Iulius Caesar [1 ed.] 9786057635136

150 38 14MB

Turkish Pages 397 [407] Year 2019

Report DMCA / Copyright

DOWNLOAD FILE

Polecaj historie

Iulius Caesar [1 ed.]
 9786057635136

Citation preview

“Zarif, bilgi dolu ve insanı okumaya zorlayan Iulius Caesar, kapsamlı konular kadar parlak ayrıntıları da içerir. Freeman, tarihin en büyük ve en korkunç kişiliklerinden bi­ rinin öyküsünü muzafferane bir biçimde anlatır. Kleopatra’nın İskenderiye’sini tanıdığı derecede Kelt kabileleri hakkında da bilgili olan Freeman, Roma Senatosu hakkında adeta içeriden biriymiş gibi özgüvenli bir şekilde yazıyor.” —Barry Strauss, The Trojan WWın yazarı ve Tarih ve Klasik Dönem Profesörü, Cornell Üniversitesi “Iulius Caesar, yaşamına, tarihin büyük adamlarının çoğunun yaşamının toplamından daha fazlasını sığdırdı. Philip Freeman yeteneği ve duru diliyle bu yoğun yaşamı ayrıntı­ larıyla anlatır. Freeman, okuyuculara heyecan verici ve sürprizlerle dolu bir anlatı sunar. Bilim insanları bu kitapta hayran olacakları çok şey bulacak; ancak daha da önemlisi antik Roma konusuna yeni olan okuyucular kitabın sayfalarını büyük bir heyecan, ay­ dınlanma ve merak duygularıyla çevireceklerdir.” -Anthony Everitt, Augustus ve Cicero nun yazarı

“Freeman, kültürel ve tarihsel bilgisiyle imparatoru adeta yaşama geri döndürmüş ve kendisinden önce hiç kimsenin yapmadığını yaparak ona insani bir yön kazandırmıştır.”

-Publishers Weekly “ ‘Alexander Hamilton, Iulius Caesar’ın -gelmiş geçmiş en büyük insan- olduğunu söy­ lerken haklı olabilir miydi?’ Philip Freeman’ın Caesar’ın yaşamına ilişkin mütevazı baş­ langıçlardan kaderin cilvesi olan Mart ayının ortasına kadar uzanan hızlı ve kapsayıcı anlatısı, bu ebedî ve büyüleyici soruya verilmiş en tatmin edici yanıtlardan biridir.” —Paul Cartledge, Yunan Tarihi Profesörü, Cambridge Üniversitesi

“Açık, kısa ama öz ve büyüleyici ayrıntılarla dolu Iulius Caesar da hırslı ve karmaşık bir önderin temel özellikleri beceriyle anlatılmaktadır... Freeman, antik Roma tarihine ye­ ni başlayanların neleri bilmesi gerektiğini ve yeni bir yolu keşfetmek için yanıp tutuşan okuyucunun ne aradığını iyi anlamıştır.”

-Jcfl Sypeck, Becoming Charlemagne’in yazarı “Philip Freeman, tarihin bu muhteşem kahramanının yaşamını ve başarılarını derli top­ lu ancak titiz bir şekilde anlatmıştır.” —Booklist

“Freeman bir özelliğiyle ender rastlanan yazarlardandır; bir konuya duyduğu ilgi öylesine karşı konulamaz, öylesine bulaşıcıdır ki elinin değdiği herhangi bir mesele merak uyandı­ rır. .. Buyurgan ve kolay anlaşılır Iulius Caesar, yalnızca Latin ve Roma tarihi üzerine çalı­ şanların değil, hırsın büyüleyici gücünden etkilenen herkesin ilgisini çekecek bir kitaptır.”

-Arthur T. Vanderbilt II, The Star-Ledger (Newark)

IULIUS CAESAR

PHILIP FREEMAN

KRONİK KİTAP: 112 Dünya Tarihi Dizisi: 11 YAYIN YÖNETMENİ Adem Koçal

ÇEVİRİ Ülke Evrim Uysal EDİTÖR Tuğçe İnceoğlu KAPAK TASARIMI Kutan Ural

MİZANPAJ Nurel Naycı

1. Baskı, Temmuz 2019, İstanbul ISBN 978-605-7635-13-6

KRONİK KİTAP Balçık Sk. N°6, Gümüşsüyü İstanbul - 34327 - Türkiye Telefon: (0212) 243 13 23 Faks: (0212) 243 13 28 [email protected]

Kültür Bakanlığı Yayınctlık Sertifika No: 34569

www.kronikkitap.com kronikkitap BASKI VE CİLT Optimum Basım Tevfikbey Mah. Dr. Ali Demir Cad. No: 51/1 34295 K. Çekmece / İstanbul Telefon: (0212) 463 71 25 Matbaa Sertifika No-. 41707 YAYIN HAKLARI © Philip Freeman, 2009, New York, “lulius Caesar” özgün adıyla Simon & Schuster, Inc tarafından yayınlanan, telif hakları Jenny Meyer Literary Agency aracılığıyla alınan bu kitabın Türkiye’deki tüm yayın hakları Kronik Kitap’a aittir. Tanıtım amacıyla yapılacak alıntılar dışında, hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz, yayınlanamaz.

IULIUS CAESAR

PHILIP ÜLKE

FREEMAN ÇEVİRİ EVRİM UYSAL

Kronik

PHILIP FREEMAN Decorah, Iowa’da bulunan Luther Koleji’nde Klasik Dönem pro­ fesörüdür. Daha önce St. Louis’deki Washington Üniversitesi’nde çalıştı. Ocak 2012’de Princeton Üniversitesi Lisansüstü Çalışma­ lar Enstitüsünde misafir öğretim üyesi olarak görev yaptı. Kla­ sik dönem ve Kelt çalışmaları üzerine yaptığı doktora çalışmasını Harvard Üniversitesi’nde tamamladı. Harvard İlahiyat Fakültesi, Roma Amerikan Akademisi ve Washington D.C’de Helen Çalış­ maları Merkezi’nde misafir öğretim üyesi olarak çalıştı. Alexander the Great, St. Patrick of Ireland ve Iulius Caesar gibi çok sayıda

kitabı bulunan yazar ailesiyle birlikte Decorah, Iowa’da yaşamakta­ dır. PhilipFreemanBooks.com adlı sayfadan kendisine ulaşılabilir.

ÜLKE EVRÎM UYSAL 1981’de Balıkesir’de doğdu. Ortadoğu Teknik Üniversitesi Siyaset

Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümünden mezun oldu. Yüksek li­ sans öğrenimini İstanbul Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümün­ de, doktora öğrenimini Helsinki Üniversitesi Sosyal Politikalar Bölümünde tamamladı. 2016 yılından bu yana Beykent Üniver­ sitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümünde öğretim üyesi

olarak görev yapan Uysal’ın siyaset bilimi ve tarih alanlarında çe­ viri eserleri bulunmaktadır.

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ 7

ZAMANDİZİN

10

GİRİŞ: RUBİCON KIYILARINDA 13 HARİTALAR 16

I. llkYıllar 19 II.

İktidara Giden Yol 48 III.

Komplo 72

IV.

Konsül 99

V. Galya 119

vı. Belgae 149 Britanya 178

VII.

VIII.

Vercingetorix 205 Rubicon 233

IX.

İç Savaş 248

X. XI.

Pompeius 272

XII.

Kleopatra 291

XIII .

Afrika 314

XIV. Zafer 335 XV Idus Martiae 351

SONSÖZ: CAESAR VE CATO VALLEY FORGE’DA 369 KAYNAKÇA 373

DİZİN 379

5

İBİSsSİSİS

ısa süre önce bir gün, Latince sınıfımda şimdiki zamanın hikâ­ yesinde kullanılan fiillerin doğru kullanımları üzerine bir ders veriyordum. Üniversite öğrencilerini adeta kütüphanenin önün ki çim kaplı avluda frizbi oynamaya davet eden, güzel bir sonbahar günüydü. Dersin sonuna yaklaşmıştım ve sınıfın pencerelerinden dışarıdaki dingin görüntüye dalan dinleyicilerimin dikkatini hızla yi­ tiriyordum. Böylece dilbilgisini başka bir zamana bırakmaya ve Roma tarihine kestirmeden bir giriş yapmaya karar verdim. “Pekâlâ, Iulius Caesar’ı tanıyan var mı?” diye sordum. Sınıftaki herkes elini kaldırdı. “Peki o zaman,” diyerek devam ettim. “Bana onun hakkında ne anlatabilirsiniz?” Uzun bir sessizlik oldu. Ardından genç bir kadın, “Bıçaklanarak öldürülmüştü değil mi?” dedi. “Lisede Shakespeare’in bir oyununu okumuştum.” “Harika!” dedim. “Peki bu cinayetin ne zaman işlendiğini bilen

K

var mı?” Özenle bilgisayarlarına baktılar ve öğrencilerden biri bana dö­ nüp, “Bir dakika, Mart ayının ortasındaydı!”1 dedi. “Güzel, güzel,” diye yanıtladım, derse katılımı daima teşvik eder­ dim. “Bir grup senatör tarafından PompeiusTiyatrosu nda 15 Martta öldürüldü. Yaşamıyla ilgili başka bir şey söyleyebilir misiniz?”1 1

Idus Martiae. Roma takviminde 15 Mart, sözcük anlamı “Mart ortası” (ç.n.). 7

PHILIP FREEMAN

Yine sessizlik oldu. Sonra arkalardan bir öğrenci, “Sarası vardı değil mi? Ve sezaryenle doğmuştu sanırım,” dedi. “Kısmen doğru,” dedim. “Sarası vardı ancak sezaryenle dünyaya geldiği yönündeki iddialar bir efsanedir.” Ardından dersin son beş dakikasını lulius Caesar hakkında az bilinen birkaç gerçeğe değinerek doldurdum. Onlara Caesar’ın yok­ sul ancak soylu bir ailede dünyaya geldiğini; Diktatör Sulla’nın ona sevdiği karısından boşanmasını emrettiğini ancak idam cezası alaca­ ğı anlamına gelmesine rağmen bu emri reddettiğini; delikanlıyken nasıl korsanlar tarafından kaçırıldığını; iktidara nasıl geldiğini ve nasıl büyük bir hukukçu, siyasetçi, general, mühendis, tarihçi ve Roma’nın yüce rahibi olduğunu ve son olarak bugün kullandığımız takvimi nasıl icat ettiğini anlattım. Ders sona erdi ve öğrenciler gün ışığının süzüldüğü kapıdan çıkmaya başladılar. Tahtayı sildim ve kâğıtlarımı topladım. Sonra koridordan öğrencilerimden birinin bir arkadaşına, “Oğlum çok acayipmiş, Caesar’ın bu kadar çok şey yaptığını bilmiyordum,” dediğini duydum. İşte biz profesörlerin yaşama nedenlerinden bi­ ri, bir öğrencinin yeni bir şey öğrendiğinde gerçekten heyecanlan­ dığını fark etmemizdir. Beni bekleyen bir tomar sınav kâğıdını okumak için ofisime dön­ düğümde Caesar’ın hayat öyküsünü gerçekten kaç kişinin bildiğini düşündüm.

lulius Caesar, insanlık tarihinin en büyük kahramanlarından yahut kime inandığınıza bağlı olarak en kötü canilerinden biridir. Ortaçağ şairi Dante, onu en erdemli putperestler arasında sayarken, katille­ rinden önde gelen ikisini, Brutus ve Cassius’u Cehennem’in en dibi­ ne yerleştirir. Mark Twain, Caesar’ın barbarlara ona zarar verdikleri için değil, “onların topraklarını istediği” ve “barbarların dullarına ve yetimlerine uygarlığın nimetlerini bahşetmeyi arzu ettiği için sa­ vaş açtığını” yazar.2 Shakespeare orta bir yol bularak hem Caesar’ı hem de onu katleden komplocuları över. Aynı şekilde günümüzün 2

MarkTwain, Gizemli Yabancı, 8. Bölüm.

IULIUS CAESAR

bilim insanları Caesar’ın mirası konusunda iki safa ayrılırlar. Bir kısmı, 20. yüzyılın diktatörleri ve yıkıcı savaşların ardından, onu adil bir hükümdar sayarken bazı tarihçiler Caesar’a soğuk yaklaşa­ rak onun çok sayıda kişinin ölümüne neden olduğunu ve seçilmiş magistratuA^ üzerinde imparatorların hüküm sürmesini sağladığı­ nı belirtirler. Bununla birlikte bu biyografi ne Caesar’ı gereğinden fazla övmeyi ne de onu tarihin diğer tiranları arasına yerleştirmeyi amaçlar. Burada amacım, Caesar’ın yaşamını ve yaşadığı dünyayı öğrenmek isteyenler için, yalnızca Caesar’ın yaşam öyküsünü ve içinde bulunduğu dönemi anlatmaktır.

Bu kitabı hayata geçirmemde bana yardımcı olanlara minnet borç­ luyum. Bana antik Roma’nın büyüleyici dünyasını öğreten Texas ve Harvard üniversitelerindeki pek çok seçkin profesöre sonsuz te­ şekkürlerimi sunarım. Kuzeydoğu Iovva’nın güzel tepeleri ardında gizlenen ev sahibi kurumum Luther Koleji beni daima destekledi. Joelle Delbourgo, Bob Bender ve Johanna Li yayın süreci boyunca sabırla bana rehberlik ettiler. Hanee Designs’tan Janey Lee hoş bir websitesi tasarladı ve Roma Forumu fotoğraflarını kullanmama izin verdi. Harvard Üniversitesi ve Bowdoin Koleji kütüphanelerine de teşekkür etmek isterim. Roma siyaseti, Vesta Bakireleri ve Galyalıların kabile yapısı üzerine bitmek tükenmek bilmeyen yemek masası sohbetlerine tahammül eden, sabırlı eşim Alison’a her zaman oldu­ ğu gibi minnettarım. Ancak her şeyden çok son on beş yılda klasik dünyaya yeni bir gözle bakmamı sağladıkları için öğrencilerime te­ şekkür etmek istiyorum. Sizin hevesiniz, öğretmenliği dünyanın en iyi işi haline getirdi.

3

Roma Cumhuriyeti’nde siyasi, adli ve idari görevleri üstlenen; seçilmiş sivil ve

askerî görevliler (ç.n.). 9

ZAMANDİZtN

Milattan Önce (MÖ) 753 Roma’nın geleneksel kuruluş tarihi 500 dol. Roma Cumhuriyeti’nin kuruluşu

390 Galyalıların Roma’yı yağmalamaları 264-241 Birinci Kartaca Savaşı 218-201 ikinci Kartaca Savaşı; Hannibal’ın İtalya’yı istilası

149-146 Üçüncü Pön Savaşı; Kartaca’nın yıkılması 121 Gaius Gracchus’un öldürülmesi 107 Marius’un ilk kez konsül seçilmesi

105 Cimbri ve Toton kabilelerinin Roma ordularını yenilgiye uğratmaları 100 lulius Caesar’ın doğumu, 13 Temmuz 91 İtalya Savaşı’nın başlaması

88 Sulla’nın Roma’ya yürümesi 87 Caesar’ın flamen Dialis seçilmesi 84 Caesar’ın Cornelia’yla evlenmesi

81-79 Roma’da Sulla’ nın diktatör olması 80 Caesar’ın Asya’da görev yapması, corona civica ile ödüllendirilmesi 75 Caesar’ın korsanlar tarafından kaçırılması 73-71 Spartacus Ayaklanması

69 Caesar’ın Iulia (Marius’un dulu) ve Cornelia için yaptığı cenaze konuşmaları

67 Caesar’ın Pompeia’yla evlenmesi 63 Cicero’nun konsüllüğü. Catilina’mn komplosu. Caesar’ın pontifex maximus seçilmesi 62 Clodius Skandali. Caesar’ın Pompeia’dan boşanması 61 Caesar’ın Hispania Ulterior valisi olması

60 Birinci Triumvirliğin başlangıcı 10

IULIUS CAESAR

59 Caesar’ın konsül seçilmesi. Pompeius’un Iulia’yla evlenmesi. Caesar’ın Calpurnia’yla evlenmesi 58 57 56 55 54

Galya Savaşının başlaması Caesar’ın Belgae kabilesiyle savaşması Caesar’ın Venetler kabilesine karşı seferi

Caesar’ın Ren Nehri’ni geçmesi. Birinci Britanya Seferi İkinci Britanya Seferi. Iulia’nın ölümü. Ambriorix Ayaklanması

53 Crassus’un Parthlara karşı savaşırken öldürülmesi 52 Clodius’un Roma’da öldürülmesi. Vercingetorix’in Galya’da ayaklanması 51 Galya Savaşı’nin sonu 50 Curio’nun Caesar’ın geri çağrılmasına engel olması 49 Caesar’ın Rubicon’u geçmesi 48 Caesar’ın Pharsalus’ta Pompeius’u yenmesi ve Mısır’a geçmesi

47 Caesar’ın Zela’da Pharnakes’i yenmesi ve Afrika’ya çıkması 46 Cato’nun intiharı. Caesar’ın Roma’da zafer töreni düzenlemesi, on yıllığına diktatör olarak atanması 45 Caesar’ın İspanyada Pompeius taraftarı son kuvvetleri yenmesi, ömür boyu diktatör atanması 44 Caesar’ın öldürülmesi, 15 Mart 42 Brutus ve Cassius’un Philippoi’de yenilmeleri 31 Octavianus’un Actium’da Antonius ve Kleopatra’yı yenilgiye

uğratması

11

Giriş ElSiaSsS

RUBİCON KIYILARINDA

enize yakın dağlarda soğuk bir kış rüzgârı esti. Önce damla damla biriken su, sarp ve kayalık vadiden hızla akan bir ırma­ ğa dönüştü ve kıyıdaki dar ovada yer alan boş çoban kulübeleri yanından süzüldü. Kuzey İtalya’nın karla kaplı Alplerin altındaki geniş ve verimli kırlarından Adriyatik kıyılarındaki güneyin ılık topraklarına seyahat eden gezginler, binlerce yıl boyunca bu küçük ırmağı geçtiler. Yağmurun seyrek görüldüğü yazlarda ırmak kuru bir çaya dönüşürdü.4 Ancak kışları suları kabarır ve hızlı akardı. MÖ 49 yılının bu rüzgârlı Ocak gününde, Iulius Caesar Rubi­ con Nehri’nin kıyısında oturuyordu. Gözlerini Roma’ya dikmişti. Galya’yı5 Roma topraklarına kazandırmak amacıyla acımasız ve çoğu zaman gaddar bir sefer için sekiz yılını harcamıştı. Bu yeni ve mu­ azzam eyaletin fethi yalnızca sorun çıkaran Keklerin boyunduruk altına alınmasını ve vahşi Cermenlerin Ren Nehri’nin diğer tara­ fında tutulmasını sağlamamış, aynı zamanda elde edilen savaş gani­ metleriyle Caesar’ın çok zengin olmasına neden olmuştu. Muazzam mali kaynaklara, halkın sevdiği askerî zaferlere, kusursuz bir soya ve antik dünyanın gördüğü en büyük zekâlardan birine sahip olması Caesar’ın siyasi düşmanlarını korkutmaya yetti. Kendilerini Roma Cumhuriyeti’nin koruyucuları ilan eden bu ki­ şiler, Roma’nın en çok ihtiyaç duyduğu ve en çok korktukları şeye,

D

4 5

Lucanus 1. 214. Gallia. Bugünkü Fransa ve Belçika’nın, Hollanda’nın, İsviçre’nin, Almanya’nın

bazı kısımlarıyla, Kuzey İtalya’yı kapsayan topraklar (ç.n.). 13

PHILIP FREEMAN

reforma karşı savaşmak amacıyla kayda değer bir güç kullandılar. İnatçı Cato’nun önderliğindeki muhafazakâr parti veya Optimates (aristokratlar)6 İspanya’dan Suriye’ye uzanan uçsuz bucaksız Roma topraklarını, antik geleneğe uygun olarak Tiber Nehri kıyısında yedi tepeyle çevrili küçük bir köymüşçesine, birkaç ailenin yarar sağlaya­ cağı şekilde yönetmeye kararlıydılar. Caesar’ın iktidarı, vizyonu ve amansız hırsı karşılaştıkları en büyük tehditti. Böylece ne pahasına olursa olsun onu yok etmeye kararlıydılar. Açık konuşmak gerekirse Caesar iç savaşı önlemek için elinden geleni yaptı. Düşmanları Galya’daki yetkilerinin elinden alınmasını teklif ettiklerinde (dolayısıyla Roma’da kovuşturmaya uğrayabilir­ di) Caesar soğukkanlılıkla onların üstesinden geldi. Müttefiki yaşlı general Pompeius’un zayıf liderliği ve geçimsiz senatörler nedeniyle Roma kenti bölünmüş ve kargaşaya sürüklenmişti. Sokak çeteleri Forum’daki binaları yakıp yıkarlarken, Senato Pompeius’u fiilen diktatörlüğe getirdi ve Caesar da bunu destekledi. Cato ve mütte­ fikleri, Parthlarla savaşmak üzere Caesar’dan iki gedikli lejyonunu talep ettiklerinde bu isteğe uydu ve hatta bu askerler Pompeius’a hizmet etmek üzere İtalya’da tutulduğunda bile sorun çıkarmadı. Dahası Caesar, sorunlardan kaçınmak amacıyla ordusunu Pompeius ile aynı anda terhis etmeyi teklif etti ancak Senato onun tüm barış girişimlerini reddetti, temsilcilerine saldırdı ve kendisini entrikacı düşmanlarının eline teslim etmesini talep eden bir acil durum ka­ rarnamesi çıkardı. Böylece, Caesar kendisine tahsis edilmiş Galya ile İtalya arasında sınır olan Rubicon Nehri’ne yaklaştığında yeni bir yıl başlamıştı. Muazzam ordusunun önemli bir kısmını geride bırakmış, yanında yalnızca bir lejyon getirmişti. Ancak bir generalin silahlı kıtalarla bu nehri geçmesi vatana ihanet ve Roma’ya karşı savaş ilanıydı. Caesar o günü yakındaki bir kasabada, gladyatörlerin talimini izleyerek ve arkadaşlarıyla yemek yiyerek geçirdi. Güneş batarken yemeğini bitirdi ve konuklarından dönüşünü beklemelerini istedi. 6

Lat. en iyi adamlar, tekili optimas. Senato da bir hizip (parti) oluşturan bu zümre için metinde “Aristokradar ve Aristokrasi” sözcükleri kullanılmıştır (ç.n). 14

IULIUS CAESAR

Güvenilir birkaç yoldaşıyla birlikte bir at arabasına bindi ve önce Rubicondan uzaklaştı, daha sonra tekrar nehre yöneldi. Hızla akan suyun kıyısında durdu ve neyi amaçladığını yansıtırcasına sudan bi­ raz uzaklaştı. Rüyasında, işine devam ederse çok sevdiği Roma’nın başına gelecekleri gördüğünden endişeliydi. Yakınındaki arkadaşları onun son derece kaygılı olduğunu, bir ileri bir geri hareket ettiğini gördüler. Bir sonraki adımı konusunda adeta kendisiyle kavga edi­ yordu. Caesar yoldaşlarına döndü. Hâlâ kendinden emin değildi. Onların fikrini sordu. Hepsi de Rubicon’u geçerse Roma’nın büyük acılar çekeceğinde ancak hareketsiz kalırsa kendi çöküşüne neden olacağında hemfikirdi. Nihayet Caesar’ın yüzünde bir sakinlik ve kendine güven ifadesi belirdi. Suyun kenarına dek yürüdü ve herkesin duyması için sesini yükselterek, “Artık zarlar atıldı!”7 diye bağırdı ve buz gibi suya ya­ vaşça bir adım attı.8

7 8

aka iacta est (ç.n.). Plutarkhos Caesar 32, Pompeius 60. Caesar, MÖ 4. yüzyıl yazarı Menandros’tan yaptığı alıntıyı Yunanca olarak yazar.

15

İRLANDA

BRİTANYA

Atlantik Okyanusu

AlPler CİSALPİNA GALYA Po N.

Brigantium •

\>

/’,re»e û°^,

ETRCRİA

Massalia

°1

Corfinium

• Ilerda

. 1 Roma irA1Y>

İSPANYA SARDİNYA •Munda * Cad es

A

k d e n

Hercules Sütunları

Utica NUMİDİA

•Thapsus

MORİTANYA

AFRİKA

0 Mil

0 Kilometre

SİCİLYA

Kartaca*

200

400 400

IULIUS CAESAR ROMAN DÜNYASI

S C YT H I A

KIRIM

DACIA Karadeniz

s

%

• Zcla PONTOS

ARMENİA

TRAKYA •

MAKEDONYA

BİTHYNİA GALATTA

• Dyrrachium

Mfumlisium

•Troia • Pergamum

YUNANİSTAN'..' Pharsalus* Thermopylae Deîphoi*

asia minör Tarsus

Ephesos

O

Miletos

CILICIA

itina

SURİYE

Sparta*

RODOS

GİRİT

A t d e a i

KIBRIS PARTH İMPARATORLUĞU

IUDEA

z

Kudüs • • Petra

İskenderiye*

ARABIA

MISIR

CAESAR ZAMANINDA GALYA TENCTERİLER

Th X. NERVII APUATLCLAR SUEBLER H E L (i A E -

M01*5

Denizi

’x... RELLOVACLAR

/ r.. RF.MLER SCESSİOKLAR

N-,

TEKELLER

EBL RONLER

t

^

TREVERLER

Paris PARİSİLER

OS İM İLER LİNG ONLAR VENETLER

NAMNETLER

CARNUTLAR

Cenabum

Ç.SEOUANLAR Aksi*. $ SENONLAR * 1 ' ! «Vesontio AEMLAR £

BİTURİGELER

PİCTONLER

HELVETLER

Bibactre

Cenevre Gölü

Avaricum

\

ç Gergovia*

SANTON'ES 1

j SY



■- fN

Lxello(hınum

.. '' •

ARVERNLER / /

Massif Ceulraii

i i AQU İTA NIA r-l

)



: İ

‘”

İ / T

VOCONTİLER^

....

'
e'>e 7)

A k d e n i z 0 Mil

ey L. Huni

0 Kilometre

100

200

200

I ; 52 •• ®* £ IS « H “ S* •

ÎLK YILLAR

Korsanlar Caesar için yirmi talanton fidye talep ettiler ancak o gerçek değerini bilmedikleri için güldü. Fiyatını elli talantona yükseltti.1

- Plutarkhos

2. yüzyılın başlarında Romalı biyografi yazarı Suetonius; Iulius Caesar’dan Augustus’a, Caligula ve Claudius’tan Domitianus’a dek Romalı hükümdarlar hakkında en iyi ka mızdan biri olan, On iki Caesar’ın Yaşamı adlı ününü hak etmiş ese­ rini yazdı. Ne yazık ki bu antik kitabın veya papirüs tomarının ilk sayfaları zamanın kurbanı oldu. Suetonius’un Iulius Caesar’ın Yaşa­ mınin ilk birkaç bölümü Ortaçağ’ın başında kayboldu. Dolayısıyla, Caesar’ın çocukluğuna ilişkin tek iyi kaynağımız şöyle başlar: Annum agens sextum decimum (“On altı yaşında...”). Caesar’ın yaşam öyküsüne yönelik bu girişimde ünlü bir kişinin çocukluğu hakkında güvenilir kaynakların azlığı, bu kişi ister Sokrates ister Joan D’arc ve hatta Abraham Lincoln olsun, sıkça karşılaşılan bir durumdur. Bu kişilerin bir gün ünlü olacakları bilinmediklerinden, çok az kişi yetişkinliğe erişene dek onları önemsemiştir. Ne talihtir ki Caesar’ın büyüdüğü yer ve yaşadığı zaman hakkın­ da çok şey biliyoruz. MÖ 1. yüzyılın Roma tarihini biçimlendirmiş olması ve bu karmaşa yılları hakkında yazan Cicero ve Suetonius gibi eserleri günümüze dek ulaşan çok sayıda antik yazarın varlığı sayesinde, Caesar’ın gençliğindeki olayları yakın tarihimizdeki olay­ ların çoğundan daha iyi anlayabiliriz.1

S

1

Plutarkhos, Caesar 2.

19

PHILIP FREEMAN

lulius ailesi, Troialı savaşçı Aeneas’ın oğlu ve Tanrıça Venüs’ün torunu Iulus’tan geldiklerini iddia etmekle birlikte, Roma’da uzun bir süre iktidardan uzakta durdu. Victoria Dönemi’nin2 mali açı­ dan küçük düşmüş ve aile mücevherlerini uzun süre önceden sa­ tıp savmış soyluları gibi, MÖ 2. yüzyılın sonlarında lulius ailesinin üyelerine yalnızca ailenin kusursuz adı kalmıştı. Caesar’ın ataları uzun süredir yüksek makamlar elde etmemişlerdi. Ancak Caesar’ın halasının soylu olmayan ancak zengin ve hırslı general Gaius Marius’la evlenmesinden sonra aile yeniden yükselişe geçebildi. Böylece, Roma gelenekleri uyarınca oğluna kendi adını veren Caesar’ın ba­ bası, varlıklı bir aileye mensup eski konsül Cotta’nın kızı Aurelia’yla evlenebildi. Aurelia kültürlüydü ve son derece zekiydi. Kendisini oğlunun esenliğine ve kariyerine adamıştı. Bir gün tanrı gibi tapılacak Caesar’ın MÖ 100’deki doğumu oldukça sıradandı. Sezaryenle doğduğuna yönelik anlatılanlar, ha­ talı etimolojiden kaynaklanan bir efsanedir.3 Roma geleneklerine göre annesinin karnından çıkarılan bir çocuk, gelecekte önemli bi­ ri olurdu. Ancak bu tür bir operasyon o dönemde hamile kadının ölümü anlamına geldiğinden, annenin çocuğu için kendi yaşamını feda etmesiyle çocuğa özel beceriler kazandırdığına inanılırdı. Ca­ esar’ın sezaryenle doğduğuna karşı öne sürülecek en iyi sav, anne­ si Aurelia’nın Caesar’ın doğumundan sonra neredeyse elli yıl daha yaşamasıdır, Roma döneminde sezaryene başvurulduğu bilinmekle birlikte bu operasyonlar genelde kadının doğum sırasında öldüğü veya yaşamasının beklenmediği durumlarda yapılırdı. Hannibal’i yenen Scipio Africanus’un ve Caesar’ın akrabalarından biri de dâhil başka ünlü Romalıların da sezaryenle dünyaya geldikleri söylenir. Bazı antik kaynaklara göre, lulius klanının Caesar dalının adı, an­ nesinin karnı kesilerek doğan (caesus) Caesar’ın atasından gelir. Bu doğru olabilir ancak Caesar’ın atalarından birinin uzun ve dalgalı saçları {caesaries) ailenin adının bir diğer olası kökenidir. 2

Kraliçe Victoria’nın hüküm sürdüğü (1837-1901) ve Büyük Britanya’nın dün­ yada gücünün zirvesine çıktığı büyük bir refah dönemi (ç.n.).

3

Plinius, Doğa Tarihi 7.7.

20

IULIUS CAESAR

CAESAR’IN SOYAĞACI I. Caesar

I-

Iulia

Marius

Iulia

Marcia

“I

I. Caesar

Iulia

Cotta Aurelia

Cinna

IULIUS CAESAR —r- Cornelia Iulia----- Pompeius

Atia Octavius (Caesar Augustus)

Caesar’ın babası hakkında çok az şey biliyoruz. O da birçok Romalı erkek gibi siyaset ve orduda faaldi ve nadiren evde dururdu. Roma gelenekleri olan Forum’un ve askerlik hizmetinin gerektir­ dikleri düşünüldüğünde, Caesar büyürken babasını pek sık görme­ miş olmalıydı. Caesar’ın babası MÖ 90’ların sonunda kıdemli bir magistratustu. Daha sonra Asia eyaletinde görev yaptı. Caesar, MÖ 85’te yetişkinliğe adım attı ve yetişmesinde babasının rolünün art­ ması beklenirken babası hayatını kaybetti. Caesar’ın en az iki kız kardeşi vardı. İkisinin de adı Iulia’ydı. Bu Iulia’lardan birinin kızı ise gelecekteki imparator Octavius Augustus’un annesi Atia’ydı. Roma toplumunun kalbi, ister kentte ister çiftlikte olsun, ai­ leydi. Aile; baba, anne, oğullar, evlenmemiş kızlar ve köleler dâhil olmak üzere evdeki diğer kişilerden oluşurdu. Ailenin en yaşlı erkek üyesi, pater familiasm hanesi üzerinde mutlak bir kontrolü vardı. Arzu ederse karısını idam ettirebilir ve çocuklarını köle olarak sa­ tabilirdi ancak toplum tarafından baskı yoluyla sınırlanan bu aşırı eylemler ender görülürdü. Roma hukukuna göre kadınlar kendi işlerini idare edebilecek yetkinlikte değillerdi ve dolayısıyla yasal vesayetleri sorunsuz bir biçimde babalarından kocalarına devredilir­ di.4 Ancak yine teori her zaman pratiğe uymazdı. En azından evin 4

Bkz. Le£kowits ve Fant, Womens Life in Greece and Rome, özl. 94-128.

21

PHILIP FREEMAN

duvarları içinde Romalı bir ev sahibesi kendi hanesini yönetir ve ak­ lı başında kocalar eşlerinin evdeki kontrolüne müdahale etmezlerdi. Boşanma kolaydı ve kadının malı mülkü elde tutulurdu. Hastalıklar nedeniyle çocuk ölüm oranları yüksekti. Başta kız çocukları olmak üzere istenmeyen çocukların ıssız tepelerde terk edilmesi yaygındı. Bazı akraba aileler gens adı verilen klanlar oluştururlardı. Her Romalı, adının bir parçası olan bu klan adını kullanırdı. Örneğin lulius Caesar’ın adı Gaius’tu, lulius mensubu olduğu klanın adıydı (Gens Iulia) ve Caesar lakabı veya ikinci adıydı (cognomen). Bu ad köken itibariyle başkaları tarafından takılır veya dedikodular so­ nucu benimsenirdi. Lakap, babadan oğula da geçtiğinden bireysel bir anlam taşımazdı. Diğer lakaplar arasında Brutus (“aptal”), Naso (“büyük burun”) ve Cicero (“nohut”) vardı.

İS Roma ilk zamanlardan beri her konuda “sahipler” ve “sahip olmayan­ lar” şeklinde ikiye ayrılmıştı. İtibar sahibi kadim aileler olan Fabia, Cornelia ve Iulia klanları patricii (patricuslar)5 olarak bilinirken, sı­ radan halka “plebler” adı verilirdi. Plebler hür doğar ve genelde kü­ çük bir toprak parçasına veya kendi işlerine sahip olurlardı ancak asla patricusların azametli konumlarına yükselmeyi umamazlardı. Pat­ ricuslar ve pleblerin çoğu, toplumdaki bu keskin ayrımı dünyanın normal düzeni olarak görürdü. Bir pleb kendisini bir patricusa bağlar ve onun hamiliğini kabul ederse bu sistemden faydalanabilirdi. Bu hami-yanaşma (patronus-cliens) sistemi Roma toplumundaki temel ilişki biçimlerinden biriydi. Eğer bir pleb, bir patricusun yanaşması olursa hamisine siyasi ve kimi zamanda da askerî hizmet vermek zo­ rundaydı. Hamisi de bunun karşılığında, kendisine katılan her yeni yanaşmayla itibarını artırır ve taraftarlarına ara sıra para verip anlaş­ mazlıklar ve yasal sorunlarda onları desteklerdi. Yasal dayanağı bulun­ mamakla birlikte karşılıklı faydaya dayanan ve çok saygı duyulan bu ilişki nadiren bozulurdu. Bir Romalı eşini terk edebilir veya oyunu en çok para verene satabilirdi ancak hami-yanaşma ilişkisi kutsaldı. 5

Antik Roma’da seçkin aileler, tekili patricus (ç.n.).

22

IULIUS CAESAR

Hamiler ve yanaşmalar arasındaki yakın ilişkiye rağmen Cumhuriyet’in ilk yıllarında Roma’da patricuslar ve plebler arasında büyük bir gerginlik vardı. Patricusların iktidardaki mutlak egemenlikleri ve pleblerin Yunan dünyasındaki siyasi reformlardan giderek daha fazla haberdar olmaları nedeniyle plebler reform için savaşmak üzere örgüt­ lendiler. MÖ 5. yüzyıldaki çetin ekonomik koşullar pleblerin sabrı­ nı taşırdı. Patricusların çoğu hasadın azlığına ve ekonomik sıkıntılara katlanabilirken pleblerin çoğu borç batağına saplandı. Hatta bazıları tefecilerden aldıkları borçları ödeyebilmek için kendilerini köle olarak satmak zorunda kaldılar. Sonraki yüzyıllarda yaşanacak gerginliklerin habercisi olacak şekilde, bu dönemde Romalılar daha sık askere alınır ve yurdundan uzakta daha fazla zaman geçirir oldular. Roma, kent çevresinde küçük bir araziyi kontrol ederken askerlik hizmeti daima kentin yakınında yapılır ve çiftliklerdeki işleri büyük ölçüde aksatmazdı. Ancak Roma Orta İtalya’da genişledikçe pleb askerlerin yurtların­ dan uzakta yapılan seferlerdeki görev süreleri giderek uzadı. Tarlalarda çalışacak kişiler azalınca bazı küçük çiftlikler iflas etti. Plebler, patricus yöneticileri değişikliğe zorlamak amacıyla zekice bir yöntem geliştirdiler. MÖ 494’te kitleler halinde kenti terk ederek yakınlardaki bir tepeye yerleştiler. Patricuslar, pleblerin emekleri ve hizmetleri olmadan kenti nasıl yöneteceklerini bilemediler. Senato, pleblerin kampına saygıdeğer bir arabulucu olan Menenius Agrippa’yı gönderdi. Agrippa, onlara Romalılara ait “Karın ve Organlar” adlı kısa öyküyü anlattı.6 Öyküye göre bir zamanlar organlar karnı beslemekten bıkarlar. Beden diğer organlarının önemini anlayana kadar karnı aç bırakmaya karar verirler. Ancak karın boş kaldıkça diğer organlar da zayıf düşer. Bunun üzerine organlar, karnın çok önemli bir görevi olduğunu anlarlar. Plebler bu öyküyle kendi durumları arasında bir ilişki kurarak Roma’ya dönmeye söz verdiler ancak önce kendi haklarının ve tem­ silcilerinin resmen tanınmasını istediler. Sonraki iki yüzyılda pleb­ ler, patricusların kendilerine kötü davrandıklarını düşündüklerinde dört kez daha Roma’yı terk ettiler. Bunların her birinde patricusların 6

Livius 2.32.

23

PHILIP FREEMAN

iktidarından daha fazla pay aldılar. Ancak zaman geçtikçe ilginç bir şey oldu. îş dünyası ve ticarette başarılı olan birkaç pleb çok zengin oldu, hatta bazı eski patricus aileleri söndü ve geriye övündükleri adlarından başka bir şey kalmadı. Plebler arasındaki bu yeni zengin­ ler, servetini ve siyasi gücünü muhafaza eden patricus ailelerle itti­ fak kurmaya başladılar. Bu birleşmeyle Roma’da yeni bir aristokrasi doğdu. Bu patricus-pleb soylular o zaman kadim patricus aileleri kadar büyük ve iktidara aç hale geldiler. Büyük bir kısmı yine gerçek iktidarın dışında bırakılan plebler homurdanmaya devam ettiler. Iulia gibi yoksullaşan eski patricus aileleri ise daha güzel günlerin hayalini kurar oldular.

Si Caesar, Forum’a kısa bir yürüyüş mesafesinde bulunan Subura Mahallesi’nde doğdu.78Soylu Iulia klanına mensup Aurelia ve kocası oturmak için tuhaf bir bölge seçmişlerdi. Subura düşük sınıfların mahallesiydi. Küçük bir vadide bulunan bu mahallede bilinen tüc­ carlar, fahişeler ve çok sayıda Yahudi olmak üzere yabancı yerleşikler otururdu. Caesar’ın ailesi, yeni aile bağlarına rağmen büyük olasılıkla gözde Collis Palatinusta* oturmak için gereken paraya sahip değildi. Caesar’ın otuz yıl boyunca ailesinin Subura’daki evinde yaşadığı düşü­ nüldüğünde, üst sınıftaki dostlarının pek azının bildiği, Roma sokak­ larındaki sıkış tepiş yaşama aşina olmalıdır. Caesar’ın sonraki halkçı politikalarında, siyasi fırsatçılığı kadar belki de çocukluk arkadaşla­ rı ve çevresi etkili olmuştu. Ailesinin kasvetli Subura Mahallesi’nde uzun bir süre oturmasının nedenleri ne olursa olsun, bu deneyim Caesar’ı eşsiz bir kişiye çevirdi. O sıradan Romalıların yaşamlarını ve acılarını yakından bilen ve kralların soyundan gelen bir patricustu. Caesar büyük olasılıkla Subura’nın tavernaları ve kasapları ara­ sında sıkışmış küçük bir evde büyüdü. Pompeii gibi Roma kentle­ rinde yapılan kazılar, benzer kentsel alanların canlı bir tasvirini sunar. 7 8

Suetonius, Caesar 46. Palatinus Tepesi (ç.n.). 24

IULIUS CAESAR

Bugün Roma’daki çok sayıda ev gibi, antik dönemdeki Roma evi içe dönüktü ve yalnızca ahşap bir kapıyla sokağa açılırdı. Evin alt katında genellikle sokağa açılan küçük dükkânlar bulunurdu. Evin diğer kısımlarına bağlı olmayan bu dükkânlar her türlü iş sahipleri­ ne kiraya verilirdi. Caesar’ın çocukluğundaki evi ziyaret edenleri ön kapıda bir köle karşılıyor olmalıydı. Köle, ziyaretçileri palto ve ayak­ kabıların bulunduğu vestibuluma (vestiyer) götürürdü. Köle ayrıca ziyaretçilerin ayaklarını yıkardı, çünkü Roma sokakları tozluydu ve hayvan dışkılarıyla doluydu. Evin ortasında çoğu zaman merkezin­ de balıkların yüzdüğü küçük bir havuzu olan üstü açık bir atrium (avlu) bulunurdu. Atrium çevresinde yemek pişirmek, uyumak ve eşya depolamak için kullanılan odalar vardı. Kişisel ihtiyaçlar için kölelerce en yakın umumi tuvalete götürülerek boşaltılan lazım­ lıklar kullanılırdı. Kentlerdeki evlerin üst katındaki odalar genelde kent sakinlerine kiralanırdı. Yeni pişmiş taze ekmekler ve sosislerden Arabistan’dan gelen egzotik parfümlere dek her şey Caesar’ın kapı­ sından birkaç adım uzaklıktaydı. Genç Caesar, bu muhteşem koku­ lar ve sesler arasında büyümüş olmalıydı. Latince dışında, Subura sakinleri, esnaf ve kölelerce konuşulan Yunanca, Aramca, Kekçe, Koptça ve bir düzine başka dili duymuş olmalıydı. Din, Caesar’ın yaşamında önemli olmalıydı ancak antik Ro­ malıların inançları günümüzdeki Batı dünyasının geleneklerinden oldukça farklıydı. Roma’daki yaşamın birçok öğesi gibi din de hane merkezliydi. Romalılar, evlerde ve tarlalarda ruhların yaşadığını kabul ederlerdi ancak bu kutsal güçler hiçbir zaman tamamen anlaşılamaz­ dı. Romalılara göre Lares ve Penates evlerdeki ruhlardı ve hane halkı­ na göz kulak olurlardı. Genelde iyi olan bu ruhlar, kızdırıldıklarında veya ihmal edildiklerinde zararlı olabilirlerdi. Her Roma evinde bu ruhların kutsal imgelerinin bulunduğu küçük bir kap vardı. Ailede pişen yemekten küçük bir kısmı bu kaplara koyulurdu. Ocağın ru­ hu Vesta’ydı. Kapıyı Ianus korur, Iupiter (Jüpiter) de tarlalara yağan yağmuru kontrol ederdi. Modern çağdaki dinlerin çoğunun aksine bir insanın Roma dünyasının kutsal güçleri konusunda neye inan­ dığı önemsizdi. İnanca ilişkin öğretiler ve meslekler bulunmuyordu; 25

PHILIP FREEMAN

önemli olan bir kişinin tanrılara karşı eylemleriydi. Toprağa şarap dö­ külmesi ve hayvan kurbanıyla tanrıların lütfü kazanılabilirdi. Tanrılar bunun karşılığında saygılı Romalıları ödüllendirirlerdi. Din adeta bir iş ilişkisi gibiydi ve duygulara dayanmıyordu. İnanç, Romalıların söy­ lediği gibi do ut des, “(tanrıya) ver ki (o da) sana versin,” temelindeydi. Esasen Romalılar, başta Doğu Akdeniz’den gelen dinler olmak üzere, duygulara dayanan ibadetlere şüpheyle bakarlardı. Roma’da devlet dini hanelerdeki ibadetten türedi. Mimari bi­ çimleri, Etrüskler ve Yunanlardan alınarak yapılan tapınaklar aslında hanelerdeki büyük mabetler gibi kullanılıyorlardı. Kent, hanelerdeki ruhları kendisi için kullanmış ve bu ruhları devletin resmî tanrıları­ na dönüştürmüştü. Ianus kentin kapılarını gözetirdi. Iupiter gürle­ yen göklerin yüce tanrısıydı. Kentin ateşi sonsuza dek yanacak ocağı için Forum’a bir Vesta Tapmağı inşa edildi. Farklı ruhban makamlarının kökeni Roma tarihinin derinlikle­ rinde yatar. Az/gr/rlar hem Roma’da hem de savaş meydanlarında kut­ sal işaretleri yorumlayarak tanrıların iradelerinin anlaşılmasından sorumluydular. Çeşitli tanrılara hizmet etmeleri için on beş flamen atanırdı. Bunların en önemlileri şunlardı: flamen Dialis (Iupiter), flamen Martialis (Mars) ve flamen Quirinalis (daha sonra Romulus’la özdeşleştirilen Quirinus). Bu yüksek makamlara yalnızca soylular getirilirdi; daha düşük rütbeli makamlar ise sıradan halka verilebi­ lirdi. Flamen Dialis in siyasete katılması yasak olmakla birlikte diğer rahipler, örneğin pontifices (tekili pontifed) savaşta ve barışta devlete hizmet edebilirdi. Bu küçük rahipler grubu festival günlerini belirler ve dinî ibadetleri denetlerlerdi. Vesta Bakireleri de dâhil olmak üze­ re dinî toplulukların lideripontifex maximustu (yüce rahip). “Köprü inşa edenlerin başı” anlamına gelen unvanı Hıristiyanlık döneminde papa tarafından da benimsendi. Caesar yaşamı boyunca hem flamen Dialis hem de pontifex maximus olarak görev yaptı. Tanrıça Vesta’ya otuz yıl boyunca iffetli bir şekilde hizmet ede­ cek, soylu ailelerden gelen altı Vesta Bakiresi seçilirdi. Görev süreleri dolunca evlenmekte özgürdüler ancak çok azı evlenmeyi seçerdi. Başlıca görevleri Vesta Tapınağındaki kutsal ateşle ilgilenmek ve 26

IULIUS CAESAR

dinî festivaller için özel pastalar pişirmekti. Tapınaklarında Vesta’nın heykeli bulunmazdı ancak sertleşmiş bir penis (phallus) gibi az sayıda kutsal ve tuhaf nesne vardı. Vestalar saflıkları ve hizmetleri nedeniyle çok saygı görür ancak kendilerini Roma toplumundan soyutlamazlardı. Tapınaklardan çıkabilir ve hatta partilere katıla­ bilirlerdi ancak bekâretini kaybeden bir Vesta’nın sonu çok kötü olurdu. Romalı güvenilir kadınların yürüttüğü titiz bir incelemeden sonra, suçu sabit görülen kadın diri diri gömülürdü. :a:

Caesar’ın babası çoğu zaman evde olmadığından, onun yaşamı üze­ rinde en etkili olan kişi annesi Aurelia’ydı. Aurelia, evdeki işleri­ nin, kölelerin denetlenmesinin ve komşularla ağız dalaşı etmesinin yanı sıra, Caesar’ın yetişmesi ve eğitimiyle de ilgilendi. Kadınların Roma’daki yaşamı, antik Yunan kadınlarının yaşamı kadar sınırlı değildi. Atina’da, Platon’un yaşadığı dönemde kadınlar evin arka kı­ sımlarında tutulur ve nadiren dışarı çıkarlardı ancak Roma’daki du­ rum öyle değildi. Sokaklar, alışveriş için koşuşturan ve arkadaşlarını ziyaret eden Romalı kadınlarla doluydu. Kadınlar düzenli olarak tiyatrolara ve halka açık oyunlara gider ve hatta isterlerse mahke­ melere bile katılırlardı. Kocaları dükkânlarda ve tarlalarda çalışan yoksul kadınlar çok çalışır, zengin kadınlar ise nadiren şımartılırlardı. Hepsi de iyi eğitim görür ve düşüncelerini hür bir biçimde koca­ larına söylerlerken evdeki karmaşık işleri idare ederlerdi. Yunanların yalnızca erkeklerin katıldığı ve sohbet ettiği symposium1 Roma kül­ türüne yabancıydı, çünkü Roma’da kadınlar da yemeklere katılır ve özgür bir biçimde erkeklerin arasına karışırlardı. Kadınlar genelde on sekiz yaşından sonra ve kendilerinden da­ ha yaşlı erkeklerle evlenirlerdi. Evlilik töreni basit ancak neşeliydi. Damat, gelinin evine gelir ve onun sağ elini tutarak kısa bir yemin ederdi. Kurban olarak bir domuz kesilir ve daha sonra konuklar,* 9

Yunanca symposion. Antik Yunanda tanrıların övüldüğü, güzel sözlerin söylen­ diği ve felsefi tartışmaların yapıldığı içkili ve yemekli toplantı, şölen (ç.n.).

27

PHILIP FREEMAN

Feliciter! (“İyi Şanslar!”) diye bağırırlardı. Ardından ziyafet başlardı. Koca, gelini kucağına alıp tökezlemeden (aksi halde kötü bir işaret sayılırdı) yeni evlerinin kapısının eşiğinden taşıdıktan sonra evlilik başlamış sayılırdı. Cumhuriyet’in son dönemlerinde bazı erkeklerin evliliğin sorumluluğunu almakta tereddüt ettikleri anlaşılmaktadır. Nitekim Censor™ Metullus, Senato’da çok sayıda damat adayının tavrını ifade eden bir konuşma yapacaktı: Romalı kardeşlerim, eğer bir eş olmadan yapabilmeydik, hepimiz dertlerimizden kurtulabilirdik. Ancak doğa bize kadınlarla veya kadınlarsız yaşayamamayı nasip etti; bu nedenle kısa vadeli mutluluklarımızdan ziyade uzun vadeli ihtiyaçlarımıza bakmalıyız.11

Ancak evliliğin başlıca amacı çocuk doğurmak ve aile adının deva­ mı olduğundan Romalı erkeklerin çoğu nihayetinde bir eş seçerdi. Gerçekten de Roma’daki evliliklerin çoğunun sevgi dolu olduğuna inanmak için pek çok nedenimiz var. Roma mezarlıklarında kadın­ ların mezar taşları, genelde belli basmakalıp ifadeleri içermekle bir­ likte, çoğu zaman kocaların kederlerine ilişkin duygularla yüklüdür. Ancak buna rağmen Roma’nın üst sınıflarında mali ve siyasi neden­ lerle boşanma ve yeniden evlenme çok yaygındı. Caesar’ın annesi ve babası ise babasının ölümüne dek ayrılmadılar. Caesar henüz dokuz günlükken, onun aileye resmen kabulünü gösteren lustratio veya arınma töreni yapıldı. Romalı babaların, uy­ gun görmedikleri çocukları reddetme hakları vardı ancak yasalara göre tüm sağlıklı erkekleri ve en azından doğan ilk kız çocuğunu yetiştirmek zorundaydılar.10 12 Özürlü veya gayrimeşru çocuklar sessiz­ 11 ce ölüme terk edilirlerdi. Bununla birlikte bu kurallar ve gelenekler­ den Romalıların çocukları sevmedikleri ve onlara değer vermedikleri 10

Roma’da nüfus sayımından (census), yurttaşların kaydından ve senatörlerin listesinin belirlenmesinden sorumlu devlet memuru (ç.n.)

11 Aulus Gellius, Attika Geceleri 1.6. 12 Halikarnassoslu Dionysios 2.15.1.

28

IULIUS CAESAR

anlamını çıkarmamalıyız. Uzun süredir çocuk sahibi olamayan pek çok aile istenmeyen erkek ve kız çocuklarını evlat edinirlerdi. Eğer bu da olmazsa, yüksek çocuk ölüm oranları ve sosyal refah sisteminin yokluğu nedeniyle yaşlılara bakılamadığı için evde çok sayıda çocuk bulunması teşvik ediliyordu. Aurelia’nın bir oğul ve iki kızdan oluşan ailesi aslında alışılmadık derecede küçüktü. Caesar hem hür hem de köle kadınların bulunduğu bir hanede büyütülmüş olmalıdır. Dayak yaygındı ancak Romalı bir çocuğun yaşamında eğlence de boldu. Arkeolojik bulgular ve günümüze ula­ şan sanat eserleri bize Romalı çocukların, günümüzün kız ve erkek çocukları gibi çok sayıda oyuncağı olduğunu gösterir. Romalı bebek­ ler ve çocuklar, zillerle ve şıngırdamaları için çakıl taşlarıyla doldu­ rulmuş tahtadan yapılmış hayvan şeklinde oyuncaklarla oynadılar. Caesar’ın kız kardeşlerinin bez bebekleri ve minik mobilyayla dolu bebek evleri olmalıydı. Caesar da tahtadan yapılmış hayvanlarla, dönen oyuncaklarla, oyuncak savaş arabalarıyla, toplarla, halkalarla ve masa oyunlarıyla meşgul olmuş; mahalledeki çocuklarla saklam­ baç oynamış ve ip atlamıştır. Klasik dönemde örgün eğitim kavramı olmadığından Romalı çocuklar ya özel okullara gider ya da evlerinde özel öğretmenlerle çalışırlardı. Koşullar ne olursa olsun, Caesar’ın yaşadığı dönemde Roma eğitim modeli Yunanlardan alınmıştı. Yedi yaşma basan ço­ cuklar, ludi magistratuhzAaF’ çalışmaya başlar; onlardan temel dil­ bilgisi, yazı ve matematik öğrenirlerdi. Genelde azatlı köleler olan bu öğretmenler, sınıflarını pazardaki bir dükkânda veya bir dükkânın arka tarafında kurarlardı. Subura’da bu tür okullar yaygın olmalıdır ancak Caesar ve kız kardeşleri evlerinde özel öğretmenler tarafından eğitildiler. Daha talihsiz olan Romalı kız ve erkek çocuklar, güneş doğarken okullarına gider ve derslerine başlarlardı. Kâğıdın Batı’ya ulaşması için daha yüzlerce yıl zaman geçmesi gerektiğinden ve Mı­ sır’dan gelen papirüs son derece pahalı olduğundan her çocuk küçük ve dikdörtgen şeklinde bir tahta parçası taşırdı. Tahtanın ortasında yazı için balmumundan bir yer bulunurdu. Böylece öğrenciler tahta* 13 Özel öğretmen (ç.n.).

29

PHILIP FREEMAN

ve ucu sivri bir çubukla buraya cümleler veya matematik problem­ lerini yazabilir ve çubuğun keskin olmayan tarafıyla yazdıklarını si­ lebilirlerdi. Çocukların çok sıkı çalışmaları beklenirdi. Öğretmenler ise ellerindeki değneklerle katı bir disiplin sağlarlardı. Öğrenciler on iki yaşına gelince, başta şiir olmak üzere edebi­ yatla ilgilenerek gramaticus eğitimine başlarlardı. Homeros’un Ilias (Ilyada) ve Odysseiası öğrencilerin gözdesiydi. Ayrıca Ennius ve Livius Andronicus gibi erken dönem Latin şiirinin ustalarının eserlerini çalışırlardı. Bir erkek çocuğu on beş veya on altı yaşına bastığında erişkin sayılırdı ve böylece Roma eğitiminin üçüncü aşamasına geçe­ rek bir belagat14 öğretmeniyle birlikte çalışmaya başlayabilirdi. Baskı çağından önce halk önünde konuşma sanatı çok önemliydi. Kamu­ sal yaşamda bir kariyer edinmeyi uman bir delikanlının meclislerde ve mahkemelerde iyi konuşması beklenirdi. Öğrenciler geçmişteki söylevler üzerinde çalışır ve gerçek veya hayalî durumlarda kendi ko­ nuşmalarını hazırlarlardı. Belagat sanatı karmaşıktı ve ince bir zekâyı yansıtırdı. Yazılı notlar olmadan güzel ve düzgün konuşmayı gerekti­ rirdi. Genelde tarihsel bir durumda ikna edici bir konuşma yapılma­ sına ilişkin ödevler verilirdi. Örneğin öğrencilerden Hannibal rolünü üstlenerek Alpleri geçen kıtalara bir konuşma yapmaları istenirdi. Karmaşık davalar da sıkça görülen ödevlerdi. Örneğin, bir adam aynı gece iki bakireyi baştan çıkarır; biri onunla evlenmek isterken diğeri adamın idamını isterdi. Bu durumda jüriye ne derdiniz? Caesar’ın eğitimi evde de aynı düzeni takip etmiş olmalıdır. Ai­ lesinin, İskenderiye’de (Mısır) eğitim görmüş ve hem Yunan hem de Latin retoriği konusunda son derece yetkin olan Marcus Antonius Gnipho adlı becerikli bir öğretmeni işe aldığını biliyoruz.15 Caesar da diğer öğrenciler gibi çok sayıda metni ezberlerdi. Bu metinler ara­ sında Roma hukukunun temelini oluşturan On İki Levha Kanun­ ları da vardı. Caesar’ın gençliğinde yazdığı kompozisyonlara ilişkin kayıtlar da vardır ancak bunlar bilinmeyen nedenlerle İmparator Augustus tarafından örtbas edildi. Bu yazılar arasında Hercules’i 14 15

Etkili konuşma sanatı, retorik (ç.n.). Suetonius, Dilbilimciler Belagat Ustaları ve Şairler Üzerine 7.

30

IULIUS CAESAR

öven bir metin, Oidipus’un öyküsünü temel alan bir tragedya ve nükteli özdeyişleri içeren bir derleme vardır. Caesar’ın yazdığı şiir­ lerin günümüze ulaşan tek parçası bu döneme ait olabilir.16 Caesar bir şiirin günümüze ulaşan altı dizesinde Romalı komedya yazarı lerentius ile meşhur Yunan yazarı Menandros’u karşılaştırır. Pek de İlham verici olmayan ve olasılıkla bir okul ödevine ait bu diziler yine ile Caesar’ın yaşamı boyunca şiire ilgi duyduğunun göstergesidir.

Ey Menandros bozması, sen de en büyük şairler arasındasın ve doğrudur bu safkonuşmayı sevdiğinden Ama senin güzel şiirin, üslubun gibi kuvvetli olsa O zaman senin komik dizelerini Yunanlar gibi onurlandırırdık ve bu zayıflık nedeniyle seni hor görmezlerdi, Ey Terentius, yasını tutarım dehanda eksik olan şeyin. Caesar’ın eğitiminde beden eğitimi de çok önemliydi ancak bu, Yunan gençlerinin aldığı eğitime benzemiyordu. Genç Atmalılar, gymnasiori&i (“çıplakların yeri”) spor yaparlardı ancak Romalılar bu uygulamayı fazla hoşgörülü ve rahat bularak savaşın zorlukla­ rına ilişkin daha sıkı bir talim yaparlardı. Romalı öğrenciler kav­ ga etmeyi, at binmeyi ve Tiber Nehri’nde yüzmeyi (bu beceri bir gün Caesar’ın Mısır’da hayatını kurtaracaktı) öğrenirlerdi. Caesar’ın gençliğinde binicilikte çok usta olduğunu, ellerini belinin arkasına koyup dörtnala gidebildiğini biliyoruz.17 ÎS:

Caesar’ın gençlik yılları Roma’da daha önce görülmemiş bir kar­ maşa dönemine denk geldi. Roma’nın düşmanlarına karşı cesurca savaşan ve kanlarını döken Italyan müttefiklerinin nihayet sabrı taş­ mıştı. Yıllarca sadakatle hizmet ettikten ve çok az takdir gördükten sonra Roma’nın iktidarını sonsuza dek yok edebilecek, muazzam bir 16 17

Suetonius, Vita Terentii, Fragmenta Poetarum Latinorum içinde, 189-191. Plutarkhos, Caesar 17. 31

PHILIP FREEMAN

ayaklanma düzenlediler. Bazı devlet adamları tehlikenin yaklaştığını görüp iç savaş tüm İtalya’yı sarmadan önlem almaya çalıştılar. Babası önde gelen bir reform karşıtı olmasına rağmen Marcus Livius Drusus, MÖ 91 başında İtalyan müttefiklere yurttaşlık verilmesini isteyen bir kampanya başlatarak herkesi şaşkına çevirdi. Senato’nun önde gelen­ leri kendilerinden beklendiği gibi statükoya yönelik tüm değişiklik­ lere şiddetle karşı durdular. Drusus da kısa bir süre sonra öldürüldü. İtalyanlara göre sözcüleri Drusus’un öldürülmesi bardağı taşıran son damlaydı. Korkusuz Marsi kabilesi, yarımadanın ortasındaki di­ renişe önderlik ederken, Samnitler güneydeki dağlarda ayaklandılar. Ardından başlayan çatışma korkutucu bir şekilde Amerikan İç Savaşı’nı andırır. Tüm iç savaşlar gibi bu savaş da acımasız ve nahoştu. Güneydeki İtalyanlar, parlak generallere ve Roma tarzı savaş konu­ sunda talim görmüş binlerce kıtaya sahipti. Senato önce Samnitler ve Marsi’nin savaş becerilerine burun kıvırdı ancak İtalyanlar başlarda Romalılara karşı pek çok zafer kazandılar. Pompeii ve Napoli Körfezi civarındaki diğer kasabaları ele geçirdiler. Senato on yıl önce İtalya’yı Cermen istilacılardan kurtaran Caesar’ın eniştesi18 meşhur Marius’u bilerek görmezden geldi ve komutayı daha düşük rütbedekilere ver­ di. Bu kişiler yenilgiye uğrayınca nihayet güney cephesinde komuta­ yı Marius’un subaylarından Sulla’ya bıraktı. Roma’da işlerin ne kadar kötü gittiğinin göstergesi olarak, MÖ 89’da Roma’ya karşı silahlarını bırakan tüm İtalyanlara Roma yurttaşlığının verilmesini içeren bir yasa kabul edildi. Asilerin en baştaki isteği de buydu. Ancak İtal­ yanlar, yeni edindikleri oy verme yetkilerinin Roma siyasetinde bir anlamı olmayacağını kısa sürede fark ettiler. Dolayısıyla yasa teklifi iyi niyet olarak algılanmadı, aksine düşmanlığı daha da körükledi. Neticede Pompeius Strabo adlı Romalı bir soylu (Caesar’ın gelecek­ teki müttefiki ve sonra rakibi Pompeius’un babası) Orta İtalya’da asi­ lere karşı acımasız bir sefer düzenledi ve Sherman’ın19 yürüyüşü gibi 18 19

Marius, Caesar’ın halası Iulia’yla evliydi (ç.n.). General WilliamT. Sherman (1820-1891). ABD İç Savaşı’nda Birlik (Kuzey) Ordusu generali. Yazar burada İtalya’daki iç savaşı ABD İç Savaşı’na benzet­ meyi sürdürüyor (ç.n.).

32

IULIUS CAESAR

liim yarımadayı baştan sona geçerek Adriyatik Denizi’ne dek asile­ rin kökünü kazıdı. Sulla, MÖ 88’de yıpratma ve katliamlar yoluyla vc azmiyle nihayet İtalyanları yenilgiye uğrattı. Barış yeniden tesis edildi. Asiler kısa sürede topluma geri döndüler ve birkaç yıl içinde yurttaşlık haklarının tamamını elde ettiler. Bu nedenle İtalya Savaşı, Roma tarihinin en anlamsız ve beyhude çatışmalarından biridir. Caesar’ın çocukluğunda Roma’nın İtalyan müttefikleriyle oldu­ ğu kadar kendi içinde de son derece vahşi ve yıkıcı çatışmalar var­ dı.20 İtalya Savaşı sona erer ermez Senato, Sulla’yı Asia Minor’daki21 Pontus22 Kralı Mithridates’e karşı savaşmaya gönderdi. Mithridates, Karadeniz’de bir imparatorluk kurmuş ve Roma’nın doğudaki gücünü ve varlığını tehdit eder hale gelmişti. Mithridates, İtalya’da savaşın yarattığı kargaşadan yararlanarak Romanın Asia eyaletini baştan sona ele geçirdi ve yaklaşık seksen bin Romalı ve İtalyan yer­ leşiğin katledilmesini emretti. Romalı vergi toplayıcılar tarafından yıllardır soyulup soğana çevrilen Asia eyaleti sakinleri, kurbanlar için gözyaşı dökmediler. Mithridates süratle Yunanistan’a geçti. Kendisini barbar Roma­ lılara karşı Helen dünyasının kurtarıcısı ve koruyucusu ilan etti. An­ cak bu kez, yani Romanın birlik halinde olması gerektiğinde; yeni tribunus23 Sulpicius Rufus, Forum’daki kabadayılarını kullanarak kavga çıkardı ve Senato’yu Sulla’nın yerine Marius’un getirilmesi için zorladı. Sulla ise oyunu kuralına göre oynamaktan vazgeçti ve ilerlemesinin eski komutanı tarafından durdurulmasını göze alma­ dı. Süratle askerlerinin Napoli yakınındaki kampına gitti ve onları Roma’ya yürümeye teşvik etti. Böylece Roma tarihinde ilk kez Ro­ malı bir general Roma’yı ele geçirdi. Hazırlıksız yakalanan Marius Afrika’ya kaçtı ve Sulla tarafından kanun kaçağı ilan edildi. Sulla, Roma’daki senatörleri kendi safına çekti ve komutanlığı yeniden alarak Mithridates’le çarpışmak üzere hızla doğuya hareket etti. 20 Suetonius, Caesar 56. 21 Anadolu (ç.n.). 22 23

Karadeniz bölgesi (ç.n.). Roma’da askeri ve sivil görevliler (ç.n.). 33

PHILIP FREEMAN

Ancak Sulla tehlikeli bir emsal teşkil etmişti. Roma’dan ayrıldık­ tan sonra Konsül Cornelius Cinna, Sulla’nın otoritesini tanımadı ve hoşnutsuz kişilerden oluşan başka bir orduyla Roma’ya yürüdü. Bu kez Marius da bu orduya katıldı. Senato kurtulmaları için Pompeius Strabo’yu çağırdı ancak Pompeius’un babası tereddüt içindeydi ve kısa süre sonra eceliyle öldü. Roma MÖ 87’de çaresiz kalarak Cinna ve Marius’a teslim oldu. Caesar’ın eniştesi o zamana dek yapılmayan en kötü işe girişerek, yıllarca süren eziyetin intikamını almak üze­ re Roma aristokrasisine karşı bir intikam savaşı başlattı. Marius’un çeteleri önde gelen senatörleri adi suçlular gibi yakaladılar, soğuk­ kanlılıkla katlettiler ve kesilen başlarını Forum’da çakılan kazıklarda sergilediler. Roma daha önce bu denli kana bulanmamıştı: “başsız cesetleri sokaklarda sürüklediler... babaları evlerinde katlettiler, ço­ cukların ellerini ve ayaklarını kestiler ve annelerine tecavüz ettiler.”24 Neticede Marius’un öfkesi Cinna’yı umutsuzluğa sevk etti. Konsül disiplin askerlerine Marius’un katillerini ortadan kaldırma­ larını emretti. Roma için ne talihtir ki, Marius yetmiş yaşını doldur­ duktan hemen sonra öldü. Bu, geçmişte ülkesi için çok şey yapmış bir adam için kötü bir sondu. Cinna Roma’da liderliği ele aldı ve devlet için beyaz bir sayfa açmaya çalıştı. Yeni yurttaşlar için yasalar çıkardı. Ekonomiyi istikrara kavuşturdu. İtalya Savaşı’ndan bu yana artarak dayanılmaz hale gelen borçlar için af çıkardı. Roma’ya bir­ kaç yıllığına bir barış havası geldi ancak herkes Sulla’nın kısa süre sonra muzaffer ordusuyla geri geleceğini biliyordu.

Sulla doğudan geri dönmeden önce, Cinna’nın kısa süren yönetimi sırasında genç Caesar yetişkinliğe erişti ve sivil hayata adım attı. Cin­ na ve Marius’un tasfiyelerinin kurbanlarından biri de flamen Dialis Cornelius Merula’ydı.2526 Böylece Roma en önemli rahiplerinden biri­ ni kaybetmiş oldu; çok az kişi flamen Dialis16 olarak görev yapabilir Plutarkhos, Marius 44. 25 Velleius Paterculus 2. 22. 26 Bu makamın sorumlulukları ve kısıtları Aulus Gellius’un Attika Gecelerinde tartışılmıştır. Ayrıca bkz. Dumezil, Archaic Roman Religion, 151-153.

24

34

IULIUS CAESAR

veya bu görevi kabul ederdi. Yalnızca patricusların getirilebildiği bu makam, kökeni Roma tarihinin derinliklerinde yatan bir dizi zah­ metli görevi gerektiriyordu. Flamen Dialis ömür boyu görev yapar ve birkaç günden uzun süreliğine Roma dışına çıkamazdı. Yatağının ayak ucu çamurla kaplı tutulmak zorundaydı. Flamen Dialis sürekli ucu sivri bir başlık takmakla yükümlüydü. Yeminlerden muaf tutu­ lurdu. Senato’da oturmasına izin verilirdi ancak giysilerinin hiçbir yerini düğümleyemez, hiçbir zaman bir cesede bakamaz ve asla ata binemezdi. Ayrıca, sorumlulukları ve sınırlamaları olan patricus bir gelinle evlenmeliydi. Roma’daki diğer ilişkilerin aksine flamen Dialis ve karısı arasındaki evlilik bağlayıcıydı ve eşlerin yaşamları boyunca sürmek zorundaydı. Romalı liderler, kendisini kamusal yaşamdan fiilen uzaklaştıra­ cak ve yüzlerce gizli ve yorucu yasakla uğraştıracak bu görev için nitelikli bir gönüllüyü nereden bulacaklardı? Cinna’nın aklına Ma­ rius’un yeğeni geldi. Caesar en soylu kana sahip bir patricustu ve en önemlisi bu teklife karşı gelemeyecek ve sorun çıkaramayacak kadar gençti. Caesar’ın nasıl bir tepki verdiğini bilmiyoruz ancak kendisi­ ne bu görevin kaderi olduğu söylendiğinde muhtemelen pek mutlu olmamıştır. Nitekim askerî zafer ve siyasi kariyer hayalleri artık suya düşmüştü. Yaşamı artık kadim ayinlerde ve rahiplerin yorucu angar­ yalarıyla geçecekti. Caesar’ın ailesi, daha önce Caesar’ın varlıklı bir aileye mensup Cossutia’yla evlenmesini ayarlamışlardı.2728 Ancak Cossutia patricus olmadığından flamen Dialis m eşi olamazdı. Bu nedenle Caesar, Patricus Cinna’nın kızı Cornelia’yla evlendi. Caesar’ın Cornelia’yla evliliği bir aşk ilişkisine dönüştü ancak Caesar’ın kayınpederinin halkçı politikalarına da sıkı sıkıya bağlı kalmasına neden oldu. Şüp­ hesiz Caesar ve ailesi, Sulla Roma’ya döner ve Cinna’yı devirirse, genç rahibin yaşamının tehlikeye gireceğini biliyorlardı. Caesar evlenmeden ve dinî görevlerine başlamadan önce antik Roma’nın yetişkinler dünyasına adım atmalı, çocukluğunda giydiği tuniği çıkararak toga virilisa (erkeklik togası) giymeliydi. Böylece 27

Suetonius, Caesar 1.

28

Bir kuşağın vücuda dolanmasıyla giyilen geleneksel Roma giysisi (ç.n.). 35

PHILIP FREEMAN

Caesar, on altıncı doğum gününde çocukluğundaki oyuncakları tanrılara adadı ve yurttaşlığın ağır sorumluluğunu üzerine aldı. O yıl Caesar için olaylı geçti. Aşağı yukarı aynı zamanda babası ölünce ailenin reisi oldu. Caesar bir gün önce öğretmeniyle Yunanca çalışan bir çocukken, bir gecede Iupiter Yüce Rahibi olarak Senato toplan­ tılarına katılan evli bir adama dönüşmüştü. Cinna Roma’yı yönetirken, Sulla da doğuda Mithridates’e karşı savaşıyordu. Sulla MÖ 87’de Yunanistan’a ulaştı ve ertesi yıl Atina’yı

ele geçirdi. Ardından ordusuyla kuzeye yönelip Makedonya’ya girdi. Daha sonra İstanbul Boğazı’ndan geçerek Asya’ya ulaştı. Mithridates kısa süre sonra en iyi seçeneğinin kayıplarını kabullenerek Troia yakınlarında Süha’yla barış anlaşması imzalamak olduğunu fark etti. Kral, Roma topraklarından uzak durmayı, donanmasını Roma’ya teslim etmeyi ve az bir miktar tazminat ödemeyi kabul etti. Roma da Mithridates’i Pontus’un resmî hükümdarı olarak tanıyıp mütte­ fiki saydı. Sulla, Pontus’a saldırabilir ve Mithridates’i yok edebilirdi ancak bu çetin savaşta muhtemelen çok sayıda asker kaybederdi. İtalya’ya döndüğünde Cinna’ya karşı savaşmak için bu askerlere ih­ tiyacı olduğunu biliyordu. Böylece Mithridates’le hemen barış ya­ parak batıya yöneldi. Cinna bir savunma ordusu toplamaya çalıştı ancak kendi asi askerlerince öldürüldü. Sulla MÖ 83’te herhangi bir direnişle kar­ şılaşmadan İtalya’nın topuğu sayılan Brundisium’a çıktı. Marius’un tasfiyelerinden kurtulmuş tüm senatörler ve aristokratlar da ona ka­ tıldı. Bu kişiler arasında, babası Marius’un kurbanı olan otuz yaş­ larındaki Marcus Licinius Crassus da vardı. Strabo’nun oğlu genç Pompeius da Süha’ya katıldı ve yanında babasının Picenum’daki ge­ dikli askerlerinden meydana gelen üç lejyon getirdi. Olayların gidi­ şatını izleyen on yedi yaşındaki Caesar, bir gün Roma’yı yönetirken bu iki kişiyle iş birliği yapacağını bilmiyordu. Sulla rahat bir şekilde Campania’ya girdi ve kendisine karşı gön­ derilen bir orduyu yenilgiye uğratırken, bir başka orduyu da komu­ tanına rüşvet vererek dağıttı. Marius’un oğullarından biri babasının eski taraftarlarından bazılarını Süha’ya karşı harekete geçirdi ancak 36

IULIUS CAESAR

Roma yakınlarındaki Latin kasabası Praeneste’de kapana kısıldı. Marius ve Cinna’nın halkçı taraftarları davalarının kaybedildiğini bildiklerinden başkentten çekildiler ancak çekilmeden önce hâlâ kentte kalacak kadar ahmak olan düşmanlarını katletmeyi de ihmal etmediler. Sulla ikinci kez Roma’yı ele geçirdi ve kısa süre sonra Marius’un İtalya ve İspanya’daki son kalıntılarını da yendi. Sulla artık Roma dünyasının tartışmasız efendisi, adı konmayan kralıydı. Ardından yaşanan kanlı katliamlar Marius’un siyasi cinayetleri­ ni bile gölgede bıraktı. Sulla düşmanlarını ortadan kaldırmak için basit bir sistem tasarladı. Ölmesini istediği kişilerin adlarını içeren bir listeyi Forum’a astırdı. Bu kişileri öldürenlere büyük miktarda ödül verilecek ve devlet de ölenlerin mallarına el koyacaktı. Sulla, sözde yasal haklarından mahrum edilme (proscriptio) adını verdiği uygulamayla, cinayeti ve büyük ölçekli kaynak yaratmayı birleştirdi. Reformcu senatörler de dâhil olmak üzere Sulla’nın düşmanlarından binlercesi bu yolla öldürüldü. Ancak asıl darbe Cinna ve Marius’u destekleyen işadamları sınıfına vuruldu. Siyasete çok az karışma­ larına rağmen, yalnızca zengin oldukları için pek çok işadamının adları listeye yazıldı. Sulla, yasal haklarından mahrum edilenlerin oğullarının kamu görevlerini üstlenemeyeceklerine ilişkin bir yasa çıkardı. Düşmanlarının İtalya’da bulunan topraklarına da el koydu ve bunları sadık askerlerine dağıttı. Sulla, Senato’nun ağırlığını sıradan halkın zararına olacak şekil­ de de olsa yeniden kurmaya kararlıydı. Bu planı uygulamak ama­ cıyla önce kendisini diktatör olarak seçtirdi. Ardından senatörlerin sayısını artırdı ve pleb magistratusiarınm yetkilerini sınırlandırdı. Senatörler sınıfını desteklemek amacıyla mahkemelerin yapısını de­ ğiştirdi. Kuzey İtalya’yı bir eyalet haline getirerek Roma kıtalarının orada kalıcı olarak konuşlandırılmasını sağladı. Sulla’nın reformları arasında, flamen Dialis Caesar da dâhil ol­ mak üzere Cinna’nın atadığı kişilerin tasfiyesi de vardı. Şüphesiz Caesar, bu yükten kurtulduğuna sevinmişti ancak Marius’un yeğeni ve Cinna’nın damadı olarak hâlâ büyük bir tehlike altındaydı. Bu­ nunla birlikte Sulla, kendisinden beklenmeyecek bir şekilde Caesar’a 37

PHILIP FREEMAN

merhamet gösterdi ve ondan yalnızca Cinna’nın kızı Cornelia’dan boşanmasını talep etti. Sulla, Pompeius da dâhil, taraftarlarının ço­ ğuna düşmanlarıyla olan ailevi bağları nedeniyle eşlerinden boşan­ malarını emretmiş ve hepsi de bu emre harfiyen uymuşlardı. Şartlar göz önüne alındığında bu makul bir emirdi ve herkes doğal olarak Caesar’ın da kendisine söyleneni yapacağını bekliyordu. Ancak Ca­ esar, Sulla’nın gözlerinin içine baktı ve teklifi reddetti. Sulla ve ta­ raftarları buz kestiler. İnatçılığı, cesareti veya sevgisi yüzünden mi bilinmez; Caesar binlerce kişinin öldürülmesini emreden bir adama karşı duruyordu. Böyle davranarak her şeyini kaybetti ve adı ölüm listesine yazıldı. Süha'ya meydan okuması Caesar’ın yaşamındaki en önemli anlardan biridir ve bize kişiliği hakkında çok fazla bilgi sunar. Caesar cesurdu ancak Roma’da kalıp ölecek kadar da aptal değil­ di. Hemen Güney İtalya’daki dağlık Sabin ülkesine kaçıp saklandı. Sulla’nın kırsal kesime yayılmış casuslarından kaçabilmek amacıyla kaldığı yeri neredeyse her gece değiştirdi. Kaçak hayatı son derece zordu. Sıtmaya yakalandı. Kansızlık ve hummadan çok çekti, der­ manı kalmadı. Nihayet saklanacağı yeni bir yer bulmakta zorlandığı bir gece, yolu Sulla taraftarları tarafından kesildi. Özgürlüğü için bugün binlerce dolar değerindeki mal varlığını (elindeki her şeyi) vermeye zorlandı. Ancak artık beş parasız, ölümcül hastalıklarla pençeleşen, İtalya’nın tepelerini ve vadilerini dolaşan, başına ödül konmuş bir mülteciydi. Caesar için ne talihti ki Roma’da dostları ve kuvvetli taraftarları vardı. Vesta Bakireleri’nden pek çoğu Caesar’ın hayatı için Süha’ya yalvardılar. Annesinin kuzeni Aurelius Cotta ve Sulla’nın sadık destekçisi Mamercus Lepidus da aynısını yaptı. Hep­ si de Süha’ya Caesar’ın canını bağışlaması ve Roma’ya dönmesine izin vermesi için defalarca yalvardı. Nihayet Sulla, belki de kendisi­ ne karşı durmaya cüret eden bu delikanlıya hayranlık duyduğu için, razı oldu. Ancak daha sonra adeta kehanet gibi bir şey söyledi: Unutmayın. Kurtarmak için çabaladığınız bu delikanlı bir gün benimle birlikte muhafaza etmeye uğraştığınız aristokrasiyi yok edecek. Caesar’ın içinde çok sayıda Marius görüyorum. 38

IULIUS CAESAR

Caesar, Cornelia’ya da kavuştu ancak Sulla’nın kontrolündeki Ro­ ma’dan uzaklaşması daha önemliydi. Kaybettiği zamanı telafi etmek için on dokuz yaşında, Roma eyaleti olan Asia’da Propraetor29 Marcus ’lhermus’un yanında askerlik hayatına başlamaya karar verdi. O za­ man Thermus, Lesbos30 Adası’nda bulunan ve Mithridates’in Roma’ya karşı başlattığı ayaklanmadan ilham alarak direnen son inatçı Yunan kenti Mytilene’yi kuşatmıştı. Thermus, Caesar’a Asia Minor’ın kuze­ yindeki Bithynia31 Krallığı’na giderek kuşatma için gemiler getirme­ sini emretti. Roma’nın müttefiki olan Bithynia’nin kralı Nikomedes gönülsüz olmakla birlikte Roma’ya askeri yardımda bulunmak zorun­ daydı. Caesar başarıya ulaşarak bir donanma elde etti. Belki de başarı­ sı beklenenden daha büyüktü, çünkü ziyareti sırasında Nikomedes’le sevgili olduklarına ilişkin dedikodular hızla yayıldı.32 Caesar bu itham­ ları şiddede reddetti ancak yaşamı boyunca bu tür iddialarla uğraştı. Klasik dönemde eşcinsellik, modern toplumlardakinden farklı bir şekilde görülüyordu. Yunanlar ve Romalılar, bir erkeğin yatakta bir kadına veya bir adama bağlanmasıyla ilgilenmezlerdi. Eşcinsel ilişkiye girmek utanç verici değildi; utanç verici olan bu ilişkinin olumsuz sonuçlarına maruz kalan tarafta olmaktı. Romalı erkekler cinsel isteklerini tatmin etmek amacıyla erkek köleler satın alabilir­ lerdi. Bu durum halkın gözüne sokulmadığı sürece özel bir konu olarak görülürdü. Ancak hür ve yetişkin bir erkeğin kendisini başka bir adamın cinsel eylemleri için kullandırması akla hayale sığmazdı. Caesar kendisine yapılan bu hakaret karşısında pek çok Romalıdan daha hoşgörülü olabilirdi ancak siyasi rakipleri onun gençliğinde Nikomedes’le bir ilişkisi olduğunu söylediklerinde küplere biner­ di. Bu suçlama, Galya’dan zaferle döndükleri yıllarda bile askerlerin söylediği müstehcen şarkılara konu oldu: “Caesar Galya’yı fethetti ama Nikomedes de Caesar’ı fethetti.”33

30 31

Romada adli ve idari yetkilere sahip bir devlet görevi olan praetoAzt, görevleri sona erdikten sonrapropraetor unvanıyla bir eyalete vali olarak atanırlardı (ç.n.). Midilli (ç.n.). Bugünkü Kocaeli, Sakarya ve Bursa’mn bir kısmını içeren antik bölge (ç.n.).

32

Suetonius, Caesar 2; Dio Cassius 43.20.

33

Suetonius, Caesar 49.

29

39

PHILIP FREEMAN

Düşmanları ona “Bithynia Kraliçesi” adını taktılar ve Nikomedes’in onunpaedicatom^ (Caesar’a yöneltilen bu son derece kaba ifa­ deyi çevirmemekte fayda var) olduğunu söylediler. Caesar’ın yemin ederken bu suçlamaların doğru olmadığını belirtmesi halkın onunla daha çok alay etmesine neden oldu. Caesar’ın Nikomedes’le kapalı kapılar ardında ne yaptığı elbette bilinmemektedir ancak cinsel ter­ cihleri ne olursa olsun, Caesar’ın bu kadar ünlü bir kişiyle bir kaça­ mak yaşayarak itibarını bilerek tehlikeye atması pek olası değildir. Caesar, belki de bu aşağılamaların etkisiyle, intikam duygusuyla hareket ederek Mytilene’deki saldırıya katıldı. Kent, Lesbos’un başlı­ ca kıyısının yüksek kısmında bulunduğu ve lejyonlarla yapılacak bir harekât son derece zor olduğu için, Caesar’ın Nikomedes’ten getir­ diği gemiler çok önemliydi. Ancak Caesar’ın önderliğindeki Roma kuvvetleri aman vermez bir kararlılıkla kente saldırdılar. Büyük bir tehlike karşısındaki kişisel cesareti, İspanyadan Mısır’a dek muhare­ be meydanlarında yararlanacağı savaş tarzının kendine has özelliği haline geldi. Galya fatihi ve Roma’nın yöneticisi olduğu son yılların­ da bile askerleriyle birlikte tereddüt etmeden en ön saflarda çarpıştı. Mytilene’deki dikkat çekici hizmetleri nedeniyle Thermus, Caesar’ı herkesin almaya can attığı corona civica5"1 ile ödüllendirdi.34 36 Meşeden 35 yapılmış bu basit taç, görünüşü itibariyle pek bir şey ifade etmese de, cesaretiyle ateş altındaki yoldaşlarının hayatını kurtaran Caesar’ın sıra dışı bir asker olduğunu gösteriyordu. Bu fevkalade paye, genç Caesar’ın siyasi ve askerî kariyerini başlatmasına yardımcı oldu. Mytilene’nin düşüşünden sonra Caesar, Roma’nın Doğu Akde­ niz’deki korsanlara karşı devam eden seferlerinden biri sırasında, kısa bir süre Cilicia’da37 Prokonsül38 Servilius Isauricus’un hizmetine girdi. 34 Latince “oğlancı” (g.g.n). 35 Meşe yapraklarından yapılan bir taç (ç.n.). 36 Suetonius, Caesar 2; Plinius, Doğa Tarihi 16.11-14; Aulus Gellius, Attika Ge­ celeri 5.6. 37 Alanya’dan başlayarak Çukurova çevresi ve Toroslara kadar uzanan bölge, Ki38

likya (ç.n.). Roma’da konsül olarak görev yaptıktan sonra eyaletlere vali olarak atanan dev­

let görevlileri (ç.n.).

40

IULIUS CAESAR

Asia Minör’ın güneydoğusunda bulunan, sayısız gizli koyuyla Cilicia; kendilerinden şüphelenmeyen gemilere el koyarak kârlı adam kaçırma işiyle uğraşan korsanların sık sık uğradıkları, gözde bir bölgeydi. An­ cak MÖ 78’de Sulla’nın Roma’da öldüğü haberi Asia ya ulaştı. Sulla geçen yıl şaşırtıcı bir şekilde kendi isteğiyle diktatörlükten39 ayrılmış ve Campania’daki mülkünde sefahate dalmıştı. Düşmanları, Yeni Ahit’teki Kral Herodes Agrippa gibi, içindeki kurtlar tarafından yenildiğini bildirdiler.40 Sulla’nın ölüm nedeni ne olursa olsun, bu olay Caesar’ın güvenle Roma’ya dönmesinin ve askerî başarılarına Forum’da edinece­ ği sivil bir başarı ekleyerek itibarını artırmasının yolunu açtı. Romalı siyasetçiler Sulla’nın yerine geçmek için çalışmaya başla­ mışlardı. Bunlar arasında Caesar’ın hayatı için yalvaran Konsül Mar­ cus Lepidus da vardı, iktidar arayışında olduğu belli olan Lepidus, Sulla’nın senatörler partisinden ayrılarak halkçı harekete katıldı. Le­ pidus, diğer halkçı liderlerle birlikte Roma’nın kontrolünü Sulla’nın taraftarlarından alacak yeni bir darbe planlıyordu. Genç Caesar’dan çok etkilenen Lepidus, devrimci hükümetinde ona önemli bir ma­ kam önerdi. Hararetli bir halkçı olmasına rağmen Caesar, hem Le­ pidus’un hem de planının güvenilir olmadığına karar verdi. Nitekim siyasi içgüdüleri kendini gösterdi ve Lepidus’un komplosu kısa sü­ rede çöktü.41 Caesar’ın ayaklanmaya katıldığına dair hiçbir ipucu bulunamadı.

Caesar ertesi yıl, Makedonya eski valisi Cornelius Dolabella’yı yol­ suzluk nedeniyle mahkemeye vererek Roma hukukuna adım attı.42 39

Diktatör, bugün kazandığı anlamdan farklı olarak, Roma Cumhuriyeti’nde resmî

bir makama karşılık gelirdi (ç.n.). Cumhuriyet yönetiminde kriz dönemlerinde genelde altı aylığına Senato tarafından seçilen ve en yüksek yetkilere sahip olan

40

en üst düzey memur. Sulla ve özellikle Caesar ile kurum, alışılmışın dışında kullanılmıştır (g.g.n). Plutarkhos, Sulla 36; Elçilerin İşleri 12.23 (Incil)

41 42

Suetonius, Caesar 3. Cicero, Brutus 261-262; Suetonius, Caesar4; Plutarkhos, Caesar A. 41

PHILIP FREEMAN

Roma’nın MÖ 2. yüzyıldaki genişlemesinin önemli sonuçlarından biri de bu uçsuz bucaksız imparatorluğun etkili ve adil bir biçimde yönetilmesi ihtiyacının doğmasıydı. Ne yazık ki Roma bu görevi yerine getirecek yeterli donanıma sahip değildi. Roma’da yönetim, küçük bir devlet için iyi, İtalya yarımadası için ucu ucuna yeterliyken, Roma’nın İtalya kıyılarının ötesindeki egemenliği çılgınca bir sömürüye dönüşüyordu. Roma’da kıdemli magistratus olarak görev yapan biri, standart prosedüre uyarak bir yıllığına eyalet valiliğine getirilirdi. Roma dev­ letinde yükselmek ve rahat bir emekli hayatı sürebilmek için büyük miktarda para gerektiği düşünüldüğünde, bir yıllığına eyaletlere ge­ len valiler şeker dükkânına giren çocuklar gibiydi. Bu atama, onla­ rın asgari bir denetim altında süratle zengin olma fırsatıydı. Elbette valilerin ciddi görevleri vardı. Ceza davalarını dinler, eyaletlerini is­ tilacılara karşı korur, iç huzursuzlukları bastırırlardı ancak kısa görev sürelerinin çoğunu eyaletlerini soyup soğana çevirmekle geçirirlerdi. Bunu yapmanın ise pek çok yolu vardı; örneğin bir mahkemede en çok para veren sanığı kayırabilir ve yerli halktan “gönüllü olarak verilen” hediyeler toplayabilirlerdi. Eyaletlerde ceplerini dolduranlar yalnızca valiler değildi; vergi toplayan varlıklı Roma yurttaşları da aynı yola başvururlardı. Ro­ ma devletinin merkezî bir vergi kurumu yoktu. Bunun yerine ver­ gi toplama yetkisi özel şirketlere verilirdi. Örneğin, Asia eyaletinde vergi toplamak isteyen bir grup yurttaş bu iş için başvurur ve Roma hâzinesine belli bir para öderdi. Daha sonra Asia eyaletinin yerli halkından vergi toplama hakkını elde ederek başlangıçtaki masraf­ larını telafi ederlerdi. Elbette publicani’nm (vergi toplayıcıları) ama­ cı eyaletlerden hâzineye ödedikleri paradan olabildiğince fazlasını tahsil etmekti. Bu vergi toplayıcıların taşradaki temsilcileri, örneğin Incil’deki Aziz Matta, Roma eyaletlerinde en çok nefret edilen kişi­ ler haline geldiler. Roma imparatorluğu eyaletlerinde yaşayanların Roma egemen­ liğinden memnun olmaları için pek bir neden yoktu. Siyasi istikrar, gelişen ticaret ve kusursuz yolları içeren meşhur Pax Romana’nın 42

IULIUS CAESAR

(Roma barışı) keyfini sürmekle birlikte kendilerini sömürmek için sıraya giren Romalı valiler ve işadamlarına karşı çok tepkiliydi. Halkın şikâyetleri ve davaları nadiren başarıyla sonuçlanırdı, çün­ kü Roma’da bu davalara hüküm verenler ya bu eyaletleri geçmişte sömürmüş olanlar ya da gelecekte buralara atanmayı bekleyen ay­ nı kişilerdi. Aynı zamanda eyaletin yerli halkı, Roma yurttaşlığının olanaksızlığı (istisnalar hariç) nedeniyle Roma uygarlığıyla bütün­ leşmeyi düşünmezdi. Dollabella da valilerin çoğu gibi görev süresi boyunca eyaleti­ nin yerli halkını sömürdü. Bununla birlikte Makedonyalılar valiyle mücadele etmeye karar verip kendileri adına mahkemede konuş­ ması için genç Caesar’ı görevlendirdiler. Antik Roma’da profesyonel avukatlar yoktu. Herhangi bir eğitimli ve gönüllü kişi mahkemede savunma avukatı veya savcı olarak görev yapabilirdi. Mahkemelerde bulunmak, gelecekte siyasetçi olmak isteyen biri için, davayı kazan­ sa da kaybetse de, adını duyurması açısından yaygın bir yöntemdi. Önemli olan, Forum’un büyük toplantı salonlarında veya güzel ha­ valarda dışarıda mahkeme için toplanmış kalabalığı etkilemekti. O gün Caesar’ın aldığı belagat eğitimi, kuzeni Gaius Cotta dâ­ hil iki önde gelen savunma avukatı karşısında test edildi. Caesar güzel konuşma ve ikna tekniklerinin tamamını kullandı ve hatta elinden geldiğince dedikoduya bile başvurdu. Muazzam bir başarı sağlayan konuşması, o gün kalabalık arasında bulunan Cicero’nun söylevleri sayılmazsa, bir hitabet başyapıtı olarak değerlendirildi. Cicero, Caesar’ın üslubunun mükemmelliğini belirtir ve sözcükle­ rin yontulmasıyla oluşmuş güzel bir nü heykeline benzettiği konuş­ masının çok canlı olduğunu söyler. Elbette Caesar davayı kaybetti. Ancak bunun nedeni kendisi­ nin savunmasının yetersizliği değil, tüm jüri üyelerinin senatörler­ den oluşmasıydı. Senatörler kendi sınıflarına mensup güçlü birini asla mahkûm etmezlerdi. Caesar’ın Dollabella’ya karşı yaptığı konuşma o kadar başarılı oldu ki ertesi yıl kendisinden Mithridates’e karşı savaşırken Yuna­ nistan’ı yağmalayan kötü şöhretli Gaius Antonius’u kovuşturması 43

PHILIP FREEMAN

istendi. Antonius’un yasadışı eylemleri Roma standartlarında bile aşırıydı. Böylece Caesar, mahkûmiyet kararını çıkarmak üzereyken, sanık bir pleb magistratusuna başvurarak ondan veto yetkisini kullan­ masını istedi. Caesar davayı yine kaybetti ama artık Roma’da usta bir hatip, çalışkan ve başarılı bir siyasetçi olarak yerini sağlamlaştırmıştı.

Kısa süre sonra Caesar’ın hanesinde mutlu bir olay yaşandı ve karısı Cornelia ilk çocuklarını dünyaya getirdi. Kızın adını Iulia koydular. Caesar fedakâr bir babaydı, aynı zamanda son derece hırslı biriydi. Subura’dan çıkarak yükselmesinin bir hatip ve Cumhuriyet’e hizmet eden bir asker olarak itibarına bağlı olduğunu biliyordu. Dolayısıy­ la Caesar, Iulia’nın doğumunun üzerinden çok geçmeden Roma’dan ayrılarak, Cicero’nun da öğretmeni olan Yunan belagat uzmanı Apollonios’tan eğitim almak üzere Rodos Adası’na doğru yola çıktı. Ege Denizi’nde bulunan ve Asia Minor’ın güneybatı kıyısının karşısında yer alan Rodos, önemli bir yüksek öğrenim merkeziydi. Buraya gelen öğrenciler, Yunan felsefesinin ve biliminin büyük isimlerinin, örneğin Apollonios ve Stoacı filozof Posidonios’un derslerine katılabilirlerdi. Caesar’ın Posidonios’tan ders aldığına ve hatta onunla görüştüğüne ilişkin elimizde hiçbir kayıt yoktur ancak filozofun bugün kayıp olan eserlerinden Tarih'\ okumuş olmalıydı. Posidonios bu kitapta Batı Avrupa Keklerinin yaşadığı yerlere yaptığı gezileri anlatır. Galya siya­ seti, savaşçıları, krallar, tanrılar ve druidie^3 hakkında ayrıntılı bilgiler verir. Bu bilgiler, yirmi yıl sonra Galya’yı istila edecek Caesar için çok önemli olmalıydı. Ancak Caesar hiçbir zaman Rodos’a ulaşamadı. Kışın başında gemisi Miletos (Milet) kıyıları yakınlarından Cilicialı korsanların saldırısına uğradı.43 44 Korsanlar, alışıldık vurgunun ve köle pazarların­ da satılacak yolcuların yanı sıra Romalı bir soyluyu ele geçirdiklerini anlayınca çok heyecanlandılar. Homeros Odysseia&A. bahsettiğinden 43 44

Kek rahibi (ç.n.).

Suetonius, Caesar 4; Plutarkhos, Caesar 1-2; Velleius Paterculus 42; ayrıca bkz. Souza, “Greek Piracy”. 44

IULIUS CAESAR

beri korsanlık Akdeniz’de bir sorundu ancak kimse denizlerdeki haydutluğu denetimi altına alabilecek yeterli imkânlara sahip ola­ mamıştı. Bir kent, uyumlu bir çalışmayla yakınındaki kıyılarda bulunan korsanlardan kurtulabilirdi ancak bu yağmacılar başka bir kıyıya giderek yeni bir üs kurabilirlerdi. Korsanlar yerleşim yerlerin­ den uzakta bulunan gizli koyları kontrol ederek gemileri vurabilir­ lerdi. Bu suçları da cezasız kalırdı. Caesar korsanları hor görmesine rağmen onlara babacan dav­ randı. Davranışlarıyla korsanları şaşırttı ve onların hayranlığını kazandı. Korsanlar korku içindeki tutsaklarının merhamet için yalvarmalarına alışıktılar ancak Caesar korsanlara, meşgul progra­ mında küçük bir sapmaymış gibi davrandı. Yirmi talanton fidye önerdiklerinde kendisini aşağılanmış saydı ve başına koyulan ödülü elli talantona (yaklaşık 300.000 gümüş sikke) yükseltti. Caesar yol­ culuğunda kendisine eşlik edenlerin çoğunu para bulmaya gönder­ di. Yoldaşlarından biri ve iki kölesi yanında kaldı. Caesar neredeyse kırk gün boyunca korsanların tutsağı olarak yaşadı. Beraber yemek yediler ve hatta onların atletizm oyunlarına dahi katıldı. Korsanlar için şiirler yazdı. Dizelerini beğenmediklerinde onlara, “görgüsüz barbarlar” diye seslendi. Geceleri kendisini uyutmadıkları zaman sessiz olmalarını söylemek için kölesini görevlendirdi. Kendisini serbest bıraktıklarında geri dönerek onları çarmıha gereceğine yö­ nelik şakalar yaptı.45 Korsanlar genç ve cesur konuklarını sevdiler ve büyük olasılıkla fidyesini taşıyan gemi geldiğinde gidecek olmasın­ dan üzüntü duydular. Caesar kendisini ağırlayan korsanlara gülerek veda etti ve onlara el salladı. Caesar kısa süre sonra Miletos’a vardı. Orada gemiler ve milis gücünün komutasını üstlenerek hemen korsanların üssüne döndü. Korsanları gemilerinde yakalayarak şaşırttı ve çoğunu hemen ele geçirdi. Caesar, elli talantonluk fidye de dâhil, korsanların ganimet­ lerinin tamamına el koydu. Zincire vurduğu korsanları gemilerine götürdü ve Romalı vali Marcus Iuncus’u bulmak üzere yakındaki Pergamum’a (Bergama) yelken açtı. Kendisinin Bythinia’da olduğunu 45 Bkz. Hengel, Crucifixion.

45

PHILIP FREEMAN

öğrenen Caesar, korsanları zindana attırıp yola çıktı. Onları ceza­ landırmak için Iuncus’tan resmî bir izin almaya çalıştı. Iuncus, Cae­ sar’ın raporunu okudu ancak korsanları köle olarak satmaya ve elde edilecek kârı da kendine saklamaya karar verdi. Bu karar Caesar’ın istekleriyle hiç uyuşmuyordu. Bythinia’dan ayrıldı ve Vali’nin tem­ silcileri tutsakları ele geçirmeden önce aceleyle Pergamum’a döndü. Caesar, tutsaklığı sırasında uyardığını yaparak korsanları hücrelerin­ den çıkardı ve hepsini çarmıha gerdirdi. Çarmıha gerilme, insan zihninin tasarladığı en zalim cezalardan­ dı. Önceleri Kartacalıların kullandığı bu ceza, toplum içinde konu­ şulması tatsız olmasına rağmen, Romalılar tarafından daha yaygın bir şekilde kullanıldı. Çarmıha gerilme suçlular ve köleler için uygulanan, ölüme işkence ve korkuyu katan bir cezaydı. Hükümlü, aşağılanmak ve zayıf düşürülmek için önce kırbaçlanır; daha sonra patibulum de­ nilen ağır bir tahta kirişi taşımaya zorlanırdı. Hapishanenin avlusuna ve kentin dışındaki boş bir yere ulaştığında çırılçıplak soyulur; çiviler ve sicimlerle kirişe bağlanırdı. Daha sonra yere çakılan kirişin üst kıs­ mına iplerle asılırdı. Bazen işkence edilen kişinin oturması için küçük bir iskemle olurdu. Ancak buna rağmen günlerce acı içinde kıvranan mahkûm nihayet bitkin düşer ve şoka girerdi. Suetonius, Caesar’ın korsanları çarmıha germeden önce boğazlarını kestirmesini merha­ met olarak nitelendirirken ironiye başvurmamaktadır.46 Caesar yine Rodos’a yelken açtı ancak görünüşe göre kader onun akademik bir yaşama adım atmasını istemiyordu. Mithridates yeniden Roma’ya karşı ayaklanmıştı. Caesar bunun üzerine çalışmalarını bırakarak süratle Asia Minor’a doğru yola çıktı. Ro­ ma eyalet valisinin Mithridates’in oluşturduğu bu yeni tehdidi ye­ terince önemsememesi, sabırsız Caesar’ı yerli milisleri kullanarak sorunu bizzat çözmeye itti. Hızlı harekete gerek duyulduğu bir du­ rumda, oyunun kurallarına göre oynanması ilkesini kendine özgü bir şekilde bir kez daha hiçe saydı. Caesar, Senato ve Asia valisinin desteği olmadan Mithridates’in müttefiklerine karşı bir sefer düzen­ leyip onları Asia’dan sürdü. Aynı yıl, gelecekteki yardımcılarından 46 Suetonius, Caesar 74. 46

IULIUS CAESAR

Marcus Antonius’un babası Praetor Marcus Antonius’un yanında görevlendirildi ve Asia Minör kıyılarındaki korsanlara karşı başka bir seferde görev yaptı.47 Artık yir.mi yedi yaşında olan Caesar, Roma’da pontifex seçildi­ ğini öğrendi. Bu seçkin grubun üyeliği, önceki görevi olan flamen Dialis gibi askerî ve siyasi kariyerine engel teşkil etmiyordu. Pontifex maximus\.m önderliğindeki bu rahipler, resmî dinî uygulamaları düzenler ve kutsal konularda devlete danışmanlık yaparlardı. Bir pontifex yüksek bir siyasi makama seçilebilir ve harp meydanında ordulara komuta edebilirdi. Bu makam, annesinin kuzeni Konsül Gaius Cotta’nın ölümüyle boşalmıştı. Oğlunun Cotta’nın yerine gelmesinde Aurelia’nın bir rolü olabilir ancak perde arkasındaki si­ yasi manevra ne olursa olsun, bu atama Caesar’ın Roma siyasetinde yükseldiğinin belirgin bir göstergesiydi. Caesar pontifex seçildiği haberini alır almaz Roma’ya hareket et­ ti. Asia’dan Yunanistan’a yelken açtı. Daha sonra yalnızca iki arkada­ şı ve kürek çeken on kölesiyle birlikte küçük bir tekneyle Adriyatik Denizi üzerinden İtalya’ya geçti. Korsanlar Adriyatik’te hâlâ bir so­ run teşkil ettiklerinden aynı olayı tekrar yaşamak istemeyen Caesar, dikkat çekmeyen bir tekneyle geceleyin denize açılmayı tercih etti.48 Tekne, İtalya kıyılarına ulaşana dek saatlerce sessiz bir biçimde yol aldı. Caesar birden önlerinde çok sayıda gemi direği gördü ve korku içindeki mürettebatına savaşa hazır olmalarını söyledi. Kaçma şans­ ları yoktu. Corona civica sahibi bütün gücüyle bu korsanlara karşı savaşmaya kararlıydı. Yolculukta giydiği giysileri çıkarıp beline bir hançer yerleştirdi. Küçük teknesine çıkan ilk haydutu haklamaya kararlıydı. Ancak bir süre sonra Caesar, gemi direklerinin İtalya kı­ yılarındaki ağaçlar olduğunu fark etti. Yürekten kahkahalar atan ve rahatlayan mürettebatıyla, Roma’ya doğru çıkacağı uzun yürüyüşe başlamak için İtalya kıyılarına ayak bastı.

47

Gelzer Caesar, 24-25.

48

Velleius Paterculus 2.43.

47

SİSIISIS

İKTİDARA GİDEN YOL

Caesar yetenekli bir hatip olarak Roma’da çok popüler olmuştu; sıradan halk kendisine dostça davrandığı için Caesar’ı severdi. Bu kadar genç birine göre çok sevecendi.

-Plutarkhos

aesar İtalya’ya ulaştığında yarımadanın diğer tarafındaki bir 'C=^gladyatör savaş çıkarmak üzereydi. Spartacus adındaki bu gladyatör Trakyalıydı ve Balkanların kuzeyindeki dağlarda sürüleri­ ni özgürce güden göçebeler arasında yetişmişti.1 2 Tutsak düşmüş ve köle pazarında sergilenmişti. Fiziği ve kuvvetiyle, Napoli yakınla­ rında gladyatörleri eğiten Lentulus Batiatus adlı Romalı bir girişim­ cinin dikkatini çekmişti. Roma dönemindeki gladyatörlerin çoğu gibi Spartacus da köleydi. Gladyatör olabilecek köleler, kendilerini İtalya’nın dört bir yanındaki okullarda bulurlardı. Vezüv (Vesuvius) Yanardağı yakınlarındaki kırsal alan gözde mekânlardan biriydi. Dövüş eğitimi alan çok sayıda silahlı kölenin oluşturacağı tehlike göz önüne alındığında, bu okullar çok iyi korunurlardı. Eğer bir gladyatör gelecek vadederse, halkın eğlenmesi için dü­ zenlenen yerel yarışmalarda dövüşebilirdi. Bazı gladyatörler hafif zırhlar kuşanır ve yalnızca üç dişli mızrak ve ağ ile dövüşürken; diğer­ leri kalkan, kılıç veya pala taşırlardı. Gladyatörlerin fiyatı ve bakımı son derece pahalı olduğundan arenada ölümlere ender rastlanırdı. 1

Plutarkhos, Caesar A.

2

Spartacus’a karşı yapılan savaş konusunda en iyi kaynaklar şunlardır: Plutarkhos, Crassus 8-11 ve Appianus, İç Savaş 1.116-120. Ayrıca bkz. Shaw, Spartacus and the Slave Wars.

48

IULIUS CAESAR

Arenanın tozlu zemininde yatan yaralılar, merhamet dilenmek için parmaklarını kaldırırlardı. Kalabalık genelde başparmakları ve işa­ ret parmaklarını bir araya getirerek gösterinin iyi olduğunu ifade eder ancak (Hollywood filmlerindekinin aksine) öfkeli izleyiciler başparmaklarını yukarıyı işaret edecek şekilde (aşağıyı değil) gös­ tererek ölümcül darbenin vurulmasını isterlerdi. Daha fazla izleyici elde etmek için yarışmaların reklamı yapılırdı. MS 1. yüzyıla ait bir yazıtta şunlar yazılıdır: AEDİLÎS AULUS SUETTIUS’UN GLADYATÖR GRUBU 31 MAYIS’TA POMPEİÎ’DE DÖVÜŞECEKTİR.

VAHŞİ HAYVANLAR DÖVÜŞÜ DE

YAPILACAKTIR. İZLEYİCİLERE GÖLGELİKLER

DAĞITILACAKTIR.3

Ancak kalabalığın gürültüsü Spartacus için yeterli değildi. Spar­ tacus, MÖ 73 te, yetmiş kadar gladyatörle birlikte mutfaktaki bı­ çakları kullanarak talim okulundan kaçmayı başardı. Gladyatörler kapının dışında okula silah taşıyan bir arabayla karşılaştılar. Silahları kuşanarak en yakın dağa kaçtılar ve Spartacus ve arkadaşı Crixus dâhil olmak üzere aralarından üç kişiyi lider seçtiler. Güney İtalya’nın kırsal kesimlerindeki köleler kitleler halinde Spartacus’a katıldılar. Spartacus’un kısa süre içinde binlerce kişilik bir ordusu oldu. Senato birkaç bin askerden oluşan iki ordu gönder­ di. Askerler düzensiz bir ayaktakımıyla karşılaşacaklarını umdukla­ rı için seferin kısa süreceğini düşündüler. Ancak disiplin ve gizlilik içinde hareket eden Spartacus ve askerleri Romalıları bozguna uğ­ rattı ve hatta komutanlardan birini banyo yaparken yakaladılar. Kendisine karşı gönderilen kuvvetleri yenilgiye uğratan Spartacus, muharebeleri kaybeden Romalıların daima savaşı kazandıklarını biliyordu. Bu nedenle ordusunu kuzeye götürerek Alplerden geçir­ meyi planladı. Böylece yurtları olan Galya, Germania ve Trakya’ya dönebilirlerdi ancak askerleri İtalya’yı yağmalamayı tercih ettiler. 3

Corpus Inscriptionum Latinarum 4. 1189 (Shaw, Spartacus and the Slave Wars, 43).

49

PHILIP FREEMAN

Senato, Spartacus’a karşı savaşı yürütecek yeni ve kararlı bir komutana gerek duydu. Böylece, Sulla’nın müttefiklerinden ve Roma’nın en zengin adamı olan Marcus Crassus’u seçti. Pek çok Romalı soylu, Crassus’un seferine katıldı. Bunlar arasında bir gün Caesar’ın amansız düşmanı olacak Genç Cato da vardı. Crassus si­ lahlarını bırakarak savaş meydanından firar eden askerlere yönelik antik bir cezalandırma yöntemini yeniden canlandırarak disiplini sağladı. Korkaklardan beş yüzünü seçti ve her biri on kişiden oluşan elli gruba böldü. Gruplardaki on kişiden birini (decem) kurayla se­ çerek (decimatio) ordunun kalanının önünde idam ettirdi. Spartacus yakın zamanda büyük köle ayaklanmalarının gerçek­ leştiği Sicilya’ya geçebilirlerse askerlerinin daha fazla şansa sahip olacaklarını düşündü. Sicilyalı kölelerden katılanlarla ordu, sonsuza dek adayı elinde tutabilirdi. Böylece çizme biçimindeki İtalya’nın ayak ucuna çekilerek, ordusunu Sicilya’ya geçirmeleri için korsan­ larla pazarlığa oturdu. Ancak korsanlar Spartacus’un parasını alarak denize açıldılar ve orduyu kıyıda bıraktılar. Crassus bu durumdan yararlandı. Spartacus’u kapana kıstırmak için İtalya’nın ucunu çev­ releyen, neredeyse 55 kilometre uzunluğunda bir duvar inşa ettirdi ancak Spartacus ve ordusu kaçmayı başardı. Crassus artık Sparta­ cus’un Roma’ya yürüyeceğinden korkuyordu ancak köle ordusunun birbiriyle çekişen gruplara bölünmesi Romalıların işlerini kolaylaş­ tırıp onları ezmelerini sağladı. Spartacus birçok yenilgiden sonra kaçışa engel olmak için kendi atını öldürdü ve ordusunu Napoli’nin güneyine ilerleterek Romalılara karşı nihai muharebesine hazır­ landı. Günün sonunda Spartacus’un ölüsü muharebe meydanında yatarken, hayatta kalan birkaç bin adamı kuzeye kaçtı. Pompeius kaçanların önünü kesip hepsini öldürdü. Böylece ayaklanmayı bas­ tırmanın şerefini kendi üzerine alıp Crassus’u oldukça öfkelendirdi. Spartacus’un daha önce esir düşen altı bin askeri, Capua’dan Ro­ ma’ya dek uzanan Via Appia boyunca (160 kilometrelik mesafede her 30 metrede bir) çarmıha gerildi. Kesin olarak bilmemekle birlikte, Caesar’ın da bu seferde Spar­ tacus’a karşı savaşması olasıdır; çünkü Caesar İtalya’ya döndükten 50

IULIUS CAESAR

sonra Roma halkı tarafından askerî tribunus45seçilmişti. Bu makama gelerek siyasi kariyerine resmen başlamış oldu. Roma devleti, yurttaşlar adına devleti yöneten seçilmiş görevli­ lerden oluşan bir respublica (“halkın devleti”) ya da modern tabirle bir cumhuriyetti. Teoride kent magistratusim devleti tüm halkın rızasıyla yönetirdi ve en mütevazı köylü çocuğu bile Roma iktida­ rının en tepesine yükselebilirdi. Pratikte ise Roma, siyasi sistemi utanmazca manipüle eden ve yürütme makamlarını başkalarından sakınan az sayıda soylu aile tarafından yönetilmekteydi. Roma’da çok sayıda meclis vardı. Yurttaşlar bu meclislerde bir araya gelir, görevler için teklif edilen adaylar veya yasa teklifleri üze­ rindeki fikirlerini ifade edebilirlerdi. Ancak bu meclislere katılabilmek için erkek olmak (elbette kadınlar oy kullanamazlardı) ve fiziki olarak Roma’da bulunmak şarttı. Bu sistem, Roma küçük bir kentken ve tüm yurttaşları yakınlarda yaşarken iyi işliyordu ancak Cumhuriyet büyü­ dükçe uzak kolonilerde yaşayan yurttaşlar fiilen oylamanın dışında kaldılar. Dahası, magistratus\^.r meclislerdeki oturumlar sırasında han­ gi konuların gündeme geleceği üzerinde kesin bir kontrole sahiptiler. Comitia Centuriata (Yüzler Komitesi) köken itibariyle askerî bir meclisti ve kentin hemen dışındaki Campus Martius’tı? topla­ nırdı. Bu gerekliydi, çünkü askerî konular pomerium (kentin kutsal sınırları) dışında tartışılmalıydı. Comitia Centuriata başlıca magistratusham seçiminden sorumluydu ancak oylama büyük ölçüde en varlıklı yurttaşların denetimindeydi. Bu meclisin ayrıca savaş ilan etme ve başvuru halinde büyük davalara bakma yetkileri vardı. Ya­ samaya ise doğrudan karışmazdı. Tamamen pleblerden meydana ge­ len Concilium Plebis (Pleb Meclisi) ise yasa çıkarabilirdi. Romalılar kentsel ve kırsal alanlardaki kabilelere ayrılmıştı ve her kabilenin eşit oyu vardı. Ancak kentlerdeki kabilelerin sayısı çok az olduğundan, kırsal kesimdeki yurttaşlar tarlalarından ayrılmayı göze alabilirlerse yasama sürecinde baskın çıkabilirlerdi. Pratikte ise yoksul çiftçiler Concilium Plebis’e nadiren katılırlardı. Bu meclis, Cumhuriyet’in 4

Seçimle iş başına gelen halk temsilcileri (ç.n.).

5

(Tanrı) Mars Alanı (ç.n.).

51

PHILIP FREEMAN

düşük rütbeli wMgir£n#wjlarmı seçerdi. MÖ 287’den sonra ise tüm devleti bağlayan yasalar çıkarma yetkisine sahip oldu. Roma Cumhuriyeti’ndeki en kuvvetli siyasi organ ise Senatoydu. Bu seçkin grup önce krallara danışmanlık yapan patricuslar konseyi olarak ortaya çıktı. Cumhuriyet’in ilk dönemlerinde ise Roma’nın en kuvvetli kişilerinin bir araya geldiği bağımsız bir organa dönüştü. Çok sayıda varlıklı patricus ve plebten meydana gelen Senato, yasalar hazır­ layarak halkın onayına sunar; dış ilişkileri idare eder ve kararnameler çıkarırdı. Bu kararnameler yasal olarak bağlayıcı olmamakla birlikte, geleneksel olarak saygı görürdü. Cumhuriyet’in kıdemli magistratu&arı, yoksul düşmedikleri ve uygunsuz davranışları nedeniyle yerlerinden edilmedikleri sürece, yaşam boyu senatör olarak görev yaparlardı. Roma devletinde orduda ve sivil hükümette iktidarı icra eden çok sayıda magistratus vardı. Iulius Caesar gibi pek çok hırslı kişi, ordudaki hizmetleri sayesinde Cumhuriyet’in en yüksek yürütme yetkilerine sahip olmayı tasarlar ve umarlardı. Bu kişiler hedeflerini gerçekleştirmek için Cursus Honorum6 (Şeref Yolu) olarak adlandırı­ lan belli bir süreçten geçerlerdi.

CURSUS HONORUM Konsül

t

Praetor

/ Tribunus \ Plebis n / Ouaestor t Tribunus Militum

Aedilis

On yedi yaşma basan bir delikanlı orduya girer ve on yıl boyun­ ca önemi giderek artan askerî roller üstlenirdi. Askerlik hizmetinin 6

Kariyer basamakları (g.g.n.). 52

IULIUS CAESAR

sonlarına doğru, başarılı bir asker bir lejyonda görev yapan askerî frz^z/zzadardan biri seçilebilirdi. Bu, Caesar’ın da geçtiği Cursus Honorumun ilk aşamasıydı. Yirmili yaşlarının sonuna yaklaşan ve siyasi emellere sahip bi­ ri Cumhuriyet’e yurtta ve yurtdışında hizmet eden memurlar olan quaestor seçilmeyi beklerdi. QuaestoA^r hâzinenin idaresi ve Ro­ ma’nın gıda stoklarının düzenlenmesi gibi devletin günlük işlerini yürütürlerdi. Tüm magistratus\Ara olduğu gibi ^MzZötorlara da maaş ödenmezdi. Böylece devlet yönetimine bağımsız gelire sahip olan­ ların girmesi sağlanırdı. Magistratusiar yalnızca bir yıl görev yapar ve böylece hiç kimse belli bir konuda uzmanlaşamazdı. Romalı üst düzey yöneticiler, başta Senato’daki iktidar sahipleri olmak üzere, üstlerinin rıza ve tavsiyelerine gereksinim duyan acemilerdi. Quaestor hizmetinde parlak bir sicil elde edenler; kamu binala­ rını, tapınakları, su kaynaklarını, kolluk hizmetlerini ve halka açık oyunlar da dâhil diğer başka görevleri denedeyen aedilis olmayı umabilirlerdi. Devlet bu oyunlar için belli bir para ayırırdı ancak hırs­ lı aedilisler genelde Cursus Honorum’Aa. yükselmek amacıyla kendi kaynaklarını kullanarak halk desteğini kazanmaya çalışırlardı. Ye­ terince kaynağı olmayanlar ise kendilerini gelecek vadeden bir lider olarak gören tefecilerden borç alabilirlerdi. Ancak bilinçsizce para harcayan ve borç batağına saplanarak yükselmeyi başaramayanlar iflas eder veya alacaklıların takibatına uğrarlardı. Hırslı bir pleb de Concilium Plebis\e.\si on tribunustan biri olarak seçilmeyi umarak bir seçim kampanyası başlatabilirdi. Do­ kunulmazlığı bulunan tribunus makamına seçilince tüm pleblerin haklarını korumaktan sorumlu olurdu. Roma Devleti’ndeki en güç­ lü eylemlerden biri de tribunus\ara. aitti. Tribunus yalnızca bir söz­ cükle (nero-yasaklıyorum!) bir magistratusun veya meclisin kararını bozabilirdi. Bu ifadeyle yasalar, Senato kararnameleri ve seçimler hükümsüz kılınırdı. Tribünüsün yetkilerinin suistimal edilme riski, gelenekler ve meslektaşlardan gelen baskılarla bu eğilim azalmışsa da, en azından MÖ 2. yüzyılın sonlarına dek sürdü. Cursus Honorumnn sondan bir önceki basamağı /mzetordu. Bu makama gelen bir magistratus askerî görevde bulunabilir, yurtdışında 53

PHILIP FREEMAN

devlete hizmet edebilir ve yargı yetkilerini kullanabilirdi. PraetoAar aynı zamanda komuta yetkisi olan imperium^ sahiplerdi. Bu yetkiy­ le, idam cezası verme hakkı dâhil, üstün bir idari otorite kazanır­ lardı. Imperiuma sahip magistratu&A.v& gittikleri her yerde lictor adı verilen ve çevresi çubuklarla örülmüş baltalar taşıyan muhafızlar eş­ lik ederdi. Fasces adı verilen bu baltalar, praetomn. kuvvet kullanma hakkını simgelerdi (Faşizm kavramı da buradan gelir). Cursus Honorumvsn en tepesinde, yine imperium sahibi olan se­ çilmiş iki konsül bulunurdu. Her yıl seçilen konsüller Cumhuriyet’teki en yüksek sivil ve askerî sorumluluğa sahip kişilerdi. Konsüllerin başlıca görevi Roma ordularına komuta etmek olmakla birlikte, yargı süreçlerini de idare edebilir ve meclislere yasa teklifi sunabilirlerdi. Eğer bir konsül süresinin sonuna geldiğinde yurtdışında savaşıyorsa, Senato isterse onu prokonsül ilan ederek askerî lider olarak yetkilerini genişletebilirdi. Cumhuriyet döneminin büyük bir kısmında iki kon­ sül dostane biçimde birlikte çalışırdı. Ancak konsüllerin araları açık olursa devlet işleri durma noktasına gelebilirdi. Konsül olarak görev yapanların çoğu, geri kalan günlerini saygı­ değer devlet adamları olarak geçirir ve genelde fethedilmiş eyaletlerde vali olarak görev yaparlardı. Ancak birkaç seçkin eski konsülün getiri­ lebileceği iki makam daha vardı. Bunlardan biri censordu. On sekiz ay görev süresi olan ve beş yılda bir seçilen iki censor, nüfus sayımından ve Senatoya uygun olmayan senatörleri tasfiye etmekten sorumluydu. Roma Cumhuriyeti’nin en yüksek rütbeli magistratusu, en va­ him durumlarda göreve gelen diktatördü. Devlet büyük tehlikelerle yüzleştiğinde Senato, kısa bir süre görev yapacak bir diktatörü tav­ siye edebilirdi. Üstün sivil ve askerî yetkileri elinde tutan diktatör yargıya tabi değildi ve ancak görev süresi bittikten sonra eylemle­ rinden sorumlu tutulabilirdi. Diktatör kendisine yardımcı olmak üzere bir magister equitum (“atların efendisi”) atardı ancak diğer magistratus\ax diktatörün emirlerini uygulamak üzere makamların­ da kalırlardı. Roma’da diktatörlük makamını efsaneleştiren patri­ cus Cincinnatus’tur.7 Anlatılanlara göre Cincinnatus, MÖ 458’de 7

Livius 3.26-29. 54

IULIUS CAESAR

Şahinlere karşı yürütülen umutsuz savaşta diktatör olarak görev yapmak üzere tarlasından çağrılır. Gönülsüzce teklifi kabul eder ve orduyu zafere taşır. Ardından on altı gün sonra diktatörlüğü bıraka­ rak tekrar pulluğunun başına geçer.

Caesar’ın tribunus militum olarak neler yaptığını tam olarak bilmi­ yoruz ancak Crassus’un komutası altında Spartacus’a karşı savaştı­ ğını ve bu zeki düşmanla savaşırken değerli deneyimler kazandığını varsayabiliriz. Caesar’ın Crassus için çalıştığını düşünmek kolaydır; çünkü Caesar kısa süre sonra Roma’nın en zengin siyasetçisi olan Crassus’un başlıca destekçilerinden biri olacaktı. MÖ 71’de Spartacus’un yenilgisinden sonraki dönemde Cras­ sus ve Pompeius arasında bir iktidar mücadelesi yaşandı. Bu iki dev ismin çekişmesi neredeyse kapsamlı bir iç savaşa neden ola­ caktı. Pompeius, Ispanya’daki seferlerinden döndüğünde kendi­ sine destek vermeyen Senato’ya kızgındı. İtalya’ya gelirken köle ayaklanması tehlikesinin devam ettiği bahanesiyle ordusunu terhis etmemeyi uygun görmüştü. Savaş deneyimi kazanmış kuvvetleriy­ le Roma’dan çok uzak olmayan bir yerde kamp kurdu. Ardından Senato’dan ertesi yıl kendisini konsül seçmesini istedi; halbuki Cursus Honorumdsıki hiçbir makamda görev yapmamıştı. Pom­ peius ayrıca Senato’nun Sulla’nın yönetiminden beri sahip olduğu pek çok ayrıcalığı da kaldıracağını açık bir şekilde söyledi. Pompe­ ius’un orduları kapılarına dayanınca çaresiz kalan senatörler, hâlâ İtalya topraklarında gedikli askerleri olan Crassus’a döndüler. Bu, Crassus için ideal bir durumdu. Pompeius’u yenerse, ki yüksek bir olasılıktı bu, Roma’ya bir kahraman olarak girebilir ve Senato’daki aristokratlar onu Cumhuriyet’in kurtarıcısı olarak karşılayabilir­ lerdi. Ancak zeki bir işadamı olan Crassus riskleri değerlendirdi ve hiç beklenmedik bir adım atarak Pompeius’a katıldı. Korunmasız kalan Senato, Pompeius ve Crassus’un MÖ 70’te birlikte konsül seçilmelerini çaresizce seyretti. 55

PHILIP FREEMAN

Bu iki yeni magistratus şaşırtıcı bir biçimde işbirliği yaptı. Her ikisi de ordularını terhis etti. İlk işleri Senato’nun yolsuzluk davalarında­ ki jüriler üzerindeki geniş yetkilerini kaldırmak oldu. Senatörler artık bu konudaki oylarını equites veya şövalyeler8 olarak bilinen ve zengin işadamlarından oluşan ikinci sınıfla paylaşmaya zorlandılar. Bu uygu­ lama Roma yargı sistemini suistimale uğrayan eyaletlere göre daha adil kılmadı ancak konsüllerin Senato dışındaki zengin Romalıların deste­ ğini kazanmasını sağladı. Romanın sıradan halkı için daha da önem­ lisi, Pompeius ve Crassus’un on yıl önce Sulla’nın kaldırdığı tribunus plebisiti yetkilerinin geri getirilmesiydi.910 Böylece tribunusiat, yüce veya aşağılık emellerle, bir kez daha Roma devletindeki tüm siyasi faaliyet­ lerde veto haklarını kullanabileceklerdi. Son olarak Pompeius ve Cras­ sus, iki censonı manipüle ederek Senato’nun altmıştan fazla “değersiz” üyesini görevden aldırdılar. Bu üyelerin tamamı siyasi rakipleriydi. Pompeius ve Crassus’un konsül seçildiği yıl, Roma’da Cice­ ro’nun yükselişinin başladığı yıl oldu. Caesar’ın eniştesi Marius gibi aynı küçük kasabadan gelen Marcus Tullius Cicero, soylu ataları olmayan bir novus kornoydu (yeni insan). Ancak Marius’un aksi­ ne Cicero, muharebe meydanında değil, Forum’da Roma’ya dam­ ga vurmayı seçti. İşe Sicilya valisiyken yağmacılık nedeniyle Gaius Verres hakkında soruşturma açarak başladı. Verres ciddi miktarda rüşvet vermesine, nüfuzlu dostlarını kullanmasına ve meşhur hu­ kukçu Hortensius’u görevlendirmesine rağmen bu genç savcının özenle sunduğu açık delillere karşı mücadele edemedi. Verres Gü­ ney Galya’ya sürgüne gönderildi ve haksızca elde ettiği kazançları da yanında götürerek emekli oldu. Cicero ise duruşma sırasındaki bu konuşmaları In Verrem (“Verres’e Karşı”) adıyla yayınlatarak bir hatip olarak ününe ün kattı. Bu sırada Caesar da faaldi ve Pompeius ve Crassus’un en büyük destekçisiydi. Bu durum bekleniyordu, çünkü Caesar aristokratlar yerine populares''' saflarına katılmıştı. Tribunusplebisiti yetkilerinin 8

Lat. equites, rütbece senatörler sınıfının altında yer alan yönetici sınıf (ç.n.).

9 10

Suetonius, Caesar 5. Lat. halkın gözdeleri, tekili popularis. Senato’da aristokratlara muhalif olan bu hizip için metinde “Halkçılar” sözcüğü kullanılmıştır (g.g.n). 56

IULIUS CAESAR

geri getirilmesi konusunda konsüllere destek verdi. Caesar ayrıca, Lepidus’un MÖ 78’deki başarısız devrimine katılan herkes için ge­ nel af çıkarılmasına yönelik yasa tasarısını destekledi. Bu, siyasi çı­ karlarıyla ilgili olduğu kadar ailesinin şerefiyle de ilgiliydi; çünkü sürgünler arasında kayınbiraderi Lucius Cinna da vardı. Caesar’ın genel af tasarısına destek vermesi kendisini çağdaşlarından ayıran bir niteliğini gösteriyordu; Caesar Romalıların clementia (merha­ met) dediği bir niteliğe sahipti ve gelecekte ezelî düşmanlarıyla mü­ cadele ederken bu özelliğini belirgin bir şekilde ortaya koyacaktı.

Caesar MÖ 69’da quaestor seçilerek Cursus Honorum&aki ikinci aşa­ maya geçmiş oldu. Bu görevle Roma’da su kaynaklarının denetimi ve tahıl ithalinin yönetimi gibi can sıkıcı işler yürütmekle birlikte, propraetor olarak Hispania Ulterior11 valiliğine atanma konusunda avantajlı bir konum elde etti. Caesar quaestor seçilmesiyle Senato’da oy kullanma yetkisi de kazandı. Ispanya’ya gitmeden önce ailesinin en yaşlı kadın üyesi, Marius’un dulu sevgili halası Iulia’nın ölümüy­ le sarsıldı. Geleneklere göre Iulia gibi yaşlı ve saygıdeğer kadınların şerefine uygun bir cenaze konuşması yapılması uygundu. Iulia’nın kocası ve oğlu öldüğünden konuşmayı yapma görevi Caesar’a kaldı. Ancak Marius hâlâ yönetimdeki aristokrasi tarafından küçük gö­ rüldüğünden, yıldızı parlayan genç bir senatörün sade bir cenaze töreni düzenlemesi sağduyulu bir davranış olurdu. Oysa Caesar hiç beklenmedik ve son derece tehlikeli bir iş yaptı. Cenaze günü sabahı, Marius’un tasvirlerini taşıyan bir geçit töreniyle birlikte Forum’daki kürsüye ilerledi. Bu tasvirler genelde Roma’da evin atriunmnAz saklanır ve geleneksel olarak merhu­ mun şanlı akrabaları ve atalarını şereflendirmek amacıyla cenaze törenlerinde taşınırlardı. Sulla’nın yasaları Marius’un tasvirlerinin halka açık yerlerde sergilenmesini yasaklamıştı. Kalabalıktan bazı­ ları Caesar’ın yaptıklarından öfkeye kapıldı. Caesar ise Marius’un 11 Başkenti Cordoba olan eyalet, Uzak Ispanya (ç.n.). 57

PHILIP FREEMAN

ölümünden yaklaşık on yedi yıl geçtiğini ve resimlerinin nasıl bir etki yaratacağını hesaplamıştı. Yedi kez konsüllük yapmış eski ge­ neral Marius, artistokratlar tarafından hâlâ Senato’nun değerlerini yok eden, cani bir tiran olarak görülmekle birlikte, Roma’yı kuzeyin barbarlarından kurtaran Marius’un sıradan halkın kalbinde ayrı bir yeri vardı. Marius’un Roma’nın batakhanelerinden yetiştirerek lej­ yonlarında gururla hizmet vermelerini sağlayan eski gazileri, tasvir­ ler yanlarından geçerken ağlayıp neşeyle bağırdılar. Merhum Marius adeta dirilmişti ve bir kez daha Forum’a ilerliyordu. Bu cüretkâr hamleyle Caesar’ın halkçı harekete bağlılığı konusunda akıllarda hiçbir şüphe kalmadı. Caesar rormznın12 tepesine çıktı ve yüzünü aşağıda toplanan muazzam kalabalığa döndü. Halası Iulia için verdiği, ailesinin guru­ runu taşıyan heyecan verici söylevinde senatörlere ve sıradan halka kendisinin kim olduğunu da hatırlattı:

Halam Iulia’nın ailesi anne tarafından kralların soyandandır, baba tarafından ise tanrıların soyundan gelir. Annesinin ailesi Marci Reges, Romanın dördüncü kralı Ancus Marcius’un vârisidir. Klanımızın da mensup olduğu Iulia ailesi ise bizzat Tanrıça Venüs’ün soyundan gelir. Dolayısıyla ailem insanları yöneten kralların ve kralları yöneten tanrıların kutsallığına sahiptir.

Roma halkı bu gözü pek konuşmadan bağımsız olarak da Caesar’ı sevdi. Caesar, Subura’nın kenar mahallelerinde, onların içinde bü­ yümüştü. Kahramanları Marius’un yeğeniydi ve tüm dünyaya kral­ ların ve tanrıların soyundan geldiğini ilan etmiş, onların tarafında olacağını göstermişti. Caesar’ın muazzam yeteneklere sahip olduğu herkesin malumuydu; kemikleşmiş aristokratları alt edebilirse dev­ letin en tepesine yükselebileceği belliydi. Eğer bunu başarabilirse Roma’nın sıradan halkı kendi haklarını savunacak kuvvetli bir söz­ cüleri olacağını biliyorlardı. 12 Roma’da hatiplerin konuşma yaptıkları platform (ç.n.). 58

IULIUS CAESAR

Caesar halası Iulia toprağa verildikten kısa bir süre sonra yeni bir trajedi yaşadı. Genç eşi Cornelia aniden vefat etti. Babası ve Ma­ rius tarafından flamen Dialis seçildiğinden beri Cornelia’yla evliydi. Eşini o kadar çok sevmişti ki, birlikte olabilmeleri için Sulla’ya karşı çıkıp hayatını tehlikeye atmıştı. Cornelia’dan annesi öldüğünde he­ nüz dört yaşında olan kızı Iulia dünyaya gelmişti. Caesar yıkılmakla birlikte kariyerinin Roma’dan ayrılarak Ispanya’da quaestor olarak görev yapmasına bağlı olduğunu biliyordu. Büyük olasılıkla genç Iulia’yı, onun yaşamında önemli bir yer tutan ve Caesar’ın yoklu­ ğunda onu terbiyeli genç bir Romalı kadın gibi yetiştirecek annesi

Aurelia’nın sorumluluğuna verdi. Ancak Cornelia’nın bedeninin al­ tındaki odun yığınım ateşe vermeden ve küllerini aile mezarlığına dökmeden önce onu onurlandırmak için yapması gereken son bir şey daha vardı. Caesar bir kez daha Forum’daki rostraya. çıktı ve daha önce gö­

rülmemiş bir şey yaparak bir anma konuşması yaptı. Bu kez ortada taşınan tasvirler veya görkemli bir tören değil, yalnızca ona olan sevgi­

sinden bahseden kalbi kırık ve yaslı bir baba vardı. Erkekler ve yaşlı ka­ dınlar için anma konuşmaları yapılması yaygındı ancak daha önce hiç kimse genç bir kadın için bir söylev vermemişti. Caesar’ın söyledikleri günümüze ulaşmamakla birlikte o sabahki konuşması Forum’da topla­ nan kalabalığı etkiledi. Belki de sözleri, Mısır’daki bir Romalının vefat eden eşinin mezar taşma yazdıkları kadar dokunaklıydı: SENİNLE BAĞLILIK, ERDEM, SADELİK VE AŞKTA YARIŞTIM AMA DAİMA KAYBETTİM. HERKESİN AYNI KADERİ YAŞAMASINI DİLERİM.

Caesar’ın halası Iulia için yaptığı konuşmayı duyanlar, onun güve­ nine ve mağrurluğuna şaştılar ancak eşi için dile getirdiği yumuşak sözler onun zarafetini ve duygusallığını ortaya koydu.

59

PHILIP FREEMAN

Caesar nihayet Atlantik kıyısındaki Roma eyaleti Hispania Ulterior’a hareket etti. Vali Vetus’un emrinde quae$tor olarak görev yapa­ caktı. Caesar’a, batıdaki deniz ve doğudaki dağlar arasına sıkışmış bu huzursuz topraklarda, yerli topluluklar arasında dolaşmak, onla­ rın davalarına hüküm vermek ve anlaşmazlıklarını çözmek gibi zor bir görev verildi. Caesar bir kasabaya vardığında vergi ödemeleri, mülkiyet anlaşmazlıkları ve binlerce başka sorun için adalet isteyen davacılarla görüşüyordu. Bu iş çok sıkıcı olsa da Caesar’a, yerli halka kendini Roma’yla olan anlaşmazlıklarında adilce davranan biri ola­ rak tanıtma fırsatı verdi. Uygar dünyanın eşiğinde de olsa, Roma­ lı bir siyasetçi için yerli halkla dostane ilişkiler kurması faydalıydı. Hispania Ulterior’da harcadığı zaman ve sarf ettiği çabalar gelecekte çok işine yarayacaktı. Caesar bir gün Ispanya’nın güney kıyısında yer alan antik Feni­ ke kenti Gades’teki (bugünkü Cadiz) şikâyetleri dinliyordu. Yakın­ daki Cotinussa Adası’na geçerek Hercules13 Tapınağı’nı ziyaret etti. Orada batıya doğru, adeta sonsuza dek uzanan Atlantik’e baktı. Yu­ nanlara, Kartacalılara, Fenikelilere olduğu gibi Romalılara göre de burası gerçekten dünyanın sonuydu. Ancak antik dünyadaki tüm eğitimli kişiler gibi Caesar da dünyanın küre şeklinde olduğunu ve eğer batıya doğru durmadan yelken açarsa neticede masallar diyarı Seres’e (Çin’e) varacağını biliyordu. Caesar, Hercules Tapınağı’na girince iki yüzyıl önce henüz otuzlu yaşlarındayken ölen Büyük İs­ kender’in heykelini gördü. Kendisi de aşağı yukarı aynı yaşlardaydı ve İskender Yunanistan’dan Hindistan’a dek tüm ülkeleri fethetmişken kendisinin kayda değer bir başarısı olmadığından yakındı. Çare­ sizlik içinde tapınaktan ayrıldı. Ertesi akşam rüyasında Oedipus gibi kendi annesiyle cinsel ilişkiye girdiğini görünce daha da derinden sarsıldı. Genelde batıl inançları olmayan Caesar yerli bir müneccim buldu. Müneccim bu rahatsızlık verici rüyayı büyük bir ışık olarak yorumladı. Annesinin aslında dünyanın kendisi olduğunu ve onun da bir gün Büyük İskender gibi dünyaya hükmedeceğini söyledi. 13 Yunan mitolojisinde Herakles. Bugün Cebelitarık adı verilen ve Akdeniz’i At­

lantik’e bağlayan boğaza “Herakles Sütunları” adı verilirdi (ç.n.).

60

IULIUS CAESAR

Caesar’in quaestoA\ı\i süresini tamamlamadan Ispanya’dan ayrı­ larak Kuzey İtalya yoluyla Roma’ya dönmesinin nedeni içindeki bu durmak bilmeyen hırs olabilir. Keklerin dört yüzyıl önce yerleştiği zengin Po Vadisi’ne ulaştı. Burada birkaç Roma kolonisi vardı. Yirmi yıl önce Po’nun güneyindeki tüm kentlere ve topraklara Roma yurt­ taşlığı verilmişti ancak nehrin kuzeyindeki koloniler istisnaydı. Po ve Alpler arasında kalan Cisalpina Galya kolonisinin çalışkan sakinleri Romalı kabul edilmiyorlardı. Bu durum bir önceki nesle ait İtalya Savaşları sırasında olduğu gibi dargınlık ve potansiyel ayaklanma belirtileri içeriyordu. Elbette bunu bilen Caesar, Po’nun kuzeyindeki huzursuz İtalyanların desteğini kazanarak kariyerinde bir adım daha ilerlemek istedi. Bölgede seyahat ederek arkadaşlar edindi. Mutsuz kasabalıları ve kentlileri gönülden dinledi. Büyük olasılıkla Verona’da o zamanlar bir delikanlı olan geleceğin şairi Catullus’la tanıştı. Eğer Caesar Mantua yakınlarına dek gittiyse (ki büyük olasılıkla gitti), çiftliklerinden kasabaya giden bir aile ve bebeğine de denk gelmiş olabilir. Bu bebek bir gün Roma şairlerinin en büyüğü olan ve Vergilius olarak tanınacak Publius Vergilius Maro’ydu. Bütün bu temaslarına rağmen Caesar’ın gerçekten bir ayaklan­ ma çıkarmak istediği düşünülemez. Lejyonların yerleşimciler üzeri­ ne gönderilmesine neden olacak bir ayaklanma, onun uzun vadeli hedeflerine uygun olmayacaktı. Ancak Kuzey İtalya’daki Keklerin ve Romalıların koruyucusu olmayı başardı. Bu hamle on yıl sonra Galya’daki savaşı için bölgeden binlerce asker toplanmasında ve da­ ha sonraki devriminde ona çok faydalı olacaktı.

Caesar MÖ 67’de Roma’ya döndü ve başkentin sosyal ve siyasi yaşa­ mına dört elle sarıldı. Caesar’ın konumuna sahip bir erkeğin bekâr kalması alışılmadık bir durum olduğundan Pompeia adlı genç bir kadınla evlendi. Pompeia, Caesar adına dikkat çekici bir seçimdi; çünkü Sulla’nın torunu olan yeni eşinin ailesinin aristokrasi ile ya­ kın bağları vardı. Caesar kararlı bir halkçı olmakla birlikte siyasi 61

PHILIP FREEMAN

muhalefete mensup bir aileyle evlilik bağı kurarak belki de birden fazla seçeneğe yatırım yapıyordu. Ya da belki de Pompeia’ya âşıktı; onu öldürmeye çalışan ve mirasını yok etmek için uğraştığı adamın torunuyla evlenmenin harika bir ironi olduğunu düşünmüştü. Caesar aynı yıl Via Appia’nın curatorlıığu14 görevi için gö­ nüllü oldu. En meşhur ve en önemli Roma yolu olan Via Appia; Roma’dan Napoli yakınlarındaki Capua’ya, oradan da İtalya’nın doğusundan Adriyatik Denizi’ndeki Brundisium Limanı’na uza­ nan yaklaşık 360 km’lik bir yoldu. Roma ve Campania’nın zengin toprakları arasında önemli bir bağlantı olan bu yol, aynı zamanda doğudaki topraklara erişim sağlayan başlıca güzergâhtı. Bir ordu Yunanistan’a, Asia’ya veya Mısır’a giderken veya buralardan ge­ ri dönerken mutlaka Brundisium’dan geçerdi. Via Appia da tüm Roma yolları gibi hem bir mühendislik hem de bir propaganda harikasıydı. Yolların inşası önce temelleri kaya olan toprağın ka­ zılmasıyla başladı; daha sonra suyun tahliyesi için boşluklara ça­ kıllar yerleştirildi ve son olarak üzerinden tüccarların ve orduların ilerleyeceği, adeta yok edilemez sayılan iri kaldırım taşları döşen­ di. Akdeniz çevresindeki ülkelerde bulunan çamurlu patikaların aksine Roma yolları dayanıklıydı ve genelde coğrafyanın azizli­ ğine uğramazdı. Romalılar, aşılması olanaksız dağlar ve geçilmez bataklıklarla karşılaşmadıkları takdirde yollarını ok gibi dümdüz inşa ederlerdi. Aslında yollar, dünyaya meydan okuyan taştan bir mesajdı: Romalılar boyun eğmez. İki bin yıl sonra bile Via Appia ve İskoçya’dan Suriye’ye dek uzanan imparatorluğun dört bir yanın­ daki diğer Roma yolları hâlâ ayaktadır. Caesar’ın bu en önemli Roma yolunda curator olarak görevi ona mühendislik ve inşaat alanında değerli deneyimler sağladı. Aynı za­ manda Güney İtalya’daki çok sayıda önemli toplulukla yakından çalışmasına ve onlarla bağlar kurmasına neden oldu. Caesar ödünç aldığı ciddi miktarda parayı yol üstündeki kasabaların ulaşım ihti­ yaçları için harcadı. 14 Roma’da ulaşım, sulama, inşaat vb. gibi bazı kamu hizmetlerinin denetimin­

den sorumlu görevli (ç.n.). 62

IULIUS CAESAR

O yıl Via Appia’yı denetlemesi Caesar’ı Roma siyasetine ka­ tılmaktan alıkoymadı. Romalıların Akdeniz’de korsanlığın önlen­ mesine yönelik sayısız başarısız girişimi neticede yaygın bir kıtlığa, adam kaçırmaların artmasına ve deniz ticaretinin azalmasına neden olmuştu. Roma halkı Senato’nun korsanlığı ortadan kaldıramaması nedeniyle kızgındı. Böylece tribunusplebis tüm korsanları tamamen ortadan kaldırmak üzere bir kişiye sıra dışı yetkiler verilmesini içe­ ren bir yasa teklifi sundu. Bu tasarıdaki yetkiler baş döndürücüydü; Akdeniz’in tamamı ve kıyıdan seksen kilometre içlere dek kesin bir kontrolü içeriyordu. Yetkilerin tanınacağı kişiye, planını uygulama­ sında yardımcı olmak üzere on beş senatörü seçme hakkı tanınıyor­ du. Ayrıca yetkili kişiye eldeki gemilerin en iyi iki yüzü verilecek ve hâzineden sınırsız bir ödenek tanınacaktı. Yasa tasarısında herhangi bir kişinin ismi geçmemekle birlikte tasarının arkasındaki kişinin Pompeius olduğu herkesin malumuydu. Pompeius korsanlara karşı yapılacak savaşın liderliğini üstlen­ mek istiyordu. Roma halkı tekliften heyecan duydu ancak Senato korkuya kapıldı. Tasarıda teklif edilen yetkilerin verileceği kişi, fii­ len muazzam Roma topraklarının kralı olacaktı. Hırslı bir adamın denizlerin ve kıyıların hâkimiyetinden, ülkenin tüm topraklarına hükmeder hale gelmesi son derece kolay bir adım olacaktı. Sena­ todaki en katı halkçılar bile Pompeius’a bu derece güç verilmesi fikrine karşı çıktılar ama tek istisna Caesar’dı. Senatörler arasında teklifi yalnızca Caesar savundu. Belki de korsanlar tarafından ka­ çırılmasının bunda etkisi vardı ancak büyük ölçüde siyasi hesapları nedeniyle teklife destek vermişti. Caesar bu tasarının başarısız olaca­ ğını ve Senato’nun kıdemsiz bir üyesi olarak sesini fazla duyuramayacağım biliyordu ancak teklife tek başına destek vererek Pompeius ve Roma halkının gelecekte onu desteklemesini sağlayacaktı. Diğer senatörler tasarıya şiddetle karşı çıktı ve Pompeius’u uya­ rarak Romulus gibi bir kral olmak istiyorsa, kentin kurucusu gibi yaşamının vahşetle biteceğini söylediler. Senato teklif edilen yetki­ leri kararlılıkla reddetti ancak tasarı doğrudan halk meclisine taşın­ dı. Daha sonra tribunuslaıdan biri tasarıyı veto etti ancak halkın 63

PHILIP FREEMAN

bağırarak (öyle ki Forum’un üstünde uçan bir kuzgun gürültüden yere düşmüştü) tepki vermesi üzerine vetosunu geri çekti. Böyle­ ce Pompeius istediğinden de fazlasını elde etti. Kendisine beş yüz gemi, yardımcı olarak yirmi dört senatör ve yüz binden fazla as­ ker verildi. Pompeius zayıf bir siyasi liderdi ancak savaş sırasında kendini bulurdu. Akdeniz’i on üç bölgeye ayırdı ve denizi baştan sona kasıp kavurdu. Kırk günde Akdeniz’i korsanlardan temizledi. Ticaret mallarıyla dolup taşan gemileriyle Roma’ya döndü ve halk tarafından gerçek bir kahraman gibi karşılandı. Yıllardır kararlı bir hareket gösteremeyen ve korsanları ortadan kaldırmayı başarama­ yan Senato elbette öfkeliydi.

S Pompeius’un korsanlara karşı başarısı onu daha büyük zaferler pe­ şinde koşmaya itti. MÖ 66’da bir tribunusplebis, şüphesiz kendisine verilen emirler doğrultusunda hareket ederek Pompeius’a Doğu Ak­ deniz’de neredeyse sınırsız bir yetki tanıyan bir yasa teklifi sundu.15 Roma, Asia Minör ve Suriye’nin tehditkâr veya istikrarsız yönetim­ lerinin ortaya çıkardığı sorunlara uzun süredir dikkatle eğilmemiş; yalnızca Senato ve şövalyelerin bölgeden olabildiğince fazla kâr et­ mesi göz önüne alınmıştı. Ancak Mithridates, Asia Minor’da bir kez daha sorun çıkarmıştı. Yakındoğu’daki devletler bitmek tükenmez bir çekişme içindeydi. Roma nihayet doğu ülkelerinde kalıcı bir ba­ rışı dayatmaya hazırdı. Senato’daki aristokratlar, Pompeius’a tanınan bu yeni ve geniş yetkilere kararlılıkla karşı koydular ancak halkın iradesi ve özellikle doğuda istikrarın ticareti geliştireceğini bilen şövalyeler karşısında gölgede kaldılar. Caesar bir kez daha teklifi destekledi. Cicero da aynısını yaptı. Pompeius istediklerini kolayca elde edip Mithridates’e karşı büyük ölçüde başarılı olan eski konsül Lucullus’un yerine komutayı devraldı. Asia Minor’daki işleri konusunda ise tatmin edi­ ci bir sonuç elde edemedi. Bununla birlikte Pompeius, Lucullus’un 15 Plutarkhos, Pompeius 30; Dio Cassius 36.43.

64

IULIUS CAESAR

ardında bıraktığı karışıklığı temizlemekten çok daha fazlasını arzu ediyordu. Mithridates’e karşı kıtalarına önderlik ederek, bu hilekâr ve yaşlı kralı Armenia sınırında çevirerek tüm ordusunu yok etti. Mithridates yanındaki birkaç adamıyla Kırım’a kaçtı. Söylenenlere göre İtalya’ya yürüyecek muazzam bir kuvvet topluyordu ancak gör­ kemli planları oğlu Pharnakes’in ayaklanmasıyla yarıda kesildi. Ka­ radeniz’in kıyısındaki bir kalede kapana kısılan Roma’nın Asya’daki bu son büyük düşmanı kendi canına kıydı. Bu sırada Pompeius, Armenia’ya ve Kafkasya’ya girdi ve dağ kabilelerini fethetti. Belki de Uzakdoğu’ya yeni ticaret yolları bul­ mayı umuyordu. Daha sonra güneye yöneldi. Suriye’deki Seleukos İmparatorluğu’nun kalıntıları ve gül renkli başkentleri Petra’dan Ye­ men ve Güney Arabistan’a uzanan kârlı baharat yollarını denetleyen zengin Nebati Arap Krallığı üzerine yürüdü. Iudea’daki (Yahudiye) düşman Makabiler, Pompeius’u Petra’ya varmadan önce rahatsız ettiler.16 Bunun üzerine Kudüs’e yöneldi. Roma uzun süredir Suri­ ye’ye karşı bölgede Iudea’nın bağımsızlığını destekliyordu. Ancak iki kardeş olan Hyrcanus ve Aristobulos arasındaki anlaşmazlık, Yahudi devletini iç savaşa sürükledi. Her iki kardeş de Pompeius’a başvur­ du. Pompeius ise daha zayıf olan ve daha kolay kontrol edebileceği Hyrcanus’u desteklemeye karar verdi. Aristobulus gönülsüzce tes­ lim oldu ancak işlerine karıştığı için Roma’ya tepki gösteren Yahu­ di partizanlar Haremü’ş-Şerif’i ele geçirdi ve üzerlerine gönderilen lejyonlara üç ay boyunca direndiler. Pompeius nihayet Yahudilerin kutsal saydığı Şebt Günü’nde bu kutsal tepeye saldırdı ve asi rahip­ leri kendi sunaklarında katletti. Romalı general tapmağa girdi, tapı­ nağın merkezinde bulunan ve yasak sayılan Kutsalların Kutsalı’na17 ilerledi ama Yahudilerin hâzinelerine dokunmadı. Pompeius sonraki üç yıl boyunca yeni topraklar fethetti ve tüm Yakındoğu’nun haritasını baştan sona yeniden çizdi. Bunu yaparken de zahmetli ve çoğu zaman faydasız gördüğü Senato’nun onayını alma sürecine tenezzül etmedi. Armenia Kralı Tigranes’e, 16 17

Iosephus, Yahudilerin Tarihi 14.1-5. İbranilere göre Tanrı’nın yaşadığı kutsal mekân (ç.n.). 65

PHILIP FREEMAN

Mezopotamya’daki kudretli Parth İmparatorluğu’na karşı tampon bölge oluşturmak üzere krallığının kontrolü verildi. Eski Seleukos Devleti parçalandı ve Suriye, Roma eyaleti oldu. Yahudi krallığı sözde bağımsız olarak bırakıldı ancak bu krallık Kudüs, Celile ve çevresindeki birkaç bölgeden ibaret kaldı. Pompeius hâzineye çok az bir masraf çıkararak Akdeniz’de yüzyıllar sonra ilk kez barışı sağladı ve hem Roma hem de kendisi için muazzam bir servet elde etti. Ca­ esar, Pompeius’un yaptıklarından ders çıkarmayı ihmal etmedi. Se­ nato’nun müdahalesi olmaksızın becerikli bir generalin muhteşem işler başararak ve kendisini çok zengin etmesine ek olarak, Roma’da­ ki konumunu ve tarihteki yerini garanti altına alabileceğini gördü. :'h:

Pompeius doğudayken Caesar da hareketsiz kalmadı. Bir patricus olarak hiçbir zaman tribunus plebis olamazdı. Böylece Cursus Honorum için başka bir yol seçerek MÖ 65 yılında aedilis seçildi.18 Aedilis\e.t Roma curatoAan olarak bir yıllığına görev yapar, sokakların tamiri ve tapınakların idaresinden kentsel suçlara dek pek çok konu­ da görev alırlardı. Bu görev hırslı siyasetçiler için cazip bir makamdı, çünkü aynı zamanda halka açık festivalleri de düzenleyebiliyorlardı. İki aedilis Nisan ayında büyük ana tanrıça Kybele şerefine yapılan bir haftalık kutlama ile Eylül’de Iupiter için yapılan on beş günlük kutla­ maları düzenlerlerdi. Bir aedilis sıradan halkı etkilemeyi ve gelecekte seçimlerde avantaj sağlamayı umduğu için devletten aldığı paraya ek olarak kendi cebinden de önemli miktarda harcama yapardı. Caesar borç parayla da olsa herkesin yaptığından fazlasını yaptı. Tüm Forum’u ve yakındaki Collis Capitolinus’\ı19 süsledi, halka açık ziyafetler verdi. Vahşi hayvan gösterileri düzenledi ve tüm Roma halkı için birçok gösteri sahneledi. Caesar’ın meslektaşlarından biri, gelecekte Caesar’ın baş belası olacak sadık optimas Marcus Bibulus’tu. Bibulus daha sonra aedilis olarak başardığı her şeyin, tüm 18 19

Suetonius, Caesar 10; Plutarkhos, Caesar 5-6; Dio Cassius, 37.8. Capitolinus Tepesi (ç.n.).

66

IULIUS CAESAR

işleri kendisi yapmış gibi gösteren Caesar’ın gölgesinde kaldığından yakınacaktı. Caesar düzenlenmesi gereken iki festivale ek olarak babası şe­ refine yaptırdığı ve görülmemiş bir görkeme sahne olan gladyatör dövüşleriyle Bibulus’u iyice gölgede bıraktı. Caesar gösteriler için en az üç yüz yirmi çift üst düzey gladyatör getirdi. Bazı Romalılar yakın zamanda gerçekleşen Spartacus ayaklanması nedeniyle hâlâ kaygılıydı ancak Caesar her zaman olduğu gibi olayları kontrol al­ tında tutmasını bildi. Bununla birlikte Caesar, yoksulluğun pençesindeki Subura’da uzun süredir sahip olamadığı bazı zevklere eğilim gösterdi.20 Güzel sanatlara ilgi duydu. Pahalı ve zarif mücevherler, heykeller ve tab­ lolar topladı. Mükemmeliyetçiliği ve aşırılığı nedeniyle Roma kır­ salında, Nemi Gölü yakınlarında pahalı bir kır evi yaptırdı ancak kendi standartlarına uymadığı için daha sonra bu evi yıktırdı. Caesar’ın aldığı borçlar hem aediliKk. görevini hem de özel yaşamını kötü etkilemeye başladı. Caesar o yıl aedilis\s\s görevindeyken bir gecede halk tarafından çok sevilir hale geldi. Dört yıl önce halası Iulia’nın cenaze töreni sı­ rasında Marius’un tasvirleri sokaklarda taşınmış ve Senatodaki aris­ tokratlar çileden çıkmıştı. Şimdi ise Marius’un daha zarif tasvirlerini yaptırdı ve Sulla tarafından yasaklanmasına rağmen Marius’un Cer­ menlere karşı kazandığı zaferin parlak ganimetlerini topladı.21 Caesar, taraftarlarıyla birlikte karanlıktan yararlanarak tüm bu yasak eşyaları gizlice Collis Capitolinus’a taşıdı ve henüz tamamlanmamış Iupiter Tapınağı’nın dışına yığdı. Ertesi sabah güneş doğduğunda tüm Roma, Forum’un üzerinde ışıldayan Marius’un ganimetlerini gördü. Haber kentte yayıldı ve Collis Capitolinus’ta toplanan kalabalık hem bu par­ lak gösteriyi hem de Caesar’ın cesaretini hayranlıkla izledi. Aristok­ ratlar dehşete düştü ve Caesar’ın yasak eşyaları halka sergileyerek kendisini hukuktan üstün gördüğünü haykırdılar. Ancak Marius’u seven halk gözyaşı döküyor ve yeğeni lehine neşeyle bağrışıyordu. 20 21

Suetonius, Caesar 46-48. Plutarkhos, Caesar 6; Suetonius, Caesar 11.

67

PHILIP FREEMAN

Halkın tezahüratı ve alkışları Roma’nın her yerinden duyuluyordu. Senato acilen toplandı. Caesar da toplantıya katıldı. Bu yeni yetme aedilis, aristokratların lideri Lutatius Catulus tarafından kınandı: “Bu Caesar yalnızca gizlice Cumhuriyet’in altını oymakla kalmıyor, aynı zamanda savaş aletleriyle devlete açıkça saldırıyor.”22 Caesar yanıt vermek üzere ayağa kalktı ve sakin bir biçimde Senato’ya niyetinin hiçbir tehdit içermediğini açıkladı. Bu konuşma bugün kayıp olmakla birlikte usta bir söylev olduğu kesindir, çünkü ona düşman olan Senato ve hatta aristokratlar bile Caesar’ın soylu niyetleri konusunda ikna oldular. Caesar’ın Forum’daki taraftarları bu olaylar nedeniyle heyecana kapıldı ve ona Senato’nun muha­ lefetine boyun eğmemesini söylediler. Otuz beş yaşındaki Caesar yalnızca bir aedilis olmasına rağmen, halkçılar onun Romanın en önemli kişisi olacağını görmeye başladı. Bununla birlikte bazı antik kaynaklara göre aristokrasi Cae­ sar’dan korkmakta haklıydı. Biyografi yazarı Suetonius bir komp­ lodan bahseder.23 Caesar’ın aedilis olarak görev yaptığı dönemde Senato’nun egemenliğine kanlı bir biçimde son vereceği sözünü ver­ diğini yazar. Suetonius, MÖ 65’te seçilen konsüller Lucius Autronius ve Publius Sulla’nın yolsuzluk suçlamaları nedeniyle görevlerine başlamadan azledildiklerini kaydeder. Yerlerine konsül olarak görev yapmak üzere Lucius Torquatus ve Caesar’ın kuzeni Lucius Cotta seçildi. Suetonius’a göre Autronius ve Sulla, intikam almak için Torquatus ve Cotta’yı öldürmeye kararlıydılar. Ardından iktidarı milyoner Marcus Crassus’a devredecekler; diktatör olacak Crassus, hükümeti yeniden örgütledikten sonra iktidarı güya Autronius ve Süha’ya geri verecekti. Crassus’un başyaveri ise Caesar’dan başkası değildi. Suetonius, Crassus’un son dakikada sinirlerine hâkim ola­ maması ve katliama başlama işareti olan Caesar’ın togasım çıkarma­ masıyla komplonun başarısız olduğunu yazar. Ancak Caesar’ın gerçekleşmeyen bu komploya dâhil olmadığı­ nı düşünmek için çok sayıda neden vardır. Birincisi; Suetonius, bu 22 23

Plutarkhos, Caesar 6. Suetonius, Caesar 11; Sallustius, Catilina 18. Bkz. Gelzer, 38-40.

68

IULIUS CAESAR

bilginin kaynağı olarak Caesar karşıtı tarihçi Tanusius Geminus’u ve (iaesar’ın rakibi ve meslektaşı Aedilis Marcus Bibulus’u verir. İkincisi; son yıllarında Caesar’ı karalamak için hiçbir fırsatı kaçırmayan Ci­ cero, hiçbir zaman Caesar’ın komploya karıştığını ileri sürmemiştir. Uçüncüsü; Caesar cesur eylemlere girişirdi ancak kendi kuzeninin öl­ dürülmesini de içeren, beceriksizce planlanmış böyle bir plana katıl­ ması olası değildir. Caesar bir gün Senatoya başkaldıracak ve Roma’yı iç savaşa sürükleyecekti ancak onun kanlı ayaklanmaları ve komplo teorilerini sevmediğini biliyoruz. Caesar yıllar boyunca başarılarını kanıtlamış askerî bir lider ve sağduyulu halkçı bir siyasetçi olarak iti­ barını adım adım ve dikkatle inşa etti. Meslek yaşamının ileriki yıl­ larında düşmanları doğal olarak onu en baştan beri devrimci planlar yapmakla suçlayacaklardı ancak Caesar şiddet içeren bir darbeyi des­ tekleyerek kariyerini gereksiz yere tehlikeye sokacak biri değildi. O dönemde hem Crassus’un hem de Caesar’ın iktidarını güç­ lendirmesine yönelik çok daha inandırıcı bir plan Mısır krallığıyla ilgiliydi.24 Crassus, Spartacus’a karşı kazandığı zaferin meyvelerini toplayan Pompeius’a kin besliyordu. İkisi barış yapmalarına ve MÖ 70’te konsül olarak beraberce iyi bir biçimde çalışmalarına rağmen Crassus; Akdeniz’i korsanlardan temizlediği, Mithridates’i yenilgi­ ye uğrattığı ve Yakındoğu’yu fethettiği için Roma halkı tarafından sevilen Pompeius’u eli kolu bağlı bir şekilde seyrediyordu. Crassus muazzam zenginliğine rağmen Senato ve sıradan halkın gözünde Pompeius’la rekabet edebilmesi için Roma’ya muhteşem bir hediye sunması gerektiğini fark etti. Doğu Akdeniz’de Pompeius’un elini sürmediği bir krallık olan Mısır’da kendisi için altın bir fırsat ol­ duğunu gördü. Roma uzun süredir Mısır’ın iç işlerine karışıyordu ancak Nil diyarı hâlâ bağımsızdı ve son derece zengindi. MÖ 1. yüzyılda Mısır’da, daha önceki çağların kudretli uygar­ lığından pek eser kalmamıştı. MÖ 3. binyılda ilk hanedanlar pira­ mitleri ve Sfenks’i inşa etmişlerdi. MÖ 2. binyılda ise II. Ramses ve Tutankhamon gibi kralların yönetimindeki Mısır imparatorlu­ ğu’nun sınırları Euphrates’ten (Fırat) Nubia’ya (Libya) uzanıyordu. 24

Suetonius, Caesar 11; Plutarkhos, Crassus 13.

69

PHILIP FREEMAN

Bununla birlikte sonraki yüzyıllarda içteki gerileme ve yabancıların yönetimi Mısır’ı zayıf düşürdü. MÖ 4. yüzyılda ülke Büyük İsken­ der tarafından ele geçirildi. İskender’in ölümünden sonra generali Ptolemaios, Nil Vadisi’ni ele geçirdi ve hepsi de “Ptolemaios” adı­ nı taşıyan ve Mısır’ın Akdeniz kıyısında bulunan kozmopolit ken­ ti İskenderiye’den ülkeyi yöneten bir Yunan hanedanı kurdu. MÖ

80’de XI. Ptolemaios öldü ve ülkesini Roma’ya bıraktı. Ancak Se­ nato Mısır’ın ilhakı konusunda hiçbir zaman bir karara varamadı. O tarihten itibaren Mısırlılar muğlak bir şekilde bağımsızlıklarını korudular. İskenderiyeliler yeni kralları XII. Ptolemaios’un (lakabı Auletes, “flütçü”) Roma’ya gereğinden fazla dostane davranmasın­ dan hiç hoşlanmadılar.

Crassus Roma’ya Mısır’ı bir Roma eyaleti yapacağını beyan etti. Bu makul bir teklifti, çünkü Roma’nın XI. Ptolemaios’un mirası ne­ deniyle Mısır üzerinde yasal bir hakkı vardı ve Mısır’ın ilhakı hâzineye ciddi miktarda para akışı anlamına gelecekti. Crassus ülkenin ele ge­ çirilmesine ilişkin ayrıntılarla ilgilenmek üzere Caesar’ı Mısır’a gön­ dermeye karar verdi; Caesar da bu planı yürekten destekledi. Bu yetki hem Caesar’ın Roma’daki popülerliğini muazzam bir şekilde artıracak hem de tüm borçlarını kapatmasını sağlayacaktı. Ancak Senato, Pom­ peius’u da sevmemesine rağmen, Crassus’un Mısır’ı kontrol etmesi­ nin onu çok kuvvetli kılacağına karar verdi. Aristokrasi ise Caesar’ın Roma’da nüfuzunu artıracak herhangi bir harekete karşı çıkıyordu. fa:

MO 64 te Pompeius hâlâ Doğu Akdeniz’deyken ve Crassus Roma’da paralarını sayarken, Caesar Roma’nın iktidar merdivenini tırman­ mak için bir sonraki hamlesini sessizce planlıyordu. Ancak Roma’da Caesar’dan beş yaş küçük olan ve quaestor seçilmiş Marcus Porcius Cato o günlerin tadını çıkarıyordu. Caesar MÖ 69’daki quaestor görevini Ispanya’da geçirmişti, oysa Cato’nun görevi Roma hâzine­ sini idare etmekti.25 Daha önceki quaestor\a.r bu görevi gevşek bir 25

Plutarkhos, Genç Cato 16-18.

70

IULIUS CAESAR

denetçi olarak tamamlamışlardı. Uzman memurların günlük kâğıt işlerini ve gelir-gider hesabındaki sıkıcı çalışmaları yapmalarından memnundular. Arada üstünkörü bir teftiş veya hazine sorumlusuy­ la sohbet etmek amacıyla hâzineye uğruyorlardı. Ancak Cato alışı­ lagelmiş bir quaestor değildi. Son derece disiplinliydi ve görevine bağlıydı. Aynı zamanda Stoacı felsefeye gönül vermişti. Seçiminden sonra haftalar boyunca hazine idaresinin en ince ayrıntılarını dik­ katlice inceledi. Cato görevinin başlamasıyla birlikte hâzineye geldiğinde me­ murlar ve bürokratlar, makama pek ilgisi olmayan, daha önce olduğu gibi kendilerini yalnız bırakarak sıkıcı işlerini yürütmelerini ve dev­ let hâzinesini istedikleri şekilde zimmetine geçirmelerini sağlayacak başka bir genç Romalı siyasetçiyi bekliyorlardı. Ancak Cato hâzine­ nin kapılarına şiddetli bir fırtına gibi girdi. Yolsuzluğa derhal son verdi. Uygun olmayan prosedürler ve baştan savma tutulan kayıtlar nedeniyle memurları acımasızca fırçaladı. Cato’nun quaestoAuğu. hâzinedeki savsak memurlar için bir kâbus gibiydi. Meslektaşlarının acımasızlığını frenlemeleri için diğer quaestoAnr^ başvurdular ancak hiçbiri Cato’nun erdemli öfkesine karşı koyamadı. Yeni quaestor pek çok Romalı soylunun devlete borçlu oldu­ ğunu ve her nasılsa bu borçları ödemeyi unuttuklarını öğrendiğin­ de, misyonunu hazine binasının duvarlarının dışına taşıdı. Siyasi konumlarına bakmaksızın soyluların tamamını itham etti. Hatta yirmi yıl önceki kayıtları bularak, Sulla’nın yasal haklarından mah­ rum ettiği kişilerin parasına el koyanları da cinayetle suçladı. Bu davalara bakan mahkemeler sanıklarla dolup taştığından, aralarında Caesar’ın da bulunduğu eski aedilis\ç.t arasından ifadeleri dinlemek üzere özel yargıçlar atandı.26 Senato’nun saygıdeğer üyeleri Sulla’nın eski cellatlarının kanlı paralarıyla rahat bir emeklilik hayatı sürme­ lerini istememelerine karşın, hiçbiri Cato’dan önce onları suçlamaya cüret edememişti. Bu uzun ve acı dolu duruşma yılları boyunca geç­ mişin hayaletleri defedildi. Cato’yu sevmek için bir nedeni olmayan Caesar bile, quaestorun bu kararlı eylemlerine onay verdi. 26

Suetonius, Caesar 11.

71

KOMPLO

Catilina; Roma yasalarını ihmal etmeyi, hükümeti devirmeyi ve her yeri kargaşaya sürüklemeyi tasarladı.1

-Plutarkhos

rtesi yıl Caesar’ın yeğeni Atia’nın, gelecekte Augustus adını ala­ cak imparator Octavius’u doğurduğu haberi geldi ancak MÖ 63 yılı, aile dışında gerçekleşen olaylarla Caesar’ın siyasi kariyerinin ba­ şındaki en çalkantılı ve geleceğe yön veren dönem oldu. Caesar on yıl boyunca Roma devletinin dinî işlerini denetleyen bir rahip olarak görev yaptı ancak sayıları bir düzine veya daha fazla olan rahiplerden yalnızca biriydi. Rahiplerin başında; Roma’nın en önemli rahibi olan, rahipleri idare eden, Vesta Bakirelerini denedeyen ve dinî yaşamı düzenleyen bağlayıcı kararnameler çıkaran pontifex maximus (başra­ hip) vardı. Pontifex maximus ayrıca Senatoya karşı rahiplerin sözcü­ sü olarak görev yapardı. Domus Publica adı verilen resmî bir devlet binasında yaşardı ve Forumda bulunan Regia’da bürosu vardı. Vesta Tapınağı’nın karşısında yer alan bu antik binada pontifex maximusu.n arşivleri ve antik döneme ait çok sayıda kutsal eşya vardı. MÖ 63 başında pontifex maximus, Sulla’nın başlıca destekçile­ rinden saygıdeğer ve yaşlı bir beyefendi olan Quintus Metellus Pius’tu. O yıl Metellus ölünce, köklü gelenekler uyarınca bu makama, kusursuz bir itibara sahip kıdemli bir devlet adamının getirilmesi bekleniyordu. Görev için iki aday vardı: Quintus Lutatius Catullus ve Publis Servilius Isauricus. Her ikisi de sözü edilen tanıma harfiyen

E

1

Plutarkhos, Caesar!.

IULIUS CAESAR

uyuyordu. Caesar iki adamı da iyi tanıyordu. İki yıl önce Marius’un ganimetlerini Collis Capitolinus’z. taşıdığında Catullus onu kınamış­ tı. Isauricus ise Asia Minor’da görev yapmış bir komutandı. Caesar yaşamındaki alışılmadık seçimlerin en tehlikelilerinden birini yaptı ve kendisini pontifex maximus makamına aday göster­ di.2 Caesar yalnızca otuzlu yaşlardaydı ve o zamana dek bulunduğu en yüksek makam düşük rütbeli olan zzez/z/ftlikti. Pontifex maximus makamı için Senato’nun en saygıdeğer iki üyesine meydan okuması gerçekten büyük bir cüretti. Bununla birlikte Caesar hiç de aptal değildi. O noktada Roma siyasetini dikkatle incelemiş, seçenekle­ rini tartmış ye karşılığını alabileceği bir kumar oynamış olmalıdır. Yüklü miktarda borcu bulunan Caesar, başrahibi seçecek kişilere cömertçe rüşvet verebilmek için yine borçlandı. Pontifex maximus oylamasına yalnızca on yedi Roma kabilesi katılırdı ve Caesar’ın salt çoğunlukla kazanması için dokuz oya ihtiyacı vardı. Seçim ağırlık­ lı olarak kentli kabilelerin lehine olduğundan, ödemelerini görece küçük bir grup üzerinde toplayabilirdi. Rüşvet teknik olarak yasadışıydı ancak rüşveti veren kişi yakalanmadığı sürece (Caesar işlerini gizlilikle yürütürdü) pratikte kabul edilebilir bir durumdu. Taraftarları ve temsilcileri yoluyla yeterli sayıda oya ulaşınca ra­ kibi Lutatius Catulus endişeye kapıldı. Bu yaşlı senatör, Caesar’ın mali durumunun umutsuz olduğundan haberdardı. Genç adaya ya­ rıştan çekilmesi için büyük miktarda para önerdi. Caesar buna kredi limitini daha da zorlayıp rüşvetler için daha da çok borç alarak yanıt verdi. Seçim sabahı Caesar’ın annesi gözyaşları içindeydi; oğlunun kendisini içine soktuğu durumu çok iyi anlamıştı. Seçimi kaybeder­ se alacaklıları Caesar’ın iflasına neden olacak ve siyasi kariyeri sona erecekti. Caesar, Subura’daki evlerinden ayrılırken annesini öptü ve büyük bir ciddiyetle şöyle dedi: “Anne bugün oğlunun ya pontifex maximu$ ya da bir kanun kaçağı olacağını göreceksin.”3 Oylar sayıldığında Caesar’ın diğer iki adaya, kendi seçim böl­ gelerinde bile, açık bir fark attığı görüldü. Caesar günün sonunda 2

Plutarkhos, Caesar 7-, Suetonius, Caesar 13; Dio Cassius 37.37.

3

Plutarkhos, Caesar!.I-, Suetonius, Caesar 13.

73

PHILIP FREEMAN

gerçekten de eve pontifex maximus olarak döndü. Kısa süre sonra annesi, kızı, hizmetçileri ve otuz yedi yıllık anılarıyla birlikte Subura’daki küçük evinden Romanın merkezindeki Domus Publica’ya taşındı. Oynadığı kumarı kazanmıştı. Her şeyi riske atarak zarlarını havaya savurmuş ve Roma siyasetinin liderlerinden biri olmuştu.

Caesar’ın Roma’nın yüce rahibi olarak kazandığı başarı onu yasama ve yargıdaki kariyerinden alıkoymadı. Caesar’ın, Sulla ve taraftarları­ nın özenle kurdukları aristokratik sistemin yıkılmasındaki en faydalı müttefiklerinden biri tribunus plebis Titus Labienus’tu. Labienus, Pompeius gibi İtalya’nın Adriyatik kıyısı boyunca uzanan çetin Picenum bölgesinde yetişmişti. Doğu Akdeniz’de işleri yoluna koyan Pompeius’un yokluğunda onun sıkı bir destekçisiydi. Caesar ile ay­ nı yaşta olan Labienus, on beş yıl önce genç bir subayken onunla birlikte Isauricus’un emrinde korsanlara karşı savaşmıştı. Labienus, Caesar’la birlikte pontifex maximus seçiminin kurallarını değiştirmiş ve rahibin Sulla’nın düzenlediği içeriden seçilmesi kuralı yerine halk tarafından seçilmesi kuralını getirmişti. Şimdi ikisi iktidarı Sena­ to’nun ayrıcalıklı dünyasından söküp almak için yakın bir işbirliğine giriyorlardı. Bununla birlikte reform tehlikeli bir işti. Soylu sınıfın saygıdeğer üyeleri olan meşhur Gracchus kardeşler önceki yüzyılda Roma’daki iktidar yapısını değiştirmeye çalışırlarken öldürülmüşler­ di. Caesar’ın da aynı akıbetle karşılaşması işten bile değildi. Crassus ve taraftarları tarım reformu ve toprak dağıtımı konu­ sunda bir yasa tasarısı hazırladılar ancak çok az desteklenen tasarı başarısız oldu. Caesar ve Labienus, aristokratları hiç beklenmedik bir yolla vurdular. Yaşlı bir senatör ve optimas olan Gaius Rabirius’u vatana ihanetle suçladılar.4 Rabirius, Caesar’ın doğduğu yıl asi tribunus plebis Saturninus’un öldürülmesine katılmıştı. Senato o dönemde gönülsüz bir şekilde Marius’a yetki vererek, devlet düze­ nini yeniden kurması için ne gerekiyorsa yapmasına izin vermişti, j 4

Suetonius, Caesar 12; Cicero, Rabirius için; Dio Cassius 37.26.-28.

74

IULIUS CAESAR

Marius, Saturninus ve taraftarlarını hapsetti ancak Senato onlara ne yapacağına karar vermeden önce aralarında Rabirius’un da olduğu ayaktakımı tutukluların bulunduğu yere girip Saturninus’u katletti. O zaman adaletin bu kadar çabuk yerine getirilmesine karşı çık­ mayan Marius ve Senato, Rabirius’u destekledi. Olaydan neredeyse kırk yıl geçmişken Caesar ve Labienus, Rabirius’u dokunulmazlığı olan bir tribunus plebisı öldürmekle suçladılar. Aslında Rabirius’un uzun süre önce Saturninus’a yaptıkları umurlarında değildi. Bu ha­ reketleriyle, Senatoya ve Roma yurttaşlarını hukuka aykırı olarak mahkûm etmesini sağlayan kararnameler çıkarma yetkisine meydan okumuş oldular. Caesar ve Labienus, sürüncemede kalacak ve belki de kaybet­ meleriyle sonuçlanacak bir davadan kaçınmak amacıyla, kadim bir duruşma şeklinden yararlanmak istediler. Buna göre yalnızca iki yar­ gıçtan oluşan bu mahkemede kararı kura sonucu belirlenen yargıç veriyordu. Bu tür mahkemeler uzun süredir yoktu ancak Romalılar geleneklerine çok değer verir ve ne kadar eskirse eskisin, nadiren bir geleneğe karşı çıkarlardı. Şüphesiz Caesar’ın iki yargıçtan biri seçil­ mesi ve kurayla kararı verecek kişi olması tesadüf değildi. Rabirius suçlu bulundu ve Caesar, ihtiyar senatörün Roma surlarının dışında yer alan Campus Martius’ta çarmıha gerilmesi hükmünü verdi. Rabirius şanslıydı, çünkü bu kadim mahkemenin hükmü Comitia Centuriata&z. temyiz edilebiliyordu. Öyle de oldu. Meclisin çoğunu oluşturan alt sınıf Romalılar, aristokrasiye idam cezasını onayacak kadar kızgındılar. Ancak ihtiyar senatörü savunanlardan Metellus Celer’in aklına kadim bir gelenek geldi. Comitia Centuriata köken itibarıyla askeriydi, bu nedenle oturumları sırasında kentin batısında yer alan Ianiculum Tepesi’nde bayrak dalgalandırılması zorunluydu. Bayrak aslında uzun süredir boyunduruk altına alınmış Samnitler, Etrüskler ve diğer düşmanların saldırıya geçemeyeceğini simgeliyordu. Metellus Ianiculum’a gitti, bayrağı indirdi ve böyle­ ce oylamanın yapılmamasını sağladı. Daha sonra meclis oturumu ertelendi ve Rabirius çarmıha gerilmekten kurtuldu. Rabirius da­ ha sonra bir tribunus önünde, daha alışıldık bir şekilde yargılandı 75

PHILIP FREEMAN

ancak savunma avukatı olan Cicero sayesinde aklandı. Bununla bir­ likte Caesar ve Labienus istedikleri mesajı vermişlerdi. Senato artık yurttaşların haklarını ihlal edecek kararnameler çıkarırken dikkatli olmak zorundaydı. Caesar, Rabirius’un ölmesini istememesine rağ­ men (belki de Ianiculum’daki bayrağın indirilmesini o teşvik et­ mişti), sıradan halkın desteğini kazanmak uğruna yaşlı bir adamın hayatı üzerine zalimce bir oyun oynamış oldu. Rabirius davası o yıl Caesar’ın gerçekleştirdiği yasal faaliyetlerden yalnızca biriydi. Eyaletlerin baskı gören halklarını açgözlü Senatoya karşı başarıyla savunmayı sürdürdü. Caesar aşağı yukarı bu dönemde eski düşmanı Marcus Iuncus’un soruşturmasını yürüttü. Roma’nın Asia valisi olan bu adam, Caesar’ın tutsak ettiği esirleri kendi çıkar­ ları için satmaya çalışmıştı. MakedonyalIlar gibi Bithynialılar da Ro­ ma yönetiminden zarar gördüklerinden, davalarını savunmak üzere Caesar’a başvurdular. Siyasi rakiplerinin her firsatta eski Bithynia kralı Nikomedes’le yaşadığı iddia edilen ilişkiyi gündeme getirmeleri düşünüldüğünde ve düşmanlarının bu ithamları canlandırma ihti­ maline rağmen, Caesar cesurca davranarak davayı üstlendi; çünkü bu onun için bir şeref meselesiydi. Duruşmada şöyle dedi: Marcus Iuncus, Kral Nikomedes’le olan dostluğum ve bu konuyu gündeme taşımak isteyenler nedeniyle size soruşturma açtım; bunu reddedemezdim. Bir kişinin yakınlarının ona olan sadakati, onun ölümüyle son ermez. Eğer öyle obaydı, kendi ailemizin dahi iyi davranmadığı, ihtiyaç sahibi dostlarımızı yüz üstü bırakırsak çok ayıp olurdu.5 Caesar, valiliği sırasında bir adamı haksız yere idama mahkûm eden optimas Gaius Calpurnius Piso’yu da soruşturdu.6 Daha son­ ra Masintha adlı kötü muameleye maruz kalmış Nubialı bir soylu­ yu savundu. Caesar, Masintha lehine yaptığı konuşmada o kadar heyecanlandı ki, duruşmada Masintha’ya karşı çıkan ve babasının 5 6

Aulus Gellius, Attika Geceleri 5.13-16. Sallustius, Catilina; Cicero, Flaccus için 98.

76

IULIUS CAESAR

çıkarlarını savunan Numida Prensi Iuba’nın sakalını çekti.7 Caesar davayı kaybetti ancak hüküm giyen Numidialıyı iki yıl boyunca kendi evinde sakladı. Daha sonra samanların arasına saklayarak gizlice İspanyaya kaçırdı. Halk içinde sakalı çekilerek küçük düşen Prens Iuba bunu hiç unutmadı ve Caesar’ın azılı bir düşmanı oldu. MÖ 63, aynı zamanda Cicero’nun yükselişinin yılı oldu. Caesar’ın en parlak rakiplerinden olan Cicero, Roma’daki en yüksek makamı elde etti. Roma nin güneyindeki küçük bir kasabadan gelen bu tanınmayan adam, zekâsı ve meşhur diliyle mücadele ederek Se­ nato’nun en tepesine kadar yükseldi. Cicero, Marius veya Pompe­ ius gibi kahraman bir asker değildi. Sulla gibi patricus atalara veya Crassus gibi muazzam bir servete de sahip değildi. Ancak Forum’da kürsüye çıkıp konuşmaya başladığında tüm Roma işini gücünü bı­ rakıp onu dinlerdi. Muhteşem hatipler çağında yaşayan Cicero, tüm hatiplerin en iyisiydi. Ancak onun gibi yetenekli biri bile, Catilina adlı bir soylunun oluşturduğu tehlike olmasaydı, orta düzey magistnzftzduktan bu kadar yükselemezdi.8 Catilina da Caesar gibi yakın zamanda zor yıllar yaşayan, kadim bir patricus aileden geliyordu. İtalya Savaşları sırasında Pompeius’un babasının emrinde Cicero ve Pompeius’la birlikte görev almıştı. Ay­ nı zamanda Sulla’nın sıkı bir destekçisiydi ve Roma’yı sarsan kanlı tasfiyelere coşkuyla katılmıştı. Bununla birlikte MÖ 68’de praetorluğu sona erip Afrika valisi olana dek onun hakkında pek bir şey bilmiyoruz. MÖ 65 ve 64’te konsüllüğe aday oldu ancak Afrika’da­ ki görevi sırasında yolsuzlukla suçlanması konsül seçilmesine engel oluşturdu. O yıl seçilen konsülleri öldürmeye yönelik bir komplo kurmakla suçlandı, oysa aleyhinde pek bir kanıt yoktu. Crassus’un desteğini alan Catilina, MÖ 63’te bir kez daha konsül adayı oldu. Aynı yıl Cicero da adaylığını ilan etmişti. Soyluların çoğu Cicero’yu büyük bir hatip ve becerikli bir idareci olarak görmekle birlikte, 7 8

Suetonius, Caesar 71. Catilina komplosuna ilişkin başlıca kaynaklar Cicero’nun Catilina ve Sullust’un Catilina adlı eserleridir. Caesar’ın Catilina’yla olan ilişkisi hakkındaki önemli metinler arasında Suetonius, Caesar 14 ve Plutarkhos, Caesar 7-8 yer alır.

77

PHILIP FREEMAN

kırsal kesimde ne olduğu belirsiz bir aileden gelen bu adamın konsüllüğe atanmasını, birinin atını akşam yemeğine davet etmesi olarak görüyorlardı. Catilina kolayca kontrol edebilecekleri, orta düzeyde becerileri olan bir soyluyu tercih eden Caesar ve Crassus da dâhil çok sayıda senatörün desteğini sağladı. Bununla birlikte Cicero, Catilina’ya karşı dedikodular çıkarmaya başladı. Rakibinin devrimci eğilimlerini ortaya koydu. Senatörleri kaygılandırarak on­ ların züppeliklerini alt etti ve yarışı kazanmayı başardı. Catilina hakkında ne denirse densin, kolayca pes etmediğini söylemek yerinde olacaktır. Cicero’nun MÖ 63’teki konsüllüğü sı­ rasında, ertesi yıl görev yapmak üzere bir kez daha aday oldu. Bu defa vaadi tüm borçların affedilmesiydi. Söylemleri, zor durumdaki çiftçiler ve Caesar gibi varlıklarından fazla borcu olan senatörleri cezbetti ancak Crassus gibi şövalye sınıfına mensup varlıklı tefecilerin öfkesini çekti. Cicero bir kez daha Catilina’mn Roma’nın geleneksel düzenine yönelik bir tehdit olduğunu yineleyen konuşmalar yaptı ve seçimde rakibini alt etti. Catilina’mn siyasi süreçteki sabrı tükenmişti. Gerçekten de hükümetin devrilmesini ve başta Cicero olmak üzere düşmanlarının öldürülmesini içeren bir devrim hazırlığına başladı. Catilina’mn planı öfkeli yoksullar ve hoşnutsuz soylulardan olu­ şan bir kuvvetle MÖ 63 yılının Ekim ayında Roma’ya yürümekti. Kenti ateşe verecek, düşmanlarını öldürecek ve Cicero’nun başı Fo­ rumda bir kazığa çakılıyken kendisini hükümdar ilan edecekti. Ancak Catilina, Roma’nın genel havasını yanlış değerlendirmişti. Mutsuz sınıfların olduğu doğruydu ancak bunların çok azı Sulla’nın kanlı günlerine dönmeyi istiyordu. Roma’daki her sarayda ve batakhanede casusları bulunan Crassus, komplodan kısa sürede haberdar oldu ve hemen Senatoya giderek senatörleri olağanüstü hal ilan etmeye ikna etti. Kent surlarına yaklaşan devrim ordularına karşı askerler yerleşti­ rildi. Ancak Cicero’nun elinde somut deliller olmadığından Catilina Roma’da serbestçe dolaşıyor ve Senato oturumlarına katılıyordu. Ro­ ma’daki liderlerden bazıları Cicero’nun kendi konumunu kuvvetlen­ dirmek ve Roma devletinin koruyucusu olarak ün yapmak amacıyla tüm olayı fazla abarttığını düşünmeye başladı. Catilina birkaç gün 78

IULIUS CAESAR

boyunca melek kadar masum görünerek uygun zamanı bekledi. Daha sonra taraftarlarına İtalya’nın dört bir yanında eş zamanlı ayaklanma­ lar çıkarmaları emrini verdi. Bu ayaklanmalar Senato’nun dikkatini dağıtacağından ordusuyla kente yürüyebilecekti. Bu yeni planlardan anında haberi olan Cicero, hitabet becerile­ rine başvurdu. Senato’da, Catilina da varken, komplo planını açık­ ladı ve daha sonra komplocuya dönerek şöyle dedi: Ey Catilina, Cumhuriyetim güvenliği için, kendine zarar vermek ve yok oluşuna neden olmak için, şeytani planlarına katılanları mahvetmek için dışarı çık! Aşağılık ve ahlaksız savaşma başla!9 Catilina, Cicero’nun hakaretlerini istifini bozmadan dinledi. Se­ nato kaygılı olmakla birlikte hâlâ Konsül’ün suçlamalarından ikna olmamıştı. Senatörlerin gözlerinin önündeki tehlike karşısında âciz kalmaları nedeniyle çok öfkelenen Cicero, gece olunca dinlenmeye çekildi. Ertesi gün Catilina ortadan kayboldu ve Roma’nın hemen kuzeyinde yer alan Etruria’da askerleriyle birlikte ortaya çıktı. Catilina’nin Roma’daki taraftarları liderleri kadar gizlilik için­ de değildi. O zaman Roma’yı ziyaret eden Galyalı Kelt kabilesi Allobroglarla anlaştılar.10 Altmış yıl önce Roma tarafından kesin bir yenilgiye uğratılan bu savaşçı kabile, o günden beri Roma eyaleti olan Akdeniz Galya’sının en kuzey ucunda yer alan Cenevre Gö­ lü’nün güneybatısında yaşıyordu. Eyaletlerde yaşayanların çoğu gibi ödeyemedikleri ağır vergilerden ve Roma’ya borçlarından şikâyetçiy­ diler. Komplocular ayaklanmada kabile üyelerinin kusursuz mütte­ fikler olacağını düşündüklerinden, onların şikâyetlerini sempatiyle dinlediler ve nihayet onlara Catilina’nin devrim planından bahsetti­ ler. Allobroglar kabilesi şüphesiz bu teklifi olumlu karşıladı. Catilina kazanırsa borçlarından kurtulacak ve Roma iç savaşında rol alarak zengin ganimetler elde edeceklerdi. Yine de Galyalılar başarı olasılı­ ğını düşünüp bu yeni bilgiyi Cicero’ya aktarmaya karar verdiler. 9 10

Cicero, Catilina’ya Karşı 1.33. Sallustius, Catilina 40-41.

79

PHILIP FREEMAN

Cicero, Roma’da önde gelen komplocuları tutuklattı ve Senato’yu acilen toplantıya çağırdı. Son olarak Aralık ayı başında en gö­ nülsüz senatörler bile Catilina nın ve çetesinin gerçekten de Roma devletini yıkmak üzere komplo kurduklarını kabul ettiler. Komp­ locular, Caesar’ın da aralarında olduğu senatörlere emanet edildi. Senatörler komplocuları kendi evlerinde tutacak ve koruyacaklardı. Cicero nihayet uzun süredir kendisini eleştiren Senato’dan öv­ güler almayı başardı. Senato sonraki oturumunda tutuklu komp­ locuların akıbetine karar vermek üzere toplandı. Senatörler Roma devletini koruduğu için Cicero’yu öpüp kucakladılar. Devrimcilere karşı oluşan bu coşkulu hava içinde bazı aristokratlar, diğer halkçı liderlerin ayaklanmadaki rolünü ortaya koyarak tam bir temizlik yapmaya karar verdiler. Bir tanık, Crassus ve Caesar’ın Catilina’yla temas halinde olduğunu ve onun lehine nüfuzlarını kullanmayı planladıklarını söyledi. Aristokratlar başlıca muhaliflerini Catilina devrimiyle karalamaya çalışıyordu. Caesar, geçmişte olduğu gibi, şiddet içeren bir hükümet darbesini desteklemiş olamazdı. Cras­ sus’un da istediği son şey kendisine olan borçların affedilmesiydi. Cicero da Caesar ve Crassus’a karşı olmasına rağmen işlerin çığı­ rından çıktığını hemen anladı. Caesar’ın Catilina ya katıldığını dü­ şünse bile Senato’nun cadı avıyla meşgul olmasını istemiyordu. Önde gelen komplocular elindeydi ve ceza için hazırdı. Onların derhal ceza almalarını sağlarsa Roma tarihindeki yeri garantiydi ve senatörler bu yeni adamın (homo novus) gerçekten de Roma’yı yönetip yönetemeyeceğini artık sorgulamazlardı. Cicero, Crassus ve Caesar hakkındaki suçlamaların düşmesini sağladı. Daha sonra tutuklu komplocuların cezalarını tartışmak için Senato’yu toplantıya çağırdı. Cicero, Catilina’nın cellatlarının hemen idam edilmelerini is­ tiyordu ancak bu durum Konsül açısından hassas bir konuydu. Caesar ve Labienus’un Rabirius davasında görüldüğü gibi Roma halkının tartışmaya açık yasal koşullar altında yurttaşların öldürül­ mesine göz yuman liderlere tahammülü yoktu. Komplocular tutukluydu ve Roma’ya tehdit oluşturmuyorlardı. Dolayısıyla sürgün veya idam dışındaki başka cezalar makul seçenekler arasındaydı. 80

IULIUS CAESAR

Cicero bu yüzden herhangi bir idam cezası vermeden önce Sena­ to’nun tamamen kendi tarafında olmasından emin olmak zorun­ daydı. Bunun için Senato tutanaklarını hemen kayda geçirip halka ifşa etti. Böylece Roma’daki herkesin Romalı liderlerin desteğiyle hareket ettiğini bilmesini sağladı. Cicero, Senato’daki tartışmayı du­ rumu özetleyerek açtı. Ardından en kıdemli senatörlere dönerek fi­ kirlerini sordu. Konsül seçiminde etkili olan Decimus Silinus dâhil hepsi bir ağızdan en ağır cezayı (ultima poena) savundular.11 Böylece herkes tutukluların derhal idam edileceğini anladı. Kıdemli senatör­ ler konuşmalarını bitirdikten sonra konuşma sırası Caesar’a geldi.11 12 Caesar herkesin ustaca yapıldığını düşündüğü bir konuşma yaptı. Senatörlere, öfkeyle verilmiş kararların çoğu zaman hatalı olduğunu hatırlattı. Geçmişte Senato’nun bilgece davranarak, tut­ ku yerine ihtiyatlılıkla hareket ettiği örnekleri işaret etti ve böylece Senato’nun hem kendi konumunu hem de devleti güçlendirdiğini söyledi. Caesar komplocuların suçlu olduklarını kabul etti ve Roma’yı yıkacak birine kesinlikle sempati duymadığını belirtti: “Sena­ törler bu kişilere verilecek hiçbir ceza ağır olamaz.” Ancak Caesar bu durumda en önemli olan şeyin, sıradan halkın ve gelecek nesillerin Senato’nun eylemlerini nasıl değerlendireceği olduğunu vurguladı:

Asıl sorun halkın yalnızca en son gerçekleşen olayı hatırlamalarıdır. Pervasız kişiler bu suçluların işledikleri şeytani suçları değil, bizim onlara vereceğimiz cezayı hatırlayacaklardır; özellikle bu ceza alışılmadık derecede sert ise. 13

Caesar komplocuları azimle kınadıkları için kendisinden önce konu­ şan senatörleri övdü ancak onlara idamın bir ceza olmadığını, aksine acıların sona ermesi anlamına geldiğini hatırlattı. Roma yurttaşlarının 11

Plutarkhos, Cicero, 21; Genç Cato 22. Plutarkhos Yunanca yazmasına rağmen,

12

Senato’nun Latince orijinal tutanaklarında ultima poena ifadesi geçer. Sallustius, Catilina 51; Cicero, Catilina’ya Karşı 4.7-10; Suetonius, Caesar 14; Plutarkhos, Genç Cato 23, Caesar 7; Dio Cassius 37.36.

13

Sallustius, Catilina 51.

81

PHILIP FREEMAN

tam teşekküllü bir yargılama olmaksızın idama mahkûm edilmeleri­ nin yasal açıdan sorun teşkil ettiğini belirtti. Roma hukukunda uzun süredir sürgünün ve benzeri ağır cezaların da birer seçenek olduğunu söyledi. Burada, daha önce görülmemiş bir işe imza atabileceklerini belirtti. Cicero gibi konsüllerin ve onlar gibi senatörlerin gücü asla suistimal etmeyeceklerini ancak gelecekte de Sulla gibi bir tiranın ortaya çıkabileceğini ve bugün yapılanları kendi kötü amaçları için kulla­ nabileceğini ifade etti. Caesar ardından komplocuların çeşitli İtalyan kentlerine gönderilerek yaşamları boyunca oralarda hapsedilmelerini tavsiye etti. Suçluların mallarına el konulacak ve hiçbir senatör bu kişilerin serbest bırakılmasını teklif dahi etmeyecekti. Senatörler Caesar’ın sözlerinden çok etkilendiler. Henüz prae­ tor olarak bile görev yapmayan bu adam, komploculara merhamet edilmesi konusunda kusursuz bir argüman sunmuştu. Senato, Caesar’ın sıradan halkın tepkisine ilişkin uyarılarının son derece zekice olduğunu fark etti. Senato’nun çoğunluğu sokaktaki adamın ey­ lemleri hakkında neler düşündüğünü genelde umursamazdı ancak komplocuların yargılama olmaksızın idama mahkûmunun kapsam­ lı bir ayaklanmayı kışkırtacağını da biliyorlardı. Ayrıca Catilina ve ordusunun Roma’nın kuzeyinde serbestçe dolaştığını hatırladılar. Kentteki ayaktakımının ayaklanarak bu radikal halkçı ve askerleri­ ne katılması durumunda, düşmanları Senato’nun iktidarını sonsuza dek yok edebilecek karşı konulmaz bir kuvvet oluşturabilirlerdi. Tartışmada idam cezası çağrısı yapan Silanus geri adım attı. Aslında kendisinin de Caesar’ın öne sürdüğü ömür boyu sürgün cezasından yana olduğunu söyledi. Cicero’nun kardeşi Quintus da dâhil diğer kıdemli senatörler Caesar’ın teklifinin mükemmel bir fikir olduğunu belirttiler. Cato konuşmasını yapmadan önce Sena­ to sürgün teklifini onaylayacak gibi görünüyordu. Eğer Roma’nın tanrıları Caesar’a karşı bilerek ve isteyerek parlak, cesur ve azimli bir rakip yaratmış olsalar, bu kişi şüphesiz Cato olurdu. Cato konuş­ masına kayınbiraderi Silinus’u azarlayarak başladı.14 Onun rüzgârda 14 Sallustius, Catilina 52, Plutarkhos, Genç Cato 23, Caesar 8, Suetonius, Caesar

14, Dio Cassius 37.36.

82

IULIUS CAESAR

eğilen bir ot gibi olduğunu söyledi ama en şiddetli sözlerini Caesar’a saklamıştı. Caesar’ın, merhamet kisvesi altında Roma devletini yok etmeye çalıştığını söyledi. Onun, büyük olasılıkla kendisinin de ka­ tıldığı bu komploya karışanların canlarını bağışlamaya uğraştığını iddia etti. Zayıf iradeli senatörleri bu kadar bariz bir manipülasyona i/.in verdikleri ve komploculara şefkatlice yaklaştıkları için ağır bir biçimde eleştirdi. Ona göre merhamet, Catilina ve toplanan ordu­ suna gönderilmemesi gereken bir mesajdı: Ne kadar ağır bir ceza verirseniz, onların cesaretleri de o derece azalacaktır. Eğer en ufak bir zayıflığınızı görürlerse, gaddarca üzerimize çökeceklerdir.15

Cato komplocuların hemen idam edilmelerini ve mallarının Sena­ to’ya teslimini teklif etti. Cato’nun ateşli konuşması sırasında dışarıdan gelen biri bir me­ saj getirdi ve mesajı sessizce Caesar’a iletti. Cato bunu Caesar’ın Catilina’dan gizlice bilgi aldığının kanıtı olarak gösterdi ve Caesar’ın bu notu Senato’ya okumasını talep etti. Büyük bir gürültü kop­ tu ancak Caesar notu yüksek sesle okumak yerine sakince Cato’ya ıızattı. Bu not, evli bir kadın olan ve Caesar’la ateşli bir aşk yaşayan Servilia’nın Caesar’a yazdığı bir aşk mektubuydu.16 Dahası Servilia, Cato’nun üvey kız kardeşi ve dönek Silinus’un karısıydı. Aynı za­ manda gelecekte Caesar’ın katili olacak genç Brutus’un annesiydi. Cato utanç içinde mektubu okudu ve iğrenerek Caesar’a fırlatıp ko­ nuşmasına devam etti. Bu tuhaf aradan sonra Cato’nun hitabeti istenilen etkiyi yarattı. Cicero, Caesar ve Cato’nun tekliflerini oylamaya sunma niyetindey­ di ancak Caesar uzlaşma önererek kendi davasını kurtarmaya çalıştı. Senato’da Caesar’a karşı büyük bir öfke vardı. Oturumda güvenliği sağlamak için çağrılan şövalyeler, kılıçlarını çekerek senatörlere tehdit oluşturduğunu düşündükleri Caesar’a yöneldiler. Cicero, Caesar’ı bir 15 16

Sallustius, Catilina 52. Plutarkhos, Brutus 5, Genç Cato 24.

83

PHILIP FREEMAN

felaketten kurtararak, onu bina dışına götürdü ve güvenliğini sağla­ dı.17 Cicero’nun istediği son şey kendisinin denetimindeki bir Senato toplantısında Caesar’ın öldürülmesiydi. Ardından Senato ara vermek­ sizin komplocuların idamını oylamaya koyuldu. Grup halinde sıralanan ve kararı temyiz etme olanağı bulun­ mayan komplocular, birer birer Forum’da idam edilecekleri yere götürüldüler.18 “Tullianum” adı verilen bu yer büyük olasılıkla bir ayazmanın üzerine inşa edilmiş eski bir kuyuydu. Dairesel bir yapıya sahipti. Yeraltındaki küçük ve karanlık odası ölüm kokusuyla kap­ lıydı. Komplocuların her biri bu karanlık odanın içindeki bir deliğe gönderildi ve orada kendilerini bekleyen carnifex (cellat) tarafından boğularak öldürüldü. Hepsi öldükten sonra Cicero, Tullianum çev­ resine toplananlara gerekli sözleri söyledi: “ Onlar yaşadılar. ”19 Caesar idamlardan sonra yıl boyu Senato oturumlarından uzak durdu.20 Etliye sütlüye karışmayarak, siyaset için ayırdığı parasını aristokratlarla beyhude tartışmalara harcamak yerine elindekini bi­ riktirmeye devam etti. Cursus Honorumun bir sonraki aşaması olan ve o yılın başında seçildiği ymzetorluk görevine hazırlanmakla meşgul oldu. Cato’nun öngördüğü gibi Catalina ve ordusu kısa sürede ce­ saretini yitirdi ve çaresizce İtalya dışına çıkmaya çalıştı. Catalina ve eriyen kuvvetleri Apenin Dağları’nı geçmeye çalışırlarken katledil­ diler. Senato keyfi yerinde olan Cicero’ya pater patriae (“vatanının babası”) unvanını verdi. Cicero ölümüne dek bu unvanı gururla ta­ şıyacaktı. Ancak Cicero’nun korktuğu gibi ertesi yıl için seçilen yeni tribunuslaı Aralıkta görevi devraldılar. Aralarında, Caesar’ın öngör­ düğü gibi (belki de artık onlara yardım etmeye başlamıştı) komp­ locuların idamlarının yasalara aykırı olduğunu söyleyerek Senatoya karşı çıkanlar vardı. Sıradan halk, eylemleri nedeniyle Cicero’ya ve senatörlere kızgınken, haklarını savunan Caesar’a karşı iyi niyet bes­ lemeye başladı. Böylece halkçılar Cicero’yu son bir kez aşağılayarak 17 18

Plutarkhos, Caesar 8. Sallustius, Catilina; Plutarkhos, Cicero 22.1-2.

19 20

Plutarkhos, Cicero TL. Sallustius, Catilina 56-61.

84

IULIUS CAESAR

onu cezalandırmaya karar verdiler. Görev süresinin son günündeki mağrur konsül, görevini devretmeden önce muzafferane bir veda konuşması yapmak üzere kürsüye çıktı. Metellus Nepos adlı bir tri­ bunus plebis veto hakkını kullandı ve Cicero’nun tek bir kelime daha etmesine izin vermeyeceğini söyledi.21 Son derece öfkelenen Cice­ ro’ya yalnızca görevini şerefiyle icra ettiğine ilişkin kısa bir beyanna­ me sunmasına izin verildi. Buna rağmen yemininin sonunda kenti harap olmaktan kurtardığını hızlıca söylemeye fırsat buldu.

Caesar, praetor olarak ilk gününde kamusal yaşama büyük bir süratle geri döndü. Forum’un üstündeki Iupiter Tapmağı MÖ 83’te yanmış­ tı. MÖ 78’de Caesar’ın ezelî düşmanı Lutatius Catulus’a tapmağı ye­ niden inşa etme görevi verilinceye kadar herhangi bir imar çalışması yapılmamıştı. Buna rağmen Catulus, Roma’nın bu önemli tapınağı­ nı Caesar’ın göreve geldiği MÖ 62 yılına dek kısmen tamamlamış­ tı. Roma yüce rahibi ve seçilmiş praetor olarak görev yapan Caesar, göreve başladığı günün ilk sabahı halk meclisini Forum’da toplantı­ ya çağırdı.22 O esnada senatörler de Forum’un yukarısında yer alan Collis Capitolinus’ta o yıl göreve seçilen konsüllerin yemin törenini kutluyorlardı. Aşağı baktıklarında kürsüde bulunan Caesar’ın çevre­ sinde büyük bir kalabalığın toplandığını gördüler. Yeni praetor halka hitap ederek, on dört yıl geçmesine ve kamu hâzinesinden büyük miktarda kaynak ayrılmasına rağmen Lutatius Catulus’un Roma inancının ve iktidarının merkezi olan tapmağı hâlâ yeniden inşa et­ meyi beceremediğini söyledi. Ardından Catulus’un devletin parasını zimmetine geçirdiği söylentileri patlak verdi. Caesar, Iupiter Tapınağı’nın tamamlanması görevinin kısa süre sonra doğudan dönecek Pompeius’a verilmesini teklif etti. Ona göre Pompeius; Senato’daki çıkarcı, bahaneler öne süren burnu havada aristokratların aksine işlerin üstesinden geldiğini kanıtlayan biriydi. 21

Dio Cassius 37.38.

22

Suetonius, Caesar 15.

85

PHILIP FREEMAN

Halk bu teklifi coşku içinde onayladı. Senatörlerin tamamı tepeden hızla aşağı indiler. Catullus halka hitap etmek istedi. Caesar bu kı­ demli devlet adamının talebini kabul etti ancak onu kürsüye çıkar­ mayarak kasten küçük düşürdü. Uç yıl önce Marius’un tasvirlerini sergilediği için Catullus’un kendisini kınamasını ve Catilina tartış­ ması sırasında ona muhalif olduğunu unutmamıştı. Caesar, Senato taraftarlarının gösteriyi şiddet kullanarak dağıtacağını anladığından meclisin dağılmasını istedi; ancak taşı gediğine koymuştu. Praetor Caesar, artık Roma’daki en büyük yetki olan imperiumA. sahipti ve gerekli olduğu takdirde güç kullanabilirdi. Kendisinin dikkate alın­ ması gereken biri olduğunu aristokrasiye göstermişti. Caesar o yıl yeni seçilmiş Tribunus Metellus Nepos’un progra­ mını candan destekleyerek aristokratlara hücum etmeyi sürdürdü. Nepos, Pompeius’un Roma’daki temsilcisiydi ve ertesi yıl doğudan geri döndüğünde yapılacak hazırlıklardan o sorumluydu. Catilina ve ordusu o kış hâlâ serbestçe dolaşırlarken, Nepos Asya fatihine geniş yetkiler verilmesini; bu yetkilerle komplocuları ortadan kal­ dırmasını ve İtalya’da düzeni yeniden sağlamasını teklif etti. Sena­ to daha önceden de bu konuyu görüşmüş ve nihayet bu sonradan görme Picenumlu generali yola getirmeye karar vermişti. Ancak bu tehlikeli bir kumardı, çünkü Pompeius’un ardında muazzam bir or­ du vardı. Dilerse Roma’ya yürüyebilir ve kendisini diktatör ilan ede­ bilirdi. Ancak Cato ve aristokrat destekçileri Pompeius’la çok uzun süredir uğraştıklarından onu iyi tanıyorlardı. Pompeius şan ve saygı bekliyor, Roma’nın en büyük generali olarak tanınmayı istiyordu. Marius ve Sulla gibi Roma’yı eli kanlı bir despot gibi yönetmeye dair bir arzusu görülmemişti. Nepos yasa teklifini oylamaya sunduğu sabah Cato Forum’a gidiyordu.23 Nepos’u ve Caesar’ı, Castor ve Pollux tapınağının podyumunda, kabadayılar ve gladyatörler arasında otururken bul­ du. Diğer tribunus\ar neler olacağını anlamış ve sessizce kalabalı­ ğın arasına karışmışlardı. Ancak Cato, arkadaşı Tribunus Minucius Thermus’la birlikte ayaktakımının arasından ilerledi ve Caesar’a 23 Plutarkhos, Genç Cato 26-28.

86

IULIUS CAESAR

seslenerek bütün bu muhafızların onu halktan uzakta tutmak için mi burada olduklarını sordu. Halkçıları destekleyen kalabalık bile Cato’nun cesaretinden hoşlandı ve ona geri çekilmemesini söyledi. Caesar yaşamında ender görülen bir şekilde cesaretini kaybetti ve itinayla sahnelediği durumun kontrolünü yitirdi. Cato, Caesar ve Nepos’un hemen sağındaki yere oturdu. Durumdan memnun olan kalabalık neler olacağını beklemeye koyuldu. Nepos, kâtibine yasa teklifini yüksek sesle okumasını söyledi. Ancak görevli okumaya başlar başlamaz Cato ayağa kalktı ve Veto! diye bağırdı. Görevli durdu. Ne yapacağını bilmediğinden Nepos teklifi eline aldı ve halka kendisi okumak istedi. Cato da teklifi Ne­ pos’un elinden alarak yırttı. Nepos bunun üzerine teklifi ezberden okumaya başladı ancak bu kez de Themus, Nepos’un ağzını kapa­ tarak konuşmasına engel olmaya çalıştı. Nepos da nihayet tapmak çevresinde bulunan kabadayılarına seslenerek müdahale etmelerini işaret etti. Gladyatörler ve haydut bozuntuları kılıçlarını ve sopaları­ nı savurarak koşmaya başladılar. Herkes bağırarak ve çığlıklar atarak kaçıştı; Caesar da dâhil olmak üzere herkes geri çekilirken yalnızca Cato yerinde duruyordu. İnatçı tribünüsün yardımına, kendisinin daha önce rüşvetle suçladığı Murena adlı bir senatör koştu. Murena togasım hırpalanmış Cato’nun üzerine örttü ve onu yakındaki bir tapınağın içine götürerek emniyet altına aldı. Caesar ve Nepos şüphesiz fazla ileri gitmişlerdi. Forum’daki ayaktakımı kontrolden çıktığı ve şiddet kullanarak kenti kargaşaya sürüklediği için Senato toplandı ve konsüllere ne pahasına olursa ol­ sun kentte düzeni yeniden sağlamaları için yetki verdi. Nepos kenti terk ederek Pompeius’un yanma kaçtı. Halkçıları anlamsız bir ayak­ lanmaya sürükleyerek aptalca davrandığını anlayan Caesar, praetor cübbesini çıkardı ve bakalı muhafızlarını yanından uzaklaştırarak evine çekildi. Ancak Caesar’ın bu kötü durumu kendi lehine çevire­ cek olağanüstü bir yeteneği vardı. Ertesi gün kural tanımaz halkçı ayaktakımı Forum’daki evinin kapısına geldi. Kalabalık Senatoya yürüyerek onu yenidenpraetor yapmaya hazır olduklarını söyledi. Caesar sakince konuşarak böyle 87

PHILIP FREEMAN

bir şey yapmayacaklarını ifade etti ve olay çıkarmadan dağılmalarını söyledi. Senato sağduyulu davranarak bir ayaklanmayı kışkırtma­ dığı için Caesar’a minnettardı. Öyle ki senatörler Caesar’ı hemen oturuma davet edip ona övgüler yağdırdılar. Hatta olağanüstü hal kararını geri çekip Caesar’a yalvararak yeniden praetor olmasını is­ tediler. Caesar da teklifi memnuniyetle kabul etti. Yara bere içinde olan Cato, Caesar Roma’yı baştan aşağı yakabilecekken Senato’nun hâlâ ona yaltaklandığını görerek hayretler içinde kaldı. Caesar, Senato’nun övgülerini aldıktan sonra yılın kalanını sa­ kin geçirdi. Praetor olarak Roma’daki görevlerini yerine getirip ih­ tilaflardan kaçındı. Ancak kamusal ve özel yaşamındaki olaylar kısa süre sonra Caesar’ı yeniden ilgi odağı haline getirecekti. Catilina ve kuvvetleri muharebe meydanında yenilgiye uğratıldıktan sonra ha­ yatta kalan komplocular teker teker yakalanarak, Novius Niger adlı özel bir soruşturmacıya götürüldüler. Önceleri Catilina’yı destekle­ yen, ancak komployu Senatoya haber verdiği için kendisine büyük bir ödül verilen Şövalye Lucius Vettius, Niger’in huzuruna çıktı. Elinde Caesar’ın el yazısıyla yazılmış ve onu Catilina ile ilişkilendiren mektuplar olduğunu söyledi.24 Caesar’ı komployla ilişkilendirmeye yönelik bu suçlama daha öncekilerden biraz daha farklıydı. Şerefine ve itibarına yapılan bu saldırılar üzerine Caesar’ın sabrı taştı. Senato’da bir konuşma yaparak kendisini mükemmel bir bi­ çimde savundu. Cicero’nun ifadesine başvurdu. Sahip olduğu tüm bilgiyi hemen Konsül’le paylaşarak, komplonun ortadan kaldırılma­ sında ona yardımcı olduğunu belirtti. Senato Caesar’ı destekliyordu ancak Caesar bu son rakiplerine ibret alınacak bir ceza verdirerek kendisine karşı yapılan saldırıları sonlandırmaya kararlıydı. Kıdem­ li bir magistratus olarak Vettius’u Forum’da tartakladı. Mallarına el koydurdu ve şövalyeyi hapse attırdı. Soruşturmacı Nevius’u da praetor^ karşı anlamsız bir suçlamaya izin verdiği için hapsettirdi. Caesar’ı uzun bir süre boyunca kimse rahatsız edemeyecekti. ;“ŞJ

24 Suetonius, Caesar 17.

88

IULIUS CAESAR

Daha sonra ortaya çıkan tuhaf bir skandal, Caesar’ın komplo suçla­ malarını unutmasına neden oldu.25 Romalı kadınlar her yıl “Bona Dea” adı verilen bir festival için toplanırlardı. Bu kadim dinî toplan­ tıya adını veren “iyi tanrıça”, gerçek adı bilinmemekle birlikte ola­ sılıkla doğayla ilgili bir tanrıçaydı ve belki de tüm İtalya’da tapılan Faunaydı. Bu kültün Roma versiyonunda, Vesta Bakireleri bir gecelik kutlama ve kardeşlik töreni için kadınları kıdemli bir magistratusun evinde toplarlardı. Erkeklerin katılması kesinlikle yasaktı. Bir yıl önce kutlamalar için Cicero’nun evi seçilmişti. Bu kez törene Caesar’ın an­ nesi Aurelia ev sahipliği yapıyordu ve kutlamalar pontifex maximumn evinde yapıldı. Antik Akdeniz dünyasında kadınlara ait benzer festi­ valler vardı. Genelde erkeklerce çıkarılan dedikodulara göre aslında sefahat âlemleri olan bu gizli kadın festivallerinde müstehcen işler görülürdü. Oysa gerçekte bu festivaller, erkeklerin bıkkınlık verici varlığından uzak kalan kadınların çok fazla ihtiyaç duyduğu bir ra­ hatlamadan fazlası değildi. Festival akşamı müzik çalınır, dans edilir­ di. Bol miktarda şarap içilirdi. Şarap için “süt” takma adı kullanılırdı, çünkü antik Roma yasaları kadınların şarap içmesini onaylamıyordu. Roma’nın önde gelen diğer kadınları gibi, şüphesiz Caesar’ın eşi Pompeia da törene katıldı. Aurelia o gün erken saatlerde neşe içinde Caesar’ı evden kovdu. Ona hanedeki tüm erkekleri de beraberinde götürmesini emretti. Caesar da bu emri memnuniyetle yerine getirdi. Kutlamalarda her şey yolunda giderken ve kadehlerce şarap tüketilirken, Aurelia’nın hizmetçilerinden biri uzak köşelerden bi­ rinde duran genç ve utangaç bir kıza rastladı. Hizmetçi, yabancıyı dansa davet etti ancak baştan aşağı örtünmüş genç kız şaşırtıcı de­ rece kalın bir sesle teklifi reddetti. Hizmetçi bu gizemli kişiyi ittirip çığlık atmaya başladı. Bağırarak tüm eve ibadetlerini ihlal eden bir erkek yakaladığını söyledi. Aurelia derhal kutlamalara son verip evin tüm kapılarının kapatılmasını emretti. Caesar’ın evinde bir arama başlattı ve nihayet davetsiz misafiri köşeye sıkıştırdı. Gizlenmek için kullandığı kıyafetleri çıkarttı ve adamı evden kovdu. 25 Plutarkhos, Caesar 9-10, Cicero, 28-29; Brouwer, Bona Dea, 363-370; Tatum,

The Patrician Tribüne, 62-68.

89

PHILIP FREEMAN

Kutsal olana saygısızlık edildiği dedikoduları hızla kente yayıldı. Gizlenen kişi Roma’da otoriteye ve geleneklere burun kıvıran, yeni­ likçi ve Bohem bir grubun önderi olan genç soylu Publius Clodius’tu. Clodius gösteriş uğruna aile adı olan Claudius’un yazılışını dahi değiştirmişti. Uzun süredir Caesar’ın karısı Pompeia’ya âşıktı veya en azından onu ayartmanın çok hoş bir iş olduğuna karar vermişti. Aklındaki bu fikirle Zm?ğ çalgıcısı kılığına bürünerek Caesar’ın evine gelmişti. Fark edildiği esnada Pompeia’yı odasında yalnız yakalamaya uğraşıyordu. Hem tanrılara karşı saygısızlık yapılması hem de kız kar­ deşleriyle ensest ilişkiye girdiği söylenen Clodius nedeniyle Roma’da büyük bir gürültü koptu. Clodius aynı zamanda dikkatli ve kuralcı senatörler sınıfını sürekli rahatsız etmesi ve halkçıların çıkarlarını hararede savunması nedeniyle halkçılar tarafından seviliyordu. Caesar olaya ani ve kesin bir tepki verdi. Skandala kendi isteğiyle karışıp karışmadığı açık olmasa da, Pompeia’ya boşanma mektubu gönderdi. Kendisine somut bir kanıt olmadan karısını neden bırak­ tığı sorulduğunda “Caesar’ın karısı”nın şüphelerden uzak olması ge­ rektiği yanıtını verdi.26 27 Caesar, Pompeia’yı sevmiş olsa bile, boynuzlu bir koca rolünü oynayarak siyasi düşmanlarının eğlencesi olamazdı. Aynı zamanda halkçıların bir kahraman gibi gördüğü Clodius’u da dışlayamazdı. Bu nedenle kişisel bir intikam almaya veya yasal bir işlem başlatmaya teşebbüs etmedi. Caesar, Clodius’la iyi ilişkiler sür­ dürmeyi başarabilirse, Clodius’un düşüncesizliğine rağmen ondan daha sonraki yıllarda faydalanmayı düşünüyordu. Caesar, Hispania Ulterior eyaletinde valilik yapmak üzere İtalya’dan ayrıldığında Clo­ dius’un duruşması işini Cicero ve Senato liderlerine havale etti. Ij|İ

Caesar İspanyaya gitmeye hazırlanırken Pompeius da altı yıllık bir fetih ve nizam görevinin ardından Doğu Akdeniz’den muzaf­ fer bir şekilde İtalya’ya dönüyordu.28 Pompeius herkesi şaşırtan ve 26

Uda benzeyen bir müzik aleti (ç.n.).

27 28

Plutarkhos, Caesar 10; Cicero 29. Plutarkhos, Pompeius 43.

90

IULIUS CAESAR

Senato’yu rahatlatan bir şekilde hemen kıtalarını terhis etti ve as­ kerlerini evlerine gönderdi. Ardından adeta tatilden dönmüşçesine, kendisine eşlik eden birkaç arkadaşıyla beraber yürüyerek Roma’ya girdi. Yirmi yıl önce akıl hocası Sulla’nın hareketlerini kolayca tak­ lit edebilir, Roma’ya girebilir, bir diktatör olarak hüküm sürebilir ve siyasi düşmanlarının kellelerini alabilirdi. Crassus da tam olarak bunu bekliyordu; zira Pompeius, Brundisium’da karaya çıktığında çocuklarını ve parasını Roma dışına götürmüştü. Ancak zeki Cato, Pompeius’un kafasındakileri ve hedeflerini birkaç ay önce temsil­ cisi Nepos’un yasa teklifini reddettiği zaman anlamıştı. Pompeius Roma’nın en kuvvetli adamı konumunu başarıları sayesinde elde ettiğine inanıyordu. Dolayısıyla kanlı bir darbeye ihtiyacı yoktu. Roma’ya bir kahraman gibi girmeyi, yasamadaki hedeflerini gerçek­ leştirmeyi ve daha sonra saygıdeğer bir devlet adamı ve Senato’nun lideri olarak yaşamını sürdürmeyi dört gözle bekliyordu. Pompeius eğer işler bu şekilde gitmezse, bu yönde bir planı veya arzusu olma­ masına rağmen İtalya’nın dört bir yanındaki gazilerini daima göreve çağırabileceğine inanıyordu. Pompeius nihayet Roma’ya vardıktan birkaç ay sonra, Senato’ya yasa tekliflerini sunduğunda aristokratların ne derece inatçı ve en­ gelleyici olduğunu fark etti. Sunduğu iki teklif de makuldü. Doğu­ daki faaliyetlerinin onayı ve gazi askerlerine ödül olarak hak ettiği toprakların verilmesini istedi. Bununla birlikte Senato, bitmek bil­ meyen yasal sürece dâhil ettiği tasarıları çıkmaza soktu. Çileden çı­ kan Pompeius, teklifleri halk meclisine götürdü. Ancak aristokratlar, müttefiklerini devreye sokarak Pompeius’u engellediler. O da niha­ yet öfkeye kapılarak tasarılarını geri çekti ve daha uygun bir zamanı beklemeye koyuldu. Sulla bu tür bir yenilgiyi asla kabul etmezdi an­ cak Pompeius, en azından o an için, mücadele gücünü kaybetmişti. Pompeius Roma’ya giderken, Caesar da Ispanya’daki eyaletine doğru süratle yol alıyordu.29 Dört yıl önce aedilis görevindeyken almaya başladığı borçları artık dayanılmaz hale geldiğinden, yar­ dım için Crassus’a başvurdu. Roma’nın en zengin adamı, Caesar’ın 29 Plutarkhos, Caesar 11.

91

PHILIP FREEMAN

alacaklılarından en ısrarcı olanlarına kefil oldu ancak hâlâ peşini bı­ rakmayan alacaklılar düşünüldüğünde ortadan hızlıca kaybolmak sağduyulu bir hareket olacaktı. Caesar Alplere gelene dek hızını kes­ medi. Dağların tepelerinde bir köye ulaşınca, Caesar’ın yoldaşların­ dan biri sefil kulübelere baktı ve gülerek bu kadar acınası bir köyde bile iktidar ve nüfuz mücadelesi olup olmadığını düşündü. Caesar’ın söylediği, korkutucu bir biçimde Milton’un Kayıp Cennetindeki Şeytanın sözlerini andırıyordu: Roma’da ikinci adam olmaktansa burada birinci adam olmayı yeğlerim.30

Caesar’ın Ispanya’da elde ettiği ganimetler, gelecekte Galya’nın fethiyle elde edeceklerinin habercisiydi.31 Caesar siyasi kariyerinin Hispania Ulterior’daki başarılarına bağlı olduğunu biliyordu. Hem bu onun için konsül seçiminde ilgi çekmek ve muazzam borçları­ nı kapatmak için gerekli olan parayı bulma fırsatıydı. Caesar için ne talihtir ki Iber Yarımadası potansiyel askerî zaferlere gebeydi ve gümüş bakımından zengindi. Caesar işe, bugünkü Lizbon’un ku­ zeydoğusundaki dağlara yerleşmiş Lusitanialı haydutlara, dağlardaki evlerini terk ederek ovalara yerleşmelerini emrederek başladı. Caesar haydutların teklifini kabul etmeyeceklerini biliyordu ancak böylece onlara savaş açması için mükemmel bir fırsat doğacaktı. Caesar aceleyle asker topladıktan sonra ordusunu tepelere sür­ dü. Yerli kabileler, daha önceki beceriksiz generallere yaptıkları gibi, bu yeni Roma valisini de kolayca yenebileceklerini umuyorlardı. Böylece ailelerini uzaklara göndererek savaşa hazırlandılar. Dağların akıncıları daha sonra sürülerini göndererek Romalıların dikkatini dağıtmaya çalıştılar. Caesar’ın sığırlara ganimet olarak el koyacağı ve bu nedenle dikkati dağılacağı için, yerliler de saldırıya geçebilecek­ lerdi. Ancak Caesar bu kadar yolu inekler için tepmemişti. Sürüleri 30

31

Plutarkhos, Caesar 11. Milton’un Kayıp Cennetinde Şeytan şöyle der: “Cennette hizmet etmektense Cehennemde hüküm sürerim!” (Kayıp Cennet, 2. Kitap) Plutarkhos, Caesar 11-12; Suetonius, Caesar 18; Dio Cassius 37.52.

92

IULIUS CAESAR

görmezden geldi ve saldırıya geçerek haydudarı süratle yenilgiye uğrattı. Hayatta kalanları Atlantik kıyısına dek takip etti. Kaçak­ lar kıyıdan yakınlardaki bir adaya geçtiler. Caesar da adaya elindeki birkaç küçük tekneyle bir müfreze asker gönderdi. Askerler adanın biraz uzağındaki dalgakıranda karaya çıkmak ve su içinde ilerlemek zorunda kaldılar. Ancak kendilerine yabancı olan bir konuyu hesaba katmamışlardı. Akdeniz’de gelgit suyun seviyesini fazla değiştirmez­ ken Atlantik kıyılarında su hızla birkaç metre yükselebilirdi. Böylece Romalı askerler tuzağa düştü ve biri hariç hepsi öldürüldü. Caesar şansına lanet okudu ve adayı abluka altına almaya devam edip daha lazla gemi gönderilmesi için Gades’e haber gönderdi. Gemiler ge­ lince Romalılar kanaldan geçti ve hayatta kalan eşkıyaları kolayca yenilgiye uğrattılar. Böylece asi yerliler, Caesar’ın savaşta çılgınlığa varacak kadar inatçı olduğunu öğrenmiş oldular. Caesar daha sonra filosuyla Ispanya’nın kuzeybatı ucunda bulu­ nan sorunlu Callicler kabilesi üzerine hareket etti. Bu mağrur kabile Kelt kökenliydi ve hiçbir zaman Romalılarca fethedilmemişti. Ancak Caesar’ın filosunun Brigantium Limanı’na yaklaştığını görünce de­ nizden yapılacak tam teşekküllü olası bir saldırı nedeniyle şaşkına dönüp sorun çıkarmadan teslim oldular. Caesar böylece büyük bir iş başararak, Batı İberia’da birkaç hafta içinde huzuru sağladı. Yıllardır Roma’ya sorun çıkaran bölgeye barış ve istikrar getirdi. Caesar’ın yeıcnekleri muharebe meydanıyla sınırlı değildi. Yerel kentler arasında ardı arkası kesilmeyen anlaşmazlıkları hızla sona erdirdi ve eyaletin sıkıntılı mali durumunu yeniden düzenledi. Özellikle alacaklı Roma­ lılarla borçlu Ispanyollar arasındaki şiddetli sürtüşmelere bir düzen getirdi. Caesar Ispanyollara borç para veren Romalı şövalyeleri dışlayamayacağı için Catilina’nın yaptığı gibi borçların silinmesini teklif edemezdi. Bunun yerine, alacaklıların borçlunun yıllık gelirinin en lazla üçte ikisini haczedebileceği bir düzen kurdu. Bu oran hâlâ çok yüksek olmakla birlikte yerli halkı kesin bir iflastan kurtardı. Caesar eyaletteki görevi sırasında Roma geleneklerine aykırı dav­ ranmayarak zenginleşmekten geri kalmadı. Daha sonraki dönemler­ de yaşayan ve birçoğu Caesar’a düşman klasik dönem tarihçileri, 93

PHILIP FREEMAN

Caesar’ın yerel kasabalardan büyük miktarda haraç topladığını ve i sırf kendi servetini artırmak için bu yerleşimlerden birkaçını yağ- ] maladığını iddia ettiler. Bu iddia doğru olsun ya da olmasın, Caesar j İspanyadaki görev süresini doldurduğunda artık varlıklı biriydi. El­ de ettiği ganimetleri kendisini imperator (Roma’ya dönüşünde ken- ' dişi için zafer töreni düzenlenmesini hak eden fatihlere verilen ve ■ gıptayla bakılan bir unvan) olarak selamlayan askerleriyle cömertçe • paylaştı. Ispanya’da pek çok nüfuzlu işadamının dostluğunu kazan-t dı. Bunlar arasında Gadesli Lucius Cornelius Balbus da vardı. Yıllar önce Pompeius tarafından Roma yurttaşlığı verilen zengin ve nü-1 fuzlu Balbus, Picenumlu generalle birlikte çalışmıştı. Zaman içinde) Caesar’ın önemli bir destekçisi oldu.

!

ŞEŞ

Caesar karlar eridikten sonra Cursus Honorumdaki son aşama olan konsüllük için bir seçim kampanyası yürütmek üzere süratle Ro- ■ maya döndü. Senato, Ispanya’daki zaferleri için gönülsüz de olsa \ Caesar adına bir zafer töreni düzenledi. Yıllardan beri bunu düşleyen Caesar, böylece başarılı bir komutan olarak konumunu güvence altı­ na almış oldu. Zafer töreni Roma’nın bir generale bahşedebileceği en büyük şerefti ve bu şeref herkese de kolay kolay verilmezdi. Senato, Caesar’dan ve onun halkçı siyasetinden nefret eden aristokratlarla doluydu. Zafer töreninin Caesar’ın sıradan halk nezdinde itibarını artıracağı biliniyordu. Ancak düşmanlıklarına rağmen aristokratlar, Roma’nın geri kalanı gibi kusursuz bir askere içten bir hayranlık bes­ liyorlardı. Böylece Caesar’ın düşmanları, kendilerine zarar vereceği halde onu hak ettiği zafer töreninden mahrum bırakmadılar. Göz kamaştırıcı kıyafetler giyecek Caesar, dört atın çektiği savaş arabasıyla Campus Martiusta ilerleyecekti. Kendisine muhafızları olan lictoAat eşlik edecekti. Fetihlerinden elde ettiği ganimet yüklü arabalar ve savaşta tutsak düşen önemli esirler zincire vurulmuş hal­ de ve başları eğik vaziyette Caesar’ın önüne getirileceklerdi. Romalı­ lar bu kadar görkemli bir törende dahi tanrıları gücendirmeye cüret 94

IULIUS CAESAR

etmezlerdi. Savaş arabasında Caesar’ın arkasında duran bir köle, tüm tören boyunca Caesar’ın kulağına şöyle fısıldayacaktı: “Unutma, sen bir ölümlüsün.” Caesar’ın askerleri, komutanları Forum’dan geçerek lupiter’e kurban sunacağı Collis Capitolinus’a ilerlerken yüksek sesle müstehcen şarkılar söyleyeceklerdi. Ancak Caesar bir ikilemle karşı karşıyaydı.32 Zafer töreni uman bir general olarak Roma surlarının dışında beklemek zorundaydı. Tören sabahından önce Roma kapılarından içeri girerse, bir komu­ tan olarak imperiumunu ve dolayısıyla zafer töreni hakkını kaybede­ cekti. Ancak yasalara göre konsüllüğe aday olan biri seçimden önce Roma surlarının içinde bir yurttaş olarak boy göstermek zorunday­ dı. Caesar Senatoya bir mesaj göndererek bu kuralı bir kereliğine esnetip esnetemeyeceklerini sordu ve kentin dışında kalarak kon­ süllüğe aday olmasına izin verilmesini istedi. Senatörler bu isteği tartıştılar. Çoğu Caesar’a istediğini bahşetmeye taraftardı. Ancak Senato’nun Caesar lehine oy kullanacağını gören Cato, kendisine müdahale edilmeksizin istediği kadar konuşabilme hakkı­ nı tanıyan kadim bir imtiyaza başvurdu. Senato oturumları yalnızca gün içinde yapıldığından Cato, yaz güneşi Tiren Denizi üzerinde batana dek saatlerce konuştu. Tartışma için daha fazla zaman kal­ maması nedeniyle Cato ve aristokrat müttefikleri, Caesar’ın konsül­ lüğe yükselmesini bir yıl daha geciktirdikleri için kendi kendilerini tebrik ettiler. Üstelik bir yıl uzun bir zamandı, ne olacağı belli ol­ mazdı. Elbette bir zafer töreni, nesiller boyu hatırlanacak muhteşem bir olaydı. Hiçbir Romalı, konsüllük dâhil hiçbir siyasi makamı bu şerefle takas etmeyi aklına bile getirmezdi. Oysa Caesar ertesi sabah Campus Martius’taki çadırından ayrıl­ dı. Parlayan beyaz togasıyla bilerek ve isteyerek Collis Capitolinus’ un hemen kuzeyindeki kapıdan kente girdi. O saatte uyanık olan çok az kişi, Caesar’ın yapmaya niyetlendiği şeyi görünce ağızlan açık bakakalmış olmalıdır. Kapıdan geçen Caesar, kentin kutsal sınırları içine girdi ve böylece zafer töreninden mahrum kalmış oldu. Kimse 32

Suetonius, Caesar 18; Plutarkhos, Caesar 13; Genç Cato 31; Dio Cassius 37.54.

95

PHILIP FREEMAN

Caesar’ın böylesine bir şerefi bıraktığına inanamadı. Ancak o bir kez daha eşsiz olduğunu dosta düşmana kanıtladı. O yılki konsül adayları arasında Caesar’ın ezelî düşmanı, aedilis ve praetor olarak birlikte çalıştığı optimas Bibulus vardı.33 Bibulus sonsuza dek Caesar’ın başının belası olacak gibi görünüyordu. Eski rakibini alt etmek için bir hamle yapan Caesar, akıllıca davranıp çok parası olduğu halde fazla bir seçmeni olmayan başka bir adayla, Luci­ us Lucceius’la bir anlaşma yaptı. Lucceius, Caesar’la ittifak kurmayı ve kendisi ile Caesar için seçmenlere rüşvet vererek servetini kullan­ mayı kabul etti. Karşılığında ise pek tanınmayan bir kişi olan Luc­ ceius, meşhur ve halkın sevdiği bir liderle işbirliği yaparak seçilme şansını önemli ölçüde artıracaktı. Aristokrasinin buna tepkisi Caesar’ın seçilmesiyle mücadele etmeyerek (bu nafile bir çaba olurdu) onun gerçekleştirmeye çalışacağı reform hareketlerini yavaşlatacak, çarpıtacak ve tercihen engelleyecek, kendilerine yakın bir konsülün seçilmesine çalışmak oldu. Elbette bu işi ancak Bibulus yapabilirdi. Aristokratlar geniş çaplı bir rüşvet kampanyası başlattılar ve hatta bu yaygaracı ve yasadışı seçim faaliyetlerine karışmayacak kadar kendini beğenmiş Cato’nun bile onayını aldılar. Cato, gönülsüzce kabul et­ miş olsa da, her şey Cumhuriyet’in iyiliği içindi. Aristokrasi, Caesar’ın konsüllüğünden sonraki yıl olacakları bile düşünmüştü. Normalde eski bir konsül, imparatorluğun en önemli ve zengin eyaletlerinin birinde prestijli bir valilikle ödüllendirilirdi. Aristokratlar, Caesar’ın gelecekteki hırslarını baltalamak için Sena­ toya bir yasa teklifi sundular. Teklife göre MÖ 59’da görev süre­ lerini tamamlayan iki konsül de ormanlar ve otlaklardan sorumlu olacaktı. Bu gülünç işle Caesar valilikten bir kâr sağlamayacak ve konsüllüğü sona erdikten sonra emrinde asker kalmayacaktı.

Seçim sonunda Caesar, Bibulus’u geçerek kolaylıkla ilk sırada yer aldı ve servetini önemli ölçüde yitiren Lucceius’u da geride bıraktı. 33

Suetonius, Caesar 19.

96

IULIUS CAESAR

Caesar, Cursus Honorumdaki uzun mücadelesinin doruk noktası olan konsüllüğünün, hızlı bir şekilde kuvvetli müttefikler bulmayı başaramazsa hiçbir işe yaramayacağının bilincindeydi. Bununla bir­ likte aristokratlar ne pahasına olursa olsun Caesar’ın siyasi ve askerî kariyerini yok etmeye kararlıydılar. Önemsiz bir konsüllük döne­ minden sonra onu ineklerin otladığı çayırların teftişi bekliyordu. Caesar verimli bir magistratusiugun ve askerî görkemin Roma’daki iktidar oyununda bir veya daha fazla önemli oyuncuyla karşılıklı faydaya dayanan bir uyuma bağlı olduğunu biliyordu.34 Bu oyun­ cuların yardımıyla Senato’da siper almış tutucuları alt edebilirdi. Ancak kim aristokratlarla zorlu bir mücadeleye girebilirdi? Ya da açıkçası bu işten en çok kazançlı çıkan kim olurdu? İlk tercih besbelliydi: Pompeius. Süha’nın emrindeki genç bir subay olduğundan beri Senato, kendisini ara sıra bir komutan ola­ rak görevlendirmesine rağmen onun Picenum kökenleriyle alay et­ mişti. Pompeius, Yakındoğu’daki düzenlemelerini ve gazi askerlerine toprak verilmesini içeren yasa teklifini geçirmeyi başaramamıştı. Gücünü Senato ve Forum’da ustaca kullanan Caesar gibi becerik­ li bir magistratus^ ihtiyacı vardı, ikinci tercih daha zordu: Crassus. Roma’nın emlak kralı Pompeius’tan hiç hoşlanmıyordu. Onu engel­ lemek için birkaç kez aristokratlara yardım etmişti. Ancak Senato hâlâ Crassus’u sonradan görme bir şövalye olarak görüyordu. Crassus’un çok arzu ettiği komutanlık yetkilerini ona bahşetmeyecek ve Pompeius’a da gerçek iktidarı asla bırakmayacaktı. Aristokrasi birbiriyle düşman bu iki halkçının sürekli olarak anlaşmazlık içinde olmalarını bir politika olarak benimsemişti. Caesar dehasının başka bir yönünü ortaya koydu ve muazzam bir öngörüyle bu iki ezelî düşmanı bir araya getirmeyi başardı. Caesar, Cicero’nun da desteğini kazanmaya uğraştı. Cumhuriyet’in kurtarıcısı önce tereddüt etti, daha sonra da bu isteği reddetti. Cicero, Roma’daki farklı partiler arasındaki uyumu muhafaza et­ mek amacıyla stratejik bir tarafsızlık politikası izlemesi gerektiğini 34

Suetonius, Caesar 19; Dio Cassius 37.55-58.

97

PHILIP FREEMAN

düşünüyordu. Ancak büyük ölçüde Cicero’nun hayal gücünün ürü­ nü olan bu uyum, itinayla tartışmaların dışında bırakıldı. Böylece Roma’nın en büyük generali ve kentin en zengin yurt­ taşı son derece yetenekli ve hırslı bir konsülle birleşerek, Cumhuri­ yeti yönetmek üzere üç kişilik gizli bir birlik (triumviratus)^ kurdu. Roma yüce rahibi olarak Caesar’ın hazırladığı kutsal bir yemin ede­ rek, üçünden birinin karşı çıktığı bir hareketi yapmayacaklarına söz verdiler. Aristokratlar neyle karşılaşacaklarını bilmiyorlardı. Birinci Triumvirlik35 36 çalışmaya hazırdı.

35 36

Sözcük Türkçede “triumvirlik” olarak yerleşmiştir (ç.n.). Octavius (Augustus), Marcus Antonius ve Lepidus arasındaki birliğe “ikinci Triumvirlik” adı verilir (ç.n.).

98

IV

KONSÜL

Caesar’ın çok sevecen bir yapısı vardı, kolay kolay sinirlenmezdi; yine de düşmanlarının çoğundan intikam aldı... Düşmanlarına yönelik intikam düşüncesini onlar farkında olmasalar bile devam ettirdi.1

-Dio cassius aesar bir Romalıya göre alışılmadık derecede uzun boyluydu.12 Akdeniz güneşi altında çok uzun zaman geçirmesine karşın açık tenliydi. Koyu renkli, keskin gözleri vardı. Vücudundaki kılları düzenli olarak tıraş edecek kadar titizdi. Bilhassa kelliği söz konusu olduğunda oldukça kibirliydi. Çağlar boyunca pek çok erkeğin yap­ tığı gibi o da güneş ışığında parlayan kelini, başının iki yanındaki saçlarıyla kapatmaya çalışmış ancak yine çağlar boyunca pek çok erkeğin başına geldiği gibi böyle yaparak kimseyi kandıramamıştı. Caesar, yaşamının sonraki yıllarında askerî zaferleri nedeniyle değil, yalnızca dökülen saçlarını örtmek için defne yaprağından bir taç takardı. Bununla birlikte Romalı kadınlar Caesar’ın kelliğine aldırış etmediler. O, kadınların gözdesiydi.3 Başta Cato’nun üvey kız kar­ deşi Servilia olmak üzere pek çok güzel kadınla ilişki yaşadı. Servilia, Brutus’un annesi olduğundan, bazı tarihçiler Caesar’ın kendi kati­ linin gerçek babası olduğunu düşündüler. Bununla birlikte Caesar, Brutus doğduğunda yalnızca on beş yaşındaydı. Bu nedenle büyük olasılıkla Brutus’un babası değildi. 1 2 3

Dio Cassius 38.11. Suetonius, Caesar 45. Suetonius, Caesar 50; Plutarkhos, Brutus 5.

99

PHILIP FREEMAN

Caesar’ın sağlığı kötüydü. Onu felç eden baş ağrıları ve sürek­ li tekrar eden sara nöbetleriyle boğuşurdu. Antik çağda sara, düş­ me hastalığı veya kutsal hastalık olarak bilinirdi; çünkü yere düşen hastalar kutsal veya şeytani güçlerin eline geçmiş gibi görünürlerdi. Sara başta Yunan tıp metinlerinde olmak üzere antik dünyada iyi bilinen ve üzerinde çok tartışılmış bir hastalıktı.4 Incil’de de Hazreti İsa, şeytani bir ruh tarafından ele geçirildiğine inanılan saralı bir çocuğu iyileştirir.5 Caesar’ın sara hastalığı yetişkinliğine dek ortaya çıkmadı. Özellikle seferleri sırasında sıklıkla sara nöbeti geçirdiği görüldü. Ancak Plutarkhos şöyle yazar: Hiçbir zaman sağlığının kötü oluşunun onu yavaşlatmasına izin vermedi, aksine askerlik hayatını terapi olarak gördü. Durmaksızın yürüdü, basit yiyecekler yedi, açık havada uyudu ve her türlü zorluğa katlandı. Böylece vücudunu hastalığa karşı dirençli kıldı.6

Caesar, MÖ 59’da konsüllüğü üstlenmeye hazırlanırken sağlık so­ runlarının kendisine engel teşkil etmesine izin vermedi. Pompeius ve Crassus’la ittifakının (henüz çok gizli tutuluyordu) yanı sıra aris­ tokrasiden gelecek saldırılara karşı diğer senatörler ve magistratus\ardan yardım arayışına girdi. En çok ihtiyacı olan ise, düşmanlarının tekliflerine karşı veto yetkisini kullanabilecek ve halk meclisinde yasalarını geçirebilecek, işbirliğine yatkın ve korkusuz bir tribunus plebistı. Caesar gelenekleri takip etmeye ve reformlarını önce Senato’ya sunmaya kararlıydı ancak başarı olasılığının düşük olduğunu biliyordu. Reform tasarılarını yasalaştırmak istiyorsa kesinlikle Senato’yu atlamalı ve doğrudan halka başvurmalıydı. Publius Vatinius cesur bir tribunustu ancak Caesar bile (cömertçe rüşvet dağıtmaya aşina olsa da) Vatinius’un istediği para karşısında şaşkına döndü. 4

Suetonius Caesar 45; Plutarkhos Caesar 17. Ayrıca bkz. Temkin The Falling

5

Sickness, 3-81. Matta 17.14-20; Markos 9. 14-29, Plutarkhos Caesar 17.

6

100

IULIUS CAESAR

Cicero’nun daha sonra söyleyeceği gibi; “ Tribunus Vatinius hiçbir şeyi bedavaya yapmazdı.”7 Caesar, MÖ 59 yılının 1 Ocak sabahı, Avrupa’nın gördüğü en büyük imparatorluk olan Roma’daki en önemli magistratus pozisyonu olan kıdemli konsül seçildi. Roma dünyasının acilen ihtiyaç duyduğu değişiklikleri içeren barışçıl devrimini sahneye koyması için önünde tam olarak bir yıl vardı. Yanında, ne pahasına olursa olsun Caesar’ı durduracağını açıkça ifade eden kıdemsiz konsül Bibulus vardı. Caesar, Cicero’nun Catilina tartışmaları sırasında kullandı­ ğı bir hileye başvurup Senato ve meclisin tüm oturumlarına ait tu­ tanakların kaydedilmesi ve her gün yayımlanmasını emretti.8 Artık ne halkçılar ne de aristokratlar kendilerini gizleme ve olanları inkâr etme gereği duyuyor ve tüm Roma kendilerini izliyormuşçasına ko­ nuşup hareket ediyorlardı. Caesar daha sonra, kadim bir geleneği ye­ niden canlandırarak Bibulus’a bir zeytin dalı uzattı. Roma konsülleri yürütme yetkisini kullanmak üzere her ay yer değiştirirlerdi. Böylece Caesar iktidarın simgesini Ocak ayında taşırken, Bibulus Şubatta ta­ şıyacak ve sonraki aylarda sırayla değişeceklerdi. Bibulus’un iktidara sahip olduğu aylarda bile Caesar, kıdemli konsül olarak Bibulus’un önünde kendi //eforlarıyla birlikte durur ve iktidarının korkutucu gücünü sergilerdi. Bununla birlikte Caesar, kıdemsiz konsül Bibu­ lus’a bir saygı gösterisi olarak Zzctodarına onun arkasında yürüme­ lerini emrederdi. Bu ritüeller ve simgelerle dolu dünyada Caesar’ın yaptığı jest Romalılarca takdir edilirdi. Ancak Caesar kısa süre sonra aristokrasiye verdiği bu tavizlerin boş yere olduğunu fark etti. Caesar’ın konsül olarak gerçekleştirdiği ilk önemli hamle top­ rak dağıtımına ilişkin bir yasa teklifi sunmak oldu.9 Patlamaya hazır bir bomba olan bu teklif, kendisinden önceki pek çok reformcu siyasetçinin sonunu getirmişti. Ancak Caesar’ın seleflerinden hiçbiri bu derece titiz, ayrıntılı, makul ve beceriyle kaleme alınmış bir ya­ sa sunmadılar. Roma kenti hiçbir zaman olmadığı sayıda topraksız 7

Cicero, Vatinius’a Karşı 38.

8 9

Plutarkhos, Caesar 20. Dio Cassius 38.1; Suetonius, Caesar 20; Plutarkhos, Caesar 14.

101

PHILIP FREEMAN

çiftçiler ve terhis edilmiş askerlerle doluydu. Pompeius’un gazileri de kamu hâzinesini hortumluyor ve başkentin istikrarsızlığına katkıda bulunuyorlardı. Caesar sakin bir biçimde Senato’ya, bu kentlilerin ve ailelerinin, İtalya’da kamuya ait tarım arazilerine yerleştirilirlerse Roma’ya daha iyi hizmet edeceklerini açıkladı. Soylulara da bir taviz vererek, hâzineye ve çok sayıda varlıklı senatöre önemli bir gelir sağ­ layan Campania’daki zengin kamu arazilerine dokunulmayacağını belirtti. Tüm ayrıntılarla Roma toplumunun çeşitli katmanlarından oluşan bir arazi komisyonu ilgilenecekti (Caesar çıkarların çatışma­ sına engel olmak için kendisini bu komisyondan muaf tuttu). Hiç kimse gönülsüzce topraklarından çıkarılmayacaktı. Yorucu bir bel­ geleme sürecine gerek duymaksızın herkesin mevcut mülkleri tanı­ nacaktı. Komisyonun ihtiyaç duyabileceği ilave topraklar değerleri ölçüsünde satın alınacak ve bu konuda toprak sahiplerinin rızası alı­ nacaktı. Satın alımda kullanılacak para vergilerden ve Pompeius’un Doğu Akdeniz’deki fetihlerinden alınan haraçlardan karşılanacaktı. Toprak yasası Roma hâzinesine bir kuruş bile külfet getirmeyecekti. Caesar konuşmasını bitirdikten sonra senatörlere, tasarıya karşı fikirleri yarsa bunu dile getirmelerini söyledi. Tasarının herhangi bir maddesinde bir hata bulurlarsa, bu maddeyi değiştirmeye veya sil­ meye söz verdi. Caesar, Senato’nun saygıdeğer üyelerini teker teker çağırarak fikirlerini sordu.10 Cato dâhil hiçbiri bu açık ve gerekli yasa tasarısı karşısında tek bir eleştiri dile getirmedi. Buna rağmen aris­ tokratlar Caesar’ın tasarıyı geçirmesine izin vermek istemiyorlardı. Bu senatörler, Roma kentinin yoksullarının vahim durumunu çok iyi bilmelerine rağmen, yasanın Caesar’ı halkın nezdinde çok daha popüler kılacağının farkındaydılar. Bu nedenle Roma yurttaşlarına sağlanacak muazzam faydaya bakmaksızın Caesar’ı engellemeye ka­ rarlıydılar. Yasa tasarısına eleştiri getirmeyen pek çok senatör oyla­ manın ertelenmesini tavsiye etti. Ardından Cato uzun bir konuşma yaptı. Güneş batana dek konuşmayı ve böylece Senato oturumunun ertelenmesini amaçlıyordu. 10 Dio Cassius 38. 2.

102

IULIUS CAESAR

Bunun üzerine Caesar’ın sabrı taştı. Roma tarihinin en iyi top­ rak yasasını teklif ederken, soyluların en ufak bir yeniliği dahi kabul etmeyerek çürümüş statükoya dört elle sarıldıklarını gördü. Lictorlarından birine Cato’yu tutuklamalarını ve hapse atmalarını em­ retti. Konsül olarak hukuken bunu yapma yetkisine sahipti ancak Caesar’ın bu hareketi aptalcaydı. Dayanışma içindeki aristokrasinin tamamı Cato’nun ardından hapishaneye gitti. Hatta Senato’nun ılımlı üyeleri de Caesar’ın Senato protokolünü ihlali karşısında şaş­ kına döndü ve oturumu terk etmek üzere ayağa kalktılar. Caesar öfkeyle onlardan biri olan Marcus Petreius’a neden gittiğini sorunca Senatör ona şu karşılığı verdi: “Burada seninle olacağıma hapiste Cato’yla birlikte olurum daha iyi.”11 Bu sözler üzerine Caesar ak­ lını başına topladı ve Cato’nun serbest bırakılmasını emretti. En son ihtiyacı olan bir optimasm şehadetiydi. Oturumu sonlandırarak Senatoya bir uyarıda bulundu. Gelenekler uyarınca onlarla birlikte çalışarak Senato’nun onayını almaya çalışmıştı ancak artık doğru­ dan Roma halkına başvuracağını söyledi. Caesar, yeni toprak yasası tasarısını halk meclisine sunarken, Bibulus’u davet ederek halka hitap etmesini ve eğer hukuka aykırı bir durum varsa görüşünü belirtmesini istedi.11 12 Caesar’ın meslektaşı inat ederek hiçbir şey söylemeyeceğini ve homurdanarak o yıl hiçbir yeniliğe izin vermeyeceğini ifade etti. Bunun üzerine Caesar büyük kalabalığa yalvararak Bibulus’un toprak yasasını desteklemesi için ricada bulunmalarını söyledi. Caesar, “O isterse tasarı yasalaşacak!” diye bağırdı.13 Ardından Bibulus soğukkanlılığını yitirdi ve kalabalığa öfkeyle, “Hepiniz iste­ seniz bile bu yasa bu yıl kabul edilmeyecek!” diye bağırdı ve meclisi terk etti.14 Caesar artık (Roma’nın tümünün tanık olduğu üzere) inatçı aris­ tokrasiyle birlikte çalışmak için elinden geleni yaptığını ve çalışma 11 12 13 14

Dio Cassius 38. 3. Dio Cassius 38. 4-6; Plutarkhos, Caesar 14, Pompeius47-48; Suetonius, Caesar 2(}. Dio Cassius 38. 4. Dio Cassius 38. 6; Suetonius, Caesar 20; Plutarkhos, Pompeius 48.

103

PHILIP FREEMAN

arkadaşı konsüle de adil davranmak için çok uğraştığını iddia ede­ bilirdi. Ancak Caesar’ın o günkü siyasi gösterisi henüz sona erme­ mişti. Daha sonra Pompeius ve Crassus’u çağırarak onlardan yasa tasarısı hakkındaki düşüncelerini söylemelerini istedi. Yasayı hara­ retli bir şekilde destekleyen Pompeius, bunu engelleyen senatörlere karşı Caesar’ı kılıcıyla savunacağına söz verdi. O sabah Pompeius’un gazilerinin önderliğinde Forum’a toplanan kalabalık Pompeius’un sözlerini büyük bir gürültü çıkararak destek­ ledi. Kürsüde duran üç adam, kalabalığın sevinç dalgasına maruz kalırken, olayı uzaktan izleyen Cato aniden Caesar’ın ne yaptığını idrak etti. Halkçı konsül, gözünün önünde daha önce görülmemiş bir ittifak kurmuş ve Roma’nın en güçlü iki adamını bir araya getir­ mişti. Kendisine bağlı binlerce kişinin desteğine ilaveten, Pompeius ve Crassus’un muazzam zenginlikleri de artık Caesar’ın emrindeydi. Onların desteğiyle artık aristokrasinin Caesar’ı Roma geleneklerini ortadan kaldıran tehlikeli bir devrimci olarak göstermesi bir şey ifade etmiyordu. Zaten Caesar’a sempatiyle bakan sokaktaki adam, artık onu yalnızca radikal reformların sözcüsü değil, aynı zamanda geniş bir desteğe sahip kuvvetli bir siyasi ekibin lideri olarak görüyordu. Bu sırada Bibulus, hiçbir konuda Caesar’ın dengi olmasa da hâlâ kuvvetli bir rakip sayılırdı. Bibulus ve diğer aristokratlar, Caesar’ın triumvirliğinin o yıl yasama organındaki tüm muharebeleri kaza­ nacağını anladıklarında, onun artık geçireceği kesin olan yasaları geçersiz kılacak önlemleri hazırlamaya koyuldular. Bibulus kendisi gibi düşünen pek çok tribunus buldu ve zekice bir strateji izlemeye karar verdi. Konsüllerin görevlerinden biri yılın hangi günlerinin tanrılara adanarak kutsal sayılacağına karar vermek olduğundan, Bi­ bulus Caesar’ın konsüllük süresinin sonuna dek tüm günlerin kut­ sal olduğunu ilan etti. Kutsal günlerde yasal olarak hiçbir toplantı yapılamayacağına göre, hiçbir meclis de bağlayıcı yasaları kabul ede­ mezdi. Böylece Bibulus’un konsüllük yetkilerini bariz bir şekilde suistimal ettiği herkesin malumu oldu. Bibulus, Caesar’ın planlarına köstek olarak, aristokrasi iktidarda yeniden üstünlük kurana dek, o yılki tüm kazanmaları ortadan kaldırmayı umuyordu. Caesar halkın 104

IULIUS CAESAR

önünde Bibulus ve onun aptalca tasarılarıyla alay etti ancak müt­ tefiklerine ve arkadaşlarına uzun vadede ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya olduklarını itiraf etti. Caesar meclisin toprak yasası için oylama yapacağı günü be­ lirledi. Kalabalığın coşkusunu güvence altına almak için Forum’u bir gece önceden triumvirlik taraftarlarıyla doldurdu. Ertesi gün meclise hitap ederken, Cato ve diğerlerinin eşliğindeki kararlı Bibulus’un kendisine yaklaştığını gördü. Kalabalık kısmen ma­ kamlarına duyduğu saygıdan, kısmen de Caesar’ın kalabalık ta­ raftarlarına karşı çıkacak denli aptal olmadığını düşündüğünden, kıdemsiz konsüle ve yoldaşlarına yol verdi. Ancak Bibulus herkesi iterek kürsüye ilerledi ve Caesar’ı azarlayarak ne kadar ciddi ol­ duğunu ortaya koydu. Kalabalık çileden çıktı ve kısa süre içinde Bibulus ve aristokratlara karşı saldırıya geçti. Biri, hayvan dışkı­ larının bulunduğu bir sepeti Bibulus’un başından aşağı boca et­ ti. Hırpalanan, yaralanan ve gübre içinde kalan Bibulus’un fascesi kalabalık tarafından parçalandı. Bibulus ve Cato perişan bir halde Forum’dan kaçtılar. Ardından Caesar toprak dağıtımına ilişkin teklifini kolayca yasalaştırdı. Pompeius ve Crassus, toprak komis­ yonunun başlıca üyeleri olarak atandılar. Caesar’ın ayaktakımının yaptıkları nedeniyle öfkeden deliye dönen Bibulus, ertesi gün Senatoya başvurdu ve meslektaşının ya­ nma gitti. Ancak senatörler öfkeli bir kalabalıkça desteklenen triumvirliğe karşı harekete geçmekte tereddüt ettiler. Bibulus acı ve utanç içinde evine çekildi ve o yıl bir daha halk içine çıkmadı. Kı­ demsiz konsülün görevine gelmemesi Roma’da alay konusu oldu. O yıla ait olan ve normalde iki konsülün adını taşıyan belgeler, şakayla karışık, “lulius ve Caesar’ın konsüllüğünde yapıldı,” diye okundu.15 Sokaklarda da benzer bir hava vardı:

Bibulus’un değil, Caesar’ın yaptığı bir iş vardı. Bibulus un yılında hiçbir şeyin yapıldığını hatırlamıyorum.16 15 16

Suetonius, Caesar 20. Suetonius, Caesar 20.

105

PHILIP FREEMAN

Tarıma ilişkin ilk yasa tasarısının onayıyla senatörlerin en büyük korkuları gerçek oldu. Caesar kısa süre sonra toprak yasasındaki sı­ nırlılıkları fark etti ve Roma’daki ihtiyaç sahibi yurttaşlara yetecek kadar tarım arazisi bulunmadığını anladı. Sonuç olarak halka yeni bir tasarı sundu ve daha önceden dokunulmayacağı söylenen Campania’daki arazilerin dağıtılmasını teklif etti.17 Elbette Cato tasarıya karşı çıktı. Bu topraklar üç veya daha fazla çocuğu olan Romalı ai­ lelere verilerek onların lahana ekmeleri ve çocuklarını yetiştirmeleri sağlanacaktı. Yönetici sınıflar kendi hususi topraklarının Roma’nın ayaktakımına dağıtılmasından büyük üzüntü duydular. Oysa top­ raksız ailelerin yerleştirilmesi devlet açısından çok faydalı oldu. Cae­ sar görevi sona erdikten sonra senatörlerin yerleşimlere karışmaması için tasarıya bir madde ekletti. Buna göre gelecekteki tüm konsül adayları, tanrılar önünde kendi yasasıyla çelişecek yasalar çıkarma­ yacaklarına yemin edeceklerdi. Bibulus’un çekilmesini sağlayan ve o an için aristokrasiye korku salan Caesar ve ortakları planlarına ciddiyetle sarıldılar. Bazı teklif­ leri utanç vericiydi, çünkü büyük ölçüde kendi çıkarlarına hizmet ediyordu. Yasalarının çoğu ise hükümsüz kaldı. Pompeius’un Doğu Akdeniz’den dönmesinin üzerinden iki yıl geçmiş olmakla birlikte orada yaptığı düzenlemeler hâlâ Senato tarafından onaylanmamış­ tı. Roma’nın siyasi çıkarları açısından çok önemli olan bu anlaşma pek de abartılamazdı, çünkü doğuda hâlâ kudretli Parth İmpara­ torluğu hüküm sürüyordu. Mezopotamya çöllerinden Çin sınırın­ daki dağlara dek uzanan Parth İmparatorluğu, Roma lejyonlarının hakkından gelebilecek kadar güçlü bir askerî krallıktı. Bu korkusuz savaşçılar çoktan Armenia’ya akınlar düzenlemiş ve Roma toprakla­ rına tehlikeli bir biçimde yaklaşmışlardı. Dikkatli Romalılar, dört yüzyıl önce bir başka Pers imparatorluğunun Yunanistan’ı istila etmeden önce Asia Minor’u, Suriye ve Mısır’ı süratle fethettiğini unutmamışlardı. Roma’nın ihtiyacı olan son şey, Doğu Akdeniz’in zayıf ve düzensiz bir durumda olmasıydı; bu durum pratikte Parthların müdahalesine davetiye çıkarmak anlamına gelirdi. 17 Cicero, Atticus’a Mektuplar 36-38 (2.16-18).

106

IULIUS CAESAR

Pompeius Asia Minor’a barış getirdi ve Roma ve Parth ülkesi arasında tampon bölge olacak Armenia’nın kralı Tigranes’le önemli antlaşmalar imzaladı. Romalı general sürekli birbirleriyle didişen Seleukos prenslerini de Suriye’den uzaklaştırıp bu zengin ülkeyi bir Ro­ ma eyaletine dönüştürdü. Iudea’daki Makabilerin de vasal bir krallığa dönüştürülmesiyle Roma’nın Karadeniz’den Arabistan çöllerine uza­ nan doğu sınırı kuvvetli bir hale sokulacaktı. Elbette bütün bunların gerçekleşmesi için Senato’nun Pompeius’un düzenlemelerini onayla­ ması gerekiyordu. Eğer Senato onay vermezse Parthlar istikrarsızlık­ tan yararlanarak kısa süre içinde müdahale edebilirlerdi. Senato’nun çoğunluğu, doğudaki düzenleme konusunda triumvirliğe direnmenin faydasız olduğunu gördü ancak ihtiyar Lucullus (yerine Pompeius görevlendirilene dek Asya’da büyük yağmalar ya­ pan, adı kötüye çıkmış bir sefa düşkünü) ayağa kalkarak yasa tasarı­ sının aleyhinde konuştu.18 Caesar hemen Lucullus’un sözünü kesip onun doğuda işlediği suçları listelemeye koyuldu. Eğer çenesini ka­ pamazsa bu suçlamalarla karşı karşıya geleceğini hiç de üstü kapalı olmayan bir şekilde ifade etti. Böylece yaşlı adam, Caesar’ın önünde dizlerinin üzerine kapanıp ağlayarak affedilmesi için yalvardı. Bu utanç verici sahne Caesar’ı şaşkına çevirdi. Tek istediği Lucullus’un bir köle gibi yerlerde sürünmesi değil, yalnızca muhalefetini sonlandırmasıydı. Saygıdeğer eski konsülün Caesar’ın ayaklarına ka­ panması hem aristokratlar hem de halkçılar için rahatsız edici bir sahneydi. Lucullus sessizce çekildi ve tasarı yasalaştı ancak bu sahne uzun süre senatörlerin aklından çıkmadı.

Yunan tarihçi Herodotos, Mısır için, “Nil’in hediyesidir,”19 derken dünyanın en uzun nehrinin, çorak bir çöle diğer uygarlıkların an­ cak hayal edebileceği bir bereket getirdiğini ifade etmek istemişti. Orta Afrika’dan taşman zengin topraklar Nil taşkınlarıyla tarlaları 18

Dio Cassius 38. 7; Suetonius, Caesar 20.

19

Heredotos 2.5.

107

PHILIP FREEMAN

beslerken ve toprak sahiplerine muazzam bir zenginlik sağlarken, Romalıların ataları hâlâ Tiber Nehri’nin kıyısındaki çamurdan ya­ pılmış kulübelerde yaşıyorlardı. Romalılar çok daha önce Mısır’a yürüyebilir ve bu ülkeyi ele geçirebilirlerdi. Ancak bunu yapma­ malarının nedenlerinden biri Ptolemaios hanedanı krallarının Roma’daki çeşitli gruplara önemli ölçüde rüşvet vermesiydi. Mısır, Romalılara oldukça yabancı bir yerdi. İspanya, Sicilya ve hatta Yu­ nanistan’ın iklimi ve kültürü birçok bakımdan İtalya’ya benziyordu. Ancak yüksek piramitlerin altında yürümek ve Romalılardan çok daha kadim olan harabeleri seyretmek, bugün bizi şaşırttığı gibi Romulus’un oğullarını da hayretler içinde bırakmış olmalıdır. Caesar ve Crassus, birkaç yıl önce para temin etmek için Mı­ sır’ın ilhakını teklif ettiklerinde bu hayranlığın etkisinden sıyrılmış gibiydiler. Bu hamle Senato tarafından geçersiz kılındı ancak Caesar artık konsüldü ve Mısır sorununu yeniden gündeme getirmeye ha­ zırdı. Roma’nın elinde bu çöl krallığına egemen olmasını sağlayacak belli belirsiz yasal bir olanak (XI. Ptolemaios’un vasiyeti) vardı. Yine de halk tarafından sevilmeyen mevcut lider XII. Ptolemaios (flüt­ çü) cömert rüşvetleri ve Roma’yla olan yakın ticari bağları sayesinde yirmi yıl boyunca iktidarda kalmayı başarmıştı. Caesar, yasama yo­ luyla Senato’nun yirmi yıldır ihmal ettiği Ptolemaios’un Mısır’daki egemenliğini ve Roma’yla olan ittifakını onaylatmaya çalıştı.20 Böyle yapmasının kısmi nedeni, siyasi kariyerinin bu yoğun zamanında muazzam bir krallığın imparatorluğa katılmasının yaratacağı kar­ maşık sorunları üstlenmek istememesiyle ilgili olmakla birlikte, asıl nedenin kendisinin ve Pompeius’un Ptolemaios’tan aldığı yüklü bir rüşvet olduğu sanılır. Caesar doğuya ilişkin çıkardığı yasaları zekice bir hamleyle ta­ mamladı ve Roma eyaleti Asia’da vergilerin toplanmasıyla ilgili karga­ şayı düzene soktu.21 Yıllar önce Romalı vergi tahsildarları dikkatsiz davranarak eyaletten toplamayı umdukları geliri gereğinden çok 20

Caesar, İç Savaş Üzerine 3.107.

21

Suetonius, Caesar 20; Dio Cassius 38. 7; Cicero, Atticus’a Mektuplar 17-18 (1.17-18), 21 (2.1.), Vatirıius’a Karşı 29.

108

IULIUS CAESAR

fazla göstermişlerdi. Hâzineye bu miktarı ödemelerinin olanaksız olduğunu fark edince, Senatoya başvurarak miktarın üçte bir ora­ nında azaltılmasını istediler. Vergi tahsil şirketlerine yatırım yapan Crassus, doğal olarak bu teklifi destekledi ancak Cato’nun önderli­ ğindeki muhalefet tasarıyı reddedip tahsildarları borcun tamamını ödemek zorunda bıraktı. Bir yıl sonra vergi tahsilatı şirketlerinin sahibi şövalyeler, hâlâ boğazına kadar borca battıklarından devlete ödeme yapamıyorlardı. Bu kördüğümü Caesar çözdü. Halk meclisine, vergi tahsildar­ larının borcunu azaltan bir yasa teklifi sundu. Caesar, iki yıl önce Ispanya’da yaptığı gibi, bu uzak eyaletteki mali sorunlara kısa süre içinde kolay bir çözüm buldu. Bu yasa, bulabildikleri her kuruşu toplayan tahsildarlar tarafından soyulup soğana çevrilen Asia sakin­ lerinin yararına değildi ama Romalı vergi tahsildarlarının ve onlara yatırım yapanların borçlarını kolayca ödeyebilmelerini sağlıyordu. Caesar’ın da bu yatırımcılar arasında olması tesadüf değildi. An­ cak Caesar’ın sağladığı asıl avantaj, yasadan elde ettiği kârlar değil, gösterdiği iyi niyetle şövalyelerin desteğini alması oldu. Caesar’ın yasama alanındaki tüm başarıları Roma’ya pratikte sağladığı fayda­ lara rağmen Cicero’nun içini ürpertmişti. Dostu Atticus’a22 yazdığı mektupta, “Hepimiz çok korkmalıyız, kesin olan şu ki bu adam kendisini tiran yapacak,”23 diyecekti.

İS MÖ 59 yılı ilkbaharının sonlarına doğru Pompeius istediği yasala­ rın çoğunu gerçekleştirmişti. Doğu Akdeniz’deki düzenlemesi onay­ lanırken gazilerine sadık hizmetlerinin karşılığında toprak verildi. Caesar bu anın triumvirlik açısından bir kriz dönemi olduğunu an­ ladı, çünkü Pompeius artık Caesar ve Crassus’un hedefleri için siyasi ağırlığını koymaya yanaşmayabilirdi. Caesar bu olasılığı engellemek 22 Attikalı veya Atinalı anlamına gelen bir lakap. Cicero’nun dostu Atticus’un asıl adı Titus Pomponius’tur (ç.n.). 23

Cicero, Atticus’a Mektuplar M (2.17)

109

PHILIP FREEMAN

amacıyla Pompeius’un elini kolunu bağlayacak bir plan yaptı ve Ro­ ma Forumu ndan ziyade Ortaçağ Avrupa’sının saraylarını hatırlatan bir teklifte bulundu. O dönemde yirmi yaşlarında olan kızı Iulia’yı ondan en az otuz yaş daha yaşlı olan Pompeius’la evlendirdi.24 Bu olay Caesar’ın sadık destekçisi Servilius Caepio’yu şaşkına çevirdi; çünkü Caepio, Iulia’yla nişanlıydı ve birkaç gün içinde evlenmek üzere hazırlık yapıyorlardı. Caesar, Caepio’yu takdir etmekle birlik­ te Pompeius’a daha çok ihtiyacı vardı. Pompeius, Caepio’nun öfke­ sini yatıştırdı ve ona kendi kızı Pompeia’yı önerdi. Evlilikleri babası tarafından aceleyle yapılmasına rağmen Iulia, Pompeius’u çok sevdi ve Pompeius da ona sadık bir koca oldu. Caesar artık Iulia ve Pom­ peius birlikte oldukça meslektaşının kesin desteğine güvenebilirdi. Caesar da ertesi yıl konsül seçilecek Lucius Piso’nun kızı Calpurnia’yla evlendi. Aile bağlarına dayanan bu baş döndürücü ittifaklar ağını inceleyen Cato, Roma’da kadınların takasına dayanan iktida­ rın tiksindirici bir şey olduğunu ifade etti.25 Caesar’ın yaşadığı bir sonraki kriz, Pompeius’tan değil, Cicero’dan kaynaklandı. İlkbaharda eski konsül Gaius Antonius, birkaç yıl önce Makedonya’yı yönetirken görevini kötüye kullandığı iddia­ sıyla yargılandı.26 Antonius MÖ 63’te Cicero’yla birlikte konsüllük yaptığı için ünlü hatip meslektaşını mahkemede savunma gereği duydu. Triumvirlik, Antonius’un soruşturulmasını destekliyordu ancak Cicero’nun onu savunmasından rahatsızlık duymadı. Yine de Cicero, gerçekleri saptırarak Caesar’ı ve ortaklarını halka açık bir ortamda eleştirmekten geri durmadı. Cicero’nun konuşmasındaki iğneli sözler günümüze ulaşmamakla birlikte bu sözlerin Caesar’ı kalbinden vuracak kadar sert olduğu kuşkusuzdu. Caesar, Cicero’yu yumuşatmak ve ona iktidarda bir yer vermek için özenle ve sabırla çalışmıştı. Ona daima devlet adamlığına yaraşır bir saygıyla davran­ mıştı. Ancak Cicero kendisi aleyhine konuştuğu ve böylece aristok­ ratları hoşnut bıraktığında, Caesar ihanete uğradığını düşündü ve 24 25 26

Plutarkhos, Caesar 14; Pompeius 47; Suetonius, Caesar 21. Plutarkhos, Caesar 14. Dio Cassius 38.10-11.

110

IULIUS CAESAR

Roma’nın en ünlü hukukçusuna artık daha fazla katlanamayacağına karar verdi. Herkes Caesar’ın yumuşak ve affetmeye meyilli bir ya­ pısı olduğunu biliyordu ancak sabrı taşarsa düşmanlarına karşı zeki­ ce ve korkusuzca karşı hamleler yapabileceği de malumdu. Üç yıl önce Bona Dea kutlamalarını ihlal ederek Roma’da bir skandala imza atan Publius Clodius, Cicero’nun azılı bir düşma­ nıydı.2728 Clodius, hiçbir şeye inanmayan ve her şeyle alay eden di­ siplinsiz bir radikal olmakla birlikte, o da herkes gibi kin tutardı. Cicero, Clodius’u kutsal şeylere saygısızlık göstermekle itham etmiş ancak ceza almasını sağlayamamıştı. Bunun karşılığında Clodius her fırsatta Cicero’yu rahatsız etmeyi, kışkırtmayı ve karalamayı iş edinmişti. Önceki yıl eşi görülmemiş bir adım atarak tribunusplebis seçilmek için patricus konumunu bırakmaya teşebbüs etmişti. Bir­ çok patricusun kadim soylarıyla duydukları gurur, geleneklere karşı çıkan Clodius için hiçbir şey ifade etmiyordu. Siyasi kariyeri ve şahsi intikamı için atalarından kalan mirası terk edebilirdi. Ancak MÖ 60’ta pleblere katılma girişimi çok sayıda rakibi tarafından gelenek­ sel yöntemlerle engellendi. Şimdi Clodius, Caesar’ın Cicero’ya duyduğu öfke nedeniyle kurduğu hayalin gerçekleştiğini görmek üzereydi. Normal yollardan pleb olması olanaksız olan Clodius’a başka bir fırsat ortaya çıktı. Bir pleb tarafından evlat edilinirse, patricus konumundan sonsu­ za dek kurtulabilirdi. Ancak bu bile zor bir süreçti. Konunun ön­ ce rahiplerce incelenmesi, daha sonra da kadim Comitia Curiata1" meclisi tarafından onaylanması gerekiyordu. Caesar, pontifex maximus olarak dinî otoritesine ait prosedürü kısa kesti ve Clodius’un evlat edinilmesine onay vermek üzere emrindeki otuz lictonı bir araya toplayarak geçici bir Comitia Curiata teşkil etti. Bu törende Pompeius bile kâhin rolünü üstlendi. Otuz yaşını dolduran Clo­ dius’u, henüz yalnızca yirmi yaşında olan Publius Fonteius adın­ da genç bir pleb evlat edindi. Bütün bu süreç, herhangi bir Roma 27

Suetonius, Caesar 20; Dio Cassius 38.12; Cicero, Atticus’a Mektuplar 18(1.18);

28

Tatum, 87-113. Roma’da patricii kökenli on soydan oluşan bir meclis (ç.n.).

111

PHILIP FREEMAN

mahkemesinin geçersiz kılacağı, adeta kusursuz bir skandaldi ancak Caesar tüm gelenekleri atlayarak yalnızca birkaç saat içinde hevesli Clodius’u bir plebe dönüştürdü. Eski patricus derhal tribunusplebis seçilmek için seçim kampanyasına başladı, Caesar gelenekleri hiçe sayarak Clodius’un isteğini yerine ge­ tirmişti ancak bu kadar hızlı hareket ederek ciddi bir hata yaptı ve Cicero’nun öfkesini üzerine çekti. Caesar, Cicero’ya bir ders vermek ve onun eleştirilerini susturmak istiyordu. Yine de samimi bir şekil­ de saygı duyduğu bu adama zarar vermeyi veya onun canını sıkma­ yı da arzu etmiyordu. Pompeius da tribunus yetkilerini kullanarak eski dostu Cicero’ya zarar vermemesi konusunda Clodius’u uyardı. Bununla birlikte Clodius, kimseye, hatta Caesar’a ve Pompeius’a bile boyun eğmeyen bir delifişekti. Triumvirlik, ayrıca tribunus ol­ masının karşılığında Clodius’un minnettar kalmasını ve gelecekte aristokratlara karşı faydalı olabileceğini umuyordu. Oysa Clodius bir tek kendi sesini dinlerdi. Caesar’ın konsüllüğü sırasında Roma eyaletlerinin idaresi dibe vurmuştu. Görevi kötüye kullanma, sömürü ve ağır vergiler yay­ gındı. Uzak görüşlü Romalılar; Hannibal zamanından beri binlerce kilometrelik bir alana yayılan, milyonlarca insanı içeren ve az sayı­ daki varlıklı yurttaşın yararına işleyen bir imparatorluğun güvenli ve müreffeh olamayacağını anlamışlardı. Caesar, baskı gören yerli halka olan sevgisinden değil, Roma’nın İtalya dışındaki ülkelerinde­ ki kontrol yapısını dönüştürmezse bir dünya gücü olarak elde ettiği muazzam potansiyelden vazgeçmek zorunda kalacağından, bu siste­ mi sonsuza dek değiştirmek istiyordu. Caesar’ın kapsamlı yolsuzluk yasası; eyaletlerin yönetimi, sahtekâr valilerin soruşturulması, rüşve­ tin önlenmesi ve imparatorluğu yurtdışından yöneten senatörler sı­ nıfının genel olarak hizaya sokulmasıyla ilgili, yüzden fazla bölümü bulunan ve son derece ayrıntılı bir yasaydı. Yasanın tam metni kay­ bolmakla birlikte Cicero yasayı iustissima atque optima (“en adil ve en iyi”) olarak adlandırmış ve hatta Cato bile yasada şikâyet edecek bir şey bulamamıştı.29 Bu durum sonraki yıllarda Cato’yu çileden 29 Cicero, Piso’ya Karşı 37.

112

IULIUS CAESAR

çıkaracaktı.30 Herkesin lulius Yasası (Lex Iulus) olarak övdüğü bu yasaya atıfta bulunurken hiçbir zaman Caesar’ın adını kullanmadı. Son derece özenli bir şekilde hazırlanan bu yasa o kadar etkiliydi ki, Roma tarihi boyunca eyaletlerin yönetiminin temelini oluşturdu ve hatta Bizans döneminde dahi uygulanmaya devam etti. Caesar, Roma’ya gelecekteki yüzyıllarda imparatorluğu sorum­ luluk içerisinde yönetebilmesi için yasal bir çerçeve sağlamıştı ancak aristokrasi izin vermediği sürece bu yasa kendisine bir fayda sağlama­ yacaktı. Caesar o yıl konsüllük süresini tamamladıktan ve yeniden sıradan bir yurttaş olduktan sonra, magistratus olarak sahip olduğu yargı dokunulmazlığı hakkını kaybedecekti. Yeni yıl başlar başla­ maz da Cato ve müttefikleri ona karşı saldırıya geçeceklerdi. Onu mahkemeye çıkararak akıllarına gelen her türlü suçlamayla suçlaya­ cak ve küstahlığı nedeniyle cezalandırıp onun siyasi kariyerini yok edeceklerdi. Caesar, yerleşmiş geleneklere karşı hareket etmekle ve kutsal Roma yasalarını kendi radikal ajandası uğruna ihlal etmekle suçlanacaktı. Bibulus, MÖ 59 yılının büyük bir kısmını kutsal tatil ilan ettiğinden, Caesar’ın geçirdiği tüm yasaların geçersiz olduğunu söyleyecekti. Hiç kimse tanrıların Caesar’ın konsüllüğünü işlevsiz kıldığına inanmamakla birlikte teknik olarak Bibulus haklıydı. Eğer mahkemeler hukukun üstünlüğü ilkesini uygularlarsa, Caesar’ın o zamana dek gerçekleştirdikleri buhar olup uçardı. Hiç şüphesiz Caesar, kutsal gelenekleri ihlal ederek, Senato’yu devre dışı bırakarak ve hatta devrimci hedeflerine ulaşmak ama­ cıyla şiddet kullanarak Roma yasalarıyla alay etmişti. Taraftarları, Caesar’ın başka bir seçeneği olmadığını savunabilirlerdi; zira diğer alternatif, geleneklerin korunması uğruna imparatorluğun karga­ şaya sürüklenmesine izin vermesiydi. Cincinnatus ve Scipio’nun Romasının artık geçmişte kaldığını ve Senato’nun bunu ne kadar kısa sürede fark ederse o kadar iyi olacağını savunabilirlerdi. Romulus’un kurduğu antik cumhuriyet, Tiber kıyısındaki küçük bir köyün Akdeniz boyunca uzanan muazzam büyüklükteki toprakla­ rı kontrol altına almasıyla ortadan kalkmıştı. Senato hâlâ bu geniş 30 Dio Cassius 38.7.

113

PHILIP FREEMAN

ülkeyi kadim kurallara dayanan bir derebeylik olarak yönetmeye çalışıyor, Roma’daki en büyük gücün artık ardında profesyonel or­ duları bulunan generaller olduğu gerçeğini görmezden gelmeye ça­ lışıyordu. Gelecekte Marius, Sulla ve Pompeius’un izinden gidecek generaller, eğer gözlerini açmaz ve imparatorluğun yeniden düzen­ lenmiş ve sorumlu bir yönetimi olması gerektiğini kabul etmezlerse Senato’yu işlevsiz bırakacaklardı. Caesar bu yeni düzene ilişkin bazı değişiklikleri uygulamaya çalıştı. Bu değişiklikler acı verici de olsa kesinlikle gerekliydi ve bu daha bir başlangıçtı. Yeni bir yasal yö­ netim biçimi kurmak için çok daha fazlası gerekiyordu. Aksi halde acımasız generallerin başı çektiği bir tiranlık tarafından yönetilecek Roma’nın çöküşü kaçınılmaz hale gelecekti. Bununla birlikte Caesar’ın öncelikli kaygısı konsüllük görevi bittikten sonra soruşturmadan nasıl kaçacağı ve aynı zamanda kari­ yerini nasıl sürdüreceğiydi. En net çözüm, gelecek vadeden bir sınır eyaletinde valilik elde etmekti. Caesar, Senato’nun niyetlendiği gibi, bir yıl boyunca İtalya’daki ormanları ve otlakları denetlemek istemi­ yordu. Vali olarak görev süresi sona erene dek yargı dokunulmazlığı kazanacaktı. Görev yaptığı eyaletin, imparatorluğun sınırlarını ge­ nişletmesini sağlaması çok önemliydi. Böylece muzaffer bir gene­ ral olarak hem askerî başarılar kazanacak hem de siyasi hedeflerine ulaşmak için kullanacağı bir servet elde edecekti. Caesar’ın çağdaşı genç Sallustius onun için şöyle dedi: “Daha büyük güç, bir ordu ve yeni bir savaş için yanıp tutuşuyordu; böylece yetenekleriyle parla­ maya devam edecekti.”31 Sorun, doğru savaşı bulmaktı. Pompeius Doğu Akdeniz’e barış getirmişti ve kıdemsiz ortağının bu bölgede zaferini çalmasına izin vermezdi. Caesar’ın bu bölgede sefere çıkmasına izin verse bile kayda değer tek hamle Parth impa­ ratorluğu’nun istilasıydı. Caesar bu savaşın kısa sürede son savaşı olabileceğini anlayacak kadar zekiydi. Mısır’da muazzam bir potan­ siyel vardı ancak Kral Ptolemaios’la daha yeni bir dostluk antlaşması imzalamıştı. Uçsuz bucaksız Sahra Çölü’ne veya Nil boyunca gemi­ lerle ilerleyip uzak Nubia veya Etiyopya’ya saldırmadıkça Afrika’nın 31 Sallustius, Catilina 54.

114

IULIUS CAESAR

geri kalan kısımları barış içindeydi. İspanya zengindi ancak bu ülke birkaç yoksul dağ kabilesi dışında zaten Roma kontrolündeydi. Do­ layısıyla Caesar, Alplerin ötesindeki Avrupa’nın şan ve ihtişam için en iyi seçim olduğunu biliyordu. Caesar zamanında Roma’nın kuzey sınırı İspanya’daki Pirene Dağları’ndan doğuya, Galya’nın güneyindeki Cenevre Gölünün derin mavi sularına dek uzanıyordu. Sınırlar bu noktadan karla kap­ lı Alplerin zirvelerini ve Balkanların kuzeyini içine alarak Makedon­ ya ve Trakya’dan Karadeniz’e ilerliyordu. Bu sınırların ardında, Tuna Nehri’nin kuzeyinde dirençli Dacia Krallığı, Germania’nın uçsuz bucaksız kara ormanları, Galyalı korkusuz kabilelerin zengin top­ rakları ve masalsı Britanya adası vardı. Ancak Caesar kuzeydeki bir ülkeye savaş ilan ederek askerleriyle Roma kapılarından çıkıp savaşa gidemezdi. Önce Galyalılara, Cermenlere veya Dacialılara komşu bir eyaletin valiliğini elde etmeli; sonra da bu kabilelerin Roma top­ raklarına karşı daima giriştikleri altınlardan birinin gerçekleşmesini beklemeliydi. Ardından vali olarak görevi barbarlara karşı saldırıya geçmek ve onlara bir ders vermek olacaktı. Eğer düşman toprakları­ na gerektiğinden fazla girerse ve yerel halk kıtalarına karşı saldırıyla yanıt verirse, lejyonlarının harekete geçmesini teşvik edebilirdi. Caesar kuzey seferi planına ilk önce Cisalpina Galya32 valiliği­ ni elde etmeye çalışarak başladı. Kuzey İtalya’daki yoğun nüfuslu Po Vadisi’nde bulunan bu bölge; konum itibarıyla batıda Galya’ya, kuzeyde Germania’ya ve doğuda Tuna’ya geçiş sağlayan bir kapıydı. Bölgeden Apenin Dağları üzerinden hızlıca Roma’ya ulaşılabildiği de göz önünde tutulmalıydı. Daha da önemlisi, Cisalpina Galya valisi Roma’ya en yakın lejyonlara komuta ederdi. Bu eyaleti kont­ rol eden kişi, eyaleti Alplerin de ötesindeki bir savaş için üs olarak kullanabilir ve bu arada Roma’daki olayları da yakından takip ede­ bilirdi. Cisalpina Galya, Caesar’ın iyi bildiği bir bölgeydi ve geç­ mişte bu bölgedekilerin haklarını savunmuştu. Po Nehri boyunca Romalılaşmış Kekler arasında çok sayıda dostu vardı. Milano ve Verona gibi kentlerde yaşayan Romalı koloniciler arasında çok sayıda 32 Bugünkü Kuzey İtalya (ç.n.).

115

PHILIP FREEMAN

yanaşması33 bulunuyordu. Ancak Cisalpina Galya’yı Caesar için en çekici yer kılan, eyaletin sahip olduğu muazzam insan gücüydü. Bu verimli toprakları yöneten, lejyonları için neredeyse sınırsız sayıda cesur ve becerikli genç erkeği askere alabilirdi. MÖ 59 yılı ilkbaharının sonlarında, Caesar’ın rüşvetle elde ettiği Tribunus Vatinus; pleblere, Caesar’a yalnızca Cisalpina Galya’nın değil, aynı zamanda Doğu Adriyatik kıyısından kuzeydoğuda Dacia’ya dek uzanan dağlık Illyricum34 eyaletinin valiliğinin veril­ mesini isteyen bir teklif sundu.35 Valilik görevi MÖ 54 yılına dek beş yıl sürecekti. Pompeius teklifi destekledi ve tasarı öfkeli Senato tamamen devre dışı bırakılarak yasalaştı. Kısa süre sonra Pompeius, yasayı daha da genişleterek Caesar’a son derece önemli bir eyalet olan Transalpina Galya’nın valiliğini de verdi. Akdeniz kıyısındaki bu zengin eyalet, yalnızca Eyalet (Provincid) olarak biliniyordu.36 Provincia’nın kuzeyinde ise fethedilmemiş Uzun Saçlı Galyalıların (Romalıların sıklıkla ifade ettikleri gibi) ülkesi vardı ve Caesar sava­ şını burada sahnelemeye karar vermişti. Galya’da kabilelerin elinde olan, son derece zengin, muazzam ve sorunlu topraklar Roma’nın Akdeniz eyaletlerinden Atlantik kıyılarına ve Manş Denizi’ne dek uzanıyordu. Uzun süre boyunca Romalıların müttefiki olan ve Galya’da önemli bir güce sahip bulu­ nan Aedular kabilesi, Roma eyaletinin hemen kuzeyinde Sequanlar ve onların Cermen müttefikleriyle savaş halindeydi. Sequanlar, Galyalı yurttaşlarına karşı savaşması için Cermen savaş beyi Ariovistus’u yardıma çağırmıştı. Tarihteki benzer davetlerde görüldüğü gibi Sequanlar pazarlık ettiğinden fazlasını bırakmak zorunda kaldı. Ariovistus, Aedulara saldırdı ancak aynı zamanda Sequanların geniş

35

Roma’da zengin ve nüfuzlu devlet adamları ve bunların taraftarları arasındaki ilişkiyi ifade etmek amacıyla sırasıylapatronus ve kliens kavramları kullanılırdı. “Kliens” kavramının karşılığı olarak Türkçedeki “yanaşma” sözcüğünü kullan­ mayı uygun buldum (ç.n.). Bugünkü Arnavutluk ve Hırvatistan’ı içine alan bölge (ç.n.). Suetonius, Caesar 22; Plutarkhos, Caesar 14; Dio Cassius 38.8; Cicero, Atti­

36

cus’a Mektuplar 153 (8.3). Bugün Fransa sınırları içinde yer alan Provence.

33

34

116

IULIUS CAESAR

topraklarım ele geçirerek Galya’da kendi krallığını kurdu. Bu hamle bölgedeki hassas güç dengesini bozdu. Aedular ise bir prens ve eğitimli bir druid. olan Divicacus’u Ci­ cero ve diğerlerine lobi yapmak ve yardım istemek üzere Roma’ya gönderdiler.37 Ancak senatörlere önce Ariovistus’un casusları ulaş­ tı.38 Ariovistus, Caesar’ın desteğiyle Roma halkının dostu unvanını kazandı. Böylece Ren Nehri’nden akın akın gelen Cermenler, Galya’nın doğusunu karıştırdılar ve bölgedeki Aedular ve diğer Galyalı kavimlerin tamamını tehdit ettiler. Caesar’ı hoşnut bırakacak şekilde Senato, bir anda bir Roma eyaletinin Cermenlerin peşi sıra gelen Galyalılarca istila edilmesiyle karşı karşıya kaldı. Caesar bu durumun Roma halkına eniştesi Marius gibi zaferler kazanabilece­ ğini ispat etmek için bir fırsat olduğunu fark etti. Galyalıların MÖ 390’da Roma’yı yağmalamalarına ve Cermen kabileleri Cimbriler ve Tötonların elli yıldan daha bir kısa önceki istilalarına ilişkin eski öyküler canlanıp İtalya’daki herkese korku salacak bir gerçeğe dö­ nüştü. Galya’ya aceleyle elçiler gönderildi. Sınırı zorlayan kabilelere karşı askere alımlar başlarken, Caesar halkın zihninde bir tehdit al­ gısının oluşması için elinden geleni yaptı. Bununla birlikte gerçek­ ten de Roma’ya yönelik bir tehdit söz konusuydu. :fş

Caesar konsüllük sonrası planları belirginleştikten sonra eli kulağın­ da olan seferine hazırlanabilirdi. Bu esnada Roma’dan ayrılmadan önce işlerini düzene sokmaya koyuldu. Caesar artık muhalefetlerine rağmen aristokrasiye kalbinin arzu ettiğini yerine getireceğini göste­ rebilir ve vali ve general olarak elde ettiği yetkilerle “onların kafaları­ nın üzerine sıçrayabilirdi” (bu yorumun müstehcen içeriği ve anlamı tercüme edilirken bir şekilde kaybolmuştur). Kısa süre sonra Pompe­ ius’a karşı yapılacak bir suikastı içeren bir komplo ortaya çıkarıldı.39 37 38

Cicero, De Divinatione 1.90(1.41). Caesar, Galya Savaşı Üzerine 1.35.

39

Suetonius, Caesar 20.

117

PHILIP FREEMAN

Bazı kişiler Caesar’ın da bu komploya katıldığı suçlamasında bulun­ du ancak onun hâlâ çok ihtiyaç duyduğu bir kişiye karşı bu kadar adice bir harekette bulunması pek olası değildi. Yine de aristokratlar ve hatta Cicero bile Caesar üzerindeki şüpheleri canlı tuttular. Clodius ise nihayet uzun süredir beklediği tribunus görevine MÖ 59 yılının Aralık ayında başladı.40 Eşi benzeri görülmemiş bir şekilde halka ücretsiz tahıl dağıtımını teşvik etti. Böylece Cicero’dan almak istediği şahsi intikamı için bir destek sağladı. Ertesi yıla dek bu meşhur hatibi sürgüne yollayabilirdi. Caesar, Clodius’tan hoşlanmamakla birlikte konsüllükten ayrılırken 31 Aralık’ta topla­ nan kalabalığa yaptığı veda konuşmasında, Clodius’un Bibulus’un yapacağı benzer bir konuşmayı veto etmesinden içten içe hoşnut kalmış olmalıdır.41 Ancak Caesar kısa bir süre sonra Roma siyaseti­ nin önemsiz ağız dalaşlarından uzak kalacaktı. Helvetlerin,42 Roma eyaleti olan Galya’ya doğru harekete geçmek üzere oldukları haberi Roma’ya ulaştı.43 Caesar hızla eşyalarını topladı, ailesine veda etti ve yaşamının en büyük mücadelesiyle yüzleşmek üzere yola çıktı.

40 Dio Cassius 38.13, 17; Cicero, Atticus’a Mektuplar (3.1). 41 Dio Cassius 38.12. 42 Anayurtları bugünkü İsviçre olan bir Cermen kabilesi (ç.n.). 43

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 1.6-7.

118

Galya üç parçaya ayrılır: îlkinde Belgalar, İkincisinde Aquitanlar ve üçüncüsünde kendilerine Kekler adını veren ancak bizim Galyalılar dediğimiz kabile yerleşmiştir.1

-Caesar

zun zaman önce Orta Avrupa’nın dağlarında Kekler olarak bi­ linen bir halk ortaya çıktı.1 2 Yunanca, Latince ve Sanskritçeyle akraba olan bir dil konuşan Keklerin güney ve doğudaki med kuzenlerinden çok farklı bir hayatları vardı. Keklerin kentleri, im­ paratorlukları, kitapları veya abidevi tapınakları yoktu. Bunların ye­ rine, kahramanca savaşmaktan hoşlanan ancak aynı zamanda şiirde, sanatta ve metal işçiliğinde usta olan bir dizi bağımsız kabilelerden oluşurlardı. MÖ 1. binyılın ortalarında Atmalılar Pers Savaşlarıyla

U

uğraşırken ve Romalılar son Etrüsk kralını kentten kovarken, Kek­ ler Alplerdeki yurtlarından çıktılar ve kontrol edilemez bir yangın gibi Avrupa’nın ve hatta Asya’nın dört bir yanına yayıldılar. Dağlık anayurtlarından ilk ayrılan Kelt gruplarından biri Is­ panya’ya göç etti, yerli kültürlerle kaynaşarak Kelt-İberyalılar olarak

bilinen bir topluluğu meydana getirdi. Diğer Kek kabileleri batıya 1 2

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 1.1. Antik dönemdeki Kekleri çalışmak için en iyi modern kaynaklar şunlardır: Mac Cana, Celtic Mythology-, Rankin, Celts and the Classical World-, Megaw ve Megaw, Celtic Art-, Kruta, The Celts-, Cunliffe, The Ancient Celts-, Green, The

World of the Druids ve Haywood, Atlas of the Celtic World. Ben de Keklerin ilk dönemlerine ilişkin çok sayıda konuyu The Philosopher and the Druids adlı kitabımda tartıştım.

119

PHILIP FREEMAN

ilerlediler, Galya’nın tarlalarını ve ormanlarını işgal ettiler. Bazıları denizi aşarak Britanya’ya ve İrlanda’ya gitti. Bazı savaşçılar ve aile­ leri Kuzey İtalya’daki Po Vadisi’nin çekiciliğine kapılırken, bir kıs­ mı doğuya; Bohemya, Transilvanya ve Balkanların kuzeyine göçtü. Bölgede dolaşan Kekler, MÖ 279’da Apollon’un Delphoi’deki (Yu­ nanistan) kutsal tapınağına saldırırken, Yeni Ahit’teki “akılsız Galat­ lar” denilen binlerce kişilik başka bir grup Asia Minör’un ortalarına ilerledi ve yüzyıllar boyunca varlıklarını sürdürdüler. Galatlar ve di­ ğer Kelt paralı askerleri Suriye ve Mısır ordularında rağbet gördüler. Dolayısıyla, Caesar’ın zamanında Kekler, Avrupa’nın ve Ak­ deniz ülkelerinin uzak köşelerine dek geniş bir alana yayılmışlar­ dı. İspanya ve İtalya’ya gidenler Roma kontrolündeydiler ve Roma ordusunun önemli askerleriydiler. Ancak Britanya adalarındaki Kekler ve Provincia’nın kuzeyindeki Galyalılar hâlâ hürdü. Caesar, Galya’nın üç parçadan oluştuğunu söylemekle birlikte aslında Gal­ ya beş parçaydı. Romalıların Cisalpina Galya olarak adlandırdığı Kuzey İtalya’daki Po Vadişi’ndeki Kelt kabileleri uzun zamandır Alplerdeki kırsal kesimden Adriyatik kıyısına kadar uzanan bölgeyi kontrol ediyorlardı. Bu bölgedeki Galyalılar, Loire ve Seine’deki ku­ zenleriyle aynı dili konuşur ve aynı tanrılara taparlardı.3 Romalılarca Caesar’dan yüzyıl önce fethedilen İtalya’daki Galyalılar ise klasik uygarlığa dâhil olma konusunda aşama katetmişlerdi ancak kalple­ rinde hâlâ Kektiler. Galya’nın ikinci kısmı Pirenelerden Alplerdeki Massalia (Marsilya) Geçidi’ne ve Rhone Nehri’nden Cenevre Gö­ lü’ne dek uzanan Provincia’dan oluşuyordu. Buradaki Galya kabi­ leleri Tectosaglar, Vocontiler ve bilhassa bugünkü Lyon çevresinde bulunan Allobroglardı. Hepsi de iyi savaşçılar olmalarına karşın Yu­ nan ve Roma uygarlığının etkisine maruz kalmışlardı. Provincia’daki Galyalılar, Romalılara bağlı olarak yerleşik hayata geçmişlerdi. Galya’nın üçüncü parçası ise kadim yöntemlerle muharebe eden savaşçıların ve tanrılara insan kurban eden druidfizt'm bulunduğu Akdeniz’in kuzeyi ve batısındaki havzalarını içeriyordu. Pirenelerin 3

Caesar, Galya Savaşı Üzerine (6.13-19) eserinde Galyalıların tanrıları, dinleri

ve druidetAen bahseder.

120

IULIUS CAESAR

kuzeyindeki Aquitaina’yı kapsayan ve Garonne Nehri boyunca gü­ nümüzdeki Bordeaux’a kadar uzanan bu ülke görece küçüktü ancak son derece verimliydi. Bu bölgede Elusatlar ve Tarusatlar bulunuyor­ du. Galya’nın dördüncü ve en geniş parçası ise Garonne’nin ötesinde, Güney Fransa’dan Massif Central Sıradağları’ndan batıda Atlantik’e, doğuda Ren ve kuzeyde Sen Nehri’ne kadar uzanan muazzam bü­ yüklükte bir bölgeydi. Buralarda yaşayan düzinelerce kabile aynı zamanda Galya kabilelerinin en örgütlüleriydi. Bunlar arasında gü­ neyde ve batıda Arvernler, Aedular, Sequanlar ve Helvetler; Chartres çevresindeki Carnutlar, Breton’daki Venetler ve bugünkü Paris çevre­ sindeki Parisiler bulunuyordu. Provincia’nın yüzlerce kilometre ku­ zeyinde ise Galyalıların son bölgesi olan masalsı Belgae vardı. Belgae; Galyalıların en vahşi, en sert ve uzlaşmaya en az yatkın bölgesiydi. Buradaki Nerviler, Remiler ve Treveriler Kuzey Fransa’da, Germania’daki Rheineland, Lüksemburg, Hollanda ve adlarını verdikleri Belçika’daki ormanları ve vadileri ellerinde bulunduruyorlardı. Ku­ zeyden güneye ve doğudan batıya doğru sekiz yüz kilometreden daha fazla bir uzunluğa sahip Galya’nın fethedilmemiş topraklarında hızlı akan nehirler, girilmesi olanaksız bataklıklar, dondurucu dağlar ve bitmek tükenmek bilmeyen karanlık ormanlar vardı. Yüzyıllar boyunca antik dünya, Galyalılar konusunda tacirlerin ve kâşiflerin anlattığı öyküleri dinlemişti. Massalia dahi Galya ne­ hirlerinden Kuzey Fransa’ya, Germania’ya, Britanya’ya, İrlanda’ya ve Kuzey Denizi’ne uzanan büyük bir çinko, altın, kehribar ve köle ticareti ağının merkeziydi. Kekler başta şarap olmak üzere Akde­ niz’in ürünlerine düşkünlerdi. Caesar’dan önceki yıllarda Romalı tacirler başlıca Galya kabileleri arasında kalıcı ticaret merkezleri kurmaya başlamışlardı. Bu merkezler genelde Latincede oppidum olarak bilinen ve kabilelere ait tepelerde bulunan tahkim edilmiş ka­ lelerde bulunuyordu. Aedulara ait Alesia ve Arvernlere ait Gergovia gibi kalelerde Galyalı önderler ve savaşçılar kabilelerini yönetirlerdi. Galyalıların çoğu basit çiftçilerdi ancak bölgede zengin bir askerî aristokrasi de vardı. Bu seçkinler, düşmanlarına Romalı lejyonerlerden ziyade Troia Ovası’ndaki Yunan kahramanlar gibi saldırırlardı. 121

PHILIP FREEMAN

Galyalı savaşçılar için şeref ve cesaret kadar önemli bir şey yoktu. Bu savaşçılar atılgan bir kabadayılıkla (bazen düşmanlarını korkutmak için çıplak halde) savaşır, savaşı sonsuz bir şan kazanmak olarak gö­ rür ve surlarını düşmanlarının kelleleriyle süslerlerdi. Galyalıları tek bir kuvvet içinde örgütlemek çok zordu, çünkü eşgüdümlü grup faaliyetleri yerine bireysel dövüşü tercih ederlerdi. Sıradan Galyalıların çoğu birbirinden uzaktaki çiftliklerde ve köylerde yaşar, huzur içinde ekinlerini büyütür, koyunlarım güder­ lerdi. Evleri iç içe geçmiş kerestelerden meydana gelen ve çamur­ la kapatılmış, çoğunlukla dairesel ve dikdörtgen yapılardı. Hem ısınma hem de yemek pişirmek için evin ortasında bir ocak bulu­ nurdu. Duman, çatıdaki küçük bir boşluktan dışarı verilirdi. Ev yaşamında baskın olan kadınlar çocukları yetiştirir ve genelde Yu­ nan ve Romalı kadınlara göre çok daha özgür yaşarlardı. Köylerde­ ki zanaatçılar, Hıristiyan İrlanda’daki elyazmalarında anlatılan ve binlerce yıl geçmişi çağrıştıran soyut hayvan heykellerini işleyerek şaşırtıcı derecede zarif ve güzel bir sanat biçimi ortaya koyarlardı. Galyalılar ayrıca Akdeniz dünyasına rakip olabilecek kalitede silah ve zırh imal ederlerdi. Esasen Romalılar uzun süre önce Galyalılara ait, gladyatör sözcüğünün kökenini teşkil eden gladius adlı bir kısa kılıcı benimsemişlerdi. Çok tanrıcı olan Galyalılar, aynı Yunanlar ve Romalılar gibi çok çeşitli tanrılara taparlardı. Bu tanrıların en önemlisi, Caesar’ın Ro­ ma tanrısı Mercury4 ile eş tuttuğu ancak Galyalıların Lugus (“Parla­ yan”) adını verdiği bir tanrıydı. Galya’da ve diğer Kelt kabilelerinin yaşadığı yerlerde bu tanrıya ilişkin yazıtlar bulunmuştur. Irlandalılar Lug olarak tanıdıkları bu tanrı için, Lughnasadh adı verilen yaz fes­ tivalinde dans ederlerdi. Diğer sayısız Galya tanrısı arasında Belenus (şifacı), Matrona (kutsal ana), Cernunons (hayvanların tanrısı) ve Epona (daha sonra Roma süvarisi tarafından benimsenen at tanrıça) vardı. Galya’nın dört bir yanındaki tapmaklarda ve uzak köyler ve ormanlara yayılmış küçük mabetlerde bu tanrılara tapılır ve onlara kurbanlar kesilirdi. 4

Merkür. Yunan mitolojisindeki karşılığı Hermes (ç.n.).

122

IULIUS CAESAR

İbadetleri druid adı verilen ve Britanya ve İrlanda’da da görülen Kelt rahipleri gerçekleştirirdi. Kekleri genelde olumsuz olarak görme­ ye eğilimli antik dönem yazarları, bu rahiplerin sıklıkla insan kurban ettiklerini iddia ettiler. Gerçekten de arkeolojik bulgulara göre insan­ ları kurban etmişlerdi ancak insan kurbanı yalnızca sıra dışı koşullar­ da gerçekleşen ve son derece ender görülen bir olaydı (ki Romalılar da ender de olsa insan kurban ederlerdi). Caesar’ın belirttiği gibi druidter yirmi yıl boyunca eğitim görürlerdi. Reenkarnasyona (ruh göçü) tut­ kuyla inanan druidkr, Galya cemaatleri tarafından çok saygı görürler­ di. Bu rahipler savaşan orduların arasına bile girebilir ve herhangi bir muharebeyi durdurabilirlerdi. Druidkr, Kelt dilinde bardoi (dilimiz­ deki bard5 sözcüğü buradan gelir) olarak adlandırılan profesyonel bir şairler sınıfıyla birlikte birbirleriyle sürekli mücadele eden ve savaşan Galya kabileleri arasında birleştirici güç olurlardı. isi

Galya kabilelerinden Helvetler uzun süredir batıda Cenevre Gölü, kuzeyde Jura Sıradağları, doğuda Ren ve güneyde Mount Blanc çev­ resindeki Alpler arasında bulunan güzel bir vadide yaşıyorlardı. Yıl­ lar boyunca, acımasızca topraklarına akın eden Suebler gibi pek çok vahşi Cermen kabilesine karşı savaşmışlardı. Keltler aslında önceden Alplerin kuzeyindeki bölgeleri kontrol ediyorlardı. Ancak MÖ 2. yüzyılda Cermenler yerli Galya kabilelerini bölgeden çıkardılar. Hel­ vetler, kalabalık sayıları ve savaştaki becerileri sayesinde bu baskıya direndiler ancak MÖ 60’ların sonlarında en cesur Helvet savaşçıları bile sürekli Cermenlere karşı savaşmaktan bıkıp usanmışlardı. Gide­ rek artan nüfiıs kabilenin çiftçileri üzerinde muazzam bir baskı un­ suruydu, çünkü vadi nüfusu için yeterince yiyecek üretmeleri zordu. MÖ 61’de Orgetorix adlı zengin bir Helvet soylusu, kabilenin sürekli savaş hali ve nüfus artışı sorunlarına bir çözüm önerdi: Kitle halinde göç. Orgetorix, Helvet önderleri sayesinde tüm kabileyi hare­ kete geçirerek, Galya’nın güneybatısındaki Atlantik kıyısında bulunan 5

İng. ozan (ç.n.).

123

PHILIP FREEMAN

zengin topraklara yerleşilmesini teşvik etti.6 Orada, Santonlar adlı başka bir Galya kabilesinin olduğunu ve işgale direneceklerini söy­ ledi ancak bu kabile çocukluktan itibaren barbar Cermenlere kar­ şı savaşarak yetişen kudretli Helvet savaşçılarının dengi olamazdı. Helvetler bunun muhteşem bir fikir olduğunu düşünüp hazırlıklara başladılar. İki yıl daha vadide kalarak, dört yüz elli kilometrelik bir yolculuk için yeterli tahıl ihtiyacını karşılamayı planladılar. Ayrıca yakınlardaki Kelt komşularını da davet etmeye karar verdiler; bun­ lar arasında yakın zamanda Cermenler ve Dacialılar tarafından Do­ ğu Avrupa’daki yurtlarından sürülen Boi kabilesi de vardı. İki yıllık gecikme Helvetlere batıdaki düşmanları Aedular ve Sequanlarla ba­ rış anlaşması pazarlığına girmeleri için zaman tanıdı; böylece göç sırasında rahatsız edilmeyeceklerdi. Bununla birlikte Orgetorix’in başında Galya boyunca yapılacak bir yolculuktan çok daha fazlası vardı. O artık Helvetler arasında güç kazanmıştı ve uzun süredir kabileyi kral olarak yönetmek isti­ yordu. Kuvvetli Aedular ve Sequanlarla ittifak kurarak tüm Galya’yı ele geçirmeyi hayal ediyordu. Dolayısıyla Orgetorix, Helvetlerin gü­ venle yolculuk etmesi görüntüsü altında Aeduların ve Sequanların önderleriyle Galya’yı fethetmek üzere bir komplo kurdu. O zaman Aeduların önemli bir kolu, Roma elçisi olarak görev yapan Rahip Diviciacus’un kardeşi Dumnorix’in idaresindeydi. Diviciacus hara­ retli bir Roma taraftarıydı ancak halkın sevdiği kardeşi Dumnorix güneydeki imparatorluktan nefret ediyordu. Dumnorix, Orgetorix’in teklif ettiği ittifakın Roma’nın Galya’da giderek artan gücü­ ne karşı koymaya ve kendi gücünü artırmaya yarayacağını gördü. Helvetler ve Sequanların desteğiyle Alplerden denize dek uzanan kudretli bir Galya imparatorluğu kurabilirlerdi. Caesar, Crassus ve Pompeius gibi, Galyalı önderler de aşağı yukarı aynı zamanda bu anlaşmayı korumak üzere gizli bir yemin ettiler. Dumnorix de ben­ zer bir biçimde kızını Orgetorix’le evlendirdi. Ancak komplolarda değişmez bir gerçek vardır; komplolar asla giz­ li kalmaz. Muhbirler, Orgetorix’in planlarını Helvetlerin önderlerine 6

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 1.2-4.

124

IULIUS CAESAR

bildirdiler. Onlar da Orgetorix’i zincire vurdular. Orgetorix, suçlan nedeniyle yargılanmak üzere kabile meclisinin huzuruna getirildi. Ancak Romalı siyasetçilere özgü bir hamleyle taraftarlarını kulla­ narak meclisi elde etti ve yargılanmadan kurtuldu. Helvetlerin ileri gelenleri geleneklerin ihlali nedeniyle çok öfkelendiler; Orgetorix’i cezalandırmaya kararlı olarak onun kalesine saldırmak üzere savaş­ çılar toplamaya koyuldular. Orgetorix bu noktada aniden öldü. Ba­ zıları bunun intihar olduğunu söylerken Helvetlerin çoğu ve Caesar olayın cinayet olduğundan şüphelendiler. Orgetorix’in ölümüne ve komplosunun ortada kalmasına rağ­ men Helvetler hâlâ onun planını takip etmeye ve vadilerini terk ederek Galya boyunca yeni bir yurt aramaya kararlıydı. Uzun yol­ culuk için gerek duyacakları gıda ve ulaşım araçlarını toparladılar ve tepedeki tüm kaleleri ve dağlardaki köylerini yakarak eski top­ raklarına olan bağlarını sonsuza dek kopardılar. Böylece göç etmek zor bir hale gelse bile hiç kimse geri dönmeye çalışmayacaktı. Ha­ reket için düşük rakımlı vadilerde son karların eridiği MÖ 28 Mart 58 tarihini seçtiler. Helvetler için yalnızca iki muhtemel kaçış yolu vardı. Birincisi kuzeybatıda, Jura Dağları boyunca uzanan dar bir yoldu. Bu yol, yalnızca tek bir arabanın geçebileceği kadar dar ko­ yaklardan geçerek Sequanların ülkesine iniyordu. Ancak dağlardaki patikalar boyunca yapılacak bu yürüyüş yavaş ve tehlikeliydi; azimli düşmanlar yollarını kapatabilir veya onlara yukarıdan saldırabilirlerdi. İkinci seçenek vadilerinin güneybatı istikametinden hareket ederek Cenevre Gölü kıyısındaki bir kasabaya ulaşıyordu. Burası Allobroglara sınırdı. Kabile önderleri çok daha elverişli olan bu yolu tercih ettiler; böylece Rhone Nehri’ni bir köprü üzerinden veya ge­ rekli olduğu takdirde yürüyerek geçebilirlerdi. Ancak Cenevre Gölü aynı zamanda Roma sınırıydı. Bununla birlikte Helvetler, Galyalı dostları Allobrogların ülkesinden geçmeyi, daha sonra onları Provincia’nın en kuzey ucundan Atlantik’e ulaşmaya ikna edebilecek­ lerini düşündüler. Helvetler, Allobroglar işbirliğine yanaşmazlarsa onları bu kez kuvvet yoluyla ikna edebilirlerdi.

125

PHILIP FREEMAN

Caesar’ın zamanında savaş insanların düşmanlarını yakın dövüşte bıçakladığı, lime lime doğradığı ve öldürdüğü kanlı bir işti. Aynı zamanda yaşamın normal ve doğal bir parçasıydı. Verimli toprak­ lara, bolluğa berekete ve çok miktarda değerli mala sahip bir ken­ tin daima bunları ele geçirmek isteyen düşmanları olurdu. Komşu kentte bir zayıflık sezen bir kent ya o kenti fethetmeye çalışır ya da kendisine bağlanmaya zorlardı. Bağımsızlığın korunmasının yolu ordunun kuvvetli tutulmasıydı. Bu kural antik zamanlarda Roma­ lılar, Yunanlar, Cermenler, Keltler ve diğer herkes için geçerliydi. Ancak diğerlerinden farklı olarak Romalılar, dünyayı fethetmelerini sağlayacak ordularını kusursuz bir hale getirmişlerdi. Roma’nın efsanevi askerî gücünün kilit noktaları esneklik ve or­ ganizasyondu. Romalılar geleneklerini çok sever ve anlamları unutul­ duktan çok sonra bile dinî bayramlarını kutlarlardı. Ancak çok hızlı bir şekilde yeni savaş yöntemlerini öğrenir ve miadı dolmuş askerî teknikleri süratle terk ederlerdi. Parthlar yeni bir mızrak kullanarak Romalıları yenerlerse, Romalı demirciler kısa süre sonra bu mızrağı kopyalayarak üretirlerdi. Bununla birlikte Romalıları neticede yenil­ mez kılan silahları veya iyi eğitimli önderler (Romalı generaller de Romalı siyasetçiler gibi özünde profesyonel değildi) değil, Romalıla­ rın birlik olarak savaşmadaki dehalarıydı. Homeros, Troia ovalarında bireysel olarak birbirlerine meydan okuyan kahramanların türküsü­ nü söylerken, Roma ordusu bir makine gibi işlerdi. Cumhuriyetin ilk yıllarındaki Roma ordusuna ilişkin elimizde­ ki kaynaklar çok azdır ancak en azından MÖ 3. yüzyılın sonlarında Roma ordusunun gelecekteki yüzyıllar boyunca benimseyeceği bazı temel özellikleri geliştirdiğini biliyoruz. Roma ordusunun merke­ zinde, kendilerini silahlar ve zırhla donatacak derecede servete sa­ hip askerlerin teşkil ettiği ağır piyadeler vardı. Başlangıçta Roma ordusu, kendi kentlerini korumak ve savaş ganimetlerinden pay almak için gönüllü savaşan bir yurttaşlar ordusuydu. Her piyade, bedeninin üst kısmını korumak amacıyla tuniklerinin üzerine metal bir zırh kuşanırdı. Birbirine bağlı demir halkalardan meydana gelen zincir zırh, en iyi koruma olmakla birlikte son derece pahalıydı. Bu 126

IULIUS CAESAR

nedenle sabit zırh daha yaygındı. Başa içi keçe dolu bir miğfer takı­ lırdı. Miğferlerin yanak kısmı bazen kapatılırdı, üstlerine de tüylü bir sorguç yerleştirilirdi. Bacaklar baldır zırhı ile korunurdu. Ancak kollar ve ayaklar hareket özgürlüğünü sağlamak amacıyla büyük öl­ çüde korumasız bırakılırdı. Her piyade, atmadan çok saplama işlevi gören birden fazla pilum (cirit) taşırdı. Yaklaşık 2 metre uzunluğunda olan bu sivri uçlu ağır silah, düşmanın kalkanını delmek için tasarlanmıştı. Pilum düşmanı ıskalarsa en azından kalkanını ağırlaştırır, onu savunmasız bırakır ve Romalı askerlere ikinci pilumu. atma fırsatı sağlardı. Romalıların kısa kılıçları savurmadan çok saplama işlevi görürdü. Her Romalı asker yaklaşık 120 cm uzunluğunda ve 60 cm genişliğinde geniş bir kalkan taşırdı. Sol kolun üzerine yerleştirilen kalkan kalın bir deriyle kaplan­ mış ahşap katmanlardan oluşurdu ve en az 9 kg ağırlığındaydı. Bu ağır kalkan hem en sert darbelere karşı etkin bir koruma sağlar hem de düşmanı yere sermede bir hücum silahı görevi görürdü. Romalı askerler bireysel olarak ne kadar iyi teçhiz edilmiş olsalar da, savaşı kazandıran veya kaybettiren şey muharebe meydanındaki ordunun düzeni ve disipliniydi. Ordu dört ilâ altı bin piyadeden meydana gelen lejyonlar şeklinde düzenlenmişti. Lejyonlar muha­ rebe meydanında manipulus adı verilen ve üç sıra dizilen birlikler halinde ilerlerdi. Bu nedenle bir Roma lejyonu daima ileri giden bir dama tahtasına benzerdi. Diğer ordulardaki sabit hatların aksine, birlikler arasındaki boşluklar çetin arazilerde Romalılara büyük bir esneklik sağlardı. Her manipulustz her biri bir centurio7 ve bir san­ caktar tarafından idare edilen iki birlik bulunurdu. Manipulusun ilk sırasında düşmana ilk saldırıyı yapan genç askerlerden oluşan hastati (“mızrakçılar”) bulunurdu. Arkalarında yirmili otuzlu yaşla­ rında, görmüş geçirmiş savaşçılardan oluşan principes (“birinciler”) yer alırdı. Onları da en deneyimli savaşçıların bulunduğu triarii (“üçüncü sıra”) izlerdi. Becerikli bir komutan, bu dama tahtası sis­ temini kullanarak ve gerekli olduğu durumlarda kuvvetleri muha­ rebe meydanında hareket ettirerek büyük bir avantaj sağlayabilirdi. 7

Yüzbaşı (ç.n.).

127

PHILIP FREEMAN

Lejyonlarda ayrıca yardıma hazır müttefik piyade kuvvetleri ve sü­ variler bulunurdu. Cumhuriyet ordusunun bu temel yapısı Avru­ pa’da Roma idaresinin sona ermesine dek devam etti.

Caesar, Helvetlerin planını ve harekete geçiş tarihlerini öğrendi ve Mart ortasında Roma’nın dışında kamp kurdu.8 Bu sırada Clodi­ us, başta Cicero konusunda olmak üzere, akla hayale gelmeyecek işler yaparak ortalığı karıştırmakla meşguldü. Caesar’ın ise Roma siyasetine ayıracak zamanı yoktu. Roma’dan ayrılarak şaşırtıcı bir hızla Roma’nın Galya eyaletinin en kuzey noktasına ulaştı. Henüz kimse İtalya’dan ayrıldığını anlamadan Allobroglara ait Cenevre ka­ sabasına ulaştı. Yolda Transalpina Galya’dan asker toplamıştı, çünkü o zaman Provincia’da yalnızca bir lejyon bulunuyordu. Cenevre’de, Rhone Nehri üzerinde bulunan köprünün derhal yıkılmasını em­ retti ve Helvetlerin yaklaşmasını bekledi. Caesar, yurdundaki askerî itibarını kuvvetlendirmek için bir za­ feri çok arzu ediyordu ancak Helvetlere karşı koyması için meşru nedenleri de vardı. Roma eyaleti Provincia boyunca yapılacak her­ hangi bir hücum Allobrogların ülkesini kargaşaya sürüklerdi, çünkü Helvetlerin uygun davranışlar sergileyerek yağmadan kaçınmaları beklenemezdi. Galya’nın güneybatısındaki yeni yurtlarına vardık­ larında ise, Akdeniz kıyısında ve çevresindeki Roma kasabalarına, örneğin Tolosa’ya (bugünkü Toulouse) daimi bir tehdit oluştura­ caklardı. Dahası, Helvetlerin tahliye ettiği ve Roma’ya sınır olan yurtlarının, Helvetlerden çok daha büyük bir tehdit haline gelecek Cermen kabileleri tarafından istila edileceği kesindi. Son olarak Caesar, elli yıl önce Helvetlerin Romalıları yenip hayatta kalanları zincire vurduklarını unutmamıştı ve bundan utanç duyuyordu. Ro­ malılara özgü adalet duygusu, intikamı mecbur bırakıyordu. 8

Caesar’ın Helvetlerle mücadelesini en iyi anlatan eser Galya Savaşı Üzerine

(1.7-29) olmakla birlikte Dio Cassius (28.31-34) ve Plutarkhos (Caesar 18) da olayları aktarır.

128

IULIUS CAESAR

Helvetler kısa süre sonra Cenevre’de Caesar’la pazarlık etmek üzere iki yaşlı soyluyu gönderdiler. Romalılarla savaşmak isteme­ diklerini, yalnızca onların topraklarından geçmeyi arzu ettiklerini söylediler. Caesar, isteklerini düşüneceğini ve yanıt için 13 Nisanda geri gelmelerini söyledi. Elbette Caesar kararını çoktan vermişti ancak kıtalarının Cenevre’ye gelmesi ve savunmasını kuvvetlen­ dirmesi için zamana ihtiyacı vardı. Helvetlerin elçileri ayrıldıktan sonra Caesar, en müthiş yeteneklerinden birini sergileyerek hızla Helvetlerin vadisini Roma topraklarından ayıran otuz kilometrelik muazzam bir toprak duvar inşa ettirdi. Jura Dağları’ndan Cenev­ re Gölü’ne dek uzanan yaklaşık 5 metre yüksekliğindeki duvarın önünde ve arkasında hendekler vardı. Daha sonra İskoçya’da inşa edilecek Hadrianus Duvarı’nın habercisi olan bu yapı, göçebe Galyalılar için aşılamaz bir engel teşkil edecekti. Helvetlerin ileri gelenleri söylenen tarihte geri geldiklerinde ve tüm ovayı kaplayan üç adam uzunluğundaki bu sağlam engeli gördüklerinde şaşıp kaldılar. Bir ay önce yolları kolay ve açık görü­ nürken, şimdi bu türedi Roma generali on binlerce Galyalı savaş­ çıya karşı bir set çekmeye cüret etmişti. Caesar elçilere artık açıkça belli olduğu gibi Roma topraklarından geçemeyeceklerini, gerekli olduğu takdirde kendilerini zor kullanarak durduracağını söyledi. Helvetler hemen pes etmeye yanaşmadılar. Gece gündüz Roma savunmasını test etmeye başladılar. Sürekli olarak zayıf bir nokta arıyorlardı. Bununla birlikte Caesar zayıf noktalara inanmazdı. Du­ vardaki askerleri, duvarı geçmeye teşebbüs eden Galyalıları püskür­ türken nehir ve göl boyunca konuşlanan kıtaları tekneyle sızmaya çalışanları durdurdular. Helvetler Caesar’ın beklenmedik savunma taktikleri nedeniyle çok öfkeliydiler. Çaresizlik içinde diğer seçenekleri olan Jura Dağları ve Sequanların toprakları boyunca uzanan dar patikaya yöneldiler. Ancak Sequanlar isterlerse bu yolu kolayca tıkayabilir ve onlara saldırabilirlerdi. Bu nedenle Sequan önderleriyle anlaşmadan kuzeyde­ ki bu yolu denememeye karar verdiler. Sequanların Helvetleri kendi topraklarından geçirmemeleri sürpriz bir karar olmadı. Onlar da 129

PHILIP FREEMAN

Caesar gibi Helvetlerin girecekleri ülkeleri kargaşaya sürükleyecekle­ rine inanıyorlardı. Bunun üzerine Helvetler, aracılık için Orgetorix’in birlikte komplo kurduğu Aeduların önderi Dumnorix’e başvurdular. Adaleti ve cömertliğiyle bilinen Dumnorix, hem Sequanlara hem de Helvetlere dostça yaklaştı. Aracılığı memnuniyetle kabul etti ancak onun da çoğu siyasetçi gibi işbirliği için kendi nedenleri vardı. Düş­ man kabileler arasında arabulucu rolünü üstlenerek Güney Galya’da halihazırda önemli hale gelen iktidarını daha da güçlendirmek için yanıp tutuşuyordu. Dumnorix iyi niyet göstergesi olarak Helvetlerin Sequanlara önemli rehineler vermelerini sağladı. Eğer geçiş sırasında yağmaya girişirlerse Sequanlar rehineleri öldüreceklerdi. Sequanlar da Helvetlere ihanet etmeyip ülkelerinden geçerlerken saldırmaya­ caklarının güvencesi olarak rehineler verdiler.

El Caesar kısa süre sonra Helvetlerin yeni planlarını öğrendi ve öfkeli bir Galya kabilesiyle savaşmaktan çok daha büyük bir sorunla karşı karşıya olduğunu fark etti. Eğer Helvetler Orta Galya’ya girerlerse görülmemiş bir yıkıma neden olacak, Provincia’yı tehdit edecek ve tüm ülkeyi istikrarsızlığa sürükleyerek diğer Cermen kabilelerinin Galya’ya yönelik hareketlerini teşvik edeceklerdi. Caesar’ın elin­ de bu tehditle baş edecek kadar asker yoktu. Bu nedenle duvarın savunmasını Galya’daki başlıca yaveri olan eski dostu Labienus’a emanet etti ve atını hızla Kuzey İtalya’ya sürdü. Burada ihtiyat ola­ rak bıraktığı üç lejyonu topladı. Ayrıca İtalya’nın Galya bölgesinde uzun süredir idare ettiği patronaj ilişkilerini kullanarak, bölgenin yerli Kelt halkından iki lejyon daha teşkil etti. Romalılaşmış Galyalılardan oluşan beş lejyon, Alplerin ötesindeki ehlileşmemiş kuzen­ leriyle savaşmak üzere yola çıktı. Akdeniz boyunca Massalia’yı geçerek Rhone’a, Allobroglar ül­ kesine ilerleyecek kadar vakit yoktu. Bunun yerine Caesar, kendi­ ne özgü bir hamleyle kıtalarını bugünkü İtalyan kenti Torino’dan ve karla kaplı Alplerdeki patikalardan geçirdi. Daha önce hiçbir 130

IULIUS CAESAR

Romalı general bu yolu aklına bile getirmemişti. Vahşi dağ kabilele­ ri yolunu kapatsa da Caesar zorla geçmeyi başarıp Rhone Vadisi’ne indi. Herkesin düşündüğünden daha hızlı hareket ederek acemi as­ kerlerin kendilerine güvenini artırdı ve ona inanmalarını sağladı. Caesar İtalya’dan kıtalar getirirken Helvetler de dağlardan ha­ reket etmiş, Sequanlar ülkesini geçmiş ve Aeduların topraklarına inmişlerdi. Öngörüldüğü gibi yakıp yıkarak ve yağmalayarak iler­ lediler. Bunun üzerine Aeduların önderleri Caesar’a elçi gönderip topraklarını korumak için onun müdahale etmesini istediler. Aeduların uzun süredir Roma’yla ilişkileri dostane olduğundan ve Galya’nın güneyinde Allobroglar ve Arvernlere karşı savaşan Romalılara yardım ettiklerinden Roma’nın yardımını beklemeleri doğaldı. Ae­ dular, Helvetlerin topraklarım kasıp kavurduklarını, çocuklarını köleleştirdiklerini ve Roma sınırına dek ülkelerini yıkıma ve kar­ gaşaya sürüklediklerini iddia ettiler. Caesar daha mutlu olamazdı. Galya’ya müdahale etmek için mükemmel bir nedeni vardı: Uzun süredir Roma’yla müttefik olan bir halk onları resmen yardıma çağı­ rıyordu. Roma’daki en katı fikirli senatörler bile Caesar’ın Galya’da­ ki Roma çıkarlarını korumak için müdahale etmesini onaylamak durumunda kaldılar. Gerçekten de müdahale etmezse eyalet valisi olarak görevini yapmadığı için Caesar’ı mahkûm edecekleri kesindi. Dumnorix de mutluydu, çünkü Helvetlerin kendi kabilesinin top­ raklarını istila etmesi ve ardından Roma’nın müdahalesiyle mevcut düzeni yıkmak için gerek duyduğu türden bir kargaşa yaratmıştı. Caesar hızla ordusunu Rhone’un ötesine götürdü ve bugünkü Lyon kentinin kuzeyine geçti. O sırada binlerce Helvet savaşçısı ve aileleri, birbirine bağlanan sallardan oluşan bir köprüden durgun Saöne Nehri’nin batı yakasına geçiyorlardı. Galyalılar mühendis­ likte çok iyi değillerdi; bu nedenle köprüyü tamamlamaları yir­ mi gün sürdü. Caesar kabilenin dörtte üçünün köprüden geçişini uzaktan izledi. Ardından Romalılar aniden saldırıya geçtiler. Köp­ rü de kolaylıkla abluka altına alınarak kabilenin diğer üyelerinin yardımına engel olundu. Daha sonra lejyonlar hâlâ doğu kıyısında bulunan Galyalılara saldırarak onları kılıçtan geçirmeye koyuldular. 131

PHILIP FREEMAN

Helvetlerin çoğu orada can verdi. Bir kısmı bitkin halde ormana kaçtı. Batı kıyısında olayı seyreden Galyalılara göre bu korkakça ve şerefsizce bir saldırıydı. Ancak Caesar, Galyalıların kahramanca sa­ vaşa ilişkin duygularıyla ilgilenmiyordu. Birlikleri sayıca çok azdı ve ne olursa olsun kazanmaya kararlıydı. Bozguna uğrayan düşmana çoğu zaman merhametli davranırdı ama bunu ancak savaş kazanıl­ dıktan sonra yapardı. Helvetlerin dörtte biri öldürüldükten veya kaçtıktan sonra Cae­ sar, Aedular ülkesinin kalbine doğru kuzeybatı yönünde ilerlemeye başlayan kabilenin geri kalan kısmının peşine düştü. Galyalıların Saöne’da bir köprü inşa etmesi yirmi gün sürmüşken Caesar bir gün içinde bir köprü yaptırdı ve derhal ordusunu köprüden geçirmeye koyuldu. Helvetler kabilelerinin bir kısmının yok edilmesinden ve Romalıların inanılması güç hızlarından o kadar rahatsız olmuşlardı ki, Divico adlı saygıdeğer birini Caesar’a gönderdiler. Divico ne­ redeyse elli yıl önce Helvet ordusunun komutanıyken üzerlerine gönderilen lejyonları yenilgiye uğratmış ve bir Roma konsülünü öldürmüştü. Divico, Caesar’a çok cömert bir teklif sundu. Eğer Helvetlerle barış yaparsa, Galya’da onun seçeceği makul bir yere yer­ leşeceklerdi. Ancak savaşa devam ederse, Romalı halkın bir kısmını Saöne kıyılarında haince yenilgiye uğrattığını daima hatırlayacaktı. Caesar’a, atalarından öğrendiği gibi Helvetlerin hilelere bel bağla­ madıklarını ve gerçek yiğitler gibi cesaretle savaştıklarını ifade etti. Yarım yüzyıl önce kolayca başardıkları gibi, bugün de bir Roma or­ dusunu yenebilecek güçte olduklarını söyledi. Caesar, Divico’yu nezaket içinde dinledi; ardından ona geçmiş yıllardaki Helvet zaferini çok iyi bildiğini söyledi. Tam da bu neden­ le Romalıların intikam arayışında olduğunu belirtti. Buna ek olarak Helvetlerin, bu kadar kargaşaya neden olduktan sonra barış içinde Galya kabilelerinin arasına yerleşmelerine asla izin vermeyeceğini ifade etti. Bununla birlikte Caesar çok cömert biri olduğunu belir­ terek, rehinelerini Romalılara teslim eder ve gelecekte de iyi dav­ ranışlarda bulunacaklarına güvence verirlerse, Helvetlerin vadideki yurtlarına dönmelerine izin vereceğini söyledi. Ayrıca topraklarını 132

IULIUS CAESAR

tahrip ettikleri Aedulara büyük miktarda bir tazminat ödemeleri ge­ rekiyordu. Caesar’ın tahmin ettiği gibi Divico öfkeden kıpkırmızı kesildi ve Caesar’a Helvetlerin Romalılardan rehine almış olabile­ ceklerini ancak onları asla geri vermeyeceklerini söyledi. Ardından Galya elçilik heyeti hızla Roma kampından uzaklaştı.

Helvetlerin kendilerine güvenmeleri için iyi bir neden vardı; sa­ vaşçılarının dörtte birini yitirseler de hâlâ ciddi bir kuvvetleri vardı ve sayıca Romalılardan üstünlerdi. Bu nedenle Caesar temkinli bir yaklaşım benimsedi ve kuzeydeki tepelerden Aeduların toprakları­ nın içlerine hareket eden Helvetleri belli bir mesafeden takip etti. Romalılar savaşlarında süvari desteği konusunda büyük ölçüde müt­ tefiklerine güvenirlerdi. Caesar Provincia’daki Galyalılardan ve Aedulardan dört bin atlı temin etti. Centurio olarak da sevilen Aedu lideri Dumnorix’i seçti. Dumnorix’in Helvetlerle çevirdiği gizli işleri bilmediğinden ona güvenmemesi için bir neden yoktu. Süvariler, Helvetleri yakından takip ederken Dumnorix, Caesar’ın emirlerine aykırı hareket ederek askerleriyle düşmana arkadan saldırmaya teşeb­ büs etti. Arazi atlar için elverişli olmadığından, Helvetler müttefik süvarisini bozguna uğrattılar. Dumnorix’in amaçladığı gibi Helvetler bu zaferden cesaret bulurken, Romalıların da cesaretleri kırıldı. Caesar da ciddi erzak sorunları yaşıyordu. Roma kıtaları genel­ de tarım alanlarına yakın bulunur ve yakınlardaki kabilelerden ge­ len tahıl tedarikine güvenirlerdi. Caesar da sefer sırasında kıtalarının ihtiyaç duyduğu yiyeceğin büyük bir kısmının müttefikleri Aedular tarafından sağlanacağına güveniyordu. Ancak Aeduların çok sayı­ da bahanesi vardı. Hava çok soğuktu. Tahıllar biçilmemişti. Ula­ şımda sorunlar vardı. Yine de yiyecek istihkakının kısa süre içinde Roma kampına ulaşacağına ilişkin güvence verdiler. Sürekli tekrar­ lanan gecikmelerden sonra Caesar, Roma topraklarından uzaktaki ordusunun tehlikeli bir durumda bulunduğunu ve güvendiği tüm kaynaklarla bağlantısının kesildiğini fark etti. Dostu Diviciacus ve 133

PHILIP FREEMAN

kardeşi Dumnorix de dâhil olmak üzere Aeduların önderlerini top­ lantıya çağırdı. Toplantıda Aedu magistratusvı Liscus da vardı. Liscus, Aeduların bazılarının orduya karşı haince komplolar kurdukları konusunda Caesar’ı uyardı. Liscus, Aeduların seçilmiş lideri olarak Romalılara tahıl sağlamak için elinden geleni yaptığını ancak ka­ bilede güç sahibi belli kişilerin çabalarına engel olduğunu söyledi. Bu komplocular Caesar’ın Helvetleri yenilgiye uğratmasına yardım ederse Romalıların Galya’yı kendilerinin ele geçireceklerini iddia ediyorlardı. Caesar hemen Dumnorix’ten kuşkulandı. Toplantıyı sonlandırdı ancak Diviciacus’u alıkoyarak onu kardeşinin faaliyetleri hakkında gizlice sorguya çekti. Diviciacus üzüldü ve kendisinin de Dumnorix hakkında benzer söylentiler duyduğunu itiraf etti. Ancak aile bağ­ larıyla bağlı olduğu kardeşine ihanet etmeyeceğini, Dumnorix’in Romalılardan nefret ettiğini ve Aeduların kralı olmak istediğini söy­ ledi. Kardeşi karizmatik bir kişilikti. Sıradan halk, soylulara karşı haklarını savunduğu için ona hayrandı. Caesar, Roma’daki siyasetin barbar kabilelerinde aynı olduğuna şaşmış olmalıdır. Dumnorix’i çağırdı ve tüm hain planlarından haberdar olduğunu yüzüne söyle­ di. Romalı başka bir general hemen Dumnorix’in kellesini uçurur­ du ancak Caesar kardeşine duyduğu saygıdan Dumnorix’i affetti ve başına muhafız yerleştirdi. Bu sırada Orta Galya’nın tepeleri ve ormanları boyunca ilerle­ diklerinden Caesar’ın durumu daha da ciddi bir hal aldı. Helvetleri hemen muharebeye zorlaması gerekiyordu; böylece sayıca az olan kuvvetlerinden en iyi şekilde faydalanabilirdi. Gözcüleri Helvetle­ rin on iki kilometre kadar kuzeydeki bir tepenin yamacında kamp yaptıklarını bildirince istediği fırsat kısa sürede ortaya çıkmış oldu. Caesar, kıtalarından bazılarını o tepenin üstüne çıkarabilirse, düş­ mana yukarıdan saldırabilirlerdi (yukarıdan yapılan saldırılar savaş­ ta daima avantaj sağlardı). Ardından ters yönden ordusunun geri kalanını savaşa sürerek Helvetleri tepeden inen askerleri ve vadideki ana kuvveti arasında sıkıştırabilirdi. Bu gerçekten kusursuz bir plan­ dı ancak uygulanması hıza ve gizliliğe bağlıydı. 134

IULIUS CAESAR

Caesar gece olunca Labienus’u iki lejyonla birlikte hızlı bir yürü­ yüşün ardından Helvetlerin kamp kurdukları tepenin diğer tarafına gönderdi. Sekiz bin asker, ölüm sessizliği içinde zirveye kadar veya en azından Helvetlerin aşağıdaki kamp ateşleri gözden kaybolana dek ağaçların arasından tırmandılar. Aynı anda Caesar da ordusunun ka­ lanını Helvetlere iki kilometre yaklaşana dek vadi boyunca yürüttü. Caesar, Labienus’un tuzağı hazır ettiğini doğrulamak için hemen en deneyimli gazilerinden Publius Considius’u gönderdi. Kısa süre sonra Considius dörtnala Roma kampına geri geldi ve Labienus’un hakkın­ dan gelmesi gereken Galya askerlerinin tepeye akın ettiğini söyledi. Şansına küsen Caesar ordusuyla yakındaki küçük bir tepeye çekildi ve yaklaşan düşman saldırısını beklemek üzere düzene soktu. Caesar’ın kıtaları ilk ve belki de son büyük muharebeleri için saatlerce hazır beklediler. Ancak gün geçmek bilmezken hâlâ bir saldırı olmamıştı. Nihayet Labienus’tan kampa bir ulak geldi ve Caesar’a saldırıyı neden başlatmadığını sordu, çünkü Labienus ana kuvvetlerin Helvetlerin kampına hücum ettiğini görene dek hiçbir şey yapmaması konusun­ da kesin emir almıştı. Neticede Considius’un tamamen hatalı olduğu ortaya çıktı, Labienus’un kıtaları fark edilmeden saatler boyunca tepe­ yi tutmuşlardı. Helvetler ise durumu daha da kötü kılarcasına tepenin yamacındaki kamplarını kaldırarak çok daha kuzeye gitmişlerdi. Notlar: Galya Savaşı Üzerini adlı eserinde seferlerinde yaptığı çok sayıda hatayı tereddüt etmeden ortaya koyması Caesar’ın tak­ dire şayan özelliklerindendir. Caesar askerî bir dehaydı; ancak en iyi generaller bile savaşın belirsizliği içinde şaşırabilir. Caesar artık ger­ çekten çok tehlikeli bir durumdaydı. Askerlerin yalnızca iki günlük erzakı kalmıştı ve asıl canını sıkan askerlerin zafere giden altın fır­ satın ellerinden kayıp gittiğini görmeleriydi. Kırılan gururu yerine gelirdi ancak askerlerine derhal yiyecek bulması gerekiyordu. Tek şansı yaklaşık otuz kilometre kuzeyde bulunan, Aeduların başlıca kenti Bibracte Kalesi’ydi. Bu muazzam kale, çevresindeki tarlalar sa­ yesinde kıtalarını haftalarca besleyecek tahıla sahipti. Böylece Caesar, Helvetleri takip etmekten vazgeçip ordusuyla Bibracte’ye çark etti. 9

Commentarii-De Bello Gallico (ç.n.).

135

PHILIP FREEMAN

Helvetler, Romalıların savaşı kaybettiğini düşünen Galyalı fira­ riler aracılığıyla Caesar’ın planlarını değiştirdiğini hemen haber al­ dılar. Önceki gece tepenin aşağısında Caesar’ın yaşadığı fiyaskoyu da öğrenmişlerdi. Şimdi Romalıların paniğe kapıldığını ve kolayca alt edilebileceklerine inanıyorlardı. Helvetlerin önderleri ordularıy­ la Caesar’ın peşine düştü ve Caesar’ın kıtaları Bibracte’ye varmadan önce Romalıların artçı birliklerine saldırdılar. Caesar’ın müttefik sü­ varisi geri çekilirken, Helvetler bir süreliğine ilerlediler. Caesar ise lejyonlarından dördünü hemen dik tepenin ortasındaki yamaca ko­ nuşlandırdı. Birliklerinin kalanını teçhizatları ve arta kalan erzakıyla birlikte tepenin üstüne yerleştirdi. Ardından Roma ordusu savaş dü­ zenine girdi. Bu sırada binlerce Helvet savaşçısı vadide yürüyüşe geçti ve nihayet kendilerinden daha az sayıdaki Roma kuvvetiyle karşılaş­ mak üzere harekete geçti. Helvetler Roma askerlerinin aç, yorgun, deneyimsiz ve çoğu Provincia ve Kuzey İtalya’dan gelen çiftçi çocuk­ ları olduğunu biliyorlardı. Asık yüzlü Helvet savaşçıları, Cermenlere karşı kazanılan sayısız zaferdeki gaziler büyük bir hoşnutluk içinde Romalı kıtalara baktılar. Hepsi de intikam için yanıp tutuşuyordu. Caesar yaşamının ilk büyük savaşını idare etmek üzereydi. El­ bette îspanya’da çok sayıda çarpışmayı idare etmiş ve Helvetlere ku­ rulan tuzağı yönetmişti ancak daha önce bir muharebede binlerce kişinin yaşamının sorumluluğunu üzerine almamıştı. O ve askerle­ rinin tamamı tepede Helvetleri yenemezlerse evlerini bir daha gö­ remeyeceklerini biliyorlardı. Caesar’ın askerlerini düzene soktuktan sonra yaptığı ilk iş atını uzaklaştırmak oldu. Bu işi askerlerin tü­ münün görmesini sağladı. Caesar’ın atı eşsiz bir hayvandı ve insan parmaklarına benzeyen toynaklara sahipti.10 Müneccimler hayvan doğduğunda efendisinin bir gün dünyayı yöneteceğini ilan etmiş­ lerdi. Caesar da tayı özenle yetiştirmişti. At, Caesar’a çok düşkündü ve kendisine başkasının binmesine asla izin vermezdi. Efendisi de bu sevgiye karşılık verecek ve bir gün atası Venüs için yaptıracağı tapınaktaki heykellerden birini atına adayacaktı. At şimdilik diğer subayların atlarıyla birlikte oradan uzaklaştı. Caesar askerlerinin, 10 Suetonius, Gzew61.

136

IULIUS CAESAR

akıbetleri ne olursa olsun önlerindeki düşmanla karşılaşacaklarını bilmelerini istedi. Son olarak hitabet yeteneğini kullanarak kısa an­ cak etkili bir konuşma yapıp kıtalarını cesaretlendirdi. Ardından muharebe başladı. Helvetler, yüksek zeminin avantajını kullanan bir düşmanla sa­ vaşmaktan memnun olmamakla birlikte, sayılarının çok fazla olması nedeniyle bu avantajın ihmal edilebilir olduğunu düşündüler. Bu­ nunla birlikte Romalılar, savunmadaki üstün konumlarını kullana­ rak Helvetleri tepeyi tırmanmaya zorlayacaklarını umuyorlardı. Bu nedenle Galyalılar, yamaçtan hızla üzerlerine gelen Roma kıtalarını görünce şaşırdılar. Lejyonerler, Helvet savaşçılara yirmi otuz metre kala ölümcül ciritlerini fırlattılar. Helvetlerden birkaçı yere düştü ancak ciritlerin çoğu savaşçıların geniş ahşap kalkanlarına saplandı. Ardından Roma hatlarından Galyalılara doğru bir kez daha sayı­ sız cirit fırlatıldı. Ciritlerin sivri demir uçları nedeniyle Galyalıların kalkanları ağırlaştı ve ciritlerin ahşap gövdeleri çıkarıldıktan sonra dahi demir uçlar kalkanlarda kalmaya devam etti. On cephedeki Helvetlerin çoğu öfkeyle kalkanlarını bıraktı ve savunmasız bir şe­ kilde savaşmaya koyuldular. Böylece muazzam bir avantaj elde eden Romalılar kılıçlarını çekip bitişik nizamda Helvetlere saldırdılar. Galyalılar Roma hücumu karşısında çözüldüler ve savaşarak ön­ ce vadiye, daha sonra da karşıdaki tepeye doğru geri çekildiler. Çoğu yaralanmıştı. Romalılar muharebenin ilk kısmını kazanmış oldular ancak karşıdaki tepeye hücum ederlerken hızları kesildi. Bu noktada vadide ihtiyat olarak bekleyen Boiler ve Helvetlerin diğer müttefik­ leri Romalıların sağ cenahına saldırıya geçtiler. Bu saldırı üzerine Caesar, zaten küçük olan kuvvetini önlerindeki Helvetlere ve yan­ dan hücum eden taze Boi kıtalarına saldırmak için ikiye bölmek zorunda kaldı. İki cephede saldırıya uğrayan Romalılar ağır bir bas­ kı altındaydılar. Buna rağmen Caesar, askerlerini bir arada tutmayı başardı. Muharebe hayatta kalmak için yapılan çetin bir mücadeleye dönüştü ve akşama dek saatlerce sürdü. Nihayet Helvet savunması çöktü ve Helvetlerin bazıları kuzeydeki ormana kaçarken bir kıs­ mı da son savunmasını yapmak üzere yük arabalarının çevresinde 137

PHILIP FREEMAN

mevzi aldı. Güneşin son ışıkları da sönerken Romalılar kalan Helvet savaşçılarını yok ettiler. Caesar’a göre bu savaşçılar, Romalılara bir kez bile sırtlarını dönmemiş ve kaçmaya yeltenmemişlerdi. Caesar, yük arabalarının çevresinde merhum Helvet önderi Orgetorix’in birkaç kızını ve oğullarından birini tutsak aldı. Binlerce kabile üyesi ise kaçmayı başardı. Yine de sayım tamamlandığında sabahleyin güvenle Romalıların karşısına çıkan Helvetlerin en az ya­ rısının ölü veya esir olduğu ortaya çıktı. Kaçanlar hemen kuzeydeki Lingoneler kabilesine sığındılar. Caesar, Lingonelere ulak gönderip Helvetlere herhangi bir yardımda bulunurlarsa Roma’nın düşmanı muamelesi görecekleri konusunda onları uyardı.11 Kendilerine Lingonelerin toprakları kapanan ve muzaffer Romalıların peşine düştü­ ğü Helvetler her an Caesar’ın eline düşeceklerinden emindiler. Oysa Caesar’ın kıtalarının bitkin düştüğünü ve çoğunun yaralandığını bilmiyorlardı. Romalılar isteseler bile Helvetleri takip edemezlerdi. Yaralıların bakımı ve ölülerin gömülmesi Caesar’ın tam üç gününü aldı. Daha sonra kaçan Galyalıları takip etmek üzere ordusunu ku­ zeye ilerletti. Helvetlerden gelen elçilik heyeti, Caesar’ın ordusunu kuzeye ilerlerken buldu. Elçiler Caesar’ın ayaklarına kapanıp merhamet dilendiler. Yiyeceklerinin kalmadığını ve yalnızca barış istediklerini söylediler. Caesar onlara istediklerini verdi. Dağlardaki vadilerine dönmelerini ve orada Cermenlerin Galya’ya sızmasını önlemek üzere bir savunma oluşturmalarını söyledi. Hayatlarına yeniden başlamak üzere kendilerine yeterli miktarda tahıl ve tohum verileceğini, elle­ rindeki rehineleri ve Roma ordusundan firar eden köleleri iyi niyet göstergesi olarak kendisine teslim etmelerini tembihledi. Helvetle­ rin elçileri teklifi derhal kabul etti ve şartları yerine getirmek üzere kamplarına döndüler. Ancak geceleyin kabile üyelerinden bir kısmı kaçıp Cermenlere sığınmak üzere hızla Rene ilerledi. Silahlarını bıra­ kırlarsa Caesar’ın bir katliam yapacağından korkuyorlardı. Romalılar süratle bu kaçakların etrafım sardı ve Caesar kimseye iki kez merha­ met etmeyeceğini göstererek hepsini öldürttü veya köleleştirdi.11 11 Galya Savaşı Üzerine 1.30-32.

138

IULIUS CAESAR

Caesar, Helvetlerin kampının kalıntıları arasında, Yunan harfleri kullanılarak Galya dilinde yazılmış tabletler buldu. Druithenn sırlarını yazarak kayda geçirmeleri yasak olmakla birlikte sıradan Galyalılar ver­ gi kayıtlarından kitabelere, cinsel içerikli yazılardan büyülere dek her şeyi yazıya döker ve Yunan, Etrüsk ve Roma alfabelerini kullanırlardı. Caesar’ın bulduğu tabletler Helvetlerin ve müttefiklerin nüfus sayı­ mını içeriyordu. Buna göre üç yüz binden fazla erkek, kadın ve çocuk Galya’nın batısında yeni bir yurt aramak üzere haftalar önce Cenevre Gölü’nden yola çıkmışlardı. Caesar kendi elindeki sayıya bakarak ka­ bilenin ancak üçte birinin yurtlarına geri döndüğünü hesapladı. İHİ

Caesar askerî kariyerinin ilk büyük zaferini kazanmıştı. Senato’ya Provencia ve İtalya’nın nihayet yağmacı Helvetlerden kurtulduğu­ nu bildirdi. Geleneklere göre savaşta elde edilen köleler muzaffer komutana ait olduğundan, Caesar elindeki tutsakları antik çağda orduları sefer boyunca takip eden hevesli köle tacirlerine büyük bir meblağa satabilirdi. Helvetlerin yenilgisinden hoşnut olanlar yal­ nızca Romalılar değildi. Caesar, kampına üşüşen Galya kabileleri­ nin çoğunun temsilcilerinin, açgözlü soydaşlarına karşı kazandığı zafer için şükranlarını sunduklarını yazar. Caesar’ın belirttiği gibi Galya’nın kalbinde kazanılan bu büyük Roma zaferi hiç kuşkusuz herkes tarafından memnuniyetle karşılanmadı ancak Helvetlerin sahneden çekilmesinin pek çok kabileyi rahatlattığı da doğruydu. Binlerce Helvet savaşçısının kontrolsüz bir şekilde yurtlarında do­ laşması ihtimali, Roma’dan nefret eden Galyalı kabileleri bile kor­ kutmuştu. Galyalılar güneyin kudretli imparatorluğunun o ana dek topraklarını Akdeniz havzasının kuzeyinde genişletmeye ilgi duymadığını kabul etmişlerdi. Lejyonlar ara sıra bir kabileyi ceza­ landırmak veya Aedular gibi müttefikleri desteklemek için Galya’ya yürürlerdi ancak kış yaklaştığında daima Provincia’nın ılıman top­ raklarına dönerlerdi. Galyalıların Caesar’ın farklı davranacağını dü­ şünmeleri için bir neden yoktu. 139

PHILIP FREEMAN

Roma’nın uzun vadedeki çıkarlarının Galya’yı fethetmek olmadı­ ğına emin olan kabile liderleri, her iki tarafı da ilgilendiren acil bir konuyu görüşmek üzere Caesar’la özel olarak buluşmak istediler. Söz­ cü olarak Caesar’ın güvendiği dostu Diviciacus’u seçtiler ve söyleye­ ceklerini kimsenin ifşa etmeyeceği konusunda Kelt tanrılarına yemin ettiler. Daha sonra Diviciacus, Caesar’a başlıca iki Galya kabilesi olan Sequanlar ve Arvernlerin Galya’nın geri kalan kısmında güç kazanmak için Cermenlerle bir komplo kurduğunu açıkladı. Bu kabileler, vahşi Cermen şefi Ariovistus’u Galyalı Aedular ve müttefiklerine müdahale etmesi için davet etmişlerdi. Başlangıçta Ren Nehri’ni az sayıda Cer­ men savaşçısı geçtiğinden işler yolunda gitti. Ancak Ariovistus, kendi­ sine ihtiyaç kalmadığı zaman Germania’ya dönmeyi reddetti. Aksine Galya’ya yerleşmek üzere binlerce vahşi yurttaşını getirdi. Galya kabi­ lelerinin çoğunu zorlayarak çocuklarını rehine olarak kendisine teslim etmelerini sağladı. İsteğini kabul etmeyen Galyalıların fikirlerini değiş­ tirene dek oğullarına ve kızlarına korkunç işkenceler yaptı. Artık her yıl daha fazla sayıda Cermen Ren’i geçiyordu ve kısa süre sonra tüm Galya bu barbarların ayakları altında olacaktı. Galyalı ka­ bileler Cermenlerle tek başına savaşamazlardı. Esasen çoğu, Helvetler gibi göç etmeyi planlıyordu. Bu göçlerin Batı Avrupa’ya büyük bir istikrarsızlık getireceği ve Roma topraklarına zarar vereceği kesindi. Galya halkının tek umudu Romalıların müdahalesi ve Cermenleri püskürtmesiydi. Toplantıda Sequanların delegesi bile Caesar’ın yar­ dıma gelmesi için sabırsızdı. Yalnızca Aeduların Roma yardımını istemesi bile Caesar’ın planlarına uygunken, tüm Galya kabileleri konfederasyonunun Cermenlerden korunmak için yaptıkları yar­ dım çağrısı Caesar’ın rüyasının gerçekleşmesi demek olacaktı. Caesar bu toplantıyı Romalı okuyucularına aktarırken, Gal­ ya’da Cermenlerle neden savaşması gerektiğini açıklamak için çok dil döker. Helvetlere karşı savaşı pek fazla tartışma yaratmamıştı, çünkü Helvetler açık bir şekilde Provincia’yı tehdit etmişlerdi. Oysa Cermenlerin Ren üzerinden yaptıkları akınlar kuzeydeydi ve Ro­ ma topraklarına çok uzaktı. Caesar davasını adeta bir hukukçu gibi adım adım savunur. Birincisi; Galyahlar, özellikle Romalıların eski 140

IULIUS CAESAR

müttefikleri Aedular resmen yardımını istemişlerdi. İkincisi; Roma halkının dostlarından alınan rehinelere kötü muamele edilmesi biz­ zat Roma’ya yapılan bir hakaretti. Üçüncüsü ve en önemlisi; Ario­ vistus binlerce Cermen’i Galya’ya getiriyordu. Caesar, yarım yüzyıl önce korkutucu Cimbriler ve Tötonların yaptığı gibi, Cermenlerin Provincia’yı ve hatta İtalya’yı tehdit etmesinin an meselesi olduğunu vurgular. Eğer Cermenleri durdurmazsa istilacıların kısa süre sonra Roma’nın kapılarında olacağını belirtir. Caesar duruma uygun olarak daha önce Ariovistus’un Roma’nın dostluğunu istediği zaman kendisini desteklediğini görmezden ge­ lir. Bununla birlikte, anlatımında ne kadar ikiyüzlü davranmışsa da, Cermenlerin Roma’ya karşı bir tehdit oluşturacakları konusunda yüzde yüz haklıydı. Cermen kabileleri yıllardır Kuzey Avrupa’daki yurtlarından yavaş yavaş çevreye yayılıyorlardı. Hızla artan nüfusları ve savaştaki eşsiz yetenekleri sayesinde Kekleri Kuzey Germania’dan sürmüşlerdi. Şimdi Galya’yı tehdit ediyorlardı. Cermenler İtalya’ya geçmek isterlerse Alpler onlar için gerçek bir engel teşkil etmezdi. Eğer Caesar Cermenleri Rende durdurabilirse, Roma uzun yıllar boyunca güvenli kalırdı. ŞEI

Kara ormanlarda ve Kuzey Avrupa’nın uzak kıyılarında ikamet eden Cermenler, Romalılar için çok gizemliydiler.12 Aslında tacirler ve kâşiflerin birkaç öyküsünden başka Cermen halkları hakkındaki ilk ayrıntılı bilgileri Caesar’dan öğreniriz. Galyalılar gibi Cermenler de kendilerini bir ulus olarak görmezlerdi. Bunun yerine yakın dille­ re ve kültüre sahip, birbirleriyle sıklıkla savaşan bağımsız kabileler şeklinde yaşarlardı. Caesar deneyimlerinden hareketle Cermenleri tarımla nadiren uğraşan veya savaş gibi lüks ürünlere pek ilgi göster­ meyen, korkusuz savaşçılar olarak tanımlar. Bunların yerine, çocuk­ luktan itibaren dondurucu sularda yıkanarak geliştirdikleri savaştaki 12 Caesar, Galya Savaşı Üzerine (4.1-4) adlı eserinde, Tacitus’un Germaniasın&ı-

ki gibi Cermenleri tanınır.

141

PHILIP FREEMAN

cesaretleri ve katılıklarıyla övünürlerdi. Özellikle süvari savaşında becerikliydiler. Yine de eyer kullananlarla alay ederlerdi. Halkına ihanet edenler ve savaşta korkaklık gösterenler, kabile meclisindeki savaşçılar tarafından ya bir ağaca asılarak ya da bir bataklıkta boğu­ larak idam edilirlerdi.13 Cermen kabilelerin kralları vardı ancak asıl iktidar kendilerini takip etmeyi seçen savaşçılara ilham veren ve onları ödüllendiren Ariovistus gibi askerî liderlerdeydi. Cermenler çok sayıda tanrıya taparlardı. Bazı tanrılar özellikle kutsal kabul edilirlerdi. Ayinler­ de rahibeler kabuklu yemiş ağaçlarının dallarını kesip kabuklarını soyar ve dallara beyaz bir giysi giydirirlerdi. İşaretler iyi bir gelecek vadediyorsa işlerine devam ederlerdi. İşaretler kötü ise hiçbir şey (savaşlar dâhil) yapmazlardı. Caesar Cermenlerle savaşmadan önce diplomasi yolunu dene­ meye kararlıydı. Ariovistus’u iki ordunun birbirine olan mesafesinin orta yerinde, tarafsız bir bölgede görüşmeye davet etti ancak Cer­ menlerin önderi Caesar’a kendisiyle konuşmak istiyorsa Cermen kampına gelmesi gerektiğini içeren bir mesaj gönderdi. Ariovistus mağrur bir şekilde kendisinin ve Cermenlerin Galya’da yapacakla­ rının Caesar’ı ilgilendirmediğini ekledi. Caesar tahriklere kapılmak istemediğinden bir mektup gönderip Ariovistus ve Roma arasında barış olması için üç şart öne sürdü. Birincisi; Ariovistus Renin öte­ sinden daha fazla Cermen getirmeyecekti. İkincisi; tüm Galyalı rehi­ neleri iade edecekti ve üçüncüsü; artık hiçbir Galya kabilesine savaş açmayacaktı. Caesar bu şartlar yerine getirilmezse şerefinin gerektir­ diği üzere Galyalıların çıkarlarını savaş yoluyla koruyacağını ekledi. Bununla birlikte Ariovistus, Caesar’ın tekliflerini cömert bulma­ dı. Başka bir mesaj daha göndererek, Caesar’a, “Sen kim oluyorsun da bana talepler öne sürüyor ve beni savaşta tehdit ediyorsun!” dedi ve kendisinin de Romalıların Akdeniz’de yaptıklarından fazlasını yap­ madığını belirtti. Romalılar istedikleri toprakları fethediyor ve bunu yaparken hiç kimseden izin almayıp üçüncü bir tarafın müdahalesine izin vermiyorlardı. Galyalı rehineleri serbest bırakmayacağını belirtti 13 Tacitus, Germania 12.

142

IULIUS CAESAR

ve eğer Caesar kendisi için neyin iyi olduğunu biliyorsa birliklerini Provincia’ya geri çekmeliydi. Aksi halde ona Cermenlerin yenilmezli­ ği konusunda kanlı bir ders vereceğini söyledi. Caesar, Ariovistus’tan gelen mesajı okurken, Aedular ve kuzeyde­ ki Galyalı Treverler kabilesinden Harudeler adı verilen bir Cermen halkının topraklarını yağmaladığına ilişkin bir rapor aldı. Ayrıca Ren in doğu kıyısında, Galya’ya geçmek üzere hazırlanan çok sayıda Cermen’in toplandığını öğrendi. Bu yeni tehditlerin arkasında Ario­ vistus’un olduğu konusunda haklıydı. Caesar daha fazla Cermen’in Galya’da Ariovistus’a katılması durumunda onları Galya’dan sür­ mesinin olanaksız olacağını anladı. Artık konuşma zamanı olmadı­ ğından, derhal Ren ile Roma topraklarının arasında bulunan Galya kalesi Vesontio’ya (bugünkü Besançon) hareket etti. Bu stratejik ve iyi ikmale sahip üssü Ariovistus gelmeden ele geçirmeliydi. Caesar birliklerini gece gündüz yürümeye zorlayarak Cermen­ lerden önce kasabaya vardı ve kaleye bir garnizon yerleştirdi. Caesar ordusunu Vesontio’dan Ren ve Ariovistus’un bulunduğu yöne götür­ dü. Romalılar daha önce görmedikleri karanlık ve sessiz ormanlar boyunca ilerlediler. Askerleri, kalın ağaçların güneşi geçirmediği, bit­ mek tükenmez ormanlar boyunca günlerce yürüdü. Kısa süre sonra orduda panik başladı. Daha önce Cermenleri görmüş az sayıda asker, kamp ateşlerinin etrafında bu barbarların korkusuzca savaşan devler olduğunu fısıldaşarak anlattı. Bu öykülere göre Cermenlerin gözleri insanın ruhunu delerdi, bu yüzden yüzlerine bakılmazdı. Caesar’ın savaşta deneyim kazanmaları için Roma’dan getirdiği bu birlikler, aniden yurtlarında kendilerine ihtiyaç olduğunu düşünmeye başla­ dılar. Kaçmaktan utananlar ise çadırlarında ağlaşıyor ve yoldaşlarıyla en ürkütücü söylentileri paylaşıyorlardı. Sıradan askerler de aynı kor­ kunun kurbanı olup isteklerini ifade etmeye başladılar. Akdeniz’in dört bir yanında savaşmış deneyimli askerler (kendilerini kanıtlamış centurioiar ve süvari komutanları) bile paniğe kapıldı ve korkudan titrer oldular. Bazıları kendilerini kaygılandıranın Cermenler de­ ğil, geçit vermez ormanlar ve tahıl ikmalinin belirsizliği gibi konu­ lar olduğunu iddia ederek korkularını saklamaya çalıştı. Caesar ne 143

PHILIP FREEMAN

emrederse emretsin, Cermenlere bir adım dahi yaklaşmayacağım açıkça ilan edenler homurdanmaya başladılar. Caesar ordudaki huzursuzluğun karşılaştığı en çetin zorluk ola­ bileceğini fark etti. Ordusunu kontrol edemezse bir komutan olarak kariyeri sona erer, Roma’da kendisiyle alay eden Cato ve diğer aristok­ ratlar onu sivil hayatın dışına iterlerdi. Ancak Caesar her türlü zorluğa karşı olduğu gibi bu krize de cesaretle ve hiç beklenmedik bir şekilde yaklaştı. Hemen subaylarını ve tribunus\axmıu değil, ordunun belke­ miğini oluşturan düzinelerce gazi centurioyv. çağırttı. Roma lejyonla­ rındaki bu astsubayların tamamı savaşta pişmiş askerlerdi. Kamptaki yaşamı ve yürüyüş esnasındaki durumları onlar yönetirlerdi. Daha da önemlisi muharebenin ateşi altında askerle beraber sıralanırlardı. Caesar onları ikna edebilirse ordunun kalanının kendisini izleyeceğini biliyordu. Romalı soylular olan şımarık genç tribunus\at\a baş edebi­ lirdi ancak önce centurio\\n kendi safına çekmeliydi. Diğer generallerin aksine onlara anlaşma veya cazip ödüller önermedi. Aksine öfke ve tutkuyla centurio\axa. bağırdı. “Siz kim olduğunuzu sanıyorsunuz ve sizi götürdüğüm yeri sor­ guluyorsunuz? Siz Roma askerisiniz, dünyanın en büyük ordusunun bir parçasısınız. Göreviniz komutanınızın emirlerine uymak ve as­ kerleri benim uygun gördüğüm muharebelere sokmaktır. Bu ahmak Ariovistus makul davranırsa onunla savaşmak zorunda bile değilsi­ niz. Ama savaşmak zorunda kalsanız bile kimden korkuyorsunuz? Marius, dedelerinizin zamanında çok daha büyük bir Cermen ordu­ sunu yok etti. Ve sizler Cermenleri sayısız kez yenilgiye uğratan bir kabileyi, Helvetleri fethettiniz. Ariovistus bataklıklarda saklanan bir korkak ve ormanlarda savaşan bir hayduttur. Muharebe meydanın­ da, ordumuzun önünde alaşağı olacaktır. Beni izlemeyecek misiniz? Peki, biz bu gece toplanacağız ve Ariovistus’a karşı harekete geçece­ ğiz. Romalılara özgü görev ve şeref ne demek bilmiyorsanız ve kor­ kaksanız o zaman burada kalın. Benimle daima birlikte olan cesur askerlerden oluşan X. Lejyonla birlikte yürüyeceğim. Siz yurdunuza utanç içinde sürünerek dönerken biz Cermenleri fethedeceğiz.” 14 Tribunus militum (ç.n.).

144

IULIUS CAESAR

Caesar’ın centrurioian onun sözlerinden o kadar utanç duydu­ lar ki hemen nereye giderse gitsin onu izleyeceklerini beyan ettiler. /.cgzzrzzdar15 ve subaylar da tereddütlerinin bir yanlış anlaşılma ol­ duğunu açıklayıp Caesar’a bağlılıklarının sarsılmaz olduğunu be­ lirttiler. Caesar bu açıklamaları memnuniyetle kabul edip konunun kapandığını söyledi. O gece kampı toplarlarken geride tek bir kişi bile kalmadı. Öte yandan Caesar, Diviciacus’u sık ormanın çevre­ sinden dolaşarak yolculuklarım seksen kilometre kadar uzatsa bile, Cermenlere ulaşmayı sağlayan yeni bir yol aramaya gönderdi. Roma ordusu bir haftalık bir yürüyüşten sonra Rene ve Ariovis­ tus’un kampına yaklaştı. Cermenlerin önderi, Caesar’la karşılaşmaya hazır olduğunu belirten bir mesaj gönderdiyse de, oldukça temkin­ liydi. Pazarlığa devam etmek üzere Roma kampına sürekli olarak çok sayıda temsilci gönderdi. En önemli talebi Caesar’ın görüşmeye piyade getirmemesi ve kendisine yalnızca süvarilerin eşlik etmesiydi. Ariovistus’un iyi bildiği gibi Caesar’ın tüm süvarileri Galyalıydı ve bunların emirlere uyacaklarına veya komutanlarını yürekten savu­ nacaklarına güvenilemezdi. Caesar bu tehlikeyi ortadan kaldırmak amacıyla güvendiği X. Lejyondan askerler seçti, onları Galya atları­ na bindirdi ve askerlerinin görüşmelerde kendisine eşlik etmelerini sağladı. Lejyonerler, Caesar’ın kendilerini sıradan atlı askerler kılığı­ na sokmasına güldüler ancak onun güveninden ve hayatını kendile­ rine emanet etmesinden içten bir şekilde etkilendiler. Yakınlardaki bir ovanın ortasındaki bir tepede belirlenen görüş­ me yerine geldiklerinde Ariovistus çok gergindi ve mütarekelere her iki taraftan on askerin katılmasını ve hem kendisinin hem de Cae­ sar’ın at üstünde konuşmalarım istedi.16 Caesar konuşmasına önce­ ki mesajında belirttiklerini Ariovistus’un yüzüne söyleyerek başladı. Cermenler Renin ötesindeki hareketlerini durdurmalı ve Aedulara şereflice davranmalıydılar. Ariovistus kibirli bir şekilde savaş yasaları­ na göre hareket ettiğini ve Galya’nın kendisine ait olduğunu düşün­ düğü kısmında istediğini yapacağını söyledi. Bunun için Caesar’ın 15 16

Caesar döneminde lejyon komutanı (ç.n). Caesar ve Ariovistus arasındaki görüşme ve ardından çıkan savaş için bkz. Galya Savaşı Üzerine (1.34-54), Dio Cassius 38.34 50) ve Plutarkhos, Caesar 19.

145

PHILIP FREEMAN

onayına ihtiyacı yoktu ve sorunu seve seve muharebe meydanında çözebilirlerdi. Ardından ağzındaki baklayı çıkararak, kendisine Sena­ to’daki aristokratlardan özel mesajlar geldiğini ve bu kişilerin Caesar’ı ve ordusunu katletmesi halinde memnuniyet duyacaklarını söyledi. Ariovistus bu bilgiyi ifşa ederek Caesar’ı sinirlendirmek iste­ mişti ancak çabaları işe yaramadı. Caesar, Cermenlerin, Renin bu yakasında kalmak istiyorlarsa kendi şartlarına uymak zorunda ol­ duklarında ısrar etti. Bu konuşma sırasında Caesar, Ariovistus’un atlılarının ovanın diğer ucunda kendi atlılarını taşlar ve ciritler fırla­ tarak taciz ettiği haberini aldı. Elbette Caesar, Ariovistus’un kendisi­ ni kışkırtmaya çalıştığını biliyordu ancak yine de ateşkesi bozmakla suçlanmak yerine askerlerini de alarak kampına döndü. Ariovistus birkaç gün sonra Caesar’a bir mesaj gönderdi. Bir kez daha görüşmelerini veya en azından konuları uzun uzadıya konuş­ mak üzere birkaç kıdemli temsilcisini göndermesini istedi. Caesar bir tuzak kokusu aldı ancak müzakere fırsatını kaçırmak istemedi­ ğinden en güvendiği iki adamını Cermen kampına gönderdi. Bu kişiler hemen casuslukla suçlanarak zincire vuruldular. Ariovistus, Romalıları kızdırmaya çalışmakla birlikte hâlâ tam bir çatışmaya girmek için acele etmiyordu. Bu durum Caesar’ın kafasını karıştırdı. Ariovistus’un gecikmesiyle sağlayacağı avantajı anlamadı, çünkü Cermenlerin önderi sayısal avantaja sahipti ve açık bir şekilde savaşa davetiye çıkarıyordu. Cermenler kamplarını Romalılardan üç kilometre batıda kurmuşlardı. Böylece Romalıların Galya’dan tak­ viye kuvvet ve erzak almalarına engel olmuşlardı. Şimdi Romalılar, Cermenler ve Ren arasında sıkışmışlardı; Caesar, Ariovistus’un ye­ rinde olsaydı bu durumu hemen kendi lehine çevirirdi. Caesar yine de korkmuyordu. Kıtalarını beş gün arka arkaya kamptan çıkararak Cermenlerle karşılaşmak ve muharebeye girişmek için yürüttü ancak Ariovistus birkaç süvari göndermekten başka bir şey yapmadı. Caesar Cermenlerin neden beklediğini bir türlü anlayamadı. Altıncı gün Caesar, Cermenlerin ötesine geçerek, batıda ikinci bir kamp kurmaya karar verdi. Böylece Galya’dan tahıl tedarikine engel olamayacaklardı. Kampını kurarken askerlerinin güvenliğini sağlamak amacıyla onları üç sıralı bir düzende yürüttü. Öndeki iki 146

IULIUS CAESAR

sıra, Ariovistus’un belalı süvarilerine karşı koruma sağlarken, üçün­ cü sıra kürekleriyle geçilmez bir kale inşa etti. Cermenlerden yalnız­ ca birkaç yüz metre ötedeki bu ikinci kampa iki lejyon yerleştirdi ve diğer dört lejyonu ilk konuma geri götürdü. Bu, Caesar açısından akıllıca bir hamleydi; çünkü Cermenler sayıca üstün olsalar da on­ ları iki kamp arasında kımıldayamaz hale sokmuştu. Ertesi gün Ariovistus bu yeni Roma üssüne korku verici bir akın başlattı ancak askerlerini muharebeye sokmayı hâlâ kabul etmiyor­ du. Caesar baskın sırasında tutsak edilen Cermenlerden nihayet Ariovistus’un neden tereddüt ettiğini öğrenebildi. Tutsaklar, rahibe­ lerin dolunaya dek tüm ordunun saldırıya geçmesine izin vermedik­ lerini söylediler. Cermen savaşçılar bu kâhinlere o kadar hayrandılar ki, savaşı kaybetme korkusuyla onların her dediğini yapıyorlardı. Bu haberler Caesar’ı gülümsetmiş olmalıdır, çünkü tutsaklar ona kuvvetli bir silah vermişlerdi. Caesar ertesi gün iki kamptan yeteri kadar askerle yola çıkarak sürpriz bir saldırıya hazırlandı. Ardından ordusunun geri kalanıy­ la doğrudan Cermen kampına yürüdü. Caesar rahibeler ne derse desin Cermenleri savaşa zorlayacaktı. Böylece, Ariovistus ve asker­ leri kamplarından çıkarlarken her biri tanrıların iradesine rağmen savaştıkları için korkacaktı. Kehanetin son derece ciddiye alındığı bir kültürde yaşanan bu tereddüt, Caesar’a önemli bir psikolojik avantaj sağladı.17 Cermenler vicdanlarındaki kuşkuya rağmen büyük bir cesaretle savaştılar. Romalıların üzerine o kadar hızlı yürüdüler ki lejyonlar ciritlerini fırlatacak zaman bulamadılar. Kılıçların hızla çekildiği bu vahşi çatışmada binlerce asker göğüs göğüse çarpıştı. Cermenler, kalkanlarının koruması altında bitişik nizamda savaşarak Romalıları geri püskürttüler. Ancak birkaç lejyoner Cermenlerin kalkanlarının üstüne çıktı ve kalkanları parçalamaya başladı. Hayatta kalanların ölülerin cesetleri üzerinde ileri geri gitmesiyle kanlı çarpışma daha da hararetli bir hale geldi. Nihayet Caesar’ın ortağı Crassus’un oğ­ lu Publius Crassus adlı genç bir subay, hattın uzak ucunda kıtaları 17 Tacitus, Germama 10.

147

PHILIP FREEMAN

ardına takıp Cermenleri geri çekilmeye zorladı. Bu kritik anda Ro­ malılar kazanacaklarını anladılar. Cermenler bozuldu ve Rene kaçmaya başladılar. Önde gelen kimselerden bazıları nehri çoktan geçmişti. Ariovistus gibileri ise teknelerle kaçmayı başardılar. Ancak çoğu kendilerini takip eden Roma süvarisi tarafından katledildi veya boş yere diğer kıyıya yüz­ meye çalışırken boğularak öldü. Romalılar zafer sarhoşluğu içinde kadınlar ve çocuklar dâhil neredeyse hiç kimsenin hayatını bağışla­ madılar. Ariovistus’un terk ettiği eşlerinden ikisi ve kızlarından biri Romalılar tarafından öldürüldü. Caesar da bizzat süvari takibine katıldı ve tesadüf eseri birkaç gün önce Cermenlerce tutsak alman temsilcilerinden birine rastladı. Zincire vurulmuş genç adam, kaçan Cermenler tarafından sürüklenmişti. Caesar arkadaşını bulduğuna muharebeyi kazandığı kadar sevindiğini söyledi. Bitkin ancak mut­ luluktan uçan subay, Caesar’a Cermenlerin kendisini diri diri yak­ mak istediklerini ancak beklemelerini söyleyen rahibeler nedeniyle bu işten üç kez vazgeçtiklerini anlattı. Muharebe kazanılınca, Ariovistus’un yenildiği haberi Renin doğu kıyısındaki Cermen kabilelerine hızla yayıldı. Cermenlerin çoğu bu türedi savaş beyinden nefret ettiklerinden, kendi toprak­ larında saklananları da zevkle katlettiler. Böylece MÖ 58 yılı ya­ zında, yalnızca birkaç ay içinde Caesar, Roma’nın en çok korktuğu düşmanları Galyalılara ve Cermenlere karşı iki büyük zafer kazandı. Bu zaferler Roma askerî tarihindeki çok önemli başarılar olmakla birlikte Caesar’ın planlarının yalnızca ilk aşamasıydı. Helvetlerden ve Ariovistus’tan kurtulmak için Caesar’ı teşvik eden Galyalı mütte­ fikler ona büyük bir minnet duydular. Galyahlar, Provincia’ya kadar ona eşlik etmeye hazırdılar. Ancak Caesar, kışı geçirmek üzere Roma topraklarının oldukça kuzeyinde yer alan Sequanların bölgesinde kamp kurdu ve komutanlığına da Labienus’u getirdi. Artık Galyalılar ne olduğunu anlamaya başlamışlardı. Topraklarının derinlik­ lerindeki bu Roma kampı askerî amaçlarla kurulmamıştı ve artık Caesar’ın seferleri için bir sonraki baharda kullanacağı ileri karakol görevini üstlenecekti. Romalılar Galya’da kalıcıydılar. 148

BELGAE

Düşman zafer umudu olmamasına rağmen pes etmedi. Ön cephedekiler ölürken, arkalarındakiler ileri atılıyor ve

yoldaşlarının cesetleri üstünde savaşıyorlardı.1

-Caesar

aesar, Cermenler yenilince ve lejyonlar kışlamak üzere Galya’nın ortasına sağlam bir şekilde yerleşince, Kuzey İtalya’daki

C

eyaletine döndü. Sınırların ötesinde ne kadar savaşa girerlerse g sinler, valilerin yılın belli bir süresi boyunca görev yerlerinde bulun­ maları beklenirdi. Yurttaşlık dilekçelerinin incelenmesi, bayındırlık hizmetlerinin denetimi, suçluların çarmıha gerilmesi gibi daima ilgilenilmesi gereken durumlar ve valilerin dikkatine sunulan sorun­ lar olurdu.12 Caesar seferdeyken bu idari işlerin çoğunu çok sayıda sekreteri ve ulağının yardımıyla yürütmüştü. İki kamp arasında gi­ dip gelirken bile yanında notlarını yazdırdığı ve emirlerini İtalya’ya gönderen bir kâtibi vardı.3 Bazı sorunlar ise şahsen çözülebilirdi. Caesar, ordudan uzakta Po Vadisi’nde geçirdiği zamandan hiçbir zaman pişmanlık duymadı. Eyaletinin Roma’ya yakın oluşu saye­ sinde Senato’daki siyasi işlere karışabildi ve adeta Roma’daymış gibi davranabildi. Kentteki taraftarlarıyla gizlice haberleşebilmek için alfabenin harflerinin yer değiştirmesini temel alan bir şifre kullan­ dı.4 Böylece postalarının başka ellere düşmesi konusunda herkesin 1 2

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 2.27. Caesar, Galya Savaşı Üzerine 1.54.

3

Plutarkhos, Caesar 17.3.

4

Suetonius, Caesar 56.

149

PHILIP FREEMAN

korkularını giderdi. Bu kış aylarında Roma’dan Caesar’ın Apenin Dağları’ndaki karargâhına sürekli bir ziyaretçi akını oldu.5 Caesar Galyadayken Roma siyaset arenasında öngörülemez bir kuvvet ortaya çıktı: Eski patricus Tribunus Clodius. Clodius, Cae­ sar Helvetlerle savaşmaya gitmeden önce Senato’yu dehşete düşüren ücretsiz tahıl dağıtımıyla ilgili eşi benzeri görülmemiş tasarıyı yasalaştırmıştı.6 Roma kentinde daha önce gerçekten ihtiyacı olanlara düşük fiyatla yiyecek dağıtılıyordu. Ancak Clodius, kentin büyük bir kısmına bedava tahıl dağıtımını öngören bir refah devleti kuru­ yordu. Devletin gelirlerinin önemli bir kısmı bir anda Clodius’un bu eli açık siyasetinin getirdiği masrafların ödenmesine ayrılır oldu. Kentteki kitlelerin desteğini kazanmak için yapıldığı açık olan bu dalavere işe yaradı. Clodius hızla çok sayıda düzenbazlığı için kulla­ nacağı muazzam bir halkçı taban inşa etti. Ancak aristokratlar ve halkçılar dâhil hiç kimse Clodius’un belli bir konuda hangi tarafı seçeceğini kestiremiyordu. Tribunus\uğunun ilk aylarında genelde halkçı bir çizgi izlemekle birlikte asıl mo­ tivasyonunun şahsi intikamlarını gerçekleştirmek olduğu anlaşılır. Caesar’ın zamanında uyardığı gibi, Catalina komplosuna karışanla­ rın tartışmalı bir şekilde idamı nedeniyle Cicero’yu sürgüne gönder­ meyi başardı.7 Hatta Cicero’nun evini bile yıktırdı ve yerine Tanrıça Libertas (Özgürlük) Tapmağı inşa ettirdi. Clodius, Caesar’ın tam desteğiyle Cato’yu Roma siyasi arenasından silmek için dâhice bir plan yaptı. Yıllar önce Clodius da Caesar gibi Cilicialı korsanlar­ ca fidye için kaçırılmıştı.8 Clodius küstah bir şekilde yakınlardaki Kıbrıs kralının gerekli altını ödemesini talep etmiş ancak adanın hükümdarı bu terbiyesiz Romalı gencin fidyesini ödemekle ilgi­ lenmemişti. Clodius nihayet korsanlarca serbest bırakıldığında bir gün kraldan intikam almaya yemin etti. Clodius halk meclisine Roma’nın Kıbrıs’ı ilhak etmesini içeren bir yasa tasarısı sundu. Yasada 5 6

Plutarkhos, Caesar 20. Dio Cassius 38.13. Clodius’un tribunus olduğu dönemde yaptıkları için bkz.

7

Cicero, Atticus’a Mektuplar 46 (3.1); Plutarkhos, Cicero 31-33; Dio Cassius 38.17. Dio Cassius 38. 30.

Gelzer, Caesar (112-113) ve özellikle Tatum, The Patrician Tribüne (114 175). 8

150

IULIUS CAESAR

Cato’ya bu ilhakı denetlemesi için olağan dışı yetkiler tanınıyordu. Cato Roma’da birine olağan dışı yetkiler tanınması fikrinin başlıca muhalifi olduğundan, Clodius’un planı onu bir açmaza sokacaktı. Eğer Cato teklifi reddederse Roma halkının iradesine karşı koyacak­ tı. Neticede Cato diş bileyerek Kıbrıs’a gitmeyi kabul etti, Caesar da bundan hoşnut kaldı. Ancak Caesar’ın Clodius’a verdiği destek, dengesiz tribünüsün Caesar’ın triumvirlikteki ortağı ve damadı aleyhine dönmesiyle kı­ sa süre sonra azaldı. Clodius önce Pompeius’u suikastla öldürmeye teşebbüs etti. Başarısız olunca Pompeius’un evini abluka altına aldı. Aristokratlar bu beceriksizliği Pompeius’u Caesar’dan uzaklaştırmak ve triumvirliği ortadan kaldırmak için bir fırsat olarak gördü ve hat­ ta Pompeius’a Caesar’ın kızı Iulia’yı boşamasını ve kendi taraflarına katılmasını teklif etti. Ancak Pompeius bu dalavereyi reddedip Ca­ esar’a bağlılığını kararlılıkla korudu.9 Yine de Cicero’yu sürgünden geri çağırmak için aristokratlarla birlikte çalışmaya başladı.

Bir süre sonra Caesar’ın Roma siyasetinden çok daha önemli sorun­ ları ortaya çıktı. Ordusu Galya’nın ortasındaki kampta beklerken kış boyunca korkusuz Belgae kabileleri, Fransa’nın kuzeyinde, Belçika ve Hollanda’da Romalıları izliyor ve onları yok etmek için planlar yapı­ yorlardı.10 Belgalar, Romalılar Galya’nın güneyini fethettiklerinden ve artık Galya’nın ortalarını ele geçirmeye başladıklarından, haklı olarak sıranın kuzeye geleceği sonucuna vardılar. Belgalar, Romalıların nüfu­ zu Sen Nehri’nin güneyindeki topraklarda iyice yerleşmeden onlarla karşılaşmanın daha iyi olduğunu düşündüler. Romalıların, kabilele­ rinde siyasi iktidar hayallerini suya düşürdüğü Galya soyluları da Belgae’ya sığınmış ve ortalığı daha da karıştırmışlardı. Bu sözde kralların çoğu Galya’da yüzyıllardır süren karmaşadan hoşnuttular. Böylece 9 10

Plutarkhos, Pompeius 49. Caesar’ın MÖ 57’deki Belgae seferi için bkz. Galya Savaşı Üzerine (ikinci ki­ tap), Dio Cassius (39.1-5) ve Plutarkhos (Caesar TAS).

151

PHILIP FREEMAN

kendi şahsi iktidarlarını artırmak için farklı kabileleri birbirlerine karşı oynamışlardı. Ancak Romalılar yeni ve davetsiz bir etkendi. Eğer Roma Galya’ya egemen olursa, ülkenin kaynaklarını ve in­ san gücünü bu kez parçalanmış kabileler değil; valiler ve magistratusların yönettiği merkezî bir devlet kontrol edecekti. Diviciacus gibi bazı Galyalılar, bu yeni Roma sisteminin bir parçası olarak kendi­ lerine fayda sağlayabileceklerini hemen anlamışlardı. Kabilelerinin bağımsızlıklarından vazgeçmişlerdi, çünkü Romalılar imparatorluk­ larıyla işbirliği yapan yerli soyluları daima ödüllendirirlerdi. Belgae ise barış, ticaret veya uygarlığın getirilerine ilgi duymayan, bir dizi vahşi kabileden meydana geliyordu. Biri hariç olmak üzere Belgae’nin tüm kabileleri Romalılarla muharebe meydanında karşılaşmaya hazırdı. Belgae’dan gelen savaş hazırlıkları haberi, baharın başında Kuzey İtalya’da bulunan Caesar’a ulaştı. Caesar da masraflarını kendi kar­ şılayarak Po Vadisi’ndeki Kelt köylerinden sessizce asker toplamaya ve iki yeni lejyonu talimden geçirmeye başladı. Kuzey İtalya’daki acemi askerlerin Galyalı oldukları dilleri de dâhil olmak üzere pek çok açıdan belirgindi. İtalya Galyalıları lejyonları için alanda (Galya dilinde “çayırkuşu”) lakabını seçmişlerdi.11 Caesar yaz başında bu askerleri Orta Galya’da konuşlanmış altı gedikli lejyonuna katılmak üzere yola çıkardı. Kendisi de kısa süre sonra onları takip ederek ta­ hıl hasadının başlamasıyla birlikte ordusunun komutasını üstlendi. O zaman kimsenin fark etmediği ve Caesar’ın hiç bahsetmediği, sekiz lejyonluk kuvvetinin Senato’nun Galya ordusu için izin ver­ diği sayının iki katı olduğuydu. Bu lejyonların yarısının masrafla­ rını Caesar karşıladığı için askerler devletten çok Caesar’a sadıktı. Doğuştan ve özellikleri itibariyle Kelt olmalarına rağmen Kuzey İtalyalı acemi askerler, en iyi Roma silahlarıyla teçhiz edilmiş ve Ro­ ma taktikleri ve disiplinleri uyarınca zorlu bir talimden geçmişlerdi. Kendilerini Romalı olarak adlandırmaktan gurur duyan bu asker­ ler, bir gün Caesar tarafından gıpta ile bakılan Roma yurttaşlığı ile ödüllendirileceklerdi. ia; 11 Suetonius, Caesar 24; Plinius, Doğa Tarihi 11.44.

152

IULIUS CAESAR

Caesar lejyonlarını kuzeydeki Belgae sınırına hareket ettirdi. Yakın­ lardaki Senonlar kabilesini Belgaların hareketlerini bildirmekle ve Romalılara karşı savaşmak üzere toplanan kabileler hakkındaki tüm bilgileri toplamakla görevlendirdi. Caesar’ı asıl kaygılandıran, Belgaların daha önce birbirleriyle sürekli savaşmak dışında hiçbir yolu kabul etmemeleriydi. Şimdi ise farklılıklarını bir yana bırakarak Ro­ malılara karşı işbirliği yapmaya hazırlanıyorlardı. Caesar bu birleşik cephe devam ederse ordusunun ciddi bir tehlikeye maruz kalacağını biliyordu. Bu nedenle Belgae’deki Remler kabilesi (Paris’in kuzey­ doğusunda adını verdikleri Reims kenti çevresinde yaşıyorlardı) he­ yetinin karargâhına gelmesinden çok memnun oldu. Remler, Orta Galya’ya en yakın Belga kabilesiydi ve dolayısıyla Romalıları en iyi onlar tanıyorlardı. Kışın Remlerin önderleri bir araya geldi ve Roma tehdidine karşı pratik bir çözüm düşündüler. Remler, Galya’da güçleri artan Romalıların muharebe meydanında yenilmez olduğunu düşündüler ve bu nedenle Caesar’a Belgae’deki akrabalarına karşı müttefik olmayı teklif ettiler. Caesar’a isteyebile­ ceği tüm bilgileri verecek ve onu yiyecek ikmali, yardımcı kuvvetler veya ihtiyaç duyulan başka şeylerle destekleyeceklerdi. Sadakatleri­ nin kanıtı olarak da şeflerinin çocuklarını Caesar’a rehine olarak vermeyi kabul ettiler. Caesar, Remlerin bu teklifinden çok heyecan­ landı ve hemen onları Roma halkının dostları olarak görmeyi kabul etti. Galya’nın kuzeyindeki bu güçlü destek, savaş boyunca Caesar’a neredeyse sınırsız bir avantaj sağlayacaktı. Caesar Remlerden Belgaların aslında Renin doğusunda yaşadık­ larını ve uzun süre önce daha iyi topraklar bulmak amacıyla Germania’dan göç ettiklerini öğrendi. Son derece vahşi ve mağrur olan bu kabileler, önceki yüzyılda korku salan Cimbri ve Toton istilacıları püskürtmüşlerdi. Belgae’de çok sayıda kabile vardı. En cesurları Bel­ lovaclar ve Nervilerdi. Bellovaclar yüz bin savaşçı toplayabileceklerini iddia ederek Romalılara karşı Belga kuvvetlerinin genel komutasını talep etmişlerdi. Atrebateler, Morinler ve Caletler gibi diğer kabilele­ rin her biri binlerce savaşçı vermeyi vadetti. Remlerin komşuları ve dostları olan Suessionlar elli bin asker sözü vermişlerdi. 153

PHILIP FREEMAN

Caesar, Aeduların şefi Diviciacus’u çadırına çağırdı ve ona Belgalarla savaş planını anlattı. Belgae kabilelerinin tek bir kuvvet haline gelmesine engel olunmasının zorunlu olduğunu vurguladı. Bu nedenle Diviciacus’a Aedu yardımcı kuvvetleriyle birlikte Bellovacların topraklarına girmesini ve ekinlerini talan etmesini emretti. Caesar, Belgae kabilelerinin en güçlüsünün tarlalarını yanarken gör­ dükten sonra koalisyondan ayrılacağını hesaplıyordu. Daha sonra yaklaşan düşmanla karşılaşmak üzere yola çıktı. Caesar, Galya Savaşı’nda defalarca savaş için doğru yeri seçme konusunda dehasını ortaya koydu. Bu kez Remlerin sınırı olan Aisne Nehri’nin ötesine hareket etti. Böylece nehrin uzak ucunda bulunan kampını arkasına almış oldu. Aisne yakınındaki bir tepenin üstüne kuvvetli bir kamp kurdu ve kampı iyi tahkim etti. Kamp, saldırıya geçmek isteyen Belgaların geleceği kuzeydeki bataklığa bakıyordu. Aisne üzerinde bir köprü kurdurarak Remlerden gelecek erzakı güvence altına aldı ve nehrin kıyısına koruma amaçlı küçük bir tahkimat inşa etti. Ardın­ dan Belgaların yaklaşmasını beklemeye koyuldu. Belga kuvvetlerinin önderleri aptal değildi. Liderler derhal Remlerin yalnızca on üç kilometre ötedeki Bibrax kasabasına bir saldırı düzenleyerek Caesar’ı kampının dışına çıkarmaya teşebbüs ettiler. Belgalar, kasabaları ele geçirmek için son derece etkin teknik­ leri haiz olmakla birlikte, Romalıların tercih ettiği büyük kuleler ve kuşatma silahlarına sahip değillerdi. Ordu kasabayı kuşattı ve sur­ lardaki savunmacılar sürekli atılan taşlara maruz kaldılar. Surlar te­ mizlendikten sonra bir grup savaşçı kalkanlarını başlarının üzerine yerleştirerek kasabanın en zayıf noktasına saldırıya geçti ve duvarda bir gedik açmaya teşebbüs etti. Bibrax’a yapılan şiddetli saldırı gün boyu sürdü ancak kasabalılar gece çökmeden istilacıları püskürtme­ yi başardılar. Rem komutanı, Caesar’a bir mesaj göndererek yardım gelmezse yeni bir saldırıya dayanamayacaklarını belirtti. Caesar düşmanın istediğini yaparak güvenli konumunu terk edemeyeceğini biliyordu. Belgalara muharebenin zamanını ve ye­ rini seçme şansı tanırsa, emrindeki otuz veya kırk bin asker, kendi ordusundan en az beş katı daha fazla olan düşmanı yenemezdi. Bu 154

IULIUS CAESAR

nedenle düşmana daha önce karşılaşmadıkları bir şekilde bir şey­ ler yapmaya karar verdi. Hannibal gibi filleri yoktu ancak yardım­ cı kuvvetleri arasında Giritli okçular ve Balear Adaları’ndan gelen sapancılar bulunuyordu. Akdeniz’in iki farklı ucundaki adalardan gelen bu askerler, hedeflerini çok uzaktan vurabilirlerdi. Ertesi gece Bibrax’a sızan bu birlikler yalnızca varlıklarıyla bile kuşatma altındaki Remlere umut aşıladılar. Ertesi sabah Belgalar ye­ niden saldırdıklarında ise gerçek değerlerini ortaya koydular. Belga savaşçıları surlardan uzakta güvenli bir mesafede durduklarını sa­ nırken aniden havada ıslık sesine benzer bir ses duydular. Bir anda yağmaya başlayan taşlar savaşçıların başlarına isabet etti ve çoğu yere kapaklandı. Bazı sapancılar düz taşlar kullanırken bir kısmı kalıp halinde dökülmüş kurşun topları tercih ettiler.12 Havada görülmesi olanaksız olan bu toplar, bir savaşçının zırhını delemese bile onun takatini kesebilirdi. Surlardaki Giritlilerin attıkları oklar da Belgaların saflarında hedefini buldu. Belgalar bu tuhaf ve ölümcül sal­ dırı nedeniyle sağduyularını tam anlamıyla kaybettiler. Kuşatmayı kaldırıp Caesar’ın kampına yöneldiler. Öfke içinde Remlerin yol üzerindeki çiftliklerinin hepsini yaktılar. Belgalar, Caesar’ın tahkimatının kuzeyine ulaştılar ve dar ba­ taklığın uzak tarafında yer alan geniş bir tepeye kendi kamplarını kurdular. İki kamp arasında yaklaşık üç buçuk kilometre vardı. Do­ layısıyla Romalılar önlerinde uzanan uçsuz bucaksız Belga kuvvet­ lerini rahatlıkla görebiliyorlardı. O gece Belgaların kamp ateşleri, Galya’nın gökyüzündeki binlerce yıldız gibi tepeyi aydınlattı. Ro­ malıların düşman sayısını abartma alışkanlıkları dikkate alınsa bile hiç kuşkusuz düşman Caesar’ın kuvvetlerinden sayıca çok üstün­ dü. Sayısız Belganın bulunduğu yer de çok korkutucu olduğundan ve kabilelerin iyi savaşçılar olarak kazandığı ün nedeniyle Caesar, ilk önce onlarla muharebe meydanında karşılaşmakta tereddüt et­ ti. Ancak geçen birkaç gün boyunca Roma süvarisi Belga atlılarıyla başarıyla çatıştığından, Caesar muharebe riskini göze almaya ka­ rar verdi. Yine de temkinliydi, askerlerinin hayatlarını gözü kapalı 12 Bkz. Goldsworthy, The Complete Roman Army 180-181, 188-192.

155

PHILIP FREEMAN

tehlikeye atmak istemiyordu ancak Belgaları kampta kalarak yene­ meyeceğini de biliyordu. Caesar, askerlerini kampının önünde bulunan ve bataklığa doğ­ ru hafif bir yamacı bulunan tepeye konuşlandırdı. Kıtalarının her iki yanma, doğru açılarla hattını koruyacak derin bir siper kazdır­ dı. Böylece düşman kendilerine yalnızca cepheden saldırabilecekti. Bu önlem sayesinde Belga kuvvetleri Caesar’ın cephe hattında dar bir alana sıkışacak ve sayısal avantajları büyük ölçüde ortadan kal­ kacaktı. Her siperin yanma cenaha yapılacak hareketleri önlemek amacıyla mancınıklar yerleştirdi. Böylece Roma hatlarına saldıran Galyalılara salvo ateşi açabilecekti. Caesar’ın mancınık kuvvetleri arasında korku verici scorpiones (“akrepler”) vardı. Temelde büyük arbaletler olan bu aletler, son derece büyük okları çok uzak mesa­ felere etkin bir biçimde fırlatabiliyorlardı. Genelde kentlere yapılan saldırılarda kullanılan ve düşman askerlerin kafalarını uçurabilen taş fırlatan ballistae (balistalar) de siperlere yerleştirilmişti. Belgalar kıtalarını kamplarından çıkardılar ve kamışlarla kaplı ve çamur içindeki derenin diğer ucunda yer alan tepeye çıkarak Ro­ malılarla karşılaşmaya hazırlandılar. Romalılar beklediler. Belgalar da beklediler. İki taraf da önlerindeki dar bataklığı geçerek hücuma geçmeye gönüllü değildi. İki tarafın atlıları ara sıra hatlar arasında çarpıştı ve güne biraz hareket geldi ancak iki ordu da hareket etme­ di. Nihayet Caesar kıtalarını geri çekerek Roma kampını korumaya aldı. Caesar kışkırtmalara gelerek, askerlerini elverişsiz koşullar al­ tında savaşa sürmeyecek kadar akıllıydı ancak Belga önderlerinin ve savaşçılarının da kendilerini kontrol edebildiklerini görünce bun­ dan rahatsız oldu. Bununla birlikte Belgaların işi bitmemişti. Romalılar tahkima­ tın ardına geçince savaşçıları kitle halinde Roma kampının çevresini sardılar. İlerlerken tepeleri ve ağaçları kendilerine siper ettiler. Plan­ ları gizlice Aisne Nehri’ne inmek, güneydeki girişi tutan küçük Ro­ ma tahkimatını yok etmek ve ardından düşmanı şaşırtacak şekilde Roma kampına arkadan hücum etmekti. Gözcülerin düşmanın ha­ reketlerini zamanında bildirmesi Caesar’ın şansıydı. Böylece Caesar; 156

IULIUS CAESAR

süvariler, okçular ve sapancılardan oluşan bir kuvvetin başında köp­ rüyü geçerek küçük tahkimata ilerledi. Nehir kıyısına geldiklerinde güney kıyısı boyunca yayılıp beklemeye başladılar. Ardından karşı kıyıda Belgalar görüldü. Caesar bile nehirdeki muharebenin inan­ ması güç derecede vahşi olduğunu kabul eder. Roma süvarisi hızla nehre ulaşan Belga savaşçılarının arasına girdi ve çoğunu öldürdü. Diğerleri de Bibrax kuşatmasından dönen Girit ve Balear Adaların­ dan gelen okçu ve sapancıların okları ve taşlarıyla can verdi. Neh­ ri geçmeye çalışan az sayıdaki Belga ise Roma süvarisi tarafından güçlükle yok edildi. Yine de Aisne’nin kuzeyinden Belgalar gelmeye devam ediyor ve ölen yoldaşlarının cesetlerinin üzerinden kana bu­ lanmış nehri geçmeye çalışıyorlardı. Nihayet Belga önderleri planlarının başarısız olduğunu anladılar. Kamplarına çekildiler ve o akşam Caesar konusunda ne yapacakları­ nı tartışmak üzere bir toplantı yaptılar. Caesar’ı muazzam ordularına karşı açık bir muharebeye zorlama stratejisi başarısız olduğundan, bir sonraki hareketi onun yapmasına izin vermek en iyi seçenek olacaktı. Belgalar her kabilenin yurtlarına dönmesine ve Romalıların saldıra­ cakları yer belli olana dek beklemesine karar verdiler. Lejyonlar hangi kabileye saldırırsa, Belgalı önderler hemen birlikleriyle saldırıya uğ­ rayanın yardımına koşacaklardı. Caesar’ın planladığı gibi Bellovaclar, Diviciacus ve Aedu kuvvetlerinin topraklarını kasıp kavurmaları nedeniyle geri dönme konusunda kaygılıydılar. Belga kuvvetleri o gece yola çıktı. Her kabile büyük bir düzen­ sizlik ve telaş içinde kendi yurtlarına döndü. Caesar doğal olarak kuvvetlerin çıkardığı büyük gürültüyü duydu ancak bunun bir tuzak olabileceğinden korkarak askerlerini kampta tuttu. Bir or­ dunun, belirli bir amaç olmadan bu kadar çok ses çıkararak kam­ pını toplayıp harekete geçebileceğine inanamıyordu. Sabah olunca Caesar’ın gözcüleri Belga kabilelerinin gerçekten de çekildiğini ve Romalılara karşı bir tuzak kurulduğunu gösteren bir işaretin ol­ madığını doğruladılar. Kimse böyle bir fırsatı kaçırmak istemezdi. Caesar süvarilerine düşmanı takip etmelerini ve yoldaki savaşçılara saldırmalarını emretti. Belgaların artçıları cesurca savaştılar. Böylece 157

PHILIP FREEMAN

yoldaşları güvenlik içinde kaçabildiler. Ancak savaşanların çoğu gü- |

nün sonunda ölmüştü. ŞHJ

Caesar, Galya Savaşı’nin ilk iki yılında kıtalarını yeni bir askerî per­ formans ve kişisel bağlılık standartlarına göre bilinçli bir şekilde eğitiyordu. Daha önce hiçbir Roma generali birliklerine Caesar kadar baskı yapmamıştı ancak hiçbir ordu da liderini bu kadar gönülden izlememişti.13 Caesar askerlerinin geçmişlerini umursamıyordu. Onların doğuştan Romalı patricuslar veya keçi çobanlarının oğulları olmaları umurunda değildi. Onun için önemli olan tek şey savaşta yaptıklarıydı. Askerlerine standart bir şekilde milites (“askerler”) diye değil, commilitones (“yoldaşlar”) diye hitap ederdi. Seferde olmadıklan mevsimde çekinmeden askerlerinin arasına karışır, kampın kural­ ları ve düzenlemelerinin ufak çaptaki ihlallerine göz yumardı. Hatta onlara çoğu zaman altın ve gümüş kaplama silahlar ve zırh sağlardı. Ancak ordusu yürüyüşe geçtiğinde kimse Caesar’dan daha katı olamazdı. Görev ihmalinin cezası ağırdı. Firariler derhal idam edilir­ di. Ayrıca seferleri sırasında ordunun hareket zamanını ilan etmeme­ yi alışkanlık haline getirmişti; askerlerinin her zaman onu izlemeye hazır olmalarını bekliyordu. Kimi zaman, özellikle yağmurlu gün­ lerde veya askerlerin istirahat etmeyi bekledikleri tatil günlerinde bir anda kamp kurar ve askerlerinin dayanıklılığını artırmak dışında onları uzun yürüyüşlere zorlamazdı. Caesar büyük bir zaferden son­ ra askerlerinin kentte hak ettikleri geceyi geçirmelerine izin verir ve parfüm koktuğu halde cesurca savaşan ordusuyla övünürdü. Bununla birlikte Belgaların çekilmesine rağmen ordusunun rahatlaması için zaman yoktu. Hâlâ düşman topraklarındaydılar ve sayıları çok azdı. Bir an için tetikte olmazlarsa çevreleri kendi­ lerini yok etmek isteyen bir düzine kabileyle doluydu. Belgaların yurtlarına dönmeye başladıklarından bir gün sonra ordusunu Remlerin topraklarında yürümeye zorladı. Aisne Nehri boyunca kom­ şu kabile Suessionların kalesi Noviodunum’a (bugünkü Soissons) 13 Suetonius, Caesar 65-68.

158

?■ ■ 1 ; ‘ ; ; !

,

IULIUS CAESAR

ilerlediler. Galya dilinde “kale” anlamına gelen dunum sözcüğüne Keklerin topraklarında sıkça rastlanırdı ancak Noviodunum (“ye­ ni kale”) gerçekten bu sözcüğü hak eden bir yerdi. Caesar, kalenin hendeklerinin çok derin, surlarının da çok yüksek olduğunu söyler. Bu nedenle önceden planladığının aksine, görece az sayıda savun­ macıya rağmen kaleye saldırmaktan vazgeçtiğini belirtir. Caesar bu­ nun yerine yakınlarda kamp kurdu ve kaleyi dikkatlice inceledi. Ertesi gün askerlerini ellerinde baltalarla yakınlardaki ormana yolladı ve ağaçları kestirdi. Askerler arasında bulunan marangoz­ lar, ahşap tekerlekler üzerinde bulunan küçük kulübelere benzeyen araçlar14 yapmaya başladılar. Her biri çatı olan ve kalın tahtalarla çevrili bu arabalar, üzerlerine yağacak taşlar ve oklardan korunma sağlayacaktı. Galyalılar durumu şaşkınlıkla izlerken Caesar muaz­ zam kuleler inşa etmeye ve kasaba çevresinde hendekler kazmaya koyuldu. Suessionlar daha önce böyle bir şey görmemelerine rağ­ men kuşatma silahlarının amacını anlayıp kalelerinin bu tür bir yeni savaş biçimine dayanamayacağını fark ettiler. Remlerin de komşu­ ları lehine aracılık etmeleri üzerine kasaba aynı gün Caesar’a teslim oldu. Caesar’ın bir kuralı vardı. Düşman kuşatma silahları surlara dayanmadan barış içinde teslim olur ve kapılarını ona açarsa teslim olanların canlarını bağışlar ve yaşam tarzlarının devamına izin verir­ di. Ancak düşman kenti zor yoluyla almaya kalkarsa hepsi hakkında savaşın zalim yasalarına göre hüküm verirdi. Galya Savaşı’nın ilk kuşatma savaşı büyük bir başarıya ulaştı. Or­ dudaki en mutlu kişi, kasabaya saldırmak zorunda kalmayan Caesar’dı. Roma ordusu yeteri kadar zaman olursa tüm kentleri ele geçirebilirdi ancak Caesar savaş mevsimi sayılan yaz aylarını haftalar süren bu tür çabalara ayıramazdı. En iyisi bir kasabayı korkutarak hemen teslim ol­ maya zorlamak ve askerlerinin yaşamlarını boşa harcamamaktı. Elbet­ te yağmalanan bir kentten ordu için başta köleler olmak üzere önemli miktarda ganimet elde edilebilirdi ancak teslim olan kentlerden haraç ve vergi alınarak da yeterli miktarda kazanç sağlanabilirdi.

14 Lat. vinea (ç.n.).

159

PHILIP FREEMAN

Caesar daha sonra batıya, Manş Denizi yakınlarında yaşayan Bellovaclar kabilesinin topraklarına ilerledi. Bellovaclar, Belgae’deki kabilelerin en kalabalığıydı. Savaştaki yetenekleriyle nam salmışlar­ dı. Ancak Caesar geldiğinde savaşmadılar. Caesar, kabilenin başlıca kalesi olan Paris’in kuzeyindeki Bratuspantium’un sekiz kilometre uzağında, kendisine yalvaran bir grup yaşlı adamla görüştü. Caesar kente ulaşınca kadınlar ve çocuklar da aynısını yaptılar. Diviciacus, Bellovaclar adına konuşmak üzere öne çıktı ve bu kabilenin uzun sü­ redir Aedularla dost olduğunu açıkladı. Roma’ya karşı durmalarının onların hatası olmadığını beyan etti. Asıl suç; şimdi kadınları, çocuk­ ları ve yaşlıları Caesar’ın merhametine terk edip Britanya’ya kaçan kaypak önderlerindi. Caesar merhamet siyaseti uyarınca kabilenin teslimini kabul etti. Onlardan altı yüz rehine ve silahlarının tümünü kendisine teslim etmelerini istedi. Böylece Romalılar bir gün içinde ve kan dökmeden Belga kabilelerinin en büyüğünü fethettiler. Kabileler ardı ardına teslim oldu, ancak Caesar Belgaların en kuv­ vetlisi olan ve tüm Galya’nın en iyi savaşçılarına sahip Nervilerin hâlâ teslim olmadığını biliyordu. Nerviler, antik Yunandaki Spartalılar gi­ bi yurtlarındaki katılıkları ve savaştaki disiplinleriyle gurur duyarlar­ dı. Süvarilerden hoşlanmaz ve bunun yerine ağır zırhlı piyadelere bel bağlarlardı. Galyalı kabileler arasında bir tek onlar sınırlarını tüccarla­ ra kapatmış, böylece Akdeniz’in şarabı ve diğer lüks ürünleriyle savaş ruhlarının kaybolmasını engellemişlerdi. Romalılarla barış yaptıkları için Aedular, Remler ve şimdi de Bellovaclardan nefret ediyorlardı. Caesar’la asla anlaşmayacaklarına yemin etmişlerdi. Süvarilerin gözcülerine göre Nerviler, Romalıları Sambre Nehri’nin güney kıyısında bekliyorlardı. Komşuları Atrebatları ve Viroanduları kendileriyle birleşmeye ikna etmişlerdi. Doğudaki Aduatuclardan takviye kuvvetler bekliyorlardı. Kabiledeki tüm kadınlar, çocuklar ve yaşlılar, yakınlarda bataklıkla çevrili güvenli bir bölgeye götürüldüler. Eli silah tutan her erkek ise muharebeye hazırlandı. Nerviler kamplarını Sambre’nin hemen güneyindeki bir ormanda kurdular. Böylece Romalılar harekederini ve sayılarını kolayca gözlemleyemeyeceklerdi. Caesar, Sambre’de büyük bir kuvvetle karşılaşa­ cağını biliyordu ancak bir tuzağa ilerlediğini fark etmedi. 160

IULIUS CAESAR

Caesar’ın sefer sırasında aldığı Belgalı rehinelerin bir kısmı kaç­ mış ve Nervilere değerli bilgiler vermişlerdi. Bu rehineler, yürüyüş sı­ rasında Roma lejyonlarıyla erzak arabaları arasında önemli bir mesafe olduğunu söylediler. Eğer Nerviler, ilk lejyon kampa ulaştıktan sonra erzak katarına saldırırlarsa Romalıların tahıl stoklarını yok eder; yak­ laşan kıtaları geri püskürtür ve ilk lejyonu ordudan tecrit edebilirlerdi. Caesar kampını nehrin üzerinde yer alan ve ormanı karşıdan gö­ ren bir tepenin üstüne kurmaya karar verdi ancak bu yere yaklaşınca durumdan kuşkulanıp ordunun yürüyüşünü yeniden düzenlemeye karar verdi. Altı lejyonu öne yerleştirdi ve yüklerin korunması için arkaya iki lejyon koydu. Ormandan onları izleyen Nerviler bu ta­ lihsiz değişikliği fark etmelerine rağmen planladıkları gibi saldırma­ ya karar verdiler. Kuvvetlerini ağaçların arasına gizleyerek ormanda topladılar, işaret olarak kabul edilen borazan çalınca aniden orman­ dan çıkarak muharebe nizamında Romalılara karşı saldırıya geçtiler. Kampı tahkim etmeye başlayan altı lejyon, Belga saldırısının hızı ve kuvveti karşısında tam anlamıyla savunmasız yakalandı. Saf tutma­ ya veya birlikleri örgütlemeye zaman yoktu. Romalı askerlerin her biri kılıçlarını çekti ve üzerlerine çığlıklar atarak gelen Belgalarla nehirde ve tepede çapıştılar. Caesar her şeyi hemen yapmak zorunda olduğunu söyler. Bu­ na göre borazan sesini duymuş, tahkimatı durdurmuş, askerleri bir araya toplamış ve saf tutmuş, birliklerini cesaretlendirmiş ve karşı saldırıya başlamıştı. Büyük bir kuvvet ve hızla yapılan bu beklen­ medik saldırıya o da hazırlıksız yakalanmıştı; kuşkusuz önceki yılki talimler ve deneyimler olmasaydı ordusu çok zor bir duruma düşe­ cekti. Caesar’ın askerlerini çağırmaya ve birlikte bir plan yapmaya da zamanı yoktu. Böylece her subay en yakındaki askerleri örgütledi ve Belgalara karşı saldırıya geçti. Muharebe meydanının doğu tara­ fındaki Roma kıtaları, Hercules’e yaraşır bir çabayla Atrebatları ve daha sonra Viromanduları nehrin diğer yakasına atmayı başardılar. Her iki taraftan da ağır kayıplar oldu. Batıdaki Nerviler ise teslim olmadılar ve kamplarını kurtarmak için umutsuz bir mücadeleye girişene dek Romalılara saldırmaya devam ettiler. Nerviler, Roma 161

PHILIP FREEMAN

tahkimatının tamamlanmamış surlarını aşarak çok sayıda lejyoneri öldürdüler. Nehri geçmiş Roma kuvvetlerini çevirmek üzereydiler. Caesar çıldırmış gibi muharebe meydanının her köşesine koşuyor­ du. Kampın büyük bir tehdit altında olduğunu görünce atından atladı, bir kılıç buldu ve boğuşmaya katıldı:

Hızla ön saflara koştu, centruioları adlarıyla çağırdı ve birlikleri cesaretlendirdi. Onlara yayılmalarını, böylece silahlarını kullanmak için daha geniş alan bulabileceklerini söyledi. Varlığı askerlerine adeta yaşama kuvveti aşıladı.15 Caesar askerleriyle birlikte savaşarak onları bir araya topladı ancak hâlâ büyük bir tehlike içindeydiler. Yine de saflar yeniden oluşma­ ya başladı ve Nervilerin Romalıların çevresini sarmaları engellen­ di. Ardından yüklere eşlik eden lejyonlar tam zamanında gelerek yoldaşlarına destek oldular. Labienus da Caesar’ın içinde bulundu­ ğu tehlikeyi görüp askerleriyle hızla geri döndü. Onun gelişi Caesar’ın yanında bulunan etrafı çevrilmiş askerler ve hatta ağır yaralı oldukları halde kalkanlarına dayanarak savaşmaya devam edenler için büyük bir umut oldu. Şimdi Nerviler her yönden Romalılar tarafından sarılmışlardı. Ancak hiçbiri kaçmadı veya teslim olmadı. Saatler geçtikçe Romalılar çemberi daralttılar. Tüm gücüyle savaşan Belga savaşçılarını öldürdüler veya etkisiz hale getirdiler. Neticede can vermiş yoldaşlarının vücutlarının oluşturduğu tepeye çıkan az sayıda Nervi kaldı. Ölenlerin üzerinde bulunan Roma mızraklarını çıkararak lejyonlara geri fırlatıyorlardı. Muharebe sona erdiğinde Romalı askerler yorgunluktan tüken­ mişlerdi. Hayatta kalan subaylar ölüleri saymaya koyuldular. Caesar, muharebeyi, Roma’ya has cesaretin ve liderliğin korkunç koşullar al­ tında bir mucize yaratması olarak tanımlar ancak kendi düşünce­ sizliğinin Galya’daki tüm Roma ordusunun neredeyse yok olmasına neden olacağını saklamaz. 15 Caesar, Galya Savaşı Üzerine 2.25.

162

IULIUS CAESAR

Kısa süre sonra Nervilerin yaşlıları, kabilenin kadınları ve ço­ cuklarıyla birlikte saklandıkları bataklıktan çıktılar. Caesar’ın yanına giderken merhamet umutları yoktu. Yine de yaşamları için yalvardı­ lar. Nervilerin tamamen yok edilmiş bir halk olduğunu beyan ettiler. Kabilenin önde gelen altı yüz erkeğinden yalnızca üçü hayatta kala­ bilmişti. O sabah Caesar’la karşılaşan altmış bin savaşçıdan yalnızca beş yüzü yaşıyordu. Daha sonraki olaylar Nervilerin iddia ettiklerin­ den daha fazla askerî olduğunu ortaya koydu. Ne var ki sayıları ciddi şekilde azalmıştı. Caesar kadim savaş yasaları uyarınca kalan erkek­ lerin hepsini öldürtmeli, kadınları ve çocukları da köleleştirmeliydi. Ancak diğer Belga kabilelerini teslim olmaya teşvik edecek şekilde merhamet göstererek hayatta kalan Nervileri yurtlarına gönderdi ve komşu kabilelerin onların zayıflığından yararlanmamalarını emretti. Aksini yaparlarsa Roma’nın gazabını tadacaklardı. jg:

Nervilere katılmak üzere yolda olan Aduatuc savaşçıları, muhare­ benin kaybedildiğini duyunca süratle Ren Deltası’ndaki yurtlarına döndüler. Daha sonra tüm kabile; üç tarafı dik yamaçlarla çevrili, dördüncü tarafında ise yüksek bir sur bulunan bir kalede toplandı. Caesar, Aduatucları, elli yıl boyunca yağmaları sırasında çaldıkla­ rı hayvanları ve malları korumak için Galya’nın kuzeyinde kalan, Roma’nın kadim düşmanı yağmacı Cimbri ve Toton kabileleriyle ilişkilendirir. Cimbri ve Toton kabileleri Romalıları yendikten son­ ra ganimetleri bir an önce yurtlarına götürmek istiyorlardı ancak Caesar’ın dayısı Marius güneyde onları yok etmişti. Böylece geride bir garnizon olarak altı bin Cimbri ve Toton savaşçısı kalmıştı. Aduatuclar da onların soyundan geliyorlardı. Caesar, Aduatucların kalesine yaklaştığında onların kökeninden haberdar olduğundan, tarihin tüm yükünü üzerinde hissetmiş ol­ malıdır. Marius yıllar önce Roma’yı onların istilasından kurtarmıştı, şimdi ise yeğeni kadim Cimbri ve Toton destanının son bölümünü yazarak Roma’da büyük bir ün kazanabilirdi. Caesar kısa sürede bir 163

PHILIP FREEMAN

istihkâm inşa ederek kentin takviye ve erzak almasını engelledi an­ cak kabilenin bol miktarda yiyeceği vardı. Aduatuclar surlara çıkıp uzakta devasa bir kule inşa eden Romalılara kahkahalarla güldüler. Kuşatmacılara, bu dev canavarı asla kaleye kadar çıkaramayacakları­ nı haykırdılar. Caesar kuşatma kulesinin surlara yaklaşması üzerine alayların aniden kesildiğini söyler. Suessionlar gibi Aduatuclar da daha önce böyle mucizevi bir araç görmemişti ve kentlerinin yakla­ şan Roma saldırısı karşısında dayanamayacağını biliyorlardı. Kısa süre sonra kaleden Caesar’ın kampına bir heyet gelip ka­ bilenin teslim olacağını bildirdi. Yalnızca kendilerini saldırgan düş­ manlardan korumak için silahlarını muhafaza etmek istediklerini söylediler. Caesar teslim olmalarını kabul etti ancak tüm silahların hemen kendisine verilmesinde ısrarcı oldu. Aduatuclar gönülsüz­ ce kabul edip mızraklarıyla kılıçlarını surlardan atmaya başladılar. Ancak bazıları silahlarının üçte birini gizlice kalenin iç kısımlarına sakladı. Caesar kabileye o gece kalede kalmalarını emretti. Ancak kabile üyeleri, Romalıların ertesi gün kendilerini katledeceklerinden korkarak sabah erken saatlerde hızla kapılardan çıktılar. Caesar’ın kıtaları meşalelerin ışığı altında peşlerine düştü ve nadiren görülen bir gece muharebesinde dört bin kadarını öldürdü. Geri kalanlar kaleye kaçmayı başardılar. Caesar şafakta kale kapılarını koçbaşıyla16 açtı. Askerlerini kaleye sokup hayatta kalan Aduatucları kadınlar ve çocuklar dâhil olmak üzere köle olarak sattı. Lejyonları izleyen ta­ cirler, elli üç bin tutsak için Caesar’a şahsen ödeme yaptılar. Böylece Cimbri ve Toton kabilelerinin soyundan gelen son kişiler, yaşam­ larının kalanını Akdeniz dünyasının tarlalarında ve taş ocaklarında çalışarak geçirmek üzere güneye doğru yola çıktılar. Caesar asla iki kez merhamet göstermezdi. faş

Bununla birlikte o yıl Caesar’ın Galya’daki sorunları bitmiş sayılmaz­ dı. Nervilere17 karşı yapılan muharebeden hemen sonra Caesar’ın 16 Şahmerdan, Lat. aries (ç.n.). 17 Caesar (Galya Savaşı Üzerine 7.75) Nervilerin MÖ 52’deki ayaklanmaya beş bin askerle katkıda bulunduklarını belirtir.

164

IULIUS CAESAR

himayesindeki Servius Galba, XII. Lejyonla birlikte İtalya’ya geçişi sağlayan Büyük St. Bernard Geçidi’ni kış bastırmadan emniyet al­ tına almak üzere yola çıkmıştı.18 Romalı tacirler bu yüksek yerlerde seyahat etmeye alışkındı ancak bölge sakinleri geçiş için muazzam haraçlar talep ediyorlardı. Caesar bu stratejik geçidin kontrolünü sağlayabilirse Kuzey İtalya’dan Galya’nın kalbine giden kısa bir yol elde edebileceğini, böylece alışıldık kıyı güzergâhını izlemeyerek se­ yahat süresini önemli ölçüde azaltabileceğini biliyordu. Bu görev, lejyonunun mevcudu az olmasına rağmen Galba’ya verildi. Başlangıçta işler iyi gitti. Romalılar birkaç küçük çarpışmayı ko­ layca kazandılar. Yerli kabileler Romalılara kin güderek çocukların­ dan bir kısmını rehine olarak verdiler. Galba daha sonra birliklerinin büyük bir kısmını Mount Blanc ve Matterhorn’un yüksek kesimle­ rinin hemen aşağısında bulunan Octodurus köyüne yerleştirdi. Yer­ lilerle barışı korumak için askerlerini köyün bir kısmında bulunan kalede tuttu. Köy sakinleri ise hızla akan nehrin diğer yakasında kal­ dılar. Getirilmesi için emrettiği tahıl henüz ulaşmamasına rağmen Galba, erzak katarlarının kısa süre sonra geleceğinden ve dağlardaki bu soğuk kışın barış içinde geçeceğinden emindi. Bununla birlik­ te ertesi sabah tüm yerlilerin tuhaf bir şekilde köyün diğer tarafını terk ettiklerini öğrendi. Kampından yalçın kayalıklara baktığında ise komşu kabilelerden gelen binlerce savaşçıyı gördü. Büyük St. Bernard Geçidi’nin yerlileri Romalıların İtalya’ya bir geçiş arama­ dığını, kendilerini istila edeceklerini düşünmüşlerdi. Çocuklarını rehine olarak vermek zorunda kaldıkları için de çok öfkeliydiler. Kampta yalnızca birkaç bin lejyoner bulunduğundan kabile üyeleri ilk saldırıda Romalıları kayalara gömeceklerine emindiler. Galba umutsuz bir durumda olduğunu biliyordu. Hemen da­ ğa çekilmeyi düşündü ancak Caesar gibi zor koşullarda savaşmaya karar verdi. Düşman, saldırısına Romalıların üzerine taşlar ve mız­ raklar atarak başladı. Ardından süratle kalenin surlarına hücum etti. Sayıca az olan lejyonerler ağır yaratansalar bile surlardaki yerlerini terk edemezlerdi. Yerlilerin ise ölenlerin yerine koyabilecekleri çok 18 Caesar, Galya Savaşı Üzerine 3.1-6.

165

PHILIP FREEMAN

sayıda ihtiyatı vardı. Romalılar için umutsuz olan bu durumda Baculus adındaki bir centurio, cesurca kaleden çıkmayı ve düşmana sal­ dırmayı içeren çılgın bir teklifte bulundu. Roma birlikleri o anda o kadar çaresizdiler ki, kaleye yapılacak hücumu beklemekten başka her şeyi yapmaya gönüllüydüler. Galba’nın işaretiyle tüm kıtalar kale kapısından hızla çıkıp yerlilere karşı saldırıya geçtiler. Alplerin sa­ vaşçıları bu beklenmedik saldırı nedeniyle şaşkına döndüler ve geri çekilerek vadiye kaçmaya başladılar. Bu kargaşada Romalılar on bin askerî öldürdü ve ölen düşmanlarından toplayabildikleri kadar silah toplayıp bitkin bir halde kamplarına geri döndüler. Galba zaferinden gurur duymakla birlikte bu kadar az birlikle, güvenilir bir ikmal hat­ tı olmaksızın geçidi tutamayacağım biliyordu. Ertesi gün tüm köyü yaktırdı ve askerleriyle birlikte Provincia ovalarına doğru hareket etti. Caesar, Galya Savaşı Üzerine adlı eserinde belirttiği gibi MÖ 57 yazında Belgaları yenilgiye uğrattığı sırada, yaverlerinden Pub­ lius Crassus’u Normandiya ve Breton’a gönderdi. Manş Denizi ve Atlantik kıyısındaki kabilelere boyun eğdirmeyi amaçlıyordu. Crassus karargâha döndü ve Venetler, Osismiler ve deniz kıyısın­ daki diğer kabilelerin Roma’ya teslim olduğunu bildirdi. Caesar eserinin bu bölümünü dikkat çekecek derecede kısa tutar ve olay­ ları geçiştirir, çünkü ertesi yıl batıdaki kabilelerin teslim olmadık­ ları ortaya çıkacaktır. Bununla birlikte Caesar, Senato’ya yıllık raporunda Galya’nın tümünde nihayet barış sağlandığını ve hatta Ren’in diğer tarafındaki Cermen kabilelerin Roma’ya bağlılıklarını haber vermek üzere elçi­ lerin geldiğini bildirdi. Caesar kısa süre sonra lejyonlarını Galya’nın batısı ve ortasındaki kışlalarında konuşlandırdı. Bunun yanı sırada Belgae’de de çok sayıda lejyon vardı. Ayrıca güneyde Galba’nın de­ neyimli lejyonu bulunuyordu. Daha sonra İtalya’ya ve Illyricum’a doğru yola çıkmak üzere hazırlıklar yaptı. Galya’nın fethinin pratik­ te tamamlandığını düşünüyordu. Senato’daki düşmanları bile bun­ dan etkilenmiş, Caesar’ın başarıları için daha önce görülmemiş bir şekilde on beş gün süren kutlamalar yapmışlardı. Cicero’nun da ara­ larında bulunduğu ılımlı senatörler, Caesar’ın Galya’daki zaferleriyle 166

IULIUS CAESAR

konsüllüğü sırasındaki yasalara aykırı eylemlerinin lekesini temizle­ diği konusunda hemfikirdiler.19

Caesar’ın başarıları o kış Roma’daki herkesi mutlu etmedi. Pom­ peius o yıl yavaş yavaş triumvirlikten uzaklaşıyordu. Aristokratlara katılmadı ancak onların fikirlerine giderek daha fazla sempatiyle bakmaya başlamıştı. Cato ve diğerleri Pompeius’u, Caesar ve Crassus’tan ayırmak için son derece özenli bir çalışma yürütüyorlardı. Pompeius’un hoşnutsuzluğunun asıl nedeni Caesar’ın zaferlerini kıskanmasıydı. Pompeius hiçbir zaman usta bir siyasetçi olduğunu düşünerek kendisini kandırmadı; gururu savaştaki eşsiz başarıların­ dan kaynaklanıyordu. Askerî zaferleri nedeniyle Caesar’a yapılan övgüler Pompeius’u derinden etkiledi; artık herkes onun Asia’daki başarılarını unutmuş görünüyordu. Caesar hakkında sağda solda homurdanmaya başladı.20 Senato’ya Caesar’ın Galya’dan gelen me­ sajlarının halk içinde okunmamasını ve Galya’ya Caesar’ın yerine bir başkasının, belki de kendisinin, gönderilmesini önerdi. Aristokratlar, bir faydası oldu mu bilinmez ama, Pompeius’un hoşnutsuzluğunu kullandılar. Senatörler onun tüm şikâyetlerini ve Caesar’ın giderek artan gücünün dengelenmesi için Roma’nın bir yol bulması gerektiğini içeren görüşlerini sempatiyle dinlediler. MÖ 57 yılının Eylül ayında Roma’da yiyecek için ayaklanmalar olduğun­ da Senato, Cicero’nun teşvikiyle Pompeius’a beş yıl boyunca tüm imparatorluktaki tahıl tedarikini yönetmesi için olağanüstü yetkiler verdi.21 Bu atama ona, birkaç yıl önce korsanlığa son verilmesi ko­ nusunda kendisine tanınan yetkiler gibi, otoritesini Galya da dâhil Roma’nın tüm valileri üzerinde askerî olarak kurma gücü veriyor­ du. Pek çok senatör Roma’nın yiyecek stokları konusunda samimi olarak kaygılanıyordu ancak Caesar’ın muhalifleri bu konuyu onun nüfuzunu kırmak ve triumvirliği parçalamak için mükemmel bir 19 20

Cicero, Vatinius 15. Dio Cassius 39.25-26.

21

Cicero, Atticus’a Mektuplarla (4.1); Dio Cassius 39.9.

167

PHILIP FREEMAN

fırsat olarak gördüler. Pompeius’tan hiç hoşlanmıyorlardı ama Cae­ sar’a duydukları nefret çok daha büyüktü. Pompeius birkaç ay sonra sürgündeki Mısır kralını yeniden tahta geçirmek için yetkilerini kullanmak istediğinde Senato’daki desteğinin ne kadar yüzeysel olduğunu fark etti. XII. Ptolemaios, kendisinden hiç memnun olmayan tebaası tarafından İskenderi­ ye’den sürülmüş ve çuvallar dolusu altınla Roma’ya kaçmıştı. Bu pa­ rayla senatörlere rüşvet verdi ve Roma’ya işin aslını açıklamak üzere gelen İskenderiyelileri öldürmek üzere kiralık katiller tuttu. Mısır tahtına yeniden geçmek için yapılan entrikalar o kadar hararetli bir hal aldı ki Senato bu sorun nedeniyle kaygılanarak Pompeius’un İskenderiye’yi Ptolemaios adına geri alma teklifini reddetti. Sena­ törler, Pompeius’un Mısır’ı ve dolayısıyla tahıl tedarikini etkin bir biçimde kontrol edeceğinden ve böylece Akdeniz’in adı konmamış imparatoru haline geleceğinden korkuyorlardı. Pompeius’un bu ters yanıta tepkisi sert oldu ve kısa süre sonra yalnızca iktidarına de­ ğil, hayatına karşı da bir komplo kurulduğuna ikna oldu.22 Hatta Roma’nın idaresi zor sokaklarında kendisini korumaları için yurdu Picenum bölgesinden silahlı muhafızlar getirtti. Elbette Caesar, Galya’nın İtalya’ya ait bölgesinde bu olayları ya­ kından takip ediyordu.23 Belgae’den elde edilen ganimetin ve köle­ lerin satışları sayesinde muazzam bir nakit paraya sahipti. Böylece Roma’daki siyasi sorunlarına serbestçe eğilebilirdi. Tribunus veya magistratus seçimine girecekler, Caesar’ın ajandasını desteklediği sürece onun da kendi kampanyalarını cömertçe finanse edeceğini biliyorlardı. Caesar ayrıca triumvirliği yeniden kurmak için gizli­ ce çalışmalara başladı. O kış büyük bir gizlilik içinde Ravenna’da Crassus’la buluştu. Ardından eyaletinin sınırları içindeki Luca ka­ sabasında Pompeius’u karşıladı. Caesar bir kez daha kişisel siyasette ne kadar usta olduğunu göstererek onlara kur yaptı ve iki ortağını her ikisine de büyük fayda sağlayacak bir ortaklığa yeniden ikna etti. 22 23

Dio Cassius 39.16 Suetonius, Caesar 24; Plutarkhos, Caesar 21. Gelzer (116-125) MÖ 57/56 kışındaki Roma siyaseti hakkında muhteşem bir tartışma sunar.

168

IULIUS CAESAR

Crassus ve Pompeius’un MÖ 55’te yeniden konsül olarak görev yapmaları kararlaştırıldı. İkisi, aristokrasiye veya Cicero da dâhil ol­ mak üzere yollarına çıkacak herkese karşı Caesar’la birlikte sağlam bir cephe kuracaklardı. Pompeius ve Crassus’a, konsül olarak görev yaptıktan sonraki yıllarda eşi benzeri görülmemiş askerî yetkiler veri­ lecekti. Her ikisi de düşmanlarına Caesar’ın Galyalılara yaptığından fazlasını yapacak fırsata kavuşacaklardı. Caesar ise Galya’daki savaşı­ na serbestçe devam edecek ve MÖ 48’de yeniden konsül olarak görev yapacaktı. O soğuk kış mevsiminde Caesar’ın kendisinden daha kı­ demli ortağına hürmet göstermesiyle yeni bir ittifak doğdu. Pompei­ us kısa süre sonra Cicero’ya bir mesaj gönderdi ve onu Caesar’a karşı çıkarak kendisini tehlikeye atmaması konusunda uyardı. Cicero gururluydu ancak aynı zamanda kendi yaşamına da de­ ğer veriyordu. Yalnızca Caesar’a karşı çıkmamakla kalmadı, ayrıca Senato’da onun lehine konuştu. Hatip, gururunu bir kenara bırakıp ulusal güvenlik adına Caesar’ın Galya’daki yetkilerinin genişletilme­ sini savundu; çünkü savaş tamamlanmadan önce liderliğin el de­ ğiştirmesi Roma’yı büyük ve gereksiz bir tehlikeye sürükleyebilirdi. Dahası, Caesar’ın yeni lejyonlarını ve Illyricum’dan Manş Denizi’ne dek uzanan imperium unu desteklemek üzere yıllar boyunca ken­ disine para aktarılacaktı. Senato, küplere binen ve köşeye sıkışan aristokratların feryatlarına rağmen bu şartlara razı oldu. MÖ 57 kışı Caesar için büyük bir siyasi tehlikeyle başlamıştı, oysa MÖ 56 baha­ rı yaklaştığında geleceği hiç bu kadar parlak görünmemişti. ŞHÎ

Caesar o kışın büyük bir kısmını Kuzey İtalya’da geçirmekle birlikte vali olarak görev yaptığı yakınlardaki Illyricum’a da seyahat etti.24 Galya’da savaşı kızıştırmaya karar verdiğinden Illyricum’un yöne­ timini astlarına devretmiş ancak eyaletle sürekli olarak temas ha­ linde olmuştu. Şimdi de bölgeyi şahsen ziyaret ediyordu. Adriyatik Denizi’nin doğu kıyılarında yer alan bu dağlık bölge bir zamanlar 24 Caesar, Galya Savaşı Üzerine 3.7.

169

PHILIP FREEMAN

korsanların sık sık uğradığı bir yerdi. Roma ve Makedonya arasında bir tampon bölge görevini üstlenen Ulyricum artık barış içindey­ di. Caesar, doğudaki Dacia25 üzerine bir sefer düzenlemeyi düşün­ düğünden bu eyaletin yönetimini üstlenmeyi istemişti. Galyada meşgul olmakla birlikte gelecekte Tuna ötesine seferlere çıkabilece­ ğinden Illyricum’a olan ilgisini canlı tuttu. MÖ 56 baharında Caesar Romadaki işlerini yoluna koymuş­ ken ve Illyricum’da dolaşırken Galya’dan kötü haberler geldi. Daha önce batı kıyısındaki Galya kabilelerinin Roma’ya boyun eğdikleri konusunda Caesar’a güvence veren genç Publius Crassus, şimdi ay­ nı kabilelerin elçilerini tutsak ettiklerini bildiriyordu. Crassus kışla­ mak üzere Atlantik yakınlarındaki Loire Nehri’nin kuzey kıyısında kamp kurmuştu. Bu bölgede yiyecek kıt olduğundan, Britanya’daki Venetler de dâhil olmak üzere çevredeki kabilelere heyetler gön­ dererek erzak talep etti. Birkaç hafta önce Venetler rehineler verdi ve Caesar’a gönüllüce boyun eğeceklerini söylediler. Buna rağmen şimdi Roma tebaası olmanın onlara göre bir şey olmadığına karar vermişlerdi. Elçileri zincire vurdular ve Crassus’a bir elçi göndererek Roma elçileriyle Venet rehinelerin takasını talep ettiler. Ardından deniz kıyısındaki diğer kabilelere ulaklar göndererek Roma’ya karşı ayaklanmaya katılmaya teşvik ettiler. Galyalı akrabalarından gelen coşkulu yanıtlar onları memnun etti. Geleceği çok az düşünerek, ki Caesar bunun Galyalılara özgü olduğunu söyler,26 Venetler ve müt­ tefikleri Roma’ya savaş açtılar.27 Geçen iki yılda Galyalı kabileler iyi bir savaş vermediler. Bu­ na rağmen Venetler Roma’ya karşı uzun çatışma yıllarında başarıya ulaşmak için iyi bir konuma sahiptiler. Kendilerinden önceki Feni­ keliler ve Atmalılar gibi Venetler de denizci bir halktı. Kuzey Atlan­ tik’in tehlikeli sularında yelken açan bu becerikli denizciler, Galya ve Britanya arasındaki ticarete de hâkimdi. Venetler, Helvetler ve 25 26

Romanya (ç.n.). Caesar, Galya Savaşı Üzerine 3.8.

27

Caesar, denizci kabilelere karşı yaptığı seferi ve Aqutiana’yı Galya Savaşı Üze­ rine adlı eserinin üçüncü kitabında anlatır (7-28). Ayrıca bkz. Dio Cassius (39.40-45).

170

IULIUS CAESAR

Belgaların aksine deniz yoluyla muazzam bir ikmal hattına sahip­ ti. Tehdit altında kalırlarsa engel tanımadan bir kaleden diğerine yelken açabilirlerdi. Karada bir meydan muharebesinde Romalıları yenemeyeceklerini biliyorlardı ancak denizlerdeki rakipsiz hâkimi­ yetlerini kullanarak onları yıpratabilirlerdi. Genç Crassus’tan gelen mesaj Illyricum’a ulaşır ulaşmaz Caesar, Loire’de bir savaş gemisi filosu yapımını ve Provincia’nın deneyimli gemicileri arasından kürekçi, tayfa ve kılavuz yetiştirilmesini emretti. Caesar, Balkanlardaki işlerini süratle tamamlayıp yaz başında donan­ mayla birleşmek üzere batıya hareket etti. Venetler, Caesar’ın donan­ masını haber alıp kendi hazırlıklarını yapmaya koyuldular. Gemiler savaş için hazırlandı. Normandiya’daki Veneller ve Belçika kıyısındaki Morin ve Menapi kabileleri dâhil olmak üzere daha fazla müttefik edi­ nildi. Venetler denizin ötesindeki Britanya’dan bile savaşçı sağladılar. Venetlerin önderleri Roma ordusunun dayanıklılığını fark et­ mişlerdi. Ancak açık denizlerdeki yeteneklerine güveniyorlardı. Romalıların kıyıları bilmemeleri sayesinde yaz boyunca dayanabi­ leceklerini düşünüyor; Romalıların erzaklarının tükenmesiyle geri çekilmek zorunda kalacaklarım bekliyorlardı. Venet kaleleri, deni­ ze uzanan sarp kayalıklarda bulunuyordu ve bunlara karadan sal­ dırı yapılması çok güçtü. Kuvvetli okyanus dalgaları sürekli olarak surların altını döverdi ve Atlantik’teki güçlü gelgitler Romalıların denizden saldırısını da olanaksızlaştırıyordu. Kısa süre içinde bol miktarda tahıl depolanan Venetlerin deniz kıyısındaki tüm kaleleri uzun süreli kuşatmalara hazır hale getirildi. Caesar Galya Savaşı Üzerine adlı eserinde, denizci kabilelerin Ro­ ma’ya karşı ayaklanma nedenini, Venetlere karşı sefere başlamadan önce şaşırtıcı bir ifadeyle açıklar: “Her yerde insan doğası gereği özgür­ lük için yanıp tutuşur ve başkasının boyunduruğuna girmekten nefret eder.”28 Bu türden iç açıcı dürüstlük, Cumhuriyet’in ilk günlerinden İmparatorluk’un çöküşüne dek Romalı yazarların tipik bir özelliğidir. Romalılar hiçbir zaman fethettikleri halklara özgürlük veya daha iyi bir yaşam tarzı getirdiklerini iddia etmediler. Fetih yoluyla yalnızca 28 Caesar, Galya Savaşı Üzerine 3.10.

171

PHILIP FREEMAN

kendi güçlerini, servetlerini ve güvenliklerini artırdıklarını dürüstçe kabul ettiler. Bir eyaletin daha iyi kontrol edilmesi veya kendi çıkar­ larına hizmet etmediği sürece klasik kültürü dünyaya yaymak gibi bir arzuları yoktu. Caesar da Venetlerin özgürlükleri için savaştıklarını kabul ediyor, onların yerinde olsa kendisinin de aynı şeyi yapacağını belirtiyordu. Yine de onları ezmeye kararlıydı. Caesar Breton’daki savaşın, özellikle Venetler ve müttefikleriy­ le zaman kaybettiğinin anlaşılması durumunda, Galya’daki kabileler arasında ayaklanmaların patlak vermesine neden olabileceğinin farkın­ daydı. Bu nedenle Germania sınırı dâhil olmak üzere önce sorun çıka­ rabilecek bölgelerin güvenliğini sağladı. Başyaveri Labienus, Cermen savaşçılarının Belçika’ya geçmesine engel olmak için Ren boyunca ka­ rakollar kurdu. Caesar daha sonra Crassus’u İspanya yakınlarındaki kabilelerin olası ayaklanmalarını bastırmak üzere Galya’nın güneybatı­ sındaki Aquitania’ya gönderdi. Son olarak Quintus Titurius Sabinus’u, yanına üç lejyon vererek yakındaki Normandiya’da başlayan Venellerin ayaklanmasını bastırmaya gönderdi. Caesar Loire’deki Roma filosu­ nun hazırlığı için de Decimus Brutus adlı bir genci görevlendirdi. Bu genç bir gün Caesar’a öldürücü darbeyi vuracak Brutus ile karıştırıl­ mamalıdır. Ne var ki bu Brutus de Caesar tarafından çok hürmet gör­ mesine rağmen onun öldürülmesine katılacaktır. Ancak bu olayların gerçekleşmesine hâlâ on iki yıl vardı. Decimus Brutus tüm enerjisini Caesar’ın Venetlere saldırırken kullanacağı gemileri inşa etmeye ve donatmaya verdi. Caesar, kıyı­ larda kuşatma kuvveti, gemilerde ise deniz piyadeleri olarak görev yapacak birlikleriyle geldiğinde donanma hazırdı. Romalılar iki yüz­ yıl önceki Birinci Pön Savaşı sırasında denizde savaşmayı deneme yanılma yoluyla öğrenmişlerdi. Bununla birlikte o savaş iki kudretli imparatorluk arasında benzer gemilerle yapılan bir deniz savaşıydı. Venetler ise Romalılara yeni bir yöntemle meydan okudular. Venet­ ler, savaşın alışıldık kurallarına uymak yerine deniz kıyısındaki bir kalede, Romalıların kara yoluyla kaçmalarını önlemek için devasa kuleler ve surlar inşa etmelerini sabırla izlediler. Sonra, kuşatma ku­ leleri kale surlarına dayanmak üzereyken sağlam gemilerini çağırıp 172

IULIUS CAESAR

deniz yoluyla başka bir kaleye kaçtılar. Caesar kendi donanmasıyla Venet gemilerini durduramadı, çünkü gemileri kaleler çevresindeki korkunç dalgalara dayanamayacak kadar zayıftı. Romalıları çıldır­ tan bu oyun yaz boyunca sürdü. Caesar, Roma generallerinin geçmiş yüzyıllarda defalarca öğren­ diği bir dersi öğreniyordu. Yeni düşmanların beklenmedik silahları ve teknikleri olurdu; ancak zekâ ve adaptasyonla bunların üstesin­ den gelinebilirdi. Akdeniz’in sakin ve derin sularında savaşmak üze­ re tasarlanmış Roma gemilerinin aksine, Venetlerin gemilerinin tabanları düzdü. Vikinglerin uzun tekneleri gibi çok sığ sularda yüzebilirlerdi. Böylece Venet gemileri, Roma gemilerinin karaya oturduğu dar koylarda ve resiflerin üzerinde kolaylıkla manevra ya­ pabiliyordu. Caesar’ın gemilerinin bordaları, kürekçilerin binebilmeleri ve düşman gemisine hızla aborda edebilmeleri için alçaktı ancak Venet gemileri su yüzeyinden metrelerce yükselebiliyordu. Bu nedenle Romalıların kendilerine özgü borda kancalarını kullanma­ larını çok zorlaştırıyor ve bir Venet gemisinin bordasından gemiye tırmanmalarını olanaksız bir hale sokuyordu. Romalılar, Venetlerin gemilerine ulaşmak için küçük döner kule­ ler yapmayı denediler ancak bu kuleler nedeniyle kendi gemilerinin dengesi bozuldu. Üstelik bu kuleler düşman denizcileriyle aynı hiza­ ya gelmeleri için yeterince yüksek değildi. Venet donanması sağlam meşe odunundan yapılmıştı. Gövdelerini, çivilerle tutturulan sağlam kirişler destekliyordu. Roma gemileri ise, düşman gemisine aborda edilmesi standart uygulama olduğundan, hafif ve hızlı olarak tasar­ lanırdı. Ancak Romalılar bir Venet gemisine bindirme yaptıklarında ya gemileri geri teper ya da kendi pruvalarını çatlatırlardı. Venetler ayrıca yelkenlerinde kumaş yerine deri kullanırlardı; böylece gemiler Atlantik’teki fırtınalara karşı daha dayanıklı olurdu. Bununla birlikte Venet donanmasının bir zayıf noktası vardı; Caesar da bundan ya­ rarlanacağını düşündü. Gemilerde kürekçi olmadığından hepsi de hareket için tamamen yelkenlerine, dolayısıyla rüzgâra bağımlıydı. Caesar yazın sonuna gelindiğinde çok sayıda boş Venet kalesini ele geçirdi ancak karada veya denizde sonuç alamıyordu. Yapısı gereği 173

PHILIP FREEMAN

kıyıdan hemen uzakta yapılacak büyük bir deniz muharebesinde her şeyini riske etmeye karar verdi. Decimus Brutus’un komutasındaki Roma donanması bölgeye getirildi. Venetler de Romalılarla karşı­ laşmak üzere harekete geçtiler. Nihayet Romalıları yok etme şansları vardı. İki yüzden fazla tam donanımlı Venet gemisi, Caesar’ı bozgu­ na uğratacaklarından emin bir şekilde Roma donanmasına saldırdı. Caesar, sarp kayalıklardan muharebeyi dört yüzyıl önce Pers Kralı Serhas’ın Salamis’te Atmalılarla çarpışan donanmasını izlediği gibi izledi. Başlangıçta Roma donanması, daha yüksek olan Venedik ge­ milerinden atılan mızraklar ve oklarla ağır kayıplara uğradı ancak Caesar’ın aklında bir hile vardı. Her Roma gemisinde ucunda keskin bir kanca bulunan çok sayı­ da sırık vardı. Romalılar, Venedik gemilerine yaklaştı ve sırıklarındaki kancalarla düşmanın yelkenlerini tutan halatları hedeflediler. Kan­ calar halatlara takıldıktan sonra Romalılar tüm güçleriyle ters yöne kürek çekerek düşmanın halatlarını kopardılar. Ardından çok sayıda Roma gemisi hareketsiz kalan Venet gemilerine saldırıp merdivenlerle gemilere aborda ettiler. Tüm gün süren bu yorucu muharebede Ro­ malılar çok zayiat vermelerine rağmen nihayet Venetleri çekilmeye mecbur ettiler. O anda tanrılar Caesar’a gülümsedi, çünkü rüzgâr ani­ den kesilmişti. Hava durgunlaşınca Venet gemileri hareketsiz kaldı. Gece çökerken ancak bir avuç düşman gemisi kaçabilmişti. Venetler donanmalarının yok edilmesi ve savaşçılarının öldü­ rülmesiyle artık direniş gösteremeyeceklerini biliyorlardı. Denizde var olamayacaklarından ve karada da Romalılar üstün bulunduğun­ dan teslim olmaktan başka seçenekleri yoktu. Caesar’ın merhamet göstereceğini düşündülerse de kısa süre sonra yanıldıklarını anlamış olmalıdırlar. Venetler teslim olduktan sonra ayaklanarak yalnızca Caesar’ın ana kuralını çiğnemekle kalmadı, aynı zamanda Crassus’tan elçiler için fidye isteyerek elçilerin kutsal statüsünü de ihlal etmiş oldular. Caesar ibret olsun diye hayatta kalan tüm Venet ön­ derlerini idam ettirdi ve halkın tamamını köle olarak sattı.

174

IULIUS CAESAR

Caesar Breton’da savaşırken yaveri Sabinus yüz elli kilometre öte­ deki Normandiya’da Venellerle çarpışıyordu. Paris’in batısındaki bölgelerde bulunan komşu kabileler de, savaşçıları Caesar’a karşı savaşmayı kabul etmeyen ihtiyarları öldürdükten sonra Venellerin ayaklanmasına katılmışlardı. Dahası, her gün Normandiya’ya Ro­ ma’ya karşı savaşmak üzere Galya’dan savaşçılar geliyordu. Caesar bunların bir kısmının gerçekten yurtsever olduğunu söylerken di­ ğerlerinin ise yağma arayan bir güruh veya çiftlik yaşamından sıkı­ lan delikanlılar olduğunu belirtir. Sabinus, Veneller ve müttefikleriyle meydan muharebesi yap­ mayı kabul etmedi; bunun yerine dik ve uzun yamaca sahip bir te­ penin üstündeki iyi tahkim edilmiş kampına çekildi. Galyahlar üç kilometre ötedeki kamplarından çıkarak her gün Romalıların kor­ kak olduklarını haykırdılar. Bir süre sonra Veneller, Roma kam­ pının istihkâmlarına yaklaşıp nöbetteki lejyonerlere küfrettiler. Kamptaki sinirli Roma birlikleri arasında büyük bir hoşnutsuzluk vardı ancak her şey Sabinus’un planına uygun gidiyordu. General, askerlerinin arasında bulunan Galyalı yardımcı kuvvetlerden bir askerî seçerek ona bir teklif yaptı: Firar etmiş gibi yaparak Venellere sığınırsa ve söylediklerini onlara anlatırsa kendisine büyük bir ödül verecekti. O gece adam sessizce tahkimatın dışına çıktı ve Galya karar­ gâhına gitti. Venellere tam olarak duymak istedikleri öyküyü an­ lattı. Sabinus korkağın tekiydi. Tüm ordusunu gizlice geri çekecek ve ertesi gece Breton’daki Caesar’a katılacaktı. Veneller ertesi gün Sabinus kaçamadan saldırıya geçmeye karar verdiler. Şafak vakti Venel savaşçıları ve müttefikleri ganimet ve zafer beklentisiyle o kadar heyecanlandılar ki Roma kampına dek üç kilometre boyunca tüm güçleriyle koştular. Tepeye vardıklarında bitkindiler. Sabinus o sıra­ da kendi birliklerini kamptan çıkardı. Dinç ve coşkulu lejyonerler, yorgun Galya savaşçılarını katletmeye başladılar. Tepedeki katli­ amdan kaçabilen Galyahlar, Roma süvarisi tarafından yakalanıp öldürüldü. Normandiya’daki ayaklanma havası başladığı gibi hızla dağıldı. Caesar da bizzat şu yorumu yaptı: 175

PHILIP FREEMAN

Galyalılar yapıları gereği hızla savaşa başlarlar ancak çok sabırsızdırlar. Bir terslik veya felaketle karşılaştıklarında savaşa devam edemezler.29

Caesar ve Sabinus seferlerine önderlik ederlerken genç Crassus, Pirene Dağlan yakınlarındaki Aquitania’da Galyalılarla vahşi bir mücadeleye girişmişti. Romalılar önceki yıllarda Provincia’dan bu bölgeye sızmış ancak yerlilerin savaştaki becerileri sayesinde sürekli olarak geri püskürtülmüşlerdi. Bu çekilmelere rağmen Crassus, as­ kerlerini önce Bordeaux yakınlarındaki Sotiatlar kabilesinin süvarisi üzerine sürdü; ardından kuleler ve kuşatma aletleriyle kalelerinin çevresini sardı. Sotiatlar bakır madenciliği konusunda deneyimli olduklarından Roma ordusunun altından bir tünel kazmaya teşeb­ büs ettiler ancak neticede çabaları sonuçsuz kaldı. Crassus kabilenin kentini aldıktan sonra Vocatlar ve Tarusatlar üzerine yürüdü. Bu iki kabile akıllıca hareket etmiş ve yirmi yıl önce Romalı asi Sertorius gibi gazileri Ispanya’dan alarak kuvvetlerine katmışlardı. Romalılara özgü savaş talimi gören bu askerler Crassus’a zor anlar yaşattılar. Crassus ancak yazın sonuna gelindiğinde Aquitania’da dağlardan denize kadar uzanan bölgede herkese boyun eğdirmeyi başardı. Caesar sefer mevsimini bugünkü Hollanda kıyılarında yaşayan Morinler ve Menapilere hızlı bir darbe vurarak sonlandırdı. Cae­ sar’a karşı koyan tüm kabilelerin yenildiğini gören Morinler ve Me­ napiler, sağduyulu hareket ederek erzak toplamış ve bunları aşılmaz ormanlarının derinliklerine saklamışlardı. Caesar sürekli olarak bu kabilelere saldırmaya çalıştıysa da askerleri hep pusuya düşürül­ dü. Galyalılar ise ormanların içlerine kaçtılar. Öfkelenen Caesar yeni ancak pratik olmayan bir strateji benimseyerek kıyıdaki tüm ormanları kesmeye girişti. Ancak yaz sona erdiğinde ağaç kesimi işinden vazgeçerek bölgedeki tüm yerli köylerini yaktı ve Morin­ ler ve Menapilerin hesabını başka bir günde görmeye karar verdi. Lejyonlarına Galya’nın dört bir yanında, özellikle o yılki ayaklan­ maya katılan bölgelerde kış için kamp kurmalarını emretti. Yenilen 29

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 3. V-).

176

IULIUS CAESAR

kabilelerin nüfusları önemli ölçüde azalmıştı. Şimdi de zaten az olan erzaklarıyla Roma ordusunu kış boyunca beslemek zorunda kalmış­ lardı. Caesar ayaklandıkları için onlara bir ders vermek istiyordu. Galya’da üç yaz boyu süren savaşların ardından Caesar, Cenevre Gölü’nden Rene ve Kuzey Denizi’ne, Belgae topraklarından Manş Denizi’ne ve Breton’a ve son olarak Loire Vadisi’nden Pirene Dağ­ ları’na dek uzanan bölgeleri fethetti (bazılarını yeniden fethetmek zorunda kaldı). Artık Galyahlar ve Romalılar onun nihai hedefini anlamışlardı. Caesar Galya’nın dört bir yanını çembere almış ve bu ülkenin yalnızca orta kesimlerine dokunmamıştı. Galya’nın sınır­ larını güvence altına aldıktan sonra, bu yoğun nüfuslu ve zengin bölgenin Roma idaresine barışçıl yollarla boyun eğeceğine inanıyor­ du. Gelecekte bölgede bir sorun çıkarsa yapılması gereken tek şey buraya lejyonlarını göndermek ve sözü edilen çemberi kapatmaktı.

177

Bana Britanya hakkında ne kadar muhteşem bir mektup göndermişsin! Denizi ve adanın kıyılarım düşününce senin adına dehşete düştüm... Orada gördüğün şaşırtıcı şeyleri, kırsalı, doğanın mucizelerini, ilginç yerleri, gelenekleri, kabileleri ve muharebeleri ve elbette komutanını da yazmışsın.1 -ClCERO’DAN KARDEŞİ QUINTUS’A

aesar MÖ 56 yılının sonbaharında, Cisalpina Galya’daki işlerini denetlemek ve daha önemlisi Roma’daki olayları yakından takip etmek için Kuzey İtalya’ya döndü. Cato hâlâ Caesar’a yönelik şid li muhalefetini sürdürüyordu. Galya fatihi, prokonsüllüğü sayesinde dokunulmazlık elde ettiğinden, aristokratların lideri ona doğrudan saldıramıyordu. Bunun yerine Cato, MÖ 56 yılının Eylül ayında

C

Caesar’ın güvendiği danışmanı Balbus’u yıllar önce Roma yurttaşlı­ ğını Pompeius’tan yasal olmayan bir şekilde elde etmekle itham etti. Bu suçlama düzmece olmakla birlikte düşmanına astları üzerinden saldırmayı ve onun siyasi sermayesini önemsiz konularda harcaması­ nı sağlamayı içeren Romalılara özgü bir hamleydi. Triumvirlik buna yanıt olarak Balbus’u mahkemede savunana dek Cicero’nun ağzından girip burnundan çıktı. Neticede Cicero, Balbus’u başarıyla savundu. Önceki yıl triumvirlikte Pompeius ve Crassus’un birlikte konsül seçilmeleri ve yeni yılın başında göreve başlamaları öngörülmüştü. Ancak aristokratlar bir kez daha Caesar ve meslektaşlarını doğrudan 1

Cicero, Quintus’a Mektuplar 20 (2.16).

178

IULIUS CAESAR

engelleyemeseler bile onlara ciddi sorun çıkarabileceğini gösterdiler. O yıl iki konsülden biri olan Marcellinus, Pompeius ve Crassus’un sınırları ve zamanı belli olan seçim kampanyasına uymayarak ya­ salara aykırı bir şekilde oy avcılığı yaptıklarını ilan ederek ikisinin de konsül seçimine uygun olmadıklarını belirtti.23Teknik açıdan sözü edilen ihlal önemsiz olmakla birlikte, Marcellinus konsüllüğü elinde bulundurduğu sürece triumvirliğin gündemine engel olmaya kararlıydı. Pompeius ve Crassus, kuşkusuz Caesar’ın da bilgisi dâhi­ linde o yıl seçim sürecini tamamen engellemek amacıyla parayla bir tribunus plebis tutmaya karar verdi. Böylece kimse seçilemeyecekti. Roma yasalarına göre Marcelliunus’un görev süresi sona erdikten sonra bir interregnumi veya MÖ 55’in başında bir özel seçim yapıl­ ması gerekiyordu. Bu hamle, triumvirliğe, muhalefetin üstesinden gelmesinde bir korkutma stratejisi belirlemesi ve kirli oyunlar oyna­ ması için fazladan birkaç ay kazandırdı. Ocak MÖ 55’te, özel seçimler yaklaşınca Cato, kayınbiraderi Lucius Domitius’u (Ahenobarbus4 soyadlı azılı bir optimas) konsül adayı yapabilmek için dişini tırnağına taktı. Domitius ve Cato, se­ çimden önceki gece son dakika oylarını güvence altına almak için çalıştılar.5 Pompeius iyi para ödediği haydutlarına karanlık sokaklar­ da aristokratların liderlerine saldırmalarını emretti. Olaylarda Cato yaralandı ve kampanya lideri öldürüldü. Domitius ise evine sığındı. Ertesi sabah Roma’nın merkezi triumvirlik taraftarlarıyla dolup taş­ tı. Caesar duruma uygun olarak genç Publius Crassus’a babasının seçimi için kendisine sadık askerleriyle birlikte Roma’ya dönmesine izin verdi. Caesar’ın gazi askerlerinin Forum’a girmesi, Pompeius ve Crassus’un seçilmeleri için yeterli oldu. Caesar’ın ortakları Roma’nın en yüksek makamına seçildiklerinde geri kalan magistratusların seçimini kolaylıkla manipüle ettiler. Yaralı Cato, praetoAuğa.

4

Dio Cassius 39.27; Plutarkhos, Pompeius 51. Yöneticisiz veya yöneticilerin fiilen çalışamadığı dönem, bir nevi fetret devri (ç.n.). Lat. Bronz sakallı (ç.n.).

5

Plutarkhos, Pompeius 52.

2 3

179

PHILIP FREEMAN

adaylığını koyduğu ve oy vermeye geldiği zaman Pompeius, gök gürültüsü6 duyduğunu söyleyerek o gün meclisi tatil etti. Triumvirlik, Cato’nun yerine kendi taraftarı Publius Vatinius’un seçilmesini sağlayacak kadar seçmene rüşvet verdiğinde ise, işlerine karışacak hayalî güçler bu kez ortada yoktu. Pompeius ve Crassus sonraki birkaç haftada kendileri için hiç­ bir şey istemediklerini ilan ederlerken, taraftarlarının gündemleri­ ni Roma halkına sunmalarını sağladılar.7 Tribunus Trebonius, iki konsüle beş yıllığına İspanya ve Suriye valiliklerinin verilmesini içeren bir yasa tasarısı sundu. Elbette Cato teklife karşı çıktı ancak aristokratlar bir kez daha rüşvet, yıldırma ve doğrudan şiddet yo­ luyla alt edildiler. Pompeius’un yeni fetihler için İspanya valiliğini

seçmesi şaşırtıcı bir şekilde fazla ses getirmezken, Crassus’un Suri­ ye valiliğine getirilmesi Roma’nın en meşhur ve zengin işadamının gözünü Parth İmparatorluğu’na diktiği anlamına geliyordu. Cras­ sus Roma’da muazzam bir servet edinmiş ve birliklerini Spartacus’a karşı savaşa sokmuştu ancak Pompeius’un doğudaki ve Caesar’ın kuzeydeki fetihleriyle karşılaştırılabilecek bir zaferi yoktu. Yasa ka­ bul edildikten kısa süre sonra ortaklar ilk anlaşmalarına sadık ka­ larak Caesar’a Galya’da beş yıllık bir süre daha tanıdılar. Bu işlerin halledilmesinden sonra, o yıl sonunda Domitius Ahenobarbus’un konsül ve Cato’nun praetor seçilmesine rağmen, triumvirliğin kon­ süllük dönemi oldukça sakin geçti. isi

Caesar kuzeyden İtalya'daki karargâhına gelen ulağın getirdiği mek­ tubun mührünü açtı ve hızla mektubu okudu. Herhalde Galya’da barış içinde bir yıl geçirmeyi düşünüyordu. Raporda Renin hemen doğusundaki Cermen kabileleri olan Usipetler ve Tencterlerin, kuv­ vetli Sueblerden kaçarak nehri geçtikleri ve bugünkü Duesseldorf 6

Plutarkhos, Genç Cato 42. Romalıların inancına göre gök gürültüsü, tanrıların

7

yapılan işi onaylamadığı anlamına geliyordu (ç.n.). Dio Cassius 39.33-34; Plutarkhos, Pompeius 52, Genç Cato 43.

180

IULIUS CAESAR

yakınlarından Galya’ya girdikleri bildiriliyordu. Caesar, Sueblerin en kalabalık, en savaşçı ve en sert Cermen kabilesi olduğunu, bu kabilenin şarap ve kalın giysiler gibi lüks ürünlere burun kıvırarak büyük ölçüde süt ve birayla beslendiğini yazar. Kabile, Caesar’ın Ariovistus’la çatışmaya başlamasından beri onun baş belası olmuş­ tu. Şimdi diğer Cermenleri hâlâ sorunlu bir bölge olan Belgae’ya sürüklüyordu. Usipeteler ve Tencterler, Ren ağzındaki Menapilerin topraklarına hareket etmişlerdi. Yağmalayabildikleri kadar erzakı yağmalayıp güneye, Galya’nın kalbine yöneldiler.8 Caesar bu can sıkıcı olaylar nedeniyle, Alpler hâlâ karla kaplı olmasına rağmen Kuzey İtalya’dan ayrılmaya karar verdi. Özellik­ le Cermenlerin Galya’ya sızmasından kaygılıydı, çünkü bu hareket tüm ülkenin istikrarını tehdit ediyordu. Caesar bazı Belga kabilele­ rinin asker toplamak üzere Ren’in ötesine geçtiğini ve Roma’ya karşı yeni bir ayaklanmaya destek olabilecek diğer Cermen kabilelerini aradıklarını yazar. Caesar İtalya’dan döner dönmez Galya’nın tüm kabilelerinin önderlerini toplantıya çağırdı. Anlatılanlara göre amaç onları cesaretlendirmek ve ruh hallerini düzeltmek olmakla birlikte Caesar, hiç kuşkusuz herhangi bir ihanete karşı onlara ciddi uyarı­ larda bulunmuştu. Caesar daha sonra Galyalılardan yardımcı süvari kuvveti talep etti. Bunları lejyonlarına ekledi ve süratle Cermenlere karşı harekete geçti. Kısa süre sonra Caesar’a, Cermenlerden onunla savaşma arzu­ sunda olmadıklarını ifade eden bir heyet geldi. Ancak elçiler ken­ dilerine hücum edildiği takdirde silahlı çatışmadan kaçınacak bir halk olmadıklarını belirttiler. Pişmanlık içinde kendilerini Galya’ya süren korkutucu Sueblerin bir istisna olduğunu söylediler. Bu ti­ tanlara tanrıların bile dayanamayacağını ifade ettiler. Elçiler, Cae­ sar’a, Galya’da onları yönlendireceği herhangi bir yere yerleşerek Roma’yla müttefik olabileceklerini ancak hiçbir suretle Ren’in diğer tarafına dönmeyeceklerini söylediler. Romalılar dört yüzyıl sonra büyük olasılıkla bu teklifi hemen kabul ederlerdi; çünkü impara­ torluk zamanındaki Roma siyaseti, dost kabileleri düşman gruplara 8

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 4.1-15; Dio Cassius 39.47-48.

181

PHILIP FREEMAN

karşı sınırlara yerleştirmeyi içeriyordu. Ancak Caesar uzlaşmayla ilgilenmiyordu. Uç yıl önce Helvetlere yaptığı gibi iki kabilenin temsilcilerine, onlara Galya’da yer olmadığını ve tek seçeneklerinin Germania’ya geri dönmek olduğunu söyledi. Renin doğu kıyısında­ ki Cermen kabilesi Ubilerin arasına yerleşmelerine memnuniyetle yardım edeceğini ifade etti. Birleşik ordularıyla Sueblere direnme­ lerini tavsiye etti. Usipeteler ve Tencterilerin heyeti bu öneriye soğuk baktı. Kabile­ lerine danışmaları gerektiğini söyleyerek üç gün içinde geri dönecek­ lerine söz verdiler. Bu sırada Caesar’dan kampını kendi kamplarına yaklaştırmamasını istediler. Caesar bu isteğe kuşkuyla yaklaştı, çünkü gözcüleri ona Cermen süvarilerinin büyük bir kısmının birkaç gün­ lük mesafede yağmayla uğraştıklarını bildirmişti. Cermenler, süva­ rilerin orduya katılmalarına dek Caesar’ı oyalayabilirlerse kuvvetleri oldukça güçlenecekti. Caesar ertesi gün Cermen kampına yürüyüşüne devam etti ve ona beklemesi için yalvaran elçilik heyetiyle bir kez daha görüştü. Caesar’ın teklifini düşündüklerini söyleyen heyet, Ren in öte yanın­ daki Ubiler arasında yerleşme fikrini ciddi olarak ele aldıklarını iddia etti. Caesar bunun yine zaman kazanmak için olduğunu düşündüyse de ordusunu nehre yalnızca altı kilometre mesafeye kadar ilerletece­ ğini söyledi. Elçiler de askerlerine saldırmayacaklarına söz verdiler. Ancak Caesar’ın süvarileri ana kuvvetlerin önünde hareket ederken Cermenler saldırıya,geçtiler. Cermen saldırısının hızından şaşkına dönen Roma süvarisi tamamen gafil avlandı. Cermenler ileri atıldı, atlarından inerek süratle kılıçlarını Roma atlarına sapladı ve hazırlık­ sız yakalanan süvarileri yayan savaşmaya zorladılar. Böylece Caesar’ın dostu saydığı Galyalı iki soylu da dâhil çok sayıda atlıyı öldürdüler. Caesar, Cermenlerin kendisine ihanet ettiğini düşündü ve o andan itibaren onlara merhamet etmemeye karar verdi. Ertesi gün Roma kampına yaklaşan elçiler, muharebenin bir yanlış anlama olduğunu, teklifi düşünmek için birkaç güne daha ihtiyaçları ol­ duğunu söyleyince Caesar elçilerin tutuklanmasını emretti. Ardın­ dan zaten hevesli olan askerlerini bizzat düşman kampına hareket 182

IULIUS CAESAR

ettirdi. En iyi durumlarda bile Cermenlere düşman olan askerleri, önceki günkü ateşkesin bozulması nedeniyle çok öfkeliydiler. Cae­ sar da ibret olsun diye bu yağmacı kabileyi şiddetle cezalandırmaya kararlıydı. Böylece başkaları bir daha Ren’i geçmeye heves etmeye­ cekti. Ağır zırhlı Roma lejyonları o sabah Cermen kampına daldı­ lar. Galya’daki dört yıllık savaşta daha önce bu boyutta bir katliam yaşanmamıştı. Bazı Cermenler çaresizce yük arabaları çevresinde tutunmaya çalıştılarsa da aralarında kadınlar ve çocukların da oldu­ ğu kaçmaya yeltenen on binlerce Cermen katledildi. Roma süvarisi kaçmayı başaran az sayıda Cermen’i takip etti, onlar da Rene atla­ yıp boğuldu. Caesar bu savaşta tutsak alındığından bahsetmez. şjî:

Caesar, Usipeteler ve Tencterilerin bozguna uğratılmasından sonra Ren’i geçerek Germania’ya girmeye karar verdi.9 Romalı okuyucula­ rına bu eşi benzeri görülmemiş hareketin gerekliliğini çok sayıda ne­ den öne sürerek anlattı. Birincisi; Cermen kabilelerine Romalıların Cermenlerin yurtlarına istediği zaman girebileceklerini göstermekti. O zamana dek Renden Galya’ya yalnızca Cermenler geçiyordu an­ cak bir Roma ordusunun nehrin doğu kıyısına geçmesiyle kabilelere Roma ordularının iki yöne de hareket edebileceği konusunda kuv­ vetli bir mesaj verilmiş olacaktı. İkincisi; yenilen Usipeteler ve Tenc­ terilerin süvarileri, Caesar’ın yok ettiği ordularına katılamamış ve eski komşuları Sugambri kabilesine sığınmışlardı. Caesar bu kabileye bir mesaj göndererek bu atlıları kendisine teslim etmelerini istedi ancak ret yanıtı aldı. Kabile, Caesar’a, Cermenlerin Galya’ya müda­ halesini haksız buluyorsa ne hakla Germania’da egemenlik kurmak istediğini sordu. Makul bir sav olmakla birlikte Caesar yanıt verme­ yi kabul etmedi. Caesar’ın Ren’i geçmesindeki üçüncü neden; so­ runların merkezindeki Ubilerin resmen ondan yardım istemeleri ve savaşçı Sueblere Roma’nın arkalarında olduğunu göstermek isteme­ leriydi. Bu kabilenin belirttiği gibi Caesar’ın savaştaki üstünlüğüyle 9

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 4.16.

183

PHILIP FREEMAN

kazandığı ün, üç yıl önce Ariovistus’un yenilgiye uğratılmasından sonra Germania’nın en ücra köşelerine dek yayılmıştı. Caesar’ın Reni geçmesinde okuyucularına açıklamadığı olası nedenlerden biri de (belki de en önemlisi) halkına büyük bir gösteri sunmaktı. Romalılar, Cimbriler ve Tötonların yıllar önce İtalya’yı tehdit etmelerinden bu yana barbar Cermenleri öcü olarak hayal ediyorlardı. Senatörler ve komutanlar, Ren üzerinden yapılacak sonraki Cermen istilasının korkusuyla yaşıyorlardı. Cermenlerin güneye inerek topraklarını yağmalayacaklarını ve ülkelerini yakıp yıkacaklarını bekliyorlardı. Caesar’a kadar kimse Cermenlerle on­ ların ülkelerinde savaşmayı düşünmemişti. Caesar’ın Germania’yı fethetmek gibi bir planı yoktu ancak Ren’in diğer kıyısında lej­ yonlarının sancaklarını dalgalandıran ilk general olabilirse tarihe geçecekti. Dahası triumvirlikteki ortakları Pompeius ve Crassus’un konsül olarak göz önünde bulunduğu bir çağda, onun da adı Roma’da dillere destan olacaktı. Ubiler, Romalıları Ren in diğer tarafına taşımayı teklif ettiler ancak Caesar bunu kabul etmedi. Cermenlerin, lejyonlarını nehri küçük teknelerle geçerken hatırlamalarını istemiyordu. Ayrıca or­ dunun varlığını güvenilirliklerini henüz kanıtlamamış müttefiklere emanet etmek iyi bir strateji sayılmazdı. Caesar, ordusunun Reni kendi kontrolünde ve etkileyici bir şekilde (belki de en önemlisi buydu) geçmesini istiyordu. Böylece gözü pek bir plan yaparak Ren üzerindeki ilk köprüyü inşa etmeye karar verdi.10 Romalılar yüzyıllardır sağlam köprüler inşa ediyorlardı ama Caesar daha önce eşi benzeri görülmemiş bir teklifte bulunmuştu. Yalnızca birkaç gün içinde, en az 245 metre genişliğinde ve 7.5 met­ re derinliğindeki hırçın nehri geçecek bir köprü yapımını önerdi. 10

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 4.17; Plutarkhos, Caesar 22. Caesar’ın köprü ve

yapımı hakkında verdiği bilgi beklediğimiz kadar açık değildir. Büyük olası­ lıkla Romalı okuyucuları, teknik konulara ve terminolojiye bizden daha yat­ kındır. Bu muhteşem yapıyı daha dikkatli incelemek için Loeb Klasik Eserler Kütüphanesi’nde bulunan Caesar’ın Galya Savaşı Üzerine adlı eserindeki ilgili

bölümde belirtilen notlara ve şekillere ve O’Connor’un Roman Bridges (139141) adlı eserine bakılmalıdır.

184

IULIUS CAESAR

Dahası bu köprüyü uçsuz bucaksız vahşi toprakların ortasında inşa etmeye kararlıydı. Bu, savaşın ilk günlerinde Helvetleri takip ederken çok daha küçük bir nehir olan Saone üzerine yaptırdığı köprüye göre çok daha zor bir işti. Proje yalnızca bir günde tasarlandı; oysa Romalı yetkin bir mühendis Caesar’a Reni geçmenin (ki eğer bu olanaklı ise) haftalarca süren yoğun bir çalışma gerektireceğini söylerdi. Bununla birlikte Roma kampında bu işten kuşku duyan kişiler, Caesar’ın mühendislik becerilerini ve olanaksız işleri başarmaktaki yeteneğini hesaba katmadılar. Askerleri derhal bugünkü Koblenz’i çevreleyen ormana girerek sayısız ağaç kesmeye ve onlara biçim ve­ rerek kereste elde etmeye koyuldular. Keresteler, kaldıraçlar ve vinç­ lerle taşman salların bulunduğu nehir kıyısına taşındı. Ren’de akıntı o kadar güçlüydü ki Caesar ilk kazıkları nehir yatağına, akıntıya karşı duracak şekilde çaktırdı ve eğilmemeleri için kirişlerle bağlaya­ rak destekledi. Ardından askerler nehre girerek diğer kazıkları çaktı ve onları iki ayaklı dayanıklı kerestelerle bağladılar. Kalasların üstü çalı demetleriyle döşenerek kıtaların yürüyebilecekleri bir yol ya­ pıldı. Caesar, köprüden birkaç metre öteye, akıntının aşağı tarafına da eğimli kazıklar çaktırdı. Böylece molozlar ve inşaat artıklarının şaheserine verebileceği zararları da engellemiş oldu. Binlerce Roma askeri, Rendeki köprü inşaatında her gün güne­ şin doğumundan batışına dek gruplar halinde çalıştı. Karşı kıyıdan onları izleyen Sueb gözcüleri gördükleri karşısında şaşkına döndü ve haberleri süratle kabile reislerine ulaştırdılar. On gün sonra Caesar’ın Ren köprüsü tamamlandı. Caesar bu uzun ahşap köprünün her iki yakasına kuvvetli garnizonlar yerleştirdi. Böylece köprüye zarar vermek veya ordusunu tuzağa düşürmek isteyen Galyalıların veya Cermenlerin girişimlerinin önüne geçti. Ardından ordusuyla birlikte cesurca Germania’ya girdi. Caesar’ın Ren’i geçmesindeki niyeti tam teşekküllü bir savaş yapmak değildi, aksine yerli halkı baskına uğratarak korkutmak is­ tiyordu.11 Usipeteler ve Tencterilerin süvarisine sığınma hakkı ve­ ren Sugambriler o kadar korktu ki, tüm kasabalarını tahliye ederek 11

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 4.18-19.

185

PHILIP FREEMAN

ormanın derinliklerine saklandılar. Caesar onların boş köylerini yakıp ekinlerini tahrip etti. Kudretli Sueb savaşçıları bile Roma ordusunu beklemek üzere Renden uzak bir yerde toplanırken, kadınlar ve ço­ cukların tümü ormanlara gönderildi. Caesar neredeyse üç hafta bo­ yunca Alman kırsalında direnişle karşılaşmadan ilerledi ve istediğini elde ettiğini düşündü. Ardından ordusuyla Ren üzerindeki köprüden Galya’ya döndü. Düşmanın kullanmasını engellemek için köprüyü yıktırdı ve Germania’nın kara ormanlarını arkasında bıraktı. fİli;

MÖ 55 yazı bitmek üzereydi ancak Caesar kış başlamadan önce ye­ ni bir askerî gösteri yaparak Romalıların hayalindeki imgesini kuv­ vetlendirmeye kararlıydı. Böylece efsanevi Britanya adasına bir akın yapmaya karar verdi.12 Caesar, seferin asıl nedeninin Galyalıların ayaklanması sırasında onlara yardım eden Britonları cezalandırmak olduğunu yazar. Ayrıca adada yapılacak kısa bir keşfin gelecekteki harekâtlara yardımcı olacağını belirtir. Kuşkusuz Caesar düşüncele­ rinde samimiydi ancak böyle bir seferin Roma halkının nezdindeki değerini hesaba katmış olmalıdır. Bırakın Pompeius ve Crassus’u, Cato ve aristokratlar adeta ayın karanlık yüzü kadar efsanevi bir yere kıtalarını götüren bu adamla rekabet etmeyi nasıl düşünebilirlerdi? Britanya’nın antik dünyada bu derece egzotik görülmesi, buraya yapılacak seferlerin de tehlikeli olduğunu gösteriyordu. Yunanlar ve Romalılar yüzyıllardır Galya’yı ve hatta Germania’yı ziyaret etmiş­ lerdi ancak Britanya hiç bilinmiyordu. Hatta bazı Romalılar adanın yalnızca masallarda geçtiğini, gerçekte var olmadığını iddia ediyor­ lardı.13 Bu nedenle Caesar oraya seyahat etmiş bir avuç Galyalı taciri çağırttı ve ada hakkında bir şeyler öğrenmeye çalıştı. Ancak öğrendik­

leri pek önemli sayılmazdı: 12

Caesar, Britanya’ya gerçekleştirdiği ilk seferi Galya Savaşı Üzerine (4.20-38) adlı eserinde anlatır. Ayrıca bkz. Dio Cassius (39.50-53) ve Plutarkhos

(Caesar 23.2). 13

Plutarkhos, Gzrw23.

186

IULIUS CAESAR

Caesar ne adanın büyüklüğünü, ne oradaki kabilelerin adlarını ve sayısını, ne savaş taktiklerini ve geleneklerini, ne de büyük bir donanmanın çıkarma yapması için uygun limanlar olup olmadığını öğrenebildi. Akdeniz’in uygar kültürleri Britanya’yı gerçekten de dünyanın so­ nu olarak gördüklerinden ada hakkında cahil olmaları şaşırtıcı sa­ yılmazdı. Caesar’dan önce kâşifler ve tacirler ya Galya üzerinden tehlikeli ve uzun bir yolu takip ederek ya da ondan daha uzun ve maceralı bir güzergâhı seçerek, Hercules Sütunları’ndan14 geçtikten sonra Iberya ve Galya kıyılarını izleyip fırtınalı Manş Denizi’nden adaya ulaşabilirlerdi. Britanya hakkında Caesar’ın elindeki bilgiler, önceki yüzyıllarda adaya seyahat eden ve dönmeyi başarabilen bir­ kaç gezginin getirdiklerinden ibaretti. Bunlar arasında en önemlisi Yunan bilim adamı Massalialı Pytheas’tı.15 Pytheas, Büyük İskender döneminde Britanya, İrlanda ve belki de İzlanda’yı ziyaret etmiş­ ti. Caesar, Pytheas’tan Britonların adalarına Albion (Keltçe “yukarı dünya” anlamına gelen bir terim) dediklerini biliyordu.16 Bununla birlikte ada MÖ 1. yüzyıldan itibaren Britannia (“boyalı insanların ülkesi”) olarak bilinmeye başladı. Caesar bu denli az bilgiyle hareket etmeden önce güney kıyısını incelemeye ve Britanyalı kabile liderleriyle temasa geçmeye karar verdi. İlk işi en iyi limanları araştırmak üzere Gaius Volusenus’u yola çıkarmak oldu. Olayların daha sonra ortaya koyacağı gibi, bu delikanlı gemisinden ayrılmaktan korktuğu için görevini iyi yapa­ madı. Caesar aynı zamanda Belgae’de Atrebatlar kabilesine mensup Commius adlı bir soyluyu Güney Britanya kabilelerinin krallarıy­ la görüşmeye gönderdi. Caesar onun güvenilmez ancak gizlilikle hareket eden cesur bir adam olduğunu ve Britonlar arasında tanı­ nıp kendisine saygı duyulduğunu biliyordu. Güney Britanya’daki Cebelitarık Boğazı (ç.n.). Bkz. Cunliffe, The Extraordinary Voyage ofPytheas the Greek. 16 Avienus, Ora maritima 108-119; Plinius, Doğa Tarihi 4.102. Britanya hakkın­ da klasik çağda yazılmış ilk eserler hakkındaki bilgi War, Women and Druids (61-63) adlı eserimde bulunabilir. 14

15

187

PHILIP FREEMAN

kabilelerin çoğu Belga kökenliydi ve Galya’daki kuzenleriyle aynı dili konuşuyorlardı. Bu nedenle Caesar, Commius’u kullanarak ka­ bilelerin savaş yapmadan Roma’ya boyun eğmelerini amaçlıyordu. Commius, Volusenus’tan daha cesur olmakla birlikte daha başarılı olamadı. Britanya’ya varır varmaz zincire vuruldu. Caesar’ın Britanya macerası uğursuz bir olayla başladı ve bir sü­ re sonra işler daha da kötüye gitti. Galya boyunca ilerleyen Roma ordusu, Manş Denizi kıyısında bugünkü Boulogne Limanı çevre­ sinde kamp kurdu. Orada iki lejyon ve bir de büyük bir süvari alayı­ nı taşıyacak kadar gemi toplandı. Caesar fırtınalı havanın kesileceği bir anda yelken açmak için sabırsızlanıyordu. Önce yalnızca piya­ desiyle karaya çıkacak, ardından süvarilerin hemen kendisini takip etmesi emrini verecekti. Ne yazık ki süvarilerini taşıyacak gemiler, karşı yönden esen rüzgâr nedeniyle Galya Limanı’na ulaşamadı. Talihine küsen Caesar yine de istilayı süvari desteği olmadan baş­ latmaya karar verdi ve Britanya’ya ulaştığında süvarilerin geriden gelebileceğini düşündü. MÖ 55 yazının sonunda, güneşli bir sabahta Iulius Caesar, Dö­ ver’ın beyaz kayalıklarını gören ilk Romalı oldu. Bu etkileyici man­ zara, General’i ve kıtalarını hayran bırakmış olmalıdır. Bu hayranlık, kıyıya yaklaşıp kayalıkların üstünde binlerce Briton savaşçıyı görme­ lerine dek sürmüş olmalıdır. Kayalara hücum etmenin intihar oldu­ ğunu derhal fark eden Caesar, piyadeleri taşıyan diğer nakliye gemileri gelene dek kıyıdan uzakta demir attı. Daha sonra Kent kıyılarına ha­ reket ederek kıtalarını karaya çıkarmak için daha uygun olduğu düşü­ nülen düz bir kumsala (olasılıkla bugünkü Deal) yöneldi. Romalıları tepeden izleyen Britanyalı savaşçılar onları kıyı boyunca takip etti ve ilk gemilerin kıyılarına yanaşmasını beklediler. Caesar, Venetlere karşı sığ sularda hiç verim alamadığı ağır Roma gemilerinin daha da sığ olan Britanya kıyılarında daha büyük sorun­ lar çıkaracağını hemen fark etti. Kıtaları taşıyan çıkarma gemileri aniden kıyıdan epey uzakta birkaç metre derinlikteki suda karaya oturdular. Kıyıyı bilen ve atlarında bekleyen Britanyalılar durum­ dan hoşnuttu. Hızla atlarını sürmeye başladılar ve ilk gemiden inerek 188

IULIUS CAESAR

kıyıda ilerlemeye çalışan Romalıları kılıçtan geçirdiler. Sırtlarında ağır teçhizatlar taşıyan, dalgalarla dengesi bozulan Roma askerleri Britanya süvarisiyle başa çıkamazdı. Daha korkuncu, köpüklü dal­ gaları yararak ilerleyen Britanyalıların savaş arabaları Romalılara mızraklar fırlatıyor ve kıyıya ulaşmayı başaran askerleri biçiyordu. Romalılar savaş arabalarını Homeros’un antik öykülerinden bili­ yorlardı ancak bu silahın kendilerine karşı kullanıldığını görünce dehşete düştüler. Caesar, Britanya topraklarına yapılan ilk çıkarmanın kanlı bir fiyaskoya dönüştüğünü görünce, daha hafif gemilerini düşman kuv­ vetlerinin yan tarafına konuşlandırdı ve Britonları suda debelenen askerlerinden uzak tutmak için onları ok ve taş yağmuruna tuttu. Bu saldırıyla kıtalar biraz rahatladı ancak hâlâ dalgaların arasına atıl­ makta gönülsüzdüler. Bu noktada Caesar’ın değerli X. Lejyon’unun silahsız sancaktarı tanrılara hızlıca dua etti ve yoldaşlarına şöyle ba­ ğırdı: “Askerler, bu kartalın düşman eline düşmesini istemiyorsanız beni izleyin. Ben en azından ülkem ve generalim için görevimi ya­ pacağım.”17 Ardından suya atlayıp kıyıya ulaşmaya çalıştı. Bir lejyon için kartalının düşman tarafından ele geçirilmesi kadar aşağılayıcı bir durum olmadığından, Romalılar gönülsüzce gemilerinden atla­ yıp kıyıya dek savaşarak ilerlemeye başladılar. Sancaktarın kıtalara aşıladığı coşkuya rağmen, askerlerin kıyıya ulaşması hareket kabiliyeti daha yüksek olan Britanyalı savaşçıların baskısıyla daha zor bir hal aldı. Saatlerce süren göğüs göğüse çarpış­ madan sonra nihayet iki lejyon karaya çıkabildi. Ardından kalkanla­ rıyla saf tuttular ve yerlileri kıyıdan uzaklaştırarak kıyıda bir köprübaşı oluşturmayı başardılar. Muharebeyi yakındaki bir gemiden yöneten Caesar, en sonunda Britanya toprağına ayak bastı ve bu kasvetli man­ zarayı seyretti. En iyi askerlerinin çoğunun cesedi köpükler arasında yüzüyordu. Diğerleri ağır yaralanmıştı ve herkes çok bitkindi. Yine de nihayet Britanya’ya vardığı için heyecanlıydı. O gece süvarileri ol­ madığı için kıyıda kaldığını ve iç kısımlara giremediğini iddia etti.18 17 18

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 4.26. Caesar, Galya Savaşı Üzerine 4.26.

189

PHILIP FREEMAN

Britanyalılar uzun süren bir savaşta Romalılarla başa çıkamaya­ caklarını biliyorlardı. Böylece kıyıda Caesar’a saldıran liderler şimdi onun barış teklifini bekliyorlardı. Caesar, yenilgiye uğrayan Kek­ lerin muharebelerin yanlış anlaşılma olduğunu iddia etmelerinden bıkmış olmalıdır. Yine de Britanyalı şefler, ayaktakımının aptalca davranarak kendilerini Roma’ya karşı haksız bir çatışmaya soktuğu­ nu iddia ettiler. Tutsakları Commius’u zarar görmemiş halde teslim edip özür dilediler. Caesar tüm ordusu ve bol miktarda erzakıyla burada olsaydı büyük olasılıkla en yakın kaleye hücum eder ve yer­ lilerin hepsini köle olarak satardı. Ancak Britanya’daki konumunun nazik olduğunu biliyordu. Üstelik kış geliyordu ve süvari desteği yoktu. Bu nedenle Britanyalıların teslim teklifini kabul etti ve yal­ nızca kabilelerden rehineler talep etti. Galya’da bekleyen kayıp Roma süvarisi, Caesar’ın Britanya’ya varışından dört gün sonra nihayet denize açıldı. Galya’dan ayrılır­ ken rüzgâr hafifti ancak Manş Denizi’nde kopan şiddetli fırtınada gemiler dört bir yana savruldu. Bazıları Galya kıyılarına vurdu, çok azı ise Caesar’ın bulunduğu konumun batısına sürüklendi. Bu gemiler, komutanlarına ulaşmak için muazzam bir çaba gösterdi­ lerse denizde geçen fırtınalı bir geceden sonra bu teşebbüslerinden vazgeçtiler ve onlar da Galya’ya döndüler. Aynı fırtına Caesar’ın kampını da vurdu ve onun nakliye gemilerini de sürükledi. Caesar’ın başka bir şanssızlığı da dolunay sırasında gelgitin çok yoğun olması ve fırtınanın şiddetini artırmasıydı. Caesar, Venetlerle yap­ tığı savaştan okyanusun şiddetli fırtınalarını öğrenmiş olmalıydı ancak şimdi yapabileceği tek şey değerli gemilerinin kayalara ve birbirlerine çarpmalarını izlemekti. Sabah fırtına dindiğinde çok sayıda gemi harap olmuş, geri kalanı ise ağır hasar görmüştü. Kı­ yıya çıkan Roma kıtaları umutsuzluk içinde donanmadan geri ka­ lana baktılar. Kendilerini uygar dünyaya bağlayan tek şeyin yok olduğunun farkındaydılar. Şimdi Britanya’da önlerinde uzun ve soğuk bir kış vardı. Yeterince erzakları yoktu. Yiyecekleri azdı ve çevreleri istedikleri zaman saldırıya geçebilecek düşman kabilelerle doluydu. 190

IULIUS CAESAR

Romalıların zor durumda olduğu belliydi, bu nedenle Britanyalılar gizlice birliklerini toplamaya koyuldular. Sonraki günlerde Roma kampını ziyaret etmeye ve sarsılmaz sadakatlerini ifade etme­ ye devam ettiler. Söz verdikleri rehinelerin beklenmedik bir şekilde geciktiğini iddia ederek onların teslim edileceğine ilişkin Caesar’a güvence verdiler. Bu sırada bölgeye tüm komşu kabilelerden akın akın savaşçılar geliyordu. Caesar’ı ve iki lejyonunu yenebilirlerse Roma’nın bir daha adalarını tehdit etmeyeceklerinden emindiler. Caesar’ın Roma askerî tarihinden çıkardığı derslerden biri de en iyi komutanların felaketlerden kurtulmasıydı. Caesar bir anda her yere koşturmaya başladı. Askerlerini örgütleyip teşvik etti. Baştan aşağı silahlı gruplar tahıl toplamak üzere çevredeki tarlalara gön­ derildi. En ağır hasar gören gemilerden kereste ve bronz parçalar sökülerek kurtarılabilecek gemilerin tamirinde kullanıldı. Hâlâ iyi durumda olan nakliye gemileri erzak, yelken, gemi donanımı ve ça­ pa getirmek üzere Galya’ya gönderildi. Caesar yalnızca birkaç gün­ lük titiz bir çalışmayla hasarlı gemilerin denize açılmaya hazır hale geleceğinden emindi. Caesar, gemilerin tamiri devam ederken VII. Lejyonu yiyecek toplamak üzere Britanya kırsalına gönderdi. Askerler henüz hasa­ dı yapılmamış büyük bir tarlaya ulaştılar ve hemen tahıl hasadına başladılar. Ancak Britanyalıların Romalıları tuzağa düşürmek için bu tarlaya bilerek dokunmadıklarını bilmiyorlardı. Hasatla meşgul askerler bir anda binlerce yerli savaşçıyla çevrildiler. At ve savaş ara­ balarıyla gelen savaşçılar Romalılara mızraklar fırlatmaya başladı­ lar. Kilometrelerce ötedeki Roma kampında istihkâmlarda bulunan muhafızlar, askerlerin bulunduğu yerde olağandışı bir toz bulutu fark ettiler. Caesar, Britanyalıların kendisine ihanet ettiğini hemen anladı ve kıtalarına toz bulutunu takip etmelerini emretti. Kuşatma altındaki askerler, Keklerin savaş arabalarının ne kadar ölümcül olduğunu öğrendiler. Arabacılar Roma saflarına hücum etmediler, onun yerine kıtaların yanlarından geçerek sinir bozu­ cu seslere ve kafa karışıklığına neden oldular. Savaşçılar ise Roma hatlarına mızrak yağdırıyorlardı. Britanyalılar savaş arabalarıyla dik 191

PHILIP FREEMAN

tepelerden inebilir, bir anda ters yöne dönebilir ve hatta atlarının: boyunduruğunu hızla çekerek dörtnala ilerleyebilirlerdi. Savaşçılar : genelde savaş arabalarından atlar ve düşmana yerde saldırırlarken, arabacılar (sürücüler) savaşçıları almak üzere dönerlerdi. Caesar sa- ■ vaş arabalarının Britanya süvarisine ağır piyadeye özgü tüm avantaj­ ları sağladığını yazar.19 Kıtaları için ne talihtir ki, Caesar tam zamanında yetişerek Britanyalıları ormana püskürttü ve büyük bir bozgunu önledi. Ro- i malılar daha sonra kampa döndüler. Yerli kabile şefleri daha uzak bölgelere mesajlar göndererek Caesar’ı ve askerlerini denize dökmek > amacıyla daha fazla asker topladılar. Sonraki birkaç gün boyunca çıkan fırtınalar ortalığı kasıp kavurdu. Romalılar ve Britanyalılar çadırlarında kalmak zorunda kaldı. Britanyalılar, bulutların dağıl­ dığı ilk andan itibaren tüm güçleriyle Roma kampına saldırdılar. Galyada olduğu gibi Britanyalılar, istihkâmların ardından disiplin­ li bir şekilde bitişik nizamda saf tutan lejyonlarla başa çıkamadı. Britanya birlikleri bozuldu ve dağılarak kırsal bölgelere kaçtı. Daha sonra Caesar’a elçiler göndererek barışı bozmayacakları sözünü ver­ diler ve Caesar Galya’ya dönünce daha önce verdikleri rehinelerin iki katını göndereceklerini söylediler. Caesar’ın bu sözlere inandığı yoktu (o zamana dek yalnızca iki kabile rehine göndermişti) ancak Britanya’da daha fazla zaman harcamak istemiyordu. Gemileri ona­ rıldıktan sonra Caesar’ın iki lejyonu nihayet Galya’ya yelken açtı. Caesar’ın dünyanın diğer ucunda, yanlış ve eksik planlanmış bir macerada, ordusunun neredeyse dörtte birini yitirdiğini göz önüne alan Senato, kendisinin güvenle döndüğü haberini aldıktan sonra yirmi gün süren şükran törenleri düzenledi.20 ŞEŞ

Cato her zamanki gibi Caesar’ın başarılarından etkilenmedi. Tüm Roma, Caesar’ın Germania ve Britanya’daki zaferlerini kutlarken, 19

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 4.33.

20

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 4.38.

192

IULIUS CAESAR

Cato Senato’da Caesar’ı kınadı.21 Aristokratların lideri Caesar’ın ateşkes sırasında Utipeteler ve Tencterlere saldırarak tanrıların gaza­ bını üzerine çektiğini, dolayısıyla kendisinin Cermenlere teslim edi­ lerek cezasını bulması gerektiğini ileri sürdü. Bu konuşma tamamen siyasi bir manevraydı. Yoksa Cato ne Almanları ne de Roma’nın sıradan halkını umursuyordu. Ancak bu iddiası Caesar tarafından şiddetli bir tepkiyle karşılandı. Kimse Caesar’ı Cato kadar sinir ede­ mezdi. Cato da bunu biliyor ve birçok durumda bu özelliğini ken­ di lehine kullanıyordu. Caesar, Cato’nun ithamlarına yanıt veren bir mektup yazdı. Mektup birkaç hafta sonra Senato’da okundu. Cato kendisine karşı ağır hakaretler ve suçlamalar içeren mektubu sessizce dinledi. Ardından sakin davranarak her suçlamanın aksini ispat etti ve Caesar’ın şımarık ve edepsiz bir çocuk olduğunu söy­ ledi. Caesar’ın orada bulunan dostları bile onun Cato’nun kışkırt­ malarına karşı tepki göstermemesi gerektiğini düşündüler. Neticede suçlamalarından bir şey çıkmayan Cato yine de Caesar’ın zaferini lekelemeyi başardı. Caesar hâlâ Galya’daydı ve ertesi yaz Britanya’yı yeniden istila et­ mek üzere hazırlık yapıyordu. îlk seferdeki ciddi hatalarından dersler çıkarmıştı. Britanyalılar karşısında yaşadığı utanç verici durumun in­ tikamını alacak başarılı bir sefer düzenlemeye kararlıydı. Britanyalı kabileler, Caesar’ı adalarından püskürttüklerini düşünüyorlardı. Bu yenilgi Caesar’ın askerî sicilinde yalnızca kara bir leke değildi, aynı za­ manda gelecekte de sorunlara davetiye çıkarabilirdi. Britanya, Galyalı asiler için önemli bir destek ve ilham kaynağı olabilirdi. Caesar ilk istilada gemilerinin ve hazırlıklarının yetersiz oldu­ ğunu biliyordu. Bu nedenle Galya’nın fırtınalı denizlerindeki savaşa uygun, tamamen yeni bir gemi modeli tasarladı.22 Galya’daki ya­ verlerine sunduğu dâhice planlardaki gemiler, Roma ve Venet ge­ milerinin karışımıydı. Kendisi de bazı yenilikçi eklemeler yapmıştı. Gemilerin bordaları, askerlerin ve malzemenin hızlıca boşaltılma­ sı için alçak tutulmuştu. Gemiler aynı zamanda başta süvari atları 21 22

Plutarkhos, Genç Cato 51; Caesar 22. Caesar, Galya Savaşı Üzerine 5.1.

193

PHILIP FREEMAN

olmak üzere daha fazla yük taşınması için geniş tasarlanmıştı. Ayrıca genişlikleri sayesinde gövdeye yük daha az bindiğinden sığ sular­ da karaya ulaşabileceklerdi. Bu gemiler, Venet gemilerinden farklı olarak, hava rüzgârsız veya rüzgârlıyken süratli hareket edebilmeleri için hem küreklere hem de yelkenlere sahipti. Caesar bitmek bilme­ yen Venet seferini ve önceki yaz Britanya çıkarmasında karşılaştığı felaketi yeniden yaşamak istemiyordu. Lejyonlarını Manş Denizi’nde inşa ettiği yeni donanmasında çalıştıran Caesar, o kış hızla İtalya’daki eyaletine gitti. Po Vadisi’ni ziyaret ederek yasal anlaşmazlıkları çözüme kavuşturdu ve inşa­ at projelerini denetledi. Böylece kıtalarının büyük bir kısmı için önemli bir siyasi üs olan ve kaynak sağlayan bu ülkeyle bağlarını kuvvetlendirdi. Ziyareti sırasında Priustalar adlı bir Alp kabilesinin komşu Illyricum eyaletini yağmaladığını öğrendi. Bu çok rahatsız edici olmamakla birlikte, durumun kötüye gitmesine ve kendisini Britanya ve Galya’daki maceralarından alıkoymasına izin veremezdi. Caesar hızla Priustalarm topraklarına ulaşıp kabile önderlerini bir toplantıya çağırdı. Galya’daki sorun çıkaran kabilelere yaptığı gibi onlara da sonu hezimetle bitecek bir savaş açabileceği konusunda uyarıda bulundu. Böylece kabile akınlarını hemen durdurup zarar­ ları tazmin etti. Caesar’ın Pirustalar arasındaki ünü o kadar sağ­ lamdı ki kabile hiç tereddüt etmeden saldırıları kesti, tüm hasarları karşıladı ve gelecekte iyi davranışlar sergileyeceklerinin güvencesi olarak rehineler gönderdi. Caesar kısa süre sonra Kuzey İtalya’ya döndü ve çok daha hassas bir sorunla karşılaştı. Uzun süredir Veronalı şair Catullus’un nü­ fuzlu ailesiyle dosttu. Bölgeden ne zaman geçse bu ailenin evinde konaklar, onlar da Caesar’a konukseverliklerini gösterirlerdi. Genç Catullus, Roma’nın kozmopolit ortamı uğruna Alplerin eteğindeki bu kasabadan ayrılmıştı.23 Şimdi Roma’nın en meşhur edebiyat çev­ relerinde iyi tanınan bir şairdi. O yıl ölen Catullus, şiirlerinde Lesbia (çok yüksek olasılıkla, ne yapacağı belli olmayan Clodius’un kız kardeşi Cloudia) adını verdiği bir kadınla yürek burkan bir aşktan 23 Suetonius, Caesarü.

194

IULIUS CAESAR

muzdaripti. Aşkta şansı yaver gitmeyen Catullus, Romanın Bithynia valisinin hizmetindeyken beklediği kazancı da elde edememiş­ ti.24 Şair, Caesar’ın birinci kalemi olarak önce İspanyada, sonra da Galya’da yıllarca görev yapan ve büyük bir servet edinen Mamurra adlı üçüncü sınıf bir ozanı kıskanıyor ve ona kin besliyordu. Catul­ lus’un, yalnızca Mamurra’ya sövüp saydığı zaman keskin zekâsını gösteren dizeleri eğlenceliydi:

Kim bakabilir, kim katlanabilir ona O utanmaz, açgözlü bir kumarbaz olmadıkça Uzun saçlı Galyalılarm ve uzak Britanya’nın zenginliklerine Mamurra’nın sahip olmasına kim katlanabilir?25

Ancak yakın zamanda hicvine Caesar’ı da dâhil etmişti:

Onlar bir çift hoş nonoştular, Eğildi Mamurra ve ardına geçti sefil Caesar.26 Catullus’un ailesi oğullarının kendilerine uzun süredir hamilik eden birini alçakça karalayarak halkın eğlencesi haline getirmesinden çok mahcup oldu. Gerçekten Caesar da bu şiir nedeniyle çok üzüldü. Özellikle dizelerin Kral Nikomedes’le olan sözde ilişkisini hatırlatma­

sına (yaşamı boyunca uğraştığı bu konudan çok rahatsızdı) çok içer­ ledi. Ancak Caesar, özellikle yeteneklerine hayran olduğu bir şair söz konusuysa, kin tutan biri değildi. Babası o baharda Catullus’u özür dilemeye ikna etti. Caesar da aynı gün Catullus’u akşam yemeğine davet ederek her şeyi affettiğini ifade etti. Caesar’ın şairin Verona’daki ailesiyle iyi ilişkileri, eskiden olduğu gibi uzun yıllar devam etti. Caesar o kış iki Britanya seferi arasındaki dönemde Cicero’yla da yeniden ilişki kurdu. Triumvirlik iki yıl önce planlarını destek­ lemesi için Cicero’ya baskı yapmıştı. Caesar ise Cicero’yu yalnızca 24 25

Catullus 10.

26

Catullus 57.1-3. Ayrıca bkz. Catullus 93.

Catullus 29.1-4.

195

PHILIP FREEMAN

faydalı bir araç olarak kullanmaktan fazlasını yaptı. Cicero yok­ luktan gelerek konsüllüğe kadar yükselmişti. Roma soyluları bu yükselişe şaşırmakla birlikte onu küçük görüyorlardı. Caesar, Ci­ cero’nun saygınlık için yanıp tutuştuğunu fark edip meşhur hatibi onurlandırmaya başladı. Caesar’ın Galya ve Britanya seferleri sıra­ sında sıklıkla mektuplaştılar. Cicero, Caesar’a şiirlerinden örnekler bile gönderdi.27 Caesar da bu şiirleri Yunancadaki en iyi dizelerle eş tutu. Caesar ayrıca Cicero’nun kardeşi Quintus’u o kış kıdemli legatus olarak hizmetine aldı. Quintus, sahadaki boş zamanlarında Sophokles’in oyunlarını Yunancadan Latinceye çeviren bir edip ol­ makla birlikte, becerikli bir asker olduğunu da gösterdi.28 Caesar, büyük olasılıkla MÖ 54 yılı baharında Galya’ya dönüş yolculuğu sırasında, bugün kayıp olan Analoji Üzerine adlı eserini tamamlayarak bir kez daha edebî yeteneğini ortaya koydu.29 Ha­ tiplere ve yazarlara, dönemin ağdalı üslubu yerine basit ve duru bir dil kullanmalarını tavsiye eden Caesar, kitabının günümüze ulaşan parçalarından birinde şöyle yazdı: “Bir denizcinin denizdeki kaya­ lardan kaçındığı gibi tuhaf ve alışılmadık sözcüklerden kaçının.”30 Caesar’ın ata binerken veya yoğun askerî görevlerin ortasında at ara­ balarını itip kakarken çalışmalarını sekreterlerine yazdırması kitabı çok daha dikkat çekici kılar. Caesar çalışmasını içten bir hayranlıkla (belki de bir miktar ironiyle) geveze Cicero’ya adadı.31

Caesar MÖ 54 yazının başında Manş Denizi’ne döndü.32 Donanma­ nın denize açılmaya hazır olduğunu görünce heyecanlandı. Askerle­ ri altı yüz nakliye gemisi ve yirmi sekiz savaş gemisi inşa etmişlerdi. Yirmi bin askerî Britanya’ya taşıyacak donanma buydu. Galya’nın Cicero, Quintus’a Mektuplar 18 (2.14), 20 (2.16). 28 Quintus’a Mektuplar 20 (2.16), 25 (3.5). 29 Suetonius, Caesar 17; Plutarkhos, Caesar 17. 30 Aulus Gellius, Attika Geceleri 1.10.

27

31 32

Cicero, Brutus 253. Caesar, Galya Savaşı Üzerine 5.2.

196

IULIUS CAESAR

tüm kabile liderlerini kampında bir araya topladı. İstila için yar­ dımcı kuvvet olmak üzere sayıları önceden belirlenmiş süvariler de kampa geldi. Galya nın dört bir yanından Caesar’ın kampına akan erkekler, yağma (altın, inci ve köle) umuduyla bu büyük macera­ ya dâhil oldular. Caesar’ın çağrılarına yanıt vermeyen tek kabile, Germania sınırı yakınlarındaki Belga kabilesi Treverlerdi.33 Caesar istila için Galya’daki en iyi süvarilere sahip bu kabilenin katkısına ihtiyaç duyuyor ve dahası ardında sorun çıkarabilecek asi bir kabi­ le bırakmak istemiyordu. Indutiomarus’un önderliğinde bir grup Trever Roma’ya karşı durduklarını ilan ederken, Caesar yanlısı bir hizip de Cingetorix adlı bir soylunun etrafında toplanmıştı. Donan­ manın hazır olmasına haftalar vardı. Bu nedenle Caesar, Treverlerin ayaklanmasını bastırmak için ordusunu Galya’da harekete geçirdi. Indutiomarus, yaklaşan Roma saldırısına karşı hazırlık yapmış; as­ kerlerini büyük Ardenler Ormanı’nda toplamıştı. Ancak lejyonlar yaklaşınca kabilenin savaşçılarından çoğu firar etti ve Caesar’a bağlı olduklarını beyan etti. Romalılar, Treverlerin topraklarına ulaşınca Indutiomarus da teslim olmak istedi. Caesar onun hayatını bağış­ ladı (daha sonra bu lütfundan pişman olacaktı) ve yerine yönetici olarak Cingetorix’i atadı. Caesar, Britanya istilası hazırlıklarına devam etmek üzere kı­ sa süre sonra Manş Denizi’ne döndü. Sadakatleri kuşkulu Galyalı tüm önderleri Britanya’ya götürmek istiyordu. Caesar, dostlarını yakında, düşmanlarını daha da yakında tutması gerektiğine ina­ nıyordu. Potansiyel olarak sorun çıkarabileceklerin başında, Galya Savaşı’nın başından beri Caesar’ın başının belası olan Aedulardan Dumnorix vardı.34 Caesar, Dumnorix’in cesur ve nüfuzlu biri ol­ duğunu, fırsatını bulduğunda Galya’da iktidar peşinde koşacağı­ nı biliyordu. Dumnorix, Caesar’a gelip Galya’da kalmak için ona yalvardı. Deniz yolculuğundan korktuğunu ve yurdunda dinî yü­ kümlülükleri olduğunu söyledi ancak Caesar denize açılmaya hazır olmasını istedi. Bunun üzerine farklı bir strateji deneyerek kampta 33

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 5.3-4.

34

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 5.7-

197

PHILIP FREEMAN

Caesar’ın Galyalı önderleri Britanya’ya götürerek fütursuzca öl­ düreceği söylentilerini yaydı. Kabile önderlerinin buna inanacak kadar aptal olduğu düşünülmese de, Caesar’ın takip edilmesine ilişkin kararı sorgulamaya başladılar. Nihayet hareket günü geldiğinde Dumnorix ve Aedu birlikleri hariç tüm Roma kıtaları ve Galyalı yardımcı kuvvetler gemilere bin­ diler. Dumnorix ve adamları kargaşadan yararlanarak kamptan kaç­ mayı başardı ve güneydeki yurtlarına ilerlediler. Caesar haberi alınca gemileri durdurup Dumnorix’i takip etmek üzere büyük bir süvari kuvveti gönderdi. Dumnorix’in mümkünse diri ele geçirilmesini ve ne pahasına olursa olsun durdurulmasını emretti. Aeduların önderi, Roma ordusunun çoğu denize açılmışken, Galya’da başıboş bırakı­ lamayacak kadar tehlikeliydi. Süvariler Dumnorix’e yetiştiklerinde onun çevresini sardı ve teslim olmasını emrettiler. Dumnorix kabul etmedi ve kılıçtan geçirilmeden önce şöyle bağırdı:

Ben özgür bir halka mensup özgür bir adamım! Bu sözler kısa süre sonra tüm Galya’yı bir araya toplayacaktı. fa:

Caesar’ın donanması Manş Denizi’nde ilerlerken güneybatıdan ha­ fif bir rüzgâr esiyordu. Gece yarısı rüzgâr aniden kesildi. Gemiler zifirî karanlıkta gelgit akıntısıyla birlikte yavaşça doğuya seyretti. Caesar güneş doğunca batıdaki ufka bakarak Britanya’yı geçtiğini anladı ve gemilerine olabildiğince hızlı bir şekilde kıyıya doğru kü­ rek çekmelerini emretti. Donanma herkesin muazzam çabası saye­ sinde nihayet gün ortasında Kent’e ulaştı.35 Burada tüyler ürpertici bir sessizlikle karşılaştılar. Etrafta Britanyalı savaşçılar görünmüyor­ du. Caesar tahkimat kurmak ve gemileri korumak amacıyla kumsal­ da yeterli miktarda birlik bıraktı. Öğleden sonra kıtalarının çoğuyla birlikte iç kesimlere yürüyüşe geçti. 35 Caesar, Galya Savaşı Üzerine 5.8-23.

198

IULIUS CAESAR

Caesar aynı gün bir gün katedraller kenti olacak Canterbury yakınlarında Britanyalıları gördü. Yerliler geçen yıla oranla çok daha temkinliydiler. Sık ormandan atlar ve savaş arabalarıyla çıkıyor, Ro­ ma saflarına saldırıyor ve hızla ormana dönüyorlardı. Lejyonlar bu saldırıları kolayca püskürttüler. Yine de bir tuzaktan korkan Caesar, askerlerinin ormana girerek düşmanı takip etmelerine izin vermedi. Bunun yerine ordu son derece iyi tahkim edilmiş bir kamp inşa etti ve ertesi gün yürüyüşe devam etmek üzere hazırlık yaptı. Ancak güneş doğarken kıyıdaki istihkâmlardan Caesar’a, geceleyin aniden kopan fırtına nedeniyle neredeyse tüm gemilerin zarar gördüğü ha­ beri geldi. Donanmasının başına gelen bu ikinci felaketi tanrılardan gelen bir uyarı olarak görmeyen Caesar, ordusuyla kıyıya döndü. Galya’dan gemi enkazlarının ve gemileri onarmak için gereken tüm malzemelerin getirilmesini emretti. Bununla birlikte Caesar, niha­ yet gemilerin Kuzey Denizi kumsallarında korunmasız halde bıra­ kılamayacağını dikkate aldı. Sonraki on gün boyunca donanmasını fırtınalardan veya düşman saldırılarından korumak üzere gece gün­ düz çalıştı. Ordusuyla kamptan ayrılırken, Galya’ya dönüşü sağlaya­ cak gemilerin artık güvende olduğundan emindi. Caesar daha sonra Kent’i geçerek bugün Thames olarak bili­ nen geniş Tamesis Nehri’ne vardı. Nehrin uzak kısmında, bugünkü Londra’nın batısında bulunan Cassi Kralı Cassivellanus’un kalesi vardı. Cassivellanus, Güney Britanya kabileleri üzerinde gevşek bir hegemonya sahibiydi. Bu birleşik cephe Caesar’ın işini çok zorlaştı­ rıyordu. Yine de Caesar kışın Galya’ya dönmeden önce güneydeki tüm direnişi kırmaya kararlıydı.

Caesar, daha sonra Galya Savaşı Üzerine adlı eserinde anlattığı gibi, Senato’ya gönderdiği yıllık raporunda, muharebeleri ve de­ nizdeki yenilgileri bir antropolog ve bilim adamı gibi açıklayarak yeteneklerini ortaya koydu. Caesar belli ki Britanya ve yerlileri hakkında öğrendiklerini kullanarak, Romalı okuyucuların hayal 199

PHILIP FREEMAN

gücünü harekete geçirmekten ve dolayısıyla kendi prestijini de ar­ tırmaktan hoşlanıyordu. Caesar’ın söylediklerinin çoğu modern bilim insanları ve arkeolojik kazılarla desteklenir. Söylediklerinin doğruluğu bir yana, Caesar’ın Roma’daki okuyucuları onun uzak denizlerdeki bu tuhaf ve muhteşem dünya tasvirinden çok etki­ lenmiş olmalıdır. Caesar MÖ 55’te ilk istilasını planlarken Britanya hakkında ne­ redeyse hiçbir şey bilmiyordu. Ancak raporunu yazdığı zaman adayı iki kez ziyaret etmiş ve bilgi toplamak amacıyla çok sayıda Britanyalı yerliyle görüşmüştü. Sözlerine adada farklı halklar bulunduğunu söyleyerek başlar:

Britanya’nın denizden uzak bölgelerinde oraların yerlisi olduklarını iddia eden kabileler yaşar ancak kıyıda servet ve savaş için Galya’dan gelen Belga göçmenleri vardır.36

Güneydeki Britonların Galya’yla kültürel bağları inkâr edilemezdi. Galler dilinin atası olan antik Britanya diline ilişkin elimizdeki dil­ bilimsel kanıtlar, az olmakla birlikte, bu dilin Galya’da konuşulan Kelt dilinin bir versiyonu olduğunu gösterir.37 Arkeologlar da si­ lahlar, sanat, elbiseler, gömü uygulamaları ve pek çok başka şeyin de denizin her iki yakasında benzer olduğunu ortaya koyar. Kazılar da Galya ve Güney Britanya arasında yoğun bir ticaretin (örneğin şarap) varlığını gösterir. Britonlar, Galya’ya ve diğer ülkelere tahıl, sığır, değerli madenler, av köpekleri ve köleler ihraç ederlerdi.38 Caesar’ın ilk seferinden önce Britonlar hakkında pek bir şey bilmediğin­ den emin olabiliriz. Bununla birlikte adanın güneyinde yaşayanlar Roma’yı iyi tanıyorlardı. 36

37 38

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 5.12. MÖ 1. yüzyılda Britanya hakkında çok

sayıda mükemmel tartışma içeren şu eserler sayılabilir: la Bedoyere, Roman Britain: A New History (10-22), Jones ve Mattingly, An Atlas ofRoman Britain (16-63) ve Synder, The Britons (11-28). Tacitus, Agricola 11. Tacitus aynı dinî inançların ve ritüellerin Galya ve Britanyâda olduğundan da bahseder. Strabon 4.5.2.

200

IULIUS CAESAR

Caesar, yine arkeolojik bulguların doğruladığı gibi, Britonların sikke kullandığından da bahseder. Havanın Galya’dan daha ılıman olduğunu (o zaman bilinmeyen Gulf Stream sayesinde) yazar. Adanın üçgene benzeyen şeklinden bahseder. Britanya’nın yalnızca güneydoğusunun bir kısmını görmesine rağmen adanın büyüklüğü konusunda büyük ölçüde başarılı bir tahminde bulunur. Britanya’nın hemen batısında Hihernia adındaki büyük adanın var­ lığından bahsederek İrlanda’ya ilişkin ilk tanımlardan birini yapar. Caesar enleme göre değişen gün ışığı ve saatleriyle çok ilgiliydi. Bu nedenle Galya’dan antik çağda gece gündüz, her türlü havada zama­ nı ölçmeye yarayan usta işi bir su saati (clepsydrd) getirtti. Özenle yapılmış deneyler sonucunda Britanya’da gecelerin kıtada yaşanan gecelerden biraz daha kısa olduğunu keşfetti. Caesar’ın hem antik hem de modern okuyucular için adaya ilişkin en ilgi çekici yorumları ada sakinlerinin gelenekleriyle il­ giliydi. Caesar, Britonların belli kuşları ve tüm ada tavşanlarını kutsal saydığını ve asla yemediklerini kaydeder. Kelt mitolojisin­ deki sayısız kutsal kuş masalı düşünüldüğünde bu iddia doğru olabilir.39 Ada tavşanlarından bahsetmesi de, sonraki yüzyılda asi Britanya kraliçesi Boudicca’nm muharebeden önceki kutsal töre­ ninin bir parçası olarak bir tavşanı serbest bırakmasıyla yeniden gündeme geldi. Caesar kuzey ve güneydeki tüm Britanyalı savaş­ çıların derilerini vitrum adı verilen bir bitkinin yapraklarından el­ de edilen mavimsi bir maddeyle boyadıklarını, bu boyanın onlara muharebe sırasında korkutucu bir görüntü verdiğini belirtir. Son olarak Britanyalıların çiftliklerde yaşadığını, bir düzine akraba er­ keğin bu komünal yaşamda eşlerini serbestçe paylaştıklarını iddia eder. Önceki Kelt toplumlarında böyle bir şey olmadığından Cae­ sar, Britanya hanelerindeki özel yaşamı yanlış anlamış veya uzak ülkelerdeki barbarların rezil davranmalarını bekleyen Romalı oku­ yucularına durumu bilerek abartmış olabilir.

gi 39 Bkz. Anne Ross, Pagan Celtic Britain (302-377).

201

PHILIP FREEMAN

Caesar sonbaharın başında Cassivellanus ve Britanyalı müttefikleriyle j muharebeye girmek için Kent kırsalında temkinli bir biçimde ilerledi, j Yerli savaşçılar yürüyüş halindeki Romalılara saldırdılar. Ancak vurkaç ‘ şeklinde gerçekleşen bu saldırılar, lejyonları sık ormanların derinlikle­ rine sokmayı amaçlıyordu. Bir defasında kamp kuran küçük bir grup askere saldırıp çıkan arbedede birkaç Romalıyı öldürdüler. Yine de geri püskürtüldüler ve bir daha böyle bir saldırıya cüret edemediler. Caesar’ın dikkatini dağıtan da, Britanyalı savaşçıların esrarengiz bir şekilde kuvvetlerini çok sayıda saldırı ekibine bölerek Roma saflarının farklı yerlerine aynı anda saldırılar düzenlemeleri oldu. Muharebeler­ de ve uzun süreli kuşatmalarda savaşmak için talim gören lejyonlar düzinelerce küçük çarpışmaya alışık değildi. Caesar en sonunda Thames’e vardığında, yerli tutsaklardan Londra yakınlarında nehrin güçlükle de olsa geçilebileceği bir yer olduğunu öğrendi. Caesar, Cassivelaunus’un savaşçılarının nehrin uzak kısmında onları beklediğini görebiliyordu. Romalılar nehri geçmeye çalışırlarsa onlara saldıracak ve suda boğulmalarına neden olacaklardı. Britanyalılar, Romalılar kıyıya çıkmakta zorlanırlarken onlara saplanması için su seviyesinin hemen altına kazıklar yerleş­ tirmişlerdi. Caesar Rendeki gibi bir köprü inşa edecek zamanı ol­ madığını biliyordu. Askerleri için elinde yeterince tekne de yoktu. Bunun yerine inanılmaz derecede riskli bir manevra yapmaya karar verdi. Caesar, Britanyalılar ne olduğunu anlamadan çığlıklar atan binlerce askerini boğazlarına dek Thames Nehrı’ne soktu. Britanyalılar o kadar şaşırdılar ki, saflarını bozup hızla nehirden uzaklaştılar. Caesar Thames’in kuzeyine vardığında (büyük olasılıkla Heathrow Havalimanı yakınları) Cassivelaunus’un elinde hâlâ kayda değer bir kuvvet vardı. Bununla birlikte Thames geçildiğinde Cas­ sivelaunus’un otoritesi ciddi şekilde zayıfladı. Uzun süredir Cassivelaunus’a kırgın olan güneydeki Briton kralları, Caesar’la barış yapmak istediler. Bunlar arasında en önemlisi, Londra’nın kuzey­ doğusundaki Essex bölgesinde bulunan Trinovantlar kabilesinden Mandubracius adlı bir prensti. Babası Cassivelaunus tarafından öl­ dürülmeye çalışılan prens, hayatını kurtarmak için sürgüne gitmişti. 202

IULIUS CAESAR

Mandubracius, Caesar’a bağlılığını bilirdi. Tahtını almasına yardım ederse ona rehineler ve tüm birliklerini besleyecek tahıl vereceğini söyledi. Caesar teklifi memnuniyetle kabul etti. Caesar, bu firarilerden, Cassivelaunus’un karargâhının yakın ol­ duğunu ancak bataklıklar, sık çalılıklar ve hendeklerle iyi korundu­ ğunu öğrendi. Romalılar yine de ormanı iki yönden keserek ilerledi ve karargâha saldırdılar. Britanyalıların çoğu öldürüldüyse de Kral kaçmayı başardı. Cassivelaunus, Romalılardan kurtulmak için son bir girişimde bulunarak, hâlâ kendisine sadık olan Kent’teki dört krala Caesar’ın donanmasını yok etmelerini emrettiyse de saldı­ rı bozgunla sonuçlandı. Cassivellaunus aptal değildi, bu nedenle Caesar’ın eski müttefiklerinden Galyalı Atrebatelerden Commius aracılığıyla barış görüşmelerine başladı. Caesar farklı şartlarda Cassivelaunus’tan çok daha fazla taviz koparırdı ancak ciddi sorunlarla karşı karşıyaydı. Britanya’da kışlamaya hazırlıklı değildi. Sonbahar­ da Manş Denizi geçilmez hale gelecekti. Caesar ayrıca, “Galya’da aniden bir sorun çıktığını” yazar.40 Böylece süratle bir barış antlaşması imzaladı. Rehineler aldığı Cassivelaunus’tan Mandubracius’a ve Trinovantlar müdahale etme­ yeceği sözünü aldı. Bu koşullar kabul edilince ordu hızla Kent üze­ rinden gemilere ilerledi. Caesar, donanması fırtına nedeniyle hasar gördüğü ve orduda çok sayıda Britanyalı rehine ve köle olduğu için istila kuvvetlerini iki gruba ayırıp bunları sırayla Galya’ya taşıdı. Hiç kuşkusuz Caesar, Britanya krallarına son olarak davranışlarına dikkat etmeleri, aksi takdirde lejyonlarıyla birlikte sorun çıkaranları cezalandırmak ve hatta tüm adayı ilhak etmek üzere döneceğini söy­ lemiş olmalıdır. Bununla birlikte daha sonra görüleceği gibi Roma askerleri yaklaşık bir yüzyıl daha adaya ayak basmayacaktı.

Caesar Galya’ya döndüğünde kendisini kara haberler bekliyordu.41 Kuraklık, Galya kabilelerinin tahıl hasadını ciddi biçimde azaltmıştı. 40

41

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 5.22. Caesar, Galya Savaşı Üzerine 5.24-26.

203

PHILIP FREEMAN

Bu nedenle kabilelerin arasına yerleştirilen Roma kıtalarının erzak sağlamaları daha da zorlaşmıştı. Caesar lejyonlarını küçük parçalara bölerek Galya’nın dört bir yanına göndermek zorunda kaldı. Böyle­ ce bir sorun anında komutanların birbirlerine yardım etmeleri daha da zorlaştı. Bu gerilim kısa süre sonra bugünkü Chartes çevresinde yaşayan Carnuteler arasında bir ayaklanmaya dönüştü. Carnuteler, Caesar’ın sağlam müttefiki olan kralları Tasgetius’u öldürdüler. Cae­ sar tüm ülkede bir ayaklanma patlamasının an meselesi olduğundan korktu. O kadar kaygılıydı ki, o kış Kuzey İtalya’ya dönmekten der­ hal vazgeçti ve kıtalarıyla birlikte Galya’da kalmayı seçti. Caesar’ın Senatoya gönderdiği resmî raporlarda belirtmediği kişisel bir konu vardı. MÖ 54 sonbaharında başına gelen en büyük darbe de buydu. Galya’ya yanaşan gemisinden indiğinde bir ulak, Roma’daki arkadaşlarından mühürlü bir mektup getirdi. Mektubu açan Caesar, tek çocuğu sevgili kızı Iulia’nın öldüğünü öğrendi.42 Pompeius’un da karısı olan Iulia, doğum sırasında ölmüştü. Bebek de annesinin ölümünden birkaç gün sonra hayatını kaybetmişti. Caesar bir general olarak kıtalarının önünde kendinden geçmiş bir halde duramazdı. Yine de Iulia’nın yasını derin ve içten bir şekilde tuttu. Pompeius da mahvolmuştu, teselli edilecek gibi değildi. Cae­ sar, kızının şerefine Roma’da gladyatör oyunları düzenlenmesini ve bir de ziyafet verilmesini emretti (bir kadın için gladyatör dövüş­ leri yapıldığı daha önce görülmemişti). Iulia, aristokratların karşı çıkmasına rağmen Roma halkı tarafından kutsal Campus Martiusa. gömüldü. Caesar’ın taraftarları (ve özellikle de düşmanları), Caesar ve Pompeius arasındaki ittifakı Iulia’nın sağladığını fark ettiler. O olmadan, triumvirliğin günlerinin sayılı olduğundan korktular (ve­ ya bunu umut ettiler).

42 Plutarkhos, Caesar 23; Pompeius 53; Suetonius, Caesar 26; Dio Cassius 39.64.

204

VIII

VERCINGETOREK

Galyalılar özgürlüğe ve kadim savaşların ihtişamını canlandırmaya tutkuyla bağlıydılar; öyle ki Romalıların ödülleri, ittifaklar ve hatta Caesar’la dostlukları bile onları tüm kalpleri ve ruhlarıyla bağımsızlık için savaşmaktan alıkoyamadı.1

-Caesar

alya bağımsızlık savaşındaki ilk patlama beklenmedik bir kay­ naktan geldi. Önemsiz bir Belga kabilesi olan Eburoneler, kendilerinden çok daha kuvvetli komşularının baskın olduğu esar’a karşı yapılan savaşta büyük bir rol oynamamışlardı. Önder­ leri Ambiorix yumuşak başlı bir adamdı.12 Şartlar elverdiği ölçüde Roma’ya karşı dostça davranmış, Caesar da bu davranışlarının kar­ şılığını vermişti. Caesar kış için Eburonelerin topraklarına general­ leri Sabinus ve Cotta nın komutasında binlerce asker yerleştirmişti. Kuşkusuz sonraki aylarda bu kadar çok boğazı besleyeceğine canı sıkılan Ambiorix, şartları mecburen kabul ederek o yılın verimsiz hasadından elde ettiği tahılı lejyonlara gönderdi. Romalılar kışlalarına dağılmışken, geçen yıl ayaklanan ama Caesar tarafından affedilen Treverlerin şefi Indutiomarus, Ambriox’i ziyaret etti. Canı sıkkın olan Indutiomarus, Caesar’a karşı harekete geçmek amacıyla komşu krallardan destek aramış ancak yalnızca barışçıl gö­ rünen Ambiorix’in kendisine kulak verdiğini görmüştü. Ambiorix, müthiş zekâsıyla ve kimsenin kendisinden kuşkulanmamasından

G

1

Caesar, Galya Savaşı Üzerine!.76.

2

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 5.26-38; Dio Cassius 40.5-6.

205

PHILIP FREEMAN

faydalanarak, kabilesinin topraklarının dört bir yanına konuşlanmış Romalıları yok etmek ve tüm Galya’ya yayılacak bir ayaklanmayı ateşlemek için dâhice bir plan yaptı. Ambiorix savaşçılarının bazılarına odun toplayan küçük bir Ro­ ma kuvvetine saldırmalarını emretti. Ardından birliklerini Sabinus ve Cotta’nın askerlerinin bulunduğu, alınması neredeyse olanaksız olan kaleye gönderdi. Eburoneler kolayca püskürtüldüler. Ambiorix de Romalı komutanlarla görüşmek istedi. Saldırı nedeniyle defa­ larca özür dileyip Caesar’a ve Romalılara karşı her zaman olduğu gibi dostça duygular beslediğine yemin etti. Zayıf Eburonelerin, çevrelerindeki daha büyük Galya kabilelerinin büyük tehditleri ne­ deniyle Roma topraklarına saldırdıklarını açıkladı. Bu kabilelerin Roma’ya karşı muazzam bir komploya dâhil olduklarını belirtti. Galyalı önderler aynı anda Romalıların birbirinden uzak kış kamp­ larına saldırmayı kararlaştırmışlardı. Böylece lejyonlar birbirlerine yardım edemeyeceklerdi. Dahası Galyahlar, iki günden daha kısa bir sürede kendilerine katılacak binlerce vahşi Cermen savaşçıyı parayla tutmuşlardı. Ambiorix, Sabinus ve Cotta’ya, birliklerinin hayatı ve emniyeti için kampı terk etmeleri ve olabildiğince hızlı bir şekilde Quintus Cicero veya Labienus’un elindeki daha kuvvetli mevzilere gitmeleri için yalvardı. Gözyaşları içinde tüm tanrılara yemin ede­ rek, topraklarından güvenle geçeceklerini ancak emniyetli bölgelere ulaşmaları için acele etmek zorunda olduklarını söyledi. Romalı liderler konuyu tartışmak için hemen bir araya geldiler. Generaller, tribunus\ar ve centurio\ar iki ayrı fikri savundular. Her iki taraf da Ambiorix’in önderliğindeki önemsiz bir kabilenin, da­ ha büyük bir ayaklanma eli kulağında olmadığı sürece, Romalılara saldırmasının pek olası olmadığı konusunda hemfikirdi. Cotta’nın önderliğindeki grup, ihtiyatsızca hareket edilmesinin karşısındaydı. Ona göre Caesar aksini belirtmedikçe kampta kalınmalıydı. Ellerin­ de yeteri kadar asker ve kış için bol miktarda erzak vardı. Surlar ge­ rektiğinde binlerce Galyalı ve Cermen’i durdurabilirdi. Sabinus’un önderliğindeki diğer grup ise tartışmaya zaman olmadığını söyleyip çok geç olmadan güvenliğin sağlanması uyarısında bulundu. Ren 206

IULIUS CAESAR

yakındı ve vahşi Suebler nehri geçmeye kalkar ve Galyalılarla bir­ likte savaşırlarsa, iyi tahkim edilmiş Roma kampı bile bu saldırıya dayanamazdı. Sabinus her halükârda Caesar’ın çok uzaktaki Kuzey İtalya’da olduğunu iddia etti. Derhal kesin bir karar vermeli ve kı­ taları Caesar’ın emirlerini beklemeksizin harekete geçirmeliydiler. Hayatta kalmaları için tek umut, hızlı ve kararlı hareket etmeleriydi. Tartışma gece yarısına dek sürdü. Nihayet Sabinus, Cotta’nın ihtiyatı nedeniyle herkesin hayatını kaybedeceğini iddia etti. Bunun üzerine Cotta yelkenleri suya indirdi ancak bundan daha aptalca bir karar verilemeyeceği konusunda herkesi uyardı. Askerler gece boyunca toplandı ve sabah olunca dört yıllık savaş süresince elde ettikleri ağır ganimetleri yüklenerek uzun bir sıra halinde kamp ka­ pılarından çıktılar. Güvenliklerinin bizzat Caesar’ın güvenilir dostu Ambiorix tarafından garanti edildiğini düşünerek kendilerini rahat­ lattılar. Kampın yaklaşık üç kilometre dışında dar bir dağ geçidi­ ne girdiler. Ambiorix tam da burada tuzak kurmuştu. Romalıları zar zor hareket edebilecekleri bir vadiye hapsetti. Sabinus paniğe kapıldı ve korkmuş askerlerine çelişkili emirler yağdırarak kıtaların arasından koşmaya başladı. Ancak Cotta soğukkanlılığını koruyup en yakınındaki askerlere kare şeklini alarak savunmaya hazırlanma­ larını emretti. Bununla birlikte muharebe, geçidin darlığı nedeniyle karışık bir hal aldı. Oluşturulan kareler Romalıların hareketine en­ gel olmaktan başka bir işe yaramadı ve hatta Galyalıların işini kolay­ laştırarak Roma askerlerini uzaktan mızraklarla vurmalarını sağladı. Saatler geçti ve bitkin Romalılar yavaş yavaş pes etmeye başladı­ lar. Cotta yüzünden yaralandı ama askerlerini cesaretle idare etmeye devam etti. Sabinus daha da ahmakça hareket ederek Ambiorix’i görüşmeye çağırdı. Hâlâ durumu düzeltebileceğini umuyordu. Ambiorix, Sabinus ve subaylarının kendi saflarına yaklaşmadan önce silahlarını bırakmaları şartıyla çağrıyı kabul etti. Sabinus savaşma­ ya gönülsüz askerlerine çağrıya uymalarını emretti. Ambiorix, ge­ nerali ve askerleri kollarını açarak güler yüzle karşıladı; ardından savaşçılarına herkesi katletmelerini emretti. Cotta ve subayları ge­ çitte savaştılar ancak bu bilge lider de kısa süre sonra askerlerinin 207

PHILIP FREEMAN

çoğuyla birlikte öldü. Nihayet karanlık çöktüğünde hayatta kalan birkaç Romalı bir toplantı yaptı ve Galyalılara daha fazla zafer şansı sunmamak için birbirlerini öldürdü. O gece binlerce askerin cese­ dinin yattığı o korkunç vadiden yalnızca bir avuç Romalı kaçmayı başardı. Birkaç Romalı da bataklıklardan ve ormandan geçerek La­ bienus’un kampına ulaştı. Böylece bozgun haberi Caesar’a iletildi.

Ambiorix, Sabinus ve Cotta’nın ordusunu yok ettikten sonra derhal Aduatuclar ve Nervilerin topraklarına ilerledi. Caesar’ın kıtalarının katledildiği söylentisinin ardından kolayca heyecana kapılan bu Belga kabileleri ayaklanmaya katıldılar. Komşu kabilelerden gelenlerle birlikte sayıları belki de altmış bin savaşçıya ulaştı. Asi ordusu, Ku­ zey Galya ormanlarının derinliklerinde yer alan ve meşhur hatibin kardeşi Quintus Cicero’nun komutasındaki kış kampına yaklaştı. Kuşatma ve sürprizi şiar edinen Belga komutanları, hızla hareket ederek kampın Caesar’la olan bağlantısını kestiler. Esasen Caesar o sırada yüz elli kilometre kadar ötedeki kış kampında bulunuyordu. Eburoneler, Nerviler, Aduatuclar ve diğer müttefik kabileleri or­ mandan akın akın ilerleyerek Cicero’nun kampına saldırdılar. Ro­ malıları savunmasız yakalamayı umuyorlardı ancak Roma kıtaları hızla istihkâmlarda mevzi alıp ilk Galya hücumunu durdurdular. Quintus Cicero, iyi bir bilgin olduğu kadar iyi bir general olduğunu da gösterdi ve birkaç bin askerini kendilerinden en az on kat daha kalabalık ve kararlı bir orduya karşı örgütlemeyi başardı.3 Kuşatılan Romalılar o korkunç gece boyunca surlarına yüzden fazla kule dikip kalelerini çevreleyen hendekleri derinleştirdiler. Kampın savunma­ sındaki zayıf noktalar kuvvetlendirildi. Askerler hazır hale getirildi. Surlardaki her asker hayatının savaşını verdiğini biliyordu. Böylece tatsız bir rutin başladı. Her sabah Galya ordusu Ro­ ma kalesine saldırdı. Hendeklere dolan savaşçılar korkutucu oklar 3

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 5.38-52; Dio Cassius 39.64; Plutarkhos, Caesar 24; Cicero, Atticus’a Mektuplar 93 (4.19)

208

IULIUS CAESAR

savurup surları dövmeye çalıştılar. Her gün öğleden sonra bitkin Romalılar, ağır zayiat pahasına Galyalıları püskürttüler. Galyalılar ön saflarına rahatlıkla yeni savaşçılar yerleştirirlerken Romalıların tek bir asker kaybına dahi tahammülleri yoktu. Bu nedenle yaralılar da hâlâ iyi durumda olan birkaç lejyonerle birlikte istihkâmlarda savaşa devam ettiler. Quintus Cicero gece gündüz askerleriyle bir­ likteydi, her yere koşturdu. Nihayet askerleri komutanlarını biraz dinlenmeye zorladı. Bunun üzerine Ambiorix ve Galyalı önderler, daha önceki Ro­ ma kampında iyi işleyen hileyi bu kez Sabinus ve Cotta’ya ne oldu­ ğunu bilmeyen Quintus Cicero üzerinde denemeye karar verdiler. Toplantıya çağırdıkları Quintus Cicero’ya güya tüm Galya’da bü­ yük bir ayaklanmanın çıktığını söylediler. Cermenlerin Reni çok­ tan geçtiklerini ve Cicero’nun kampına saldırmak üzere olduklarını iddia ettiler. Cicero’ya Romalılara karşı kişisel bir düşmanlık besle­ mediklerini ancak onlardan kışlalarını terk etmelerini istediklerini söylediler. Böylece kendi kabilelerini besleyebilecek yeterli tahıla sahip olacaklardı. Galyalı kabile şefleri Romalılara güvenli geçiş hakkı vererek kendi toprakları dışında istedikleri yere gidebilecekle­ rini söylediler. Quintus Cicero bu teklifi derhal reddetti ve cesurca davranarak asıl onların teslim olmalarını söyledi. Caesar’ın onlara merhamet gösterebileceğini ancak kendisinin tehditle asla taviz ver­ meyeceğini ve kampından bir adım bile uzaklaşmayacağını belirtti. Öfkeye kapılan Galyalılâr kampı almak için daha fazla çaba sarf ettiler. Son birkaç yılda Romalıların hizmetindeyken öğrendiklerini ve Romalı tutsaklardan duyduklarını uygulayarak kamp çevresinde bir kuşatma duvarı inşa etmeye başladılar. Sonuçta Romalıların yap­ tığının kötü bir taklidi olan bu duvar, Cicero’nun askerlerini tuzağa düşürmeyi başardı. Galyalılar daha sonra killi toprağı ısıtarak taşlar yaptı ve bunları yakarak surların üzerinden kamp binalarının sazdan yapılmış çatılarına fırlattılar. Romalılar yanan binalarını kurtarmak için bile mevzilerini terk etmediler. Galyalılar daha sonra tekerlekli kulelerle istihkâmlara tırmanmaya çalıştı ancak Roma birliklerince püskürtüldüler. Kulelerden biri istihkâmlara çok yaklaştı. Galyalılar 209

PHILIP FREEMAN

isteseler istihkâmlara atlayabilirlerdi. Romalılar da onlara davetiye çıkarıp şanslarını denemelerini beklediler. Ancak hiçbiri buna cüret edemedi. Lejyonlardaki eski düşmanlar, şeref ve cesaret konusunda birbirlerine üstün gelmek için yarışıyorlardı. Yıllarca birbirinin ezelî düşmanı olan Titus Pullo ve Lucius Vorenus, kendilerinden kat kat üstün düşmana karşı omuz omuza çarpıştı ve birbirlerinin hayatla­ rını kurtardılar. Quintus Cicero, gece gündüz süren bitmek bilmez muharebe­ ler boyunca Caesar’a mesaj ulaştırmak üzere ulaklar gönderdi. Ancak bu askerlerin hepsi tutsak düştü ve istihkâmlardaki Romalı askerle­ rin gözleri önünde Galyahlar tarafından işkence edilerek öldürüldü. Kampta bulunan ve hâlâ Roma’ya sadık olan bir Nervi soylusu Cice­ ro’ya bir plan sundu. Sadık kölesinin o gece düşman saflarını geçerek, mızrağının ucuna yerleştirilmiş bir mesajı iletmeye gönüllü olduğunu söyledi. Köle, kampı kuşatan Galya birliklerinin arasına karışacak; ardından süratle batıya ilerleyerek Caesar’a ulaşacaktı. Cicero teklifi memnuniyetle kabul etti ve mektubun okunmaması için mesajı Cae­ sar’ın anlayabileceği ancak Belgaların bilmediği Yunan dilinde yazdı. Birkaç gün sonra Caesar’ın Samarobriva’daki kampındaki bir yaver, kölenin getirdiği mesajı komutan çadırına götürdü. Mektu­ bun birkaç satırını okuyan Caesar derhal harekete geçti. Belgaların olası saldırısına karşı çevreye yayılmış kamplarının koruması için yeteri kadar asker bıraktıktan sonra Kuzey Galya’da uygun durumda olan tüm lejyonların kendisine katılmasını emretti. Güçten düşmüş iki lejyon toplayabildi. Büyük olasılıkla yedi bin askerle birlikte Quintus Cicero’ya yardım için yola çıktı. Ordusunu dondurucu Galya kışında yürüterek Cicero’nun kampına ilerledi. Caesar kendi ulağını Quintus Cicero’ya göndermişti. Yine Yu­ nanca yazarak yardımın geleceğini belirtti. Bununla birlikte mek­ tubu taşıyan sadık Galyalı, Cicero’nun kampına yaklaşınca paniğe kapıldı. Düşman Belgalar arasından kapıya ilerlemek yerine mesajı bir mızrağa bağlayıp tüm kuvvetiyle kampın içine fırlattı. Mızrak iki gün boyunca istihkâmda kaldı. Nihayet Quintus Cicero’nun asker­ lerinden biri mektubu fark edip komutanına götürdü. Cicero hemen 210

■■ Ş ' .

IULIUS CAESAR

kuşatma altındaki askerlerini çağırdı ve onlara Caesar’ın mektubunu okudu. Bunun üzerine kamptan sevinç çığlıkları yükseldi. Caesar kısa sürede kampa yaklaştı ve sayıca az ordusuyla doğ­ rudan kampı kuşatan düşmana saldırmanın aptalca bir girişim ol­ duğunu fark etti. Bu nedenle sahte saldırılarla ve korkakça hareket edermiş gibi yaparak, kampa saldıran Belgaları Cicero’nun kuvvet­ lerinden uzaklaştırdı. Nihayet Galya kuvvetlerini kendi seçtiği bir yere çekip bozguna uğrattı. O gün daha sonra Cicero’nun kampının kapıları açıldı ve Caesar askerleriyle birlikte kampa girdi. Cicero’nun askerlerinden çoğu yaralıydı. Yine de mağrur bir şekilde teftişe katıl­ dılar. Caesar kendisini onlar kadar memnun eden askerler olmadığı­ nı söyler. Sıra dışı cesaretleri nedeniyle çoğunu şahsen ödüllendirdi. Caesar aşağı yukarı aynı zamanda Sabinus ve Cotta’nın komu­ tasındaki askerlerinin akıbetini öğrendi. Caesar o kadar üzüldü ki, sevgili arkadaşları için Romalılara özgü yas geleneklerini yerine ge­ tirerek saçını ve sakalını tıraş etmedi.4 Onu gören ve özlü sözlerini duyan herkes, binlerce askerini öldüren hain Ambiorix ve kabilesi­ nin bu hareketleri nedeniyle korkunç bir bedel ödeyeceğini anladı. Caesar sonraki haftaları cezalandırma seferine hazırlanarak ge­ çirdi.5 Kuzey İtalya’ya kısa süreliğine bile olsa dönmeyi düşünme­ di, çünkü Galya’da yapacak çok iş vardı. Quintus Cicero ve savaşta pişmiş kıtalarını Samarobriva’daki karargâhına götürdü. Kuzey İtal­ ya’da Sabinus’un yitirdiği kıtaların yerine yenilerini askere aldı. Kısa süre sonra Galya’ya üç yeni lejyon geldi.6 Bunlardan biri Pompeius’tan ödünç alınmıştı. Bu birlikler Eburonelerin katlettiklerinden çok daha fazlaydı. Böylece Galya’da yaklaşık elli bin kişiden oluşan on lejyon konuşlandı. Caesar, Galya kabilelerinin önderlerini top­ lantıya çağırdı. Hepsini tehditle kendisine bağlanmaya zorladı. Bazı kabileler Caesar’ın çağrısını hiç umursamadı, böylece Caesar’ın gö­ zünde Roma’ya savaş ilan ettiler. Caesar casuslarından, Sabinus’un komutasındaki birliklerin katledildiği haberinin ülkenin dört bir 4 5 6

Suetonius, Caesar 67. Caesar, Galya Savaşı Üzerine 5.53-58. Caesar, Galya Savaşı Üzerine 6.1; Plutarkhos, Caesar 25; Pompeius 52.

211

PHILIP FREEMAN

yanına yayıldığını ve durumdan hoşnut olmayan kabileleri yürek­ lendirdiğini biliyordu. Caesar’ın toplantı çağrısına yanıt veren kabi­ lelerin önderleri bile, Caesar’dan habersiz bir şekilde Roma’ya karşı komplo kuruyorlardı. Caesar, Galya kabilelerinden yalnızca uzun süredir Roma’yla müttefik oldukları için güneydoğudaki Aedulara ve sarsılmaz destekleri nedeniyle Belgae’deki Remlere güveniyordu.7 Sağlam müttefiklere ait bu kısa listeyi, kötü hasadı ve Galya’daki genel hoşnutsuzluğu düşünen Caesar, kuzeyin uzun kışı boyunca pek çok geceyi uykusuz geçirdi. O kış Caesar’ın başyaveri Labienus’un eski düşmanı Treverlerin önderi Indutiomarus’a karşı başarı kazanması, Caesar için bir neb­ ze de olsa iyi bir haberdi. Indutiomarus, Ambriorix ve Eburoneleri, Sabinus ve Cotta’ya karşı kışkırttıktan sonra kendi halkına dönmüş ve gizlice bir savaş konseyi toplamıştı. Indutiomarus, Kelt geleneğini işleterek rakibi ve Caesar’ın arkadaşı Cingetorix’i kabile liderleri ara­ sından çıkardı.8 Kabilenin savaşçıları askerî konseye çağrıldıklarında son gelene ölene dek işkence edilirdi. Bu gelenek yalnızca gecikenleri yıldırmakla kalmadı, aynı zamanda Indutiomarus’a toplantıya gel­ meyen Cingetorix’i idam cezasına çarptırıldığını ilan etmek için bir bahane oldu. Indutiomarus şansızdı; Cermen paralı askerleri Reni geçerek ona katılamadılar. Ancak Galya’nın tüm kabilelerinden mut­ suz olan savaşçıları sancağı etrafında toplamayı başardı. Indutiomarus kuvvetlerini topladıktan sonra Labienus’un kış kampını yok etmek üzere batıya hareket etti. Caesar’ın Galya’daki en iyi generali olan Labienus, Roma’nın yetiştirdiği en katı asker­ lerden biriydi. Aynı zamanda zeki bir stratejistti. Indutiomarus’un muazzam ordusunun yaklaştığını görünce kıtalarını kamp istih­ kâmlarının ardına yerleştirdi. Treverler ve müttefiklerine korktuğu izlenimini verdi. Galyahlar bunca deneyimden sonra Romalılara özgü bu hileyi öğrenmiş olmalıydılar. Ancak Kekler, karakterleri gereği büyük Labienus’un kendilerinden korktuğunu düşünerek gururlandılar. Galya birlikleri her geçen gün Roma kampına daha 7

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 5.54.

8

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 5-56.

212

IULIUS CAESAR

da yaklaşarak, mızrakları ve aşağılamalarıyla askerlerle alay ettiler. Romalılar, Galyalılarla çatışmadan kaçındılar. Galyalılar tüm akşa­ mı Romalılarla dalga geçerek geçirdikten sonra düzensiz bir kitleye dönüştüler. Kamplarına dönerek bol miktarda yemek ve birayla ay­ lak aylak dolaşmaya başladılar. O sırada Roma kampının iki kapısı birden aniden açıldı. Labie­ nus’un tüm süvarisi kamptan çıkarak Galyalıları şaşkına çevirdi ve hızla her yöne dağılmalarına neden oldu. Labienus onlara düşman ordusunun tamamına saldırmamaları, yalnızca Indutiomarus’u hedef almalarını emretti. Treverlerin önderi korku ve dehşet içinde yüzlerce atlının ordusunu bırakıp kendisini öldürmek üzere harekete geçtiğini gördü. Galya Savaşı’nda kazanılan zaferlerde gelenek olduğu üzere Indutiomarus’un cesedi savaş meydanında bırakılırken kesik başı Roma kampının istihkâmlarına asıldı. Treverler, krallarının ölümüyle savaş­ ma isteklerini kaybetti ve şimdilik yurtlarına geri döndüler.

Caesar’ın Galya’daki dehşet ve intikam seferi MÖ 53 baharında, yerler hâlâ karla kaplıyken başladı.9 Dört lejyon yıldırım hızıyla Nervilerin topraklarına girdi ve Quintus Cicero’nun kampına ya­ pılan saldırıyı cezalandırmak üzere kırsal kesimi kasıp kavurdu. Romalılar binlerce sığır ve köle hariç her şeyi yaktılar. Hayvanlar ve köleler Caesar tarafından birliklere dağıtıldı. Caesar daha sonra güneye yönelerek asi Senoneler ve Carnutelere karşı harekete geç­ ti. Acco adlı bir asinin idaresinde olan bu kabileler, Caesar’ın hızlı hareketi nedeniyle savunmasız yakalandılar. Teslim olan savaşçılar, Aeduların aracılığı sayesinde Nervilerin akıbetinden kurtularak ba­ ğışlandılar. Caesar Renin doğusunda intikam almak istediğinden yağma yerine rehinelerle yetindi. Caesar’ın listesinde sırada Ren Deltası’nda oturan zalim Menapiler vardı. Menapiler, Caesar’ın konseylerine hiçbir zaman heyet gönder­ memiş ve Romalılar yaklaşınca daima uçsuz bucaksız bataklıklarına 9

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 6.1-10; 29-44.

213

PHILIP FREEMAN

çekilerek ortadan kaybolmuşlardı. Ancak bu kez Caesar onlara bir ders vermeye kararlıydı. Menapiler öngörüldüğü üzere bataklıklara saklandıkları zaman Caesar lejyonlarına, kabilenin saklandığı ada­ cıkları karaya bağlayan uzun geçitler yapmalarını emretti. Menapiler alıştıkları savunma biçimi ortadan kalkınca lejyonlara karşı tamamen korunmasız bir hale düştüler. Lejyonlar, Menapiler teslim olana dek bölgedeki tüm sığırları ele geçirip çok sayıda tutsak aldılar. Birkaç hafta önce Labienus’a karşı savaşan kudretli Treverler, Caesar için daha zor bir engeldi. Caesar’ın başyaveri eski düşman­ larının peşine düştü ve onları bir kez daha aldatarak istemedikle­ ri bir yerde savaşmaya zorladı. Sonuç Treverler için bozgun oldu. Cingetorix’i yeniden kralları olarak tanıdılar. Treverlere yardım için gelen bir grup Cermen, Roma’nın zaferini duyunca hızla ülkeleri­ ne döndüler. Caesar, Cermenlerin hâlâ derslerini almamalarından ve hâlâ Galyalı düşmanlarına yardım etmeye kalkışmalarından çok öfkelendi. Kısa sürede Rende ikinci bir köprü inşa etti ve çevredeki kabilelere dehşet saldı. Birkaç gün sonra Galya’da döndü ancak bu kez köprüyü yıktırmadı ve bölgeye muhafızlar yerleştirdi. Böylece Cermenlere nehrin diğer yakasında kalmazlarsa geri döneceğine iliş­ kin bir uyarı yapmış oldu. MÖ 53 yazındaki bütün bu acımasız saldırılar, Eburonelerin toprakları çevresinde gerçekleşti ve kabilenin etrafındaki çember gi­ derek daraldı. Caesar, Ambriox’i ele geçirmeyi ve binlerce askerini öldüren bu kabileyi yok etmeyi her şeyden çok istiyordu. Bu amaçla Galya’nın dört bir yanma haber göndererek Eburonelerin toprakları­ nın yağmalanması için kendisine yardım edilmesini istedi. Galyalılar, Romalılardan nefret etseler de, felakete uğramış bir kabilenin sığırla­ rına, kölelerine ve diğer ganimetlere el koyma fikri reddedilemeyecek kadar cazipti. Atlantik’ten Rene dek binlerce Galyalı, Eburonelerin topraklarına girdi ve çekirge sürüsü gibi ülkeyi kasıp kavurdu. Sonbahar geldiğinde Eburoneler artık tarih olmuşlardı. Top­ rakları tamamen yakıp yıkılmış, halk köle olarak satılmıştı. Böylece kabilenin adı tarihten tamamen silindi. Ancak Caesar, Ambiorix’in kendisini arayan Galyalılar ve Romalılardan kurtularak kaçması 214

IULIUS CAESAR

nedeniyle hayal kırıklığına uğradı. Yanında yalnızca dört yoldaşı ka­ lan Eburone Kralı bir daha görülmemek üzere ortadan kayboldu. Yaz seferi, Caesar’ın sadık Remlerin toprağında düzenlediği bü­ yük bir mahkemeyle sona erdi. Bazı asi liderler kanun kaçağı ilan edilirken, Senoneler ve Carnutelerin ayaklanmasında başlıca komp­ locu olan Acco, Roma ordusundaki geleneksel idam biçimi olanfustuarium cezasına çarptırıldı. Acco tüm Galyalı önderlerin bakışları arasında sopayla dövülerek öldürüldü. Caesar lejyonlarını iyi tahkim edilmiş kış kamplarına yerleşti­ rip Kuzey İtalya’ya doğru yola çıktı. Kendisini iki yıl boyunca uzak kaldığı eyaletinin işlerine adadı ve Roma’daki görevlerini ihmal etti. Galya’nın nihayet barışa kavuştuğunu umuyordu ancak Acco’nun mahkemesinden sonra yurtlarına dönen Galyalı şeflerin Roma’nın kurduğu yeni dünyadaki yerleri konusunda artık kuşkuları yoktu. Caesar’ın MÖ 53 kışında Galya’dan Kuzey İtalya’ya dönüşü ona Roma’nın siyasi faaliyetlerine yeniden yakın olma fırsatı verdi. Bri­ tanya’da ve Galya’da çok zor zamanlar geçirdiğinde bile yurdundaki gelişmelerden uzak olmamıştı ancak karargâhının Roma’nın yakı­ nındaki dağların ötesinde bulunması sayesinde çok sayıda ziyaretçi kabul etmeye, taraftarlarıyla daha hızlı bir şekilde haberleşmeye ve kentteki yeni inşaatları denetlemeye imkân buldu. Caesar, MÖ 54 gibi erken bir tarihte Galya’dan elde ettiği ganimetleri kullanarak Roma’yı muhteşem yapılarla süslüyordu.10 îlk büyük projesi, Fo­ rum’un güneybatı ucuna, Satürn ve Castor tapınakları arasına inşa ettirdiği Basilica Iulia’ydı. Romalılarda bazilika; duruşmalar, ticaret ve halka açık toplantılar gibi çeşitli amaçlar için kullanılan geniş bir salondu. Standart bazilika tasarımında yan odalardan sütunlarla ayrılan, uzun ve yüksek tavanlı merkezî bir salon, uzak uçta konuş­ macılar için ayrılmış yarım kubbe bulunurdu (esasen bazilika bir­ çok Hıristiyan kilisesinin atasıdır). Caesar’ın muazzam bazilikası 90 metreden uzundu. En iyi cins mermerle döşenmiş ve çok hoş sanat eserleriyle süslenmişti. Caesar’ın niyeti bazilikanın tüm faaliyetlerin 10 Cicero, Atticus’a Mektuplar 89 (4.16); Appianus, İç Savaş 2.102; Richardson,

A Neu> Topographical Dictionary ofAncient Rome, 52-53; 165-167.

215

PHILIP FREEMAN

merkezi Forum’a hâkim olması ve hayırseverliğini daima hatırlatmasıydı. Caesar ayrıca Collis Capitolinus un kuzeybatısında tama­ men yeni bir forum planladı ve bu projeyi finanse etti. Bununla birlikte forumun yapımı yıllarca gecikti. Bu iki projenin harabeleri bugün Roma’yı ziyaret edenler tarafından hâlâ görülebilir. Bununla birlikte o kış Caesar’in başlıca kaygısı mermer ve sıvalar değil, siyaset ve özellikle triumvirliğin aniden sona ermesi ile Pompe­ ius’un artan gücüydü. Caesar’ın siyasi ittifaklar ağındaki en çarpıcı değişiklik, önceki yaz Belgae’de intikam seferindeyken gerçekleşti. Haziran ayının o uğursuz gününde, triumvirliğin Caesar ve Pompei­ us ile birlikteki üçüncü ve sessiz gücü olan Crassus, Mezopotamya’da Parthlara karşı yaptığı muharebede öldürüldü.11 Crassus iki ortağının zaferlerini kıskanıyordu. Bu nedenle Suriye valisi olarak hiç zaman kaybetmedi ve Roma’nın en büyük düşmanını savaşa kışkırttı. Otuz binden fazla piyadeyle Parth İmparatorluğunu istila etti. Ancak ordu­ da oğlu Publius’un getirdiği ve çölde ülkelerine özlem duyan Galyalı süvariler dışında atlı bir birlik yoktu. Crassus bugünkü Bağdat ya­ kınlarındaki Tigris (Dicle) Nehri üzerine kurulmuş Seleucia kentini hedef almıştı. Ancak kestirmeden gitmek adına Kuzey Mezopotam­ ya’nın kurak ovalarından geçmesi hiç akıllıca değildi. Burada on bin Parth okçusuyla karşılaştı. Bu meşhur okçuların hareketliliği ve ölümcül isabet oranları Roma piyadesinin felakete uğramasıyla sonuçlandı. Caesar’a da iyi hizmet eden genç Publius Crassus, düşmanın üstün geldiği çaresiz Galyalı süvarileriyle birlikte yaşamını yitirdi. ICısa süre sonra ihtiyar Crassus da öldürüldü. Asker­ lerinin ancak üçte biri hayatta kaldı ve Cassius adlı genç bir subayın önderliğinde Roma topraklarına dönebildi. Bu; Sulla’ya hizmet et­ miş, Spartacus’u yenilgiye uğratmış ve yıllarca Roma siyaseti ve tica­ retinde çok önemli bir rol oynamış biri için yüz kızartıcı bir sondu. Crassus’un ölümü, Caesar ve Pompeius’un ortaklığını kopma nokta­ sına getiren Iulia’nın ölümünden çok kısa süre sonra gerçekleşti. Bu olay elbette Cato ve aristokrasi için Roma’nın en kuvvetli iki adamı arasındaki bağları koparmak için mükemmel bir fırsattı. 11

Plutarkhos, Crassus’un Yaşamı 20-31.

216

IULIUS CAESAR

Caesar ve Pompeius arasındaki ayrılık, Roma’daki en meşhur iki haydutun Via Appia’da tesadüfen karşılaşmasıyla başladı.12 Sorun çıkarmada rakipsiz olan eski patricus Clodius, MÖ 52 yılının Ocak ayında Roma nin güneyindeki küçük bir kasabadan dönerken, otuz silahlı kölesiyle birlikte kentteki çete savaşlarında çatıştığı düşma­ nı Milo’yla karşılaştı. Milo da bir törene katılmak üzere Roma’dan güneydeki memleketine dönüyordu. Milo’ya eşi, Saufeius adlı bir arkadaşı ve aralarında en az iki eski gladyatörün bulunduğu parayla tutulmuş muhafız takımı eşlik ediyordu. İki grup Bovillae adlı kü­ çük bir köy yakınlarında, ironik bir biçimde Tanrıça Bona Dea’ya adanmış bir mabedin yolunda karşılaştılar. Milo ve Clodius ilk başta farklı yönlere gittikleri için hoşnuttu ve birbirlerine yalnızca birkaç alaylı söz söylediler. Ancak her iki grupta­ ki muhafızların girdiği ağız dalaşı, gladyatörlerden birinin mızrağını Clodius’un omzuna saplamasıyla sona erdi. İki çete yolda dövüşür­ ken, Clodius tıbbi müdahale almak üzere Bovillae’deki bir hana koş­ tu. Milo, Clodius’un yaralı bırakılmasının ölmesinden daha tehlikeli olduğunu hemen anladığından, adamları Clodius’u hasta yatağından sürükleyerek öldürüp cesedini yolun ortasında bıraktılar. Böylece Ca­ esar’ın evindeki Bona Dea gizemlerini ihlal eden Clodius’un yaşamı, Tanrıça’nın mabedinin önündeki tozların içinde son buldu. Clodius’un öldürüldüğünü duyan taraftarları Roma’da olaylar çı­ kardılar. Senato binası yakıldı ve aristokratlar bile ne pahasına olursa olsun düzeni sağlaması için Pompeius’u çağırdılar. Cato, Pompei­ us’un diktatörlüğünü desteklememekle birlikte, General’in tek başı­ na konsül olmasını teklif etti. Böylece en azından görev süresi sona erince yaptıklarının hesabını verebilecekti. Pompeius hemen konsül seçildi ve ayaktakımının kalkışmasını bastırmak için İtalya’nın dört bir yanından asker toplamaya koyuldu.13 Bu arada Cicero, Clodius’u öldüren ve aslında kendisine yıllardır sorun çıkarmaktan başka bir şey yapmayan Milo’yu savunmaya dünden razıydı. 12

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 7.1; Dio Cassius 40.48-49; Suetonius, Caesar 26; Tatum, The Patrician Tribüne, 239-240.

13

Plutarkhos, Genç Cato 47.1-3.

217

PHILIP FREEMAN

Aristokratlar, şimdi yeni yetkilerle donatılmış Pompeius’u Cae­ sar’dan uzaklaştırmak için istikrarlı bir şekilde çalışmaya başlamış­ lardı. Pompeius’un onayıyla tüm makamlarda adayların seçilmeleri için Roma’da mevcut olma zorunluluğu yasalaştı. Bu yasayla Caesar’ın gelecekte konsül seçilmesi engellenmek isteniyordu. Caesar, Pompeius’la yeniden aile bağları kurmaya çalışıp onun kızıyla ev­ lenmek istedi ve ortağına yeğeninin kızı Octavia’yı (gelecekteki im­ parator Augustus’un kız kardeşi) önerdi.14 Pompeius bunun yerine Caesar’ın ezelî düşmanlarından Metellus Scipio’nun kızıyla evlendi. Pompeius yine de Caesar’la bağlarını tamamen koparmak istemi­ yordu. Aristokratların gündemini takip etmeyerek onları kızdırır­ ken, bir yandan da eski ortağıyla samimi ilişkilerini sürdürdü. Hiç kuşkusuz Pompeius, Caesar’ın askerî zaferlerini kıskanıyor ve bu genç adama Roma’da iplerin kendisinin elinde olduğunu hatırlat­ mak istiyordu. Yine de bu noktada kesin bir ayrılığı düşünmüyordu. İlişkilerin kesilmesi Roma’nın en büyük iki generali arasındaki iç savaşı kaçınılmaz kıldı. Bu sonucu ikisi de istemezdi. Caesar’ın Galya’daki konumu, Pompeius’un Roma’da olduğu gibi, kısa vadede güvenceliydi. Ancak her ikisi de birbirlerine giderek artan bir şüphe ve güvensizlikle bakmaya başlamıştı. faş

Roma’daki karışıklık özellikle Caesar’ın siyasi durumunu tehdit etti. Bu durum Galyalıların gözünden kaçmadı.15 O kış gizli konseyler­ de toplanan şefler, kentteki olayların Caesar’ı yaz boyunca İtalya’da kalmaya zorlayacağını umuyorlardı. Roma siyasetinin kaypak ya­ pısının Caesar’ın ya düşmanları tarafından geri çağrılacağını veya Caesar’ın ve Roma’nın Galya’dan çok daha önemli bir konu olan iç savaşa neden olacağını gayet iyi biliyorlardı. Caesar sefer mevsimin­ de olur da Galya’ya dönerse, kuzeyde konuşlanmış ordusuyla bağ­ lantısı kesilebilirse, hâlâ başarılı bir ayaklanma çıkarabileceklerini 14 15

Suetonius, Caesar TlPlutarkhos, Pompeius 55; Dio Cassius 40.51. Caesar, Galya Savaşı Üzerine 7.1.

218

IULIUS CAESAR

düşündüler. Galyahlar Roma boyunduruğundan kurtulmaları ve özgür bir halk olarak yaşayabilmeleri için o yılın son şansları oldu­ ğunu biliyorlardı. Paris’in güneyindeki Carnuteler kabilesi ilk darbeyi vurarak, Galya kasabası Cenabum’da ikamet eden tüm Romalı tacirleri öl­ dürdü. Caesar’a ve Roma’ya rahatça meydan okumaları belki de dinî inançlarıyla ilgiliydi, çünkü bu kabilenin toprakları Galya’nın kutsal merkezi olarak kabul görüyordu.16 Her yıl tüm druicher bu kutsal yerde toplanırlardı. Druidier Roma egemenliğinin tehdit oluşturduğunu hissederlerse, ki büyük olasılıkla böyleydi, o halde savaşın ilk ateşini onların yakması gerekirdi. Galya’nın dört bir ya­ nındaki bağlantıları sayesinde geniş bir ayaklanmada hayati bir rol oynayabilirlerdi. Ne olursa olsun Carnuteler, Cenanbum’da Roma yurttaşlarının katledilmesiyle özgürlüğe veya yok oluşa giden yolda dönüşü olmayan bir adım atmış oldular. Öte yandan Arvernler genelde Roma yanlısıydı. Bu büyük ve kuvvetli kabile, Provincia’nın yüksek kesimlerindeki dağlık Mas­ sif Central’ın hemen kuzeyinde bulunan zengin topraklara sahipti. MÖ 2. yüzyılın sonlarında Romalılarla çatışmış ancak o zamana dek Caesar’ın Galya Savaşı’na pek ilgi göstermemiş, dolayısıyla Romalı­ lar tarafından da rahatsız edilmemişlerdi. Arvernler görevlerine sadık kalarak Caesar’ın yardımcı kuvvetlerine kendi paylarına düşen süvari­ leri sağlamış, onun yıllık konseylerine bağlılık içinde katılmış ve tüm ayaklanma çağrılarına kulaklarını tıkamışlardı. Akdeniz yalanlarında yaşadıklarından klasik dünyayla yakın bağları vardı. Yunan ve Romalı ziyaretçilere alışkındılar. Kabilenin soyluları kuzeydeki uzak kabilelerce bilinmeyen belli bir refah düzeyinin ve kültürün keyfini çıka­ rıyorlardı. Arvernler ayrıca Roma’ya statükoyu korumayı amaçlayan temkinli ve muhafazakâr önderlerce yönetiliyorlardı. Ancak Arvernlere mensup uzun boylu ve genç bir savaşçı olan Vercingetorix, bu barışçıl kabileye uymuyordu.17 Vercingetorix 16

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 6.13.

17

Vercingetorix’in ayaklanması için bkz. Caesar, Galya Savaşı Üzerine 7.4-90;

Dio Cassius 40.31-41; Plutarkhos, Caesar 15.

219

PHILIP FREEMAN

sikkelerde uzun dalgalı saçları ve Galya aristokratlarına özgü bir bı­ yıkla yer alır. Babası bir zamanlar kabilenin lideriyken daha fazla iktidar istediğinden kabilenin önde gelenlerini kızdırmış, bu neden­ le konumunu kaybedip idam edilmişti. Vercingetorix de olasılıkla Caesar’a hizmet etmiş ve Romalı general tarafından dost olarak gö­ rülmüştü.18 Ancak o kış ayaklanma çağrılarını duyduğunda davete tutkuyla yanıt verdi. Kabilesinin ateşli savaşçılarını toplayıp onları Romalıların olmadığı bir Galya hayaliyle etkiledi. Amcası Gobannitio ve Arvernlerin ileri gelenleri onu derhal sürgüne gönderdiler. Azimli Vercingetorix, Roma tarihindeki Romulus ve Remus gi­ bi, toplumun dışına itilmiş kimselerden bir ordu kurdu. Bu birlikleri kullanarak Arvernlerin önderlerini yerlerinden etti ve tüm kabilenin kontrolünü ele aldı. Ardından tüm ülkeye çağrı yaparak, Caesar’a ve Roma işgaline karşı yapılacak seferde kendisine katılmalarını istedi. Galya’nın dört bir yanından akın akın gelen savaşçılar, Vercingetorix’in sancağı altında toplandı ve onu kralları olarak selamladılar. Galyalılar tarihte ilk kez ezelî düşmanlıklarım bir yana bırakarak tek bir lider altında birleşmişlerdi. Vercingetorix, taraftarlarının başlangıçtaki coşkularına rağmen, orduya Roma tarzı bir disiplin getirmezse onların kısa süre sonra yönetmesi olanaksız bir sürüye dönüşeceklerini anladı. Vercingetorix’in başarılı liderliği sayesinde binlerce başına buyruk ve vahşi Kelt savaşçısı, eşgüdümlü bir askerî kuvvete dönüştü. Disiplin her şeyden önemliydi. En ufak bir kural ihlali, savaşçıların kulakları­ nın kesilmesine ve gözlerinin oyulmasına, ardından da utanç için­ de yurduna geri gönderilmesiyle sonuçlanıyordu. Büyük suçlarda ise fail bir kazığa bağlanıp yakılıyordu. Vercingetorix, Caesar’dan, askerî başarının temelinde erzak elde edilmesi ve bunun dağıtımı olduğunu öğrendi. Her kabileye tam olarak ne kadar katkı (at, tahıl veya silah) sağlayacağını söyledi ve bu yükümlülüklerini yerine ge­ tirmelerini talep etti.

18 Dio Cassius 40. 41.

220

IULIUS CAESAR

Caesar istihbarat ağı vasıtasıyla kısa sürede bu gelişmelerden haber­ dar oldu ve Kuzey İtalya’da daha fazla kalmamaya karar verdi. Galya’daki büyük bir ayaklanmanın kariyerine Pompeius ve Senato’yla olan sorunlarından daha büyük bir tehdit teşkil ettiğini hesapladı. Mevsim hâlâ kışken az bir kuvvetle Provincia’ya geçti. Burada zor bir karar vermek zorunda kaldı. Lejyonlarını kendisine katılmaları için kamplardan çağırırsa, ona ulaşana dek lidersiz bir şekilde tüm Galya topraklarını savaşarak geçmeleri gerekiyordu. Öte yandan kendisinin elinde de kuzeydeki ordusuna güvenle ulaşacak kadar birlik yoktu. Vercingetorix işleri daha da kötü bir hale getirmek için Cae­ sar’a layık bir plan yaparak onu Provincia’da oyalamak istedi. Vercingetorix ordusunun bir kısmını kuzeye götürürken, başyaveri Lucterius’u güneye gönderdi. Burada Lucterius, Roma sınırın­ daki küçük Galya kabilelerini ayaklanmaya katılmaya ikna etti. Ardından onların başına geçerek Provincia’yı istila etmeye kalktı. Vercingetorix’in, Roma hâkimiyetindeki kıyılarda bulunan uzun saçlı Galyalıların tamamını özgür kılmak gibi bir niyeti yoktu. Tek istediği Akdeniz boyunca büyük bir panik yaratmak ve Caesar’ı bu beklenmedik tehditle uğraşmaya zorlamaktı. Plan çok iyi işle­ di. Lucterius kıyıya hiçbir zaman ulaşamadıysa da, binlerce vahşi Galyalı savaşçının varlığı yıllardır barış içinde yaşayan yerlileri taş­ kınlığa sürükledi. Caesar kuzeydeki lejyonlarına ulaşmak yerine istilacı Galyalıları sınırlarının dışına püskürtmek için yerlilerden bir milis kuvveti oluşturmak zorunda kaldı. Caesar kuzeyde ken­ disine çok ihtiyaç varken Provincia’nın savunmasıyla uğraşıp çok zaman kaybetti. Vercingetorix’in orduları yolunu kesmişken ve Massif Central’ın karlı toprakları önündeyken lejyonlarına nasıl zamanında ulaşmayı umabilirdi? Caesar’ın çözümü kendisine özgüydü. Herkes Massif Central Dağları’nin iki metre karla kaplı ve geçilmez olduğunu bilirdi. Cae­ sar bu nedenle küçük piyade ve süvari kuvvetinin başında doğrudan dağlara yöneldi:

221

PHILIP FREEMAN

Romalılar dağlarda binbir güçlükle bir yol açtılar ve Arvernlerin sınırına ulaştılar. Bu zirvelerin kendilerini bir sur gibi koruduğuna inanan Galyalılar, tamamen hazırlıksız yakalandılar. Kışın hiçbir gezgin bu zirveleri aşmamıştı.19

Caesar, kendisine eşlik eden küçük süvari kuvvetine, Arvernlerin zayıf karnı olan kuzeydeki topraklarına saldırmasını ve panik yarat­ masını emretti. Daha sonra dağlardan inerek sadık Aeduların top­ raklarına ulaştı ve buradan da iki gedikli lejyonunun bulunduğu Lingonelerin ülkesine girdi. Kıtaları, Caesar’ın kışın dağları bu ka­ dar çabuk aşmasına ve kamplarına ulaşmasına çok şaşırdılar. Caesar hemen geri kalan lejyonlarının toplanması için emirler gönderdi. Bu riskli bir karardı, zira Caesar elli bin askerin topraklarına yerle­ şeceği Aeduların ayaklanabileceğim biliyordu. Bu nedenle erzak için asi kentlerin yağmalanmasına dayanan bir strateji benimsedi. Böy­ lece yalnızca birliklerini beslemekle kalmayacak, aynı zamanda Galyalıların moralini bozacak ve Vercingetorix’in otoritesini sarsacaktı. Caesar kısa süre sonra Seonelerin topraklarındaki Vellaunodunum’a ulaştı ve kentin çevresini sardı. Kent sakinleri direndikleri takdirde ne olacağını öğrendiklerinden teslim oldular ve Caesar’ın ordusuna altı yüz rehineyle birlikte yiyecek ve yük hayvanları ver­ diler. Caesar iki gün sonra Loire Nehri üzerinde bulunan, Romalı tacirlerin öldürüldüğü Cenabum’a geldi. Kent halkı akıbetlerini bildiklerinden teslim şartlarını dahi sormadılar. Bunun yerine ge­ ce yarısı Cenabum’daki erkekler kent kapılarının birinden çıkarak karanlıkta nehri geçmeye başladılar. Böyle bir hamleyi bekleyen Caesar, askerlerini köprüye yerleştirmişti. Kapılar açılarak kente sal­ dırı düzenlendi ve sakinlerin tamamı katledildi. Caesar ertesi sabah kentteki değerli her şeyi ganimet olarak birliklerine dağıttı. Daha sonra Cenabum’u yakıp yıktı. Caesar yakınlardaki Noviodunum kasabasını yağmalamak üzere harekete geçti. Cenabum halkının akıbeti nedeniyle korkuya kapı­ lan halk derhal teslim oldu. Romalılara erzak vermek üzereyken, 19 Caesar, Galya Savaşı Üzerine 7.8.

222

IULIUS CAESAR

surlarda bulunan biri Vercingetorix’in öncü süvarisinin yaklaştı­ ğını gördü. Kasaba halkı aniden fikir değiştirip kalenin kapılarını Caesar’ın yüzüne kapattı. Romalılar yardımcı kuvvetler arasında bulunan ve zalimlikleriyle tanınan korkusuz Cermen süvarilerini kullanarak Galyalı öncüleri kolaylıkla püskürttüler. Caesar daha sonra kasabaya döndü. Kasaba sakinleri merhamet edilmesi için ona yalvardılar. Caesar’ın bu isteğe verdiği yanıt bilinmemektedir ancak ikinci şanslara inanmadığı düşünüldüğünde büyük olasılıkla merhamet göstermediği söylenebilir. fa:

Caesar üç Galya kasabasını ele geçirmişken, Vercingetorix eli kolu bağlı bir halde olanları izledi. Galya tarihindeki liderler bu tür yenil­ gilerden sonra ya tahtını kaybeder veya başlarına daha kötüsü gelirdi. Ancak Vercingetorix’e böyle olmadı. Kabileler ona o kadar çok say­ gı duyuyorlardı ki, o bahar yaşanılan felaketleri atlatmakla kalmadı; uzak görüşlü ve daha radikal bir strateji önererek otoritesini pekiş­ tirdi. Caesar’ın yakınındaki tüm kasabaların, çiftliklerin, köylerin ve ahırların Galyalıların taşıyamayacakları tahılla birlikte yakılmasını emretti. Böylece Caesar’ın ordusu kıtlık çekecek, Romalılar grup­ lar halinde yiyecek aramak zorunda kaldıklarından geniş alanlara ve uzak bölgelere yayılacak ve Galya süvarisi için kolay hedefler haline geleceklerdi. Vercingetorix çileden çıkmış soylulara şöyle dedi:

Bu plan size aşırı veya zalimce gelse de daha kötüsü olabilir. Siz katledildikten sonra karılarınız ve çocuklarınız köle olarak satılabilir. Fethedilenlerin akıbeti budur.20

Konsey teklifi kabul etti ve o gün Biturigelere ait yirmiden fazla kasaba ateşe verildi. Bu kabilenin liderleri yalnızca başkentleri Avaricum’un bağışlanması için yalvardılar. Avaricum’un Galya’nın en bü­ yük kenti olduğunu ve nehirlerle ve bataklıklarla çevrili olduğundan 20 Caesar, Galya Savaşı Üzerine 7.14.

223

PHILIP FREEMAN

kuşatmaya karşı çok güvenlikli olup kolayca savunabileceğini iddia ettiler. Vercingetorix, Avaricum’un korunmasının aptalca olduğunu savunsa da neticede Biturigelerin baskısına boyun eğdi. Caesar kısa süre sonra Avaricum’a ulaşıp kenti yakından ince­ ledi. Kentin geçmişte saldırdığı kasabalara benzemediğini hemen anladı. Kente yalnızca muazzam bir tahkimatla korunan dar bir alan dışında yaklaşmak mümkün değildi. Bununla birlikte Caesar, birliklerine derhal 90 m genişliğinde ve 25 m uzunluğunda toprak ve ahşap kullanarak büyük bir rampa yapmalarını emretti. Caesar’ın açlıkla pençeleşen askerleri yağmurlu ve soğuk kış mevsiminin so­ nundaki bir ay boyunca çalıştı. Kırsal bölgelere yiyecek aramaya gönderilmiş çok sayıda askerî ise Vercingetorix ve süvarisinin sal­ dırılarına uğradı. Surlarda yer alan iyi tedarikli ve ısınan Galyalılar, sefil durumdaki Romalılara sürekli olarak ok ve ateş yağdırıp onları aşağıladılar. Asker psikolojisinde uzman olan Caesar, askerlerine, eğer bu görev çok zorsa kuşatmayı kaldırmayı ve geri çekilmeyi tek­ lif ederek onları cesaretlendirdi. Askerlerin gururu bu teklifi değer­ lendirmeyi dahi men ettiğinden Caesar’a ne pahasına olursa olsun pes etmemesi için yalvardılar. Yirmi beş gün sonra rampa nihayet tamamlandı ve buradan kent surlarının en üstüne ulaşmak mümkündü. O gece yağan şid­ detli yağmur, surlardaki Galyalı nöbetçilerin en azimlilerini bile bir yerlere sığınmak zorunda bıraktı. Caesar bu fırsatı kaçırmaya­ rak askerlerine kuru bir yatakta yatmak istiyorlarsa derhal rampa­ ya çıkmalarını emretti. Silahlarını kuşanan lejyonlar; yavaş, sessiz ve gizlice hareket ederek kente saldırıya hazırlandı. Caesar’ın işa­ retiyle çamurlu rampaya tırmanan binlerce asker, kent surları ve rampa arasındaki boşluğu bir köprüyle kapattılar. Romalılar hızla kentin tüm surlarını ele geçirip aşağılarındaki kent halkına baktı­ lar. Gözlerinde merhametten eser yoktu. Avaricum’u almak için neredeyse bir aydır sefil bir şekilde çalıştıkları için çok öfkeliydiler. Kentte bulabildikleri tüm erkekleri, kadınları ve çocukları öldür­ düler. Kentin kırk bin sakininden yalnızca birkaç yüzü kaçarak Vercingetorix’e katıldı. 224

IULIUS CAESAR

Caesar Avaricum’da ordusuna birkaç hafta yetecek tahıl ve er­ zak ele geçirdi. Şaşırtıcı bir şekilde kentin düşüşü Vercingetorix’in itibarını artırmıştı. Galyahlar şimdi, kentin terk edilmesi teklifinin bilgece olduğunu görmüşlerdi. Yeniden canlanan Galya kabileleri Vercingetorix’e bağlanarak bir kez daha kendilerini Caesar’a karşı savaşmaya adadılar. Caesar’ın Avaricum’a yönelik öfkesi, Aedu müttefiklerinin kü­ çük hesapları nedeniyle boşa gitmiş oldu. Fetihten sonra kabiledeki iki soylu da o yıl baş magistratus unvanı üzerinde hak iddia etti.21 Convictolitavus; druic&erm desteğine sahip, gelecek vadeden genç bir savaşçıydı. Cotus ise yönetimde uzun deneyimi olan, kuvvetli bir aileye mensuptu. Caesar normalde bu türden ağız dalaşları için savaşı yarıda kesmezdi ancak seferi için Aedular arasında uyum ol­ ması şarttı. Bu kabilenin Roma’yla olan kadim bağları ve ordusuna sürekli destek olması bu anlaşmazlığı çözmesini gerektiriyordu. Öte yandan durum hassasiyetle ele alınmalıydı. Fikrini kabul etmediği taraf Vercingetorix’ten destek umabilir ve kabileyi bölebilirdi. Ca­ esar her iki tarafın da görüşlerini dinledikten sonra, büyük ölçüde dinî otoritelerin desteğini alması nedeniyle Convictolitavis’i seçti. Cotus ve taraftarlarım dışlamak istemiyordu ancak Aeduların rahip­ leri arasından düşman edinmemesi daha önemliydi. Caesar bu sorunu çözdükten sonra, Vercingetorix’e karşı savaşı için Aedulardan daha fazla süvari desteği ve on bin ilave yardımcı kuvvet istedi. Ardından Labienus’u ve dört lejyonunu Paris bölge­ sindeki dinî ayaklanmanın üzerine gönderdi. Diğer on lejyonunu ise Arvernlerin topraklarının derinliklerinde bulunan Vercingetorix’in memleketi Gergovia Kalesi’ne yolladı.22 Caesar için ne talihsizliktir ki, Gergovia’ya beş gün uzaklıktaydı ve güneydeki dağlarda eriyen karların sularının karıştığı azgın Allier Nehri ona engel oluyordu. Da­ hası Vercingetorix, Caesar daha planlarını tasarlarken yapacaklarının kokusunu almış ve onu kabarık nehirdeki birkaç köprüye mahkûm etmişti. Bu köprüler de hemen yıkıldı ve Caesar ordusuyla nehrin 21

22

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 7.32-33. Caesar, Galya Savaşı Üzerine 7.34-53.

225

PHILIP FREEMAN

doğusunda kapana kısıldı. Allier’in akıntısı göz önüne alındığında, Caesar’ın akıntıya karşı ilerlemesi intihar demekti. Vercingetorix’in kampı ise nehrin öte yanında, Romalıların görüş mesafesindeydi. Galyalılar da Caesar’ın mühendislerinin yeni bir köprü yapmadıkla­ rından emin olmak için sürekli Romalıları izliyorlardı. Hüsrana uğrayan Caesar nehirden uzaklaşarak kampını sık or­ manın derinliklerine kurdu. VerCİngetorix ertesi sabah ormandan hareket ederek Gergovia’ya doğru güneye ilerleyen Roma ordusunu nehrin diğer yakasından takip etti. O gece Galyalılar uzaktayken, iki lejyon gizlice ormandaki kamplarında bekledi ve sürünerek neh­ re ilerledi. Caesar, Vercingetorix gözcülerinden rapor almadan önce Galyalıların yıktığı yapıların kazıklarını kullanarak hemen yeni bir köprü inşa ettirdi. Vercingetorix bir kez daha alt edildiğini anladı ancak istemediği bir yerde muharebeye girmek zorunda kalmamak için ordusuyla hızla Gergovia istihkâmlarına ilerledi. Caesar, Vercingetorix’ten hemen sonra Gergovia’ya ulaştı. Uzak­ tan kenti gözleyen Romalı lider, kenti saldırıyla veya kuşatmayla alamayacağını düşünerek umutsuzluğa kapıldı. Kentin kalesi ne­ redeyse bir buçuk kilometre genişliğinde, sarp yamaçlı bir platoda bulunuyordu. Avaricum’da kullandığı kuşatma silahlarıyla kaleye yaklaşamazdı. Galya kalesinin ambarları yiyecekle doluydu ve su­ ya erişimi kolaydı. Zaman ve insan gücü bakımından sıkıntısı bu­ lunmayan Caesar, nihayetinde kenti alacağını biliyordu ancak bu iş aylarca çalışmayı gerektirecekti. Galya’nın büyük bir kısmı ayak­ lanmışken ve Aedu müttefikleri bölünmüşken, bu kadar uzun bir kuşatmayı göze alamazdı. Bu nedenle kaderini talihe ve askerlerinin niteliğine bağladı. İşe ertesi gece, kaleye kendi kampından daha yakın olan kü­ çük bir tepeyi emniyet altına alarak başladı. İki lejyonunu bura­ ya yerleştirdi. Daha sonra birliklerinin güvenle geçmeleri için iki kamp arasında uzun bir duvar ördü. Caesar için işler iyi giderken yakınlardaki pek çok Aedu savaşçısının açıkça ayaklandıkları, eşlik ettikleri Romalıları işkenceyle öldürdükleri haberini aldı. Çok sayı­ da muhafız bıraktıktan sonra hemen Gergovia’daki kamplarından 226

IULIUS CAESAR

ayrıldı ve yıldırım hızıyla otuz kilometre ötedeki Aedu asilerinin üzerine yürüdü. Süratle, öfkeli lejyonların intikamından haklı ola­ rak korkan Galyalıların çevresini sardı. Ancak Caesar, askerlerinin harekete geçmesine izin vermedi. Bunun yerine Aedulara seslenip Roma’ya yüz çevirmelerine liderlerinin neden olduğu konusunda onları ikna etti. Caesar Aeduların askerlerinin hepsinin masum ol­ madığını biliyordu ancak onlara acilen ihtiyaç duyduğundan hatalı davranışlarını görmezden gelmeye hazırdı. Galyalıların artık sıklıkla yaptığı gibi Aedular da silahlarını bıraktı ve Caesar’dan merhamet dilendiler. Roma’ya ebedî bağlılık yemini ettiler ve Caesar’ın ordu­ suna katılarak Gergovia’ya doğru süratle hareket ettiler. Caesar geri döndükten sonra kalenin aşağısındaki küçük kam­ pını teftiş etti. Kamp ve kent arasındaki tepelerin eskisinden daha da savunmasız olduğunu fark etti. Kuvvetlerini kampa yaklaştırmak ve belki de Galyalıların erzak ve destek kuvveti yollarını kesmek amacıyla, o gece bu tepeleri almaya karar verdi. İlk önce kamptaki katırları ve seyislerine silahlı süvari görünümü verdi. Ardından düş­ manın kafasını karıştırmak için katırları safları arasında gürültüyle yürüttü. Daha sonra gerçek kıtalarını sessizce hareket ettirerek kü­ çük kampta konuşlandırdı. Askerlerine tepelerde durmamalarını ve ne olursa olsun Gergovia’yı ele geçirmeye çalışmamalarını emretti. Ancak çetin arazideki iletişim zorlukları ve kıtaların zafer ve gani­ met hevesleri nedeniyle Romalı askerler kentin surlarına saldırdılar. İlk anda gerçekten de Gergovia’yı alacak gibi görünüyorlardı. Birkaç lejyoner surlara tırmandı. Ancak kısa süre sonra muharebe Roma­ lıların aleyhine döndü. Yukarıdan birliklerin üzerine mızrak ve taş yağdı. Surların tepesine çıkmaya çalışanlar da düşerek öldüler. Cae­ sar birliklerini güvenli bölgeye geri çağırdığında, altmış altı gedikli centurio dâhil olmak üzere neredeyse yedi yüz asker yitirmişti. Caesar ertesi sabah ordusunu toplayıp eski defterleri açtı. Dik­ katsizlikleri ve ahmaklıklarının kesin bir zafere mal olduğunu, uğ­ runa savaştıkları her şeyi tehlikeye attıklarını söyledi. Gergovia’da lejyonlarının yenilgisinin Galyalıların ayaklanma isteklerini artır­ dığını, Vercingetorix’e daha fazla adam toplaması için çok iyi bir 227

PHILIP FREEMAN

fırsat verdiklerini belirtti. Caesar son olarak askerlerinden cesaret ve yiğitlik kadar disiplin ve itidal beklediğini söyledi. Caesar kurnaz bir liderdi. Önce birliklerini azarladı, ardından on­ ları cesaredendirdi ve sonraki günlerde düşman süvarisine karşı yapılan çatışmalarda kazanılan birkaç kolay zaferle birlikte güvenlerinin yeri­ ne gelmesini sağladı. Bununla birlikte Caesar, Gergovia’yı alma umu­ dunun o tepelerde son bulduğunu biliyordu. Küçük düşme pahasına Aeduların topraklarına çekilmekten başka yapabileceği bir şey yoktu.

Caesar işlerin daha kötüye gideceğini düşünmemişti.23 Oysa her şey hızla daha da kötü bir hale geldi. Hayati öneme sahip Aedular topluca Caesar’dan ayrılıp Vercingetorix’e katıldılar. İlk önce top­ raklarında yer alan Noviodunum kasabasında surların içinde bula­ bildikleri Romalıları öldürdüler. Daha sonra Romalılara ait atları ve erzakı çaldılar. Son olarak Caesar’ın güvence olarak elinde tuttuğu Galyalı rehineleri serbest bıraktılar. Taşıyamayacakları yiyecekleri kasabayla birlikte yakarak Caesar’ın ordusunu kıtlıkla karşı karşı­ ya bıraktılar. Galyalılar haklı olarak, kör talih Caesar’a gülmediği takdirde, onun Galya’yı terk ederek Provincia’ya çekilmek zorunda olacağına inanıyorlardı. Ancak Caesar, Akdeniz’e ilerlemek yerine ordusunu kuzeye, Galyalıların geçilmesi olanaksız gördüğü Loire Nehri’ne ilerletti. Nihayet bu azgın nehri geçebileceği sığ bir yer buldu. Akıntıyı azaltmak için süvarisini ileride konuşlandırdı. Piya­ deler ise boğazlarına dek suya gömüldükleri halde silahlarını başla­ rının üzerine kaldırarak nehri geçtiler. Bu sırada Galyalı asiler, yeni müttefikleri Aeduların toprakla­ rında bulunan Bibracte’de toplanmışlardı. Orada, bazı Aeduların it­ tifakı kendilerinin daha iyi yöneteceklerini düşünmelerine rağmen, oy birliğiyle Vercingetorix’i başkomutan seçtiler. Vercingetorix, Romalıları erzaktan mahrum bırakmak için yakıp yıkma siyaseti­ nin sürdürülmesini emretti; ardından Provincia sınırına saldırarak 23 Caesar, Galya Savaşı Üzerine 7.54-67.

228

IULIUS CAESAR

Caesar’ı çekilmeye zorlamak üzere kuvvetlerini güneye gönderdi. Romalıların durumu kısa süre sonra çok kötüleşti. Öyle ki Cae­ sar süvari desteği için Cermenlere başvurdu ve subaylarına gerekli olan atlarını Cermenlere verdi. Caesar birkaç gün içinde bir mucize yaratamazsa Galya Savaşı’nin sona ereceğini biliyordu. Provincia’ya çekilmek zorunda kalacak ve Vercingetorix’in kıyılara ve hatta İtal­ ya’ya inmemesi için dua edecekti. Sefil yaşamının kalanı kendisini mahkemelerde savunurken veya uzak bir yerde sürgünde geçecekti. Vercingetorix, Caesar’ın açmazda olduğunu çok iyi biliyor ve artık düşmanını tamamen ezmek için hazırlanıyordu. Bugünkü Dijon yakınlarında, sayıca çok üstün olan Galyahlar aniden tepe­ lerden inerek yürüyüş halindeki lejyonlara saldırdılar. Saldırı her yönden gerçekleştiği için Caesar’ın saflarını hazırlayacak çok az za­ manı vardı. Galyahlar zaferden o kadar emindiler ki süvarileri Roma saflarını baştan sona iki kez geçeceklerine, aksi halde yurtlarına asla dönmeyeceklerine yemin etmişlerdi. Caesar her yere koşuşturarak askerlerine cesaret veriyor ve saldırıya karşı durmalarını söylüyordu. Romalılar şiddetli bir çarpışmadan sonra nihayet Galyalıları baskı altına almaya başladılar. Cermen süvarisi de yakındaki bir tepeden hareket ederek Vercingetorix’i püskürtmüştü. Çevrelerinin sarılaca­ ğından ve tuzağa düşeceklerinden korkan Galyahlar saldırıyı kesip kaçmaya başladılar. Romalılar kaçanları takip edip öldürdü. Caesar en çok ihtiyaç duyduğu anda beklenmedik bir zafer kazanmıştı.

Ölümcül hata yapma sırası Vercingetorix’e gelmişti. Görece önemsiz sayılabilecek yenilgisinden şaşkına dönen Vercingetorix, askerlerine uzun surlara sahip Alesia kentine sığınmalarını emretti. Son Galyalı da bu zapt edilmez kente girdiğinde Caesar da bölgeye geldi ve savaşı kazandığını anladı. Vercingetorix ordusunu nehirler ve sarp kayalık­ larla çevrili bir kaleye yerleştirmişti. Caesar’ın kaleye saldırması müm­ kün değildi ancak Galyalıları tuzağa düşürebilirse kaledekilerin kaçma şansı da yoktu. Mühendislerine Alesia’yı tamamen çevreleyecek, on 229

PHILIP FREEMAN

altı kilometre uzunluğunda bir duvar inşa etmelerini emretti.24 Şaş­ kına dönen Galyalılar, Caesar’ın niyetini anlayınca dehşete düştüler. Romalılar büyük bir süratle inşa ettikleri duvarın her iki yanma hendeklerle desteklenen üç buçuk metre derinliğinde şarampoller kazdılar. Kent çevresinde yer alan, yaklaşık yirmi dört metre uzun­ luğundaki nöbetçi kulelerine asker yerleştirdiler. Romalılar saldı­ rılara engel olmak amacıyla duvar çevresine “mezar taşı” lakabını taktıkları binlerce sivri kazık yerleştirdiler. Caesar, aksi bir halde yeterli olmayacağını düşündüğü bu kayda değer inşaat çalışmala­ rına ek olarak, Alesia’ya gönderilecek düşman kuvvetlerine engel olmak için, kendi yaptığı surun dışında yirmi kilometre uzunluğun­ da ikinci bir duvar inşa etti. Caesar kısa süre içinde Vercingetorix’i ve ordusunun dünyayla bağlantısını tamamen kesmiş ancak kendi kuvvetlerini de iki duvarlı devasa bir kampa hapsetmişti. Vercingetorix bu tuzağa düşmeden önce destek kuvveti bulmak üzere ulaklar göndermişti. Kendi başına Alesia’dan çıkamayacağını biliyordu. Kalede yalnızca otuz gün yetecek kadar yiyecek kalmıştı ve acilen yardıma ihtiyacı vardı. Bu çağrı, Galya’daki kabilelerin ne­ redeyse tamamının katıldığı bir orduyla yanıtlandı. Ancak dünyayla bağlantısı kesilen Vercingetorix’in yardım geldiğini bilmesine olanak yoktu. Bu nedenle Alesia’da bir toplantı yapıp kabile liderlerinin tav­ siyelerini istedi. Bazıları teslim olmayı ve Caesar’dan merhamet iste­ meyi savundu. Kimileri savaşacak güçten düşmeden derhal saldırıya geçmelerini önerdi. Critognatus adlı biri askerlerin ihtiyaçlarının kar­ şılanması için yamyamlığı bile teklif etti. Vercingetorix bu son öneriyi kabul edilebilir bulmamakla birlikte, radikal bir adım atarak araların­ da kadınlar ve çocukların olduğu Alesia’nın talihsiz halkını Romalılar­ dan merhamet dilenmek üzere kentin dışına çıkardı. Bu sivil sürüsü Roma kampının iç duvarına vardı ve köle olarak satılmak için yalvar­ dı anca Caesar onları açlık çekmeleri için Alesia’ya geri gönderdi. Bu çaresizlik anında nihayet Galyalıların destek ordusu Alesia’ya ulaştı ve Roma kampının dış duvarını dövmeye başladı. Vercingetorix ve askerleri de Alesia’dan çıkarak iç duvarına saldırdılar ve savaşa 24 Caesar, Galya Savaşı Üzerine 7.68-69; Plutarkhos, Caesar 27.

230

IULIUS CAESAR

dâhil oldular. Bu iki cepheli savaş öğleden güneş batana dek sürdü. Galyahlar iki yönden Roma duvarlarına saldırdılar ancak Caesar ve askerleri mevzilerini korudular. Caesar, Cermen süvarisinin yardı­ mıyla destek kuvvetini kamptan bir kilometre öteye sürmeyi başardı ancak muharebe çok çetin geçmişti. Caesar bile ön saflarda çarpışır­ ken kılıcını kaybetmişti (savaştan sonra bir Arvern tapınağında zafer ganimeti olarak sergilenen kılıcını gördüğünde gülümsemiş ve kılıcı almasını söyleyen subayların önerisini reddetmişti).25 Alesia’daki Galyahlar çaresizce geri çekildiler ancak henüz yenilmemişlerdi. Vercingetorix askerlerine dinlenmeleri ve hazırlık yap­ maları için bir gün süre tanıdı. Daha sonra Romalıların iç duvarına deri merdivenler ve tırmanma çengelleriyle saldırdılar ancak Marcus Antonius adlı genç bir subay tarafından püskürtüldüler. Vercingetorix ikinci yenilgiden sonra askerlerinin yalnızca bir kez daha hücuma geçebilecek gücü ve cesareti olduğunu biliyordu. Bölgeyi tanıyanlar­ dan, kentin kuzey kısmında yer alan Roma istihkâmlarında, sarp bir yamacın sağlam bir duvar yapımını engellediği zayıf bir nokta oldu­ ğunu öğrenmişti. Gece yarısı bu noktaya büyük bir kuvvet yolladı. Ertesi gün ordusunun kalanıyla güneydeki ana duvara bir şaşırtma saldırısı düzenledi. Galyalıların destek kuvveti de dış duvara saldırı­ ya geçti. Romalı kampının her iki tarafına saldıran binlerce savaşçı, Caesar’ın ordusunu yok etmek üzere nihai ve çılgın bir çarpışmaya dâhil oldular. Birkaç saat boyunca Galyalıların çarpışmayı kazana­ bilecekleri görülüyordu. Caesar bunun üzerine askerlerine ilham vermek amacıyla komutanlara özgü kızıl pelerinini kuşanarak ön saflara koştu. Roma kuvvetlerinden bir çığlık yükseldi ve hepsi de kılıçlarını çekerek destek ordusu yok edilene dek savaştılar. Vercingetorix ertesi sabah Alesia’da hayatta kalanları toplayıp isterlerse kendisini ölü veya diri olarak Romalılara teslim edebile­ ceklerini beyan etti. Kaledeki tüm silahların Caesar’ın kampına götü­ rülerek Romalılara teslimini emretti. Nihayet Vercingetorix de atına binerek gururla kentin kapısından çıktı, Caesar’ın önüne geldi ve ses­ sizce diz çöktü. Oradaki bazı Romalı subaylar bu alçak gönüllülükten 25 Plutarkhos, Caesar 26.

231

PHILIP FREEMAN

etkilendi. Ancak bu hareketiyle bir zamanlar kendisini dostu addeden Caesar’dan merhamet umuyorsa bunun boşuna olduğu ortaya çıktı. Caesar, Alesia’yı savunanların köleleştirilmesini emretti. Aedular ve Arvernleri siyasi nedenle bağışladı. Vercingetorix Romaya götürüldü. Altı yıl tutsak kaldıktan sonra Caesar’ın zafer töreninde bir süs gibi sergilendi ve ardından idam edildi.

Roma Senatosu, Caesar’ın kentteki düşmanlarını hayal kırıklığına uğratarak kendisinin Alesia’daki zaferi için yirmi günlük bir festival düzenledi. Bununla birlikte Vercingetorix ve ordusunun yok edilme­ si Galya Savaşı’nı hemen sonlandırmadı. En dikbaşlı Galyalı yurt­ severler hâlâ bağımsızlık için bastırıyorlardı.26 Caesar’ın Alesia’da ele geçirilen Aedular ve Arvernleri köleleştirmeyerek bağışlamasıyla bu iki kuvvetli ve nüfuzlu Galya kabilesinin yatıştırılmasında önemli yol katedilmiş oldu. Roma egemenliğine yönelik ciddi direniş, ku­ zeyde ve Güney Galya’nın uzak bölgelerinde devam ediyordu. Manş Denizi yakınlarındaki Bellovaclar MÖ 51 ’de lejyonlara karşı cesurca savaştı ancak nihayet Caesar tarafından bozguna uğratıldılar. Ca­ esar, Belgalardan geri kalanları da merhamet göstererek yatıştırdı. Söz dinlemez Commius bile neticede hayatının bağışlanması sözüy­ le Marcus Antonius’a teslim oldu. Yine de güneydeki Uxellodunum Kalesi Caesar’a karşı duruyor­ du. Bu inatçı yerliler hâlâ Caesar’ın valiliği sona erince Romalıları defedebileceklerini düşünüyorlardı. Caesar kalenin tek su kaynağının yönünü değiştirince kabilenin hayallerini yıktı. Bahtsız yerliler Roma­ lılara teslim oldu ve Caesar’dan merhamet dilendiler. Caesar, Galya ayaklanmasını tamamen bitirmek için kesin bir adım atmak istiyor­ du. Bu nedenle Uxellodunum’da kendisine karşı savaşanların hayatını bağışladı ancak ellerinin kesilmesini emretti. Galya’da savaş sona er­ di. Uxellodunumlu sakat askerler ise yaşamlarının kalanını Caesar’ın merhametinin sınırları olduğunun göstergesi olarak sürdürdüler. 26 Galya’daki çatışmanın son yılını Caesar’ın komutanlarından Aulus Hirtius anlatır (Caesar, Galya Savaşı Üzerine, 8. kitap)

232

IX SİSSİSE:

RUBİCON

Caesar’ın özenle taranmış saçlarına baktığımda ve tek bir parmağıyla gelişigüzel bir şekilde başını kaşırken gördüğümde, bu adamın Cumhuriyet’i yok edecek kadar canavarca bir işe girebileceğini asla hayal edemezdim.1

-Cicero

ekiz uzun yılın ardından nihayet Galya’da savaş sona ermişti. Ancak antik dönem tarihçisi Tacitus’un daha sonra belirteceği üzere, Romalılar bir ülkeyi çöle çevirmiş ve adına barış demişlerdi.12 Ülkenin dört bir yanında binlerce kasaba yok edilmiş; tarlalar ve ormanlar mahvolmuş; yüz binlerce erkek, kadın ve çocuk yurtların­ dan koparılarak Roma’nın muazzam imparatorluğunun birçok böl­ gesinde köle olarak satılmışlardı. Ölen Galyalıların sayısını kestir­ mek güçtü.3 Bu nedenle Caesar’ın verdiği bir milyon rakamı abartılı olmayabilir. Caesar’ın yıkıcı eylemlerinin savunması basitti; Galya’nın is­ tikrarsızlığı Roma’ya tehdit oluşturuyordu. Akdeniz’in uygar halk­ larının güvenliğini sağlamanın tek yolu Galya’nın tamamen Roma kontrolüne alınması ve doğudaki Cermen kabilelerine karşı bir engel olarak Renin tahkim edilmesiydi. Bu fikrin neredeyse tüm Romalılarca desteklendiği belirtilmelidir. İtalya’nın kentlerinde ve çiftlik­ lerinde yaşayan halk, kuzeydeki barbarların istila tehditleri olmadan yaşamaktan çok memnundu. Galyalılar veya Cermenler için gözyaşı

S

1 2

Plutarkhos, Caesar 4. Tacitus, Agricola 30.

3

Plutarkhos, Caesar 15; Plinius, Doğa Tarihi 7.92.

233

PHILIP FREEMAN

dökmemişlerdi. Caesar’ın Galya’daki fetihlerinden ve şahsen elde et­ tiği güç ve zenginliklerden çok rahatsız olan Senato’daki aristokratlar bile bu toprakların Keklere geri verilmesini teklif etmediler. Meşru olsun veya olmasın, Galya Savaşı Roma devletine ve Ca­ esar’a muazzam yararlar sağladı.4 Roma artık Renden Atlantik’e dek uzanan tüm toprakları kontrol ediyordu. Bu yeni ve zengin eyaletin çevresi dört bin beş yüz kilometreden fazlaydı. Nüfusunun azalma­ sına ve harap olmasına rağmen Galya, hâzineye her yıl on milyon denariustan (Romalı bir işçinin ortalama yevmiyesi 1 denariustu) fazla para sağlıyordu. Eyalet zamanla çok daha fazla para sağlamaya başladı. Caesar’ın Galya’nın fethiyle elde ettiği kişisel serveti o kadar bü­ yüktü ki, Ispanya’dan Asia’ya kadar muhteşem tapınaklar inşa etti.5 Akdeniz’in dört bir yanındaki vali-krallara binlerce köle ve asker gönderdi. İhtiyaç duyan senatörlere muazzam miktarda borç verdi. Galya’dan o kadar çok altın ve ganimet toplamıştı ki, elde ettiklerini İtalya’da yarı fiyatından sattı. Caesar, Galya seferinden sonra hâzine­ den daha değerli bir şeye sahip oldu. Artık onu izleyen bir ordusu vardı. Caesar hiçbir zaman soyluların kalplerini kazanamamıştı. İk­ tidarının temelinde magistratus olarak hizmet verdiği sıradan halk ve Galya’daki muharebelerde omuz omuza çarpıştığı askerleri vardı. Artık geleceği; her şeyden çok Caesar’ın İtalya ve Provincia’daki kasa­ balardan ve çiftliklerden topladığı, becerikli, güvenilir ve son derece sadık askerlerinden meydana gelen ordusu belirleyecekti. Caesar’ın uzak bir ülkede sekiz yıl boyunca bir orduyu yöne­ terek kazandığı deneyim onu Roma’daki senatörlerden çok farklı birine dönüştürdü. Roma’nın önde gelen kişilerinin neredeyse ta­ mamı orduda görev yapmış ve askerleri savaşa götürmüşlerdi. An­ cak hiç kimse, belki de Pompeius istisna olmak üzere, Caesar’ın Galya’da kazandığı özerkliğe sahip olmamıştı. Caesar; Alplerin ötesinde hiziplerin, siyasetin ve mahkemelerin engel olamayacağı bir kraldı. Galya’daki generalliği sırasında bıkkınlık veren denge ve 4

5

Suetonius, Caesar 25. Suetonius, Caesar 28, 54.

234

IULIUS CAESAR

fren mekanizmalarıyla6 karşılaşmadı. Sözleri kanundu. Ancak şimdi Galya’daki savaş sona ermişti. Caesar’ın yeniden Senato’nun çekiş­ meli ortamına dönmesi ve oyunu Cumhuriyet’in saklı kurallarına göre oynaması bekleniyordu. Roma’daki birçok kişi haklı olarak iç savaşın yaklaştığından korkmaya başladı.

Caesar’ın karşılaştığı en kötü açmaz, kısa sürede askerî yetkilerini ve valiliğini bırakması nedeniyle imperiunnm getirdiği yargı dokunul­ mazlığını kaybetmesi ve hiç kuşkusuz siyasi kariyerini mahvedecek bitmek bilmeyen davalarla uğraşmasıydı. Esasen Cato uzun süre­ dir Caesar’ın, ordusunu terhis eder etmez silahlı muhafızlarla dolu bir mahkemede yargıya hesap vereceği tehdidinde bulunuyordu.7 Caesar ise bu sorunu halk meclisinden çıkacak bir kararnameyle çözebileceğini düşünüyordu. Böylece konsül seçilene dek eyaletle­ rin denetimini muhafaza edebilecekti. Bu kusursuz geçiş dönemiyle konsül seçilene dek dokunulmazlığını koruyacak, böylece Roma’da iktidarı ele geçirerek rakibi olan aristokrasiyle yüzleşebilecekti. Ancak yeni bir yasa, Caesar’ın valiliğini ve birliklerini daha erken terk etmesini ve gıyabında konsüllük için yarışmasını engelliyordu. Aristokratlar bu planı istediği gibi uygularlarsa, Caesar konsüllük seçimine katılmak için kent surlarından girdiği anda kendisine açı­ lan çok sayıda davayla uğraşmak zorunda kalacak ve bu davalar ne­ deniyle seçime katılmasına izin verilmeyecekti. Cato ve taraftarları Caesar’a kusursuz bir tuzak kurdular, elbette tuzağın kusursuzluğu planlarının işlemesine bağlıydı. Aristokratlar için ne talihsizliktir ki Caesar’a yönelik kötü niyet­ lerini destekleyecek askerî bir dayanakları yoktu. Yeterince güçlü ol­ madıkça, ordusu olan bir adama öfkelenip onu şikâyet etmenin bir 6

Yazar burada Amerika Birleşik Devletleri başkanlık sisteminde, yasama, yü­

rütme ve yargı organlarının birbirini denetlemelerini ifade eden bir terime -check and balances- atıf yaparak, Caesar’ın Galya’da müdahaleden uzak, mut­ lak bir hâkimiyeti olduğunu belirtmek istiyor (ç.n.).

7

Suetonius, Caesar 30.

235

PHİLİP FREEMAN

anlamı yoktu. Bu nedenle Pompeius’la anlaşmak zorundaydılar. Is­ panya’da devam eden valiliği ve İtalya’da çok sayıda birliği bulunduğu için Pompeius’un ordusu Caesar’a karşı durabilecek eldeki tek kuv­ vetti. Aristokrat senatörler, Pompeius’tan da neredeyse Caesar kadar nefret ettikleri halde, ihtiyar generalin genç rakibine göre kendi istek­ leri doğrultusunda daha kolay manipüle edilebileceğini düşünüyor­ lardı. Caesar kıtalarını kaybettikten ve adli takibata uğradıktan sonra Pompeius’un da yetkilerinin elinden alınacağına, böylece Cumhuriyet’in iplerinin kendi becerikli ellerine geri döneceğine inanıyorlardı.

Caesar MÖ 51 yılının kalan kısmını Galya’da geçirdi. Sadık destek­ çilerini ödüllendirdi. Ülkeyi bir Roma eyaleti gibi örgütledi. Ona iyi hizmet eden Galyalılara savaş ganimeti olarak el konulan topraklar­ dan geniş mülkler bahşetti.8 Bazıları en sonunda Roma Senatosuna bile dâhil oldu. Her kent ve kabileden Galyalı güvenilir soylulara kendilerini Roma’ya bağlayacak sınırlı yerel yetkiler ve imtiyazlar tanındı. Kısa süre sonra Galyalı soylular kendi iradeleriyle Roma geleneklerini benimseyip çocukları için Latince öğretmenleri tuttu­ lar. Romalılar drutrAmn insan kurbanına göz yumamazlardı ancak yerliler diğer eyaletlerde olduğu gibi vergilerini ödedikleri ve sorun çıkarmadıkları sürece atalarının dinini sürdürme konusunda serbest bırakıldılar.9 Romalılar Galya’nın kuzeyine tacirler, toprak sahipleri ve yöneticiler olarak yerleşirken, Akdeniz’in dört bir yanma yayı­ lan Galya birlikleri de lejyonların temelini oluşturmaya başladılar. Yüzyıllar boyunca kabile adlarını koruyarak kendilerini yalnızca Aedular, Helvetler veya Venetler olarak gören Galyalılar, zaman içinde kendilerini evvela Romalı olarak görmeye başladılar. Caesar, Galya huzura kavuştuktan sonra artık tüm dikkatini Roma siyasetine verebilirdi. Cato ertesi yıl konsül seçilmeyi dene­ miş ve başarısız olmuştu.10 Ancak seçimi en az onun kadar savaşçı ve 8

Caesar, Iç Savaş Üzerine 3.59

9

Suetonius, Claudius 25; Plinius, Doğa Tarihi 30.13; Lucanus, İç Savaş 1.450-458.

10

Dio Cassius 40.58.

236

IULIUS CAESAR

becerikli optimas Marcus Marcellus kazandı. Marcellus da kendisini Caesar’ın sonunu getirmeye adamıştı. Bununla birlikte ilk saldırı­ yı Roma halkına yönelik şaşırtıcı derecede modern bir propaganda aracı kullanan Caesar yaptı. Daha önce gelenek olduğu üzere Galya seferlerinin yıllık raporlarını Senato’ya ileten Caesar, bu raporları hızla derleyerek heyecan verici bir hatırat haline getirdi. Galya Sa­ vaşı Üzerine adlı eserinin basımı Roma’nın edebî ve siyasi ortamla­ rında bomba etkisi yarattı, çünkü daha önce kimse bu kadar açık ve basit bir dille yazılmış bu denli ilginç bir öykü okumamıştı. Cesur ancak ilkel barbarlara karşı yapılan tüyler ürpertici muharebeler, eg­ zotik ülkeler ve tanrılar, Roma ruhunun zaferi gibi konular içeren kitabın Romalı seçmenlerin kalbini kazanacağı garantiydi. Üslup görünüşte nesnel olmakla birlikte eserin, Roma’yı vahşi Galyalılar ve Cermenlerden kurtaran yiğit kahraman Caesar’ın masalı olduğu açıktı. Roma halkı kitaba bayıldı. Cicero bile çalışmayı kolay anlaşı­ lır tarih yazımının şaheseri olarak övdü.11 Romalı seçmenleri etkilemek amacıyla başarılarının heyecan ve­ rici öykülerini anlatmayan aristokrasinin elinde de kuvvetli silahlar vardı. Marcellus, zekice bir hamle yaparak, Galyalılara karşı muh­ teşem bir zafer kazanan ve savaşını tamamlayan Caesar’ın artık bir orduya ihtiyacı olmadığını ileri sürdü.11 12 Caesar’ın ordusunun terhis edilmesini ve ülkeye yeni bir vali atanması gerektiğini beyan etti. Ca­ esar yurduna dönmeli ve sivil bir yurttaş olarak konsüllük seçimine katılmalıydı. Marcellus ayrıca Caesar’ın Kuzey İtalya’daki tabanına da saldırarak, Po’nun kuzeyinde yer alan Caesar’a bağlı Nobum Comum kolonisinin Roma yurttaşlığına hak kazanmadığını ilan etti.13 Koloniden Roma’ya gelen bir senatörü sopayla dövdü ve adama yur­ duna dönmesini ve yara izlerini Caesar’a göstermesini söyledi. Aristokratlar, İtalya’da Po’nun kuzeyindeki bölgelerde yaşayan­ lara yurttaşlık verilmesinin, Caesar’ın Roma’nın geleceğine iliş­ kin vizyonunda çok önemli bir yer tuttuğunu biliyorlardı. Caesar 11 12 13

Caesar, Brutus 262. Suetonius, Caesar 28. Plutarkhos, Caesar 29-, Suetonius, Caesar 28.

237

PHILIP FREEMAN

açısından yurttaşlık meselesi; Roma devletinde yurttaşlığın sağladığı tüm yararların, sadakatini ve değerini kanıtlayan yeni bölgeleri kap­ sayacak şekilde genişletilmesiydi. Bu yeni yurttaşların kendi taraftan ve yanaşması olması Caesar’ın işine gelirdi ancak onun eylemlerini yalnızca kısa vadeli siyasi kazanımlar olarak görmek yeterli değildir, Caesar senatörlerin eyalet sakinlerini sömürmesine dayanan döngü­ yü sona erdirmeye kararlıydı. Caesar, Marcellus’un yasa tasarısını iyi para ödediği tribunus\ax vasıtasıyla veto ettirip engelledi. Şimdi aristokratların yalnızca kendi eylemlerine değil, şerefine karşı da savaş açtıklarını açıkça görmüştü. Subura’nın kenar mahallerinden Roma’da iktidarın en tepesine yük­ selen bu gururlu adam daha fazlasına tahammül edemezdi. Caesar, haklı veya haksız olsa da, Galya’nın fethinin onu Roma’nın en kuv­ vetli kişisi yaptığına inanıyordu ve Pompeius’un doğu seferinden dönerek yaptığı gibi Senato’ya boyun eğmek istemiyordu. Caesar bu sorunlu aylarda defalarca şöyle diyecekti:

Şimdi Romanın en büyük adamı olduğuma göre; beni ikinci sıraya yerleştirmek, ikinci sıradaki bir adamı en dibe koymaktan çok daha zor olacaktır.14 Caesar yine de Senato’ya karşı açıkça cephe almak istemiyordu. Aristokratlar Pompeius’a baskı yapmaya devam etti ve ondan Caesar’a muhalif olduğunu ilan etmesini istediler. Ancak deneyimli general, onların davasına tamamen bağlanmadı. Yine de daha ön­ ce Caesar’a ödünç verdiği lejyonu kısa süre sonra geri isteyeceğini söyleyerek, her konuda Senato’nun dediklerine uyulması için sesini yükselteceğini belirtti. Bu sırada aristokratlar ertesi yıl için eyalet­ leri kendi aralarında bölüştüler, böylece Caesar konsül seçimlerine girmeden önce valilikten alınacak ve ordusunu kaybedecekti. Pom­ peius’a, Caesar lejyonlarını elinde tutmaya çalışırsa ne yapacağı so­ ruldu. Pompeius ters bir tepki verdi: “Oğlum beni sopayla dövmeye 14 Suetonius, Caesar 29. 238

IULIUS CAESAR

kalkarsa ne yapacağımı düşünüyorsunuz?”15 Bu yanıt aristokrat se­ natörlerin yüreklerine su serpti ve Pompeius’un hiç olmadığı kadar kendi taraflarına kaydığına inandılar. Bununla birlikte Senato, aristokrasi ve Caesar taraftarları ara­ sında bölünmüş değildi. Pek çok senatör iç savaştan kaçınmak için bir orta yol bulunmasını istiyorlardı. Ilımlılar Caesar’ın askerî başa­ rılarına hayrandı ancak konsüllüğü sırasında köklü gelenekleri nasıl bir kenara bıraktığını unutmamışlardı. Şimdi ise her zamankinden daha güçlü olan Caesar’ın Cumhuriyet’in temellerini sarsabileceğin­ den korkuyorlardı. Öte yandan aristokrasiyi gerici olarak görüyor, onların statükoya olan akıldışı bağlılıklarının Caesar’ı ve halkçı ha­ reketi açıkça ayaklanmaya teşvik ettiğini düşünüyorlardı. Ilımlılar, Parth İmparatorluğuna yeni bir sefer vaadiyle Pompeius’u veya Caesar’ı kullanıp kullanamayacaklarını düşünüyorlardı.16 Bu amaçla her iki tarafı da yokladılar. Pompeius teklife ilgi gösterdi ancak neti­ cede iki taraf da diğerinin zafer kazanmasına izin vermeyeceğinden, bu teklif çekişmeyi daha da hararetli kıldı.

Caesar’a göre aristokrasiyle olan çekişmesinin diplomasi yoluyla değil, silahlı bir çatışmayla halledileceği giderek daha belirgin ha­ le geldi. Caesar samimi bir şekilde bu çatışmadan kaçınmak isti­ yordu. Bunun nedeni yalnızca barış istemesi değil, Senato’da çok az destekçisi olması ve muharebe meydanında Pompeius’un kuv­ vetlerinin büyük bir üstünlüğe sahip olacağıydı. Bununla birlikte Roma’daki yöneticiler, karşı koyması durumunda Caesar’ı ezmek için kararlıydılar. Caesar askerî bir çatışmaya hazırlık için binlerce askerî Galya’dan Kuzey İtalya’ya nakletti.17 Bu hareketin nedeni ola­ rak eyaletin Illyricumlu haydutlardan korunması gerektiğini bahane etti. Birliklerini terhis etmedi, aksine maaşlarını iki katma çıkardı.18 15 Cicero, Arkadaşlarına Mektupları 84 (8.8). 16 Cicero, Atticus’a Mektuplar 111 (5.18), 115 (6.1). 17 Caesar (Hirtius), Galya Savaşı Üzerine 8.24.

18 Suetonius, Caesar 26.

239

PHILIP FREEMAN

Hepsinin iyi beslenmesini sağladı ve her birine Galyalı bir köle ver­ di. Kaygı verici bir şekilde silahlarını depoladı ve savaş bitmiş olma­ sına rağmen asker sayısını artırdı.19 Caesar taraftarlarını bir sonraki yıl magistratus olarak seçtirmeye teşebbüs ederek siyasi arenada hamleler yapmaya devam etti. Mu­ azzam bir rüşvet vererek konsül seçimlerini kazanan optimas Lucius Amilius Paullus’un duruma ilgisiz kalmasını sağladı.20 Catalina’nın eski düşmanlarından Paullus, kendisini göstermek için Forum’da bir bazilika inşa etmek istiyordu ve bunun için de acilen paraya ihtiyacı vardı. Ancak bir önceki yılki konsülün kuzeni olan ve o yıl konsül seçilen Gaius Marcellus rüşvetle elde edilemedi. Hiç kuşkusuz Caesar’ın o yıl elde ettiği en önemli magistratus yeni tribunus plebisitken Scribonius Curio’ydı. Curio, Clodius ve Marcus Antonius’un kaba ve gürültücü çevresine girdi; hatta Clo­ dius öldürülünce dul kalan eşi Fulvia’yla evlendi. Bununla birlikte Curio, önceleri babası gibi Caesar’ın ve halkçıların amansız bir düş­ manıydı. Ancak genç adam, müsrif bir hayat sürdüğünden ve baba­ sı için gösterişli oyunlar düzenlediğinden (oyunlarda amfi tiyatroya dönüştürülen iki sahneli ahşap bir tiyatro yapılmıştı) boğazına dek borca batmıştı. Caesar, Curio’ya saf değiştirirse tüm borçlarını üstle­ neceğini söyledi. Yeni tribunus memnuniyetle kabul etti ve kısa süre sonra kararlılığı ve siyasi sezgileriyle Caesar’ın ne kadar bilgece bir yatırım yaptığı ortaya çıktı. f&j

MÖ 50 baharı doğudan gelen kötü haberlerle başladı. Caesar’ın uzun süredir başının belası olan ve o yıl Suriye valisi olarak görev ya­ pan Bibulus, Parthları Roma sınırlarından püskürtmekte zorlanıyor­ du. Senato’dan ilave iki lejyon istedi. Senato da teklifi derhal kabul etti ancak sorun bu kadar kısa sürede nereden birlik bulunacağıy­ dı. Pompeius cömertçe lejyonlarından birini Suriye’ye göndermeyi 19 20

Dio Cassius 40.60.

Suetonius, Caesar 29; Plutarkhos, Caesar 29; Velleius Paterculus 2.48; Dio Cassius 40.61-62; Cicero, Atticus’a Mektuplar 117 (6.3).

240

IULIUS CAESAR

teklif etti ancak aynı şeyi Caesar’ın da yapmasını istedi.2' Bu teklif son derece adil gibi gözükmekle birlikte, Pompeius’un göndereceği lejyon, daha önce Caesar’a ödünç verdiği lejyondu. Böylece Caesar iki lejyon kaybetmiş olurken Pompeius’un bir kaybı olmuyordu. Caesar herkesi şaşırtacak şekilde ve kendisini zayıf düşürme pa­ hasına bu şartları kabul etti. Bu hareketiyle Senato’daki ılımlıları daha önce etkilemediği kadar etkiledi ve Pompeius’la askerî bir ça­ tışmadan kaçınmaya çalışan, makul bir adam izlenimi verdi. Ancak gelecekte Pompeius’la muharebe meydanında karşılaşacağını düşü­ nerek bazı önlemler aldı. Suriye’ye giden her lejyonere önemli mik­ tarda para verdi. Kısa süre sonra Suriye’de durum normale dönüp ilave kuvvetlere ihtiyaç kalmadı. Buna rağmen Gaius Marcellus, Caesar’ın lejyonlarından birinin veya ikisinin İtalya’da Pompeius’un komutasında kalmasını istedi. Caesar bu kaybı umursamadı ve ses­ sizce yeni birlikler teşkil etmeye koyuldu. Caesar bu dönem boyunca siyasetin kişisel boyutunu hiç ihmal etmeyerek ılımlı senatörlerin desteğini kazanmaya çalıştı. Örneğin Asia Minör’un doğusundaki Cilicia’da valilik yapan Cicero’ya kur yapmaya devam etti. Cicero nereden bakılırsa bakılsın bir asker de­ ğildi ancak onun döneminde eyalette Parth süvari gözcülerine ve sorun çıkaran dağ kabilelerine karşı ufak çapta zaferler kazanıldı.21 22 Cicero muharebe meydanında kazandığı bu zaferler nedeniyle çok gururlandı ve Senato’ya Roma’ya döndüğünde kendisine küçük bir zafer töreni düzenlenip düzenlemeyeceğini sordu. Cato da dâhil pek çok senatör Cicero’nun başarılarının halka açık bir tören için yeterli olmadığını düşündüler. Caesar ise taraftarlarından bu teklifi destek­ lemelerini istedi. Caesar teklif kabul edildikten sonra Cicero’ya bir mektup yazdı. Onu tebrik ederek en başından beri onu kendisinin (Cato değil) desteklediğini ifade etti. Caesar’ın o yıl Mart ayında başlayan ve iki ay boyunca sü­ ren siyasi savaş için bulabildiği her müttefike ihtiyacı vardı. Gai­ us Marcellus ve aristokratlar Caesar’ın yerine yeni valiler atamak 21

Caesar, İç Savaş Üzerine 1.4; Dio Cassius 40.65-66; Plutarkhos, Caesar İD.

22

Cicero, Atticus’aMektuplar 113 (5.20), 124 (7.1).

241

PHILIP FREEMAN

istiyorlardı. Böylece Caesar hem yargı dokunulmazlığını hem de or­ dusunu yitirecekti. Caesar bu darbeye hazırlıklıydı ve rüşvetle elde ettiği Tribunus Curio’ya uygun bir yanıt verilmesi talimatını verdi. Curio, Senato’da oturduğu yerden kalktı ve orada bulunan herkesi şaşırtarak Marcellus’un teklifini destekledi.23 Ancak daha sonra ya­ sa teklifini Pompeius’un da aynı gün valilik görevini ve birliklerini bırakması şartıyla destekleyeceğini söyledi. Tribunus iki silahlı gene­ ralin ülkeyi iç savaşla tehdit etmesini istemediğini söylerken, ülkede yalnızca bir silahlı generalin kalmasının bundan da kötü olduğunu belirtti. Caesar ordusunu terhis ederse, İtalya’da emrinde binlerce askerî olan tek kişi Pompeius kalacaktı. Bunun üzerine Pompei­ us’un Cumhuriyet’in koruyuculuğundan Roma uranlığına geçişi­ nin son derece kısa süreceğini iddia etti. Aristokratlar bu düşünceye karşı çıktı ancak ılımlı senatörler Curio’nun teklifinin makul oldu­ ğunu düşünerek onu alkışladılar. Karşılıklı silahsızlanma Caesar için riskli bir stratejiydi. Yıllar boyunca özenle inşa ettiği askerî gücünü tamamen kaybedebilirdi. Yine de kumar oynayarak ve aristokrasiyi oyuna getirerek alt etmeye çalışıyordu. Tartışma haftalar sürdü ve hatta daha da hararetli bir hal al­ dı. Gaius Marcellus ne zaman yasa teklifini sunsa Curio teklifi veto ediyordu. Öte yandan Curio ne zaman kendi uzlaşma teklifini öne sürse aristokratlar teklife engel oluyorlardı. Marcellus ve grubu daha sonra bir taviz verdi. Caesar’ın eyaletlerini ve ordularını o yıl Kasım ayı sonuna dek elinde tutmasına izin vereceklerdi. Ancak Caesar bunun anlamsız olduğunu biliyordu, çünkü konsül olana dek bir yıl boyunca kovuşturmaya maruz kalabilirdi. Bu nedenle Curio teklifi reddetti ve tartışma sürdü. Nihayet Mayıs ayında Marcellus, ılımlı­ ları ikna edemeyeceğini anlayıp teklifini geri çekti. Uzlaşma ve ka­ rarlılık konusunda inatla mücadele eden Caesar ve Curio, şimdilik aristokratlara karşı bir zafer kazanmış oldular.

23 Caesar (Hirtius), Galya Savaşı Üzerine 8.52; Plutarkhos, Caesar 30; Dio Cassius

40.62.

242

IULIUS CAESAR

Caesar Temmuz’da elli yaşına bastı ancak dinçliği ve coşkusu azalma­ mıştı. Ruhban makamlarından olan auguAvk24 için Marcus Antonius’u destekledi, ardından Antonius’un Curio’nun yerine tribunus plebis seçilmesi ve Roma’daki sözcüsü olması için harekete geçti.25 Caesar o yaz Kuzey İtalya’ya döndü ve Senato’yla olası bir çatışmaya karşı destek kazanmak üzere eyalette hızlı bir seyahate çıktı.26 Pom­ peius ve aristokratlara karşı tek şansının Po çevresindeki toprakların desteği ve bu ülkenin insan gücü olduğunun farkındaydı. Galya’da savaşın bitmesinin ardından İtalya’yı ilk kez ziyaret eden Caesar, kendisine gösterilen ilgiden çok memnundu. İtalya’nın geri kalanıyla eşit hale gelmesi için çok çalıştığı eyalet, kahraman fatihini karşılarken hiçbir masraftan kaçınmamıştı. Caesar’ın geçtiği kent kapıları ve kırsaldaki yollar çiçeklerle donatılmıştı. Çocuklar kent meydanlarında Caesar’ı karşılamak için koşuşturdular. Yerel pazarlardaki masalar, Caesar’ın şerefine hazırlanan en iyi yiyecekler­ le dolup taştı. Caesar herkesin elini içtenlikle sıktıktan ve güzel bir konuşma yaptıktan sonra ordusuyla süratle Galya ya döndü ve yak­ laştığından korktuğu savaş için son hazırlıklarını yapmaya koyuldu. O sonbaharda Caesar ve Pompeius’un İtalya’yı kanlı bir çatışma­ ya sürükleyeceği söylentileri yayıldı. Cicero, Ekim ayında Atina’daki arkadaşı Atticus’a yazdığı mektupta; Caesar’ın savaş deneyimine sa­ hip dört lejyonuyla Galya’dan hareket ettiğine ilişkin söylentilerden bahsetti.27 O sırada Pompeius taraftarları, Caesar’ın lejyonlarının moralinin bozuk olduğunu ve askerlerin asi efendilerinden kurtul­ mak için can attığını içeren söylentiler yayıyorlardı.28 Elbette bu ra­ porların ikisi de doğru değildi. Caesar, istediği takdirde kendisini Hades’in kapılarına29 dek izleyecek ordusuyla hâlâ Galya’daydı. 24 Antik Roma’da kuşların uçuşunu inceleyerek yorumlayan ve kehanette bulu­ nan din adamı (ç.n.). 25 Caesar (Hirtius), Galya Savaşı Üzerine 8.50; Plutarkhos, Antonius 5; Caesar, İç 26

Tl 28 29

Savaş Üzerine 1.2. Caesar (Hirtius), Galya Savaşı Üzerine 8.50-51.

Cicero, Atticus’a Mektuplar 123 (6.19). Plutarkhos, Caesar 29, Pompeius 57. Yunan ve Roma mitolojisinde yeraltı tanrısı Hades’in hükmettiği ölüler diya­ rının kapıları (ç.n.).

243

PHILIP FREEMAN

Ancak Pompeius’un kendine güvenini artıracak pek çok neden vardı. Napoli’de ciddi bir hastalıktan kurtulmuştu ve nihayet Ro­ maya dönüyordu. Yol boyunca gördüğü muamele, Caesar’ın Kuzey İtalya ziyaretine rakip olabilirdi. Köylüler her gece ziyafetler dü­ zenledi ve yoluna çiçekler serperek askerleriyle beraber yürüdüler. Pompeius daima sıradan halkın kendisini desteklediğini varsayıyor­ du ancak halkın taşkınlıklarını gördüğü bu yolculuğun ardından yenilmez olduğuna ikna oldu. Artık Caesar’la savaşmak üzere kolay­ ca asker toplayabileceğine inanıyordu: “İtalya’da ayağımı vurduğum yerden piyade ve süvari çıkarırım.”30 MÖ 50 kışı yaklaştığında havada savaş bulutları vardı. Caesar ordusunu savaşa hazırlamaya devam ederken, çatışmadan kaçınmak için de çok çalışıyordu. Bununla birlikte Pompeius ve aristokratlar, özellikle Caesar’a büyük bir darbe vurduktan sonra taviz vermeye yanaşmıyorlardı. Galya’da uzun yıllar süren savaş sırasında Caesar’ın en güvenilir ve en becerikli generali Labienus, Caesar’ın Pompeius’a karşı şansı olmadığını düşünüyordu.31 Ancak Labienus’un kibrine Caesar’ın soğuk tepki vermesi onun taraf değiştirmesinde etkili ol­ du. Caesar, Labienus’u zengin ve meşhur etmişti. Labienus zamanla Galya’daki zaferi Caesar kadar kendisine mal etmeye başladı. Hem Labienus’un hem de Pompeius’un İtalya’nın sarp bölgelerinden Picenum kökenli olması, aristokratların Aralık ayında anlaşmayı ayarlamasını kolaylaştırdı. Labienus’un güdüleri ne olursa olsun Pompeius, Caesar’ın stratejilerine ve taktiklerine aşina olan becerikli bir yardımcı kazanmıştı. Caesar bu büyük kaybı metanetle karşıla­ yıp geride bıraktığı parasını ve yüklerini Labienus’a gönderdi. Cicero çatışmaya barışçıl bir çözüm bulmak için çılgınca bir hızla Yunanistan’dan Roma’ya döndü. Aralık ortasında Atticus’a yazdığı mektubunda ılımlı siyasetçilerin ve neredeyse tüm Roma halkının duygularına tercüman oldu:

30 31

Plutarkhos, Pompeius 57. Caesar (Hirtius), Galya Savaşı Üzerine 8.52; Plutarkhos, Caesar 34; Dio Cassius 41.4.3-4.

244

IULIUS CAESAR

Devletin mevcut durumu beni çok korkutuyor. Tanıdığım herkes devleti bir iç savaşa sürüklemektense Caesar’a istediği her şeyin verilmesini tercih ediyor. Kuşkusuz Caesar küstahça davranıyor ama esasen çok fazla da bir şey istemiyor.32 Cicero bedeli ne olursa olsun barışı destekliyordu. Buna rağmen si­ yasi geleceği ve Cumhuriyetin güvenliği nedeniyle neticede Pompeius’u desteklemek zorunda kaldı. Ilımlıların çoğu artık krizin doruk noktasına ulaştığını düşünüyorlardı. Hâlâ Caesar ve Pompeius ara­ sındaki barışçıl bir çözüme balıklama atlarlardı ancak taraf tutmak zorunda kalırlarsa devrim yerine hukuku ve düzeni desteklerlerdi. Hepsi de Caesar’ın kırk yıl önce Cinna ve Marius’un yaptığı gibi Senatoya karşı kanlı bir halk ayaklanması düzenleyeceğini düşünü­ yordu. Savaş başlarsa parası veya siyasi gücü olan Romalılar gönül­ süzce de olsa Caesar’a karşı aristokratları desteklerlerdi. Aralık ayında, yeni tribunus\zx göreve başlamadan önce uzlaşma olasılığı ortaya çıktı. Curio büyük bir beceriyle Senato’yu zorlayarak Caesar ve Pompeius’un ordularını aynı anda terhis etmesi için oy­ lama yapılmasını kabul ettirdi. Gaius ve aristokratlar Caesar’ı ezme hayallerini sonsuza dek ortadan kaldıracak bu plana karşı çıktılarsa da neticede senatörlerin çoğu tasarıyı destekledi. Senato’nun büyük çoğunluğunun barışı arzu etmesi karşısında iç savaş son anda engellenmiş gibi görünüyordu. Aristokrasi dürüst yollardan kazanamayacaksa kirli oyunlar oynamaya hazırdı. Gaius Marcellus, senatörleri uyararak, aptalca iyi niyet gösterilerine rağ­ men Caesar’ın on lejyonla Alpleri geçmek üzere olduğunu söyledi. Daha sonra aristokrasi taraftarlarıyla birlikte Forumda Pompeius’la buluştu.33 General’le görüştüğünde ona ne pahasına olursa olsun devleti korumak ve Caesar’ı bertaraf etmek için yetki verdi. Parthia’ya karşı savaş için hazırlanmış iki lejyonun komutası Pompeius’a verildi ve emrine daha fazla birlik verileceği vadedildi. Tüm bunla­ rın tamamen yasadışı ve Senato’nun iradesine karşı olması Pompei­ us’un teklifi kabul etmesine engel olmadı. 32

Cicero, Atticus’a Mektuplar 129 (7.6).

33

Plutarkhos, Pompeius 58-59.

245

PHILIP FREEMAN

Caesar Galya’dan Kuzey İtalya’ya dönmüş ve Roma’daki son gelişmeleri neredeyse anında haber almıştı. Aralık sonuna gelindi­ ğinde savaş için her şey hazırdı. Caesar binlerce askeriyle Rubicon yakınlarındaki Ravenna’ya hareket etti. Ayrıca iki lejyonuna der­ hal Galya’dan İtalya’ya hareket etmesini ve üç lejyonuna da Güney Galya’da hazır beklemesini emretti. Aristokratların kontrolündeki Senato, yeni yetkiler verilmiş Pompeius’a karşı durmaya korkuyor­ du. Bu nedenle Caesar artık kaybedecek bir şeyi olmadığına inandı. MÖ 49 yılının Ocak ayı başında Senatoya bir ültimatom gönder­ di.34 Mektupta, yıllar önce kariyerinde Cumhuriyet için yaptıklarını sakin bir dille anlattı. Ardından Senato’nun karar verdiği gibi Pom­ peius’la aynı anda orduların komutasını bırakma teklifini yineledi. Ancak konsül olana dek orduyu elinde tutma talebi kabul edilmez­ se, ne pahasına olursa olsun kişisel şerefini koruyacağı uyarısında bulundu. Ilımlı senatörler bile Caesar’ın küstahlığı karşısında şaşkına dönüp mektubu savaş ilanı olarak gördüler. Çoğu Caesar’ın, askerî bir tehdit oluşturduğunu düşünmese de, Senatoya saygısızlık etmesi nedeniyle öfkelenmişlerdi. Birkaç gün süren hararetli tartışmalardan sonra Caesar’ı Roma’nın düşmanı ilan ettiler. Gaius Marcellus’un günler önce Pompeius’a tanıdığı yetkiler yasal olarak onaylanmış oldu. Konsüller, Marcus Antonius dâhil, Caesar taraftarlarının Senato’dan çıkarılma­ sını emrettiler ancak Antonius sandalyesinden bağırarak zıpladı ve tribünüsün kadim kutsallığını ihlal ettiklerini söyledi. Senatörler bü­ tün tanrılara seslenerek bu onursuzluğa, savaşa, cinayete ve bir düzine felakete tanık olmalarını isteyen Antonius’u sürükleyerek salondan çıkardılar. Antonius, Curio ile birlikte hemen Roma’dan ayrılıp Cae­ sar’a katılmak üzere Ravenna’ya hareket etti.35 Bu korkuya rağmen Cicero, sonraki birkaç gün boyunca sinirleri yatıştırmak ve çok geç olmadan uzlaşma sağlamak için çok çalıştı.36 Romalı hatip, aristokratlar ve Caesar’ın adamları arasında mekik 34 Appianus, İç Savaş 2.32-33. 35

Suetonius, Caesar 30; Caesar (Hirtius), Galya Savaşı Üzerine 8.54-55.

36

Plutarkhos, Pompeius 59, Caesar 31; Suetonius, Caesar 29-30.

246

IULIUS CAESAR

dokuyarak her iki tarafı da tatmin edecek bir formül arayışına girdi. Caesar kıtalarından bazılarını terhis edebilir ve eyaletlerini bırakabi­ lir miydi? Caesar’ın temsilcileri iki lejyonu elinde tuttuğu takdirde Galya’dan çekilebileceğini söylediler. Pompeius ise bu teklifi red­ detti ancak Caesar’ın temsilcileri ona tek bir lejyonuyla Illyricum’a çekilmesini söylediklerinde tereddütte kaldı. Bir an için anlaşma mümkün gözüküyordu. Ancak Cato, Pompeius’a, Caesar’ın hilesini kabul ederse hödük ve ahmak olacağını söyledi. Bunun üzerine ko­ nuşmalar sona erdi ve barış için son umut da yok oldu. Roma’dan gelen haberler 10 Ocak’ta Ravenna’da bulunan Cae­ sar’a ulaştı. Caesar, Cicero’nun Pompeius’un fikrini değiştireceğini umuyordu ancak Cato ve aristokratların bir tavize asla izin verme­ yecekleri konusunda haklıydı. Caesar, Pompeius ve Senato’nun kuvvetlerini birleştirerek Kuzey İtalya’ya yürüyeceklerini anladı. Ak­ deniz dünyasının dört bir yanından muazzam bir ordu toplamaları çok zaman alacak ancak bunu yaptıklarında yenilmeleri olanaksız hale gelecekti. Bu nedenle Caesar, aristokratların hiç beklemediği bir biçimde her şeyini riske attı ve tek bir lejyonla İtalya’yı istila etti. Her Romalı komutanın katılacağı gibi bu istila umutsuz ve aptalca bir hamleydi. Ancak Caesar bir kumar oynayarak, sürpriz unsuruyla efsanevi süratini birleştirdi. Senato kuvvetlerini dengesiz yakalamayı ve Pompeius’u Roma’dan sürmeyi umuyordu. Caesar o akşam Rubicon kıyısında ilerledi. O günü bilerek Ravenna’daki gündelik faaliyetlerine ayırmış, arkadaşlarıyla akşam ye­ meği yemişti. Böylece Senato’nun casusları alışılmadık bir şeyi rapor etmemiş oldular. Caesar nehrin kabarık sularına varınca tereddüt etti. Eyaletinin sınırını aştığında geri dönüş olmadığını biliyordu ancak nihayet büyük oynayabilir ve iç savaşa başlayabilirdi.37

37 Caesar kendi eserlerinde Rubicon u geçmesinden bahsetmez ancak antik dö­ nem yazarları bu geçişin bir dönüm noktası olduğunu belirtmekte haklıdırlar (Suetonius, Caesar 31-32; Plutarkhos, Caesar 32, Pompeius 60; Lucanus, Iç Savaş 1.213-222; Appianus, İç Savaş 2.35).

247

Yaşamın tamamında, özellikle de savaşta, en büyük güç talihtir.1

-Caesar

imse Caesar’ın birkaç bin askerle İtalya’yı istilaya cüret ede­ ceğini beklemiyordu ama Caesar tüm zorluklara rağmen Rubicon’u geçerek güneye ilerledi. Süratle hareket ederek Pomp ve aristokratları tamamen savunmasız yakaladı ve Roma’yı paniğe sevk etti. Caesar’ın tam olarak istediği de buydu. Caesar’ın ilk durağı, Rubicon’un yalnızca on beş kilometre öte­ sinde olan Umbria kenti Arminum’du. Sulla yıllar önce Arminium’u yağmalamıştı ancak Caesar güneye giden yolda stratejik bir konu­ mu olan bu kenti kan dökmeden süratle işgal etti. Roma’dan Mar­ cus Antonius da hamisiyle burada buluştu. Caesar, ordusunu daha da motive etmek ve Senatoya karşı hamlesini meşrulaştırmak ama­ cıyla Antonius’un kente gelişini abarttı. Kıtaların önünde, “Antonius’a bakın!” diye bağırdı. Halkın kutsal tribun-usumın. tartaklanarak Senato’dan atılmasının ve Roma’dan ko­ vulmasının kutsal ve adil olan her şeye ters olduğunu söyledi. Sıradan halka hiç saygısı olmayan Sulla’nın bile tribunusiann haklarına do­ kunmaya cüret etmediğini belirterek birliklerine şöyle dedi: “Bunun olmasına izin verecek misiniz? Kendi çıkarlarına hizmet eden ve dev­ letin gerçek refahıyla hiç ilgilenmeyen birkaç soylunun yüzlerce yıllık geleneği yok ederek sizi özgürlüğünüzden etmesine müsaade edecek

K

1

Caesar, Galya Savaşı Üzerine 6.30.

248

IULIUS CAESAR

misiniz?” Caesar gözyaşları içinde cübbesini yırtıp feryat etti. “Pom­ peius ve aristokratların şerefimi yok etmesine izin verecek misiniz? Yıllarca Galyalılara ve Cermenlere karşı cesaretle savaştık ve kazandık! Pompeius ve korkaklar sürüsüyle karşılaşmaktan mı korkuyorsunuz? Beni zafere kadar takip etmekten mi korkuyorsunuz?”2 Bu müthiş bir gösteriydi. Askerler şerefini korumak ve tribunusların yasal yetkilerini geri almak için nereye giderse gitsin onu izle­ yeceklerini beyan ettiler. Coşkuları kısmen Caesar’ın hepsini şövalye yapacağı söylentilerinden kaynaklansa da ne olursa olsun onun için her şeylerini riske atmaya hazırdılar. Caesar onları yokluktan kur­ tarmış ve onlara imkânsızı başarmak için kendi yeteneklerine inan­ malarını öğretmişti. Ariovistus ve korkusuz Cermenlerini yenmiş, dünyanın ucundaki Britanya’ya seyahat edip dönmüş, Vercingetorix ve tüm Galya ordusunu bozguna uğratmışlardı. Ayrıca, tarlalarda cebelleşirken bile Caesar ceplerini hayal bile edemeyecekleri kadar parayla doldurmuştu. Şimdi komutanlarının çalınan şerefini iade edecek ve elde edecekleri yüklüce ganimet bir yana, ebedî bir ihti­ şam kazanacaklardı. O sırada Roma sokakları kargaşa içindeydi.3 Kırsal kesimden kente sayısız mülteci akını vardı. Hepsi de çok korkmuştu. Bu göç, zaten dehşet içindeki Roma sakinlerinin paniğini daha da artırıyor­ du. Kalabalık arasında uğursuz öyküler anlatılıyordu. Gökten kan aktığı, kutsal tapınaklara yıldırım düştüğü, tanrıların heykellerinin terlediği ve bir katırın tay doğurduğu söyleniyordu. Caesar ve Pom­ peius taraftarları arasında kavgalar eksik olmuyordu. Ayaktakımı sokakları kasıp kavuruyordu. Kimsenin sorumluluk aldığı yoktu. Aristokratlar Pompeius’a başvurarak Caesar’ın Rubicon’u geçmesi­ ne izin verdiği için onu azarladılar. Ayağını basar basmaz topraktan çıkacak orduları neredeydi? Şimdi ne yapıyordu? Pompeius’un yanıtı kimseyi tatmin etmedi. Tek şanslarının Roma’yı tahliye etmek ve Güney İtalya’da yeniden toparlanmak olduğunu söyledi. Oradan da deniz yoluyla Yunanistan’a çekilmek 2

Caesar, Iç Savaş Üzerine 1.7; Suetonius, Caesar 33.

3

Plutarkhos, Caesar 33, Pompeius 60-61; Appianus, Iç Savaş 2.36-37.

249

PHILIP FREEMAN

gerekebilirdi. Daha sonra, yıllar önce Sulla’nın yaptığı gibi, Sena­ toya bağlı kuvvetler ordu toplayabilir ve İtalya’yı geri alabilirdi. Pompeius, Roma’yı elinde tutmanın uzun vadede hiçbir şey ifade etmediğini vurguladı. Savaşı boş binaların değil, askerlerin kazan­ dığını söyledi. Dağınık haldeki kuvvetleri Caesar’ın ordusunun on katıydı. Bu ordu, Sulla’nın nihayetinde Cinna ve Marius’u mahvet­ tiği gibi, bu asi generali bozguna uğratacaktı. Pompeius daha sonra sert bir uyarı yaparak Roma’da kalan herkesi hain olarak göreceğini söyledi. Böylece Pompeius, Via Appia üzerinden harekete geçti. Roma’daki senatörlerin ve w^wmzr«rların neredeyse tamamı onu izle­ diler. Mülteciler ve kentin sıradan halkı Caesar’ın kıtaları ve kente getirecekleri dehşetle tek başına yüzleşmek zorundaydı.

Caesar çok geçmeden bizzat Pompeius tarafından gönderilen iki zi­ yaretçiyi kabul etti.4 Caesar, ulakların generalden hususi bir mesaj taşıdıklarını yazar. Buna göre Pompeius, eski kayınpederine bu ka­ dar vahim bir duruma geldikleri için üzüntülerini bildiriyor. Yakın zamandaki eylemlerini kişisel algılamamasını söylüyor ve bu hare­ ketlerin daima kendi arzularının önüne geçen ülkesine hizmet etme arzusundan kaynaklandığını ifade ediyordu. Caesar da, kendisine ne kadar haksızca davranıldığım düşünürse düşünsün, Roma’nın re­ fahını kendi gururundan daha fazla düşünmeli ve zedelenmiş itibarı için Roma’yı iç savaşa sürüklememeliydi. Caesar, Pompeius’un küçümseyici üslubundan hiç hoşlanmadı ancak heyeti bir zeytin dalıyla birlikte Pompeius’a geri gönderdi. Ca­ esar da devletin ihtiyaçlarını daima kendi arzularının önünde tuttu­ ğunu beyan etti ancak yalnızca kendi şerefi için değil, aynı zamanda Roma halkının hakları için savaştığını da söyledi. Bu nedenle İtalya yarımadasının askerden arındırılmasını istedi. Pompeius ordusuyla İspanyaya çekilirse, Caesar da ordusuyla İtalya’dan ayrılacaktı. Da­ ha sonra Senato ve halk meclisleri barış içinde toplanarak, iki tarafın 4

Caesar, Iç Savaş Üzerine 1.8-11; Dio Cassius 41.5-6.

250

IULIUS CAESAR

silahlı kuvvetlerinin tehdidi olmadan her şeyi düzene sokacaktı. Ca­ esar son olarak siyasetçilerin bıkkınlık veren karışmaları olmadan bu anlaşmanın ayrıntıları üzerinde çalışmak üzere Pompeius’la yüz yüze görüşecekti. O sırada Pompeius’un kampında bulunan Cicero, Caesar’ın mesajının 23 Ocakta geldiğini bildirir.5 Pompeius ne isterse istesin, aristokratlar tarafından reddedildi. Caesar’a gönderdikleri mektupta Pompeius’un gelecekteki bir tarihte Ispanya’ya çekilmeyi kabul etti­ ğini ancak önce Caesar’ın İtalya’dan çekilmesi gerektiğini belirttiler. O zamana dek devleti korumak için asker toplamaya ve birliklerini talimden geçirmeye devam edeceklerdi. Elbette aristokratlar Pompe­ ius’un Caesar’la özel olarak görüşmesine izin vermeyeceklerdi. İki grubun müzakereleri farklı değerlendirmesi çok ilginçtir. Caesar, hakkının yendiğini belirterek bu teklifin “adil olmadığını” belirtti.6 Ancak Cicero, arkadaşı Atticus’a, “Bu kadar küstah talep­ leri olduğu düşünüldüğünde Caesar’ın teklifi kabul etmemesi çıl­ gınlıktı!”7 diye yazdı. Kim hatalı olursa olsun, sonuçta tartışmalar hiçbir yere varmadı ve iki taraf arasında haberleşme kesildi.

Caesar Roma’nın kuzeyindeki dağ geçitlerini tutmak üzere Marcus Antonius’u yolladı.8 Bu sırada kendisi de Adriyatik kıyısı boyunca güneye ilerlemeye devam etti. Şubat ayı geldiğinde Picenum böl­ gesinin tamamını barış yoluyla ele geçirmişti. Yurdunun bu şekilde düşmesi özellikle Pompeius’un sinirlerini bozdu. Orta İtalya’nın ku­ zeyindeki kentler, aristokratların şaşkın bakışları altında akın akın Caesar’ın sancağına boyun eğdiler. Caesar bu desteği samimi yurt­ severlik ve davasına duyulan ilgi olarak tasvir eder. Bununla birlikte kentlerin sakinlerinin çoğu kendileri rahat bırakıldığı takdirde sava­ şı kimin kazanacağını umursamıyordu. Pompeius’un birliklerinin 5 6

Cicero, Atticus’a Mektuplar 138 (7.14). Caesar, Iç Savaş Üzerine 1.11.

7 8

Cicero, Atticus’a Mektuplar 141 (7.17). Caesar, İç Savaş Üzerine 1.11-13.

251

PHILIP FREEMAN

çoğu hâlâ uzaklardayken Caesar’ın ordusunun kapılarına dayandı­ ğını gören kentler, bir anda Caesar’a destek vermeye başlamışlardı. Umbria’ya ait Iguvium’da bulunan Pompeius’un komutanlarından Thermus, bu kentin gösterdiği açık düşmanlık karşısında zaten az sayıda olan birliklerini geri çekmek zorunda kaldı. Caesar’ın bir tepede yer alan antik Auximum kentinde karşılan­ ması ise çok daha çarpıcıydı. Burada yerel kent konseyi, Roma’nın Afrika eyaletinin valisi olan ve o sırada Pompeius’un askerleriyle kenti işgal etmiş bulunan Attius Varus’la görüştüler. Konsey üyeleri imparatorluk siyasetiyle ilgilenmediklerini ancak meşhur general ve deneyimli ordusuna karşı direnmenin aptalca olacağını belirttiler. Varus’u kendi güvenliği konusunda uyararak, ona hâlâ imkânı var­ ken kentten ayrılmasını söylediler. Varius konseyin tavsiyesine uyup hızla güneye kaçtı. Caesar kent konseyinin faaliyetlerini öğrendiğin­ de onlara içten teşekkürlerini sundu ve desteklerini unutmayacağı­ na söz verdi. O sırada Napoli yakınlarında olan Pompeius, Senato’daki ta­ raftarlarını bir araya getirmeye, yerli çiftçilerden asker toplamaya ve hatta yakınlardaki bir kampta bulunup Caesar’a ait olan gladya­ törleri orduya almaya çalışıyordu.9 Bütün bu işler pek fayda sağla­ madı. Pompeius artık İtalya’yı elde tutmanın mümkün olmadığını görüyordu. İtalya’nın topuğunda yer alan tahkimli bir limana sahip Brundisium’a ulaşmalı ve oradan da Yunanistan’a yelken açmalıydı. Pompeius, büyük bir kuvvet teşkil etmeye zaman bulabilirse, geri dönerek İtalya’yı işgal edeceğine ve uzun vadede savaşı kazanacağı­ na emindi. Aristokratların bir kısmı bu planı sağduyulu bulmakla birlikte çoğu İtalya’nın kontrolünü geçici dahi olsa Caesar’a teslim etme fikrini tepkiyle karşıladı. Dolayısıyla, askerlerle birlikte sena­ törlerin de eşyalarını topladığı Pompeius’un kampındaki durum ol­ dukça çekişmeli ve keyifsizdi. Bu sırada kıyı boyunca güneye ilerleyen Caesar’ın talihi yaver gidi­ yordu.10 Galya’dan gelen başka bir lejyon, Cingulum yakınlarında ona 9 10

Caesar, İç Savaş Üzerine 1.14. Caesar, İç Savaş Üzerine 1.15.

252

IULIUS CAESAR

katılarak ordusunun mevcudunu ikiye katladı. Cingulum da kapıları­ nı açıp Caesar’ı çok iyi karşıladı. Kent Caesar’ın eski yoldaşı Labienus tarafından kurulduğundan, bu iş onu ziyadesiyle memnun etti.

Neredeyse yirmi yıldır Caesar’ın en azılı düşmanlarından biri de Lucius Domitius Ahenobarbus’tu.11 Domitius, Caesar’ın Galya’daki zaferlerini kıskançlıktan çatlayarak takip etmişti. Yetmiş yıl önce Allobrogları ve Arvernleri ilk kez yenilgiye uğratan dedesiydi. Bu nedenle kuzeydeki toprakları kendi ailesinin mülkü sayıyordu. Se­ nato, Domitius’u Galya valiliğine atamış ancak Caesar’ın Rubicon’u geçmesiyle planları altüst olmuştu. Aristokratların geri kalanı Yu­ nanistan’a kaçmışken Domitius, her seferinde Caesar’a yenilmesine rağmen pes etmemişti. Büyük ödüller vadederek yerlilerden ve Orta İtalya dağlarında yaşayıp yılana tapan Marsi savaşçılarından coşkulu bir çete kurmuş ve düşmanıyla karşılaşmak üzere harekete geçmişti. Pompeius, Domitius’a Brundisium’a çekilmesini emretti; Domitius bunu kabul etmedi. Domitius birkaç bin askerle Corfinium yakınlarındaki stratejik bir nehre yürüyüşe geçti. Corfinium, Roma’ya birkaç yüz kilometre uzaklıktaydı ve otuz yıl önce kısa süreliğine Italyan asilerine baş­ kentlik etmişti. Kısa süre sonra Caesar’ın ordusu kent yakınlarına geldi ve kente girişi sağlayan köprüyü çılgınca yıkmaya çalışan Do­ mitius’un askerleriyle çarpıştı. Caesar bu askerleri kolaylıkla Cor­ finium surlarının ardına püskürttü. Domitius orada kuvvetlerini düzene sokup uzun bir kuşatmaya hazırlandı. Pompeius’a bir me­ saj göndererek yardım etmesi için yalvardı. Caesar sonraki haftaları kentin çevresini sararak ve erzakını güvence altına alarak geçirdi. Galya’dan gelen III. Lejyonu, binlerce Galyalı savaşçıyı ve Alplerin doğusundaki Noricum’un Kelt kralının hediye ettiği üç yüz atlıyı memnuniyetle karşıladı. 11 Caesar, İç Savaş Üzerine 1.15-23; Plutarkhos, Caesar 34; Dio Cassius 41.11;

Suetonius, Caesar^', Cicero,Atticus’aMektuplar 162B-D (8.12B-D).

253

PHILIP FREEMAN

Domitius hızla umutsuzluğa kapıldı. Korkak değildi ancak Caesar’ı uzun süre tutamayacağını bilecek kadar deneyimliydi. As­ kerlerini kent meydanında toplantıya çağırdı. Onlara Pompeius’un yakında yardım göndereceğini ve tüm güçleriyle kenti savunmaları gerektiğini söyledi. Ancak Pompeius’tan yardım gönderemeyeceğini söyleyen gizli bir mesaj gelmişti. Aslında Pompeius, Domitius’a emirlerine karşı gelerek aptalca hareket ettiğini hatırlattı ve Caesar Corfinium’u almadan kentten kaçmasını söyledi. Plutarkhos’a gö­ re Domitius öyle çaresiz durumdaydı ki, Caesar’a tutsak düşmenin utancını yaşamamak için kişisel hekimine bir zehir hazırlamasını söyledi. Zehri kana kana içti ancak daha sonra pişman oldu. Belki de kentten kaçmasının veya Caesar’a teslim olmasının daha iyi bir fikir olduğunu düşündü. Hekimi endişe etmemesini, çünkü fikrini değiştireceğini bildiği için verdiği içeceğe zehir koymadığını söyledi. Domitius ordusuyla kaçmasının olanaksız olduğunu biliyordu. Bu nedenle o gece Corfinium’dan yalnızca birkaç subayıyla kaçmaya karar verdi. Ancak bir orduda hiçbir şey gizli kalmadığından askerler kısa sürede bu planı öğrendi ve kendi aralarında bir toplantı yaptılar. Askerler, generalleri firar etmek üzereyken ölmenin saçma olduğuna karar verdiler. O gece Domitius’un karargâhını basıp onu tutukladı­ lar. Ardından Caesar’a bir mesaj göndererek kent kapılarını açmaya ve Domitius’u ona teslim etmeye hazır olduklarını bildirdiler. Caesar olayların bu şekilde gelişmesi nedeniyle heyecan duy­ makla birlikte o gece birliklerini Corfinium’a göndermiş olsaydı ne olabileceğini düşünerek oldukça kaygılandı. Caesar, Roma dünya­ sına kendisini kentleri yağmalayan bir kaçak olarak değil, hukuka ve düzene saygı gösteren bir lider olarak tanıtmak istiyordu. Bu düşünceyle kent kapılarının yakınlarına nöbetçiler dikti. Ganimet isteyen askerlerini kenti yağmalayabileceklerini düşünerek o gece kente sokmadı. O uzun gecede Caesar’ın ordusu beklerken, gani­ metten ziyade kentin ve sakinlerinin akıbetinin ne olacağı merak konusuydu. Surların ardında Domitius ve subayları da bekliyor­ lardı. Ertesi sabah kentten çıktıklarında öldürüleceklerinden emin olduklarından çoğu intiharı düşünüyordu. Sulla’nın düşmanlarına 254

IULIUS CAESAR

nasıl muamele ettiğini unutmamışlardı. Durum tersine dönerse Caesar’ın merhamet göstermeyeceğini biliyorlardı. Şafakta Domitius ve takipçileri Caesar’ın huzuruna geldiler. Çoğu kendilerini Caesar’ı yok etmeye adayan senatör, tribunus ve şövalyey­ di. On yıllık bir aradan sonra ilk kez Caesar’la yüz yüze gelmişlerdi. Başlarının vurulmasını beklediler. Caesar ayağa kalkıp onlara kısa bir konuşma yaptı. Kuşkusuz hepsinin idamını emretmeden önce man­ zarayı son kez seyre dalmıştı. Ancak Caesar onlara sert bir baba gibi davrandı. Bu şekilde davranmalarının yanlış olduğunu söyledi. Ar­ dından muhafızlarına dönüp emri verdi: “Hepsini serbest bırakın.” Domitius ve takipçileri bu sözler karşısında şaşkına döndüler. Hiç kuşkusuz söylenenleri yanlış anlamışlardı veya ortada zalimce bir hile vardı. Ancak Caesar istedikleri yere gidebileceklerini, hatta arzu ederlerse Pompeius’a dahi katılabileceklerini söyledi. Domiti­ us, askerlerine ödeme yapmak üzere Corfinium’a getirdiği hâzine­ sini yanında götürebilirdi. Caesar’ın acilen paraya ihtiyacı olsa da, Roma’nın hırsız olmadığını bilmesini istiyordu. Domitius ve subay­ ları bırakıldıktan sonra düşman askerlerini kendi ordusuna kattı. Corfinium’un fethi yalnızca birkaç gün sürmüştü. Caesar daha son­ ra Pompeius’u yenilgiye uğratmak için olanca süratiyle Brundisi­ um’a doğru yola çıktı. Caesar’ın Corfinium’da gösterdiği merhametin haberi, onun da planladığı gibi, kısa sürede İtalya’nın dört bir yanma yayıldı. Cicero yeni durumla ilgili olarak 1 Mart’ta Atticus’a şöyle yazdı: Ne tür bir adamla uğraştığımızı görüyor musun? Cumhuriyet’e karşı son derece zekice, özenli ve hazırlıklı bir şekilde harekete geçti. Herkesin canını ve malını bağışlamaya devam ederse, en ezelî düşmanlarını en ateşli taraftarlarına dönüştüreceğine içtenlikle inanıyorum.12

Geriye yalnızca Brundisium’a Pompeius’tan önce varmak ve onun Yu­ nanistan’a çekilmesini önlemek kalmıştı. Caesar’ın lejyonları, Apenin 12 Cicero, Atticus’a Mektuplar 163 (8.13).

255

PHILIP FREEMAN

Dağları’nın eteklerinden ilerledi ve oradan İtalya’nın topuğuna in­ diler. Pompeius ve ordusu ise hızla Vezüv Dağı’nı geçip Via Appia’yı kullandı. Caesar’ın efsanevi hızına rağmen Pompeius ondan önce davranarak Brundisium’a ulaştı ve bu iyi tahkim edilmiş kenti işgal etti.13 Caesar birkaç gün sonra kentin limanına ulaştığında, yüksek taş surların üzerinden kendisine korkuyla bakan Pompeius’un as­ kerlerini uzaktan izlemek zorunda kaldı. Caesar derhal kentin kuşatılması için hazırlıklara başladı ancak limanın ağzı hâlâ Adriyatik Denizi’ne açılıyordu. Pompeius ordu­ sunun yarısını çoktan Yunanistan’a göndermişti. Caesar deniz eri­ şimine engel olacak bir yol bulmazsa geri kalanı da denize açılmaya hazırdı. Caesar’ın elinde çok az gemi vardı. Bu nedenle denizden saldırması söz konusu değildi. Yine de limanın girişinin en dar nok­ tasında bir barikat inşa ederek kapatabilirdi. Ancak Rene köprü kurmayı başaran askerler için bile bu kadar geniş ve derin bir kana­ lın kapatılması neredeyse olanaksız bir işti. Caesar liman boyunca her iki tarafta birbirlerine bağlanan iskeleler inşa etti. Suyun çok derin olduğu yerlere ise muazzam büyüklükte sallar yerleştirip bun­ ları da birbirine bağladı. Bu salların her birinde bulunan tahkimli kulelerden, kaçmaya çalışan gemilere ok ve taş atılabilecekti. Bununla birlikte siyasi arenada zayıf olan Pompeius, savaşta çok ustaydı. Brundisiumlu yurttaşlara ait çok sayıda büyük ticaret gemile­ rine üç katlı kuleler yerleştirdi ve Caesar’ın ablukasını yarmaya çalıştı. Pompeius’un kıtaları her gün liman boyunca uzanan duvarı yıkmaya çalışırken, Caesar’ın kıtaları da her gece duvarı onarmaya çalışıyorlardı. Caesar, kıtaları İtalya’da Pompeius’la savaşırken bile diploma­ tik bir çözüm için bastırdı. Pompeius’la yüz yüze buluşabilirse, her ikisinin de itibarını ve gücünü koruyacak bir çözüme ulaşılacağına inanıyordu. Pompeius’a bir ulak göndererek barış koşullarını görüş­ mek üzere bir toplantı talep etti. General teklife burun kıvırarak, o yılki konsüllerin Yunanistan’a yelken açtıklarını ve Cumhuriyet’in mütevazı bir hizmetçisi olan kendisinin de önde gelen magistratusların yokluğunda müzakere edemeyeceğini söyledi. 13

Caesar, İç Savaş Üzerine 1.24-29.

256

IULIUS CAESAR

Dokuz gün süren sonuçsuz kuşatma ve başarısızlığa uğrayan ba­ rış girişimlerinin ardından, Pompeius’un Yunanistan’a gönderdiği gemiler ordunun kalanını almak üzere geri döndü. Gemiler, Cae­ sar’ın gevşek ablukasını kolayca yarıp kısa sürede Brundisium’un rıh­ tımlarına yanaştılar. Pompeius özenle hazırladığı planını uyguladı. O gece kıtaları hızla ve sessizce kentten ayrılmak için hazırlandılar. Pompeius, Caesar’ın askerleri kente girdiklerinde onları yavaşlatmak için kent kapılarının iç kısımlarında ve kent sokaklarında barikat­ lar ve çukurlar hazırlayıp sivri kazıklar yerleştirdi. Ana kuvvetinin kaçışını güvence altına almak için surlara artçı olarak okçuları ve sapancıları konuşlandırdı. Ordusu gemilere bindi ve Caesar onları dur­ durmaya zaman bulamadan limanın girişindeki bariyerleri parçaladı. Pompeius kendi oyunuyla kuşatmaların ustasını yenmişti. Caesar artık İtalya’nın hâkimiydi ancak bu olsa olsa bir Pyrrhus14 zaferiydi. Akdeniz’in dört bir yanına dağılmış olsa da, Pompeius’un elindeki kuvvetler Caesar’ın birliklerinden hâlâ sa­ yıca çok üstündü. Donanması yoktu ve askerlerini besleyebilecek yeterli miktarda tahıl stoku kalmamıştı. Pompeius’un kuvvetle­ rinin (başta İspanya’daki muazzam ordusu olmak üzere) tehdidi altındaydı. Pompeius denizlerdeki ustalığını kullanarak İtalya’yı istediği zaman istila edebilirdi. Daha kötüsü, senatörlerin nere­ deyse hiçbirini kendi tarafına çekememiş; hepsi Pompeius’la bir­ likte Yunanistan’a kaçmışlardı. Cicero gibi İtalya’da kalan birkaç senatör, Caesar’a ancak gönülsüz bir tarafsızlık vadetmişti. Romalı memurlardan bazılarını ikna ederek davasına destek sağlamayı ve eylemlerinin şeklen bile olsa devlet tarafından onaylanabileceğin! ummuştu. Ancak Roma hükümeti Yunanistan’a kaçtığından Cae­ sar artık yalnızca bir asiydi.

14 Buruk zafer. Epirus Kralı Pyrrhus, Romalılara karşı yürüttüğü savaşı (MÖ 280-275) kazanmasına karşın kayıpları o kadar büyüktür ki zaferin meyvele­

rini toplayamadığı gibi tahtını da kaybeder. Bu nedenle büyük kaynaklar sarf edilerek kazanılan zaferlere askerî literatürde “Pyyrhus zaferi” adı verilir (ç.n.).

257

PHILIP FREEMAN

Caesar, Yunanistan’a geçmek üzere İtalya ve Galya’dan gemiler top­ lanmasını emretti ancak hazırlıkların aylar süreceğini biliyordu. Bu sırada İtalya’dan ayrılamaz ve Pompeius’un İspanya’daki kıdemli or­ dularına istila için bir fırsat tanıyamazdı. Bu nedenle düşmana ilk darbeyi kendisinin indirmesi gerektiğine karar verdi.15 Kuvvetleriy­ le süratle İber Yarımadası’na hareket etti. Gıda tedarikini güvence altına almak için askerlerine, Pompeius kuvvetlerinin elinde bulu­ nan Sardinya ve Sicilya’yı almalarını emretti. Pompeius, Sicilya’nın yönetimini Cato’ya vermişti. Caesar’ın en azılı düşmanı alışıldık verimliliğiyle adayı yönetiyordu. Pompeius’un İtalya’da dayanabile­ ceğini ve yurdunu savunacağını bekliyordu. Ancak General’in Yu­ nanistan’a çekilmesiyle birlikte ihanete uğradığını hissetti. Curio, Caesar’a ait iki lejyonla ada kıyılarına çıktığı zaman Cato, Pompei­ us’a güvenmesine lanet okuyarak Sicilya’yı terk etti. Bu sırada Caesar, Via Appia üzerinden Roma’ya ilerliyordu. Is­ panya’ya gitmeden önce işleri düzene sokmak için kentte birkaç gün kalmayı planlıyordu. Roma’nın güneyindeki Formiae sınırlarında yer alan Cicero’nun mülkünden geçti ve bu nüfuzlu hatibi şahsen ziyaret etmeye karar verdi. Caesar birkaç haftadır Cicero’yla mektup­ laşıyor ve onu pohpohlayarak inada bindirdiği tarafsızlığından vaz­ geçirmeye çalışıyordu. Cicero artık bir makam sahibi değildi ancak Roma halkı ve çok sayıda senatör nezdinde müthiş bir itibarı vardı. Caesar, Cicero’yu kendi safına çekerse pek çok kişinin onu izleyece­ ğini düşünüyordu. Caesar, Mart başında Cicero’ya şöyle yazdı:

Romaya döndüğümde özellikle seni görmeyi umuyorum. Senin gibi sevilen ve nüfuzlu bir adamın yardımına ve bilgece tavsiyelerine çok ihtiyacım var. 16 Cicero, Caesar’ın Corfinium’da kendine hâkim olmasından etkilen­ mişti. Caesar bunu duyunca şöyle yazdı:

15

Caesar, Iç Savaş Üzerine 1.29.

16

Cicero, Atticus’aMektuplar 172A (9.6A).

258

IULIUS CAESAR

Zalimce intikam almanın aklımdaki en son şey olduğu konusunda haklısın. Merhamet benim için çok önemli olduğundan bana verdiğin destekten memnunum. Serbest bıraktıklarımın yine bana karşı savaşmalarından rahatsız değilim. Tek istediğim herkesin kendi iradesiyle hareket etmesidir.17

Mart sonunda Caesar ve Cicero yıllar sonra ilk kez yüz yüze gelecek­ lerdi. Caesar herkesin kendisine karşı dürüst olmasını istemiş olabilir ancak Cicero’nun kendi tarafına katılmasını çok arzu ediyordu. Sıcak bir karşılamanın ve ailelere ilişkin bilindik sorulardan ardından iki adam iş konuşmaya başladı.18 Cicero açık konuşarak, Caesar’ın Ispanya’ya veya Yunanistan’a giderek Pompeius’la savaşa devam etmesinin işleri daha da kötüleştireceğini söyledi. Bunun yerine Senato’nun otoritesine boyun eğmeliydi. Esasen Caesar’ın bunu yapması için senatörlere bir yasa tasarısı sunacağını beyan etti. Caesar, Cicero’ya sessizce konuyu bir kez daha değerlendirmesini söyledi. Cicero, Caesar’ın makul olmayacağını ve devletin kadim kurallarına uymayacağını açık bir şekilde anlamış oldu ve Pompei­ us’a katılmaya karar verdi. Cumhuriyet’in korunması için tek umu­ dun sorunlu general olduğunu anlamıştı. :s:

MÖ 1 Nisan 49’da Caesar dokuz yıl sonra ilk kez Roma’ya geldi. Caesar, Roma’da kaldığı süre boyunca Calpurnia’yı ziyaret ettiğinden hiç bahsetmez. Elbette o da diğer Romalılar gibi karısı hakkında bir şeyler yazmanın uygun olmadığım biliyordu. Senato’yu toplantıya çağırdı ancak katılım azdı.19 Caesar eserinde bundan da bahsetmez. Pompeius ve aristokratların kendisine kötü muamele yaptıklarından, tribunu^aım. yaşadığı adaletsizliklerden ve daima barışı arzu ettiğin­ den bahsetti. Konuşmasına, senatörlere devleti yönetmede kendisine 17

Cicero, Atticusa Mektuplar 185 (9.16).

18 19

Cicero, Atticusa Mektuplar 187, 189 (9.18-19). Caesar, İç Savaş Üzerine 1.32-33; Dio Cassius 41.15-17.

259

PHILIP FREEMAN

yardım etmeleri gerektiğini söyleyerek ve işbirliğine yanaşmazlarsa tek başına hareket edeceği konusunda onları uyararak son verdi. Uç gün süren gergin tartışmaların ardından senatörler nihayet müzakere için Pompeius’a bir heyet gönderilmesini kabul ettiler. Ancak hiçbiri bu göreve gönüllü olacak kadar cesur değildi. Öfkelenen Caesar, Senato’yu terk edip halk meclisine gitti. Her yurttaşa bol miktarda tahıl ve para sözü verince burada çok daha iyi karşılandı. Roma’da Caesar’a karşı durmaya hazır tek kişi Tribunus Lucius Metellus’tu.20 Caesar, Metellus’un aristokratların piyonu olduğunu yazar. Böyle bile olsa Metellus oldukça cesur bir piyondu. Caesar, birlikleri için para bulmak için askerleriyle hâzineye girdiğinde Me­ tellus tek başına kapıda dikilip onun geçmesine izin vermedi. Galya ve İtalya fatihi Caesar, Roma’nın kalbinde tek bir inatçı adam karşı­ sında utanç verici bir duruma düşmüştü. Caesar’ın kendisini kutsal tribunus\mn savunucusu olarak ilan ettiği düşünüldüğünde durum daha vahimdi. Caesar karşılaşma iyice saçma bir hal alınca Metellus’a yolundan çekilmesini aksi takdirde onu öldüreceğini söyledi. Bunun üzerine Metellus geri adım attı ancak önemli bir noktaya temas etmeyi başarmıştı. Caesar hâzinenin kilitli kapılarını kırdı ve bulabildiği tüm altın ve gümüşü götürdü. Caesar’ın iktidarının te­ meli olan sıradan halk, hâzinenin yağmalanması ve bir tribünüsün tehdit edilmesi nedeniyle çok öfkeye kapıldı. Neticede Caesar’ın Roma ziyareti tam bir başarısızlık olmuştu.

Caesar, Ispanya’ya giderken Galya kıyısında yer alan antik Yunan kenti Massalia’da durdu.21 Massalia, Roma’nın eski müttefiklerindendi ve geçmişte hem Pompeius’un hem de Caesar’ın hamiliğini tanımıştı. Caesar hiç kuşkusuz barbarların tehdidini nihayet ortadan kaldırarak ve Galya’nın tamamını kentin ticaret ağının içine katarak 20

Caesar, İç Savaş Üzerine 1.33; Dio Cassius 41.17; Cicero, Atticus’a Mektuplar 195 (10.4); Appianus, İç Savaş 2.41.

21

Caesar, iç Savaş Üzerine 1.34-36.

260

IULIUS CAESAR

çok şey başarmıştı. Ancak sıcak bir karşılama bekliyorsa hayal kırık­ lığına uğrayacaktı. Caesar, Massalia’mn kapılarının kapalı olduğunu ve surlarına asker yerleştirildiğini gördü. Bir açıklama talep ettiğinde yurttaşlar bir heyet gönderdiler. Ziyaretiyle şeref verdiğini ancak Ro­ ma nin iç işleriyle ilgili olduğu açık olan bu çatışmada tarafsız kal­ mak istediklerini söylediler. Her iki tarafa da aynı şekilde iyi niyet göstereceklerini ve hiçbir tarafa yardım etmeyeceklerini belirttiler. Caesar, Massalia sakinleri sözlerinde samimiyse, büyük olasılıkla kentin tarafsızlığını kabul etmiş olmalıdır. Gerçekte kentin tacirleri Caesar’ın iyi bir yatırım olmayacağını hesaplamışlardı. Onun Pom­ peius’un ve Senato’nun birleşik ordularına karşı hiç şansı olmadığını düşünüyorlardı. Bu nedenle Caesar da yalnızca iki ay önce merhamet göstererek serbest bıraktığı eski düşmanı Domitius Ahenobarbus’un Massalia Limanı’na gelmesine ve kentin önde gelenleri tarafından sıcak karşılanmasına şaşırmadı. Massalia surları beş yüzyıldır tüm saldırılara karşı durmuştu. Yunanlar Caesar’ın da başarısız olacağından emindiler. Caesar kentin alınmasının çok zor olduğunu biliyordu ancak Ispanya’da savaşırken bu kadar kuvvetli ve stratejik bir kenti düş­ manlarının eline bırakamazdı. Ertesi ayı kuşatmayı pekiştirerek ve yakındaki saldırıya hazırlık yaparak geçirdi. Ancak bu işin tamam­ lanmasının gereğinden fazla zaman alacağını biliyordu. Böylece donanmanın ablukası için Galya’da Venetlere karşı yapılan deniz seferinin kıdemli komutanı Decimus Brutus’u görevlendirdi. Kenti kuşatmak üzere üç lejyonluk piyade kuvvetini de Gaius Trebonius’un komutasına bırakarak süratle Ispanya’ya hareket etti.

Caesar Ispanya’da lidersiz bir orduyla savaşacağı ve dönüşte ordusuz bir liderle karşılaşacağı konusunda iyimserdi.22 Her iki durumda da hatalı olduğu ortaya çıktı. Doğu Ispanya’daki kuvvetler, Pom­ peius’un en becerikli iki generali Lucius Afranius ve Marcus Petreius’un komutasındaydı. Öte yandan Pompeius, Caesar’ın İspanya’da 22 Suetonius, Caesar 34.

261

PHILIP FREEMAN

aylar geçirmesini fırsat bilerek Yunanistan’daki kuvvetlerini önemli ölçüde artırmıştı. Caesar ise Ispanya’ya aşinaydı. MÖ 69’da yarıma­ danın batısında önce quaestor, sekiz yıl sonra da vali olarak görev yapmıştı. Düşmanlarının toplandığı Doğu İspanya hakkında ise çok az bilgisi vardı. Caesar MÖ 49 baharında Pireneleri aşarak İspanya’ya girdi ve bu­ günkü Barcelona yakınlarındaki Sicoris Nehri kıyısında yer alan Ilerda kasabasına ulaştı.23 Afranius ve Petreius’un kampı yakındı. Orduda beş gedikli lejyon ve binlerce yerli asker vardı. Caesar’ın piyadeleri mevcut bakımından Pompeius kuvvetleriyle aşağı yukarı denkti an­ cak süvari sayısı bakımından Pompeius kuvvetlerinden çok üstündü. Bu atlıların çoğu Caesar’ın güvenmediği için yurtlarında bırakma­ yarak yanında getirdiği Galyalı soylulardı. Görünüşe göre kendi as­ kerlerinden bile kuşku duyuyordu, çünkü piyadelere fazladan ödeme yapmak için m'/'MzzMj'lardan ve centruioiazdarı borç almıştı. Dolayısıyla ordunun sadakatini parayla satın almış ve subaylarını da borçlu du­ rumuna sokarak ona bağlı kalmalarını sağlamıştı. Eğer subayları onu yüz üstü bırakırlarsa, borçlarını geri ödemeyecekti. Caesar, Sicoris’i geçti ve düşman kuvvetleri yakınında kamp kurdu. Ancak nehrin batı kıyısında hayvanlar için yeterince yiye­ cek olmadığından, askerlerini riske etti ve her gün doğu kıyısına geçerek yağma akınları düzenledi. Nehirdeki birkaç köprüden biri bahardaki büyük bir sel sırasında çökünce bu iş daha da zor bir ha­ le geldi. Afranius ve Peterius, kuvvetli konumlarını kullanarak her seferinde Caesar’ı taciz edip askerlerini yordular. Caesar daha fazla dayanamayacağını anlayınca iki generali muharebeye zorlamak iste­ diyse de ikisi de tuzağa düşmeyecek kadar akıllıydı. Caesar kasaba ve düşman kampı arasındaki stratejik bir tepeyi ele geçirmeye teşebbüs ettiğinde ise Pompeius kuvvetleri harekete geçti. Düşman lejyonları savaşmayı Batı Ispanya’nın vahşi dağ kabi­ leleriyle çarpışırken öğrendiklerinden, Caesar’ın tepeye yaptığı ce­ surca saldırıdan pek etkilenmediler. Pompeius kuvvetleri gaddarca 23 Caesar, İç Savaş Üzerine 1.37-87; Appianus, Roma Tarihi 2.42-43; Dio Cassi­

us 41.20-24.

262

IULIUS CAESAR

savaşarak Caesar’ın kıtalarını çekilmeye mecbur kıldı. Caesar’ın askerleri saatlerce süren çarpışmadan sonra bitkin ve sersemlemiş bir halde kampa döndüler. Galya’da imkânsız koşullarda bile zafer kazanmaya alışıktılar ancak bu kez kararlı ve disiplinli Romalılar karşısında panik ve çöküş yaşamışlardı. En iyi centurioiarı dâhil yet­ miş asker kaybetmişlerdi. Altı yüzden fazla ağır yaralı vardı. Diğer taraf da ağır zayiat vermekle birlikte Caesar’a karşı durabileceklerini ve hatta onu yenebileceklerini göstermişlerdi. Caesar’ın karşılaştığı zorlukların haberi birkaç gün sonra Ro­ ma’ya ulaşınca tarafsız kalan senatörlerin çoğu bir anda Pompei­ us taraftarı olup çıktı. Çok azı Caesar’ın kazanacağına inanıyordu. Caesar’ın Rubicon’u geçmesinin üzerinden altı ay geçmişti ancak İtalya’da taraftar bulamamış ve Massalia yı alamamıştı. Yakında Pompeius’un İspanya’daki generalleri tarafından ezilecekti. İşler Caesar açısından daha da kötüleşti. Başka bir sel, Sicoris’te kalan tüm köprüleri yıktı ve Caesar’ı Galya’dan gelecek erzaktan mahrum bıraktı. Caesar’ın kampında da bizzat Pompeius’un Afrika’dan iler­ leyerek Caesar’a güneyden saldıracağı söylentileri dolaşıyordu. Bununla birlikte Caesar, en büyük başarılarını imkânsız koşul­ larla karşılaştığında kazanırdı. Britanya’da Keklerin deriyle kaplı ah­ şap gövdeli tekneler kullandığını görmüştü. Currach24 adı verilen ve yapımı kolay bu tekneler son derece dayanıklıydı. Askerlerin­ den bu teknelerden küçük bir filo inşa etmelerini istedi. Birkaç gün sonra teknelerin yüklü olduğu bir konvoy, Sicoris boyunca kuzeye ilerleyerek, kampından otuz kilometre kadar uzaklıkta bir noktada durdu. Buradan tüm lejyon karşı kıyıya geçirildi ve iki gün içinde azgın nehrin üzerinde tahkimli bir köprü inşa edildi. Caesar artık Sicoris’ten istediği gibi asker ve erzak geçirebilirdi. Etkin bir biçimde kullanılan bu yeni köprü Caesar’ın talihini hızla değiştirdi. Artık üstün süvarilerini kullanarak Pompeius kuv­ vetlerine saldırabilir ve geceleri yapılan yiyecek arama görevlerinde düşman saldırılarına engel olabilirdi. Caesar daha sonra ana kam­ pının yakınlarına hendekler kazılmasını emretti. Böylece Sicoris’in 24 İrlanda’ya özgü küçük bir tekne (ç.n.).

263

PHILIP FREEMAN

suları bu hendeklere dolacak ve nehrin su seviyesi azalacaktı. Altmış kilometre boyunca kuzeye gidip gelmesine de gerek kalmayacaktı. Caesar ayrıca yakındaki kabilelerin de güvenini kazanmaya başladı. Onlardan taze kuvvetler ve tahıl elde etti. Bu İberyalılar, otuz yıl önce asi Romalı general Quintus Sertorius’un en büyük destekçileriydi.25 Sertorius, Caesar’ın eniştesi Marius’un emrindeyken gözden düşünce Ispanya’ya kaçmış ve Romaya karşı bir geril­ la savaşı yürütmüştü. Bu becerikli general, yerli savaşçılara Roma tarzı örgütlenmeyi öğretmiş ve onları çok etkilemişti. Pompeius da gençliğinde, öldürülmeden önce Sertorius’a karşı savaşıp başarısız olmuştu. Ispanyollar, Caesar’ı Roma egemenliğinin getirdiği yükü hafifletecek benzer becerilere sahip biri gibi görmeye başlamışlardı. Afranius ve Petreius bu gelişmelerden rahatsız oldu ve daha uy­ gun bir bölge saydıkları güneye doğru harekete geçmeye karar ver­ diler. Pompeius taraftarları karanlıkta sallardan yapılmış yüzer bir köprüyü kullanarak Sicoris’i geçti ve geçer geçmez de köprüyü yok ettiler. Caesar peşlerinden süvarilerini gönderdi. Ancak nehir çok derindi ve atlılar için büyük tehlike arz ediyordu. Düşmanı yaka­ lamak istiyorsa, piyadeler için bir köprü kurarak zaman kaybetme­ meliydi. Bu nedenle askerlerinin suyu yayan geçmelerini emretti. Bazıları bu azgın nehre girmekte tereddüt etti. Akıntı atları bile sürüklüyordu. Bunun üzerine Caesar tereddütte olan askerleri kampta bıraktı. Geri kalan binlerce asker, boğazlarına dek dondurucu suya girdiler. Erzak yüklü atların bir kısmı akıntıyı yavaşlatmak amacıyla nehrin üst kısmına yerleştirilmiş, bir kısmı da akıntıya kapılan as­ kerleri kurtarmak için nehrin alt tarafında bekletilmişti. Şaşırtıcı bir şekilde askerlerin hiçbiri boğulmadı. Caesar, Sicoris’i geçince kes­ tirme bir yol buldu ve muharebeye can atan askerlerini ilerleterek Pompeius’un ordusuyla karşılaştı. Kısa sürede düşmanı, erzak temin edemeyeceği elverişsiz bir yere sıkıştırdı. Pompeius kuvvetlerinin teslim olması artık an meselesiydi ancak Caesar mümkün olduğunca az kan dökülmesini istediğinden sabır­ sızdı. Önünde hâlâ uzun bir savaş vardı ve gereksiz yere askerlerin 25

Bkz. Plutarkhos, Sertorius.

264

IULIUS CAESAR

hayatını riske atmak istemiyordu. Ayrıca zorunlu olmadıkça düşman tarafındaki Romalı askerleri de öldürmemeye kararlıydı. Yurttaşla­ rına merhamet gösterirse Roma halkı nezdindeki itibarı artacaktı, aksi takdirde ne pahasına olursa olsun gücünü korumaya çalışan bir tiran gibi gözükebilirdi. Bununla birlikte Caesar’ın askerlerinin farklı bir fikri vardı. Komutanlarının merhameti nedeniyle zafer için önlerine çıkan bu altın fırsatı kaçıracaklarını düşündüler. Hatta bazıları Caesar’ın kendilerini derhal muharebeye sokmaması halin­ de gelecekte onun için savaşmayacaklarını beyan etti. Ertesi gün sinirler yatıştı. Rehavetin etkisiyle her iki tarafın as­ kerleri de saflarından birbirlerine laf attılar. Pompeius taraftarları konuşmak için Caesar’ın kampını ziyaret etmeye başladılar. Asker­ ler, Afranius ve Petreius’a katıldıkları için pişmanlıklarını ifade etti­ ler. Caesar’ın askerlerinden bazıları da düşman kampını ziyaret etti. Bir süre sonra her iki tarafın askerleri birbirlerine şarap tulumlarını ikram edip savaş öyküleri anlatmaya koyuldular. İki kamp adeta tek bir orduya aitmiş gibiydi. Caesar’ın askerleri şimdi liderlerinin Pompeius taraftarlarına saldırmamasında haklı olduğunu fark et­ mişlerdi. Ne de olsa hepsi Romalıydı. Afranius bıkkınlık Ve keder içinde manzarayı izlerken, Petreius kişisel muhafızlarına Caesar’ın askerlerini kamptan çıkarmalarını ve yakaladıklarını öldürmelerini emretti. Ardından şevkleri kırıl­ mış askerlerine hitap ederek Cumhuriyet’in davasına ihanet etme­ meleri için yalvardı. Ne kadar merhametli görünürse görünsün Caesar’ın bir asi olduğunu söyledi. Askerlerine derhal, Caesar’ın hâlâ kampta bulunan askerlerini getirip idam etmelerini söyledi. Ancak askerleri, konuklarını çadırlara saklayarak korudu ve ge­ celeyin kaçmalarını sağladılar. Caesar ise tam aksine kampındaki Pompeius taraftarlarının zarar görmeden kamplarına dönmelerini sağladı. Pek çok düşman askerî de kendi iradeleriyle Caesar’ın ta­ rafına geçti. Caesar önceki stratejisine döndü ve sabırla düşmanın teslim ol­ masını beklemeye başladı. Pompeius taraftarlarının kendi hayvanla­ rını yemeye başlamalarıyla sonuç alması çok sürmedi. Bir süre sonra 265

PHILIP FREEMAN

Afranius, ateşkes bayrağını çekerek Caesar’ın kampına geldi ve iki' orduya şöyle hitap etti: “Görevlerimizi yerine getirdik... Yenildiği* mizi itiraf ediyoruz. Yüreğinizde bir nebze olsun şefkat kaldıysa, tek" istediğimiz askerlerimizin hayatını bağışlamanız.”26 | Caesar hem generallerin hem de askerlerin hayatlarını mem-1

nuniyetle bağışladı. Pompeius’un ordusu dağıldıysa da birçok asker | Caesar’ın saflarına katılmayı seçti. Caesar daha sonra batıya, Atlantik kıyılarına ilerledi. Teslim olan Pompeius yandaşlarına merhamet gösterdi. Pompeius’un Hispania Ulterior valisi atadığı bilgin Mar­ cus Terentius Varro derhal tüm eyaletin yönetimini Caesar’a teslim etti. Caesar’ın bir zamanlar dünyayı fethedeceğini hayal ettiği yer olan Gades kenti halkına Roma yurttaşlığı sözü dahi verildi.27 Ne var ki Caesar eserinde bundan bahsetmez ve bu imtiyazın Gadeslilere çok pahalıya mal olduğunu yazar. Caesar bir aylık bir çarpışmadan sonra Senato’nun elindeki en iyi orduyu yenmiş oldu ancak hâlâ Pompeius ve Yunanistan’da top­ lanan kuvvetlerle karşılaşmamıştı. Pompeius için Ispanya’daki ye­ nilgi hayal kırıklığıydı ancak sonuca bir etkisi yoktu. Hâlâ Doğu Akdeniz’e ve Afrika’ya hâkimdi. Önde gelen tüm Romalılar ona sadıktı. MÖ 49 yılının yazı yaklaşırken, Pompeius ve muazzam or­ dusu Caesar’ı ezip geçmek için hazırlanıyordu.

Massalia’da bulunan Caesar’ın komutanları, bu antik Yunan ken­ tini kuşatırlarken azimli bir direnişle karşılaştılar.28 Decimus Bru­ tus, Birinci Pön Savaşı’nda Kartaca’ya karşı geliştirilen bir yöntemle Massalia Limanı’na tırmanma çengelleriyle saldırdı. Ancak Yunan­ lar kentlerini savunmaktan vazgeçmediler. Trebonius, Caesar’ın piyadelerini ve kuşatma araçlarını kullanarak karadan Massalia surlarına saldırdı ancak bir şey elde edemedi. Haftalar süren aç­ mazın ardından Pompeius’un yardım için gönderdiği destek filosu 26 27

28

Caesar, İç Savaş Üzerine 1.84. Dio Cassius 41.24; Caesar, İç Savaş Üzerine 2.21. Caesar, İç Savaş Üzerine 1.56.58, 2.1-22; Dio Cassius 41.25.

266

IULIUS CAESAR

Massalialıların zafere olan güvenini artırdı. Ancak Caesar şöyle der: ‘İnsan doğası öyle bir şeydir ki, koşullar değişince ya gereğinden fazla güven duyarız ya da gereğinden fazla korkarız.”29 Massalialılar kendilerine çok güveniyorlardı. Sonuçta karada ve denizde yenildiler ve Pompeius’un askerleri kaçtı. Kent sakinleri kentin kapılarına üşüşerek Caesar’ın birliklerine kenti mahvetme­ meleri için yalvardılar. Caesar subaylarına, askerlerin kenti yağma­ lamalarına izin vermemelerini emretti. Bu derece saygın bir Roma müttefiki olan bir kentin yok edilmesi halk nezdindeki itibarını önemli ölçüde zayıflatabilirdi. Askerler bu kısıtlamaya homurdana­ rak yanıt verdiler ancak Caesar kısa süre sonra kente gelerek önceki emirlerini tekrarladı. Kenti tüm donanmasını, savaş silahlarını, tüm hâzinesini ve zengin topraklarının bir kısmını teslime zorladı. An­ cak erkekleri öldürmedi ve kadınlarla çocukları köle olarak satmadı. Yine de Caesar, Massalialılar fikirlerini değiştirebilirler diye iki lej­ yonla kenti işgal edip İtalya’ya döndü.

iS Caesar, Kuzey İtalya’da Po Nehri’nin kıyısında bulunan Placentia ka­ sabasında kıtalarının tam teşekküllü bir isyanıyla karşılaştı. IX. Lej­ yondaki hoşnutsuz askerlerin önderliğindeki birlikler daha fazla ücret istediler. Ancak şikâyetlerinin merkezinde, bu savaşta Galya’da olduğu kadar ganimet elde edememeleri vardı. Bir orduyu yenmek veya bir kenti fethetmek için aylarca savaştıkları halde, Caesar düşmanlarım affediyor ve ilerlemeye devam ediyorlardı. Askerleri, yenilenlere mer­ hamet gösterilmesini değil; altın, kadın ve köle istiyorlardı. Placentia’da geçen zaman, Caesar’ın liderlik psikolojisinin an­ laşılması açısından çok ilginçtir.30 Caesar eserlerinde isyandan bah­ setmez, kuşkusuz taraftarları arasındaki hoşnutsuzluğun üzerinde durmak istememişti. Ancak diğer antik kaynaklar konuyla ilgili ay­ rıntıları aktarır. Asi ordusu Caesar’ı zor bir duruma soktu. Emrinde 29 30

Caesar, Iç Savaş Üzerine 2.4. Suetonius, Caesar 69; Dio Cassius 41.26-35; Appianus, İç Savaş 2A7.

267

PHILIP FREEMAN

muazzam kaynakları olan bir imparatorluğa karşı savaş veriyordu. Caesar’ın Pompeius ve Senato’yla baş edebilmesinin tek yolu ordusuydu. Ordusunun desteğini kaybederse savaş da biterdi. Askerleri de bunu biliyorlardı. Bu nedenle taviz bekliyorlardı. Aksi takdirde eşyalarını toplayıp yurtlarına döneceklerdi. Askerlerin bakış açısın­ dan isteklerinin son derece makul olduğu söylenebilir. Caesar’ı izle­ yerek yaşamlarını ve geleceklerini tehlikeye atıyorlardı. Caesar savaşı kaybederse ödül kazanamayacaklardı. Hatta hayatta kalabilirlerse kaçabildikleri için kendilerini şanslı sayacaklardı. Pek çok general bu durumda asilerin liderlerini çağırıp onlarla uzlaşmaya çalışırdı. Ancak Caesar öyle yapmadı. Bunun yerine tüm orduya toplanması için emir verdi ve daha sonra konuşmaya başla­ dı. Kendisini şımarık ve itaatsiz çocuklarıyla konuşan bir baba gibi hissettiğini söyledi. İhtiyaçlarını daima kendi isteklerinden önemli gördüğünü ve onlara söz verdiği her şeyi verdiğini belirtti. Gerçekten İtalya’yı da Galya ve Germania gibi harap bir halde mi görmek istiyor­ lardı? Diğer tarafta savaşan Romalı yoldaşlarından daha mı iyi olduk­ larını düşünüyorlardı? Askerleri, savaşın kurallarına göre savaşırlardı. Onlar kentleri yağmalayan vahşi barbarlar değildi. Kendi yollarını mı çizmek istiyorlardı? Bu mümkün değildi. Ordular disiplin olmadan var olamazlardı. Bu nedenle Caesar, IX. Lejyon’un tamamına decimatio cezasını uygulayacaktı. Gelecekte onu sorgulayanlara uyarı niteli­ ğinde olacak şekilde her on askerden birini idam ettirecekti. Tüm ordu Caesar’a emrini yeniden düşünmesi ve IX. Lejyonu bağışlaması için yalvardı. Ona karşı gelerek hata yaptıklarını itiraf ettiler. Yıllarca onun için cesurca savaşmış askerleri öldürmemesini rica ettiler. Caesar isyanın elebaşlarının adlarını vermeleri şartıyla gönülsüzce de olsa merhamet göstermeyi kabul etti. Bu kişilerden kurayla on iki kişi seçecek ve onları idam edecekti. Öyle de yaptı. Yalnız masum birinin hayatını bağışlayıp onun yerine kendisini suç­ layan bir centurioyu idam ettirdi. Caesar, askerlerinin binlercesiyle yüzleşmiş ve geri adım atmayarak onların saygısını ve sadakatini ka­ zanmıştı. Ordu, isyan düşüncesini bir kenara bıraktı ve Pompeius’a karşı harekete geçmeye hazırlandı. 268

IULIUS CAESAR

Caesar Batı Akdeniz’in başka bir yerinde de sorunlarla karşılaştı. Cicero’nun damadı Dolabella’yı Adriyatik filosunun başına getir­ mişti.31 Pompeius’un komutanları şimdi onun peşindeydi. Marcus Antonius’un kardeşi Gaius onu ararken, Illyricum kıyılarının açık­ larında küçük bir adada Pompeius’un askerleri tarafından kuşatıldı. Gaius ve birlikleri kısa süre sonra açlıkla pençeleştiler. Birkaç asker sallarla anakaraya ulaştıysa da Gaius ve askerlerinin kalanı teslim olmak zorunda kaldı. Ancak Caesar’ın iç savaşın ilk birkaç ayında karşılaştığı en bü­ yük sorun, Kuzey Afrika’da ordusunu kaybetmesi oldu.32 Caesar, eski tribunus Curio’ya Corfinium’da teslim olan İtalya’nın dağ ka­ bilelerinden toplanan askerlerden oluşan üç lejyon vermişti. Cü­ retkâr ancak deneyimsiz olan Curio, Sicilya’yı Cato’nun elinden savaşmadan aldı. Ardından, Caesar’ın İtalya’dan sürdüğü eski Si­ cilya valisi Attius Varus’la savaşmak üzere bugünkü Tunus kıyıla­ rına çıktı. Curio kendisini Hannibal’i yenen Scipio Africanus gibi görüyordu ancak bir anda kendisini Varus’la birlikte acımasız Nu­ midia Kralı Iuba’yla savaşırken buldu. Kral, Caesar’ın yıllar Önce Roma’daki duruşmada sakalını çekerek kendisini herkesin önünde küçük düşürdüğünü unutmamıştı. Şimdi bu hakaretin bedelini ödetecek durumdaydı. Curio kıyıya yakın bir kamp kurdu ancak yerli kabileler suları zehirlediler. Binlerce asker şiddetli kasılmalar ve kusma nedeniyle güçten kuvvetten düştü. Curio acınacak haldeyken bile askerlerini ateşleyerek, Varus’un tepedeki ordusuna karşı saldırıya geçirdi ve muhteşem bir zafer kazandı. Kendine güveni artık tam olan Curio, Iuba’nın küçük bir müfrezesinin yakında olduğunu belirten bir rapor aldı. Sıcak ve susuz bir kıyı şeridi boyunca askerlerini ilerletti. Kolay bir zafer umarken karşısında Iuba’nın ordusunun tamamını buldu. Numidia süvarileri bitkin haldeki Curio ve ordusunun hemen çevre­ sini sardı ve hepsini kurbanlık koyun gibi kestiler. Caesar’ın arkadaşı 31 32

Dio Cassius 41.40. Caesar, İç Savaş Üzerine 2.33-44; Dio Cassius 41.41-42; Appianus, İç Savaş

2.44-46.

269

PHILIP FREEMAN

Asinius Pollio’nun önderliğinde birkaç asker Sicilya’ya kaçmayı ba­ şardı. Teslim olanlar da acımasız Numidialılarca katledildi. |S»

Caesar, Adriyatik ve Afrika’daki kayıplarını telafi edemezken Pom­ peius Yunanistan’daki ordusunun mevcudunu hızla artırıyordu. MÖ 49 yılının son aylarında Caesar’a nihayet iyi bir haber geldi. Roma’daki taraftarları onu diktatörlük makamına getirmişlerdi. Bu makam sayesinde, selefi Sulla gibi devleti yeniden organize edebilir ve dokunulmazlık sağlayarak hareket edebilirdi. Caesar, Roma’nın kapılarına yaklaştığında başkent korkudan titredi. O da Sulla gibi diktatörlüğünü kullanarak düşmanlarını kanlarında boğabilirdi. Caesar, Brundisium’a giderken Roma’ya uğradı.33 Tartışmalarla ve siyasetin önemsiz işleriyle kaybedecek zamanı yoktu. Savaşan ta­ raflar arasında kalan kent, yiyecek kıtlığı ve çöküşteki ekonomisiyle kriz içindeydi. Caesar başkentte yalnızca on bir gün geçirmekle bir­ likte yönetimi ve mali sistemi sağlam bir temele oturtmayı başardı. îlk önce ertesi yıl için kendini konsül seçtirdi. Böylece yasal bir saygınlık içinde savaşa devam edebilirdi. Caesar diğer konsüllüğe, bir zamanlar Cato’yu destekleyen ve korsanlara karşı savaşındaki komutanın oğlu olan Publius Servilius Isauricus’u seçti. Daha sonra açlıktan kırılan halka tahıl dağıtımını içeren bir dizi acil kararname çıkardı. Ardından batı eyaletlerine yeni valiler atadı. Curio’nun katledilmesi nedeniyle Iuba’yı Roma’nın düşmanı ilan etti. Sulla’nın yıllar önce mahkûm et­ tikleri kişilerin oğullarının kamu hizmetine alınmalarına izin verdi. Caesar Kuzey İtalya’daki destekçilerini de unutmadı. Po Nehri’nin her iki kıyısında oturanlara daimi olarak Roma yurttaşlığı verdi. Hâlâ Roma yüce rahibi olan Caesar, önceki yıl karışıklıklar nedeniyle ihmal edilmiş büyük Iupiter Festivali’ni de kutladı. Böylece Roma halkı bu uğursuz günlerde eğlenmeyi hatırlamış oldu. Caesar’ın taraftarları arasındaki borçlu şövalyeler ve üst sınıfla­ ra mensup kişiler, ağızlarının suyu akarak son bir tedbir alınmasını 33 Caesar, Iç Savaş Üzerine 3.1-2; Plutarkhos, Caesar 37.1.

270

IULIUS CAESAR

umuyorlardı: Borçların silinmesi. Ancak Caesar borçlara sünger çek­ mek (bu zaten hassas olan finansal sistemi kargaşaya sürüklemek an­ lamına gelirdi) yerine makul bir yasa çıkardı. Buna göre ödemeleri savaştan önceki düzeye çekecek tarafsız bir komisyon kurulacaktı. Borçlular bunun haksızlık olduğunu haykırdılarsa da Caesar’ın mü­ dahalesi ekonomiye büyük faydalar sağladı. Her şeyden önemlisi kimse yasal haklarından mahrum edilmedi. Caesar diktatörlüğünden kaynaklanan yetkilerini kullanarak kimse­ yi idam ettirmedi. Pompeius’u veya ona karşı Yunanistan’da topla­ nanları mahkûm etmedi. Kent halkı ve Caesar’ın Yunanistan’daki düşmanları onun intikam peşinde koşmamasına çok şaşırdılar. Roma’da iki haftadan az kalan Caesar, diktatörlükten istifa ede­ rek dostu düşmanı bir kez daha şaşırttı. Caesar, bilinçli bir şekilde yüzyıllar önce yaşayan Cincinnatus’u taklit ederek, görevini tamam­ ladıktan sonra elde ettiği mutlak gücü iade etmiş oldu. Binlerce as­ kerin desteğine sahip bir konsül olarak bu yüce gönüllülüğü göze alabilirdi. Caesar Roma kapılarından Brundisium’a yola çıktığında Aralık soğuğunda toplananların pek azının kente sağ döneceğine inandığını biliyordu. Pompeius ve ordusu denizin öte yanında onu bekliyordu.

271

Talihiniz yaver gitmezse bazen talihinizi iradenize uydurmanız gerekebilir.1

-Caesar

aesar MÖ 49 yılını İtalya, Galya ve İspanya’da savaşarak geçi­ rirken, Pompeius zamanını Yunanistan’da muazzam büyüklük­ te uluslararası bir kuvvet toplayarak değerlendirdi.1 2 Büyük İsken zamanından beri görülmeyen büyüklükteki bu orduda Akdeniz ve ötesindeki milletlere ait çok sayıda asker vardı. Pompeius; Asia Minör, Yunan adaları, Suriye ve Afrika’dan gelen ve Kleopatra’nın gönderdiği Mısır’a ait yetmiş savaş gemisi de dâ­ hil olmak üzere altı yüz gemilik donanmasıyla denizlere egemendi. Gemilerin tamamı Caesar’ın ezelî düşmanı ve konsüllükte beraber çalıştığı Bibulus’un komutasına verildi. Pompeius’un kara ordusun­ da İtalya’dan gelen Roma yurttaşlarından oluşan beş lejyon, Asia Minor’dan gelen üç lejyon ve Girit ve Makedonya’dan gelen, savaş deneyimine sahip bir lejyon vardı. Bu düzenli birliklere ek olarak Yu­ nanistan’dan, Asia Minor’dan, Suriye ve Afrika’dan topladığı binlerce yardımcı piyade bulunuyordu. Müttefik krallar orduya Galatia’dan Kelt askerleri ve Euphrates’in ötesindeki Armenia’dan birlikler ver­ mişlerdi. Pompeius’un askerleri arasında Yahudiler, Araplar, Galyalılar, Cermenler, Fenikeliler ve Mısırlılar ile Girit’ten gelen binlerce okçu ve sapancı vardı. Pompeius’un süvarilerinin sayısı yedi bindi.

C

1 2

Caesar, İç Savaş Üzerine 3.73. Caesar, Iç Savaş Üzerine 3.3-4; Appianus, îç Savaş 2.49,71.

272

IULIUS CAESAR

Son olarak, Metellus Scipio Suriye’den ilave iki lejyonla birlikte Pompeius’a katılmak üzere yoldaydı. Son derece iyi ve titiz bir ör­ gütçü- olan Pompeius, kıtaları için Doğu Akdeniz’in tamamından bol miktarda erzak ve para tedarik etmişti. Planı; ordusunun kışlık karargâhını İtalya’nın tam karşısında yer alan, Adriyatik kıyısındaki Dyrrachium’da kurmak ve baharla birlikte seyrüseferin elverişli hale gelmesinin ardından istila hareketini derhal başlatmaktı. Öte yandan Caesar kayda değer ancak düşmanına kıyasla çok daha küçük bir orduya komuta ediyordu.3 Yeniden Brundisium’a vardığında orduda büyük olasılıkla bin kadar süvarisi vardı. Asker­ leri son birkaç aydır sürekli yürüdüklerinden ve sayısız muharebe­ ye girdiklerinden bitkin haldeydiler. Erzakları neredeyse tükenmek üzereydi. Askere nadiren ödeme yapılabiliyordu. İtalya’nın topu­ ğunda yaşanan kasvetli kış, işleri daha da kötüleştirdi. Kısa sürede tüm orduda çeşitli hastalıklar baş gösterdi. Caesar levazım subayının ordusunu Yunanistan’a nakledecek kadar gemi bulamadığını öğre­ nince hayal kırıklığına uğradı. Savaştaki tek zafer umudu tüm ordu­ sunun Yunanistan’a taşınmasına ve baharda Pompeius’un kuvvetleri İtalya’ya geçmeden düşmana saldırmasına bağlıydı. Şimdi kış ayları boyunca bitkin, hasta ve aç ordusuyla birlikte Brundisium’da bekle­ mek zorunda kalmıştı. Adriyatik’in diğer yakasında ise Pompeius’un askerleri ateşin başında sıcak ve karınları tok bir halde beklerken, komutanları ve aristokratlar İtalya’ya yelken açıp Caesar’ı yok ede­ cekleri bahar aylarını dört gözle bekliyorlardı. Bu vahim durumla karşılaşan Caesar, yine kendine özgü bir yol seçerek hiç kimsenin beklemediği bir şey yaptı. Kışın kimse, özellikle de bir orduyla, Akdeniz’in vahşi sularında denize açılmaz­ dı. Ancak Caesar elindeki gemilere mümkün olduğunca çok asker yerleştirerek hemen Yunanistan’a geçmeye karar verdi. Bibulus ve donanması, yeterince gemisi olmadığını bildikleri Caesar’ın bu kara kışta ordusunu riske atacağını hiç beklemiyorlardı. Caesar süratle askerlerini toplayıp onlara bu planı anlattı. Köleler ve eşyaları dâhil 3

Caesar, İç Savaş Üzerine 3.2, 6-7; Appianus, İç Savaş 2.52-54; Dio Cassius 41.44.

273

PHILIP FREEMAN

gerekmeyen her şeyi geride bırakmalarını söyledi. Ona sadık kıtalar planı yüksek sesle onayladı ve generallerine kendi kaderini izlemesi­ ni söylediler. Böylece Caesar, MÖ 4 Ocak 48’de, Rubicon’u geçme­ sinden neredeyse bir yıl sonra, yedi lejyonunu gemilere bindirerek Adriyatik Denizi’ne açıldı. Bir mucize eseri Caesar ve askerleri, ertesi gün Yunanistan kı­ yılarındaki ıssız bir bölgeye sağ salim çıktılar.4 O gün patlak ve­ ren fırtına nedeniyle düşman donanması Caesar’ın kuvvetlerini fark edemedi. Pompeius ana kuvvetiyle birlikte hâlâ Dyrrachium’a ilerliyordu. Bu nedenle Caesar fırsatı kaçırmayarak, kentin güne­ yindeki küçük yerleşimleri ele geçirdi. Dyrrachium, Balkanlardan Ege’ye uzanan başlıca Roma yolu olan Via Egnatia’nın batı ucunda yer alıyordu. Pompeius, Caesar’ın Yunanistan’da karaya çıktığını ve bu stratejik limana yol aldığını duyunca birlikleriyle birlikte hızla Dyrrachium’a ilerledi. Caesar’ın efsanevi hızına rağmen Pompeius bir kez daha rakibinden önce davrandı. Caesar pek de inandırıcı olmayan bir şekilde lejyonları İtalya’dan gelince Pompeius’un subay­ larının ve kıtalarının panik halinde olduğunu yazar. Oysa Caesar’ın eski müttefiki Labienus, askerlerini toplamış ve kaderin neler getire­ ceğine aldırış etmeden Pompeius’a bağlılığını sunmuştu. İki ordu, Dyrrachium’un güneyindeki nehrin iki yakasında kamp kurdu ve her ikisi de harekete geçmeyerek ilk hamleyi diğe­ rinin yapmasını beklemeye koyuldu. Pompeius daima temkinliydi ve aristokratların derhal saldırıya geçilmesi tekliflerine karşı koydu. Bunun yerine kendisinden daha küçük olan düşmanını yıpratma­ yı tercih etti. Öte yandan Caesar ise elindeki kuvvetlerle cesaretle saldırıya geçse bile başarısız olabileceğini biliyordu. Bu nedenle muharebeye girmeden önce lejyonların kalanını almak üzere gemi­ lerini Brundisium’a gönderdi. Ancak Bibulus tam da bu hamleyi bekliyordu.5 Caesar’ın eski düşmanı, Caesar’ı elinden kaçırdığı için kendisine çok kızmıştı. Bunun bir kez daha olmaması için kararlıydı. Kıyıyı 4

5

Caesar, İç Savaş Üzerine 3.8; Appianus, İç Savaş 2.54-56. Caesar, İç Savaş Üzerine 3.14.

274

IULIUS CAESAR

her iki yönden ablukaya alıp gözünü ufka dikti. Caesar’ın Brundisium’daki legatusu., kıtaların geri kalanını göndermeye çalıştıysa da, tam bir yıkımdan kurtulmak için İtalya’ya dönmek zorunda kaldı. Yunan kıyılarına ulaşmaya çalışan talihsiz bir gemi ise Bibulus’un eline düştü. Bibulus gemiyi yaktırdı ve içindekileri katletti. Gemiyi takip edeceklere bir uyarı olarak gemide bulunan genç delikanlıları bile öldürttü. Bununla birlikte Bibulus, düşmanına bir an bile ra­ hat vermemek için o kadar uğraştı ki, kısa süre sonra bitkin düşüp Yunanistan kıyılarında öldü. Caesar, eserinde yıllardır her adımda kendisine karşı çıkan ve Pompeius ve aristokratların davasına sada­ katle hizmet eden düşmanını över. Ordusunu yeniden birleştirene dek zafer umudu taşımayan Ca­ esar, bir kez daha diplomasiye başvurmaya karar verdi.6 Pompei­ us’un başmühendisi Lucius Vibullus Rufus, aylar önce Corfinium’da tutsak düşmüş ve serbest bırakılmıştı. Ispanya’da bir kez daha Ca­ esar’ın tutsağı oldu. Caesar, Vibullus’u idam ettirmek yerine Pom­ peius’a göndermeye karar verdi. Vibullus elinde bir mesajla düşman kampına gitti. Caesar bu zor zamanlarda ikisinin de öfkelerini bir yana bırakarak silahlarını indirmelerini teklif etti. Pompeius’a, “Sen İtalya ve İspanya’yı kaybettin, ben ise Afrika ve Illyricum’da yenil­ dim,” diye yazdı. Cumhuriyet’in daha fazla acı çekmesini önleyerek, sorunu muharebe meydanındaki ordularının değil, Senato ve Roma halkının çözüme kavuşturmasını önerdi. Caesar’ın hesaplarına göre Pompeius teklifi kabul ederse kay­ bedeceği hiçbir şey yoktu ve kazanacağı çok şey vardı. Roma halkı iki tarafın da bir an önce savaşı durdurmasını istiyordu. Caesar, Roma’yı ve magistratus\an kontrol ettiği için bu barış arzusunu kendi lehine kullanabilir ve kendi programını dayatabilirdi. Ordusuz ka­ lan Cato ve müttefikleri taviz vermek zorunda kalacak ve zaferin Caesar’ın olmasını sağlayacaklardı. Vibullus, Pompeius’un karar­ gâhına ulaşarak Caesar’ın teklifini sunduğunda Pompeius hemen onun sözünü kesti ve şöyle dedi: 6

Caesar, Iç Savaş Üzerine 3.10-18; Plutarkhos, Pompeius 65.

275

PHILIP FREEMAN

Yaşamımı ve yurttaşlığımı bana Caesar bahşediyorsa, yaşamın ve yurttaşlığın ne önemi var'7

Pompeius teklifin bir tuzak olduğunu görmüştü. Hiç kuşkusuz Caesar da bu yanıtı bekliyordu. Böylece Pompeius’a bir kez daha barış teklif ettiğini ortaya koyarak kamuoyunun desteğini yine kazanmış oldu. Caesar barış çabaları başarıya ulaşmayınca teklifi doğrudan düş­ man ordusuna götürmeye karar verdi. İki ordunun kampı birbirine çok yakındı. Birkaç ay önce İspanya’da olduğu gibi her iki taraftaki askerler de birbirleriyle temasa geçebilirlerdi. Caesar uzun süredir kendisini destekleyen Publius Vatinius’u karşı kıyıya göndererek on­ dan Pompeius’un kıtalarına hitap etmesini ve liderleri istemese bile barış teklifini düşünmelerini söylemesini istedi. Vatinius meşhur bi­ riydi. Galya’da Caesar’a katılmadan önce tribunus ve praetor olarak ona hizmet etmişti. Ayrıca kendi fiziki kusurlarıyla alay eden, baba­ can biriydi. Üstelik iyi bir hatipti. Teklif üzerine Pompeius’un kam­ pından bağırarak konuşan biri, ertesi gün bir heyet gönderilmesi ve konuşmalara başlanılmasını istedi. Ertesi sabah, nehrin iki yakasında çok sayıda asker toplandı. Müzakerelerin başarılı geçmesi umuluyor­ du. Caesar’ın sözcüleri barış teklifini sundular ancak bölgeye gelen öfkeli Labienus, Vatinius’u azarlamaya başladı. Birden Pompeius’un saflarından Caesar’ın askerlerine mızraklar fırlatıldı. Çok sayıda subay, centurio ve asker yaralandı. Toplantı sona ererken Labienus düşmanlarına şöyle dedi: “Bir daha bize başka tekliflerle gelmeyin! Caesar’ın başını bize getirmenize dek barış yapılmayacak!”8 Müzakereler başarısız olunca Caesar’ın seçenekleri azaldı. Elin­ de Pompeius’a saldıracak kadar lejyonu yoktu. Bu kara günlerde, haftalardır haber göndermeyen İtalya’daki kuvvetlerinin bilerek işi ağırdan aldıklarını ve Brundisium’da beklediklerini düşünmeye baş­ ladı. Üstelik Roma’daki magistratus\mn hoşnutsuzluğuna ve ayak­ lanmaya hazırlandıklarına ilişkin haberler geliyordu.9 7 8 9

Caesar, İç Savaş Üzerine 3.18. Caesar, İç Savaş Üzerine 3.19. Caesar, İç Savaş Üzerine 3.20-22.

276

IULIUS CAESAR

Nihayet daha fazla bekleyemedi ve bir akşam yemekten kalka­ rak arkadaşlarına o gece erken yatacağım söyledi. Daha sonra kö­ le gibi giyinerek nehrin ağzına gitti. İtalya’ya geçmeye ve kıtalarını bizzat getirmeye karar vermişti. Kılık değiştirdikten sonra küçük bir tekne kaptanının yanma gitti ve ona Caesar’dan bir mesaj taşıdığını ve hemen Brundisium’a gitmesi gerektiğini söyledi. Büyük olasılıkla bir kaçakçı olan kaptan dost canlısıydı. Denizin Pompeius’un gemi­ leriyle dolu olduğunu söyledi. Ayrıca şiddetli esen kış rüzgârı, gemi yolculuğunu kâbusa çevirebilirdi. Ancak Caesar kaptanı ikna etti. Denizciler Caesar’ı alarak nehirden çıktılar ve açıldılar. Karanlık çöktükçe batıdan esen rüzgâr daha da şiddetlendi ve küçük tekne alabora olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Kaptan korkak sayılmazdı ancak fırtınada hayatlarını tehlikeye attıklarını biliyordu. Mürettebatına dönmelerini emretti. Bunun üzerine Cae­ sar ayağa kalkıp cübbesini çıkararak gerçek kimliğini gösterdi. Kor­ kudan titreyen kaptanın elini tuttu ve ona tereddüdü bırakmasını söyledi: “Gel dostum, cesur ol ve hiçbir şeyden korkma. Teknende Caesar’ı ve Caesar’ın uğurunu taşıyorsun.”1011 Kaptan ve mürettebat teknenin yönünü tekrar İtalya’ya çevirdi. Gece boyunca var güçleriyle kürek çektiler. Ancak kısa süre sonra tekne her iki taraftan da su almaya başladı. Caesar, Adriyatik’i ge­ çemeyeceklerini fark etti ve gönülsüzce kaptana kıyıya dönmelerini söyledi. Caesar kampına ulaştığında arkadaşları ve askerleri bu ka­ dar tehlikeli bir görev nedeniyle hayatını riske ettiği için ona çok kızdılar. Askerler mağrur bir şekilde Caesar’ın İtalya’daki lejyonla­ rının yardımı olmadan da Pompeius’u yenebileceklerini söylediler.

Yunanistan’ın rüzgârlı kıyısına sıkışmış Caesar’ın ordusu üç ay bo­ yunca zorluklarla mücadele edip açlık çekti. Nihayet Nisan ayında bir gün batıdan ilerleyen yelkenleri gördüler.11 Caesar Brundisium’a 10

Plutarkhos, Caesar 38. Caesar kendi anlatısında bu bölümü atlar ancak temelleri

11

olan bu öyküye Dio Cassius (41.46) ve Appianus’ta (Iç Savaş 257-58) rastlanır. Caesar, İç Savaş Üzerine 3.25-28; Appianus, İç Savaş 2.59; Dio Cassius 41.48.

277

PHILIP FREEMAN

ulaşma teşebbüsü başarısız olunca Marcus Antonius’a haber gön­ dermiş, ona hava kötü bile olsa lejyonlarının kalanını derhal ge­ tirmesini emretmişti. Uzun süredir beklenen nakliye gemilerinin gelmesi Caesar’ı çok mutlu etti ancak rüzgâr bu kez tüm şiddetiyle güneyden esiyordu. Gemiler Dyrrachium’u geçerek kuzeye sürük­ lendi ve kentten neredeyse altmış kilometre uzaklıkta karaya çıktı. İki yüzden fazla acemi askerle dolu olup ağır ilerleyen bir nakli­ ye gemisi, güvenli bir limana ulaşamadan fırtınaya kapıldı. Korku içindeki askerler, kendilerine zarar verilmeyeceği sözüyle Pompei­ us’un subaylarından birine teslim oldular. Ancak karaya çıktıkların­ da hepsi katledildi. O sırada Pompeius’a ait olup Rodos’tan gelen gemiler, kıyı boyunca Antonius’u takip ediyordu. Gemiler kayalara çarptı ve çok sayıda düşman askerî boğuldu. Caesar kurtulan düş­ man askerlerini toplayıp hepsini yurtlarına gönderdi. Caesar, Marcus Antonius’un lejyonları orduya katılınca Pompe­ ius’a saldırdı. Düşman ve Dyyrachium arasına girerek Pompeius’u şaşırttı. Bu beklenmedik hamleyle Pompeius’un karadaki erzakıyla bağlantısı kesildi ancak denizle bağlantısı hâlâ sürüyordu. Pompeius karargâhını kıyıdaki bir kaleye kurdu ve çevredeki tepelerde bulunan Caesar’ın ordusunun açlıktan kırılmasını beklemeye koyuldu. Ca­ esar yalnızca bir buçuk kilometre uzaklıktaki kampından bu vahim durumu inceledi. Üstün Pompeius kuvvetleri, sulak ovayı saran sarp yamaçlarla çevrili bir kumsalın yakınlarında iyi korunan bir tepeye yerleşmişlerdi. Yakınlardaki tarlalarda binlerce atı besleyecek kadar ot yoktu ancak Pompeius atlılarını istediği zaman tepelere gönderebilirdi. Güneye bakarken Caesar’ın aklına cüretkâr bir fikir geldi. Ne­ den Pompeius kuvvetlerinin çevresine bir duvar örmüyordu?12 İlk anda düşmanın sayıca üstün olduğu düşünüldüğünde bu fikir saç­ ma göründü ancak Caesar yeterince hızlı hareket edebilirse düşmanı çevreleyen tepeler rampa görevi görebilirdi, üzün bir duvar aynı zamanda Caesar’ın Pompeius’un su kaynaklarını kontrol etmesini sağlardı, çünkü duvarı inşa ederek denize akan derelerin önünü kes­ miş olacaktı. Aynı fikir, Alesia’da Vercingetorix’e karşı işe yaramıştı 12

Caesar, Iç Savaş Üzerine 3.43-45.

278

IULIUS CAESAR

ancak bu duvar daha uzun olmalı ve Galyalılar yerine Roma bir­ liklerine dayanacak kadar sağlam olmalıydı. Duvarın askerî değeri, savunulması son derece güç olmasına karşın muazzamdı ama elde edilecek psikolojik fayda çok daha büyük olacaktı. Doğunun bü­ yük fatihi Pompeius, kendisinden daha küçük bir asi ordusuna ye­ nilirse, kamptaki ve imparatorluğun dışındaki taraftarları kuşkusuz onun liderliğini sorgulamaya başlayacaklardı. Kısa süre sonra Caesar’ın yirmi beş kilometre uzunluğundaki duvarı, Pompeius’un kampının üzerinde yer alan tepeleri çevreliyor­ du. Pompeius bu tuzağı kırmaya teşebbüs etmek yerine, Caesar’ın savunmasına karşı kendi duvarını inşa etti. İki duvar arasındaki no mans land13 adeta I. Dünya Savaşı’nın siper muharebelerini andırı­ yordu. Caesar antik dünyanın daha önce böyle bir çatışma görmedi­ ğini söyler: “Bu; çatışma sürdükçe her iki tarafın da yeni yöntemler icat ettiği, tamamen yeni bir savaş tarzıydı.”14 Bir taraf, geceleri sürünerek ilerleyip düşman siperlerine ok yağ­ dırıyor ve daha sonra güvenli bölgeye çekiliyordu. Diğer taraf ise düşmanlarını tuzağa düşürmek için ateşler yakıyor, ardından kılıç­ lar ve mızraklarla saldırıya geçiyorlardı. Nisandan Temmuz’a kadar haftalar boyunca her iki taraftan askerler çamur içinde yaşayıp öldü ama saflarını tutmaya devam ettiler. Caesar’ın askerleri daha uzun mevzilere sahip oldukları ve yete­ rince yiyecekleri bulunmadığından daha fazla zayiat verdi.15 Kısa süre sonra ne bulurlarsa yemeye başladılar. Caesar’ın kampındaki bazı gi­ rişken askerler, chara adı verilen yerel bir bitki kökü keşfedip bu ottan bir çeşit ekmek yaptılar. Caesar’ın askerlerinden birkaçı Pompeius’un duvarına koşarak, topraktaki kökleri çıkardıkları sürece savaşa devam edeceklerini haykırdılar. Subayları Pompeius’a bu ottan yapılmış ek­ meği gösterdiklerinde o, Caesar’ın ordusu böyle bir yiyeceği yiyebiliyorsa, askerlerin insan değil, canavar olduklarım söyledi.16 13

İki düşman kuvvetinin cephelerinin arasında kalan ve ikisine de ait olmayan

bölgeyi ifade eden askeri terim, tarafsız ve sahipsiz bölge (ç.n.). Caesar, Iç Savaş Üzerine 3.50. 15 Caesar, Iç Savaş Üzerine 3.47-48. 16 Appianus, Iç Savaş 2.61; Plutarkhos, Caesar 39.

14

279

PHILIP FREEMAN

Pompeius’un birlikleri Caesar’ın ordusunun her türlü zorluğa göğüs gerebilen bir düşman olduğunu anladılar. Pompeius’un asker­ lerinin morali her geçen gün azaldı. Yaptıkları küçük akınlar ve düş­ manın karşı saldırıları sonucunda Caesar’ın askerlerini tepelerden çıkarmayı başaramadılar. Pompeius’un ordusunun denize erişimi olduğundan askerlere yetecek kadar yiyecek vardı. Ancak yem kıtlı­ ğı nedeniyle atlar zor durumdaydı. Askerler su bulmak için de ku­ yular kazmak zorundaydılar. Pompeius’un kampındaki askerler ve siviller, yanlış adamı desteklediklerini düşünmeye başladılar. Caesar da her fırsatta bu duyguları harekete geçirmeye çalıştı. Bir keresinde Cicero’ya (o sırada Pompeius’la birlikteydi) bir mektup göndererek, ondan kaybedilmiş bir davayı desteklememesini ve Caesar’ın yeni hükümetinde şerefli bir makamı kabul etmesini istedi.17 Bununla birlikte Caesar da dâhil olmak üzere hiç kimse Pompe­ ius’un askerce içgüdülerinden asla kuşkuya düşmemişti. İhtiyar ge­ neralin sabırla bekleyerek zamanı iyi kullanması nihayet o yaz sonuç verdi. Caesar’ın hizmetinde bulunan Raucillus ve Egus adlı Galyalı iki soylu kardeş, soydaşlarına yapılan ödemeleri kendi ceplerine atmaya başlamışlardı.18 Caesar bu suistimalden haberdardı ancak o sırada onlarla açıkça zıtlaşmayı akıllıca bulmadı. Bunun yerine kar­ deşleri hususi olarak azarlayıp kendilerine çekidüzen verirlerse her şeyi unutacağına söz verdi. Ancak kardeşler, zorla aldıkları paralarla birlikte duvarı geçerek Pompeius’un kampına kaçmaya karar verdiler. Dokunulmazlık karşılığında düşmana, hattın zayıf noktaları da dâhil olmak üzere Caesar’ın savunması hakkında değerli bilgiler verdiler. Pompeius, Temmuz başında bu bilgiyi kullanarak, birçok nok­ tadan aynı anda saldırıya geçti. Korkusuz Cermenler de dâhil, Caesar’ın birliklerinin azmi sayesinde saldırılar başarısız oldu ancak çok sayıda asker öldü veya ağır yaralandı. Duvardaki bölgelerden birinde bulunan savunmacılar, yakınlarına otuz bin ok düştüğünü söylediler. Scaeva adlı bir centurio, Caesar’ın yanma gelerek ona yüz parçaya bölünmüş kalkanını gösterdi. 17

Cicero, Arkadaşlarına Mektuplar 157 (9.9). Mektubu Cicero’nun damadı Do­

18

labella yazmıştı. Caesar, İç Savaş Üzerine 3.59-61.

280

IULIUS CAESAR

Pompeius bir hafta sonra yeniden saldırdı.19 Saldırı bu kez du­ varın savunması zayıf güney kısmına yapıldı. Pompeius’un binlerce askerî gece yarısı düşman saflarına saldırdı ve Caesar’ın askerlerinin panik halinde kaçmalarına neden oldular. Caesar derhal muharebe­ ye dâhil olarak kaçan askerlerini düzene sokmaya çalıştı. Uzun boy­ lu bir askerî yakalayarak ona dönmesini emretti ancak sinirli asker, Pompeius’un askerleriyle çarpışmak yerine kılıcını kaldırarak Cae­ sar’a yöneltti. Muhafızlardan biri askere tam zamanında müdahale ettiyse de Caesar yenilgiyi durduramadı. O gece en iyi askerlerinden yaklaşık bini öldürüldü ve çok daha fazlası tutsak düştü. Labienus tutsaklarla kaçtıkları için alay ettikten sonra hepsini öldürttü. Caesar da kampına çekildi ve olabilecek en kötü şeye karşı ha­ zırlık yaptı. Geceyi çadırında geçirdi. Hatalı kararları ve başarısız liderliği için kendine kızdı. Pompeius’un o gece morali bozulmuş ordusunu yok edebileceğini ve tek darbede savaşı sonlandıracağım biliyordu. Ancak şaşırtıcı bir şekilde Pompeius hiçbir şey yapma­ dı. Ertesi gün şafak sökerken Pompeius’un ordusu kendi kampına döndü. Caesar, Pompeius’un aşırı temkinli davranması sayesinde kaçabildiğini biliyordu: Fethetmeyi bilen bir komutam olsaydı düşman bugün savaşı kazanabilirdi.20

Caesar kıyıda kalarak zafer kazanamayacağını anlamıştı. Savunması çökmüştü. Ordusu darmadağındı. Birkaç gün önce yakın gözüken zafer, kaderin oyunuyla ellerinden kaymıştı. Pompeius’un ordusu kutlamalar yaparken, yenilgisinin haberi Roma dünyasının dört bir yanma ulaştı. Caesar ordusunu topladı. Bitkin askerlerine onları ce­ saretlendirecek birkaç söz söyledi ve üzüntü içinde çekilmeye başladı.

19

Caesar, İç Savaş Üzerine 3.62-73.

20

Plutarkhos, Caesar 39; Suetonius, Caesar 36.

281

PHILIP FREEMAN

Caesar’ın ordusu kıyıdan çekilirken Pompeius kolayca İtalya’ya ge­ çebilir ve Roma üzerinde yeniden hak iddia edebilirdi. Ancak sava­ şın hedefinin Roma’yı elde tutmak değil, Caesar’ı yenmek olduğunu biliyordu. Düşmanın, Thessalia’nın doğusundaki ovalara çekildiğini haber alınca ordusunu topladı ve Caesar’ın peşine düştü. Pompeius bu yenilgiden sonra Yunanistan’daki toplulukların Caesar’ı destekle­ mediğini biliyordu. Yapması gereken tek şey, Caesar’ı yakalamak ve ordusu dağılana dek her fırsatta onu taciz etmekti. Bu, iyi bir plandı ancak Pompeius bir kez daha Caesar’ı ve as­ kerlerini hafife almıştı. Yenilmiş, hasta, yorgun ve sayıca az olmala­ rına rağmen Galya’da daha kötü koşullarda savaşmış ve nihai zaferi kazanmışlardı. Askerler homurdanıp sövüyorlardı ancak Caesar’a olan bağlılıkları tamdı. Caesar ve ordusu Adriyatik kıyısından dağlara ilerledi ve yol üzerindeki çiftlikleri yağmaladı. Karşılaştıkları ilk yerleşim, büyük Thessalia Ovası’nin batı ucunda bulunan Gomphi’ydi.21 Kent da­ ha önce Caesar’ı desteklediğini ilan etmiş ve ona ebedî bağlılığını sunmuştu. Oysa ordu buraya ulaştığında kentin kapılarının kapalı olduğunu gördü. Caesar’a karşı çıkmak için kötü bir gün seçmişler­ di. Askerler açlıktan ölmek üzereydi ve Caesar’ın acilen bir zafere ihtiyacı vardı. Derhal surlara tırmanmak için merdivenler yapılma­ sını ve kuşatma araçlarının getirilmesini emretti. Gomphi’nin yağ­ malanmasına izin verildiği için askerlerin saldırıya teşvik edilmeye ihtiyaçları yoktu. Caesar disiplinin bozulmaması ve herkese merhamet gösteril­ mesi hedefine uygun olmaması nedeniyle nadiren yağma izni ve­ rirdi. Ancak bu durumda Gomphi’nin yok edilmesi, gelecekte ona karşı direnebilecek Yunan kentleri üzerinde büyük bir etki bırakabi­ lirdi. Böylece Caesar’ın ordusu bilerek bu küçük kente dehşet saldı ve kenti yerle bir etti. Güneş batarken erkekler öldürülmüş, kadın­ lara tecavüz edilmiş, evler ve dükkânlar yağmalanmıştı. Kentin ileri gelenleri, Caesar’ın gazabıyla karşılaşmak yerine bir eczanede zehir içerek intihar etmişlerdi. Askerler bulabildikleri tüm yiyecekleri 21 Caesar, İç Savaş Üzerine 3.80; Dio Cassius 41.51; Appianus, İç Savaş 2.64.

282

IULIUS CAESAR

yiyip tatlı Yunan şaraplarını içtiler, ardından sokaklarda bilinçsiz bir halde dolaşmaya başladılar. Ertesi gün baş ağrıları içinde ganimetle­ rini yüklenerek yola koyuldular. Artık hiçbir Yunan kenti Caesar’a karşı koymaya cüret edemezdi.

Caesar ve ordusu birkaç gün sonra, Epienus Nehri kıyısında bulu­ nan Pharsalus’a ulaştı. Thessalia, dört yüzyıl önce tepelerdeki Thermopylae’de istilacı Perslere karşı ölümüne savaşan Spartalılardan beri yüzyıllardır savaş görmemişti. Caesar gözlerini ufka dikti ve Pompeius’un ordusunu gördü. Elli binden fazla asker nehrin güne­ yinde toplanıyordu. Kentin batısında kamp kurdu ve kendisinden sayıca en az iki kat fazla olan Pompeius kuvvetlerinin ne yapacağını beklemeye başladı. Pompeius yakınlardaki çadırında aristokrasiye karşı kendi sava­ şını veriyordu. Kuvvetleri bu kadar üstünken neden Caesar’a hemen saldırmakta tereddüt ediyordu? Caesar’dan korkuyor muydu? Devleti ele geçirmek için mi çarpışmayı erteliyordu? Domitius Ahenobarbus alenen Pompeius’la alay etti. Onu Troia surları önünde bocalayan Agamemnon’la22 kıyasladı. Senatörlerden biri gelecek yıl Toscana’da yetişen incirleri yemek için mi beklediklerini sordu. Pompeius niha­ yet aristokratların büyük baskısı karşısında yelkenleri suya indirdi ve kendi düşüncesine aykırı olsa da Caesar’la muharebeye girmeyi kabul etti. Pompeius becerikli bir generaldi ancak Plutarkhos’un belirttiği gibi ölümcül bir kusuru vardı: “Zafer kazanmaya can atan ancak dost­ larını hayal kırıklığına uğratmaktan nefret eden biriydi.” Böylece zaferden emin olan aristokratlar savaş ganimetleri üzerinde tartışmaya başladılar. Pek çok nüfuzlu senatör, Caesar’ın elinde bulundurduğu pontifex maximus makamı için aday olurken bazıları da gelecek yıl konsül olmayı umuyordu. Paragöz senatörler ise Caesar ve taraftarlarının mülklerini aralarında pay ederken, kötü niyetli olanları sürgünler ve idamları planlıyordu: 22 Troia Savaşı’nda Akhaların başkomutanı, Mykene kralı (ç.n.).

283

PHILIP FREEMAN

Ödüller, para ve düşmanlardan alınacak intikam konusunda çekişirlerken yalnızca zaferden kazanabileceklerini düşünüyor; yaklaşan muharebeyi nasıl kazanacaklarını akıllarına bile getirmiyorlardı.23

Bununla birlikte Pompeius birkaç gün daha düşmanla açıkça çatış­ maya girmekten kaçındı. Her sabah askerlerini, kampının hemen önünde saf tutmaya yollarken, Caesar da Pompeius’un askerlerinin birkaç yüz metre ötesine kendi kıtalarını yerleştiriyordu. Ancak Pompeius askerlerini hemen istihkâmların ardına çekerek muha­ rebenin başlamasına engel oluyordu. Bugünlerde süvariler birkaç çatışmaya girdiler ancak piyadeler düşmanlarının yüzlerini görebi­ lecek kadar yakına gelmediler. Aristokratlar gibi Caesar da bu eylemsizlikten sıkılmaya başla­ dı. 9 Ağustos sabahı kampını askerler için daha fazla yiyeceğin ve atlar için daha fazla otun bulunduğu bir yere taşımaya karar verdi. Birliklerine kampa dönerek eşyalarını toplamalarını emredeceği sı­ rada Pompeius’un birliklerinin istihkâmlardan çıkarak ordusunun üzerine geldiğini gördü. Düşman, nehrin güneyindeki ovada dur­ du ve neredeyse bir buçuk kilometre derinliğinde bir saf oluşturdu. Pompeius nihayet savaşmaya karar vermişti. Bu durum Caesar’ı çok mutlu etti. Pompeius’un kuvvetleri kendi kuvvetlerinin iki katıydı ancak Caesar askerlerinin daha deneyimli, daha disiplinli ve savaş­ mak için çok daha arzulu olduklarını biliyordu. Pompeius’un saflarının kuzey kısmında çoğunlukla Asia Minor’dan gelen lejyonlar vardı. Bu birliklere, aylar önce Ispanya’da Ca­ esar’a teslim olan Afranius komuta ediyordu. Merkezde Scipio’nun komutasındaki Suriyeli birlikler vardı. Caesar’ın azılı düşmanı Ahenobarbus ise en güneydeki piyadelerin başındaydı. Pompeius tüm süvarisini safının en alt noktasına yerleştirmiş ve komutayı da Labienus’a vermişti. Kendisi ise muharebeyi en geriden idare edecekti. Caesar, Pompeius’un muazzam saflarına baktı ve düşmanın pla­ nını hemen anladı. Pompeius, piyadelerinin Caesar’ın piyadelerinden 23 Caesar, Iç Savaş Üzerine 3.83.

284

IULIUS CAESAR

daha deneyimsiz olduğunu bildiğinden askerlerine insandan bir duvar örerek, Caesar’ın askerlerini tutmalarını emretmişti. Antik dönemde­ ki muharebelerde bir standart olarak benimsendiği gibi ileri atılmaya­ cak ve düşman saflarına saldırmayacaklardı. Daha sonra üstün süvari kuvvetini Caesar’ın saflarının en güney ucuna gönderecek, düşmanı arkadan vuracak bu kuvvetle Caesar’ın iki cephede savaşmasını sağ­ layacaktı. Son olarak piyadeler cephede harekete geçerken, adıları da kanatlardan saldıracak ve düşmanı ezecekti. Pompeius’un planı parlak ve yaratıcıydı. Başarılı olacağı da kuş­ kusuzdu ancak Caesar planda zayıf bir nokta buldu. Pompeius’un planı tümüyle Labienus ve süvarisinin Caesar’ın güneydeki saflarını yarmasına bağlıydı. Caesar bir şekilde bu atlıları püskürtebilirse pi­ yadelerinin Pompeius’un lejyonlarına karşı şansı olabilirdi. Caesar, Labienus’a karşı koymak üzere en iyi lejyonu olan X. Lejyonu güne­ ye yerleştirdi. Bu lejyonun arkasına destek sağlamak amacıyla diğer lejyonlardan ilave askerler alarak bunları düşmanın göremeyeceği yerlere konuşlandırdı. Bu birliklerinin önüne de küçük süvari kuv­ vetini koydu. Eski diktatörün akrabalarından genç Publius Sulla, güneydeki lejyonların başındaydı. Eski konsül Domitius Calvinus merkeze, Marcus Antonius da nehre en yakın kıtalara komuta edi­ yordu. Caesar ise tüm muharebe meydanını dolaşıyor, subaylarına son emirlerini veriyor ve askerleri cesaretlendiriyordu. Caesar nihayet emrini verdi ve piyadeleri mızraklarını hazırla­ yarak Pompeius’un saflarına ilerlemeye başladı. Galya’da savaşmış yirmi bin gedikli asker, Pharsalus Ovası’nı hızla geçerek, Akdeniz’in uzak bölgelerinden toplanmış elli bin askere olabildiğince yaklaş­ tı.24 Ancak Caesar, Pompeius’un kendi askerlerine karşı harekete geçmediğini görünce piyadelerine durmalarını emretti. Caesar’ın ordusu müthiş bir disiplin içinde, Pompeius’un göz kamaştıran or­ dusundan mızrak atımı kadar uzaklıkta aniden durdu. Centurio\ax askerlere ilerlemeden önce biraz dinlenmelerini söylediler. Caesar’ın askerleri dinlendikten sonra yüksek sesle bağırıp hızla Pompeius’un 24 Caesar, İç Savaş Üzerine 3.81-99; Plutarkhos, Pompeius 67-72, Caesar 40-46;

Dio Cassius 41.53-63; Appianus, İç Savaş 2.65-82.

285

PHILIP FREEMAN

saflarına koşmaya başladılar. Önce mızraklarını fırlattılar, daha son­ ra kılıçlarını çekerek göğüs göğüse çarpışmaya girdiler. Her iki tarafın piyadeleri çetin bir çarpışmaya girmişken, Labie­ nus ovanın güney ucundaki süvarilere saldırı emri verdi. Pompeius’un atlıları hemen Caesar’ın süvarilerine üstün geldi ancak bir anda X. Lejyon’la karşılaştılar. Caesar bu gözde askerlerine bir sonraki hamlelerine ilişkin ayrıntılı emirler vermişti. Genelde süvarilere belli bir uzaklıktan mızraklarını fırlatır, daha sonra da kılıçlarını çekerek askerlerin ve at­ ların bacaklarını kesmeye çalışırlardı. Ancak Caesar’ın yeni bir fikri vardı. Askerlerine mızraklarını süngü gibi kullanmalarını, atlıların başlarını ve gözlerini hedef almalarını söylemişti. Adıların içgüdüsel olarak yüzlerini korumak isteyeceklerini ve aniden duracaklarını he­ saplamıştı. Umduğu gibi oldu. Pompeius’un süvarileri bu yeni savaş biçimi karşısında paniğe kapılıp büyük bir kargaşa içinde çekildi. Pompeius’un piyadeleri, süvarilerin çekildiğini görünce cesa­ retlerini kaybedip gerilemeye başladılar. Caesar’ın piyadeleri onları takip etti. Pompeius’un kuvvetleri kesin bir zafer kazanacakken boz­ guna uğradı,25 Caesar’in lejyonları zaferi kazanırken yalnızca iki yüz asker kaybetti. Pompeius’un ordusundan ise yirmi binden fazla as­ ker esir düştü ve on beş bini öldürüldü. Domitius Ahenobarbus as­ kerlerini bir araya toplamaya çalıştıysa da güneydeki saflarda onlarla birlikte hayatını kaybetti. Pompeius muharebenin aleyhine gelişti­ ğini fark edince meydandan ilk ayrılanlardan biri oldu. Eşyalarını toplamak üzere çadırına gittiğinde hizmetkârlarından biri Caesar’ın askerlerinin neredeyse gelmek üzere olduğunu söyledi. Bunun üze­ rine Pompeius, general üniformasını çıkararak kaçmadan önce sivil kıyafetler giydi. Caesar, Pompeius’un çadırına geldiğinde göz kamaştırıcı bir lüksle karşılaştı. Gurme işi yiyecekler, mersin ağacı dalları ve çiçek­ lerle süslü divanlarla ordu kampından çok bir festivale benziyordu. Askerleri hak ettikleri yemekleri yedi ve geceleyin kampa yerleştiler. Caesar da muharebe meydanındaki cesetlerin arasında yürüyüp bu anlamsız katliam için şöyle dedi: 25 Plutarkhos, Pompeius 67.

286

IULIUS CAESAR

Bu benim değil, onların hatası. Başardığım bütün büyük işlerden sonra bile beni mahvetmeye çalıştılar. Ben de yardım için orduma başvurdum.26 Pompeius’un tarafında yer alan ve Pharsalus’taki muharebeden son­ ra hayatta kalan senatörlerin sayısı Caesar için teselli oldu. Cato ve diğerleri ya Dyyrachium’da geride kalmış veya Pompeius’la bir­ likte doğuya kaçmıştı. Artık senatörlerin çoğu Caesar’a katılmaya gönüllüydü. Fatih general, eski düşmanlarına merhamet gösterdi ve Pompeius’un gönderdiği gelecekte kanıt olarak görülebilecek mek­ tupları yaktırdı. İntikam alınmayacaktı. Caesar özellikle Cato’nun yeğeni ve sevgilisi Servilia’nın oğlu Brutus’u yeniden yakın çevresine dâhil etmekten çok memnundu.27 Caesar, Brutus’u içten bir şekilde seviyordu. Hayatının sonuna dek bu genç adama güvenmeye devam edecekti. :h:

Caesar muharebeyi kazanmıştı ancak savaşın bitmesine daha çok zaman vardı. Pompeius hâlâ serbestti ve her an yeni orduları peşi­ ne takabilirdi. Cato, Scipio ve Labienus denizi geçerek Kral Iuba’nın yardımıyla Afrika’daki kuvvetlerini toplamaya hazırlanıyorlardı. Aylar önce Pompeius’tan alınan Ispanya’da ise Caesar’ın atadığı valinin halkı çileden çıkaran suistimallerine karşı bir ayaklanma başlamıştı.28 Caesar bu sorunlara rağmen ilk hedefinin Pompeius’u ele ge­ çirmek olduğunu biliyordu.29 Kıdemli general serbest olduğu sü­ rece Caesar’ın planlarına karşı bir tehdit teşkil ediyordu. Caesar, Via Egnatia’yı izleyerek Yunanistan’ın limanlarından Amphipolis’e ulaştı. Pompeius ise yanına taşıyabileceği kadar altın alarak çoktan Lesbos (Midilli) Adası’na geçmişti. Caesar aceleyle küçük bir yolcu gemisiyle yola çıktı ve Yunanistan ve Asia arasındaki Hellespontos’ta 26 27 28 29

Suetonius, Caesar 30. Plutarkhos, Brutus 6. İskenderiye Savaşı 51 -64. Caesar, İç Savaş Üzerine 3.102-106.

287

PHILIP FREEMAN

(Çanakkale Boğazı) Pompeius’a ait on zırhlı savaş gemisinin arasına düştü.30 Caesar kusursuz bir gösteriş içinde donanmanın komutanı­ nı selamladı ve ona bir an önce teslim olmasını emretti. Korkudan titreyen kaptan (kılıcının bir darbesiyle iç savaşı sona erdirebilirdi) süklüm püklüm bir halde emre uydu ve Caesar’dan merhamet di­ lendi. Caesar çok acelesi olmasına rağmen Iulius klanının atalarının yurdu olan antik Troia kentini ziyaret etti.3132 Bu, turistik bir ziya­ retten fazlasıydı. Caesar bilerek ve isteyerek Büyük İskender’in üç yüzyıl önceki ziyaretini taklit ediyordu. Yunanlara ve Romalılara, Roma’nın kadim kurucularıyla olan bağını göstermek ve bu sayede Cumhuriyet’i yeniden kurmak istiyordu. Troia’dan süratle hareket ederek Ege kıyısından güneye ilerledi. Caesar bu noktada, Notlar: Iç Savaş Üzerine’1 adlı eserinde kendisinden hiç beklenmedik bir şekil­ de, Pharsalus’taki zafer anında ortaya çıkan bazı kutsal işaretlerden bahseder.3334 Buna göre Yunanistan’daki bir tapınakta bulunan Victo­ ria (Zafer Tanrıçası) heykeli, kaidesiyle birlikte hareket ederek yü­ zünü kapıya dönmüş; Suriye’de borazanların ve çarpışan silahların çıkardığı yüksek ses Antiochia (Antakya) yurttaşlarını korkutmuş ve Pergamum’daki (Bergama) bir tapınağın iç kısmında bulunan kutsal mekân davulların sesiyle inlemişti. Caesar genelde tanrılardan gelen işaretler konusunda oldukça kuşkucudur ancak bu konuda kendi amacına hizmet ettikleri için tanrıların işaretlerini kabul etmeye meyillidir. Asia Minor’daki Yunanlar kuşkusuz bu sözlerden etki­ lenmişlerdi. Ephesos kentinin Caesar’a adadığı yazıtta şöyle yazar:

Asia’nm kentleri, halkları ve kabileleri, yüce rahip ve iki kez konsül olan, Ares ve insanlığın kurtuluşunu sağlayacak Afrodit’in soyundan gelen Gaius’un oğlu, Gaius Iulius Caesar’ı onurlandırır?1' 30 31 32 33

Suetonius, Caesar 63; Dio Cassius 42.6. Strabon 13.1.26-27. Commentarii- de bello çivili (ç.n.). Caesar, Iç Savaş Üzerine 3.105.

34

Dittenberger; Sylloge Inscriptionum Graecarum (#760).

288

IULIUS CAESAR

Caesar, anlatısında göklerden gelen işaretleri ara sıra belirtmekle birlikte, bu ve benzeri kutsal yazıtlardan hiç bahsetmez. Doğuda bu tür kutsallaştırma Büyük İskender’den beri yaygın bir hale gelmiş­ ti ancak bu münasebetsiz övgü Romalı yurttaşlarını ürkütebilirdi. Caesar bu nedenle kendisini Roma’ya, en azından meslek yaşamı­ nın bu noktasında, Cumhuriyet’in mütevazı bir hizmetkârı (aynı zamanda bir insan) olarak sunmaya özen gösterdi. gi

Caesar, Asia Minör kentlerini ziyaret etmeyi sürdürdü. Pompeius’tan gelecek haberleri bekliyor ve yol boyunca karşılaştıklarına büyük takdir toplayan vergi muafiyeti bahşediyordu. Pompeius’un Kıbrıs’ta görüldüğünü, daha sonra yeni destekçiler bulmak üzere karısıyla birlikte Mısır’a gittiğini haber aldı. Hiç zaman kaybetme­ den yalnızca bir lejyon ve birkaç yüz süvariyle birlikte İskenderiye’ye doğru yola çıktı. Pompeius, Eylül sonunda Nil Deltası’nda yer alan muazzam İs­ kenderiye kentine ulaştı.35 Mısır, MÖ 48 yılının sonbaharında genç XIII. Ptolemaios (yeni ölmüş Roma müttefiki Ptolemaios Auletes’in oğlu) ve yirmi bir yaşındaki kız kardeşi Kleopatra arasındaki iç sa­ vaşla uğraşıyordu. Genç Ptolemaios o an için avantajı elinde bulun­ durmakla birlikte maiyetindeki hadım Pothinus ve ordu komutanı Achillas’ın işbirliği nedeniyle hükmü zayıftı. Kral’ın iki danışmanı Pompeius’un Roma’daki iç çatışmanın kaybedeni olduğunu düşün­ dü ve onu öldürerek Caesar’ın desteğini kazanmak istediler. Pompeius’un gemisi, general elli dokuz yaşını doldurduktan bir gün sonra limana girdi. Pompeius’u bir balıkçı teknesinde bulunan Achillas karşıladı. Yanında bir zamanlar korsanlara karşı savaşta Pompeius’a hizmet etmiş Septimius adlı bir Romalı centurio vardı. Septimius, Pompeius’u Latince konuşarak saygıyla karşıladı. Achil­ las da General’e Yunanca, “Mısır’a hoş geldiniz,” dedi. Sade karşıla­ madan dolayı ikisi de özür dilediler. Belirsiz akıntılar nedeniyle ona 35 Plutarkhos, Pompeius 77-79; Caesar, Iç Savaş Üzerine 3.104.

289

PHILIP FREEMAN

eşlik edecek bir savaş gemisi bulamadıklarını söylediler. Bununla birlikte kıyıya çıkar çıkmaz kendisine bir kral gibi davranılacağı gü­ vencesi verdiler. Pompeius yanına iki hizmetkârını alarak kuşku içindeki eşine el salladı ve Mısırlıların teknesine geçti. Pompeius rıhtıma varana dek genç krala hitaben Yunanca yazdığı konuşması üzerinde çalıştı. Kendisini kıyıda bekleyen saray maiyetini selamlamak üzere aya­ ğa kalktığında Septimius kılıcıyla ona koştu. Achillas ve diğerleri de hançerlerini çekti ve Pompeius’u defalarca bıçakladılar. Pompe­ ius togasıyla yüzünü örtmeye çalışırken diğer gemideki eşi olanları korku içinde izliyordu. Böylece Roma generali, Doğunun fatihi ve Caesar’ın en yetenekli düşmanı Pompeius Magnus (Büyük), son sözlerini bile söyleyemeden küçük bir Mısır teknesinde kendi kanı­ na bulanarak hayatını kaybetti.

290

XII fgl'â'Kssaİs:

KLEOPATRA

Onun göz alıcı bir güzelliğe sahip olmadığını söylerler; onu görenler kuşkusuz heyecana kapılmazlardı ama huzuruna çıkıp kendisiyle konuştuğunuz zaman son derece çekici bir kadın olduğunu anlardınız.1

-Plutarkhos

üyük İskender, Suriye’de Pers ordusunu yendikten ve Tyre ve Gaza kentlerini yakıp yıktıktan sonra, MÖ 332 kışında Mı­

B

sır’a geldi. Mısırlılar bu olayları dikkatle izlemiş ve Nil kıyılarında görünen MakedonyalI generale karşı direniş göstermemişlerdi. İs­

kender muhteşem bir komutandı. Aynı zamanda Yunan uygarlı­ ğını doğu ülkelerine yaymayı düşlüyordu. Böylece Nil Deltası’nın batı ucundaki dar kıyı bölgesine çıktığında burada Helenistik kül­ türün parlak bir örneği olmasını umduğu bir kent kurdu. Kurdu­ ğu kent (alçak gönüllü davranarak kente İskenderiye adını vermiş­

ti) onun rüyalarında bile gerçekleşemeyecek hayallerinin ötesine geçti. Yeni kent kısa sürede büyüyerek Doğu Akdeniz’in ticari ve entelektüel başkenti oldu. Kente Arabistan’dan, Doğu Afrika’dan ve Hindistan’dan ticaret malları akıyordu. Akdeniz ve uzak ülke­ lerden göçmenler geliyordu. Filistin’den gelen çok sayıda yerle­ şimciyle birlikte İskenderiye, dünyanın en fazla Yahudi nüfusuna sahip kenti oldu. İskender öldükten sonra Mısır’ı ele geçiren ge­ nerali Ptolemaios’un torunları yeni başkentlerini saraylar, anıtlar, hamamlar ve tapınaklarla donattılar. 1

Plutarkhos, Antonius 27.

291

PHILIP FREEMAN

Makedonya kralları, Ptolemaiosların ilkinden on üçüncüsüne dek kesintisiz olarak kadim firavunların tahtına oturdu ve İskende­ riye’den Mısır’ı yönettiler. Kararnameler çıkardılar ve yerli halktan vergi topladılar ancak Mısır uygarlığının parçası olmak için bir ça­ ba göstermediler. İskenderiye’yi yalnızca Nil boyunca yapılan keyfî geziler ve yurtdışındaki savaşlar için nadiren terk ettiler ve yalnızca diğer Yunanların arasına karıştılar. İskenderiyeliler ele avuca sığmaz bir halktı. Savurgan Ptolemaiosları hiç sevmez, onlara “Şişko” ve “Piç” gibi lakaplar takarlardı. Kleopatra’nın babası Ptolemaios Auletes döneminde Roma, Doğu Akdeniz’in tartışmasız bir gücü haline gelmişti. Auletes diplo­ masi, hıyanet, suikastlar ve bitmek tükenmek bilmeyen altınlarıyla Mısır’ın bağımsızlığını korumuş ancak başkentinden defalarca kez sürülmüştü. Caesar, Pompeius’la paylaştığı muazzam bir rüşvet kar­ şılığında Auletes’i yeniden tahta çıkarmıştı. Pompeius, Caesar hâlâ Galya’dayken payını güvenceye almak için Suriye’nin Romalı valisi Aulus Gabinius’u para tahsil etmek amacıyla Mısır’a göndermişti.2 O yıl İskenderiye’de Gabinius’un süvari komutanı olan Marcus An­ tonius adlı bir genç, büyük olasılıkla Auletes’in on dört yaşındaki kızı Kleopatra’yla görüşmüştü. Gabinius’un bu ülkeden zorla topladığı paralar, Roma’ya olan borçları kapatmaya veya ordusunun masraflarını karşılamaya yet­ mezdi. Kısa süre sonra askerleri yerel halkla karıştılar. Mısırlı kadın­ larla evlendiler ve yurtlarına dönme fikrini akıllarından çıkardılar. Her yerden gelen zorbalar, sürgünler ve kaçaklar da onlara katıldı ve kimi zaman Mısır’ı koruyan, bazen de yağmalayan bir paralı asker çetesi oluşturdular. Pompeius büyük olasılıkla bu eski lejyonerlerden bir ordu kurmak istiyordu. Auletes MÖ 51’de öldü ve tahtı genç yaştaki Kleopatra’ya ve on­ dan daha genç XIII. Ptolemaios’a bıraktı. Mısır geleneklerine göre erkek ve kız kardeşler ancak karı koca oldukları takdirde beraberce hükümdar olabilirlerdi. Ptolemaiosların tarihinde kardeş kral ve krali­ çenin beraberce iyi çalıştıkları görülmüştü ancak Kleopatra açısından 2

Caesar, Iç Savaş Üzerine 3.110.

292

IULIUS CAESAR

her şey kötü başladı. Kardeşini kontrol eden kudretli danışmanları Kleopatra’nın müdahalelerinden hoşlanmıyorlardı. Yeni Mısır krali­ çesinin babasının krallığını uygun bir şekilde yönetmek için iyi fi­ kirleri vardı ancak bu yeni krallıkta Hadım Pothinus’a ve General Achillas’a yer yoktu. Kleopatra en baştan beri yerli Mısırlılarla ve ra­ hipleriyle kaynaşarak herkesi şaşırttı. Kendisi Mısır dilini (İbranice, Habeşçe ve başka dilleri de öğrendi) öğrenen ilk Ptolemaios’tu.3 Bu­ gün Kopenhag’da bulunan taş bir anıtta kraliçenin hükümdarlığının başında Thebai’de kutsal boğa törenine katıldığını ve bu kutsal hay­ vanı bir tekneyle tapınağa götürdüğünü anlatan hiyeroglifler yer alır.4 Yerel geleneklere verilen bu tavizler, iki yüzyıldır kendilerini ihmal eden Ptolemaios hükümdarlarına alışkın olan Mısırlıları etkilemiştir. Ancak yerli Mısırlıların desteği, Kleopatra’yı kendisinden daima nefret eden İskenderiyelilerden kurtarmaya yetmedi. Caesar’ın eski düşmanı Bibulus hâlâ hayattaydı ve Suriye’yi yönetiyordu. Parthlara karşı bir saldırı planlayan Bibulus, iki oğlunu göndererek Gabinius’tan kalan lejyonerleri geri getirmeyi düşündü. Ancak askerler Mı­ sır’ın zevklerini terk etmek yerine onları öldürdüler. Genç Kleopatra cesurca hareket ederek saldırganları tutuklattı ve cezalandırılmaları için Bibulus’a gönderdi. Ancak İskenderiyeliler Roma’nın baskısı­ nı üzerlerine çektiği için bundan hiç hoşlanmadılar. Kleopatra bu olayla birlikte kötü hasat ve kardeşinin danışmanlarının entrikaları nedeniyle başkentten ayrılmak ve kendi ordusunu kurmak zorunda kaldı. Artık İskenderiye’yi Pothinus ve Achillas’ın yakın gözetimin­ deki genç XIII. Ptolemaios tek başına yönetiyordu. • S* 2

Caesar MÖ 48 yılının Ekim ayı başında İskenderiye’ye geldi.5 Ya­ nında yalnızca mevcudu eksik iki lejyon ve sekiz yüz süvari vardı. 3 4 5

Plutarkhos, Antonius 27. Bkz. Jones, 34-38. Caesar, İç Savaş Üzerine 3.101; Plutarkhos, Caesar 48; Pompeius Dio Cassius 42.7-8. Appianus (/f Savaş 2.90) Caesar’ın Pompeius’un başını İskenderiye yakınlarında bulunan ve Tanrıça Nemesis’e adanan bir yere gömdüğünü yazar.

293

PHILIP FREEMAN

Pompeius’un kesik başı ona sunulduğunda dehşete düştü ve hayal kırıklığına uğradı. En yetenekli düşmanı için böyle bir sonu um­ muyordu. Caesar, Pompeius’u affetmeyi ve belki de onunla yeniden ortaklık kurmayı (elbette Pompeius’a ikincil bir rol biçerek) hayal ediyordu. Ancak eski damadının üzerinde kılıç tutan bir aslan imge­ sinin bulunduğu mührünü alınca gözyaşı dökmek dışında elinden bir şey gelmedi. Pompeius’un bedeninin nerede olduğunu sordu ve başı kesildikten sonra bedeninin limandan denize atıldığını öğ­ rendi. Pompeius’un hizmetkârlarından biri cesedi bulmuş ve eski balıkçı teknesindeki odunları kullanarak kıyıda yakmıştı. Caesar, Pompeius’un maiyetini buldu ve onlara iyi muamele yapılmasını sağladı. Pompeius’un başı ise dul eşine takdim edildi ve villasına gömülmek üzere Roma’ya götürüldü. Mısırlılar, Pompeius’u öldürerek Caesar’ın takdirini kazanmak istemişlerdi ancak Pothinus ve Achillas yaptıklarıyla tam aksi bir sonuçla karşılaştılar. Caesar kendisini Pompeius’a karşı muhteşem bir zaferden mahrum bırakan İskenderiyeli yöneticileri hor görmeye başladı. Hemen Roma’ya dönebilirdi ancak ortada bir para sorunu vardı. Geri kalan Pompeius taraftarlarıyla yürüttüğü savaşı finanse etmek için Auletes’in yıllar önce vadettiği paranın bakiyesini (10 milyon denarius, elli bin askerin bir yıllık dolgun ücretine eşdeğer) talep etti.6 Pothinus bunun haksızlık olduğunu düşünerek kızdı an­ cak parayı İtalya’ya göndereceğine yemin etti. Caesar parayı alana dek Mısır’da kalmaya kararlıydı. Bu nedenle İtalya seyahati için uy­ gun rüzgâr olmadığını iddia etti.7 Caesar’ın asıl derdi bu haraç ol­ makla birlikte İskenderiye’de kalmak için meşru siyasi nedenleri de vardı. Mısır’da devam eden iç savaş, düşmanlarının lehine kullana­ bileceği bir istikrarsızlık doğurmuştu. Roma’daki işleri ne kadar acil olursa olsun, Mısır gibi önemli bir ülkeyi kargaşa içinde bırakmayı arzu etmiyordu. İskenderiyeliler ise Caesar’ı ve askerlerini küçük görüyor, rıhtı­ ma ayak bastıklarından beri onları aşağılıyorlardı. Kentin sakinleri 6 1

Plutarkhos, Caesar tâ. Caesar, İç Savaş Üzerine 3.107.

294

IULIUS CAESAR

bağımsızlıklarıyla gurur duyuyor ve Caesar’ın varlığını egemenlikleri­ ne bir tehdit olarak görüyorlardı. Caesar arkasında taşman fasces (Ro­ ma nin gücünün simgesi) ile karaya çıkınca şiddetli gösteriler patlak verdi.8 Kentteki ayaklanmalarda Caesar’ın pek çok askerî öldürüldü. Ancak İskenderiyeliler en çok Caesar’ın vadedilen parayı beklemeye ve ülkede savaşan hiziplere barış getirmeye karar vererek, kraliyet sara­ yının korunaklı surlarının ardına yerleşmesine içerlediler.

Roma’nın dar ve çarpık sokaklarının aksine İskenderiye, ızgara şek­ linde planlanmış geniş yolları ve dama şeklindeki mahalleleriyle düzenli bir kentti. Kent, kuzeydeki Akdeniz kıyısına ve güneydeki acı Mareotis Gölü’ne dek kilometrelerce uzunluğunda bir alanı kap­ sıyordu. Otuz kilometreyi aşan uzunluktaki bir kanal, Nil’in taze sularını kent surlarının içine taşırdı. Caesar’ın kaldığı limana bakan kraliyet bölgesi kentin doğu kısmındaydı ve muhteşem bir sinagoga sahip Yahudi mahallesine komşuydu. Kraliyet sarayının bulunduğu mahallede Büyük İskender’in mezarı ve göz alıcı İskenderiye kü­ tüphanesi ve müzesi vardı. Kütüphane son yıllarda kötü durumda olmakla birlikte bir zamanlar yarım milyon değerli el yazmasına ev sahipliği yapmıştı. Bununla birlikte müzede hâlâ çağın en büyük bilginleri yaşıyordu. Burası modern anlamda bir müze değildi, bi­ lim adamları ve yazarlar için bir araştırma ve öğrenme merkeziydi. Gün içinde etkileyici bir salonda, öğrenciler ve ziyaretçiler için ders­ ler verilirdi. Akşamları ise bilgece ve zekice konuşmaların yapıldığı akşam yemekleri ve içkili toplantılar düzenlenirdi. İskenderiye’nin yaklaşık bir milyonluk nüfusu kraliyet sarayının batısında, Serapeum ve liman arasında çok sayıda ticari binanın ve konutların yer aldığı sokaklarda yaşardı. En tepede yer alan Sera­ peum, büyük ölçüde Yunan etkisinde olmakla birlikte Mısır’ın yerli tanrısı Osiris’e adanmış uluslararası bir hac merkeziydi. Osiris’ten şifa ve tavsiye umanlar, Ptolemaiosların para akıttığı bu muazzam 8

Caesar, İç Savaş Üzerine 3.106.

295

PHILIP FREEMAN

tapınak kompleksine giderlerdi. Kıyıdan yaklaşık bir buçuk kilo­ metre uzaklıkta yer alan Pharos Adası, limanı ikiye ayıran bir yolla İskenderiye’ye bağlıydı. Adanın batı ucunda 90 metreden daha uzun olan meşhur İskenderiye Feneri (antik dünyanın yedi harikasından biri) vardı. Fenerin ışığı, Akdeniz dünyasının dört bir yanından ge­ len gemilere yol gösterirdi. îa;

Caesar kraliyet sarayındaki penceresinden feneri ve denizi görebilir­ di. Aynı zamanda bulabildikleri tüm Roma askerlerini öldürmeye hazır öfkeli Yunanlarla dolu sokakları da izleyebilirdi. Hadım Pothinus, İskenderiyeli ayaktakımının öfkesini kızıştırmak için elinden geleni yapıyordu. Caesar kraliyet ailesi mensubu kardeşleri barış­ tırmadan ve tahtın ardındaki iktidarını sonlandırmadan önce onu öldürmek için bir komplo dahi kurmuştu.9 Babalarının vasiyetine kefil olan Caesar, Mısır’daki iç savaşı he­ men sonlandırmaya karar verdi.1011 Bunun için genç Ptolemaios ve kız kardeşi Kleopatra’ya ordularını terhis etmelerini ve aralarındaki sorunları çözmek için sarayda toplanmalarını emretti. Pothinus öf­ kelenmekle birlikte Ptolemaios’u Caesar’a gönderdi. Oysa en baştan beri General Achillas’la komplo kuruyor ve kraliyet ordusunu gizli­ ce Nil Deltası’ndan İskenderiye’ye getirmeye uğraşıyordu.11 Bu sırada Kleopatra, kardeşinin ordusu ve gemileri nedeniyle saraya gelemedi ve Caesar’a ulaşamadı. Böylece bugün bir efsane haline gelen bir plan yaptı. Plutarkhos’un anlattığı öyküye göre Kleopatra bir gece küçük bir tekneyle İskenderiye’nin kraliyet ma­ hallesine geldi. Teknesi, limandaki pek çok ticaret gemisi arasında fark edilmedi.12 Yanında yalnızca Apollodorus adlı Sicilyalı bir tacir 9 10 11

Plutarkhos, Caesar 48. Caesar, İç Savaş Üzerine 3.107. Caesar, İç Savaş Üzerine 3.110.

12

Plutarkhos, Caesar 49. Dio Cassius (42-34-35) Kleopatra’nın saraya gece gel­ diğini ve kardeşinin bilgisi dâhilinde olmadan Caesar’ın huzuruna çıktığını

söyler.

296

IULIUS CAESAR

vardı. Kleopatra rıhtıma varınca dikkat çekeceğini anladı ve köle­ lerin nevresim takımlarını taşımak için kullandıkları çuvallardan birine girdi. Apollodorus rulo halindeki çuvalın uçlarını bağladı ve Mısır kraliçesini kirli çamaşırların içinde kraliyet sarayına götürdü. Kleopatra çuvaldan çıkınca Caesar gözlerine inanamadı. Kraliçe o kadar zekice bir yöntem seçmişti ki, yalnızca kendisine düşman olan muhafızları ve düşman casuslarını atlatmakla kalmamış; aynı zamanda Caesar üzerinde derin bir etki bırakmıştı. Roma’nın kenar mahallelerinde büyüyen ve mücadelesiyle siyasetin basamaklarını en tepeye dek tırmanan Caesar, genç kraliçenin zekâsı ve cesare­ tinden çok etkilendi. Birçok Romalı gibi o da İskenderiyeli kraliyet ailesinin hâkimiyetinin entrika, hıyanet ve rüşvetle sağlayan korkak prima «/oraklardan oluştuğunu düşünüyordu. Ancak aleni cesareti ve zekâsıyla Kleopatra’nin, Mısır’ın güvenliğini sağlamak ve Nil’deki iç savaşa son vermek için beraber çalışabileceği becerikli bir hüküm­ dar olabileceğini fark etti. Caesar ayrıca yirmi bir yaşındaki kraliçeye vurulmuştu. Son­ raki dönemlere ait kaynaklar ikisi arasındaki aşk ilişkisinin o gece başladığını yazarlar. Ancak Caesar’ın Kraliçe’nin yatağına ne zaman girdiğini bilmek olanaksızdır. Caesar da genç hükümdarla fiziksel bir ilişkiye girdiğinden bahsetmez, aksine ilişkilerinin tamamen profesyonel olduğunu yazar. Dönemin Caesar’a sadık olan yazarları da Kleopatra’nin yalnızca Mısır iç savaşındaki hiziplerden birinin lideri olduğunu belirtirler. Ancak ikisi arasında bir aşk olduğundan bahseden çok sayıda yazar olması, gerçekten de böyle bir ilişkinin varlığına inanmamız için yeterlidir. Günümüzün okuyucuları, özel­ likle geleneksel olarak Doğulu kadınları ihanete meyilli olarak gö­ ren Roma halkı düşünüldüğünde, Roma aristokrasisine mensup elli iki yaşında bir generalin neden kızı yaşındaki yabancı bir kraliçeyle gönül ilişkisi yaşadığını sorabilirler. Bazıları, yanıtın sorunun içinde olduğunu söyler. Orta yaşlı olmasına rağmen Caesar’ın kadınlara düşkün oldu­ ğu malumdu. Genç Kleopatra’yı da fetihlerini içeren uzun listeye eklediğini düşünüyordu. Ancak bazıları da Caesar’ın hiç de aptal 297

PHILIP FREEMAN

olmadığını söyler. Caesar yalnızca egzotik bir eğlence arıyorsa elinin altında bol miktarda köle kadın vardı. Caesar’ın libidosu ne kadar faal olursa olsun, siyasi amaçlarına aykırı olsaydı asla Kleopatra’yla birlikte olmaz ve tedbirsiz hareket etmezdi. Bu durumda ise amacı Ptolemaios Krallığı’nın kendisine olan bağlılığını kuvvetlendirmek ve böylece Mısır’ın kaynaklarının denetimini sağlamaktı. Kleopatra yanındayken Nil’in bereketli topraklarının Roma’ya ve elbette ken­ disine sadık olacağına emin olurdu. Caesar’ı kendisine âşık eden Kleopatra’nın eline ne geçmişti? Bu kez yanıt basitti: Her şeyi elde etti. Kardeşi ve danışmanlarının Ro­ malılardan nefret eden İskenderiyelilerden oluşan ordusu o zaman için daha kuvvetli ve daha sadıktı. Kleopatra ülkesi dışından destek almadan tahtını ele geçiremezdi. Caesar olmadan ancak boş yere savaşır ve belki de yaşamı, sürüldüğü yabancı bir sarayda çaresizlik içinde sona ererdi. Ancak Caesar’ın desteğiyle Roma İmparator­ luğunun askerî kudretini arkasına almıştı. Kleopatra’nın Caesar’a olan duygularının içten olup olmadığını bilmiyoruz. Büyük olası­ lıkla Kleopatra bu soruyu gereksiz bulurdu. Caesar’ın sevgisi tahtın garantisiydi. Eğer Caesar’a bir oğul verebilirse, Büyük İskender’in Yunanistan ve doğunun kadim ülkelerini birleştirdiği gibi, oğlunun da bir gün Mısır ve Roma’yı birleştireceğini umabilirdi. Aşk ilişkilerinin geçmişi ve ardında yatan güdüler ne olursa olsun, Caesar Kleopatra’dan o kadar etkilendi ki, aynı gece barı­ şı sağlamak için kardeşini yanına çağırdı. Ptolemaios, Kleopatra’yı kendi sarayında Caesar’ın yanında otururken görünce serseme dön­ dü. Anlaşmazlık konusunda Caesar’ın Kleopatra’nın tarafını tutma­ sına daha da şaşırdı. Roma’nın kendisine ihanet ettiğini haykıran genç adam, o sabah dışarıda toplanan kalabalığın yanma gitti; tacını başından çıkardı ve gözyaşlarına boğuldu. İskenderiyeliler, Ptole­ maios’un şımarık bir çocuk olduğunu ve danışmanlarının elinde bir kuklaya dönüştüğünü biliyorlardı ancak kendilerinden birinin Roma konsülü tarafından küçük düşürülmesine çok içerlediler. Kalabalık öfkeye kapıldı ve kısa süre sonra sarayı zorla almaya kalk­ tı. Caesar hemen kalabalığa seslendi ve amaçlarının şerefe uygun 298

IULIUS CAESAR

olduğunu söyledi. Yalnızca merhum kralları Ptolemaios Auletes’in arzularını yerine getirmek ve sorunlarla dolu ülkede barışı sağlamak için burada olduğunu söyledi. İskenderiyelileri toplantıya çağırdı ve genç Ptolemaios ve Kleopatra’yı şerik (ortak) hükümdar seçmelerini istedi. Caesar, Roma’nın lideri olarak Kıbrıs Adası’nı yeniden Mı­ sır’a vermeyi teklif ederek anlaşmayı daha da cazip bir hale getirdi. Caesar günler boyunca İskenderiyelileri yatıştırmaya ve saray­ daki hizipleri uzlaştırmaya çalıştı. Aşama kaydettiğini düşünürken Achillas’ın yirmi bin gedikli askerle birlikte (Caesar’ın kuvvetlerinin beş katından fazla) aniden kentin yakınlarına geldiği haberini aldı. Mısır donanması limandaki gemilerini tehdit ederken İskenderi­

yeliler de her yönden birliklerine saldırıyorlardı. Caesar, Suriye ve Asia Minor’a aralarında Mithridates’in evlatlığının da olduğu ulak­ lar gönderdi ve yeni kuvvetler talep etti.13 Oysa destek kuvvetinin gelmesi en iyi ihtimalle haftalar sürerdi. Caesar, genç Ptolemaios’u saraydan kaçmadan ele geçirdi ve tutuklattı. Roma karşıtı hareke­ tin beyni Hadım Pothinus’u ele geçirdi ve merasim dahi yapmadan idam ettirdi. Bununla birlikte Caesar ve sayıca çok az olan birlikleri, Romalı kanma susamış bir milyon Yunanın yaşadığı düşman bir kentte tuzağa düşmüşlerdi. Antik dünya tarihinin en şiddetli kent savaşlarından biri başlamak üzereydi.

Caesar, birkaç bin piyade ve birkaç yüz süvariyle birlikte saray çevresini ve güneydeki bataklık bölgesini işgal etti. Kraliyet ma­ hallesinin rıhtımlarını ve yakındaki limanda bulunan küçük bir filoyu da ele geçirdi. Achillas ise ordusuyla Caesar’a karşı saldırı­ ya geçti.14 Çarpışma bölgesinin dışındaki İskenderiyeliler ise akın akın Romalılara saldırmak üzere yoldaydılar. Caesar saraya yapı­ lan ilk saldırıyı püskürttü ancak kısa sürede daha önce hiç gör­ mediği bir savaş türüyle karşı karşıya olduğunu fark etti. Meslek 13 14

İskenderiye Savaşı 26. Caesar, İç Savaş Üzerine 3.111; İskenderiye Savaşı 1-3; Dio Cassius 42-38.

299

PHILIP FREEMAN

yaşamı boyunca pek çok kenti kuşatıp fethetmişti ancak hiçbir zaman kentsel alanda savunma savaşı vermemişti. İskenderiye’de geleneksel muharebe hareketleri için uygun geniş alanlar yoktu. Üstelik süvarilerini faydalı bir şekilde konuşlandıracağı yerler de bulunmuyordu. Gece gündüz süren savaş, evlerde ve kilometre­ lerle değil, metrelerle ölçülen alanlarda gerçekleşti. Caesar erzak­ larının hızla azalması ve temiz suya sınırlı erişimiyle birlikte yeni sorunlarla boğuşmak zorunda kaldı. Caesar kıtalarına saray çevresinde istihkâmlar, üstü kapalı hen­ dekler ve burçlar inşa etmelerini emretti. Roma birlikleri iyi koru­ nan kent bloklarını ele geçirmek amacıyla, modern çağda meskun mahalde yapılan muharebelerin bir benzerini gerçekleştirdiler. Bir eve iyi korunan kapılardan saldırmak yerine, birbirlerine bağlı ev­ lerin duvarlarına şahmerdanlarla saldırdılar. Evler arasında boşluk olunca buraya giren Roma kıtaları evleri savunanları öldürdü ve aynı işlemi bir sonraki ev için de uyguladılar. Caesar kendi görüş alanı içinde bir no mans land oluşturmak amacıyla sayısız binayı yıktırdı. Neyse ki Galya’daki ahşap ve sazdan yapılan kentlerin aksi­ ne Romalıların İskenderiye’de işgal ettiği evlerin kerpiçten duvarları ve kiremitle kaplı çatıları yangına karşı dayanıklıydı. Caesar’ın eylemleri İskenderiyelilerin gözünü korkutmadı. Mı­ sır’ın tüm kentleri arasında mekik dokuyan ulaklar, nefretle bakılan Romalılara karşı halkı savaşa çağırıyordu. Binlerce kişi, beraberinde taşıdıkları silahlar ve sürükledikleri mancınıklarla kente akın etti. Atölyelerde yapılan mızraklar, kılıçlar ve diğer silahlar geceleri İs­ kenderiye’nin dört bir yanına dağıtılıyordu. Zengin efendiler gü­ vendikleri kölelerini bile silahlandırdı ve bunları kentin stratejik noktalarına yerleştirdiler. Böylece profesyonel askerlerin ihtiyaç duyulan saflara hareket etmeleri kolaylaştı. Kent halkı sokaklarda on iki metreye ulaşan barikatlar kurdular. Yakınlardaki binalar ye­ terince yüksek değilse, bu barikatların üzerine kuleler yerleştirerek Romalıların üzerine ok yağdırdılar. Yurttaşlar ayrıca, lejyonerlerin tehdit ettiği mahallelere destek sağlamak amacıyla çoğunlukla öküz­ lerin çektiği seyyar kuleler inşa ettiler. 300

IULIUS CAESAR

İskenderiyeliler kendi istihkâmlarını korurken aynı anda bık­ madan usanmadan Roma saflarına saldırdılar. Romalıların da kabul ettiği gibi son derece akıllıca hareket ederek, düşmanlarının kullan­ dığı silahları ve teknikleri ustaca taklit ettiler. Ancak muharebe kı­ zışırken bile kentin yurttaşları halka açık toplantılarda teknikler ve stratejiler üzerinde tartıştılar. Bununla birlikte üzerinde uzlaştıkları tek şey düşmanın mutlaka yenilgiye uğratılmasıydı: Romalılar yıllardır egemenliğimizi yavaş yavaş ortadan kaldırıyorlar, ilk önce Aulus Gabinius lejyonlarıyla geldi. Daha sonra Pompeius; en son da ordusuyla Caesar geldi, Pompeius ölmüş olmasına rağmen ülkeden ayrılmadı. Eğer onu defedemezsek Mısır da alelade bir Roma eyaleti olacak.''

İskenderiyeliler takviye kuvvetleri deniz yoluyla ulaşmadan önce Caesar’a öldürücü bir darbe vurmaları gerektiğini biliyorlardı.

Bu sırada Achillas, Romalılara karada durmaksızın saldırıyordu. Kuvvetlerine limandaki Roma gemilerine saldırmalarını emretti.15 16 Roma donanmasını yok edebilirse Caesar’ın dış dünyayla bağlantı­ sını tamamen keseceğinin farkındaydı. Tehlikenin büyük olduğunu bilen iki taraf da avantaj sağlamak için kıran kırana çarpıştı. Nihayet Romalılar, çok sayıda gemi kaybettikten sonra İskenderiyelileri püs­ kürttüler. Ancak gemilerini bu kadar az askerle savunamayacağını anlayan Caesar, düşman eline geçmesin diye donanmasının çoğu­ nu ateşe verdi. Eve dönüş biletini yakması köklü ancak anlaşılabilir bir hamleydi. Kıtaları o kadar acele hareket etmişlerdi ki kısa süre sonra yangın gemilerden rıhtımlara, ambarlara ve tepedeki büyük kütüphaneye sıçradı. Bilim insanları hâlâ bu yangının antik dönem yazmalarını küle çevirip çevirmediğini tartışmaktadırlar. Alevler 15 16

İskenderiye Savaşı 3. Caesar, İç Savaş Üzerine 3.111.

301

PHILIP FREEMAN

parşömenlerin az bir kısmını yok etmiş olsa bile ne kadar değerli bilimsel eserin mahvolduğu hâlâ bilinmemektedir.17 Caesar gemilerini yaktırdıktan hemen sonra, hâlâ tehdit altında olan deniz erişimini güvence altına almak amacıyla limanın giri­ şinde yer alan Pharos Adası’na bir saldırı düzenledi.18 Adanın doğu kıyısına çıkan Romalılar, deniz feneriyle birlikte çevredeki tüm ma­ halleleri ele geçirdiler. Adadaki garnizon limanın girişini kontrol al­ tına alınca Roma gemileri kentin saray bölgesine güven içinde girip çıkmaya başladılar. Caesar, ayrıntılı anlatısında belirtmese de, deniz fenerinin sayısız basamağını çıkmış ve muhteşem manzarayı seyre dalmış olmalıdır.

Caesar sarayın içinde yalnızca askerî sorunlarla karşılaşmadı. Kleopatra’nın genç ancak vaktinden önce büyümüş kız kardeşi Arsinoi, Ganymedes adlı akıl hocası hadımın eşliğinde kapatıldığı yerden kaçtı ve Achillas’ın yanına gitti.19 Caesar, Arsinoi’yi dört kardeşin en küçü­ ğü olan XIV. Ptolemaios’la birlikte Kıbrıs’a kukla hükümdar yapmayı düşünüyordu. Ancak İskenderiyeliler şimdi Arsinoi’yi Mısır kraliçesi olarak görmeye başladılar. Achillas ise kız kardeşi gibi kardeşlerinden çok daha zeki olan Arsinoi’nin işine karışmasından hiç hoşlanmadı. Arsinoi, Mısır ordusunun komutanlığı konusunda sürekli olarak Achillas’la tartıştı. Kıtalarının sadakatini sağladıktan sonra da Achillas’ı öldürttü. Achillas’ın ölümünden sonra birliklerin komutanlığını onun adına Arsinoi’nin becerikli akıl hocası Ganymedes üstlendi. Mısır ordusunun yeni komutanı son derece zeki bir hamle yapa­ rak Caesar’a saldırdı. İskenderiye’nin Nil’in suyunu yurttaşların evle­ rine taşıyan karmaşık ve gelişmiş bir suyolu sistemi vardı.20 Nehirden 17

Plutarkhos, Cherztr 49; Dio Cassius 42-38. Bkz. Fraser Ptolemaic Alexandria,

18 19

cilt 1, 334-335. Caesar, İç Savaş Üzerine 3.111-312. Caesar, İç Savaş Üzerine 3.112; İskenderiye Savaşı 4; Dio Cassius 42.39-40.

20

İskenderiye Savaşı 5-7; Dio Cassius (42.38) Achillas’ın su kaynaklarını kestiği­ ni söyler.

302

IULIUS CAESAR

suyu taşıyan ana kanal kentin güney kısmından geçiyor ve buradan da borularla tüm mahallelere su götürüyordu. Ganymedes kuvvetlerinin ana kanalı tuttuğunu görünce Caesar’ın ordusuna ulaşan su yollarını kontrol edebileceğini fark etti. Ancak suyolu sisteminin karmaşıklığı düşünüldüğünde, Caesar’ın Dyrrachium’da Pompeius’a yaptığı gibi suyun tamamen kesilmesi olanaklı değildi. Ganymedes bu nedenle saraya giden borulara deniz suyu pompalamaya başladı. Lejyonerler önce suyun neden birden tuzlu olduğunu anlamadılar. Daha sonra düşmanın sabotajının kurbanı olduklarını fark ettiler. Caesar’ın askerleri kıt yiyecekle bitmek bilmeyen muharebeye haftalarca dayanabilirlerdi ancak susuzluktan ölecekleri korkusu as­ kerleri paniğe sevk etti. Seslerini yükselttiler ve Caesar’a bir an önce Mısır’ı terk etmesi için yalvardılar. Caesar yıllar önceki isyanda olduğu gibi öfkeyle karşılık vermedi.21 Bunun yerine askerlerine çekilmenin olanaksız ve gereksiz olduğunu açıkladı. İskenderiyeliler fark etmeden bir anlığına bile olsa kentteki savunma mevzilerini terk edemeyecek­ lerini söyledi. Burası ordunun saklanabileceği tepeleri ve ormanları olan Galya değildi, aksine düşmanların tam anlamıyla üzerlerinde olduğu bir kentti. Geri çekildikleri anda Mısırlılar barikatları aşar ve onlar gemilerine gitmeye çalışırken üzerlerine çullanırlardı. Ne olursa olsun su için Ganymedes’e muhtaç değillerdi. İskenderiyeliler tüm suyu Nil’den tedarik ederlerdi, çünkü kentin nüfusu kuyulara bel bağlayamayacak kadar fazlaydı. Oysa kazmaya gönüllü olanlar için toprağın altında daima temiz su bulunurdu. Romalı askerler, Caesar’m sözleriyle cesaretlenip gece boyunca toprağı kazdılar. Sabah ol­ duğunda herkese yetecek kadar temiz su bulmuşlardı. Caesar’ın komutanı Domitius Calvinus’un erzakla dolu ticaret gemilerinden oluşan bir filoyla Afrika kıyılarına çıktığını bildiren bir ulağın gelmesi, Romalıların moralini bir kez daha yerine getir­ di. Gemiler yelkenli olduğundan doğudan esen şiddetli bir rüzgâr filonun İskenderiye’ye ulaşmasına engel oluyordu. Caesar, Calvi­ nus’un getirdiği erzaka şiddetle ihtiyaç duyduğundan, tehlikeli bir kurtarma harekâtına girişmeye karar verdi. Kraliyet mahallesindeki 21 İskenderiye Savaşı 8-9.

303

PHILIP FREEMAN

rıhtımlardan çıktı.22 Barikatlarda deniz piyadesi olarak kullanabile­ ceği askerleri riske atmamak için küçük filosuna yalnızca kürekçileri aldı. Birkaç kilometre boyunca batıya ilerleyince Calvinus’u buldu ve erzak gemilerini kendi filosuna bağlayıp gemileri kente çekmeye başladı. Bununla birlikte Caesar’ın kıyıdaki askerlerinden bazıla­ rı tutsak düşmüş ve Mısırlılara gemilerde Roma askerî olmadığını söylemişlerdi. İskenderiyeliler bu haberi duyunca kentin deneyimli denizcileri derhal dönüş yolundaki Caesar’a karşı saldırıya geçtiler. Caesar böyle bir tuzağı bekliyordu. İskenderiyeliler yaklaşınca gemilerini bitişik nizamda tuttu. Rodos Adası’ndan gelen Roma gemilerinden biri kıyıya çok yaklaştı ve kolay bir av kokusu alan Mısırlılar bu gemiye hücum ettiler. Caesar, Rodosluları hak ettikleri akıbete kurban vermek üzereyken bu denizcilerin olağanüstü bir ce­ saretle savaştıklarını görünce filosuna saldırı emri verdi. Gemilerde asker olmamasına rağmen Romalılar kısa sürede Mısır gemilerinden birini ele geçirdi, birini batırdı ve çok sayıda düşmanı öldürdüler. O akşam Caesar’ın küçük filosu, ardındaki gemileri çekerek muzaffer bir şekilde İskenderiye limanına girdi. İskenderiyeliler, Caesar’ın denizdeki zaferinden çok rahatsız ol­ dular.23 Çarpışmada yalnızca birkaç gemi kaybetmiş olmakla birlikte Caesar’ın kuvvetleri son haftalarda donanmalarını yavaş yavaş yok etmişti. Denizdeki becerileriyle gururlandıklarından savaşı kazana­ caklarından kuşku duymaya başladılar. Kendilerine, “Bu Romalıyı denizde bile yenemiyorsak, karada nasıl hakkından geleceğiz?” di­ ye sordular. Caesar gemileriyle İskenderiye’nin güvenli saydığımız diğer bölgelerine saldıracak mıydı? İskenderiye mahvolacak mıydı? Ganymedes, bu belirsizliğin Mısırlıların davasına Roma’nın as­ kerî gücünden daha fazla zarar vereceğini bildiğinden, halka eski­ sinden daha büyük ve daha iyi bir donanma yapılacağını ilan etti. Onlara, “Biz İskenderiyeliyiz, çocukluğumuzdan beri denizlere açı­ lırız,” diyerek Caesar’ın dış dünyayla bağlantısını sonsuza dek kese­ cek kuvvetli bir donanma inşa edebileceklerini söyledi. 22 23

İskenderiye Savaşı 10-11. İskenderiye Savaşı 12-16.

304

IULIUS CAESAR

İskenderiyeliler neşe içinde bu fikre onay verip gemi yapımına başladılar. Romalılar doğu limanını kontrol ettiklerinden, çalışma­ ları Pharos Adası’na uzanan geçidin batısında yürüttüler. İskende­ riyelilerin elinde yeterince ahşap yoktu. Bu nedenle kürek yapmak için kamu binalarının kirişlerini kullandılar. Ellerindeki gemilerle Nil’i tarayarak, tersanelerde çürüyen antik gemileri işler hale getir­ diler. Tüm kent büyük bir şevkle çalışarak birkaç gün içinde yirmi yedi savaş gemisi ve birkaç tane de küçük tekneyi hazır etmeyi ba­ şardı. Gemiler uzak denizlere yapılacak bir seyahati kaldıracak kadar dayanıklı değildi ancak kıyılara yakın bölgelerde müthiş bir deniz kuvveti teşkil ediyordu. Caesar Mısır donanmasının yapımını izledi ve büyük bir mu­ harebenin kaçınılmaz olduğunu gördü. İskenderiyelilerin muhare­ benin yeri ve zamanını seçmelerine izin vermemek için, Rodos ve Asia Minor’dan gemiler getirtti. Bunlara Roma askerleri yerleştirdi ve limandan çıkarak Pharos Adası’nın batı kısmına harekete geçti. Burada sayıca daha az olan gemileri Mısır gemileriyle karşılaştı ve onlara saldırmaya cüret etti. İskenderiyeliler de muharebeye hazır­ lığıydılar. Silahlı deniz piyadeleri ve alevli oklar atan silahlarla dolu savaş gemilerinin çoğunu ön saflara sürdüler. Önlerindeki dar kanala ilk hamleyi kimin yapacağını bekleyen Romalılar ve Mısırlıların üzerine sessizlik çöktü. Nihayet, Euphranor adlı Rodoslu bir kaptan şöyle bağırdı: “Bu işi bize bırak Cae­ sar! Muharebeye biz başlayalım, seni hayal kırıklığına uğratmayız. Geri kalanlar bizi takip etsin.”24 Caesar, Rodosluları takdir etti ve ilerleme işaretini verdi. Euphranor ve dört savaş gemisi Mısır do­ nanmasına doğru harekete geçti. Rodoslular zor durumda kalsalar da becerileri sayesinde önce düşman gemilerine bindirdiler ve hiç hasar görmeden Mısırlıların küreklerini kırdılar. Geri kalan Roma gemileri de onları takip etti ve muharebe başladı. Kentin çatılarındaki binlerce İskenderiyeli çarpışmayı izli­ yor, Mısırlılar avantaj sağladığında neşeyle bağırıyor ve Romalılar 24 İskenderiye Savaşı 15.

305

PHILIP FREEMAN

ilerlediğinde feryat ediyorlardı. Mısır donanmasının muharebeyi kazanması halinde muzaffer bir halde doğu limanına gireceğini ve saraya saldıracağını biliyorlardı. Her şeyin donanmalarının başa­ rısına bağlı olduğunun farkında olan kentteki Roma askerleri de muharebeyi seyrediyorlardı. İskenderiyeliler kazanırsa, erzakları ve takviye kuvvetleri umudu olmadan kapana kısılacaklardı. Ancak ta­ lih Romalılara gülmeye devam etti. Caesar’ın donanması üstünlüğü ele geçirdi. Uç savaş gemisini batırdı ve ikisini ele geçirerek düşman donanmasını kıyıya sürdü. Romalılar nihayet doğu limanının kont­ rolünü muhafaza etmeye devam ettiler.

Caesar mürettebatının başarısından çok hoşnuttu ancak deniz hâ­ kimiyetini kullanarak Pharos’un tamamını ve adayı kente bağlayan geçidi ele geçirmezse İskenderiyelilerin yine saldıracaklarını biliyor­ du.25 Deniz feneri çevresindeki bölgenin kontrolü zaten ondaydı. Birkaç bin askerle dolu küçük bir filoyla adanın ana bölgesine bir saldırı düzenledi. Bu saldırı ilk başta felaketle sonuçlanan Britan­ ya istilasını andırıyordu. Kumsalda sağlam bir savunma kuran ve adanın yer şekillerini iyi bilen adalılar, Romalıların bir köprüba­ şı tutmasına engel oldular. Savunmacılar kıyıda ve süratli tekneler üzerinde savaştılar. Yakınlardaki binaların çatılarından Romalıların üzerine mızrak ve ok yağdırdılar. Nihayet birkaç lejyoner zorlukla karaya çıktı ve diğer birlikler gelene dek bir köprübaşı tutmayı ba­ şardı. Adalılar evlerine çekildilerse de kısa süre sonra paniğe kapılıp geçitten veya yüzerek anakaraya ulaşmaya çalıştılar. Caesar’ın kıta­ ları kaçanların çoğunu öldürdü ve köle pazarlarında satılmak üze­ re altı bin tutsak aldı. Askerlerin adayı yağmalamasına izin verildi. Daha sonra tüm binaların yıkılması emredildi. Caesar, İskenderiye halkı üzerinde şiddetli bir etki bırakmak istemiş; teslim olmazlarsa kendilerini bekleyen akıbeti sergilemeyi ummuştu. 25 İskenderiye Savaşı 17-22; Dio Cassius 42.40; Plutarkhos, Caesar^)-, Suetonius, Caesar 64; Appianus, Iç Savaş 2.90.

306

IULIUS CAESAR

Ancak İskenderiye halkı, Caesar’ın savaştığı yıllar boyunca karşı­ sına çıkan en azılı düşmanlardan biriydi. Yalnızca yaşamlarını değil, özgürlüklerini ve bağımsızlıklarını korumak için savaşıyorlardı. Bu nedenle kan dökmeden kentlerinin bir karış toprağını dahi Caesar’a teslim etmeyi kabul etmediler. Romalılar o akşam Pharos’u karaya bağlayan bir geçidin kuzeyindeki bir buçuk kilometrelik kısmını ele geçirdiler. Geçidi barikat ve bir garnizonla tahkim ettiler. İskende­ riyeliler ise geçidin kente bağlanan kısmına yüzlerce asker yığdılar. Ertesi sabah Roma birlikleri Caesar’ın önderliğinde geçidin gü­ ney ucuna saldırıya geçti. Bu, tuhaf bir çarpışmaydı. Romalı askerler uzun ve dar geçitte kentin içine ilerleyemediler. Çoğu geçidin doğu­ sunda bulunan gemilerde kaldı ve İskenderiyelilerin mevzilerine ok ve mızrak yağdırdı. Savunmacılar da saldırıya batı kısmındaki ge­ milerden ve kıyıdaki binalardan atılan oklar ve mızraklarla karşılık verdiler. Muharebe saatlerce sürdü. Romalılar ilerleme kaydetmiş­ ken Mısır gemilerinden karaya çıkan askerler lejyonerlere arkadan saldırdı. Geçitte iki taraftan birden düşman saldırısına uğrayan bin kadar Roma askerinin hareket alanı kalmadı. Baştan aşağı zırhlı ge­ dikli askerlerin bile denize atlayarak yakındaki gemilere yüzmeye kalkmaları üzerine tehlike çanları çalmaya başladı. Roma donanma­ sının komutanları ise İskenderiyelilerin gemilerini ele geçirecekleri korkusuyla geçitten çekilerek denize açıldılar. Caesar askerlerini düzene sokmaya çalıştıysa da panik büyük bir hızla yayıldı. Gemilere ulaşmayı başaran askerler kendilerini aşırı yük­ lü güvertelere attılar. Bunun üzerine gemiler alabora olmaya başlayınca sudaki asker sayısı daha da arttı. Gözü dönmüş lejyonerler, Caesar’ın küçük gemisine bile zorla çıktılar. Bu gemi de batmaya başlayınca neler olacağını anlayan Caesar da kıyafetleriyle suya atladı ve Pharos’a doğru yüzmeye başladı. Tiber’de çocukken yüzmeyi öğrenmişti ancak şimdi elli iki yaşındaydı ve tepeden tırnağa zırhlıydı. Bu nedenle bo­ ğulma tehlikesi geçirdi. Bununla birlikte elinde çok önemli belgeler vardı ve belgelerin zarar görmemesi için sol elinde tuttuğu kâğıtla­ rı suya değdirmemeye çalışıyor, bu sırada üzerine oklar yağıyordu. Bazı kaynaklara göre kıyıya yüzerken mor renkli general pelerinini 307

PHILIP FREEMAN

ağzına sıkıştırmıştı. Başka kaynaklar ise İskenderiyelilerin pelerini ele geçirerek zafer ganimeti olarak sergilediklerini yazar. Gerçek ne olursa olsun, Caesar güçlükle kıyıya ulaşmayı başardı ama geçidi ele geçir­ meye çalışırken dört yüz asker ve ondan daha fazla denizci yitirmişti. Romalılar, Pharos’u ellerinde tutmaya devam ettiler. İskenderiyeliler ise morallerini yerine getiren büyük bir zafer kazanmışlardı.

Bu yenilgiden hiç etkilenmeyen Caesar’ın kıtaları İskenderiyelilere karşı daha büyük bir gayretle savaşmaya kararlıydılar.26 Romalılar, Mısırlıların kendilerinden daha iyi olduğu fikrinden hiç hoşlanma­ dılar. Lejyonerler sokaklarda gece gündüz süren çarpışmalar boyun­ ca tüm saflarda İskenderiyelileri püskürttüler. Kent sakinleri, başka bir orduyu çaresizlik içinde bırakacak bir yenilgiden sonra Romalı askerlerin yürekten savaşmalarına hayran kaldılar. Belki de savaşın yorgunluğundan (büyük olasılıkla öyleydi) veya Mısır sarayında Arsinoi karşıtı hain bir komplo nedeniyle, İskende­ riyeliler Caesar’a elçi göndererek genç krallarını serbest bırakıp bı­ rakamayacağını sordular.27 Kraliçe Arsinoi ve zorba Ganymedes’ten usandıklarını iddia ettiler. Kral’ın önderliği, aralarındaki dikbaşlı yurttaşları yola getirebilir ve böylece Romalılarla karşılıklı olarak kabul edilebilir bir uyum sağlanabilirdi. Caesar bu teklife kuşkuyla yaklaştıysa da genç Ptolemaios’u İskenderiyelilere teslim etmesinin artılarını ve eksilerini hesapladı. Çocuğun halkına ilham verecek askerî becerileri veya liderlik va­ sıflarının olmadığı ortadaydı. Bu nedenle Romalılara doğrudan bir tehdit oluşturmuyordu. Sarayda ise Kleopatra, kardeşinden çok rahatsızdı ve onun ayrılmasından memnun olacaktı. Caesar ayrıca düşük bir olasılık olsa da, İskenderiyelilerin samimi olarak barış is­ tediğini göz önüne aldı. Bu durumda Kral’ı serbest bırakarak onla­ rın vesayetine vermesi şerefli bir zafere giden yolu kolaylaştırabilirdi. 26 27

İskenderiye Savaşı 22-23. İskenderiye Savaşı 23; Dio Cassius 42.42.

308

IULIUS CAESAR

Bununla birlikte Caesar, Mısırlıların iyi niyetli olduğuna inanamıyordu. Kral’ı geri isteme nedenleri ne olursa olsun, Ptolema­ ios’un saraydan ayrılmasını kendi hedefleri için kullanabileceğini düşünüyordu. Eğer Kral, Caesar’a karşı gelirse, ki geleceği kesin gibiydi; o zaman hilekâr bir kraliçe ve hadım generalinin komuta­ sındaki bir ordu yerine meşru bir kralın önderliğindeki bir orduyu yenerek daha iyi bir intiba bırakacağını düşündü. Daha da önemlisi Ptolemaios, İskenderiyeliler arasında bölünmeye neden olabilirdi. Bazıları onu desteklerken, bir kısmı kurnaz kız kardeşine destek ve­ rebilir; böylece huzursuzluk adeta bir virüs gibi düşman kampına yayılabilirdi. Caesar İskenderiyelileri yendikten sonra Ptolemaios’u asi ilan edebilir ve tahtı işbirliğine yatkın Kleopatra’ya verebilirdi. Genç Ptolemaios, Caesar’dan ayrılırken timsah gözyaşları döktü. Kendi halkına dönmektense Romalılarla kalmayı yeğlediğini söyledi. Ancak Caesar’ın şüphelendiği gibi Ptolemaios, îskenderiyelilerin yanı­ na ulaşır ulaşmaz Caesar’ı en büyük düşmanı ilan etti. Bazı Romalılar, generallerinin aldatıldığını düşündülerse de Caesar en baştan beri ne yaptığını biliyordu. İskenderiyeler hemen hiziplere bölünerek arala­ rında çatıştı ve zayıf düştüler. Arsionoi, liderliği kardeşine bırakmaya mecbur kaldı. Becerikli general Ganymedes, Ptolemaios’un yetenekle­ ri daha az olan danışmanlarına yer açılsın diye arka plana atıldı. İskenderiyelilerin yeni liderlerinin savaşı sürdürme konusunda sonraki birkaç hafta boyunca belirgin ölçüde başarısız olduğu görül­ dü. Kuşatma altındaki Romalılara kıyıdan erzak geleceğini duyunca donanmalarını Nil’in ağzına yerleştirdiler. Ancak Caesar bu planı haber aldı ve müdahale etmek üzere Tiberius Nero’yu (gelecekteki imparator Tiberius’un babası) gönderdi. Romalılar Mısır filosunu bozguna uğrattılar ancak düşmanı gereğinden fazla bir coşkuyla ko­ valayan Rodoslu cesur kaptan Euphranor’u yitirdiler. Mart başında Roma kampına, Caesar’ın aylar önce destek kuvveti toplaması için gönderdiği Pergamumlu Mithridates’in, hızla Nil Del­ tası’nin doğu ucunda yer alan Peleusium’a yaklaştığı haberi geldi.28 28 İskenderiye Savaşı 26-32; Iosephus, Yahudilerin Savaşı 1.187-192; Yahudilerin Tarihi 14.127-136; Dio Cassius 42.41.

309

PHILIP FREEMAN

Mithridates, Caesar’a Arabistan, Suriye ve Filistin’den taze kuvvetler getirmişti. Orduda Yahudilerden oluşan üç bin kişilik bir birlik de vardı. Bu kuvveder Iudea hükümdarı ve yüce rahibi Hyrcanus tara­ fından gönderilmişse de, tahtın arkasındaki asıl güç hükümdarın be­ cerikli yardımcısı ve Büyük Herodes’in babası Antipatros’tu. Filistinli Yahudiler, doğu seferi sırasında Iueada’nm topraklarını önemli ölçüde küçülten ve Kudüs’teki tapınağı kirleten Pompeius’un elinden çok çektikleri için Caesar’ın doğal müttefikleriydiler. Antipatros bu hayati zamanda Caesar’la yaptığı yeni ittifakla Yahudi devletini kuvvetlen­ dirmeyi umuyordu. Hyrcanus ve Antipatros’un yardımı, İskenderi­ ye’nin kalabalık Yahudi nüfusunun Caesar’ın saflarına geçmesi için çok önemliydi. Mithridates’in ordusu şiddetli bir muharebenin ardından Pelesium’u aldı. Su yolları ve bataklıklar üzerinden doğrudan İskenderi­ ye’ye giden güzergâhı kullanmak yerine Nil Deltası’nın güneybatısına yöneldi. Bugünkü Kahire yakınlarında çark ederek Nil’in batı kolunu izledi ve İskenderiye’ye yaklaştı. Ptolemaios’un ordusu sürade kentten ayrıldı ve sayıca az olan Mithridates’in ordusuyla karşılaşmak üzere nehre açıldı. Caesar düşman askerlerinin kentten ayrıldığını görür görmez bulabildiği kadar askerî topladı ve düşmanı takip etmek üzere limandan doğuya yelken açtı. Romalılar Kral’la bir deniz muharebe­ sinden kaçınmak için o gece gizlice geri dönüp İskenderiye’nin batı­ sında karaya çıktılar. Oradan da hızla Mareotis çevresini dolanarak Mısır ordusu gelmeden Mithridates’e katıldılar. Ptolemaios’un askerleri karaya çıktı ve nehrin hemen batısında bulunan yüksek bir yerde kamp kurdular. Caesar, Mısırlıları dağıt­ mak için Cermen süvarisini kullanarak düşman kampına saldırdı; daha sonra kendi kampını Kral’ın ordusunun yakınlarına kurdu­ rarak şafak vaktini beklemeye koyuldu. Romalılar ertesi gün, MÖ 27 Mart 47’de, İskenderiye kuvvetlerine saldırdılar. Mısır güneşi­ nin altında yapılan ve saatler süren bu çetin mücadelede Caesar’ın askerleri nihayet düşmanı Nil’e püskürttü ve katletti. Genç kral Ptolemaios da muharebeden kaçanlar arasındaydı ancak teknesinin alabora olmasıyla boğularak öldü. 310

IULIUS CAESAR

Caesar, aylar süren şiddetli mücadelenin ardından kazanılan za­ ferden çok hoşnuttu. Öyle ki o gece süvarileriyle birlikte at sürerek İskenderiye’ye döndü. Kentteki yurttaşlar can korkusuyla kentin ka­ pılarına üşüştü ve fethedilmiş halkların alışıldık akıbetini yaşamamak için ona yalvardılar. Kentlerini bağışlamasını istediler. Caesar, kendi­ sine çıkardıkları sorunlar nedeniyle halkı köle olarak satmaya meyil­ liydi ancak İskenderiye’nin ticari getirilerinin intikamın sağlayacağı tatminden çok daha önemli olduğunu anlayacak kadar da realistti. İskenderiyelileri bağışladı ve saraya, Kleopatra’nın yanma döndü. îg:

Caesar ertesi gün Mısır’ın idaresini yeniden düzenlemeye koyul­ du.29 Ptolemaios Auletes’in vasiyeti uyarınca Kleopatra, ülkeyi artık ölmüş bulunan kardeşi XIII. Ptolemaios’la birlikte yönetecekti. Bu nedenle Caesar, hiç değilse vasiyetin ruhuna uygun davranarak on iki yaşındaki XIV. Ptolemaios’u Kleopatra’ya şerik hükümdar atadı. İki hükümdarın Kıbrıs üzerinde egemenliği de tanındı. Bu düzen­ leme, yıllardır adanın doğrudan Roma’ya bağlanması için çalışan Cato için bilhassa gurur kırıcıydı. XIV. Ptolemaios resmî olarak Kleopatra’yla eş düzeyde olsa da, Caesar’ın tasarladığı gibi gerçek iktidardan yoksundu. Asi kız kardeş Arsinoi zincire vuruldu ve Ca­ esar’ın gelecekteki zafer töreninde Vercingetorix’le birlikte sergilen­ mek üzere Roma’ya gönderildi. Caesar herkesin uslu durduğundan emin olmak için lejyonların üçünün Mısır’da kalmasını emretti. Caesar yıllar önce planladığının aksine neden Mısır’ı ilhak et­ medi? İskenderiyelileri savaşta yenmişti ve elindeki birliklerle gü­ neydeki direnişi kolayca bastırabilirdi. Mısır’ın tüm kaynakları Romanın emrine amadeydi. Yapması gereken tek şey bu yeni eya­ leti idare edecek bir vali atamaktı. Mısır’ın bağımsızlığının sürmesi Caesar’ın son derece zekice bir hamle yaptığıyla açıklanabilir. Buna göre Caesar, Mısır’a atanacak bir Roma valisinin kendisine karşı bü­ yük bir tehdit oluşturacağını düşündü. Romalı senatörlerin yoksul 29 İskenderiye Savaşı 33; Suetonius, Caesar 35; Dio Cassius 42.44.

311

PHILIP FREEMAN

eyaletleri bile açgözlülükle tükettikleri düşünüldüğünde, Nil vadi­ sinin muazzam zenginlikleri Cato için bile cezbedici olurdu. Asi bir vali, ayaklanma başlatırken Mısır’ı bir üs olarak kullanabilir veya tahıl ambargosuyla Romaya boyun eğdirebilirdi. Caesar, kendisine aşktan çok zorunluluktan bağlı olsa bile, Kleopatra’nın Mısır’ın ide­ al efendisi olduğunu fark edecek kadar zekiydi. Kleopatra kendisine kızgın İskenderiyelileri yönetebilmek için Caesar’ın desteğine muh­ taçtı. Caesar’ın lejyonları olmadan kent sakinleri, daha önce sıklıkla yaptıkları gibi hemen hükümdarlarına karşı ayaklanır ve onu taht­ tan indirirlerdi. Caesar Mısır’daki Roma kıtalarının komutanının bile kendisine bir tehdit oluşturmaması için daha önce görülmemiş bir adım attı ve azatlı bir kölenin oğlu olan Rufio adlı güvenilir bir adamını komutanlığa atadı.30 Caesar neredeyse sekiz aydır Mısır’daydı ve bir yıldan daha fazla bir süredir Roma’dan uzaktı. Artık acil devlet işlerini halletmesi ve Afrika ve Ispanya’da kalan Pompeius yanlısı kuvvetlere karşı saldı­ rılar düzenlemesi için süratle yurduna dönmesi gerektiği ortadaydı. Ancak bunun yerine Caesar’ın yaşamının en karışık dönemlerinden biri başladı. Caesar, Romaya gitmek yerine Kleopatra’yla birlikte Nil’de bir ay süren bir geziye çıktı.31 Caesar’ı destekleyen antik kay­ naklar ve günümüzün kafası karışık bilim insanlarından bazıları bu dönemi ihmal eder veya tamamen atlarlar. Ancak böyle bir gezinin gerçekleştiğine neredeyse hiç kuşku yoktur. Roma tarihinin en hırslı adamı, iç savaşın ortasında neden tatil yapma gereği duymuştu? Eğer Caesar kişiliğini tamamen ortaya ko­ yuyorsa (orta yaş krizine girmemişse), bu gezi için çok iyi bir nedeni olmalıdır. Caesar, Kleopatra gibi Mısır’ın zenginliğinin İskenderi­ ye’yle sınırlı olmadığını biliyordu. Güneye uzanan bereketli Nil va­ disi, Akdeniz’in en eski uygarlığının kalbiydi. Piramitlerden birinci şelaleye dek uzanan on binlerce tarlanın verimli kara toprağı Roma dünyasının büyük bir kısmını besliyor ve İskenderiye hâzinesini altınla dolduruyordu. Caesar, Roma adına Mısır’a egemen olmak 30 Suetonius, Caesar ~!(ı. 31 Appianus, Iç Savaş 2.90; Suetonius, Caesar 52.

312

IULIUS CAESAR

istiyorsa Nil vadisinin güvenliğini sağlamak zorundaydı. Caesar’ın Nil gezisini yalnızca Kleopatra’yla değil, Roma askerleriyle dolu yüz kadar gemiyle yapması dikkat çekicidir. Caesar ayaklanma fikirle­ ri taşıyan güneydeki yerlileri etkilemek ve Roma’nın onları ezmeye gücü ve arzusu olduğunu göstermek istiyordu. Yıllar süren savaşlar­ dan sonra böyle bir seyahati hak etmişse de, bu yine de zevkten çok iş için yapılan bir geziydi. Caesar’ın Mısır ziyaretindeki son olay, o bahar Kleopatra’nın erkek bir çocuk doğurmasıydı. Kleopatra oğullarına XV. Ptolemaios adını verdiyse de İskenderiyeliler alaylı bir şekilde çocuğu Caesarion (Yunanca “Küçük Caesar”) olarak adlandırdılar.32 Antik dönem tarihçileri çocuğun doğumu konusunda hemfikir değildir. Bazıla­ rı Caesarion’dan hiç bahsetmez, kimi ise Caesar’ın çocuğun babası olmadığını yazar. Ancak Caesar’ın arkadaşları bile hiç hoşnut ol­ masalar da onun baba olduğunu kabul ederler, dolayısıyla olayın doğruluğundan kuşku duymak için bir neden yoktur. Ne olursa olsun Caesar, Mısır kraliçesinden Roma’ya tehdit oluşturacak bir erkek çocuk sahibi olacağını hiç düşünmemişti ancak evlilik dışı ilişkinin ürünü olan bu çocuk, Kleopatra’nın sadakatinin sürmesi için faydalı olabilirdi. Caesar’ın uzun süredir acı içinde olan eşi Calpurnia’nın bu haberi aldığında ne tepki verdiğini bilmiyoruz.

32 Plutarkhos, Caesar 49; Antonius 54; Suetonius, Caesar 52.

313

XIII ISBSBğBiS

AFRİKA

“Tiran Caesar’a işlediği suçlar nedeniyle şükran duyacak değilim,” dedi Cato. “Hiç şüphesiz o, bir efendi gibi kölelere değil, hür insanlara merhamet gösteren bir suçludur.”1

-Plutarkhos

aesar nihayet MÖ 47 yılının Haziran ayının başında îskende-

K=^riye’den ayrıldı. Mısır’da kaldığı sürede Akdeniz’in diğer bölge­

lerinde işlerin çok kötüye gittiğini içeren ayrıntılı raporlar almıştı.

Afrika’da Cato, Scipio, Labienus ve başka birçok kişi güçlerini Cae-

sar’ın eski düşmanı Numidia Kralı Iuba’yla birleştirmiş ve Sicilya’da­ ki boğazların hemen yakınında muazzam bir ordu toplamışlardı.12 Cato’nun ilham verdiği Scipio’nun önderliğindeki bu orduda; on

dört lejyon, binlerce Numidia süvarisi ve bir düzine savaş fili bu­ lunuyordu. Şimdiden Sicilya ve Sardinya’ya akınlar düzenleyen bu kuvvetler İtalya’yı istilayla tehdit ediyordu. Caesar, Ispanya’da gelecekteki katillerinden birinin kuzeni olan

Cassius Longinus’u vali seçerek kazandığı popülariteyi bir anda tü­

ketti.3 Bir zamanlar Caesar’a sempati duyan bu ülke, açgözlülüğü ve yerli halkı suistimal etmesiyle en haris optimasa. taş çıkaran valisine

karşı ayaklandı. Longinus ülkeden sürüldükten sonra Caesar’ın düş­

manları Ispanya’da iyi karşılandılar. 1 2

Plutarkhos, Cato 66. Plutarkhos, Genç Cato 55-57; Appianus, İç Savaş 2.96.

3

Dio Cassius 42.15-16; İskenderiye Savaşı 48-65.

314

IULIUS CAESAR

Caesar’ın planlarına yönelik en büyük darbe ise Büyük Mithridates’in oğlu Pharnakes’ten geldi.4 Pharnakes, Kırım’daki krallı­ ğından deniz yoluyla Asia Minor’a gelerek babasının imparatorluğu üzerinde hak iddia etti. Caesar’ın komutanlarından Domitius Calvinus, Kral Deiotarus’un idaresindeki Galat birlikleriyle Pharnakes’i karşıladı. Domitius bir an önce Mısır’a ulaşıp Caesar’a katılmak için yanıp tutuştuğundan aceleyle düşmana saldırdı. Bu nedenle ordu­ sunun çoğunu yitirdi ve Roma’nın Asia eyaletine kaçtı. Pharnakes, babasının toprakları olan kuzey kıyısındaki Pontus bölgesini ele ge­ çirdi ve derhal bulabildiği tüm Roma yurttaşlarını hadım ettirdi. Roma’da bile Caesar’ın yeni dünya düzenini tehdit eden bir kar­ gaşa hüküm sürüyordu. Caesar ne yazık ki başkentteki olaylardan uzak kalmıştı. Cicero altı aydır Caesar’ın Roma’da hiç kimseye me­ saj göndermediğini yazar.5 Caesar yokluğunda bir kez daha diktatör seçilmişti. Kendisi doğuda olduğu için işlerini Marcus Antonius yürütüyordu.6 Kendi haline bırakılan Antonius, Roma’yı kendine özgü gaddarlık ve denetimsiz bir şiddetle yönetiyordu. Çok sayıda sorunun yanı sıra, kısa süre sonra alacaklılar ve borçluların tem­ silcileri arasında kanlı çatışmalar patlak verdi. Antonius, Roma’da düzeni sağlamak yerine Napoli yakınlarında konuşlanan birliklerde çıkan isyan girişimlerini bastırmak için kentten ayrıldı. Kısa sürede Roma çete savaşları ve sokaklardaki çatışmalar nedeniyle yaşanmaz bir hale geldi. Antonius, Campania’dan dönünce başkentte huzuru sağlamak için sınırsız yetkiler isteyerek Senatoyu dehşete düşürdü. Antonius’a göre bu yetkiler birliklerini kente sokmayı, binlerce Ro­ ma yurttaşını öldürmeyi ve en ağır suçları işleyenleri Collis Capitolinusta. bulunan Tarpeian kayasından atmayı içeriyordu. Ancak daha sokaklardaki kan kurumadan, hiziplerin çatışması bir kez daha Ro­ ma’yı kasıp kavurdu. Yurttaşlar ise bu şiddetin ne zaman biteceğini kara kara düşünüyorlardı. 4

İskenderiye Savaşı 34-41, 70; Dio Cassius 42.45-46.

5

Cıcao, Atticus’a Mektuplar 229 (11,17a).

6

Dio Cassius 42.21-33; İskenderiye Savaşı 65.

315

PHILIP FREEMAN

Caesar Roma’dan gelen haberler üzerine çok endişelendi ama batıya gitmeden doğudaki eyaletlerinin güvenliğini sağlamasının çok önemli olduğunu düşündü.7 Mısır’daki işleri düzene sokmuştu ancak iç huzursuzluklar ve dış tehditler hâlâ Filistin, Suriye ve Asia Minor’ı tehdit ediyordu. Pharnakes’in başarısı, Roma ve müttefik eyaletlerindeki istikrarsızlığın başta saldırgan Parth imparatorluğu olmak üzere yabancıların istilalarına davetiye çıkardığını ortaya koymuştu. Caesar bu nedenle Roma’ya uzun yoldan gitmeye karar verip Akdeniz kıyısı boyunca ilerledi. Kendisine iyi hizmet edenleri ödüllendirecek, uzun süredir devam eden anlaşmazlıkları sonlandıracak, Roma’nın düşmanlarına karşı doğudaki krallıkları ve eyalet­ leri güçlendirecekti. Caesar, Filistin’e varınca Mısır’da kendisine yaptığı yardımlar nedeniyle Hyrcanus’a şükranlarını sundu.8 Onun krallığını ve yüce rahipliğini tasdik etti. Yahudilerin Kudüs surlarını inşa etmelerine izin verdi. Antipatros’a ise oğlu Herodes’e de miras kalacak Roma yurttaşlığı bahşetti. Caesar bir gün Kudüs’te büyük bir tapmak inşa edecek ve Yeni Ahit’e göre bebek İsa’yı öldürmek için Beytüllahim çevresindeki tüm çocukları katledecek bu genç adamla görüşmüş olmalıdır.9 Caesar’ın yolculuğu aynı zamanda hâzineye önemli miktar­ da kaynak sağladı. Kuzeye ilerleyerek Lübnan’a girdi. Tyr (Sur) kentinde durarak Hercules Tapınağı’nın hâzinesini boşalttı. Kıyı boyunca daha önce Pompeius’a vadedilen paraları (biraz daha faz­ lasını) talep etti. Seyahat eden fatihlere altın taç sunma geleneğini de yeniden canlandırdı. Antik dönem yaşam öyküsü yazarı Dio Cassius’a göre Caesar bu işleri açgözlülüğünden değil, masrafları­ nın çokluğu nedeniyle yapıyordu. Herhalde Machiavelli de Caesar’ın kendi eylemlerine yönelik açıksözlülükle yaptığı açıklamayı onaylardı: 7 8

İskenderiye Savaşı 65Iosephus, Yahudilerin Savaşı 1.194-200; Yahudilerin Tarihi 14.137-144, 190-

9

195. Matta 2.16-18.

316

IULIUS CAESAR

Bir hükümdarın hükmünü oluşturan, koruyan ve artıran iki şey vardır ve bu iki şey de birbirine bağlıdır. Ordular para ister ve para silah yoluyla elde edilir. Bunlardan birini kaybederseniz, diğerini de kaybedersiniz.™ Caesar, yerel memurlar arasındaki anlaşmazlıkları çözümlemek için Suriye’de daha fazla zaman geçirdi. Roma ya dönmeden önce Parthlara karşı bir savunma hattı teşkil eden bu eyaletin güvenliğini mut­ laka sağlamalıydı. İşi bitince Asia Minor’daki Tarsus kentine hareket etti, yerli memurlara ve Pompeius’a destekleri nedeniyle pişmanlık duyanlara çağrı yaptı.11 Bunlar arasında Crassus’un emrinde görev yapan önemli bir komutan olup Pompeius’un eski amirallerinden Cassius da vardı.10 12 Cassius daha sonra Caesar suikastında önemli 11 bir görev üstlenecekti. Caesar, çağrısına uyanlara, özellikle kayınbi­ raderi olan Brutus’un tavsiye ettiği Cassius’a son derece cömert dav­ randı. Bununla birlikte Cicero, Cassius’un daha o zamanlar Caesar’ı öldürmeyi planladığını yazar. Asia Minor’ın merkezinden kuzeye ilerleyen Caesar, Galatia sınırına geldi ve burada Deiotarus’la görüştü.13 Galatların lideri, Caesar’ın huzuruna yanında kraliyet sembolleri olmadan çıktı. Mü­ tevazı bir şekilde giyinmiş Deiotarus, daha önce Pompeius’a destek verdiği için af diledi. Silah zoruyla Caesar’ın düşmanını destekle­ mek zorunda kaldığını bildirdi. Ne olursa olsun Roma halkının iç kavgalarına karışma niyeti olmadığını söyledi. Dünyanın bu tehli­ keli noktasında Roma nin sadık bir müttefiki olarak elinden geleni yaptığını belirtti. Caesar bu kaypak kralın argümanlarından etkilenmedi. Deiotarus’a on iki yıl önce konsül olduğunu ve Galatia’daki hâkimiyetini Senato’dan önce şahsen tanıdığını hatırlattı. Bu hareketi sadaka­ tini kazanma için yeterli değilse, Deiotarus kendisine karşı silaha 10 11

Dio Cassius 42.49. İskenderiye Savaşı 66.

12

Cicero, Philippicae 2.11 (2.26).

13

İskenderiye Savaşı 67; Cicero, Deiotarus 13-14.

317

PHILIP FREEMAN

sarıldığında yasalar uyarınca seçilmiş bir Roma konsülü olduğunu ve bu nedenle kendisine karşı bir bahane sunamayacağını belirtti. Bununla birlikte Kral’ın uzun süredir Roma’yla bağları olduğundan şimdilik onu hoş görebileceğini söyledi. Ancak ileri bir tarihte ken­ disini yargılayacağını ifade ederek yaklaşan muharebede kullanmak üzere Kral’dan ordusunu talep etti. ŞHİ

Caesar, Ağustos başında ordusuyla sınırlarına dayandığında Pharnakes, Pontus’un yeni kralı olarak işlerine henüz başlamıştı.14 Mithridates’in oğlu, Caesar’ın Galatia Dağları’nı bu denli süratle aşması ve Pontus’un batısındaki tepelerde bulunan Zela15 kenti çevresinde aniden ortaya çıkmasıyla şaşkına döndü. Pharnakes, Caesar’a elçiler gönderdi. Hediye olarak altın taçlar yolladı ve Roma’yla çatışmak istemediğini, yalnızca atalarının topraklarına egemen olmayı arzu ettiğini belirtti. Bu nedenle Caesar’ın dostluğunu Deiotarus’tan daha fazla hak ettiğini, çünkü Pompeius’a hiçbir zaman yardımda bulunmadığını söyledi. Caesar başlangıçta nazik bir yanıt verdi ve Pontus topraklarının iç kısımlarına ilerlemek için zaman kazandı. Ancak son ulakları geri göndererek, Roma yurttaşlarını hadım eden biriyle barış yapmayacağını beyan etti. Pharnakes, tepede yer alan Zela Kalesi’ni işgal ederken, Caesar da sekiz kilometre ötede kamp kurdu. Caesar gece yarısı birlikleri­ ne sarp vadinin tam karşısında Pharnakes’ten bir buçuk kilometre ötede yeni bir kamp kurmalarını emretti. Şafakta lejyonlar hâlâ si­ per kazarken, Pharnakes’in ordusu kaleden çıkarak saldırı düzenine geçti. Caesar bu hareketin yalnızca gösteriş olduğunu varsaydı ve Pontus kuvvetlerini Roma kampına göre tepeden aşağı koşmaya başladıkları zaman kahkaha attı. Aklı başında hiçbir generalin, düş­ mana saldırmak için birliklerini önce vadinin dibine, sonra da sarp 14

İskenderiye Savaşı 67-77; Dio Cassius 42.47-48; Plutarkhos, CaesarSO-, Suetonius,

15

Caesar 35. Tokat’a bağlı Zile ilçesi (ç.n.).

318

IULIUS CAESAR

yamaca yerleştireceğini düşünmüyordu. Ancak Pharnakes ve ordu­ su, ister aptal ister cesur olsun, gelmeye devam ediyordu. Caesar, askerlerine küreklerini bırakmaları ve silahlarını alma­ larını söyledi; bu esnada ilk savaş arabaları Roma kampına daldı. Caesar bu beklenmedik saldırı karşısında tamamen hazırlıksız yaka­ lanmıştı. Lejyonerler düşmanın tırpan tekerlekli savaş arabalarının üzerine geldiğini görünce paniğe kapıldılar. Ancak Romalılar kısa sürede kendilerini toparlayıp henüz tamamlanmamış istihkâmları­ na saldıran düşmanın karşısına dikildiler. Muharebe ilk başta göğüs göğüse yapılan çetin bir çatışma olarak başladıysa da Romalılar kısa süre sonra Pontus kuvvetlerini tepeye püskürtmeye başladılar. Ro­ malılar acımasız bir katliama girişirken, düşman da kendi ölülerinin üzerine basarak kaçmaya çalışıyordu. Caesar savaşın bu kadar hızlı bir şekilde başarıya ulaşmasından o kadar memnun oldu ki, askerlerine kraliyet kalesini yağmalama­ larına ve tüm ganimeti toplamalarına izin verdi. Ardından seferini, Roma’daki arkadaşları için ölümsüz olacak şu sözlerle özetledi:

Veni. Vidi. Vici. (Geldim, gördüm, yendim).16

Caesar, Pontus’tan kıyı boyunca batıya ilerledi ve Asia Minor’da para toplamaya ve hüküm vermeye devam etti.17 Mısır’da kendi­ sine önemli yardımlarda bulunan Pergamumlu Mithridates’e ödül olarak Pontus ve Galatia’dan önemli topraklar verdi. Deiotarus, krallığının bir kısmını yitirdi ve ağır bir para cezası ödedi.18 Ancak Brutus, Caesar’ı ikna ederek bu hükümdarın Pompeius’la ittifakı nedeniyle daha fazla cezalandırılmasını önledi. Caesar, Roma’nın Asia eyaleti kıyılarından denize açılarak sürat­ le İtalya’ya ulaştı. Onu Brundisium’da bekleyen Cicero son derece

17

Suetonius, Caesar 37. Plutarkhos, (Caesar 50) da aynı ifadeyi kaydetmekle bir­ likte Yunancaya pek uymadığını yazar. İskenderiye Savaşı 78; Dio Cassius 42.42.48-49.

18

İskenderiye Savaşı 78; Dio Cassius 42.48.

16

319

PHILIP FREEMAN

kaygılıydı.19 Pompeius’a destek verdiği için Caesar’ın göstereceği tepkiden çok korkuyordu, yine de en kısa sürede diktatörle yüz yü­ ze görüşmesi gerektiğini düşünüyordu. Caesar, Cicero’yu görünce atından indi ve meşhur hatibi büyük bir sevgiyle kucakladı. İkisi Via Appia boyunca sohbet ettiler ve Caesar’ın maiyeti arkalarından gelirken yan yana yürüdüler. Caesar, Roma’ya gelir gelmez ilk önce sefih hayatı ve iktidarını alenen kötüye kullanması nedeniyle Marcus Antonius’u cezalan­ dırdı.20 Caesar sadakati için Antonius’u affedebilirdi ancak Antoni­ us’un sarhoşluğu, açgözlülüğü, hırsızlığı, şiddet eğilimleri ve kentin işlerini umarsızca ihmali Caesar’ı Roma halkıyla karşı karşıya getir­ mişti. Cicero daha sonra Antonius’u skandallarla suçladı.21 Evindeki yemek odalarını tavernaya, yatak odalarını ise geneleve çevirdiğini iddia etti. Antonius görevinden alındı ve iki yıl boyunca siyasetten uzak kaldı. Caesar, Antonius’u kalıcı olarak silmek istemiyordu; ge­ lecekte işine yarayabilirdi. Ancak bildiğini okuyan bu yardımcısının Caesar’ın imajı uğruna kınanması gerekiyordu. Borçların affını savunanlar, Roma’da en borçlu kişi olan Caesar’ın genel bir af ilan edeceğini umuyorlardı. Caesar bunun yerine Roma’nın en güçlü finans çevreleriyle yakınlaştı ve borçların tamamı­ nın ödenmesini talep etti. Başkalarından çok kendisine yarayacak bir kararname çıkarmayarak ne kadar adil olduğunu göstermek istemişti. Ancak aslında herkesi borçlarını ödemeye zorlarken, kendi borçlarını ihmal ediyordu. Bununla birlikte alt sınıfların desteğini pekiştirmek için bir yıllığına kiraları azalttı ve ücretsiz yiyecek dağıtımını artırdı. Caesar Roma’da kaldığı kısa süre boyunca ölen düşmanlarının mal ve mülklerini en yüksek fiyat teklifi verenlere ihale yoluyla sattı ve Afrika seferi için para topladı. Marcus Antonius, eski komutanı­ nın Pompeius’un mülklerini uygun bir fiyata almasına izin vereceğini düşünüyordu ancak Caesar mülklerin değerinin tamamını talep etti. Yalnızca Caesar’ın eski metresi Servilia’nın istediği mülkleri piyasa 19

Plutarkhos, Cicero 39; Cicero, Atticus’a Mektuplar 234 (11.24), 235 (11.20).

20

Plutarkhos, Antonius 10; Caesar 51; Cicero, Philippicae 2.29 (2.71).

21

Cicero, Philippicae 2.28 (2.69).

320

IULIUS CAESAR

değerinin altında almasına izin verildi. Bazıları, Serviliaya, kendi kızı Tertia’yı Caesar’a peşkeş çektiği için ayrıcalık tanındığını iddia etti. Cicero, Servilia’nın almalarının üçte bir oranında (Latince tertia) in­ dirimli olduğunu belirterek ne kadar hazırcevap olduğunu gösterdi.22 Caesar nihayet uzun sürecek yokluğu boyunca devletin pürüz­ süz bir şekilde işlemesi için düzenlemeler yaptı. Diktatörlüğünün süresi dolmak üzere olduğundan ertesi yıl için kendisini konsül seçtirdi. Güvenilir ancak vasıfsız Lepidus’un da konsül seçilmesi­ ni sağladı. Onu Roma’da ve muharebe meydanında destekleyenleri ödüllendirmek için praetor ve rahiplerin sayısını artırdı. Muhafa­ zakâr soyluları şaşkına çevirerek düşük rütbeli centurio\zx\ ve ordu­ sundaki diğer sadık askerleri Senato’daki boş makamlara atadı.

Caesar’ın süratle Afrika’ya gitme planı, Güney İtalya’daki lejyonla­ rının Roma’ya yürüdüğü haberiyle kesintiye uğradı. Lejyonerlerin kamplarındaki sorunlar aylardır artıyordu.23 Caesar’ın ona yıllar­ dır hizmet eden askerlerinin çoğu herhangi bir ödül veya toprak almadan terhis olmuştu. Galya, İtalya, İspanya, Yunanistan, Mısır ve yakında Afrika’da yapılacak savaşların sonu gelmeyecek gibiydi. Askerleri Caesar’ı seviyorlardı. Ona sadakatle hizmet etmişlerdi ama artık yorgundular. Lejyonlara katıldıklarında delikanlı olan askerler artık otuzlu yaşlarına yaklaşmışlardı ve yerleşik hayata geçmeye ha­ zırdılar. Hepsinin tek isteği bir parça tarla, evlenecek güzel bir kız ve yerel tavernalarda harcayacakları bir çuval dolusu gümüş sikkeydi. Sabırla beklemişlerdi ancak artık canlarına tak etmişti. Kıtalar Ro­ ma’ya vardıktan birkaç gün sonra kent surlarının kuzeyinde kamp kurdular ve paraları ödenene dek hareket etmeyi kabul etmediler. Caesar tek başına ata binerek asi lejyonerlerin kampına gitti. Kimse kampa girdiğini bile anlamadan birden kampın merkezindeki 22 Suetonius, Caesar 51; Dio Cassius 42.51; 43.1. 23 Appianus, İç Savaş 2.92-94; Dio Cassius 42.52-55; Plutarkhos, Caesar 51;

Suetonius, Caesar 38.

321

PHILIP FREEMAN

platforma çıktı. Tüm birlikler çevresine toplanınca Caesar sakince ne istediklerini sordu. Askerler, komutanlarını görünce şaşkına döndük­ lerinden paradan veya topraktan bahsedemediler. Yalnızca uzun süre önce söz verildiği gibi terhis edilmek istediklerini söylediler. Azar­ lanmayı bekleyen çocuklar gibi, Caesar’ın kendilerine bağırmasını, onlara korkak olduklarını söylemesini ve Roma askerî üniformasını giymeyi hak etmediklerini haykırmasını umdular. Oysa Caesar büyük bir hayal kırıklığı içinde baktı ve şöyle dedi: “Sizi terhis ediyorum.”24 Caesar’la vahşi Cermenlere ve Galyalılara karşı omuz omuza sa­ vaşan, onunla Britanya’nın bilinmeyen denizlerine açılan, Atlantik kıyılarından İskenderiye sokaklarına dek düşmanlarına karşı Cae­ sar’ın yanında duran askerlerin nutku tutuldu. Caesar, sessizliğin ardından, kendisiyle birlikte olan askerlerle Afrika’dan zaferle dön­ dükten sonra vadettiği her şeyi alacaklarını söyledi. Ancak en büyük darbe; konuşmasının sonunda onlara yıllardır yaptığı gibi, “yolda­ şım, askerlerim” yerine “yurttaşlar” diye hitap etmesiydi. Bu sözler üzerine gözyaşlarına boğuldular ve aptalca isteklerini dikkate almaması için Caesar’a yalvardılar. Onu Afrika’ya veya iste­ diği herhangi bir yere kadar memnuniyetle izleyeceklerini söyledi­ ler. O acemilerle birlikte kalan son düşmanları yenerken, İtalya’da beklemenin utancını yaşamayacaklarını belirttiler. Ancak Caesar üzüntü içinde onlara sırtını döndü ve kürsüden inmeye başladı. Kıtalar Caesar’a durmasını ve yeniden düşünmesini söylediler. Caesar’ın gözdesi olan X. Lejyon, güvenine ihanet etmelerinin cezası olarak aralarından kurayla birilerini seçip idam etmesi için ona yal­ vardı. Caesar basamakların ucunda durdu. Tereddüt etmiş gibiydi. Daha sonra tekrar kürsüye döndü. Gönülsüzce birlikleri affetti ve Afrika’dan döndüklerinde bunca yıldır bekledikleri her şeye sahip olacaklarına ant içti. Her asker terhis edilecek, her birine para ve kamu arazisinden veya gerektiğinde kendi mülkünden toprak veri­ lecekti. Kıtalar yüksek sesle teşekkür edip onu övdüler, bir kez daha komutanlarının iyi niyetine mazhar olduklarını söylediler.

24 Appianus, Iç Savaş 2.93.

322

rULIUS CAESAR

Caesar nihayet kalan son aristokratlarla karşılaşmak üzere Afrika’ya yelken açmaya hazırdı.25 Kıtalarından önce Roma’dan ayrıldı ve Aralık ortasında Sicilya’nın en batı noktası olan Lilybaeum’a vardı. Başlangıçta yanında acemilerden oluşan küçük bir lejyon ve birkaç yüz süvari bulunuyordu. Ancak savaşa başlamak için sabırsızlanı­ yordu. Kıtaları kış ortasında Akdeniz’in fırtınalı sularına açılacakları için dehşete düştüler. Gergin lejyonerleri yatıştırmak adına, güvenle seyahat edebilmeleri için tanrılara kurban sunmaya karar verdi.26 Caesar bıçağını çıkardığında kurban edilecek hayvan sunaktan kaçtı. Bu, son derece uğursuz bir işaretti. Caesar yine de çadırını Afrika’ya bakan kumsala kurdurttu. Böylece hava koşulları elverir elvermez denize açılmaya hazır olduğunu gösterdi. Ordusuna her an harekete hazır olmalarını emretti. Birliklerden bazıları bu seferin felaketle sonuçlanacağını fısılda­ maya başladı. Buna engel olmak için yanlarında iki yüzyıl önce Hannibal’i kendi vatanında yenen büyük Scipio Africanus’un soyundan gelen, Scipio ailesine mensup birinin olması gerektiğini söylediler. Aristokratlara daha önce Pharsalus’ta Pompeius’un merkezdeki lej­ yonlarına komuta eden başarılı general Scipio önderlik ediyordu. Caesar, bu korkuları yatıştırmak için meşhur ailenin uzaktan ak­ rabası olan, Scipio Salvito adlı rezil bir adamı getirtti.27 Mesleği pandomimcilik olan bu zavallı adamı kıtalara ilham versin diye ön saflara yerleştirmeyi planlıyordu. Caesar bir hafta boyunca kumsalda oturdu ve azgın fırtınayı izledi. İtalya’dan daha fazla lejyon gelmişti ancak denizin ötesindeki muazzam orduya kıyasla kuvvetleri hâlâ çok azdı. Caesar nihayet daha fazla bekleyemeyeceğini anladı ve kıtalarına gemilere binme­ lerini emretti. Kaptanlar hangi limana gideceklerini sordular ama Caesar Afrika’da karaya çıkacakları güvenli bir yer bilmiyordu. Bu nedenle kadere bel bağladı ve oraya varınca güvenli bir liman bula­ caklarını söyledi. 25 Afrika Savaşı 1-2; Plutarkhos, Caesar 52. 26 Suetonius, Caesar 59. 27

Suetonius, Caesar 59; Plutarkhos, Caesar 51.

323

PHILIP FREEMAN

Sefer felaketlerle başladı. Afrika’ya geçen gemiler fırtına nede­

niyle birbirlerinden uzaklaştı. Caesar bugünkü Tunus’ta bulunan kı­ yı yerleşimi Hadrumetum yakınlarına geldiğinde yanında ancak bir

lejyon ve birkaç yüz süvari vardı. Caesar kasaba yakınlarında karaya çıktı ve gemisinden atladıysa da aceleciliğinden olacak, yüz üstü ka­ paklandı. Düşman toprağına attığı ilk adımda düşen komutanlarını gören batıl inançlı askerlerin nefesleri kesildi. Ancak Caesar’ın kesin zekâsı su götürmezdi. Hemen eline bir avuç kum aldı ve bu işareti

derhal lehine çevirdi. “Afrika! Artık elimdesin!”28

Caesar, Hadrumetum’un önünde kamp kurdu ve kasaba çevresinde dolaşarak zayıf bir nokta aradı. Onun için ne talihsizlikti ki surlarda, Gaius Considius komutasında bir garnizon kuvvetli bir savunma kurmuştu. Caesar küçük ordusuyla iyi tahkim edilmiş bu kasaba­

yı alamayacağını fark etti. Bunun üzerine diplomasiye başvurarak

Considius’u teslim almaya çalıştı. Kasabaya, komutana iletilecek mesaj taşıyan bir tutsak gönderdi. Considius ilk önce adama mektu­ bu kimin yazdığını sordu. “Başkomutan Caesar,” dedi.29 Considius

adama dudak büktü ve “Roma halkının tek bir komutanı vardı, o da liderimiz Scipio’dur,” dedi. Ardından ulağı idam ettirdi. Hadrumetum’da kalmak anlamsız olacağından Caesar kampı­ nı yıktırdı ve ordusunun kalanını taşıyan gemileri beklemek üzere

güneydoğudaki Leptis’e harekete geçti. Bu hareket, Hadrumetum halkının o bölgeden geçen Numidia atlıları nedeniyle yüreklenmesi başta olmak üzere yüz kızartıcı bir geri çekiliş oldu. Caesar’ın Galyalı süvarileri ve gediklileri Afrikalıları durdururken, diğer kıtalar harekete devam ettiler. Ancak kıyı boyunca güneye yapılan bu iler­

leme yavaş ve cesaret kırıcıydı. 28 Suetonius, Caesar 59; Dio Cassius 42.58. 29 Afrika Savaşı 4.

324

IULIUS CAESAR

Caesar’ın askerleri daha önce Kral Iuba’nın Numida süvarileri gi­ bi bir düşmanla karşılaşmamışlardı.30 Afrikalılar çölde kolayca yem bulabilirken, Romalılar atlarını yosunla beslemek zorunda kaldılar. Numidialılar tepelerden adeta hayalet gibi ortaya çıkıyor ve hiç bek­ lenmedik zamanlarda saldırıya geçiyor, daha sonra da ortadan kaybo­ luyorlardı. Caesar’ın Galyalı süvarisinin dikkatinin kolayca dağılması durumu daha da kötüye götürdü. Bir gece Caesar’ın atlılarından ba­ zıları, aynı anda hem flüt çalan hem de dans eden Afrikalı bir müzis­ yenle eğleniyordu. Ateşin başında oturup sanatçıyı alkışlıyorlardı. Bu sırada Numidialılar aniden ortaya çıkıp atlıları katletmeye başladılar. Caesar’ın şans eseri bölgeye gelmesi hepsinin öldürülmesini engelledi. Dağılan birkaç gemi daha Leptis’te Caesar’a katıldı. Yine asker ve erzak sayısı çok azdı. Numidia süvarisi, sürekli olarak yakınlar­ daki tepelerde yiyecek aramaya çıkan gruplara saldırıyordu. Caesar bunun üzerine daha fazla asker ve yiyecek gönderilmesi için denizin diğer tarafına ulaklar gönderdi. Bu esnada ordusu daha da kaygı­ lanmaya başlamıştı. Komutanları ne yapmayı planlıyordu? Onları nasıl besleyecekti? Bu kadar hain bir düşmanla nasıl savaşacaklardı? Seferin bu karanlık günlerinde askerleri bir arada tutan Caesar’ın bitmek bilmeyen enerjisi ve neşesi oldu. Kısa süre sonra cesaretlerini toplamaları gerekecekti. Caesar, or­ dusunu beslemenin tek yolunun çevredeki kırsal bölgelere yapılacak büyük bir yağma akını olduğuna karar verdi. Askerlerini iç kısım­ lara yürüyüşe geçirdi.31 Birkaç kilometre ilerledikten sonra bir toz bulutunun yaklaştığını gördü. Caesar bu bulutun binlerce Numidia süvarisine ait olduğunu anladı. Kaçmaya kalkışırlarsa piyadelerini alt edeceklerini anladı. Bu nedenle askerlerine zırhlarını kuşanmala­ rını ve canları için savaşmaya hazır olmalarını emretti. Süvarilerin başında Caesar’ın düşmanlarından savaş ustası La­ bienus vardı. Labienus, Galya’da Caesar’a sadakatle hizmet etmiş an­ cak komutanı Rubicon’u geçmeyi tercih edince onun azılı düşmanı olmuştu. Pompeius şerefini korumak, Cato sevgili cumhuriyetini 30 Plutarkhos, Caesar 52. 31 Afrika Savaşı 10-18.

325

PHILIP FREEMAN

kurtarmak için savaşırken, Labienus Caesar’dan ölümüne nefret et­ tiği için savaşıyordu. Roma tarihinin başka bir döneminde olsalardı Labienus yaşı itibariyle en büyük generallerden biri sayılabilirdi an­ cak Caesar’ın gölgesinde yaşamak gibi bir talihsizliği vardı. Bunca yıldır ikinci planda kalan Labienus, Caesar’ı yok etmeye ant içmişti. Nihayet aradığı fırsat karşısına çıkmıştı. Labienus, Numidialı atlılarına bitişik nizamda durmalarını em­ retti. Bu yüzden bazı Romalılar düşman kuvvetlerini piyade zan­ netti. Ancak yaklaştıkça Caesar’ın en baştan beri bildiğini anlamış oldular. Kendilerini paramparça edecek muazzam bir süvari kuvve­ tiyle karşılaşmışlardı. Caesar, düşmanla karşılaşmak üzere askerlerini tek bir safa yerleştirdi. Askerlerin arkalarında ihtiyatların olmaması alışıldık bir şey değildi ancak gerekliydi, çünkü sayıları çok azdı. Böylece Caesar’ın lejyonları, Labienus’un süvarisi tarafından cenah­ tan yapılacak bir çevirme hareketine açık kalmış oldu. Romalılar o kadar korkmuşlardı ki sancaktarlardan biri sancağını bırakıp kampa kaçmaya başladı. Caesar kaçan askerî boynundan yakaladı ve ona, “Düşman bu tarafta!” diye bağırdı.3233 Labienus’un hücum emri verdiği süvarileri Caesar’ın kuvvetle­ rine iki cenahtan saldırmaya başladılar. Numidialılar, Romalıların korktuğu gibi lejyonların çevresini sardılar. Caesar bir generalin ha­ yal edebileceği en kötü duruma düşmüş, çevresi kendisinden çok üstün düşman tarafından sarılmıştı. Hemen askerlerine sırt sırta ve­ rerek iki saf oluşturmalarını emretti. Ancak en cesur lejyonerler bile hayatta kalma şanslarının artık çok düşük olduğunu biliyorlardı. Labienus da bunu biliyordu. Atını saflar boyunca sürerek eski yoldaşlarına sataştı: İşler nasıl acemiler? Görünüşe göre Caesar hepinizi yoldan çıkarmış. Şimdi boğazınıza dek soruna batmış haldesiniz evlatlar. Keşke size yardım edebilseydimC 32

Plutarkhos, Caesar 52.

33 Afrika Savaşı 16.

326

IULIUS CAESAR

Caesar’ın gediklilerinden biri, Labienus onu tanısın diye miğferini çıkardı. Bağırarak acemi olmadığını, meşhur X. Lejyon’un gedikli­ lerinden biri olduğunu söyledi. Lejyoner daha sonra ciridini tüm gücüyle Labienus’a fırlattı. Labienus’u ıskaladı ancak atını vurdu ve General’in düşerek toza toprağa bulanmasını sağladı. Caesar, Numidialılar Labienus’u sürükleyerek götürürlerken manzaranın tadını çıkaracak değildi. Tek umutlarının yakınlardaki bir tepeye ulaşmak olduğunu bildiğinden askerlerine yavaşça çekil­ melerini ancak çekilirken çift taraflı nizamlarını korumalarını em­ retti. Bu yavaş ve hantal çekilme sırasında pek çok asker düşmanın ok ve mızraklarına yenik düştü. Ancak şafaktan birkaç saat önce Caesar ve kıtaları bir şekilde yüksek bir mevkie ulaştılar. Burada piyade, süvariye göre avantajı elinde bulundurduğundan lejyoner­ ler nihayet tutunmayı ve daha sonra da Labienus’un birliklerini püskürtmeyi başardılar. Neticede düşman çekildi ve Romalılardan hayatta kalanlar kamplarına dönebildiler. Caesar o gün ordusunun tanrıların yardımıyla mahvolmaktan kurtulduğunu biliyordu. şaş

Muharebeyi kaybetmesine rağmen Labienus’un cesareti artmıştı.34 Caesar’ın kanını akıtmış ve askerlerine Romalı efsanevi komutanın da zarar görebileceğini göstermişti. Labienus, Caesar ve kıtalarının çölde savaşmak için hazırlıklı olmadıklarını söyledi. Özellikle at üs­ tündeki yetenekleriyle bilinen ve dizginsiz at binen binlerce Numidia süvarisine karşı savaşamayacaklarını belirtti. Buna ek olarak aristokratların elinde Afrika’daki çetin yaşama alışmış binlerce Ro­ ma askeri, sayısız okçu ve sapancı, Galyalı ve Cermen paralı asker ve yüzden fazla fil vardı. Labienus, askerlerine, kırsal kesime yaptığı küçük bir akından dahi canını zor kurtaran Caesar’dan korkmaları­ nın yersiz olduğunu söyledi. Caesar’ın yaşadığı sorunların haberleri hızla Akdeniz’e yayıldı ve düşmanlarını cesaretlendirdi. Suriye’de, Pompeius taraftarlarından 34 Afrika Savaşı 19.

327

PHILIP FREEMAN

Caecilius Bassus, Caesar’ın akrabalarından Sextus Caesar’ı öldürdü ve eyaleti ele geçirdi.35 Roma’da Cicero, Caesar’ın gerilediği dedi­ kodularını neşe içinde paylaştı.36 Ancak felaket ve keder haberleri gerçeği yansıtmıyordu. Caesar’ın askerleri yorgun ve açtı ancak do­ ğaüstü sayılabilecek bir fırtınayla V. Lejyondaki askerler, mızrak uç­ larının elektriklenmesine37 rağmen komutanlarına olan inançlarını asla kaybetmemişlerdi. Haftalar geçtikçe orduya daha fazla lejyon ve erzak geldi. Roma­ lılara karşı savaşmaktan bıkan ve aristokratların ordusundan kaçan firariler de Caesar’a katıldılar. Caesar ulusal gururu okşamayı amaçla­ yan bir propaganda kampanyasıyla zekice hareket ederek bu hoşnut­ suzluğu lehine çevirdi.38 Scipio ve aristokratları barbar kral Iuba’nın hizmetçileri olarak tasvir etti ve tarafına geçen her askere kendi bir­ liklerine verdiği ganimeti eşit olarak pay edeceğini vadetti. Scipio da buna yanıt olarak kendi kitapçıklarını dağıtıyordu ancak ödül sözü verilmeyen bu yazılarda yalnızca Roma devletinin kurtarılması gerek­ tiğini içeren nasihatler yer alıyordu. Caesar, altmış yıl önceki himayesi nedeniyle çok sayıda Afrikalı tarafından hâlâ saygı gören Gaius Marius’un yeğeni olduğundan, iç kesimlerde yaşayan yerli Gaetulların39 bile desteğini kazandı.40 Moritanyalılar da Caesar’la eşgüdümlü bir şekilde Numidia’nın batı sınırlarına saldırılar düzenlediler.41 Böylece Iuba ve ordusu geçici de olsa Romalılardan uzaklaşmış oldu. MÖ 46 yılının ilk ayları boyunca Afrika’daki savaşta iki taraf da avantaj sağlayamadı. Scipio ve Labienus, Caesar’ın küçük kuv­ vetine sürekli olarak hücum etti ancak onunla büyük bir muhare­ bede karşılaşmaktan kaçındılar. Caesar’ın Afrika’da kesin bir zafer 35 36

Iosephus, Yahudilerin Savaşı 1.216; Yahudilerin Tarihi 14.268. Cicero, Atticus’a Mektuplar 238 (12.2).

37 Afrika Savaşı 47. Aziz Elmo Ateşi, fırtınalar sırasında keskin uçlu aletlerin havadaki iyonlar nedeniyle renkli bir görünüm kazanmasını içeren bir doğa

olayı (ç.n.).

38 Afrika Savaşı 8.57; Dio Cassius 43.5. 39 Bir Berberi kabilesi (ç.n.). 40 Dio Cassius 43.4. 41 Dio Cassius 43.3; Afrika Savaşı 25.

328

IULIUS CAESAR

kazanmasına engel olurlarsa, askerlerinin savaşmaktan bıkacağını ve imparatorluğun dört bir yanındaki siyasi desteğinin çözülmeye yüz tutacağını biliyorlardı. Caesar da bitmez tükenmez bir savaşla ve hatta sayısız askerin yaşamına mal olacak bir zaferle bile Roma dünyasının saygısını kazanamayacağını biliyordu. Bu krizi sonsuza dek sonlandırmak için Afrika’da aristokratlara karşı müthiş bir zafer kazanması gerekiyordu. Gecikmeden nefret etse de, aristokratlara kesin darbeyi vurmak için destek kuvvetlerinin gelmesini beklemek zorunda olduğunu biliyordu.4243 Yardım getiren gemiler geliyordu ancak çoğu zaman yavaş iler­ leyen bu süreç olaysız geçmiyordu. Sicilya’dan gelen ve bir tabur gedikliyi taşıyan bir savaş gemisi, filonun kalanından ayrı düştü ve Scipio’nun askerleri tarafından ele geçirildi. Gemideki lejyonerler hapse atıldı ancak aristokratlar onlara iyi muamele ettiler. Merha­ met göstererek onları davasına kazandırmayı amaçlayan Scipio’nun huzuruna getirildiler. Scipio, Caesar’a hizmetlerinden dolayı asker­ leri övdü ve Romalılara karşı savaştıkları için onlara kin tutmayacağı konusunda güvence verdi. Scipio’ya göre bu askerler kendi kontrol­ lerinin dışında yer aldıkları bu siyasi oyunda yalnızca birer piyondu. Ordusuna katılırlarsa, gerçek vatanseverler olacaklardı. Scipio asker­ lere yaşamlarını bağışlayacak ve onları ziyadesiyle ödüllendirecekti. Scipio, tutsakların canlarını kurtarmak için bu teklife balıklama atlayacaklarından emindi ancak XIV. Lejyondan bir centurio ayağa kalktı ve hepsinin adına konuştu: L.ütfunuz için size teşekkür ederiz Scipio. Size başkomutanım diye hitap etmediğim için lütfen beni affediniz. Sizin savaş esiriniz olduğumuz halde bize canlarımızı bağışlamayı vadettiğiniz için size minnettarız. Yaşamayı seçerdik ancak teklifinize bağlı olan koşulları kabul edemeyiz. Caesar’a karşı asla savaşmayacağız.^

42 Afrika Savaşı 31. 43 Afrika Savaşı 45.

329

PHILIP FREEMAN

Centurio bunun yerine Scipio’ya en iyi askerleri arasından birkaç yü­ zünü seçmesini ve kendilerinden on askerle dövüştürmesini önerdi, böylece Caesar’ın askerlerinin gerçek değerini gösterebileceklerini söyledi. Scipio bu gediklilerin küstahlığı nedeniyle mosmor kesildi ve hepsinin kampın istihkâmlarının dışında işkenceyle öldürülme­ sini emretti.

Caesar, Nisan başına gelindiğinde büyük bir muharebeye girişmeye hazırdı. İtalya’dan yeni lejyonlar gelmişti. Yine de birliklerinin mev­ cudu, Scipio’nun ve krallığının batısındaki bataklıklardan dönen Kral Iuba’nın kuvvetlerine kıyasla azdı. Caesar, Scipio’yu sayıların avantaj teşkil etmediği bir muharebe meydanında çarpışmaya mec­ bur bırakmalıydı. Böylece Caesar ve lejyonları, 4 Nisanda kıyı kenti Thapsus’a ulaştı ve kenti kuşatmaya başladılar.44 Thapsus’taki aristokrat garnizonu derhal Scipio’dan yardım istedi. Scipio bu isteği ihmal edebilir ve kaledeki askerlerin diren­ mesini umabilirdi ancak bunun altın değerinde bir fırsat olduğu­ nu fark etti. Thapsus da İskenderiye gibi; bir tarafında deniz, diğer tarafında tuzlu bir bataklık bulunan, dar bir kıstakta yer alıyordu. Aristokratlar her iki ucu da kapatırsa, Caesar’ın kaçacak yeri kal­ mazdı. Ardından onu sıkıştırabilir ve ordusunu alt edebilirlerdi. Scipio, Iuba ve Afranius’a güneydeki kaçış güzergâhını tutmalarını emretti. Kendisi de lejyonları, süvarileri ve filleriyle batıdan iler­ lemeye başladı. Caesar kapana kısılmıştı ancak aslında istediği de buydu. Cae­ sar, Scipio’yu meydan muharebesine çekerek büyük bir risk almıştı. Yine de kazanabileceği bir kumar oynuyordu. Scipio’nun ilerlemek zorunda olduğu kara parçası çok dar olduğundan cephe hattına yer­ leştireceği askerlerin sayısını sınırlıyordu. Bu, Thermopylae’de Spartalılar ve Salamis’te Atinalılarca başvurulan klasik bir manevraydı ama düşman hattı yararsa bir anda katliama neden olabilirdi. 44 Afrika Savaşı 80-86; Dio Cassius 43.7-9; Plutarkhos, Caesar 53.

330

IULIUS CAESAR

6 Nisan sabahı nihayet Caesar ve Scipio karşı karşıya geldiler. Caesar, düşmanının fillerini safları boyunca sağ ve sol cenahlara konuşlandırdığını gördü. Filler savaşta düşmana korku salardı an­ cak kontrol edilmeleri çok zor olan bu hayvanlar sürekli ok ve mızrak yağmuru altında dayanıksızdı. Bu nedenle Caesar, bu hay­ vanlarla karşılaşmaları için en deneyimli askerlerini her iki cena­ hına yerleştirdi. Caesar düşman saflarının alışılmadık bir biçimde düzensiz ol­ duğunu fark etti. Muharebeden önce daima bir karışıklık olurdu ancak Scipio’nun askerleri son derece disiplinsiz bir şekilde sağa so­ la koşuşuyorlardı. Caesar’ın subayları da bunu fark etti ve Caesar’a bir an önce saldırmasını salık verdiler. Komutanları onlara burun kıvırdı ve yalnızca hazır olduklarında harekete geçeceklerini söyle­ di. Askerler ise centuriıAznn engellemelerine rağmen ileri atıldılar. Savaşa hevesli askerleri durdurmak olanaksızdı. Caesar da artık çok geç olduğunu anlayınca hücum emri verdi ve saldırıya başlayan kı­ talara katıldı. Caesar’ın askerleri, komutanları hazır olmadan savaşa başladıkla­ rı halde Scipio’nun ordusuna karşı yaptıkları hücumda muazzam bir başarı kazandılar. Her iki cenahtaki sapancılar ve okçular, fillere karşı baraj ateşi açtılar. Hayvanlar aniden geri dönerek ters yöne koşma­ ya başladı. Yaralı fillerden biri çılgına döndü ve Caesar’ın kampında bulunan ve bir şekilde yolu muharebe meydanına düşmüş bir sivili ezmeye çalıştı. Saflardan bir gedikli koşarak adamı kurtarmayı dene­ di. Fil ise hortumuyla adamı havaya kaldırmıştı. Asker tüm gücüyle kılıcını file sapladı. Fil de nihayet adamı bırakıp kaçtı. Scipio’nun askerleri Caesar’ın gedikli askerlerinin gaddarlığı karşısında paniğe kapıldılar. Yıllar süren savaşlar boyunca Roma dünyasının dört bir yanında onu takip eden askerler artık savaşı tamamen bitirmeye kararlıydılar. Merhamet çağrılarına kulak as­ madılar ve Scipio’nun on binden fazla askerini (Romalı ve Afrikalı ayırt etmeden) öldürdüler. Askerler, Caesar’ın çekilme emirlerini bile dinlemedi ve hatta kendilerini durdurmaya çalışan subaylarını bile katlettiler. 331

PHILIP FREEMAN

O gün Thapsus’ta aristokratların ordusu tamamen yok edildi. Sci­ pio deniz yoluyla kaçtı ancak Ispanya’ya giderken denizde boğuldu.45 Liderlerden Considius da kısa süre sonra ruhunu teslim etti. Kral Iuba kendi halkı tarafından sürgün edildi ve iyi bir akşam yemeğin­ den sonra arkadaşı Petreius’la intihar planı yaptı.46 İkisi de ölene dek kılıçlarıyla dövüştüler. Afrika’dan kaçabilen az sayıda kişi arasında Labienus da vardı. Caesar kendisine teslim olanların neredeyse tamamının hayatı­ nı bağışladı.47 Bunlar arasında Caesar’ın daha önce affettiği önemli bilgin Varro da vardı. Caesar kendisinden beklenmedik bir şekilde Varro’yu yine affetti. Caesar’la İspanya’da karşı karşıya gelen diğer general Afranius o kadar şanslı değildi ve Caesar tarafından idam edildi.

Kaçmayan ve teslim olmayı reddeden tek kişi Cato’ydu.48 Bu ele avuca sığmaz siyasetçi, savaşın büyük bir kısmını antik Kartaca kentinin hemen kuzeyinde yer alan Utica kasabasını korumakla geçirmişti. Kasaba sakinleri Caesar’ı desteklemelerine rağmen Cato onlara adil davrandı ve kasabanın güvenliğini sağlamak için itinayla çalıştı. Caesar’ın Thapsus’taki zaferinin haberi gelince kasaba sakin­ leri memnun oldular. Cato ise zor bir karar vermek zorundaydı. Hayatı için korkmuyordu. Caesar’ın onu bağışlamaya gönüllü ol­ duğunu biliyordu. Ancak hür bir devlet olarak düşündüğü Roma idealini terk etmek istemiyordu. Caesar’ın kendisine acımasının ölümden daha beter olduğunu düşündü. Cato, Caesar’a teslim olmak isteyenlere sert davranmadı ve hat­ ta kendi oğlunu bile boyun eğmeye teşvik etti. Yıllar önce Roma’da hâzineden sorumlu quaestor\uV görevi sırasında olduğu gibi mali 45 Afrika Savaşı 96. 46 Afrika Savaşı 96. 47 Dio Cassius 43.12; Afrika Savaşı 89; Suetonius, Caesar 7548 Dio Cassius 43.10-11; Plutarkhos, Genç Cato 59-72; Caesar 54; Afrika Savaşı 88-87.

332

IULIUS CAESAR

işler konusunda hâlâ son derece titizdi. Utica yurttaşlarına kent hâ­ zinesinin özenle hazırlanmış raporlarını sundu ve veda etti. Oğlu ve arkadaşları, girişken liderlerinin aniden bu kadar sakin davranma­ sından kuşkulanıp onun intihar etmeyi düşündüğünden korktular. İntihar, Romalı soylular için şerefli bir sondu. O gece sürekli onu izlediler ve silahları odasından uzak tuttular. Cato, yoldaşlarıyla akşam yemeği yedikten sonra dinlenmeye çekildi. Yanında uyumadan önce okuduğu Platon un Phadion adlı eserinin bir kopyası vardı. Belli ki arkadaşları Cato’nun planını açı­ ğa çıkarabilecek önemli bir ipucunu gözden kaçırmışlardı. Eserdeki diyalog, hüküm giymiş Sokrates’in baldıran zehri içmeden hemen önce ruhun doğası üzerine konuşmasını içeriyordu. Cato kitabı okuyup kenara koydu. Ardından cübbesinin içine sakladığı bir bı­ çağı çıkardı. Sonra da bıçağı karnına saplayıp bağırsaklarını çıkardı. Sabaha dek ne yaptığı fark edilemedi. Nihayet yatağından yere dü­ şünce, kapısının dışında bekleyen muhafız durumu anladı. Oğlu ve arkadaşları aceleyle odasına girdi ve Cato’yu kan içinde ve bilincini kaybetmiş bir halde buldular. Hemen bir hekim geldi ve Cato’nun iç organlarını yerine yerleştirdi. Daha sonra yarayı dikti ve iyileş­ mesi için Cato’nun yanından ayrıldı. Bununla birlikte Cato’nun bu dünyada kalmaya hiç niyeti yoktu. Uyandığında hâlâ hayatta oldu­ ğunu görünce öfkeyle dikişlerini söktü ve öldü. Caesar ertesi gün Utica’ya geldi ve haberi duydu. Eski düşmanı­ nın cesedinin önünde durdu. Hayatının büyük bir kısmı boyunca savaştığı ve büyük saygı duyduğu Cato için yas tuttu. “Cato, ölümün içime oturdu; tıpkı seni affetme ihtimalimin se­ nin içine oturduğu gibi.”49 Cato’nun ölümünden sonra Caesar’ın Afrika’da işi bitmişti. Eyaletteki önemli kentleri dolaştı.50 Kendisine hizmet edenleri ödüllendirdi. Aristokrasiyi tutan kasabalara büyük cezalar yükledi. Thapsus’tan iki milyon sikke, Hadrumentum’dan üç milyon sikke ve Leptis Magna’dan yıllık bir buçuk milyon litre zeytinyağı istedi. 49 Plutarkhos, Caesar 54. 50 Afrika Savaşı 97-98.

333

PHILIP FREEMAN

Haziran ayında Afrika’dan ayrıldı ve Sardinya üzerinden Roma ya döndü. Cicero, Varro’ya küçümseyici bir dille, “Mülkleri arasında ziyaret etmediği bir tek orası kalmıştı,” diye yazdı.51 İtalya’ya dö­ nüşte fırtınalarla boğuşan Caesar, nihayet Temmuz sonunda, elli dördüncü doğum gününden birkaç gün sonra yurduna ulaştı.

51 Afrika Savaşı 98; Cicero, Arkadaşlarına Mektupları 178 (9.7).

334

Birinin ruhunu fethetmek, öfkeyi terk etmek ve zaferde mütevazı olmak... Bunları kim yapabilirse onu insanların en büyüğü ile değil, bir tanrıyla kıyaslarım.1

-Cicero

46 yılının güneşli bir sabahında porta triumphalis kapıları nihayet açıldı. Kentin bu kapısı, yalnızca Roma’nın yurttaşlarına bahşettiği en büyük şeref olan zafer töre­ nine başlayan bir kahraman için açılırdı. Caesar on dört yıl önce Ispanya’daki zaferlerinin ardından konsül seçilebilmek için bu tö­

renden mahrum kalmıştı. Şimdi ise Roma daha önce görmediği

bir zafer kutlamasına tanık olacaktı. Caesar sonraki haftalarda en az dört zaferi için (Galya, Mısır, Asia Minör ve Afrika) törenler düzenledi.1 2 Galya Savaşı’nın anılması

bu törenlerin açık ara en görkemlisiydi. Caesar beyaz atların çektiği bir savaş arabasına bindi. Çevresi fasces taşıyan düzinelerce lictorla. doluydu. Kente sayılamayacak kadar çok altın ve gümüş getirdi. Ar­ dında yüksek rütbeli tutsaklar ve köleler vardı. Caesar’ın askerleri, kadim bir gelenek uyarınca komutanlarıyla alay etmek için kışkırtı­ cı ve müstehcen şarkılar söylediler:

1 2

Cicero, Marcellus 3. Dio Cassius 43.19-24; Appianus, İç Savaş 2.101; Plutarkhos, Caesar 55;

Suetonius, Caesar 37.

335

PHILIP FREEMAN

Romalı erkekler, kanlarınızı eve kapatın, Size kel bir hovarda getiriyoruz! Roma’da ona ödünç verdiğiniz altınları Galya’nın orospularıyla harcadı.3 Kalabalık nihayet gözlerini Galya’nın en çekici ganimeti olan Vercingetorix’e dikti. Caesar bu meşhur düşmanını sırf bu an için al­ tı yıl boyunca hapiste tutmuştu. Bir zamanlar tüm Galya’yı saran ayaklanmayı yöneten bu adam, son saatlerini Roma Forumuna gö­ türülen bir kafeste geçirdi. Caesar, Vercingetorix’in idamını işaret ettiğinde kalabalık Galya kralına acımadı. Ancak o gün bazı zorluklar yaşandı. Caesar’ın savaş arabasının dingili Fortuna Tapınağı’nın karşısında kırıldı ve Caesar’ın neredey­ se yere düşmesine neden oldu. Caesar hemen başka bir savaş araba­ sına atlayıp töreni bitirdi ancak bu uğursuz işareti telafi etmek için Iupiter Tapınağı’nın basamaklarını dizleri üzerinde tırmandı. Birkaç gün sonra yapılan Mısır zaferi töreninde Caesar, Kleopatra’nın kız kardeşi Arsinoi’yi zincire vurulmuş bir halde sergiledi. Barbar kralları farklıydı, bu kez Romalılar bitkin haldeki Kraliçeye merhamet gösterdiler. Caesar kalabalığın ruh halini dikkate alarak bilgece hareket etti ve Arsinoi’nin hayatını bağışlayıp onu özgür kıldı. Caesar aylar süren kutlamaları Afrika’daki zaferini içeren muhte­ şem bir kapanışla sonlandırmaya niyetliydi. Caesar’ın geçit törenin­ den sonra, yenilmiş düşmanlarını tasvir eden muazzam gösteriler sahnelendi. Mısır ve Asya zaferlerini temsil eden gösteriler büyük bir başarıyla sergilenmiş, kalabalık İskenderiyeli general Achillas ve Hadım Ponthnius’un temsillerine kahkahalarla gülmüştü. Halk, Zela Muharebesi’nden kaçan Kral Pharnakes gösterisini de çok sevdi ancak Romalı soyluları görünce ruh halleri birdenbire değişti. Gös­ teride, soyluların önündeki Scipio göğsüne bir bıçak sokarak denize atlarken, Petresius düelloda Kral Iuba’yı öldürdükten sonra bir hiz­ metkârı tarafından katlediliyordu. Bir sonraki sahne kalabalığı daha 3

Suetonius, Caesar 51.

336

IULIUS CAESAR

da rahatsız etti. Törende, Cato’nun yatağında karnı deşilmiş halde yatarken betimlendiği devasa bir resim sergilendi. Kalabalıktakilerin çoğu Caesar’ın ateşli taraftarıydı. Buna rağmen saygıdeğer bir Roma senatörüyle bu şekilde alay edilmesi herkese ağır geldi. Halk Cato’yu pek sevmezdi ancak ilkelerine bağlı kaldığı ve inandığı şeyler için öldüğü için ona hayrandı. Caesar o gün aptalca gururuna yenik düştüğü için Cato’yu bir şehide dönüştürdü.

Caesar zafer törenleri sona erdikten sonra nihayet savaş ganimet­ lerini askerlerine ve Roma halkına dağıttı.4 Her yurttaşa dört aylık bir yoğun çalışma sonunda kazandığından daha fazla gümüş ile bol miktarda tahıl ve zeytinyağı verildi. Caesar’ın tüm gazileri, ortalama bir işçinin yaklaşık on beş yıllık maaşına eşdeğer miktarda para aldı. Buna ek olarak maaş ve ikramiye de verildi. Centurio\ax-A. lejyonerlerin aldığının iki katı dağıtılırken, subaylar da centurio\At& verilen miktarın iki katını elde ettiler. Her askere emekliliğinin tadını çı­ karabileceği ve Roma ordusuna yeni bir nesil yetiştirebileceği top­ raklar dağıtıldı. Bu çiftlikler Roma topraklarının dört bir yanında yer alıyordu. Caesar, akıllıca davranarak bu topraklar için kimsenin mülküne el koymadığı gibi, gelecekte hoşnutsuz gazilerin örgütlü hareket etmelerine de engel olmuş oldu. Askerlere ve Roma halkına ziyafetler de verildi. Herkes daha önce görülmemiş ölçüdeki eğlencelerin tadını çıkardı. Akşam ye­ meklerinin birinde her türlü yiyecek ve içeceğin bulunduğu yirmi iki bin masa hazırlandı. Circus Maximus’taki hayvan gösterileri de törenlerin sevilen bir parçası oldu. Kent halkı Caesar’ın gösteriler için Afrika’dan getirdiği egzotik hayvanları daha önce görmemişti. Seyirciler uzun sırtı ve benekli derisi nedeniyle hayvanlardan biri­ ni deve (camel) ve leopara (leopard) benzettiler.5 Oysa bu hayvanın 4

Suetonius, Caesar 38-39; Dio Cassius 43.21-22; Appianus, îç Savaş 2.102;

5

Plutarkhos, Caesar 55. Dio Cassius 43.23; Plinius, Doğa Tarihi 8.69.

337

PHILIP FREEMAN

şaşılacak kadar uzun bir boynu vardı. Camelopardalis adını verdikle­ ri bu hayvan bugün zürafa olarak bilinir. Bunun dışında kentin dört bir yanında müzik, dans ve tiyatro gösterileri sahnelendi. Başkentin Latince konuşan yerlileri dışın­ da, yabancı nüfusu da gözetilerek oyunların birçok farklı dilde oy­ nanması dikkat çekiciydi. Caesar sevilen komedya yazarı Decimus Laberius’u kendi oyunlarından birinde Suriyeli bir köle kılığına gir­ meye zorladı.6 Bununla birlikte yaşı ilerlemiş Laberius, bu aşağıla­ manın intikamını izleyicilere dönerek söylediği birkaç dizeyle aldı: “Gelin yurttaşlar, özgürlüğümüzü yitirdik.”7 Ve daha da kaygı verici bir şekilde şöyle dedi:

Çoğunun korktuğu, çoğundan korkuyordun

Caesar aynı zamanda kızı Iulia’nın anısına gladyatör dövüşleri dü­ zenledi. Forum’daki bu geleneksel müsabakalarda genelde savaş tutsakları, bazen şövalyeler ve hatta eski bir senatör bile dövüştü. Ancak daha büyük mekânlarda, yüzlerce mahkûmdan oluşan or­ dular, canlan için yayan veya at üstünde dövüştüler. Her iki tarafta yirmi fil ve binici olan muharebeler de yapıldı. Caesar son derece büyük göller kazdırarak izleyicilerin deniz piyadeleriyle dolu savaş gemilerinin düşman gemileriyle savaşmasını bile canlandırdı. Bütün bu gösteriler o kadar sevildi ki, akın akın Roma ya gelen ziyaretçiler sokaklarda yattı ve gösterileri daha iyi görebilmek için birbirlerini ezerek çok sayıda yurttaşın ölümüne neden oldular. Caesar’ın muhaliflerinden bazıları dökülen kanın haddi hesabı olmadığını dile getirerek söylenmeye başladı.8 Hatta Caesar’ın ga­ zileri bile askerlere dağıtılması gereken paranın bu müsrif gösteri­ lere harcandığından şikâyet ettiler. Gösterilerden birinde Caesar, 6

7 8

Macrobius, Saturnalia 2.7-2.5; Suetonius, Caesar 39; Cicero, Arkadaşlarına Mektupları 205 (12.1). Macrobius, Saturnalia 2.7 A.

Dio Cassius 43.24. TanrıMars’a bir at kurban edildi: Polybius 12.4b; Plutarkhos, Moralia 97; Dumezil, 154-155, 215-218.

338

IULIUS CAESAR

kalabalığa gölge sağlaması için son derece pahalı bir ipek gölgelik diktirdi. Bunun üzerine lejyonerler bu kadar paranın israf edildi­ ğini o kadar yüksek sesle söylediler ki Caesar elebaşlarından birini idam ettirmek zorunda kaldı. Lejyonda sorun çıkaran iki askerin sonu ise daha acı oldu. Eski çağlardan beri Ekim ayının ortasında kentin dışında Tanrı Mars için bir at kurban edilirdi. O yıl Ca­ esar, at kurbanına bir de druid. ayini eklemeye karar verdi. Mars rahiplerinden biri bu iki askerî öldürdü ve başlarını Regia yakınla­ rına astı. Roma tarihinde insan kurbanı ender olarak yapılırdı. Bu uygulamaya yalnızca devlete yönelik çok büyük tehlikeler ortaya çıktığında başvurulurdu. Caesar yüce rahip olarak yetkilerini kul­ landı ve eylemlerinden şikâyet edenlere bir uyarı olarak bu çağdışı uygulamayı gerçekleştirdi. Bu olay kentte büyük bir korku yarat­ mış olmalıdır.

Üç yıl süren iç savaşta o kadar çok Romalı hayatını kaybetmişti ki, halk barış vadettiği sürece Caesar’a ne isterse vermeye hazırdı. Uzun süren istikrar özlemi ve Caesar’ın bir sonraki hamlesinden duyulan korku nedeniyle senatörler, Caesar’a daha önce hiçbir lidere bahşe­ dilmeyen şerefler ve ödüller için adeta birbirleriyle yarıştılar.9 Caesar ilk önce daha önce görülmemiş bir şekilde on yıllığına diktatör ilan edildi. Bu makamı kısa süreliğine birkaç kez elinde tutmuştu. Ancak bu ilanla birlikte sonraki on yıl boyunca Roma topraklarında mutlak bir iktidara ve yasal dokunulmazlığa sahip olacaktı. Senato, Caesar’a censorun geleneksel görevlerinden türeti­ len praefectus morum (ahlakın efendisi) unvanını verdi.10 Caesar bu yetkiyle üst düzey alçakları azarlayabilir ve hatta kamu görevlerini ihmal etmeleri durumunda senatörleri görevden alabilirdi. Kentin tüm tavernalarında skandal sayılabilecek şarkılara konu olan birine bu rolün bahşedilmesi kimsenin gözünden kaçmadı. 9 10

Dio Cassius 43.14; Suetonius, Caesar 76. Cicero, Arkadaşlarına Mektupları 196 (9.15).

339

PHILIP FREEMAN

Senatörler ayrıca Caesar için kırk gün boyunca bir şükran töre­ ni düzenlenmesini ve elinde bir küre tutan heykelinin yapılmasını onayladı. Caesar’a Circus Maximus’ta savaş arabası yarışlarını baş­ latan işareti verme hakkı tanıdılar. Caesar, Senatoda iki konsülün önünde oturacak; tüm konularda ilk söz hakkı ona ait olacak ve istediğini magistratus atayabilecekti. Caesar bu yetki ve unvanları memnuniyetle kabul etti. Halka tek arzusunun düzeni yeniden kurmak ve sevdiği ülkesi­ nin refahını sağlamak olduğunu beyan etti:

Sevgili senatörler, savaşı kazandığıma ve istediğim gibi hareket edebildiğime göre sakın ola ki sert kararnameler çıkaracağımı ve zalimce işler yapacağımı düşünmeyiniz.11

Cicero gibi kuşkucu siyasetçiler bile Caesar’ın Roma’yı Cumhuriyet dönemindeki ihtişamına kavuşturacağına ve bu hedefi gerçekleş­ tirdikten sonra olağandışı yetkilerini bırakacağına inanıyorlardı.11 12 Başta eski düşmanlara iyi muamele edilmesi olmak üzere, bu yeni dönem gerçekten de gelecek vadediyordu. Brutus, Cisalpina Galya valisi atandı. Cassius’a önemli bir memuriyet verildi. Bir zamanlar Caesar’ın en kindar düşmanlarından olan Marcellus, Cicero’nun araya girmesinin ardından affedildi. Ancak süratle senatörlerin ege­ men olduğu döneme dönülmesini umanlar, belli ki Caesar’ın bazı beyannamelerini gözden kaçırdılar: Cumhuriyet bir özü ve biçimi olmadan yalnızca bir isimdir.13 ve:

Diktatörlüğünden vazgeçen Sulla cahil bir çocuktu. 11

12 13

Dio Cassius 43.15-18. Cicero, Arkadaşlarına Mektupları 190 (9.16), 191 (9.18). Suetonius, Caesar 77.

340

IULIUS CAESAR

Son olarak: İnsanlar benimle daha hürmetkâr bir biçimde konuşmalı ve sözlerimi yasa saymalıdır. Caesar’ın zafer törenlerinden kısa bir süre sonra Kleopatra ve ma­ iyeti Roma ya geldi.14 Yabancı bir hükümdarın Roma’yı ziyaret etmesi alışılmadık bir durumdu ancak Kleopatra sıradan bir hü­ kümdar değildi. On beş yaşındaki kocası/erkek kardeşi ile birlikte gelen Mısır kraliçesinin kollarında lulius Caesar’ın oğlu bebek Caesarion vardı. Bu olay Roma’da büyük bir skandal yaratmış olma­ lıdır. Sorun ahlaksızlık değildi, yurtdışındaki generallerden bu tür davranışlar beklenirdi ancak skandalin nedeni Caesar ve Mısır’ın yönetici ailesi arasındaki yakın ilişkilerdi. Roma, Caesar’ın impa­ ratorluğun defacto hükümdarı olduğu fikrine yeni yeni alışıyordu. Kleopatra’yla ilişkisi sayesinde Mısır’da da mı hüküm sürecekti? Bir hanedan kuracak mıydı? Büyük İskender gibi doğu ve batıyı birleştirecek miydi? Caesar, Pharsalus Muharebesi’ni kazandıktan sonra ant içtiği üzere atası Venüs’e adadığı bir tapınak yaptırırken bu tür spekü­ lasyonları teşvik etti. Roma geleneklerine göre tanrıçaya adanmış bir tapınak yapımı son derece uygundu ve hayranlık uyandırıcıydı ancak Caesar, Venüs heykelinin yanına Kleopatra’nın güzel bir su­ retini yerleştirdi. Caesar belki de Kleopatra’nın Mısır’da Venüs’ün eşdeğeri sayılan îsis’in bir temsili olduğunu düşünmüştü ancak ge­ leneklerine bağlı Romalılar bu eşi benzeri görülmemiş saygısızlıktan çok etkilendiler. Senato resmî olarak Kleopatra ve kukla kocasını Roma halkı­ nın dostu ve müttefiki olarak tanıdı. Kleopatra bu siyasi ilişkiyi çok arzu etmekle birlikte Kraliçe için Caesar’la kişisel bağlarını yeniden kurmak daha da önemliydi. Caesar, Kleopatra ve yoldaşlarını Tiber’in ötesinde bulunan evlerinden birinde ağırladı. Burada Kraliçe adeta kendi sarayını oluşturdu. Caesar üzerindeki etkisi nedeniyle 14 Suetonius, Caesar 52; Appianus, İç Savaş 2.102; Dio Cassius 43.27.

341

PHILIP FREEMAN

kendisini ziyaret etmek için buraya üşüşen Romalı memurları ve senatörleri kabul etti. O sırada Caesar bitmek tükenmek bilmeyen görevleri nedeniyle çok meşguldü. Yine de nehrin öte tarafındaki metresini ve genç oğlunu ara sıra ziyaret etmiş olmalıdır. Cicero, Caesar’ın yeni rolüne alışmaya çalışırken, Mısır’ın bir tanrı­ çada vücut bulduğu söylenen yeni kraliçesiyle hiçbir zaman uzlaşamadı: Kleopatradan nefret ediyorum... Bu kraliçenin Tiber’in ötesindeki bahçelerindeki küstahlıklarını, öfkeden delirmeksizin anlatmam mümkün değil. Duygularımdan hoşlanmadığı belli olan bu kraliçeyle ilgili hiçbir şey yapmak istemiyorum.15

Belli ki Cicero tahsili ve bilgisiyle ilgili hediyeleriyle Kleopatra’yı etkile­ mek istemiş ancak verdikleri geri çevrilmişti. Bir süre Kraliçe’nin yanı­ na çağrılmayı beklemiş; Kraliçe’nin hizmetkârlarından biri evine gelmiş ancak hizmetkârı onu değil, kültürlü arkadaşı Atticus’u sormuştu. Kleopatra’nın Roma’da ne kadar kaldığı belli değildi ancak zi­ yareti büyük bir başarıyla sonuçlandı. Tahtı için Romanın resmî desteğini kazandı ve Caesar’la kişisel bağlarını kuvvetlendirdi. Ca­ esar, Roma’dan ayrılmadan önce Kleopatra’ya kendisine ve oğluna duyduğu sevgi nedeniyle pek çok hediye verdi. Roma hukukuna göre Caesarion, hiçbir zaman babasının izinden giderek Cursus Honorumun basamaklarını tırmanamayacaktı ama oğlunun bir gün Mısır’ı yöneteceğini bilmekten kuşkusuz çok memnundu. 'Sh

Caesar sonraki haftaları bir dizi köklü sivil ve toplumsal reform ya­ parak geçirdi. Daha Rubicon’u geçmeden önce bile bazı girişimleri vardı. Şimdi ellerinde mutlak iktidar varken Romanın geleceğini istediği gibi şekillendirebilirdi. Bazı üst sınıf mensupları, örneğin Cicero, herkesin çıkarına olduğu açık olmakla birlikte Caesar’ın Roma geleneklerini değiştirdiğinden şikâyet etmeye başladı. Caesar, 15

Cicero, Atticusa Mektuplar 15.15.

342

IULIUS CAESAR

Roma’yı geri kalmış bir oligarşiden uluslararası bir imparatorluğa dönüştürme çabasında ne zengin yönetici sınıfları ne de kendisini destekleyenleri kayırdı. Caesar hayal gücünün sınırlarını zorlayacak modern bir demokrasi kurmuyordu ancak MÖ 46’da başlattığı dev­ rim Roma’yı sonsuza dek değiştirecekti. Caesar’ın ilk işi Roma kentinde düzgün bir nüfus sayımı yap­ tırmak oldu.16 Sayım kısmen, yalnızca en yoksul yurttaşlara ücretsiz olarak verilen tahılı sahtekârlıkla elde eden binlerce yurttaşa engel olmaktı. Caesar yıllar süren iç savaştan sonra kentte kaç kişinin ya­ şadığını da öğrenmek istiyordu. Son derece hatalı rakamlar sunan önceki sayımların aksine, kesin bir sonuç almak amacıyla denet­ çiler görevlendirdi ve bunların Romanın tüm mahallelerini kapı kapı dolaşmalarını sağladı. Süreç sona erdikten sonra kentte ücret­ siz yiyecek alması gereken 150.000 kişi olduğu ortaya çıktı (oysa 320.000 kişiye ücretsiz tahıl dağıtılıyordu). Caesar, tahıl yardımının yarı yarıya azalmasından ve devlete önemli miktarda kazanç sağ­ lanmasından memnundu ancak nüfusun azalmasından kaygılıydı. Kentlerdeki işçiler, kırsal kesimdeki çalışanlar gibi, ordunun temel dayanak noktasıydı. Bu nedenle Caesar geniş aileleri teşvik etmek için ilave tahıl dağıtımı ve ödüller teklif etti. Caesar, yurttaşları evlerinde tutmak ve çocuk sahibi olmaları­ nı sağlamak için yirmi ilâ kırk yaş arası Roma yurttaşı erkeklerin, orduda görev yapmadıkları sürece üç yıldan daha uzun süre yurtdışında kalmasını yasakladı.17 Askerî ve sivil görevleri olmadığı sürece senatörlerin oğullarının İtalya dışına çıkmalarını yasak etti. Caesar, büyük bir imparatorluğun işlerini kendi başına yürütemeyeceğini bildiğinden, Senato’nun üyelerinin sayısını (neredeyse 1.000 kadar senatör vardı) artırdı.18 Böylece geleneksel yönetici aileler Roma’nın bu en seçkin organında azınlıkta kaldılar. Askerler, azatlı kölelerin oğulları ve hatta yabancılar bile senatör oldu. Muhafazakârlar, yeni atananların vasıflarından yakındıklarında Caesar tepki gösterdi. 16

Suetonius, Caesar 41; Plutarkhos, Caesar 45.

17

Suetonius, Caesar 42.

18

Dio Cassius 43.47.

343

PHILIP FREEMAN

“Eğer şerefimi korumak için arkamda hırsızlar ve katiller dursaydı, onları da aynı şekilde ödüllendirirdim.”19 Roma nüfusu azalmakla birlikte kentteki işçiler, örgütlenmelerine izin verilirse hâlâ kamu düzenine karşı ciddi bir tehdit oluşturuyorlar­ dı. Bu doğrultuda Caesar, idare tarafından özellikle onay verilmediği takdirde tüm kulüpleri ve loncaları yasakladı.20 Sivil özgürlüklerin kısıtlanması, kadim örgütlerin toplantılarına izin verileceğinin duyu­ rulmasıyla yumuşatılmış oldu. Bu gruplar genelde belli bir mesleğe ve zanaata sahip erkeklerden oluşuyordu. Gruplarda kontrol çoğunlukla azatlılarda olmakla birlikte köleler bile belli başlı gruplara katılabili­ yorlardı. Resmî tüzükleri ne olursa olsun, bu grupların başlıca amacı toplumsal konularla ilgiliydi. Caesar barışçıl örgütlere karşı değildi ancak Romalıların çoğu gibi o da yabancı dinî örgütlere büyük bir kuşkuyla bakardı. Bununla birlikte Caesar, kararnamesine göre Yahudiler üzerinde herhangi bir kısıtlama getirmedi. Yahudiler kendi­ lerini dinî ibadetle ve cemaatlerinin esenliğiyle sınırladıkları sürece, Romadaki sinagogların açık kalmasına izin verildi. Caesar kente yerleşmiş hekimlere ve öğretmenlere yurttaşlık ve­ rerek Romada orta sınıfa mensup profesyonellerin sayısını artırdı.21 Öte yandan Romada devlet idaresinde yer almasını istediği yurttaş­ lar için seçici davrandı. Mezatçılar, cenazeciler, mezar kazıcıları, kı­ lıç öğretmenleri, muhabbet tellalları ve aktörlerin magistratus olarak görev yapması yasaklandı.22 Caesar belki de Mısırda kaldığı süreden kaynaklı olarak (veya İskenderiye’nin büyük kütüphanesinin yakılmasından suçluluk duy­ duğu için) Romada en iyi Yunanca ve Latince kitapların bulunacağı muazzam bir halk kütüphanesinin yapımını planladı.23 İki kez affa uğramış kayda değer bilgin Varro’ya eserlerin toplanması ve tasnif edilmesi görevi verildi. Caesar ayrıca Roma hukukunu kodifiye etme­ yi de tasarladı. Bu proje erken Bizans dönemine dek tamamlanamadı.

21 22

Suetonius, Caesar 72. Suetonius, Caesar42; Iosephius, Yahudilerin Tarihi 14.215. Suetonius, Caesar ^2. Cicero, Arkadaşlarına Mektupları 218 (6.18). Bak Gelzer, 291.

23

Suetonius, Caesar

19 20

344

IULIUS CAESAR

Caesar kamu ahlakının idaresi konusundaki rolünü de ciddiye aldı.24 Aşırı ve müsrif şölenlerle tanınan soylulara, çağdışı Roma er­ demlerini benimsetmeye çalıştı. Caesar da ince zevkleriyle (özellik­ le evli kadınlar konusunda) tanınıyordu ancak kendi eğilimlerinin başkaları için kurallar koymasına engel olmamasına dikkat etti. Eski /»nzetorlardan biri, boşandıktan bir gün sonra evlenmeye kalkınca, Caesar zina kanıtı olmamasına rağmen evliliği geçersiz kıldırdı. Yabancılara ait lüks ürünlere büyük vergiler koydurdu ve aşırı say­ dığı ithal ürünlere el koyulması için kentin pazarlarına muhafızlar yerleştirdi. Bazen adamları evlere dahi girerler ve akşam yemeğinin ortasında lüks yemek takımlarına el koyarlardı. Varlıklı yurttaşların tahtırevanla taşınmasını yasakladı. Kızıl renkli kıyafetlerin giyilme­ sini ve inci takıların kullanımını çok özel günlerle sınırladı. Caesar yasaları ihlal eden senatörlere ve varlıklı yurttaşlara çok sert davrandı.25 Daha önce soylular cinayet suçundan dahi kurtu­ labiliyor, suçlamalar sırasında rüşvetle kurtulamazlarsa bile en kö­ tü olasılıkla sürgün cezasına çarptırılıyorlardı. Böylece mülklerini yurtdışından idare etmeye devam ediyorlardı. Caesar kuralları de­ ğiştirerek soylulara ağır bir darbe vurdu. Mahkûm oldukları tak­ dirde şahsi mülklerinin en az yarısını kaybetmelerini sağladı. Buna ek olarak zimmetine para geçirmekten suçlu bulunan eyalet valileri Senato’dan uzaklaştırıldı. Caesar yine de tüm yasal konularda halk­ çıların çizgisine tamamen bağlı kalmadı. Jürilerin yapısını değiştire­ rek yakın zamanda jüri üyeliğine kabul edilen alt sınıfları jürilerden çıkardı. Caesar’ın yeni yasalarıyla birlikte jürilere yalnızca hukukun karmaşık yapısını anlayabilecek senatörler ve şövalyeler getirildi. Caesar Roma kapılarının dışında da aynı derecede faaldi.26 Ro­ ma için uygun bir liman inşa etmek için kentin yakınındaki Ostia’yı seçti. Ayrıca İtalya’da sıtmanın kol gezdiği bataklıkların kurutulma­ sı ve Yunanistan’daki Korinthos Yarımadası’nda bir kanal kazılma­ sı gibi büyük ölçekli kamu projeleri tasarladı. Köle emeğinde üçte 24 25 26

Suetonius, Caesar 43. Suetonius, Caesar 41, 43; Dio Cassius 43.25. Plinius, Doğa Tarihi 4.10; Suetonius, Caesar 44; Plutarkhos, Caesar 58.

345

PHILIP FREEMAN

bir oranında indirim yapılmasını gerektiren yeni bir yasayla, büyük çiftlik sahiplerini daha fazla hür işçiyi işe almaya zorladı.27 Caesar otuz yıl önceki Spartacus ayaklanmasını unutmamıştı ve Romalıla­ rın kölelere olan bağlılığını hem ekonomik nedenlerle hem de gü­ venlik konusu nedeniyle azaltmak istiyordu. Caesar Roma yurttaşlığının kapsamını genişletmek adına daha önce görülmemiş işler yaptı. Uç yıl önce Kuzey İtalya’ya tam teşek­ küllü yurttaşlık hakları vermişti. Bu ayrıcalığı başta İspanya ve Galya olmak üzere, bazı eyaletlerin önde gelen yurttaşlarına da tanıdı. Bu kişilerin çoğu servet edinmek ve hatta idarede görev almak amacıyla Roma’ya gelmeye başladı. Cicero, Roma’nın pantolon giyen barbar­ lar tarafından istila edildiğinden yakındı.28 Romanın imparatorluğun tüm erkek tebaasına yurttaşlık tanımasına daha yüzyıllar vardı ancak bu konuda ilk girişimi Caesar başlatmış ve Romalılara ait değerli hak­ ları ilk kez İtalya dışındakilerle paylaşmıştı. Bu, gerçek anlamda ulus­ lararası bir devletin oluşumunda atılan çok önemli bir adımdı. Roma uygarlığının yayılmasında en az yurttaşlık kadar önemli bir konu da Caesar’ın yurttaşlara koloniler kurdurması oldu.29 Bu yerleşimler yeni olmamakla birlikte, Romalıları on binlerce kişilik gruplar halinde yurtdışına gönderen ilk kişi Caesar oldu. Çiftçiler, vasıflı zanaatkarlar ve uzmanların İtalya’ya gelmeleri hoş karşılanır­ ken, Roma’nın kenar mahallelerindeki yoksulların ve avarelerin yeni kolonilere yerleşmeleri teşvik edildi. Böylece hem yabancı ülkelerde Roma nüfuzu arttı hem de başkent, devlete masraf ve sorunlar çıka­ ran ayaktakımından kurtuldu. Toplumun en alt katmanına mensup seksen bin Romalı, yeni bir hayat vaadiyle gemilere bindirilerek İs­ panya, Galya, Afrika ve Yunanistan’a gönderildi. Caesar’ın Roma’da geçirdiği zaman boyunca başlattığı reform­ ların en kalıcısı yeni takvimiydi.30 Caesar’dan önce Romalılar, ayın Suetonius, Caesar 42. 28 Cicero, Arkadaşlarına Mektupları 196 (9.15). 29 Suetonius, Caesar Dio Cassius 43.50. 30 Suetonius, Caesar 40; Plutarkhos, Caesar 59; Dio Cassius 43.26; Censorinus, De Die Natali 20.8-11; Marcobius, Saturnalia 1.14.6.-12; Plinius, Doğa Ta­ 27

rihi 18.211.

346

IULIUS CAESAR

hareketlerini temel alan bir takvim kullanırlardı. Bu takvim birçok alanda iyi işlerdi. Ancak ay yılında yalnızca 355 gün olduğundan, Roma takvimi güneş yılıyla uyumsuzdu. Bu nedenle rahipler, mev­ simlerin tamamen kaymaması için her yıl takvime birkaç gün ilave ederlerdi. Rahipler çoğu yılda bu işlemi yapmalarına rağmen elle­ rinde sürekli uyarlanması gereken bir sistem vardı. Bazı yıllarda, hasadın toplanmasına haftalar varken hasat festivalleri düzenlenirdi. Caesar’ın zamanında iç savaş nedeniyle hesaplanamayan takvimde mevsimler iki ay kaymıştı. Caesar, Roma’da güneş takvimine dönerek bu sorunu kalıcı olarak çözmek için yüce rahip olarak yetkilerini kullandı. Sosigenes adlı İskenderiyeli bir astronomun uzmanlığına güvenerek, MÖ 46 yılında Aralık ayma ilave günler ekledi ve o yıl 445 gün sürdü. Bu işlem, günleri ve mevsimleri sabitlemek için bir kereli­ ğine yapılmıştı ancak takvimin gelecekte de iyi işlediğinden emin olmak için aylardaki gün sayılarını da artırdı ve bir yılın 365 gün­ den oluşmasını sağladı. Güneş takvimi 365 gün 6 saat olduğun­ dan, aradaki farkı kapatmak için her dört yılda bir Şubat ayına bir gün eklenmesini istedi. Takvimde yapılan bu devrim niteliğindeki dönüşüm, önceki uygulamaya göre o kadar belirgin bir iyileşmeydi ki, Cicero gibi ge­ lenekçiler bile yeni takvimin getirdiği avantajları kabul ettiler. Yine de bir arkadaşı Cicero’ya ertesi gün Lyra takımyıldızının görüne­ ceğini söylediğinde, Cicero homurdanarak takımyıldızın bir karar­ nameyle gökte yükseldiğini belirtti.31 Bununla birlikte Caesar’ın sistemi o kadar iyi işledi ki, bugüne dek büyük ölçüde değişmeden kullanılmaya devam etti.32

31 32

Plutarkhos, Caesar 59.

Papa XIII. Gregorius 1582’de Caesar’ın sisteminde bazı değişiklikler yaptı ve bu takvim Gregoryen takvimi olarak bilinir oldu. Ancak Ortodoks kiliseleri hâlâ Caesar’ın takvimini kullanır.

347

PHILIP FREEMAN

Caesar, Afrika’daki zaferinden sonra İspanyada hâlâ Pompeius taraf­ tarı asilerin olduğuna ilişkin düzenli raporlar alıyordu.33 Önce ye­ nilmiş bir kuvvete mensup bu asilerin önemli bir sorun olmadığını düşündü. Ancak MÖ 46 yılının sonbaharında Pompeius’un oğlu Gnaeus, hem yerli birliklerden hem de hoşnutsuz Romalı gazilerden meydana gelen on üç lejyona sahip kuvvetli bir ordu toplamıştı. Gnaeus, Labienus’un Afrika’dan gelerek kendisine katılmasıyla bir­ likte Caesar’ın kazandığını düşündüğü savaşı yeniden canlandırma­ yı umuyordu. Pompeius taraftarları, Kasım ayına gelindiğinde, Caesar’a bağlı az sayıdaki İspanyol kuvvetini Cordoba’da tuzağa düşürerek yarıma­ danın güneyine hâkim oldular. Caesar bu nedenle Roma’daki işleri için yerine Marcus Lepidus’u tayin etti ve V. ve X. lejyonlarla Ispanya’ya yürüdü. 2.400 kilometre uzaktaki Cordoba’ya bir aydan daha kısa bir sürede ulaşan Caesar, efsanevi hızını bir kez daha ortaya koydu. Yolda, bugün kayıp olan Yolculuk adlı bir şiir yazdı.34 Roma’nın muhafazakâr senatörlerinin, Pompeius taraftarları­ nın elinde bir kez daha ölümle burun buruna gelmesinden hoşnut olmaları beklenirdi. Ancak senatörler, kalplerinde Diktatöre karşı nefret beslemelerine rağmen, Gnaeus Pompeius’un zafer kazanma­ sını da arzu etmiyorlardı. Cassius, Cicero’ya şöyle yazdı: Ispanya’da işlerin nasıl gittiğini bana bildir. Çok kaygılıyım. Bu genç zalimin yerine eski efendimizin başta olmasını tercih ederim. Gnaeus’un ne kadar aptal olduğunu bilirsin. Zalimliğin cesaret olduğunu sanıyor. Ve bizim daima onunla alay ettiğimizi düşünüyor. Korkarım ki bir köylü gibi davranacak ve kılıcını çekip hepimizi ezip geçecek.35 Kış ortasında Caesar, Cordoba’ya ilerleyerek Pompeius taraftarlarını muharebeye zorladı ancak Labienus, Caesar’la doğrudan karşılaşmak 33

Dio Cassius 43.28-40; İspanya Savaşı.

34

Suetonius, Caesar 56.

35

Cicero, Arkadaşlarına Mektupları 216 (15.19).

348

IULIUS CAESAR

yerine yıpratma stratejisi benimsemişti. Başlangıçta planı iyi işledi. Caesar’ın lejyonları düşman topraklarında yeterince yiyecek bulmak­ ta zorlandılar. Ancak birkaç hafta sonra Pompeius taraftarları bilindik nedenlerle gerilemeye başladılar. Caesar, İspanyol kasabalarını kendi tarafına çekerken, her geçen gün daha fazla düşman askerî firar edip Caesar’a katılıyordu. Gnaeus Pompeius, Mart başında Caesar’la kısa süre içinde muharebe meydanında karşılaşması gerektiğini anladı. Aksi halde ordusunun desteğini kaybedecekti. MÖ 17 Mart 45’te Caesar ve Pompeius taraftarları Cordoba’nın güneybatısında yer alan Munda’da bir vadide karşı karşıya geldiler. Tepelere kurdukları kampların arasındaki vadi, çok sayıda süvari ve piyadenin manevrası için kusursuz bir bölgeydi. Caesar o sabah düş­ man kıtalarının muharebe için saf tuttuklarını görünce hızla kendi kuvvetlerini hazırladı ve onları ovaya yerleştirdi. Caesar, Pompeius ordusunun tepeden inmelerini bekledi. Oysa Gnaeus Pompeius ve Labienus, mevzilerini koruyup Caesar’ı yokuş yukarı bir saldırıya zorladılar. Bu saldırı, üstün bir kuvvet için bile riskli bir hamleydi. Caesar yine de kıtalarına saldırı emri verdi. Çarpışma, Caesar’ın yaşamının en kanlı ve en şiddetli muharebesiydi. Askerleri, Pompeius kuvvetleriyle saatlerce göğüs göğüse çarpıştılarsa da yavaşça tepeden geri atıldılar. Caesar o gün kıtaları başarısız olursa yaşamı boyunca elde ettiği her şeyin yok olacağını biliyordu. Düşman, askerlerine üstün geldiği sırada tutsak düşmek yerine kendisini kılıcının üstüne atmayı bile düşündü.36 Roma’nın hâkimi bunun yerine atından indi ve Pompeius kuvvetlerinin saf­ larına yaya olarak hücuma geçti. Askerlerine seslenerek, düşmana yalnız başına saldırırsa utanç duyacaklarını söyledi. Caesar’ın iyi talihi ve cüretkârlığı, lejyonlarının onu tepeye doğ­ ru izlemesiyle bir kez daha meyve verdi. Akşam olduğunda Pom­ peius’un askerlerinden otuz bini ölmüştü. Caesar da o güne dek görülmemiş bir şekilde çok asker kaybetmişti. Gnaeus Pompeius kaçtıysa da birkaç gün sonra öldürüldü. Labienus ise muharebede 36

Suetonius, Caesar 36; Plutarkhos, Caesar 56.

349

PHILIP FREEMAN

hayatını kaybetti. Caesar, eski komutanı ve azılı düşmanını Munda Ovası’nda uygun bir törenle gömdürdü.

gi Sonraki haftalar Ispanya’da işleri düzene sokmak ve para toplamakla geçti. Caesar daha sonra rahat bir şekilde Güney Galya’dan Roma’ya gitti. Yeğeninin oğlu Octavius (Octavianus, geleceğin imparatoru Augustus) dönüş yolunda Ispanya’da ona katıldı. Galya’da ise daha önceki patavatsızlıkları affedilen ve kısa süre sonra konsül seçilecek Marcus Antonius orduya dâhil oldu. Antonius, Caesar’ın hususi arabasında seyahat etti ve Diktatör’e Roma’daki son dedikoduları aktardı.37 Ancak eski dostları Gaius Trebonius’un artık Caesar ko­ nusunda bir şeyler yapılması gerektiğinden söz etmesini ise Caesar’a söylemeye gerek duymadı.

37

Plutarkhos, Antonius 11; Cicero, Philippicae 2.34; Şamlı Nikolaos, Augustus’un Hayatı (Fragmente der griechischen Historiker=FGrHY\27}.

350

XV

IDUS MARTI AE1

Ve böylece büyük ve küçük, dost ve düşman, asker ve sivil her türden insan ona karşı komplo kurdu. Her birinin böyle yapmak için kendine ait nedeni vardı ve hepsi de diğerlerinin şikâyetlerini memnuniyetle dinledi.123 -ŞAMLI NICOLAUS 44

45 Şubat’ında Cicero’nun kızı Tullia öldü. Antik Roma’da çocuk ölümleri çok yaygın olmakla birlikte Cicero’yu avutmak mümkün değildi. Dostlarından Servius Sulpicius Rufiıs, haberi duyar duymaz Yunanistan’dan Cicero’ya bir mektup yazdı. Servius eski bir konsüldü ve zamanının önde gelen avukatlarındandı. İç savaş başlayınca gönülsüzce Pompeius’a katılmış, Caesar onu memnuniyetle bağışlamış ve hatta Yunanistan valisi atamıştı. Servius, Cicero’nun kaybına yönelik içten bir sempatiyle başlayan mektubunda bir kız için değil, Roma için yas tuttuğunu ifade eder:

0

Kaderin bize getirdiklerine bir bak. Bir erkeğin en az çocukları kadar değer verdiği şeyler; ülkesi, itibarı, şerefi, başarıları, hepsi kaybedildi. Başına gelen talihsiz olay gerçekten de işleri daha kötü hale getirebilir mi?6 Cato ve Labienus gibi yatıştırılması olanaksız düşmanların mu­ halefeti başka bir konuydu. Zaferin kazanılmasıyla birlikte şimdi 1

Roma takvimine göre 15 Mart.

2

Şamlı Nikolaos, Augustus’un Hayatı (FGrH F130).

3

Cicero, Arkadaşlarına Mektupları 248 (4.5).

351

PHILIP FREEMAN

Servius ve hatta Caesar’ın eski dostu Gaius Trebonius gibi ılımlılar, Caesar’ın yarattığı yeni Roma’da yalnızca huzursuzluk ve umutsuz­ luk gördüler. Tüm dünyayı ele geçiren biri kendisine sadakatle hiz­ met edenlerin desteğini yitirebilir miydi? iai

Caesar, Cicero’nun eseri yayımlanana dek kendisine karşı besle­ nen düşmanlığın ne derece derin olduğunu anlayamamıştı. Cicero, Afrika seferinden kısa süre sonra ölen optimas için Catcr" adlı bir methiye yayımladı. Cicero bu eserinde antik Cumhuriyet’in şehidi üzerinden Roma’daki erdemlilik idealini anlattı. Caesar, Cicero’ya çok öfkelenmekle birlikte, kitabın halk tarafından memnuniyetle karşılanmasının ardından şaşkınlığı öfkesinden çok daha büyük ol­ du. Caesar her zaman olduğu gibi kendisinin açıkça gördüğü bir şeyi başkalarının neden göremediğini anlayamıyordu. Cumhuriyet ölmüştü. Üstelik bu gerekli bir ölümdü, çünkü Cumhuriyet herke­ sin zararına olacak şekilde birkaç kuvvetli ailenin hükmü ve zengin­ liği için işlemişti. Cato’yu başarısız ve yozlaşmış bir sistemin parlak kahramanı olarak göstermek affedilemeyecek bir davranıştı. Caesar, Cicero’nun başının gövdesinden ayrılması gerektiği çağrılarına direndi ve aksine meşhur hatibe bir mektup yollayarak muhteşem üslubunu övdü. Ispanya’daki savaş sona erdikten son­ ra ise Caesar bu esere yanıt olarak kin dolu bir eser kaleme aldı: Anti-Cato. Bugün birkaç parçası dışında kayıp olan bu çalışma Caesar’ın en büyük hatalarından biridir. Caesar, Cato’ya yönelik övgüleri görmezden gelmek yerine merhum düşmanına olan kini­ ni son derece kaba bir şekilde ifade etti. Cato’yu cimri ve sarhoş 4

Suetonius, Caesar 56; Cicero, De Oratore 35; Cicero, Atticus’a Mektuplar 12.40-41, 44-45, 48; Plutarkhos, Cicero 39, Caesar 54, Genç Cato 36, 52; Dio Cassius 43.13. Lat. Cato Maior de Senectute. Türkçeye Yaşlı Cato veya Yaşlılık Üzerine adıyla çevrildi. Birçok kitabında Platonun eserlerinde Sokrates’i ko­ nuşturmasından esinlenen Cicero, bu methiyesinde de Caesar’ın en büyük düşmanı Cato’nun büyük dedesi Marcus Porcius Cato’nun (MÖ 234-149)

ağzından yaşlılıkla ilgili görüşlerini aktarır (ç.n.).

352

IULIUS CAESAR

olmakla suçladı. Karısı Marcia’yı önce varlıklı dostu Hortensius’a verip sonra da onunla yeniden evlenmekle itham etti: Cato neden sevdiği karısını bıraktı? Onu sevmiyorsa neden yeniden evlendi? Karısını Hortensius’a yem olarak vermiş olmalıdır. Böylece dul kalan zengin karısını yeniden alabilecekti.’’ Plutarkhos’un dediği gibi Cato’ya açgözlü demek, Hercules’e kor­ kak demekle aynı şeydi. Caesar’ın en yakın dostları bile ölen birinin ardından yapılan bu temelsiz palavralardan utanç duydular. Cicero, Caesar’ın aşırı tepki vermesinden o kadar hoşnut oldu ki, herkesi Anti-Cato’yu okumaya teşvik etti. Böylece bu çalışmadaki kindarlık Cato’yu daha da asil gösterecekti. Kısa süre sonra Cato’yu öven kitapçığını yayımlayan Brutus da bu münakaşaya dâhil oldu.5 6 Caesar, Cicero’nun içtenlikle kendisini destekleyeceğine hiçbir zaman inanmamış ama daima Brutus’u kendi safına çekmeyi denemişti. Caesar, Brutus’un Cisalpina Galya valiliği sırasındaki hizmetlerini övmüş ve ödül olarak Brutus’upraetorluğa ve ardından konsüllüğe aday göstereceğini söylemişti. Brutus, Cato’nun kızı ve eski düşmanı Bibulus’un dulu Portia’yla evlenmesine rağmen genç adama karşı inancını korudu. Caesar aristokratların değerlerini bu kadar açık bir şekilde beyan eden başka kimseye güvenmezdi an­ cak Brutus’e olan sevgisi hiçbir zaman azalmamıştı.

Caesar önceki yıl yapılan zafer törenlerinde yaptığı hatalardan ders çıkarmadı. Roma halkı iyi bir gösteriyi severdi ancak Caesar, Ispan­ ya’da Pompeius taraftarlarına karşı kazandığı zaferi başkentin sokak­ larında kutlamaya karar verince, kutlamalar halkla ilişkiler açısından felaketle sonuçlandı.7 Galya ve Mısır, savaşılan yabancı ülkelerdi. Caesar, Afrika’da bile yendiği ordunun önemli bir kısmının Iuba’ya 5 6 7

Plutarkhos, Genç Cato 52. Plutarkhos, Brutus 6-7, 13; Cicero, Atticus’a Mektuplar 13.46. Plutarkhos, Caesar 56; Dio Cassius 43.42; Suetonius, Caesar 38, 78.

353

PHILIP FREEMAN

bağlı Numidialılar olduğunu iddia edebilirdi. Ancak Romalılar, Is­ panya’daki savaşı kendi çocuklarının ve kardeşlerinin katli olarak gördüler. Caesar’ın son asileri yenmesinin gerekli olduğunu anlıyor­ lardı ancak adeta Caledonia’daki8 mavi derili Pictleri alt etmişçesine halka açık bir tören düzenlemesi hiç hoş karşılanmadı. Caesar’ın bu davranışına yalnızca Pontius Aquila adlı genç bir tribunus plebis karşı çıkmaya cüret etti.9 Caesar zafer arabasıyla magistratus\ann yanından geçerken Aquila dışında hepsi ayağa kalktı. Caesar halk içinde yapılan bu saygısızlık nedeniyle o kadar sinirlen­ di ki, alışılagelmiş kontrolünü elden bırakıp bağırdı: “Tribunus Aquila, iktidarı neden benden geri almıyorsun?” Olaydan günler sonra bile birine bir şeyin sözünü verdiği zaman sözlerine şu alaylı ifadeyi eklerdi; “Pontius Aquila bana izin verdiği takdirde olur!” Bununla birlikte geri kalan senatörler, Diktatör’ü pohpohlama­ da ve onu daha fazla yetkilerle donatmada birbirleriyle yarıştılar.1011 Caesar’ın gelecekteki oyunlarda, defne yapraklarından yapılmış taç da dâhil zafer törenlerine ait tüm süsleri giymesine izin verildi. Se­ nato ona liberator'' ve daha önce yalnızca fatih generallere verilen imperator unvanlarını verdi. Bu unvanlar, askerî zaferler göz önüne alınmaksızın, gelecekte oğullarına ve torunlarına aktarılacaktı. Se­ nato toplantı odasında altın bir sandalye yapıldı. Caesar’ın şerefine Tanrı Libertas için bir tapmak ve Collis Quirinalis\c ikamet etmesi için bir saray inşa edildi. Caesar’ın doğum günü kalıcı olarak resmî tatil ilan edildi. Dahası, önceden Quintilus (“beşinci ay”) olarak bi­ linen doğduğu aya şerefine lulius (Temmuz) adı verildi. Antik Roma krallarına ait mor renkli kraliyet giysileri giymesine izin verildi. Öldü­ ğünde tüm geleneklere aykırı olarak kentin surlarının içine gömülme­ si kararlaştırıldı. “Vatanın Babası” unvanını aldı ve on yıllığına konsül seçildi. Daha önemlisi ömür boyu diktatör olarak kabul edildi. 8

tskoçya (ç.n.).

9 10

Suetonius, Caesar 7İ. Dio Cassius 43.43-45, 44.6-7; Appianus, İç Savaş 2.106.

11

Lat. kurtarıcı (ç.n.).

354

IULIUS CAESAR

Daha önce eşi benzeri görülmemiş olsa da bu unvanlardan çok Caesar’ın bir fatih ve kahramandan, giderek kutsal bir figüre dönüş­ mesi, günümüzdeki tarih öğrencilerinin kafasını karıştırdığı gibi antik Romalıların da canını sıktı. Mısırlılar ve Doğu Akdeniz ülkelerinin çoğu uzun süredir liderlerini yarı tanrı olarak görmeye alışıktılar. Oysa hükümdarların bu şekilde ilahlaştırılması temel Roma inanış­ larına hiç uygun değildi. Senato kutsal değerlere yapılmış bu açık saygısızlığa nasıl izin ve­ rebildi? Ve Caesar neden buna engel olmadı? Belki de bu sorunun yanıtı, Roma’da kutsal bir hükümdar fikrinden rahatsızlık duymayan büyük bir yabancı nüfusunda aranabilir. Belki de Romalılar yıllarca süren iç savaştan sonra istikrara o kadar ihtiyaç duyuyorlardı ki kendi­ lerine barış getirecek biri için uzun yıllardır el üstünde tuttukları gele­ neklerini feda etmeye hazırdılar. Yahut senatörler, Caesar’ın desteğini kazanmak veya kana susamış bir tirana dönüşmemesi umuduyla ona unvanlar bahşetmişlerdi. Caesar, sıradan halkı memnun etmek veya imparatorluğun iyiliğine yönelik yaptığı reformların devamlı olma­ sını sağlamak için bu unvanları kabul etmiş olabilir. Belki de insana özgü gurura yenik düşmüştü. Hiç kuşkusuz Caesar, kendilerini tan­ rılarla eş tutan kralların kibrini belirten ve Yunan tiyatrosunun gözde konusu olan hubrism'1 ne olduğunu biliyordu. Ancak güya Venüs’ün oğlu Aeneas’ın13 soyundan gelen Caesar, bu unvanları hak ettiğine samimiyetle de inanmış olabilir. Senato, fildişi heykelinin Roma tanrılarının heykelleriyle bir­ likte törenle taşınmasına karar verdiğinde Caesar bu karara da iti­ raz etmedi. Hükümdarlarına adanmış yeni bir kült kurulmasını ve Marcus Antonius’un bu kültün yüce rahiplerine getirilmesini tek­ lif ettiklerinde bile Diktatör bu öneriyi memnuniyetle karşıladı. Caesar’ın imgesi, fethedilmemiş tanrıya yazılan bir yazıtla birlikte Quirinius Tapınağı’na (tanrılaştırılmış Romulus, Roma nın ilk kra­ lı) yerleştirildiğinde de, en azından Caesar açısından, hiçbir sorun Yun. aşın kibir, böbürlenme, makul olmayan ölçülerde gururlu olma ve üs­ tünlük taslama (ç.n.). 13 Troia prensi (ç.n.).

12

355

PHILIP FREEMAN

olmadı. Ancak halkın sükûnetinin ardında, geride kalan aristokrasi­ nin beslediği bir fırtına yatıyordu. Cicero, arkadaşı Atticus’a sessizce şöyle dedi: “Caesar’ın tapınağı Salus yerine Quirinius’la paylaşma­ sını tercih ederdim.”14 Salus, devletin esenliğini gözeten tanrıçaydı. Romulus ise bir tirana dönüştüğüne inanan senatörler tarafından paramparça edilmişti.

ÎSş Caesar uzun süredir dokuz yıl önce ölen eski ortağı Crassus’un in­ tikamını almak amacıyla Parthlarla savaşmayı planlıyordu.15 Caesar’ın doğuya büyük bir sefer düzenlemesi için başka nedenler de vardı. Parth Kralı, Suriye eyaletindeki asilere yardım etmeleri için oğlu Pancorus’u göndermişti. Romalılar bu hamleye süratle ve güç kullanarak yanıt vermezlerse Parthlar; Asia Minör, Mısır ve Doğu Akdeniz’in diğer ülkelerini tehdit edebilirlerdi. Caesar için ne talihti ki, Roma halkı savaşı hevesle destekliyordu. Caesar hiç kuşkusuz entrikacı senatörlerden ve kaypak ayaktakımından uzaklaşmak için de Roma’dan ayrılmak istiyordu. Usta bir siyasetçi olmasına rağmen ömrünün on beş yılını yaşamın çok daha basit olduğu muharebe meydanlarında geçirmişti. Caesar en çok savaştayken kendi dün­ yasını kontrol ettiğini hissederdi. Ancak doğu seferinin en büyük nedeni Caesar’ın bastırılması olanaksız hırsıydı. Plutarkhos’un ifa­ desiyle bu hırs, Caesar’ın yaptıklarıyla yapmayı umdukları arasın­ daki manevi bir çekişmeydi.16 Artık ellili yaşların ortasında olan Caesar hâlâ yeni dünyalar fethetmeyi hayal ediyordu. Caesar, Roma’dan ayrılmadan önce kentteki işlerini düzene sokması gerektiğini fark etti. Bu nedenle yoğun bir şekilde çalıştı. Yasalar çıkardı, magistratus\axı atadı ve kendisini başkentten en az üç yıl boyunca uzak tutacak sefer sırasında karşılaşabileceği binlerce 14 Cicero, Atticus’a Mektuplar 12.45. 15 Appianus, İç Savaş 2.110-111; Dio Cassius 43.51; Plutarkhos, Caesar 58; Suetonius, Caesar

16

Cicero, Atticus’a Mektuplar 13.27, 31, 14.9.

Plutarkhos, Caesar 58.

356

IULIUS CAESAR

sorunla uğraştı. Savaş hazırlığı olarak on altı lejyonu ve on bin kişilik süvari kuvvetini Adriyatik Denizi’nin ötesine göndermişti. Kendisi de bahar başlangıcında, Idus Martiae&va. üç gün sonra Roma’dan ayrılmaya karar vermişti. Caesar’ın doğudan dönmeyeceği, imparatorluğun başkentini Mısır’a veya atalarının yurdu Troia’ya nakledeceği söylentileri kenti sardı.17 Aslında Caesar uzun sürecek seferi biter bitmez Roma’ya dönmeyi çok istiyordu. Önce Aşağı Tuna bölgesinde sorun çıkaran Dacialılara ilk darbeyi vurmayı planlıyor, böylece Balkanların ku­ zeyini güvence altına almak istiyordu. Daha sonra Asia Minor’dan Armenia’ya geçecek ve Parth İmparatorluğunu kuzeyden istila ede­ cekti. Ne kadar doğuya gitmeyi planladığı bilinmemektedir. Belki de Mezopotamya’nın fethiyle yetinecek veya kendisinden önce Bü­ yük İskender’in yaptığı gibi İndüs Nehri’ne dek uzanacaktı. Ne ka­ dar uzağa giderse gitsin, Kafkas Dağları ve Hazar Denizi üzerinden dönecek ve yolu üzerindeki vahşi İskit kabilelerini ezip geçecekti. Oradan da Tuna’yı izleyerek batıya ilerleyecek, Alplerden geçerek Cermenlere gözdağı verecek ve Galya üzerinden İtalya’ya dönecekti. Eğer bu iddialar başka bir general için anlatılsaydı, hayal ürünü ola­ rak nitelendirilebilirdi. Ancak söz konusu olan Caesar ise bu gene­ ral Yakındoğu’yu ve Kuzey Denizi’ne dek tüm Avrupa’yı fethetmeyi planlıyor olabilirdi. Bu sefere çıkmadan önce kendi ölümlü doğasıyla yüzleşmek zo­ runda olan Caesar’ın Roma yurttaşı olan meşru bir oğlu yoktu. Bu nedenle yeğeninin oğlu Octavius’u kendine vâris seçti.18 Bu sıra dışı parlak delikanlı henüz on sekiz yaşında olmakla birlikte Caesar’ı çok etkilemişti. Octavius, Caesar’ın muazzam servetinin üçte birini alacakken, kalan mülkleri diğer iki yeğen arasında pay edilecekti. Caesar vasiyetine son bir satır daha ekleyerek ölümü halinde Oc­ tavius’u evlat edineceğini yazdı. Antik Roma’daki vasiyetlerde ev­ lat edinme yaygındı ama Caesar’ın konumu göz önüne alındığında Diktatörün Octavius’u siyasi vârisi olarak seçtiği de açıktı. Birileri, 17

18

Suetonius, Caesar 79. Suetonius, Caesar 83; Dio Cassius 43.51.

357

PHILIP FREEMAN

kendisinin Octavius’a olan inancını sorgular diye de, Parthlara karşı savaşa gider gitmez yeğeni daha önce Marcus Antonius’un elinde bulunan magister equitumV) makamına getirilecekti.

ÎS Doğu seferini planlayan Caesar, MÖ 45 yılının Aralık ayında biraz dinlenmek amacıyla birkaç günlüğüne Campania’yı ziyaret etti. Ca­ esar boş zamanlarında bile çılgınca çalışırdı. Circus Maximus’taki yarışlara katıldığında, kalabalık gösteriyi izlemek yerine mektuplar ve dilekçeler sunarak onu rahatsız etti.19 20 Napoli Körfezi’nde bulu­ nan Puteoli’de Vesuvius Dağı’nı seyrederek biraz huzur bulabildi. Yakınlarda bir evi olan Cicero, akşam yemeğinde konuğu oldu­ ğu Caesar’ın ziyareti hakkında önemli bilgiler verir.21 Arkadaşı Atticus’a, Octavius’un üvey babası olan komşusu Philippus’un evinde kalan Caesar’ın maiyetinin iki bin kişi (kâtipler, köleler ve askerler) olduğunu yazdı. Ev, Caesar’ın adamlarıyla dolup taştığından çoğu yakındaki bir tarlada kamp kurmuştu. Caesar ertesi gün yoldaşı Balbus’la öğleye dek rahatsız edilmeden çalıştı. Ardından sahilde yürüyüşe çıktı. Öğleden sonra banyo yaptı. Catulus’un yıllar önce Caesar’ın gözdesi olmakla suçladığı taraftarlarından Marmurra’ya ilişkin bir raporu dinledi. Caesar akşam olunca parfüm süründü ve dostlarıyla akşam yemeğine oturdu. O dönemlerde yaygın olduğu üzere Caesar’ın hekimi, hastasının sindirim sistemini temizlemek için ona emetik (kusturucu) ilaçlar yazdı ve o gece bilindik temkinliliğini bırakıp rahatça davranmasını söyledi. Cicero, akşam yemeğinin muhteşem, eğlencenin canlı ve sohbetin sıcak olduğunu söyler. Caesar, Cicero’nun katıldığı yakın çevreye ait masaların yanı sıra, azatlılar ve hatta köleler için bile sofralar kurdurtmuştu. Caesar ve konukları si­ yasetten değil, edebiyattan konuştular. Cicero, Caesar ve maiyetiyle 19

Lat. Atların Efendisi (ç.n.).

20 21

Suetonius, Augustus 45. Cicero, Atticus'a Mektuplar 13.52.

358

IULIUS CAESAR

iyi zaman geçirmesine rağmen bu bunaltıcı kalabalığın bir daha ko­ lay kolay davet edilmeyeceğini söyler.

Caesar Roma’ya dönünce Cumhuriyet’in liderinden çok bir kral gibi davranmaya başladı. Bir gün atası Venüs’ün tapınağının önünde otururken, çok sayıda senatörden oluşan bir grup yanına geldi.22 Senatörler ona verecekleri yeni unvanları beyan ettiler. Ca­ esar, senatörleri karşılamak üzere ayağa kalkacakken, sırdaşı Balbus kulağına eğer bir hükümdar gibi görülmek istiyorsa bir hükümdar gibi davranmasını fısıldadı. Böylece Caesar, geleneklere aykırı ola­ rak, antik Roma’nın en saygıdeğer kurumunun üyeleri ona ayakta hitap ederken yerinden kalkmadı. Bu kibirli davranıştan yalnız­ ca senatörler incinmedi, onları izleyen kalabalık da Caesar’ın bu denli saygın bir kuruma gösterdiği hürmetsizlik karşısında şaşkına döndü. Kalabalık yanından ayrıldıktan sonra davranışlarının ne kadar küçük düşürücü olduğunu fark eden Caesar, arkadaşlarına seslenerek hakaret edildiğini düşünen birinin bıçağıyla boğazını kesebileceğini söyleyerek melodramlara taş çıkarttı. Bununla bir­ likte aniden hasta olduğunu ve senatörlerin karşısında kalkamadı­ ğını söyledi. Caesar, adını kullanmasa da Roma kralıydı ama resC3 unvanı­ na sahip değildi. Beş yüzyıl önce tahttan indirilen son Roma kra­ lı Tarquinius Superbus’tan sonra rex sözcüğü Romalılar için küfür sayılırdı. Caesar neden kral olmak işteşindi? Ömür boyu diktatör, ordu komutanı ve Roma’nın yüce rahibiydi. Kraliyet unvanının artıramayacağı yetkileri vardı ve milyonlar üzerinde hüküm sürü­ yordu. Bununla birlikte Roma kralı unvanının Caesar’ı cezbettiği açıktır. Ne de olsa Iulius ataları, Roma henüz sığır çobanlarının sığındığı bir köyken Alba Longa’nın24 krallarıydı. Dahası Caesar 22

Plutarkhos, Caesar 60; Dio Cassius 44.8; Appianus, İç Savaş 2.107; Suetonius,

23 24

Lat. kral (ç.n.). Roma ya yaklaşık 20 km uzaklıktaki antik Latin kenti (ç.n.).

Caesar 78.

359

PHILIP FREEMAN

kudretli bir dünya imparatorluğunu yönetirken, Mısır, Hindistan, Parthia ve hatta Britanya’daki hükümdarlar ancak kendi halklarının kralıydılar. Senato ve halk izin verirse, Caesar bu son unvanı adına

eklemeyi cazip bulmuş olmalıdır. MÖ 44 yılının ilk birkaç haftasına ait olan ve günümüze dek ulaşan öykülerde Caesar’ın krallık düşüncesiyle uğraştığı görülür.2526 Bu Öykülere göre Caesar, halk içinde bu unvanı kabul etmez ama isteksiz görünmesine rağmen halkın nabzını yoklar. Bir söylentiye göre (Caesar tarafından yayılan?) kutsal Libri Sibyllini’de16 Parthia’yı yalnızca bir kralın fethedebileceği kehaneti vardı. Bu metinleri yo­ rumlamakla görevli rahiplerden biri olan Caesar’ın kuzeni Cotta, Caesar’a rex unvanı verilmesini ancak bu unvanı yalnızca İtalya dı­ şında kullanmasını teklif etti. Bir başka olayda, Caesar’ın Forumdaki heykellerinden birinin başına, doğuda krallığın simgesi olan bir şerit yerleştirilmişti.27 Marullus ve Flavius adlı iki tribunus derhal bu şeridin çıkarılmasını emretti ve Caesar’ın bu tür nahoş araçlara ihtiyacı olmadığını ilan ettiler. Bir anlatıya göre Caesar, tribunusların şeridi kaldırmasından endişe duymuş; bir başkasına göre bunu kendisinin yapmasına izin verilmediği için kızmıştı. Yine de başka kaynaklar, Caesar’ın tüm bu olayı halkı krallık iddiasına karşı kışkırtmayı amaçlayan Marullus ve Flavius’un tertip ettiğini düşündüğünü belirtir. Caesar kısa süre sonra evine dönerken kalabalıktan biri onu kral olarak selamlar. Diktatör kahkahayla güler ve şöyle bağırır: “Benim

adım Rex değil, Caesar.”28 25

26

Suetonius, Caesar 79; Plutarkhos, Caesar 60; Appianus, I( Savaş 2.110; Dio Cassius 44.15; Cicero, De Divinatione 2.110. Kutsal kehanetlerin toplandığı kitaplar. Anlatılanlara göre bir sybill (Yunan­ ca kâhin) son Roma kralı Tarquinius Superbus’tan bu kitapları satın almıştı. Cumhuriyet tarihi boyunca hayati önem arz eden konularda bu kitaplardaki

kehanetlere başvurulurdu (ç.n.). 27 Appianus, Iç Savaş 2.108; Dio Cassius 44.9-10; Suetonius, Caesar 79. 28 Suetonius, Caesar 79. Caesar burada Marcii klanında bulunan bir Roma soya­ dı olan Rex’e. Çuliı klanındaki Caesar adı gibi) gönderme yapıyor.

360

IULIUS CAESAR

Ancak Marullus ve Flavius bu kişiyi yakalattı ve mahkemeye çıkardı. Bu kez Caesar iki tribünüsün orada olmasının rastlantı ol­ madığına inandı ve ikisinin de kalabalığı kışkırttığını düşündü. Senato’ya ayaktakımını sinsice kışkırttıkları için ölümü hak ettiklerini söyledi. Kendi arzularına karşın, bu iğrenç krallık unvanını benim­ setmeye çalıştıklarını belirtti. Tribumıs\ar, Caesar’ın kutsal görevle­ rini yapmalarına engel olduğunu haykırdılar. Neticede Marullus ve Flavius canlarını kurtardılarsa da Senato’dan uzaklaştırıldılar. Ger­ çekten de halkın isteği üzerine Caesar’ı kral ilan edecek bir tertibi engelleyip engellemediklerini veya bu tertibi bizzat Caesar’ın yapıp yapmadığını anlamak güçtür. Krallık tartışması nihayet 15 Şubattaki Lupercalia Festivali sırasında doruk noktasına ulaştı.29 Lupercalia o kadar eski bir tö­

rendi ki, kökeni ve yapılan ayinlerin anlamı konusunda kimsenin net bir fikri yoktu. Tören, adını Romulus ve Remus’u emziren dişi kurttan (lupa) alan Luperci adlı bir kuruluşça düzenleniyor­ du. Önce kurdun çocukları büyüttüğü Collis Palatinus'ta. bulunan bir mağarada, bir köpek ve çok sayıda keçi kurban edilirdi. Kur­ ban bıçağındaki kan, iki çocuğun alnına sürülürdü. Nedendir bi­ linmez, çocukların kahkahalarla gülmesi beklenirdi. Çocukların başları süte batırılan bir yünle temizlenirdi. Sonra kurban edilen keçilerin derilerini bellerine saran, bunun dışında çıplak sayılabi­ lecek Luperci üyeleri Roma’nın merkezine giderek koşuşturur ve arınmak (februare, Şubat30 bu sözcükten gelir) için keçi derisinden

sırımlarıyla kadınlara vururlardı. Bu ayinin bereketi artırdığı ve doğumdaki sancıları azalttığına inanılırdı. O yıl sokaklarda koşturmak üzere Konsül Marcus Antonius ve

Luperci üyelerinden biri seçilmişti. Antonius Forum’a geldiğinde mor renkli cübbesini kuşanmış Caesar’ı altın bir tahtta otururken Plutarkhos, Caesar 61; Suetonius, Caesar 79; Dio Cassius 44.11; Appianus, Iç Savaş 2.109; Şamlı Nikolaos, Augustus’un Hayatı (FGrH Fİ30); Censorinus, De Die Natali 22; Cicero, Philippicae 2.85, 13.41. 30 tng. February (ç.n.).

29

361

PHILIP FREEMAN

buldu. Aniden keçi derisinin altından defne yapraklarından yapıl­ mış bir taç çıkardı ve tacı Caesar’a uzatarak şöyle dedi: “Halk bu tacı sana vermemi istedi.”31 Kalabalık bir anda sessizliğe büründü. Caesar ise Antonius’un ellerindeki hediyeye bakıyordu. Antonius tacı bir kez daha Caesar’a vermek istedi. Ancak Caesar hediyeyi eliyle itti ve şöyle dedi: “Ro­ malıların kralı yalnızca Iupiter’dir!” Bunun üzerine kalabalık Caesar’ı çılgınca alkışladı. Antik dönemde bazı yorumcular, krallığı arzu ettiğine ilişkin söylentileri bütünüyle sona erdirmek için bu gösteriyi Caesar’ın dü­ zenlediğini söylerler. Buna göre Caesar, halkın gözü önünde tacı red­ dederek kral olmayı arzulamadığını açıkça ortaya koymuştur. Ancak kaynakların çoğu tam tersi bir görüşü benimser. Bu görüşe göre Ca­ esar, Antonius’a kendisine krallık tacı vermesini söylemişti. Böylece Roma halkının tepkisini ölçebilir ve halk onay verirse krallığı ka­ bul edebilirdi. Halk bunu onaylamadığından Antonius’un teklifini reddederek kendi gösterisini sunmuş oldu. Ne olursa olsun Romalı soylular, Caesar’ın kalabalığı arkasına alabilirse günün birinde Roma kralı olabileceğini düşündüler ve en kısa zamanda planlarını hazırla­ maya başladılar. Tüm olaya tanık olan Cicero, Lupercalia’da yaşanan­ ların Caesar için sonun başlangıcı olduğunu yazar.

Caesar’ın ölümünü isteyen üç grup vardı. İlki; Pompeius’un tarafını tutan ancak bağışlanan eski düşmanlardı. Bu kişiler, örneğin Cas­ sius, Caesar’ın davasına inandıkları için değil; kişisel çıkarları için ona katılmışlardı. Aristokratların savaşı kaybedeceğini anladıkların­ da daha fazla zarar görmeden bağlılıklarını değiştirmişlerdi. Caesar’ı kâr ve yüksek makamlar elde etmek amacıyla desteklemişler, Caesar da istediklerini memnuniyetle vermişti. Ancak antik dönem tarihçi­ lerinden biri şöyle der:

31 Dio Cassius 44.11.

362

IULIUS CAESAR

Onlar, tam olarak kendilerini affettiği ve çok iyi davrandığı için Caesardan nefret ediyorlardı. Caesar’ın kendi zaferleri sayesinde elde edebileceklerini hediye olarak sunmasına katlanamıyorlardı. '2

Caesar’ı düşürmek için komplo kuran ikinci grup Caesar’ın arkadaş­ larıydı. Bu kişilerin çoğu, örneğin Trebonius, Galya Savaşı’ndan be­ ri Caesar’ı sadakatle izlemiş ve kendilerini Caesar’ın idaresinde çok önemli konumlarda bulmuşlardı. Hepsi de askerî bir önder olarak Caesar’a saygı duyarlardı ancak Caesar’ın eski düşmanlarıyla uzlaş­ masından çok rahatsız olmuşlardı. Caesar’ın tarafını tutmalarının nedeni, onun kemikleşmiş aristokrasiyi devirecek zekâsıydı. Bununla birlikte Caesar, yönetici aileleri tasfiye etmek yerine onları yeni idare­ sinde görevlendirerek eşit muameleye tabi tuttu. Caesar’ın hoşnutsuz arkadaşları, onun uyum içindeki yeni Roma vizyonuna ilgi duymu­ yorlardı. Tek istedikleri zaferin meyvelerini toplamaktı. Son komplocu grubu, Cumhuriyet’e gerçekten inanan idealistler­ den oluşuyordu. Bu gruba mensup Brutus gibi birkaç kişinin başka güdüleri de vardı ancak onlar kendilerini kadim Roma geleneği uya­ rınca iktidarın paylaşılmasına adamışlardı. Çok sevdikleri Roma’nın tek bir kişi tarafından yönetileceği düşüncesine dayanamıyorlardı. Nesiller boyunca ataları yasal özgürlüklerini korumak için savaşmış ve ölmüşlerdi. Şimdi ise taç giymemiş bir Roma kralına hizmet edi­ yorlardı. Bu kişinin onları konsül ilan etmesi veya zengin eyaletlere vali olarak ataması neyi değiştirirdi ki? Geceleri evlerine döndüklerin­ de, onlara bunun olmasına izin verdikleri için sessizce ve küçümseyici tavırla bakan atalarının balmumu maskeleriyle karşılaşıyorlardı. fa:

Komplonun önde gelen dört ismi, Caesar’ın uzun süredir yanında olan yoldaşları ve ona karşı savaşanlardı. Gaius Trebonius, triumvirlik döneminden beri Caesar’la çalışmış; özellikle Galya’daki son yıllarında ona değerli hizmetler sunmuştu. İç savaşın ilk aylarında 32 Şamlı Nikolaos, Augustus’urı Hayatı (FGrHF130).

363

PHILIP FREEMAN

Massalia kuşatmasını organize etmiş ve Ispanya’da da Caesar için savaşmıştı. Caesar sayesinde praetor olmuş ve MÖ 45 yılında kısa süreliğine de olsa konsüllük yapmıştı. Meşhur Brutus’le aynı aileden gelen Decimius Brutus, on iki yıl önce Galyalı Venetlere karşı kaza­ nılan deniz zaferinin mimarıydı ve Caesar’ın Galya’daki en güvendi­ ği komutanlardan biriydi. Massalia’nın Caesar’a boyun eğmesi için Trebonius’la birlikte çalışmış ve Galya valiliğine atanmıştı. Burada vahşi Bellovacların ayaklanmasını bastırarak kendisini göstermişti. Caesar sürekli olarak Decimius’u ödüllendirdi ve MÖ 42’de konsül seçilmesini sağladı. Hem Trebenius hem de Decimius sahip olduk­ ları her şeyi Caesar’a borçluydu ancak ikisi de bunun yeterli olma­ dığını düşünüyorlardı. Cassius vahşi ve acımasızdı. Yine de Caesar becerikli olduğun­ dan ona saygı duyardı. Cassius, Caesar’ın eski ortağı Cassius’un emrinde parlak bir şekilde hizmet vermiş ve iç savaşta Pompeius’a katılarak donanma komutanlığı yapmıştı. Bununla birlikte aristok­ ratların Pharsalus’ta yenildiğini duyunca süratle bağışlanmak için Caesar’a başvurmuştu. Caesar’ın desteğiyle MÖ 44’te praetor oldu. Buna rağmen Caesar, Cassius’a hiçbir zaman güvenmedi ve bir ha­ inlik peşinde olduğundan kuşkulandı. Caesar, birçok kez arkadaşla­ rına, yanındayken Cassius’un yüzünün solduğunu söylerdi.33 Romalı genç soylular arasında yer alan Brutus, uzun süredir Caesar’ın gözdesiydi. Caesar, Brutus’un açgözlü ve küstah olabi­ leceğini biliyordu ancak belki de uzatmalı metresinin oğlu olması nedeniyle onu hep el üstünde tutmuştu. Pompeius’la olan kısa sü­ reli beraberliğini hemen affetmiş, onu pontifex ve Cisalpina Galya valisi yapmıştı. Brutus, MÖ 44’te Roma praetom seçildi ve üç yıl sonra konsüllüğe göz kırptı. Caesar, Brutus hakkında tek bir söz bile dinlemek istemezdi. Arkadaşlarından biri Brutus’un hayatına kastedecek bir komplo içinde olduğunu söylediğinde bile durum değişmedi. Arkadaşı, “Brutus bunun için fırsat kolluyor,” dediğin­ de adamı kovmuştu.34 Ancak Brutus, yüzyıllar önce Roma kralını 33 34

Plutarkhos, Caesar 62, Brutus 7-9. Plutarkhos, Caesar 62.

364

IULIUS CAESAR

kentten kovan efsanevi atası gibi, giderek Caesar’ın tiranlığına son vermek isteyen Cassius ve diğer hoşnutsuz senatörlerin etkisine giri­ yordu. Her gece Roma tarihindeki bu kahramana adanmış heykel­ lere kışkırtıcı yazılar yazılırdı:

Hâlâ hayatta olsaydın! Soyundan gelen seni düş kırıklığına uğrattı. Yeni bir Brutus’e ihtiyacımız var!35

Nihayet bu baskı Brutus’un direnemeyeceği noktaya geldi. Caesar’ın bağışlayıcılığına ve ona bahşettiği lütuflara rağmen ihtiyar diktatöre düzenlenecek suikasta önderlik etmeye karar verdi. Komplocular, Caesar 18 Mart’ta Parth seferine çıkacağı için ace­ le etmek zorundaydılar. Roma’dan uzakta, çevresi sadık askerleriyle doluyken ona dokunmak olanaksız olacaktı. Caesar’ı sokakta öldür­ mek mümkündü ancak komplocular onu umuma açık bir yerde öldürmeye kararlıydılar. Suikast, zengin bir adamın para kesesini çalmak için arka sokaklarda işlenen bir cinayet gibi olmamalıydı. Bu, siyasi bir tavırdı ve iktidarı Senatoya ve Roma halkına geri vermeyi amaçlıyordu. Bu nedenle onu herkese açık ama kontrol edebilecekleri bir yerde öldürmeliydiler. Nihayet Idus Martiae^e. toplanacak Senatoyu seçtiler. Idus36genelde birçok ayın on üçüncü gününe denk gelirken Mart ayında on beşinci gündü. O tarihten önce Caesar’a yaklaşmak mümkün değildi ve işler ters giderse ikinci bir şansları olmayacaktı. isi

Caesar, işaretlere ve mucizelere pek itibar etmezdi ancak bugünlere dikkat etseydi, Idus sırasında bazı uğursuz işaretlerin felaketin yak­ laştığını gösterdiğini fark edebilirdi.37 Bu tür olayları bildirmekten 35

Suetonius, Caesar 80; Appianus, İç Savaş 2.112; Dio Cassius 44.12.

36

Eski Roma takviminde her ayın ortası (ç.n.).

37

Plutarkhos, Caesar 63; Suetonius, Caesar 81.

365

PHILIP FREEMAN

büyük zevk duyan antik dönem yazarlarına göre, bugünlerde gök­ te tuhaf ışıklar belirir; gece boyunca uğultular yankılanır ve kuşlar uğursuzluğa işaret edecek şekilde akın akın Forum’a uçardı. Bir rivayete göre Caesar’ın atası Iulus Troia’dan kaçarken (Yeni Ahit’teki Pentikost’un öyküsü) insanların bedenlerinden ateş çıkar ancak kimse zarar görmez.38 Caesar da bir gün hayvanları kurban ederken, hayvanlardan birinin kalbi olmadığını fark etti. Romanın ötesinde, Caesar’ın Güney İtalya’daki kolonilerin birinde antik bir mezar yıkıldı ve bir tablet bulundu. Tablette, mezardakini rahatsız eden Troia’nın oğlunun öldürüleceği yazılıydı. Bütün bunlar yete­ rince açık değilse bile, Caesar sokakta dolaşırken Spurinna adında yaşlı bir müneccimle karşılaştı. Adam ona Idus Martiaeâe. çok bü­ yük bir tehlikeyle karşılaşacağını açıkça söyledi. Ancak Caesar bu alametlere gülüp geçerdi ve ölümden pek korkmazdı. Senatörlerin hayatını koruyacaklarına dair yemin etme­ leri üzerine muhafızını görevden almıştı.39 14 Mart gecesi arkada­ şı Lepidus’la yemek yedi. Sohbette en iyi ölümün nasıl olacağını konuştular.40 Caesar, ölüm kapısını çalmışken cenazesini itinayla planlayacak kadar zamanı olan Pers imparatoru Kiros’un öyküsünü okuduğunu belirtti. Sona yavaşça yaklaşmak yerine, en iyi ölümün ani ve beklenmedik ölüm olduğunu söyledi.

Caesar 15 Mart sabahı uyandığında yanında yatan eşi Calpurnia’yı panik içinde buldu. Calpurnia o gece gördüğü kâbusta Caesar’ın cansız bedenini kollarındayken seyretmişti.41 Calpurnia önsezile­ re inanacak bir kadın değildi. Yine de o gün Senato’daki toplantıyı iptal etmesi için Caesar’a yalvardı. Caesar önce korkularının yersiz olduğunu söylediyse de eşinin ısrar etmesi üzerine tekrar düşünmeye 38

Vergilius, Aeneas 2.679-691; Elçilerin İşleri 2.1-4.

39 40 41

Dio Cassius 44.7. Suetonius, Caesar 87; Plutarkhos, Caesar 63; Appianus, Iç Savaş 2.15. Plutarkhos, Caesar 63; Appianus, İç Savaş 2.15; Dio Cassius 44.17; Suetonius,

Caesar 81.

366

1ULIUS CAESAR

karar verdi. Tam o sırada kendisini toplantıya götürecek Decimius Brutus geldi. Caesar’ın o sabah Senato’daki toplantıya katılmayaca­ ğını duyunca onu bir kenara çekip konuyu yeniden düşünmesini söyledi. Caesar’a, bir kadının rüyaları nedeniyle evinden çıkmaya korktuğunun duyulmasının nasıl karşılanacağını sordu. Caesar ni­ hayet direnmeyi kesti ve endişelenmemesini söylediği eşine veda etti. Caesar’a yolda kendisine iyi dilekler sunan ve dilekçelerini ver­ mek için fırsat kollayan alışılmış bir kalabalık eşlik etti. Kalabalıkta, Brutus ve arkadaşlarının evlerini sıklıkla ziyaret eden Artemidorus adlı Yunan asıllı bir felsefe öğretmeni vardı.42 O gün Caesar’ın ha­ yatına kastedileceğini duyan Artemidorus, Diktatörü uyarmak is­ tiyordu. Komplocularının planının ayrıntılarının herkese malum olmaması için düşüncelerini hızla bir parşömene yazdı. Kalabalık içinde zorlukla ilerleyerek parşömeni Caesar’a verdi ve bunu hemen ve hususi olarak okuması gerektiğini söyledi. Caesar teklifi kabul etti ancak zamanı az olduğundan mektubu toplantıdan sonra oku­ maya karar verdi. Caesar, yolda müneccim Spurinna’nın yanından geçerken Idus Martine nin geldiğini ama hâlâ hayatta olduğunu söyledi. Spurinna şöyle yanıt verdi: “Evet, Idus Martiae geldi ama henüz geçmedi.”43 O günkü Senato toplantısı, Forum’un batısında yer alan Pom­ peius Tiyatrosu’na bağlanan bir salonda yapıldı. Pompeius, doğuda­ ki zaferlerini kutlamak için on yıl önce Roma’da ilk kâgir tiyatroyu inşa ettirmişti. Alçak gönüllü biri olmayan Pompeius, salona herke­ se tepeden bakan bir heykelini yerleştirmişti. Antonius salonun girişine dek Caesar’a eşlik ettiyse de güya çok acil bir işi olduğunu söyleyen Trebonius tarafından alıkondu.44 Komplocuların çoğu Antonius’u da öldürmek istiyordu ancak Brutus yalnızca Caesar’ın hakkından gelmeleri konusunda ısrar etmişti. Bru­ tus, Caesar’ın dostlarından birini öldürürlerse bu suikast bir tiranın 42 Plutarkhos, Caesar 65; Appianus, İç Savaş 2.16. 43 Plutarkhos, Caesar 63; Dio Cassius 44.18. 44 Appianus, İç Savaş 2.114; Dio Cassius 44.19.

367

PHILIP FREEMAN

meşru ölümünden çok hizipler arası bir kavga gibi gözükecekti. Caesar toplantıya katılınca onu karşılamak için tüm senatörler ayağa kalktı.45 Caesar, müzakereleri hızla bitirip, en öndeki yerine oturmak için acele etti. Caesar’ın kardeşini sürgüne yolladığı Tillius Cimber adlı bir senatör Diktatör’e yanaştı ve kardeşinin affedilme­ sini içeren bir dilekçeyi ona vermek istedi. Caesar adamı uzaklaş­ tırmaya çalıştı. Cimber ise Caesar’ın togasına yapıştı ve merhamet etmesi için yalvardı. İşaret buydu. Casca adlı başka bir senatör han­ çerini çekti ve Caesar’ın boynuna sapladı. Bununla birlikte Casca o kadar endişeliydi ki Caesar’ı ancak hafif şekilde yaralamıştı. Caesar ise sandalyesinden kalkarak stylusunu46 Casca’nın koluna batırdı ve onu podyumdan aşağı attı. Diğer komplocular ise saldırıya geçti ve Caesar’ı bıçaklamaya başladılar. Caesar da onlara gözü dönmüş bir şekilde karşılık ve­ riyordu. Caesar’ı önden, yandan ve arkadan yirmi kez bıçakladı­ lar. Caesar nihayet acı ve kan kaybı nedeniyle yere düştü. O ana dek canını kurtarmak için senatörlerle dövüşmeye hazırdı. Ancak kendisine yaklaşan genç bir adamı fark edince gözlerine inanamadı. Shakespeare’in ölümsüz sorusunun (Et Tu, Brüte?}47 aksine Caesar, son sözlerini Brutus’un kulağına Yunanca fısıldadı:

kai su, teknon? (Sen de mi çocuğum?)48

Caesar togasıyla yüzünü örttü ve Pompeius’un heykelinin ayakları­ nın dibinde öldü.

45

Suetonius, Caesar 82; Plutarkhos, Caesar 66; Appianus, İç Savaş 2.117; Dio

46

Cassius 44.19; Şamlı Nikolaos, Augustus’un Hayatı (FGrHFİ30). Sivri uçlu bir yazı aleti (ç.n).

47 48

Sen de mi Brütüs? (ç.n.). Suetonius, Caesar $2', Dio Cassius 64.19.

368

Sons öz iSğSISgBiSî

CAESAR VE CATO VALLEY FORGE'DA

Oh, can veren elim kılıç tutabilir mi

Caesar’ın böğrüne saplar ve ülkemin öcünü alabilir mi Gökte ölümün acısını tadabilir Ve ıstırap içinde gülebilirim.1 -JOSEPH ADDISON-CATO

eneral George Washington, Pennsylvania’nın karlı tepelerinde eldeki imkânlarla kurulan kalabalık kampından ayrıldı ve ya­ vaşça karargâhına yürüdü. Askerler o kışı sefalet içinde geçirmişl Britanya ordusu 1777 sonbaharında Washington’ın ordusuna galip gelmiş ve onun üstün çabalarına rağmen Philadelphia’yı ele geçirmiş­ ti. Görünüşe göre anavatan ordusunun komutasını üstlendiğinden beri iki yıldır başardığı her şey felaketle sonlanmıştı. Quebec’in isti­ lası başarısız olmuş, New York Britanyalılara terk edilmişti. Şimdi de yeni filizlenen cumhuriyetin başkenti düşman eline düşmüştü. Washington’ın tek umudu Philadelphia’nm otuz beş kilometre kuzeybatısındaki Valley Forge’daki yerleşime çekilmek ve baharın gelmesini beklemekti. Ancak durum çok tehlikeliydi. On iki bin askerî ilkel kulübelerde kalmak zorundaydı. Un ve sudan yapılan düz ve kaba ekmekler dışında fazla bir yiyecekleri yoktu. Çoğu, sürekli kuzeyden esen soğuk rüzgârlardan korunacak kıyafetlerden yoksundu. O kış kampta tifüs, dizanteri, tifo, zatürre gibi hastalıklar nedeniyle iki bin kadar asker hayatını kaybetti.

G

1

Joseph Addison, Cato 2.3.

369

PHILIP FREEMAN

Washington yenilginin kuvvetle muhtemel olduğunu anlayınca bir tiyatro oyununu sahneye koymaya karar verdi. Seçtiği oyun; 18. yüzyıl Amerika’sının en sevilen yapımlarından olan, Ingiliz yazar Joseph Addison a ait Cato’ydu. Cato’nun yaşamının son günlerini konu alan oyun, Washington’ın en sevdiği oyunlardandı. Oyundaki Cato karakteri tüm çağlara ait cumhuriyetçi ve vatansever duyguların vü­ cut bulmuş haliydi. Tiranlığın soylu düşmanı Cato, tüm olanaksızlara rağmen ülkesini Caesar’ın baskısından kurtarmak için savaşıyordu.2 Washington, antik Roma Cumhuriyeti’nin en çok sevdiği şeyleri tem­ sil ettiğini gördü. Cato oyunun sonunda ölmesine rağmen Washington, onun fedakârlığının Kral III. George’un uranlığına karşı savaşan kuşatma altındaki askerlerine ilham vereceğini umuyordu. Cato’nun Utica’da başına geldiği gibi, anavatan ordusu Valley Forge’da yenilgiye uğrarsa, yeni Amerika cumhuriyeti sonsuza dek yok olurdu. :'hî

Caesar’ın mirası için yapılan mücadele, Idus Martiaede. başladı.3 Brutus ve Cassius, Roma halkının Caesar’ın ölümünü hoşnutlukla karşılayaca­ ğını ve Cumhuriyet’in Caesar’ın yakılan cesedinin küllerinden yeniden doğacağını ummuşlardı. Bununla birlikte Roma halkı, Caesar’ın hata­ larına rağmen liderlerini öldüren komploculara öfkeliydi. Forumdaki anma konuşması sırasında Marcus Antonius, “dosdar, Romalılar, yurt­ taşlar” gibi meşhur sözcükleri kullanmamış ancak Diktatöre ait kanlı togayı havaya kaldırarak kalabalığın önünde Caesar’ın görkemli mira­ sını anımsatmıştı. Caesar’ın lejyonlarındaki gaziler alenen gözyaşı dök­ tüler. Soylu kadınlar mücevherlerini Caesar’ın yakılacağı odun yığınına 2 3

Plutarkhos, Antonius 14, Caesar (>S-, Suetonius, Caesar 84-86. Caesar’ın mirası konusunda Maria Wyke tarafından derlenen Julius Caesar in Western Culture adlı eseri şiddetle tavsiye ederim. Özellikle bu kitapta yer alan ve Caesar’ın Amerika’nın ilk dönemlerindeki itibarını inceleyen Margaret

Malamud’un, “Manifest Destiny and the Eclipse of Julius Caesar (s. 148-169)” adlı yazısını öneririm. Joseph Addison’un Cato adlı oyunu konusunda ise Ch-

ristine Dunn Henderson ve Mark E. Yellinin derledikleri Cato: A Tragedy and SekctedEssay adlı eseri tavsiye ederim.

370

IULIUS CAESAR

fırlattılar. Kentin Yahudileri kendilerine son derece iyi davranan Caesar’ın yasını tuttular. Daha sonra ayaktakımı iyice öfkeye kapıldı ve Romanın her yerinde komplocuları aramaya başladı. Bunun üzerine Brutus ve yoldaşları İtalya’dan kaçmak zorunda kaldılar. Antonius ve Caesar’ın adını alan Octavius (bu tarihten sonra Octavianus), kalan komplocularla savaşırken, Roma’nın kontrolü için de mücadele ettiler. Cicero ve genç Caesarion da dâhil olmak üzere siyasi düşmanlarını katlettiklerinde artık Caesar’ın meşhur merhameti unutulmaya yüz tutmuştu. Octavius MÖ 31’de Actium’da Antonius ve Kleopatra’yı yenerek Roma’nın yegane hâkimi oldu. Caesar’ın vârisi olarak Octavianus (ya da Caesar Augustus) büyük amcasının mirasını yere göğe sığdıramadı ve uranlığına iliş­ kin ona atfedilen tüm suçlamaları susturdu. Roma egemenliğinin sürdüğü sonraki yüzyıllarda Caesar’ın yıl­ dızı parladı ve söndü. Bazı antik dönem tarihçileri, Caesar’ın siyasi başarılarını ve askerî zaferlerini vurgularken, bazıları onu yalnızca ik­ tidar ve görkem peşinde koşan vicdansız bir suçlu olarak gördü. Hı­ ristiyanlığın erken dönemlerindeki yazarlar, dünyevi kibir ve gururun tehlikelerine Büyük İskender’le birlikte Caesar’ı örnek gösterdiler. Roma’nın çöküşünden sonra Ortaçağ Avrupa’sının sarayları, Caesar’ı ideal bir kral modeli olarak gördü. Almanlar ve Ruslar onun adını krallık unvanı olarak (sırasıyla Kaiser ve Çar) benimsediler. Shakespeare’le birlikte modern dünya Caesar konusunda yeniden ikileme düştü. Rousseau gibi Aydınlanma dönemi yazarları, Cato ve Caesar arasındaki mücadeleyi özgürlük ve zorbalık arasındaki ebedî kavgaya benzetti. Thomas Jefferson, Alexander Hamilton’a kendi yaptığı Francis Bacon, Isaac Newton ve John Locke portrelerini gös­ terdi ve bu kişilerin dünya tarihinin en büyük üç adamı olduğunu söyledi. Koyu bir cumhuriyetçi olan Hamilton, başını kaşıyıp gö­ nülsüzce de olsa birçok kişinin söylemek istediğini dile getirdi:

Gelmiş geçmiş en büyük insan lulius Caesar’dır.4 4

Dr. Benjamin Rush’a gönderilen mektup, Monticello (16 Ocak 1811). Bkz.

Chernow, 398.

371

KAYNAKÇA

ANTİK KAYNAKLAR

Yunan ve Roma edebiyatının önemli bir kısmının yangınlar, sel bas­ kınları sonucunda yok olduğu ve iki bin yıl boyunca ihmal edildiği düşünüldüğünde Caesar’ın yaşamı hakkında elimizde bulunan bil­ giler nedeniyle kendimizi şanslı saymamız gerekir. Yine de biyografi yazarları, Caesar’ın yaşamını ve yaşadığı dönemi tutarlı parçalar ha­ linde birleştirmek amacıyla başvurdukları, dağılmış ve çoğu zaman eksik olan (ve genelde ona diş bileyenlerce yazılan) antik kaynakları incelemekte zorlanırlar. Bizzat Caesar’ın yazdığı Galya Savaşı Üzerine ve Iç Savaş Üze­ rine adlı iki metnin günümüze ulaşması da bizim için çok büyük bir şanstır. Caesar’ın Galya’daki olayları yıl yıl anlattığı Galya Sa­ vaşı Üzerine, esasen Senato’ya gönderilen yıllık raporlardan oluşur. Caesar’ın düşmanları bile bu yedi kitaplık Galya Savaşı anlatısında kullandığı güzel dile hayran oldular. Sekizinci kitap ise Caesar’ın sadık dostu Hirtius tarafından yazılmıştır. Galya Savaşı Üzerine; Caesar’ın yaşadığı döneme ait, eksik olmayan tek eser olduğundan büyük ölçüde kendi eylemlerini anlatan yazarın görüşlerine bağım­ lıyız. Elbette bu büyük bir tehlike içerir ancak Caesar’ın kayıtlarının doğruluğu nesnel okuyucuları da çok etkiler. Caesar’ın Pompeius ve Senato kuvvetleri karşısında kazandığı zaferin ayrıntılarıyla an­ latıldığı Iç Savaş Üzerine adlı eser de dikkatle okunmalıdır. Caesar, Cumhuriyet’i yıkarken kendisini meşrulaştırmaya çalışır. Ancak bu

PHILIP FREEMAN

kez o dönemde yazılan diğer kaynaklar Caesar’ın anlatısını değer­ lendirmemize olanak tanır. İskenderiye, Afrika ve İspanya seferlerine ilişkin malumat; Caesar tarafından kaleme alınmamakla birlikte, bu seferler için önemli kaynaklar sayılır. Caesar’ın mektupları, dilbilgisi incelemeleri, şiirleri ve kin dolu Anti-Cato adlı kitabı dâhil olmak üzere özgün eserlerinin çoğu günümüze ulaşmamıştır ve ulaşanlar da parçalar halindedir. Caesar’ın üretken ve fikrinden dönmeyen çağdaşı Cicero, Cumhuriyet’in son dönemlerinde Roma’daki yaşam ve siyâset hakkında birinci elden son derece değerli bilgiler verir. Aile üyelerine ve yol­ daşı Atticus’la haberleşmesi dâhil olmak üzere arkadaşlarına yazdığı mektuplar bilhassa değerlidir. Caesar’ın Cicero’nun mektuplarına verdiği bazı yanıtlar da bu koleksiyon içinde korunmuştur. Cice­ ro’nun nutukları ve felsefi yazıları, mektuplarından daha resmî ol­ makla birlikte Caesar’ın yaşamındaki olaylara ışık tutar. Romalı tarihçi Sallustius, iç savaşta Caesar’ın emrinde bir lejyo­ na komuta etti. Ardından (Numidia valisi olarak muazzam miktar­ da parayı zimmetine geçirdikten sonra) mülküne çekilerek kendini yazmaya adadı. Catilina. Komplosu, Iugurtha Savaşı ve günümüze parçaları ulaşan Tarih adlı eserleri kemikleşmiş soylulara karşı ön yargılarla dolu olmakla birlikte Cato’yu Caesar kadar parlak bir şe­ kilde tasvir eder. Sallustius’un üslubu kısa ve öz, şüpheci ve çoğu zaman kasvetli olmakla birlikte coğrafya ve zamandizimi açısından son derece anlaşılmaz ve karışıktır. Latin şair Catullus, kısa ama acımasızca kaleme alınmış dizele­ rinde Caesar’ı aşağılarken onun Roma’nın öncü edebî çevrelerinde­ ki itibarına ilişkin önemli bir bakış açısı sunar. Elinden her iş gelen Yunan tarihçisi Şamlı Nikolaus’un MÖ 1. yüzyılın sonlarında yazdığı imparator Augustus’un övgü dolu yaşam öyküsü, Caesar’ın son günlerine ilişkin paha biçilmez bilgiler verir. Nikolaus, Incil’deki yeri nedeniyle meşhur olan Büyük Herodes’in arkadaşı ve Antonius ve Kleopatra’nın çocuklarının öğretmeniydi. Ne yazık ki Nikolaus’un çalışmaları ancak kendisinden alıntı yapan sonraki dönemlere ait eserlerde kalmıştır. 374

IULIUS CAESAR

MS 1. yüzyılda doğan Yunan biyografi yazarı Plutarkhos, an­ tik çağın okunması en kolay yazarlarından biridir. Shakespeare’in başlıca kaynağı olan Paralel Yaşamlar adlı meşhur Yunan ve Romalı­ ların paralel yaşam öykülerini içerir. Bu eserde Caesar da Büyük İs­ kender’le karşılaştırılır. Plutarkhos büyük adamların yaşamlarından ahlaki dersler çıkarma hedefiyle büyük ölçüde eski kaynaklara baş­ vurmuştur. Caesar’ın dışında Pompeius, Cicero, Cato ve Brutus’un biyografilerini kaleme almıştır. Meşhur Romalı biyografi yazarı Suetonius da Plutarkhos’la aşağı yukarı aynı dönemde yaşadı. Bununla birlikte Suetonius, ahlaki öğ­ retilerden ziyade skandallara ilgi duydu. İmparatorluk sarayına sek­ reter olarak atandığı için talihliydi. Böylece resmî arşivlere daha önce görülmemiş bir şekilde erişim olanağı elde etti. Daha sonra Hadrianus’un eşinin dâhil olduğu bir skandal nedeniyle görevden alındı. İskenderiyeli Appianus, Caesar’ın ölümünden neredeyse iki yüzyıl sonra bir Roma tarihi yazdı. Caesar’ın subaylarından Asinius Pollio’nun birinci elden edindiği raporları kullandığından o da Plu­ tarkhos gibi değerli bir kaynaktır. Dio Cassius (Cassius Dio olarak da bilinir), kargaşayla dolu MS 3. yüzyılda yaşamış bir Roma senatörü ve Yunan asıllı bir tarihçidir. Roma Tarihi adlı eserinin ancak bazı parçaları günümüze ulaşmıştır. Caesar’ın dönemini içeren parçaların kaybolmaması nedeniyle şans­ lıyız. Doğaüstü olaylara özel bir ilgi duyan Cassius, eserindeki çoğu karakterlerin konuşmalarını kendi yazmışsa da, bugün kayıp olan çok sayıda yazarı temel alan tasvirleri çok değerlidir.

MODERN KAYNAKLAR Caesar’ın yaşamıyla ilgili ayrıntılı bilgi edinmek isteyenlere ve özel­ likle bir general olarak oynadığı rolle ilgilenenlere, askerî tarihçi Adrian Goldsworth’ün yakın zamanda tamamladığı Life of a Colossus adlı eserini öneririm. Biyografimi yazarken Matthias Gelzer’in bol miktarda açıkla­ mayla süslediği ve Caesar’ın yaşamı hakkında antik Yunan ve Latin 375

PHILIP FREEMAN

kaynaklarına dayanıp bana vazgeçilmez bir rehber olan Caesar: Politician and Statesman adlı kitabından fazlasıyla yararlandım. Ronal Syme’nin The Roman Revolution eserinin ilk bölümü ve Erich Gruen’in The Last Generation of the Roman Republic kitabı birinci yüzyılın si­ yasi ortamında Caesar’ın eylemlerini değerlendirir. H. H. Scullard’ın From Gracchi to Nero adlı çalışması da Caesar’ın yaşadığı dönem kadar öncesi ve sonrasını da anlatan, okunması gereken müthiş bir kaynaktır. O döneme ilişkin yakın zamanda tamamlanmış çalışmalar arasında Christian Meier’in Caesar: A Biography, Tom Holland’ın ko­ laylıkla bulunabilecek Rubicon: The Last Years of the Roman Republic ve Anthony Everitt’in Cicero ve Augustus adlı eserleri sayılabilir.

Addison, Joseph. Cato: A Tragedy. Christine Dunn Henderson and Mark E. Yellin, der. Indianapolis: Liberty Fund, 2004. Batstone, William, and Damon, Cynthia. Caesars Civil War. Oxford: Oxford

University Press, 2006.

Boatwright, Mary, Gargola, Daniel ve Talbert, Richard. The Romans: From Village to Empire. New York: Oxford University Press, 2004. Broughton, T. Robert S. The Magistrates of the Roman Republic 99 B.C.-31 B.C.

Chico, California: Scholars Press, 1985. Brouwer, H. H. J. Bona Dea: The Sources and Description ofthe Cult. Leiden: E.J. Brill, 1989. Burns, Thomas S. Rome and the Barbarians, 100 B. C.—A.D. 400. Baltimore: Johns

Hopkins University Press, 2003. Cagnat, R., Merlin, A. ve Chatelain, L. Inscriptions latines dAfrique. Paris: E.

Leroux, 1923.

Canfora, Luciano. Julius Caesar: TheLifeandTimesofthePeople’sDictator. Berkeley: University of California Press, 2007.

Cary, M., and Scullard, H. Yİ. A History ofRome. NewYork: St. Martin’s Press, 1975.

Chauveau, Michel. Cleopatra: Beyond the Myth. Ithaca, New York: Cornell University Press, 2002. Chernow, Ron. Alexander Hamilton. New York: Penguin, 2004.

Cunliffe, Barry. The Ancient Celts. Oxford: Oxford University Press, 1997. —. The Extraordinary Voyage ofPytheas the Greek. New York: Walker & Company,

2002. de la Bedoyere, Guy. Roman Britain: A New History. Londra: Thames and Hudson,

2006.

376

IULIUS CAESAR

de Souza, Philip. “Greek Piracy” The Greek World içinde (der. Anton Powell).

Londra: Routledge, 1995, 179-198.

Dumezil, Georges (çeviren Philip Krapp). Archaic Roman Religıon. Baltimore: The

Johns Hopkins University Press, 1996. Duncan, David Ewing. Calendar: Humanity’s Epic Struggle to Determine a True and

Accurate Year. New York: Avon Books, 1998. Everitt, Anthony. Cicero: The Life and Times ofRome’s Greatest Politician. New York:

Random House, 2001.

—. Augustus. New York: Random House, 2006.

Feeney, Deniş. Caesar’s Calendar. Berkeley: University of California Press, 2007.

Fraser, P. M. Ptolemaic Alexandria. Oxford: Clarendon Press, 1972. Freeman, Philip. War, Women, and Druids: Eyetvitness Reports and Early Accounts of

theAncient Celts. Austin: University ofTexas Press, 2002. —. The Philosopher and the Druids: A Journey Among the Ancient Celts. New York:

Simon and Schuster, 2006.

Gelzer, Matthias. Caesar: Politician and Statesman. Cambridge, Massachusetts: Harvard University Press, 1968.

Goldsvvorthy, Adrian. Caesar’s Civil War. Oxford: Osprey Publishing, 2002. —. The Complete Roman Army. Londra: Thames and Hudson, 2003.

—. Caesar: Life ofa Colossus. New Haven: Yale University Press, 2006.

Grant, Michael. Cleopatra. Edison, New Jersey: Castle Books, 1972. —.Julius Caesar. Londra: Chancellor Press, 1969. Green, Miranda. The World ofthe Druids. Londra: Thames and Hudson, 1997. Gruen, Erich S. The Last Generation ofthe Roman Republic. Berkeley: University of

California Press, 1974.

Gulliver, Kate. Caesar’s Gallic Wars. Oxford: Osprey Publishing, 2002. Hannah, Robett. Greek & Roman Calendars. Londra: Duckworth, 2005.

Haywood, John. Atlas ofthe Celtic World. Londra: Thames and Hudson, 2001.

Hengel, Martin. Crucifixion. Philadelphia: Fortress Press, 1977. Holland, Tom. Rubicon: The Last Years of the Roman Republic. New York:

Doubleday, 2003. Jones, Barri and Mattingly, David. An Atlas ofRoman Britain. Oxford: Blackwell, 1990. Jones, Prudence. Cleopatra: A Sourcebook. Norman, Oklahoma: University of

Oklahoma Press, 2006. Kağan, Kimberly. The Eye ofCommand. Ann Arbor: University of Michigan Press, 2006. Kamm, Antony. Julius Caesar: A Life. Londra: Routledge, 2006.

Kleiner, Diana E. E. Cleopatra and Rome. Cambridge, Massachusetts: Harvard

University Press, 2005.

377

PHILIP FREEMAN

Kruta, Venceslas, der. The Celts. NewYork: Rizzoli, 1999. Lefkowitz, Mary R. ve Fant, Maureen B. Womens Life in Greece and Rome.

Baltimore: The Johns Hopkins University Press, 1992. Lendon, J. E. Soldiers ve Ghosts: A History ofBattle in ClassicalAntiquity. New Haven: Yale University Press, 2005. Mac Cana, Proinsias. Celtic Mythology. New York: Peter Bedrick Books, 1983. Malamud, Margaret. “Manifest Destiny and the Edipse of Julius Caesar” der. Maria Wyke, Julius Caesar in Westerrı Culture içinde. Malden, Massachusetts:

BIackwell, 2006. Matyszak, Philip. Chronicle of the Roman Republic. Londra: Thames & Hudson,

2003. Megaw, Ruth ve Megaw, Vincent. Celtic Art. Londra: Thames and Hudson, 1989. Meier, Christian. Caesar: A Biography. NevvYork: Basic Books, 1982. O’Connor, Colin. Roman Bridges. Cambridge: Cambridge University Press, 1994. Osgood, Josiah. Caesar s Legacy: Civil War and the Emergence ofthe Roman Empire. Cambridge: Cambridge University Press, 2006. Rankin, H. D. Celts and the Classical World. Londra: Areopagitica Press, 1987. Richardson, L., Jr. A Neu> Topographical Dictionary ofAncientRome. Baltimore: The

Johns Hopkins University Press, 1992. Riggsby, Andrew M. Caesar in Gaul and Rome: War in Words. Austin: University of Texas Press, 2006.

Ross, Anne. Pagan Celtic Britain. Londra: Constable, 1993. Scullard, H. H. From the Gracchi to Nero: A History ofRomefrom 133 BC to AD 68. NevvYork: Routledge, 1982. Shaw, Brent D. Spartacus and the Slave Wars: A BriefHistory with Documents. New York: Bedford/St. Martin’s, 2001. Snyder, Christopher. The Britons. Oxford: Blackwell, 2003. Syme, Ronald. The Roman Revolution. Oxford: Oxford University Press, 2002. Tatum, W. JefFry. The Patrician Tribüne: Publius Clodius Pulcher. Chapel Hill: University of North Carolina Press, 1999. Temkin, Owsei. The Falling Sickness. Baltimore: Johns Hopkins University Press, 1971. Walker, Susan ve Ashton, Sally-Ann. Cleopatra. Londra: Bristol Classical Press, 2006.

378

A

Acco213, 215 Achillas 289, 290, 293, 294, 296, 299, 301, 302, 336 Addison, Joseph 369, 370, 376 Adriyatik Denizi, birliklerin nakliyesi 33, 47, 62, 169, 256, 274, 357 Aduatuclar kabilesi 163, 164, 208 Aedilis 52, 69 Aedular kabilesi 116 Kaleleri 121, 135 Helvetlerle ilişkileri 124, 131, 133 Liderleri 124, 134, 225 İsyan harekeden 198, 226,228, 232 Romalılarla ittifakı 116, 117, 131, 133, 134, 140, 141, 154, 160, 211,222,225,226, 232 Aeneas 20, 355, 366 Afranius, Lucius 261, 262, 264-266, 284, 330, 332 Afrika 11, 33, 77, 107, 114, 252, 263, 266, 269, 270, 272, 275, 287, 291, 303, 312, 314, 320324, 327, 329, 332-337, 346, 348, 352, 353, 374 Roma iç savaşındaki harekâtları 269, 287, 314, 320-324, 336, 352 Agamemnon 283

Agrippa, Meneius 23, 41 Ahenobarbus, Lucius Domitius 179, 180, 253, 261,283, 284, 286 Alba Longa 359 Alesia, Caesar’ın zaferi 121, 229-232, 278 Allier Nehri 225 Allobroglar kabilesi 79, 120, 125, 128, 130, 131,253 Ambiorix 205-209, 211, 214 Analoji Üzerine (Caesar) 196 Anti-Cato (Caesar) 352, 353, 374 Antipatros 310, 316 Antonius, Gaius 43, 110 Antonius, Marcus 30, 47, 98, 231, 232, 240, 243, 246, 248, 251, 269, 278, 285, 292, 315, 320, 350, 355, 358, 361, 370 Actium yenilgisi 371 Kardeşi 269 Caesar’ın ölümü 367, 370, 371 İç savaş 251, 278, 285 Kleopatra’yla ilişkisi 292,371 Caesar’a taç teklifi 361, 362 Babası 47 Galya Savaşı 231 Siyasi kariyeri 243, 248, 315, 320, 350, 358 Senato’dan kovulması 246, 248

379

PHILIP FREEMAN

Apollodorus 296, 297 Aquila, Pontus 354 Aquitania 172, 176 Ariovistus 116, 117, 140-148, 181, 184, 249 Armenia 65, 106, 107, 272, 357 Arminium 248 Arsinoi 302, 308,311,336 Artemidorus 367 Arvernler kabilesi 121, 131, 140, 220, 222, 225, 232, 253 Ayaklanması 219, 220, 222, 225, 231,232 Asia (Roma eyaleti) 21, 33, 39, 41, 42, 44, 46, 47, 62, 64, 73, 76, 106-109, 120, 167, 234, 241, 272, 284, 287289, 299, 305, 315-317, 319, 335357 Atia (Caesar’ın yeğeni) 21, 72 At kurbanı 339 Atrebatlar kabilesi 160, 161, 187 Atticus, Titus Pomponius 106, 108, 109, 111, 116, 118, 150, 167, 208, 215, 239-241, 243-245, 251, 253, 255, 258-260, 315, 320, 328, 342, 352, 353, 356, 358, 374 Augurlar 26 Augustus, Roma imparatoru 19, 21, 30, 72, 98, 218, 350, 351, 358, 361, 363, 368, 371,374, 376,377 Doğumu 72 Caesar’ın vârisi 371 Ailesinin geçmişi 21, 72, 218 Aurelia (Caesar’ın annesi) 20, 21, 24, 27, 29, 47, 59, 89 Geçmişi 21, 47 Caesar’ın kariyeri 47, 73 Büyükanneliği 59 Evliliği 21,29 Kadınlara özgü dinî festivale ev sahibeliği yapması 89 Autronius, Publius 68

Auximum 252 Avaricum, Roma’nın fethi 223-226 B

Bacon, Francis 371 Baculus 166 Balbus, Lucius Cornelius 94, 178, 358, 359 Ballistae\56 Bardoi 123 Basilica 215 Basilica Iulia 215 Bassus, Caecilius 328 Batiatus, Lentulus 48 Belgae 5, 11, 121, 151-154, 160, 166, 168, 177, 181, 187,212,216 Orta Galya’daki müttefikler 121 Cermenlerin müdahaleleri 181 Askerlerin yiğitliği 149 Romanın fethi 149, 152-167, 172, 176, 205-212, 232 Toprakları 121 Ayrıca bkz. Galya Bellovaclar kabilesi 153, 154, 157, 160, 232, 364 Bibracte 135, 136, 228 Bibrax, Belgaların kuşatması 154, 155, 157 Bibulus, Marcus Calpurnius 66, 67, 69, 96,101,103-106,113,118,240,272275, 293, 353 Birinci Pön Savaşı 172, 266 Birinci Triumvirlik 98 Cicero’nun baskısı 178, 195 Konsül seçimleri 178, 179 Huzursuzluk 167, 168, 204 Sona ermesi 216, 217 Yasama gündemi 103, 104, 107 Gizlice kurulması 97, 98, 100, 124 Bithnyia, Roma’yla ilişkileri 40, 76 Biturigeler kabilesi 223 Boiler 137

380

IULIUS CAESAR

Bona Dea (Roma tanrıçası) 89, 111,217, 376 Boşanma 22 Boudicca 201 Britanya 5, 11, 20, 115, 120, 121, 123, 160, 170, 171, 178, 186-201, 203, 215, 249, 263, 306, 322, 360, 369 Belçikalı göçmenler 187, Kültürü 200, 201 Galya’yla ticareti 171, 186, 200 Roma istilaları 186, 188-194, 196203, 306 Britanyalı savaş arabacıları 188, 189, 198, 201,202 Brundisium 36, 62, 91, 252, 253, 255257, 270, 271,273-277,319 Caesar’ın kuvvetlerinin nakliyesi 272-277 Pompeius’un kenti tahliyesi 252, 255-257 Brutus, Decimius 172, 174, 261, 266, 364, 367 Brutus, Lucius Iunius 364, 365 Brutus, Marcus Iunius 317, 319 Caesar’ın sevgisi 287, 353, 364 Caesar’ın suikastı 172, 364-365, 367, 368, 370 Cato’yu övmesi 353 Annesi 83, 99, 287, 364 Siyasi görevleri 340, 353, 364 Siyasi idealizmi 363 Büyük İskender, Makedonya Kralı 60, 70, 187, 272, 288, 289, 291, 295, 298, 341, 357, 371, 375 İskenderiye’yi kuruşu 287, 288, 290 Fetihlerinin Caesar’ın fetihleriyle karşılaştırılması 60, 341, 357 Büyük Serhas (Kserkses), Pers Kralı 174 Büyük St. Bernard Geçidi 165

Caesar, Gaius lulius 288 Suikastı 83, 172, 317, 362-365, 367-371 Bedensel becerileri 31,307 Doğumu 22 Britanya gözlemleri 199-201 Takvimi değiştirmesi 346, 347 Çocukluğu 23, 24, 26, 28-30, 34, 307 Kullandığı şifre 150 Kutsallaştırılması 354, 355 Eğitimi 28-30, 56, 57 Mısır 288, 289, 292-313 Kazandığı mühendislik deneyimleri 62 Ailesinin geçmişi 19-21, 24, 35-37, 55-58, 66, 287, 288, 328, 329, 341,355, 358, 359,365, 366 Babalığı, ayrıca bkz. Caesarion; Iulia (Caesar’ın kızı) 357 Mali durumu 13, 39, 62, 66, 67, 70, 73, Tl, 92, 94, 108, 167, 168, 234, 259, 260, 292, 316, 320 Özgürlük üzerine söyledikleri 170, 171,205 Galya kültürü üzerine söyledikleri 123, 176, 205 Sağlık sorunları 8, 38, 100 Seçtiği vâris 357, 371 Evleri 23, 24, 67, 74 Atları 136 Uğursuzluk belirtileri 60, 336, 365-

C

Caepio, Servilius 110

381

367 Hukuk kariyeri 41-44, 73-76, 112, 113, 140, 141 Edebî çabaları 45, 138, 196, 347 Evlilikleri, 36-39, 61 ayrıca bkz. Calpurnia; Cornelia; Pompeia İnşaat projeleri 62, 215, 345 Adı 21 Hitabet becerileri 48, 56-58, 67, 137

PHILIP FREEMAN

Kişiliği 38, 40, 45, 47, 59, 68, 69, 99, 195, 262, 263, 270, 357 Fiziksel görünüşü 99 Korsanlara esir düşmesi 19, 44-46, 63, 150 Ölümünden sonraki itibarı 370-371 Elinde tuttuğu ruhban makamları 26, 34-36, 47, 72-74, 89, 98, 111,270, 283, 339 Gönül ilişkileri 39, 40, 83, 84, 99, 195, 297, 298, 311, 312, 340342, 344, 364 Gaius lulius Caesar, askerî kariyeri Roma’ya yürüyüşü 248-257 Afrika seferi 320, 322-333, 335, 336, 353 İskenderiyelileri yenmesi 299-311, 353 Hırsı 114, 184, 186, 356,357 Muharebe meydanındaki taktikleri 156, 161-163, 210, 211, 227, 284-286, 325-327, 330 İlk dönemleri 38, 39 Belga kabilelerini fethetmesi 149, 152-167, 172, 176, 177, 205212, 233 Cüretkârlığı 46, 129, 130, 174, 202, 247, 264, 267, 268, 273, 274, 302, 303, 322, 329 Britanya istilaları 186-194, 196203, 305 İç savaştaki eylemleri 247-258, 260266,268,273-289, 320, 322-333, 335,336, 346-348,351 Savaştaki mühendislik işleri 129, 132, 160, 165, 185-187, 194, 195, 215, 225-227, 231, 232, 258, 265, 280, 281 Diplomatik müzakereleri 142, 143, 145-147,181,182,194,203,246, 247,250,251,256,258,259,275, 276, 307,308, 323

382

Mali desteği 152, 169, 261, 293, 316,320 Ön cephedeki hareketleri 40, 162, 229-231, 285, 325, 329, 330, 346 Galya’yı fethi 13, 44, 115-117, 127148, 149-177, 180-183, 232-234, 248, 333,334, 350 Galya ayaklanmalarını bastırması 181, 186, 196-198, 203, 205215, 219-233 Cermen kabileleriyle karşılaşması 140-148, 180-186, 192, 193, 214, 215,248 Yunanistan 273-287 Aldığı unvanlar 40, 94, 95, 333, 334, 337, 350-352 Asia’daki ilk görevleri 39, 40, 46, 47 Liderlik psikolojisi 267, 268 Moral artırıcı eylemleri 144, 145, 163, 210, 223, 224, 227, 229, 231,277, 323, 325, 326, 346 Huzursuzluklar sırasındaki nutukları 266-268 Deniz harekâtları 172-175, 189-191, 194, 195, 197, 199, 200, 303306, 309 Kişisel cesaretini sergilemesi 40, 136, 137, 277, 307, 308, 346 Cezalandırmaya yönelik eylemleri 210-214, 267, 268, 282 Senato’nun verdiği destek 152, 169171,234 Uyguladığı kuşatma stratejileri 159, 160, 164, 171, 223, 224, 229, 230, 256, 264-266, 278-280, 303, 329 Ispanya’daki zaferleri 92-94, 261265, 275, 284, 314, 345-347, 350 Taktiksel hataları 134, 135, 163, 193, 194,281

IULIUS CAESAR

Genişlettiği topraklar 113-116, 169, 177, 203 Zafer törenleri 231, 311, 334-336, 351,352 Kıtalarının sadakati 158, 223, 224, 234, 239, 243, 248, 249, 261, 268, 280-282, 321, 322, 327-329 Meskun mahaldeki savaşları 299-303, 308 Bozguna uğrattığı düşmanlarına gös­ terdiği merhamet 132, 134, 138, 139,159,163-165,174,175 190, 197, 231, 232, 254, 255, 258, 264-266, 275, 287, 293, 311, 331, 332, 340, 351, 362-364 Vedi-Vidi-Vici yorumu 319 Zela zaferi 317-319 Caesar, Gaius Iulius, siyasi kariyeri Aedilis 66-68 Hırsı 44, 52, 60, 70, 117, 118, 238 Antonius’un vekilliği 315, 319 Cesareti 67, 68, 73, 74 Verdiği rüşvetler 73, 96, 239, 240 Catilina komplosundaki rolü 7984, 87, 88 Yurttaşlık vermesi 237, 238, 266, 270, 316, 344, 345 Sivil/toplumsal reformları 101-106, 112, 113,269,270, 342-347 Merhameti savunması 57, 81-83 Kolonilere yerleşimi teşvik etmesi 345, 346 Muhafazakâr muhalefet 81, 343 Konsüllük dönemleri 94-97, 100113, 166, 168, 235, 239, 269271, 291, 320, 354 Borçların sınırlanması 93, 94, 108, 270, 320 Diktatör olarak atanması 269-271, 315,320,339, 354 Mısır hükümeti 70, 107, 108, 291, 297, 298, 307, 308, 310, 311, 336

383

Seçim başarıları 73, 74, 96, 97 Olağanüstü yetkileri 168, 234, 235, 339, 340, 354, 359 Ailesinin toplumsal konumu 56-58, 64 Uğurlu işaretler 60, 288 Flamen Dialis 26, 34, 35 Yabancı ülkelerdeki görevleri 57-60, 70, 91-94, 262 Resmî görevlere başlaması 51,53 Çevresiyle uyum becerisi 168 Krallık 358-362, 370 Toprak reformu yasası 101-106 Tribunus militum 51, 53 Alçak gönüllülüğü ve başkalarını düşünmesi 250, 339, 340 Pontifex Maximus 26, 73, 74, 88, 111,339 Popülerliği 48, 84, 234, 237, 243, 260 Popularis 41, 56-58, 61, 67, 68, 75, 76, 81, 90, 91, 103, 237-239, 245, 260, 261, 320, 343-345, 351 Praetor 83-88 Prokonsüllüğü/valiliği 113-116, 149, 170, 178, 180 Kovuşturmaya açık olması 113, 178, 235, 241, 242 Eyaletlerdeki yönetimi 59, 60, 92, 93, 108, 112, 149, 170, 194, 234-238, 262, 288, 316, 317 Halk içindeki gösterileri 66, 337339, 353, 356 Quaestor 57, 59, 60, 70 Cumhuriyet ve diktatörlük hakkındaki görüşleri 340, 358, 359 Belagat yeteneklerini göstermesi 44, 48, 58, 67 Senato’daki muhalifleri 79, 80, 82, 85, 94-97, 102, 103, 166, 167, 192, 193, 228, 235-239, 241, 242, 245, 246

PHILIP FREEMAN

Stratejik evlilikleri 110, 236, 237 ihlal ettiği gelenekler 112, 113, 166, 239 Triumvirlik 97, 98, 100, 103, 104, 109, 124, 151, 166-168, 178180, 204,216 Caesar, lulius (Caesar’ın babası) 20, 21, 27 Caesarion (XV. Ptolemaios) 313, 341, 342, 371 Caesar, Sextus (Caesar’ın akrabası) 328 Calpurnia (Caesar’ın üçüncü eşi) 11, 110, 259,313, 366 Calvinus, Domitius 285, 303, 304, 315 Camelopardalis 338 Campus Martius (Mars Alanı) 51, 75, 94, 95, 204 Carnutlar kabilesi 121 Casca, Publius Servilius 368 Cassius, Dio 39, 64, 66, 73, 74, 81, 82, 85, 92, 95, 97,99, 101-103, 107,108, 110, 111, 113, 116, 118, 128, 145, 150, 151, 167, 168, 170, 179-181, 186, 204, 205, 208, 217-220, 236, 240-242, 244, 250, 253, 259, 260, 262, 266, 267, 269, 273, 277, 282, 285, 288, 293, 296, 299, 302, 306, 308, 309, 311, 314-319, 321, 324, 328, 330, 332, 335, 337-341, 343346, 348, 352-354, 356, 357, 359362, 365-368, 375 Cassius, Gaius 288 Cassivellaunus 203 Catilina 10, 68, 72, 76-84, 86, 88, 93, 101, 114, 374 Geçmişi 77, 78 Halkçı ayaklanmaya önderlik etmesi 72, 78-86, 88, 134 işbirlikçilerinin cezalandırılması 8084, 88 Cato (Addison) 369, 370 Cato (Cicero) 352 Cato (Genç), Marcus Porcius 70, 352

Caesar’ın siyasi muhalifi 83, 95, 110, 113, 166, 178-180, 186, 192, 193, 217, 228, 235, 241, 246, 247,314, 351,352 Catilina komplocuları hakkındaki görüşleri 83, 84 İç savaş 257, 258, 268, 275, 286, 287, 314, 325 Muhafazakâr siyaseti 105 Konsül seçimleri hakkındaki görüş­ leri 96, 179,218, 235, 236 Kıbrıs’ın alınmasındaki rolü 150, 151,299,311 Ailesi 83, 84, 99 Yolsuzluklarla mücadelesi 70, 71, 312 Cermen kabileleri hakkındaki gö­ rüşleri 192, 193 Toprak reformuna karşı çıkması 102-105 Engelleyici taktikleri 95, 102-104, 180 Ölümünden sonraki itibarı 351, 352, 368 intiharı 333, 334 Catullus, Gaius Valerius 61, 72, 73, 86, 194, 195, 374 Catulus, Quintus Lutatius 68, 73, 85, 358 Cenabum, Romalı sakinlerinin öldürül­ mesi 219, 222 Censor 54, 339 Cermen kabileleri Caesar’ın seferleri 140-148, 180186, 192, 193,214, 249 Becerikli süvarileri 142, 229 Galya’yı tehditleri 116, 122, 128, 138, 140, 141, 172, 180-182 Romalıların korkuları 116, 141, 184, 233,234 Dinî ayinleri 142, 147, 148 Cernunnos 122

384

IULIUS CAESAR

Chara 279 Cicero 10, 19, 22, 41, 43, 44, 56, 64, 69, 74, 76, 77-85, 88-90, 97, 98, 101, 106, 108-112, 116-118, 128, 150, 151, 166, 167, 169, 178, 195, 196, 206, 208-211, 213, 215, 217, 237, 239-241, 243-247, 251, 253, 255, 257-260, 269, 280, 315, 317, 320, 321, 328, 334, 335, 338-340, 342, 344, 346-348, 350-353, 356, 358362, 371, 374-377 Cicero, Marcus Tullius 20, 64, 82, 89, 91, 100, 269, 320 Geçmişi 56, 57, 77, 78, 195, 196, 351 Britanya hakkındaki görüşleri 178 Caesar’ın ziyaretinden bahsetmesi 357, 358 Caesar’ı eleştirmesi 68, 109-111, 117, 233, 315, 334, 353, 355, 361 Caesar’ın iktidarına yönelik görüşle­ ri 109, 169, 233, 340 Caesar’ın yakınlaşma çabaları 195, 196, 241,258, 259,319 Caesar’ın yazıları ve hitabeti hakkındaki görüşleri 56, 237 Takvim reformu hakkındaki görüş­ leri 346, 347 Cassius hakkındaki görüşleri 317 Catilina komplosu hakkındaki gö­ rüşleri 78-81, 84, 85, 88, 101, 150 Cato’yu övmesi 352 İç savaş hakkındaki görüşleri 244, 245, 247, 248, 252, 256, 258260, 287, 327 Kleopatra’ya yönelik nefreti 341 Clodius’un hücumları 110, 111, 117, 127, 150,218 Muhafazakâr siyaseti 75, 78 Kızının yasını tutması 351

Ölümü 371 Sürgünü 117, 150, 151 Galya hakkındaki görüşleri 116, 166, 168 Vekaletindeki davalar 56, 76, 177, 218 Askerî zaferleri 241 Tarafsızlığı 97, 98, 257, 258 Hitabet becerileri 56, 75-78 Ilımlılığı 335 Siyasi kariyeri 77-79, 85, 109 Pompeius’u desteklemesi 70, 167, 168, 244, 259, 286, 319 Eyaletlerin yönetimi üzerine görüş­ leri 112 Roma’nın cumhuriyet rejimi hakkındaki görüşleri 259, 329 Cicero, Quintus 178, 196 Cilicia 40, 41, 241 Cimber, Tullius 368 Cimbriler 117, 141, 184 Cincinnatus, Lucius Quinctius 54, 113, 271 Cingetorix 197, 212, 214 Cinna, Lucius Cornelius 21, 34-38, 57, 245, 250 Circus Maximus 337, 340, 358 Cisalpina Gallia (Galya) Kelt kabileleri 119 Roma yurttaşlığı verilmesi 60, 61 Stratejik değeri 115, 194, 243, 244 Clepsydra 201 Clodia 194 Clodius Pulcher, Publius 194, 241 Öldürülmesi 217, 218 Kişisel intikamları 110, 111, 117, 128, 150, 151 Skandalları ve kötü itibarı 90, 91, 110 Tribunus plebis 110, 111, 117, 150, 151 Collis Palatinus 24, 361

385

PHILIP FREEMAN

Comitia Centuriata 51, 75 Comitia Curiata 111 Commius 187, 188, 190, 203, 232 Considius, Gaius 135, 324, 332 Convictolivatus 225, 226 Corfinium, Caesar’ın fethi 253-255, 258, 260, 268, 275 Cornelia (Caesar’ın eşi) Ölümü 10, 58, 59 Ailesinin geçmişi 35 Evliliği 10, 20, 35, 37, 39, 58 Anneliği 44, 58 Corona civica 47 Cotta (Caesar’ın büyükbabası) 21 Cotta (Caesar’ın kuzeni) 68, 360 Cotta, Gaius Aurelius (Caesar’ın annesi­ nin kuzeni) 38, 47 Cotta (Galya’daki Roma generali) 129, 290 Cotta, Lucius 68, 179 Cotus 225 Crassus 11, 36, 48, 50, 55, 56, 68-70, 74, 77, 78, 80, 91, 97, 100, 104, 105, 108, 109, 124, 147, 166-172, 174, 176, 178-180, 184, 186, 216, 317, 356 Crassus, Marcus Licinius 68, 317 Catilina komplosu 78, 81, 82 Konsüllüğü 168, 178, 179, 183 Ölümü 215, 216, 355 Mısır’ın ilhakı teklifi 69, 70, 108 Ailesinin geçmişi 36, 78 Pompeius’la rekabeti 50, 55, 56, 69, 90, 91, 97 Halkçı çabaları 74, 75, 80 Köle ayaklanmasını bastırması 49, 50,69, 180 Oğlu 147 Suriye valiliğiyle ödüllendirilmesi 180, 215, 216 Triumvirlik 36, 97, 98, 100, 103105, 124, 166, 168, 178, 179, 183, 364 Serveti 50, 55, 77, 78, 80, 92, 108, 180

Crassus, Publius 147, 166, 170, 179, 216 Critognatus 230 Crixus 49 Curio, Gaius Scribonius 11, 240, 242, 243, 245, 246, 258, 269, 270 Currach 263 Cursus Honorum (Şeref Yolu) 52-55, 57, 66, 84, 94, 97, 342 Çarmıha germe 46 Çiviotu (vitrium) 201 Çocuk ölümleri 351 D

Dacia 115, 116, 170 Dante 8 Decimatio 50, 268 Deiotarus, Galatia Kralı 315, 317-319 Diktatörlük 54, 55 Caesar 270, 271, 315, 320, 339, 340, 354 Sulla 37, 55-57, 78, 81, 87, 91, 92, 250, 270, 340 Dinî ayinler Britonlar 201 Mısırlılar 293-295 Galyalılar 44, 122, 123, 219, 236 Dinî ayinler (Roma) Hane tanrıları 25 Kişilerin kutsallığı 354, 355 Ruhban makamları 25, 26, 33, 34, 36, 47, 72-74, 89, 98, 111, 270, 283, 339 Halk festivalleri 66, 89, 90 Tapmaklar 25, 85, 86 Kurbanlar 122, 123, 338, 339, 361, 366 Kadınlar 89 Diviciacus 124, 133, 134, 140, 145,152, 154, 157, 160 Divico 132, 133 Dolabella 41, 269, 280 Dolabella, Gnaeus Cornelius 41-43 Dolabella, Publius Cornelius 269 Domus Publica 72, 74

386

IULIUS CAESAR

Druidler 123, 219 Drusus, Marcus Livius 32 Dumnorix 124, 130, 131, 133, 134, 197, 198 I. Dünya Savaşı 279 Dyrrachium 273, 274, 278, 303 E

Egus 280 Eğitim 27, 29-31, 43, 44, 48, 60, 117 Elusatlar kabilesi 121 Ennius, Quintus 30 Ephesos, Caesar’a hitap eden yazıt 288 Epona122 Eguites 56 Eşcinsellik 39 Euphranor 305, 309 Euroboneler kabilesi 205-208, 212, 215 F

Fasces 54 Fauna 89 Filistin 291, 310, 316 Flamen dialis 26, 34, 35, 37, 47, 59 Flavius (tribunus) 360, 361 Fontius, Publius 111 Forum 14, 21, 24, 26, 33, 34, 37, 41, 43, 56-59, 64, 66-68, 72, 77, 78, 84-88, 95,97, 104, 105, 179, 215, 216, 240, 245, 338, 360, 361, 366, 367, 370 Basilica Iulia 215 Caesar’ın heykelleri 360 Tapınaklar 25, 85, 215 Fulvia 240 Fustuarium 215 G

Gabinus, Aulus 292, 293, 301 Gades 60, 93, 266 Gaius Iulius Caesar 288 Galatialılar 120, 317, 319 Galba, Servius 165, 166

Galler dili 200 Galya 5, 11, 13, 14, 39, 40, 44, 49, 56, 61, 79, 92, 115-125, 128, 130-135, 138-143, 145, 146, 148-155, 158160, 162-172, 175-178, 180-201, 203-206, 208-215, 217-223, 225, 226, 228-230, 232-239, 242-244, 246-249, 253, 258, 260, 261, 263, 267, 268, 272, 276, 282, 285, 292, 300, 303, 321, 325, 335, 336, 340, 346, 350, 353, 357, 363, 364, 373 Britanya yla ticari ilişkileri 171, 186, 200 Catilina asileri 79, 80 Cisalpina 61, 62, 115, 119, 194, 242,243,270 Yurttaşlık imtiyazları 270, 346 Fetih sırasında harap oluşu 233 Ev yaşamı 122 Beş kısımdan oluşması 120, 121 Cermen tehdidi 116, 122, 128, 138, 140-149, 172, 180-183 Kabileler arası birliğin sağlanması 219, 220, 228 Dili 138, 153, 160,200 Haritası 16 Kuzeybatısındaki deniz kabileleri 167, 170-175 Roma idaresine karşı ayaklanma 181, 186, 196-198,203,205-215,219233, 364 Roma’ya ittifaklar 115, 116, 139, 140,218,219 Roma’nın fethi 13,44, 115-117,128150, 152-178, 181-184, 234-236, 249, 335-336,352 Roma’nın kültürel etkisi 237 Dinî ayinler 44, 121, 122, 218, 237 Vergi sistemi 235 Trasaplina Gallia (Provincia) 115, 119, 124,128,130, 220,221, 239 Savaşçı kültürü 120, 121, 126, 176,

205,212,213

387

PHILIP FREEMAN

Galya Savaşı Üzerine (Caesar) 117-120, 124, 128, 135, 138, 141, 145, 149, 151, 162, 164-166, 169-171, 176, 181, 183-186, 189, 192, 193, 196200, 203, 205, 208, 211-213, 217219, 222, 223, 225, 228, 230, 232, 237, 239, 242-244, 246, 248, 373 Ganymedes 302-304, 308, 309 Geminusi Tanusius 69 III. George, Ingiltere Kralı 370 Gens 22 Gergovia, Caesar’ın saldırısı 121, 225-228 Gladyatör dövüşleri 67, 204, 338 Gnipho, Marcus Antonius 30 Gobannitio 220 Gomphi, Caesar tarafından yok edilmesi 282 Gracchus, Gaius 10, 74 Gracchus kardeşler 74 Gracchus, Tiberius 10 Güneş yılı 347 Güneş yılını temel alan takvim 347 Güneş yılı, takvimin güneş yılını temel alması 347 H

Hadrianus Duvarı 129 Halka açık oyunlar 27, 53 Hamilton, Alexander 371, 376 Hannibal 10, 20, 30, 112, 155, 269, 323 Harudeler 143 Hayvan gösterileri 66, 337 Hayvan kurbanı 26 Hazreti İsa 100 Helvetler 121, 123-125, 129-133, 135138, 140, 170, 236 Cermen tehdidi 117, 123 Romalılarla karşılaşmaları 128-141, 143, 145, 182, 185 Batıya göç teşebbüsü 118, 123-125, 128-132, 139, 140 Hercules Tapmağı 60, 316

Herodes (Büyük), Iudea Kralı 41, 310, 316, 374 Herodotos 107 Hibernia (İrlanda) 201 Hispania Ulterior (Uzak Ispanya), Roma idaresi 10, 57, 60, 90, 92, 266 Hitabet 30, 43 Homeros 30, 44, 126, 189 Hortensius, Quintus 56, 353 Hubris 355 Hyrcanus 65, 310, 316 I

Ianiculum Tepesi 75 Ianus 25, 26 Idus Martiae 5, 7, 357, 365-367, 370 Iguvium, Pompeius taraftarı birliklerin çekilmesi 252 Illyricum 116, 166, 169-171, 194, 247, 269, 275 Indutiomarus 197, 205, 212, 213 XI. Ptolemaios 70, 108 XII. Ptolemaios 70, 108, 168 XIII. Ptolemaios 289, 292, 293, 311 Isauricus, Publius Servius 40, 72-74, 270 Iuba, Numidia Kralı Caesar tarafından küçük düşürül­ mesi 77, 269 Aristokrasinin müttefiki 269-271, 287, 314, 324, 328-331 İntiharı 331, 335 Iudea 65, 107, 310 Iulia 10, 11, 21, 22, 24, 32, 44, 57-59, 67,110,151,204,215,216, 338 Iulia ailesi 58 Iulia (Caesar’ın halası) Ölümü 10, 57, 59, 67 Ailesinin geçmişi 58 Evliliği 20, 57 Iulia (Caesar’ın kızı) Doğumu 44 Çocukluğu 58, 59 Ölümü 11, 204, 216 Anma etkinlikleri 204, 338

388

IULIUS CAESAR

Iulia (Caesar’ın kız kardeşi) 21 Iulia irtikap yasası (lex Iulia de repetundis) 112 Iulius Caesar’ın Yaşamı (Suetonius) 19 Iulus (Ascanius) 20, 113, 366 Iuncus, Marcus 45, 46, 76 Iupiter 25, 26, 36, 66, 67, 85, 95, 270, 336, 362 Iupiter Tapınağı 67, 85, 336

Roma idaresi 60, 180. 235, 287, 314,315

İtalya Savaşı 10, 33, 34 J

Jefferson, Thomas 371 Jüri sistemi 345

İ îç Savaş Üzerine (Caesar) 108, 236, 241, 243, 249-253, 256, 258-260, 262, 266, 267, 269, 270, 272-282, 284, 285, 287-289, 292-296, 299, 301, 302, 373 imperator 94 İrlanda (Hibernia) 120-122, 123, 187, 201, 263 İsis 341 İskenderiye 70, 168, 287, 289, 291-296, 299-312, 314-319, 322, 330, 344, 374 Tasarımı 295 Gelişimi 291, 292 Kütüphanesi 295, 301, 302, 344 Pharos Adası 296, 302, 305-308 Roma ordusuna direnmesi 294-296, 298-311 Su sistemi 295, 302, 303 İspanya 11, 14, 37, 40, 55, 57, 59-61, 70, 77, 90-94, 108, 109, 115, 119, 120, 136, 172, 176, 180, 195, 234, 236, 250, 251, 257-264, 266, 272, 275, 276, 284, 287, 312, 314, 321, 332, 335, 346, 348, 350, 352-354, 364, 374 Keltgöçü 119 Yurttaşlık haklarının verilmesi 346 Hispania Ulterior eyaleti 60, 266, 314,315 Roma iç savaşındaki durumu 11, 258, 262-266, 314, 315, 348350, 353

K Karın ve Organlar, Roma masalı 23 Kartaca’nın yok edilmesi 10 Kayıp Cennet (Milton) 92 Kelt-İberyalılar 119 Kekler 115, 119-121, 123, 126,212 Kıbrıs, Roma idaresi 150, 151, 289, 299, 302, 311 III. Kiros, Pers Kralı 366 Kleopatra, Mısır Kraliçesi 5, 11, 272, 289, 292, 293, 296-299, 302, 308, 309, 311, 312, 313, 336, 341, 342, 371, 374 Caesar’la ilişkisi 296-298, 312, 313, 340-342, 371 Pompeius’a desteği 272 Roma ziyareti 340-342 Kız kardeşi 302, 336 Oğlu 313, 340, 342 Veraset mücadeleleri 289, 292, 293, 296,298,302, 308, 309, 311, 342 Konsül 52, 54 İç savaştaki ittifaklar 239, 240 Seçimi 95-97, 179, 180, 217, 236, 320 Aylık iktidar değişimi 101 Eyalet valiliğiyle ödüllendirilmesi 96, 180 Korsanlık (Akdeniz) 40, 44-47, 62-64, 69, 150 Kölelik 21, 39 Borçların kölelik yoluyla ödenmesi 22 Hanelerdeki görevler 24

389

PHILIP FREEMAN

Hür emek ve kölelik 345, Kölelik karşıtı ayaklanmalar 49-51, 55, 345 Savaş tutsakları 138, 174, 190, 223, 231, 233,306 Kudüs Tapınağı 65, 310, 316 Kybele 66

Manipulus 127 Manş Denizi, Romalıların geçişi 116, 160, 166, 169, 177, 187, 188, 190, 194, 196-198, 203, 232 Marcellinus 179 Marcellus, Gaius 240-242, 247, 248 Marcellus, Marcus 236-238, 340 Marcia (Cato’nun eşi) 21, 353 Marius, Gaius 35 Ölümü 34

L

Laberius, Decimus 338 Labienus, Titus 351 Geçmişi 74, 244 Ölümü 348, 349 Galya ordusundaki hizmetleri 130, 135', 148, 162, 172, 206, 208,

Askerî kariyeri 32, 33, 43, 57, 67, 77, 117, 144, 163,250, 264 Siyasi cinayederi 34, 36, 37, 75, 87,

212-214, 226, 244, 325 İç savaşta Pompeius’la ittifakı 244, 274, 276, 281, 284, 285, 287, 314, 325-328, 347, 348 Halkçı siyaseti 74, 75, 101-106 Lares 25 Lepidus, Marcus 38, 41, 57, 98, 321, 348, 366 Lictorlar 54, 101 Lingoneler kabilesi 138, 222 Liscus 134 Livius Andronicus, Lucius 30 Lucceius, Lucius 96 Lucullus, Lucius Licinius 64, 107 Ludi magistratus 29 Lugus122 Lupercalia 361, 362 Lustratio töreni 28 Lüks ürünlerin sınırlandırılması 345 M

Machiavelli, Niccolo 316 Magistratus 53 Makabi, Aristobulus 65 Makabi, Hyrcanus 65 Mamurra 195, 358 Mandubracius 202, 203

245 Halkçı duruşu 38, 57, 58, 67, 245 Eşi 10, 20, 57 Mars 26, 51, 338, 339 Marsi kabilesi 32 Marullus (tribunus) 360, 361 Masintha (Numidialı soylu) 76 Massalia 120, 121, 130, 260, 261, 263, 266, 364 Massif Central 121, 219, 221 Matrona 122 Matta, Aziz 42, 100, 316 Menapiler kabilesi 176, 181, 213, 214 Mercury 122

Merula, Cornelius 34 Metellus 72, 75, 85, 86, 218, 260, 273 Metellus Çeler, Quintus Caecilius 75 Metellus, Lucius Metellus Macedonius, Quintus Caescilus Metellus Nepos, Quintus Caescilus 85, 86 Mısır Başkent İskenderiye 291, 292 İskenderiyelilerle Romalıların çatış­ ması 309-311,336, 353 İç savaş 290, 293-296, 298, 299 Tarihi 69, 70 Nil vadisi 312, 313 Pompeius’un öldürülmesi 289, 290, 294, 301

390

IULIUS CAESAR

On İki Caesar’ın Yaşamı (Suetonius) 19 Oppidum 121 Optimates (Aristokratlar) Ayrıca bkz. Se­ nato, Aristokrasi 14 Orgetorbt 123-125, 130, 138 Osiris 295 Osismiler kabilesi 166 Ostia Limanı 345

Ptolemaiosların hükümranlığı 69, 70, 108, 168, 290,292, 293,296, 298, 299, 302, 308, 309, 311, 312, 336 Roma’yla ittifakı 107, 108, 114, 311,312, 341,342 Dinî ayinler 293-296 Mihridates, Pergamumlu 299, 310, 319 Milo, Titııs Annius Papianus 217 Milton, John 92 VI. Mithridates Eupator, Pontus Kralı Yenilgisi 36, 43, 64, 65, 69 Roma idaresine karşı çıkması 33, 39, 46

Oğulları 299, 315, 318 İntihan 65 Morinler kabilesi 171, 176 Moritanya (Mauritania) 328 Murena, Lucius Licinius 87 Mytilene, Roma saldırısı 39, 40 N Nebati Arapları 65 Nero, Tiberius 309, 376, 378 Nerviler kabilesi 121, 153, 154, 160163, 208, 210, 214 Newton, Isaac 371 II. Nikomedes, Bythnyia Kralı 39, 40, 76, 195 Nil Nehri 107, 295, 302, 303, 312, 313 Noviodunum 158, 159, 222, 228 Novius Niger 88 Numida, Pompeius taraftarı Romalılara destek vermesi 77, 325 Numina 25

O Octavia (Caesar’ın yeğeninin oğlu) 218 Octavius (Bkz. Roma İmparatoru Augustus) 21, 72, 98, 350, 357, 358, 371 Odysseia (Homeros) 30, 44 Oidipus 31

P Pancorus 356 Parisiler kabilesi 121 Parth İmparatorluğu 66, 106, 114, 180, 216, 239,316,357 Paterfamilias 21 Patibulum 46 Patricuslar 22, 23 Paullus, Lucius Aemilius 240 Pax Romana 42 Penates 25 Petreius, Marcus 103, 261, 262, 264, 265, 332 II. Pharnakes, Pontus Kralı 11, 65, 315318, 336 Pharos Adası 296, 302, 305 Pharos deniz feneri 296, 302 Pharsalus, Aristokratların yenilgisi 11, 283, 285, 287, 288, 323, 341, 364 Philippoi 11 Picenum 36, 74, 97, 168, 244, 251 Pilum 127 Pirustalar kabilesi 194 Piso 76, 110, 112 Piso, Gaius Calpurnius 76 Piso, Lucius 110 Platon 27, 333, 352 Plebler, patricus sınıfına karşı mücadele­ leri 22-24 Pleb Meclisi 51 Plutarkhos Caesar’ın kişiliği 19, 48, 100, 356 Catilina 72

391

PHILIP FREEMAN

Cato314, 353 İç Savaş 253, 254 Kleopatra 291, 296 Pompeius 283 Pollio, Asinius 270, 375 Pomerium 51 Pompeia (Caesar’ın ikinci eşi) 10, 61, 62, 89, 90, 110 Pompeius 94 Geçmişi 36,251, 263 Caesar’ın askerî rakibi 11, 235, 236, 239-248, 251, 252, 259, 261266, 268, 269, 271-289, 303, 323, 325 Caesar’ın siyasi olarak uzaklaşması 118, 167, 168,215-218, 238 Temkinli askerî stratejisi 273, 280284 İç savaştaki müttefikleri 235, 236, 244, 245, 249, 250, 253, 259, 262, 317-319, 323, 351, 362, 364 Konsüllüğü 55, 56, 169, 179, 180, 184,216 Crassus’un rakibi 50, 55, 56, 69, 90, 96 Doğudaki fetihleri 64-66, 69, 74, 85, 96, 101, 105, 106, 108, 113, 167, 180, 238,310,316 Babalığı 32-34, 77 Forumdaki heykeli 367, 368 Tahıl tedariki yönetimi 168 İtalya’yı tahliyesi 247, 249, 250, 255-258,261,270 Evlilikleri 11, 20, 37, 110, 151, 204,218 Askeri becerileri 77, 256, 257, 279, 280, 282, 284, 285 Öldürülmesi 289, 293 Akdeniz’de korsanları yenmesi 65, 66, 71,289 Pharsalus yenilgisi 11, 282-287

Siyasi liderliği 14, 66, 86, 87, 91, 92, 169, 179, 180, 217, 218,234 Halkçılığı 55, 243 Köle ayaklanmasını alt etmesi 50, 55,71 Oğlu 348 İspanya valiliğiyle ödüllendirilmesi 180,235 Triumvirlik 36, 96, 97, 99, 103105, 109, 112, 124, 151, 167169, 178,204,216,217 Ordusunu kuvvetlendirmesi 14, 36, 212, 240, 241, 243, 245, 257, 260, 261, 265, 266, 269, 272, 273, 283, 284 Gazi askerlerin desteği 101, 103, 109 Serveti 104, 292, 320 Pompeius, Gnaeus 348, 349 Pompeius, Strabo 32, 33 Pontifex 47, 72, 73 Pontifex maximus 72, 73 PontifF okulu 72 Pontus 33, 36,315,318,319 Populares (halkçılar) 36 Portia (Bibulus ve Brutus’un eşi) 353 Posidonios 44 Pothinus 289, 293, 294, 296, 299, 336 Praetor 47, 52, 86, 88 Praefectus morum 339 Principes 127 Provincia (Transalpina Gallia) 116, 120, 121, 125, 128, 130, 133, 136, 139141, 143, 148, 166, 171, 176, 219, 221,228,229, 234 XI. Ptolemaios, Mısır Kralı 70, 108 XII. Ptolemaios, Auletes (Flütçü), Mısır Kralı 70, 108, 114, 168, 289, 291, 293, 298 XIII. Ptolemaios, Mısır Kralı 289, 292, 293, 311 XIV. Ptolemaios, Mısır Kralı 302, 311 XV. Ptolemaios, Mısır Kralı (Caesarion) 313

IULIUS CAESAR

Publicani 42 Pullo (centurio) 210 Pytheas 187, 376

Q Quaestor 52, 53 Quirinius (Romulus) 355, 356

R Rabirius, Gaius 74-76, 80 II. Ramses, Mısır Kralı (Firavunu) 69 Raucillus 280 Remler kabilesi 153 Remus 220, 361 Ren, Romalıların geçişi 11, 13, 117, 121, 123, 138, 140-143, 145, 146, 148, 153, 163, 166, 172, 177, 180-186, 202, 206, 209, 212-214, 233, 234, 256 Res Publica 51 Rodos 44, 46, 278, 304, 305 Rodoslu Apollonios 44 Roma Caesar’ın bazilika projesi 215 İç savaş bkz. Roma iç savaşı Koloniler ve kültürün yayılması 236, 345, 346 Doğu sınırı 106 Eğitim 29-31 Aile yaşamı 21, 27-29, 35 Kuruluşu 10 Galyalıların yağmalaması 10, 117 Cermen kabilelerin tehdidi 117, 140, 184, 233,234 Devlet, bkz. Roma devleti, Senato İtalya Savaşı 31-34, 61, 77 Yahudiler 344 Askerî kuvvetler bkz. Roma iç sava­ şı, Roma ordusu Yas gelenekleri 211 Porta triumphalis 336 Kamu geliştirme projeleri 62, 346

Dinî kültür 25, 26, 33, 34, 36, 47, 66, 72-74, 84, 85, 88, 89, 97, 111, 121, 122, 270, 283, 338, 339, 354, 355,361,366 Yollar 50, 62, 250, 255, 258, 274, 287, 319 Toplumsal tabakalar 14, 21-23, 36, 42, 106, 110, 111 Sokaklardaki şiddet 14, 218, 315 Subura Mahallesi 23, 24 Toprak genişlemesi 16, 17, 113116, 148, 172, 177, 203, 234 Kadınlar 21, 26, 28, 51, 88, 89, 109, 236, 237, 259, 345 Roma İç Savaşı 235-289, 293, 317, 339, 351,362-364 Afrika cephesi 11, 269, 270, 287, 312, 314, 320, 323-334, 336, 337, 353 Caesar’ın İtalya’da ilerlemesi 248-257 Yunanistan 273-288 Savaş öncesi siyasi müzakereler 14, 235-247 Rubicon’un geçilmesi ve savaşın baş­ laması 11, 13-15,247-249 İspanya 11, 257, 261-265, 312, 314, 315, 348-350, 353 Roma devleti Cursus Honorumia. yükselme 5255, 57, 66, 84, 94, 342 Meclisler 51-53, ayrıca bkz. Senato Caesar’ın öldürülmesinden sonra 11, 370, 371 Catilina ayaklanması 11, 72, 78-86, 88, 134 Yurttaşlık statüsü 43, 60, 178, 237, 238, 266, 271,316, 344, 345 İç savaş, bkz. Roma İç Savaşı Konsüllük makamı 52, 54, 95-97, 101, 179, 180, 217, 236, 239, 240, 320 Borç sınırlandırma politikaları 78, 80, 93, 94, 108, 271,320

393

PHILIP FREEMAN

Seçim süreci 95-97, 179, 180, 217, 236,320 Seçkinlerin egemenliği 14, 51, 53, 56, 74, 75, 352 Tahıl tedariki 150, 168, 271, 320, 342, 343 Hiyerarşi 51-54 imperium yetkisi 53, 86, 95, 169, 235 interregnum 179 Adalet sistemi 43, 56, 75-77, 345 Krallık 119, 359-365, 371 Toprak dağıtımı yasası 74, 75, 101106 Kodifiye edilen yasalar 344 Aristokrasi (Optımates) bkz. Senato Cursus Honorum 51-54, 56, 65, 84, 94, 342 Patricus-pleb gerginlikleri 23, 24, 75 Halkçı reform çabaları 41, 74, 75, 101-106 Eyaletlerin idaresi 41-44, 51, 59, 60, 76, 77, 93, 94, 108, 112, 149, 170, 194, 234-238, 261, 288, 316, 317 ayrıca bkz. belli Roma eyaletleri Cumhuriyet 51,259, 340, 358, 359 Senato bkz. Senato Washington’un aldığı ilham 361 Roma ordusu Muharebe meydanındaki moral 143, 144, 210, 227 Dayakla idam cezası 215 Yurttaşlar ordusu 23, 125, 234, 272 Corona civica ödülü 40 Decimatio cezası 50, 267 Esnekliği 125, 191 Yabancı askerler 152, 155, 181, 196-198, 272, 273, 284 Galyalıların süvari desteği 133, 145, 181, 196, 197,216

Galyalıların kültürel etkisi 121 Piyade teçhizatı 125, 126 Örgütsel yapısı 125, 126, 192, 201 Senato’nun yetkilendirmeleri 14, 152, 169, 232, 234 Erzak toplama uygulamaları 133136, 177, 203, 205, 221,223 Zafer törenleri 93-95, 231, 241, 311,335-337, 353, 354 Gazilerin kazançları 101, 109, 321, 337, 338 Silahlar 127, 155, 156 Romulus (Quirinus) 26, 63, 108, 113, 220, 355, 356, 361 Rubicon Nehri, Caesar’ın nehri geçişi 13, 14 Rubicon’u geçişi 233, 246-249, 253, 263, 274, 325, 342 Rufio 312 Rufus, Lucius Vibullius 275 Rufus, Servius Sulpicius 351 S

Sabibus, Quintus Titurius 172, 175, 176, 205-209,211,212 Sallustius 68, 76, 79, 81-84, 114, 374 Salus 356 Salvito, Scipio 323 Samnitler kabilesi 32, 75 Santonlar kabilesi 124 Sara (epilepsi) 100 Sardinya 258, 314, 334 Saturninus, Lucius Appuleius 74, 75 Saufeius 217 Savaş Yaşamın gerçeği 125, 126 Savaş arabalarının kullanımı 189, 191, 192 Fillerin kullanımı 314, 327, 330, 331 Galyalıların savaş kültürü 121, 122, 132, 176, 205,212,213

394

IULIUS CAESAR

Deniz savaşı 170-173, 188-190,193, 194,196,198,199,303-306,309 Muharebeler ve çatışmalar 201 Alınan köleler 138, 174, 190, 224, 232, 234, 306 Kent (meskun mahal) savaşı 299-303, 308 Duvarlar ve no mans land 279 Silahlar 127, 155, 156, 189 Deriye sürülen boya 201 Ayrıca bkz. Roma ordusu Scaeva 280 Scipio Africanus, Publius Cornelius 20, 269, 323 Scipio, Quintus Metellus 218 Afrika cephesi 287, 314, 323, 324, 328-332 Ölümü 332, 336 Pompeius’un kuvvetleriyle Yunanis­ tan’da 273, 284, 323 Scorpiones 156 Seleukos imparatorluğu 65 Senato Yakılması 218 Caesar’ın öldürülmesi 367, 368 Caesar’ın muhalifleri 14, 80, 81, 83, 86, 95-97, 102, 103, 166, 167, 192, 193, 228, 235-239, 241, 242, 245, 246 Catilina komplocuları 78-85, 88 Diktatörlük atamaları 55, 354 Seçkinlerin ayrıcalıkları 55, 56, 74 Hazırladığı yasalar 52 Yaşam boyu üyelik 52 Alt sınıf mensuplarının atanması 320, 344 Uzaklaştırılan üyeler 54, 56, 346, 361 Askerî yetkiler 14, 152, 169, 232, 234 Aristokratlar (Oplımates} hizbi 14, 70,74,81,86,91, 102, 103, 145, 151, 168,235-239, 245,246

Komplolar 68, 78 Popülist reform çabaları 74-76, 101-106 Yetkileri 52 Eyaletlerden gelen üyeler 236, 237 QuaestoAaxm oy kullanmaları 57 Ayrıca bkz. Roma devleti Senonlar kabilesi 153 Septimius (Kıbrıs’taki Roma yurttaşı) 289 Serapeum 295 Sertorius, Quintus 176, 264 Servilia (Selanus’un eşi) 83, 99, 287, 320, 321 Shakespeare, William 7, 8, 368, 371, 375 Sherman, William Tecumseh 32 Sicilya 50, 56, 108, 258, 269, 270, 314, 323, 329 Sicoris Nehri 262 Silanus, Decimus 82 Sokrates 19, 333, 352 Sophokles 196 Sosigenesler kabilesi 347 Sotiatlar kabilesi 176 Spartacus 10, 48-50, 55, 67, 69, 180, 216, 346, 378 Spartalılar 160, 330 Stoacı felsefe 71 Suebler kabilesi 181 Suessionlar kabilesi 153, 158, 159, 164 Suetonius 19, 24, 30, 31, 33, 35, 39-41, 44, 46, 56, 66-69, 71, 73, 74, 77, 81, 82, 85, 88, 92, 95-97, 99-101, 103, 105, 107, 108, 110, 111, 116, 117, 136, 149, 152, 158, 168, 194, 196, 204, 211, 217, 218, 234-240, 246, 247, 249, 253, 261, 267, 281, 287, 288, 306, 311-313, 318, 319, 321, 323, 324, 332, 335-341, 343-346, 348, 349, 352-354, 356-361, 365, 366, 368, 370, 375 Sugambriler kabilesi 185

395

PHILIP FREEMAN

Sulla 8, 10, 32-39, 41, 50, 55-57, 59, 61, 67, 68, 71, 72, 74, 77, 78, 82, 86, 91, 97, 114, 216, 248, 250, 254, 270, 285, 340 Sulla, Lucius 72 Caesar’ın evliliği 35, 37-39, 58 Crassus’un müttefiki 49, 216 Ölümü 40, 41 Roma diktatörü 10, 37, 55-57, 78, 82, 87,91,92,250, 270, 340 Seçkinci siyaseti 55, 56, 73, 248 Torunu 61 Marius’un tasvirlerini yasaklaması

57, 67 Askerî kariyeri 10, 32-34, 36, 77, 91,97,248, 250 Düşmanlarını kovuşturması 37, 38, 71,77, 87,91,254, 270, 271 Sulla, Publius 68, 285 Sulpicius Rufiıs, Publius 33, 351 Suriye 14, 62, 64-66, 106, 107, 120, 180, 216, 240, 241, 272, 273, 288, 291-293, 299, 310, 316, 317, 327, 356 ş

Şamlı Nikolaus 374 Şeref Yolu (Cursus Honorum) 52 Şubat (Ay) 101, 251, 347, 351, 361 T Tacitus, Cornelius 141, 142, 147, 200, 233 Tahıl dağıtımı 118, 150, 270, 343 Tarih (Posidonius) 44, 374 Tarquinius, Roma Kralı 359, 360 Tarusatlar kabilesi 121, 176 Tasgetius 204 Tectosaglar kabilesi 120 Temmuz (Ay) 10, 243, 279, 280, 334, 354 Terentius 31, 266

Tertia (Servilia’nın kızı) 321 Thames Nehri 202 Thapsus, aristokratların ordusunun yenil­ gisi 330, 332, 333 Roma tiyatrosu 338 Thermopylae Muharebesi 283, 330 Thermus (Pompeius’un yardımcısı) 39, 40, 86, 252 Thermus, Marcus 39 Thermus, Minucius 86 Tiberius, Roma İmparatoru 309 Tiber Nehri 14, 31, 108 I. Tigranes, Armenia Kralı 65, 107 Toga virilis 35 Toprak dağıtımı 74, 101, 105 Tötonlar 117, 141, 184 Transalpina Gallia (Provincia) 116, 128 Trebonius, Gaius 180, 261, 266, 350, 352, 363, 364, 367 Treverler kabilesi 143,197,205,212-214 Triarii 127 Tribunus Militum 51-53, 55 Plebis 53, 66, 84, 100, 111, 118, 238, 242, 248, 259, 260 Veto yetkileri 53, 54, 56, 85, 87, 238 Tribunus Militum 52 Trinovantlar kabilesi 202, 203 Troia 36, 121, 126, 283, 288, 355, 357, 366 Tullia (Cicero’nun kızı) 351 Tvvain, Mark 8 Tyre291 U Ubiler kabilesi 182-184 Usipetler kabilesi 180 Uxellodunum, Roma zaferi 232 Ü Ücretsiz tahıl yasası 150

396

IULIUS CAESAR

V

Valley Forge, Washington’ın kışladığı yer 5, 369, 370 Varro, Marcus Terentius 266, 332, 334, 344 Varus, Attius 252, 269 Vatinius, Publius 100, 101, 108, 167, 180, 276 Venetler kabilesi 11, 121, 166, 170-174, 188, 190, 236, 261,364 Venüs, Iulia ailesinin atası 20, 58, 136, 341, 355, 359 Vercingetorix 5, 11, 219-232, 249, 278, 311,336 Vergilendirme 42, 108, 234, 289 Vergilius 61, 366 In Verrem (Cicero) 56 Verres, Gaius 56 Vesta 9, 25-27, 38, 72, 89 Vesta Bakireleri 9, 26, 38, 89 Vestus, Antistius 60 Veto yetkileri 53, 54, 56, 85, 87, 238 Vettius, Lucius 88 Via Appia (Appia Yolu) 50, 62, 63, 217, 250, 256, 258, 320 Via Egnatia 274, 287 Vitrum (çiviotu) 201 Vocatlar kabilesi 176

Vocontiler kabilesi 120 Volusenus, Gaius 187, 188 Vorenus (centurio) 210

W Washington 4 Washington, George 369, 370 Y Yas gelenekleri 211 Yeni Ahit 41, 120, 316, 366 Yolculuk (Caesar) 348 Yol yapımı 62 Yunanistan 33, 36, 43, 47, 60, 62, 106, 108, 120, 244, 249, 252, 253, 255259, 262, 266, 270-275, 277, 282, 287, 288, 298, 321, 345, 346, 351 Kelt akınları 120 Aristokrat liderlerinin gelişi 250, 252, 253, 255-258, 261 tç savaştaki harekâtlar 272-287 Roma valisi 351

Z Zafer törenleri 337, 341, 353, 354 Zela, Pharkes’in yenilgisi 11, 318, 336 Zürafa 338

397

Büyük İskender JONA LENDERING Tarihçi Jona Lendering, Büyük İskender adlı bu roman tadındaki kitabında; karakteriyle, savaştığı ordularla, iletişimde olduğu devletlerle ve tüm felsefesiyle İskender’in hayatını anlatıyor. Antikçağ Yunan hikâyelerinden, Babil hükümdarlık kayıtlarından, İran kökenli belgelerden yararlanarak daha önce benzeri görülmemiş bir biyografik eser sunuyor.

Cengiz Han JACK WEATHERFORD Dünya tarihinde çok az lider Cengiz Han kadar farklı unvanlara sahip olmuştur. Bir kısım tarihçiler tarafından barbar ve gaddar olarak anlatılan Cengiz Han, diğer tarihçilerin sayfalarında cesur bir hükümdar ya da efsane bir imparator olarak geçer. Jack Weatherford, bu kitabında Cengiz Han ve onun torunlarının şaşırtıcı hikâyesinin ve fetihlerinin izini sürüyor.

Timurlenk Bozkırların Son Göçebe Fatihi

BEATRICE FORBES MANZ ORTA ASYA VE ORTA DOĞU YA HÂKİM BİR HÜKÜMDAR, KÜÇÜK ASYA’YA KADAR SAVAŞMIŞ BİR FATİH: TİMUR

Avrasya’nın her köşesinde bir kasırga gibi esen Timurlenk, bozkır fatihlerinin sonuncusuydu. Dünya tarihinde ömrünün neredeyse tamamını seferlerde geçirmiş savaşçı-hükümdar karakteri için akla gelen ilk isimlerdendir. “Kuvveti sonsuz” olarak nitelendirilen ordularıyla 1382’den 1405’e kadar çok geniş toprakların tozunu dumana katmıştır. Delhi’den Moskova’ya, Orta Asya’dan Tanrı Dağları’na, Anadolu veToroslar üzerinden Avrasya’ya kadar yeni fetihler için karşısına çıkan güçleri hallaç pamuğu gibi oradan oraya savurmuştur. Şüphe yok ki birçok kadim şehri de yerle bir etmiş, bazılarını ise kudretinden esirgemiştir.

Aeneas ve oğlu Iulus’un İtalya’ya varışı (© Trustees of the British Museum)

Yedi kez konsül seçilen Caesar’ın eniştesi Gaius Marius (© Glyptothek, Münih Almanya, Almanya [The Bridgeman Art Library])

ÜSTTE: Roma harabelerinin bugünkü görünümü (© Janey Lee)

Romada Forum’da yer alan Vesta Tapınağı. Tapınak, Caesar pontifex maximus görevindeyken onun hizmetinde çalışan Vesta Bakireleri’nin kutsal mekânıydı (© Janey Lee)

Caesar ve diğer tüm kıdemli Roma migzrtnzftalarının muhafızı olan lectoru temsil eden tunç heykelcik (© Trustees of the British Museum).

Caesar dönemine ait lejyonlarda bulunan tipik bir piyadeyi temsil eden tunç heykel (© Trustees of the British Museum).

Iulius Caeasar (©Museo e Gallerie Nazionali di Capodimonte, Napoli, İtalya [The Bridgeman Art Libraryj)

tesar’ın önce siyasi ortağı ve damadı, daha sonra en büyük askeri düşmanı olan Pompc (©Ny Carlsberg Glypothek, Kopenhag, Danimarka [The Bridgeman Art Libraryj).

Roma nın en zengin adamı ve Pompeius ve Caesar’dan sonra triumvirliğin üçüncü üyesi Crassus (© The Louvre, Paris, Fransa [The Bridgeman Art Library]).

Caesar’ı sıklıkla eleştiren, Roma nın en yetenekli hatibi Cicero (© Museo Capitolino, Roma, İtalya [The Bridgeman Art Library]).

Belçika’da (Galya) yaşamış Remler kabilesine ait bir sikke (© Trustees of the British Museum).

Galyalı bir savaşçıyı (solda) ve Kelt savaş arabasını (sağda) gösteren Roma ya ait gümüş bir sikke (© Trustees of the British Museum).

Roma İmparatorluğunda Augustus adıyla hüküm süren Caesar’ın yeğeninin oğlu ve vârisi Octavius (© Trustees of the British Museum).

Iulius Caesar’ın Ölümü tablosu, Vincenzo Cammucini (1773-1844). (©Museo e Gallerie Nazionali di Capodimonte, Napoli, İtalya [The Bridgeman Art Library])

Mısır kraliçesi ve Caesar’ın sevgilisi Kleopatraya benzeyen bir kadın başı (© Trustees of the British Museum).

Caesar’ın acımasız ancak sadık yardımcısı Marcus Antonius’un portresini içeren, yüzeyi aşınmış bir yüzük (© Trustees of the British Museum).

Catonun Uticada ölümü tablosu, Charles Le Brun (1619-90). (© Musee des Beaux Arts, Arras, Fransa [The Bridgeman Art Library]).

KAHRAMANLIK VE CANİLİK ARASINDA TARİHİ BİR EFSANE: CAESAR lulius Cacsar’ı tarihin en önemli kişiliklerinden biri yapan özellikleri nelerdi? Onun adı yalnız Roma’da değil Almanya ve uzak Rusya’da bile neden “imparator” sözcüğüyle eş tutuldu? General olarak hangi vasıflara sahipti? Hatip, yazar, strateji ustası bir siyasetçi gibi birçok yeteneğini nasıl geliştirdi? I lem bir kahraman, hem de acımasız bir cani olan lulius Caesar karmaşık bir kişilikti. Son derece cesur ve hırslıydı, şerefe ve gösterişe düşkündü. Uzun süredir sönmekte olan soylu bir ailede dünyaya gelmekle birlikte, kurnazca hareket ederek kariyerinde ilerledi. İlk başta rahip olarak başladığı meslek yaşamında Roma’nın en önemli generali oldu. Rakipleriyle ittifaklar kurdu ve zamanı geldiğinde onlardan kurtuldu. Çoğu kez onun çevresinde toplanan Romanın sıradan halkının sözcülüğünü yaptı. Bununla birlikte fetihlerinden muazzam kazançlar elde etti ve bolluk içinde yaşadı. Tarihin en meşhur suikastlarından birinin sonucunda öldürüldü.

Cacsar’ın çağdaşları arasında Marius, Sulla ve Pompeius gibi generaller, hatip ve hukukçu Cicero ile Marcus Antonius ve Octavius (daha sonra Caesar Augustus) gibi Roma’nın en meşhur kişilikleri vardır. Cacsar’ın Mısır kraliçesi Kleopatra’yla yaşadığı dillere destan olan aşk bugün hâlâ insanları büyülemeye devam etmektedir. Philip Frceman, tüm şahsiyetiyle ve çelişkileriyle Cacsar’ın yaşamını gözler önüne seriyor. Onun tüm kudretiyle Roma’ya nasıl egemen olduğunu ve Roma’nın kaderini nasıl değiştirdiğini anlatıyor, lulius Caesar, klasik dünyaya derin ilgisi olan okurları olduğu kadar, Caesar’i ve antik Roma'yı ilk kez keşfedecek yeni okurlar için de bir başucu kitabı...

THG 045SS49 PAH

Kronik

₺35,°°

kronikkitap.com O O © kronikkitap