayevna’nın, ölen kocasının ruhuna okuttuğu duayenibitmişti.BirazhavaalmakiçinbahçeyeçıkanNadya, oradan salonda yemek hazırlıklarının yapıldığını, allı pulluipekgiysisiylebüyükanneninortalıktıkoşupdurduğunugörüyordu.KiliseninenkıdemlipapazıPederAndreyise, Nadya’nınannesiNinaİvanovna’ylabirşeylerkonuşuyordu. İyice aydınlatılmış salonda, camların ardında annesini dahabirgençgörüyorduşimdiNadya.Hemenyanlarında PederAndrey’inoğluAndreydikiliyor,dikkatleonlarıdinliyordu. Bahçesessiz,serindi.Karagölgeleryerdehareketsizyatıyorlar, yalnızca uzaklarda, pek uzaklarda, belki de kentin öte ucundan gelen kurbağaların bağırtıları duyuluyordu. Heryandamayıs,insanıniçinesıcaklıksalanmayıshissediliyordu.İnsandahabirrahatsoluyor;buralardanpekuzaklarda,gökkubbealtındabiryerde,ağaçlarınüzerinde,kentindışındakikırlarda,ormanlardagünahkârinsanlarınanlayamayacağıesrarlı,hoş,neşelivekutsalilkbaharındoğmaktaolduğunudüşünmekgeliyorduiçinden.NeredeyseağlayacaktıNadya. 659

Anton Pavloviç Çehov

Dahayirmiüçyaşındaydı.Onaltıyaşındanbuyanahep evlenmeyi,biryuvakurmayıhayaletmişti.Şimdide,salondaannesiylePederAndrey’inyanındadikiliponlarıdinleyen Andrey Andreyiç’in nişanlısıydı. Kocası olacak erkekten hoşlanıyordu.Yeditemmuzdadüğünleriolacaktıama,nedensesevinemiyordu.Gecelerirahatuyuyamıyordu;tümneşesiuçupgitmişti…Mutfağınbulunduğubodrumkatınaçık penceresinden içerde büyük bir telaşın olduğu duyuluyor; çatakkaşık,hızlakapatılankapısesleriyle,kızartılmışhindi, vişne turşusu kokusu geliyordu. Nadya’nın içinde nedense bununhepböylesürüpgideceği,enküçükbirdeğişikliğinolmayacağıduygusuvardı. İşte biri evden çıkıp merdivenlerin başında durdu. On günönceMoskova’dangelenkonuklarıAleksandrTimofeiçyadakısacaSaşa’ydıbu.Yıllarcaönceyardımalmakiçin büyükanneyeMariyaPetrovnaadındaufaktefek,sıska,hastalıklı,yoksuldüşmüşsoylu,dulbirkadıngelipgiderdi.Bu kadınınSaşadiyebirdeoğluvardı.Nedenseherkesbuçocuğun sanatçı bir yaradılışı olduğu inancındaydı. Saşa’nın annesiölünce,büyükannesevapkazanmakiçinonuMoskova’dapolisokulunavermişti.İkiyılsonraSaşabuokulubırakıp güzel sanatlar okulunun mimarlık bölümüne girmiş, okuluonbeşyılda,odaşöyleböylebitirebilmişti.Hayata atıldıktansonramimarlığıdabırakmıştı.ŞimdiMoskova’da taşbasmayapanbiratölyedeçalışıyordu.Hemenheryaz, sonderecebitkinbirdurumda,dinlenmek,kendinibiraztoparlamakiçinbüyükanneyegelirdi. Üstündedüğmeleriiliklenmişbirceketle,eski,bolpaçalı, ketenbirpantolonvardı.Gömleğiütüsüzdü.Pekbitkingörünüyordu.Senderecezayıf;irigözlü,uzunkuruparmaklı, sakallı, esmer olmasına karşın, gene de yakışıklıydı. Şumihinlere baba evi gibi alışmıştı, aralarında kendisini hiç yabancıhissetmezdi.Geldiğiyazlarkaldığıodanınadıbileçoktandır“Saşa’nınodası”ydı. 660

Nişanlı Kız

Merdiveninbaşındadikilirken,bahçedekiNadya’yıgörüpyanınagitti. —Buralarıçokgüzel–dedi. —Evet.Sonbaharadekkalmalısınız. —Galibaöyleolacak.Belkieylülekadarkalırım. SebepsizgülümsediSaşa,sonraNadya’nınyanınaoturdu.Nadya. —Oturmuş,annemiseyrediyordum–dedi.–Buradanolduğundanbirokadardahagençvegüzelgörünüyor. Biransustuktansonraekledi: —Anneminbazızayıfyanlarıvarkuşkusuz,amagenede bulunmazbirkadındır. — Haklısınız, iyidir… –dedi Saşa – Anneniz bir kadın olarakgerçektendeçokiyiyürekli,sevimlidir,ama…nasıl söylesem?Busabaherkenkalkmıştım,mutfağagittim.Dört hizmetçideyerdeyatıyordu.Karyolalarıyoku,döşekyerine deeskipüskübirşeylervardı.İğrençbirkokuvardıiçerde, bitvetahtakurusundangeçilmiyordu…Yirmiyılöncede böyleydi,şimdideböyle.Enküçükbirdeğişiklikyok.Hadi büyükanneyi bırakın, yaşlı kadındır, bilmez; ya anneniz? Fransızcakonuşuyor,tiyatroyagidiyor.Birazcıkdahaanlayışlıolmasıgerekirdi. Dinleyicisininönündeikiuzun,inceparmağınıuzatarak konuşuyorduSaşa: —Buradakiherşeypekgaribimegidiyor–diyedevametti.–Herkessırtüstüyatmış,armutpiş,ağzımadüş,bekliyor. Annenizsabahtanakşamadekbirkontesgibidolaşıyor.Büyükannedeboşoturuyor.Hattasizbile.NişanlınızAndrey Andreyiç’indebirşeyyaptığıyok. Nadyageçenyılda,ondanöncekiyılda,dahaöncekiyıllardadinlemiştibunları.Saşa’nınbaşkatürlüdüşünemeyeceğinibiliyordu.Onunbuçeşitsözlerineöncelerigülergeçerdi,amaşimdi,nedensebirsıkıntıdüşmüştüiçine.Ayağakalkarak: 661

Anton Pavloviç Çehov

— Yıllardan beri dinliyoruz bunları –dedi.– Başka bir şeylerbulupkonuşamazmısınızsiz? Saşagülümsedi,odaayağakalktı;evedoğruyürüdüler. Uzunboylu,güzelNadya,Saşa’nınyanındayürürken,şimdi dahabirsağlıklı,dahabirgüzelgiyimligörünüyordu.Genç kızdafarkettibunuveacıdıSaşa’ya,içibirtuhafoldu: — Çok boş konuşuyorsunuz –dedi.– Örneğin, Andrey’imleilgilidüşüncelerinizisöyledinizdemin,oysahiçtanımıyorsunuzonu. —Andrey’im…UmurumdadeğilsizinAndrey’iniz.Sizin gençliğinize,canlılığınızaacıyorumben. Salonagirdiklerindeherkesmasadayerinialmaküzereydi.BüyükanneyadaevdekiadıylaBabiş,pekşişko,çirkin, kalınkaşlı,bıyıklıbirihtiyardı.Daimayüksekseslekonuşurdu.Sesinintonundan,yüzününanlatımındanevdeenbüyüğünoolduğunuhemenanlamakhiçdegüçdeğildi.Çarşıda birkaçdükkânıvardı.Büyük,eskievdebahçesiylebirlikte onundu.Amagenedehersabah,Tanrı’nınonuyoksuldüşmektenkorumasıiçinduaeder,ağlardı.Gelini–Ninaİvanovna– Nadya’nın annesi, burundan sıkma gözlüklü, parmaklarıpırlantayüzükdolubirsarışındı.PederAndreyzayıf,dişsizdi.Yüzünde,pekgülünçbirşeyanlatmağahazırlanıyormuş gibi garip bir anlatım vardı. Nadya’nın nişanlısı AndreyAndreyiçiseşişmanca,sanatçıyadaartistlerinkini andırankıvırcıksaçlarıylaoldukçayakışıklıbirgençti.Üçü hipnotizmaüzerinekonuşuyorlardı.Babiş,Saşa’yadönüp, —Birhaftayakalmaz,düzelirsinburada–dedi.–Yeterki birazçokye.Nereyebenziyorsunbuhalinle?–derinbiriçgeçirdi–İnsanlıktançıkmışsın!İncil’deanlatılanyolunuşaşırmışçocuklardanfarkınyok. PederAndreygözlerininiçiışılışıl,tanetanekonuşarak İncil’denbirparçaokudu: —Melun,babasınınvarınıyoğunuiçettiktensonra,vardıgittiakılsızhayvanlarınarasınaçöpgibikurumaya… 662

Nişanlı Kız

AndreyAndreyiçbabasınınomzunuokşayarak: —Babacığımıçokseverim–dedi.–Bulunmazbirihtiyardır,tertemizbiryüreğivardır. Biranherkessustu;Saşa,peçeteyiağzınagötürüpgülmeğebaşladı.PederAndrey,Ninaİvanovna’ya: —Demekhipnotizmayainanıyorsunuz?–diyesordu. Beriki,yüzüneciddi,hattasertbirifadetakınıp, —Kesinolarakinandığımıiddiaedememtabii–dedi.– Ama,bencedoğanınesrarlı,anlaşılamayanbirçokyanıolduğudasugötürmezbirgerçektir. —Sizinleaynıfikirdeyim.Ancakşunudabiliyorumki, esrarlı,anlaşılmazsandığımızbirçokşeyidinbizeaçıklar. Kocaman, yağlı bir kızartılmış hindi getirdiler masaya. PederAndreyileNinaİvanovnakonuşmalarınısürdürüyorlardı.PırlantalarparıldıyorduNinaİvanovna’nınparmaklarında.Birazsonragözlerindeyaşlarparıldamayabaşladı,heyecanlanmıştı: —Hernekadarsizinletartışmayagirmeyecesaretimolmasada,genededünyadaesrarıçözülememişçokşeyvar, diyeceğim. —İnanın,birtekşeybileyok. Yemekten sonra Andrey Andreyiç, Nina İvanovna’nın piyanodaeşliğiyle,kemançaldı.Edebiyatfakültesinibundan onyılöncebitirdiğihalde,hiçbiryerdeçalışmıyordu.Arasıra,hayıriçindüzenlenenkonserlerdekemançalmaktanbaşka,bellibaşlıbirişiyoktu.“Artist”derlerdionakentte. AndreyAndreyiççalıyor,herkessessiz,onudinliyordu. Masadasemaverkaynıyorduama,Saşa’danbaşkaçayiçen yoktu.Saatonikideansızınkemanıntelikoptu;herkesgülümsedi,vaktingeçolduğunuöğrenincekalkmayahazırlandılar. Nadya,nişanlısınıgeçirdiktensonra,annesiylebirlikte oturduğuüstkataçıktı(altkatbüyükannenindi).Salonun ışıklarınısöndürmeyebaşlamışlardı.Saşaiseoturmuş,hâ663

Anton Pavloviç Çehov

lâ çay içiyordu. Her zaman uzun uzun, Moskova usulü, biroturuştayedi,sekizbardakçayiçerdi.Nadya,soyunup yatağınagirdiktensonrauzunsüre,altkattahizmetçilerin takımları toplayışından çıkan gürültüyü, büyükannenin söylendiğini dinledi. Nihayet her şey sustu, alt kattaki odasındaaradabirSaşa’nın,kalınkalınöksürdüğüduyuluyordu. 2 Nadyauyandığındasaatikiolmalıydı,çünkühavayeni yeniaydınlanmağabaşlamıştı.Uzaklardanbirbekçininayak seslerigeliyordu.UyumakistemiyorduNadya’nıncanı,uykusukaçmıştı.Yataktauyanıkdurmakdahoşdeğildi.Geçmiş yıllar, mayıs gecelerinde yaptığı gibi, yatağının içinde bağdaş kurup düşünmeye başladı. Bir önceki gece düşündüklerini düşünüyordu gene. Andrey Andreyiç’in ona kur yapmayabaşladığızamanları.Evlenmeteklifinikabuledişini,buiyiyürekli,zekigencindeğerinizamanladahaiyianladığınıhatırlatanhepbirörnek,gereksizbirsürüdüşünce üşüşmüştükafasına.Düğünebiraydankısabirzamankaldığı bu son günlerde, nedense bir korku, bir huzursuzluk düşmüştüiçine.Öncedenbilinemeyenpekağırbirşeybekliyorduonusanki.Bekçininayaksesleriyaklaşıyordu:“Tik, tok…Tik,tok…” Genişpenceredenbahçe,dahaötedegeceninserinliğinde uykulu,solgunbirleylakağacıgörünüyor;koyu,beyazbir sis,örtmekiçinsessizceonayaklaşıyor;ötelerdekargalaruykulugaklıyordu. —Tanrım,niçinsıkılıyorcanımböyle? Düğündenöncehernişanlıkızböyleolurdubelki.Kim bilir!YoksaSaşa’nınetkisimivardıbunda?Amakaçyıldır aynışeylerisöylerdi,hemkonuşurkengarip,anlaşılmazbir halivardı.Bütünbunlarakarşı,aklınıyitirmemesideşaşılacakşeydidoğrusuSaşa’nın! 664

Nişanlı Kız

Bekçinin ayak sesleri çoktandır duyulmuyordu artık. Pencerenindibinde,bahçedekuşlarcıvıldamayabaşlamıştı. Sis dağılmış, çevre gülümsemeye benzer, tatlı bir aydınlığa bürünmüştü.Birazsonra,güneşinışıtmasıylabahçetümden canlandı;çiytaneleriyapraklardaelmastanelerigibiparıldamaya başladı. Uzun zamandır bakımsız kalan bahçe diri, görkemlibirgörünümkazandı. Babiş de uyanmıştı. Saşa, kalın kalın öksürüyordu. Salondan, semaverin kurulması, sandalyelerin düzeltilmesindençıkanseslergeliyordu. Nedensepekyavaşgeçiyordusaatler.Nadyakalkıppenceresindenbahçeyiseyretmeğebaşlayalıhaylizamanolduğu halde,hâlâsabahtı. İşte, ağlamaktan gözleri şişmiş Nina İvanovna, elinde madensuyudolubardağıylagöründü.Ruhçağırmaylauğraşır,çokokur,kafasınatakılankuşkularüzerindekonuşmayıpekseverdi.Nadya,bunlarıderin,anlamlışeylersanırdı. Annesinin elini öpüp, yanı sıra merdivenlerden inmeye başladı. —Niçinağladın,anne? —Dünakşambirihtiyarlakızınıanlatanuzuncabiröyküokuyordum.İhtiyar,biryerdeçalışıyordu;amiridekızınatutkun.Sonunakadarokuyamadımama,biryerivardı tutamadımkendimi,ağladım. Ninaİvanovnabiryudummadensuyuiçtiktensonraekledi: —Demingeneaklımageldi,geneağladım. Nadya,biransustuktansonra, —Bugünlerdebenimdecanımpeksıkılıyor,–dedi.–Gecelerigözümeniçinuykugirmiyordersin? —Bilmemki,canım.Benuyuyamadığımgecelergözlerimisıkısıkıkapar,işteşöyle,AnnaKarenina’yıgetiririmgözümünönüne.Yürüyüşünü,konuşmasınıcanlandırırımkafamda.Bazentarihtenbirolayıdüşündüğümdeolur. 665

Anton Pavloviç Çehov

Nadya, annesinin onu anlamadığını, anlayamayacağını sezinliyordu.Buduyguyaömründeilkkezkapılıyordu.İçinebirkorkudüşmüş;herşeydenkaçmak,gizlenmekistiyordu.Koşarakodasınaçıktı.Saatikideöğleyemeğineoturdular.Çarşambaoruçgünüydü.Büyükanneyepancarçorbasıylabalıklıpilavgetirdiler. Saşa,büyükanneyikızdırmakiçin,oruçgünlerindeyenmesigünaholanetliçorbaylapancarçorbasıyiyordu.Yemek süresince durmadan şaka yapmaya, çevresindekileri güldürmeyeçalışıyordu.Amapekbaşarılıolamıyordubuçabaları.Gülünçbirşeysöylemeyehazırlanırken,sonderece uzun, ölününkileri andıran kupkuru parmaklarını havaya kaldırdığındaçokhastaolduğu,belkidebudünyadagünlerininsayılıolduğudüşüncesiaklınageliyormuşgibi,yüreğinebirsoğuklukgiriyor,yüzüacıklı,elemlibiranlatımlakaplanıyor;dokunsalarağlayacakgibioluyordu. Yemektensonrabüyükannedinlenmekiçinodasınaçekildi.Ninaİvanovnadabirazpiyanoçaldıktansonragitti. Saşahemenalışılmışyemeksonrasısöylevinebaşladı: —Ah,sevgiliNadya,benidinleseydiniz! Nadyaeskibirkoltuğuiyicegömülmüş,gözlerinikapamıştı. Saşa odanın içinde bir köşeden öteki köşeye sessiz adımlarlagidipgeliyordu: —Öğrenimyapmayagitseydinizeğer!Yalnızcaöğrenim görmüş, aydın, kutsal kişilerdir topluma gerekli olanlar. Böylelerinekadarçoğalırsa,yeryüzüTanrı’nıncennetinebir okadardahabenzeyecektir.Ozamankentinizyavaşyavaş değişecek,tersyüzolacak,herşeysihirlibirdeğnekdokunmuşçasına,tanınmazbirgörünümkazanacaktır.Pekbüyük yapılar,cennetgibibahçeler,görülmemişfıskıyeler,tertemiz yürekli insanlar dolduracaktır buraları… Ama gene de önemliolanbudeğil.Enbüyükkazançbutoplumundeğişmesi,herkesinanacağı,niçinyaşadığınıbileceği,şimdikimsekendindenöncebaşkasınagüvenemeyeceğiiçinheryanı 666

Nişanlı Kız

dolduranbukötülüklerinortadankalkmasıolacaktır.Sevgili,temizçocuk,gidinburalardan!Budurgun,sıkıcıgünahkârhayattankaçın;ondanbıktığınızıgösterinherkese.Öz benliğinizibulun! —Olamaz,Saşa,benevleniyorum. —Eh…Bırakınevlenmeyişimdi!Başkazorunuzyokmu sizin? Bahçeyeçıkıpbirazyürüdüler.Saşakonuşmasınısürdürüyordu: —Buavarehayatınızınnedereceboş,pis,töredışıolduğunuiyicedüşünmelianlamalısınızcanım.Sizde,annenizde de,sizinBabişdebirşeyyapmıyor,hepboşoturuyorsunuz. Buyüzdensiziniçinbaşkalarıçalışıyor.Sizleronlarınemeğini,hayatlarınıtüketiyorsunuz.Buiğrenç,bayağıbirşeydeğilde,nedir? “Haklısınız,”demekistiyorduNadya;tambunlarıanladığını söylemeye hazırlanıyordu ki, gözleri doldu, durgunlaştı,titremeğebaşladı,koşarakodasınagitti. Akşamüzeri Andrey Andreyiç geldi. Her zamanki gibi uzunsürekemançaldı.Pekkonuşkanbirinsandeğildi.Belkideçalarkensusmakzorundaolduğuiçinkemanıbudenliseviyordu.Onbirde,havaserinolduğuiçinpardösüyleeve dönerken,kapıdaNadya’yıkucaklayıpomuzlarını,ellerini tutkuylaöpmeğebaşladı.Biryandanda, —Sevgilim,birtanem,güzelim!..–diyemırıldanıyordu.– Oh,nemutluyumbilemezsin!Mutluktanbaşımdönüyor! BusözleriöncelerigeneduyduğunuyadabiryerdeokuduğunudüşünüyorduNadya…eski,yırtık,rengisararmış, çoktandırbirkenaraatılmışbirromanda… Salonda Saşa masanın başına oturmuş, uzun ince parmaklarıylafincantabağınıtutarakçayiçiyordu.Nadya,nişanlısınıyolcuettiktensonraodasınaçıkıpyattı,hemenuykuyadaldı.Amabiröncekigeceolduğugibi,dahahavayeniaydınlanmayabaşlamışkenuyandı.Uyumakistemiyordu 667

Anton Pavloviç Çehov

canı.İçindedayanılmazbirağırlık,heyecanvardı.Yatağında,başınıdizlerininüzerinekoyupoturmuş;nişanlısını,düğününüdüşünüyordu…Nedense,annesinin,ölenkocasını hiçsevmediğini,şimdideparasızpulsuzluktan,kaynanasınınboyunduruğualtınagirmekzorundakaldığınıfısıldıyordukulağınabirses.Nekadardüşündüyse,annesinişimdiye dekherkestenbaşka,olağanüstübirkadınsanmasına;onun basit,olağan,mutsuzbirkadınolduğunugörememesinebir anlamveremiyordu. AltkattadaSaşauyumuyordu.Kesikkesiköksürüksesi geceninsessizliğindepekderindengeliyordu.“Negarip,saf adam,”diyedüşünüyorduNadya.Anlattığıcennetbahçelerinde,görülmemişfıskıyelerdeolmayacak,aptalcabirşeyler varmışgibigeliyorduona.Amaonunbuaptalcadüşüncelerinde,hattasaflığındagenedeodenligüzel,çekicibirşey vardıki,Nadya“öğrenimyapmayagitse,nasıloluracaba?” diyedüşünmeyebilebaşlamıştı.Yüreğikütkütvuruyor,içi birhoşoluyor,heyecanlanıyordu. —Düşünmemekdahaiyi,düşünmemekdahaiyi…–diyemırıldandıkendikendine.–Böyleşeylerdüşünmemeliyim. Uzaktan bekçinin ayak sesi geliyordu: “Tik, tok… tik, tok…tik,tok…” 3 Haziranın ortalarında Saşa’nın canı birden sıkılmaya başladı.Moskova’yayolculukhazırlıklarınıtamamlarkensıkıntılı: — Bu kentte kalamam artık –diyordu.– Ne şehir suyu var,nedekanalizasyon!Ağzımabirlokmayemekkoymaya iğreniyorum;mutfaktapislikdizboyu… Büyükanne,nedensealçaksesle,kandırmayaçalışıyordu onu: —Birazdahakal,yavrum!Ayınyedisindedüğünolacak! —İstemem. 668

Nişanlı Kız

—Hanieylülekadarkalacaktın! —Şimdidekalmayacağımdiyorum.Çalışmamgerek! Rutubetli,serinbiryazbaşlamıştı.Ağaçlarıslak,bahçedeherşeyhüzünlüydü.Gerçektendeinsanıncanıçalışmak istiyordu.Evintümodalarındatanıdıkolmayankadınsesleriçınlıyor,büyükanneninodasındakidikişmakinesidurmadan çalışıyordu: Çeyizi hazırlamaya çalışıyorlardı. Nadya’nınçeyizinde,büyükanneninsöylediğinegöre,enucuzu üçbinrubledeğerindeyeditanekürkvardı.EvdekitelaşsinirlerinibozuyorduSaşa’nın.Odasındaoturuyor,durmadan dişgıcırdatıyordu.Kalmasıiçinherkesyalvarıyordu.Sonunda,temmuzunbirindenöncegitmeyeceğinesözverdi. Zamanpekçabukgeçiyordu.Petrovgünüöğledensonda AndreyAndreyiçileNadya,kendilerinekiralanıphazırlanan evibirdahagörmekiçinMoskovaSokağı’nagittiler.İkikatlıbirevdibu.Ancakikincikatıhazırlamayıyetiştirebilmişlerdi.Salonundöşemesicilalanmış,pırılpırıldı.Viyanastilisandalyeler,piyano,kemançalarkennotalarıkoymakiçinçatkı…herşeyyerliyerindeydi.Tazeboyakokuyorduodalar. Altınçerçeveli,yağlıboyabirtablovardıduvarda:Sapıkırılmışmorbirvazonunyanındaayaktadurançıplakbirkadın. AndreyAndreyiçsaygıdanderinbirsolukalarak: —Pekhoşbirtablo,–dedi.–Şişmaçevski’nin. Sonra,ortasındayuvarlakbirmasadurankonukodasınageçtiler.Masa,kanepevekoltuklarhepparlakmavibir kumaşla kaplıydı. Kanepenin arkasındaki duvarda Peder Andrey’in nişanlarıyla, din giysileriyle çektirdiği bir portre asılıydı. Oradan, her şeyi tamam yemek odasına geçtiler. Dahasonra,loşyatakodasınagirdiler.İkikaryolayanyana kurulmuştu.Buodayıdöşeyenler,buradaherzamanmutluluğunhükümsüreceğini,başkatürlübiryaşamıngözönündetutarakdöşemişlerdisanki.AndreyAndreyiçnişanlısına odaları bir bir gösteriyor, elini belinden hiç çekmiyordu. Nadya kendisini, zayıf, suçlu hissediyor, bütün bu odalar669

Anton Pavloviç Çehov

dan, karyolalardan, koltuklardan, tablodaki çıplak kadındannefretediyordu.AndreyAndreyiç’eolansevgisiniartık yitirdiğinianlamıştı.Belkidehiçsevmemiştionu.Amakime, nasılsöyleyecektibunu?Gündüzgeceheponudüşündüğü halde,şimdiyedekniçinanlayamamıştınişanlısınısevmediğini?..AndreyAndreyiçkolunubelinedolamış,kulağınatatlısözlerfısıldıyordu.Kendievinde,yarınkarısıolacakkızla dolaşırkenmutluolduğubelliydi.AmaNadyabütünbunlardayalnızcabasitlik;aptalca,saf,sıkıcı,dayanılmazbirbayağılık görüyordu. Beline dolanan kol sert, soğuk bir demir çembergibigeliyorduona.Kaçmaya,avazıçıktığıncabağırmaya, pencereden aşağı atlamaya her an hazırdı. Andrey banyoyagötürdüonu,duvarıniçineyerleştirilmişmusluğu çevirdi;birdensuakmayabaşladı. — Nasıl? –dedi Andrey.– Tavan arasında yüz kova su alabilecekbirdepoyaptırdım.Heransuyumuzolacak. Dışarıçıkıpavluyugezdiler,sokağaçıkıp,birarabakiralayıpeveyollandılar.Rüzgârkoyutozbulutlarınısavuruyordu;yağmurbaşladıbaşlayacaktı. AndreyAndreyiçtozdangözlerinikısarak: —Üşüyormusunuz?–diyesordu. Nadya susuyordu. Andrey bir süre cevap bekledikten sonra, Hatırlıyormusunuz?–dedi,–çalışmadığımiçindünakşamsitemetmiştibanaSaşa.Haklı!Hiçbirşeyyaptığımyok, yapamamda.Niçinacaba,sevgilim?Birgünkokartıtakıp çalışmaya gidebileceğimi düşünmek bile niçin iğrendiriyor beni?Niçinbiravukat,Latinceöğretmeniyadabelediyememurugörüncerahatsızoluyorum?HeyanayurdumRusya! İşsizgüçsüz,birşeyeyaramayannedeçokevladınvar!Benimgibiçilekeşneçokinsanbarınıyorkoynunda! Andrey Andreyiç çalışmamanın yaygınlığını, bu durumungününkoşullarındanilerigeldiğinigöstermeyeuğraşıyordu. 670

Nişanlı Kız

—Evlendiktensonra–diyedevametti,–köyegider,oradaçalışırız,sevgilim!İçindenderegeçenküçükbirçiftlikalır, vargücümüzleçalışırız…Neçokmutluolacağız! Şapkasınıçıkarmış,saçlarınırüzgârakoyvermişti.Nadyaonudinliyor,biryandandaşöyledüşünüyordu:“Tanrım!Biranönceevdeolmakistiyorum!Tanrım!”Bahçenin girişindePederAndrey’eyetiştiler.Andreyşapkasınıbabasınasallayaraksevinçlibirsesle: —Bakın,babamdasizegidiyor!–dedi. Arabacıyaparasınıverirken, —Babamıçokseverim,–diyeekledi.–Gerçekten,sevimlibirihtiyardır.Üzerineyoktur. Konuklarıngeçvaktekadaroturacaklarını;onlarlailgilenmesinin,gülümsemesinin,kemanvebirsürüipesapagelmezsaçmalıklardinlemesinin,hepdüğündenkonuşmasının gerektiğinibildiğiiçinevegirerkenNadya’nıncanısonderecesıkılıyordu.Allıpulluipekgiysilerininiçindekurulanbüyükanne, konukların yanında her zaman takındığı kibirli tavrıylasemaverinbaşındaoturuyordu.PederAndrey,dudaklarındakurnazbirgülümsemeyleiçerigirdiğindebüyükanneye: —Sizisağlıklıgörmeklebüyüksevinçveyüreğimesuserpenbirrahatlıkduymaktayım,–dedi. Şakamı,yoksaciddimikonuştuğunuanlamakgüçtü. 4 Rüzgârkapılarıpencereleritakırdatıyor;heryandanıslık sesigeliyor,evinmeleğisobanıniçindeiçlişarkısınısöylüyordu.Geceyarısı,saatbirdi.Evdeherkesyatmıştıama,henüz kimseuykuyadalmamıştı.Altkattabirikemançalıyormuş gibigeliyorduNadya’ya.Keskinbirgürültüişitildi:Panjurlardanbirikopmuşolmalıydı.BirdakikasonraNadya’nın odasınaelindebirmumlaNinaIvanovnagirdi: —Nevurduöyle,Nadya? 671

Anton Pavloviç Çehov

Burüzgârlıgecedeörgülüsaçları,ürkekgülümsemesiyle annesidahabiryaşlı,çirkinvebodurgörünmüştüNadya’ya. Yakın zamana kadar onu gözünde ne denli büyüttüğünü, ağzından çıkan her sözü nasıl gururla dinlediğini hatırladı nedense.Busözlerdenhiçbiriyoktuaklındaşimdi. Sobadaki şarkıya birkaç kalın ses daha katıldı. Hatta “Aaaah,Allahım!”gibibirdesesişitildi.Nadyakaryolasındaoturuyordu.Birdenbaşınıavuçlarınıniçinealıphıçkıra hıçkıraağlamayabaşladı. —Anneciğim,anneciğim–diyordu.–Kalbimibirbilseydin,anneciğim!Yalvarırım,ayaklarınakapanırım,bırakbenigideyimburadan!Yalvarırım,neolur! Ninaİvanovnaşaşırmıştı.Karyolanınkenarınailişerek, —Nereyegideceksin?–diyesordu. UzunuzunağladıNadya.Hıçkırıklarkonuşmasınaengel oluyordu.Sonundabirazaçıldıktansonra: —Buradangitmemeizinver–dedi.–Düğünolmamalı, olmayacakda,anladınmı?!Onusevmiyorum…Adınıbile anmakistemiyorcanım. ÇokkorkmuştuNinaİvanovna.Çabukçabukkonuşarak: —Olmaz,yavrum–dedi,–çıkarbunuaklından.Birazsakinleş, göreceksin kendin de güleceksin bu söylediklerine. Yorgunluktansinirlerinizbozuldu.Olurböyleşeyler.Sanırım bir şey için atıştınız Andrey’le. Sevgiler arasında olur, amabarışırlar,herşeyiunutuverirler. Nadyahıçkırarakağlıyordu: —Gityanımdan,anne,git! BirazbeklediktensonraNinaİvanovna: —Ah,yavrum–dedi.–Dahadünbirbebektin,sonrabüyüdün,gençkızoldun,şimdiyuvakurmayahazırlanıyorsun. Doğadahiçbirşeyolduğugibikalmaz.Gözaçıpkapayana dekbakacaksınanne,hattabüyükanneoluvermişsin.Senin deböylehırçınbirkızınolacak. 672

Nişanlı Kız

— Sevgili anneciğim, akıllısın, biliyorum, ama mutsuz, çokmutsuzsunda.Niçinboşkonuşuyorsun?Niçin? Bir şey söylemek için ağzını açtı Nina İvanovna, ama hıçkırıkboğazınadüğümlendiğiiçinsöyleyemedi,ağlayarakçıkıpodasınagitti.Sobadakiseslergenebaşladılar,ansızınkorkunç,korkuvericibirşeydolmuştuodaya.Nadyaaceleylekaryolasındanatlayıp,annesininyanınakoştu. GözleriyaşlıNinaİvanovnayatağınagirmiş,mavibattaniyesinigöğsününüzerinekadarçekmiş,elindebirkitaptutuyordu. —Anne,benidinle–dedi.–Yalvarırımiyidüşünveanla beni!Hayatımızınnedenlianlamsızvebayağıolduğunugör yeter.Gözlerimaçıldıartık,şimdiherşeyibütünçıplaklığıylagörebiliyorum.AndreyAndreyiç’innemalolduğunuda biliyorum.Sandığınızgibizekideğildiro,anne!Tanrım,bir aptaldıro,biraptal! Nina İvanovna aceleci bir hareketle yatağının içinde oturdu.Hıçkırarak: —Büyükannendesendeçoküzüyorsunuzbeni!–dedi.– Bendeyaşamakistiyorumoysa!Yaşamak! Yumruğuylaikikeregöğsünevurduktansonradevametti: —Birazözgürlükdebanaverin!Dahagencim,bende yaşamakistiyorum,hakkımdeğilmibu?Çöktürdünüzbeni!.. Acıacıağlamayabaşlamıştı.Battaniyeninaltınagiripiki büklümoldu.Öyleküçük,zavallı,anlamsızbirgörünümü vardı ki… Nadya odasına gidip giyindi, pencerede oturup sabahıbeklemeyekoyuldu.Sabahadekdüşündü,düşündü. Panjurlarıbirisitakırdatıyor,ıslıkçalıyordusanki. Büyükanne sabahleyin rüzgârın bahçede ağaçlardaki tüm elmaları döktüğünü, yaşlı bir erik ağacını devirdiğini söyledi.Bulutlu,ışıkbileyakılsa,genedeinsanıniçinekasvetsalanpuslubirgündü.Herkessoğuktansızlanıyor,yağ673

Anton Pavloviç Çehov

murpencerecamlarındatıkırdıyordu.ÇaydansonraNadya, Saşa’nınodasınagitti.Birsözcükbilesöylemedenkoltuğun dibindedizçöküpelleriyleyüzünükapadı. —Neyinizvar?–diyesordu,–Saşa. —Yapamayacağım…Şimdiyedekburadayaşayabilmemebirtürlüakılerdiremiyorum,anlayamıyorum.Nişanlımdan,kendimden,bubaşıboş,anlamsızyaşamdaniğreniyorum… Saşa; —Ya…–dedi.–Üzülecekbirdurumdeğilbu…İyibile. Nadyakonuşmasınısürdürdü: —Artıkcanımatakettibuhayat.Birgündahakalamam burada.Yarıngidiyorum.Allahaşkınabirliktegidelim! SaşabirsüreşaşkınşaşkınNadya’nınyüzünebaktı.Sonundaanladıdurumu,birçocukgibisevindi.Sevinçtenellerinikollarınısallıyor,odanıniçindezıpzıpzıplıyordu.Elleriniovuşturarak: —Pekgüzel!–dedi.–Tanrım,nekadarsevinçliyim! Nadyairi,tutkudolugözlerinikırpmadanbakıyorduSaşa’ya.Büyülenmişgibi,karşısındakierkeğinönemiyleoranlı,pekanlamlı,olağanüstübirşeylersöylemesinibekliyordu. Dahabirşeysöylememiştiama,Nadya’nınönündeşimdiye dekbilmediği,yeni,sonsuzufuklaraçılmaktaydı.Ölümebileolsa,hiçdüşünmedengidebilecekbirruhsaldurumiçinde, gözlerindesonsuzbirbekleyişlebakıyorduSaşa’ya… Saşabirsüredüşündüktensonra: —Yarıngidiyorum,–dedi.–Beniyolcuetmekiçintren istasyonunagelin…Çantanızıbavulumuniçinekoyar,biletinizi de alırım. Üçüncü zil çaldığında koşup trene binin. Moskova’yakadarbirliktegideriz,oradanPetersburg’ayalnızgidersiniz. Nüfuskâğıdınızvarmı? —Var. Saşaduygulubirsesle: 674

Nişanlı Kız

—Yeminederimpişmanolmayacaksınız,–diyedevam etti.– Gidip bir okula girin, sıkıntı bile çekseniz, yılmayın. Yaşantınızı düzelttiğinizde her şey değişecek. Önemli olan yaşamasınıbilmektir,gerikalanboştur.Öyleyseyarıngidiyoruz? —Evet!Lütfen! Pekheyecanlıolduğunu,ömründeilkkezbudenliağır birsorumluluğunaltınagirdiğini,gidenedekçokacıçekeceğini,kötükötüdüşüneceğinisanıyorduNadya.Amaodasınaçıkıpyatağınagirergirmezderinbiruykuyadaldı.Yüzünde,ağlamanınverdiğirahatlıkvesafbirgülümsemeyle sabahadekuyudu. 5 Uşağıarabaçağırmayagöndermişlerdi.Nadyatümhazırlıklarınıtamamlamış,şapkasıylapardösüsünüdegiymişti.Annesininodasıilekendiodasınısonbirkezdahagörmekiçinüstkataçıktı.Sıcaklığınıdahayitirmemişkaryolasının ayakucunda durup odasını bir daha gözden geçirdi, sessizadımlarlaannesininodasınagitti.Ninaİvanovnahâlâuyuyordu.Odasısessizdi.Nadyaannesiniöptü,saçlarını düzeltti,ikidakikabekledi…Sonraağıradımlarlaaşağıindi. Dışarıda bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Üstükapalıarabanınsürücüsüsırılsıklamdı. Hizmetçilerbavullarıarabayayerleştirirlerkenbüyükanne: — Araba seni güç alacak Nadya, –diyordu.– Böyle bir havadaadamgeçirmekdeneredenestiaklına?Gitmeseniyi ederdin.Baksana,nasılyağmuryağıyor! Nadyabirşeylersöylemekistiyorduama,söyleyemiyordu.Saşa,Nadya’yıarabayayerleştiripdizleriniyolbattaniyesiyleörttü,kendisidegeçipyanınaoturdu.Arkalarından büyükanne: 675

Anton Pavloviç Çehov

— Yolunuz açık olsun! Tanrı yardımcınız olsun! –diye seslendi.–Moskova’danyazbize,Saşa! —OlurBabiş,hoşçakal! —Tanrıkorusunseni! —Sağol! Nadyaağlıyordu.Büyükannesiylevedalaşırken,annesini seyrederken tam olarak inanamadığı şeyin, buralardan uzaklaragidişiningerçekleşmekteolduğunugörüyorduşimdi.Elveda,kent…Birdenherşeyi,Andrey’lebabasını,yeni evi, tablodaki çıplak kadını anımsadı. Bütün bunlardan korkmuyor,sıkılmıyorduartık.Giderekuzaklaşıyordubütün bunlardan. Kompartımanda yerlerini aldıktan sonra, trenkalkıncaöylesineanlamlı,asıkyüzlügeçmişigözünde sıkışıpküçücükbirtopoluvermişti.Şimdiyedekfarkedilemeyecekkadarufakolangelecekisebüyümüş,bütüngörüş ufkunukaplamıştı.Yağmur,kompartımanınpencerelerinde tıkırdıyor, yemyeşil tarlalarla telgraf direkleri hızla geriye doğrukoşuyor,tellerekonmuşkuşlaruçuşuyorlardı.MutluluktansoluğututulacakgibioluyorduNadya’nın.Özgürlüğüöğrenmeyegidiyordu;birzamanlar,çokeskidenKazaklarınsavaşsanatınıöğrenmekiçinZaporojya’yagitmelerigibibirşeydibu. Saşagülümseyerek: —Olur!–diyordu,–olurböyleşeyler!Üzülmeyin. 6 Sonbahar,arkasındankışgeçti.Annesini,büyükannesini, Saşa’yıçoközlemiştiNadya.Heponlarıdüşünüyordu.Evdenaldığımektuplarsakin,sevgidoluydu.Herşeybağışlanmış,unutulmuşabenziyordu.Mayıstasınavlarınıverdikten sonra,sağlıklı,neşeli,evedönerkenSaşa’ylagörüşmekiçin Moskova’yauğradı.GeçenyazkigibiydiSaşa:Sakallı,saçı başıdarmadağınık.Üzerindeaynıceketveketenpantolon vardı.Güzelgözleriylepekdeğişmemişti,yalnızcabirazza676

Nişanlı Kız

yıflamış,çökmüştü.Yüzündeacıklıbiranlatımvardı.Hep öksürüyordu,benzideuçuktu.BukezSaşanedensetaşralı, bilgisiz,görgüsüz,gelmiştiNadya’ya.Saşaonugörünceneşeylegülümsemiş, —Tanrım,Nadyagelmiş,–diyehaykırmıştı.–Kardeşim, canım! Koyubirsigaradumanınındoldurduğuatölyedeoturdular.Boğucubirçinimürekkebiveboyakokususigaradumanınakarışmış,havayısondereceağırlaştırmıştı.Nadyagüç soluk alabiliyordu. Sonra Saşa’nın, gene sigara dumanı ve döşemesitükürükdoluodasınagittiler.Masanınüstündeki sönmüşsemaverinyanında,içindesiyahbirkâğıtolankırık birtabakduruyordu.Masanınüzerivedöşemesinekölüleriyledoluydu.Herşey,Saşa’nınyaşantısınıpekönemsemediğini,kolayınageldiğigibi,rahatınageldiğigibiyaşadığını gösteriyordu.Biriçıkıponamutluolmasıiçinyapmasıgereklişeylerden,hayatınıbirdüzenesokmasınınyararından, onusevdiğindensözetse,birşeyanlamaz,yalnızcagülerdi. Nadyaheyecanlaanlatıyordu: — Her şey yolunda gitti. Sonbaharda annem Petersburg’a,banageldi.Büyükanneminkaçmamapekkızmadığını,hergünodamaçıkıpduaettiğinisöyledi. Saşa’nıngözlerindebirmutlulukokunuyordu.Amaikidebiröksürüyor,çatlakbirseslekonuşuyordu.Nadyadikkatleyüzünebakıyor,gerçektenhastaolupolmadığınıanlamayaçalışıyordu. —Sizhastasınız,Saşa —Boşverin,hastayımamaçokdeğil… Nadyatelaşlanmıştı: —Tanrım!Niçinbakmıyorsunuzkendinize?Niçintedaviolmuyorsunuz? GözleriyaşarmıştıNadya’nın.BirdenAndreyAndreyiç’i, tablodaki çıplak kadını, çocukluk çağı gibi pek uzaklarda kalmışgörünengeçmişianımsadı.Gözündedahageçenyılo 677

Anton Pavloviç Çehov

denliaydın,bilgili,ilginçolanSaşa’yıartıköylegöremediğineağlıyordu: —SevgiliSaşa,çokçokhastasınız!–dedi.–Siziböylesolgunyüzlüvezayıfgörmemekiçinyapamayacağımşeyyoktu,canımıbileseveseveverebilirdim.Çokşeyborçluyumsize!Benimiçinnebüyükbiranlamınızınolduğunu,hayatımı nasıldeğiştirdiğinizibilemezsiniz,benimiyiSaşa’cığım!Gerçektebenimenyakınım,encandanyakınımsınız. Oturupuzunuzunkonuştular.Petersburg’dabirkışgeçirdikten, Saşa’nın yaşantısıyla gülümseyişini görüp, söylediklerinidinlediktensonra,Nadyaonagerçeğigösterenbu insanınartıkyaşamadevresinibitirmiş,ilginçliğiniyitirmiş, eski,belkidemezaragirmesipekyakınbiryarıcanlıolduğunuyavaşyavaşkavramayabaşlamıştı. —İkigünsonraVolga’yagidiyorum–dediSaşa.–Kımız içeceğimorada.Birarkadaşımdakarısıylageliyor.Pekiyi birkarısıvar,hepöğrenimyapmakiçinPetersburg’agitmesinisöylüyorumona.Hayatınıdeğiştirmesiniistiyorum. Sonragaragittiler.Saşaçayveelmaylaağırladıkonuğunu. Tren hareket ettiğinde gülümseyerek mendil sallarken pekağırhastaolduğu,dahauzunsüreyaşayamayacağıtitreyenbacaklarındandabelliydi. KentinegünortasındavardıNadya.İstasyondanevegiderkensokaklarhayligeniş,amaevlerküçük,birbirinepek sokulmuşgibigeldiona.Sokaklardakimsecikleryoktu.YalnızcamüzikaletleritamircisiAlman’ıgördü: Sarı pardösüsünü giymiş, aceleyle bir yere gidiyordu. Tümevlertozlakaplıydısanki.Artıkiyiceihtiyarlamış,şişko, gene çirkin büyükanne, Nadya’yı kucaklayıp yüzünü omzunadayadı,uzunuzunağladı.Ninaİvanovnadaçökmüş,çirkinleşmiş,birderibirkemikkalmıştı.Amapırlantalareskisigibi,geneparıldıyorduparmaklarında.Kızınıgörüncetümbedenititreyerek: —Yavrum!–dedi.–Birtanem! 678

Nişanlı Kız

Sonraoturuphepbirliktesessizceağlaştılar.Büyükanneninde,annenindegeçmişibirdahadönmemeküzereyitirdiklerinidüşündükleribelliydi.Toplumiçindebiryerleri,eskionurları,evlerinekonukçağırmayahaklarıyoktuartık. Rahat,tasasızyaşarken,geceyarısıansızınpolisinevibasıp, aramayaparakevsahibininbirsahtekârolduğunuaçığıçıkardığındadaböyleolurinsan.Rahat,tasasızyaşantıyaelvedademektenbaşkaçaresikalmaz. Nadyaodasınaçıkıpkaryolasını,beyazsevimliperdelerini,tümeşyalarınıyerliyerindegördü.Dışarıdakigüneşışığıyladolu,neşeli,gürültülübahçedehiçdeğişmemişti.Parmağıylamasasınadokundu,oturupderindüşünceleredaldı.Sonraaltkatainipiştahlayemeğiniyedi;lezzetli,yağlı kaymaklaçayiçti.Bütünbunlarakarşın,genedebireksiklikvarmışgibigeliyorduona.Odalarboş,tavanlaralçaktı sanki. Gece yatağına girip battaniyesini boğazına kadar çektiğindebusıcak,yumuşacıkdöşekteyatmakgülünçgeldiona. Annesigeldiyanına,suçlugibiürkek,çevresinebakınarakkaryolanınayakucunailişiverdi.Birsüredalgındurduktansonra: —Nasıl,Nadya?–diyesordu.–Mutlumusun?Çokmu mutlusun? —Evet,anne. NinaİvanovnakalkıpNadya’yıpencerelerikutsadı. —Gördüğüngibidindaroldumartık–dedi.–Felsefeyle uğraşıyorum,hepdüşünüyor,düşünüyorum…Çokşeyidahaiyigörüyorumartık.Herşeydenöncehayatınprizmadan geçirilmesiningerektiğiniöğrendim. —Büyükanneminsağlığınasıl,anne? —İyi.Ozaman,Saşailekaçtıktansonrasendenaldığımıztelgrafıokuyuncakütdiyedüşüpbayıldı,üçgünhareketsizyattı.SonraTanrı’yayalvarmaya,ağlamayabaşladı. Şimdiiyi. 679

Anton Pavloviç Çehov

Ninaİvanovnaodanıniçindebiraşağıbiryukarıdolaşıyordu. Bekçinin ayak sesleri işitiliyordu uzaktan: “Tik, tok… tik,tok…” —Herşeydenöncehayatınprizmadangeçirilmesigerekir–diyorduNinaİvanovna.–Yanidahaaçıksöyleyeyim, ışığınyediesasrengeayrıldığıgibi,hayatındaenbasitelemanlarabölünmesi,herbirininayrıayrıincelenmesigerekir. Ninaİvanovna’nındahaneleranlattığını,nezamangittiğinibilmiyorduNadya…Hemenuyuvermiştiçünkü. Mayısgeçti,haziranagirdiler.ArtıkevealışmıştıNadya. Büyükannehepsemaverleuğraşıyor,sıksıksoluyordu.AkşamlarıNinaİvanovna,ötekilerdinlesede,dinlemesededüşüncelerini anlatıyordu. Önceleri olduğu gibi, gene bir yanaşmagibiydievde.Harcayacağıherkapikiçinbüyükanneyedanışmakzorundaydı.Evdeçoksinekvardı.Tavanlarher gün biraz daha alçalıyormuş gibi geliyordu Nadya’ya, Babiş’leNinaİvanovna,PederAndrey’leveyaAndreyAndreyiç’lekarşılaşmaktankorktuklarıiçinsokağaçıkamıyorlardı.OysaNadyabahçede,sokaktahiççekinmedendolaşıyor; evleri, köhne çitleri seyrediyor, gözden geçiriyordu. Kentte herşeyinçoktanömrünütükettiği,genç,tazebirşeyindoğmasınıbeklediğikanısındaydı.Ah,biranöncebaşlasaydıo yeni, parlak yaşantı… O zaman kent kaderinin gözlerinin içinecesaretlebakabilecek;neşeli,özgürolmahakkınıkazanacaktı! Er geç başlayacaktı o yaşantı! Dört hizmetçi için, bodrumdakiufacık,pisodadayaşamaktanbaşkabirhayatınolabileceğinidüşünemeyenbüyükanneninevindenizkalmayacağı,onukimsenin,hiçkimseninanımsamayacağıbir zamangelecektielbet. KomşuevinçocuklarıpekeğlendiriyorlardıNadya’yı.O bahçededolaşırkençitetaşlavuruyorlar,onukızdırmakiçin gülerek: —Nişanlıkız!Nişanlıkız!Nişanlınnerde?–diyebağrışıyorlardı. 680

Nişanlı Kız

Saşa,Saratov’danbirmektupgönderdi.DüzgünelyazısıylaVolgabölgesindekigezisininpekiyigeçtiğini,yalnızSaratov’dabirazhastalandığını,sesininkısıldığını,ikihaftadan berihastanedeyattığınıyazıyordu.BununnedemekolduğunuanlamıştıNadya.İnancabenzeyenbirönsezisarmıştıiçini.YalnızbuönseziyleSaşahakkındakidüşüncelerininonu eskisigibiheyecanlandırmayışınacanısıkılıyordu.Yaşamayı,yenidenPetersburg’agitmeyiçokistiyordu.Saşa’ylatanışmasıartıktatlı,amauzak,çokuzakbiranıydıonuniçin! Gecehiçuyuyamadı.Gündahaağarmadanpencereyeoturup dinlemeye koyuldu. Alt kattan sesler geliyordu. Büyükanneheyecanlıheyecanlıbirşeylersoruyordu.Sonrabirisi seslisesliağlamayabaşladı…Nadyaaşağıindiğindebüyükanneyigözleriyaşlı,köşededuaederkenbuldu.Masanın üzerindebirtelgrafvardı. Nadya,büyükanneninağlamasınıdinleyerekbirsüresalonda dolaştı, sonra telgrafı alıp okudu. Dün sabah Saratov’daAleksandrTimofeiçyadakısacaSaşa’nınveremden öldüğübildiriliyordu. Büyükanneyle Nina İvanovna ölünün ruhuna okutulacakduanınhazırlıklarınıyaptırmakiçinkalkıpkiliseyegittiler.Nadyaiseodalardadalgındalgındolaşıyor,düşünüyordu. Hayatını Saşa’nın istediği gibi değiştirdiğini sezinliyor, kendisininburalardabirbaşına,yabancı,gereksizolduğunu, bukenttekiherşeyindeonuniçingereksiz,anlamsızolduğunu,geçmişininartıkondankoptuğunu,yanıpkülolmuş, külüderüzgârlasavrulmuşgibitamamenyokolduğunubiliyordu.Saşa’nınodasınagiriportasındadikildi. “Elveda,sevgiliSaşa!”diyemırıldandı.Önündeyepyeni, özgür,anlamlıbirhayatvardı.Henüzkaranlık,bilinmezliklerledolubuhayatçekiyorduonu. Yol hazırlığı yapmak için odasına çıktı. Ertesi sabah evdekilerlevedalaştı,neşeli,mutluolarak,doğupbüyüdüğükenttenayrıldı.Niyetibirdahadönmemekti. 1903 681