Eski Türklerde Gündelik Hayat
 9786258431438

Table of contents :
a
aa - 0054_1L
aa - 0054_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0003_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0003_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0004_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0004_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0005_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0005_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0006_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0006_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0007_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0007_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0008_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0008_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0009_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0009_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0010_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0010_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0011_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0011_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0012_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0012_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0013_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0013_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0014_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0014_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0015_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0015_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0016_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0016_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0017_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0017_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0018_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0018_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0019_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0019_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0020_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0020_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0021_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0021_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0022_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0022_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0023_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0023_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0024_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0024_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0025_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0025_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0026_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0026_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0027_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0027_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0028_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0028_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0029_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0029_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0030_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0030_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0031_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0031_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0032_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0032_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0033_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0033_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0034_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0034_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0035_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0035_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0036_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0036_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0037_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0037_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0038_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0038_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0039_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0039_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0040_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0040_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0041_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0041_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0042_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0042_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0043_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0043_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0044_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0044_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0045_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0045_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0046_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0046_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0047_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0047_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0048_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0048_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0049_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0049_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0050_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0050_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0051_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0051_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0052_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0052_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0053_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0053_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0054_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0054_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0055_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0055_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0056_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0056_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0057_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0057_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0058_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0058_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0059_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0059_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0060_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0060_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0061_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0061_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0062_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0062_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0063_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0063_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0064_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0064_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0065_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0065_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0066_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0066_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0067_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0067_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0068_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0068_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0069_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0069_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0070_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0070_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0071_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0071_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0072_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0072_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0073_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0073_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0074_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0074_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0075_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0075_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0076_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0076_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0077_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0077_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0078_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0078_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0079_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0079_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0080_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0080_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0081_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0081_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0082_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0082_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0083_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0083_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0084_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0084_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0085_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0085_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0086_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0086_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0087_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0087_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0088_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0088_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0089_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0089_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0090_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0090_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0091_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0091_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0092_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0092_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0093_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0093_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0094_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0094_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0095_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0095_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0096_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0096_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0097_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0097_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0098_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0098_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0099_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0099_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0100_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0100_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0101_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0101_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0102_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0102_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0103_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0103_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0104_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0104_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0105_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0105_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0106_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0106_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0107_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0107_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0108_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0108_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0109_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0109_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0110_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0110_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0111_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0111_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0112_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0112_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0113_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0113_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0114_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0114_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0115_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0115_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0116_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0116_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0117_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0117_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0118_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0118_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0119_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0119_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0120_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0120_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0121_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0121_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0122_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0122_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0123_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0123_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0124_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0124_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0125_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0125_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0126_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0126_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0127_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0127_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0128_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0128_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0129_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0129_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0130_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0130_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0131_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0131_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0132_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0132_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0133_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0133_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0134_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0134_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0135_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0135_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0136_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0136_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0137_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0137_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0138_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0138_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0139_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0139_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0140_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0140_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0141_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0141_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0142_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0142_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0143_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0143_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0144_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0144_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0145_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0145_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0146_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0146_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0147_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0147_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0148_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0148_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0149_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0149_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0150_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0150_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0151_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0151_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0153_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0153_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0154_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0154_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0155_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0155_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0156_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0156_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0157_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0157_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0158_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0158_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0159_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0159_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0160_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0160_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0161_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0161_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0162_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0162_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0163_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0163_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0164_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0164_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0165_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0165_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0166_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0166_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0167_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0167_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0168_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0168_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0169_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0169_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0170_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0170_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0171_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0171_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0172_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0172_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0173_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0173_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0174_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0174_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0175_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0175_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0176_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0176_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0177_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0177_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0178_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0178_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0179_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0179_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0180_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0180_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0181_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0181_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0182_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0182_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0183_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0183_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0184_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0184_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0185_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0185_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0186_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0186_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0187_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0187_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0188_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0188_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0189_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0189_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0190_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0190_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0191_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0191_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0192_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0192_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0193_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0193_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0194_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0194_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0195_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0195_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0196_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0196_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0197_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0197_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0198_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0198_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0199_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0199_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0200_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0200_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0201_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0201_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0202_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0202_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0203_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0203_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0204_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0204_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0205_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0205_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0206_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0206_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0207_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0207_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0208_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0208_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0209_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0209_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0210_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0210_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0211_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0211_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0212_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0212_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0213_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0213_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0214_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0214_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0215_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0215_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0216_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0216_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0217_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0217_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0218_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0218_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0219_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0219_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0220_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0220_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0221_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0221_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0222_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0222_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0223_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0223_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0224_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0224_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0225_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0225_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0226_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0226_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0227_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0227_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0228_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0228_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0229_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0229_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0230_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0230_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0231_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0231_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0232_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0232_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0233_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0233_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0234_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0234_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0235_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0235_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0236_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0236_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0237_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0237_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0238_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0238_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0239_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0239_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0240_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0240_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0241_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0241_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0242_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0242_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0243_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0243_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0244_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0244_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0245_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0245_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0246_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0246_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0247_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0247_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0248_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0248_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0249_1L
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0249_2R
Erhan Aydın Eski Türklerde Gündelik Hayat Kronik Yayınları - 0250_1L
z - 0002

Citation preview

> t'T1 --< ;;ı::ı

o ::ı:

ERHAN

-> zz

C) m C:VI zr:: o m --1 r-

C:

;·� ;:::



--

-
m )> o --1 m

AYDIN

-

HAYAT

-

ESKi TÜRKLERDE GÜNDELiK HAYAT ERHAN AYDIN

KRONİK KİTAP, 2%

Asya Tarihi Dizisi: 28

YAYIN YÖNETMENi Adem Koçal

KRONiK KİTAP Şakayıklı Sk. N°8, Levcnr

lnanbul - 34330 - Tı.irkiyc

Telefon: (0212) 243 13 23 Faks: (0212) 243 1.� 28 kronik@kronikkiıap.com

EDiTÖR Can Uyar

KAPAK TASARIMI Kuıan Ur:ıl

MİZANPAJ Kronik Kitap iun 2022, lsıanbul

Kültür &kanlıgı Yaymcıltk Sertifika No: 49639 www.kronikkitap.com

O O • kronikkitap BASKI VE CiLT Optimum Basım Tevfikbcy Mah. Dr. Ali Demir Cad. No: H295 K. c,:ckmcı.:c / IManbııl (0212) 46.� 71 2'5 Mmh1111 Senifiluı Nn: 4 1707

Tek-fon:

YAYIN HAKLARI Bu kitabın Türkiyc'dcki

ıünı yayın

h;ıkl.ırı Kronik

Y;ıyım:ılık A.�.'yc aittir. Tlıııunı arnatıyla yapılacak kısa alırmlar dışında, hiçbir şekilde kopya cdilemt'.1,, çoğaltılanıa7., y:ıyımlan:ım:ıı.

ERHAN

AYDIN •

--

ESKi--

••

TURKLERDE ••



GUNDELIK -

HAYAT-

K�ik

ERHAN AYDIN 1 973 yılında Malatya'da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Ma­ latya'da tamamladıktan sonra 1 995 yılında Erciyes Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. 1 995 yılında aynı bölümde araştırma görevlisi olarak çalışmaya baş­ ladı. 1 997 yılında yüksek lisansını, 2002 yılında doktorasını Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstirüsü Tıirk Dili ve Edebiyatı anabi­ lim dalı, Eski Tıirk Dili bilim dalında tamamladı. Tıirk işbirliği ve Koordinasyon Ajansı (TIKA) ile Moğolistan Aydınlanma Bakanlığı tarafından ortaklaşa yürütülen "Moğolistan'daki Tıirk Anıtları Pro­ jesi"nin, 2002 yılı Bilge Kağan Külliyesi kazı çalışmalarına epigraf olarak katıldı. 2003 yılında Erciyes Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tıirkçe Eğitimi Bölümünde yardımcı doçent olarak çalışmaya baş­ ladı. 201 O yılında doçent oldu. 20 1 3 ve 20 1 4 yıllarında, Pekin'de bulunan Merkezi Milletler Üniversitesinde (Minzu University of China 'f';lç��j;:�) konuk öğretim üyesi olarak çalıştı. 20 1 4 yılında lnönü Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tıirk Dili v e Ede­ biyatı Bölümünde çalışmaya başladı. 20 1 5 yılında profesör oldu. Halen lnönü Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Ede­ biyatı Bölümünde çalışmalarına devam etmektedir. Biri Çin'de ol­ mak üzere yayımlanmış 20 kitabı, 9 ' u SSCI ve AHCI indekslerince taranan dergilerde olmak üzere l OO'ün üzerinde makale ve bildirisi bulunmaktadır. Evli olup orta düzeyde Almanca, başlangıç düzeyin­ de lngilizce ve Çince bilmektedir.

Yayınevimizdeki diğer eserleri Taşa Kazınan Tarih - Türklerin ilk Yazılı Belgeleri Sibirya'da Türk İzleri - Yenisey Yazıtları Tonyukuk- Türklerin Bilge Atası

İÇİNDEKİLER

ÖN SÖZ

7

GiRiŞ Eski Dönem Türkler Hakkındaki Kaynaklar Çin Kaynakları

13 13

Bizans Kaynakları

19

lslam (Arap/Fars) Kaynakları

20

ESKİ TÜRKLERDE GÜNDELİK HAYAT SOSYAL HAYAT

29

Aile

29

Anne

29

Baba

32

Kardeşler (Ağabey, abla, küçük erkek kardeş, küçük kız kardeş)

37

Evlenme I Düğün Törenleri

41

Akrabalık Bağları

55

Eski Türk Ailesinin Yaşam Yeri

60

Boylar ve Boy Birlikleri

69

Bodun (Halk, Kavim, Millet)

1 23

Vatan

1 26

EKONOMiK HAYAT

131

Hayvan Yetiştiriciliği

131

Küçükbaş Hayvan Yetiştiriciliği

131

Büyükbaş Hayvan Yetiştiriciliği

1 42

Binek ve Yük Hayvanı Yetiştiriciliği

1 46

1 93

Avcılık Avcılıkta Yararlanılan Hayvanlar

1 95

Av Hayvanları

203 235

Öteki Hayvanlar

257

Tarım Yiyecek ve İçecekler

257

Tarım ve Tarımla İlgili Söz Varlığı

268 271

Ticaret Ticaret İle İlgili Söz Varlığı

275

Meslekler

298

DIN!HAYAT

323 325

İnançlar Alın Yazısı

326

Yakarış

327

Esenlik Dileme

332

inanç ile İlgili Söz Varlığı

34 1 367

Töreler ve Gelenekler

369

Cenaze Törenleri GÜNDELİK HAYAT İLE iLGiLi ÖTEKİ ÖGELER

397

Sayılar ve Ölçü Birimleri

397

Sayılar

397

Ölçü Birimleri

410

Zaman ve Takvim

426 436

Zamanla İlgili Söz Varlığı

447

Duygu Sevinç

448

Üzüntü

451

KAYNAKLAR

46 1

iN DEKS

49 1

6

ÖN SÖZ

Türklerin İslamiyet öncesi dönemlerindeki sosyal, kültürel, ekonomik ve dini hayatı hakkı nda çok şey yazıldı, söylendi. Ancak tüm bu yazılan ve söylenenlerin büyük bir bölümü, komşu veya herhangi bir neden­ le ilişkide bulunulan halkların yazdığından elde edilmiştir. Yedinci ve sekizinci yüzyıl Türk dünyasının sosyal, kültürel, ekonomik ve dini ha­ yatı hakkında, Türklerin kendi yazdıklarından ne ölçüde yararlanıldı? İslam öncesi dönemde, Türklerin kendi elinden çıkmış metinlerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Yalnızca Türk runik harf sistemiyle, ha­ tıra veya mezar taşlarına, kayalara ve gündelik hayatta da kullanılabilen türlü nesneler üzerine yazılmış metinlerin sayısı bile bugün beş yüzü aşmış durumdadır. Yazıtlardan sonraki dönemde, Budizm, Manihaizm ve Hristiyanlığın Nasturi koluna mensup Türklerin yazdığı metinlerin yanında, din dışı birçok metin, Türklerin yalnızca dini değil; sosyal, kültürel ve ekonomik hayatı için de pek çok değerli bilgi içermesine karşın, bu konular ne yazık ki hep göz ardı edildi. Yazıtlar dönemi Türkçesinden elde edilen malzeme; Türk boylarının sosyal, kültürel, ekonomik ve dini hayatı açısından, çok az değerlendirilmiş olsa da bu­ nu Eski Uygur Türkçesi metinleri için söylemek güçtür. Eski Türk yazıtları ve sonrası dönem Türkçesi üzerinde çalışanların, esasen sözcükler, ekler ve benzeri dil bilgisi yapılarına yoğunlaşması, bu büyük külliyata ait malzemenin işlenemeınesinin en büyük nedenlerin­ den biridir. Dolayısıyla Türk dili uzmanları dil alanının, kendilerince oldukça büyük ve önemli; ancak başka alanların uzmanlarınca önemsiz görülen işleriyle uğraşırken alan dışındaki araştırmacıların Eski Türk­ çe metinlere yeterince nüfuz edememesi nedeniyle Türklerin di 7

sosyal, ekonomik ve kültürel hayatı hakkında pek az şey bilinmekte idi. Türklerin yedinci ve sekizinci yüzyıldaki gündelik hayatına değinen az sayıdaki çalışma da ağırlıklı olarak 1. ve il. Türk Kağanlığı ile Uy­ gur Kağanlığı dönemine denk gelen Çin hanedanlıklarının yazdırdığı yıllıklardan yararlanmıştır. Yararlanılan bu ve benzeri kaynaklar, doğal olarak birincil değil; ikincildir. Bu satırların yazarı, 1 99 5 yılından bu yana, yazıtlar dönemi Türkçesi alanında çalışmaktadır. Dolayısıyla bir dil uzmanının gözüyle, eski Türk yazıtlarından elde edilen sosyal, ekonomik, kültürel ve dini hayata ait tüm malzeme gözler önüne serilmiştir. Elbette yeni yazıtlar bulundukça veya önceki yazıtlarla ilgili yeni, ancak daha doğru okuma ve anlamlandırmalar elde edildikçe bu kitaba eklenebilecek yeni şey­ ler de olacaktır. Bu sayede, Türk milletinin, yazılı kaynaklarla bilinen en eski dönemlerine ışık tutulacak; yazılı olmayan daha eski dönemler hakkı nda da fikir yürütme imkanı elde edilebilecektir. Belki de ilk kez bir Türk Dili uzmanı, alanının dışına çıkarak güç bir işe girişmiş oldu. Bu uzun ve meşakkatli yolda, Klasik Çince bil­ gisinin yanında, fedakarlığı ile desteğini esirgemeyen sevgili eşim Dr. Mihriban Aydın'a çok teşekkür ederim. Dört yıllık bir zaman dilimine yayılmış olsa da çalışmamı kısa zamanda bitirebilmem için telkinlerde bulunan, Kronik Kitap'ın yayın yönetmeni Adem Koça! ile editör Can Uyar'a minnet duygularımı ifade etmek isterim. Bu çalışmamı, Türklük, Türkçe ve Türk tarihi konusunda ilk ve öncü çalışmaların yapılmasının en büyük nedeni Mustafa Kemal Ata­ türk' e ithaf ermekten onur duyuyorum. Kurlug bolsun! Malarya, Mart 2022 Prof. Dr. Erhan Aydın

8

GİRİŞ

Türkler yedinci ve sekizinci yüzyılda nasıl bir hayat yaşıyordu? Ne yiyor, ne içiyordu? Gerçekten ilkel bir hayat mı sürüyordu? Yoksa gelişmiş bir sosyal hayattan söz edilebilir mi? Hayatlarının en önemli parçalarının duygularındaki değeri ne idi? Heyecanlarını, sevinçlerini, üzüntülerini nasıl ifade ettiler? Yalnızca savaşlardan mı söz edilmişti? Yukarıdaki sorular penceresinden bakıldığında, Türklerin ilk yazılı belgeleri olan Türk runik harfli eski Türk yazıtları üzerinde binlerce ça­ lışma yapılmış olmasına karşın, bu metinlerin yeterince anlaşılmadığını söylemek gerekir. Çok satırlı kağanlık ve beylik yazıtlarındaki bilgiler, belki yeterince işlenmiş gibi görünebilir; ancak çok satırlı metinlerdeki bilgiler de dahil olmak üzere, özellikle az satırlı yazıtlardaki malzeme hak ettiği ölçüde değer kazanmamıştır. Yedinci ve sekizinci yüzyıl Türk dünyası hakkında birçok kaynak bulunmaktadır. Bunların önemlileri ve birincil kaynak durumunda olanlar, bizzat Türklerin elinden çıkan metinlerdir. Bundan başka; Çin, Bizans, Arap ve başka milletlerin verdiği bilgiler de kuşkusuz değer­ lidir. Ancak İslam öncesi dönem Türk boylarının sosyal, ekonomik, kültürel ve dini hayatları hakkında yapılan çalışmaların, esasen ikincil kaynakları temel aldığı anlaşılmaktadır. Bugün sayısı beş yüzü aşkın eski Türk yazıtlarında da gündelik hayata ilişkin ham sayılır malzeme olmasına karşın, her nedense göz ardı edilmiştir. Bunun türlü nedenleri olmakla birlikte, Türklerin elinden çıkan metinlerin bir bütüncüllük arz etmediği, hatta bu metinlerden, dil bilgisi konuları bir yana bıra­ kıldığında, tarihi, sosyal, kültürel, ekonomik ve dini konularla ilgili 9

bilgi edinmenin mümkün olmadığı gibi bir kanaat yaygındır. Elbette bu görüş doğru değildir. Vilhelm Thomsen'in harfleri çözdüğü 1 893 yılından bugüne de­ ğin, eski Türk yazıtları üzerinde binlerce çalışma yapıldı. Bir yandan yeni yazıtlar bulundu öte yandan önceki yazıtlarla ilgili yeni okuma ve anlamlandırma önerileri getirildi. Özellikle, Türk dili alanına mensup araştırmacılar, alanlarının dışına çıkmayınca bu metinler, Eski Türkçe döneminin dil bilgisi yapısı hakkında hiçbir fikri olmayan kimselere bırakıldı. Yedinci ve sekizinci yüzyıl Türkçesi hakkı nda herhangi bir fikri olmayan bu kimseler, metinleri kendince okudu, anlamlandırdı ve yorumlamaya çalıştı. Kimi zaman olmadık sözcükler peyda oldu, yaygınlaştı ve kalıcı hale geldi. Türk dili alanının dışındaki araştırmacılar ise, eğer yeni bir okuma ve anlamlandırma geliştirmediyse, elinde hangi okuma ve anlamlandır­ ma varsa çok zaman onunla yetindi ve ona göre yorumlamaya kalkıştı. Bunun yanında, Çinlilerin verdiği bilgi ve belgeler, herhangi bir eleştiri süzgecinden geçirilmeden olduğu gibi alındı ve yüzlerce kitapla makaleye konu oldu. Kimi zaman ise, eski Türk yazıtlarındaki bilgiler, "Konuyla ilgili filanca metnin filanca kişi tarafından yapılan yayınına bakınız." gibi ifadelerle geçiştirildi. Tüm bunlar, yedinci ve sekizinci yüzyıl Türk dün­ yasının yeterince anlaşılamamış olmasının en büyük nedenidir. Türk runik harfli eski Türk yazıtları, ağırlıklı olarak İç Asya yani Moğolistan, Çin'in kuzeyi ile kuzeybatısı ve Güney Sibirya'da bulun­ makta olup bugün sayısı beş yüzü aşmış durumdadır. 1. Türk Kağanlığı döneminden bu harflerle yazılmış herhangi bir metin ele geçmemiştir. İlteriş Kağan önderliğinde Tang Hanedanlığı'nın boyunduruğundan kurtulan Türkler, 68 1 yılında il. Türk Kağanlığı'nı kurmuştur. 745 yı­ lına gelinceye değin, neredeyse tüm Avrasya coğrafyasına egemen olan il. Türk Kağanlığı döneminde ele geçmiş çok sayıda yazıt bulunmakta­ dır. Yine Uygur Kağanlığı döneminde de aynı harflerle yazılmış yazıt­ lardan söz etmek gerekir. Bu yazıtların bir bölümü ilk bulunduğu yerde korunma altına alınacağı günü beklerken bir bölümü ise müzelerde sonsuzluğa doğru uzanmaktadır. Kitapta, Türk runik harf sistemiyle yazılmış eski Türk yazıtlarında­ ki gündelik hayata ilişkin malzeme değerlendirilmiştir. Irk Bitig başta 10

E S K ! T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

olmak üzere; yine Türk runik harfleriyle, ancak kağıda yazılmış metin­ ler bu kitaba dahil edilmemiştir. Bunun nedeni, aynı alfabe ile yazılmış olsa da kültür dairesinin farklı olmasından kaynaklanmaktadır. "Gündelik Hayat" konusuna girmeden önce, eski Türk yazıtla­ rı, yani Türklerin kendi elinden çıkan birincil kaynaklarından başka, hangi kaynaklar bulunduğundan söz edilmiştir. Bu bölümde Çin, Bizans ve Arap kaynakları denince ne anlaşılması gerektiği üzerin­ de kısaca durulmuş, bu ikincil kaynaklarla ilgili yapılan çalışmala­ ra, ana hatlarıyla değinilmiştir. Kitabın ana konusu olan "Gündelik Hayat" için ise dört ana başlık belirlenmiştir. Bunlar; Sosyal Hayat, Ekonomik Hayat, Dini Hayat, Gündelik Hayat İle İlgili Öteki Öğeler. Bu dört ana başlık, kendi içlerinde alt başlıklara ayrılmış; her başlıkta konu ile ilgili bilgi verildikten sonra, tespit edilen örnekler sıralanmıştır. Örnekler verilirken kitabın hacmi i artırmamak için, tümünü vermek yerine, belirgin örnekler seçilmiştir. Ayrıca konuyu belirleyen sözcüğün ses, biçim, anlam ve kökeni ile ilgili varılan son nokta değerlendirilmiş; böylece eski Türkçenin söz varlığı ile ilgili değerlendirmelerden de söz edilmiştir. Konuyla ilgili örnekler geli­ şigüzel verilmemiş; şöyle bir sıra izlenmiştir: Moğolistan'daki kağan­ lık ve beylik yazıtları, Moğolistan'daki öteki yazıtlar, Yenisey, Dağlık Altay, Çin'deki yazıtlar. Herhangi bir sözcük işlenirken Eski Uygur Türkçesinden itibaren Türkçenin sonraki dönemlerindeki biçimlere değinilmiş, ayrıca bugünkü Türk yazı dillerindeki varlığına da yer verilmiştir. Kitapta, yedinci ve sekizinci yüzyıl Türk dünyasının gün­ delik hayatından söz edilirken sözcük ve sözcük öbekleriyle de ilgili birçok bilgi okuyucunun hizmetine sunulmuştur. Dolayısıyla kitabın en temel amacı, eski Türk yazıtlarını doğru anlayıp dolayısıyla eski dönem Türklerin gündelik hayatına ışık tutmak ve elde edilen bulgu­ ları okuyucuyla paylaşmaktır. Gündelik hayat içerisinde hangi başlıkların bulunması gerek­ tiği konusunda, merhum Salim Koca'nın "Eski Türklerde Sosyal ve Ekonomik Hayat" adlı kitap bölümü epeyce yol gösterici olmuştur. Koca'nın tasnifine çeşidi alt başlıklar eklemek suretiyle geliştirilmeye çalışılmıştır.

il

ESKİ DÖNEM TÜRKLER HAKKINDAKİ KAYNAKLAR

Çin Kaynakları

Orta ve İç Asya ile ilgilenen tarih ve dil uzmanları, Çin kaynaklarından mutlaka yararlanmıştır. Çin kaynakları, gerek altıncı yüzyıldan itibaren Köktürkler ile ardılları Uygurlar ve gerekse Köktürklerden önce yaşa­ mış Türk boyları hakkında oldukça önemli bilgiler vermiştir. Bu bil­ giler, özellikle Batılı Sinologlar (Çin dili ve tarihi uzmanı) tarafından, çeşitli vesilelerle birçok kez yayımlanmıştır. Bu yayınlar, kimi zaman metinlerin tümünü içerdiği gibi kimi zaman da bilgi verilmek istenen kavim veya Türk boylarıyla ilgili bilgileri bir araya getirmiştir. Özellikle 1. ve II. Türk Kağanlığı ile Uygur Kağanlığı'nın egemenliğine denk ge­ len, Çin'de kurulmuş devletlerden Chou, Sui ve Tang hanedanlıkları dönemlerinde meydana getirilmiş kaynaklar, Köktürk ve Uygurlar hak­ kında degerli bilgiler sunmaktadır. Çin kaynaklarının en ünlüleri şunlardır: Chou shu ı (Zhoushu JaJ fi:), Sui shu2 (ill'l'f!:), Pei-shih3 (Beishi ::Jt.31::), T'ung Tien4 (Tongdian Jffijl[.), Chiu T'ang Shu5 Qiu Tangshu fi nff!:), Hsin T'ang Shu6 (Xin

2 3

6

Linghu Defen (�l!ll.tf�) (583-666)'in b�ında bulunduğu bir heyet tarafından yazılmış cır. Wei Zheng (tl',1\'&) (580-643) tarafından meydana getirilmiştir. Li Yanshou C'l'hl�) ve babası Li Dashi (3J"j;JilJ) (570-628) tarafından 659 yılın­ da tamamlanmıştır. Du You (Uft;) (735-8 1 2) tarafından yazılmış ve 8 0 1 yılında tamamlanmıştır. Eski Tang Tarihi adıyla da bilinen bu tarih kitabı, Liu Xu (j'iıJB1']) (887-947) tara­ fından 945 yılında camamlanmışcır. Yeni Tang Tarihi adıyla bilinen eser, Song Qi (5Rf�) (998- 1 0 6 1 ) ve Ouyang Xiu (i!!Xll!llf�) ( 1 007- 1 072) adlı tarihçilerin b�ında bulunduğu bir heyet tarafından l 060 yılında tamamlanmıştır.

13

Tangshu !fi}j�), Ts'e-fu Yuan-kui7 (Cefu Yuanguifffi!ffj{;jl) , Tsu-chih T'ung-chien 8 (Zizhi Tongj ian'l r€1Jmit) , Wen-hsien T'ung-k'ao9 (Wenxian Tongkao)C�Jm�) . Bugünkü Çin Halk Cumhuriyeti'ndeki çağdaş çalışmalar göz ardı edildiğinde, bu kaynaklar üzerinde birçok batılı bilim adamı türlü vesi­ lelerle çalışmıştır. Köktürklerle ilgili Çin kaynaklarının araştırılmasın­ da ilk önce J. De Guignes'i anmak gerekir. 10 ikinci büyük çalışma N. Yakineff (Biçurin)'e aittir. 11 Ardından Stanislas Julien'in Documents sur !es Tou-kioue adlı çalışması gelir. Bu çalışma önce JournalAsiatique adlı bilimsel dergide, ardından da 1 877'de Paris'te kitap olarak yayımlanır.'' Edouard Chavannes' ın "paha biçilemez eser" olarak nitelendirilen Documents sur fes Tou-kioue Occidentaux13 adlı çalışması da anılması gerekli eserler arasında ilk sıralarda yer almaktadır. Eserde esasen Batı Köktürkleriyle ilgili bilgiler derlenmiş olmasına karşın, Çin kaynakların­ daki bilgilerle yetinilmez, bilgiler üzerinde çok önemli değerlendirmeler­ de bulunulur. Bu çalışma 2007 yılında Türkçeye çevrilir." Köktürklerle ilgili Çin kaynaklarındaki bilgileri en özenle derleyen çalışmalardan biri 7

9

lO

1l 12

13 14

Song Hanedanlığı zamanında, 1 005- 1 0 1 3 yılında Wang Qinruo C'EJ!X;!!f) (9621 025)'nun başında bulunduğu bir heyet tarafından meydana getirilmiştir. Si Maguang (ii].ı:ı:\:J't) ( 1 0 1 9- 1 086)'ın başında bulunduğu bir heyet tarafından 1 084 yılında carnamlanmıştır. Yuan (7!;) ( 1 279- 1 368) Hanedanlığı döneminde Ma Duanlin (.�Jffillll!) ( 1 2541 323) tarafından 1 307 yılında tamamlanmıştır.

Histoire generale des Hum, des Turcs, des Mongols et des Autres Tartares Occidentaux, Paris, 1 756- 1 758. Çev.: Hüseyin Cahit Yalçın, İstanbul, H. 1 325. Türkçe bu çe­ viri 20 1 8 yılında Hunların, Türklerin, Moğol/ann ve Daha Sair Batı Tatarlarının Tarih-i Umumisi adıyla Ötüken Neşriyat tarafından yayımlanır. Sobraniye Svediy o Narodah Obtitavşih v Sredney Azii v Drevneye Vremena. Sc­ Petersburg, 1 8 5 1 . Scanislas Julien, "Documencs Hiscoriques sur les Tou-Kioue (Turcs), Exrraits du Pien-i-Tien, et rraduits du Chinois".joumalkiatique6/3, ( 1 864), s. 325-367 ve s. 490-549. Edouard Chavannes, Documents sur les T'ou-kiue (Turcs) Occidentaux. St­ Petersburg, 1 903. Chavannes'ın bu çalışması iki farklı çevirmence çevrilmiş ve iki farklı yayınevi ra­ rafından yayımlanmış olsa da ilk çeviri oldukça başarısızdır. 1 . çeviri: Batı TUrkleri Tarihi. Çev.: Metin Sirman. İstanbul: Töre Yayın Grubu, 2006. 2. çeviri: Batı Tıirkleri/Çin Kaynaklarına Göre. Çev.: Mustafa Koç. İstanbul: Selenge Yayınları, 2007.

14

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Liu Mau-tsai'nin Die Chinesischen Nachrichten zur geschichte der Ost­ Tıirken (T'u-küe) adlı eseri olup 2006 yılında Türkçeye kazandırılır. 1 5 Köktürklerle ilgili önemli çalışmalardan biri d e Toshio Hayashi'ye ait­ tir. "Development of a Nomadic Empire: The Case of Ancient Turks (Tuque)"16 adını taşıyan bu çalışma 1 990 yılında Tokyo'da yayımlanır. Chen Hao'nun A History ofthe Second Tıirk Empire başlıklı kitabı da bu alanda yapılmış en yeni çalışmalardan biridir. 17 Köktürklerden sonra aynı coğrafyaya egemen olan Uygurlarla il­ gili Çin kaynaklarındaki bilgileri derleyen eserler de bulunmaktadır. Colin Mackerras'ın 7he Uighur Empire (744-840). According to the T'ang Dynastic Histories1' adlı eseri, önemli çalışmalardan sayılmakta­ dır. Michael R. Drompp'un Tang China and the Collapse ofthe Uighur Empire: A Documentary History19 adlı eseri de Uygur tarihi açısından oldukça önemlidir. Bu çalışmalardan başka, Köktürklerle ilgili Çin kaynaklarından ha­ reket ederek yazılmış Orta Asya veya Türk tarihi ile ilgili çok sayıda kitap ve makale de bulunmaktadır. Batı dünyasından P. Pelliot, P. A. Boodberg, R. Grousset, R. Giraud, D. Sinor, W Eberhard, L. Ligeti, K. Czegledy, H. Ecsedy, A. von Gabain, E. Pulleyblank'in de adını anmak gerekir. 1. ve II. Türk Kağanlığı ile Uygur Kağanlığı hakkında Çin kay­ nakları temel alınarak yazılmış kitap ve makalelerin tümünü vermek, Kitabın hacmini artıracağı için, tüm bu çalışmaların bibliyografik kün­ yelerine, bu satırların yazarının Tıirk Runik Bibliyografjası20 adlı kita­ bından ul aşılabilir ve dolayısıyla bu konularla ilgili ne denli çok çalışma yapıldığı görülebilir. 15 16 17

18 19 20

Çin Kaynaklanna Göre/Doğu Türkleri. Çev.: Ersel Kayaoğlu-Deniz Banoğlu. lsıanbul: Selenge Yayınları, 2006. Toshio Hayashi, Developmenr of a Nomadic Empire: The Case of Ancient Turks (Tuque). Bul/etin ofthe Ancient Orient Museum 1 1 , ( 1 990), s. 1 36-1 84. Chen Hao, A History of the Second Türk Empire (ca. 682-745 AD) . Leiden: Brill Press, 202 1 . Kitapla ilgili yakın zamanda yapılan tanıtma için bk. Erdem Uçar, "Chen Hao (202 1 ) , "A Hisıory of the Second Türk Empire (ca. 682-745 AD) , Brill, Leiden-Baston, pp. xvi+3 1 6". Bitig Türkoloji Araştmnaları Dergisi 2, (202 1 ) , s. 1 1 3- 1 1 8. Canberra: Australia National University Press, 1 968. Leiden: Brill Press, 2005. Erhan Aydın, Türk Runik Bib/iyografjası. lstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları, 2 0 1 7.

15

Eski dönem Türkler, daha özel ifade ile Köktürk ve Uygur döne­ mi ile ilgili Türkiye'de ise ilk çalışmalar Cumhuriyetin ilanıyla birlik­ te, Atatürk' ün de teşvikleriyle hızlanmıştır. Yukarıda da sözü edildiği üzere, De Guignes'in ünlü eserinin Hüseyin Cahit Yalçın tarafından Türkçeye çevrilmesi, bu alandaki ilk ve önemli çalışmadır. Sadri Maksudi Arsal'ın Türk Yurdu dergisinde yayımlanan yazıları" ile M . Fuad Köprülü'nün Sadri Maksudi'ye verdiği cevabı d a bu konuda yapılmış ilk çalışmalardandır. 22 Annemarie von Gabain'in Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi' nde 1 94423 ve 1 95024 yılında seri ha.linde yayımlanan ve "Köktürklerin Tarihine Kısa Bir Bakış" adını taşıyan makaleler de Çin kaynakları te­ melinde, eski dönem Türk tarihi araştırmaları için kuşkusuz değerlidir. Ardından, N. Yakinelf ile St. Julien'in eserlerinden hareket eden Akdes N. Kurat' ın "Gök Türk Kağanlığı'"' adlı çalışmasını da anmak gerekir. Bahaeddin Ögel'in 1 945 yılında Belleten'de yayımlanan "Göktürk Yazıtlarının 'Apurım'ları ve 'Fu-lin' Problemi'"6, 1 948'de yayımlanan "İlk Töles Boyları: Uygur, Ting Ling ve Kao-ch'e'ler'"7, Uygurların ilk dönemlerini işlediği makalesi", 1 955'te yayımlanan "Uygur 21

Sadri Maksudi Arsal, "Çinliler ve Moğolların Hoei-Hou ve Uygurlarıyla Orhun Türk Kitabelerindeki Oğuzların Aynı Olduklarına Dair izahat" Türk Yurdu 3/ 1 O, ( 1 925), s. 1 06- 1 1 l; Sadri Maksudi Arsal, "Çinlilerin Hoei-Hou Dedikleri Halkın Orhun Kitabeleri'ndeki Dokuz Oğuzların Aynı Olduğuna Dair izahat" Türk Yurdu 3 / 1 4 , ( 1 925), s. 2 1 8-23 1 . 2 2 M . Fuad Köprülü, "Kitabiyat Tenkidleri, Sadri Maksudi'nin Çinlilerle Moğolların Hoei-Hou'ları ve Orhun Türk Kitabelerinin Oğuzları" TUrkiyat Mecmuası 1 , ( 1 925), s . 322-326. 23 Annemarie von Gabain, "Kökrürklerin Tarihine Kısa Bir Bakış I: Stepte Yaşayan Köktürkler (682-742)" Çev.: Saadet Çağatay. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi 215, ( 1 944), s. 685-690 ve Annemarie von Gabain, "Köktürklerin Tarihine Kısa Bir Bakış ll: Uygurların Step ve Şehir Hayatı (742-840)" Çev.: Saadet Çağatay. Dil ve Tarih-Coğrafja Fakültesi Dergisi 215, ( 1 944), s. 690-695. 24 Annemarie von Gabain, "Kökrürklerin Tarihine Kısa Bir Bakış 111: Şehir Gözüyle Step" Çev.: Saadet Çağatay. Dil ve Tarih-Coğrafja Fakültesi Dergisi 813, ( 1 950), s. 373-379. 25 Akdes N. Kurat, "Gök Tiirk Kağanlığı" Dil ve Tarih-Coğrafja Fakültesi Dergisi 1 0/ 1 -2, ( 1 952), s. 1 -56. 26 Belleten 9133, ( 1 945), s. 63-87. 27 Belleten 1 2/48, ( 1 948), s. 795-833. 28 "Şine Usu Yazıcının Tarihi Önemi; Kucluk Bilge Kül K.agan ve Moyunçur" Belleten 1 5/59, ( 1 9 5 1 ) , s. 36 1 -379.

16

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Devletinin Teşekkülü ve Yükseliş Devri"", 1 957 yılında yayımlanan ve Çin kaynaklarından hareket ederek kısa bir Köktürk tarihi veren ünlü makalesi'°, bu dönemin önemli çalışmalarından sayılmaktadır. Ögel'in Türk Kültürünün Gelişme Çağları31 ve lslamiyetten Önce Türk Kültür Tarihi32 adlı çalışmaları da Çin kaynaklarından hareket ederek yazılmış eserlerinden yalnızca ikisidir. Ögel'in doktora öğrencilerinden Chang Jentang'ın hazırladığı Doğu Göktürkleri adlı tezi, 1 968 yılında Taipei'de yayımlanır.33 Gülçin Çandarlıoğlu'nun Uygur Devletleri Tarihi ve Kültürü (Çin kaynaklarına ve Uygur Kitabelerine Göre}'' adlı çalışmasında, Çin kaynakları temel alınarak bir Uygur tarihi ortaya konur. 1 995 yılında Ahmet Taşağıl' ın Gök- Tıirkler35 adlı çalışması Türkiye'de yayımlanan en kapsamlı Köktürk tarihlerinden biridir. Taşağıl, bu çalış­ masından sonra 1 999 yılında Gök- Tıirkler II (Fetret Devri 630-68 1 )36 ve 2004 yılında da Göktürkler IIP' adlı çalışmasını yayımlar. Farklı tarihler­ de yayımlanan bu üç ciltlik çalışma, daha sonra tek ciltte toplanır. Yine Taşağıl'ın Çin Kaynaklarına Göre Eski Tıirk Boyları" ile Kök Tengri'nin Çocukları, Avrasya Bozkırlarında lslam Öncesi Tıirk Tarihı" adlı çalışması, Çin kaynakları temelinde, bozkırda kurulmuş Türk devletlerinin tarihini konu edinir. Taşağıl'ın, Uygurlar-840 'tan Ônce-40 başlıklı çalışmasında, 29 30

Belleten 1 9/75, ( 1 955), s. 3 3 1 -376.

"Doiiu Göktürkleri Hakkında Vesikalar ve Notlar" Belleten 2 1 /8 1 , ( 1 957), s. 8 1 - 1 37. 3 1 Bahaeddin Ögel, Tıirk Kültürünün Gelişme Çağları. lsranbul: Türk Dünyası Araş­ tırmaları Vakfı Yayınları, l 988. 32 Bahaeddin Ôgel, lslamiyetten Önce Tıirk Kültür Tarihi. Ankara: Türk Tarih Kuru­ mu Yayınları, 1 99 1 . 3 3 Chang jenrang, T'ang Devrindeki Doğu Gök-Tıirkkri Hakkında Yeni Belge/er (Tse­ fa-yüan-kuei ve Tzu-chih T'ung-chien'e göre- 618-745). Taipei, 1 968. 34 Uygur Devktkri Tarihi ve Kültürü (Çin kaynaklarına ve Uygur Kitabe/erine Göre). lsranbul: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, 2004. 35 Ahmet Taşağıl, Gök- Tıirkler. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1 995. 36 Ahmet Taşağıl, Gök-TUrkler il. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1 999. 37 Ahmet Taşağıl, Gök- Türkler lif. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2004. 38 Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2004. Yeni bs.: İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları, 20 1 6. 39 lsranbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları, 20 1 3. 40 lsranbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları, 2020.

17

Uygurların 840 tarihindeki Kırgız yenilgisinden önceki dönemleri hak­ kında bilgiler verilir. 202 1 yılında yayımlanan ilk Türkler, Bozkırdan Dünyaya Yayılanlar'1 başlıklı çalışmasında da Köktürk öncesi dönemde Türk olarak anılan boylar hakkındaki Çin kaynaklarında yer alan bil­ giler işlenir. Sadettin Gömeç'in, ilk baskısı 1 997 yılında yapılan Kök Tıirk Tarihi'' adlı eseri, daha sonra farklı yayınevleri tarfından yeniden yayım­ lanır. Yine Gömeç'in Uygur Tıirkleri Tarihi ve Kültürü" adlı çalışması da Uygur tarihi hakkında önemli başvuru kaynaklarından biridir. Bu satırların yazarının Taşa Kazınan Tarih, Türklerin ilk Yazılı Belgeleri" adlı çalışmasında, Türk runik harfli eski Türk yazıtları çerçe­ vesinde, !. ve il. Türk Kağanlığı ile Uygur Kağanlığı'nda gelişen tarihi olaylarla, yazıtlar dönemi Türkçesinin dil bilgisi yapısına değinilir. H. İhsan Erkoç'un Yenisey'den Seyhun'a Türkler, Kırgızlar, Tıirgişler, Karluklar ve Oğuzlar'' başlıklı kitabında; dört önemli Türk boyu ile ilgili hem Çin kaynakları hem de Türk runik harfli eski Türk yazıtla­ rındaki bilgiler verilir. Çalışmanın kuşkusuz en değerli yanı, yalnızca Çinlilerin anlattığı ile yetinmeyip Türklerin kendi elinden çıkan yazıt­ lardaki bilgilerle de desteklenmiş olmasıdır. Çin kaynaklarının, eski dönem Türk tarihinin aydınlatılmasında çok önemli bir rol oynadığında kuşku bulunmamaktadır. Ancak bu kaynakların verdiği bilgilere her zaman güvenmek de sakıncalıdır. O dönemde gün gün gelişen olayları anlatan Çinlilerin, hanedanın bas­ kısı veya direktifi ile yazdırılmış olabileceğini de kesinlikle göz önünde bulundurmak gereklidir. Çinlilerin özellikle !. ve il. Türk Kağanlığı ile Uygur Kağanlığı döneminde kendi içinde, kendine bağlı yaşayan boy­ ları hesaba katarak bazı bilgileri kasıtlı olarak değiştirdiğini düşünmek de doğal olarak mümkündür. 41 42 4 .1 44 45

İstanbul: Kronik Kitap, 202 1 . Sadettin Gömeç, Kök TUrk Tarihi. Ankara: Türksoy Yayınları, 1 997. Sadettin Gömeç, Uygur Türkleri Tarihi ve Kültürü. Ankara: Atatürk Kühür Merkezi Yayınları, 1 997. Erhan Aydın, Taşa Kazman Tarih. Türklerin ilk Yazılı Belgeleri. İstanbul: Kronik Kitap. 20 1 8 . H . İhsan Erkoç, Yenisey'den Seyhun'a Türkler. Kırgızlar. Türgişler. Karluklar ve Oğuzlar. İstanbul: Kronik Kitap, 202 1 .

18

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Bizans Kaynakları

Bizans' ın Batı Köktürkleri ile ticari ve siyasi ilişkileri sayesinde, bu kaynaklarda da Türklerin altıncı yüzyıl ve sonrası hakkında bilgi edin­ mek mümkün olabilmektedir. Bilindiği gibi 568-569 yıllarında Batı Köktürk kağanı İstemi (Çin. Shidianmi �,ı�W), Soğd asıllı Maniah başkanlığındaki bir kafileyi Bizans'a elçi olarak yollamıştı. Adından Mani dinine bağlı olduğu anlaşılan Maniah (Mani+ah. ah: Süryanice: 'kardeş') büyük bir olasılıkla Soğdca yazılmış bir mektubu Bizans hü­ kümdarına iletmişti. Doğal olarak İstanbul'da Türkçe bilen tercüman bulmanın güçlüğü ile birlikte bu mektup, dönemin tüccar kavmi Soğdluların diliyle yazılmış olmalıdır. Bizans hükümdarı da Maniah ile birlikte, Kilikyalı olduğu bilinen Zemarchos'u Batı Köktürk kağa­ nına yollamıştı. Zemarchos, uzun süren ve oldukça sıkıntılı geçen bir yolculuktan sonra, Batı Köktürk kağanının otağına varmış, daha sonra da elçiler yoluyla karşılıklı ilişkiler devam etmişti. Öge!' e göre Ön Asya ile Çin ilişkileri Soğdluların elindeydi, hatta Batı Köktürklerinin Bizans siya­ setini bizzat Soğdlular meydana getirmişti.46 Batı Köktürk Kağanlığı ile Bizans ilişkileri sonucunda Türk runik harflerinin icat edildiğini öne sürenler de olmuştur. Örneğin Sir Gerard Clauson, bu yazı sisteminin devlederarası ilişkiler ve kayıt tutma ihtiya­ cından ieat edilmiş olduğu kanaatindedir. 47 Köktürk dönemi ile Bizans ilişkilerini konu edinen en iyi kay­ nak, kuşkusuz Gyula Moravcsik'in iki ciltlik Byzantinoturcica'sıdır.48 Aslı Almanca olan bu çalışmanın Türkçeye kazandırılması, önemli bir boşluğu dolduracaktır. Bizans kaynaklarıyla ilgili bir başka çalışma, Hatice Palaz Erdemir'e aittir.49 Bizans kaynakları ve bu kaynaklarda Türklerle ilgili bilgiler çerçevesindeki külliyat için yine Türk Runik Bibliyografjıası' na bakılmalıdır. 46 47 48 49

Ögel, "Gökrürk Yazıclarının 'Apurım'ları ve 'Fu-lin' Problemi", s. 85. Gerard Clauson, "The origin of rhe Turkic "runic" alphabet". Acta Orientalia 32, ( 1 970), s. 52-53. Budapesr, 1 943. Yeni bs.: Berlin, 1 958 ve Leiden, 1 983: Brill Press. VI. Yüzyıl Bizam Kaynaklarına Göre Göktürk-Bizam //işkikri. lscanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2003.

19

İslam (Arap/Fars) Kaynakları

İslam sonrasında, özellikle 7 5 1 'deki Talas Savaşı' nın ardından Müslüman devletlerin, hem lslam'ı yaymak adına fethetmek hem de İpek Yolu ticaretine egemen olmak amacıyla gözünü Orta ve İç Asya'ya diktiği bilinmektedir. Özellikle coğrafya bilginleri ve seyyahlar, başta Türk ve Çin olmak üzere bu bölgede yaşayan halklar ve ülkeler hakkında bilgi edinme faaliyetinde bulunmuş, eski dönem Türk devletleri ve gündelik hayatlarına ilişkin değerli bilgiler vermiştir. Örneğin; eski Türk yazıtla­ rının varlığı hakkı nda ilk bilgi, Alaaddin Atarnelik Cüveyni' nin Tarih-i Cihan-güşa adlı eserinde bulunmaktadır. Cüveyni "İdikut'un Soyu ve Uygur Şehirleri" bölümünde Ordubalık (Karabalgasun)'ta yazılı taşlar bulunduğundan söz ermiştir. Cüveyni'nin sözünü ettiği bu yazıtın, üç dilli I. Karabalgasun olduğu genel kanaattir. Müslüman coğrafya bilginleri ile seyyahların bu bahisleri üzerinde, özellikle Türkiye'de önemli çalışmalar yapılmıştır. Örneğin; Yusuf Ziya Ycirükan'ın Müslüman Coğrafjacıların Gözüyle Ortaçağ'da Türkler5°, Ramazan Şeşen' in hazırladığı Islam Coğrafjacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri51 , Mesıldi'nin Kitabü't-Tenbih ve1-lşraf (Coğrafya ve Tarih) " adlı eserinin Türkçesi, İbn Havkal'ın Suretü1-Arz adlı eseri­ nin Türkçesi olan 1 O. Asırda lslam Coğrafjası53 adlı eser ile yine Şeşen tarafından Türkçeye kazandırılan Ebu Osman El-Cahız'ın Türklerin Faziletler{'4 önemli çalışmalardan sayılmaktadır. Mesıldi'nin Murucü'z­ Zeheb (Altın Bozkırlar)'' adlı kitabında da Türklerin gündelik hayatına ilişkin değerli bilgiler bulunmaktadır. Yukarıda önemli bir bölümü hakkında bilgi verilen coğrafya ve se­ yahat eserleri, Türklerin eski dönemlerdeki yaşantısı hakkında önemli ipuçları vermektedir. Bu eserlerde yer alan bilgilerin bir bölümü kesin­ likle efsane tarzında olsa da önemli bir bölümü, gerçekleri yansıtıyor olması bakımından değerlidir. 50 5l 52 53 54 55

lsranbul: Gelenek Yayınları, 2004. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1 99 8 . Yeni bs. İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları, 20 1 7 . Hzl: Ramazan Şeşen, İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları, 2 0 l 8. Hzl: Ramazan Şeşen, lstanbul: Yedirepe Yayınları, 20 1 7 . l stanbul: Yedirepe Yayınları, 20 1 7. lsıanbul: Selenge Yayınları, 2004. 20

ESKİ TÜRKLERDE GÜNDELİK HAYAT

Yedinci ve sekizinci yüzyılda yaşayan Türklerin yaşam biçimleri üze­ rinde çok şey söylenmiş olmasına karşın, bu yaşam biçimlerinin nasıl ve ne şekilde olduğu tam olarak ortaya konamamıştır. Çoklukla Çin, Bizans ve İslam kaynaklarından elde edilen bilgiler değerlendirilmiş ve bu bilgiler bilerek ya da bilmeyerek yaygınlaştırılmıştır. Eski dö­ nem Türkler için kullanılan yaygın bir görüş ve tuhaf bir adlandırma "göçebe" sözcüğü ve dolayısıyla terimidir. Türk Dil Kurumunun ha­ zırladığı Güncel Türkçe Sözlük'te göçebe için şu açıklama bulunmak­ tadır: "Değişik şartlara bağlı olarak belli bir yöre içinde çadır, hayvan ve öteki araçlarla yer değiştiren, yerleşik olmayan (kimse veya top­ luluk) , göçer, göçkün". 1 Bu tanımdaki "belli bir yöre içinde" ifadesi kesinlikle;doğrudur. Gerçekten eski dönem Türkler göçebe miydi? Yedinci ve sekizi yüzyıl Türklerinin yaşam biçimleri için "göçebe" yerine "konargöçer" demek daha doğrudur. Türk Dil Kurumu "konargöçer" maddesi içinse şu açıklamaya yer verir: "Göçebe bir hayat süren, bir yere sürekli yerleş­ meyen (aşiret, oba vb.), göçerkonar'" Bu anlamlandırmada da eksikler bulunmaktadır. Çünkü verilen anlam, göçebe ile oldukça benzerdir. Buna göre; kitap boyunca kastedilecek olan "konargöçer" ile kurumun sözlüğündeki anlamın örtüşmediğini belirtmekte yarar bulunmaktadır. İslam öncesi Avrasya bozkırlarında yaşayan Türkler, konargöçer bir yaşam sürmekte idi. Ancak her yıl, ay veya hafta farklı yerlere konup göçmüyorlardı. Kısaca belirtmek gerekirse; yazın daha serin, kışın ise https://sozluk.gov.tr (Erişim tarihi: 25.08.202 1 ). https://sozluk.gov.tr (Erişim tarihi: 25.08.202 1 ) . 23

daha sıcak yerlerde yaşıyorlardı. Bu yaşam tarzı, doğal olarak vatan coğ­ rafyası sınırları içerisinde gerçekleşmekteydi. Her yıl bu işlemin gerçek­ leştirilmesinin en temel ve doğal nedeni, hayvanlara taze ot bulabilmek ve hayvanlara bağlı olarak yaşam süren insanların daha rahat yaşamala­ rını temin edebilmekti. Özellikle eski Türk yazıtlarında da sıkça görül­ düğü üzere; yaylag sözcüğü ile 'yaylamak' ve 'kışlamak' fiillerinin ifade ettiği anlam, tam olarak budur. Türklerin bilinen en eski metinleri olarak nitelendirilebilecek Türk runik harfli eski Türk yazıtlarında yazı veya kışı geçirmek anlamlarında fiiller ve bu fiillerden yapılmış isimler kullanılmıştır. Aşağıda bu söz­ cüklere değinilecektir: Yaylamak: Sözcük, yay isminden +LA- eki ile fiil yapılmıştır. Buradaki yay da 'yaz' anlamındadır. Buna göre; Eski Türkçede mevsimler şöy­ ledir: Ytız 'ilkbahar', yay 'yaz', küz 'güz, sonbahar', kış 'kış'. Türkiye Türkçesinde yaz sözcüğünün 'yaz' anlamında olması, tümüyle bir an­ lam bilgisi olayıdır. Ytıylamak fiili şu metinlerde tespit edilmiştir: Tes güney 2: [te}zig kasar kurg kontı çıt tikdi örgin yaratdı yayladı "Tes (Irmağı'nın) (kaynağına?), Kasar'ın batısına yerleşti. Çit dikti, tahtını kurdurdu, yazı (orada) geçirdi." Cümleye göre, karargahın sı­ nırlarını belirleyen çitler dikilip taht yani kağanın otağı kurulmuş ve yaz mevsimi bu yörede geçirilmiştir. Cümleden, Tes Irmağı'nın kay­ nağının bulunduğu yörenin, yaz mevsimini geçirmek için elverişli bir bölge olduğu anlaşılmaktadır. Tariat batı 1 : Bars yılka yılan yılka ı!ki yıl (2) yayladım ulu yılıka ötüken ortosznta as ÖIJÜZ baş kan uwk baş kı!dininte yay/adım örgin bunta yaratıdım çıt bunta tokıtdım "Pars yılında (750) (ve) yılan yılında (753) iki yıl (2) yayladım. Ejderha yılında (752) Ötüken' in ortasında, fu Öngüz Baş (ile) Kan Iduk Baş (dağlarının) batısında yayladım. Kağanlık otağını burada yaptırttım. Karargah çitlerini burada vurdurdum." Şine Usu doğu 8: [te}z başınta kasar kurdın örgin anta ı!titdim çıt anta tokıtdım yay anta yay/adım "Tes lrmağı'nın kaynağında (ve) Kasar' ın batısında tahtımı kurdurdum, çiti orada vurdurdum. Yazı ora­ da geçirdim." Uygur kağanı Moyan Çor (Çin. Moyan chuai Jfflg;�) yaz aylarını bu yörede, yani Tes Irmağı' nın kaynağında geçirmiş ve satırın devamında 24

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

güzün bu yöreden ayrıldıklarını ifade etmiştir: Ançıp olyıl küzün ilgerü yorıdım "Ondan sonra o yıl güzün doğuya doğru yürüdüm." Şine Usu doğu 9: (8) tawışgan yıl (9) beşinr ayka teg[i] < . . . >-ka öftüken yış] başı anta [as] ÖIJÜZ başı anta ıdok baş kedinte yawaş tokuş bel­ tirinte anta yay/adım örgin anta yaratıtdım fıt anta tokıtdım " (8) Tavşan yılının (75 1 ) (9) beşinci ayına kadar < . . . >-a Ötüken (ormanlı) Dağı zirvesi, As-Öngüz Baş (ile), Iduk Baş'ın batısında Yavaş ve Tokuş (ır­ maklarının) birleştikleri yerde yazı geçirdim. Tahtı orada kurdurdum, çiti orada vurdurdum." Kağanın bu cümlesinden, doğuya doğru sefere çıkıp Tatarlarla mücadele ettikten sonra, bu kez Tes lrmağı'nın güney bölümlerine düşen Ötüken bölgesinde yayladığı anlaşılmaktadır. Şine Usu güney 2: Tez başı rıtımın yay/adım yaka anta yakaladım "Tes (Irmağı) kaynağında çitimi (vurdurup) yazı geçirdim. Karargahın sınırlarını belirledim." Tes Irmağı civarının yaz aylarını geçirmek için uygun yerlerden bi­ ri olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Tez adı (Tuva Türkçesi: Tes; Moğolca: Tes), kuzeybatı Moğolistan'daki Tes lrmağı'dır. Bu ırmak Bulnayn Nuruu sıradağlarının kuzeyinde bulunan Sangiyn Dalay gölünün batısından çı­ kar ve Tannu-Ola Dağları'nın güneyindeki Uvs Gölü' ne dökülür.3 Hoyto-Tamır ll, 3: Kasuy? kara başıgyaylatım küzte tofıın taşka ertim "Kasuy'da? halkı yaylamm (yazı geçirttim) , güzün Tonyın Taş'a (Hoyro-Tamır?) ulaştım." Bu cü'mleden, eski Türk töresi gereğince kağanların veya boy lider­ leri in en önemli görevinin halkın karnını doyurmak, sırtına giyecek temin etmek olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Bu kaya yazıtından elde edi­ len bilgiye göre; yaz aylarının geçirilmesinin ardından, güzün Tonyın Taş yani Hoyro-Tamır kaya kütlesi in bulunduğu yere geri dönülmüştür. Yaylag: Yayla- fiil inden, + G- fiilden isim yapan ek ile isim yapılmış olup 'yazın geçirildiği yer' anlamı verilebilir. Sözcük, eski Türk yazıt­ ları nın tümü göz önüne alındığında yalnızca bir kez tespit edilmiştir. Tariat batı 5: Yaylagım Ötüken kuzı kedin Uft tez başı "Yaylam Ötüken' in kuzey (bölümlerinin) batı ucu, Tes (Irmağı) kaynağı(ndadır) ." Erhan Aydın, Eski Türk Yer Adları. İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları, 20 1 6, s. 1 44- 1 45 .

25

Ötüken'in kuzeyi ifadesi, bugünkü Tes Irmağı'nın kaynağı ve Uvs Gölü' ne yakın bölgeler olarak anlaşılmalıdır ki burası Moğolistan' ın kuzey ve kuzeybatı bölümlerine denk gelir ve yazları daha serin ve Sibirya'ya yakınlığından dolayı kışları ise hayli soğuktur. Kışlamak: Tam olarak 'kışı geçirmek' anlamındaki fiilin, sık olmasa da eski Türk yazıtlarında kullanılmış olduğuna dair örnekler bulunmak­ tadır. Toplam üç kez tespit edilen fiilin geçtiği yer ve cümleler şöyledir: Köl Tegin kuzey 8: Amga korgan kışlap ya.zıl)a oguzgaru SÜ taşıkdımız ''Amga Korgan'da kışlayıp ilkbaharda Oğuzlara doğru asker gönderdik." Bu cümlenin Bilge Kağan yazıtında yer alan paralelinde ise küçük bir fark, daha doğrusu bir ayrıntıya değinilmiştir. Bilge Kağan doğu 3 1 32: (3 1 ) amgı korgan kışladokda yut boltı ya.zılJa (32) oguz tapa süledim "(3 1 ) Amgı Korgan'da kışladığımızda kıtlık oldu. İlkbaharda Oğuzlara doğru sefer ettim." Amga Korgan' ın kışı geçirmek üzere uygun bir yer olduğu açık bir biçimde anlaşılmaktadır. Bu durumda Amga Korgan'ın biraz daha güneyde, hatta ardından Oğuzlara doğru sefere çıkıldığı bilgisi bulunduğuna göre, güneydoğusunda bir yer olduğu tahmin edilebilir. Amga Korgan'ın Yenisey ile Tula ırmakları arasında, Tula lrmağı'nın bu­ günkü Ulan Batur'a yakın yerlerinde olduğu genel kanaattir.4 Şine Usu doğu 7: Anta yana tüşdüm ötüken irin kış/adım yagda boşuna boşunuldum "Oradan yine geri döndüm. Kışı Ötüken'in kuze­ yinde geçirdim. Düşmandan kurtulup rahatladım." Cümleden, Uygurların kağanı Moyan Çor'un, kış aylarını Ötü­ ken'in kuzeyinde geçirdiği anlaşılmaktadır. Kışlag: Eski Türk yazıtlarında kışlag sözcüğü tespit edilmemiş olsa da bu durum tümüyle rastlantıdır. Türk runik harfli eski Türk yazıtları dö­ neminden sonraki Türkçe metinlerde, "kışı geçirmek üzere konaklanan yer" anlamıyla görüldüğünün tanıkları bulunmaktadır. Bugün, sözcük sonundaki fiilden isim yapan -G+ ekinin eriyip ünlüleşmesi nedeniyle kııla olarak yaşamaya devam etmektedir. Ancak 'kışlanan yer' anlamında olmayıp Türk Dil Kurumunun Güncel Türkçe Sözlük'ün ögüküm ala (3) yın "Sevgiliyi seçip ayırma için < . . . > anneciğim, ala (3) -yım." 'Anne'yi ifade etmek için kullanılan ikinci sözcük ise ana'dır. Sözcük, biri küçültme ekli olmak üzere toplam iki kez tespit edilmiştir: Talas III (K 3) 2: Atasın a anasın a uiatı? a bdım "babasına (ve) annesine birlikte vardım (gittim.)" Kalbak-Taş XXIII (A 46): Ürül} e bitidim e anaçım a adrıidımız a " (adım) Ürüng, (ben) yazdım (hakkettim) , anneciğim(den) ayrıldık." Yukarıdaki iki örnekten Talas III yazıtında bulunan, kuşkulu ol­ makla birlikte, ana sözcüğünün kullanılıp kullanılmadığı konusunda 30

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

tereddüt oluşturmaktadır: Atasın a anasın "babasına (ve) annesine" Rysbek Alimov, 3. satır olarak verdiği bu sözcüğün bulunduğu yeri şöyle okur ve anlamlandırır: Atasın anasın ulatı kadım "Anne ve babasıyla kaldım.'" Dağlık Altay bölgesi yazıtlarından tek satırlık Kalbak-Taş XXIII (A 46) yazıtında da ana, acdında +f küçültme ekiyle kullanılmıştır: Anaçım 'Anneciğim'. Bu örnek önemlidir, çünkü ana sözcüğünün iki örneğinden biri olması bir yana, eğer anaç biçimindeki okumada yan­ lışlık yoksa tüm eski Tıirk yazıtları içerisinde küçültme ekli bu kul­ lanım, tek örnek olarak değer kazanmaktadır. Bu örneği Dmitriy D. Vasilyev ürür} biçidim esizim : adirildim biçiminde okur. 8 Tıbıkova vd. ise katalogda ü rürj -a bitidim-a ançamalanaçım -a adnldımu-! ola­ rak okur, ancak yazarların ançam a veya anaçım a okumasında kararsız olduğu anlaşılmaktadır. Cümlede anlaşılmayacak ya da okuma ve an­ lamada rorlanacak bir durum yoktur. Çünkü yazıtın yazıcısı, anneci­ ğinden ayrıldığını ifade etmektedir.

Çizim: hııp://www. alcay.uni-frankfurt.de/ENGLISH/A46/A46_0E.HTM

Yukarıdaki verilere göre, iki farklı sözcükle ifade edilen anne, ai­ lenin en temel unusurudur. Hatta annenin hamilelik süresince çektiği acının dile getirilmiş olması, gündelik hayatın en önemli örneklerinden 7

Rysbek Al i m ov, Tanrı Dağı Yazıtları, Eski Türk Runik Yazıtları Üzerine Bir incele­ Konya: Kömen Yay ın la r ı, 20 1 3, s. 86.

me.

Dnı i triy D . Vasilyev, " Dağl ık Al taylarda ki Yazııları

s.

(A-47, 48, 49,

5 0 ) "'

Kalhak--l aş Mabed i n i n Göktürk

liirk Dili Arapırmaları Ytllığı Belleten 1 993, ( 1 995),

9 1 -97

Larissa N . Tıbı kova- l r i n a A. Nevskaya - M a rcel E rd a l ,

Ktua/og Drevnetyurkskih Runiçeskih Pamyatnikov. Gorno-Alraysk: G orno - A lc ays k G o sudars rve n n ı y Universiter, 20 l 2, s. 90.

31

biri olarak değer kazanır. Altın-Köl 1 (E 28) 1 'deki cümleye göre yazıt kahramanı, annesinin kendini on ay karnında taşıdığını ve dünyaya ge­ tirdiğini belirtir. Normal bir hamilelik süresi 280 gün yani dokuz ay on gün sürer. Dokuz ay tamamlanmış ve onuncu ayın içindeyken doğum gerçekleştiğine göre, "on ay'' ifadesine şaşırmamak gerekir: On ay eletdi ögüm e kelürti "Annem, on ay (karnında) taşıdı (ve) doğurdu." iki ya­ zıttan oluşan ve Altın Göl yakınlarında bulunduğu için bu adla anılan yazıtlardan ikincisi olan ve 29 numara ile bilinen Alnn-Köl II yazıtının ilk satırında da benzeri bir cümle bulunmaktadır. Yazıt kahramanı, an­ nesinin on ay karnında taşıdığını ve erkek olarak dünyaya geldiğini ve erkekçe büyüdüğünü ifade eder: On ay eleti ögüm oglan tugdum erin ulgatım "On ay çabaladı annem, oğlan doğdum, erkekçe büyüdüm." Anneyi ifade etmek için hem ög hem de ana sözcüğünün kullanıl­ mış olması, henüz söylemek için kesin kanıtlar bulunmasa da diyalek­ tik dallanma örneği olarak nitelendirilebilir. Eski Türkçenin diyalektle­ ri konusu emekleme döneminde olduğu için, hangi diyalektte ög hangi veya hangilerinde ana olduğunu saptamak şimdilik güçtür. Ancak belli yazıtlarda aynı sözcüğün yığılması, sözcüğün o diyalekte ait olduğunu söyleyebilmek için önemli bir veridir. Baba

Anne gibi ailenin en temel unsurlarından biri olan babayı ifade eden sözcükler de eski Türk yazı darında sıklıkla kullanılmıştır. Yazıtlar döne­ minde 'baba' anlamında iki sözcük elde edilmiştir. Kullanım sıklığına göre; Ka!J ve ata. Her iki sözcüğün de küçültme ve şefkat bildiren +f ekli biçimleri ele geçmiştir. YOnetim merkezleri Moğolistan'da yer alan il. Köktürk ve Uygur Kağanlığı'ndan kalan yazıdarda kalJ sözcüğünün daha sık kullanıldığı anlaşılmaktadır. Sözcüğün neredeyse tüm yazıt bölgelerinde örneği bulunmakta olup tespit edildiği yer ve aldığı ekler liste halinde aşağıya çıkarılmıştır: Kal) Ongi kuzey 3; Uyuk-Oorzak i l (E 109) 4 k. -ı Bilge Kağan güney 1 1 k. -m Köl Tegin doğu 1 ! , 1 ! , 12, 14, 16, 25, 30; Bilge Kağan kuzey 8, doğu ! , 1 0, 10, 1 1 , 1 2, 1 3 , 1 3 , 1 3, 20, güney 1 0, 1 3 , 14, 15, batı 6; Ongi doğu 5 , 8 ; Tariat güney 4; Şine Usu kuzey 5 , 12; 32

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Hoyto-Taınır VII, 3; Elegest I (E 1 0) 6; Çaa-Höl I (E 13) 4; Herbis­ Baarı (E 59) 3; Kanmuldıg-Hovu (E 62) , Bayan-Kol (E 1 00) 3; Adrianov Koleksiyonundan Bir Yazıt l k. -ımız Köl Tegin doğu 26; Bilge Kağan doğu 2 1 k. -ın Köl Tegin doğu 5; Bilge Kağan doğu 6 , 1 8 ktUJSız Barık I I ( E 6) l ; Barık I V ( E 8) 3 ; Çaa-Höl I V ( E 1 6) 3; Uybat III (E 32) 1 6; Köjeelig-Hovu (E 45) 2; Uybat VI (E 98) 2 ktll)sıra- Uybat III (E 32) 1 6 ktll) ıç Abakan ( E 4 8 ) 6 Sözcüğün çok sayıda örneği bulunduğu için, aşağıda birkaç örnek bulunmaktadır: Köl Tegin doğu 12 ve Bilge Kağan doğu 1 1 : Km:Jım kagan süsi böri teg ermiş yagısı kon teg ermiş "babam kağanın ordusu kurt gibiymiş, düşmanı koyun gibiymiş." Bilge Kağan güney 1 1 : Km;ı lisün tay sefJÜn başadu beşyüz eren ketti "babası büyük general Lisün'ün başında bulunduğu beş yüz kişi geldi." Elegest I (E 1 O) 6: UrtUJu külüg tok bögü terken e ktll) ı m beg erdem üçün birle bardım "(Ey) Urungu Külüg Tok Bögü Terken, babam, bey, kahraman (olduğu) için, birlikte gittim.'' Barık II (E 6) 1: Köni tirig üç yaşımda ktll)sız boldum "(Ben) Köni Tirig'im. Üç yaşımda babasız kaldım." Uybat VI (E 98) 2: Bu'l a adrtldtf}tZ açıg a kırk erig kaf}stz kıl{dtf)ız] "Ne sıkıntı! Ayrıldınız, ne acı! Kırk askeri babasız bıraktınız." Uybat III (E 32) 1 6: Altı yaşımta kaf}sıradım bilinmedim "Altı ya­ şımda babasız kaldım, bilmedim." Abakan (E 48) 6: Yeti urı oglUf}uzka bökmedök ktll) ıçım "Yedi erkek çocuğunuza doymadınız. Babacığım." Sözcüğün çok sık kullanılmasının nedeni, özellikle Köl Tegin ve Bilge Kağan gibi kağanlık yazıtlarında çok fazla tespit edilmesindendir. 'Baba' anlamındaki öteki sözcük ata ise eski Türk yazıtlarının tümün­ de, herhangi bir yapım eki almamış haliyle toplam dokuz kez tespit edil­ miş olup daha çok, az satırlı yazıtlarda, eğer Yenisey bölgesinden Adrianov Koleksiyonundan Bir Yazıt sayılmaz ise ağırlıklı olarak Kırgızistan bölgesi yazıtlarında ele geçmiştir. +f küçültme ve şefkat ekli biçimi olan ataç da yine çok satırlı kağanlık yazıtlarında tespit edilmemiştir. Ata sözcüğü ve türlü eklerle genişletilmiş biçimleri aşağıda verilmiştir: .D

Ata Doloodoyn 2; Adrianov Koleksiyonundan Bir Yazıt 2 a. -sı Talas il (K 2) 6; Talas X (K 1 0) 2, 5; Talas XIV (K 1 4) 4; Talas XVI (K 1 6) a. -sın Tonyukuk I güney 6 a. -sına Talas III (K 3) 2 Ataç Kalbak-Taş I (A 23) a. -ıg Hangiday 4 a. -ım Ongi kuzey 4, Ongi Ek 1 5, 1 6, 1 9; Oznaçennaya il (E 1 04) 8; Şançi III (E 1 52) 2 a. -ımka Ongi Ek 1 3; Uybat III (E 32) 1 4 Ata sözcüğünün tespitiyle ilgili olmak üzere; Tonyukuk 1 güney 6'da yer alan atasözü veya deyim ile ilgili türlü okuma, anlamlandırma ve değerlendirmeler yapılmıştır. Satırda yer alan cümle daha çok özçe taşın tutmış teg biz veya öz içi taşın tutmış teg biz biçimlerinde okun­ makta idi. Bu satırların yazarı, 2020 yılında yayımladığı bir makale­ sinde bu atasözü veya deyimin şöyle okunması ve anlamlandırılmasını önermişti: Üz (öz?) eçi atasın tutmış teg biz "Aksi, kötü ağabey(in), ba­ basını tutmuş (ele geçirmiş) gibi bir haldeyiz."10 Buna göre; aksi, kötü ağabey ile kastedilen Oğuzlar olmakta, daha çok taş okunup 'dış' olarak anlamlandırılan sözcük, atasın okunarak 'baba' anlamındaki ata ola­ bileceği dikkatlere sunulmuştu. Sonuç olarak Tonyukuk yazıtında ata sözcüğünün bulunduğu ihtiyatlı olsa da önerilmiş olmaktadır. Talas il (K 2) yazıtının 6. satırında yer alan ata, tartışmaya mahal vermeyecek kadar belirgindir ve iyi bir tanıktır: Atası atı togan oglı atı kar çor "Babasının adı Togan, oğlunun adı Kara Çor (imiş)." Talas III yazıtının 2. satırında da ata sözcüğü, harflerin gösteril­ mesi ve anlamı açısından oldukça belirgindir: Atasın a anasın a ulatı? a bdım "babasına (ve) annesine birlikte vardım (gittim.)" Küçülcme ve şefkat bildiren +ç ekli ataç biçimi, ata sözcüğünün geçtiği yerlere göre daha belirgindir. Ataç'ın en açık biçimi Ongi ya­ zıtında tespit edilmiştir. Yazıtın kuzey yüzünün 4. satırındaki cümle şöyledir: Bilge ataçım yogul} korugul}un kazgantım "Bilge babacığım yoğ törenini (ve) anıt-mezarını yaptırdım." Yine aynı yazıtın ek yazıt 1O

Erhan Aydın, "Tonyukuk Yazıtının 1 3. Satırındaki Deyim Üzerinde Yeni Bir Okuma ve Anlamlandırma Önerisi" Türkbilig 39, (2020), s. 7 1 -79.

34

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L İ K H AYAT

bölümünde yer alan 1 3 . ve 14. satırda da babacığının ardından yaz­ dırdığı yazıt dile getirilmiştir: ( 1 3) Ataçımka bitig taşıg ( 1 4) [kıl}dım bo;igü " ( 1 3) babacığımın yazılı taşını ( 1 4) ebedi yaptım." Yazıttaki ek yazıt bölümünün 1 9. satırında ilginç ve duygusal bir satırla karşılaşıl­ maktadır: Atapm ölti "babacığım öldü." Yenisey bölgesinden Şançi III (E 1 52) yazıtının 2. satırındaki ataç sözcüğünün kullanımı çok açıktır: Enlig çor ınançu alp tarkan ataçım a adrıldımız esisim "Enlig Çor lnançu Alp Tarkan (adlı) babacığımdan ayrıldık, ne yazık!" Uybat III (E 32) yazıtının kahramanı ise 14. satırda bir yaşında babasız kaldığını duygusal bir eda ile ifade etmektedir: Bir yaşımta ataçımka adrındım a "Bir yaşımda babacığımdan ayrıldım.'' il. Köktürk Kağanlığı'nın kuruluşu sırasındaki isyan anlatılırken Bilge Kağan, babası ile annesinin Tanrı tarafından görevlendirildiğini açık bir biçimde ifade eder: Köl Tegin doğu 1 1 : Türük bodun yok bolmazun teyin bodun bolçun teyin kal)tm elteriş kaganıg ögüm elbilge katunug tel)ri töpösinte tutup yügerü kötürmiş "Türk halkı yok olmasın diye halk olsun diye babam Elteriş Kağan'ı, annem Elbilge Hatun'u (ebedi) gök, tepelerinden? tutup (göğe) yükseltmiş elbette." 1 2. sa­ tırındaki cümle ise, tüm eski Türk yazıtları göz önüne alındığında, ifade tarzı ile benzetme kullanımı bakımından en edebi cümlelerden biri olarak gösterilebilir. Bilge Kağan, babasını ve ordusunu övmek amacıyla ilginç bir benzetme yapar: Ka1Jım kagan süsi böri teg ermiş yagısı kofı teg ermiş "babam kağanın ordusu kurt gibiymiş, düşmanı koyun gibiymiş." Adına Elegest 1 (E 1 O) yazıtı dikilen kahraman da babasını unut­ maz: UrulJU külüg tok bögü terken e kal)tm beg erdem üçün birle bar­ dım "(Ey) Urungu Külüg Tok Bögü Terken, babam, bey, kahraman (olduğu) için, birlikte gittim." Yine Yenisey bölgesinden Herbis-Baarı (E 59) yazıtının kahramanı, babasının adını anarak hangi işle meşgul olduğunu bildirir. Anlaşıldığına göre, adına yazıt dikilen kişi, boy be­ yinin ögesi yani aksakalı, danışmanıdır: Er atım külüg yegen kal)tm bo­ dun begil)e ög[e} "Erkeklik adım Külüg Yegen('dir) . Babam boy beyinin danışmanıdır.'' Eski Türk yazıtlarında kimi zaman da oğlun babası kadar akıllı ve yiğit olmadığından dolayı devletin sıkıntıya düştüğünden söz edilmiş­ tir. Bilge Kağan doğu 6: Oglı kal)ın teg kılınmadok erinç biligsiz kagan 35

[o!Jormış erinç yawlak kagan olormış erinç "oğlu babası gibi yaratılmadı­ ğı (için) elbette, bilgisiz kağanlar tahta oturmuş elbette, kötü kağanlar tahta oturmuş elbette." Küçültme ve şefkat bildiren +ç ekiyle kurulml'ş ka1]ıç sözcüğü bir kez Yenisey bölgesinden Abakan yazıtının 6. satırında tespit edilmiştir: Yt'ti un oglU1Juzka bökmeı:Wk ka1]ıçım alp kuşça bu1Jı tüşürmek er­ ti1]iz "Yedi erkek çocuğunuza doymadınız. Babacığım yiğit bir anlayışla bunu söylemek istediniz." İslam öncesi dönemde Türklerin babaya gösterdiği saygı ve önemi ifade etmek üzere, isimden fiil yapan +s/rA- ekiyle kurulmuş tek örnek ise Yenisey bölgesinden Uybat III (E 1 6) yazıtının 16. satırında tespit edilmiştir: Altı yaşımta ka1Jsıradım bilinmedim "Altı yaşımda babasız kaldım, bilmedim." İsimden isim yapan ve anlam bakımından yok­ luk bildiren +siz eki de sıkça kullanılmış ve yine babasız olmanın veya babasız büyümenin verdiği keder dile getirilmiştir: Barık il (E 6) 1 : Köni tirig üç yaşımda ka1Jsız boldum " (Ben) Köni Tirig'im? Üç yaşımda babasız kaldım." cümlesinden yazıt kahramanının üç yaşında babasını kaybettiği anlaşılmaktadır. Çaa-Höl IV (E 1 6) yazıtının 3. satırına gö­ reyse, yazıt kahramanı dört yaşında babasız kalmıştır: Törtyaşımda ka1]­ sı[z bolup} "Dört yaşımda babasız kaldım." Uybat III (E 32) yazıtının kahramanı ise, babasını bir yaşında iken kaybettiğini belirterek yazıt metnine daha duygusal bir hava katmayı hedefler: 14. satır: Bir yaşımta ataçımka adrındım "Bir yaşımda babacığımdan ayrıldım." Adına Köjeelig-Hovu (E 45) yazıtı dikilen kahraman ise, beş ya­ şında babasını, on dokuz yaşında ise annesini kaybettiğini anlatır: (2) Beş yaşımta ka1Jsız kalıp tokuz yegirmi yaşımga ögsüz (3) bolup " (2) Beş yaşımda babasız kaldım. On dokuz yaşımda annesiz (3) kaldım." Uybat Vi (E 98) yazıtının 2. satırında, duygusallık, sıra dışı bir hal alarak öldürdüğü düşmanların çocuklarını babasız bıraktığı, ede­ bi bir dille ifade edilir: Kırk erig ka1Jsız kıl[dılJız} "Kırk adamı babasız bıraktınız." Sonuç itibarıyla, sonunda art damak 1J sesi bulunan kalJ sözcüğü­ nün, ata'ya göre daha sık kullanıldığı anlaşılmaktadır. Aynı anlamdaki kalJ ve ata sözcükleri in kullanılmış olması, Türklerin farklı diyalekr­ lerle çok geniş bir coğrafyada konuşur olmasına bağlanabilir. Bir başka deyişle, iki ana diyalekte mahsus bu iki sözcük, öteki diyalektlerin de .3 6

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

kullanması sonucunda yaygınlaşmış olmalıdır. Eğer iki sözcükten biri, yalnızca bir bölge yazıtlarında tespit edilmiş olsaydı, sözcüğün diyalek­ tik bir kimliğinden söz etmek daha kolay olacaktı. Kardeşler Ağabey

Ağabeyi ifade eden sözcük eçi'dir ve sözcükteki ilk ünlü kapalı e sesi ile yazılmıştır. Sözcük, aynı zamanda 'amca' anlamında da kullanılmıştır. Eski Türk yazıtlarında sözcüğün çok sayıda örneği tespit edilmiştir: Eçi: Köl Tegin doğu 5, 6; Bilge Kağan doğu 5, 6, 1 8; Tonyukuk 1 güney 6; Yamaanı-Us iV; Barık il (E 6) 2; Çaa-Höl V (E 1 7) 2; Çaa­ Höl VI (E 1 8) 2; Çaa-Höl X (E 22); Altın-Köl 1 (E 28) 3, 9; Uybat III (E 32) 1, 2, 13, 1 7; Tuva O (E 51) l; Elegest il (E 52) l; Herbis-Baarı (E 59) 8; Uyuk-Oorzak III (E 1 1 O) 4; Kulplu Sedyarski Maşrapası; Ozernaya 11; Talas V (K 5) 1 Sözcüğün +f küçültme ekli biçimi de kullanılmıştır: Eçiç: Uyuk-Turan (E 3) 6; Uybat III (E 32) l , 1 3 , 16, 16; Elegest il (E 52) 3; Çer-Çarık (E 69) 1 Küçültme ekli kullanımın Elegest il (E 52) yazıtının 3. satırındaki örneğinde kişi adı olarak kullanılmıştır: Eçiç bars. Bilge Kağan, devletin güçsüz olduğu dönemlerin nedenini bazı zamanlarda küçük kardeşlerin ağabeyler gibi yaratılmadığına ve bu ne­ denle de bilgisiz kağanların devleti yönetmesine bağlar: Köl Tegin doğu 5: Anta kesre inisi eçisin teg kılınmadok erinç oglı kal)ın teg kılınmadok erinç biligsiz kagan olormış erinç yawlak kagan olormış erinç "Ondan sonra küçük kardeşi ağabeyi gibi yaratılmadığı için, oğlu babası gibi ya­ ratılmadığı için bilgisiz kağanlar tahta oturmuş elbette, kötü kağanlar tahta oturmuş elbette." Köl Tegin doğu 6'da ise -l! .. -ll bağlama edatı marifetiyle, ağabey ve kardeşlerin Tang Hanedanlığı yönetimince birbirine düşürülmek is­ tendiği anlatılır: İnili eçili kikşürtökin üçün "kardeşlerle ağabeyleri bir­ birine düşürdüğü için." Bu cümlenin paraleli, Bilge Kağan doğu 6'da bulunmaktadır. 37

Bilge Kağan doğu 1 8'de ise daha etkileyici bir cümle ile karşılaşılır. Cümleye göre; yönetimin kötüleştiği zamanlarda kölelerin kölesi, cari­ yelerin de cariyesi olmuş, kardeşin ağabeyi, oğlun da babayı bilmediği, dolayısıyla saygı göstermediğine değinilmiştir: Ol ödke kul kullug kür; küf}lüg bolmış erti inisi eçisin bilmez erti oglı karJtn bilmez erti "O za­ manlarda kölelerin (bile) köleleri, cariyelerin (de) cariyeleri olmuştu. Kardeş, ağabeyini bilmezdi, çocuklar babasını bilmezdi." Yenisey bölgesinden Çaa-Höl V (E 1 7) yazıtının 2. satırında ise, yazıt kahramanı, aile bireyleri için öldüğünü, belki de kendini feda ettiğini anlatır: Uyur kadınım ÇÜn öldüm yıta eçim yurçumka y[ı­ ta] "Kudretli kaynım için öldüm, ne acı! Ağabeyim, kayınbiraderim, ne acı!" Tuva D (E 5 1 ) yazıtının kahramanı ise, aile bireylerinden ayrılmanın verdiği kederi şöyle ifade eder. 1 . satır: Er atım kök tirig ben esizim e kadaşım a esiz e ogulanım a eçim adrılım a "Erkeklik adım Kök Tirig('dir). Ne yazık! Akrabalarımdan (ayrıldım), ne acı! Çocuklarımdan, ağabeyimden ayrıldım." Sözcük, Türkiye Türkçesi ağızlarında da tespit edilmiştir: det 'ağabey' Yenisey bölgesi yazıtları dışında tespit edilmemiş olsa d a küçültme ve şefkat bildiren +f eki ile kurulmuş 'ağabeyciğim' benzeri bir anlamla karşılanabilecek sözcükler de sıklıkla kullanılmıştır. Adına Uyuk-Turan (E 3) yazıtı dikilen kahraman, yazıtın 6. satırında, aile bireylerine doy­ madan öldüğünü anlatırken 'ağabeyciğim' diyerek hüznünü aktarır: Kanım tölböri kara bodun külüg kadaşım esizim e eçiçim er ögler oglan er küdegülerim kız kelin/erim bökmedim "Hanım Tölböri, halkım, ünlü akrabalarım, ne yazık! Ağabeyciğim, annelerim, erkek çocuklarım, er­ kek güveylerim, kızlarım ve gelinlerim, (hepsine) doymadım." Uybat III (E 32) yazıtının kahramanı ise, ölüm nedeniyle ağabe­ yinden ayrıldığını ifade eder. 1 3 . satır: Eçiçim e adrındım a "Sevgili ağabeyimden ayrıldım." Aynı yazıtın 1 6. satırında ise ağabeyinin baba­ sız bir kahraman olduğu vurgulanır: eçiçim e kaf}sız erdem erti "sevgili ağabeyim, babasız kahraman idi." Eski Türk yazıtlarında ağabeye gösterilen saygı, özellikle Köl Tegin'in ağabeyi Bilge Kağan'a gösterdiği saygı ile daha özel bir hal alır. Çünkü kardeş Köl Tegin, ağabeyinin hakkı olan kağanlığı elde eder ve büyük saygı duyduğu ağabeyi Bilge Kağan'ı kağanlık tahtına oturtur. .11

11

Derlnne Sözlüğü. c. 1, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 993, s. 44.

38

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Bu nedenle Bilge Kağan'ın yazdırdığı Köl Tegin yazıtında, Köl Tegin hak ettiği saygıyı yeterince görmüştür. Bilge Kağan'ın oğlu Tengri Kağan tarafından yazdırılan Bilge Kağan yazıtında da gerek Köl Tegin yazıtındaki paralel cümleler gerekse bağımsız cümlelerde bu konu üze­ rinde epeyce durulduğu gözlemlenmiştir. Abla

'Abla' anlamındaki tek sözcük eke olup yalnızca iki örneği tespit edil­ miştir: Köl Tegin kuzey 9: Ögü.m katun ulayu öglerim eklerim kelil]Ü­ nüm kunçuylarım bunça yeme tirigi kül] boltaçı erti ölügi yurtda yolta yatu kaltaçı ertigiz ''Annem hatun (ve) diğer (üvey) annelerim, ablala­ rım, gelinlerim, prenseslerim, bunların dirisi cariye olacak idi, ölüsü de orada burada kala kalacaktınız." Bu satırda eke sözcüğünün ikinci e ünlüsünün yazımı unutulmuştur. Tuva O (E 5 1 ) 3: reti eç ekem e esiz e "Yedi ağabeyim (ve) kız kardeşime (doymadım) , ne yazık! 'Abla' anlamındaki eke sözcüğünün tespit edildiği iki yerden en ün­ lüsü Bilge Kağan'ın kardeşi için yazdırıp diktirdiği Köl Tegin yazıtında yer almaktadır. Bilge Kağan, eğer kardeşi Köl Tegin olmasaydı ailedeki tüm kadınların dirisinin cariye, ölüsünün ise orada burada kala kalaca­ ğı ifade etmek suretiyle, onun ne kadar önemli işler başardığını belirtir. Tabii, burada önemli olan, cümledeki akrabalık adlarının tümünün ka­ dınları ifade eden sözcükler olmasıdır. Bu durumu, Türklerde kadının değeri hakkında önemli kanıtlardan biri olarak değerlendirmek gerekir. Tuva O (E 5 1 ) yazıtının 3. satırındaki örnekte, yazıt kahramanının ağabey ve ablaları da anılır: reti eç ekem "Yedi ağabeyim (ve) ablama (doymadım.)" Kesin olmamakla birlikte Hemçik-Çırgakı yazıtının 6. satırındaki egeç sözcüğü de eke sözcüğünde bulunan iç sesteki g sesinin ötümlü­ leşmesi sonucunda ortaya çıkmış küçültme ve şefkat bildiren +f ek­ li örnek olması güçlü bir olasılıktır": Er erdemimdakı egeçim e ana l2

Bu satırların yazarı, Sibirya'da TUrk izleri, Yenisey Yazıt/an adlı çalışmasında, olduk­ ça belirsiz olan bu sözcüğü 'anneciğim" (s. 1 35) biçiminde anlamlandırır. Ancak Hemçik-Çırgakı yazıtında birkaç örneği bulunan k>g ötümlüleşmesinin bir başka örneği olduğu da düşünülebilir.

39

gemçigt yiriltim "Erkeklik erdemim, anneciğim (veya: ablacığım) ve ana Kemçik'ten ayrıldım!" Küçük Erkek Kardeş

Küçük erkek kardeşi ifade eden ini sözcüğü, neredeyse her bölge yazı­ tında sıklıkla kullanılmış temel akrabalık terimlerinden biridir. Aşağıda sözcüğün hangi eklerle kullanıldığı ayrıntılı olarak gösterilmiştir: /ni Hoyto-Tamır XIV, l; Hoyto-Tamır XVI 2; Çaa-Höl VI (E 1 8} 2 i. -leri Talas I (K 1 ) 3 . -li Köl Tegin doğu 6; Bilge Kağan doğu 6 i. -iligü Bilge Kağan doğu 33; Altın-Köl I (E 28) 8 i. -m Köl Tegin doğu 26, 27, 30, 30, 3 1 , kuzey 1 0, batı; Bilge Kağan doğu 2 1 , 22; Suci 6; Altın-Köl 1 (E 28) 9; Uybat III (E 32) 1 7; Kalbak-Taş XXVII (A 6 1 ) i. -me Ongi kuzey 3 i. -l)izke Altın-Köl 1 (E 28) 3 i.-si Köl Tegin doğu 4, 5; Bilge Kağan doğu 5, 5, 1 8, 40; Ongi doğu 4; Küli Çor doğu 1 2; Karı Çor 1 0; Uybat 1 (E 30) 2; Talas XI (K 1 1 ) 1 i. -ygünüm Köl Tegin güney 1 , kuzey 1 ! ; Bilge Kağan kuzey 1 i. -lig Altın-Köl 1 (E 28) 5; Devlet Ermitajı'ndan Gümüş Kap Sözcüğün kişi adı olarak kullanımı da tespit edilmiştir: ini öz inençü Hoyto-Tamır XIV, 1 ; Hoyto-Tamır XVI 2 Eski Türkçede 'küçük erkek kardeş' anlamında kullanılan ini söz­ cüğü, bugün çağdaş Türk lehçelerinin büyük bir bölümünde yaygın olarak kullanılmakta, Türkiye Türkçesinde bulunmamaktadır. Bilge Kağan, kardeşi Köl Tegin için sık sık inim sözcüğünü kul­ lanır. Yukarıda eçi maddesinde de söz edildiği üzere, Köl Tegin, baba­ sından kalan devlet yönetimini, Kapgan Kağan'ın oğlu İ nel Kağan'ın elinden söküp alarak ağabeyi Bilge Kağan'ın tahta geçmesini sağlaması, Bilge Kağan'ın her olayda inisi Köl Tegin'in adını anarak ondan övgü ile söz etmesine neden olur. Bu nedenle, ini sözcüğü öteki akrabalık adlarına göre daha fazla kullanılmıştır. Bilge Kağan, Köl Tegin yazıtının doğu yüzünün 26. satırında kar­ deşi Köl Tegin ile sözleşerek babalarından kalan devleti yeniden kur­ duklarını belirtir: İnim köl tegin birle sözleşdimiz "Kardeşim Köl Tegin ,

,

40

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

ile sözleştik." Bilge Kağan yazıtında ise Köl Tegin ile birlikte devleti öle yite elde ettikleri kayıtlıdır. Doğu 22: İnim köl t[egin} birle ölü yitü kazgantım "Kardeşim Köl Tegin ile birlikte öle yite elde ettim." Kardeşliğin önemi, Yenisey bölgesi yazıtlarından Devlet Ermita­ jı'ndan Gümüş Kap'taki şu cümlede açıkça vurgulanır. Bu ilginç cümle devlet yönetimi için olduğu kadar gündelik hayat için de önemli ve değerlidir: Atlıg bolUl} inlig bolu/} "Unvanlı olun, kardeş olun!" Küs=ük Kız Kardeş

Eski Türk yazıtlarında 'küçük kız kardeş'i ifade etmek üzere, toplam üç kez tespit edilen sil} il sözcüğü kullanılmıştır: Köl Tegin doğu 20; Bilge Kağan doğu 1 7; Talas il (K 2) 3. Sözcüğün tespit edildiği üç örnekten Talas il yazıtının 3. satırında­ ki cümle ilginçtir: Altı uyasıga bir ekiz e sil} ili < . . . > ölmiş "Altı akrabası, bir(i) ikiz (olan) kızkardeşi < . . . > ölmüş." Öteki iki örnek ise Köl Tegin ve Bilge Kağan yazıtlarında, Bilge Kağan'ın kendi kız kardeşini Kırgız kağanı Bars Beg'e gelin olarak verdiğinin anlatıldığı bölümde geçer. Köl Tegin doğu 20: Bars beg erti kagan at bunta biz bertimiz sil}ilim kunçuyug bertimiz "Bars beydi. Kağan unvanını burada biz verdik. Kız kardeşim prensesi (eş olarak) verdik." Bu cümlenin paraleli ise, Bilge Kağan doğu 1 ?'de bulunmaktadır: Kagan atıg bunta biz bertimiz sil}i­ lim kunçuyug bertimiz "Kağan unvanını burada biz verdik. Kız karde­ şim prensesi (eş olarak) verdik." Bu cümlenin bir başka önemli tarafı, aşağıda eş 'eş' maddesinde de sözü edileceği üzere, 'hükümdarın kızı, prenses' anlamındaki Çince kunçuy (Gongzhu 0 .±:) sözcüğünün, eski Türk yazıtları döneminde Çince asıl anlamının yanında, 'kağanın kız­ kardeşi' anlamında da kullanıldığının anlaşılmasına imkan vermesidir. Evlenme/Düğün Törenleri

Eski Türk yazıtlarında evlenme törenlerini doğrudan anlatan cümleler tespit edilmemiştir. Ancak özellikle kahramanlıkların anlatıldığı uzun satırların arasından evlenme ve evlilik törenlerine ilişkin izlere de rast­ lanabilmektedir. Orta Moğolistan'da bulunan ve güçlü bir olasılıkla sevdiğine hita­ ben yazılan Hoyro-Tamır kayalığındaki ili. metnin ! . ve 2. satırında yer alan ve iki sözcükten oluşan yapı ilginç ve önemlidir: 41

1 . satır: yüzlüg kunçuy 'güzel prenses'. 2. satır: tarduş kunçuy 'Tarduş prenses'. Toplam iki satırdan oluşan Hoyto-Tamır ili yazıtının ilk satırın­ daki yiizlüg kunçuy ifadesi Türk runik harfli metinlerde örneği bulun­ mayan sözcük yapılarındandır. Eldeki bilgilere göre yüzlüg sözcüğü Hoyto-Tamır III yazıtı 1 . satırdan başka, Kara-Sug (E 9) yazıtının 3. satırında da tespit edilmiştir. Cümle şöyledir: bel)üsü(i?) yok ermiş yaltırj yiizlügd "ebedi taşı yok imiş, yalın yüzlüde(?)" Yüzlügde okuyup tam bir anlam vermenin güç olduğu bu sözcüğü, önündeki sözcükle birlikte türlü biçimlerde okuyanlar olmuştur. Örneğin; Clauson yiiz­ lüg maddesinde "yüzlü, yüzü olan" anlamında örnekler verir; ancak Manichaica il 8, 2'deki yüzlügüm sözcüğünü "benim güzel yüzlüm" biçiminde anlamlandırır. 1 3 Manihaist çevrede yazılmış varak şeklindeki metinleri toplayan Manichaica adlı eserdeki bu örnek önemlidir. Ancak Eski Uygur Türkçesi dönemi metinleriyle sonraki dönem Türkçe me­ tinlerde tespit edilen yüzlüg sözcüğünün 'güzel' anlamı tespit edilme­ miştir. Ne var ki Hoyto-Tamır III yazıtındaki yüzlüg'ün, 'güzel'den başka anlamının olmaması gerekir. Belki de buradaki 'güzel' anlamını, temel değil; mecaz olarak değerlendirmek gerekir. Bazı yazıtlarda araya serpiştirilmiş evliliğe dair izlerden hareket edildiğinde, evliliğin büyük törenlerle yapıldığını anlamak mümkün­ dür. Örneğin; Bilge Kağan kuzey 9'daki satıra göre; Bilge Kağan'ın, kendi kızını büyük bir törenle Türgeş kağanına verdiği, ayrıca hangi oğluna aldığını belirtmemiş olsa da Türgeş kağanının kızını da kendi oğluna gelin olarak aldığı anlaşılmaktadır: Türgeş kaganka kız[ımı < . . . >

ertİIJÜ ulug törön alı bertim tür[geş kagan] kızın erfİIJÜ ulug törön ogluma alı bertim "Ben Türgeş kağanına kızımı < > pek büyük törenle alıver­ .•.

dim. Türgeş kağanının kızını pek büyük törenle oğluma alıverdim." Türk boyları ve devletleri arasındaki kız alıp verme ilişkisinin altında, iki boyun veya devlerin birbiri ile mücadele etmeden tüm dikkatini ve enerjisini düşman boylara veya devletlere çekebilme fikrinin yattığını öne sürmek mümkündür. Kızların hem evlenme anında elde ettiği hem de evlendikten son­ ra kullandığı, unvan olarak nitelendirilebilecek sözcük kelin 'gelin'dir. 13

Gerard Clauson, An Eıymologica/ Dictionary of Pre-Thirtemth-Century Turkiih. Oxford: Oxford University Press, 1 972, s. 987a.

42

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Sözcük, eski Türk yazıclarının tümü göz önüne alındığında iki tez tes­ pit edilmiştir. Bunlar; Köl Tegin kuzey 9 ve Uyuk-Turan (E 3) 6. Köl Tegin kuzey 9: Ögüm katun ulayu öglerim eklerim kelil}ü­

nüm kunçuylarım bunça yeme tirigi kül} boltaçı erti ölügi yurtda yolta yatu kaltaçı ertigiz "Annem hatun (ve) diğer (üvey) annelerim, ablala­ rım, gelinlerim, prenseslerim, bunların dirisi cariye olacak idi, ölüsü de orada burada kala kalacaktınız." Uyuk-Turan (E 3) 6: Kanım tölböri kara bodun külüg kadaşım

esizim e eçiçim er ögler oglan er küdegülerim kız kelin/erim bökmedim "Hanım Tölböri, halkım, ünlü akrabalarım, ne yazık! Ağabeyciğim, annelerim, erkek çocuklarım, erkek güveylerim, kızlarım ve gelinlerim, (hepsine) doymadım." Bilge Kağan, Köl Tegin doğu 20'de, kız kardeşinin Kırgız kağanına gelin olarak verilmesi konusunu anlatırken kelin sözcüğü olmadan ek­ siltili bir kullanım ile doğrudan bertimiz 'verdik.' çekimli fiili ile ifade eder. Bu, eski Türk yazıclarındaki eksiltili kullanım örneklerinden biri olarak değer kazanır: Bars beg erti kagan at bunta biz bertimiz sil}ilim kunçuyug bertimiz "Bars beydi. Kağan unvanını burada biz verdik. Kız kardeşim prensesi (eş olarak) verdik." Köl Tegin yazıtında, ardındaki topluluk eki + GUn ile yazımı, söz­ cüğün sonundaki ünsüzün art damak n (1)) 'si olup olmadığı sorusunu gündeme getirmektedir. Ancak yazıclar dönemi sonrasındaki Türkçe metinlerde- normal n ile yazıldığı anlaşılmaktadır. Buna göre kelil)Ün biçiminin aslı kelin+gün olmaktadır. Uyuk-Turan (E 3) yazıtında ise n harfi ile yazılmıştır ki doğru yazımın bu olması gerekir. Clauson, kelil)ün biçimini Hapax legomenon yani tek örnek diye not eder ve kel- 'gelmek' fiilinden alır. 14 Sözcüğün, Ural dillerinin bir bölümündeki 'baldız', 'kayınbirader', 'enişte' ile Tunguzca ve Evenkicedeki 'kız karde­ şin kocası, enişte' anlamlı sözcüklerin keli biçiminde olması, ortak bir kökten olup olmadığının tartışılmasına neden olur. 15 Yine de sözcüğün kel- 'gelmek' fiilinden yapıldığı yönünde tam bir birlikten söz etmek mümkündür. 14 15

Clauson, An Etymowgical Dictionary ofPre-Thirteenth-Century Turkish, s. 7 1 9a-b. Gerhard Doerfer, Türkische und Mongolische Elemente im Neupersischen lif. Wiesbaden: Franz Steiner Verlag, 1 967, No. 1 700; Hasan Eren, Tıi.rk Dilinin Etimolajik Sözlüğü. Ankara, 1 999, s. 1 52.

43

Uygur Kağanlığı döneminden kaldığı yönünde genel bir kanaat bulunan ve ne yazık ki bugün nerede olduğu bilinmeyen Suci yazıtı­ nın 6 ve 7. satırında yer alan cümleden, eski Türklerde başlık alma/ verme uygulamasına dair bilgi edinilmektedir. Yalnız, bu cümlede er­ kek evladın da başlıksız verildiği, başlık talep edilmediği belirtilmiş olsa da herhalde kızı ile bir cümlede verilmesinden dolayı ayrı ayrı yazılma ihtiyacı hissedilmemiş olmalıdır. Ya da oğlunu verirken de bir başlık talebi olduğu göz önüne alınabilir. Bu durumda kız alan da veren de her halükarda başlık vereceği için, bunu bir tür hediyeleşme olarak nitelendirmek de mümkündür. Cümle şöyledir: İnim yeti urım üç kızım üç erti ewledim oglumın kızımın kalıl]sız bertim "kardeşim yedi, oğlum üç, kızım üç idi. (Onları) evlendirdim. Çocuklarımı kızı­ mı başlıksız verdim." Suci yazıtındaki bu cümleden elde edilebilecek bir başka önemli sonuç da Türkiye Türkçesinde evlen- fiiliyle ifade edilen bu önemli olayın eski dönemlerde de evle- fiili ile kullanılıyor olmasıdır. Bu durumda ev'den yapılan fiilin 'ev sahibi olmak' anla­ mıyla belirlenmiş olması, ilginç ve dikkate değerdir. Eldeki bilgile­ re göre; 'evlenmek' anlamındaki fiil, başka dillerde ev sözcüğü temel alınmamakta, kutlama ifade eden özel bir sözcükle verilmektedir. Bugünkü Moğol yazı dilinde ger/eh olarak ifade edilmesi ve kökünde ger 'ev, çadır' sözcüğünün bulunması da evlenme kültürünün bozkır geleneklerinde ev veya çadır sahibi olma ile ifade edildiğini gösteren önemli bir kanıt olarak kaydedilmelidir. Evlilik konusu ile ilgili ilginç bir cümle de Arhanan yazıtının ilk satırında yer almaktadır. Cümlede güvey getirildiği kayıtlıdır: Ytıl]ı köl tarkan küdegü kelirti "Yangı Köl Tarkan güvey getirdi." Cümleye göre, Yangı Köl Tarkan adlı kimse, kızı için güvey getirdiğini belirtir. Bilindiği kadarıyla damat adayı kişi, ileride evleneceği kızın ailesinin yanında nişanlılık dönemi geçirir ve bir süre kız tarafının obasında ka­ lır. Bunu Çingiz Kağan'ın Börte ile evlenmeden önceki dönemde, böy­ le bir uygulamaya tabi tutulmuş olmasından da anlamak mümkündür. Türk runik harfli eski Türk yazıtlarında, kızların ergin olma çağını geçirdikten sonra, küçük yaşlarda gelin olarak verildiğine dair örnekler de bulunmaktadır. Örneğin; Yenisey bölgesinin çok satırlı yazıtlarından 1 1 numaralı Begre yazıtının 2. satırında, adına yazıt dikilen kahrama­ nın ağzından, evlendiğinde on beş yaşında olduğu anlaşılmaktadır: Tör 44

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

apa içreki ben beş yegirmi yaşda alınmışım kunçuyum a bul} a adrıldım a esizim e kün e ay a azdım a "(Ben} Tör Apa'ya bağlıyım (mensubum) . On beş yaşımda aldığım eşimden (ayrıldım) . ne sıkıntı! (Onlardan} ay­ rıldım, ne yazık! Güneş ve aydan ayrıldım." Yenisey bölgesinin çok satırlı yazıtlarından 48 numaralı Abakan yazıtının 7. satırında ise, yazıt kahramanı, evlendiğinde yaşının on altı olduğunu ve kendisinin ölümü nedeniyle eşine doyamadığını hüzünle anlam: Tölis bilge atam ben altı yegirmi yaşım a almış kunçuyumuz bök­ medi begiçim "(Ben} Tölis Bilge Atam('ım). On altı yaşımda aldığımız eşimiz doymadı beyciğim." Kocanın ölümü nedeniyle kadının yalnız kalması tul 'dul' ile ifa­ de edilir. Eski Türk yazıtlarının tümü göz önüne alındığında, yalnız­ ca iki örnekte tespit edilen koduz da 'dul' anlamında kullanılmış bir sözcüktür. Ancak koduz'un erkek için kullanılıp kullanılmadığı, eldeki örneklerden açıkça anlaşılamamaktadır. Eski Türk yazıtlarında dul kal­ mayı ifade eden en bildik sözcük tufdur. Bu sözcük tul biçiminde; biri Yenisey öteki Kırgızistan bölgesi yazıtlarında olmak üzere toplam iki kez tespit edilmiştir. Örnekler şöyledir: Köjeelig-Hovu (E 45) 6: Kuyda kunçuyum tul yıta esizim "Obada eşim dul (kaldı) . Eyvah! Ne yazık!" Talas XIII (K 1 3) 16 2: Kiçig kisim e tul kaldı "küçücük eşim dul kaldı." Burada önemli olan husus, yazıt sahibinin ağzından anlatılan bu duygusal cümlelerde, yazıt sahibinin ölürken yaşadığı duygusal yoğun­ luğu ifade edebilmek bakımından da dikkat çekici olmasıdır. Eski Türk yazıtlarında iki kez Kırgızistan bölgesi yazıtlarında tespit edilen tulı biçiminde, sözcük sonunda ünlü türemesi olayının bulun­ duğu söylenebilir. Cümleler şöyledir: Talas 1 (K 1) 1 7 2: Katunı a agrırınta tulı a kalmış a "hatunu hastalan­ dığında dul kalmış." Cümle, erkeğin hastalanmasından dolayı kadının dul kalmış olabileceği biçiminde anlaşılacağı gibi, kadının hastalanma­ sı dolayısıyla erkeğin dul kalmış olabileceği de anlaşılabilir. Ancak ilk l6

17

Yazıc için ayrıca bk. Alimov, Tanrı Dağı Yazıtları, Eski TUrk Runik Yazıtları Üzerine Bir inceleme, s. 1 32. Yazıc için ayrıca bk. Alimov, Tanrı Dağı Yazıtları, Eski TUrk Runik Yazıtları Üzerine Bir inceleme, s. 47.

45

olasılık yani yazıt sahibinin hastalanması ve ölümü nedeniyle, kadını dul kalmış olabileceği daha uygun görünmektedir. Talas III (K 3) 18 4: Kalmış a kara tulı a kalmış "kalmış, kara dul kalmış?" Eğer yanlış okuma ve anlamlandırma yapılmadıysa dul ifade­ si, kadının içinde bulunduğu durumun, kara sözcüğü ile ifade edilmiş olması bakımından ayrıca dikkate değerdir.

Et Erkeğe göre eşi ifade eden sözcükler, kullanım sıklığına göre şöyle sı­ ralanabilir: kunçuy, kisi, yutuz, ewçi. Bu sıralamada, kunçuy' un fazla çıkması, sözcüğün Çincedeki asıl anlamı olan 'kağanın kızı', kağanlık yazıtlarında ise 'kağanın kızı veya kız kardeşi' anlamlarıyla kullanılmış olmasına karşın, Yenisey yazıtlarında 'eş, zevce' an1.amında olmasından kaynaklanmaktadır. Bu dört sözcüğün dışında, bugün Türkiye Türkçesinde sıkça kul­ lanılan ve hem erkeğe hem de kadına göre anlam ifade eden eş'in asıl anlamının da 'dost, müttefik' olduğunu belirtmekte yarar bulunmak­ tadır. Sözcük, asıl anlamının mecazlaşmasından 'karı veya kocaya göre eş' anlamını kazanmış olmaktadır. Bu sözcüğün il. Türk Kağanlığı dö­ neminin büyük kağanlık yazıtlarında tespit edilmemesi ise ilginçtir ve ağırlıklı olarak Uygur ve Yenisey yazıtlarında, bir kez de Dağlık Altay yazıtlarında tespit edilmiştir. Sözcüğün ilk ve asıl anlamının daha açık görülebilmesi için birkaç örnek aşağıda bulunmaktadır: Şine Usu doğu 1 2: Ew barkınt[a} ermiş yelmesin eş yeri1Jerü ıdmış yelmesin menil) er anta basmış tıl tutmış "evinde barkında imiş. Öncü birliğini, müttefiklerin (bulunduğu) yere göndermiş. Öncü birliğine, benim askerim orada saldırmış, muhbirleri ele geçirmiş." Şine Usu güney 1 : qilJe er kelti kar/ok eşi1Je kelmedök tedi "Mütte­ fiklerinden adam geldi. "Karlukların müttefiklerinden (kimse) gelme­ di" dedi." Begre (E 1 I) 8: Antlıg adaşım a antsızda edgü eşim e adrıldım a "Ant içtiğim yoldaşım, ant ile bağlı olmayan iyi eşimden, dostumdan ayrıldım." 18

Yazıt için ayrıca bk. Alimov, Tann Dağı Yazıt/an, Eski Türk Runik YazJtlan Üzerine Bir lncekme, s. 86.

46

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Oçurı (E 26) 1 O: [Alt]mış er adaşılJız elig er edgü eşil) iz özül)in al­ pılJız "Altmış er yoldaşınız, elli er dostunuz, kendiniz, yiğitleriniz" Erkeğe göre eşi ifade eden kisi sözcüğü, üç kez Köktürk dönemi yazıtlarında, ikişer kez Yenisey, Dağlık Altay ve Kırgızistan bölgesi ya­ zıtlarında olmak üzere toplam dokuz kez tespit edilmiştir. Sözcüğün geçtiği yer ve cümleler şöyledir: Killi Çor batı 5: sagı� çulugun? yagıtokda [küli] çor {oplayu tegi}p

sançıp ölürüp oglın kisisin buln[adıp] "Sagır Çulug ile savaştığı sırada Kiili Çor ileri atılarak saldırıp mızraklayıp öldürüp çocuklarını (ve) karısını tutsak edip" Cümlede, hakkında bilgi edinilemeyen, belki bir boy beyi olan Sagır Çulug adlı kimse ile mücadelede aile bireylerinin ele geçirildiği ifade edilirken ele geçirilenler arasında kişinin eşi de anılır. Killi Çor doğu 10: [K]arwkug sançgalı süledi sÜljüşüp süsin sançdı elin altı oglın kisisin bulnad[ıp] "Karluk(lar)ı mızraklayarak (üzerlerine) sefer etti. Savaşıp ordusunu mızrakladı. Ülkesini aldı. Çocuklarını, ka­ rısını tutsak edip" Bu cümlede Karluklarla mücadele sonucunda Karluk liderinin eşinin ve erkek çocuklarının ele geçirildiği bilgisi verilir. Çaa-Höl VI (E 1 8) 3: Kuyda kisim e yıta adrılu bardımız "Obada eşim(den ayrıldım), ne acı! Ayrılıverdik." Adına yazıt dikilen kimse, ölüm nedeniyle eşinden ayrıldığını kendi ağzından ifade eder. Suglug-Adır-Aksı (E 6 1 ) 2: Kuyda kisim esizim e "Obada eşim, ne yazık!" Talas XIII (K 1 3 ) 2: Kiçig kisim e tul kaldı "küçük eşim dul kaldı." Kişinin birden fazla eşli olması sıradan bir durum olarak karşılanabilir­ se de "küçük eşim dul kaldı." cümlesi sıra dışıdır. Eğer bu cümle, "kü­ çük olan eşim dul kaldı." biçiminde anlamlandırıldığında öteki eşlerin dul kalmamış olması gibi tuhaf bir anlam karmaşası ile karşı karşıya kalınacaktır. Bu nedenle cümledeki kiçig 'küçük' sözcüğünü sevgi ve şefkat ifadesi olarak değerlendirerek 'küçücük eşim' olarak anlamlan­ dırmak, daha doğru ve eski Türklerin gündelik hayatına daha uygun bir ifade olacaktır. Talas XIV (K 1 4) 3: Esiz e kisi ant aç a il)eki e ant aç "Ne yazık!, eşi orada aç, inek(ler)i orada aç." Cümlede, yazıt kahramanının ölümüyle eşinin ve ineklerin aç kalacağı ifade edilmiştir. 47

Yukarıda verilen ve özellikle Küli Çor yazıtındaki cümlelerde de açıkça görüldüğü üzere, boy liderleri öteki boylara, devletin yönetici­ leri ise öteki milletleri alt edebilmek için savaş anında veya sonrasında mutlaka erkek çocukları ile karunu yani yöneticinin eşini ele geçirmek ve onları tutsak etmek, bozkırdaki önemli geleneklerden biri olarak de­ ğer kazanmaktadır. Boyun veya devlerin karununun tursak edilmesi, onur kırıcı bir durumdur. Sonraki dönemlerde de Çingiz Kağan'ın eşi Börre'nin Merkitler tarafından kaçırılması ve tursak edilmesi olayın­ da da aynı uygulama söz konusudur. Böylelikle boy lideri veya kağan, karunu yani eşini tekrar obaya getirebilmek için yeni mücadelelere girişmek zorunda kalacaktır. Bu da hem ailenin hem de kadının eski Türklerdeki yeri hakkında önemli ipuçları vermektedir. Karun da doğal olarak eş olduğuna göre ailenin, daha açık ifade ile yönetici lider veya kağanın ailesi tüm boy veya devler mensuplarının da ilgi ve mücadele alanına girecektir. Bu geleneğin belki de en önemli örneği Tonyukuk yazırının ban seferinde ele geçirilen ganimetlerin sayıldığı o ünlü cümlede görülmektedir. Tonyukuk II, güney 4. satırındaki cümle şöyledir: Sang altun ÜrÜIJ kümüş kız koduz egri tewe agı bUl)suz kelürti "Sarı altın, beyaz gümüş, kızlar (ve) karılar, (tek) hörgüçlü develer, ipeklileri sıkıntısızca getirdiler." Cümlede yer alan kız ve koduz sözcüklerini yan yana düşünerek sıfat tamlaması olarak kabul edenler de bulunmaktadır. Koduz sözcüğü, Tonyukuk yazıtındaki bu örneğin dışında, Şine Usu doğu 3're de tespit edilmiştir. Sözcüğü, Şine Usu yazıtını yayım­ layanlardan Gusraf J. Ramsredr 'kız' 1 9, Hüseyin N. Orkun ise kudaz okur ve 'karı(?)"' olarak anlamlandırır. Arpad Berra, Türk runik harfli birkaç yazın yayımladığı kitabında sızıcılaşma, yani z sesine gelişme eğilimi gösteren dleri, Clauson gibi ö işareti ile belgeleyerek koöwz okur ve 'kadın' anlamını verir. 2 1 Marcel Erdal ise koduz sözcüğünü kod- 'terk etmek' fiilinden alır ve 'dul' anlamıyla karşılar. 22 Ayrıca 19

Gustaf J. Ramstedc, "Zwei Uigurische runeninschrifren in der Nord-Mongolei"

}ournal de la Sociite Finno-Ougrienne 30/3, ( 1 9 1 3), s. 1 9. 20 Hüseyin N . Orkun, Eski Türk Yazıtları /. İstanbul: Ti.irk 21 22

D i l Kuru m u Yay ın lar ı, 1 936, s. 1 68. Arp;id Berca, Suwaimat jôl Halljdtok, A TUrk is Ujgur Rovdsirdsos Emlekek Kritikai Kiaddsa, Sıeged: )ate Press, 2004, s. 286 ve 304. Marcel Erdal, Old Turkic wordformation. A Functiona/Approach to the Lexicon 1-11. Wiesbaden: Harrassowirz Verlag, 1 99 1 , s. 326-327.

48

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K HAYAT

sözcüğü kotuz okuyarak 'yak, Tibet öküzü' olarak değerlendirenler de olmuştur. 23 Eski Türk yazıdan döneminde yalnızca iki kez geçen koduz sözcü­ ğü Kaşgarlı Mahmud" tarafından 'dul' anlamıyla verilir. Bu, sözcükle ilgili anlam tartışmalarını ortadan kaldıracak kadar değerlidir. Sonuç itibarıyla Tonyukuk, batı seferinden elde ettiği ganimetler arasında saydığı kız ve dul kadınlar ile, o bölgedeki beylerin veya devlet yöne­ ticilerinin kızlarını ve karılarını ele geçirdiği gibi bir sonuca ulaşmak mümkün olmaktadır. Elbette, bunun nedeni, boy beylerini veya devlet yöneticilerini zor durumda bırakabilmektir. Bu da Türklerde kadının değerini ve önemini ortaya koyan önemli sözcüklerden biri olarak de­ ğer kazanmaktadır. Eski Türk yazı darında, 'erkeğe göre eş' için kullanılan bir başka söz­ cük de kunçuy'dur. Sözcük toplam otuz altı kez tespit edilmiştir. Çince Kung tchu [Gongzhu 0.±:]'dan ödünçlenen bu sözcüğün Çincedeki asıl anlamı 'hükümdarın kızı'dır. Ancak Türk runik harfli metinlerde, kağanın kızı için kullanıldığı gibi kız kardeşleri için kullanıldığını örnekleri bulunmaktadır. Kağanın kız kardeşine de kunçuy dendiği, tartışmaya mahal vermeyecek bir biçimde, Bilge Kağan'ın ağzından, Köl Tegin doğu 20'de açıkça görülür: Bars beg erti kagan at bunta biz bertimiz sil}ilim kunçuyug bertimiz "Bars beydi. Kağan unvanını burada biz verdik. Kız kardeşim prensesi (eş olarak) verdik." Yenisey bölgesi yazıtlarında 'eş, zevce' anlamındaki asıl sözcüğün kunfuy olduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi asıl an­ lamı olan 'hükümdarın kızı veya kız kardeşi' anlamından anlam kö­ tüleşmesine uğrayarak 'erkeğe göre eş' anlamını kazanmasını, Yenisey bölgesinde yaşayan Türk boylarının eşlerine duyduğu saygı ile açıkla­ mak mümkündür. Buna göre; Yenisey yazıtlarında tespit edilen yirmi altı örneğin tümünde 'eş, zevce' anlamındadır. Sözcükle ilgili birkaç örnek şöyledir: 23

24

'Yak, Tibet öküzü' ile birleştirenler daha da ileri giderek il. Türk Kağanlığı'nın yazıtlarında yer alan 'arkar, dağ keçisi' damgasının, kuyruğu kalkık kotuz damgası olduğunu öne sürer. Ayrıntı için bk. Aydın, Taıa Kazınan Tarih, Türklerin ilk Yazılı Belgeleri, s. 1 56- 1 58. Besim Atalay, Divanü Lügat-it-TUrk Tercümesi 1-IV. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 992, c. 1, s. 365.

49

Uyuk-Tartak (E 1 ) 1 : Esiz elim e kunçuyum a oglanım a bodunum a esizim e "Kutlu yurdum eyvah! Eşim, çocuklarım, halkım, ne yazık!" Barık il (E 6) 4: Kuydakı kunçuyumga adrıldım "Obadaki eşimden ayrıldım." Çaa-Höl il (E 1 4) 2: Kuyda kunçuyumka esizim e oglumka bökme­ dim "Obada eşime, ne yazık! Çocuklarıma doymadım." Yeerbek I (E 1 47) 2: Kuyda kunçuyum a bökmedim "Obada eşime doymadım." Türk runik harfli eski Türk yazıtlarında 'erkeğe göre eş' için kulla­ nılan bir başka ilginç sözcük ise ewçi'dir. Sözcük tüm eski Türk yazıtları içerisinde Yenisey bölgesinden Bay-Bulun 1 (E 42) yazıtının 8. satırı ile Kara-Bulun il (E 66) yazıtının 1 . satırında olmak üzere toplam iki kez tespit edilmiştir: Bay-Bulun 1 (E 42) 8: Er atım öz tugdı oglanım esiz e ewçim adrıl­ tım a "Erkeklik adım Öz Tugdı. Çocuklarım(dan), ne yazık! Eşim(den) ayrıldım." Kara-Bulun il (E 66) 1 : Ewçim esiz e "Eşim, ne yazık!" Meslek adı yapmaya yarayan +çl isimden isim yapma ekiyle ku­ rulmuş sözcük, 'evin sahibi, evde söz sahibi' gibi anlamlarla bugünkü Türkçeye aktarılabilir. Eski Türk yazıtlarında 'erkeğe göre eş' anlamıyla, toplam yedi kez tespit edilen sözcüklerden biri de yutuz'dur. Neredeyse her bölge yazı­ tında birer kez geçen bu sözcük, büyük kağanlık yazıtlarından Bilge Kağan yazıtında bulunmasına karşın, Köl Tegin yazıtında tespit edil­ memiş olması, herhalde yalnızca bir rastlantıdır. Sözcüğün geçtiği yer ve cümleler şöyledir: Bilge Kağan doğu 24: Yeti yegirmi yaşıma tal}ut tapa süledim tal}ut bodunug buzdum oglın yu[tuz]ın yılkısın barımın anta altım "On yedi yaşımda Tangutlar tarafına sefer ettim. Tangut halkını bozguna uğrat­ tım. Çocuklarını, karılarını, hayvan sürülerini, varlıklarını orada ele geçirdim." Bilge Kağan doğu 38: Otuz artukı tört yaşıma oguz tezip tawgaç­ ka kirti ökünüp süledim sukun < . > oglın yutuzın anta altım "Otuz dört yaşımda Oğuzlar kaçıp Çin'e sığındı. Hayıflanıp sefer ettim. Kıskançlıktan < . . > çocuklarını, karılarını orada ele geçirdim." ..

.

50

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Bilge Kağan güney 3: Men < ... > ölürtüm oglın yutuzın yılkısın ba­ rımın [altım} " Ben < ... > öldürdüm. Çocuklarını, karılarını, hayvan sü­ rülerini, varlıklarını ele geçirdim." Kızıl-Çıraa I (E 43) ! : Bodunum a oglum a yutuzum a "(Ey) Halkım! Çocuklarım! Eşim!" Talas XI (K 1 1) 1 : [er} atım ok eren e öge tarkan a oglı yutuzı öz inisi esinil] öz öge "Erkeklik adım Ok Eren(dir). (Ben) Tarkan oğlu, eşi (zevcesi) Öz, küçük erkek kardeşi, değerliniz, Öz Öge" Clauson sözcüğün asıl anlamının 'eş, zevce'; ancak 'cariye' olmadı­ ğını, yazıtlar dönemi sonrasındaki Türkçe metinlerde de bu anlamda görüldüğünü belirtir."

Ç ocuk Aile bireylerinin sayısı ve kimlikleri ile ilgili kimi yazıtlardan bilgi edi­ nilmektedir. Örneğin; Suci yazıtının 6 ve 7. satırında, kahramanın ço­ cuklarının sayısı verilir: inim yeti urım üç kızım üç erti "kardeşim yedi, oğlum üç, kızım üç idi." Yenisey bölgesinden Uybat 1 (E 30) yazıtının 2 ve 3. satırlarında ise, yazıt kahramanının on erkek kardeşi ve dokuz oğlu olduğu anlaşılmaktadır: On inisi tokuz oglı bar üçün (3) çawış tun tarkan bn;üsi tike bertim "On kardeşi dokuz çocuğu olduğu için, Çavış Tun Tarkan'ın ebedi taşını dikiverdim." Öteki bozkır kavimlerinde olduğu gibi İslam öncesi Türklerin ya­ şantılarında erkek çocuğun önemi büyüktü. Bu bakımdan yazıtlarda sıklıkla erkek çocukların sayısı dile getirilir ve ayrıca erkek olarak dün­ yaya gelmek, övünç kaynağı olarak görülürdü. Örneğin; Elegest III (E 53) yazıtının 3. satırındaki cümlede hanın erkek olarak dünyaya gelmiş olması övünme nedenidir: Kök tel)rde boltum er ol kan ur törömiş "Mavi gökte yaratıldım. O han, erkek (olarak) yaratılmış." Çaa-Höl 1 (E 1 3) yazıtının 2. satırında ise erkek çocuklarının sayıl­ ması, konu için en güzel bir örneklerden biridir. Cümle aynı zamanda eski dönem Türklerdeki çocuk sayısını göstermesi bakımından da iyi bir örnektir: Kadaşım adrıldım ıyu kuyda kunçuyum adrıldım sekiz urım adrıldım ıyu "Akrabalarımdan ayrıldım, yazık! Obada eşimden ayrıl­ dım, sekiz oğlumdan ayrıldım, yazık!" 25

Clauson, An Eıymologica/ Dictionary ofPre- Thirteenth-Century Turkish, s. 894b.

51

Çocukların aynı karında iki olması durumunu açıklayan ekiz söz­ cüğü, eski Türk yazıdarında yalnızca iki kez tespit edilmiştir. Ancak üçüz ve daha fazlasını gösteren örneklere rasdanmamıştır. 'İkiz' an­ lamındaki ekiz sözcüğünün tespit edilmiş olması bile eski Türklerin gündelik hayatı hakkında önemli ipuçları vermektedir. Kırgızistan böl­ gesinden Talas il (E 3) yazıcının 3. satırındaki cümlede, eğer bu kısa satır yanlış anlaşılmadıysa, ikiz kız kardeşinin olduğu, ancak bunların öldüğü anlaşılmaktadır: Altı uyasıga bir ekiz e sil}ili < . . . > ölmiş "Altı akrabası, bir(i) ikiz (olan) kızkardeşi < . . . > ölmüş." Öteki tanık ise Yenisey bölgesinden Altın-Köl il (E 29) yazıtının 3. satırında tespit edilmiştir. Adına yazıt dikilen kahraman, burada adeta haykırarak 'ey ikizim!' ifadesini kullanır. Buna göre; büyük bir olasılık­ la bu yazıtın kahramanı ikizdir. Cümle şöyledir: Erdeml[ig} bu/sar bo­ dun esirkeyü ermedi erinçim ekizim e "Kahramanlığı bulduğunda, halkı (onu) esirgeyemedi (koruyamadı), ne acı! Ey ikizim!" Cümleden anla­ şıldığı kadarıyla, yazıt kahramanının ikizi olan kimse, er at yani erkek­ lik adını tam da elde etmişken halkının onu koruyamadığını biraz da sitem edercesine dile getirmiş olmalıdır. Burada ekiz sözcüğünün kapalı e sesi ile yazıldığı görülmektedir. Zaten sözcüğün temelini oluşruran eki de kapalı e ile yazıldığına göre, ekiz sözcüğünün de kapalı e sesi ile ya­ zılmış olması gerekir. Kapalı e olarak nitelendirilen bu ses, e ve i arasın­ da olduğu için, Türk dilinin sonraki dönemlerinde i tarafına geçtiğine tanıklık edilmektedir. Eki sözcüğünün ardındaki +z ise, Türkçenin eski zamanlarından beri bilinen ve kullanılagelen bir çokluk ekidir. Ailenin en küçük erkek çocuğunun köl unvanıyla adlandırıldığı eldeki tanıklardan anlaşılmaktadır. Sözcüğün, Köl Tegin' in adında da tespit edilmiş olması, unvanın ifade ettiği anlam hakkında açık bilgi vermektedir. Köl Tegin adının kül ve köl biçiminde iki türlü okundu­ ğu, bilinen bir konudur. Türk runik alfabesinin ö ve ü seslerini ayırt edecek bir sisteme sahip olmaması nedeniyle, köl veya kül biçimindeki okuyuşların her ikisi de doğrudur. Ancak anlam bilgisi bakımdan söz­ cüğün 'yanmak' fiili ile ilişkili bir ad olması gerekir. Çünkü Moğollarda ailenin en küçük erkek çocuğuna 'ateş prensi' anlamında otçigin dendi­ ği bilinen bir konudur. Bununla ilgili Boris Ya. Vladimircsov, "Moğol 52

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

adetince babanın esas mirası, küçük oğluna kalır, aile ocağının muhafı­ zı da o olurdu. Bundan dolayı küçük erkek evlada odçigin�odjigin 'ateş beyi' denirdi", açıklamasını yapar. 26 Doerfer ise, Ebu'l-Gazi Bahadır Han'dan aktardığı cümle ile otçiginin hangi anlamda olduğunu açıkla­ maya çalışır: Kençeni Mogol otçigin der otçiginnilJ ma'nası ot egesi bolur

anıl) üçün özge oglanlarnı evlentürüp uzata uzata evdeyaka kençe kafur takı atasınılJ oçakınılJ egesi bolur kençe ogulnı Mogol ramsında barça og­ lanlardın artuk 'izzat va hurmat kılurlar." Evin en küçük erkek çocuğu, ocaktaki ateşin sönmemesi amacıyla, aile büyükleri öldükten sonra o evde, çadırda yaşamaya devam eder­ di. Moğolca otçigin 'ateş prensi' sözcük grubunun, Türkçe ot tegin in '

Moğolca biçimi olduğunu söylemek mümkündür. Ancak teginltigin sözcüğünün Moğolcada tek başına kullanıldığına dair örnek tespit edilmemiş olması ilginç ve önemlidir. Çigin sözcüğünün Moğolcada 'prens' anlamında kullanıldığı da tespit edilmemiştir. Buna karşın, Türkçede de *oktan, •oktanı, • ottegin, • ottegini biçimlerinin kullanıl­ madığı da kaydedilmelidir. Dolayısıyla, yazıtlar dönemi Türkçesinde hem ot tegin hem de köl tegin biçimlerinin, evin en küçük erkek çocu­ ğunu ifade etmek üzere türetilmiş olduğu açıktır. Eski Türkçe döne­ minde ele geçmemiş olsa da 'yanmak' anlamında köfı- veya fıil daha da küçültüldüğünde kö- fiiline inmek mümkün görünmektedir. . Ailenin ilk doğan çocuğunun ise, tun sıfatı kullanılmak suretiyle adlandırılmış olması güçlü bir olasılıktır. Çünkü tun, 'ilk, birinci' an­ lamında, bilinen bir sözcüktür ve eski Türk yazıtlarında tun 'ilk, birin­ ci' anlamıyla tespit edilmiştir. 'İlk, birinci' anlamındaki sözcük, Türk runik harfli eski Türk yazıtlarının tümü göz önüne alındığında unvan olarak çok sayıda örneği ele geçmiştir. İki kez Çoyr, bir kez de Uybat

I (E 30) yazıtının 3. satırında olmak üzere toplam üç kez ele geçen bu unvan, Çoyr yazıtının 1 . satırında tun yegen erkin, 2. satırında ise tun bilge kutlug olarak tespit edilmiştir. Sözcük, Uybat I yazıtının 3. satırın­ da ise çawış tun tarkan kişi adındadır. 26 27

Boris Ya. Vladimirrsov, Moğolların içtimai Teşkilatı, Moğol Giiçebe Feodalizmi. Çev.: Abdülkadir inan. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1 987, s. 78-79. Doerfer, TUrkische und Mongolische Elemente im Neupersischen !, No. 38. 53

Divdnu Lugdti r- TUrk'te tun ogul ve tun kız28 sıfat tamlamaları bunu açıkça göstermektedir. Clauson, tu:n sözcüğüne 'ilk doğan' anlamı verir ve savını Wilhelm Radloffun çağdaş Türk yazı dillerinden verdiği ör­ neklerle destekler. Clauson, Yenisey yazıtlarındaki veriler için daha çok Sergey Ye. Malov'un Yeniseyskaya pismennost' Tjurkov, tekstı i perevodı29 adlı çalışmasını kullandığı için tun maddesinde bu örnek bulunmaz. Ayrıca Clauson'un verdiği örneklerin, Türkçenin sonraki dönem me­ tinlerindeki biçimler olduğunu da eklemek gerekir. Bilge Tonyukuk'un adını, tunyukuk biçiminde okuyanların temel gerekçesinin Kaşgarlı Mahmud'daki tun 'ilk, birinci' sözcüğü olduğu, bilinen bir konudur. Buradan hareket eden bazı araştırmacılar, söz ko­ nusu tun sözcüğünün tanıklığında Tonyukuk adını Tunyukuk olarak okumak istemektedir.30 Dolayısıyla, Tunyukuk okuyarak tun sözcüğüne bağlamak isteyenler, belki farkında olmasalar da Tonyukuk'un evi ilk doğan çocuğu olduğunu bu suretle öne sürmüş olmaktadır. Türklerin ilk yazılı belgeleri olan Türk runik harfli eski Türk ya­ zıtlarında, anne ve babadan başlamak üzere aile bireylerinin, tek tek sayılmak yerine topluca ifade edildiğine dair örnekler de bulunmak­ tadır. Örneğin; Dağlık Altay bölgesinin tek satırlık Kurgak I (A 78) yazıtındaki, uzun ancak bazı yerleri okunamayan cümlesinden, evde toplam beş kişi yaşadığı sonucuna ulaşılabilmektedir: Temir apa oglum

a esiz ökünçüg e atım kulul) a alp al)a alp körki ökünçüg eyügetdi? yüzüm? dymiz e evil)de beş ertil) e beş ÖIJ (öl] i?) e bunsuz kaldı a ökünçüg e sagış a "Temir Apa'nın çocuğuyum, ne yazık! Ne pişmanlık! Adım Kulun Alp('tır). Onun muhteşem? güzelliği, ne pişmanlık! Övdü, yüzüm ? evinde barkında beş (kişi) idin. Beş (kişiden) başka? sıkıntısız kaldı. Ne pişmanlık! Ne acı!" Aile bireylerinin sayısının belirtilmesi bakımından Talas II (K 2) yazıtının 3. satırındaki cümle de oldukça ilginçtir. Altı uyasıga bir ekiz e 28 29 30

c . lll, s. 1 0 1 ve 1 37; Clauson, An EtymobJgical Dictionary ofPre-7hirteenth-Century Turkish, s. 5 I 3a. Sergey Ye. Malov, Yeniseyskaya pis'mennost' Tyurkov, tekstı i perevodı. Moskva­

Atalay, Divanü LUgat-it-Türk Tercümesi,

Leningrad, 1 952. Aydın, Taşa Kazınan Tarih, TUrklerin ilk Yazılı Belgeleri, s. 1 24- 1 25; Erhan Aydın, TU,.kkrin Bilge Atası 7imyukuk. İstanbul: Kronik Kitap, 20 1 9, s. 57.

54

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

sil}ili < . . . > öLmiş "Alcı akrabası, bir(i) ikiz (olan) kızkardeşi < > ölmüş." Yine aynı yazıtın 6. satırında ise baba ile oğlunun adları belirtilir: Atası atı togan? ogiı atı kar çor "Babasının adı Togan, oğlunun adı Kara .•.

Çor (imiş) ."

Akrabalık Bağları Türklerde akrabalık bağlarının güçlü olduğu, akrabalık adlarının çok­ luğundan anlaşılmaktadır. Türk runik harfli metinlerde geçen akrabalık adları üzerinde çeşitli çalışmalar yapıldı. 31 Eski Türk yazıtlarında 'akra­ ba' anlamında üç sözcüğün kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bunlar; kadaş, kin ve uya'dır. Köl Tegin, Bilge Kağan ve Tonyukuk gibi çok satırlı ka­ ğanlık ve beylik yazıtlarında 'akraba' anlamında herhangi bir sözcüğün tespit edilmemiş olması, bu yazıtlarda daha çok savaşlar ve devletler ile boylar arasındaki ilişkilerin konu edinilmesine bağlanabilir.

Kadaş Yalnızca Yenisey bölgesi yazıtlarında tespit edilen sözcüğün gadaş ve

kagadaş biçimleri, kadaş sözcüğünde meydana gelen ses olaylarına ta­ nıklık etmektedir. Sözcükle ilgili birkaç örnek aşağıda bulunmaktadır: Uyuk-Turan (E 3) 1 : Kinim kadaşım yıta adrıitım "Akrabalarım, eyvah! (Sizlerden) ayrıldım." Elegest I (E 1 O) 2: Yüz er kadaşım uyurın üçün yüz erin eiig ökü­ zün tikdi "Yüz erkek akrabam muktedir oldukları için, yüz kişi (ve) elli öküz ile (bu ebedi taşı) diktiler." Cümlede, yazıtın yüz akraba marifetiyle dikildiği belirtilmiştir. Ayrıca yine 'akraba' anlamındaki

kin sözcüğü ile ikileme yapılmak suretiyle anlamın güçlendirildiği görülmektedir. Begre (E 1 1) 5: Bodunum a kinim e kadaşım a adrıidım a bökmedim e "Halkımdan, akrabalarımdan ayrıldım, (onlara) doymadım." Çaa-Höl IV (E 1 6) 2: Bıl] çıl]ız kadaşiarım adrıiu bardım a esiz e "Bin (sayısız) güçlü akrabalarımdan ayrılıverdim, ne yazık!" Yazıt .11

Örneğin; Yong-Söng Li, Türk Dillerinde Akrabalık Adlan. İstanbul: Simurg Yayınları, 1 999; Abdullah Yıldırım, "Yenisey Yazıtlarında Akrabalık Adları" Tarih Okulu Dergisi 46, (2020), s. 1 763- 1 783.

55

kahramanı, akrabalarını bin sayısı ile ifade ederek çok olduğu ile övün­ mek istemiş olmalıdır. Buradaki bin sayısını, 'çok sayıda, sayısız' gibi bir anlamla karşılamak, cümlenin anlam bağlamına daha uygundur. Tugutüp 1 (E 1 20) 2: Kalın kadaşımka bökmedim esiz e "Sevgili ak­ rabalarıma doymadım, ne yazık!" Bu cümledeki kadaş sözcüğünü yani akrabalarını 'yoğun, güçlü, kuvvetli' anlamındaki kalın sıfatı ile ifade etmiş olsa da sözcüğü, esasen mecazi olarak 'sevgili' anlamında karşıla­ mak da mümkündür. Kadaş sözcüğünün farklı bir biçimi olan kagadaş ise yalnızca Hemçik­ Çırgakı (E 4 1 ) yazıtının 3. satırında tespit edilmiştir: Er atım yula ben er erdemim okuz esizim eligin kagadaşım esizim "Erkeklik adım Yula'dır. Erkeklik kahramanlığım (?) ne yazık! Elli akrabam (ile), ne yazık!" Kadaş sözcüğünün yazıtlar döneminde Yenisey bölgesi Türk boy­ larınca sıklıkla kullanıldığı, ancak öteki bölgelerdeki yazıtlarda tespit edilmediği anlaşılmaktadır. Sözcük Yenisey bölgesinden Malinovka (E 56) yazıtının !. satırında gadaş olarak tespit edilmiş ve bu biçim tek örnek olarak kayıtlara geçmiştir: > gadaş esizim b[ökmedim} " Akrabalarım(a) , ne yazık (ki), doymadım." Sözcük başında k->g- ötüm­ lüleşmesi, sekizinci yüzyıl Türkçesi için olağan bir ses gelişmesi olmasa da Malinovka yazıtının yazıcısının diyalektinde bu ötümlüleşmenin başlamış olabileceği, ihtiyatla, öne sürülebilir. 32 ...

f:J .· �

ı ıtl H >Yj·

9J j !' "':"' ·�'

> M� �

� '\

Çizim: Dmitriy D. Vasilyev33

Sonraki dönem metinlerinde de kullanılan sözcük için Clauson,

ka:daş, yani ilk hecedeki ünlünün uzun, kökünün ise ka: olduğu­ nu belirtir. Sözcüğün sonraki dönemlerde kayaş biçimi i aldığı 32

33

Erhan Aydın, "Eski Türk Yazıtlarında Erken Ünsüz Değişmeleri" Ferruh Ağca­ Adem Koç (Ed.): X Uluslararası Dünya Dili TUrkçe Sempozyumu Bildiri Kitabı. Eskişehir: Eskişehir Osmangazi Üniversicesi Yayınları, 20 1 9, s. 1 73. Dmitriy D. Vasilyev, Korpus ljurkrkih runiçerkih pamyaınikov basreyna Yenireya. Leningrad: Akademiya Nauk SSSR, 1 983. s. 70.

56

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K HAYAT

anlaşılmaktadır. 34 Yong-Söng Li, bu akrabalık adının Clauson' un, Çince chia, Orta Çince ka [jia *l sözcüğünden ödünçleme olduğu görüşünü anar ve ka+daş adının ilk olarak Uygur metinlerinde ele geçmiş olduğunu belirtir.35 Buna göre; Yenisey yazıtlarında çok sa­ yıda örneği bulunan sözcüğün gözden kaçtığı anlaşılmaktadır. Kadaş sözcüğü yalnızca Yenisey bölgesi yazıtlarında tespit edilmiş olup öteki bölge yazıtlarında ele geçmemiştir. Bu da Güney Sibirya bölgesindeki Türk boylarının diyalektik sözcüklerinden biri olabileceğini söyleme­ ye imkan tanımaktadır.

Kin Türk runik harfli eski Türk yazıtlarında 'akraba' anlamındaki bir baş­ ka sözcük ise kin dir Ancak ilginç olan, toplam sekiz örneği bulunan sözcüğün biri, çok açık olmasa da Dağlık Altay bölgesi, geri kalanların Yenisey bölgesi yazıtlarında tespit edilmiş olmasıdır. Sözcüğün geçtiği yer ve cümlelerin bir bölümü şöyledir: Uyuk-Turan (E 3) ! : Kinim kadaşım yıta adrıltım ''Akrabalarım, eyvah! (Sizlerden) ayrıldım." Elegest 1 (E 1 O) 1 2: Kadaşım a kinim e adrıltım a "Akrabalarımdan, yakınlarımdan ayrıldım, ne acı!" Begre (E 1 1) 5 : Bodunum a kinim e kadaşım a adrıldım a bökmedim e "Halkımdan, akrabalarımdan ayrıldım, (onlara) doymadım." Kızıl-Çiraa il (E 44) 4: Kadaşım kinim e yıta adrıltım esizim e "Akraba(lar) ım, yakınlar(lar)ımdan, eyvah! Ayrıldım. Ne yazık!" Köjeelig-Hovu (E 45) 7: Kinim kadaşım esizim e "Yakın(lar)ım, akraba(lar) ım, ne yazık!" Herbis-Baarı (E 59) 7: Urı kadaşım üç kinim kız kadaşım "Erkek akrabalarıma, üç akrabama, kız akrabalarım" '

.

Uya Türk runik harfli eski Türk yazı tlarında 'akraba' anlamında kullanı­ lan üçüncü sözcük ise uya 'dır. Toplam beş kez ele geçen sözcüğün üçü Kırgızistan, ikisi ise Yenisey bölgesi yazıtlarında tespit edilmiştir: .>4 .l5

Clauson. An Etymologica/ Dictionary ofPre- Thirteenth-Century Turkish. s. 607a. Li, Türk Dillerinde Akrabalık Adları, s. 46.

')7

Çaa-Höl III (E 1 5) 1 : Bodun ara bu/gak ÜfÜn elig uyamga adrıltım esni "Halk arasında karışıklık (olduğu) için elli akrabamdan ayrıldım, ne yazık!" Bu cümledeki akrabaların sayısının yuvarlak bir ifade ile be­ lirtildiği düşünülebilir. Talas II (K 2) 5: Kar çor a esiz < . . . > özge uya/arına adrılmış a "Kara Çor, ne yazık < > başka akrabalarından (da) ayrılmış." Talas XIII (K 1 3) 5: Uya/ar umadı "akrabalarım başaramadı? (gücü yetmedi)." Eski Tıirk yazıtlarında yer alan cümlelerde, çok zaman doğrudan ol­ masa da cümle içine sıkıştırılmış, hatta kimi zaman gözden de kaçabilen gündelik hayata dair izlerden olan akrabalık adlarının bir başka örneği Köl Tegin yazıtının doğu yüzünün 32. satırı ile Çaa-Höl V (E 1 7) 2. satırında tespit edilen 'kayınbirader' anlamındaki yurç sözcüğüdür. Köl Tegin yazıtının doğu yüzünün 32. satırından anlaşıldığına göre; aslın­ da burada savaştan bahis varken Çin ordusu komutanı 'Ong Tocok'un kaynı' ifadesi, Çinli komutan ile ilgili bir ayrıntıya işaret etmektedir. Bu arada, düşman ordusunun çok iyi bilindiği, "kim kimin akrabası", "kim kimin yeğeni" gibi, oldukça ayrıntılı bilgiler, iyi bir istihbarat ağının var­ lığını kanıtlamaktadır. Cümle şöyledir: Köl tegin yadagın oplayu tegdi OIJ totok yurçın yaraklıg eligin tutdı "Köl Tegin yaya olarak ileri atıldı. Askeri Vali Wang'ın kaynını, silahlı (olduğu ha.ide) eliyle yakaladı." Yurç sözcüğünün tespit edilen ikinci örneği ise Çaa-Höl V (E 1 7) yazıtının 2. satırında bulunmaktadır: Uyur kadınım çün öldüm yıta eçim yurçumka y[ıta} "Kudretli kaynım için öldüm, ne acı! Ağabeyim, kayınbiraderim, ne acı!" 'Kayınbirader' anlamındaki yurç sözcüğünün Uygur Kağanlığı dö­ neminden kalan Tariat yazıtının kuzey yüzünün 5. satırında iki örneği daha olduğu, yazıt üzerinde çalışanların genel kanaati olsa da ancak 5 . satırda iki kez geçen sözcük, yur biçiminde, yani sondaki ç sesi olmaksı­ zın yazılmıştır. Yazıt üzerinde çalışanlar, ç sesinin yazımının unutulmuş olduğunu öne sürmüş olsa da bir kağanlık yazıtında aynı satırda yer alan aynı anlamlı iki sözcüğün ikisinin de ç sesinin yazımının unutul­ muş olması pek anlamlı görün memektedir. Her iki sözcüğün de yurç değil; 'anlatıcı, ravi' anlamındaki ayur okunması gerektiği, bu satırların yazarınca önerilmişti.-'" ...

36

Erhan Aydın, "Tariat Yazırı'nın Kuzey Yüzünün 5. Satırı Üzerine Yeni Okuma ve Anlamlandırma Önerileri" Türk Dili Araıtırmaları Yıllığı Belleten 6 1 1 1 . (20 1 6) ,

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L İ K HAYAT

Suci yazıtının kahramanı, akrabalığın önemini vurgulayarak öl­ meden önce yeğenlerini görme şansı bulduğunu ifade eder. 8. satır: Yegenimin atımın körtüm amtı öltüm "yeğenlerimi, yeğenlerimi? gör­ düm. Şimdi öldüm." Eğer, yazıtın yazıcısı burada aynı veya yakın an­ lamlı iki sözcük ile ikileme yapmak istemediyse, yegen ve atı sözcükle­ rinin yan yana kullanılmış olması tuhaftır. Çünkü her ikisi de 'yeğen' anlamındadır. Sıradan bir ikileme olarak düşünülebileceği gibi, yegen ve atı sözcükleri arasında bir anlam farkı olduğu da göz önüne alına­ bilir. Her iki sözcükten özellikle atı'nın anlamını tam olarak belirleye­ memenin asıl nedeni, sözcüğün hem çağdaş Türk yazı dillerinde hem de çağdaş Moğolcada 'yeğen' anlamında olmasının yanında, 'torun' an­ lamında da kullanılıyor olmasıdır. Örneğin; çağdaş Moğol yazı dilinde 'erkek torun, kız torun; erkek yeğen, kız yeğen (yalnızca bir kimsenin oğullarının veya erkek kardeşinin çocukları için kullanılır} ' anlamların­ dadır.37 Moğolcadaki bu biçimin Türkçeden alındığını, kabul gören bir öneri 38 olarak eklemek gerekir. Ancak eski Türk yazıtlarında toplam ye­ di kez tespit edilen atı sözcüğünün 'torun' anlamında olması mümkün değildir. Sözcüğün anlam bakımından en belirgin örneği, Köl Tegin ya­ zıtının güney-doğu yüzünde yer alan; bunça bitig bitigme köl tegin atısı yolug tegin bitidim "bunca yazıyı yazan Köl Tegin'in yeğeni Yollug Tegin (ben) yazdım." biçiminde geçen cümlede, metni taşa işleyen Yollug Tegin, kendisinden bahsederken ' Köl Tegin'in yeğeni' ifadesini kullanır. Bu cümledeki tuhaflık ise, Köl Tegin' in yeğeni ifadesini kul­ lanmış olmasidır. Köl Tegin'in yeğeni olan bir kişi, doğal olarak Bilge Kağan' ın da yeğeni olacaktır. Belki de atı sözcüğü eş tarafından 'yeğen'; yegen sözcüğü ise erkek tarafından 'yeğen' anlamındadır. İlk hecedeki ünlüsü kapalı e olan yegen ise atı'ya göre kullanım alanı daha çok olan bir sözcüktür ki Türkiye Türkçesinde olduğu gi­ bi, çağdaş Türk yazı dillerinde de 'yeğen' anlamıyla yaşamaya devam etmektedir. Yenisey bölgesi yazıtlarından elde edilen verilere bakıldığında akra­ balık bağlarının çok güçlü olduğunu, bu nedenle de yazıt kahramanının

37 38

s. 1 3-22 ve Erhan Aydın, Uygur Yazztları. İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları, 20 1 8, s. 48 ve 1 02. Ferdinand D. L.essing, Moğolca-Tıirkçe Sözlük. Çev.: Günay Karaağaç. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2 0 1 3 , s. 1 2. Li, Tıirk Dillerinde Akrabalık Adları, s. 207.

59

ölümünün ardından, çocukları tarafından oluşturulan yazıt metinle­ rinde mutlaka akrabalara olan özlemin dile getirildiğini belirtmek ge­ rekir. Akrabalardan ayrılmanın verdiği keder, çok zaman genel bir ifade ile, bazı cümlelerde ise daha ayrınolı olduğu, akrabalık adının belirtil­ mesinden açıkça anlaşılmaktadır. Örneğin; 1 1 numaralı Begre yazıtı­ nın 7. satırındaki cümle oldukça ilginçtir: Yatda tİİIJÜTÜm e adnldım a "Yad ellerdeki dünürümden ayrıldım." Eski Türk yazıtlarında, 'evlenen kız ve erkeğin babalarının birbirine göre durumu' anlamındaki tİİIJÜr sözcüğü, yalnızca bu yazıtta tespit edilmiştir. Dolayısıyla, ölümün yani eş, dost ve akrabadan ayrılmanın verdiği keder ifade edilirken bir çok akraba adı anılmış olmaktadır. Çaa-Höl V (E 1 7) yazıtının 2. satırındaki cümle, akrabalar için ölmek, belki de kendini feda etmek olarak anlaşılabilir: Uyur kadınım fÜn öldüm yıta eçim yurçumka y[ıta} "Kudretli kaynım için öldüm, ne acı! Ağabeyim, kayınbiraderim, ne acı!"

Eski Türk Ailesinin Y3fam Yeri Eski dönem Türklerde çekirdek aile yani anne, baba ve çocuklardan oluşan bireyler bir arada, bir çadırda yaşardı. Öteki akrabalar ise çevre­ deki çadırlarda yaşar, bu sayede akrabaların bir arada bulunmasından dolayı küçük obalar meydana gelirdi. Yukarıdaki bölümlerde de sözü edildiği üzere; evin en küçük erkek çocuğu, evlendikten sonra köl un­ vanıyla aile büyükleri ile birlikte yaşar, aile büyükleri öldükten sonra o evde yaşamaya devam ederdi. Bunda asıl amacın aile bacasının tüttü­ rülmesi olduğunu söylemek mümkündür. Aşağıdaki bölümde yaşanan yeri ifade eden sözcükler üzerinde durulacaktır:

Kuy Çadırlardan oluşan obanın, özellikle Yenisey yazıtlarında hususen bir sözcükle adlandırılmış olduğu öne sürülebilir: Kuy. Sözcük, Moğo­ listan'daki büyük kağanlık ve beylik yazıtlarında tespit edilmemiştir. Sözcüğün ifade ettiği anlamla ilgili şu görüşlere yer verilebilir: Rad­ loff, çok emin olmamakla birlikte, Abakan-Altay dillerinde kullanılan kuy 'mağara, nehir yatağı, kıyı' ile aynı sözcük olabileceğini öne sürer ve anlamca aynı olmadığının farkında olduğunu ve sözcüğün yabancı 60

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K HAYAT

bir dilden ödünçleme olduğunu rahmin ettiğini, bu nedenle de çevir­ meden bıraktığını ifade eder.39 Eski Türkçe döneminin hususi sözlüğü niceliğinde olan Drevnetyurkskiy Slovar' a göre sözcük Çin. kuei [gui 11ı\1 ] sözcüğünün Türkçede aldığı biçimden başka bir şey değildir.40 Wolfgang-Ekkehard Scharlipp ise, sözcüğün Çince olduğunu söy­ ledikten sonra 'evin özel kısmı; harem' anlamında olduğunu belirtir. 4 1 Clauson, 'kadınlara ait özel bölüm' olarak anlamlandırdığı sözcüğün, Çince kuei'den ödünçlendiğini ve Uygur metinlerinde küy olarak kul­ lanıldığını ifade eder. Ünlüsünün kısa olduğunu belirttiği kuy sözcü­ ğünün, yerel yani diyalektik bir kullanıma sahip olabileceğini de öne sürer. Uzun ünlülü küy sözcüğünün ise 'kuytu' anlamında, bugünkü Türkçede de kullanılan kuytu'nun kökünün bu olduğunu belirtir; an­ cak herhangi bir köken açıklaması yapmaz. 4 2 Türkçenin sonraki dönem metinlerinde daha çok bu anlamıyla görülen küy sözcüğünün örnekleri bulunmaktadır. Örneğin; Kişgarlı Mahmud'da 'dere; kuytu yer, dip' anlamındadır.43 Türkiye Türkçesinde kuytu olarak yaşayan sözcükle aynı olmadığı, zaten anlamından bellidir. Sözcüğün, bugüne kadar ulaşmamış, 'oba' benzeri bir anlamda kullanılmış olması güçlü bir ola­ sılıktır. Sözcük üzerinde çalışan araştırmacıların, özellikle 'kadınların bulunduğu yer, harem' olarak anlamdırması, eski Türklerin yaşantı­ sı açısından doğru değildir. Bu görüşe sahip araştırmacıların 'harem' olarak anlamak istemesinin nedeni, özellikle Yenisey yazıclarında sıkça geçen kuyda ku_nçuyum ibaresi olmalıdır. Sürekli savaşa ve avlanmaya giden erkeğin, eşini ve çocuklarını obada bırakması ve bunu da belirt­ mesinden daha doğal bir şey olmaması gerekir. Bugün Türkiye Türkçesinde görülen çadır yani ev ve etrafındaki tüm mal mülk, ev bark ikilemesi ile adlandırılır. Aslında büyük kağanlık .19

Wilhelm Radloff, Die a/ttürkischen lmchrifıen der Mongo/ei. St. Pecersburg, 1 895, s. 363. 10 V. M . Nadelyayev-D. M . Nasilov-E. R. Tenişev-A. M. Şçerbak, Drevneıyurkskiy S/ovar'. Leningrad: Nauka, 1 969, s. 464. 4l Wolfgang·Ekkehard Scharlipp, "China and Tibet as Referred co in ehe Old Turkish lnscripcions'' Diogenes 43/3, ( 1 995), s. 50 ve Wolfgang-Ekkehard Scharlipp, "Emotionalicac in den Jenissej-lnschrifren" Marcel Erdal-Semih Tezcan (Hrsg.): Beliik Bitig. (Sprachsrudien für Gerhard Doerfer zum 75. Geburtstag). Wiesbaden: Harrassowitz Verlag, 1 995, s. 1 70. 12 Clauson, An Eıymo/ogica/ Dictionary ofPre- lhirıeenth-Century Turkish, 674a-b. 4.1 Atalay, Divanü LUgat-it-7Urk Tercümesi 1-/V, c. 1, s. 390.

61

yazıtlarında karşılaşılan ev bark ikilemesi ile Yenisey yazıtlarındaki kuy sözcüğünün anlamdaş olduğunu da düşünmek mümkündür. Köl Tegin yazıtının kuzey yüzünün 1 . satırındaki eksik cümlede, 'oba' ifadesi ev bark ikilemesi ile karşılanmış olmalıdır: Ewin bar[kın < . . . > kop kelürti "Evini barkını < ... > tamamen getirdi."

Ordo/Ordu Kağan ve maiyetindekilerin, ordolordu sözcüğü olarak ele geçen karar­ gahta oturduğu anlaşılmaktadır. Eski Türklerin kağan çadırının biraz daha yüksek bir yere yapıldığını ve görkemli olduğunu eklemek gere­ kir. Karargahı ifade etmek üzere kullanılan ordo sözcüğü, eski Türk ya­ zıtlarında yalnızca Köl Tegin yazıtında iki kez tespit edilmiş olup her iki örnekte de 'karargah' anlamındadır. Eski Türkçede sözcüğün son hece­ sinde bulunan geniş yuvarlak ünlüler Türkiye Türkçesinde düzleşerek o sesi a sesine; ö sesi ise e sesine gelişmiştir. Buna orto>orta, töpö>töpe>tepe örnekleri kanıt olarak verilebilir. Ordo sözcüğünün tespit edildiği iki cümle şöyledir: Köl Tegin kuzey 8: Köl tegin ewig başlayu akıtımız oguz yagı ordog basdı "Köl Tegin'i, karargahın başında durması için gönderdik. Düşman Oğuzlar karargahı bastı." Köl Tegin kuzey 9: Köl tegin (9) ögsüz akın binip tokuz eren sançdı ordog bermedi "Köl Tegin (9) öksüz ak atına binip dokuz askeri mızrak­ ladı. Karargahı vermedi."

Ew Eski Türk yazıtlarındaki ew sözcüğünün kullanım alanı oldukça geniş olup esasen 'ev, çadır' anlamındadır. Ancak sözcüğün 'ordugah, karar­ gah' anlamında kullanılarak anlam genişlemesine de tanıklık edilmek­ tedir. Bu gibi örnekler, eski Türk yazıtlarının söz varlığına anlam bi­ limi açısından önemli katkılar olarak değerlendirilmelidir. Köl Tegin yazıtının kuzey yüzünün 8. satırındaki cümlede hem ew hem de ordo sözcüğünün aynı, yani 'karargah' anlamında kullanıldığı açıkça anlaşıl­ maktadır: Köl tegin ewig başlayu akıtımız oguz yagı ordog basdı "Köl Tegin'i, karargahın başında durması için gönderdik. Düşman Oğuzlar karargahı bastı." Tartışmaya mahal vermeyecek kadar açık olan öteki 62

E S K İ T Ü R K L E R D E G Ü N D E L İ K H AYAT

tanık ise Bilge Kağan doğu 32'de yer almaktadır: ilki sü taşıkmış erti ekin sü ewde erti "Ordunun ilki sefere çıkmıştı. İkinci ordu karargahta idi." Tonyukuk yazıtında geçen ve Kapgan Kağan'ın eşinin yani katu­ nun ölmesi nedeniyle karargaha geri dönmek zorunda kalınmasının anlatıldığı o ünlü cümlede de yine ew sözcüğünün karargah anlamıyla kullanıldığı görülmektedir: Tonyukuk I kuzey 6: O/ sawıg eşidip ka­ ganım ben ewgerü tüşeyin tedi (7) katun yok bolmış erti anı yoglatayın tedi "O sözü işitip kağanım, "ben karargaha gideyim" dedi. (7) "hatun ölmüş idi, onun cenaze törenini yaptırayım." dedi." Konuyla ilgili bir başka örnek ise Ongi kuzey 2'de tespit edilmiştir: Ewke tegdöküm uruş kılıp " Karargaha saldırdığım, savaşıp." Küli Çor doğu S'deki cümle ise şöyledir: Kar/ok tapa < . . . >-galı banp azın erig yana ewil)e SÜl)üş? kigürti "Karluk(lara) doğru < . . . > gidip, az (sayıda) askerle yine karargahına savaş getirdi." Aşağıda örgin maddesinde de belirtileceği üzere, Uygur Kağanlığı yazıtlarında esasen karargah için örgin sözcüğünün kullanıldığı anlaşıl­ maktadır. Ancak Uygur Kağanlığı yazıtlarında ew sözcüğünün de ka­ rargah anlamıyla kullanıldığını gösteren örnekler de yok değildir: Şine Usu güney 4: Basmıl yagıdıp ewimerü bardı anı içgermedim "Basmıl(lar) ı düşman edip karargahıma (doğru) vardı(lar) ." Yine Uygur Kağanlığı'nın hem satır sayısının çokluğu hem de içerdiği bilgiler bakı­ mından en önemli yazın olan Şine Usu'nun güney yüzünün 5. satırın­ daki örnek de ilginçtir: Anta ötrö türgeş karlokug tawarın alıp ewin yulıp barmış ewime tüş[düm} "Bundan ötürü Türgeş(ler) , Karluk(lar) ın var­ lıklarını alıp evini barkını yağmalayıvermiş. (Daha sonra) karargahıma geri döndüm." Moyan Çor Kağan, yazıtın aynı yüzünün 6. satırında ise karargahını bir göl kenarında bıraktığını şöyle ifade eder: Ewimin ersegünte yula költe kotum anta ertim "Karargahımı Ersegün'de Yula Gölü'nde bıraktım. Sonra (onlara) ulaştım." Uygur Kağanlığı'nın kudretli kağanı Moyan Çor, Karluklarla yapı­ lan mücadeleyi anlatırken karargahtaki halkın, haberi on gün önceden alınca ürküp kaçtığı şu cümlelerle ifade edilir: Ewi on kün ÖIJre ürküp barmış "Karargahı (karargahtaki halkı) on gün önceden ürküp kaçmış­ lar." Şine Usu batı 4'te ise, çok açık olarak belirtilmiş olmasa da büyük bir olasılıkla An lushan isyanı dolayısıyla Tang Hanedanlığı' ndan kendi karargahına geri döndüğü belirtilir. Cümlenin sonunda on iki hayvanlı 63

takvim marifetiyle bir tarih kaydı verilmiş olsa da bu tarih kaydından sonrası, taşın yüzeyi ile harflerdeki aşınmadan dolayı okunamamakta­ dır: Ewime ekinti ay altı ya1Jıka tüşdüm takıgu yılka < . . . > "karargahıma ikinci ayın altıncı gününde geri döndüm. Tavuk yılında (757) < ... >''

Örgin Uygur Kağanlığı'ndan kalan yazıtlarda görülen ve öteki yazıtlarda tes­ pit edilmeyen örgin de karargahı ifade etmek için kullanılmış ilginç sözcüklerden biridir. Yalnızca bir kez tespit edilen örgi- fiilinin 'taht kurmak' anlamında olduğu çok açık anlaşılmaktadır. Şine Usu güney 1 O'da yer alan cümle örgi- fiilinin hangi işlevle kullanıldığını açıkça ortaya koymaktadır: Anta yana tüşüp orkon balıklıg beltirinte el örgi­ nin anta örgipen etitdim "Oradan yine geri dönüp Orhon Irmağı {ile) Balıklıg lrmağı'nın birleştiği yerde ülkenin tahtını (yönetim merkezini) orada kurdurup düzenlettim." Örgi- fiilinden yapıldığı açık olan örgin sözcüğü 'yönetim merkezi' anlamındadır. Sözcük eski Türk yazıtlarında toplam dokuz kez tespit edilmiş olup örneklerin tümü Uygur Kağanlığı dönemi yazıtlarında yer almaktadır. Yalnızca Uygur Kağanlığı yazıtlarında tespit edilmiş olması, sözcüğün diyalektik bir kimliği olduğu konusunda da önemli ipuçları vermektedir.44 Örnekler şöyledir: Tes güney 2: [Te]zig kasar kurg kontı çıt tikdi örgin yaratdı yay­ ladı "Tes {Irmağı'nın) {kaynağına?) , Kasar'ın batısına yerleşti. Çit dikti, tahtını kurdurdu, yazı (orada) geçirdi." Tariat güney 6: Kagan atanıp kaıun atanıp ötüken ortosınta as ÖIJÜZ baş kan ıdok baş kedinin örgin bunta etidim "Kağan {olarak) atanıp (eşim de) hatun (olarak) atanıp Ötüken' in ortasında As Öngüz Baş ve Kan Iduk Baş (dağlarının) batısında kağanlık otağını burada kurdurdum." Tariat batı 1 : Kagan atıg katun atıg atanıp ötüken kedin uçınta tez başınta örgin fanta etitdim rzt] anta yaratıtdım "kağan adını, hatun adı­ nı alıp Ötükcn'in batı ucunda, Tcs {Irmağı'nın) kaynağında kağanlık otağını (orada kurdurdum, karargah çitlerini) orada vurdurdum." 44 Erhan Ayd ı n , "Dialcctal clcmcnts in (he vocabubry of rhc Uyghur Khanare i nsc­ riptions". Acta Orientalia Academiae Scientiarum Hungaricae 6913, (20 1 6) , 294; Ayd ın . Uygur Yazıtları. s . 1 62.

64

s.

293-

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Tariat batı 2: Ulu yılıka ötüken ortosınta as öyüz baş kan ıdok baş kedininte yay/adım örgin bunta yaratıdım "Ejderha yılında (752) Ötüken'in ortasında, As Öngüz Baş (ile) Kan Iduk Baş (dağlarının} ba­ tısında yayladım. Kağanlık otağını burada yaptırttım." Bu cümleden, karargahın Ötüken'in ortasında kurulduğu anlaşılmaktadır. Üç yıl içe­ risinde, iki farklı yerde yaşamalarını, eski dönem Türklerin konargöçer yaşamı için iyi örnekler olarak değerlendirmek gerekir. Şine Usu doğu 8: [Te}z başıma kasar kurdın örgin anta etitdim "Tes Irmağı'nın kaynağında (ve} Kasar'ın batısında tahtımı kurdurdum." Örgin sözcüğünün bir başka örneği de 1. Karabalgasun yazıtında tespit edilmiştir. Bilindiği gibi üç dilli bu yazıtta kırılma ve aşınma bakımından en kötü durumda olanı Türk runik harfli Eski Türkçe bö­ lümdür. Burada neredeyse her satırda bir veya iki sözcük okunabilmek­ tedir. Bu yazıtın il. parçasının 8. satırında fla örgin sözcüğünün geçtiği anlaşılmaktadır. Bu eksik cümle şöyledir: < . . . > [ö}rginte in-< ... >. Sözcükle ilgili çok farklı görüşler bulunmamakla birlikte, kö­ keninin Türkçe veya Moğolca olduğu yönünde görüşler olduğunu belirtmek gerekir. Gabain'in, "Hükümdarın ordusu yani karargdhı

Ötüken'in merkezinde yüksek bir yerde kurulurdu, onun için de buna Örgün adı verilmişti. Arazi bakımından böyle yüksek bir yer bulunma­ dığı zaman ayrıca hazırlanarak yükseltilirdi. Örgün'ün etrafı bir çit, ydni parmaklıkla çevrilirdi. Örgün'ün önüne, bir belgü, ydni nişin, bel­ ki de bir tuğ �nurdu."" cümleleri hayli ilginç bilgiler içermektedir. Osman F. Sertkaya, Tes yazıtındaki tek örnek olan ve güney yüzünün 2. satırında tespit edilen örgin sözcüğünün ve dolayısıyla otağ kur­ manın bulunduğu [te}zig kasar kurg kontı çıt tikdi örgin yaratdı yayladı "Tes (lrmağı'nın} (kaynağına?} , Kasar'ın batısına yerleşti. Çit dikti, tahtını kurdurdu, yazı (orada} geçirdi." cümlesi çerçevesinde Tes yazıtının burada yazıldığı kanatindedir."' Ramstedt, sözcüğü Moğolca örgüge ve *örgü- fiili ile karşılaşrı­ rır.47 Moğolca: Örgagelörgöge 'prensin, hanın veya rütbeli bir kişinin ·1 5

46 47

Gabain, " Köktürklcrin ·ıarihine Kısa Bir Bakış I: Srepte Y:ışayan Kökrürkler (682742) " , s . 687. Osman F. Serckaya, "İ nşaat Yüksek Mühendisi Kazım Mirşan'a Cevap: ôngre bınga başı Adlı Bir Tarihçimiz Var mı?" Orkun 64, (2003), s. 28-29. Ramstedt, "Zwei Uigurische runeninschrifren in der Nord-Mongolei", s. 53. 65

yaşadığı yer''. 48 Clauson ise örge- fiilinden alarak 'taht' anlamını verir. 49 Clauson' un fiil tabanını örge- fiilinden alması cuhafcır, çünkü örgin söz­ cüğünün kökü olan örgi- fiili zaten Şine Usu güney 1 O'da bir kez tespit edilmiştir. Larry V. Clark ise, Moğolca kabul ecciği sözcüğün tabanını ör- 'yükselmek' fiilinden alarak, -gınl-gin ekini fiilden ad yapan ek sa­ yar ve ter- 'bir araya toplamak'>teı;gin 'coplanma, konsantrasyon'; yel­ 'yavaş, rahvan gitmek»yelgin 'gezgin'; kev- 'çiğnemek» kevgin 'çiğneme işi yapan' sözcükleriyle karşılaştırır.10 Osman N. Tuna el ebi maddesini açıklarken şu açıklamaya yer verir: Ordu "hakanın oturduğu şehir" oldu­

ğuna göre, ordu örgin üzerine hükümet merkezinin kurulduğu yığma tepe, el öı;gin ''üzerine hükümdar sarayının kurulduğu yığma tepe" olmalıdır. El öı;gin ve el ebi 'nin arka arkaya gelmesi bu düşünceyi doğrular niteliktedir. " Tuna, bu açıklamanın ardından Irk Bitigdeki örneği verir.5 1 Tuna'nın gayreti, sözcüğün kolayca 'taht' anlamında olmaması gerektiği çerçeve­ sinde değerlendirilebilir. S. Starostin vd. sözcüğü Proto Türkçe *Ör- ! . yükselmek. 2 . yukarı, yukarıda, sözcüğünden alır ve örgin sözcüğünü ise hemen bu maddenin altında karşılaştırma aracı olarak verir.1 2 Özellikle ör- 'yükselmek' fiili ve bu fiilden yapılmış türevler için bk.53 Marcel Erdal ise Irk Bitigden itibaren Eski Uygur Türkçesi metinlerinde örgin ve örgün biçimlerinde geçen sözcüğün aslının örgin olduğunu belirtir.14 Ôrgin sözcüğünün kökü olan örgi- fiilinin, sözcük ile ilgili görüş beyan eden araşcırmacıların gözünden kaçtığı anlaşılmaktadır. Yukarıda da belirtildiği gibi öı;gi- fiili, zarf-fiil ekli biçimi örgipen olarak bir kez tespit edilmiştir. Buna göre, yerden biraz yükseltilmek suretiyle yapılan 48 49 50 51

52 53

Martti R.asanen, Versuch eines etymologischen Wörterbuchs der Türksprachen. Helsinki: Lexica Societatis Fenno-Ugricae, 1 969, s. 374. Clauson, An Etymological Dictionary ofPre-7hirteenth-Century Turkish, s. 225b. Larry V. Clark, "Mongol Elemencs in Old Turkic?". journal de la Sociiti Finno­ Ougrienne 75, ( 1 977), s. 1 42. Tuna, Osman N., "Bazı imli Gelenekleri Bunların Metin İ ncelemelerindeki Önemi ve Orhon Yazıtların'da Birkaç Açıklama" TUrk Dili Araştınnaları Yıllığı Belleten 1 957, ( 1 957), s. 67. Sergey Starostin-Anna Dybo-Oleg Mudrak, Etymological Dictionary of the Altaic /,anguages. Leiden-Boston: Brill Press, 2003, s. 1 1 73. Erdal, Old Turkic wordformation. A Functional Approach to the Lexicon 1-11, s . 224-

226, 782-783 ve 809. 54

Marcel Erdal, "Irk Bir i g Üzerine Yeni Notlar" Türk Dili Araıtırmalan Yıllığı Belleten 1 977, ( 1 978), s. 88.

66

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K HAYAT

kağan otağı olan öıxin' in, öıxi- 'yükselmek' fiilinden yapıldığı bellidir. Böylece başta Clark olmak üzere, araştırmacıların ör- 'yükseltmek' fii­ linden alarak -gln + eki ile ad yapılmış olduğunu öne sürmesi doğru de­ ğildir. Ôrgi- fiili Moğolcada ergü-, örgü-; örgin sözcüğü ise ise ergüge(n), örgüge(n) olarak yaşamaktadır." Erdal, Kiran kaynaklarında u. ur.g. İIJ olarak geçen ve Ki tanca söz­ lükte Çince shanfjing (l:.Jil:) 'üst başkent'" ile birleştirilen sözcüğü, Uygur Kağanlığı yazıtları ve Eski Uygur Türkçesi metinlerinde tespit edilen örgin ile birleştirir. Sözcüğün 'yönetim merkezi' gibi bir anlama sahip olması gerektiğini belirtir ve sözcüğün < örü gil) sözcüğünden, örü 'yukarı' ve Çince king sözcüğünden gil) elde edildiğini ifade eder.57 ôwn sözcüğünün örgi- fiilinden yapıldığı anlaşıldığına göre, ör­ fıilinden -gln+ eki ile kurulduğu fikri ile Kirancaya bağlamanın bir anlamı bulunmamaktadır. Sonuç olarak ör- fiilinden -G+ ile isim ya­ pıldıktan sonra ancak ö'Xi- fiili elde edilmiş olabilir. Çünkü ör- fiili 'yük­ seltmek' değil; 'yükselmek' anlamındadır. Ramstedt, Rasanen ve Clark, sözcüğün Moğolca olduğunu belirtmiş olsa da Türkçeden Moğolcaya verilmiş ödünç bir sözcük olduğu göz önüne alınabilir, anlamının 'taht' değil; 'kağanlık otağı', veya 'yönetim merkezi' olması gerektiği öne sü­ rülebilir. Sözcükle ilgili ayrıca şu kaynaklara da bakılabilir."

Ç ıt 'Karargahı çev�eleyen sınır taşları veya tahta kazıklar' olarak anlam verilebilecek çıt sözcüğü de yalnızca Uygur Kağanlığı döneminin 55 56 57

58

Talat Tekin, "Kuzey Moğolisran'da Yeni Bir Uygur Anın: Taryat (Terhin) Kitabesi" Belleten 461 1 84, ( 1 983), s. 8 1 6. Daniel Kane, lhe Kitan Language and Script. Leiden-Boston: Brill Press , 2009, s. 1 1 9. Marcel Erdal, "Kırafi-Türk Dil İlişkileri" Bülent Gül (Ed.): Bdngü be/iik, Ahmet Bican Ercilasun Armağanı. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 201 3, s. 1 94 - 1 95. Kari H . Menges, "A Note on rhe Compound Titles in rhe Proro-Bulgarian lnscriptions" Byumtion 28, ( 1 958), s. 441 -453: M. Esztergar, "Words pertaining to Housing and Dwelling in the Alcaic Languages" Denis Sinor (Ed.): Aspect of A/taic Civilfaation (Proceedings of the Fifth Meeting of the PIAC, Held at Indiana Universiry, June 4-9, 1 962), Bloomington: lndiana University Press, 1 963, s. 39; Erhan Aydın, "Eski Türk Yazırlarındaki Ôrgin Sözcüğü Üzerine" Bitig Türkoloji Araştırma/an Dergisi 1 , (202 1 ) , s. 7- 1 4 .

67

yazıtlarında tespit edilmiştir. Toplam alcı kez ele geçen sözcük, eski Türklerin askeri ve sosyal yaşantısı ile ilgili ipucu verebilecek az sa­ yıdaki tanıklardan biridir. Çıt olarak okunan sözcük genellikle 'sınır, sınır çizgisi' ve benzeri anlamlarla karşılanır. Sartkojaulı Karjaubay'a göre çıt 'duvar'; 'dikilitaş' veya 'bina' olmayıp 'han otağının kurulduğu yerin, toprak yardımıyla yükseltilmesi sonucunda ortaya çıkan yüksek temel'dir. Otağı kurmak ve diğer yurtlardan ayrılması için temelin biraz yükseltildiği bilinmekte olup çıt sözcüğü bugün Moğollarda şatı/şıtul satı biçimiyle yaşamaktadır. 59 Temim b. Bahr, Uygurların yerleşik hayata geçmesinin ilk dene­ mesi olarak nitelendirilebilecek Ordubalık kentini tasvir ederken on iki büyük kapının bulunduğunu, etrafının surlarla çevrili olduğunu ve sözü edilen kente beş fersah kala hakanın sarayının damı üzerinde yüz kişilik altından çadır gördüğünü bildirir. Faruk Sümer' e göre, "yazın serinlemek gayesiyle çadırını sarayının damına kurdurmuştur." ifadesi hayali gibi görünmektedir.60 Kağan çadırının halk tarafından görülebi­ lecek bir yükseklikte kurulması, tümüyle bozkıra özgü geleneklerden biridir. Karargahın etrafı, aşağı yukarı bir metre yükseklikte bir çit ile çevrilir ve böylece karargahın sınırları belli edilmiş olurdu.6 1 Doerfer, yazıtlar dönemindeki örnekten söz etmemiş olsa da söz­ cüğü çit olarak belirler ve Türkçenin öteki dönemleriyle çağdaş Türk yazı dillerinden örnekler vermekle yetinir.6' Clauson, sözcükteki ün­ lünün ı olduğunu, ancak i ve e olarak da örneklerinin bulunduğunu belirtir ve Şine Usu ile Türkçenin öteki dönemlerindeki tanıkları sı­ ralar. 63 Clauson'un da belirttiği gibi, sözcüğün ilk görünümünde art ünlülü olduğu, ancak sonraki dönemlerde ön ünlü e ve i ile yazıldığı anlaşılmaktadır. 59

60

Sarrkojaulı Karjaubay, "Eski Türkçe Runik Yazıdaki 'çıt' Sözü Hakkında". Aktaran: Talat Tekin. Milletierarası Ahmed Yesevi Sempozyumu Bildirileri. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, l 992, s. 52-53. Faruk Sümer, Eski Türklerde Şehircilik. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları,

1 994. s. 3 1 -32. 61

62 63

Şinasi Tekin, "Metinlere Dayanarak Eski Türklerde Göçebe (=Ötüken) ve Şehir (=Hoçu) Medeniyetlerinin Tahlili. Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arajttrma

Dergisi 3, ( 1 97 1 ), s. 44. Doerfer. Türkische und Mongolische Elemente im Neupersischen ili. No. l 1 52. Clauson, An Eıymowgical Dictionary ofPre-lhirteenth-Century Turkish, s. 40 l b.

68

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

BOYLAR VE BOY BİRLİKLERİ Türk runik harfli eski Türk yazıtlarında türlü vesilelerle boy adları anıl­ mıştır. Kimi zaman hususen bir boydan söz edilmişken kimi zaman ise herhangi bir olay anlatılırken boy adlarının adı geçmiştir. Çok za­ man güçlü bir boy etrafında toplanıldığı gerçek olmakla birlikte, boylar arasındaki yönetim çekişmesinin, eski Türk yazıtlarında epeyce bir yer tutmuş olmasına şaşırmamak gerekir. O dönemin güçlü devleri Çin, daha özel ifade ile, özellikle 1 . ve il. Türk Kağanlığı ile Uygur Kağanlığı dönemine denk gelen Chou, Sui ve Tang hanedanlıkları, boylar arasın­ da karışıklık çıkarmakta ve boy beyleri de bu hanedanlıkların yönetici­ lerinin gücünü arkasına alarak tahtı ele geçirmekle meşgul olmaktaydı. il. Türk Kağanlığı ve Türkiye'de yaygın kullanılan adıyla il. Köktürk Devleri'nin hanedan boyu, Türk adı ile bilinmektedir. Aslında bu ad ilk zamanlar Köktürklerin hanedan soyunu ifade etmekte iken özellikle Müslüman tacir, seyyah ve coğrafyacıların marifetiyle, tüm Türk kökenli halkların genel bir adı sıfatını kazanmıştır. Türk adıyla Köktürk hanedan boyunun kastedildiği, Köktürk dönemi yazıtları dı­ şındakilerden, özellikle Uygur Kağanlığı ile Yenisey yazıtlarından daha açık anlaşılmaktadır. Uygur Kağanlığı'ndan kalan en önemli belgeler hiç kuşkusuzTes, Tariat (Terh) ve Şine Usu adlarıyla bilinen ve Mayan Çor Kağan döneminde yazdırılıp diktirilen yazıtlardır. Bu üç yazma Uygur Kağanlığı'nın özellikle ilk dönemleri hakkında önemli bilgiler · bulunmaktadır: Tes yazıtında Tıirk veya Türük biçiminde bir sözcük bulunmamaktadır. Tariat ve Şine Usu yazıtlarında 'Türk' adı ise Türük biçiminde yazılmıştır. Tariat doğu 5'teki Türk adı ile Köktürk hanedanının kastedildiği çok açıktır: < . . . >-ntar atantım sekiz otuz yaşıma yılan yılka türük elin anta bulgadım anta artatdım "< . . . > atandım. Yirmi sekiz yaşımda, yılan yılında (74 1 ) Kök Türk yurdunu, orada karıştırdım (ve) orada bozguna uğrattım." Uygurların kağanı Mayan Çor' un verdiği bilgi­ ye göre, 74 J 'de Köktürk yurdunda karışıklık çıkarılmıştır. Buradaki Türk yurdu ile kastedilen, Köktürklerin egemen olduğu topraklardır. Dolayısıyla Türk adı ile Köktürklerin kastedildiği çok açıktır. Yine aynı yazıtın doğu yüzü 8. satırındaki Türük sözcüğü ile de Köktürkler kas­ tedilmiştir: Kan[ın altım] anta yok boltı türük bodunug anta içgertim 69

" Hanını (tutsak) aldım, orada yok oldular. Kök Türk halkını orada tabi kıldım." Uygur Kağanlığı' nın satır sayısı bakımından en hacimli, anlatılan olaylar bakımından en değerlisi olan Şine Usu yazıtında da türük söz­ cüğü ile Köktürklerin kastedildiği açıktır: Tıir[ük kaga]n çak elig yıl oiormış türük eliı:1e altı otuz yaşıma uiok olu . g' < . >berti "Köktürk kağanının (yönetimi) zamanında elli yıl hüküm sürmüş. Köktürk yur­ dunda yirmi altı yaşımda kutsal < . . . >-verdi." Yazıtın kuzey yüzünün 1 0. satırındaki cümleden ise Köktürk hanedanının ele geçirildiği bilgisi elde edilebilmektedir: Tutdum katunın anta altım türük bodun anta ın­ garu yok boltı "(Ozmış Kağan'ı) tuttum. Hatununu orada ele geçirdim. Kök Türk halkı ondan sonra (bunun üzerine) yok oldu." Yenisey bölgesi yazıtlarında toplam iki kez tespit edilen Tıirk söz­ cüğünün, biri kesin olmamakla birlikte, her ikisi de Tıirk biçiminde yazılmıştır ve Köktürk hanedanını işaret etmektedir: Uybat III (E 32) 1 O: Erdemin üçün türk kan balbalı el ara tokuz erig oduş? er oglın ögü­ rüp? ödür? altı erdem begim e "Kahraman olduğun için Türk kağanının balbalını yurdun her tarafında, dokuz askeri? erkek çocuklarıyla sevi­ nip < . . > (ey) altı kahraman beylerim!" Kuşkulu olmakla birlikte ikinci örnek ise Podkuninskaya (E 7 1 ) yazıtının 2. satırında bulunmaktadır: " < . > türki edgü begim e < . . > Türki(?) iyi beyime" Uybat III (E 32) ile Podkuninskaya (E 7 1 ) yazıtlarında geçen Tıirk sözcüğünün Uygur Kağanlığı yazıtlarında da benzer biçimde kullanımı, Yenisey yazıtları­ nın en azından birkaçının, Il. Türk Kağanlığı'ndan kalan yazıtlarla aynı yıllarda dikildiğini söylemeye imkan vermektedir. Uygurlarda ise hanedan boyu Yaglakar adını taşımaktadır. Aşağıda, boylar bahsinde sözü edileceği üzere, Uygurların yönetici boyunun Yaglakar hanedanı olduğu, hem Çin kaynaklarından hem de yaglakar adının geçtiği eski Türk yazıtlarından anlaşılmaktadır. Başta 1. ve il. Türk Kağanlığı ve Uygur Kağanlığı olmak üzere es­ ki Türk yazıtlarının yazıldığı dönemlerdeki Türk kökenli boy ve boy birliklerinin hangi sıra ile yönetimde söz sahibi olduğu, eldeki mevcut metinlerden kolaylıkla anlaşılabilmektedir. Köl Tegin yazıtının güney yüzünün ilk satırında, aileden başlamak üzere sıranın uguş ve bodun ile devam ettiği görülmektedir. İlk satırda yer alan cümle şöyledir: Ulayu iniygünüm oglanım birki uguşum bodunum "Evvela küçük kardeşlerim, .

.

..

.

70

..

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K HAYAT

çocuklarım, birleşik soyum, halkım." Bilge Kağan'a ait bu cümlede, erkek katdeşler ve çocuklar, aile ferdi olarak düşünüldüğünde uguş ve bodun sırasının bulunduğu görülmektedir. Uguş sözcüğü boy ve boy birlikleri çerçevesinde önemli sözcük­ lerden biridir. Sözcük, eski Türk yazıdarındaki ünlüleri göstermede kullanılan harflerdeki esneklik sayesinde oguş da okunabilir; ancak bu okuyuşlardan hangisinin doğru olduğunu saptamak şimdilik mümkün değildir. Sözcük, Yenisey bölgesinden Barık 1 (E 5) 2'de bir, Köl Tegin ve Bilge Kağan yazıtlarında ise yedi kez tespit edilmiştir. Barık 1 (E 5) 2'deki tanık göz ardı edildiğinde, yalnızca kağanlık yazıtlarında tespit edilmesi, sözcüğün üst düzey yöneticilerin sık kullandığı, halkın pek de bilmediği bir sözcük olduğunu belirtmeye izin vermektedir. Barık 1 (E 5) 2'deki cümle şöyledir: Öz yegen alp turan altı uguş bodunda üç yegirmi altı elim kanım a adnidım "(Adım) Öz Yegen Alp Turan'dır. Altı boylu halktan, on üç yurdumdan (?), hanımdan ayrıldım." Köl Tegin güney 6'da yer alan; bir kişi ylll) ılsar uguşı bodunı böşükiye tegi kıdmaz ermiş "Bir kişi yanıldığında soyu sopu, halkı (ve) akrabala­ rına varıncaya kadar sağ bırakmazmış." cümlesinde uguş sözcüğü yine bodun sözcüğünden önce anılmıştır. Bilge Kağan doğu 25'teki uguş da bodun sözcüğünün önündedir: Basmıl ıdok ut uguşum bodun erti "Basmıl Idok Kut'u, ki o, halkım, boyumdu." Barık I (E 5) yazıtında geçen altı uguş bodun ifadesi tek örnek­ tir. Ancak bu if�denin benzeri, üç kez altı bag bodun, bir kez ise altı bag biçiminde tespit edilmiştir: Altı bag bodun: Uyuk-Tarlak (E 1 ) 2; Bay-Bulun il (E 49) 1 (burada bag sözcüğünün yazımı unutulmuş­ tur.); Bay-Bulun il (E 49) 4. Altı bag ise Haya-Baji (E 24) ?'de tespit edilmiştir. Ayrıca Oya (E 27) yazıtının 7. satırında da bag sözcüğü bu­ lunmaktadır: Bagım bodunumka adrılt[ım] "Birleşik boylarımdan, hal­ kımdan ayrıldım." Burada altı sözcüğünün yazımı unutulmuş gibi gö­ rünse de sonuç olarak aynı boy birliğinden söz ediliyor olması gerekir. Buna göre; yukarıda bag sözcüğü temelli boy birliklerinde görüldüğü gibi, Barık l (E 5) 2'deki uguş ile öteki örneklerdeki bag sözcüklerinin aynı anlamda olduğunu düşünmek mümkündür. Ayrıca örneklerden anlaşıldığı kadarıyla, ba- 'bağlamak' fiilinden -G+ eki ile yapılan bag sözcüğünün de uguş gibi 'birlik, konfederasyon' benzeri bir anlama sa­ hip olması gerekir. 71

Uguş sözcüğü 'klan, kabile' benzeri bir anlama sahip imiş gibi gö­ rünse de Köl Tegin kuzey 7 ile paraleli olan Bilge Kağan doğu 3 1 'de bi­ rer kez geçen uguş sözcüğü 'grup, bölüm, tayfa' gibi bir anlam ile kulla­ nılmış olması gerekir. Cümleler şöyledir: Köl Tegin kuzey 7: Oza kelmiş süsin köl tegin agıtıp tol)ra bir uguş alpagu on erig tol)a tegin yogınta egirip ölürtümüz "Kurtulup gelen orduyu Köl Tegin püskürtüp Tongralardan bir grup kahraman (ile) on askeri Tonga Tegin'in cenaze töreninde çe­ virip öldürdük." Bilge Kağan doğu 3 1 : Anta tOl)ra yılpagutı bir uguşug tol)a tegin yog[ınta} egire tokıdım "Orada Tongralardan bir kahraman grubunu Tonga Tegin'in cenaze töreninde yok ettim." Yukarıda verilen her iki cümle birebir aynı olmasa da aynı olaydan söz etmektedir. Sekizinci yüzyıl Türkçesinde sözcüğün hem temel hem de mecaz anlamlarının aynı metinlerde kullanılmış olması, dönemin Türkçesinin işlenmiş bir edebi dil olduğunu göstermesi bakımından kuşkusuz değerlidir. Bodun sözcüğüne ise 'boy, boylar birliği' anlamı verilebilir. Sözcüğün kök biçimi olan bod da yalnızca iki kez tespit edilmiş olup ikisi de Tonyukuk yazıtında ele geçmiştir. Cümleler şöyledir: Tonyukuk 1 bacı 4: (3) Tıirk sir bodun yerinte (4) bod kalmadı "(3) Türk Sir halkının topraklarında (4) boy kalmadı." Tonyukuk il kuzey 2: Türük sir bodun yerinte bodyeme bodun yeme kişi yeme idi yok erteçi erti "Türk Sir halkı topraklarında boy da halk da insan da asla olmayacaktı." Tonyukuk'un özellikle ikinci örnekte bod sözcüğünü bodun'dan önce anması, bodun sözcüğünün bod sözcüğüne göre daha geniş kap­ samlı olduğunu göstermesi bakımından iyi bir örnektir. Bod sözcüğü­ nün, bugün çağdaş Türk yazı dilleri in büyük bir bölümünde, sondaki d sesinin sızıcılaşarak y sesine dönüşmesi sonucunda boy biçimiyle ve aynı anlamda kullanılmakradır. Bod sözcüğünün 'boy (uzunluk) ' anlamının temel olduğunu, 'boy, soy sop' anlamının da Eski Türkçede kullanıldığını önerenler olmuş­ tur. Örneğin; Clauson bo:çj maddesinde 'boy, soy sop' anlamının Eski Türkçeye has bir anlamı olduğunu öne sürer. Bodun maddesinde ise bo:t} sözcüğüne ya çokluk ya da birliktelik (kolektif) eki eklenerek yapılmış olduğunu belirtir.''' Talat Tekin ise "!+ un/ copluluk eki (?)" 64

Clauson, An Eıymological Dictionary ofPre-lhirteenth-Century Turkish, 296b-297a 307a-b.

ve

72

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

başlığında verir ve yalnızca Baş Kay, Ava Baş (ile) Üç Karluk(lar), bunca boylar yabgunun boyları(dır) ." Satırın tümünde, Uygur kağanı Moyan Çor'un yabgu unvanı taşıyan büyük oğlu Bilge Tarkan Kudug Bilge Yabgu' ya miras bıraktığı boyların adları geçmektedir. Boy adı b harfi ve papyon kravat biçimli btıj hecesinden oluşmuştur. Yazımdaki bu belir­ sizlik, sözcüğün türlü biçimlerde okunmasına neden olmaktadır. Boy adı, ya aw btıj ya da yazımı unutulmuş bir a ünlüsü farz edilerek awa btıj biçiminde okunabilir.

Az Eski Türk yazıdarında boy adı olarak ele geçen sözcük, Küli Çor bacı 6'daki kesin olmayan örnek de dahil olmak üzere, toplam on beş kez tespit edilmiştir. Ağırlıklı olarak KÖl Tegin ve Bilge Kağan, iki kez Uygur yazıdarında ve bir kez de Yenisey bölgesinden El-Bajı (E 68) yazıcının 1 3 . satırında bulunmaktadır. Boy adının geçtiği birkaç cümle şöyledir: Köl Tegin doğu 1 9: Eçümüz apamız tutmış yer suw idisiz bolmazun teyin az bodunug etip yar[atıp] "Atalarımızın, dedelerimizin elde ettiği topraklar sahipsiz olmasın diye Az halkını düzene sokup örgüdeyerek" Köl Tegin kuzey 2: Az bodun yagı boltı kara köfte sül)üşdümüz "Az halkı düşman oldu. Kara Göl'de savaştık." Köl Tegin kuzey 3: Az eltewerig tutdı az bodun anta yok boltı "Azların ilceberini yakaladı. Az halkı orada yok oldu." Bilge Kağan doğu 26: Az [bodunug altı]m "Az halkını ele geçirdim." Tonyukuk 1 doğu 6: Çölgi az eri bultum "Bozkır Azlarından bir adam buldum." Tonyukuk 1 doğu 7: Az yer y[olı] anı b[irle] ermiş "Az ülkesini yolu Anı (Irmağı) boyunda imiş." 68 James R. Hamilron, "Tokuz Oguz ve On Uygur" Çev.: Yunus Koç-İsmet Birkan. Türk Di/kri Araştırmaları 7, ( 1 997), s. 208, not 47.

74

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L İ K H AYAT

El-Bajı (E 68) 1 3: Az totog ançıl)danga? k< . . . > "Az(ların) askeri va­ lisi < . . . »' Yukarıdaki cümlelerden, kısa kısa satırlara sahip El-Bajı 1 3'teki Az Totog 'Az(ların) askeri valisi' tanığı, El-Bajı yazıtının Azlara ait olabile­ ceği konusunda fikir verebilir. Yalnızca bir kez geçen Az adı hakkında Yenisey yazıdarının dışında­ ki büyük kağanlık yazıdarında daha çok bilgi bulunmaktadır. Kırgızlarla ilgili bölümlerde adları anılan Azların, Kırgızların güney bölümlerin­ de oturduğu gibi bir sonuca ulaşılabilmektedir. Burada ilginç olan ise, Yenisey yazıdarında Azların adının yalnızca bir kez tespit edilmiş ol­ masıdır. Bu durum, Kırkız adı için de geçerlidir. Aşağıda, Kırkız boy adında da belirtileceği üzere, bu ad da yalnızca bir kez tespit edilmiştir. Tonyukuk 1 doğu ?'deki bilgiye göre Azlar, Ona adıyla bilinen Anı ırma­ ğı civarında oturmaktadır: qitim azyery[olı] anı b[irle] ermiş "(şöy­ le) işittim: ''Az ülkesinin yolu Anı (Irmağı) boyunda imiş." Tonyukuk'un oldukça ayrıntılı anlattığı kuzey seferinde, Kırgızlara gitmek için asıl yo­ lun herhangi bir nedenden dolayı kapalı olması dolayısıyla, Köktürk birlikleri güneybatı yönüne dönmüş ve Anı Imağı boyunca ilerlemiştir. Azların Türk kökenli olduğunu önerenlerin yanında, Türk olmayan bir halk olduğunu savunanlar da olmuştur. Örneğin; Peter B. Golden' a göre Batı Tuva'da, Batı Sayan-Altay bölgesinde yaşıyor, Türgeşlerce ata­ nan bir il teber, belki de bir askeri vali tarafından yönetiliyordu. 69 Bu boyu, İran kökenli Aslarla, Türklerle ve Kett (Assan) gibi çeşidi halk­ larla karşılaştıran veya birleştirenler de olmuştur.

Basmıl Boy adı, toplam dokuz kez tespit edilmiştir. Adın geçtiği yerler şöy­ ledir: Bilge Kağan doğu 25, 29; Tariat kuzey 4; Şine Usu güney 4, 7, 1 2, 1 3 , batı 2; Bömbögör 5. Boy adının geçtiği yerlerden birkaç örnek aşağıda bulunmaktadır: Bilge Kağan doğu 2 5 : Yegirmi yaşıma basmıl ıdok ut uguşum bodun erti arkış ıdmaz tryin süledim "Yirmi yaşımda, Basını! !dok Kut' u , ki o, halkım, boyumdu, "kervan gönderm iyor" diyerek sefer ettim." 69

Peter B. Golden, Türk Halkları Tarihine Giriş. Çev.: Osman Karatay. Ankara: KaraM Yayınları, 2002, s. 1 1 5.

75

Tariat kuzey 4: Çawış sel)Ün bodunı tokuz bayırku ak baş ara bas­ mıl tokuz tatar bunça bodun çad bodunı "general Çavış' ın halkı, Dokuz Bayırku{lar), Ak-Baş{lar) arasında? Basmıl(lar) , Dokuz Tatar{lar) , bun­ ca boylar da şadın boyları(dır) ." Bömbögör 5: Üze [tel}rik}e asra yerke yükün öküm bar erti yal)ıl­ tokum yok basmılıg bodunug "yukarıda (ebedi) göğe, aşağıda toprağa capınmışlığım vardı. Haca yaptığım (ise) yok(tu) . Basmıl halkını.'' Boy adının Köl Tegin yazıtında bulunmaması, buna karşın Bilge Kağan yazıtında iki kez geçmesi, cümlelerin Bilge Kağan yazıtını yazdıran Tengri Kağan'a ait olduğunu açıkça göstermektedir. Ayrıca Moğolistan'daki az satırlı yazıtlardan Bömbögör yazıtında da tespit edi­ len boy adının bulunduğu cümlenin sonu eksik kalmış olsa da bu yazı­ tın Basmıllara ait olduğunu söylemek mümkün görünmektedir. Basmıl adı, Yenisey, Dağlık Altay ve Kırgızistan bölgesi yazıtlarında tespit edil­ memiş olması ise herhilde rastlantıdır. Türk runik alfabesinde ünlülerin yazımındaki tasarruf, boy adının Basmıl mı Basma! mı okuınması gerektiği konusunda ikiliğe neden ol­ maktadır. Örneğin; Friedrich Hirıh, Çince Pa-si-mi [Baximi tl( :.!;: \t' ] yazımının eski transkripsiyonunun pat-sik-mit biçimli olduğunu bu­ nun da ancak Basma! okuyuşuna karşılık geldiğini önerir.70 il. Türk Kağanlığı'nın yıkılmasında Uygur ve Karluklarla birlikte önemli rol oynayan bu boyun yurtlarının, Beşbalık (Beiıing � t ruD 'a yakın olduğu bilgisi kaynaklarda yer almaktadır.7 1 Basmıl veya Basma! okumanın yanında, Altay dil kuramının önemli ses denkliklerinden l-ş değişkenliğini gerekçe gösteren Jean P. Roux72 , basmıl adını bas­ mı/ın !li biçimi olduğunu öne sürse de bunun pek kabul görmediğini belirtmek gerekir. Chavannes, boy adının Basma! da okunabileceğini düşünür ve Basmılların 720 yılında Beşbalık'ta bulunduğu bilgisini 70

71

72

Friedrich Hirth, "Nachworte zur Inschrift des Tonjukuk, Beitrige zur Geschichce der Üst-Türken im 7. und 8 . jahrhunden nach Chinesischen Quellen" Wilhelm Radloff, Die Alttürkischen lnschriften der Mongolei. (Zweire Folge). Sr-Petersburg, 1 899, s. 6. Golden, Tıirk H11lkl.arı 7iırihine Girij, 1 1 6 ; Colin Mackerras, "Uygurlar" Çev.: Şinasi Tekin. Derleyen: Denis Sinor: Erken iç Arya Tarihi, fsranbul: lierişim Yayınları, 2000, s. 430. Jean P. Roux, TUrkkrin Tarihi, Büyük Okyanustan Akdeniz'e İki Bin Yıl. Çev.: Galip Üstün. İ stanbul: Milliyet Yayınları, 1 998, s. 9 1 .

76

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

verir. 73 Basmılların adı, 603 yılı civarında Tölis boyları içerisinde gös­ terilmez. Kaynaklarda, Sui (llf!i) Hanedanlığı (58 1 -6 1 8) döneminde Turfan kentinin kuzeyi, Baykal Gölü' nün güneyi ile Kırgızların güney­ doğusunda dağınık ha.ide yaşadıkları bilgisi yer alır. Çin kaynaklarında adları 742'ye kadar anılmayan Basmıllar, bu tarihten sonra Uygur ve Karluklarla il. Türk Kağanlığı' na karşı yaptıkları işbirliğinde aktif rol oynar ve hatta kısa bir dönem Basını! reisi, bu birliğin liderliğini de ya­ par. 742 yılında Uygur, Karluk ve Basmılların ayaklanmasıyla, Basını! teisi Xiedieyishi (i'iJill.�dMıl!i ) ' nin kağan olarak seçildiği bilgisi de kay­ naklarda yer almakta, bu olayın ardından Uygur ve Karluk liderlerinin kendilerini sağ ve sol yabgu ilan ettiği anlaşılmaktadır.74

Baş Kay Yaln ızca Tariat kuzey 3'te tespit edilen boy adı, awa baş boy adının hemen önünde bulunmakta olup tıpkı onun gibi papyon kravat biçimli ve baş hecesi okutan işaret ile yazılmıştır. Ö rneğin tek olması, hakkında fikir yürütmeye imkan vermemektedir.

Bayırku Bu boy adının Moğolistan'daki büyük kağanlık ve beylik yazıtlarının dışında tespit edilmemiş olması büyük talihsizliktir. Kuzeye yapılan Köktürk seferlerinde adları anılan bu boy, en azından Yenisey yazıtla­ rında tespit edilmiş olsaydı, Yenisey yazıtlarını yazan halkların kimliği hakkında daha fazla şey söyleme imkanı elde edilmiş olurdu. Boy adı, altı kez bayırku, bir kez ise tokuz bayırku biçiminde tespit edilmiştir. Boy adının geçtiği yerler şöyledir: Köl Tegin güney 4, doğu 34, 35, 36; Bilge Kağan kuzey 3; Tariat kuzey 6: Bayırku; Tariat kuzey 4: Tokuz bayırku. Boy adının geçtiği birkaç örnek şöyledir: Köl Tegin güney 4: Yırgaru yer bayırku yeril)e tegi süledim "Kuzeyde Yer Bayırku topraklarına kadar sefer ettim." Köl Tegin doğu 34: Anta kesre yer bayırku ulug erkin yagı bol­ tı anı yanıp türgi yargun köfte buzdumuz "Ondan sonra Yer Bayırku 73 74

Chavannes, Batı Türkleri/Çin Kaynaklarına Giire, s. 58 not 62-63. Hüseyin Salman, "Basmıllar ve Beşbalık Bölgesinde Diğer Türk Boyları" Tıirklük Araştırmaları Dergisi 6, ( 1 990), s. 1 65-20 1 ; Taşağıl, Çin Kaynaklarına Göre Eski Tıirk Boyları. s. 53-55; Aydın. Taşa Kazınan Tarih. Tıirklerin ilk Yazılı Belgeleri, s. 200. 77

(topraklarından) Ulug Erkin düşman oldu. Onun ordusunu dağıtıp Türgi Yargun Gölü'nde bozguna uğrattık." Tariat kuzey 4: Çawış seyün bodunı tokuz bayırku ak baş ara basmıl tokuz tatar bunça bodun çad bodunı "General Çavış'ın halkı, Dokuz Bayırku(lar), Ak-Baş(lar) arasında? Basmıl(lar) , Dokuz Tatar(lar) , bun­ ca boylar da şadın boyları(dır) ." Bilge Kağan, Köl Tegin yazıtında, kuzeyde Bayırku topraklarına ka­ dar egemen olduklarını belirttiğine göre, devletin kuzey sınırı Bayırku topraklarına kadar uzanmaktaydı. Bilge Kağan, yaşanan olayları sırayla anlattığı için kuzey sınırı Bayırkuların toprakları ile belirlenmiştir. Köl Tegin doğu 34 ve 35'te ise Bayırkuların ardından Kırgızlara sefere çıkıl­ mıştır. Burada verilen ayrıntı, seferin tarihine de ışık tutmaktadır. Şöyle ki; 34. satırda Kırgız seferine çıkarken Köl Tegin'in 26 yaşında olduğu ifade edilmiştir. Buna göre Köl Tegin'in doğum tarihi olan 684 ile 26 yaş toplandığında 7 1 0 tarihi elde edilmektedir. Bu da kuzeye yapılan seferin tarihini işaret etmektedir. Yine Köl Tegin doğu 34'ten, Bayırkuların liderinin Ulug Erkin adlı bir kimse olduğu anlaşılmaktadır. Cümlede belirtilenlere göre, Ulug Erkin, az sayıda adamıyla kaçmak rorunda kalmıştır. Tariat kuzey 4'te ise, Mayan Çor Kağan'ın ikinci oğlu Çavış Tegin'e bırakılan boylar arasında Bayırkuların adı, Tokuz Bayırku olarak ve­ rilir. Buradan, Uygur Kağanlığı döneminde Bayırkuların dokuz kabi­ leden oluştuğu sonucunu çıkarmak mümkündür. Yine Tariat kuzey 6'da, Tarduş ve Bayırkularla ilgili işler için hususen bir yönetici tayin edildiği bilgisi bulunmaktadır. Bu, Bayırkuların Uygur Kağanlığı'nda önemli bir yere sahip olduğuna işaret olarak da değerlendirilebilir. Satır şöyledir: Bayırku tarduş bilige tarkan kutlug yagma tawgaç sogdak başı bilige seyün uza/ Ö1J erkin "Bayırku (ve) Tarduşlarla (ilgili) Bilge Tarkan Kurlug Yagma, Çin (ve) Soğdlarla (ilgili işlerin) başı Bilge Sengün Uzal Öng Erkin'(dir) ." Bayırkuların adı, Çin kaynaklarında Bayegu (-!&fil iı) biçimin­ de tespit edilmiştir. Bayırku adı, Baron Stael-Holstein tarafından Dunhuang (�:t�)'da bulunan ve ilk kez F. W Thomas tarafından ta­ nırılan Hotence metinde ttrüqıi bayarqıita 'Türk Bayarku' olarak tes­ pit edilmiştir. Hamid W. Bailey bayarku adındaki ikinci hecede bu­ lunan a'ya dikkat çeker ve yazıtlarda ünlüsüz yazıldığını ve daha çok 78

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

bayırku biçiminde okunduğunu belirtir." Tide boylarından biri olan Bayırkuların Tula Irmağı'nın kuzey bölümlerinde yaşadığı bilinmekte­ dir. il. Türk Kağanlığı kurulduktan sonra Bayırkular da öteki boylar gi­ bi boyun eğmek wrunda kalır. Kapgan Kağan zamanında başkaldıran boylardan birisi de Bayırkulardır. Hem Kapgan hem de Bilge Kağan döneminde Köktürklerle mücadeleye girdiği de bilinenler arasındadır. Bersil

Boy adı yalnızca Uygur yazıtlarında toplam iki kez tespit edilmiştir. Adın geçtiği yer ve cümleler şöyledir: Tes kuzey 4: > ewdi bersil kadır (akadır?) kasar anıa barmış ol bodunum keykeresde "< . > Evdi, Bersil, Kadır (Akatzir(ier) ?) (ve) Kasar(lar) o anda ulaşmış, bu boylarım Kengeres'te" Tariat doğu 2: < . > {bodu]nı akıza barmış uç{uz köl}ke atlıgın töke barmış kadır (akadır?) kasar ewdi bersilyatız oguz "< > halkı bastırmış, (onları) Uçuz Gölü' ne atlılarıyla birlikte döküvermiş. Kadır (Akatzir?), Kasar, Evdi, Bersil, Yatız (ve) Oğuz(lar)" Her iki cümlede de görüldüğü gibi boy adları sıralanmıştır. Önünde ve arkasında herhangi bir başka sözcük olsaydı bu adları anla­ mak kuşkusuz daha kolay olacaktı. Theophlaktos Simokatta, Barsıl adlı bir boydan söz ederek onu Hun-Bulgar boyları içerisinde gösterir.76 Golden'a göre Bersil veya Barsula okumak mümkün olan sözcük, yer veya kavim adı olarak hemen hemen tüm kaynaklarda anılır. Büyük bir olasılıkla Hazarlara bağlı bir Bulgar boyu veya Hun kavminin adı olması gereken bu bo­ yun adının ecimolojisi hakkında kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır." Boy adının Hazarlarla ilişkisi hakkındaki öneriler için bk.78 ...

..

..

...

Harold W Bailey, "A Khoıanese Text Concerning The Turks in Kantsou" Asia Major (New series) 1 / 1 , ( 1 949), s. 47; Harold W. Bailey, "The Sıael-Holsıein Miscellany". Asia Major (New series) 2/ 1 , ( 1 9 5 1 ) , s. 22. 76 Sergey G . Klyaşcornıy, "The Terkhin lnscripcion" Acta Orimta/ia Academiae Scientiarum Hımgaricae 361 1 -3, ( 1 982), s. 348. 77 Peter B. Golden. "Hazar Dili" 7Urk Dili Araştırma/an Yıllığı !kikten 1 97 1 , ( 1 97 1 ) , s. ı s ı . 78 Isrv:in Vasary, Eski iç A.ryaiıın Tarihi. Çev.: lsmail Doğan. lsıanbul: Ötüken Neşri­ 75

yat, 2007, s. 2 1 3- 2 1 4 . 79

1 283 numaralı Tibetçe Pelliot'" yazmasında da Par-sil biçiminde bir boy adı geçtiği de dikkatlere sunulabilir. Ayrıca Çin kaynaklarının verdiği Dokuz Oğuz ve On Uygur boyları içerisinde bu boy adı veya adı çağrıştıran bir sözcük olsaydı, belki Uygur boylarından biri oldu­ ğunu söylemek daha kolay olacaktı. Ancak eldeki verilerle, boyun öteki boylarla ilişkisi konusunda şimdilik bir şey söylemek güçtür. Boz Ok

Boy adı yalnızca Tes kuzey 3'te tespit edilmiştir: >-miş boz ok ba­ şın akıza uçuz kölke atlıgın töke barmış "< . . . > Boz Ok(ların) liderini hücum ettirip (düşmanı) Uçuz Gölü'ne atlarıyla (birlikte) döküver­ miş." Satırda geçen boy adının kişi adı olduğunu önerenler de bu­ lunmaktadır. Başı eksik olan bu satırda boz ok ifadesinin arkasında­ ki sözcük 'baş, lider' anlamındaki baş olduğuna göre, sözcüğün kişi adı değil de boy adı olması daha uygundur. Yazıtın ilk. naşirlerinden Klyaştornıy, Buzuk biçiminde okuyarak kişi adı olarak değerlendirse de (boy adı?) açıklamasını da ekleyerek sözcüğün boy adı da olabile­ ceğini ifade eder. 80 Tekin, Tes yazıtıyla ilgili dokuz okuma ve anlamlandırma soru­ nu üzerinde durduğu makalesinde Boz-ok okuyup 'Boz-Ok' olarak anlamlandırır. 81 Aslında boz ok adının, Oğuz boyları arasında anılan Boz Oklar olması güçlü bir olasılıktır. F. Reşidüddin'in verdiği Oğuz boyları listesinde, Üç ok ve Boz ok adlı iki ana uruktan ikincisi olup olmadığı için daha fazla kanıta ihtiyaç olduğu açıktır. Bozok adının ilk kez 1 1 53'te Selçuklu Sultanı Sencer'e isyan eden Oğuzlar'a dair bilgiler arasında geçtiğini de eklemek gerekir." ...

79

80 81 82

.Semih Tezcan, " 1 283 Numaralı Tibetçe Pelliot Elyazmasında Geçen Türkçe Adlar Üzerine" Bilimsel Bil.diriler 1972. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 975, s. 304; H . Ihsan Erkoç, "Çin ve Tibet Kaynaklarına Göre Göktürk Mitleri". Belleten LXXX I l/293, (20 1 8) , s. 7 1 -74. Sergey G. Klyaştornıy, "Tesinskaya stela". Sovyeıskaya Tyurko/ogiya 1 983/6, ( 1 983). s . 87-88. ' Talat Tekin, "Tes Yazm Hakkında Dokuz Not" Çev.: Ülkü Çelik. Erdem 5/ 1 4 , ( 1 990) , s. 392. Tufan Gündüz, "Bozoklar" lslam Ansiklopedisi, https://islamansiklopedisi.org.rr/ bozoklar (Erişim; 23.08.2020).

80

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K HAYAT

Çik

Boy adı, Bilge Kağan yamında iki, Şine Usu yazıtında beş olmak üzere roplam yedi kez tespit edilmiştir. Köl Tegin yazıtında bulunmamasını ise, Bilge Kağan yazıtını yazdıran Tengri Kağan'ın marifetine bağlamak gerekir. Boy adının geçtiği yer ve cümleler aşağıda bulunmaktadır: Bilge Kağan doğu 26: Altı otuz yaşıma çik bodun kırkız birle yagı boltı kem keçe çik tapa süledim örpente sül)üşdüm süsin sançdım az [bodu­ nug altı]m "Yirmi alcı yaşımda Çik halkı Kırgızlarla düşman oldu. Kem (Yenisey) Irmağı'nı geçerek Çiklere doğru sefer ettim. Örpen'de savaş­ nm. Ordusunu mızrakladım. Az halkını ele geçirdim." Aslında sıradan gibi dursa da bu satırda çok önemli bilgiler bulunmaktadır. Sefere çı­ kıldığında Bilge Kağan'ın 26 yaşında olması, kuzey seferi başlangıcının 709 veya 71 O olduğuna işaret eder. Çiklerin Örpen adlı yerde oturduğu bilgisinin yanında, ayrıca ardından Az boyunun ele geçirilmesine de­ ğinildiğine göre, bu bilgiyi Çiklerle Azların birbirine yakın yerde otur­ duklarına kanıt olarak değerlendirmek gerekir. Şine Usu doğu 7: Ançıp bars yılka çik tapa yorıdım ekint ay tört yegirmike kemde (8) tokıdım "Sonra pars yılında (750) Çiklere doğru yürüdüm. İkinci ayın on dördünde Kem {Yenisey) lrmağı'nda {8) boz­ guna uğrattım." Şine Usu doğu 1 O: Kırkız tapa er ıdmış siz taşıkıl) çikig taşgarılJ "Kırgızlara doğru adam göndermiş, "siz savaşa çıkın {yola çıkın), Çik­ leri dışarı çıkarın (savaşa çıkarın)" demiş." Şine Usu güney 2: Çik bodunka totok bertim ışwaras tarkat anta ançoladım "Çik halkına askeri vali atadım. (Onlara) ışvara (ve) tarkan unvanlarını orada takdim ettim." Kuzeye yapılan seferlerde Kırgız ve Azlarla birlikte anılan bu bo­ yun, yukarı Yenisey ile Sayan Dağları arasında yaşadığını söylemek mümkündür. Uygur Kağanlığı yazıtlarında da adları, kuzeye yapılan seferler sırasında anılmıştır. Güçlü bir olasılıkla Türk olan bu boyla il­ gili sorulacak soru şudur: Güney Sibirya bölgesi Türk boylarının adları, neden Yenisey yazıtlarında tespit edilmemiştir? Ediz

Boy adı ediz biçimiyle Köl Tegin kuzey 5 ve 6'da iki, ekiz ediz biçimiyle ise Bilge Kağan doğu 1 'de bir olmak üzere toplam üç kez tespit edilmiş­ tir. Cümleler şöyledir: 81

Köl Tegin kuzey 5: Ekinti koşulgakda ediz birle sÜl)üşdümüz "İkinci olarak Koşulgak'ta Edizlerle savaştık." Köl Tegin kuzey 6: Tokuz erig egire tokıdz ediz bodun anta ölti "do­ kuz askeri, etrafını sararak mahvetti. Ediz halkı orada yok oldu." Bilge Kağan doğu 1: [Al}tı sir tokuz oguz eki ediz kerekülüg begleri bo­ dunı ''Ala Sirler, Dokuz Oğuzlar, İki Edizler, Kerekülüg Beyleri (ve) halkı" Cümledeki eki ediz ifadesini kidiz 'keçe'; kerekülüg 'çadırlı' sözcüğü ile birlikte kidiz kerekülüg 'keçe çadırlı' okuyup anlamlandıranlar da olmuştur. 83 Edizlerin, Dokuz Oğuzları oluşturan Tölis boylarından biri olduğu yönünde bir görüş birliğinden söz edilebilir. Çin kaynaklarında adla­ rı Adie (�iiJ!l9() olarak geçer. Ayrıca, Hamilton'a göre, Reşidüddin'in verdiği On Uygur boyları listesinde yer alan Ad. r, büyük bir olasılıkla Edizlerdir. Hatta 795-805 arasındaki Uygur kağanı ve haleflerinin de Edizlerden olduğu yönünde ilginç bir bilgi de bulunmaktadır." Evdi

Boy adı, yalnızca Uygur Kağanlığı yazıtlarından olan Tes ve Tariat'ta tespit edilmiştir. Cümleler şöyledir: Tes kuzey 4: < . . . > ewdi bersil kadır (akadır?) kasar anta barmış ol bodunum keykeresde " Evdi, Bersil, Kadır (Akatzir(ler) ?) (ve) Kasar(lar) o anda ulaşmış, bu boylarım Kengeres'te" Tariat doğu 2: < . . . > [bodu}nı akzza barmış uç{uz köl}ke atlıgın töke barmış kadır (akadır?) kasar ewdi bersilyatız oguz " halkı bastırmış, (onları) Uçuz Gölü'ne atlılarıyla birlikte döküvermiş. Kadır (Akatzir?) , Kasar, Evdi, Bersil, Yacız (ve) Oğuz(lar)" Her iki cümlede de boy adlarının sıralanması dolayısıyla evdi-ewdi adı da anılmıştır. Çok bilinen bir boy adı olmadığı için sözcüğü bedi 83

84

Ayrıntı için bk. Erhan Aydın, "Kerekülüg Begleri". !nternationaljourna/ ofCentral A•ian Studies 1 0- 1 , (2005), s. 23-3 1 ; Halil Açıkgöz, "Bilge Kağan Yazıcının Doğu Yüzünün tik satırında (i)ki (e)d(i)z k(e}r(e}kül(ü}g mü Yoksa kid(i)z k(e)r(e)kül(ü)g 'keçe çadırlı' mı Okunmalı?" Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 1 994, ( 1 994), s. 1 - 10. Ayrıntı için bk.: Chavannes, Batı Türkkri/Çin Kaynak/arma Göre, s. 1 29 n a r 3; Golden, Türk Halkları Tarihine Girij, s. 1 1 6; Hamilron, "Tokuz Oguz ve On Uygur", s. 1 96 ve 228; lsenbike Togan-Gülnar Kara-Cahide Baysal, Eski T"ang Tarihi (Chiu T'ang-shu) , Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2006, s. 283.

82

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K HAYAT

biçiminde okuyanlar da olmuştur. Bu boy adının cam olarak nasıl okun­ duğunu anlayabilmek için daha fazla kanıta ihtiyaç bulunmaktadır.

lgdir Boy adı yalnızca Tariat güney 3'te tespit edilmiştir: < . . . > -tim içgerip igdir böl{ök} < . . . > "< ... >-dim. Tabi kılıp İgdir(lerden) Bölök < . . . >" Tekin, sözcüğün igdir okunması gerektiğini önerir ve bu boyun li­ derinin Bülük adlı bir bey ve bu kimsenin Moyan Çor'un baş düşman­ larından biri olduğunu ifade eder.8 5 Tekin' in igdir okuduğu bu sözcük, Kaşgarlı Mahmud' un Divdnu Lugdti �- Tıırk' ünde yer alan aymur/ eymür boy adı ile karşılaştırılabilir. Tang Hanedanlığı'nın eski tarih kitabı olan Jiu Tangshu'da verilen dokuz uygur boyları içerisinde yer alan Hi-ye­ wou [Xiyewu �ım m ı ile de ilişki kuranlar olmuştur. Örneğin; Hirth Hai-se-mat', Gustaf S. Schlegel ise He-ya-but (Eyamur?) biçimini önerir. Ôgel ise, eymür adlı Oğuz kabilesi ile ilişkisi olabileceğini ileri sürer. 86 Bailey'in belirttiğine göre, yayımlanmamış bir Saka dökümanında

ayaviri olarak yazılıdır. 87 Hamilton ise Ayavire/Ayabire biçimlerini öne­ rip Kaşgarlı' nın verdiği aymur boyu ile karşılaştırır. 88 lzgil

Boy adı yalnızca Köl Tegin kuzey 3 ve 4'te olmak üzere iki kez tespit edilmiştir. Cümleler şöyledir: Köl Tegin kuzey 3: Eçim kagan eli kamşag boltokınta bodun elig ekegü bo/tokzn ta izgi/ boJun bir/e SÜl)ÜfdÜmÜZ ''Amcam kağanın devleti sarsıldığında, halkın yurdu ikiye ayrıldığında, İzgi! halkı ile savaştık." Köl Tegin kuzey 4: {Oplayu tegd]i ol at anta tÜ{{di] izgil {bodu]n ölti "ileri atılarak saldırdı. O at orada düştü. İzgi! halkı yok oldu." Aslında her iki İzgi! adı, iki farklı satırda olsa da aynı olay içerisinde yer almıştır. İzgi! boy adı ile ilgili ne yazık ki kaynaklarda yeterince bilgi bulunmamaktadır. 85

H6 87 88

Tekin, "Kuzey Moğoliscan'da Yeni Bir Uygur Anıtı: Taryat {Terhin) Kitabesi", 8 1 9. Ögel, "Şine Usu Yazıcının Tarihi Önemi; Kuduk Bilge Kül Kagan ve Moyunçur", s. 363 not 1 2. W. B. Henning, "Argi and ehe "Tokharians"" Bu/!.tin ofthe Schoo/ oJOrienta/ and African Studits 9/3, ( 1 938), s. 556-557. Hamilton, "Tokuz Oguz ve On Uygur", s. 223-224.

83

Kadır

Boy adı, Tes kuzey 4 ile Tariat doğu 2'de olmak üzere iki kez tespit edilmiştir. Cümleler şöyledir: Tes kuzey 4: < . . . > ewdi bersil kadır (akadır?) kasar anta barmış ol bodunum keykeresde "< . . . > Evdi, Bersil, Kadır (Akarzir(ler) ?) (ve) Kasar(lar) o anda ulaşmış, bu boylarım Kengeres'te" Tariat doğu 2: < . . . > [bodu]nı akıza barmış uç{uz köl]ke atlıgın töke barmış kadır (akadır?) kasar ewdi bersil yatız ogıız " halkı bastırmış, (onları) Uçuz Gölü'ne atlılarıyla birlikte döküvermiş. Kadır (Akatzir?), Kasar, Evdi, Bersil, Yarız (ve) Oğuz(lar)." İki örneğin geçtiği yazıtlar Uygur Kağanlığı dönemine ait olduğu için, ilk akla gelen, Uygurların bir boyu olduğu yönündedir. Sözcüğün başında a ünlüsü varsayıldığında Hazarlarla birlikte, adları sıkça ge­ çen Akarzirlerle ilişki kurmak mümkün görünmektedir. Golden' a göre, Hazarları, Akatzir (*Ak Kazar?) ile birleştirmek isteyenler olmuştur. Dil bilimi bakımından bu teorinin birçok güçlükleri vardır. Bizans ve Latin kaynaklarında rastlanan transkripsiyonuna göre, bu kavim adı­ nın Akatzir, Akaçır, Agaçer veya Akkaçır olarak okunması gerekir. Bu adın, Hazar adı ile hiçbir ilgisi yoktur.89 Andras R6na-Tas, Kasar ile birlikte alarak akadır kasar 'Akadır Kasar' biçiminde okumayı ve anlamlandırmayı önerir.90 Tekin ise, Tariat yazı­ tını yayımladığı makalesinde kadır için "T'ie-le'lere bağlı boylardan biri olarak anılan K'o-ta boyu ile bir ve aynı olabilir mi?" diye bir soru ile karşılar." Berta, Tariat yazıtındaki örneği kaJır okuyup 'Kadir (?Akadir)' biçiminde anlamlandırır.92 Boy hakkında daha fazla bilgi edinebilmek için yeni örneklere, dolayısıyla kanıtlara ihtiyaç bulunmaktadır. Kara Türgeş

Boy adı, Köl Tegin doğu 38, 39 ve 40'da olmak üzere üç kez tespit edilmiştir. Cümleler şöyledir: 89 90 9l 92

Golden, "Hazar Dili", s. 1 5 1 . Andd.s R6na-Tas, "Hazar Kavim Adının Tarihi Üzerine Yeni Veriler" Çev.: Muslihiddin Karakun. Türk Kültürü Ara1tırmalarr 2412, ( 1 986), s. 57. Tekin, " Kuzey Moğolistan'da Yeni Bir Uygur Anıtı: Taryat (Terhin) Kitabesi" , 835. Berra, Szavaimat }ol Halijdtok, A Tıirk ı!s Ujgur Rovdsirdsos Emlikek Kritikai Kiaddsa, s. 248 ve 257.

84

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Köl Tegin doğu 38: Anta yana kirip türgeş kagan buyrukı az totokug eligin tutdı kaganın anta ölürtümüz elin altımız kara türgeş bodun kop içikdi "Oradan yine girip Türgeş kağanının komutanlarını (ve) Azların askeri valisini eliyle yakaladı. Kağanını orada öldürdük. Yurdunu aldık. Kara Türgeş halkı tamamen tabi oldu." Köl Tegin doğu 39: Sogdak bodun eteyin teyin yençü ügüzüg keçe temir kapıgka tegi süledimiz anta kesre kara türgeş bodun yagı bolmış keyeres tapa bardı "Soğd halkını düzene sokayım diye İnci (Sirderya) Irmağı'nı geçip Demir Kapı'ya kadar sefer ettik. Ondan sonra Kara Türgeş halkı düşman olmuş. Kengeres' e doğru gittiler." Köl Tegin doğu 40: Alp salçı ak atın binip tegmiş kara türgeş bodu­ nug anta ölürmiş "Alp Salçı'nın ak atına binip saldırmış. Kara Türgeş halkını orada öldürmüş." Köl Tegin yazıtından verilen üç satır içerisinde, 38. satırda önce Türgeş denip ardından Kara Türgeş denmiş olması önemli bir ipucu­ dur. Burada kara sözcüğünün yazımının unutulmuş olması güçlü bir olasılık gibi görünmektedir. Ancak ne olursa olsun, Kara Türgeşlerin, bir Türgeş kabilesi olduğu çok açıktır. Ayrıca bir başka not da 38. sa­ tırda Türgeşlerin komutanı ile Azların askeri valisinin bir arada anılmış olmasıdır. Bu da bize Golden' ın önerdiği "Azlar, Türgeşlerce atanan bir ilteber, belki de bir totok (askeri vali) tarafından yönetiliyordu."93 gö­ rüşüne önemli ölçüde destek olmaktadır. Karlok/ Ü f Karlok

Karlok adı hem il. Türk Kağanlığı hem de Uygur Kağanlığı dönemi ya­ zıtlarında sıkça geçmiştir. Özellikle Uygurların, Köktürklerin egemen­ liğini sona erdirmek için Basmıl ve Karluklarla yaptığı işbirliği nede­ niyle adlarının çok geçmiş olmasını doğal karşılamak gerekir. Az satırlı yazıtlardan yalnızca Bömbögör yazıtının 3. satırında tespit edilmiştir. Birkaç örnek cümle aşağıda bulunmaktadır: Köl Tegin kuzey 2: Karlokug ölürtümüz altımız "Karlukları yok et­ tik, ele geçirdik." Bilge Kağan doğu 29: Tamag ıdok başda SÜl]üşdüm karlok bodunug ölürtüm "Tamag Idok Baş'ta savaştım. Karluk halkını yok ettim." 93

Golden, Tıirk Halkları Tarihine Giriş. s. 1 1 5.

85

Tariat güney 3: Anta kesre ıtyı/ıka üç kar/okyaw/ak sakınıp teze bar­ dı "ondan sonra it yılında (7 46) Üç Karluklar kötülük düşünüp kaçıp gittiler." Şine Usu güney 5: Anta ötrö türgeş karlokug tawarın alıp ewin yu/ıp barmış "Bundan ötürü Türgeş(ler), Karluk(lar)ın varlıklarını alıp evi barkını yağmalayıvermiş." Bömbögör 3: (2) El bilg kunçuyul] (3) . toltunı alu? kar/ok (4) kuwrap toltunladı " (2) El Bilge prensesin (3) kabri ? Karluk (4) topla­ nıp defnetti(ler)." Boy adı, Uygur Kağanlığı yazıtlarında hem kar/ok hem de üç kar­ /ok olarak tespit edilmiştir. Bu dönemde Üç Karluk kabilelerinin bir araya gelip bir birlik oluşturduğu düşünülebilir. Çin kaynaklarında ad­ ları Geluolu (�ili�) biçiminde geçen Karluklar, Tang Hanedanlığı döneminde Beş balık' ın kuzeybatısında ve Altay Dağları'nın batısında oturduğuna dair bilgiler bulunmaktadır.94 Chavannes'ın Çin kaynak­ larından aktardığı bilgilere göre, Tang döneminin batı ülkeleri harita­ sında Karluklar, Urungu ile Kara lrciş ırmakları arasında gösterilmiştir. Mackerras ise, Karlukların oturduğu yerleri geniş bir coğrafya içerisin­ de değerlendirerek Baykal Gölü ile Beşbalık kenti arasına yerleştirir.95 Ancak çizilen bu sınırlar, çok geniş bir coğrafyayı kapsamaktadır. Karlukların üç kabileden oluştuğu bilgisi bulunmaktadır: Mu-lo [Mouluo �1İ] veya Mu-la [Moula �ililJ ] , P'o-fu [Pofu �i!JJ veya Ç'i-si [Chisi J ewdi bersil kadır (akadır?) kasar anta barmış ol bodunum keykeresde " < . . . > Evdi, Bersil, Kadır (Akaczir(ler) ?) (ve) Kasar(lar) o anda ulaşmış, bu boylarım Kengeres'te." Tariat doğu 2: < . . > [bodu]nı akıza barmış uç{uz köl]ke atlıgın töke barmış kadır (akadır?) kasar ewdi bersil yatız oguz " < ... > halkı bastırmış, (onları) Uçuz Gölü' ne atlılarıyla birlikte döküvermiş. Kadır (Akaczir?) , Kasar, Evdi, Bersil, Yanz (ve) Oğuz(lar}" Jiu Tangshı,ı'nun verdiği Dokuz Uygur boyu içerisinde altıncı sıra­ da bulunan Kesa [Gesa $ ill , Hesa 1ilı ill , Kesa PJjll ] adı, genellikle kasar transkripsiyonu ile kabul görmektedir. iki karakterden oluşan bu Çince yazımın; Hirth Kot-sat (Khazar?), Schlegel Kat-sat (Karsar?), F. W. K. Müller Kasar veya Xasar olarak okunması gerektiği kanaatinde­ d i r. Ögel ise Kasar adını Hazar devletiyle birleştirmenin çok cesurane olacağını ifade eder.''' ...

.

T�ağıl, "Göktürk Boylarının Oynadığı Tarihi Roller Hakkında". ili. Uluslararası TUrkoloji Kongresi Bikiirileri. Türkistan: Ahmer Yesevi Üniversitesi Yayınları, 2009, s. 502; Erkoç, Yenisey'den Seyhun'a Türkler, Kırgızlar, Türgiıler, Karluklar ve Oğuzlar, s. 8 1 - 1 07. 98 James R. HamiltOn, iyi ve Kötü Prens Öyküsü. Çev.: Vedac Köken. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 998, s. 78. 99 Ögel, "Şine Usu Yazıtının Tarihi Önemi; Kutluk Bilge Kül Kagan ve Moyunçur", s. 362 nor 9. 87

Hamilton, On- Uygur= On-Ogur/ On- Ugur eşitliğinin en büyük destekçisi olarak gördüğü kasar'ın, bir Uygur boyu olduğunda kuşkusu bulunmamaktadır. Ayrıca Reşidüddin'in verdiği On Uygur boy liste­ sinde altıncı sırada bulunan Tıirddrl Baddr adının da Kasar olabileceğini düşünür. 1 00 Kasar adının Hazar adıyla veya Hazarlarla ilişkisi olup olmadığı konusu üzerinde epeyce tartışılmıştır. Özellikle R6na-Tas buradaki adın, Hazarlar olduğundan emindir. 1 0 1 Bazı araştırmacılar ise Hazar boy adının Tariat ve Şine Usu yazıtında bulunduğu konusuna kuşku ile yaklaşır. Çünkü her iki yazıttaki yerler, çok açık olmamakla birlikte, kasar adıyla bir Uygur beyinin kastedilmiş olabileceğini öne sürenler de olmuştur. 1 02 Hatta !oru Senga, Çinlilerin verdiği Kesa ile birleştirilen Kasar adının, bir boy ya da halk adı değil Dokuz Oğuzların Ssu-chieh [Sijie ,\!J,�s] boyunun liderinin soy adı olduğu sonucuna ulaştığını be­ lirtir. 1 03 Hazarlarla ilgili ayrıntı için şu kaynaklara da bakılmalıdır. '°' Kerekülüg

Bilge Kağan doğu 1 'de geçen kerekülüg sözcüğü genel olarak 'çadırlı, gö­ çebe' olarak anlamlandırılmaktadır. Boy adının geçtiği cümle şöyledir: Bilge Kağan doğu 1 : < . . . > [al}tı sir tokuz oguz eki ediz kerekülüg begleri bodunı " < . . . > Altı Sirler, Dokuz Oğuzlar, İki Edizler, Kerekülüg Beyleri (ve) halkı" Bu satırda Altı Sir'lerden başlamak suretiyle Türk boylarının adları sayılmaktadır. "Altı Sirler, Dokuz Oğuzlar, İki Edizler, Çadırlı beyle­ ri, milleti" biçiminde yapılan bir çeviri, boy adı sıralamasındaki sırayı 1 00 Hamilton, "Tokuz Oguz ve On Uygur", s. 2 2 1 -222. 1 0 1 ROna-Tas, "Hazar Kavim Adının Tarihi Üzerine Yeni Veriler", s. 53. l 02 Peter B. Golden, "Giriş: Hazarlar" Osman Karacay (hzl.): Hazarlar ve Musevilik. Çorum: KaraM Yayınları, 2005, s. 1 1 . 1 03 Thru Senga, "Dokuz Oguz Problemi ve Hazarların Menşei" Çev.: Sadettin Gömeç. Bilge 23, (2000), s. 1 1 . l 04 Golden, Türk Halkları Tarihine Giriş. s. 1 27 not 1 3 ; Pcter B. Golden, Ht1zar Çal11mawrı. Çev.: E. Çağrı Mızrak. İstanbul: Selenge Yayınları, 2006, s. 68-69; Peter B. Golden, "Khazar Scudies: Achievements and Perspecrives" Pecer B. Golden-H. Ben-Shammai-A. R6na-Tas (Eds.): The World of the Khaum. Leiden­ Boston: Brill Press, 2007, s. 6- 1 7; Altay Tayfun Özcan, H=ır Kağanlığı ve Etrajindaki Dünya. İstanbul: Kronik Kitap, 20 1 9 . 88

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K HAYAT

bozduğu, cümlenin anlamını tam olarak ifade edemediği çok açıktır. Burada Kerekülüg adlı bir boy olması gerekir ki cümledeki sıra da bo­ zulmamış olsun: "Altı Sirler, Dokuz Oğuzlar, iki Edizler, Kerekülü bey­ leri ve milleti" Kerekü sözcüğünü 'çadır' anlamıyla düşünüp 'çadırlı' olarak anlam­ landırmak isteyenler de olmuştur. Konuyla ilgili ayrıntı ve boy adıyla ilgili tartışmalar için bk. 1 05 Kırkız

Kırkız adı eski Türk yazıtlarında çok sayıda örneği bulunan boy ad­ larından biridir. Köl Tegin, Bilge Kağan ve Tonyukuk gibi büyük ka­ ğanlık ve beylik yazıtlarının dışında, Uygur Kağanlığı yazıtlarından Şine Usu'da iki kez, Suci'de bir kez ve kesin olmamakla birlikte Yenisey yazıtlarında yalnızca bir kez olmak üzere toplam yirmi altı kez tespit edilmiştir. Yenisey yazıtlarındaki kesin olmayan bir örnek ile Suci ya­ zıtındaki tek örneğin dışında, kalanların tümü, il. Türk Kağanlığı ve Uygur Kağanlığı dönemlerinde kuzey seferleri dolayısıyla ele geçmiştir. Yenisey yazıtlarında, kesin olmamakla birlikte yalnızca bir kez tes­ pit edilmiş olması sıra dışı bir durumdur. Güney Sibirya bölgesinde ele geçen ve bugün iki yüzü aşkın yazıt bulunan Yenisey yazıtlarının hangi Türk boyları tarafından meydana getirildiği, açıklığa kavuşruru­ lamamış bir konu olarak kalmaya devam etmektedir. Bu bölgede adın­ dan en çok söz et�iren Kırgızlar yaşadıysa Yenisey yazıtlarında adlarının yalnızca bir kez geçmiş olması anlaşılabilir bir durum değildir. Buna göre; Yenisey yazıtlarının Kırgızlar tarafından yazdırıldığı yönündeki bilginin doğru olmadığı da ortaya çıkmış olmaktadır. Boy adının geçtiği birkaç örnek ile Yenisey yazıtlarında tespit edi­ len tek örnek şöyledir: Köl Tegin doğu 1 4 : Kırkız kurıkan otuz tatar kıtafı tatawı kop yagı ı•rmiş "Kırgızlar, Kurıkanlar, Otuz Tatarlar, Kitanlılar (ve) Tatabılar hep düşmanmış." Köl Tegin doğu 35: Sül)ük batımı karıg söküpen kögmen yışıg to­ g11 yarıp kırkız bodunug uda basdımız "Mızrak batım ı karı sökerek Kögmen (ormanlı) Dağları'nı aşarak ilerleyip Kırgız halkını uykuda (iken) baskına uğrattık." 1 05

Aydın, " Kerekülüg Begleri"', s. 23-3 1 .

89

Köl Tegin kuzey 1 3: Kırkız kaganta tarduş ınançu çor kelti "Kırgız kağanından Tarduş Inançu Çor geldi." Tonyukuk I doğu 6: ilk kırkızka sü[/ese}r yeg ermiş tedim ""ilk önce Kırgızlara sefer etsek daha iyi olacak" dedim." Şine Usu doğu 1 0: Kırkız tapa er ıdmış "Kırgızlara doğru adam göndermiş." Suci 2: Kırkız oglı men "Kırgız oğluyum (Kırgızlardanım)." Haya-Baji (E 24) 7: [Kır]kız kanı bitimişin " (Yazıt) Kırgız kağanı­ nın yazdırdığı(dır)." Haya-Baji (E 24) yazıtının 7. satırındaki örnekte, sözcüğün son iki harfi olan KZ görünmekte, önündeki iki veya üç harf ise, harflerdeki ve taşın yüzeyindeki aşınma nedeniyle seçilememektedir. Dolayısıyla da Kırkız adının Yenisey yazıtlarında geçip geçmediği konusu, kuşkuları da beraberinde getirmektedir. 1. A. Batmanov ve diğerleri, yazıtın S. V. Kiselev tarafından incelendiğini ve bu satırda Kırkız sözcüğünün geçmediğini belirtir ve Kiselev'un Drevnyaya istoriya Yujnoy Sibiri adlı eserine göndermede bulunarak ilerleyen bölümlerde ise kuşkulu da olsa Kırkız sözcüğünün geçmiş olabileceğini vurgular. '°6 Kırkız adı, Çin kaynaklarında ilk kez Ke-k'un [Gekun ili !il ola­ rak kaydedilmiş, ardından Chien-k'un Uiankun M !il olarak tespit edilmiştir. Köktürklerin ilk zamanlarında Qigu (:ııg � ) veya Gegu (��), 648 yılı dolaylarında Chie-ku Uiegu �!� ] . Uygur Kağanlığı döneminde ise Chie-ku Uiegu �!� ] . Hsia-chia-ssu [Xiajiasi !!IWiJ . Jilijisi ( J!i ;f� ı!f ,\!!. ) ve Ho-ke-ssu [Hegusi �fl:Wil gibi türlü biçimlerde yazılmıştır. 1 07 Kırgızların kökenleri ile ilgili şu görüşlerden söz etmek mümkün­ dür: Barthold, Kırgızların Türkleşmiş Yenisey Oscyakları olduğunu düşünür. 1 0• Leonid R. Kızlasov' un iddiasına göre ise, Çinlilerin verdi­ ği adlardan Hsia-chia-ssu [Xiajiasi tt!lWil, Chie-chia-ssu Uiejiasi �! !iEWİ] 'nun Kırgız adının değil; Hakas adının Çince yazılışı olmalıdır.

1 06 1. A. 1 07 1 08

Barmanov-Z. B. Aragaçi-G. F. Babuşkin, Eski ve Bugünkü Yenisry Dili. Çev.: Kerim Sarıgül-lsa Aydemir. Bişkek: Avrasya Yayınları, 2006, s. 1 05 Hanıilton, .. Tokuz Oguz ve O n Uygur", s. 203; Golden, Türk Halkları Tarihine Giriş, s. 1 44- 1 5 1 ; T�ağıl, Çin Kaynaklarına Gö.-. Eski Türk Boyları, s. 74; Erkoç,

Yenisry"dm Sryhuniı TUrkler. Kırgızlar. TUrgişler. Karluklar ve Oğuzlar, s. 27-28. ve Uygarlık. Çev. : D. Ahsen Batur. lsranbul:

V. V. Barrhold, Orta Asya, Tarih Selenge Yayınları, 20 10, s. 1 9 1 .

90

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Kırgızların ortaya çıkışı ile ilgili, özellikle Kızlasov' un görüşleri ve bu görüşlerin eleştirisi için bk. 109 Öge!, Wen-hsien-t'ung-k'ao [Wenxian Tongkao ::ıt.c!:iı!i:'lJ] 'dan hareket ederek Kırgızların eski adının Chien-k'un U iankun � @.] olduğunu öne sürer. Yine aynı Çin kaynağının verdiği bilgiye göre, Kırgızların nesli Ting-ling [Dingling T �] 'lede karışmıştır. Ögel' e göre böyle bir karışıklık olsa bile Kırgızlarla Ting-linglerin komşu olmaları gerekir. 1 1 0 Otto Maenchen-Helfen'in verdiği bilgiye göre, Chien-k'un Uiankun� @.] yani Kırgızlar, Sayan Dağları'nın kuzey ve güney bölümlerinde, Yenisey havzasında yaşamaktaydı. Ding-ling'ler de Kırgızların kuzeyinde, Krasnoyarsk civarında, bozkır tarzında bir hayat sürüyordu. 1 1 1 Kırgızların güney bölümlerinde Azlar ve Çiklerin oturduğu, hem Koşo-Çaydarn'daki II. Türk Kağanlığı hem de Uygur Kağanlığı yazıt­ larından bilinmektedir. Kırgız adı ile ilgili çok farklı etimoloji önerileri olsa da tatmin edici bir etimoloji ortaya konamamıştır. İlk görüşlerden birisi L. Ligeti'ye aittir. Ligeti kırk 'kırk' ve z çokluk eki biçiminde açıklar. 1 1 2 Etimoloji önerilerinden biri de Louis Bazin'e aittir. Bazin de, kırk+z biçiminde bir açılımdaki z ekinin çokluk eki olduğu kanaatin­ dedir. Krş. iki-z, ok-u-z. 1 1 3

Kurıkan Boy adı, Köl Tegiıi doğu 14 ile Bilge Kağan doğu 1 2'de kurıkan; Köl Tegin doğu 4 ile Bilge Kağan doğu 5 'te ise üç kurıkan olarak tespit edil­ miştir. Köl Tegin ve Bilge Kağan yazıtları aynı dönemde yazılmış oldu­ ğuna göre, bu iki türlü yazım, ancak dikkatsizlik ile açıklanabilir. Eğer farklı zamanlarda yazılmış metinler olsaydı Kurıkanların üç boyunun bir araya gelerek bir boy birliği meydana getirdiğini söylemek mümkün olurdu. Boy adının geçtiği cümleler şöyledir:

1 09 1 10 111 1 12 1 13

Golden, Türk Halkları Tarihine Giri;, s. 14 5. Öge!, "ilk Töles Boyları: Uygur, Ting Ling ve Kao-ch'e'ler", s. 796-797 Ocro Maenchen-Helfen, "The Ting-Ling" Harvard}ournal ofAsiatic Studies 4/ 1 , ( 1 939), s. 79-80. Lajos Ligeti, " Die Herkunft des Volksnamens Kirgis". Körösi Csoma Archivum 1 15, ( 1 926), s. 369-383. Louis Bazin, "Notes sur !es mots "Oguz" et "Türk"" Orienr 612, ( 1 953), s. 3 1 5. 91

Köl Tegin doğu 4 ve Bilge Kağan doğu 5: Yogçı szgıtçı ÖIJre kün tug­ sıkda bükli çölüg el tawgaç töpötparpurum kırkız üç kurıkan otuz tatar kztafı tatawz bunça bodun kelipen szgtamış yoglamış "(Cenaze törenine) yasçı {ve) ağıtçılar, doğuda gün doğusundaki Bükli (Kore) bozkırı yur­ dundan, Çin, Tibet, İran, Bizans, Kırgız, Üç Kurıkan, Otuz Tatar, Ki tan, Tatabı (ülkelerinden) bu kadar halk gelerek ağıt yakmış, yas tutmuş." Köl Tegin doğu 14 ve Bilge Kağan doğu 1 2: Kırkız kurıkan otuz tatar kztafı tatawı kop yagı ermiş "Kırgızlar, Kurıkanlar, Otuz Tatarlar, Kitanlılar {ve) Tatabılar hep düşmanmış." Köl Tegin doğu 4 'teki cümlede, Bumın Kağan' ın 1 1 4 cenaze törenine gelen boy ve halklar sayılırken Kurıkanlar batıdan doğuya doğru sırada, Kırgızlardan sonra anıldığına göre, yaşadığı bölgenin Kırgızların doğu bölümlerine denk gelmesi gerekir. Bu da Baykal Gölü civarına işaret eder. Köl Tegin doğu 1 4'teki cümlede, kuzeydeki düşmanlar sayılırken Kırgızların doğusuna denk gelecek şekilde, sırayla Kurıkanlar, Otuz Tatarlar, Kitanlılar ve Tatabılar anılır. En doğuda Kitanlılar, kuzeyde Kırgızlar bulunduğuna göre, Kurıkanların yaşadığı yerler kuzeydoğuya denk gelmektedir. Ancak bu satırda Üç Kurıkan değil; Kurıkan olarak yazılmıştır ki bu da yazıcının dikkati ile ilgilidir. Köl Tegin yazıtındaki cümlelerin paralelleri ise sırayla Bilge Kağan doğu 5 ve 1 2'de yer alır. Ramstedt'e göre sözcüğün aslı kurgana olabilir. 1 1 5 Doerfer ise, belki kurgan-korıgan 'kuzu' anlamında olabileceğini öne sürer. Buna göre; kurı>Türkçe kuzz. 1 16 Kari H . Menges'e göre korıkan Moğolca olup -kan ise yine Moğolca bir ektir. Karı sözcüğü isim kökü olup Rhotazismus/Zetazismus kuralına göre kozı>kuzı>kuz biçiminde bir gelişim izlemiş olmalıdır. 1 1 7 Rene Grousset, Kurıkanların Baykal 1 1 4 Ôgel, Köl Tegin yazıtında yoğ töreni için anılan kabile ve kavim adlarının İstemi'nin yoğ töreni için sayıldığı kanaatindedir: Ögel, "Göktürk Yazıtlarının 'Apurım'ları ve 'Fu-lin' Problemi", s. 86. Bu cenaze töreninin kime ait olduğu ko­ nusunda Ahmet B. Ercilasun ise Thomsen'den hareket ederek yazıtların Bumın ile Mukan'ı karışrırdığını ve yazıtlarda geçen ünlü cenaze töreninin Bumın'a de­ ğil Mukan'a veya İscemi'ye ait olması gerektiğini savunur: Ahmer R. Ercilasun, "'İstemi (Sır Temir) Kağan"' Türk Kültürü 20081 1 , (2008), s. 80-8 1 . 1 1 5 Gustaf ]. Ramstedt, "Mogholica. Beitr3.ge z u Kenntnis der Moghol-Sprache in Afghanistan", Joumal tk la Sociire Finno-Ougrienne 23, ( 1 905), s. 32. 1 16 Doerfer, Türkische und Mongolische Ekmenıe im Neupersischen /, No. 304. 1 1 7 Kari H . Menges, "Erymologika". Maıerialia Turcica 1 7/8, ( 1 983), s. 264-269.

92

F. S K I T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Gölü' nün batı kıyısında oturduğunu düşünür. 1 18 Kurıkanlarla ilgili ayrıntı için bk. 1 19

Kümül Boy adı, yalnızca Yenisey yazıtlarında olmak üzere toplam beş kez tes­ pit edilmiş, biri Kızıl-Çıraa il (E 44) 4'te, geri kalan dört örnek ise Köjeelig-Hovu (E 45) yazıtında ele geçmiştir. Boy adının geçtiği cüm­ leler şöyledir: Kızıl-Çıraa il (E 44) 4: Kadaşım kinim e yıta adnltım esizim eyüz kümül bodunum yıta adnltım "Akraba(lar)ım, yakınlar(lar)ımdan, eyvah! Ayrıldım. Ne yazık! Yıiz Kümül halkım eyvah! (Onlardan) ayrıldım." Köjeelig-Hovu (E 45) 1 : Oglan atım çuwuç ınal [er]te atım kümül iige "Çocukluk adım Çuvuç inal, erkeklik adım Kümül Öge('dir).'' Köjeelig-Hovu (E 45) 9: Elim esiz erinç yüz kümül bodunum esiz rr kümülüg er üküş boltı "Yurdum, yazık! Elbette. Yüz Kümül hal­ kım yazık! < . . . > Kümül askeri çoğaldı." Köjeelig-Hovu (E 45) 10: Yawızıg kümülümün bedük kıltım esizim bökm[edim] "Sefil ve perişan Kümül halkımı büyüttüm. Yazık ki (on­ lara) doymadım." Yukarıda da görüldüğü gibi, Kümül adı, Köjeelig-Hovu (E 45) yazıtının ilk satırındaki örnekte Kümül Öge kişi adında bulunmakta­ dır. Boy adı, her iki yazıcın ilk naşirlerince daha çok kümüş biçiminde okunur. Örneğin; _Malov, Batmanov-Kunaa kümüş okur, Vasilyev'de harfler kümP olarak belirlenir. Kümül sözcüğünün kümüş'ün fli biçimi olduğunu önerenler de olmuştur. Antonov ve Jacques, kümüş sözcüğü­ ııün etimolojisi hakkındaki çalışmalarında, sözcüğün Bilge Kağan ve ' l onyukuk yazıtında geçtiğini, ancak bazı araştırmacılara göre Yenisey yazıtlarındaki kümül sözcüğünün de kümüşle ilgisi olabileceği yönün­ deki tartışmalara değinir. 120 Hatta yazarlar, sözcüğün El-Bajı (E 68) ya­ mında da bulunduğunu ifade etse de El-Bajı (E 68) yazıtında kümül veya kümüş sözcüğü tespit edilmemiştir. 1 18

Rene Grousser, Bozkır imparatorluğu. Çev.: Reşat Uzmen. lscanbul: Ötüken Neş­ riyat, 1 980, s. 1 1 5 not 2 1 7. 1 1 9 Golden, Türk Halkları Tarihine Girij, s. 1 1 7; Elvin Yıldırım, " Kurıkanların Türk Tarihindeki Yeri ve Önemi" Türkiyat Mecmuası 301 1 , (2020) , s. 287-302. 1 10 A. Antonov-G. Jacques, "Turkic kümüi 'silver' and rhe lambdacism vs sigmatism debate" (20 1 1 ) , s. 7. https://www. academia.edu/ 1 495 1 1 8. (Erişim: 1 0.03.202 1 )

93

Kümüllerin, Kızıl-Çıra il (E 44) ve Köjeelig-Hovu (E 45) yazıt­ larının dikildiği Yenisey havzasında en azından VII. yüzyıl öncesinde yaşamış olabileceği ve VIll. yüzyılın başlarında ise daha bacıya gittik­ lerine dair kaynaklarda az da olsa bazı bilgiler yer almaktadır. Sadettin Gömeç'e göre Kümül adı Çin yıllıklarında Sha-t'o'ların kabilelerin­ den biri olarak geçen Çümül!Çumul (Tch'ou-mi) adından gelmekte­ dir. 1 2 1 Sha-t' o'ların kabilelerinden biri olarak verilen Çümüll Çumul adı Kumul adı ile ilgili görünmektedir. Sha-t'o'ların Barköl'ün doğusunda bulunan geniş kumluk sahada oturmalarından dolayı, onlara 'kum yı­ ğını' anlamına gelen Sha-t' o adı verildiği bilinen bir konudur. 122 Yalnızca iki Yenisey yazıtında geçmiş olması, boy hakkında daha fazla öneri sunmaya ne yazık ki engel olmaktadır. Ancak, belki boy adının tespit edildiği Kızıl-Çıraa il (E 44) ile Köjeelig-Hovu (E 45) ya­ zıclarını yazdıran ve diktiren kimselerin Kümüllere mensup olabileceği söylenebilir. Dolayısıyla da her iki yazıtta, öteki yazıclarda yer alma­ yan sözcükler, Kümüllerin söz varlığına dahil edebilir, standart yazım özelliklerinden ayrılan bazı yazım farklılıkları da Kümüllerin dil bilgisi yapılarına bağlanabilir. Bu gayreclerin, henüz emekleme aşamasında olan Eski Türkçenin diyalektoloji çalışmalarına önemli ölçüde katkı sağlayacağı kuşkusuzdur.

Oguz

Oguz adı eski Türk yazıtlarında yalın olarak oguz biçiminde geçtiği gibi, tokuz oguz ve sekiz oguz olarak da tespit edilmiştir. Kağanlık ve beylik yazıclarında tokuz oguz ve sekiz oguz olarak görülmekte, ancak yalın biçimli oguzun daha çok kullanıldığı anlaşılmaktadır. Yenisey yazıt­ larında iki kuşkulu örnek ele geçmiş; ancak Dağlık Altay yazıdan ile Çin'deki yazıtlarda hiç tespit edilmemiştir. Aşağıda hem yalın hem de tokuz ve sekiz sözcükleriyle elde edilmiş biçimler ile Yenisey bölgesinde­ ki iki kuşkulu örnek bulunmaktadır: Köl Tegin güney 2 ve Bilge Kağan kuzey 1 : Tokuz oguz begleri bo­ dunı bo sawımın edgüti eşid katıgdı tıl]la "Dokuz Oğuz beyleri, halkı bu sözlerimi iyice işit (ve) sıkıca dinleyin." 1 2 1 Sadenin Gömeç, "Kök Türkçe Yazıdarda Geçen Kümüllerin Kimliği Üzerine"

Tiirk Dünyası Tarih 79, ( 1 993), s. 50-5 1 . 1 22 Taşağıl. Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları, s. 99.

94

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Köl Tegin doğu 14 ve Bilge Kağan doğu 1 2: Yırya baz kagan to­ kuz oguz bodun yagı ermiş "Kuzeyde Baz Kağan (liderliğindeki) Dokuz Oğuz halkı düşmanmış." Köl Tegin doğu 22: TUrük oguz begleri bodun eşidilJ "Türk (ve) Oğuz beyleri, halkı dinleyin." Köl Tegin kuzey 4: Tokuz oguz bodun kentü bodunum erti tel)ri yer hulgakın üçün yagı boltı "Dokuz Oğuz halkı kendi halkım idi. Gök ve yer karıştığı için düşman oldular." Bilge Kağan doğu 32: Üç oguz süsi basa kelti "Üç Oğuz ordusu baskın yaptı." Tonyukuk 1 güney 2: Tokuz oguz bodun üze kagan olortı ter ""Dokuz Oğuz halkının başına bir kağan geçti." der." Tonyukuk II kuzey 4: TUrük bilge kagan türük sir bodunug oguz hodunug igidü olorur "Türk Bilge Kağan Türk Sir halkını, Oğuz halkını besleyerek tahtta oturur." Küli Çor doğu 4: Tokuz oguzka yeri SÜIJÜŞ SÜl]üşdökde "Dokuz ( )ğuzlarla yedi (kez) savaştığında" Şine Usu kuzey 3: Anta kalmışı bodun on uygur tokuz oguz üze yüz yıl olorup "o sırada, geri kalan halk (ile) On Uygur(lar) , Dokuz ( )ğuz(lar)a yüz yıl hükmedip" Şine Usu doğu 3: Sekiz oguz tokuz tatar kalmalı kelti "Sekiz Oğuz (ve) Dokuz Tatar{lar)dan herkes geldi." Barık 1 (E 51 1 : Er erdemi tokuz at bodun erdemig unç? okum " Erkeklik kahram � nlığı, dokuz adlı halk (Dokuz Oğuz?) kahramanlığı­ n ı , mümkün? boyum?" Uybat iV (E 33) 2: Okuz alpın "Oğuz? kahramanıyla" Yukarıda verilen örnek cümlelerden Oğuzlarla ilgili birçok so­ ıı ııç elde edilebilmektedir. Örneğin; Tonyukuk yazıtında geçen Oguz 'iiıcükleri ile esasen İlteriş Kağan dönemindeki mücadelere değinilmiş, i l kuzey 4 'te ise, Bilge Kağan' ın, Köktürkler ile Oğuzları besleyerek ıahtta olduğu ifade edilmiştir. Buna göre; Tonyukuk'un yazıtını yazdığı ' ı rada Oğuzların Köktürklere tabi olduğu sonucu çıkarılabilir. Köl Tegin yazıtında bulunmayan Üç oguz süsi basa kelti " Üç Oğuz 1 1 rdusu baskın yaptı." cümlesinde baskın yapan üç Oğuz ordusundan \iİZ edilmiştir. Ancak üç sözcüğünün bulunduğu yer dolayısıyla "Üç ( lğuzlar" olarak anlamaya gerek yoktur. 95

il. Türk Kağanlığı'nın Oğuzlarla yaptığı savaşlar, Köl Tegin yazıtı­ na göre 5; Bilge Kağan yazıtına göre ise 4'tür. Oğuzlarla yapılan savaşlar her iki yazıta göre şöyledir: 1 . Savaş: Köl Tegin kuzey 4 -+ Togu Balık; Bilge Kağan doğu 30 -.

Togu Balık. 2. Savaş: Köl Tegin kuzey 5 -+ Koşu/gak; Bilge Kağan doğu 30 -+

Antargu. 3. Savaş: Köl Tegin kuzey 6 -+ Bo . . . da Bu. . da; Bilge Kağan doğu 30 -+ [ Çuş başı] . 4. Savaş: Köl Tegin kuzey 6 -+ Çuş başı; Bilge Kağan doğu 3 1 -+ .



..

Ezgenti Kadız. 5 . Savaş: Köl Tegin kuzey 7 -+ Ezgenti Kadız; Bilge Kağan -+ Yok. Yukarıdaki karşılaştırmada 5. savaşın Bilge Kağan yazıtında bulun­ madığı, ayrıca savaşların sırasının birbirine karıştırıldığı anlaşılmak­ tadır. Buradan, ya Bilge Kağan' ın Köl Tegin yazıtını yazdırırken hata yaptığı ve oğlu Tengri Kağan'ın bunu fark edip Bilge Kağan yazıtında düzelttiği ya da Bilge Kağan yazıtını yazdıran Tengri Kağan'ın amcası için yazdırılan Köl Tegin yazıtından yeterince yararlanmadığı sonucu elde edilebilir. Yenisey yazıtlarında ise iki kuşkulu örnek olmakla birlikte, oguz sözcüğünün, açık bir bir yazımla tespit edilmediği anlaşılmaktadır. 1 23 Oğuzların gerek adı ve gerekse yedi ve sekizinci yüzyıldaki durumu hakkında çok sayıda çalışma yapılmıştır. Bunlar esasen, eski Türk yazıt­ larının çözümünden itibaren Oğuzlarla Köktürklerin ilişkisi veya birbi­ rine mensup olup olmayışları çerçevesindedir. Konuyla ilk ilgilenenler­ den Thomsen, Dokuz Oğuzlarla Uygurları bir saymıştır. 1 24 Barthold' a göreyse, yazıtlarda adı geçen Türk, Oguz, Türk Oguz ve Tokuz Oguz adları, aynı kavmi ifade etmektedir ve Köktürk kağanları da Dokuz Oğuz kavminden ortaya çıkmıştır. 125 Çin kaynaklarına göre Dokuz Oğuz Uiuxing :fLtııf. ) boyları şunlardır: 1 . Uygur. 2. P'ou-ku [Pugu {�1fveya {� IJ1!J J =*Boku veya *Bokur. 3. 1 23 lbrahim Kekevi, "Yenisey Ya1.ıtları nda Oğuz Adı" Kenan Azıl ı vd. (Ed.): Oguz Bitig, Modan ve liırihsel Oğuzca Üzerine Araştırmalar. İstanbul: Bilge Külrür Sanat Yayın lar ı , 202 1 , s. 58-63. 1 24 Vilhelm lhom.sen, Orhon Yazıtları Araştırmaları. Çev.: Vedat Köken. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2002, s. 2 1 9. 1 2 5 Barrhold, Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler, s. 1 1 - 1 2.

96

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

l fouen [Hun lll' J =Hun/Kun. 4. Pa-yeh-ku [Bayegu :Mtlli ı:'.i ] =Bayırku/ Bayarku. 5. T'ung-lo [Tongluo lll"J lii ] = Tongra. 6. Sseu-kie [Sijie ,l.!l-MJ = *Sıkır/*Sıkar. 7. K'i-pi [Qibi �;il;]. 8. A-tie [Adie �üJ�]=Ediz. Hamilton'ın 1 26 verdiği listede sekiz boyun adı; Pulleyblank'te ise, A-pu­ ssu [Abusi �üJ 1Jl ,ii!J,] ve Ku-lun-wu-ku [Gulunwugu i'f{ıiiJ" � i'f] boyları da bulunmaktadır.1 27 Tang Hanedanlığı'nın tarihi kaynağı Jiu Tangshu'nun verdiği Tiele (ijV,1j\JJ ) boyları ise şunlardır1 28 : Yüan-ho [Yuanhe�f.e:] , Sie-yen-t' o I Xue yantuo ffMlli!iJ , K'i-pi [Qibi �;il;], T'ou-po [Tubo] , Ku-li-kan I Guligan i'f flJ -'f ] , To-lan-ko [Duolange � iil: l!; ] , Pu-ku [Pugu l�i'f veya {� lf!I ] , Pa-ye-ku [Bayegu W.lli ı!:i" J , T'ong-lo [Tongluo lıiJ !ii ] , Hun [Hun iil!J, Se-kie [Sijie ��jlj] , Hu-sie [Huxue fD.lffj , Hi-kie [Xijie � �j!j], A-tie [Adie �üJ�], Pe-si [Baixi El if' J . Dokuz Oğuzların adları, Çin kaynaklarında ilk kez 629-630 olay­ ları esnasında yani Jieli Kağan (jlfljj:jJi'f) döneminde geçer. Çinlilere yenilen Jieli, çölün kuzeyindeki Dokuz Oğuzlara sığınmayı düşünür. Buradan, Jieli Kağan döneminde Köktürklerin Ötüken bozkırlarını ıcrk ettiği ve daha güneye gittiği sonucu çıkarılabilir. Hamilton, bu ıarihten önce Dokuz Oğuzlarla ilgili en küçük bir kaydın bile bulun­ madığını ifade eder. 1 29 Şine Usu kuzey 3'te geçen on uygur tokuz oguz bodun üze yüz yıl olorup "On Uygur(lar), Dokuz Oğuz(lar)a yüz yıl hükmedip" cümle­ siyle Dokuz Oğuz ittifakının kurulduğu sanılan 600'lü yılların başı­ nın kastedildiği cfüşünülebilir. Köktürklerin 628-630 civarında Çin egemenliğini tanıması, İç Asya bozkırlarında meydana gelen boşluğun giderilmesi amacıyla, eski On Uygur boylarını yeni bir arayışa itmiş olmalıdır. Bu durumda Şine Usu yazıtındaki "yüz yıl hükmetmek" ifa­ desiyle 630'lu, yani Kök Türklerin Çin egemenliğini tanıdığı yıllar kas­ ı edilmiş olmalıdır. Zaten Jieli Kağan (��fıj j:jJ ff)'a isyan eden boyların lıaşını çeken de Uygurlardı. 130 1 26 Hamilcon, "Tokuz Oguz ve On Uygur", s. 1 96. 1 27 Edwin G . Pulleyblank, "Tokuz Oğuz Problemi Hakkında Bazı Mülahazalar" Çev.: Eşref B. Ö1.bilen. Türk Dünyası Araştınnalan 92, ( 1 994). s . 20. 1 28 Chavannes, Batı TUrkleri/Çin Kaynak/arma Gifre, s. 1 29- 1 3 1 . l l ') Hamilton, "Tokuz Oguz. ve O n Uygur", s . 1 96. l .l O Liu, Çin Kaynaklarına Göre/Dogu Tıirkleri, s. 468; Togan vd. , Eski T'ang Tarihi (Chiu T'ang-shu), s. 1 8. 97

Oguz adıyla ilgili olmak üzere; +z ekinin eskici! bir çokluk eki ol­ duğunu öne sürenlerin yanında, asıl büyük tartışmalar Oguz ve Ogurl Ugur'un aynı sözcük olup olmadığı çerçevesindedir. Hamilcon, Tokuz Oguz adının başarısız yarım uyak izlenimi veren tokuz oguş adından tam uyaklı tokuz oguz'a dönüşmüş olabileceğini öne sürer. 131 Hamilcon'ın bu görüşü, daha 1 9 1 4 yılında Paul Pelliot tarafından dile getirilmiş, tokuz oguz'daki oguz adının oguş olabileceği önerilmişti. Pelliot, Uygur harfli Oğuz Kağan destanı ile ilgili yayımında oguz' u açıklarken sözcü­ ğün, 'ilk süt' anlamındaki aguz'dan getirilmesine değinir, bu durumda oguz değil; uguz okunabileceğine işaret eder, ancak bunu anlamanın güç olduğunu belirtir. 132 Pelliot ve Hamilton'ın dikkat çektiği Oguz/ Oguş ilişkisi, 'boy, soy' anlamındaki sözcüğün uguş değil; oguş okunma­ sına imkan vermektedir. Çünkü uguş, o ve u seslerini ayırt eden Brahmi harfli metinlerde ühüs biçiminde tespit edilmiştir. 133 Bu durumda tokuz oguz değil; tokuz uguz okumak daha doğru olacaktır. Oğuzların adı, Çin kaynaklarındaki bilgiler ve özellikle eski Türk yazıtlarındaki tanık­ lar için şu kaynaklara da bakılmalıdır. 134 On Ok

Boy birliğinin adı, üç kez Köl Tegin, iki kez Bilge Kağan, beş kez Tonyukuk ve birer kez Tariat ve Şine Usu yazıtlarında olmak üze­ re toplam on iki kez tespit edilmiştir. Dağlık Altay'dan 74 numaralı Sakıyla-Kobı 1 (Belıy-Boom 1) yazıtında da geçtiği öne sürülebilir; ancak boy adının bulunduğu yerin ön tarafı aşınmış olduğu için bu bilgiyi kesin olarak değerlendirmemek gerekir. Satır şöyledir: d < . . . > 1 3 1 Hamilton, 'Tokuz Oguz ve On Uygur", s. 1 89. 1 32 Paul Pellior, Uygur Yazısıyla Yazılmış Uğuz Han Destanı Üzerine. Çev. Vedat Köken. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 995, s. 1 5 - 1 6. 1 33 Annemarie von Gabain, Türkische Tuifa-n- Texte Vlll. Berli Akademie Verlag, 1 954, s. 1 0 1 . 1 34 Ahmet B . Ercilasun, "Oğuzlar v e Oğuz Adı Üzerine" Türk Kültürü 2008/2, (2008), s. 226-233; Bilge Ôzkan Nalbant, "Oğuz Sözcüğünün Kökeni Üzerine Yeni Düşünceler" Türkbiliy, 20, (20 1 0) , s. 47-59; Ağca, Uygur Harfli Oğuz Kağan Destanı. Metin-Aktttrma-Notlar-Dizin- Tıpkıbasım, s. 2-3; Erhan Aydın "Eski Türk Yazırlarında Oğuzlarla İlgili Kayırlar" Kenan Azılı vd. (Ed.): Oguz Bitig, Modern ve Tarihsel Oğuzca Üzerine Artl.jtınnalar. İscanbul: Bilge Kültür Sanac Yayınları, 202 1 , s. 46-57; Erkoç, Yenisey'den Seyhun'a Türkler, Kırgızlar, Türgişler, Karluklar ve Oğuzlar, s. l 09- 1 62. 98

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

on ok? al

beg eren erd[em < . . . . . . > On o k ? alp bey eren kahraman < . . . Boy adının geçtiği cümlelerden birkaçı aşağıda bulunmaktadır: Köl Tegin güney 1 2 ve Bilge Kağan kuzey 1 5: On ok oglıl)a tatıl)a ttgi bunı körü bilil] "On Ok oğullarına, yabancılarına kadar bunu gö­ rüp bilin." Köl Tegin doğu 19 ve Bilge Kağan doğu 1 6: On ok bodun emgek körti "On Ok halkı (bu yüzden) sıkıntı çekti." Köl Tegin kuzey 1 3: On ok oglum türgeş kaganta makaraç tamgaçı oguz bilge tamgaçı ketti "On Ok evladım Türgeş kağanından mühürdar Makaraç (ile) mühürdar Oğuz Bilge geldi." Tonyukuk I doğu 2: On ok kaganı yagımız erti "On Ok kağanı düşmanımızdı." Tariat güney 3: Anta kesre ıt yılıka üç karlok yawlak sakınıp teze hardı kurya on oka (4) kirti "Ondan sonra it yılında (746) Üç Karluklar kötülük düşünüp kaçıp gittiler (ve) batıda On Ok(lar)a (4) katıldılar." Şine Usu kuzey 1 1 : Üç karlok yawlak sakınıp teze bardı kurya on oka kirti "Üç Karluk(lar) kötülük düşünüp kaçıp gitti. Batıda On Oklara katıldılar." Şine Usu yazıtındaki bilgiye göre Üç Karlukların Uygurlarca bozguna uğratılmasının tarihi domuz yılı yani 747'dir. Thomsen Turcica adlı çalışmasında On Ok adını incelerken ok sözcüğünün örgütlenme ile ilgili olduğunu ilk kez vurgular. Thomsen, Schlegel'in de Ok için 'diese Eintheilung in pfeile stammt aus der alten Hunnenzeit' yani ok kavramının Hunlar zamanından kalma olduğuna değindiğini bildirir. Sözcüğün Moğolca ug kaynaklı olduğunu ve bun­ dan türeyen birçok sözcük bulunduğunu ifade eder. Ayrıca bu sözcük­ ıcn türetilenlerin de 'boy, aşiret' ya da buna benzer türde bir anlamı olduğunu belirtir. '35 Ramstedt'in verdiği bilgiye göre 'ok' anlamındaki sumun sözcüğü de 1 20-200 kişilik askeri birlikler için kullanılabilmek­ ıcdir. 136 On Oklarla ilgili Çin kaynaklarındaki bilgiler için bk. 137 1 .1 5 Thomsen, Orhon Yazıtları Araştınnaları, s. 32 l . 1 .i6 Ramstedt, "Zwei Uigurische runeninschrifren i n der Nord-Mongolei", s . 47. 1 .l7 Peter A. Boodberg, "Marginalia to the Histories of the Northern Oynasties" Harvardjournal ofAsiatic Studies 413-4, ( 1 939), s. 235-236. 99

Sir

Eski Türk yazıtlarında geçen boy adlarından, hakkında en az bilgi bulu­ nanı kuşkusuz Sir'dir. Boy adının en ünlü olduğu yazıt Tonyukuk olup burada beş kez tespit edilmiştir. Bu beş örneğin üçü Tıirük sir bodun, ikisi ise Türk sir bodun sözcük grubunda yer almaktadır. Bir örnek ise Bilge Kağan doğu ! 'de ele geçmiştir. Küli Çor yazıtında ise Sir Erkin kişi adında bulunan sir sözcüğünün Erkin adlı kimsenin bağlı olduğu boyu işaret ediyor olmalıdır. Cümleler şöyledir: Bilge Kağan doğu 1 : [Al}tı sir tokuz oguz eki ediz kerekülüg begleri bodunı ''.Alcı Sirler, Dokuz Oğuzlar, iki Edizler, Kerekülüg Beyleri (ve) halkı" Tonyukuk 1 bacı 3: Türk sir bodun yerinte (4) bod kalmadı "Türk Sir halkının topraklarında (4) boy kalmadı." Tonyukuk 1 güney 4: Türk sir bodun yerinte idi yorımazun usar idi yok kışalım "Türk Sir halkı (oldukları) yerde hiç hareket edemesin. Mümkün olursa tamamen yok edelim." Tonyukuk il kuzey 2: Tıirük sir bodun yerinte bodyeme bodun yeme kişi yeme idi yok erteçi erti "Türk Sir halkı topraklarında boy da halk da insan da asla olmayacaktı." Tonyukuk il kuzey 3: Tıirük sir bodun yorıdokı "Türk Sir halkını ilerlettiği için" Tonyukuk il kuzey 4: Tıirük bilge kagan türük sir bodunug oguz bodunug igidü olorur "Türk Bilge Kağan Türk Sir halkını, Oğuz halkını besleyerek tahtta oturur." Küli Çor doğu 9: Sir erkin oglı yegen çor kelti "Sir Erkin oğlu Yegen Çor geldi." Tonyukuk yazıtında ele geçen Tıirk veya Türük sir bodun sözcük grubunda üç ismin üçünün de eksiz olarak yan yana yazılmış olması, Türkçenin söz dizimi kurallarına uymamaktadır. Eğer Türk/ Türük söz­ cüğü ile sir arasında bir "ve" bağlacı tasarlandığında 'Türk ve Sir' biçi­ minde bir anlam vermek mümkün görünmektedir. Ancak Tıirk/Tıirük sir bodun ifadesini 'Türk Sir boyu' biçiminde anlamlandırmak, boy adı ile ne anlatılmak istendiğini karanlıkta bırakmaktadır. Tonyukuk yazı­ tında geçen beş sir örneğinin tümü sir, yani i ünlüsü yazılmış biçimde­ dir. Yine Küli Çor yazıtındaki örnekte de i ünlüsü yazılmıştır. Sözcük, Bilge Kağan doğu ! 'de altı sir biçimindedir. Aşınmış bu satır, Bilge 1 00

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Kağan'ın unvanı ın yer aldığı ilk bölümün hemen ardında bulunmak­ tadır ve güçlü bir olasılıkla kendine bağlı boylar sayılmış olmalıdır, Sir sözcüğünün önündeki altı sözcüğünün, ancak son iki harfi seçilebil­ mektedir ve bu okuma da tümüyle tabmine dayalıdır, Sir sözcüğü ile ilgili kuşkusuz daba güçlü tanık, Küli Çor doğu 9'da hulunmaktadır. Bu satırda Tarduşlara şad olarak atanmış Küli Çor'un •enaze törenine gelen üst düzey yetkililerin adlarının sayıldığı yerde geçmektedir. Satırda yer alan Sir Erkin, kişi adı olsa da ilk sözcük bu kişinin hangi boya mensup olduğunu göstermektedir ve dolayısıyla da Sir sözcüğünün boy adı olduğunda kuşku kalmamaktadır. Sir sözcüğü ve dolayısıyla Sirler ile ilgili bir başka sorun da Sir Tarduşlar olarak anılan boy adında yer alan Sir sözcüğünün ne anlam ifa­ de eniğidir. Esasen Hirth'in ortaya attığı ve daba sonra türlü nedenlerle yaygınlaşan Sir Tarduş ifadesi de Sir konusu için açıklayıcı olmaktan öte, konuyu daba da karmaşık bir duruma sokmuştur. Çin kaynaklarında Xueyancuo (İif}!f�) olarak geçen bu Türk boyunun, Sir Tarduşlar olup olmadığı ciddi tartışmaları beraberinde getirmiştir. Önce Hirth'in ortaya attığı ardından Chavannes' ın yaygınlaştırdığı ve Çin kaynaklarında Xue yantuo olarak geçen boy adının, Sir Tarduşlar olduğunu öne süren ve epeyce de taraftar toplayan görüşü benimsemeyen ve konuyu "Sir Tarduş hayaleti" biçiminde özetleyen ise Peter A. Boodberg'dir. 138 Xue yantuo ile Sir Tarduş aynılığı bugün bile savunulmakta, Çince ifadede yer alan Hsieh [Xue İif] 'in, Sir'in karşılığı olduğunu önerenler hulunmaktadır. ôrrı'eğin; Klyaştornıy, tümüyle tahminlerinden hareket ederek nedensizce konuyu daba ileri bir boyuta taşır, hatta Xue yancuo adının, Sir Tarduşları değil; bizzat Sirleri yani Kıpçakları karşıladığı­ nı öne sürer. Ayrıca, Bilge Kağan doğu ! 'deki boyların sayılması bab­ olortı oglı tarduş yawgu tölis çad olortı "< ... > tahta oturdu. ( )ğulları, Tarduş Yabgu (ve} Tölis Şad (olarak) görev aldı.'' Şine Usu doğu 7: Eki ogluma yawgu şad at bertim tarduş tölis bodunka bertim " i ki oğluma yabgu (ve) şad unvanları verdim. (Onları) Tarduş ve Tölis lıoylarına (yönetici olarak} tayin ettim.'' Eski Türk yazıtlarında, Tarduş boy adı ile ünlü kişi adları da bulun­ maktadır. Örneğin; Köl Tegin kuzey 13'ıeki Tarduş Inançu Çor, adına Küli Çor yazıcı dikilen ve Bilge Kağan döneminde Tarduşlara atan­ mış şad görevind� bulunan Tarduş Küli Çor, Tariat bacı ?'deki Tarduş Külüg Eren adları sayılabilir. ...

Tatar

Eııar adı, tek başına yalnızca Şine Usu doğu 6 ve 8'de tespit edilmiş olup daha çok Tokuz Tatar ve Otuz Tatar olarak ele geçmiştir. Ancak �ine Usu yazıtında yer alan bu iki örneğin de Tokuz Tatar olması gerek­ ı iği, kendiliğinden anlaşılmaktadır. Çünkü Şine Usu yazııındaki öteki iirneklerin tümü Tokuz Tatar olarak yazılmıştır. Bu iki örnek, eksiltili lıir yazım ile yazılmış olabileceği gibi, konuyu yazıcının dikkatine bağ­ lamak da mümkündür. Buna göre; sekizinci yüzyılda Tatarların Tokuz 1 44 James R. Hamilcon, "X. Yüzyıl Horan Türkçesinde Değişken Genizliler" Çev.: Sone! Bosnalı. Türk Dilkri Araştırmaları 1 8 , (2008), s. 486 ve 487 not 5 5 . 1 03

Tatar ve Otuz Tatar boy birliği meydana getirdiği ortaya çıkmaktadır. Boy adının tespit edildiği birkaç örnek şöyledir: Köl Tegin doğu 4 ve Bilge Kağan doğu 5: Otuz tatar kıtafı tatawı bunça bodun kelipen sıgtamış yoglamış "Otuz Tatar, Kiran, Tatabı (ülke­ lerinden) bu kadar halk gelerek ağıt yakmış, yas tutmuş." Köl Tegin doğu 14 ve Bilge Kağan doğu 1 2: Otuz tatar kıtafı tatawı kopyagı ermiş "Otuz Tatarlar, Ki canlılar (ve) Tatabılar hep düşmanmış." Bilge Kağan doğu 34: O[gu}z bodun tokuz tatar birle teri/ip ketti "Oğuz halkı Dokuz Tatarlarla bir araya gelip toplandı." Tariat güney 4: Üç kar/ok lagzın yılka tokuz tatar "Üç Karluk(lar) domuz yılında (747) Dokuz Tatar(lar)" Tariat kuzey 4: Tokuz tatar bunça bodun çad bodunı " Dokuz Tatar(lar) , bunca boylar da şadın boyları(dır) ." Şine Usu doğu 3: Sekiz oguz tokuz tatar kalmatı kelti "Sekiz Oğuz (ve) Dokuz Tatar(lar)dan herkes geldi." Tatar adının birlikte kullanıldığı Otuz Tatar ve Tokuz Tatar sıfat tamlamalarının geçtiği yerlere bakıldığında ise şöyle bir tablo ortaya çıkmaktadır: Otuz Tatar. Köl Tegin güney ! , doğu 4, 14; Bilge Kağan kuzey 1 , doğu 5, 12 ve Tes doğu 3. Tokuz Tatar. Bilge Kağan doğu 34; Tariat güney 4, kuzey 2, 4; Şine Usu doğu !, 3 ve Herbis-Baarı (E 59) 4. Bilge Kağan doğu 34'teki Tokuz Tatar ifadesinin yazımı çok açıktır ve burada tokuz sözcüğü bulunmaktadır. Eğer Bilge Kağan yazıtındaki bu örnek olmasaydı, Tokuz Tatar ifadesinin Uygur Kağanlığı yazıtla­ rında ve dolayısıyla Uygur Kağanlığı döneminde; Otuz Tatar ifadesinin ise il. Türk Kağanlığı döneminde meydana gelmiş bir Tatar birliğin­ den söz etmek mümkün olabilecekti. Ancak Bilge Kağan doğu 34'teki Tokuz Tatar ifadesi bu varsayımı çıkmaza sokmaktadır. Tüm bunlardan hareket edildiğinde, il. Türk Kağanlığı ile Uygur Kağanlığı döneminde tek bir Tatar adı geçmemiş, dolayısıyla da Tatarların boy birliği Dokuz ve Otuz boydan oluşan bir konfederasyon olarak anlaşılması gerektiği ortaya çıkmış olmaktadır. Tatar adı ve boyu, hem Türk hem de İç Asya tarihi ile dil araştır­ malarının en önemli ve kapsamlı sorunlarından biridir. Uzun zaman Asya'nın tüm bozkır halkları nı ifade eden, bir ara Moğollar için bile kullanılan Tatarlar, Köl Tegin doğu 4 ve Bilge Kağan doğu 5 'te Bumın Kağan'ın cenaze törenine gelen kavim ve boylar arasında anılmıştır. 1 04

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Türk boylarının ve boy konfederasyonlarının adlarındaki bu sayıların şifresini çözebilmenin tek yolu, Türk dili ile yazılmış belgelerin sayısı­ nın artmasıdır. Tatavı/Tatabı

Boy adı, Köl Tegin yazıtında dört, Bilge Kağan yazıtında yedi ve Küli Çor yazıtında bir kez olmak üzere toplam on iki kez tespit edilmiştir. Uygur Kağanlığı yazıtlarında tespit edilmemiş olması, Uygurların bu boy ile herhangi bir çatışmasının olmaması ile açıklanabilir. Boy adının geçtiği birkaç örnek şöyledir: Köl Tegin doğu 4 ve Bilge Kağan doğu 5: Otuz tatar kıtafı tatawı bunça bodun kelipen sıgtamış yoglamış "Otuz Tatar, Ki tan, Tatabı (ülke­ lerinden) bu kadar halk gelerek ağıt yakmış, yas tutmuş." Köl Tegin doğu 14 ve Bilge Kağan doğu 1 2 : Otuz tatar kıtafı tatawı kopyagı ermiş "Otuz Tatarlar, Ki canlılar {ve) Tatabılar hep düşmanmış." Bilge Kağan doğu 39: Tatawı bodun tawgaç kaganka körti "Tatabı halkı Çin kağanına bağlıydı." Küli Çor doğu 5: Kıtafı tat[awı} < . . . > "Kiran {ve) Tatab{lar) < . . . >" Köl Tegin doğu 4'e göre, Bumın Kağan'ın cenaze törenine gelen boylar arasında Tatabılar da sayılmıştır. Cenazeye gelen boy ve halk­ ların katıhmcıları sayılırken en doğuda, güneşin doğduğu yerde bu­ lunan Bükli Çöllüg El'den başlayarak güney yönüne, Çin'e döner ve buradan batı Asya'h , Anadolu'ya kadar uzanır: ÔIJre kün tugsıkda bükli çölüg el tawgaç töpöt par purum kırkız üç kurıkan otuz tatar kıtafı tatawı bunça bodun kelipen sıgtamış yoglamış "doğuda gün doğusundaki Bükli (Kore) bozkırı yurdundan, Çin, Tibet, İran, Bizans, Kırgız, Üç Kurıkan, Otuz Tatar, Kiran, Tatabı (ülkelerinden) bu kadar halk gele­ rek ağıt yakmış, yas tutmuş." Tatabılar en sonda sayıldığına göre, Ötüken'in, yani Orta Moğolistan'ın doğusu veya kuzey doğusunda bir yerde oturuyor olma­ ları gerekir. Köl Tegin doğu 1 4'te de düşman boy ve halklar sayılırken Tatabıların adı, yine Kitanlılardan sonra anılmıştır. Köl Tegin doğu 28'de bulunan ilgerü kıtafı tatawı bodun tapa "doğuda Kiran (ve) Tatabı halkı tarafına" cümlesi de Tatabıların doğuda oturduğunu ve Ki canlılar ile aynı veya yakın bir coğrafyayı paylaştığını göstermektedir. 1 05

Köl Tegin yazıtının paralel cümlelerinin bulunduğu Bilge Kağan yazıtında da aynı cümleler yer almaktadır. Bilge Kağan doğu 39'da veri­ len bilgiden, o dönemde Tatabıların Çin'e boyun eğdiği anlaşılmaktadır. Ayrıca Tatabıların iyi dilekleri ve elçileri gelmediği için yazın sefer edil­ diği, satırın sonunda Tatabı birliklerinin tekrar toparlandığı ve Kadırkan Dağları' na yerleştiği bilgisi kayıtlıdır. Kadırkan Dağları, Moğolistan' ın doğusunda bulunan Büyük Kingan Dağları 145 olduğuna göre, Tatabıların yurt tuttuğu yerler aşağı yukarı belli olmuştur: . . . > Tatawı bodun tawgaç

kaganka körti ya!awaçı edgü sawı ötügi kelmez teyin yayın süledim bodunug anta buzdum yılk[ısın banmın anta altım] süsi teri/ip kelti kadırkan yış kon< . . . > " Tatabı halkı Çin kağanına bağlıydı. "(Onlardan) elçisi, iyi sözleri, dilekleri gelmiyor" diyerek yazın sefer ettim. Halkını orada dağıttım. Hayvan sürülerini, varlıklarını orada ele geçirdim. Ordusu to­ parlanıp (üzerimize) geldi. Kadırkan (ormanlı) Dağları'nda yerleş< . . . >'' Tatabılarla ilgili bir başka tarihi olay da Bilge Kağan güney ?'de bulumaktadır: Elig yaşıma tatawı bodun kıtafıda adr[ıltı] "Elli yaşım­ dayken Tatabı halkı Kitanlılardan ayrıldı." Satırdaki cümleye göre, Bilge Kağan elli yaşındayken Tatabılar, Kitanlılardan ayrılmıştır. Belki bunu, Kitanlılarla işbirliğinden ayrılmış olarak anlamak daha doğru olacaktır. Buna göre, Bilge Kağan'ın doğum yılı olan 684 ile 50 yaş toplandığında 734 yılı elde edilir ki bunu Köl Tegin'in ölümünden sonra gerçekle­ şen bir olay olarak anlamak gerekir. Aynı yüzün 8. satırında ise Çinli General Ku komutasındaki kırk bin kişilik ordu ile Töngker Dağı'nda karşılaşıldığı ve bunların otuz bininin yok edildiği belirtilmiştir. Satırın sonunda yine Tatabı adı geçse de aşınmadan dolayı Tatabılara ne olduğu hakkında sağlıklı bir bilgi elde edilememektedir. Anlaşılan o ki Tatabılar, Çinlilerin ordusuna destek vermiş ve böylece General Ku komutasında­ ki Çin ordusu yenilince Tatabılar da dağılmıştır. Bilge Kağan doğu 8:

Ku sefjÜn başadu tört tümen sü kelti töfjker tagda tegip tokıdım üç tümen süg {ölür]tüm bi[r] < . . . > erser < . . . > söktüm tatawı < . . . > "General Ku komutasındaki kırk bin asker geldi. Töngker Dağı 1 4 6 'nda saldırıp otuz bin askerini öldürdüm. Bir < . . . > ise < . . . > boyun eğdirdim. Tatabı < . . .

1 4 5 Aydın. hki liirk Ye r Adları, " 84-85. 1 46 70yker-töt;kes-töykeı gibi türlü biçimlerde okunagelen yer ad ının bulunduğu par­ ça, Bilge Kağan külliyesinde yapılan 2000 yılı kazı çalışmaları esnasında bulunmuş olup bu parça 7 ve 1 5 . satırları içermektedir. Ne yazık ki incelenen yer adı, taş­ taki kopma yerinde bulunmaktadır. Bu IJakımdan yer adının okunuşunu yazıtın

1 06

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Köl Tegin ve Bilge Kağan yazıdan dışındaki tek örnek, Küli Çor doğu 5 're tespit edilmiştir. Bu samdan anlaşıldığına göre, Bilge Kağan döneminde Tarduşların başında şad görevinde bulunan Küli Çor, en doğuya yapılan seferde bile Bilge Kağan'ı yalnız bırakmamışnr. Sözcük Tatabı/ Tatavı/ Tatawı okunuşunun yanında, Erdal tarafın­ dan Tatbı biçiminde tuhaf bir okuma ile verilir. ı47 Clauson, Çin kay­ naklarında Hsi/Xi olarak anılan boyun Tarabılar olabileceğini öne sü­ rer. 1 48 Abdülkadir İnan' ın verdiği bilgiye göre, Rus bilginlerinden N. A. Arisrov Ongudarın Türk olduğunu kesin olarak öne sürdüğünü, Şara Müren Irmağı civarında Kitanlılarla sınırdaş olarak yaşayan kavmin ise Tatabılar olduğunu belirtir. Çin yıllıklarında bu kavim Kumo-hi veya Hi olarak geçer. Orhon yazıtlarında Kıray ve Tatabı birlikte anıldığı gibi, Çin kaynaklarında da Kidan ve Hi birlikte geçer. ı 49 Togra

Hoy adı, Köl Tegin, Bilge Kağan ve Tonyukuk yazıtında birer ve Tariat yazıtında iki olmak üzere toplam beş kez tespit edilmiştir. Köl Tegin ve Bilge Kağan yazıdarında Tonga Tegin'in cenaze töreninde Tongra­ lardan bir grup kahraman ile on askerin öldürüldüğü bölümde geçer. Cümleler şöyledir: en yeni fotoğraflarından tespit etmek mümkün değildir. Radloff, sonda bulunan tartışmalı harfi 'ı' olarak belirler ki bu, herhalde mümkün değildir: Radloff, Die alttürkischen lmchriften der Mongoki, s. 68. Radloff 1 897 yılı yayımında ise tün­ ker okunmasının yanlışlığına değinir: Wilhelm Radloff, Die alttürkische Inschriften der Mongoki. (Neue Folge). Sc.-Pecersburg, 1 897, s. 1 76. Fin adasında ise Bilge Kağan güney ?'deki için ince ünlülü r, 8'deki içinse ince ünlülü r harfi belirlenir. Gerçekten de ince ünlülü r2 ile r1 harfleri, ancak harfin sol üst ve sağ üst köşelerin­ deki çengelin olup olmamasıyla ayın edilebileceği için, satırda hangi harf bulun­ duğunu belirlemek güçtür. Bu bakımdan yer adının tiiyker dışında tiif)kes ve tiJ"ykeş okunması da mümkündür. Clauson, töl)keş tagda okur ve "Töl)keş Dağı'nda'' bi­ çiminde bir anlamlandırma yapar: Clauson, An Etymological Dictionary of Pre7hirteenth-Century Turkish, s. 463a. Yer adı ile ilgili ayrıntı için bk. Aydın, Eski Türk Yer Adları, s. 1 4 8- 1 49. 1 47 Marcel Erdal, A Grammar ofO/d Turkic. Leidcn-Bosron: Brill Press, 2004, s. 492. 1 48 Gerard Clauson, "Türk, Moğol, Tunguz" Çev.: Ejref B. Özbilen. Türk Dünyası Araştırmaları 1 1 8, ( 1 999), s. 96. 1 49 Abdülkadir inan, "Onguclar'ın Menşei Meselesi" Belleten 8/3 1 , ( 1 944) , s. 455.

1 07

Köl Tegin kuzey 7: Oza kelmiş süsin köl tegin agıtıp tol}ra bir uguş alpagu on erig tol}a tegin yogınta egirip ölürtümüz "Kurtulup gelen or­ duyu Köl Tegin püskürtüp Tongralardan bir grup kahraman (ile) on askeri Tonga Tegin'in cenaze töreninde çevirip öldürdük." Bilge Kağan doğu 3 1 : Anta tol}ra yılpagutı bir uguşug tol}a tegin yog[ınta} egire tokıdım "Orada Tongralardan bir kahraman grubunu Tonga Tegin'in cenaze töreninde yok ettim." Tonyukuk 1 güney 2'deki Tol]ra adı, Dokuz Oğuzların düşman­ larla işbirliği yapması sonucunda Çin'e General Ku, Kitanlılara ise Tongralara mensup Eşim adlı bir kimsenin elçi olarak gönderildiği bölümde anılır: Tawgaçgaru kunı se1Jünüg ıdmış kıtafıgaru tol}ra eşimig

ıdmış "(Dokuz Oğuzlar) Çin'e General Ku'yu göndermişler, Kitanlılara Tongra Eşim'i göndermişler." İ ki kez geçen Tariat yazıtında ise Moyan Çor Kağan'ın süvari bir­ liğini oluşturan boylar sayılırken bu birliğin içinde Tongralardan gene­ rallerin de bulunduğu belirtilir. Kuzey 2: Tel]ri kanım atlıgı tokuz tatar yeti yegirmi az buyruk tol}rada seyüt bılJa " İ lahi (yüce) hanımın atlıları (süvari birliği) Dokuz Tatar{lardan} on yedi, Az(lardan} komutanlar, Tongra(lardan} generaller ve süvari birliğinden (oluşuyordu) ." Yine aynı yazıtın kuzey yüzünün 3. satırında ise yabguya bırakılan boylar arasında Tongraların da adı anılır: Bodunı tol}rada < . . . > baş kay aw baş üç kar/ok bunça bodun yawgu bodunı "Halkı Tongra (taraflarında) < . . . > Baş Kay, Ava Baş (ile) Üç Karluk(lar), bunca boylar yabgunun boyları(dır) ."

Çin kaynaklarında Tongluo ( IPJ !if ) olarak kaydedilen ve Tiele boy­

ları içerisinde sayılan bir boy olduğu genel kanaattir. 1 10 Tonyukuk yazı­ tında, il. Türk Kağanlığı' nın kurulduğu sıralarda, Dokuz Oğuzlardan bir kaçağın gelip Dokuz Oğuz, Kitan ve Çin ittifakını haber verdi­ ğinin anlatıldığı bölümde, Kitanlılara gönderilen elçinin adı Tol]ra Eşim olarak kayıtlıdır. Buradan hareket eden Taşağıl, Tongraların bu yıllarda Dokuz Oğuzların içerisinde bulunduğunu belirler. 742 yılında ise Çin'e sığındığı ve Çinlilerce Sarı lrmak'ın güneyindeki bir bölgeye yerleştirildiği kaydedilir. 1 5 1 l 50 Chavannes, Batı Türkleri/Çin Kaynak/arma Göre, s. 1 29 noc 3. 1 5 1 Taşağıl, Çin Kaynaklarına Göre Eski Tii rk Boyları, s. 1 1 7- 1 1 8 .

1 08

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K HAYAT

Türgeş Eski Türk yazıtlarında adları en çok geçen boylardan biridir. Kırgızistan toprakları içerisinde ele geçen yazıtlarda tek bir Tıirgeş sözcüğünün geç­ memiş olması ilginç ve tuhaftır. Boy adının geçtiği birkaç örnek şöyledir: Köl Tegin doğu 37: Ertiş ügüzüg keçe yorıdımız türgı!ş bodunug ı;da basdımız " İ rtiş Irmağı'nı geçerek ilerledik. Türgeş halkını uykuda (iken) baskına uğrattık." Köl Tegin doğu 38: Türgı!ş kagan buyrukı az totokug eligin tutdı "Türgeş kağanının komutanlarını (ve) Azların askeri valisini eliyle ya­ kaladı." Köl Tegin kuzey 1 3 : On ok oglum türgı!ş kaganta makaraç tamgaçı oguz bilge tamgaçı ketti "On Ok evladım Türgeş kağanından mühürdar Makaraç (ile) mühürdar Oğuz Bilge geldi." Bilge Kağan doğu 27: Tıirgı!ş kagan süsi otça borça kelti "Türgeş kağanının ordusu ateş gibi, kor gibi (üzerimize) geldi." Tonyukuk 1 kuzey 5 : Türgı!ş kaganta küreg ketti ''Türgeş kağanın­ dan kaçak geldi." Şine Usu güney 5 : Anta ötrö türgı!ş karwkug tawarın alıp ewin yulıp harmış "Bundan ötürü Türgeş(ler) , Karluk(lar)ın varlıklarını alıp evini barkını yağmalayıvermiş." Hoyto-Tamır Xlll, 2: Tıirgı!ş ı!l"Türgeş yurdu" Tuba İ II (E 37) 3: Ben öltüm türgı!ş ben çal](çel}?) beg ben biçig "Ben iildüm. (Ben) Türgeş'im. (Ben) Çang Bey'im. (Bu) yazıt(ım)." Köl Tegin doğu I B'de geçen cümle oldukça ilginç ve önemlidir. '!Urgı!ş kagan türükümüz [bodunumuz erti "Türgeş kağanı (bize) tabi [ halkımız idi." Cümlede Türgeşlerin Köktürk bodununa bağlı olduğu ifade edilmiştir. Ancak normal olmayan ise cümlede Türükümüz ifadesi olup bu ifadeyi anlamak hiç de kolay değildir. Köktürklerin, Soğdluları düzene sokmak ve tabi olmalarını sağla­ mak amacıyla batıya yaptıkları seferde, coğrafi konumlarından dolayı iincelikle Türgeşler ile karşılaşmış olması gerekir. Zaten batı seferinin ilk bölümlerinde Türgeşlerin Köktürk ordusuna Bulçu'da atça barça 'ateş f;İbi, kor gibi ' ' " ifadesiyle anlatılmak istenen bir saldırı gerçekleştirdiği l 52 Saldırının şeklini ifade eden bu ikilemenin ayrıncısı, farklı okumalar ve nasıl an­ lamlandırılması konusunda bk. Aydın, Ta.şa Kazınan Tarih, TUrklerin ilk Yazılı Belgeleri, s. 92-93. 1 09

kayıtlıdır. Köl Tegin doğu 37: TUrgı!ş kagan süsi bulçuda otça borça ketti süT)üşdümüz "Türgeş kağanının ordusu Bulçu'da ateş gibi kor gibi (üze­ rimize) geldi. Savaştık." Köl Tegin yazıtında yer alan cümlelerden, Tıirgeşlerle mücadele ba­ şarıyla sonuçlanıp onları Tavar/Tabar adlı bir bölgede konuşlandırdıktan sonra batı seferinin icrasına devam edildiği anlaşılmaktadır. Köl Tegin doğu 39'a göre İnci (Sirderya) Irmağı geçildikten sonra bu kez Kara Tıirgeşler ile bir mücadeleden söz edilmektedir. Buradan, Kara Tıirgeşlerin, Türgeşlerden daha batıda oturan bir boy olduğu sonucuna ulaşılabilir. Türgeşlerin Köktürklerle bir bodundan olduğunu gösteren bir baş­ ka kanıt ise Köl Tegin kuzey 1 3 'te yer almaktadır. Burada Köl Tegin'in cenaze törenine gelenler arasında Türgeşlerin adı da anılmıştır: On ok oglum türgı!ş kaganta makaraç tamgaçı oguz bilge tamgaçı kelti "On Ok evladım Türgeş kağanından mühürdar Makaraç (ile) mühürdar Oğuz Bilge geldi.'' Bilge Kağan kuzey 9'un son bölümleri ile 1 0 . satırında, Bilge Kağan' ın kızının Türgeş kağanına gelin olarak verildiği, ayrıca Türgeş Kağan'ın kızının Bilge Kağan'ın oğluna gelin olarak alındığı bil­ gisi de bulunmaktadır. Tonyukuk yazıtında ise Çin, On Ok ve Kırgızların işbirliği sonucun­ da Altay Dağları' nda birleşme kararı ve ardından bu üçünün Köktürklere saldırma planı sonucunda, "önce Köktürklere biz saldıralım, eğer biz saldırmazsak, onlar bizi yok edecektir.'' diyerek Türgeş kağanının "be­ nim ordum orada (Altay Dağları'nda) beklemektedir." dediği anlatılır. Ancak Tonyukuk, ilk saldırının Kırgızlara yapılmasının daha uygun ola­ cağını belirtir ve Güney Sibirya bölgesine kadar uzanan kuzey seferine girişir. Kırgız seferinden döndükten sonra, ilk iş olarak batıya doğru se­ fere çıkmak kaçınılmazdır. Küli Çor yazıtında ise, batı seferi sırasında Türgeşlerin düzene sokulnasının amaçlandığı kaydedilmiştir: Küli Çor doğu 3: Tür[gı!ş bodun} ı!tdökde küli çor özlüki yegren at binip "Türgeş halkını düzene soktuğu sırada Küli Çor kahverengi has atına binip" Şine Usu yazıtında iki kez geçen Türgeş adının bulunduğu cüm­ lelerde ise Uygurların ilk zamanlar mücadele ettiği Karluklarla işbirliği sonucunda Türgeşlerin, kendine sığınan Karlukların tüm mal varlığına el koyduğu bilgisi dolayısıyla yer alır. Şine Usu güney 5: Anta ötrö tür­ gı!ş karlokug tawarın alıp ewin yulıp barmış " Bundan ötürü Türgeş(ler) , Karluk(lar)ın varlıklarını alıp evini barkını yağmalayıvermiş.'' 1 10

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Yenisey yazıtlarında bir kez geçen Türgeş adı, kişinin mensup olduğu hoyu belirtmesi dolayısıyla ele geçmiştir. Tuba III (E 37) 3: Ben öltüm türgeş ben çıtl}(çeyi') beg ben biçig "Ben öldüm. (Ben) Ttirgeş'im. (Ben) (ormanlı) dağlarına tırman­ dı. Uygur elteveri yüz kadar adamıyla doğuya doğru kaçıp gitti." Yenisey yazıtlarında ise yalnızca İyme 1 (E 73) 7'de tespit edilen Uygur adının geçtiği satır şöyledir: Tel]r elimke er erdemim üçün uygur kanda berü kel[tim} " Kutlu yurduma, erkeklik kahramanlı­ ğım için Uygur kağanından geri geldim." Yazıt, büyük bir olasılıkla Uygur Kağanlığı'na gönderilen bir elçinin anısına yazılmıştır. Uygur Kağanlığı'nın 745-840 yılları arasında, bugünkü orta ve kuzey Moğolistan coğrafyasına egemen olduğu göz önüne alınırsa, bu yazıtın 840'tan önce dikilmiş olabileceği öne sürülebilir. Çin kaynaklarına göre, 742'de il. Türk Kağanlığı'ndaki karışıklı­ ğı fırsat bilen Karluk, Basmıl ve Uygurlar ayaklanır. Karluk, Basmıl ve Uygurlardan oluşan üçlü işbirliği, bir süre yönetim çekişmesi yaşa­ mışsa da ardından Uygurlardan Kutlug Bilge (Gulipeiluo 1f iJ � !.\llU Guduolu pijia1f �t!J f:!J:Wltf1JD ) , kağan olarak başa geçer. Ö ldürülen son

Köktürk kağanı Baimei ( B JEl ) Kağan' ın ardından Çin'in kuzey boz­ kırlarında Uygur egemenliği başlar. 1" Uygur adının, özellikle yapısıyla ilgili türlü görüşler bulunmak­ tadır. Bunun nedeni, sözcük içindeki y sesinden kaynaklanmaktadır. Kaşgarlı Mahmud, Divlinu Lugliti 't- TUrk'te; "Beş şehirli bir vilayetin adı. Zülkarneyn, Türk hakanı ile barıştıktan sonra bu şehirleri yaptır­ mıştır. Bunlar kendi kendilerine geçinirler, başkasının yiyeceğine muhtaç olmazlar; çünkü bunların elinden av kurtulmaz, istedikleri zaman avlayıp yiyebilirler." diyerek XI. yüzyıldaki Uygurlar hakkında önemli bilgiler verir. 1 56 Ebu'l-Gazi Bahadır Han, Şecere-i Terdkime'de şöyle bir bilgi verir. 72a/ 1 4- 1 5 : Uygur tili turur. Ma'ndsı barçaga matüm turur ( 1 5) yapışgur ma'ndsma turur. 72b/3: Yapışgur timek bolur. Metni yayımlayan Zühal 1 55 Liu, Çin Kaynak/arma Göre/Doğu Türkleri, s. 32 1 . 1 5 6 Acalay, Divanü LUgat-it- Türk Tercümesi, c . l , s . l 1 1 - 1 l 2 . Kfışgarlı Mahmud, Uygur lehçesinde kullanılan her sözcüğün açıklamasında Uygurlarla ilgili eşsiz bilgile­ re yer verir. Ayrıntı için bk. Mihriban Tursun Aydın, "Div3.nu Lugiti't-Türk'te Uygurlar ve Uygurca İle İlgili Kayırlar". fourna/ of Old Turkic Studies 31 1 , (20 1 9), s. 4 1 -53.

1 12

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Kargı Ö lmez, Ebulgazi'nin verdiği uy- fiilinin aslında uyu- olduğunu ifade edip uy- fiilini ise 'karılaşmak, mayalanmak' anlamıyla verir. 1 57 Türk runik harfli eski Türk yazıtlarını çözmeyi başaran Thomsen, Uygur adının uy- 'uymak' kökünden, 'uyanlar, ittifak edenler' anlamın­ da olmadığını, sözcüğün ud- fiilinde aranması gerektiğini ve dolayısıyla sözcüğün Udgur'dan geliştiğini öne sürer. 1 58 J. Nemeth, Uygur adını, uy-lua- 'izlemek, uymak' fiilinden alır ve 'uyan, isyan etmeyen' olarak anlamlandırır. 1 59 Clauson ise, uy- 'takip etmek' fiilini kök olarak belir­ ler. 160 Hamilton, ud- ya da udı- fiillerinden hareket ederek yazıtlar dö­ nemi Türkçesinde y olmasının mümkün olmadığını belirtir ve fiili, eski 'l "ürk yazıtlarının birkaçında geçen ve uyur ya da uyar okunan sözcüğün ıabanı olan *uy- 'bağlaşmak' fiiline bağlar. Ud- fiilinin Türkçenin son­ raki dönem metinlerinde görülen d>y sızıcılaşması sonucunda ud->uy­ ll ili ile karıştırılmış olabileceğini ve sonuç olarak On Uygur adının 'On lıağlaşıklar' biçiminde anlamlandırılması gerektiğini öne sürer. 1 61 Semih Tezcan ise, Paul Pelliot tarafından bulunan ve Paris'teki ll ibliotheque National'da korunan 1 283 numaralı Pelliot yazmasındaki Türkçe adlar üzerindeki çalışmasında, Tibetlilerin Uygurlara Hor dedi­ �ini, dolayısıyla Uygur adında da söz başı h sesinin bulunup bulunma­ ıl ığı konusuna dikkat çeker. Ayrıca Çinlilerin verdiği Huihe, Huihu gi­ lıi adların �aşındaki h sesini de göz önüne alarak Uygur adının, fiilden ıiiremiş ad olarak açıklamanın yanlış olduğunu, belki oy 'çukur, orman' .,iizcüğünden türenıiş olabileceğini belirtir. Ona göre +GUr eki birçok lıoy adında görülen bir ektir ve oy sözcüğü ise Orta Moğolca 'orman' anlamındaki hoy sözcüğü olmalıdır. 162 İ brahim Kafesoğlu, Uygur adının ud- 'takip etmek' veya oy- 'oymak, baskı yapmak' ya da uy-gur 'akra­ lıa, müttefik' biçiminde anlamlandırılması gerektiği kanaatindedir. 1 63 1 9 Zühal Kargı Ölmez, Şecm-i Teriikime ( Türkmenlerin Soykütüğü). Ankara: Simurg Yayınları, 1 996, s. 1 29 ve 277. 1 58 Thomsen, Orhon Yazıtları Artqtırmalan, s. 2 1 8-2 1 9. 1 59 Golden, Türk Halkları Tarihine Giriş, s. 1 26. 1 kağanın ülkesinde yaşlanıp iyilik (ve) mut­ luluk gördü." Ö teki örnek ise Tonyukuk il doğu 6'da bulunmaktadır: Özüm karı boltum ulug boltum "Kendim yaşlandım, kocadım." Cümlede yer alan karı sözcüğü KRI biçiminde yani son seste G ünsüzü olmaksızın yazılmıştır. Tonyukuk yazıtı üzerinde çalışan bazı naşirler son seste G ünsüzünün bulunmasının gerekli olmadığını öne sürse de karı- fiilinin ardında, isim yapan bir G sesine ihtiyaç vardır. Buna göre, karı sözcüğünün ardında olması gereken fiilden isim yapan -G+ ekinin yazımı unutulmuştur. Karı Çor Tegin'in adındaki karı sözcüğünün 'yaşlı' anlamında olması, hem şeklen hem de anlam bakımından mümkün değildir. Tonyukuk yazıtındaki örnekte de belirtildiği üzere, sözcüğün karı değil karıg olması gerekir. Şeklen doğru olsa bile hanedan ailesinden bir şeh­ zadeye 'yaşlı' anlamında bir unvan verilmesi, anlam bakımından uygun görünmemektedir. Çince yazımdaki ge (i)'" karakteri dikkatle ince­ lendiğinde, yukarıda da ifade edildiği gibi bunun Yaglakar (Yaoluoge � il .), Huduoge ( t;]J P:fı • > ile Yaowuge (�il.ı·) Uygur boy adları ile Karluk (Geluolu •ilfı) adı nın yazımında da bulunduğu anlaşıl­ maktadır. Karluk adının yazımı bir yana, üç Uygur boy adının yazımın­ da kullanılan ge karakteri ile Türkçe kar hecesi karşılanmak isten­ miş olmalıdır. Buna göre; Karı Çor Tegin ad ve unvanlarının ilki olan karı sözcüğünün okunuşu doğrudur; ancak 'yaşlı' anlamında değildir. Dolayısıyla bu şehzadenin Yaglakar sülalesinden geldiğini belirtmek için ge (:g) karakteri kullanılmış, Çince bu karakter, dedesi Moyan Çor' un anısına saygı amacıyla yazılmış olmalıdır. Konuyla ilgili bir başka kanıt da kişi, yer ve kurum adlarında be­ lirleyici bir karakter ile kısalrılarak kullanımın, bugünkü Çincede de yaygın olmasıdır. Ö rneğin Xinjiang Üniversitesi, Çince Xinjiang daxue (*'1iil!:k�) kısaca Xinda (*1İ:k), Minzu Üniversitesi, Çince Minzu

daxue (��:k�) kısaca Minda ( � :k) okunur ve yazılır. Bu kullanı­ mın benzeri, yer adlarında da bulunmaktadır. Ö rneğin; Pekin, Çince Beijing (.fthO, kısaca bei (.i t) olarak da ifade edilir. Bu örneklerden 1 8 5 Herberı A. Giles, A Chinese-English Dictionary. Second edition, Shanghai, 1 9 1 2, No. 6060; Edwin G. Pulleyblank, Lexicon ofReconstructed Pronunciation in Early Middk Chinese. late Middk Chinese. and Early Mandarin. Vancouver: UBC Press, 1 99 1 , '· 1 06.

1 20

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E Li K H AYAT

lıareket edildiğinde Karı Çor Tegin adında bulunan Kan sözcüğü ile Vııglakar boy adının yazımında kullanılan ge ( �) ile yani kar hecesi karşılanmak ve dolayısıyla şehzadenin Yaglakar hanedanına mensup ı ılduğu ifade edilmek istenmiş olmalıdır. 1 86

Yagma llııy adının eski Türk yazıdarındaki tek örneği Tariat kuzey 6'da tespit ı-ılilmiş olup bu tek örnek de kişi adında bulunmaktadır: Yarlukadı

lıııyırku tarduş bilige tarkan kutlug yagma tawgaç sogdak başı bilige •r11ün uzal ÖIJ erkin "buyruk verdi. Bayırku (ve) Tarduşlarla (ilgili) Bilge l:ırkan Kudug Yagma, Çin (ve) Soğdlularla (ilgili işlerin) başı Bilge \l'llgün Uza! Ö ng Erkin'(dir)." Örneğin tespit edildiği bu satırdan anlaşıldığına göre, Bayırku Tarduşlarla ilgili işlerden Bilge Tarkan Kudug Yagma, Çinli ve \ıığdlularla ilgili işlerden de Bilge Segün Uza! Ö g Erkin adlı kimseler V:H ır şöyle okunup anlamlandırılmalıdır: [bunı} bitigme bunı yaratıgma

/ıilge kutlug tarkan seyün bunça bodunug atın yolın ayıgma kanım eçi­ '' rki ayur tedi kut/ug bilge SelJÜn U7UfU kut/ug tarkan SelJÜn of eki ayur " ( bunu) yazan, bunu yapan Bilge Kudug Tarkan Sengün(dür) . Bunca l ıı ıyların adlarını, sanlarını söyleyen (anlatan) hanımı ? amca(lar) ı (olan) 1 K6

Erhan Aydın, ""Yaglakar" Adı ve Karı Çor Tegin Yazıtındaki "Karı" Sözcüğünün Anlamı Üzeri Dede Korkut Dergisi 9123, (2020), s. 1 46- 1 54 . 121

iki anlatıcı? söyledi (anlattı). Kutlug Bilge Sengün ve Kudug Tarkan Sengün (adlarındaki) bu iki anlatıcı?"1 87 Boy adının Divdnu Lugati 't-TUrk're geçtiği bilinmektedir. Ayrıca Karahanlıları kuran boyun hangisi olduğu konusunda da Yagmaların adı anılmaktadır. Yukarıda, Yaglakar sözcüğü ve boy adında da ifade edildiği gibi Ercilasun, Çin kaynaklarında Türk boyları içerisinde gös­ terilmemiş olmasından hareket ederek Yagma ile Yaglakar adının aynı olabileceğini öne sürer. 188

Yatız Boy adı olması gereken bu adın rek örneği Tariar doğu 2'de tespit edil­ miştir: [bodu]nı akıza barmış uç{uz köl]ke atlıgın töke barmış kadır (aka­ dır?) kasar ewdi bersilyatız oguz "halkı basrırmış, (onları) Uçuz Gölü' ne atlılarıyla birlikte döküvermiş. Kadır (Akarzir?), Kasar, Evdi, Bersil, Yarız (ve) Oğuz(lar)." Boy adı, boy adlarının sıra ile sayıldığı bölümde bulunmaktadır. Bu boy adlarının bir iki tanesinin geçtiği Tes kuzey 4're yatız adı bulun­ mamaktadır. Ayrıca boy adının bulunduğu yerde, arkasında Oguz adı­ nın bulunması dolayısıyla, yatız sözcüğünün Oğuz'un sıfatı olduğunu öne sürenler de olmuştur. Ancak yatız' ın tespit edilmemiş bir sözcük olması ve Oğuzlar ile birlikte hiç anılmaması nedeniyle ancak bir boy adı olarak düşünülebilir. Sözcüğü doğru anlamlandırabilmek için, yatız ile oguz arasında bir "ve" bağlama edatı tasarlanmalıdır. Yukarıdaki bölümde Türk runik harfli eski Türk yazıtlarında yer alan Türk kökenli boylar hakkında bilgiler verildi. Bu boyların alr bi­ rimleri olduğunda kuşku bulunmamaktadır. Ancak bu boylar ve altın­ daki kabileler, farklı zamanlarda çeşidi boy birlikleri meydana getirmiş­ tir. Tokuz Oguz, Tölis, Üç Karluk, On Uygur, Tokuz Tarar, Oruz Tarar gibi boy birliklerinin ne zaman oluştuğu, ne zaman dağıldığı, ne zaman farklı adlarla tekrar bir araya geldiği konusu gizemini ve karmaşıklığını ne yazık ki devam ertirmekredir. 1 87 Aydın, "Taria.t Yazm'nın Kuzey Yüzünün 5. Satırı Üzerine Yeni Okuma ve Anlamlandırma Önerileri"; Aydın, Taşa Kazınan Tarih, TUrklerin İlk Yazılı Belgeleri, s. 228-229 ve Erhan Aydın, "Who were the Narracors of the Old Turkic Inscripcions? A Study of ehe Küli C:or and Tariaı (Terh) lnscripıions" Cenıral kiaticjournal 641 1 2, (202 1 ) , s . 4 1 -45. 1 88 Ercilasun, "Div:inü Lügari'c-Türk ve Uygurlar", s. 9- 1 0. 1 22

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K HAYAT

BODUN (HALK, KAVİM, MİLLET) !\oyların bir araya gelmesiyle oluşan yapı bodundur. Yazıtlar dönemi Türkçesinde bodun sözcüğünün çok sayıda örneği tespit edilmiştir. llodun ile, boy birliğinin meydana getirdiği yapının kastedildiği açıktır: Köl Tegin güney 1 : Ukıyu iniygünüm ogkınım birki uguşum bodunum "evvela küçük kardeşlerim, çocuklarım, birleşik soyum, halkım." Bodun, bod 'boy' sözcüğünden yapılmıştır. Bod ismine +An çokluk rki ekli olarak düşünenlerin yanında, bod+u+n biçiminde +n isimden isim yapma ekiyle kurulduğunu düşünenler de bulunmaktadır. Ancak ikinci olasılık daha uygun görünmektedir. Yenisey yazıtlarındaki örneklerde de bodunun boy birliğini belirtti­ �i daha açıktır. Birkaç örnek şöyledir: Uyuk-Tartak (E 1 ) 2: Atım el togan totok ben tel)ri elimke elçisi ertim ,,/ıı bag bodunta beg ertim "Adım El Togan Totok('tur). Ben kutlu ( ;11.iz) yurdumun elçisi idim. Altı birleşik boyun beyi idim." Bay-Bulun I I (E 49) 4: Altı bag bodunum küçlügin üçün arkkış el­ ılrm taşın bunta tikti "Altı birleşik boyum güçlü olduğu için övgü ve ndem taşını buraya dikti(ler) ." Yukarıdaki cümlelerde geçen bag sözcüğü, ba- 'bağlamak' fiilinden, (;+ fiilden isim yapan ek ile kurulmuş olup 'birleşik' anlamındadır. Köl Tegin güney 8'deki TUrük sözcüğüyle devletin hanedan boyu­ ının kastedildiği bilindiğine göre, TUrük bodun ifadesi, devleti oluşru­ ıan boyların TUrük ag ıyla anlamlandırıldığına kanıt olarak değerlendi­ ıilcbilir: O/yergerü barsar türük bodun ölteçi sen "o yerlere gidersen Türk lıalkı öleceksin." Dolayısıyla bodun sözcüğünün kökünün bod olması ıırdeniyle, bodun ile boy birliklerinin anlaşılması gerektiği yeterince .ıı·ıktır. Yukarıdaki bölümlerde de belirtildiği üzere, 'boy' anlamındaki lmd sözcüğünün iki tanığı bulunmakta olup her ikisi de Tonyukuk ya­ ı ı ı ında tespit edilmiştir. Çin Hanedanlıklarını ve Çinlileri ifade etmek üzere, Tawgaç bo­ ılıın ifadesi kullanılarak Tang Hanedanlığını oluşturan veya boyun ı·(�miş boyların hepsine birden Tawgaç bodun denmesi de konunun lıir başka kanıtıdır. Eski Türk yazıtlarında halkı ifade eden ve esasen kara sözcüğünün kendisi ve onun ile kurulmuş beş yapı elde edilmiştir. Bunlar; kara,

kııra bodun, kara egil. kara baş, kara kamag bodun. 1 23

Kara Yalnızca kara sözcüğü ile elde edilen dört örnek tespit edilmiştir. Tüm örneklerin, aslında kara bodun sıfat tamlamasının eksiltili kullanımı ile elde edildiği anlaşılmaktadır. Sözcüğün geçtiği yer ve cümleler şöyledir: Ongi kuzey 1 : Karasın yıgdım begi kaçdı "halkını bir araya topla­ dım. Beyi kaçtı." Begre (E 1 1 ) 3: Ürül}ümüg e karamıg a azdım a "yönetici kesimden ve halkımdan ayrıldım." Köjeelig-Hovu (E 45) 7: Ürül)üm karam esiz yüz elig erim e "yöne­ ticilerim ve halkım, ne yazık! Yüz elli askerim" Eski Türk yazıdan dönemi Türkçesinde kara sözcüğünün üç anlamı­ nın olduğu söylenebilir: ! . kara, siyah. 2. halk. 3. kişi adı. Özellikle kişi adlarında (Örneğin: kara kagan, kara tegin) kullanılan kara sözcüğünün 'güçlü' anlamı hakkındaki görüşle ilgili Doerfer'in itirazı için bk. 189

Kara baf Sözcük yalnızca Hoyco-Tamır il yazıtının 3. satırında bir kez tespit edil­ miştir: Kasuy? kara başıgyaylatım küzte tofzın taşka ertim " Kasuy'da? halkı yaylamm (yazı geçimim), güzün Tonyın Taş'a (Hoyco-Tamır) ulaştım." Bazin, kara sözcüğüyle kurulmuş kara baş'ı, baş sözcüğünün 'kay­ nak' anlamından hareket ederek 'kara kaynağı' biçiminde düşünerek yer adı olarak değerlendirir. Bazin'in, Hoyto-Tamır yazıtı ile ilgili gö­ rüşlerinde, Klementz kopyalarından hareket ettiği bilinmektedir ve ikinci satırda geçen ve çok açık anlaşılamayan yer adının göçüşme so­ nucunda tabçag biçimine dönüştüğünü, bu yazın yazan kişinin Sarı Irmak (Çin. Huanghe � 1iiJ)'ın büyük dirseğinin kuzey bölümlerine göç ettiğini ve buradan geri döndüğünü, Kara baş'ın da Sarı lrmak'ın bir kolu olduğunu belirtir. ''° Bazin'in, farklı okumadan hareket ederek bu sonuca ulaştığı anlaşılmaktadır. Ancak yazın yazan kişi ve maiyetin­ dekilerin Hoyco-Tamır ile Bazin'in sözünü ettiği Sarı lrmak'ın büyük dirseğine yaylamak için gitmiş olmaları mümkün görünmemektedir. 1 89 Doerfer, TUrkiJche und Mongolische Elemente im Neupersischen lif, No. 1 440. 1 90 Louis Bazin, Eski Türk DünyaJında Kronoloji Yöntemleri. Çev.: Vedat Köken. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 20 1 1, s. 2 1 8.

1 24

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Kara baş ifadesi Türkçenin sonraki dönemlerinde daha çok 'hiz­ metçi' anlamında kullanılan karabaş sözcüğünün aslını, ilk anlamını 111\scermektedir. 191 Buna göre; etimoloji sözlüklerinde, Orta Türkçe dö­ ııcminden itibaren tespit edildiği belirtilen kara baş' ın en eski örneği, yazıtlar dönemi Türkçesinde ele geçmiş olmaktadır. 192 Kara bodun 1 Lılkı belirtmek üzere kullanılan bir başka yapı ise kara bodun sıfat ı a rnlamasıdır. Sözcüğün geçtiği yer ve cümlelerden birkaçı aşağıda bu­ lunmaktadır: Bilge Kağan doğu 4 1 : Kara bodun kaganım kelti tep ög[irip sewinti] "halk, "kağanım geldi" deyip sevinip mutlu oldu." Tariat güney 4: [b]eş Sel)Üt kara bodun turuyun ka1Jım kanka ötünti "lıeş general (ve) halk (önünde) ayağa kalkarak babam kağana (şöyle) .ırz ettiler: " Tariat güney 5: Anta kesre küsgü yılıka sinligde küç kara bod[un er] 111iı simizde küç kara suw ermiş kara bodun turuyun kagan (6) atadı " ( lndan sonra fare yılında (748), "sen varken halk güçlü imiş, sensiz­ lım (halkın) gücü kara su (gibi) imiş" (diyerek) halk ayağa kalkıp kağan (olarak) (6) atadı." Şine Usu doğu 5: Tay bilge totok yawlakın üçün bir eki atlıg yaw­ /,ıkın üçün kara bodunum öltülJ yitdilJ 'Tay Bilge Tocok kötülük dü­ ıli ııdüğü için, bir iki süvari de kötülük düşündüğü için (ey) halkım! " {�ldün, mahvoldu ri ." Uyuk-Turan (E 3) 6: Kanım tölböri kara bodun külüg kadaşım esi­ .-.im e "Hanım Tölböri, halkım, ünlü akrabalarım, ne yazık!" Elegest 1 (E 1 0) 7: Kara bodunum katıglanılJ el törösin ıdmalJ "(Ey) h.ılkım, çalışın çabalayın. Yurdu, yasaları elden bırakmayın!" Çaa-Höl VI I (E 1 9) 2: Kara bodunum a yıta esizim e "halkım, ne .ırı ! Ne yazık!" 1 11 1 Doerfer, TUrkische und Mongolische Elemente im Neupersischen lif, No. 1 440: Clauson, An Etymological Dictionary of Pre- 7hirteenth-Century Turkish, 643b-644a-b; Eren, Türk Dilinin EıimoUıjik Sözlüğü, s. 2 l l . l 112 Erhan Aydın, "Hoyco-Tamır (Tayhar Çuluu) Yazıtlarının Türkçenin Söz Varlığına Katkıları" Hatice Şirin User-Bülent Gül (Ed.): Yalım Kaya Bitigi, Osman Fikri Sertkaya Armağanı. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 2 0 1 3 , s. 1 48.

1 25

Kara egil Halkı ifade eden bu sıfat tamlaması, yalnızca Şine Usu doğu 2'de ele geçmiştir. Ayrıca isim bölümünü oluşturan egil sözcüğü de başka me­ tinlerde respir edilmemiştir.

Kara egil bodunug yok kılmadım ewin barkın yılkısın [y}ulımadım "Halkı yok etmedim. Evini, barkını (ve) ar sürülerini yağmalamadım." Clauson, Şine Usu yazıtındaki rek örneği gösterip 'sıradan alr sınıf' anlamını verir ve Moğolca biçimin ege! olduğunu belirtir. 193 Gabain ise, sözcüğü 'umumi, dünyevi' anlamıyla karşılar. 194 Sözcükle ilgili ayrıca şu kaynaklara da bakılabilir. 195

Kara kamag bodun Halkı ifade eden bu sözcük grubu yalnızca Köl Tegin ve Bilge Kağan yazırlarında birer kez respir edilmiştir. Köl Tegin doğu 8 ve Bilge Kağan doğu 8: TUrük kara kamag (9)

bodun ança temiş "Türk (9) halkı şöyle demiş:" VATAN Varan kavramı, Türklerin yaşadığı her dönemde olduğu gibi, yedi ve sekizinci yüzyıl Türk dünyasında da kuşkusuz çok önemli idi. Savaşların ana nedeninin varan savunması olduğu göz önüne alındığında, varan kavramını ifade eden sözcüklerin, Türklerin ilk yazılı belgelerinde de ele geçmiş olması doğaldır. Varan uğruna can verilmesi, sekizinci yüzyıldan beri bilinen bir şey olduğu konusunda en iyi örnek kuşkusuz Bayan-Kol (E 1 00) yazıtının 3. satırındaki ünlü cümledir: Mugrul) et özüm kaz­ gam "Mugur'u canımla kazandım." Cümlede, Mugur adlı varan toprağının et öz ile yani etiyle ve ruhuyla kazanıldığı belirtilmiştir. Eski Türk yazıtlarında, doğrudan varan kavramını ifade eden söz­ cükler şunlardır: El, yer, yer suw ve yurt. 1 93 Clauson, An EtymoloKical Dictionary ofPre-1hirteenth-Century Turkish, s. l 06a. 1 94 Anncmaric von Gabain, Eki Türk{enin Grameri. Çev.: Mehmer Aka1ın. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 988, s. 274. 1 95 Nadelyayev vd., Drevnetyurkskiy Slovar', s. 204; Aydın, "Dialectal elements in the vocabulary of the Uyghur Khanate inscriptions", s. 292; Aydın, Uygur Yazıtları, s. 1 27.

1 26

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K HAYAT

f\l ' Varan, ülke, yurr, memleket, yaşanan yer' anlamlarındaki bu sözcük, kuşkusuz en çok ele geçendir. Ayrıca kağan ve karunların unvanlarında da bulunması, sözcüğün sık kullanılmasındaki en büyük erkendir:

Elteriş: il. Türk Kağanlığı' nın kurucusu. El Etmiş: Uygur Kağanlığı'nın kurucusu. Teyride Bolmzş El Etmiş Bilge Kagan: Uygur Kağanlığı'nın 2. kağanı Moyan Çor'un kağanlık unvanı.

El Bilge Katun: İlreriş Kağan' ın eşi ile Moyan Çor Kağan'ın eşinin katunluk unvanı.

El Çor Tegin: Kişi adı ve unvanı. El Etmiş Y.ıwgu: Kişi adı ve unvanı. El sözcüğünün çok sayıda türevinin ele geçmiş olması, sözcüğün ıok iyi bilindiği ve kullanıldığının da en iyi tanığı olarak değerlendi­ ı il ınelidir:

Elçi: Elçi; kişi adı; yer adı. Elçin: Kişi adı. Elle-: Üke kurmak, yurr yapmak. Ellig;. Yurdu, varanı olan; kişi adı. Elsire-: Yurdunu, varanını kaybermek. Elsiret-: Yurtsuz, vatansız bırakmak. Eltewer. Yükse]ı: bir unvan, boy lideri. Elteverlig;. İlreberli, ilreberi olan. 'Varan' kavramını ifade eden el sözcüğüyle ilgili birkaç örnek cümle •ıağıda bulunmaktadır: Köl Tegin güney 4: El tutszk yer Ötüken yış ermiş "Yurr ruracak yer ı°)ıüken (ormanlı) Dağları imiş." Köl Tegin güney 8: Ötüken yış olorsar bel)gü el tuta olortaçı sen "\)tüken (ormanlı) Dağları'nda oturursan ebedi yurr tutup oturacaksın." Uyuk-Turan (E 3) 2: Altunlig keşig belimte bantım tel)ri elimke l•okmedim esizim e yıta "Altınlı (altınla süslü) okluğu belime bağladım. l\ ı ı ı l u yurduma doymadım, ne yaz ı k! Eyvah!" Barık III (E 7) 3 : Tel)rideki künkeyerdeki elimke bökmedim "Gökteki �li neşe (ve) yer(yüzün)deki yurduma doymadım." 1 27

Elegest 1 (E 1 O) 8: Elim ugrınta sü bolup er lürmedöküm yok çiwi­ ligde bir tegimde sekiz er ölürdüm "Yurdum uğrunda asker olup adam öldürmediğim yok. Çivilig'de bir saldırıda sekiz adamı öldürdüm.'' Çaa-Höl II (E 1 4) 3: Tel]ri elimke bardım esizim e bökmedim " Kutlu yurduma ulaştım, ne yazık, doymadım." Uyuk-Oorzak (E 1 08) 2: Elimke kazgak[ım} erdemim beş yegirm er ölürmişim "Yurdum (için) kazancım, kahramanlığım (şudur ki, ben) on beş asker öldürdüğüm," Yeerbek I (E 1 47) 1 : leti yegirmi yaşımta men teyri elimke kara boldum "On yedi yaşımda, kutlu yurdumda öldüm."

Yer Sözcüğün temel anlamı 'yer, yeryüzü' olsa da kimi kullanımlarda herhangi bir boyun veya devletin yaşadığı topraklar ifade edilmiştir. Sözcüğün türevlerinin de sıkça kullanıldığı anlaşılmaktadır:

lerçi: Kılavuz. lerlen-: Yerleşmek, yurt tutmak. lerlig çor: Kişi adı ve unvanı. Sözcüğün, özellikle vatan kavramını öne çıkaran anlamındaki ör­ neklerden birkaçı şöyledir: Köl Tegin güney 4: ler bayırku yeril)e tegi "Yer Bayırku topraklarına kadar" Bilge Kağan doğu 1 5 : Kögmen aşa kırkız yeril)e tegi sü[ledimiz "Kögmen'i aşarak Kırgızların topraklarına kadar sefer ettik." Suci 1 : Uygur yerinte yaglakar kan ata kel[igme} "Uygur ülkesindeki Yağlakar hanını sürerek gelen" Bay-Bulun 1 (E 42) 1 : Özyerim ıdokyerim "Öz yerim kutlu yerim" Kalbak-Taş IV-VI (A 25) 1 : Yagız er ıdok [y}erim "Yağız yer(im), kutsal yerim" Kalbak-Taş 1 (A 23): ler bel)gü ermiş "Vatan ebedi imiş."

Yer suw Sözcüğün, doğrudan 'vatan' anlamında kullanıldığı bilinmektedir. Bu sözcük grubuna " İnanç İle İlgili Söz Varlığı" başlığı altında da 1 28

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

değinildiği için burada ayrıntıya girilmeyecek, yalnızca birkaç örnekle yetinilecektir: Köl Tegin doğu 1 9 : Eçümüz apamız tutmış yer suw idisiz bolmazun ıryin az bodunug etip yar[atıpJ "Atalarımızın, dedelerimizin elde ettiği ıopraklar sahipsiz olmasın diye Az halkını düzene sokup örgütleyerek" Bilge Kağan doğu 1 7: Kögmen yer suw idisiz kalmazun teyin " Kögmen toprakları sahipsiz kalmasın diye" Begre (E 1 1 ) 4: Yerim e yıta suwum a adrıldım a bul) a esizim e yıta " Yerimden (ayrıldım) ne acı! Suyumdan ayrıldım, ne sıkıntı! Ne yazık! Ne acı!"

Yurt 1 iıplam beş kez tespit edilen sözcük de 'vatan' anlamında kullanılmış­ ı ı r.

Örnekler şöyledir:

Köl Tegin kuzey 9: Bunça yeme tirigi kül) boltaçı erti ölügi yurtda yıı/ta yatu kaltaçı ertigiz "bunların dirisi cariye olacak idi, ölüsü de ora­ da burada kala kalacaktınız." Tonyukuk 1 doğu 2: Usın buntutu yurtda yatu kalur erti ''Akıllarını l ıaşlarından alıp ortalık yerde yatar hale geldiler." Biger III: Külüg anı yurtı " Külüg onun yurdu(dur.)" Aldıı-Bel il (E 72) 2: Kıngyurtum "Kıyı(sında) yurdum(un)." Baykalovo (E 1 0 1 } : Esiz e ak kaya yurt eşidgü öd "Ne yazık! Ak kaya

v ı ı rd(um) . İşittiği zadı an?"

1 29

EKON OMİK HAYAT

l 'iirk runik harfli eski Türk yazıdan, Türklerin bilinen ilk yazılı me­ olması dolayısıyla, dil bilgisi öğelerinin olduğu kadar, sosyal ve

ı in leri

rkonomik hayatın da ilk örnekleri ile karşılaşılmaktadır. Bu bakımdan, ı ı ıcıinlerden elde edilen her ayrıntının dikkatle ve özenle değerlendi­ ' i l ınesi gerekmektedir. Aslında bu metinlerde, ekonomik hayata dair Ynilerin, özellikle belirtilmiş olduğunu söylemek güçtür. Ancak, uzun ııı.adıya anlatılan seferler, boylar ile düşman milletler arasındaki ilişkiler .ırasına serpişti rilmiş bazı ipuçları elde edilebilmektedir. Yedinci ve se­ ldı.inci yüzyıl Türk dünyasının ekonomik hayatı denildiğinde, akla ilk K"lcn, hayvanlar ve bunlardan elde edilen ürünler olacaktır. Aşağıdaki l ıill ümlerdeTürklerin ilk yazılı metinlerinden elde edilen ekonomik lı.ıyaı ile ilgili öğeler bulunmaktadır.

HAYVAN YETİŞTİRİCİLİGİ Küçükb� Hayvan Yetiştiriciliği K oyun l\ ı ıyıınu ifade eden sözcük, kofı biçimiyle tespit edilmiştir. Sözcükteki fı "'.< inin n ve y sesi yakınlığında bir fonem olduğu, bilinen bir konudur. l lirk runik harfli eski Türk yazıtlarında ayrı bir işaret ile gösterilmesi, ı ınıın ny mi yn mi okunması konusunda tartışmaları da beraberinde ge­ ı ıı ı ı ı iııir. Sesin Eski Uygur Türkçesi döneminden itibaren n ve y olarak v,rlişimini sürdürdüğünü söylemek mümkündür. ' Bu ses ile, özellikle yazıtlar dönemi Türkçesinde ses karşılığının tam olarak ne ol­ duğu ve üz.erindeki tartışmalarla ilgili ayrıncı için bk. Aydın, TUrklerin Bilge Atası

131

' Koyun' anlamındaki sözcük, Türk runik harfleri ile l>J. ve l > rl ol­ mak üzere iki türlü yazılmıştır. Her iki yazımdaki tek fark art ünlülü k sesinin yazımından kaynaklanmaktadır. Buna göre; l > J. yazımında, J. işareti in, art ünlülü k sesini yazmak üzere kullanıldığı anlaşılmaktadır. Sonuç itibarıyla her iki biçim de ancak kofı (kony) olarak okunabilir. Sözcük, hayvan ve yıl adı olarak elde edilmiştir. Hayvan adı olarak beş, yıl adı olarak da beş olmak üzere toplam on kez tespit edilmiştir. Yıl adı olarak kullanılması bir yana, koyunun tıpkı at gibi mal varlığı ifadesinde de kendine yer bulduğu anlaşılmaktadır. Köl Tegin doğu 1 2 ile Bilge Kağan doğu ! ! 'deki cümlelerde Bilge Kağan, babası İlteriş Kağan'ın askerlerini kurda, düşmanlarınınkini ise koyuna benzetmesi, hayvanın fizyolojik özellikleri ile bunun kurt ile koyun cezacının ifadesi bakımından hayli ilginç ve önemlidir. Cümle şöyledir: Ka1Jım kagan süsi böri teg ermiş yagısı kofı teg ermiş "babam kağanın ordusu kurt gi­ biymiş, düşmanı koyun gibiymiş." Sözcüğün geçtiği bir başka örnek olan Şine Usu kuzey 6'da bulu­ nan cümledeki kofılug sözcüğü ile ne anlatılmak istendiği açık değil­ dir: Özümün ÖIJre bılJa başı ıtı keyrde Öl)dün yantaç[ım}da [k} ofılug tok< . . . > "Beni doğuya, süvari birliğinin başı (olarak) gönderdi. Keyre'nin doğusunda, dönüşte (dönemeç?) koyunlu? < . . . " Şine Usu yazıtının batı yüzünde bulunan iki ek satırdan birincisindeki eksik cümlede de koyun sayısının çokluğunun ifade edilmiş olması bakımın­ dan önemli bir örnektir: Bil} yunt tümen kofı ben [t}ut[dum} "bin at (ile) on bin koyunu ben < . . . > ele geçirdim." Yine Şine Usu ban 9'daki aşınmış, okunması zor satırda yer alan cümlede de at sayısının bin, koyun sayısının on bin ile ifadesi, koyun sayısının at sayısından fazla olduğuna dair önemli bir kanıt olmaktadır. Bu kanıtı ifade etmekteki en önemli neden, Türklerin tükettiği etin çeşitliliği ve süt kültürü ile il­ gili olmasından dolayıdır. Satır şöyledir: [bı}I} yunt k[almış} < . . . > tümen kofı kalmış "bin at kalmış < . . . > on bin koyun kalmış." Şine Usu batı ek ! 'de geçen örnek de yine koyun sayısının at sayısın­ dan fazla olduğunu göstermesi bakımından bir başka önemli örnektir: Tonyukuk, s. 60-64. fi sesinin, özellikle Eski Uygur Türkçesinde n ve y olarak ge­ lişimi hakkındaki ayrıntı ve tartışmalar için bk. Ferruh Ağca, "Eski Uygurcada Gerçekten n- diyalekti ve y- diyalekti Var mı?"'. Hüseyin Yıldız (Ed.): Eski Türkrenin izinde, Türkiye'de Eski Türkre Çalışmaları. Ankara: Akçağ Yayınları, 2 0 1 9 , s. 33-48. 1 32

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

.\füj başı ben < ... > [ı!l}tewer bil) yunt tümen koiı ben [t}ut/dum} "ordunun lıaşı ben(im) < ... > İlteber, bin at (ile) on bin koyunu ben ele geçirdim." Yenisey bölgesinden Uyuk-Arjan (E 2) 'ın 4. satırında tespit edil­ miş olsa da buradaki yazım açık değildir ve ne ifade edilmek istendiği .ınlaşılamamaktadır: Eçidgen? er erdemim e koiı "işiten(?) erkeklik kah­ ramanlığım, koyun" Oniki hayvanlı takvim sisteminde dördüncü sırada bulunan koyun yılı da toplam beş kez tespit edilmiştir. Köl Tegin yazıtının kuzey-doğu yüzünde bulunan satırdan Köl Tegin'in öldüğü yılın koyun yılı olduğu .ınlaşılmaktadır ki bu da 73 1 yılını göstermektedir: Köl tı!gin koiı yılka yeti yı!girm ke uçdı "Köl Tegin koyun yılının on yedisinde (sonsuz­ luğa) uçtu." Uygur Kağanlığı'nın önemli yazıclarından biri olan Tariat yazıtının doğu yüzünün 9. satırındaki "koyun yılı" ifadesi, 743 yılını göstermek­ ı edir. Yazma yer alan bilgiye göre bu tarih, il. Türk Kağanlığı'nın son kağanlarından olan Ozmış' ın tahta çıktığına da işaret etmektedir: Ozmış lı'Kin kan boltı koiı yılıka yorıdım "Ozmış Tegin han oldu. Koyun yılında ( 743) (üzerine) yürüdüm." Tariat yazıtındaki bu bilgi, Şine Usu kuzey •J'da da yer almaktadır: Ozmış tı!gin kan bolmış koiı yılkayorıdım "Ozmış ' l egin han olmuş. Koyun yılında (743) (üzerlerine) ordu sevkettim.'' Ongi kuzey 4'te bulunan Koyun yılı ifadesi ise, ibarenin açık ve okunabilir ohnamasından dolayı tartışmaları beraberinde getirmiştir:

Oze teyri koiı yılka yı!tinç ay küçlüg alp er kaganımda adrılu bardıl)ız "yukarıda (ebedi) göK, koyun yılının yedinci ayında güçlü (ve) kahra­ ınan kağanımdan ayrılıverdiniz." Hem çok iyi bilinen bir hayvan olmasından hem de on iki hayvanlı ıakvim sisteminde bir yılı göstermesinden dolayı, Türkçenin sonraki diinem metinlerinde de sıkça kullanılmıştır. Clauson' a göre, sözcüğün iinlüsü uzundur. Çünkü, genel Türkçedeki uzun ünlüleri koruyan çağ­ daş Türk yazı dillerinden Türkmen ve Halaç Türkçelerindeki biçim­ lerde de ünlü uzundur. Clauson, 'koyun' anlamıyla birlikte, özelde 'yetişkin dişi koyun' anlamında olduğunu belirtir ve Moğolca koni(n) l ıiçiminin erken bir Türkçe alıncı olduğuna işaret eder. 2 Doerfer ise, erken Türkçe biçimin • koiıiin, Moğolca biçimin ise, n>n gelişmesiyle konin olduğunu belirtir. K:l.şgarlı Mahmud, Argu Clauson, An Eıymological Dictionary ofPre-lhirteenth-Century Turkish, s. 63 l a-b.

1 33

diyalektinde fı>n gelişmesiyle kön biçiminde söylendiğini belirtmesi, hem sesin hem de sözcüğün gelişimi bakımından önemli bir veri olarak değerlendirilmelidir. 3 Ayrıca, XI. yüzyılda olsa da Kaşgarlı Mahmud' un ifade ettiği, fı sesi için beklenen, olağan bir ses gelişmesidir. Koyun, Türklerin en eski zamanlardan beri hem süt ve er anlamıyla besin hem de yününden dolayı giyecek temininde en çok yararlandığı hayvanların başında gelmektedir. Koyunun erkeği olarak nitelendirile­ bilecek koçun en eski biçimi in ise eski Türk yazıtlarında yer almamış olması, rastlantıdan başka bir şey olmaması gerekir. Clauson'un da ifade ettiği gibi, asıl anlamının '(yabani) koyun' ya­ ni Latince ovis, özelde ise evcil koyun yani Latince Ovis aries olduğu öne sürülebilir. Sonuç itibarıyla eski Türk yazıtlarında geçen kofı söz­ cüğü ile koyundan söz edildiği açık olmakla birlikte, hangi koyun türü olduğunu saptamak ne yazık ki mümkün değildir. Ancak Türkçenin ilk yazılı metinlerinde, en az at kadar değerli ve vazgeçilmez bir hayvan olduğu eldeki mevcut örneklerden yeterince anlaşılmaktadır.

Keçi (amga, arkar)

Keçi sözcüğünün Türkçe olduğunu bilmekle birlikte, ne yazık ki eski Türk yazıtlarında tespit edilmemiştir. Zaten koyun konusunda da söz edildiği üzere, eski Türk yazıtlarında gündelik hayaca dair izlere özel olarak rastlanmamakta; ancak ayrıntılardan elde edilen ipuçlarından birtakım bulgulara ulaşılabilmektedir. Aynı durum keçi için de söz ko­ nusudur ve tespit edilmemiş olması tümüyle rastlantıdır.

Keçi sözcüğü bulunmasa da keçi türlerinden olan iki sözcük elde edilmiştir. Ancak, her iki örnek de yer adı olarak ele geçmiştir. Bunlar; amga ve arkar'dır. Amga�Amgı Sözcüğün iki örneği Köl Tegin ve Bilge Kağan yazıtlarında birer kez tespit edilmiş olup 'dişi dağ keçisi' anlamındadır ve bu hayvan adı ile yer adı yapılmıştır. Cümleler şöyledir: lngeborg Hauenschild, Die Tierbezeichnungen bei Mahmud al-Kaschgari, Eint Untersuchung aus sprach-und kulturhistorischer Sicht. Wiesbaden: Harrassowicz Verlag, 2003, s. 1 37.

1 34

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Köl Tegin kuzey 8: Amga kargan kışlap yazıl)a agu.zgaru sü taşıkdımız "Amga Korgan'da kışlayıp ilkbaharda Oğuzlara doğru asker gönderdik." Bilge Kağan doğu 3 1 : Otuz artukı ekiyaşıma amgı kargan kışladokda yut baltı "otuz iki yaşımda Amgı Korgan'da kışladığımızda kıtlık oldu." Her iki cümlede de yer adı olduğu açıktır ve cümleler neredeyse lıirbirinin aynıdır. Ancak her iki yazıttaki sözcüğün yazımında küçük lıir fark bulunmaktadır. Köl Tegin yazıtında sözcüğün sonu A, Bilge Kağan'da ise I ünlüsünü gösteren harf ile yazılmıştır. Aslında her iki cüm­ lede de aynı olaydan söz edilmektedir; ancak Bilge Kağan yazıtındaki tek fark, bu sırada aşırı soğuk havadan dolayı kıtlık ile karşılaşılmış olma­ ;ıdır. Köl Tegin ve Bilge Kağan yazıtlarındaki tüm cümleler göz önüne .ıl ındığında, Köl Tegin yazıtındaki yazımların daha doğru olabileceğini lıdircmek gereklidir. Bu düşüncedeki temel dayanak noktası, Köl Tegin yazıtının Bilge Kağan tarafından yazdırılmış ve diktirilmiş olmasıdır. Köl Tegin yazıtında anlatıldığına göre, ilki tagu balık'ta gerçekleşen 1 >okuz Oğuzlarla savaşın beşincisi ezgenti kadız'da yapılmış ve bu savaşın .ırdından amga kargan'da kışlanmış ve ilkbaharda tekrar Oğuzlara doğru , geçtim." Belki de yer adı olarak kullanılmamış olsaydı, doğrudan hayvan .ıdıyla görmek mümkün olmayacaktı. Hayvan adı olarak kullanılma­ n ı ış olsa bile sözcüğün tespiti, Eski Türkçenin söz varlığı için kuşkusuz ıuk değerlidir.

Şine Usu yazıtını ilk kez yayımlayan Ramstedt'in, notlarında Arkar .ıdından çok, baş ve toş�tuş üzerinde yoğunlaştığı anlaşılmakta ve arkar ile birlikte yer adı tiı 'Arkar'ın kaynağı ve havuzu (?)' biçiminde anlam­ la ndırdığı görülmektedir. 1 5 Takao Moriyasu ise arkar'ın İrtiş ile birleş­ ı iği

yerdeki doğal su birikintisinin kamıştan yapılmış salla geçildiğini

ifade edip önceleri Ramstedt tarafından yer adı olarak düşünülen er krı mış'ın kamıştan yapılmış sal olduğunu savunur. '6 ll

1 .\ 11 l "kararg:ihıma ikinci ayın altıncı gününde geri döndüm. Tavuk yılında (757) < . . . Ramstedt, sözcüğün yansıma bir biçim olduğu görüşündedir.33 Clauson' a göre, sözcükteki ı ünlüsü uzun olup Moğolca takiya Türkçeden ödünçlenmiş olmalıdır. Yazıtlar dönemi nden sonra, başta Eski Uygur Türkçesi olmak üzere, hayvan adı olarak tespit edilmiş örnekler 31 32 33

Guscaf J. Ramsredr, Kalmückisches Wörterbuch. Helsinki: Suomalais-Ugrilai Seura Press, 1 935. s. 1 3 . Lessing, Moğoka- Tıirkçe Sözlük, s. 8 3 . Ramsıedı, Ka/mückisches Wörterbuch, s. 375.

1 40

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

hulunmaktadır." Doerfer de Moğolca takiya biçiminin Türkçeden iidünçleme olduğu kanaatindedir. Koybal Türkçesi tagak ve Karagas Türkçesi takiak biçimlerinin Moğolcadan geri ödünçleme yoluyla alın­ d ığını, +k'nin küçülcme eki olduğunu ve Ural dilleri ile Macarcadaki hiçimlerin Türkçeden alındığını, ayrıca sözcüğün yansıma bir biçim olduğunu ifade eder.35 Eren, "kökenini bilmiyoruz." cümlesinin ardın­ dan, yapılan köken bilgisi önerilerine değinir ancak herhangi bir kö­ ken bilgisi açıklamasına yer vermez. 36 Tuncer Gülensoy ise * dak 'yansıma' olarak belirtir, öteki Türk yazı dillerindeki örnek biçimler iizerinde durur. 37 Sonuç itibarıyla sözcüğün hayvan adı olarak tespit edilmemesine )aşı rmamak gerekir. Daha çok savaşların, boylar ile öteki milletler .ı rasındaki özellikle diplomatik ilişkilerin yer aldığı eski Türk yazıt­ ları nda at veya koyun örneğinde görüldüğü gibi zenginlik alameti ol madığına göre, tavuk gibi sıradan bir hayvanın anılması beklen­ ıııemelidir. Ancak, Uygurların kağanlık yazıtlarında tespit edilmemiş olsaydı, sözcüğün en eski biçimini bilmek ne yazık ki mümkün ol­ ıııayacakcı. Hayvanın çıkardığı ses dolayısıyla yansıma tak sözcüğün­ den yapılmış bir ad olarak düşünmek mümkün görünmektedir. Bu d urumda, sözcüğün sonunda yer alan fiilden sıfat yapan -GU+ eki de !(ÖZ önün� alındığında, "taklayan", "tak diye ses çıkaran" benzeri bir .ı ıılama ulaşılabilir. Hindi, ördek, .jcaz gibi küçükbaş hayvanların eski Türklerin bozkır hayatında yerinin olup olmadığını bilmek güçtür. Yukarıda da değinil­ diği üzere, eski Türk yazıtlarında kimi hayvanlar yıl, kimileri ise yer adı ol ması dolayısıyla tespit edilmiştir. Yazıtlar dönemi Türk dünyasında, Türklerin tavuk besleyip etinden ve yumurtasından yararlandığı bilin­ ıııcmekle birlikte, eğer tavuk yetiştiriciliği var idiyse doğal olarak horoz ıl:ı olacaktır. Ancak bu kitabın amacının, Türk runik harfli eski Türk yazıtları çerçevesi içerisinde değerlendirme yapmak olduğunu okuyu­ ' uya bir kez daha hatırlatmakta yarar bulunmaktadır. l·i

Clauson, An Etymological Dictionary ofPre-Thirteenth-Century Turkish, s. 468b. Doerfer, TUrkische und Mongolische Elemente im Neupersischen il, No. 86 1 . l h Eren, Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, s . 398. \ 1 Tuncer Gülensoy, Türkiye TUrkçesindeki TUrkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2007, s. 87 1 . \ 1)

141

Büyükbaş Hayvan Yetiştiriciliği Türk runik harfli eski Türk yazıtlarında büyükbaş hayvan olarak iki ad tespit edilmiştir: Buka ve öküz.

Buka Sözcük dört kez Tonyukuk yazıtında hayvan adı, bir kez de il. Karabalgasun yazıtında kişi adı olmak üzere toplam beş kez tespit edil­ miştir. Adın geçtiği cümleler şöyledir: Tonyukuk 1 batı 5-6: Toruk bukalz semiz bukalz ırakda (6) böl) e­ ser semiz buka toruk buka teyin bilmez ermiş teyin ança sakıntım "Zayıf boğa ile semiz boğa uzakta (6) böğürse, semiz boğa mı zayıf boğa mı olduğu bilinmezmiş diyerek öylece düşündüm."

il. Karabalgasun 1 2: Buka oglum atı "Buka oğlumun adı(dır) ." Tonyukuk, eğer bu atasözünde buka sözcüğünü dört kez anmamış ya da bu atasözünden hiç söz etmemiş olsaydı, hayvan adı olarak her­ hangi bir örnek ile karşılaşılmayacaktı. Bu bakımdan Tonyukuk yazıtı­ nın Eski Türkçenin söz varlığına yaptığı katkılar çok değerlidir. Sözcük, Türkçenin sonraki dönem metinleri ile çağdaş Türk yazı dillerinde kullanılmış, iyi bilinen bir hayvan adıdır. Doerfer, sözcüğün birçok dile, Türkçeden geçtiğini belirtir, Moğolca bugu 'geyik' sözcüğü ile karşılaştırma görüşü üzerinde durur, bu savı eleştirir ve mümkün görmez. 38 Clauson ise, sözcüğün b/p ve kiğ ile farklı biçimlerinin bu­ lunduğuna işaret eder.39 Ayrıca, Köl Tegin kuzey l 2'deki bukarak 'Buhara' kent adında bu­ ka sözcüğünün bulunduğunu önerenler de olmuştur. Örneğin; Franz Altheim, Buhara adını; bukarak " Köl Tegin doğu 39'da, atlarının zayıf düştüğü ve azıklarının olmadı­ �ı ııdan söz edilmiştir: Bizil) sü atı toruk azukı yok erti "Bizim ordumuzun .ıı ları zayıf. yiyecekleri (ise) yoktu." Aynı yerin 40. satırında ise Alp Salçı .ıd l ı ak ata binmesiyle Kara Türgeşlerin yok edildiği anlatılmıştır: Alp salçı ıık atın binip tegmiş kara türgeş bodunug anta ölürmiş "Alp Salçı' nın ak .ıı ına binip saldırmış. Kara Türgeş halkını orada öldürmüş," Yukarıda da belirtildiği gibi, Köl Tegin yazıtının kuzey yüzü, Köl l l·gin'in kahramanlıklarına ayrılmış gibidir. Bu yüzde en çok dikkati ı r ken ise her defasında atların uzun uzadıya anlatılmış olmasıdır. Bu y iizün ikinci satırından Alp Salçı adlı ata bindiği anlaşılmaktadır: {Köl} hH

Ahmet Taşağıl, Çin KAynaklam111 Göre Eski Tıirk Boylan, s. 1 37.

1 47

tegin ol SÜYJÜŞde otuz yaşayur erti alp salçı akın binip oplayu tegdi eki erig udşuru sançdı "Köl Tegin o savaşta otuz yaşındaydı. Alp Salçı'nın ak atına binip ileri atılıp saldırdı. İki askeri kovalayarak mızrakladı." Savaş anında atların ölümüne de yer verilmiş olması, ayrıntı gi­ bi dursa da yazıtlar dönemi Türk dünyasındaki at kültürü açısından önemlidir. 3-4. satır: Köl tegin alp safçı akın binip [oplayu tegd]i ol at anta rüş[di} "Köl Tegin Alp Salçı ak acına binip ileri atılarak saldırdı. O at orada düştü." Kuzey yüzünün 5. satırında yer alan cümledeki az yagız at ifadesinden Azların yağız atına bindiği düşünülebilir. Eğer yan­ lış anlaşılmadıysa, boyların yetiştirdiği atların da önemi vurgulanmış olmalıdır: Köl tegin az yagızın binip oplayu tegip bir erig sançdı "Köl Tegin Az yağız (atına) binip ileri atılıp saldırıp bir askeri mızrakladı." Atın ölçü birimi olarak kullanılması da ayrıca ilginçtir. Tonyukuk 1 doğu ?'deki cümleden, ancak "bir atın geçebileceği kadar" bir oyuktan, geçitten söz edildiği anlaşılmaktadır: Az yer y[olı} anı b[irle} ermiş bir at orukı ermiş " "Az ülkesi in yolu Anı (Irmağı) boyunda? imiş. Bir at geçecek kadar imiş." Atların geçtiği her cümlede atların zoolojisi ile ilgili türlü özellikle­ rin verilmiş olduğuna tanıklık edilmektedir. Aslında bazı sözcükler ve etrafında gelişen kültüre doğrudan değinilmemiş olsa da sözcüklerden hareket ederek atların bazı özelliklerine ulaşılabilmektedir. Örneğin; yalnızca bir kez Köl Tegin doğu 36'da geçen udlık sözcüğü, hem atlar ile ilgili ayrıntı hem de insan ve hayvanlarda bulunan bir kemiğe işaret etmesi bakımından, Eski Türkçenin söz varlığı için ne kadar değerliyse eski Türklerin gündelik hayan için de o kadar değerlidir. Sözcüğün geç­ tiği cümle şöyledir: Ol tegdökde bayırkunuYJ ak adgırıg udlıkın sıyu urtı "O saldırdığında Bayırku'nun ak aygırını uyluğundan vurup kırdılar." Bozkırda binlerce hatta on binlerce at varken bindiği atın rengi ve türünün belirtilmesi de dikkate değerdir. Küli Çor batı 4'teki cümlede Küli Çor' un has acının boz renkli olduğu ifade edilmiştir. Ôzlüki boz at erti "has atı boz at idi." Küli Çor doğu 3'te ise bu boz atın, önceki atı olan ak atın rayı ya ni yavrusu olduğu özel likle helirril mişrir: Ak atım tayıg özlükin binip op[layu te}gip üç erig sançdı " "ak atımın tayı? (olan) has atına binip ileri atılarak saldırıp üç askeri mızrakladı." Küli Çor' un ak ve boz atlarının ardından, bir başka has atı olan olan yegren yani kestane rengi acına bindiği anlaşılmaktadır: Tür[geş bodun] etdökde küli 1 48

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

ror özlüki yegren at binip "Türgeş halkını düzene soktuğu sırada Küli (,:or kahverengi has atına binip" Yenisey bölgesi yazıtlarının en dikkat çekeni Hemçik-Çırgakı (E 4 1) yazıtının 4 . sacırındaki cümle, atların zenginlik göstergesi olarak lıdirlenmesi bakımından önemlidir: Aşnukı atlarım eşintim awga ben er ııltı yüz tamk at "Önceki atlarımı koşturdum. Ava (giderken) bin­ diğim altı yüz damga(lı) arım." Cümlede ava giderken bindiği altı yüz attan söz etmesi ilginçtir. Ayrıca atların sayısının belirtilmesi, zenginlik 11östergesi olarak değerlendirilebilir. Hemçik-Çırgakı (E 4 1 ) yazıtındaki bir başka ilginç cümle de 9. sa­ t ı rda yer almaktadır: Sekiz yetmiş yaşım öltüm esizim e agı mga altmış ııt bintim "Altmış sekiz yaşım(da) öldüm, ne yazık! Ağılımdaki altmış ;Ha bindim." Adına yazıt dikilen kahraman, ağılında bulunan altmış ata lıi ndiğini ifade etmiştir. Agıl sözcüğü, bir ünsüzü eksik yazılmış olan bu i irnekten başka, Suci yazıtının 5 . satırında da tespit edilmiş olup bu­ rada zenginlik göstergesi olarak ağıllardaki hayvanlarının çokluğundan 'iiz edilmiştir: Bay bar ertim agılım on yılkım samız erti "Zengin (ve) va rlıklıydım. Ağılım on, at sürülerim sayısızdı." Atların sayısının zenginlik alameti olduğu düşünüldüğünde, adına l lyuk-Turan (E 3) yazıtı dikilen kahramanın altı bin arı olduğu anla­ >ıl ınaktadır. 5. sacır: Tel]ri elimke kazgakım oglumın öz oglum altı bil] yımtum "Kutlu yurdumda kazancım, çocuk(lar) ım (ve) altı bin atım." Moğolların bilinen en eski ve Orta Moğolca döneminin ilk ve en i'ı ııemli kaynağı Moğolların Gizli Tarihi'nde de atlara ayrılmış özel bir l ıiilüm69 bulunması, atın tüm bozkır kökenli halklarda önemli bir yeri olduğuna işaret etmektedir. Eski Türk yazıtlarındaki atlarla ilgili özel bölümlerin bulunma­ "· yaralanmasının veya ölmesinin uzun uzadıya anlatılması, barılı l "ii rkologların da dikkatini çekmiştir. Örneğin, Pentti Aalto, "Atların ,111lamı üzerine eşsiz ve dokunaklı övgüler söz konusu iken askerin binek lıııyvanı olan atlar, Türklerin yalnızca savaştaki kahramanlıklarında yer ,ı/maz. Türkler atlarının ölümünü veya yaralanmasını bile anlatır.'"0 ' ii ın lelerini sarf eder. Ahmec Temir, Moğolların Gizli Tarihi. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1 995, § 90. Penrci Aalco, "Orhon Yazıclarındaki At İsimleri Üzerine" Çev.: Erhan Aydın. Türk Dili 587. (2000), s. 453.

1 49

Atın on iki hayvanlı takvimde bir yılı gösterdiğini de eklemek gerekir. Ancak atyılı veya yuntyılı biçimleri, eski Türk yazıtlarında hiç tespit edil­ memiştir ve bu durum yalnızca bir rastlantı olmalıdır. 11. Türk Kağanlığı ile Uygur Kağanlığı'nın egemen olduğu dönemlerdeki at yılları şunlardır: 682, 694, 706, 7 1 8, 730, 742, 754, 766, 778, 790, 802, 8 1 4 vs. Eski Türk yazıtlarında yer alan at ve etrafındaki söz varlığı ile ilgili birçok çalışma yapıldı. Bu çalışmaların bir bölümü için bk.71 Yedinci ve sekizinci yüzyıl Türk dünyası için en vazgeçilmez unsur olan at, sözcük olarak eski Türk yazıtlarında çok sayıda tespit edilmiş­ tir. Sözcüğün kökeni ve yapısı hakkında, temelde Moğolca agta söz­ cüğünden hareket edildiği bilinmektedir. Örneğin Doerfer, Türkçe at ile Moğolca agta arasında ilişkiden söz etse de72 Khalaj Materials73 adlı çalışmasında bu ilişkiye kuşkuyla baktığını belirtir. İki sözcüğün ilişkisi hakkındaki ayrıntı için bk. 74 At sözcüğünün Moğolca agta ile bir kökenden olma ihtimali epey­ dir söylenegelen bir birleştirmedir. Ancak bu birleştirmenin de tam 71

72 73 74

Buradaki kaynaklar, kirap içerisinde kullanılmamışsa, kaynaklar bölümünde ayrı­ ca verilmemiştir. Annemarie von Gabain, "Pferd und Reicer im mittelalrerlichen Zenrralasien" Centralkiatic}ournal 1 0, ( 1 965), s. 228-243; Denis Sinor, "Horse and Pasrure in lnner Asian History" Oriens F:xtremus 1 9, ( 1 972), s. 1 7 1 - 1 83; Pentci Aalro, "The Horse in Central Asian Nomadic Culcures". Studia Oritantalia 46, ( 1 975), s. 1 -9; Sechin Jagchid, "The Uighur Horses of ehe T'ang Dynasty" Walcher Heissig-Klaus Sagaster (Eds.): Gedanke und Wirkung (Festschrifr zum 90. Geburtstag von Nikolaus Poppe). Wiesbaden: Harrassowitz Verlag, 1 989, s. 1 7 5 - 1 88; Emine Gürsoy-Naskali (Ed.): Türk Kültüründe At ve Çağdaş Atçılık. İstanbul: Türkiye Jokey Kulübü Yayınları, 1 995; Salim Küçük, "Türk Külıüründe Donlarına Göre Arlara Verilen Adlar ve Nişanları" Turkish Studies 418, (2009), s. 1 830- 1 856; Hatice Şirin User, " Runik HarAi Türk Yazıtlarında Arlar ve Bazı At Niceleyicileri" Türk Dili ve Edebiyatı Aritjtınnaları Dergisi 1 6- 1 7, (2009), s. 27 1 -279; Erhan Aydın, " Küli Çor Yazıtının 1 8. Satırındaki YGR Harfleriyle Yazılmış Sözcük Üzerine Düşünceler" Mehmet Ölmez vd. (Ed.): Ötüken'den !stanbul'a Türkçenin 1290. Yılı (720-2010) Sempozyumu, Bildiriler, İstanbul: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 20 1 1 , s. 225-232; Erhan Aydın, "Eski Türk Yazıtlarında Bitkiler ve Hayvanlar" Türk Kültürü 20 1 61 1 , (20 1 6) , s. 1 -5 1 . Doerfer, Tii rkisrhe und Mongolische F.lemente im Neupersischen il, No. 4 1 3. Gerhar tümen kon kalmış "< . . . > hi n ar kalmış < . . . > on bin koyun kalmış.'' Şine Usu barı ek 1: Biy yunt tümen kon ben {t}ut{dum] "bin ar (ile) 1 1 1 1 bin koyunu ben ele geçirdim." Görüldüğü üzere, Şine Usu yazıtın­ ılaki iki cümlede yer alan yunt sözcükleri kesinlikle 'at' anlamındadır. Uyuk-Turan (E 3) 5: Teyri e/imke kazgakım oglumın öz og/um altı /ıiu yuntum "Kurlu yurdumda kazananı, çocuk(lar)ım (ve) altı bin arım." l :umleden, adına Uyuk-Turan (E 3) yazıtı dikilen kahramanın altı bin arı ı ılı.luğu ve bunun da övünme nedeni olarak görüldüğü anlaşılmaktadır. Köjeelig-Hovu (E 45) 8: Bıy bodrak yunt esizim e "Bin kahverengi ıl l ı m , ne yazık!" Tuva G (E 55). 1 : Üçyüz bodrakyuntumka bökmedim "Üç yüz kah­ Vl'rcngi atıma doymadım." Yukarıda Köjeelig-Hovu (E 45) yazıtının 8 . ı.ı ı ı rında d a tespit edilen bodrak sözcüğü, yalnızca b u iki yazıtta ele geç­ miş olup arın donunu yani arın rengi ile ifade edilen türünü gösteriyor ol malıdır. Bu bakımdan sözcüğün yunt ile birlikte kullanılıyor olması, ,;;, varlığı açısından kuşkusuz değerlidir. E-Baj ı (E 68) 26: Biy yuntum "Bin arım" At sözcüğünden daha yaygın olmasa da bunun da arı ifade eden ı lıi nci bir sözcük olduğu görülmektedir. Ancak her iki sözcüğün de 'at' .ıııtımında olması bazı soruları beraberinde getirmektedir. Yunt sözcüğü . ı ı aha hususen bir ar türünü mü göstermektedir? Uygur Kağanlığı'nın 1 · 1 1 ö nemli yazıtı Şine Usu'daki iki örnek sayılmadığında, ağırlıklı olarak Yovin, "Some Thoughıs on ıhe Origins of ıhe Old Turkic 1 2-Year Animal Cycle", 1 26.

s.

151

Yenisey bölgesi yazıtlarında tespit edilmiş olmasından dolayı, yazıt sa­ hiplerinin diyalektlerine mi işaret etmektedir? Bu gibi soruları artırmak mümkündür. Sözcüğün kökeni ile ilgili ilk görüşlerden biri Denis Sinor' a aittir. O , sözcüğün Samoyed dillerinde bulunmasından dolayı, ödünçleme olduğunu, ancak Türk ve Altay kökenli olmayan bir dilden alınmış ola­ bileceğini öne sürer.76 Clauson ise, sözcüğün temelde 'at'; ancak özelde ise 'binici atı' anlamında olduğunu belirtir ve Türkçenin sonraki dö­ nem metinlerinden örnekler verir.77 1 283 numaralı Tibetçe Pelliot yaz­ masında Ha-la-yun-log;Ala-yuntlug adında da görüldüğü gibi, sözcük u sesi ile yazılmıştır78 ve sözcük Samoyedcede de u iledir.79 Hamilton'a göre yun- sözcüğünün Toharcanın A diyalektinde at için kullanılan yuk sözcüğüne benziyor olması ilgi çekicidir. 80 Alexander Vovin ise Samoyed kökenli olmasını mümkün görmez ve onların at yetiştiriciliğinde usta olmadığını öne sürerek sözcüğün kaynak dilini Xiongnu, Xianbei veya Ruanruan olarak gösterir. Bu üç dilden Xiongnu dilinin daha çok Güney Sibirya bölgesindeki Yenisey kökenli dillerle ilişkili olmasından, Xianbei dilini ise Moğol köken­ li olmasının daha baskın görünmesinden dolayı kökeninin Ruanruan veya bu çevrede bir kaynak dil olabileceğini benimser.81 Vovin'in sık­ lıkla yaptığı gibi, eğer sözcüğü Türkçe olarak değerlendirmediğinde, mutlaka hakkında çok az şey bilinen bu üç İç Asya diline bağlamaya çalıştığına, bu sözcükte de tanıklık edilmektedir. Sözcükle ilgili bir başka ayrıntı da sözcüğün yont mu yunt mu okunması gerektiğidir. Ancak o ile u seslerini ayırt edebilen Brahmi harfli metinlerde ünlünün u harfi ile yazıldığı" ve bu nedenle de yunt biçiminde okumanın daha doğru olduğunu eklemek gerekir. 76

Denis Siner, "Notes on Equine Terrninology of the Altaic Peoples" Central Asiatir }ournal 1 0. ( 1 965), s . 3 1 2. 77 Clauson, An Eıymowgica/ Dictionary ofPre- 7hirteenth-Century Turkish, s. 946a-b. 78 79 80 81 82

Semih Tezcan, " 1 283 Numaralı Tibetçe Pellior Elyazmasında Geçen Türkçe Adlar Üzerine", s. 300-30 1 . Aulis J . Joki, Die Lehrıworter des Sajansamojedischerı. Helsinki, 1 952, s . 1 38. Hamillon, iyi ve Kötü Prens Öyküsü, s. 64. Vovin, "Some 'Ihoughts on rhe Origins of ehe Old Turkic 1 2-Year Animal Cycle", s. 1 27- 1 28. Gabain, Türkische Tuifan- Texte Vlll, s. 1 04.

1 52

E S K i T Ü R K L F. R D F. G Ü N D E L i K H AYAT

At Türleri

Cinsiyete Göre At Türleri l 'ürklerin yaşadığı her coğrafya ve zamanda, savaşlarda en yakınında yer alan atın, cinsiyet bağlamında türleri açısından bakıldığında, eski ! ürk yazıtlarında atın erkeğinin tespit edildiğini ancak dişisinin tes­ pit edilmediğini belirtmek gerekir. Sözcüğün tespit edilmemiş olması, l 'ürkçede bulunmadığı anlamına gelmemektedir. Çünkü Türk runik harfleriyle kağıda yazılmış biricik metin olan Irk Bitig'de atın dişisini i fode eden be sözcüğü bir kez olsa da tespit edilmiştir.

Ad gır 'Aygır, erkek at' anlamındaki sözcük, ikisi Köl Tegin, biri Bilge Kağan ve biri de Yabogan yazıtında olmak üzere toplam dört kez tespit edil­ miştir. Sözcüğün geçtiği yer ve cümleler şöyledir: Köl Tegin doğu 3 5 : Kaganın birle so1Ja yışda sül}üşdümüz köl tegin lıııyırkun{ul} ak adgırıg} "Kağanı ile Songa (ormanlı) Dağları'nda savaş­ ı ık. Köl Tegin Bayırku'nun ak aygırına" Köl Tegin doğu 36: Ol tegdökde bayırkunUIJ ak adgıng udlıkın sıyu 11rtı "O saldırdığında Bayırku' nun ak aygırını uyluğundan vurup kırdılar." Bilge �ğan kuzey 1 1 : Sarıg altu}nın ürül) kümüşün kırgaglıg ko­ lııyın kinlig işgitisin özlük atın adgırın kara k[işin} "Sarı altını, beyaz v,iimüşü, kenarlı ipeislileri, misk kokulu ipeklileri, has atları, aygırları, l komutanı A:z Sıpa Tay Sengün'dür. l l alkı Tongra (taraflarında) Baş Kay, Ava Baş (ile) Üç Karluk(lar), bun­ ' a boylar yabgunun boyları(dır) ." 1 M 1 .\ 5 1 \(, 1 \7 1 18

1 .1'1 1 40

Atalay, Divanü Lıigat-it-TUrk Tercümesi, c. I , s. 207 ve 3 1 9, c . 1 1 1 , s. 1 5 8 . Atalay, Divanü LUgat-it-TUrk Tercümesi, c. 1, s. 487. Atalay, Divanü LUgat-it-TUrk Tercümesi, c. 1 , s. 487. Clauson, An Etymological Dictionary ofPre- 7hirteenth-Century Turkish, s . .17';a. Clauson, An Etymological Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish, 783a. Kaşgarlı Mahmud'un verdiği bilgiye göre, sıp sözcüğü ' iki yaşına girmiş olan tay' anlamında iken Clauson'un 'bir yaşındaki tay' anlamıyla karşılaması tuhaftır. Eren, Tıirk Dilinin Eıimokıjik Sözlüğü, s. 365. Gülensoy, Tıirkiye Tıirkçesindeki Tıirkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü, s. 770.

1 69

Sıpa ile sıp sözcüğünün bir ve aynı olduğu düşünülebilir; ancak tek sorun, birinin 'at yavrusu' ötekinin ise 'eşek yavrusu' anlamında olmasıdır. Hayvancılığın önemli olduğu, eski Türk halklarında bu ka­ rışıklığın, herhilde normal olmaması gerekir. Ancak belki de sıp sözcü­ ğünün ilk anlamının 'iki yaşındaki tay' veya doğrudan 'at yavrusu, tay' iken zamanla 'eşek yavrusu' anlamı kazanmış olabileceği de göz önüne alınabilir. Her ne olursa olsun tafı 'tay' sözcüğünün yanında, sıp ' ın, yer adında olsa bile kullanımı, Türkçenin söz varlığının zenginliğine işaret etmesi bakımından önemlidir. Ayrıca szp sözcüğünün 'iki yaşına girmiş tay'; 'tay' anlamındaki tafı sözcüğünün ise yaş gözetilmeksizin daha ge­ nel bir 'at yavrusu' anlamında olduğunu düşünmek de mümkündür. Sözcükle ilgili ayrıca şu kaynaklara da bakılabilir. 141 Tan At sözcüğü etrafında gelişmiş en temel sözcükler, doğal olarak atın cinsiyeti, türleri ve yavrusuna verilen adlardır. Bu bakımdan 'tay, atın yavrusu' anlamındaki tafı sözcüğünün eski Türk yazıtlarında geçmiş ol­ ması, hem söz varlığı hem de kültür tarihi açısından kuşkusuz büyük bir kazançtır. Sözcüğün hem tafı ve tany hem de tay biçimiyle tespiti, Eski Türkçe döneminin ses bilgisi açısından önemlidir. Sözcük tafı olarak yalnızca Yenisey bölgesinden 41 numara­ lı Hemçik-Çırgakı yazıtında üç kez; tany biçimiyle bir kez Muruy Maşrapası, tay biçimiyle ise yalnızca Küli Çor yazıtının doğu yüzünün 3. satırında bir kez tespit edilmiştir. Cümleler şöyledir: Hemçik-Çırgakı (E 4 1 ) 2: Tafılarım er atım yok çün yeti aşnukı eşim taş ru tikti "Taylarını. (Önceleri) erkeklik adım olmadığı için yedi eski eşim, dostum taş(a) yazdırıp dikti(ler) ." Hemçik-Çırgakı (E 4 1 ) 5 : Say teg sarig altunum ık gerçin eg[ri tew} em agı yüder tafıım "Çakıl taşı kadar çok sarı altınlarım, semiz ve koyu doru (renkli) tek hörgüçlü develerim, ipekli kumaşlar taşıyan taylarını." Hemçik-Çırgakı (E 4 1 ) 1 1 : Gaşga tafıım "(Ey benim) alınları akıt­ malı ıaylarım!" 141 Hauenschild, Die Tierbezeichnungen bei Mahmud a!-Kaschgari, Eine Untersuc­ hung aus sprach-und kulturhistorischer Sicht, s. 1 85- 1 86; Erhan Aydın, "Şine Usu Yazıtında Hayvan Adlarıyla Kurulmuş Yer Adları Üzerine İncelemeler" Turkish Studies 31 1 , (2008), s. 204-205; Aydın, Eski Türk Yer Adları, s. 1 32.

1 70

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Küli Çor doğu 3: Ak atım tayıg özlükin binip op/layu te}gip üç erig rıınçdı "ak atımın tayı? (olan) has atına binip ileri atılarak saldırıp üç .ıskeri mızrakladı." Muruy Maşrapası: Tanyım(?) semritöki esürser közi körmeyü rzüg kimni körmeyü içil] edgü sagır "Tay(lar)ım(ın)(?) beslediği sarhoş ulursa gözü (önünü) görmeyene kadar yalancı kişiyi görmeyene kadar i ı i n! (Bu) İyi maşrapa(dır)." Hemçik-Çırgakı (E 4 1 ) yazıtındaki üç örnekteki tafı sözcüğünün yalımında herhangi bir sorun bulunmamaktadır. Küli Çor yazıtındaki i'ırnekte y harfı ile yazılmış olması, sekizinci yüzyıl Türkçesi için alışıl­ madık bir durum olsa da yazıt ile ilgili fotoğrafve çizimlerde art ünlülü ı harfi açıkça seçilebilmektedir. Eğer gerçekten y harfi ile yazılmışsa, fıly ııiibecleşmesi için ilginç ve değerli bir örnek olacaktır. Bozkırda onbinlerce belki yüzbinlerce at varken bir kimsenin ken­ ı l i atının rengini ve türünü belirtmesi ayrıca dikkate değerdir. Küli Çor varnındaki örneğe göre, kendi ak atının tayı olduğunun belirtilmesi, .ıı ların doğumundan sonraki her evresinin dikkacle takip edildiği anla­ "' ına gelmektedir. Yakın zamanlarda bulunan ve bu satırların yazarınca yeni okuma ve .ııılamlandırması yapılan Muruy Maşrapasındaki tany biçimi kuşkulu ııl ınakla birlikte, cümlenin tümünün anlam bütünlüğüne uymaktadır. Ancak, maşr�panın dibindeki cümlede en kuşkulu sözcüktür. fı sesini �iisteren harfi n, n ve y ile yazımının en ünlü örneği, Tofıukuk adının llilge Kağan güney l fte bulunan tonyukuk yazımıdır. Dolayısıyla tafı ıilzcüğü burada n ve y harfleri ile yazılmış olmalıdır. 142 Eski Türk yazıclarında tay biçiminde yazılan bir sözcük daha bu­ lunmaktadır ki bunu tay 'at yavrusu' ile birleştirip anlamlandıranlar ol­ ıııuştur. Toplam altı kez geçtiği bilinen tay, Çince 'büyük' anlamındaki ,/,, (:;k:) sözcüğünün Eski Türkçe telaffuzundan başka bir şey değildir. 1 >.ıha çok kişi adı ve unvanlarda görülen bu sözcüğün, Çinli komutan­ bnn adlarında bulunması dolayısıyla kullanılmış olduğu öne sürülebi­ lir. Sözcükle ilgili birkaç örnek şöyledir: Bilge Kağan güney 1 1 : Lisün tay selJÜn "Büyük General Lisün" Tariat batı 6: Tokuz bolmış bilge tay selJÜn " Dokuz Olmuş Büyük llilge General" 1 1 2.

Erhan Aydın, "Muruy Maşrapasındaki Runik Yazı Üzerinde Yeni Bir Okuma ve Anlamlandırma". Di!Ara;tırmaları 29, (202 1 ) , s. 24-25. 171

Tariat kuzey 3: Sıpa tay selJÜn "Büyük General Sıpa" Şine Usu kuzey 1 1 ve Şine Usu doğu 5: Tay bilge totok "Askeri Vali Büyük Bilge" Yukarıda, sıp sözcüğünde de ifade edildiği üzere, tafıl tay sözcüğü­ nün, 'at yavrusu' anlamında, genel anlamlı bir sözcük olması gerekir. Ancak sıp 'iki yaşına girmiş tay' anlamlı bir başka sözcük bulunduğuna göre ve yukarıda örnekleri verildiği üzere, Hemçik-Çırgakı yazıtının 5. satırından anlaşıldığı kadarıyla ipek taşıyacak kadar büyük olduğu­ na göre, iki yaşından daha küçük bir hayvan olması beklenemez. Bu verilerden hareket edildiğinde, ancak genel bir 'at yavrusu' anlamını vermek daha uygun olacaktır. Hayvanların yavru iken bulunduğu yaşa göre adlar verilmesi, Türklerin özelde at yetiştiriciliği, genelde ise hay­ vancılık bakımından oldukça ileri bir düzeyde olduğunu gösteren en önemli kanıtlardan biridir. Ayrıca hayvancılıktaki bu ileri düzey, yazıt­ lar dönemi Türkçesinin söz varlığı için de önemli örneklerle karşılaşıl­ masına vesile olmuştur.

Ko ş um Takımları

Eder Atın koşum takımı çerçevesinde elde edilmiş sözcüklerden biri 'eyer' anlamındaki ederdir. Sözcük Adag Mandal yazıtında bir, Baga Oygor 1 yazıtında bir ve Yabogan (A 84) yazıtında üç kez olmak üzere toplam beş kez tespit edilmiş olup bunların dördü isimden isim yapan +l!G ekli ederlig biçimindedir. Cümleler şöyledir: Adag Mandal 1 : Ak at altun eder ert[i} "Ak at(a) altın eyer yaraşır." Baga Oygor 1: Ak at altun ederlig "ak atın eyeri altından olur." Yabogan (A 84) : Ak at altun ederlig e kök at kümüş ederlig e torug at tuç ederlig "ak at altın eyerli, boz at gümüş eyerli, doru at tunç eyerli (olur.)" Yukarıdaki dört örnekte de görüldüğü gibi, eder sözcüğündeki d sesinin, bugünkü Türk yazı dilleri in büyük bir bölümünde görülen d>i5>y ses gelişimi paralelinde y sesine gelişerek eyer biçimini aldığı an­ laşılmaktadır. Doerfer'in sözlüğünde eder maddesi bulunmasa da Moğolcada kullanımı dolayısıyla yine 'eyer' anlamındaki İIJırçdk maddesinde bu 1 72

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

,özelik hakkında bilgi verilir. 14·' Clauson, iç sesteki d sesinin sızıcılaşma­ ya başladığını işaret ederek et}er biçiminde okur. 1 44 Eren, sözcüğün Orta l 'ürkçe metinlerinden itibaren geçmeye başladığını belirtir. Özellikle Yakut ve Çuvaş Türkçelerindeki biçimlerin düşündürücü olduğunu ve hu ikisinin eder sözcüğünden gelip gelmediğini tartışır ve o da Doerfer l(ibi aynı anlamdaki tl]lrçak' ın kullanım alanı üzerinde değerlendirme­ lerde bulunur. 1 45 Atların donlarından yani renk ile türünün belirlenmesi konusun­ da, ata yakışacak eyerin de hangi madenden yapılacağının ifade edilmiş 11lması önemlidir. Buna göre; ak ata altın, boz ata gümüş ve doru ata j,c ıunç eyerin yakışacağı ifade edilmiştir. Kültürel bir sözcük olan eyer, lıüyük kağanlık ve beylik yazıtlarında geçmemiş, küçük yazıtlarda tes­ p i t edilmiş olmaktadır. Bu da az satırlı olduğu için önemsiz gibi görü­ ıım yazıtların, hem Türk dilinin ses bilgisi ile sözlük bilgisine hem de l 'iirk kültür tarihine çok önemli katkılar yaptığı yeterince açıktır.

At Adları idil ı\ı lara a d verilmesi, aslında bozkır kökenli halklar ıçın sıradan bir ı«ydir. Eğer yan4ş anlaşılmadıysa, Küli Çor doğu 7'de, Küli Çor'un l\arluklarla ·mücadelesi sırasında bindiği atın adının İdil olduğu anla­ )ıl maktadır. Cümle şöyledir: [lşwara bil]ge küli çor anta kesre karlokka

ı•rm[e] sül}üş[dökjd/ idil akın binip oplayu tegip sança ıdıp topulu ünti

" lşvara Bilge Küli Çor, ondan sonra Karluk(lar)la yeniden savaştığında i d i l (adlı) ak atına binip ileri atılarak saldırıp mızraklayıp (düşman saf1,ın nı) delip çıktı." Küli Çor yazıtını, Köl Tegin yazıtında olduğu gibi, atlardan özel­ l i ldc bahsetmesi bakımından ayrı bir yere koymak gerekmektedir. ı :ii rnlede de görüldüğü gibi, Küli Çor, Karluklara karşı giriştiği müca­ ılı'lede İdil adlı ak bir ata binmiştir. İdil olarak tespit edilen bu sözcük, Yenisey bölgesinden 36 numa­ ı .ıl ı Tuba il yazıtının 3. satırında da ele geçmiştir; ancak burada atın 1 ,1 \

Doerfer, Türkische und MongoliJche Elemente im Neupersischen il, No. 562. Clauson, An EıymoÜJgica/ Dicıionary ofPre- Thirteenth-Century Turkish, s. 63b. 1 ·I� Eren, Tıirk Dilinin Etimoi "it yılının altıncı ayı? iki < > " it sözcüğünün bu üç tanığında da art ünlülü t harfiyle yazıldığı anlaşılmaktadır, dolayısıyla sözcük ancak ıt okunabilir. / sesinin normal ünlülerden kısa olmasından dolayı, genel Türkçede sözcük başındaki ı seslerinin i sesine gelişmesi bilinen bir ses olayıdır. Bu nedenle sözcü­ ğün, Türkçenin sonraki dönem metinlerinde i sesine dönüşmüş olması anlaşılabilir bir durumdur. Köpeğin wolojik yapısından dolayı evcilleştirilmeye uygun bir hayvan olması, bugün olduğu gibi eski zamanlarda da avcılıkta avcı hayvan rolü üstlenmesine imkan hazırlamıştır. ...

Dağlık Altay bölgesi yazıtlarından Tuekta il ve III yazıtlarının üstte bulunan çiziminde kaya üzerine güzel bir avcılık tasviri kazınmıştır. 1 96

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K HAYAT

Burada avcı ve av hayvanlarının yanında avcı hayvan olarak köpeğin de rklendiği görülmektedir. 205 Yine Dağlık Altay bölgesi yazıtlarından 78 numaralı Kurgak 1 yazı­ ı ı ııda da avcı, av hayvanı ve avcı hayvan olarak köpeğin de resmedildiği .ı�ık bir biçimde görülmektedir.

Çizim : http://www.alray.uni-frankfurt.de/A78/KURGAKl _X.PNG

Eski Uygur Türkçesinin Budist çevre metinlerinde yedi kötü hay­ v.ııı arasında sayıldığı anlaşılmaktadır.'06 Bunda eski Hint kültürünün ı·ı kisi olduğu çok açıktır. Sözcüğün, özellikle yapısıyla ilgili şu kaynak1.ıra da bakılabilir.207

l'ıygan hki Türk kültürü ve avcılık için 'tazı, av köpeği' anlamındaki bu çok

llııcmli sözcük, yalnızca bir kez, ancak yer adında tespit edilmiştir: ı;ıyxan köl. Cümle şöyledir: Şine Usu güney 3� < > [ta]gda körti yag[ı](?) < > el tep ayu kelti l•rı yegirmike < > taygan köfte teri/tim "< ... > Dağı'nda gördü. "Düşman 1 rl < .. > yurt" deyip söyleyerek geldi. (O ayın) on beşinde < ... > Taygan ı ;rılü'nde (tekrar) toplandım." ...

...

...

.

Jll"ı

!rina Nevskaya-Larisa Tybykova, "Old Turkic Runic inscriptions in the viciniry of ıhe village Tuekra, Altay Republic, Russian Federation". Mehmet Ölmez vd. (Ed.): Ôtüken'den lstanbu/'a Tiirkçenin 1290. Yzlı (720-2010) Sempozyumu. Bildiriler, lsranbul: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 20 1 1 , s. 3 1 4. ll llo Tokyürek, "Eski Uygurcada Hayvan Adları ve Bunların Kullanım Alanları", . 25 1 . 1 1 1 / Pellior, " Les Formes turques e r mongoles dans l a nomenclature zoologique du " Nuzham-'1-kulüb" ", s. 566; Grnnbech, Komanisches Wörterbuch, Türkischer Wortintkx zu Codex Cumanicus, s. 1 08; Doerfer, TUrkische und Mongo/ische Elemente ım Neupmischen II, No. 633; Clauson, An Eıymologica/ Dictionary ofPre-lhirteenth­ Cmtury Turkish, s. 34a; Hauenschild, Die Tierbeuichnungen bei Mahmud al-Kasch­ gari, Eine Untersuchung aus sprach-und kulıurhis/Qrischer Sicht, s. 96.

1 97

Sözcük, Divdnu Lugdti 't- Türk te taygan 'tazı, av köpeği'20' anla­ mıyla tespit edilmiştir. Doerfer, Ramstedt'in Moğolca-Türkçe tay ile Korece *kani'yi karşılaştırmasını andıktan sonra Güney Sibirya Türk yazı dillerinde kullanılan tay- 'kaymak' fiiliyle birleştirip sözcüğün Türkçeden Moğolcaya tayiga, Moğolcadan da Mançucaya taiha olarak geçtiğini belirtir. Ancak Doerfer'in, Şine Usu yazıtında geçen bu tek örnek taygan köl yer adındaki taygan ile ilişki kurmamış olmasını, ya gözünden kaçmasına ya da yer adında bulunduğu için dikkate almadı­ ğına bağlamak mümkündür.209 Rasanen'in, taygan için Moğolca *tayi 'orman'+Türkçe *kan 'kö­ pek"10 biçimindeki köken bilgisi açıklaması hayli ilginçtir. Clauson ise taygan 'tazı, Rus avcı köpeği' olarak verdiği hayvan adının -gan eki ta­ şıdığını belirtir, ancak o da Doerfer gibi Şine Usu yazıtında geçen tek örnek taygan ile birleştirmez. 2 1 1 Clark, her Eski Türkçe sözcükte olduğu gibi, taygan sözcüğünün de Moğolca olduğu görüşündedir: Taygan 'ta· zı'.212 Erdal ise taygan'daki -gAn ekinden hareket ederek 'geçip gitmek'; 'kaymak'; 'süzülmek' anlamlarındaki tay- fiili ile birleştirir.213 Taygan sözcüğünün, tay- fiil tabanından yapılmış bir isim oldu­ ğu gayet açıkcır. Tay- fiilinin, tarihi ve çağdaş Türk yazı dillerinde çc· şitli anlamlarda, ancak özellikle 'kaymak' anlamında kullanıldığı bi· !inmektedir. Eski Uygur Türkçesinin, Tıirkische Tu ifan Texte VI!P", Maytrısimiı'15, Üç !tigsizler"', lnsadi Sutra2 17 gibi metinlerinde de 'kay· ınak' anlamıyla tespit edilmiştir. Divdnu Lugdti 't- Tıirk'te tay- fiili, yinr ' kaymak' anlamındadır. Kutadgu Bilig'de tay- fiili tespit edilmemiş olsıı '

.�118 •

101)

.' 1 il .' ı 1 .' I

'

..

.' 1 1 '1 ı

.' ı ·ı

Atalay, Divanü LUgaı-iı-Türk Tercümesi, c. 1, s. 42 1 ; c. i l , s. 1 5 ve 343; c. I I I , s. 174 ve 1 75 . Doerfer, Türkische und Mongolische Elemente im Neupersischen I/, No. 866 . Rislinen, \&r.ruch eines etymologischen WOrterbuchs der TUrksprachen, s. 456 . Clauson, An Etymological Dktionary ofPre-lhirteenth-Century Turkish, s. S68h vı 7 1 5a . Clark, "Mongol Elements in Old Turkic?'', s. 1 54 . Erdal, Old Turkic wordformation. A Functional Approach to the Lexicon !-fi, s. HH < :abain, Türkische Turfon- Texte Vlll, s. 99 . ! Ckin, Uygurca Metinler il: A-faytrısimit, Burkancıların Mehdisi Maitreya Ilı l\ııluşma, Uygurca iptidai Bir Dram, s. 469. ı:. Sema Barutçu Ôzönder, Üç ltigsizler. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınlan, l lJ98, s. 1 80. 1 i·ı.can, Das Uigurische lnsadi-Sütra, s. 1 00.

1 98

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K HAYAT

da 'kaygan' anlamındaki tayıt " sözcüğünün de aynı fiilden yapıldığını iine sürmek mümkündür. Türkçenin öteki tarihi dönem metinlerinde­ ki örnekler için bk. 2 1 9 Çağdaş Türk yazı dillerinde de hem tay- fiili hem de bu fiilden yapılmış türevlerin sık kullanıldığı anlaşılmaktadır. Örneğin; Kırgız ' Türkçesindeki tayğak 'ayak kaydıran', tayğalan- 'kaymak, ayak kaymak', tııyğalanuu 'kayma, kayış', tayğıl 'kaymak, ayak kaymak' örneklerinin aynı fiilden yapıldığı görülmektedir. 220 Altay Türkçesindeki örnekler ıle ilginçtir: Taygak 'kaygan', tanı/ 'hızlı köpek', taykıl- 'yuvarlanmak, kaymak; hataya düşmek', taykılça/ 'kaymak'. 221 Öteki çağdaş Türk yazı ılillerindeki biçimler için bk. 222 Fiil ve türevlerinin Türkiye Türkçesinde tespit edilmemiş olması l.ıc dikkat çekicidir. Sözcükle ilgili şu kaynaklara da bakılabilir. 223 Yukarıda verilen örneklerde de görüldüğü gibi, taygan isminin tııy- fiilinden alınması durumunda hem tarihi hem de çağdaş Tıirk yazı ılillerinde çok sayıda tanığı elde edilmiş olmaktadır. Bu adın, hayvan .1111 olarak tespit edilmemiş olması, talihsizlik olmakla birlikte, hayvan .ıılından yer adı yapıldığı görülmektedir. Hızlı koşan bir köpek türü­ ıı(in eski Türklerce bilinmesi, onu avcılıkta kullandıklarına tanık olarak tıiistermeyi mümkün,kılmaktadır. .' 1 K

1 1 ')

J lO ili .' i l

i l .\

Reşid R. Arat, Kutatlgu Bilig ili, indeks. Neşre hazırlayanlar: Kemal Eraslan­ Osman F. Serdcaya-Nw-i Y'ıice, lsıanbul: Türk Kültürünü Ar�ıırma Enstitüsü Yayınları, 1 979, s. 430 ." Tarihi Kıpçak Türkçesi: Toparlı vd., Kıpçak Türkçesi Sözlüğü, s. 266; Mukaddimetii 1Edeb: Nuri Y'ıice, Mukat/Jimetü1-Edeb. Ankara: Tıirk Dil Kurumu Yayınları, 1 993, s. 1 84; Kısasü1-Enbiyd: Aysu Ata, Kısasü1-Enbiyd il, Dizin. Ankara: Tıirk Dil Kurumu Yayınlan, s. 603; Çağatay Türkçesi: Abel Pavet de Courıeillc, Dictionnairt Turlt­ Oriental. Amsıerdam: Philo Prcss, s. 2 1 1 ; Dede Korkut Kitabı: Ergin, Dede Korkut Kitabı il, s. 287; Tarııma Sözlüğü: Tıirk Dil Kurumu, Tarama Sözlüğü. Ankara: Tıirk Dil Kurumu Yayınları, 1 996, s. 3776 ve 3778. Yudahin, Kırgız Sözlüğü, s. 7 1 8. Baskakov- Toşçakova, Altayca-Türkçe Sözlük, s. 1 7 1 . Karaçay-Malkar: Tavkul, Karaçay-Malkar Türkçesi Sözlüğü, s . 387; Tarar: lgn:ic Kllnos, Kasantatarisches WOrterverzeichnis. Hzl.: Zsuzsa Kakuk-lmre Baski. Ankara: Tıirk Dil Kurumu Yayınları, 1 999, s. 1 04; Tuva: Arıkoğlu-Kuular, Tuva Türkçni Sözlüğü, s. 1 06. Aydın, "Şinc Usu Yazıtında Hayvan Adlarıyla Kurulmuş Yer Adları Üzerine incelemeler", s. 205; Aydın, Eski Türk Yazıtlarında Bitkiler ve Hayvanlar", s. 38-39.

1 99

Yırtıcı Kuşlarla Avcılık

Yazıtlar dönemi Türkçesinde açıkça tespit edilmemiş olsa da yırtıcı kuş­ larla avcılığın da büyük bir önemi olduğunu belirtmek gerekir. Bu sava ulaşılmasının en büyük nedeni, yırtıcı kuşlarla avcılığın bazı kaya üstü tasvirlerde (petroglif) açıkça görülmesidir. Tıirklerin avcılık yöntemlerinden birinin kartal veya şahin gibi yırtıcı kuşlarla avcılık olduğu, bilinen bir konudur. Bu avlanma yön­ teminde, av hayvanının ağırlığı da hesaba katılınca tavşan gibi avlan­ ması daha kolay hayvanlar akla gelmektedir. Bu küçük hayvanların yırtıcı kuşlarla avcılığında yalnızca besin amaçlı olmaması gerektiği de göz önüne alınınca eski Türk yazıtlarında kök teyel) olarak geçen ve Moğolların tarbagan dediği hayvanın derisinden dolayı bu gibi hayvanların da avlanmış olabileceği pekala düşünülebilir. Bugün de Kırgızistan, Kazakistan ve Moğolistan başta olmak üzere iç Asya boz­ kırlarında bu yöntemle avcılığın geçerli bir avlanma yöntemi olduğu bilinmektedir. Bu avlanma yöntemini en iyi ifade eden kaya üstü tasvir ise Kırgızistan veya Tanrı Dağları yazıtları adıyla da bilinen bölgedeki Koçkor XX yazıtında yer almaktadır.

Koçkor X:X yazı tı. 224

kaya üstü rasvi rlerden hareket ederek eski Türk ya­ aktii r old uğu göz önüne alındığında bu hayvanlardan da söz etmek yararl ı olaca k t ı r. Eski Türk yazıtlarında tespit edilen yırtıcı kuşlar ş u n la rd ı r: Bu bilgiler ve

zıtları nda ;ıdı geçen yırtıcı kuşl a r ı n hu avcı l ı k yö neti m i n de temel

224 Aliınov. 1imrı Dağı Yazıtltırı. Eski TUrk Runik Yaza/arı Üzeritıt' Bir inceleme, s . 256. 200

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Kara sıgkıır (sıg kor?)

' Kara kartal' olarak bugünkü Türkçeye aktarılabilecek bu hayvan adı, Yenisey bölgesinden Podkııninskaya (E 7 1 ) yazıtının 3. satırında tes­ pit edilmiş olup satırda yer alan öteki sözcükler, harflerin aşınmış olmasından dolayı çok açık bir biçimde okunamasa da kara sı1jkur yazımı açıkça görülmektedir. Kara sıfatı kullanılmış olduğuna göre, hu yırtıcı kuşun, s11;kurun bir türü olması gerektiği açıktır. Ancak, t'ski Türk yazıtlarında sı1jkur veya benzeri biçimlerin tespit edilmemiş olması büyük talihsizliktir. Hayvan adının geçtiği satır şöyledir: > kara sıı;kur. ...

Claııson, 'yırtıcı bir kuş, akdoğan' anlamlandırıp sözcüğün s11;kor da okunabileceğine işaret eder ve Moğolcadaki şi1Jkor (veya şi1Jğor) biçi­

minin Türkçeden ödünç alındığını, ancak Moğolcanın sonraki dönem­ ininde şoljkarlşuljkar biçimlerinin Türk yazı dillerince geri ödünçleme yoluyla alındığını belirtir.'25 Doerfer, 'akdoğan, Hierofolco gyrfalco' bi­ \·iminde, hayvan�n Latince adını da vererek anlamlandırır ve Moğolca 1i1Jkor biçiminin daha eski bir *sı1Jkor biçimine gitmesi gerektiğini ifade rder.'26 Doerfer ayrıca bu kuş türünü Latince Hierofolco gyrfalco yani hılco rusticolus olarik belirler. Moğolların Gizli Tarihi'nde geçen çaxa'a11u'ut ŞİIJXOt 'beyaz kartal'227 biçimi de bu yırtıcı kuşun renklerle ifa­ de edilen türlerinin olduğunu açıkça göstermektedir. Hauenschild ise "hir yırtıcı kuş; Togril'den daha küçük" biçiminde bir açıklama yapar. 'iiizcüğün öteki Türk yazı dillerindeki türlü biçimleri ve hayvan adı ile il11ili ayrıntı için bk.228 .� 2 5

Clauson, An Etymological Dictionary ofPre- 7hirteenth-Century Turkish, s. 838a . Doerfer, Türkische und Mongolische Elemente im Neupersischen !, No. 237 . •1 ! 7 Doerfer, Türkische und Mongolische Elemente im Neupersischen !, No. 237 ve 360; Haenisch, Wiirterbuch zu Mrınghol un Niuca /Obca'an (Yürın-Ch'ao Pi-shi) Geheime Geschichte der Mongolen, s. 1 4 1 . .� 2 8 Hauenschild, Die Tierbezeichnungen bei Mahmud al-Kaschgari, Eine Untersuchung aus sprach-und kulıurhiJtorischer Sichı, s. l 9 1 - 1 92 ve Aydın, "Eski Türk Yazıtlarında Bitkiler ve Hayvanlar", s. 28. 12(,



201

Sözcük ile ilgili açıklama yapan araştırmacıların, çağdaş Türk yazı dillerinin büyük bir bölümünde bulunan sıykur sözcüğünden hareket ettiği açıktır. Her ne kadar 'akdoğan' gibi açıklamalar yapılmış olsa da zaten sözcük kara sözcüğü ile ifade edilmiştir. Tabii burada önemli olan bu hayvanın tam olarak ne olduğudur. Bunu ancak çağdaş Türk yazı dillerinde kullanılan sıykor sözcüğünün değişik biçimlerinden elde et­ mek mümkündür. Bu bakımdan sözcüğü 'kara kartal' olarak anlamlan­ dırmak daha doğru olacaktır. Togan

'Yırtıcı bir kuş, doğan' olarak anlam verilebilecek sözcük, ikisi Yenisey, biri ise Kırgızistan bölgesi yazıtlarında olmak üzere toplam üç kez tes­ pit edilmiştir. Sözcüğün geçtiği yer ve cümleler şöyledir: Uyuk-Tarlak (E 1) 2: Atım el togan totok ben teyri elimke elçisi ertim altı bag bodunta beg ertim "Adım El Togan Toıok('tur) . Ben kutlu (aziz) yurdumun elçisi idim. Altı birleşik boyun beyi idim." Kızıl-Çıraa il (E 44) 6: Arslan külüg tirig oglı ben külüg togan ben "(Ben) Arslan Külüg Tirig('in) oğluyum. (Adım) Külüg Togan'dır." Talas il (K 2) 6: Atası atı togan oglı atı kar çor "Babasının adı Togan, oğlunun adı Kara Çor (İmiş)." Yukarıda görüldüğü gibi, üç örneğin üçündeki togan sözcükleri kişi adı olarak kullanılmıştır. Anlam ilişkisi olmamakla birlikte, söz­ cüğün tug-ltog- 'doğmak' fiilinden yapılıp yapılmadığı belli değildir, bu nedenle de ilk ünlüsü o veya u ile olabilir. Hatta kişi adı olarak kullanılan bu üç örnekteki togan sözcüğünün yırtıcı kuş olan 'doğan' olup olmadığı da açık değildir. Ne yazık ki Türk runik harf sisteminde o ile u sesleri bir işaret ile gösterildiği için, bunu anlamak ve dolayısıyla da ayırt etmek mümkün değildir. Üstelik 'doğmak' anlamındaki tug-"" fiilinin bu hayvan adının kökü olduğunu bilmek de güçtür. Ancak her ne olursa olsun, yani tug- veya tog- okunsa da hayvan adının 'doğmak' anlamıyla ilişkisinin olmaması gerekir. 229 Bu satırların yazarı. 'doğmak' anlamındaki fiili, rüm çalışmalarında tug- olarak okumaktadır. Türk runik alfabesinden tog· mı tug· mı olduğunu anlamak müm kün olmasa da bugünkü Türk ym dillerinin büyük bir bölümünde tug--dug- ol­ ması, bu biçimde okumanın en önemli dayanağıdır. Ayrıca, Latin temelli Yeni Türk Alfabesi dışında, Türklerin kullandığı alfabelerin tümünde o ve u ile ö ve ;; ünlülerini ayırc ermek ne yazık ki mümkün değildir.

202

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Clauson, toğan maddesinde 'şahin' anlamını verir ve Latince adını 1-iılco lanarius olarak belirler. 230 Doerfer, 'şahin türü' anlamını verdikten •oııra, komşu dillerin bazılarının, sözcüğü Türkçeden ödünçlediğine ılair savını örneklerle destekler.231 Gülensoy ise, tog-(a)n biçiminde alıp ı ;ı�daş Türk yazı dillerinden örnekler verir. Gülensoy, tog- fiili ile tug­ ·, loğmak' fiilini karşılamış olmalıdır. 232 Hayvanın zoolojik özelliği de dahil olmak üzere adın, 'doğmak' .ınlamındaki tug-� tog- fiilinden yapılmış olması mümkün görünme­ nıcktedir. Kaldı ki öyle olsa bile sözcükte +An değil; + GAn eki, yani ' tııggan biçiminde olması gerekirdi. Sözcükle ilgili ayrıca şu kaynaklara ıla bakılabilir. 233 Av Hayvanları l'.r At Almak Amacıyla Avlanan Hayvanlar

l 'iirk runik harfli eski Türk yazıtlarından elde edilen bilgilere göre 1 ürkler, doğan erkek çocuklarına öncelikle bir ad verirdi. Yukarıdaki

hlllümlerde de ifade edildiği üzere, kız veya erkek olması fark etmeksi­ ı l ıı ilk doğan çocuğa tun sıfatını kullanarak adlandırma yapardı. Erkek ıncuklarda ise genç denilebilecek çağa ulaştığında ise, kahramanlık �iistermesi beklene�eği için, öncelikle avlanması kolay hayvanlar ile işe hıışlanır ve bu avcılık uğraşından, aynı zamanda bir erkeklik adı almak ıniimkün olurdu. Yine eski Türk yazıdarındaki örnek cümlelerden an­ lıışıldığına göre, er ai' yani erkeklik adı, katıldığı savaşlarda öldürülen ıliişmanlardan da elde edilebilmekteydi. Savaşlarda öldürülen düşmanlar ve özellikle onların liderlerinin .1Nla aşağılanmadığını, hatta saygı gösterildiğini söylemek mümkün­ , [ lir. Örneğin; Çingiz Han'ın babası Yesügey Bagarur, Tatarların lideri l rmüçin Üge'yi tutsak etmiş ve eşi Höelün'den bir erkek çocuk sahibi olduğunu öğrenince de baş düşmanı Temüçin'in adını oğluna vermişti. } \O

Clauson, An Etymological Dictionary of Pre- 7hirteenth-Century Turkish, 470b-47 1 a . .' \ 1 Doerfer, TUrkische und Mongolische Elemente im Neupersischen fil, No. 1 35 1 . J \ 2 Gülensoy, Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü, s . 9 2. .' U Nadelyayev vd. , Drevnetyurkskiy S!ovar: s . 57 1 ; Alimov, Tanrı Dağı Yazıtları, Eski TUrk Runik Yazıtları Üzerine Bir inceleme, s. 66, 67 ve 82: Aydın, "Eski Türk Yazıdarında Bitkiler ve Hayvanlar'', s. 39.

203

Ancak bilindiği gibi Çingiz Han'ın çocukluk adı olan Temüçin'in ar­ dından, 1 206 yılında yapılan büyük kurultayda şaman Kököçü234 ona Çingiz unvanını uygun görmüştü, Dolayısıyla çocukluk veya sonradan türlü kahramanlıklar elde etmek suretiyle ulaştığı erkeklik adı da boz­ kır kavimlerinde ad vermek/almak anlamında önemli uğraşlardan biri olmaktaydı. Türk runik harfli eski Türk yazıtlarında er at almak ifadesinin çok sayıda örneği tespit edilmiştir. Doğal olarak tüm hayvanların avlanması suretiyle er at yani erkeklik adı alınacağı halde, metinlerde tespit edilen hayvanları temel almak daha uygun görüldü. Buna göre, doğrudan er at almayı ifade eden birkaç örnek cümle aşağıda bulunmaktadır: Köl Tegin doğu 3 1 : Umay teg ögüm katun kutıl]a inim köl tegin er at bultı "Umay gibi annem hatunun talihi sayesinde kardeşim Köl Tegin erlik adını buldu." Gurvan Mandal 3: Er atım mal el}il e "erkeklik adım inal Engil" Doloodoyn 1 : Er atım bey lig ço[r} "erkeklik adım Benglig Çor" Uyuk-Arjan (E 2) 5: Er atım kısk baş ben "Erkeklik adım Kısa Baş'tır." Çaa-Höl III (E 1 5) 3: Er atım yaruk tegin ben "Erkeklik adım Yaruk Tegin." Oçurı (E 26) 1 3: SizilJ er at ur efil] ö[z} "Sizin erkeklik adınız Urı'dır. Yurdun öz" Ak-Yüs 1 (E 38) 4: Bo er atım ögdem mal ap "Bu erkeklik adım Ögdem inal Alp('nr) ." Hemçik-Çırgakı (E 4 1 ) 3: Eratzmyula ben "Erkeklik adım Yula'dır." Bay-Bulun 1 (E 42) 8: Er atım öz tugdı "Erkeklik adım Öz Tugdı." Bay-Bulun lI (E 49) 2: Er atım ak baş atık mal öge "Erkeklik adım Ak Baş Atık i nal Öge('dir) ." Tuva B (E 50) 4: Buga er atı "Bugra erkeklik adım(dır.)" Tuva D (E 5 1 ) 1: Er atım kök tirig ben "Erkeklik adım Kök Tirig('dir)." Herbis-Baarı (E 59) 3: Er atım külüg yegen "Erkeklik adım Külüg Yegen('dir) ." 234 Şaman Kököçü'nün adının anlamı, Türkçe bakışla 'Gökçü, Gökle uğraşan' olarak verilebilir. Çünkü Türkçe kök sözcüğünün Moğolcaya geçmiş biçimi köktfdür.

204

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Demir-Sug (E 92) 1 : Beg sa1Jun er atım "Bey Sangun erkeklik adım(dır)." Mendur-Sokkon 1-2 (A 7) 1: Er atı tar (atar?) apa "erkeklik adı Tar (Atar) Apa('dır.)" Adır Kaya (A 1 9 ) : Er atım begiç er e "Erkeklik adım Beycik (küçük bey) Er(dir)." Kızıl-Kabak l (A 79) 1: Er atı kut bermiş e "Erkeklik adı Kut Bermiş" Talas II (K 2) 2: Er atım kara çor a yagı atı kara yazmaz "Erkeklik adım Kara Çor, düşman(ımın) adı Kara Yazmaz" Koçkor I (K 2 1 ) : Er atım adıg on ok "Erkeklik adım Adıg'(dır) . On Ok (boyundanım) ." Koçkor XXIV (K 44) yazıtı: Er atım bilge "Er (kahramanlık) adım Bilge('dir)." Er at sözcük grubunun eski Türk yazıtlarında tespit edildiği örnek­ lere göre, herhangi bir erkeğin, erkeklik veya kahramanlık adını alma­ sının pek önemli bir konu olduğu anlaşılmaktadır. Ancak erkeklik adı almanın büyük kağanlık ve beylik yazıtlarında yalnızca bir örneğinin olması, rastlantı olmakla birlikte, büyük bir talihsizliktir. En azından f onyukuk yazıtında geçmiş olsaydı, Tonyukuk'un adının çocukluk adı ını erkeklik adı ,mı olduğu konusundaki hararetli tartışmalara gerek kalmamış olurdu. Yukarıda veril � n tüm örneklerde erkeklik adı alınırken herhangi lıir hayvan öldürmeden söz edilmemiştir. Ancak kimi yazıtlarda, kimi hayvanların öldürülmüş olmasının, kahramanlık ifadesinde anılması, hayvanın er at almak için öldürülmüş olabileceğini haklı olarak düşün­ d ürmektedir. Tespit edilen cümleler şöyledir: Del-uul I 2: Alpın a altımış kulan ölürtüm e alıtı tewe ölürtüm e vrgirmi bör ölürtüm e "Kahramanlık için altmış yaban eşeği öldür­ ıliiın, altı deve öldürdüm, yirmi kurt öldürdüm." Eski Türk yazıtlarında yer alan hayvan öldürme konulu en ilginç ve ı ı ıhaf cümlenin bu olduğunu belirtmek gerekir. Tuhaf ve ilginç olması1 1 1 1 1 nedeni ise, altmış yaban eşeği ile yirmi kurt öldürmüş olmasını belki l ı i r nebze de olsa anlamak mümkün gibi görünse de altı deve öldürmüş ı ılıııasını anlamak hiç de kolay değildir. Hem etinden, yününden hem ılr gücünden yararlanılan bu kadar değerli bir hayvan neden öldürülmüş 205

olabilir? Üstelik çocuk denecek yaşlarda yaban hayvanı öldürmek ve do­ layısıyla er at yani erkeklik adı almak mümkün gibi görünse de deve gibi zararsız bir evcil hayvanı öldürmek ve bunu da bir bengü kayaya nakşet­ meyi anlamak güçtür. Bu nedenle de buradaki öldürmek fiilini kurban etmek anlamıyla düşünmek, belki daha doğru olacaktır. Küli Çor doğu 6: Küli çoryı!tiyaşıl)a eygir ölürti tokuzyaşıl)a azıglıg tol)uz ölürti "Küli Çor yedi yaşında kara at öldürdü. Dokuz yaşında azılı (vahşi) domuz öldürdü." Yukarıda eygir başlığında da önerildiği üzere, yedi yaşında bir kim­ senin ancak zararsız bir hayvan öldürebileceği gerçeğinden hareket edil­ diğinde, küçük yaşlarda avcılık uğraşlarının ancak zararsız hayvanların vurulması ile başlanmış olabileceği ileri sürülebilir. Dolayısıyla da Küli Çor' un yedi yaşında iken eygir yani 'kara at' öldürdüğünü ve bu işi er at almak için yaptığını düşünmek pekala mümkündür. Begre (E 1 1) 1 O: Yt'ti böri ölürdüm e barsıg kökmekig ölürmedim e "Yedi kurt öldürdüm, pars ve Sibirya panteri öldürmedim." Eski Türk yazıtlarının kuşkusuz en ilginç ve dikkat çekici cüm­ lelerinden biri bu olsa gerektir. Çünkü adına Begre yazıtı dikilen bu kahramanın yedi kurt öldürdüğü, ancak pars ve Sibirya panteri öldür­ mediği anlaşılmaktadır. Dolayısıyla da bu kahramana, pars ve Sibirya panteri öldürmenin nasip olmadığı biçiminde anlamak daha uygun görünmektedir. El-Bajı (E 68) 1 8: Tagdakı kara adıgıg eligin tut{dum} "Dağdaki kara ayıların ellisini yakaladım." Yenisey bölgesinden El-Bajı yazıtındaki cümlede, dağlarda kara ayıların ellisini yakaladığı ifade edilmiştir. Ayı yenmediğine göre, ya derisinden yararlanmak ya da korkulan hayvan olmasından ötürü öl­ dürüldüğü düşünülmelidir. Uybat VI (E 98) 6: . . . > ölürtüm kök böri kar as bugu ölürtüm . . . > öldürdüm. Bozkurt, kara kakım (ve) geyik öldürdüm." Cümleye göre, adına Uybat VI yazıtı dikilen bu kahraman, boz­ kurt, kara kakım ve geyik öldürmüştür. Dolayısıyla öldürülen bu ya­ ban hayvanlarının ya bozkurt gibi korkulan hayvan olmasından y:ı kara kakımda olduğu gibi derisinden ya da 'geyik' anlamındaki bugıı sözcüğünde olduğu gibi etinden yararlanmak amacıyla öldürülmüş ol­ ması gerekmektedir. Yine de bu hayvanları öldürmüş olmasından söz 206

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

l'tmesindeki en temel amaç, kahramanlığı ve dolayısıyla avcılıktaki ma­ haretini kanıtlamak olmalıdır. Tepsey VIII (E 1 23): g? ay külüg az a irbis e "(Adım) Ay Külüg. Kakım ve Sibirya panteri." Yenisey bölgesinin kaya yazıtlarından olan Tepsey yazıt kompleksi­ nin sekizincisi olan yazma Kakım ve Sibirya panterinden söz edilmiştir. llu iki hayvanı anmasının ne anlam ifade ettiği çok açık olmamakla lıi rlikte, bu hayvanları avlamış olabileceği düşünülebilir. Yukarıda bulunan Eski Türkçe cümlelerde açıkça er at almaktan söz l'llilmemiş olsa da adı anılan hayvanların er at almak ve avcılıktaki hü­ nerini sergilemek amacıyla taş üzerine nakşedilmiş olabileceği öne sü­ ıiilebilir. Dolayısıyla hem eski Türk yazıtlarında geçen hayvan adlarını kategorilere ayırmak hem de anılan hayvan adıyla ilgili bilgi vermek ama­ ıyla aşağıdaki bölümde bu hayvan adları hakkı nda bilgiler verilmiştir. Yukarıdaki bölümlerde, özellikle hayvan yetiştiriciliği ve avcılık madde l ı. ı ı la rı altında adı geçen hayvanlara aşağıdaki bölümde yer verilmemiştir. ı

ı\dıg 'Ayı' anlamındaki sözcüğün, eski Türk yazıtlarında tek başına tespit ı·dilmiş örneği bulunmamaktadır. Ancak Yenisey bölgesinden El-Bajı ı ı ·: 68) yazıtının 1 8. satırında kara adıg ile Kırgızistan bölgesinden Ak t'\liin II yazıtında yegren adıg biçimleri ele geçmiş örneklerdir. Sözcüğün �rçtiği yer ve cümleler şöyledir: El-Bajı (E 68) !il: Tagdakı kara adıgıg eligin tut[dum} "Dağdaki lı .ıra ayıların ellisini yakaladım." Ak Ölön II: Tel]rideki teglök tegin eyerdeki yegren adıgıg üni özi bir r "Gökyüzündeki kör(?) prens, yeryüzündeki kahverengi ayının sesi ve krndisi birdir." Her iki örneğin de bir ayı türünü gösterdiği yeterince açıktır. Alimov, Kırgızistan yazıtlarından Ak Ölön il yazıtında tespit edilen ı��ren adıg sıfat tamlamasını "boz ayı" olarak anlamlandırır, sözlükte l•r yegren için 'kahverengi' anlamını verir. 235 Yegren sözcüğünün 'kes­

"""' rengi, kahverengi' anlamında olduğu da bili nenler arasındadır.m' ) '"' Alimov, Tanrı Dağı Yazıdan, Eski Türk Runik Yazıtl.arı Üzerine Bir inceleme, s. l 57 ve 1 87. Yegren sözcüğü ile ilgili ayrımı için, eygir maddesine bakılmalıdır. Ayrıca krş. Clauson, An Etymological Dictionary ofPre-7hirteenth-Century Turkish, s. 9 1 4a.

207

Yazıt kahramanlarının, anılan hayvanları, kısaca adıg sözcüğüyle ifade etmeden El-Bajı (E 68) yazıtında kara adıg ve Ak Ölön il yazıtın­ da yegren adıg biçimleriyle vermeleri, Türk boylarının hayvan türlerin­ den haberdar olduğunu gösteren en iyi tanıklardan sayılmalı, bu sayede Eski Türkçede renk adlarıyla hayvan türlerinin yapıldığını gösteren en önemli örnekler olarak kaydedilmelidir. Adıg sözcüğü ve özellikle sözcüğün Moğolca ve Mançuca biçimleri hakkında şu kaynaklara bakılmalıdır. 237 As

'Kakım' anlamıyla ele geçen bu hayvan adı Tepsey VIII (E 1 23) yazıtın­ da az, Uybat VI (E 98) yazıtının 6. satırında ise kara as biçimiyle tespit edilmiştir. Az ve as olarak iki türlü biçimle tespit edilen bu hayvan adının geçtiği yer ve cümleler şöyledir: Uybat VI (E 98) 6: . . . > ölürtüm kök böri kar as bugu ölürtüm . . > öldürdüm. Bozkurt, kara kakım (ve) geyik öldürdüm." Tepsey VIII (E 1 23): g? ay külüg az a irbiş e "(Adım) Ay Külüg. Kakım ve Sibirya panteri." İki farklı yazımla ele geçen bu sözcük, doğrudan hayvan adı olarak tespit edilmişrir. Hayvan adının, hem s hem z ile tespit edilmiş olması ilginç olmakla birlikte, bu farklılık, yazıcının dikkatine de bağlanabilir. Doerfer'e göre, sözcükteki s-z nöbecleşmesi açık değildir.'" Clauson, sözcüğü a:s maddesinde alır, Türkçenin öteki dönemlerinden elde edi­ len tanıklara yer verir. 239 Hayvan adı, Divdnu Lugdti 't- Türk ile Kutadgu Bilig'de as olarak tespit edilmiştir. Özellikle Kaşgarlı Mahmud' un sözcüğe Arapça 'al-ka­ kum' anlamını vermesi önemlidir. Bu nedenle de Kaşgarlı Mahmud'un tanıklığında sözcüğün asli biçiminin as olması gerektiği öne sürülebilir. .

237 Rasanen, Versuch eines etymologischen Wörterbuchs der TUrksprachen, s. 6; Nadelyayev vd., Drevnetyurkskiy Slovar', s. 1 4; C la uson , An Etymological Dictiomıry of Pre­ lhirteenth-Century Turkish, s. 4Sb: Röhrborn, Uigurisches Wo'rterbuch. Sprachmaterial der vorislamischen Türkischen Texte aus Zentralasien, s. 30 1 ; Tek i n , "Altaic Erymologies ) " , 249; Eren, Türk Dilinin F:timolojik Sözlüğü, s. 28; H auenschild, Die Tierbezeichnungen bei Mahmud al-Kaschgari, Eine Untersuchung aus sprach-und kulturhistorischer Sichı, s. 1 4. 238 Doerfer, Türkische und Mongolische Elemente im Neupersischen il, No. 477. 239 Clauson. An Etymo/(Jgica/ Dictionary ofPre- Thirteenth-Century Turkish, s. 240a .

208

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Mustelidae (Sansargiller) familyasından olan hayvanın, Amerika kıtası­ nın kuzey bölümleri ile Asya ve Avrupa'nın kuzeyindeki tüm bölgeler­ de yaşadığı ve daha çok kürkü için avlandığı da bilinenler arasında olup hayvanın Larince adı Mustela erminea olmalıdır. Arap seyyah ve coğrafyacıların eserlerinde kakım ile ilgili çeşitli bil­ giler elde edilebilmektedir. Örneğin; Gerdizi Zeyn el-ahbar adlı eserin­ de Burdaslarla ilgili bilgi verirken kakım derisinden giyecek yapıldığını helirtir. Yine aynı eser Macarlardan söz ederken evlilik töreni bahsinde, damadın babasına neler verildiğini şu cümlelerle anlatır: "Samurdan, kakumdan, sincaptan, samardan, tilki derisinden, ipek eşyadan ne varsa on elbise kadarlık kürkü toplar bir yaygıya sarar ve damadın babasının tltına yükler, bunları onun evine gönderir. " Gerdizi, Bulgarlarla ilgili hölümde ise para yerine sansar kürkü verildiğini, madeni paralarının olmadığını ve altın ve gümüş yerine sincap derisi ile değişim yapıldığı­ nı ifade eder.240 Bu bilgi, türlü hayvan kürklerinin para yerine değişim aracı olarak kullanılmış olduğuna dair önemli örnekler olarak değer kazanmaktadır. Sözcükle ilgili ayrıca bk. 241 Hars llu hayvan adı, oniki hayvanlı takvimde bir yılın adı olması nedeniyle daha çok yıl aı:lı, az da olsa hayvan adı ve kişi adı olarak tespit edilmiştir. l ·�,ki Türk yazıdarında tespit edilen bars sözcükleri şöyle sınıflandırılabilir: Hayvan adıt Begre (E 1 1 ) 1 O; Altın-Köl 1 (E 28) 4. Yıl adı: Tariat batı 1 ; Şine Usu doğu 7; Elegest 1 (E 1 0) 9. Kişi adı: Köl Tegin doğu 20; Bilge Kağan doğu 16 (harfler seçi­ lcmemekte, doldurma ile elde edilebilmektedir.), Hoyto-Tamır V, ! ; l loyto-Tamır VI , 6 ; Hoyto-Tamır XV, ! ; Çaa-Höl i l ( E 1 4) 1 ; Çaa1 löl V (E 1 7) 1 ; Altın-Köl 1 (E 28) 5 ve 7; Elegest il (E 52) 3; Uybat VI (E 98) 4; Talas 1 (K 1) 3. Yukarıda da görüldüğü gibi, özellikle kişi adlarında çok sayı­ da tespiti, hayvan adlarının kişi adı olarak verildiğine kanıt olarak . ı .ıo 14 1



Şeşen, lsl.am Coğrafjacılarına Giire Türkler ve Türk Ülkeleri, s. 83, 84 ve 85 . Tekin, "Metinlere Dayanarak Eski Türklerde Göçebe (=:Öcüken) ve Şehir (=Hoçu) Medeniyetlerinin Tahlili, s. 40; lngeborg Hauenschild, Botanica und Zoologica im Babur-name, Eine lexikologische und kulturhistorische Untersuchung. Wiesbaden: Harrassowitz Verlag, 2006, s. 68-69.

209

değerlendirilebilir. Aşağıda, sözcüğün hayvan adı olarak kullanımına ait olan iki örneğin geçtiği cümle bulunmaktadır: Begre (E 1 1 ) 1 O: l'eti böri ölürdüm e barsıg kökmekig öİürmedim e "Yedi kurt öldürdüm, pars ve Sibirya leoparı öldür(e)medim." Altın-Köl 1 (E 28) 4: Yerdeki bars tegim e erdemligim e bökm[edim] "Yeryüzündeki pars (gibi) saldırışını (ve) kahramanlığıma doymadım." Köl Tegin doğu 20 ve Bilge Kağan doğu l 6'da Bars Beg adlı Kırgızların liderinden söz edilmektedir. Eldeki bilgilere göre, 7 1 1 'de Köktürklerle yapılan savaşta Kırgızların kağanıdır ve İlteriş Kağan' ın kızıyla evlenmiştir.242 Pulleyblank' e göre, Çin kaynaklarındaki Pa-se­ pei orta Çince biçimi bat-sek-bek herhalde Bars Beg'i temsil eder ve belki de Issık-Köl bölgesindeki Barskhan coğrafi adında da korunmuş olmalıdır. 243 Oniki hayvanlı takvimde bir yılı göstermesi bir yana, Begre (E 1 1 ) ve Altın-Köl 1 (E 28) yazıtlarında hayvan adı olarak ele geçmesi dikkat çekicidir. Eski Türk halklarınca iyi bilinen bu hayvan, büyük bir olası­ lıkla, zoolojide Sibirya kaplanı, Latince adı Panthera tigris altaica olan kaplan türüdür. Sözcükle ilgili türlü köken bilgisi açıklamaları bulunmaktadır. Moğolca bars sözcüğünün Türkçe ödünçleme olduğunda kuşku yok­ tur.'" Sözcüğün, Eski Uygur Türkçesi metinlerinde, hayvanın gücün­ den dolayı daha çok mitolojik özellikleri ile öne çıkrığı anlaşılmakta­ dır. 241 Türkçenin sonraki dönem metinlerinde kişi adı olarak da sıkça kullanılmıştır. Ramstedt'in, Yunanca ır:apöoç biçimiyle birleştirmek istemesi hayli ilginçtir.'46 Clauson ise, sözcüğün, büyük bir olasılıkla İran dillerinden ödünçlendiğini belirtir, dayanağı ise Sibirya'nın güney 242 Viktor Butanayev-İrina Butanayeva, Yenisey Kırgızları. Çev.: Yaşar Gümüş. İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2007. s. 8 1 ve 1 04. 243 Edwin G. Pulleyblank. "The Chinese Names far the Turks"' . jo ıı rna/ ofthe American Oriental Society 85/2, ( 1 965), s. 1 24. 244 Nicholas Poppe, "Orta Moğolcada Türkçe Kelimeler" Çev.: Günay Karaağaç. Türk Dünyası Araştırmaları 27, ( 1 983) , s. 258: Volker Rybatzki, "Classifıcarion of Old Turkic loanwords in Mongolic" Mehmec Ölmez vd . (fal.): Ôtüken'den İstanbııl'a Türkrenin 1290. Yılı (720-20 1 0) Sempozyumu. Bildiriler, İstanbul: lscanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 20 l 1, s. l 92. 245 Tokyürek, "Eski Uygurcada Hayvan Adları ve Bunların Kullanım Alanları", ı. . 243-244. 246 Ramstedt, Kalmückisches Wörterbuch, s. 3 5 . 210

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

bölümlerinde bu hayvanın yaşamıyor olmasıdır. 74' Doerfer, büyük ke­ diler olarak bilinen bu familyadan hangilerinin Sibirya' nın güney böl­ gelerinde yaşadığı bilgisinden hareket ederek önceki köken bilgisi açık­ lamalarını andıktan sonra bunlardan özellikle Willi Bang'ın, par+üs biçimindeki iki sözcükten oluşmuştur, fikri üzerinde durur. Teleüt Türkçesi par biçiminin Moğolca geri ödünçleme olduğunu ve us 'va­ şak' sözcüğüyle birleşerek >hars sözcüğünün ortaya çıkmasını mümkün görmez ve sonuç olarak sözcüğün kökeninin ve köken açıklamasının lıelirsiz olduğunu ifade eder.248 Özellikle, Doerfer'in öne sürdüğü görüşten hareket ederek sözcü­ �c 'kaplan' anlamı yerine, Clauson gibi 'leopar' anlamını vermek daha uygun görünmektedir. Sözcüğün kökeninin başka dillerde aranması­ ııın temel nedeni 'kaplan' olarak anlamlandırılması ve Latince Panthera ıigris olarak belirlenmesinden kaynaklanmaktadır. Sözcüğün kökeni, ıırslan, burs/an, kaplan gibi hayvan adlarının sonunda bulunan lan he­ l Csiyle ilgilidir. Üstelik kimi çağdaş Türk yazı dillerinde yaşayan yolbars, volbas, yolvas, jolbars, colbars gibi biçimler, bars'ın Türkçenin tüm dö­ ııcmlerinde çok iyi bilindiğini ve kullanıldığını gösteren kanıtlar olarak değerlendirilebilir. Sözcüğün kökeni ile ilgili çok fazla kaynak olmasına karşın, özellikle şu kaynaklara bakılabilir. 249 Döri

Siizcük hem hayv� hem de kişi adı olarak ele geçmiştir. Hayvan adı o İ�rak: Köl Tegin doğu 1 2: Tel]ri küç bertök üçün kal)ım kagan süsi böri teg rrmiş yagısı kofı teg ermiş "(Ebedi) gök güç verdiği için babam kağanın 11rdusu kurt gibiymiş, düşmanı koyun gibiymiş." .''17

Gerard Clauson, "lhe earliesc Turkish loan words in Mongolian" Central Asiatic joumal 4, ( 1 959), s. 1 83; Clauson, An Eıymological Dictionary of Pre- 7hirteenth­ Century Turkish, s. 368a-b . •11H Doerfer, TUrkische und Mongolische Elemente im Neupersischen il, No. 685 . •1 11J İlhan Çeneli, "Divanü LU.gac-it-Türk'ce Hayvan Adları" 1Urk Kültürü Araştınnaları 1 973- 1 975, ( 1 975), s. 1 03; Hauenschild, Die Tierbezeichnungen bei Mahmud a/-Kaschgari, Eine Untersuchung aus sprach-und kulturhistorischer Sicht, s. 56-59; Rybatzki, Die personennamen und Tite! der mittelmongolischen Dokumente. Eine lexikalische Untersuchung, s. 267-269; Aydın, " Eski Türk Yazıtlarında Bitkiler ve Hayvanlar", s. 1 8- 1 9.

21 1

Bilge Kağan doğu 1 1 : Teyri küç bertök üçün kal)ım kagan süsi böri teg ermiş yagısı kon teg ermiş "(Ebedi) gök güç verdiği için babam kağa­ nın ordusu kurt gibiymiş, düşmanı koyun gibiymiş." Del-uul !, 2: Alpın a altımış kulan ölürtüm e alıtı tewe ölürtüm e yegirmi bör ölürtüm e "Kahramanlık için altmış kulan öldürdüm, altı deve öldürdüm, yirmi kurt öldürdüm." Begre (E 1 1 ) 1 O: Wti böri ölürdüm e barsıg kökmekig ölürmedim e "Yedi kurt öldürdüm, pars ve Sibirya leoparı öldür(e}medim." Uybat VI (E 98} 6: . > ölürtüm kök böri kar as bugu ölürtüm "< . . > öldürdüm. Bozkurt, kara kakım (ve} geyik öldürdüm." Kişi adı olarak: Uyuk-Turan (E 3) 6: Kanım tölböri kara bodun külüg kadaşım esizim e eçiçim er ögler oglan er küdegülerim kız kelin/erim bökmedim "Hanım Tölböri, halkım, ünlü akrabalarım, ne yazık! Ağabeyciğim, annelerim, erkek çocuklarım, erkek güveylerim, kızlarım ve gelinlerim, (hepsine) doymadım." Aldu-Bel 1 (E 1 2) 1 : Çoçı börisal)un "(Ben} General Çoçı Böri('yim)." Talas VI (K 6) 1 : Alp böri "(adım) Alp Kurt" Çaçıkey (K 1 7) : Kara böri "Kara Böri (kişi adı) (veya kara kurt}" Sözcüğün asıl anlamının yanında, kişi adı olarak kullanıldığına dair örnekler bulunması, Türklerin ad verme kültürü için önemlidir. Sözcükle ilgili bir başka önemli konu da Uybat VI (E 98) yazıtının 6. satırındaki kök böri 'bozkurt' ile Çaçıkey yazıtındaki kara böri 'kara kurt' örneklerinin, renk adlarıyla ifade edildiği için, kurt türünü göste­ riyor olmasıdır. Yukarıdaki bölümde, at donu yani renk ile atın rengini belirlemede ele geçen kök sözcüğünde de değinildiği üzere, sözcüğün 'boz' anlamı dolayısıyla kök böri'yi kurt türü olarak belirleyip 'bozkurt' olarak anlamlandırmak gerektiği açıklık kazanmaktadır. Türkçenin sonraki dönem metinlerinde tespit edilen örneklerde de 'boz' anla­ mında olduğu anlaşılmaktadır. Örneğin; Oğuz Kağan Destanı'ndaki cümlesinde geçen kök böri sıfat tamlaması kök böri bolsungıl uran 'bozkurt' anlamında olup Bang ve Arat tarafından da 'bozkurt' olarak anlamlandırılır. Yine destanda uş bu kök böri oguz kaganga aytdı cüm­ lesindeki kök böri de aynı anlamdadır. Sözlüğün kök maddesinde ise ..

.

212

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

'gök, mavi, boz' anlamı verilir. "° Ferruh Ağca da kök böri maddesini 'bozkurt' anlamıyla karşılar.m Uyuk-Turan (E 3) 6'daki kanım tölböri kara bodun külüg kadaşım esizim e cümlesinde geçen ve yazıtın naşirlerince türlü biçimlerde oku­ nan bu han adında da böri sözcüğünün olduğu düşünülebilir. Ancak kişi adından çok, kabile adı olduğu yönündeki görüşün yaygın oldu­ ğunu belirtmek gerekir.252 Bazin ise, töl ve böri sözcüklerinden oluşmuş iki sözcük olarak düşünmekten yanadır. 253 Ancak adın, daha çok tülberi biçiminde okunduğu bilinmektedir.254 Erdal ise, töl-böri 'kurt yavrusu' okunup anlamlandırılabileceğini ifade eder. 255 Peter S. Pallas, böri sözcüğünü, Zoographia'da boeroe biçiminde, L atince adını ise Canis lupus olarak verir. 256 Eski Uygur Türkçesi me­ tinlerinde ise hayvan anlamından çok, 'düşman' anlamıyla kullanıldı­ �ını söylemek mümkündür. 257 Sözcüğün yapısı ve kökeni ile ilgili şu kaynaklara da bakılabilir. 258 !'O Willi Bang-Reşid R. Arat, Oğuz Kağan Destanı. İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1 970, s. 5, 20, 24 ve 36. l' 1 Ferruh Ağca, Uygur Harfli Oğuz Kağan Destanı. Metin-Aktarma-Notlar-Dizin- Tıpkı­ basım. 2. bs. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 2019, s. 276. !'2 Batmanov vd., Eski ve Bugünkü Yenirry Dili, s. 1 05; Dmirriy D. Vasilyev, "Güney Sibiıya'daki Gök Türk Runik Yazıtlarında Adları Geçen Kişilerin Hayatları ve Kahramınlıkla ;ı Hakkındaki Tarihi Bilgiler" Ülkü Çelik Şavk (Ed.) : "Orhon

Yazıtlarının Bulunuşundan 120 Yıl Sonra Türklük Bilimi ve 21. Yüzyıl" Konulu Ill. Uluslararası TUrkİ!ft Araştırma/an Sempozyumu Bildiri Kitabı. Ankara: Haceccepe

Üniversitesi Türkiyat Araşnrmaları Enstitüsü Yayınları, 2 0 1 1 , s. 902 .

.�-;3 Louis Bazin, "Quelques remarques d'Epigraphie Turque ancienne" Türk Dilleri Araştırma/an 3, ( 1 993), s. 39-40. l.�4 L. P. .ı � ı:;

ll0ı6 .' "ı 7 !"'ı8

Potapov, "Tyulberi Yeniseyskih runiçeskih nadpisey" 7jurkologiçeskiy Sbornik 1 97 1 , ( 1 972), s. 1 45- 1 66 . Marcel Erdal, "Anmerkungen zu den Jenissei-lnschrifren" Mehmer Ôlmez­ Simone-Ch. Raschmann (Eds.): Splitter aus der Gegend von Turfon. (Fesrschrifr für Peter Zieme anliisslich seines 60. Geburrsrags). İsranbul-Berlin, 2002, s. 62. Llszl6 Karoly, "Yakut Names far Animals in Pallas's Zoographia". Acta Orientalia Academiae Scientiarum Hungaricae 6 1 /3, (2008), s. 305 . Tokyürek, "Eski Uygurcada Hayvan Adları ve Bunların Kullan ım Alanları", s . 244. Gmnbech, Komanisches Wörterbuch, Türkischer Wortindex zu Codex C.Umanicus, s. 66; Clauson, An Etymological Dictionary of Pre-lhirteenth-Century Turkish, s. 3 56a; Hauenschild, Die Tierbezeichnungen bei Mahmud al-Kaschgari, Eine Untersuchung aus sprach-und kulturhistorischer Sicht, s. 67-70; Doerfer, TUrkische undMongolische Elemente im Neupersischen il, No. 784; Akarrürk Karahan, "Codex 213

Bugu

'Erkek geyik' anlamı verilen bu hayvan adı, yalnızca Uybat VI (E 98) yazıtının 6. satırında tespit edilmiştir. Hayvan adının geçtiği cümle şöyledir: < . . . > ölürtüm kök böri kar as bugu ölürtüm "< ... > öldür­ düm. Bozkurt, kara kakım (ve) geyik öldürdüm." Türk runik harfli yazıtlardan sonraki dönem Türkçe metinlerde kullanılmış, bilinen bir sözcüktür. Berthold Laufer, Tibetçe bu-gu söz­ cüğünü Türkçeden yapılmış bir ödünçleme olduğunu ifade eder. Laufer sözcüğün, Moğolca bugu, Mançuca puku olduğunu belirtir ve Latince adını Cervus eustephanus olarak belirler. 259 Hauenschild ise, Babür'de de geçen bu sözcük için 'Altay maralının erkeği' anlamını verir, hayvanın Latince adının Cervus elaphus sibiricus olması gerektiğini ifade eder. Ayrıca, Babür'de bugu-maral biçimi de bulunmaktadır. Hauenschild, bugu'yu 'erkek geyik'; bugu maralı ise 'Altai-Maral' olarak anlamlandı­ rır. Hasılı, Babür'deki bugu-maral biçimi ikileme yapısındadır. 260 Sözcük, eski Türk yazıtlarında yalnızca bir kez geçmekle birlikte, çok sayıdaki geyik türlerinin de hangi anlamlarda olduğu açıklık ka­ zanmış olmaktadır. Öteki Altay dillerinde de kullanılıyor olması dola­ yısıyla sözcükle ilgili kaynakça fazladır. Ancak şu kaynaklara261 bakmak hayvan hakkında daha fazla fikir edinmeye yardım edecektir. lrbiş

Yenisey yazıtlarında bir kez Tepsey VIII (E 1 23) yazıtında ele geçen söz­ cük, Moğolistan bölgesi yazıtlarında ise yalnızca Teht yazıtında tespit edil­ miştir. Bu hayvan adı, Tepsey VIII (E 1 23) yazıtında ş ile irbiş; Teht yazı­ tında ise ç ile irbiç olarak yazılmıştır. Her iki yazmaki cümleler şöyledir: Cumanicus'ta Hayvan Adları" Turkish Studies 8/ 1 , (20 1 3), s. 1 850; Aydın, "Eski Türk Yazıtlarında Bitkiler ve Hayvanlar", s. 2 1 . 259 Berchold Laufer, "Loan-words i n Tibetan" T'oungpao 1 7 , ( 1 9 1 6) , s. 496. 260 Hauenschild, Botanica und Zoologica im Babur-name, Eine lexikologische und kul· turhistorische Untersuchung, s. 77-78. 26 1 Armin Vambery, Abııska. Csagatajtöriik S:Wgyüjtemmy. lludapest, 1 862, s. 37; lgor V. Kormuşin, ljurkskiye Yeniseyskiye epita.fii, tekstı i issledovaniya. Moskva: NaukJ, 1 997, s. 1 22 ve 286; Doğan Aksan, En Eski Tiirkfenin lzlerintk, Orhun ve Yenisry

Yazıt/an Üurintk Sözcükbi/im, Anlambilim ve Bifembilim incelemelerinin Aydıniattıtı Gerfek/er. İstanbul: Simurg Yayınları, 2000, s. 66; Aydın, "Eski Türk Yazıtlarında Bitkiler ve Hayvanlar", s. 2 1 -22; Aydın, Sibirya'da Tiirk izleri, Yenisey Yazıt/an, s. 205. 214

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Tepsey VII I (E 1 23): g? ay külüg az a irbiş e " (Adım) Ay Külüg. l\;ıkım ve Sibirya panteri." Teht: lrbiç e? erip sançıntı (sançdı?) "Sibirya leoparı(na?) erişti (ve) ıııızrakladı(?)" Teht yazıtının son naşirlerinden Battulga vd., yazıtın ilk sözcüğünü ll"hiçe okuyup 'kar leoparı' olarak anlamlandırır. 262 Eğer, harf yanlış teş­ his edilmediyse, irbiş sözcüğü, Teht yazıtında şl ç nöbetleşmesi ile irbiç lıiçiminde ilk kez elde edilmiş olmaktadır. Osman F. Sertkaya ve Sartkojaulı Harcavbay, Hoyto-Tamır V ya­ ıııının 5. yazıtın ilk satırında ibris sözcüğünün bulunduğunu öne sü­ ı r r. "" Ancak ön ünlülü b ve r sesleri olsa da sözcük sonundaki s art ıııılülüdür, bu nedenle sözcük pekila bars da okunabilir. Bu satırların y;ııarınca, Hoyto-Tamır V yazıtının 1 . satırı şöyle okunup anlamlandı­ ı ıl ınalıdır: Ben bars ap çor eki otuz yaşıma bitidim "Ben Bars Apa ı,:ıır('um). Yirmi iki yaşımda yazdım." 264 Clauson, sözcüğü irbiş maddesinde alır ve Moğolcadan ödünçleme ı ıliırak not düşer. 265 Drevneıyurkskiy Siovar' ise, Uigurica /Vteki irbiç lıiçiıninden hareket ederek hem irbiç hem de irbiz'i madde başı olarak .ılıp birbirine atıfta bulunur. 266 Rasanen ise, Eski Uygur Türkçesi metinlerde geçen irbiz ve irbiç ilmeklerini aldıktarı sonra Fince ilves 'vaşak' ile karşılaştırır. 267 Ölmez l•r Uygurca bir Ezop parçasında / biş öçüg kedmiş a I I I I I cümlede ltrd- fiilinden ve öçü�özcüğünün bir tür giysi adı olmasından hareket rılcrek sonu biş ile biten sözcüğü irbiş olarak okur. Ayrıca Clauson ile 1 )revneıyurkskiy Siovar'ın yazarlarının sözcük sonunun ç, s, ş veya z ol­ masında kararsız olduklarını, ancak Uygurca metinlerden anlaşıldığına v,ilre sözcük sonunun ş olması gerektiğini belirtir. 268 .. .

1 ı ı.1 .'fd .• ı .,\ 1!ı'l •

1116

.111/

Jı.H

Tsend Banulga-Tsagaan Törbar-Noostin Bayarhüü-T. Iderhangay, "Tehtiyn golın runi biçees". Acta Historica Mongolici 71 1 . (2 006) . s. 7 . Osman F. Sertkaya-Sarckojaulı Harcavbay, "Hoyto-Tamir (Moğolistan)'dan Yeni Yazıtlar (Ön Neşir)" Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 2000, (200 1 ), s. 324 . Aydın, Uygur Yt1z11/arı, s. 75. Clauson, An Etymological Dictiomıry ofPre- lhirteenth-Century Turkish, s. 1 99a . Nadelyayev vd., Drevnetyurkskiy Slovar', s. 21 1 . Risiinen, Versuch eines etymologischen Wtirterbuchs der Türksprachen, s. 1 73. Mehmet Ölmez, "Uygurca Üfük 'kürk"' Türk Dilleri Araştırmaları 1 992, ( 1 992), s . 48 not 8. 215

Eski Türk yazıtlarında ön ünlülü s harfinin aynı zamanda ş okut­ tuğu bilindiğine göre, hayvan adının irbis veya irbiş okunması gerekir. Türkçenin sonraki dönemleri ile çağdaş Türk yazı dillerindeki biçimlerde de s, ş ve z'li örnekler göze çarpmaktadır. Ancak Tehr yazıtındaki örnek, ç sesli ·olduğuna göre, sözcüğün aslının irbiş olması gerekir. Eğer sözcüğün birincil biçimi irbis olsaydı irbiç biçimine rastlamak mümkün olmazdı. Kökmek

'Sibirya leoparı (?)' olarak anlam verilebilecek sözcük, yalnızca Begre (E 1 1 ) yazıtının 1 o. satırında, bir kez tespit edilmiştir: reti böri ölürdüm e barsıg kökmekig ölürmedim e "Yedi kurt öldürdüm, pars ve Sibirya leoparı öldür(e)medim." Yalnızca bir kez tespit edilmesi, sözcüğün hangi hayvan olduğunu anlamakta güçlük yaşanmasına neden olmaktadır. Örneğin; Clauson 'leopar' olarak anlamlandırır. Ancak, maddenin başında, Malov'un Sarı Uygur Türkçesinde kegmek, kökmek 'geyik yavrusu' ve kegmik 'Dişi eşek büyüklüğünde bir tür geyik' açıklamasına yer verir, ardından Begre ya­ zıtındaki örneği vermekle yerinir. 269 Drevnetyurkskiy Slovar da 'dişi ge­ yik' anlamı verilir ve soru işareti ile karşılanır.170 Yazıtın kahramanı er at ifadesini kullanmamış olsa da yedi kurt öldürdüğünü belirtir ancak pars ve Sibirya leoparı öldür(e?)mediğini söyler. Yazıtlarda geçen hayvan öldürmenin temel anlamı, er at almak veya korkulan bir hayvan olmasından ileri geldiği göz önüne alındı­ ğında, töz hayvanlar öldürülmüyorsa yazıtta neden belirtilmiş olabilir? Yazıtın kahramanının "onlara kıyamadım." demek istediği herhilde mümkün değildir. Belli ki bu kahramana pars ve Sibirya leoparı öldür­ mek nasip olmamıştır. Tabii, burada önemli olan, kökmek sözcüğünün pars ile birlikte kullanılmış olmasıdır. Bu nedenle de hayvanın 'geyik' veya benzeri zararsız hayvan olarak nitelendirilmesi mümkün değildir. Hem kökmek eğer, 'geyik' veya benzeri bir anlamda ise, neden öldür(e) mediği belirtilsin ki? Sonuç olarak 'leopar' benzeri, yırtıcı bir kedi türii olabileceği mümkün görünmektedir." ' '

269 Clauson, An Etymological Dictionary ofPre-lhirteenth-Century Turkish, s. 7 1 1 b. 270 Nadelyayev vd., Drevnetyurkskiy Slovar', s. 3 1 3. 27 1 Aydın, "Eski Türk Yazıtlarında Bitkiler ve Hayvanlar", s.32-33; Aydın, Sibirya'diı Türk izleri, Yenisey Yazıtları, s. 75.

216

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Kulan ' Yaban eşeği' anlamındaki bu hayvan adı yalnızca Del-uul 1 yazıtının .' . samında tespit edilmiştir: Alpın a altımış kulan ölürtüm e alıtı tewe ıi/ürtüm e yıigirmi bör ölürtüm e "Kahramanlık için altmış yaban ı·şcği öldürdüm, altı deve öldürdüm, yirmi kurt öldürdüm." Rybatzki, sözcüğü 'yabani at"72 olarak olarak anlamlandırmışsa da hayvanın Latince adını Equus hemionus olarak verir. Bu da "Asya yaban eşeği"ni ifade eder. Clauson ise, 'yaban eşeği, Equus hemionus' olarak anlamlandırır ve Moğolcadaki biçimin, Türkçe erken ödünç­ lı·ıne olduğunu belirtir. Ayrıca, Çince-Uygurca sözlükte Çin. yeh ma olarak verdildiğini, bunun da 'yabani at' olduğunu belirtir. 273 Kaşgarlı Mahmud'un, 'Himaru'l-wahş' olarak anlamlandırdığı, bunun da 'ya­ lıan eşeği' olduğunu söylemek gerekir. 274 Sözcük, Türkçenin sonraki dönem metinlerinde de 'yaban eşeği' an1.ırnındadır. Doerfer de, Lat. Equus hemionus olarak verir. Moğolca Hu/an lıiçiminin 'yaban an' anlamında olduğu anlaşılmaktadır. 275 Doerfer, ay­ ı ıc:a Bang'ın qula+n önerisini de anar. 276 Rasanen ise, tuhaf bir biçimde 'yaban atı ve yaban eşeği' olarak anlamlandırır. 277 Sözcüğün, çağdaş Türk va1.1 dillerinde de geniş bir kullanım alanı bulunduğu anlaşılmaktadır. 278 l layvan adının Latincesi içinse genel kanaat Equus hemionus olduğu yö­ ıriindedir. Ayrıca sözcükle ilgili şu kaynaklara da bakılabilir. 279 To g uz 'ıfo.cük, bir kez Küli-Çor doğu 6, bir kez de Uybat VI (E 98) 6'da ol­ ıırak üzere toplam iki kez tespit edilmiş olup her iki örnekte de hayvan .ıılıdır. Cümleler şöyledir: .' ı l

Rybarzki, "Classifıcation of Old Turkic loanwords in Mongolic", s. 1 97 . ' \ Clauson, An Etymological Dictionary ofPre-7hirteenth-Century Turkish, s. 622b. • ,0 4 Atalay, Divanü Lügat-it-TUrk Tercümesi, c. 1 , s. 4 1 5. · ·, Ramstedt, Kalmückisches Wörterbuch, s. 1 95. ' 1 selel)ek[e] t< . > bir yı!girminç ay yı!girmike kara huluk Öl)[dü]n sukak yulı anta çigil totok ''< . . > Selenge'ye < > on birinci ayın yirmisinde Kara Buluk'un doğu­ .körge bi­ çimini verir.396 Buna göre; erken Türkçe *tawı- 'koş-'-+Moğolca �/­ fiili ile ilişkilidir. Ramstedt' e göre, Samoyedce taura 'tavşan' sözcüğü ile Moğolca taulai birbiri ile ilişkili olmalıdır. Ayrıca taura=Üstyakça tSa�dr fakat Vasyugan diyalektinde t iledir=tögdr, Ostyakça tf, Ural dillerinde *!§ biçiminde olduğu belirtilir. Tüm bu Ural dilleri ile ilgili karşılaştırma için bk.397 Clauson ise, Kitanca taoli biçiminden ödünçleme olduğunu dü­ şünür ve ayrıca Ur ses denkliğinden hareket ederek *tavılğa:n biçi­ mini de öne sürer. 398 Eren ise, Türkçe biçim ile Moğolca taulai biçi­ minin sıklıkla karşılaştırıldığını belirtip hem Türk yazı dillerindeki hem de Türkçeden komşu dillere geçen örnekleri vermekle yetinir. 390 Gülensoy'a göre; maymun yılında (744) (Üzerlerine) yü­ rüdüm. < . . . > savaştım. Orada mızrakladım." Hoyto-Tamır il, ! : Beçin yılyetinç ay beş yegirm (2) ike beş balıkka bartıg "Maymun yılının yedinci ayının on beşinde (2) Beşbalık'a ulaştın." .

4 1 8 Li, "On rhe Origin of baqa 'frog, road; tortoise'", s. 264 ve 266. 4 1 9 Rybatzki, Die penonennamen und Titel der mittelmongolischen Dokumente. Einr lexikalische Untersuchung, s. 206-207. 420 M. Fuad Köprülü, "Zur Kenncnis der alrtürkischen Ticularur" Köriisi Csomt1 Archivum 4, ( 1 938), s . .'.)29; Louis Bazin, "Un Texte Proco-Turc du iV siecle: l. altun sagı içilJ " . . . > altın maşrapadan için!" Kulplu Gümüş Maşrapa: Sagrı mıs "bardağımız (maşrapamız) " Muruy Maşrapası: Edgü sagır " (Bu) İyi maşrapa(dır)." Kopön Altın Küp il (E 82) ile Kulplu Gümüş Maşrapadaki tanık­ ların yanında, yeni bulunan ve kısa zaman önce bu satırların yazarınca yayımlanan Muruy Maşrapası'nda sözcüğün bulunduğu yerin okun­ ması güçtür. Muruy Maşrapası ile ilgili yayım çalışmalarından olan ve Tişin, Rogojinskiy ve Seregin'in hazırladığı ortak makaledeki fotoğraf­ ta, kararmış bölümden dolayı buradaki harfler seçilememekte; ancak harflerin üst veya alt ucu görünmektedir.502 Ayrıca Gleb V. Kubarev'in verdiği çizimde de bu kararmış yer, boş olarak işaretlenmiştir. 503 Edgü okunan sözcüğün sonundaki harf, daha çok art damak ünsüzü IJ'ye benzese de edgü okumak daha açıklayıcı olacaktır. Ardında yer alan art ünlülü s, açıkça görünmektedir; ancak ardındaki bölümde hangi harflerin bulunduğunu bilmek mümkün değildir. Burası, 'maşrapa' 50 1 Sertkaya-Butanayev, " Runik Yazılı Maşrapalar Üzerine (8. Hakasya'da Bulunan Runik Yazılı Gümüş Maşrapa", s. 1 28. 502 Vladimir V. Tişin-Aleksey E. Rogojinskiy-Nikolay N . Seregin, "Tamgi i runiçes­ kaya nadpi.�' na dvuh sosudah s osrrova Muruyskiy na Anga re" Vostok (Oriem) 2020/ J , (2020), tablo 4, resim S. 503 Gleb V. Kubarev, "A Runic Inscripcion on a Silver Vessel from che Bracsk Reservoir" !rina Nevskaya-Marcel Erdal (Ecl.): lnterpreting the Turkic Runifonn Sources and the Position ofthe A/taic Corpus. Berlin: Klaus Schwan Verlag, 20 1 5, s. 60.

262

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D EL i K H AYAT

anlamındaki sagır olarak okunabilir.'°' Buna göre; sagır sözcüğü, güçlü bir olasılıkla Muruy Maşrapası'nda da bulunmaktadır. Clauson, sözcüğe 'maşrapa, kadeh' anlamını verse de sözcüğün okunuşu konusunda, Divdnu Lugdti 't- Tıirk'te 'şarabın konulduğu ha­ van şeklinde konik bir kap' anlamıyla geçen sagrak örneğini tanık gös­ terir. sos Dolayısıyla, Yenisey yazıtlarında geçen iki örnek de Clauson'un sözlüğünde yer almaz. Sagır sözcüğü, Eski Uygur Türkçesi metinlerini yayımlayanlardan A. von le Coq ve Klaus Röhrborn tarafından sagar biçiminde verilmiş ise de Sertkaya ve Butanayev, sözcüğün asıl biçimi­ nin Divdnu Lugdti 't- Türk'teki sagır olduğunu ifade eder; ancak, Kopön Altın Küp il (E 82) 'deki örneği sagı olarak tespit ettikleri için, sagır sözcüğünün farklı bir biçimi olduğunu öne sürer. s06 Halbuki sözcük sonuna, yazımı unutulmuş bir r harfi eklendiğinde zaten sagır elde edilebilmektedir. so7 Böylece, Yenisey yazıtlarından elde edilen iki tanık da sözcüğün sagar değil; sagır olduğuna işaret etmektedir. Kaşgarlı'nın verdiği sagrak biçiminin ise +AKküçültme eki ile yapıldığı gayet açıktır. Kaşgarlı Mahmud, sagır için 'koni şeklinde ve havana benzeyen, içine şarap vb. konulan kap' ve sagrak içinse 'içmek için kullanılan çamçak ve kadeh' anlamlarını verir. sos Sagır sözcüğünün kökeni ile ilgili ağırlıklı görüş, Farsçadan alındığı yönündedir: so9 Ancak bu görüşte olanların, Yenisey yazıtlarındaki iki örneği gözden kaçırdığı anlaşılmaktadır. Güney Sibirya'da yaşayan eski Türk halklarııiın iyi bildiği bir sözcük olması dolayısıyla kökeni in, en azından Farsça olamayacağını öne sürmek mümkündür.

Semri'Beslemek, semirmek' anlamındaki semri- fiili bir kez Muruy Maşra­ pası'nda tespit edilmiştir: Tanyım(?) semritöki esürser közi körmeyü 504 Aydın, "Muruy Maşrapasındaki Runik Yazı Üzerinde Yeni Bir Okuma ve Anlamlandırma", s. 26. 505 Clauson, An Eıymological Dictionary ofPre-Thirteenth-Century Turkish, s. 8 1 4b. 506 Senkaya-Bucanayev, " Runik Yazılı Maşrapalar Üzerine (8. Hakasya'da Bulunan Runik Yazılı Gümüş Maşrapa", s. l 23. 507 Aydın, Sibirya'da Türk izleri, Yenisry Yazıt/an, s. 1 94. 508 Ercilasun-Akkoyunlu, Divdnu lugdti t-Türk, s. 799. 509 Doerfer, Türkische und Mongolische Elemente im Neupersischen ll!, No. 1 247. 263

ezüg kimni körmeyü içil] edgü sagır ""Tay(lar)ım(ın)(?) beslediği sarhoş olursa gözü (önünü) görmeyene kadar yalancı kişiyi görmeyene kadar için! (Bu) İyi maşrapa(dır) . Muruy Maşrapası'ndaki bu tek örnek dışında, eski Türk yazıcla­ rında semri-lsemrit- fiili tespit edilmemiş; ancak Tonyukuk yazıtında iki kez (1 bacı 5 ve 6) aynı kökten yapılmış semiz sözcüğü ele geçmiştir. Yine Türk runik harfli Irk Bitig in 1 6. ırkında semrit- fiili tespit edil­ miştir: Toruk at semriti yı!rin öpen yügürü b(Jrmış "Zayıf at kendisini semirten yeri düşünüp koşarak (o yere doğru) gitmiş.'"" Semri- fiilinin tarihi dönemlerdeki kullanım alanı için bk.'1 '

Muruy Maşrapasındaki metin5 1 2

Suw En temel içecek suyun Eski Türkçedeki biçimi suw (sub� suv)'dur. Doğrudan içmek eylemi ile tespit edilmemiş olsa da esasen suw söz­ cüğü ile su kütleleri kastedilmiştir. Özellikle akma ve akışkanlıkla ilgili örneklerde suw ile benzetme kurularak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Sözcüğün yer suw 'vatan' anlamıyla ilgili yer suw maddesine bakılmalı­ dır. Sözcükle ilgili birkaç örnek aşağıda bulunmaktadır: Köl Tegin doğu 24: Kanıl) suwça yügürti SÜl)ükül) tagça yatdı "Kanlarınız su gibi aktı, kemikleri iz dağ gibi yığıldı.'' 5 1 O Yıldırım, Irk Bitig ve Orhon Yazılı Metinlerin Dili, s. 36. 5 1 1 Clauson, An Eıymological Dictionary ofPre-lhirteenth-Century Turkish, s. 830a. 5 1 2 Kubarev, "A Runic Jnscription on a Silver Vessel from the Bratsk Reservoir", s. 60. 264

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Tonyukuk 1 kuzey 3: Anı suwka b/ardımız} ol suw kudı bardımız "Anı lrmağı'na vardık. O ırmaktan aşağıya doğru ilerledik." Şine Usu kuzey 2: Ötüken eli tegres eli ekin ar[a] o[lo]rmış suwı selel}e ermiş "Ötüken yurdu (ile) Tegres yurdu, (bu) ikisinin arasında hüküm sürmüş, suyu Selenge imiş." Sözcüğün +S Uz eki almış türevi olan suwsuz biçimi ise yalnızca bir kez tespit edilmiştir: Bilge Kağan güney-doğu: Kök Öl]Üg yoguru sü yorıp tünli künli yeti ödüşke suwsuz keçdim "Kök Öng (Ongi) lrmağı'nı (bata çıka) aşıp orduyu yürütüp geceli gündüzlü yedi gün boyunca susuz olarak geçtim." TerilJ

Yalnızca bir kez Dağlık Altay yazıtlarından Tuekta 1 (A 3) yazıtında geçen sözcüğün tek örnek olması ve türlü biçimlerde okunması do­ layısıyla kesin bir okuyuştan söz etmek güçtür: teril]im e kümüş agır? "tabağım (veya: maşrapam?) gümüş(tendir) değeri?" Sözcük türlü biçimlerde okunmuştur. Örneğin; Kızlasov teri/il] "(Haraç,) ödenecek (bu kupa tarafından)"513; Tıbıkova vd. t(e)r(i)lmii küm(ü)i (a)g(i)r "Toplanan gümüş ağırdır."514 Hatice Şirin ise t(ii)r(i)I] ?A (tiiril]çii) küm(ü)ş (a)g(ı)r "Derin(ce) gümüş (kap) değerli(dir) ."515 okur ve anlamlanc.!:ırır. Sözcüğün ölçü birimi olarak kullanımı için Ölfü Birimleri baş1 ığına bakılmalıdır. Tod-

To- 'doymak' fiilinden yapıldığı belli olsa da to- fiili çekim eki ile elde edilmemiş ancak yapım ekli türevleri tespit edilmiştir. Tod- fiili iki kez ele geçmiş olup cümleler şöyledir: Köl Tegin güney 8 ve Bilge Kağan kuzey 6: Bir todsar açsık ömez sen "Bir doyarsan açlığı düşünmezsin." ') 13 İgor L. Kızlasov, " Pamyamiki runiçcskoy pis'mennosci v sobranii Gorno-Altayskogo Kraevedçeskogo Muzeya" Drevnosti Altaya 2000/5 , (2000) , s. 87. �

14 Tıbıkova vd., Katalog Drevnetyurkskih Runiçeskih Pamyatnikov, s. 1 O 1 . C) l 5 Harice Şirin, "Dağlık AJcay Bölgesi Yazıtları: Yeni Okuma ve Anlamlandırma Denemeleri" Tıirk Dünyası 42, (20 1 6), s. 1 70. 26 5

ro . . ıı " l ı d, l ıık' anlamıııdaki bu sözcüğün to- fiilinden -s!K+ ekiyle kurul­ ı l ı ı�ıı açıktır. İ k i kez tespit edilen sözcüğün geçtiği yer ve cümleler )ı ıyledir: Köl Tegiıı güney 8 ve Bilge Kağan kuzey 6: Açsık tosık ömez sen "Açlık (ve) tokluğu düşünmezsin."

Tok

To- 'doymak' fiilinden, fiilden isim yapan -K+ eki ile kurulmuştur. Sözcük, Tonyukuk ve Tes yazıtlarında birer olmak üzere toplam iki kez tespit edilmiştir. Ayrıca Elegest 1 (E 1 O) yazıtının 6. satırında ise kişi adı olarak ele geçmiştir. Sözcüğün geçtiği yer ve cümleler şöyledir: Tonyukuk 1 güney 1 : Bodun bogzı tok erti " Halkın karnı toktu." Tes kuzey 5: [Ôl)}re tawgaçka baz/anmış uygur kagan tok olormış yetmiş yıl ermiş "Doğuda Çin'e tabi olmuş. Uygur kağanı tok (bir bi­ çimde) tahta oturalı yetmiş yıl olmuş." Elegest 1 (E 1 O) 6: Urul}u külüg tok bögü terken e kal)ım beg erdem üçün birle bardım " (Ey) Urungu Külüg Tok Bögü Terken, babam, bey, kahraman (olduğu) için, birlikte gittim." Tokurkak

Tok 'tok, aç değil' sözcüğünün farklı bir ekle yapılmış bu türevine yi­ ne 'tok, aç değil' benzeri bir anlam vermek mümkündür. Sözcük, Köl Tegin ve Bilge Kağan yazıtlarında birer kez ele geçmiştir: Köl Tegin güney 8 ve Bilge Kağan kuzey 6: Türük bodun tokurkak sen " (Ey) Türk halkı sen toksun." Sözcüğün anlamıyla ilgili olmasa da yapısıyla ilgili, ilk naşirler­ den bu yana türlü okumalar elde edilmiştir: Radloff tokrakkısın5 16; Thomsen toqraq't{'ı'n 'daha tok" "; Elöve, tokrak *ok "daha tok, asıl'" "; Erdal tokurkak okur ve ekleri şöyle belirler: *tok+(X)rkA +k. Erdal, + (X) rkA - eki için kıvırkak ve kişirkek örneklerini, ayrıca kıvırkak ile ilgili 5 l 6 Radloff, Die a/ttürkischen lnschrifien der Mongolei, s. 35. 5 1 7 Thomsen, Orhon Yazıtları Araştırmaları, s. 1 66- 1 67. 5 1 8 Ali U. Elöve, "Bir Yazı Meselesi Üzeri Türk Dili Araıtınnaları Yıllığı Belleten 1 958, s. 75.

266

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

olarak Berliner Turfan- Texte XIII 1 3 , 92: Nom boşıta kıvırkaklanmak cümlesini ve kıvırkaklan- için 'kavramak' anlamını verir. 519 Sözcüğü tok arkuk biçiminde okuyanlar da bulunmaktadır. Örneğin; Clauson tok arkuk okuyuşundaki arkuk için 'inatçı, aksi' an­ lamını verir ve Kaşgarlı Mahmud'un arkuk kişi 'inatçı adam' örneğini tanık olarak gösterir.520 Şirin tok arkuk okur ve arkuk için 'aksi' anla­ mını verir.521 Erdal'ın önerisi olan tok-u-rka-k biçimindeki +(X}RKA- ekinin baş­ ka sözcüklerde de bulunduğu düşünülebilir. Örneğin; esirke-. Esirke- fi­ ilinin, Tekin tarafından *esir+ke- biçiminde açıldığını ve esiz 'ne yazık!' acınma ünlemi ile karşılaştırıldığını da eklemekte yarar bulunmaktadır. Tekin, tokurkak okuduğu sözcüğü *tokurka- 'kendini tok saymak' fiili­ ne bağlar ve tıpkı Erdal gibi + (X)rkA- eki ile açıklar. 522 Ye-

Fiil yalnızca Tonyukuk yazıtında zarf-fiil ekli biçimle tespit edilmiştir. Aynı satırda iki kez geçen cümle şöyledir: Tonyukuk I güney 1 : Keyik yeyü tawışgan yeyü olorur ertimiz "yaban hayvanı yiyerek, tavşan yiyerek yaşıyorduk." Bugün çağdaş Türk yazı dillerinde de kullanılan 'yemek' fiili, kapalı e ile ye- biçiminde tespit edilmiş olmaktadır. Bu biçim, yukarıda da sözü edildiğj gibi 'yemek' anlamındaki aşa- ve aşan- fiilinin varlığını kuşkulu bir duruma sokmaktadır. Yut

Yiyecek ve içecek ile ilgili bir başka sözcük de eski Türk yazıtlarının tümü içerisinde yalnızca bir kez tespit edilen 'kıtlık' anlamındaki yut sözcüğüdür. Sözcüğün geçtiği yer ve cümle şöyledir: Bilge Kağan doğu 3 1 : Amgı kargan kışladokda yut boltı "Amgı Korgan'da kışladığımızda kıtlık oldu." 5 1 9 Erdal, Old Turkic wordJormation. A Functional Approach to ıhe Lexicon !-il, s. 458 ve 5 1 3. 520 Clauson, An Etymological Dictionary ofPre-7hirteenth-Century Turkish, s. 2 1 6a. 52 1 Şirin, Eski Türk Yazıtları Söz Varlığı incelemesi, s. 25 1 . 522 Tekin, Orhon Türkresi Grameri, s. 87-88. 267

Amgı kargan adı ve burada iken gerçekleşen kıtlık olayı, Dokuz Oğuzlarla yapılan savaşlar dolayısıyla anılmıştır. Köl Tegin yazıtından farklı olarak bir yıl içinde dört kez savaşıldığından söz edilmiş; ayrıca bu savaş esnasında Bilge Kağan'ın 32 yaşında olduğu ve kıtlık yaşandığı belirtilmiştir. Sözcüğün yapısı ve kökeni ile ilgili olmak üzere; Clauson, en te­ mel anlamının 'hayvanları öldürebilecek kadar şiddetli hava' olduğunu, Orta Moğolca cut-cud biçimlerinden hareket ederek Moğolcaya ödünç verildiğinden ve ayrıca Rusça dzhut biçiminin de Türkçe kaynaklı oldu­ ğundan söz eder. Sözcüğün çağdaş güney-batı Türk yazı dillerinde ise yut-cut-çut-jut biçimlerinde yaşadığını belirtir. Kaşgarlı Mahmud'un yut için verdiği 'şiddetli hava' ve Kutadgu Biligdeki a1Jaryut turur 'onun için ölümcüldür.' örneği üzerinde durur. 523 Yut sözcüğünün eski Türk yazıtları dönemi sonrasındaki Türkçe metinlerde 'hayvanları telef eden şiddetli hava' veya 'şiddetli don' gibi bir anlam ile elde edilmiş olması, Köktürk ordusunun Amga Korgan'da kışı geçirdiğinde, nasıl bir ha­ va ile karşılaştığını göstermektedir. Burada 'kıtlık' anlamı, hayvanların şiddetli soğuk ve don nedeniyle telef olması ve insanların da bu durum­ dan büyük sıkıntı yaşamaları olarak anlaşılmalıdır.

Tarım ve Tarımla İlgili Söz Varlığı

Eski Türklerin yalnızca hayvancılık ile ilgili bir yaşamından söz et­ mek eksik kalacaktır. Toprağın işlenmesinden elde edilebilecek tarım ürünlerinin varlığını ifade eden sözcükler de doğrudan değil; yine cümleler arasına serpiştirilmiş olarak ele geçmiştir. Besicilik yoluyla elde edilen evcil hayvanlar ile av hayvanları dışarıda tutulduğunda, eski Türk yazıtlarında doğrudan yiyecek ve içecek türleri tespit edil­ memiştir. Bu durum, yedi ve sekizinci yüzyıl Türk dünyasında yiye­ cek ve içecek türlerinin bulunmadığından çok, yazıtlarda daha çok savaş, diplomatik ilişkiler gibi konuların daha fazla yer tutması ile açıklanmalıdır ve dolayısıyla da okuyucu bunu göz önünde bulun­ durmalıdır. Tarım çerçevesinde elde edilen söz varlığı, aşağıda alfabe sırası ile verilmiştir: 523 Clauson, An Etymological Dictionary ofPre-1hirteenth-Century Turkish, s. 883b.

268

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Ilag

Sözcük, eski Türk yazıtlarının cümü içerisinde yalnızca Tariac yazıtında iki kez cespic edilmiştir. Sözcüğün bulunduğu yer ve cümleler şöyledir: Tariac bacı 4: Ötüken eli tegres el]i ekin ara ılagım tarıglagım sekiz selef}e orkon tugla sewin teledü karaga burgu ol yerimin suwumun ko­ nur köçür ben "Ötüken yurdu ile Tegres yurdu, (bu) ikisinin arasında­ ki vadilerim (ve) tarlalarım sekiz (kollu) Selenge, Orhon, Tula, Sevin, Teledü, Karaga (ve) Burgu. Bu topraklarım (üzerinde) (ve) ırmaklarım (boyunca) konup göçerim." Tariac bacı 5: Yaylagım ötüken kuzı kedin uçı tez başı öf}düni kafıuy künüy bz < . . . > iç lagım ötüken yiri ongı tar[kan] süy yag bodunka [kaga]ngı berigerü up altun Ylf kedin uçı kögmen ligerü uçı költ[i] "Yaylam Öcüken'in kuzey (bölümlerinin) bacı ucu, Tes (Irmağı) kay­ nağı(ndadır) . Doğusu Hanuy (ve) Hünüy ırmakları < . . . > iç otlağım Ötüken, kuzeyi Ongı Tarkan Süy, düşman halkın kağanı(nınki) güney ucu Alcay Dağları, bacı ucu Kögmen, doğu ucu Kölci(?)'dir." Sözcüğün aynı yazıcın aynı yüzünde iki örnek ile ele geçmiş olması dolayısıyla okunuşu ve anlamlandırmasında çeşitlilik göze çarpmakta­ dır. Örneğin; M. Şinehüü ılgım; Klyaşcornıy ılgım; Tekin, Berca ve Şirin User ılgam biçiminde okur. Tariac yazıcının bacı yüzünün 5. samında ise, sözcük başındaki ı ünlüsü yazılmadığı için öndeki iç sözcüğünü ç sesiyle birleştirerek okuyanlar da olmuştur. Örneğin; Klyaşcornıy çal­ gım okur. Ayrıca, Tekin ve Şirin User ılgam; Karayama 111-lagım; Berca ise . . . lgm biçiminde okur. Tekin, ılag sözcüğünün ardındakinin tarıglag olduğunu belirterek önündekinin ise ikileme oluşcurabilecek bir sözcük olması gerektiğini ifade eder ve çağdaş Türk yazı dillerinde kullanılan yılga, cılga 'ırmak' sözcüğü ile birleştirir. 124 Eldeki verilere göre, doğru biçim olan ılagı ilk okuyan A. Kacayama'dır."' Serkan Şen, doğrudan bu sözcüğü işledi­ ği makalesinde, ı+lag biçiminde açarak 'ormanlık, koruluk' anlamıyla 524

Tekin. "Kuzey Moğoliscan'da Yeni Bir Uygur Anıtı: Taryat (Terhin) Kitabesi", s. 8 1 8. 525 Akio Karayama, "Tariac Inscription" Takao Moriyasu-Ayudai Ochir (Ed.s.):

Provisional Report ofResearches on Historical Sites and lnscriptions in Mongoliafrom 1996 to 1998. Osaka: The Society of Cencral Eurasian Studies Press, 1 999, s. 1 681 76. 269

karşılayıp tarıglag sözcüğü ile birlikte ikileme yapıldığını ve 'arazilerim' biçiminde anlaşılması gerektiğini öne sürer. Ayrıca Eski Uygur Türkçesi metinlerinde ı tarzg ikilemesinin çok örneği olduğunu, ancak ılag ta­ rıglag ikilemesinin metinlerde tespit edilmemiş olduğunu belirtir.5 26 Sözcükteki +lAg eki için bk. 5 27 Bu iki örnekten başka, eski Türk yazıtla­ rı ile Türkçenin öteki dönem metinlerinde tespit edilmemiş olması5 28 , Uygurlar başta olmak üzere, bozkır dönemi Türklerinin toprağı işleme kültürü ile ilgili önemli bir sözcük olarak değer kazanmaktadır. Tarıglag Tarla sözcüğünün en eski biçimi tarzglag olarak yalnızca Uygur Kağan­ lığı yazıtlarından olan Tariat'ta bir kez ele geçmiştir. Cümle şöyledir: Tariat batı 4: Ötüken eli tegres el}i ekin ara ılagım tarıglagım sekiz seleye orkon tugla sewin teledü karaga burgu ol yerimin suwumun ko­ nur köçür ben "Ötüken yurdu ile Tegres yurdu, (bu) ikisinin arasında­ ki vadilerim (ve) tarlalarım sekiz {kollu) Selenge, Orhon, Tula, Sevin, Teledü, Karaga (ve) Burgu. Bu topraklarım (üzerinde) {ve) ırmaklarını {boyunca) konup göçerim." Ilag sözcüğü ile birlikte kullanılan tarıglag, biricik örnektir. Tariat yazıtının ilk naşirlerinin tarıglag ile yan yana kullanılan ılag sözcüğünü türlü biçimlerde okuduğu için, tarıglag sözcüğünü de yanlış anlayanlar olmuştur. Tarıglag ın tarı- fiilinden yapıldığı bellidir. Ardından, isim­ den fiil yapan +lA- ve fiilden isim yapan -G+ eki bulunmaktadır. +lA­ ve -G+ olarak ayrı ayrı almayıp tek bir +lAg olarak değerlendirilmesi de mümkündür. Sözcük, doğrudan tarımı ifade ettiği için köken bilgisi sözlüklerinde de kendine yer bulmuştur.529 526 Serkan Şen, "Taryat Yazıtın ın Batı Yıizünde »Y Jr ve »Y J işaretleriyle Yazılan Sözcük Nasıl Okunup Anlaşılmalı?" TUrk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 2008/ il, (20 1 0) , s. 1 05- 1 06. 527 Erdal, Old Turkic wordfarmation. A Functional Approach to the Lexicon l-!J, s. 1 081 09. 528 Aydın, "Dialccral elcments i n thc vocabulary of the Uyghur Khaııate i nscriptions", s. 292. 529 Clauson, An Etymological Dictionary of Pre- 7hirteenth-Century Turkish, s. 5 4 1 b-542a; Eren, Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, s. 395; Gülensoy, Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü, s. 862.

270

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Yenisey yazıdarından Aldıı-Bel 1 (E 1 2) yazıtının 2 ve 3. satırı ile Aldıı-Bel il (E 72) yazıtının 1 . satırında geçen tarlag sözcüğünün de 'tarla' anlamında olduğunu öne sürenler olmuştu. 530 Ancak Yenisey yazıdarındaki tarlag sözcüğü 'tarla' anlamında değil; bugünkü Tarlak lrmağı'nın adıdır. Bu konunun ayrıntısı için için bk."' Eski Türk yazıdarı dönemi Türkçesinden sonraki metinlerde ta­ rımla ilgili daha fazla ve çeşidi söz varlığına tanıklık edilmektedir. Eski Uygur Türkçesi metinlerinde geçen tangçı 'tarımcı, ekinci' sözcüğü, hem meslek adı bildiren +f'/ eki ile yapılması hem de ifade ettiği an­ lam bakımından önemli örneklerden biri olarak değer kazanmaktadır. Yazıtlardan sonraki Türkçe metinlerde tarımla ilgili bilgi için şu kay­ naklara da bakılabilir. 532 TİCARET

Türk runik harfli eski Türk yazıtlarında ticaret ile ilgili elde edilen söz varlığının, doğrudan ticaret ürünlerinin belirtilmiş olmasıyla değil; cümleler arasına serpiştirilmiş ve ticaret ile ilgisi güçlü bir olasılık olan ürünler, dolayısıyla sözcükler olduğunu vurgulamak gerekir. En önemli konu ise, Doğu Asya'dan başlayarak Avrupa içlerine kadar uzanan baş­ ta İpek Yolu olmak üzere, önemli ticaret yollarıyla, eski Türk yazıtları dönemi '!'ürk boylarının bu ticaret yollarındaki konumu da değerlen­ dirilmiş olacaktır. Çin'de kurulmuş hanedanlıkların asıl aktör olarak rol oynadı­ � ğı ve Charig'an başlayıp ancak Luoyang bağlantısı da olan, Asya ve Anadolu'yu aşıp Avrupa içlerine kadar girerek Roma'da son bulan tarihi İpek Yolu'nun doğal ve bilinen yollarından birinin bugünkü Moğolistan coğrafyasından geçmediği bilinmekle birlikte, özellikle Arap seyyah ve coğrafyacıların Orta Doğu veya Ôn Asya'dan Güney 530 Orkun, Eski 7Urk Yazıtları ili, s. 53. 53 1 Erhan Aydın, "Remarks on Qatun in ehe Yenisei lnscriptions" Acta Orientalia Acadnniae Scientiarum Hungaricae 64/3, (20 1 1 ) , s. 253-254; Aydın, Eski 7Urk Yer Adları, s. 1 35- 1 36; Aydın " Dialecıal elemems in the vocabulary of the Uyghur Khanate inscriprions", s. 295. 532 Bülent Gül, Eski TUrk Tarım Terimleri. Ankara: Haceteepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayımlanmamış doktora tezi, 2004; Bülent Gül, " Tarı- Fiili ve Türevle­ ri". Bilig 6 1 , (20 1 2) , s. 99- 1 20; Bülent Gül, " Eski Türkçe tarıyçı "Tarımcı, Eki Adı Üzerine" 7Urkbilig 32, (20 1 6), s. 85-96.

27 1

Sibirya'ya kadar uzanan ticaret yollarından söz ediyor olması kuşkusuz çok önemli ve değerlidir. il. Türk Kağanlığı'nın, bugünkü Tacikistan ve Afganistan dolay­ larına kadar sınırlarını genişlermiş olması, İpek Yolu güzergahında da önemli aktörlerden olduğu konusunda haklı olarak fikir vermektedir. En azından Köl Tegin, Bilge Kağan, Tonyukuk ve Küli Çor yazıtlarında ayrıntısıyla anlatılan ve bugünkü Tacikisran'ın başkenti Duşanbe'nin kuzey kesimlerine düşen Demir Kapı'ya kadar uzanan barı seferinin icrası, kolayca batıdaki halkları boyunduruk altına almak şeklinde açıklanmamalıdır. Hacca daha öncesinde Barı Kökrürklerinin de Doğu Roma Devleri ile elçiler aracılığıyla gerçekleşen ilişkilerinin, en başta İpek Yolu'nu denetim altına almak olarak göz önünde bulundurulma­ sında yarar olduğu kuşkusuzdur. Kökrürklerle Soğdlular arasındaki ilişkiler çerçevesinde; 568-569 yıllarında Barı Kökrürk kağanı İstemi, Soğd asıllı Maniah başkanlığın­ daki bir kafileyi Bizans Devleti'ne elçi olarak yollamıştı. Maniah güçlü bir olasılıkla Soğdca yazılmış bir mektubu Bizans hükümdarına ilet­ mişti. İstanbul'da Türkçe bilen çevirmen bulmanın güçlüğü göz önüne alındığında bu mektubun, dönemin tüccar kavmi Soğdluların diliyle yazılmış olması daha anlamlı görünmektedir. İran kökenli ve eski Türk yazıtlarında adları Sogud ve Sogdak olarak iki biçimde ele geçen Soğdluların tüccar bir kavim olarak nitelendi­ rilmesinde kuşkusuz haklılık payı vardır. Ayrıca Soğdluların çok dilli olduğu, İstemi Kağan'ın Bizans Devleti ile elçilik ilişkilerini yürütme­ lerinden de kolaylıkla anlaşılmaktadır. Türklerin yaşadığı bölgeleri gezen Arap coğrafyacıları da ticaret araçlarını ve Türk ülkelerindeki hayvan veya değerli eşyaları sayarken birçok kez kara samuru ve boz sincaptan söz etmiştir. Hudud al-d­ lem'de, lssık-göl civarı ile Kırgız kabileleri bahsinde, bölgede bol mik­ tarda misk hayvanı, hutüvv boynuzları, boz sincap ve samur bulundu­ ğundan söz edildiği görülmektedir. Yine aynı eserin Toğuzğuz (Dokuz Oğuz) ülkesi bölümünde bu ülkenin misk, siyah, kırmızı ve çizgili tilki kürkleri , gri sincap, samur, kakum, fenek, saciba kürkleri, hutüvv boy­ nuzları, yak öküzü derileri ile ünlü olduğu belirtilir. s.ıı 533 Şeşen, Marn Coğrafjacılarına Göre Tıirkler ve Tıirk Ülkeleri, s. 58 ve 62.

272

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Arap ve Tibetli tacirlerin ticarette Çinli rakipleri ın onune geçtığı bilinen bir konudur. Her yıl halifelik topraklarından üç kez 20-24 de­ veden oluşan kervanların Güney Sibirya bölgesine, Minusinsk havza­ sına desenli kumaş getirdiğine dair bilgiler elde edilmiştir. 53' Başta Az, Çik ve Kırgızlar olmak üzere Sayan-Altay bölgesindeki Türk boylarının Tibet ve Arap dünyası ile ticarette oldukça ileri düzeyde olduğunu da eklemek gereklidir. Son yıllarda hem Orhon hem de Egiin Gol Vadisi'nde yapılan ar­ keolojik araştırmalar sonucunda her iki bölgede kurulmuş olan Har Balgas (Karabalgasun) ile Bay balık kentlerinin alışveriş yeri, pazar, yoğun tarımsal üretim ve askeri garnizon merkezi olarak kullanıldığı ortaya çıkmıştır. Egiin Gol Vadisi'ndeki politik ve ekonomik bütün­ leşme merkezi olarak gösterilen Bay balık'ın yerel grupların bölgesel ağını idare ettiği bir yer olduğu öne sürülmüştür.'" Böylece Şine Usu yazıtında yalnızca bir cümle ile adı geçen Bay balık kenti, büyük bir olasılıkla Uygur Kağanlığı döneminde bölgenin hem askeri hem politik aynı zamanda da ekonomik anlamda en önemli merkezi konumun­ daydı. Kuzeyde bulunan Az, Çik ve Kırgız gibi halklara giden yollar üzerinde bulunması Bay balık'ın önemini artırmaktaydı. Buna göre; bozkırda kentler kurmak, yalnızca yerleşik hayata geçme girişimi olarak algılanmamalıdır. Bozkırda kurulmuş bu kentler, ticaret ağının sevk ve idaresinde' en önemli pay sahibi olarak değerlendirilmelidir. Türk runik harfli eski Türk yazıtlarında savaşlardan ganimet ve bel­ ki vergilerd8Jl elde edilen gelirlerden az da olsa söz edilmiştir. Ancak bunu, ya seferlerden elde edilen ganimet ya da cenaze törenine gelen katılımcıların getirdiği armağanlar olarak anlamak gerekmektedir. Aşağıda ayrı başlıklar altında bu ticaret ürünlerinden söz edilmiş olsa da burada genel olarak ilgi çekici birkaç örnek vermek yararlı olacaktır. Örneğin; Köl Tegin güney 5 ile Bilge Kağan kuzey 3-4'te geçen altun kümüş işgiti kotay bu1jsuz ança berür " (Çinliler) altın, gümüş, ipek (ve) ipekli kumaşları sıkıntısızca verir." cümlesinde, Çinlilerin kendisi ile iyi ilişki kuran devletlere türlü armağanlar verdiğinden söz edilmiştir. Bilge Kağan, Çin ile didişmeyip iyi ilişkiler kurduğunda, elde ettiği, kendi 534 Gumilev, Eski Türkler, s. 464. 535 William Honeychurch-Chunag Amarruvsh in, "Hinterlands, Urban Cemers, and Mobile Sertings: The "New" Old World Archaeology from rhe Eurasian Steppe"

Asian Perspectives 46/ 1 , (2007), s. 54.

273

ifadesiyle halkına kazandırdığı ürünler şöyle sıralanır: Bilge Kağan ku­ zey 1 1 - 12: Sarıg altu}nın ürÜIJ kümüşün kırgaglıg kotayın kinlig işgitisin özlük atın adgırın kara k[işin} kök teye1Jin türüküme bodunuma kazganu bertim eti bertim "Sarı altını, beyaz gümüşü, kenarlı ipeklileri, misk kokulu ipeklileri, has atları, aygırları, kara samurları boz dağ sıçanı (de­ rilerini) Türklere (tabi) halkım için kazandım, elde ettim." Köl Tegin'in cenaze törenine Çin kağanını temsilen gelen İşiyi Likeng (Çin. Sheren luxiang % A ı'5 rtlJ )'in getirdiği armağanlar, Köl Tegin kuzey 12'de anlatılır: Tawgaç kaganta işiyi likey kelti bir tümen agı altun kümüş kergeksiz kelürti "Çin kağanından İşiyi Likeng geldi. On bin (top) ipek, altın (ve) gümüşü fazlasıyla getirdi." Bilge Kağan'ın cenaze törenine gelen Çinli temsilcinin getirdiği armağanlar ise, Tengri Kağan'ın ağzından ifade edilir: Bilge Kağan güney 1 1 : Kokılık ölü < . . . > altun kümüş kergeksiz kelürtiyogyıparıg kelürüp tike berti çın tan ıgaç ke­ lürüp "Kokulu < . > altını (ve) gümüşü fazlasıyla getirdiler. Cenaze tüt­ süleri getirip dikiverdiler. Sandal ağacı getirip". Bu cümlenin ardından, yine Tengri Kağan, babası Bilge Kağan'ın cenaze törenine katılanların getirdiği armağanları da Bilge Kağan güney 1 2'de sayar: Bunça bodun saçın kulkakın bıçdı edgü özlük atın kara kişin kök teyel)in sansız kelürüp kop kotı "bunca halk saçını, kulağını kesti. İyi has atlarını, kara samurları (ve) boz dağ sıçanı (derilerini) sayısızca getirip bıraktılar." Tonyukuk'un batı seferi sonucunda elde ettiği ganimetler ise, ikin­ ci taşın güney yüzü 4. satırında belirtilir: Sarıg altun ürül) kümüş kız koduz egri tewe agı bul)suz kelürti "Sarı altın, beyaz gümüş, kızlar (ve) karılar, (tek) hörgüçlü develer, ipeklileri sıkıntısızca getirdiler." Adına Begre (E 1 1) yazıtı yazdırılan kimse, on beş yaşında Çin hü­ kümdarına gittiğini ve kahramanlığından dolayı elde ettiği ganimetleri yazıtın 9. satırında şöyle anlatır: Beş yegirmi yaşımda tawgaç kanga bar­ dım a er erdemim üçün alpun altun kümüşüg egri tewe elde kişi kazgan­ dım a "On beş yaşımda Çin hanına gittim. Erkeklik kahramanlığımı elde etmek için sıkıntıyla altın, gümüş, tek hörgüçlü deve, yurda adam kazandım." Sayılanlar arasında altın ve gümüş gibi değerli maden veya bunlardan yapılmış ürünlerin yanında, tek hörgüçlü deve ile ülkeye kişi kazadırdığının ifade edilmiş olması hayli ilginç ve dikkat çekicidir. Bilge Kağan doğu 39'da yer alan ve Köl Tegin yazıtında bulunma­ yan cümleden anlaşıldığına göre; Tatabılardan hiç ses soluk çıkmayınca ..

274

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

sefer edildiği bilgisi yer almaktadır. Satırda yer alan yalawaçı edgü sawı ötügi kelmez " (Onlardan) elçisi, iyi sözleri, dilekleri gelmiyor." cümlesini, vergilerini ödemediği ve/veya ganimetten pay göndermediği için sefere çıkıldığı biçiminde anlamak da pekala mümkündür. Seferlerden elde edilen ganimetin belirtilmiş olması da ayrıca önemlidir. Satırın konuyla ilgili cümleleri şöyledir: Tatawı bodun tawgaç kaganka körtiyalawaçı ed­ gü sawı ötügi kelmez tiyin yayın süledim bodunug anta buzdum yılk[ısın barımın anta altım} "Tatabı halkı Çin kağanına bağlıydı. "(Onlardan) elçisi, iyi sözleri, dilekleri gelmiyor" diyerek yazın sefer ettim. Halkını orada dağıttım. Hayvan sürülerini, varlıklarını orada ele geçirdim." Ticaret İle İlgili Söz Varlığı

Bu bölümde, hem doğrudan ticaret ile ilgili ürünler hem de ticaret yapıldığı güçlü olasılık kimi ürünler üzerinde durulacaktır. Burada yer alan değerli ürünler, ganimet, hediye veya vergi yoluyla alınmış gibi görünse de bunların ticaretini yapıyor olmaları da pekala mümkündür. Ayrıca bu ürünlerin bir bölümünün ticarette değişim aracı olarak kul­ lanılmış olduğunu da eklemek gerekir. Mal Varlığı, Ticaret Yolları ve Kervanlar Arkış

' Kervan' anhynındaki sözcük, Köl tegin yazıtında bir ve Bilge Kağan yazıtında üç olmak üzere toplam dört kez ele geçmiştir. Sözcüğün tespit edildiği yer ve cümleler şöyledir: Köl Tegin güney 8 ve Bilge Kağan kuzey 6: Ötüken yer olorup arkış terkiş ısar nelJ bul}ug yok "Ötüken topraklarında oturup kervanlar gön­ derirsen hiç sıkıntın olmaz." Bilge Kağan doğu 25: Yegirmi yaşıma basmıl ıdok ut uguşum bodun erti arkış ıdmaz tiyin süledim "Yirmi yaşımda, Basını! !dok Kut'u, ki o, halkım, boyumdu, "kervan göndermiyor" diyerek sefer errim." Bilge Kağan doğu 4 1 : Arkıfı kelmedi anı afııtayın tep süledim ""ker­ vanları gelmedi, onları korkutayım" deyip sefer ettim." Sözcüğün yapısı ve kökeni ile ilgili şu görüşler bulunmaktadır: Clauson, "ticari veya resmi amaçlarla seyahat eden kişi veya kişiler grubu" anlamını vererek arka- fiilinden alır. Aslında sözcüğün dar bir 275

alanda kullanımda kaldığı anlaşılmaktadır. Radloff, kuzey-doğu Türk yazı dillerinde argış�argıs biçimlerinde kullanıldığı bilgisini paylaşır.536 Örneğin; Hakas Türkçesinde argıs 'seyahat arkadaşı' anlamıyla tespit edilmiştir. Sözcüğün yazıtlar döneminden sonra, özellikle Eski Uygur Türkçesi metinlerinde 'elçi' anlamıyla kullanıldığı bilinmektedir. Uigurica ll, 21 'de geçen tört yı1Jaktın kelmiş arkış yalavaçlar okıp "dün­ yanın dört bir köşesinden gelen elçi ve temsilcileri çağırarak"537 cüm­ lesinde yalavaç sözcüğü ile ikileme yapıldığı anlaşılmaktadır. Kaşgarlı Mahmud da 'kervan', 'seyyah' ve 'elçi' anlamlarıyla verir. 138 Kutadgu Bilig de ise 'kervan' anlamındadır:'" 4426540 Hıtay arkışı kesse arkış togı Kayun kelgey erdi tümen tü agı "Çin kervanları yolları toz dumana boğmamış olsalar idi, bu çeşidi ipekliler nereden gelirdi?"" ' Sözcük, Türkçenin sonraki dönem metinlerinde, az da olsa kulla­ nılmaya devam etmiştir. '

Barım

Sözcük, bar 'var' sözcüğünden +m iyelik ekinin kalıplaşmış biçimiyle yapılmış olmalıdır. Anlamın en belirgin olduğu birkaç örnek şöyledir: Köl Tegin güney-batı: Köl tı!ginilJ altunın kümüşin agısın barımın tör[t bılJ yıl}kısın ayıgma toygut bo < . . . > "Köl Tegin'in altınını, gümü­ şünü, ipeklilerini, varlığını, dört bin (baş) hayvan sürüsünü söyleyen (anlatan) Toygut bu < . . . > '' Bilge Kağan doğu 24: Oglın yu[tuz}ın yılkısın barımın anta altım "Çocuklarını, karılarını, hayvan sürülerini, varlıklarını orada ele ge­ çirdim." Şine Usu doğu 3: Yılkısın barımın kızın koduzın kelürtüm "At sü­ rülerini, varlıklarını, kızlarını ve karılarını getirdim." 536 ';37 538 539 540

Radloff, Opıt" Swvarya 7jurkskih Nareçiy !, s . 300-30 1 . Clauson, An Etymological Dictionary ofPre- 1hirteenth-Century Turkish, s . 2 l 7a. Dankoff-Kclly, Compendium ofthe TUrkic Dialects, pan I I I , s . 1 2. Arat, Kuradgu Bilig !!!, İndeks, s . 24. Reşid R. Arat, Kuıadgu Bilig !, Metin. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 979, s. 445. 541 Arat, Kuıadgu Bilig !!, Çeviri, s . 320.

276

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Elegest 1 (E 1 O) 1 1 : Tört adak yılkım sekiz adaklıg barımım bul)um yok erdim "Dört ayaklı hayvanlarım, sekiz ayaklı malım mül­ küm (pek çoktu) . (Hiçbir) derdim yoktu." Begre (E 1 1 ) 3: Sekiz adaklıg barımıg üçün yılkı tüketi bardım a an­ ta bökmedim e yıta ürül)ümüg e karamıg a azdım a "Sekiz ayaklı malım mülküm için, at sürüm tükeninceye kadar gittim. Onlara doymadım, ne acı! Soylu ve avam (halkımdan) ayrıldım." Hemçik-Çırgakı (E 4 1 ) 7: Başça barım yaşça yılkı esizim e awda ge­ yik atım kan ergey "Çok sayıda varlığım, (olgunluğa erişmiş) at sürülerim! Ne yazık! Avlarda vurduğum yaban hayvanları! Hani nerede (şimdi onlar)" Bay-Bulun 1 (E 42) 6: Sugur çad bitidim biz (ben?) sekiz adaklıg barımım bagşım a tirig bökmedim "(Ben) Sugur Şad'ım. (Taşı, ben) yaz­ dım. Biz (ben?), sekiz ayaklı malım mülküme, bakşıma? hayattayken doymadım." Kres-Kaya (E 1 37) barım çoru/} "Barım Çor'un (yazıtı)." Yukarıdaki örneklerden, sözcüğün, kişinin mal varlığı sayılırken ele geçmiş olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca Yenisey bölgesinden Kres-Kaya (E 1 37) yazıtında da kişi adı olarak tespit edilmiş olması, Türklerin ad verme yönt�mleri hakkında da fikir vermektedir. Yenisey bölgesi yazıtlarının üçünde (Elegest 1 (E 1 O) 1 1 , Begre (E 1 1 ) 3, Bay-Bulun 1 (E 42) 6) ele geçen sekiz adaklıg barım ifadesindeki barım sözcüğJ açık olmakla birlikte, sekiz adaklıg ile ne kastedildiği ko­ nusunda türlü görüşler bulunmaktadır. Örneğin; Hermann Vambery, sözcüğün 'ayak' değil 'adanan şey, adak' anlamında olduğunu belirtir. 542 Malov, Begre yazıtındaki örneği 'tok hayvan', Elegest 1 (E 1 O) ve Bay­ Bulun 1 (E 42) yazıtındakileri ise 'sekiz ayaklı hayvan' ve 'sekiz ayaklı boynuzlu hayvan' anlamlandırır, ayrıca Bay-Bulun 1 yazıtıyla ilgili not­ larında ise "Doru aygır sekiz ayaklıdır. Benekli kır aygır altı ayaklıdır." atasözünü örnek gösterir. 54 ·' Orkun ise atlarla birlikte arabaların da kas­ tedildiği kanaatindedir. 544 542 Hermann VcimbCry, "Nocen zu den alrrürkischen lnschriften der Mongolei und Sibiriens". Memoires de la Sociiti Finno-Ougrienne 1 2, ( 1 898), s . 93-94 ve 99- 1 00. 543 Malov, Yeniseyskaya pis'mennost' Tyurkov, tekstı i perevodı, s. 30-3 1 , 27 ve 77. 544 Orkun, Eski Türk Yazıtları 111, s. 74.

277

Cari Brockelmann, 'cenazeyi mezarlığa goturen at arabası""; Clauson ise 'sekiz ayaklı mal' anlamını verdikten sonra, anlamın belirsiz olduğunu, belki burada kastedilenin 'arabalar veya çadırlar?' da olabile­ ceğini belirtir. 546 Masao Mori, doğrudan sekiz adaklıg banm konusunu işlediği makalesinde, banm sözcüğünün at yerine kullanıldığını ifade eder, bu durumu 'sekiz ayaklı at' olarak anlamlandırıp bu anlamı mi­ tolojik nedenlere bağlar ve dolayısıyla Şaman inancı ile ilişkilendirir.547 Şirin ise 'sekiz ayaklı mal (sekiz payandalı çadır)' anlamıyla verir.548 Sekiz adaklıg ifadesinde, adak/ıg 'ayaklı' sözcüğünden dolayı, ilk bakışta hayvan adı gibi durmakta ise de sekiz ayaklı hayvan olmayaca­ ğına göre, buradaki belirtilen, atlarla veya öküzlerle çekilen bir tür ara­ ba olmalıdır. Bir hayvan koşulduğunda arabanın dört tekerlekli olması beklenir, eğer iki hayvan koşulmuşsa bu durumda hayvan ayağı sayısı sekiz olacağı için arabanın tekerleksiz olması gerekir. Bir başka sorun da eğer gerçekten bir hayvan ve dört tekerlekli bir tür arabadan söz edil­ miş ise bu arabanın ne tür bir araba olduğu ve bunun neden zenginlik ifadesi olarak sayıldığıdır.549

Kalıg 'Başlık parası veya değeri' anlamındaki kalıTJ sözcüğü, yalnızca Suci ya­ zıtında ele geçmiştir. 7. satır: Kızımın kaltTJSZZ bertim manma yüz er torug {ber}tim "kızımı başlıksız verdim. Hocama yüz kişi (ve) doru atlar takdim ettim." Sözcüğün yapısı ve kökeni ile ilgili görüşler şöyledir: Kaşgarlı Mahmud, Arapça 'al-mahr' anlamıyla karşılar.55° Clauson, 'başlık pa­ rası' anlamıyla verir ve Rusçadaki kalym sözcüğünün Türkçe kalım'dan ödünçlendiğini belirtir.m Doerfer ise, sözcüğün geçtiği her metni tek tek verdikten sonra birçok dile Türkçeden ödünç verildiğini örneklerle 545 Brockelmann, Cari. "Zu den aluürkischen lnschriften aus dem Jenisseigebiet" Ural-Altaische jahrbücher 24/ 1 -2, ( 1 952), s. 1 4 1 . 546 Clauson, A n Etymological Dictionary ofPr.-1hirttenth-Cmtury Turkish, s . 366a. 547 Masao Mori, "Yenisey Yazı tlarındaki "Sekiz Adaklıg Barım Ü7.erine" Erdem 318, ( 1 987), s. 35 1 -352 ve 356. 548 Şirin, Eski Tıirk Yazıtları Söz Varlığı incelemesi, s. 249. 549 Aydın, Taıa Kazınan Tarih, Tıirklerin ilk Yazılı Belgeleri, s. 304. 550 Dankoff-Kelly, Compmdium ofthe Turkic Dialects lif, s. 1 25. 551 Clauson, An Etymological Dictionary ofPr.-1hirtemth-Century Turkish, s. 622a-b. 278

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K HAYAT

belirtir.'" Gülensoy, sözcüğün Orta Türkçe metinlerinden itibaren gö­ rüldüğünü belirtip sözcüğe 'çeyiz' anlamını verir."' Eren ise sözcüğün yerel bir kullanımı olduğunu belirtir ve özellikle çağdaş Türk yazı dil­ lerindeki biçimler üzerinde durur, ayrıca "kökenini bilmiyoruz." açık­ lamasını yapar.,,. En eski zamanlardan bugüne kadar sıklıkla kullanılan bu kiiltür sözcüğünün asıl biçiminin kalıl), sonraki metinlerde ise kalım ve kalın biçimlerini aldığı anlaşılmaktadır. Suci yazıtındaki bu örnekle, sekizinci yüzyıl Türklerinin bozkır hayatında, kız alırken kızın babasına mutlaka başlık parası veya değeri cinsinden bir armağan verildiği konusu açığa kavuşmuş olmaktadır. Bu armağan, özellikle kök teyel) maddesinde de ifade edildiği üzere, para olabileceği gibi, ipek, değerli kumaş veya de­ ğerli taşlar ve kimi hayvanların derileri yani kürkleri de olabilmekteydi.

Tawar Sözcük 'mal mülk, servet' anlamıyla, yalnızca Şine Usu güney 5'te tes­ pit edilmiştir. Ayrıca aynı biçimde yazılan ve yer adı olan tawar ile ilgisi açık değildir. Eğer yer adı olan tawar biçimli sözcüğün okunmasında herhangi bir sorun yoksa aynı sözcük olarak düşünmek de mümkün­ dür ve bu durumda iki örnek elde edilmiş olacaktır. Her iki örneğin geçtiği yer ve cümleler şöyledir: Şine Usu �üney 5: Anta ötrö türgeş karlokug tawarın alıp ewin yulıp barmış "Bund;n ötürü Türgeş(ler) , Karluk(lar)ın varlıklarını alıp evini barkını yağmalayıvermiş." Yer adı olarak: Köl Tegin doğu 38: Kara türgı!ş bodun kop içikdi ol bodunug tawarda ko[nturtumuz] "Kara Türgeş halkı tamamen tabi oldu. O halkı Tavar' a yerleştirdik." Yalnızca Köl Tegin yazıtında bir kez tespit edilen bu yer adı, ya­ zıtlar üzerinde çalışanlarca farklı biçimlerde okunmuştur. Örneğin; Radloff tab- 'bulmak' fiiliyle ilişkilendirir."' Thomsen ise herhangi bir 552 Doerfer, Gerhard, Türkische und Mongolische Elemente im Neupersischen ili, No. 1 407. 553 Gülensoy, Türkiye Tiirkresindeki Tiirkre Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü, s. 455. 554 Eren, Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, s. 202. 555 Radloff, Die alttürkischen lmchriftm der Mongo/ei, s. 1 24.

279

anlam vermez."' Orkun ve Tekin ise 'yer adı' olarak değerlendirir."' Tekin, Orhon Yazıtları başlığını taşıyan her iki kitabında da 'Tabaristan' anlamını verir. 558 Thomsen, yer adı ile ilgili notlarında, buranın Tabaristan (Taberis­ tan) olamayacağını, çünkü bu bölgenin çok uzakta kaldığını belirterek başka bir yer olması gerektiği kanaatini taşır."' Saadettin Gömeç' e göre ise İrtiş yakınlarında bir yer olmalıdır. 560 Thomsen'in de ifade ettiği gibi Taberistan çok batıda kaldığı için, anılan yer adının buralar olması mümkün görünmemektedir. Altay Dağları' nın batısında, Türgeşlerin yaşadığı Çungarya'da bir bölge veya yerleşim birimi, dolayısıyla da İrtiş lrmağı'nın batı taraflarında bir ye­ rin kastedilmiş olması mümkündür.561 Sözcüğün, yer adı olan tawar ile bir ve aynı olsun veya olmasın, kökeni ilgili türlü görüşler bulunmaktadır. Bu görüşlerin esasen 'mal mülk' anlamındaki tawar ile ilgili olduğunu da belirtmek gerekir. Örneğin; Clauson, sözcük başında d- sesi taşıdığını, asıl anlamının 'hayvancılık' ve bunun ed. tavar ikilmesinden 'canlı ve cansız' mal anla­ mının açık olduğunu ifade eder.562 Starostin vd. , Erken Türkçe biçim olarak belirledikleri • dab- fiilinden alır. 563 Gülensoy ise tabanını • tafJ­ 'sahip olmak' olarak belirler. 564 Sözcüğün ilk hilini gösteren ve biri yer adı öteki asıl anlamıyla kar­ şılaşılan sözcüğün iç sesteki b sesinin okunması, kökeninin tespitinde önemli bir rol oynayacaktır. Bu bakımdan sözcüğün *tab- veya *taw/v­ fiillerinden alınması, aynı anlamlı bir fiilin tespit edilmemiş olmasın­ dan dolayı şimdilik varsayım olarak değerlendirilmelidir. Sözcükle ilgili ayrıca şu kaynaklara da bakılabilir. 565 556 557 558 559 560 561 562 563 564 565

Thomsen, Orhon Yazıtları Araştırmaları, s. 1 52 - 1 53. Orkun, Eski Türk Yazıtları iV, s. 1 66; Tekin, A Crammar o/Orkhon Turkic, s. 373. Tekin, Orhon Yazıtları, s. 16 l ve Tekin, Orhon Yazıtları, s. 1 1 O. Thomsen, Orhon Yazıtları Araştırmaları, s. 1 59 not 48. Saadetcin Gömeç, " Kök Türkçe Yazıtlarda Geçen Yer Adları" Türk Kültürü 39/453, (200 1 ) , s. 3 5 . Aydın, Eski Türk Ye r Adları, s . U6. Clauson, An Etymowgical Dictionary ofPre- 7hirteenth-Century Turkish, s. 442b. Starostin vd., Etymological Dictionary ofthe Altaic Languages, s. 1 346. Gülensoy, Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcükkrin Köken Bilgisi Sözlüğü, s. 268. Rasanen, Versuch eines etymowgischen Wörterbuchs der Türksprachen, s. 45 1 -452; Ayşe 280

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Terkiş Sözcüğün yalnızca iki örneği tespit edilmiştir. Köl Tegin güney 8 ve Bilge Kağan kuzey 6: Ötüken yer olorup arkış terkiş ısar nef) buf)ug yok "Ötüken topraklarında oturup kervanlar gön­ derirsen hiç sıkıntın olmaz." Clauson, tirkiş okur ve arkış ile birlikte kullanıldığını ve köken açıklamasının her ikisi için yapılması gerektiğini belirtir, Uigurica ili, 29'dan örnek vermekle yecinir.566 Drevnetyurkskiy Slovar' ise sözcükle ilgili herhangi bir açıklama yapmadan arkış maddesine gönderir. 567 Tekin, 'kervan' anlamını verdikten sonra Türkmen Türkçesi tirkiş 'zin­ cir, hac, çizgi' ve Çuvaş Türkçesi tir- 'ipe dizmek, sıralamak' fiilleri ile karşılaştırır. 568 Şirin ise, sözcüğün kök biçiminin metinlerde tespit edil­ memiş olması dolayısıyla ileri öğe örneği olarak değerlendirir. 569

İp ek ve İp ek Ürünleri Agı 'ipek' anlamındaki sözcük, Köl Tegin ve Bilge Kağan yazıdarında çok sayıda; ancak Tonyukuk yazıtında bir kez tespit edilmiştir. Sözcük, Çin'e yaklaşmanın ve onlarla iyi ilişkiler içerisinde olmanın verdiği zararlar konusu etrafında ele geçmiştir, demek mümkündür. Aşağıda birkaç örnek cümle bulunmaktadır: Köl Tegin güney 5: Tawgaç bodun sawı süçig agısı yımşak ermiş süçig sawın yımşak agın arıp ırak bodunug ança yagutır ermiş "Çin halkının sözü tadı, ipeği yumuşak imiş. Tadı sözle, yumuşak ipeklerle kandırıp uzaktaki halkları öylece (kendine) yaklaştırırmış." Köl Tegin güney 7: Irak erser yawlak agı berür yaguk erser edgü agı berür tep ança boşgurur ermiş "(Çinliler) "Uzakta isen kötü ipekli verir, yakında isen iyi ipek verir" diyerek öylece akıl verirlermiş."

566 567 568 569

Afacan Süğürnlü, "Türk Dilinin Tarihsel Sürecinde ve Çağdaş Türk Lehçelerinde tabar>dtvar Kelimesi" ljurkologiya 1 05/ ! . (202 1 ) . s. 93- 1 1 ! . Clauson , An Etymological Dictionary ofPre- 7hirteenth-Century Turkish, s . 545a-b. Nadelyayev vd., Drevnetyurk>kiy Slovar", s. 5 5 5 . Talat Tekin, "Furrher Evidence for "Zetacism" a n d "Sigmatism"" Nurecrin Demir­ Emine Yılmaz (Hzl.): Makak/er I Altaylitik, Ankara: Grafıker Yayınları, 2003, s. 48. Şirin, Eski Tii rk Yazıt/an Söz Varlığı lncekmesi, s. 553. 28 1

Köl Tegin kuzey 1 2: Bir tümen agı altun kümüş kergeksiz kelürti "On bin (top) ipek, altın {ve) gümüşü fazlasıyla getirdi." Tonyukuk il güney 4: Sarıg altun ürÜIJ kümüş kız koduz egri tewe agı bulJSUZ kelürti "Sarı altın, beyaz gümüş, kızlar {ve) karılar, (tek) hör­ güçlü develer, ipeklileri sıkıntısızca getirdiler." Hemçik-Çırgakı (E 4 1 ) 5: Say teg sarig altunum ık gerçin eg[ri tew} em agı yüder tanım "Çakıl taşı kadar çok sarı altınlarım, semiz ve koyu doru (renkli) tek hörgüçlü develerim, ipekli kumaşlar taşıyan taylanın." Sözcüğün, eski Türk yazıclarında geçen örneklerinden, 'ipek' mi yoksa 'ipekli kumaş' mı anlamında olduğunu belirlemek güçtür. Eski Türk yazıdan üzerinde çalışan araştırmacılar, ya doğrudan 'ipek' ya da 'ipekli kumaş' anlamı vermiştir. Ancak, sözcüğün 'ipek' anlamında olması daha güçlü bir olasılıktır. Ayrıca Tonyukuk yazıtında geçen örnekte belirtilen agı, Tonyukuk' a verilen hediye veya ganimecler ara­ sında sayıldığına göre, Soğdiyana bölgesinde de ipeğin bilindiğine ve ticaretinin yapıldığına kanıt olarak değerlendirilebilir. Yenisey bölgesi yazıclarında bir kez ele geçen ve bölgenin çok satırlı yazıclarından olan 41 numaralı Hemçik-Çırgakı yazıtında geçmesi, Yenisey bölgesi Türk boylarının Çin ile ticareti sonucunda ipek ve ipekten yapılan ürünler hakkında bilgi sahibi olduğunu göstermesi açısından önemli ve değerlidir.

İşgitir Eşgiti Sözcük, üç kez Moğolistan'daki kağanlık yazıclarında tespit edilmiştir. Bu üç örnekten, Köl Tegin yazıtının güney yüzünün 5. satırında açıkça, Bilge Kağan yazıtının kuzey yüzünün 3 ve 1 1 . satırlarında ise tamam­ lama ile elde edilmiştir. Bu nedenle aşağıda yalnızca Köl Tegin yazıtın­ daki örnek verilmiştir: Köl Tegin güney 5: Altun kümüş işgiti kotay bu1jsuz ança berür "(Çinliler) altın, gümüş, ipek (ve) ipekli kumaşları sıkıntısızca verirler." Kaşgarlı Mahmud'un Divdnu lugdti '- Tıirk'ünde eşgflti (eşgürti) 'Çin sırmalı ipek kumaşı' olarak verilmiştir."° Clauson, eşgüti okur ve 'bir tür Çin işlemeli ipek kumaş' olarak anlamlandırır. Eski Uygur Türkçesi metinlerinde görülen eşgirti biçimi içinse, sözcüğün eşgürti 570 Dankoff-Kelly, Compendium ofthe Turkic Diakcts lif, s. 28. 282

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

olarak ödünçlendiğini ancak r sesinin kaybolduğunu belirtir.571 Ethem R. Tenişev isigti okur ve 'içki' olarak anlamlandırır572 ki bu okuma ve anlamlandırma, tümüyle yoruma dayanmaktadır. Dai Matsui ise Mazar Tag Harabeleri'nden elde edilen Eski Türkçe-Çince Lügatçede yer alan Çince ling (�) 'ince ipekli kumaş' anlamındaki sözcüğün Türkçe eşgüti (eşgürti�eşgi-rti) olabileceğini önerir.573 Burada en önemli konu, yazıtlar dönemi sonrasında eşgürti veya eş­ gi-rti yani r sesli iken daha eski bir dönemde eşgi-ti veya işgiti yani r sesi taşımayan bir örnekle karşılaşılmasıdır. Öteki iki örnek doldurma ile elde edildiği ve öteki Türk runik harfli metinlerde başka örneği bulunmadığı için karşılaştırma yapma imkanı da ortadan kalkmaktadır. Ancak sonraki dönem Ttirkçe metinlerde r sesli olması, Köl Tegin güney 5'teki sözcükte r sesinin yazımının unutulmuş olabileceğini düşündürmektedir.

Kot ay Güçlü bir olasılıkla 'ipekli kumaş' anlamındaki bu sözcük, eski Türk yazıtlarının tümünde, yalnızca Köl Tegin ve Bilge Kağan yazıtlarında olmak üzere üç kez tespit edilmiştir. Sözcüğün tespit edildiği yer ve cümleler şöyledir: Köl Tegin güney 5: Altun kümüş işgiti kotay bul)suz ança berür "(Çinliler)' altın, gümüş, ipek (ve) ipekli kumaşları sıkıntısızca verirler." Bilge Kağan kuzey 4: Altun kümüş işg[iti] (3) kotay bul)suz ança berür "(Çinliler) altın, gümüş, ipek (4) (ve) ipekli kumaşları sıkıntısızca verirler." Bilge Kağan kuzey 1 1 : Sarıg altu]nın ürül) kümüşün kırgaglıg ko­ tayın kinlig işgitisin özlük atın adgırın kara k[işin] ( 1 2) kök teyel)in tü­ rüküme bodunuma kazganu bertim eti bertim "Sarı altını, beyaz gümü­ şü, kenarlı ipeklileri, misk kokulu ipeklileri, has atları, aygırları, kara samurları ( 1 2) boz dağ sıçanı (derilerini) Türklere (tabi) halkım için kazandım, elde ettim." 571 Clauson, An Etymological Dictionary ofPre- lhirteenth-Century Turkish, s. 261 a. Erhem R. Tenişev, "Mogilyan-Bilge Kağan Yazılı Anıtının Dili ve Janrı" V. Millet­ ler Arası Tii rkoloji Kongresi, Tebliğler I, Türk Dili, c. il, İstanbul, 1 987, s. 230. 573 Dai Marsui, "Mazar Tagh Harabesi'ndeki Eski Türkçe-Çince Bir Lugarçe". Osman F. Serckaya-Süer Eker-Hatice Şirin-Erdem Uçar (Ed.): Prof Dr. Taldı Tekin Hatıra Kitabı. c. 2, İstanbul: Uluslararası Türk Akademisi Yayınları, 20 17, s. 687. ')?2

283

Üç örneğin ikisinden, sözcüğün tam olarak neyi ifade ettiği anla­ şılmıyor olsa da son örnekteki sıfat işlevli kırgaglıg sözcüğü, kotayın an­ lamı için önemli bir ipucu vermektedir. Kırgaglıg sözcüğünü 'kenarlı, kenarı işlemeli' olarak anlamlandırmak mümkündür. Buna göre; kotay, 'ham ipek' veya 'ipek' anlamında değil; ancak 'ipekli bir tür kumaş' ola­ bilir. Clauson kırgaglıg sözcüğün ü kırgag sözcüğünden alır ve 'kenarlı' olarak anlamlandırır. Kırgag m addesinde ise Hapax legomenon (tek örnek) olarak değerlendirir ve * kırga- fiilinden alarak kırıglkırık sözcü­ ğü ile ilişkilendirir, ayrıca Kişgarlı Mahmud' un verdiği kırgag 'giysinin kenarı veya köşesi' sözcüğünü tanık gösterir. 574 Divdnu Lugdti '- Türk'te kırga- fiilinden yapılan isim, 'giysilerin kenarı' olarak anlamlandırılır. 575 Tüm bu tanıklar, kotay sözcüğünün kenarı işlemeli bir tür ipekli kumaş olduğunu göstermektedir. Drevnetyurkskiy Slovarda kutay 'kumaş adı, ipek' okunur, anlam­ landırılır ancak herhangi bir köken açıklaması verilmez. 576 Clauson, kutay okuduğu sözcüğün, iki sözcükten oluştuğunu ve ikincisi in dai (t,ı/ll ) 'kuşak'577 olduğunu ifade eder. Ancak sözcüğün ilk bölümü için herhangi bir şey söylemez. Bilge Kağan yazıtında geçen tek örnek olan ve kırgaglıg kutay okuduğu sıfat tamlamasını ise 'kenarı işlemeli ipek kumaş' olarak anlamlandırır."' Choi kutay okur, 'beyaz ipek kuşak' olarak anlamlandırır ve iki Çince karakterin birleşimi olduğunu ve bunların zi (t.ıJ\:., eski yazımı itli:) ile tdi ' (t,ı/ll ) olduğu kanaatindedir. 579 Ölmez, 'ipek kumaş (?)' olarak an­ lamlandırır ve esasen iki sözcükten oluşan birleşiğin Çince hangi karak­ terler olabileceğine değinir ve gaodai (.� t,ı/ll ) olması gerektiğini belirtir. 580 Dai Matsui, Türkçe olması güçlü bir olasılık görünen sözcükleri incelediği Mazar Tag Harabeleri'nden elde edilen Eski Türkçe-Çince 574 Clauson, An Etymo/ogica/ Dictionary ofPre- lhirteenth-Century Turkish, s. 653b ve 657a. 575 Dankoff-Kelly, Compendium ofthe Turkic Dialects /il, s. 1 37. 576 Nadelyayev vd. , Drevneıyurkskiy S/ovar', s. 473. 577 Giles, A Chinese-Eng/ish Dictionary, No. 1 0.554. ) 7 8 Clauson, An Etymological Dictionary of Pre- 7hirteenth-Century Turkish, s. 607b-608a. 579 Han-Woo Choi, "On Some Chinese Loan Words in Uighur" Cmtral Asiatic journa/ 32/3-4, ( 1 988), s. 1 65. 580 Mehmet Ö lmez, "Eski Türk Yazıtlarında Yabancı Öğeler (3)" Tıirk Dilleri Araştır­ ma/an 9, ( 1 999), s. 60-6 1 .

284

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Lugatçe makalesinde kutay-kotay sözcüğünün Çince zitai (i.',!d!/li ) ol­ masını mümkün görmez. Yakın zamanlarda önerilen gaodai (�t,!/li) ( * kdu-tdi) olabileceğini, ancak kesin bir şey söylenemeyeceğini ifade eder ve sözlükteki gudui (1f !tt ) ( *kunly biçiminde bir gelişim izlediği öne sürül­ müştür."' Bu görüşün ileri sürülmesindeki temel neden, Çincesinin 'ahın' anlamında olmasıdır. Bu nedenle de sözcüğün daha eski biçi­ mi in sonunda fı sesinin olması güçlü bir olasılıktır. Buna göre; altafı sözcüğünün sonundaki fı sesinin n ve y olarak iki ses olarak gelişmiş olması, altan ve altay olarak yaşamına devam ettiği anlamını taşımakta­ dır. Bugün Altay Dağları denilince akla iki yer gelmektedir. Bunlardan biri Moğolistan' ın kuzey ve kuzeybatısında kalan Rus Altaylarıdır. Ötekisi ise Moğolistan'ın batısına düşen Moğol Altaylarıdır. Eski Türk yazıtlarında kastedilen ise, Moğol Al tayları olmalıdır. Bugün güneybatı Moğolistan'da bulunan ve Moğolistan'ın idari bölümlerinden olan eya­ letin adının da Alray583 olduğunu belirtmek gerekir. Sözcükle ilgili şu kaynaklara da bakılabilir. 584

Ahun Sol]a Yış Altın-Köl 1 (E 28) 7: Altun solJa yış keyiki artgıl taşgıl atdaçı? ­ na barsım adrılu bardı yıta "Altun Songa (ormanlık) Dağı'nın yabani hayvanları artsın, çoğalsın. Una Bars (adlı kardeşim) ayrılıverdi (öldü) , ne acır' Yenisey yazıtlarında bir kez ele geçen yer adı, Köl Tegin doğu 35 ile Bilge Kağan doğu 27'de de bulunmakta olup bu iki tanıkta solJa yış biçimindedir. Yer adının geçtiği yerler şöyledir: Köl Tegin doğu 35 ve Bilge Kağan doğu 27: Sül}ük batımı karıg söküpen kögmen yışıg toga yorıp kırkız bodunug uda basdımız kaganın birle SOIJa yışda sül}üşdümüz "Mızrak batımı karı sökerek Kögmen (or­ manlı) Dağları'nı aşarak ilerleyip Kırgız halkını uykuda (iken) baskına uğrattık. Kağanı ile Songa (ormanlı) Dağları'nda savaştık." Alrın-Köl 1 (E 28) ?'deki altun SOIJa yış yer adı, yazıt üzerinde ça­ lışanlarca türlü biçimlerde okunmuş ve anlamlandırılmıştır: Radloff 582 Golden, TUrk Halkları Tarihinr {,iriş, s. 96; Hüseyin Yıldız, "Some Notes On the Erymology of thc word Altai/Altay"". Dil Araıtırmaları 20. (20 1 7) . s. 1 87-20 1 . 183 A . ]. K . Sanders, Historical Dictionary of Mongolia. Lanham&London: The Scarecrow Press, 1 996, s. 8. 584 Nadelyayev vd. , Drevnetyurkskiy Slovar', s. 40; Clauson, An Eıymological Dictionary ofPre- 7hirteenth-Century Turkish, s. 1 3 l a; Aydın, Eski TUrk Yer Adları, s. 33-34. 287

aitun şunda yaş 'burada onun yılı on altıdır'"'; Orkun aitun SUIJa yaş keyiki 'ahun turna, genç geyiği'586; Malov aitun şul)a yaş keyiki 'altın ördekler ve genç ceylanlar''"'; Klyaştornıy aitun SUIJayış 'altın Sunga da­ ğı""; Mori aitun sol)a (sul)a) yış 'Altın Songa (veya Sunga?) ormanı'589; Tekin aitun songa yış 'Altay ve Songa dağları'; 'Altay Dağları' ve 'Songa Dağları' olarak ayrı ayrı değerlendiren Tekin, ayrıca suna 'dişi yaban ördeği' ile de karşılaştırır.19° Kormuşin ise aitun SOIJa yış 'Altın Songa Dağları' okur ve anlamlandırır.591 Köl Tegin ve Bilge Kağan yazıtlarında geçen songa yış içinse şu gö­ rüşler tespit edilmiştir: SUl)a 'yoğun (?)"92; sol)a 'ötedeki orman"93; SUl)a 'bir dağ""; sol)a 'ormanlık bir dağ adı"91; sol)a 'coğrafi bir ad""; sol)a 'Songa ormanı'597; sol)a 'yer adı'"'· Clauson, ihtiyatla SUIJa (?) da okunabileceğini belirterek yerinin tespit edilmesinin güç olduğunu, ancak Minusinsk havzasının güney taraflarında bir yerde olabileceğini önerir. 599 Kırgız seferinin uzun uzun anlatıldığı Tonyukuk yazıtında geçme­ yen bu yer adı, toplam üç yazıtta iki farklı biçimde geçmiş olup bunların aynı yeri gösteriyor olması gerekir. Sol)a ya da SUl)a okumaya elverişli bu yer adı 'suna, erkek ördek' anlamında da olabilir ki nitekim eski Türk yazıtlarında hayvan adlarıyla kurulmuş yer adları olduğu bilinmekte­ dir. Örneğin; sukak yuiı 'geyik, ceylan pınarı' (Şine Usu güney 1 1 ), 585 586 587 588

589 590 591 592 593 594 595 596 597 598 599

Radloff, Die alttürkischen lmchriften der Mongoki, s. 333. Orkun, Eski Türk Yazıtları ili, s. 1 02. Malov, Yeniseyskaya pis1nennost' Tyurkov, tekstı I perevodı, s. 54. Sergey G. Klyaştornıy, "Scelı zolocogo ozera (K dacirovke Yeniseyskih runiçeskih pamyacnikov)" Turcologica: K semidesyatiletiyu akademika A. N . Kononova. Leningrad, 1 976, s. 26 1 . Tekin, "The fırst A/tmkö/ lnscription", s . 223. Tekin, "The fırst A/ımkö/ Inscription" , s. 2 1 1 -2 1 2 ve 223. Kormuşin, 7jurkskiye Yeniseyskiye epitajii. grammatika, tekstologiya, s. I 1 9- 1 20. Radloff, Die alttürkischen lnschrifien der Mongolei, s. 1 34. Thomsen, Orhon Yazıtları Ara;tırmaları, s. 1 5 1 . Radloff, Die a/ttürkische lnschriften der Mongoki. (Neue Folge), s . 1 78. Orkun. Eski liirk Yazıtları iV. s . 1 65. 'ICkin, A Grammar ofOrkhorı litrkic, s . 369. Ergin , Orhun Abitkkri, s . 1 28. Tekin, Orhon Yazıtları, s . 1 58; Tekin, Orhon Yt1zıtları, s . 1 09. Gerard Clauson, "Tonyukuk Abidesi Hakkında Bazı Notlar" Çev.: İnci Enginün. Türkiyat Mecmuası 18, ( 1 976), s. 1 45.

288

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

sıp-şıp başı (Şine Usu doğu 3 ve 4) . Soya yı/caki soya veya sWJa adının 'suna, erkek ördek' anlamında olması mümkün gibi görünse de suna sözcüğü, Türkçenin tarihi metinlerinde geniz n'si ile tespit edilmemiş­ tir. Ayrıca, bu hayvan adının Moğolca sono sözcüğünden ödünçlendiği de bilinmektedir. Hem soya yq hem de suna sözcüğü için şu kaynaklara da bakılabilir.600 Kiti Adında: Altun sözcüğü kişi adında yalnızca bir kez tespit edilmiştir: Ihe­ Ashece A l, 1: Köl tudun inisi altun tamgan tarkan yogı umadok üçün adrıltımız "Köl Tudun'un kardeşi Altun Tamgan Tarkan'ın cenaze töre­ nini yapamadığımız için ayrıldık." Altun sözcüğünün kökeni ile ilgili türlü görüşler bulunmaktadır. Örneğin; C\auson herhangi bir köken açıklamasında bulunmadan yal­ nızca Moğolca aftan biçiminin eski bir Türkçe ödünçleme olduğunu belirtir. 601 Doerfer, Türkçeden Moğolcaya verildiği, Türkçe en erken bi­ çiminin *alton olabileceği ve birçok dildeki biçimlerin Türkçeden alın­ dığı kanaatindedir. Doerfer, sözcüğün kökeni ile ilgili görüşleri de de­ ğerlendirir. Örneğin; Ramstedt'in al 'açık kırmızı' +ton " Bilge Kağan kuzey 1 1 : Sarıg altu]nın ÜrÜIJ kümüşün kırgaglıg ko­ tayın kinlig işgitisin özlük atın adgırın kara k[işin] "Sarı altını, beyaz gümüşü, kenarlı ipeklileri, misk kokulu ipeklileri, has atları, aygırları, kara samurları" Bilge Kağan güney 1 1 : Altun kümüş kergeksiz kelürti "altını (ve) güm üşü fazlasıyla getirdiler." Begre (E 1 1 ) 9: Beş yegirmi yaşımda tawgaç kanga bardım a er er­ demim üçün alpun altun kümüşüg egri tewe elde kişi kazgandım a "On beş yaşımda Çin hanına gittim. Erkeklik kahramanlığımı elde etmek için sıkıntıyla altın, gümüş, tek hörgüçlü deve, yurda adam kazandım." Tonyukuk il güney 4: Sarıg altun ürül) kümüş kız koduz egri tewe agı bUl)suz kelürti "Sarı altın, beyaz gümüş, kızlar (ve) karılar, (tek) hör­ güçlü develer, ipeklileri sıkıntısızca getirdiler." Kopön Altın Küp 1 (E 8 1 } : Beglik kümüş bertimiz "Beylik (için) gümüş verdik." Tuekta 1 (A 3): Teril)im e kümüş agır? (agar?) "tabağım? (maşrapam?) gümüş(tendir) değeri?" Yabogan: (A 84) 3: Ak at altun ederlig e kök at kümüş ederlig e torug at tuç ederlig "ak at altın eyerli, boz at gümüş eyerli, doru at tunç eyerli (olur.)" Talas V (K 5) 2: Umaç oglı a it? bört? e ürÜIJ kümüş "Umaç oğlu, ? bört? beyaz gümüş" Sözcüğün toplam üç örnekte ürül) kümüş 'beyaz gümüş' 612 olarak kullanımı herhalde sıradan bir sözcük değil; gümüşün değerini gösteren bir terim olması gerekir. Ayrıca, yalnızca Yenisey bölgesi yazıtlarında toplam altı kez tespit edilen ve bir boyu ifade eden Kümül sözcüğünü kümüş 'gümüş' ile ilişkilendirenler de olmuştur.613 Konunun ayrıntısı ...

Orü� kümüı kullanımı Bilge Kağan kuzey 1 1 , Tonyukuk il güney 4 ve Talas V (K 5)'de ele geçmişcir. 613 Andr:is R6na-Tas, "Nutshell Chuvash" Handout of a talk given at the Erasmus Mundus lntensive Program. Turkic Languages and culrures in Europe (TLCE), 2007; Antonov-Jacques, "Turkic kümüf'silver' and ehe lambdacism vs sigmacism debace", s. 7.

612

29 1

için Kümül maddesine bakılmalıdır. Bu yanlış ilişkilendirmeye Clauson da değinir.614 Kaşgarlı Mabmud'un Divdnu Lugdti 't- Türk'ünde Kümüş Tegin"' 'in kişi adı olarak kullanılmış olması kuşkusuz çok değerlidir. Clauson, yalnızca geçtiği yerlerden örnekler vermekle yetinir ve sözcük başının g- olabileceğini belirtir.616 Sözcükle ilgili köken açıkla­ maları yetersiz olup özellikle yazıtlar döneminden sonraki Türkçe me­ tinlerdeki örnekler için şu kaynaklara da bakılması yararlı olacaktır.617

Temir Türk runik harfli eski Türk yazıtlarında 'demir' anlamındaki sözcük, maden olarak ele geçmemiş; iki örnekte kişi adı ve on iki kez de yer adı olmak üzere toplam on dört kez tespit edilmiştir. Yer adı olanların tümü 'Demir Kapı'yı göstermek üzere kullanılmıştır. Sözcüğün geçtiği yer ve cümleler şöyledir:

Kişi Adında: Turan 1 (E 1 1 8) 1 : Temir çorulJ ayag çor ekegi (ekegü?) "Temir Çor (ile) Ayag Çor'un ikisi birlikte" Kurgak 1 (A 78): Temir apa oglum a esiz ökünçüg e atım kulul) a alp al)a alp "Temir Apa'nın çocuğuyum, ne yazık! Ne pişmanlık! Adım Kulun Alp('tır).'' Her iki kişi adı farklı okumalara imkan vermeyecek kadar açıktır. Buna göre; Temir Çor ve Temir Apa sözcüklerinde bulunan temir söz­ cüğü kişi adı olarak kullanılmıştır. Yer Adında: Köl Tegin güney 4, doğu 2, 8, 17, 39; Bilge Kağan kuzey 3, doğu 4, 8, 1 5; Tonyukuk il güney 1 , 2; Küli Çor doğu 4. Yer adı olarak kullanıma dair birkaç örnek aşağıda bulunmaktadır: Köl Tegin doğu 8: Kurıgaru temir kapıgka tegi süleyü bermiş "Batıda Demir Kapı'ya kadar sefer edivermiş." 614 61 5 616 617

Clauson. An Etymological Dictionary ofPre-Thirteenth-Century Turkish, s. 724a. Dankoff-Kelly, Compendium ofthe Turkic Dialects il/, s. 1 1 4 . Clauson, An Etymological Dictionary ofPre -7hirteenth-Century Turkish, s. 724a. Nadelyayev vd., Drevnetyurkskiy S/ovar', s. 326; Eren, Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, s. 1 66, Gülensoy, Türkiye Türkçesindeki Türkçe Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü, s. 395.

292

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Köl Tegin doğu 39: Sogdak bodun eteyin teyin yençü ügüzüg keçe temir kapıgka tegi süledimiz "Soğd halkını düzene sokayım diye İnci (Sirderya) lrmağı'nı geçip Demir Kapı'ya kadar sefer ettik." Küli Çor doğu 4: Anta kerü barıp yençü ügüzüg keçe temir ka­ pıgka tezikke tegi sülep kazgantı "oradan geri dönüp İnci Irmağı (Sirderya) 'nı geçerek Demir Kapı'ya (ve) Tezik'e (Tacik?) kadar sefer edip kazandı." Yalnızca Köl Tegin, Bilge Kağan, Tonyukuk ve Küli Çor yazıtın­ da tespit edilen yer adının, ünlü Demir Kapı'yı gösterdiği, bunun da Semerkanc'tan Termez yoluyla Belh' e giden yolun aşağı yukarı yarısında bulunan Baysun silsilesindeki Buzgala Geçidi olduğu genel kanaattir.618 Çin kaynaklarında bu yer adının tiemen (�rıı olarak tespiti ve tie sözcüğünün 'demir' anlamında olması, yer adının demir madeni dola­ yısıyla kullanılmış olduğuna kanıt olarak değerlendirilebilir. Yer adının yalnızca kağanlık ve beylik yazıtlarında geçmesi, il. Türk Kağanlığı yö­ netiminin, bacıya yani Soğdiyana bölgesine sefer yapmaları ile açıkla­ nabilir. Dolayısıyla Demir Kapı'ya sefer yapan kağan ve beylerin bu yerden söz etmesi doğaldır.

Tuf Sözcük bit kez Dağlık Altay bölgesi yazıtlarından 84 numaralı Yabogan'da tespit edilmiştir. 3. satır: Ak at altun ederlig e kök at kümüş ederlig e torug-Jıt tuç ederlig "ak at altın eyerli, boz at gümüş eyerli, doru at runç eyerli (olur) ." Cümle, özellikle bozkırda at ve etrafındaki sözcük dünyası ba­ kımından çok değerlidir. Cümleye göre, hangi dona sahip ata hangi madenden yapılmış eyerin yakışacağı belirtilmiştir. Bu da atın değe­ rini göstermesi bakımından dikkate değerdir. Altın en değerli maden olduğuna göre, ak atın da en değerli at olduğu, bu sayede ortaya çık­ mış olmaktadır. Şirin'in verdiği bilgiye göre, Tıbıkıva vd., Dağlık Altay yazıtları ile ilgili projelerinin İnternet sayfasında farklı okuyup anlamlandırmışken 20 1 2 yılında yayımlanan katalogda ise, Ulan Bator'da düzenlenen sem­ pozyuma sunduğu bildirisindeki önerisinin benimsendiğini ifade eder. 6 1 8 Aydın, Eski Türk Yer Adlan, s. 1 43-1 44.

29 3

Bu sayede Yabogan yazıtı ile ilgili düzeltme sonucunda tuç okuyuşunun Şirin'e ait olduğu ortaya çıkmış olmaktadır.619 Eski Türk yazıtlarında yalnızca bir kez ele geçen tuç, bir maden değil; alaşımdır. Sözcük, Divdnu Lugdti r- Tü rk'te de tuç biçimindedir ve Dankoff-Kelly tarafından 'sarı bakır' anlamıyla verilir.620 Yabogan yazı­ tında geçen tek örneğin yeni elde edilmiş olması dolayısıyla Clauson, en eski örneği Karahanlı Türkçesi metinlerinde gösterir ve Eski Türkçedeki anlamının bakır ve kalay karışımından elde edilen 'bronz' olduğunu belirtir.621 Şirin, tuç maddesinde, hem 'tunç' hem de 'tunç­ tan yapılmış' anlamıyla karşılar.622 Gülensoy da en eski örneğin Orta Türkçeden itibaren görülmeye başladığını belirtip anlamını 'bronz' olarak verir ve *tü- 'kapamak' fiilinden alır.623 Ancak belirtilen kök ile, alaşımın ilgisi yeterince açık değildir.

Giyim ve Süs Eşyaları Eski Türk yazıtlarında giyim ve süs eşyaları ile ilgili sözcükler, doğ­ rudan olmasa da herhangi bir olay anlatılırken elde edilebilmektedir. Giyim ve süs eşyalarını ifade etmek üzere kullanılan sözcükler, aşağıda alfabe sırası ile verilmiştir:

Kedim

Giy- fiilinin bilinen en eski biçimi olması gereken ked-, kök biçimiyle tespit edilmemiş ise de ileri öğe olarak kedim (bir kez) ve kedimlig (iki kez) sözcükleri elde edilmiştir. Bu iki sözcük, sırasıyla 'zırh' ve 'zırhlı' anlamlarındadır. Kedimlig 'zırhlı' biçiminde tespit edilen iki örnekten biri atı, öteki yaya askeri ifade etmek üzere kullanılmıştır. Dolayısıyla her iki örnekte de ked- 'giymek' fiili kullanılarak atın ve askerin savaş­ larda yara almaması için zırhla donatılmış olduğuna işaret edilmiştir. Örneklerin geçtiği yer ve cümleler şöyledir: 6 1 9 Hatice Şirin User, "Yabogan (A 80) Yazıtı Üzerine". Bülent Gül (Ed.): Bdngü be/dk, Ahmet Bican Erdlasun Annağam. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enscitüsü Yayınları, .s . 459. 620 Dankotf-Kelly, Compendium ofthe Turkic Diakcts, s. 1 99. 62 1 Clauson, An Etymowgical Dictionary ofPre- 7hirteenth-Century Turkish, s. 449a. 622 Şirin, Eski Türk Yazıtldrı Söz Varlığı incelemesi, s. 743. 623 Gülensoy, Türkiye Türkresindeki Türkre Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü, s. 932.

294

ES K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Küli Çor ban 4: ôzlüki boz at erti kedim < ... > alpı erdemi anta kükdi "has atı boz at idi. Zırhı < .. .> kahramanlığı (ve) erdemi orada ünlendi." Köl Tegin doğu 33: Üçünç yegen silig begil) kedimlig torug at binip tegdi "Üçüncü olarak Yegen Silig beyin zırhlı doru atına binerek saldırdı." Şine Usu 9: Tug [taşıkı}r beşyüz kedimligyadag bireki şaşıp ketti "Tuğu (dışarı) çıkaran beş yüz zırhlı piyadeden bir ikisi (birkaçı) ayrılıp geldi." Ked- fiilinin ünlüsünün açık e olduğu anlaşılmaktadır. Clauson da ked- olarak verip 'giymek' anlamıyla karşılar. Ked- fiili, yazıtlar dönemi Türkçesinde tespit edilmemişse de Eski Uygur Türkçesi metinlerinde asıl anlamı olan 'giymek' olarak elde edilmiştir.624 Dolayısıyla da fiilin 'giymek' anlamıyla tespit edilmemesi rastlantı olmalıdır. Ayrıca, bugün Türkiye Türkçesinde giy- biçimiyle e sesinin i sesine gelişmesini, fiilin aslının kapalı e sesli olmasından değil; d sesinin sızıcılaşıp y sesine dönüş­ mesiyle, önündeki geniş ünlüyü darlaştırmasına bağlamak mümkündür.

Közgü Sözcük, yalnızca Yenisey bölgesi yazıtlarında üç kez tespit edilmiştir. Sözcüğün geçtiği yer ve cümleler şöyledir: Ayna I (E 76): Tıiz aruk bek kö[Zl)üsi} "Tüz Aruk Bey'in aynası." Ayna II (E 77) : Er tel) tükemiş köZl)üm b2fZ1Js2l (köZl)üsi?) "< . . .> aynası" Tespit edilen üç örnekten, Ayna I (E 76) yazıtında, aynanın sahi­ binin Tüz Aruk Bek, Ayna II (E 77)'de ise Teng Tükemiş olduğu anla­ şılmaktadır. Üçüncü örnek Ayna IV'te ise, açık olmasa da doldurma ile köZl)ü sözcüğü elde edilebilir görünmektedir. Clauson, közün- fiilinin ismi olarak belirler ve çağdaş Türk yazı dillerindeki biçimleri sıraladıktan sonra, Oçurı (E 26) yazıtının 1 1 . sa­ tırında da bulunduğunu belirtir ve Malov'un okuyuşunu verir: [Sek} iz bağır köznüsi on kara köZl)üsi. 625 Orkun, köznü okuyup 'ayna' olarak anlamlandırır.626 Oçurı yazıtının 1 1 . sanrı şöyledir: Esiz bagır közÜIJİn on? kara körmez ertil)iz saçıg? < . > "Ne yazık! Vah! Gözünüzle on? kara? ..

624 Clauson, An Etymological Dictionary ofPre-7hirteenth-Century Turkish, s. 704a. 625 Clauson, An Etymowgical Dictionary of Pre-Thirteenth-Century Turkish, s. 76 1 b; Malov, Yeniseyskaya pis'mennost' ljurkov, tekstı i perevodı, s. 50. 626 Orkun, Eski Tıirk Yazıt/an ili, s. 1 35.

295

görmediniz. Saçı < . .. > """ Şirin User ise, satırı şöyle okur ve anlamlan­ dırır: (ii)siz b(a)gır : köz(ü)nin : wn' k(a)ra körm(ii)z irtil)(i)z : s(a)ç(ı)g . . "Ne yazık! Vah! Gözün{üz)le görmediniz, saçı ... "628 Doerfer, sözcüğün Türkçeden Moğolcaya ve bazı Ural dillerine ve­ rildiğini andıktan sonra, ilk hecede ö okumanın yanlış veya en azından ikincil olduğunu, Türkçe kökenli olması gerektiğini veya belki çok eski zamanlarda, bugün yaşamayan bir dilden alınmış kültürel bir sözcük ve bu dilin de Ruanruan dili olabileceğini belirtir.629 Doerfer'in kültürel bir sözcük diyerek kuşkulu da olsa Ruanruan dilinden alınmış olabile­ ceği görüşü elbette doğru değildir. Çünkü közün- fiili bugün de birçok çağdaş Türk yazı dilinde yaşayan ve tam karşılığı görün- 'görünmek' olan bir fiildir ve -GU+ eki ile isim yapılmıştır. Anlamı açıkça 'görü­ nen'dir, ve aynanın işlevini gayet güzel ifade etmektedir.

Tonlug/Tonsuz Eski Türk yazıtlarında 'giyecek' anlamıyla herhangi bir sözcük tespit edilmemiş olsa da tonlug ve tonsuz sözcükleri, ton sözcüğünün 'giyecek' anlamında olduğuna işaret etmektedir. Sözcüğün tek başına tespit edil­ memiş olması tümüyle rastlantıdır. To nlug'un temel anlamı 'giyimli' olsa bile her iki örnekte de mecaz bir anlam ile kullanılmıştır. Sözcüğün geçtiği yer ve cümleler şöyledir: Köl Tegin doğu 29: Ya/ay bodunug tonlug çıgafı bodunug bay kıltım "Sırtı açıkta olan halkı giydirdim, yoksul halkı zengin ettim." Bilge Kağan doğu 23: Ya/al] bodunug tonlug kıltım çıgafı bodunug bay kıltım "Sırtı açıkta olan halkı giydirdim." Yukarıdaki iki cümlede de tonlug kıltım birleşik fii l i ile fiil yapıl­ dığı anlaşılmaktadır. Fiilin temel anlamı her ne kadar 'giydirmek' olsa da burada mecaz bir anlamdan söz etmek daha uygun olacaktır. Bilge Kağan yazıtındaki ikinci örnekte ise Yollug Kağan, Köl Tegin yazıtın­ da fark ettiği hataları da Bilge Kağan yazıtında düzeltmiş olmaktadır. Çünkü ilk örnekte kıltım çekimli fiili unutulmuş iken Bilge Kağan ya­ zıtında bu hata fark ed ilmiş ve kıltım eklenmek suretiyle düzeltilm iştir. 627 Aydın, Sihirya'da Tıirk İzleri, Yenisry Yiızıtları, s. 1 00. 628 Hatice Şirin User, " Hakasya Bulgusu Eski Bir Türk Mezar Taşı : Açurı (Oçurı, Ye 26) Yamı"" liirkbilig 1 7 . (2009), s. 1 63. 629 Doerfer, 1iirkische und Mongolische Elemente im Neupersischen ili, No. 1 674. 296

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

İkinci sözcük olan tomuz da tonlug un yokluk eki almış biçimidir ve dolayısıyla ifade ettiği anlamın karşıtı elde edilmektedir. Sözcüğün geç­ tiği iki cümle şöyledir: Köl Tegin doğu 26 ve Bilge Kağan doğu 2 1 : İçre aşsız taşra tomuz yawız yawlak bodunta üze olortum "Karnı aç, sırtı açıkta olan, kötü durumda (ve) perişan bir halka kağan oldum." Yukarıdaki iki cümle birbirinin aynıdır ve temel anlamı 'giyeceksiz' olsa da burada mecaz bir anlam ile kullanılmıştır.

Yalına 'Kaftan' anlamıyla verilebilecek sözcük, eski Türk yazıclarında yalnızca bir kez tespit edilmiştir. Sözcüğün geçtiği yer ve cümle şöyledir: Köl Tegin doğu 33: Yarıkınta yalmasınta yüz artuk okun urtı yüzil)e başıl)a bir t{egmedi] "Zırhından (ve) kaftanından yüzden fazla ok vur­ dular. Yüzüne (ve) başına, biri (bile) değmedi." Köl Tegin'in kahramanlıklarının en iyi ifade edildiği cümlelerden birinde geçen sözcüğün Eski Uygur Türkçesi metinlerindeki tanıkları Jens Wilkens tarafından 'palto, manto, yağmurluk' anlamıyla verilir.630 Clauson, tereddüdü olmakla birlikte *yal- fiilinden alarak 'bir tür ku­ maştan ceket, keten zırh' anlamıyla karşılar. Kaşgarlı Mahmud'un ver­ diği yalmti"" biçimi ve bunu Arapça 'al-yalmak' olarak anlamlandırma­ sı, ayrıca sözcüğü Farsça olarak belirlemesi, Clauson'u Farsça yalma ve Arapça yalniiık biçimlerinin Türkçeden ödünçlendiği fikrine götürür.632 Sözcüğün Doerfer'in sözlüğünde bulunmaması ilginçtir. Drevnet­ yurkskiy Slovar' ile Erdal, 'pelerin' anlamıyla karşılar.6" Yalnızca bir kez tespit edildiği için, anlamı açık değilmiş gibi gö­ rünse de Kaşgarlı Mahmud'un Diviinu Lugati 't- Türk'te Arapça 'al-yal­ mak' anlamıyla vermiş olması, anlamı hakkında önemli derecede fikir vermektedir. Köl Tegin yazıtında bulunan cümlede, önünde 'zırh' anla­ mındaki yarık sözcüğü bulunduğuna göre, yalma'yı da zırh benzeri bir -

630 Jens Wilkens, Handwörterbuch des Altuigurischen. Altuigurisch-Deutsch-TUrkisch. Göttingcn: Universitiirsvcrlag Göttingcn, 202 1 ,

s.

857.

63 1 Dankoff-Kelly, Compendium o/the Turkic Dia/ects, s. 2 1 1 . 632 Clauson , An Etymological Dictionary ofPre-Thirteenth-Century Turkish, s. 929a. 633 Nadelyayev vd., Drevneryurkskiy Skıvar', s. 229; Erdal, A Grammar o/O!d Turkic, s. 395. 297

anlamla karşılamak mümkün değildir. Kışın soğuktan, yazın ise özellik­ le kum fırtınalarından koruyabilecek tarzda ve bir tür deriden elde edi­ len, kaftan gibi uzun bir giyecek olması, daha anlamlı görünmektedir.

Yarık 'Zırh' anlamındaki sözcük, yalnızca bir kez tespit edilmiştir. Köl Tegin doğu 33: Yarıkınta yalmasıntayüz artuk okun urtı yüzil)e başıl)a bir t[eg­ medi} "Zırhından (ve) kaftanından yüzden fazla ok vurdular. Yüzüne (ve) başına, biri (bile) değmedi." Sözcük yalma ile birlikte art arda kullanılmıştır. Clauson 'vücut zırhı' anlamıyla verip yarag sözcüğü ve dolayısıyla yara- fiili ile ilişki­ lendirir.634 Yazıclar döneminden sonra da sıklıkla kullanıldığı bilinen sözcüğün geçtiği Uigurica il, 78, 30'daki sü sülep yarık kedip cümlesi, vücuda giyilen bir şey olduğunu kanıclamaktadır. Eski Uygur Türkçesi metinlerinde sözcüğün, 'giymek' ve 'çıkarmak' anlamıyla iki türlü tespit edildiği anlaşılmaktadır: Yarık ked- 'zırh giymek' ve yarıkın suçu!- 'zır­ hı çıkarmak'.635 Kaşgarlı Mahmud'un, 'vücuda giyilen koruyucu giysi, zırh'636 olarak verdiği anlam da sözcük hakkı nda epeyce fikir vermekte­ dir. Erdal da 'zırh' anlamında olduğu kanaatindedir. 637

Meslekler Türk boylarının yedinci ve sekizinci yüzyıldaki gündelik hayadan ile ilgili az da olsa bilgi elde edilebilen Türk runik harfli eski Türk yazıt­ larında çok sayıda meslek adı tespit edilmiştir. Metinler arasına serpiş­ tirilmiş meslek adlarını bulmada kuşkusuz en yardımcı unsur, esasen meslek adı yapmaya yarayan +çl isimden isim ekidir. Bu ekin ekli oldu­ ğu sözcük, meslek adı olduğunu göstermekte, ayrıca bu ek olmaksızın kimi sözcüklerin de meslek adı olduğu anlaşılabilmektedir. Ele geçen meslek adlarının önemli bir bölümünün unvan ya da unvan grupları olduğu yönünde çok sayıda çalışma yapılmıştır. Ancak tespit edilen ba­ zı sözcük ve sözcük öbekleri in unvan değil; meslek adı olması, hem 634 635 636 637

Clauson, An Etymological Dictionary ofPre-lhirteenth-Century Turkish, s. 962b. Wilkens, Handwiirterbuch des Altuigurischen, Altuigurisch-Deutsch-TUrkisch, s. 868. Dankolf-Kelly, Compendium ofthe Turkic Dia/ects, s. 2 1 7. Erdal, A Grammar o/Old Turkic, s. 395. 298

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

sözcüğü hem de yedinci ve sekizinci yüzyıl Türk dünyasının gündelik hayarını daha anlaşılır bir hile getirmektedir. Eski Türk yazıtlarında geçen ve meslek adı olduğu yönünde kuşku bulunmayan sözcük ve sözcük grupları aşağıda alfabe sırası ile verilmiştir:

Aygup Meslek adı, yalnızca Tonyukuk yazıtında geçmiş ve dolayısıyla Tonyu­ kuk' un hem devletteki görevi hem de unvanlarının anlaşılabilmesinde epeyce yardımcı olmuştur. Tonyukuk yazıtında dört kez geçen sözcük, 'danışman, müşavir' anlamında olup ay- 'söylemek' fiilinden, -gU+ eki ile isim yapılmıştır. Sondaki +çl eki ise meslek ismi bildiren, isimden isim yapma ekidir. Meslek adının geçtiği yer ve cümleler şöyledir: Tonyukuk 1 güney 3, 1 doğu 4, 1 kuzey 5: Kaganı alp ermiş ayguçısı bilge ermiş "Kağanı kahramanmış, danışmanı bilgeymiş." Tonyukuk il güney 5: Oguzka beş sül)üşdi anta ayguçı[sı "Oğuzlarla beş kez savaştı. Orada danışmanı" Meslek adına 'sözcü, müşavir, kağan danışmanı' anlamının veril­ diği anlaşılmaktadır.638 Donuk ise, çok yüksek bir devlet unvanı oldu­ ğunu belirterek 'başmüşavir, devlet meclis başkanı, belki başbakan' an­ lamlarını verir.639 Sözcüğün kökü olan ay- fiilinin anlamı 'söylemek'tir. Bu anlamln dışında başka anlamlar vererek ayguçı yı farklı mecralara taşımak, sözcüğün anlaşılmasını güçleştirecektir. Meslek :adının Eski Uygur Türkçesi metinlerinde de kullanıldığı bilinmektedir. Şen, bu meslek adının sıklıkla iş ayguçı olarak tespit edil­ diğini ve 'iş buyurucu, amir, ustabaşı' anlamında olduğunu belirtir.640 '

Ayıgma Sözcük, yalnızca Tonyukuk 1 batı 5'te tespit edilmiştir: Uduzugma ulugı şad erti aygıl tedi ayıgması ben ertim bilge tofıukuk "sevk edenlerin lideri şad (unvanlı) idi. Söyle dedi, danışmanı bendim, Bilge Tonyukuk." 638 Nadelyayev vd., Drnmetyurkskiy slovar: s. 28; Clauson, An Etymological Dictionary of

Pre-7hirteenth-Century Turkish, s. 27 l a; Rybarzki, Die Tofıukuk-lnschrift, s. 47 ve 92. 639 Donuk, Eski Tiirk Devletlerinde idari-Askeri Ünvan ve Terimler, s. 2-3. 640 Serkan Şen, Orhon, Uygur ve Karahanlı Metinlerintleki Meslekler Bağlamında Eski

Tıirk Kültürü, Samsun: Ondokuz Mayıs Üniversicesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayımlanmamış doktora tezi, 2007, s. 277.

299

Sözcük, yazıda ilgili çalışmalarda farklı biçimlerde okunur ve an­ lamlandırılır: Radloff *yag- (=yagmışi) 'kanlmak'64' ; Orkun yagmışı 'iltihak edenlerin (birisi de) '642; Malov yagmısı 'sunulan'643; Giraud ayıgması 'söyleyen (tavsiye eden) '644; Tekin yagmisi 'katılm ak, kan­ lan''"; Clauson yığ- maddesinde alır ve 'toplamak, bir araya getirmek' biçiminde anlamlandırır. Clauson ayrıca, sözcüğü Ongi yazıtının 1 . satırında geçen etmiş yığmış ibaresi ile de karşılaştırır'"; Tekin ayıgma­ si 'sözcüsü'"'; Rybatzki yıgmışı 'toplanmışı'648; Taube ayıgması 'geride kalanlardan'649 Sözcüğü ilk kez ay- fiilinden alarak ayıgması okuyan Giraud'dur.650 Tekin ise, ay- fiilinin 'söylemek' anlamından çok, 'bir liderin sözcülü­ ğünü yapmak, onun yerine emir vermek' olması gerektiğini belirtir.65 1 Eski Türkçe döneminde sıkça kullanılan ve fiilleri sıfat yapan -GmA+ ekiyle kurulan sözcüğü ay-(ı)-gma biçiminde eklerine ayırmak müm­ kündür. Ancak sözcüğün, Türkçenin sonraki dönemlerinde tespit edil­ memiş olması, tek örnek olasılığını güçlendirmektedir. 6 52

Bark Etgüfi 'Düzenlemek, düzene sokmak' anlamındaki et- fiilinden yapılan t!tgüçi sözcüğü iki örnekte tespit edilmiştir. Bunlar; bark t!tgüçi ve bitig taş t!tgüçi. Bark ıitgüçi meslek adı iki kez tespit edilmiş olup cümleler şöyledir: Radloff, Die alttürkischen lnschriften der Mongolei (Zweite Folge), s. 9 5 . Orkun, Eski Türk Yazıtları ! , s. 1 00. Malov, Pamyatniki drevnetyurkskoy pir1mennosti, tekstı i inkdovaniya, s. 61 ve 65. Giraud, l'lnscription de Bain Tsokto, s. 53 ve 1 39. Tekin, A Grammar o/Orkhon Turkic, s. 249 ve 283. Clauson, An Etymowgical Dictionary ofPre- Thirteenth-Century Turkish, s. 897a. Talat Tekin, Tunyukuk Yazıtı. İstanbul: Simurg Yayınları, 1 994, s. 3. Rybatzki, Die Tofıukuk-lnschrift, s. 44 ve 82. Jacob Taube, "Eine nınenrlirkische lnschrifr (Tonyukuk, 0 1 - 1 6) im Lichte von Jean Gebsers Geschichte der Bewusscwerdung (Mit einem Nachcrag zu Tonyukuk 1 7-32)" Mehmet Ölmez-Simone-C. Raschmann (Yay.) . Splitter aus der Gegend von Turfan. (Festschrifr für Perer Zieme an liisslich .-.eines 60. Geburrsrags). İsranbul-Berlin, 2002, s. 335. 650 Giraud, l'lnscription de Bain Tsokto, s. 53 ve 1 39. 65 1 Tekin, Tunyukuk Yazıtı, s. 27. 652 Erhan Aydın, "Eski Türklerde Meslek Adları (Eski Türk Yazıtlarına Göre)" . }ournal o/Turkish Linguistics 21 1 , s. 5 1 -52; Aydın, Türklerin Bilge Atası Tonyukuk, s. 77-78.

64 1 642 643 644 645 646 647 648 649

300

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Köl Tegin kuzey 1 3: Bark etgüçi bediz yaratıgma bitig taş etgüçi taw­ gaç kagan çıkanı çal'} seyün kelti "Anıt-mezar ustası, süsleme ustası (ve) yazıt ustası Çin kağanının yeğeni General Çang geldi." Köl Tegin kuzey-doğu: Taş bark [etgüçig} bunça bedizçig toygun el­ tewer kel[ürti} "Taş anıt-mezarı yapan bunca süsleme ustasını Toygun Eltever getirdi." Köl Tegin yazıtının kuzey-doğu yüzünde bulunan tek satırlık me­ tinde geçen ikinci örnek, aşınma nedeniyle ancak doldurma ile elde edilebilmektedir. Yine bu örnekten, barkın taştan yapıldığı da anlaşıl­ maktadır. Bu ayrıntı ilk örnekte bulunmaz. Anıt-mezardaki barkı ya­ pan kişinin Çin hükümdarının yeğeni General Çang olduğu bilgisi de bulunmaktadır. Herhilde, general unvanlı hem de Çin hükümdarının yeğeni olması dolayısıyla üst düzey yönetici durumundaki bu kişinin, aslen meslek erbabı değil; meslek erbaplarını yöneten kişi olması ge­ rekir. Kuzey-doğu yüzündeki cümleden, bu kişilerin getirtilmesinde Toygun İlteber adlı bir kimsenin rolü olduğu da anlaşılmaktadır.65 3

Bedizçi

Bediz 'süs, bezeme' sözcüğünden +çl isimden isim yapma ekiyle ku­ rulmuştur. Bediz, hem yalın hem de türlü eklerle yapılmış türevleriyle sıklıkla kul)anılmış bir sözcüktür. Bedizçi dışında bediz kökünden ya­ pılmış sözcükler şöyledir: bedize- 'süslemek, yazıta yazı yazmak, hak­ ketmek'; bedizetmek 'süsletmek, yazıta yazı yazdırmak, hakketmek'; bedizlig 'süslci'; resimli, yazılı' . Bediz sözcüğünün iç sesteki d sesinin erken bir sızıcılaşma örneği, Hangiday yazıtının 2. satırında tespit edilmiştir ve tek örnek olduğu için ses bilgisi bakımından değerlidir: Baz kan oglı tel'}ri uçmış bezizi "Baz Kan'ın oğlu Tengri vefat etmiş. (Bu) yazıtı( dır) ." Meslek adı olarak ele geçen bedizçi sözcüğünün geçtiği yer ve cüm­ leler şöyledir: Köl Tegin doğu 1 1 : Tawgaç kaganta bedizçi kelürtüm bedizetim menil'} sawımın sımadı "Çin kağanından süsleme ustası getirttim, süs­ lettim. Benim sözümü kırmadı." Köl Tegin güney 1 2: Tawgaç kaganıy içreki bedizçig ttı "Çin kağanı, has süsleme ustasını gönderdi." 653 Aydın, "Eski Türklerde Meslek Adları (Eski Türk Yazıtlarına Göre)", s. 56.

30 1

Köl Tegin kuzey-doğu: Taş bark [ifgüçig} bunça bedizçig toygun el­ tewer kel[ürti] "Taş anır-mezarı yapan bunca süsleme ustasını Toygun Elrever gerirdi." Bilge Kağan kuzey 1 4: Tawgaç k{aga]nta bedizçi k{op] ke/ürtüm {menit;] sawımın sımadı içreki bedizçig ıtı "Çin kağanından süsle­ me ustası ramamen gerirrrim. Benim sözümü kırmadı. Sarayındaki has süsleme ustasını gönderdi." Bedizçi sözcüğünün okunmasında ram birlik bulunmakta ise de anlamında farklılıklar göze çarpmaktadır. Örneğin; 'usra'6", 'heykelr­ raş'65\ ısanatk3.r'656, 'ressam, heykeltraş'657 Eski Uygur Türkçesi merinlerindeki bedizçi ise 'ressam, raş yoman, haklcik' anlamıyla verilmişrir.658 Kişgarlı Mahmud'un, 'heykel' anla­ mındaki beoer burxan ve beohez burxan'" sözcük öbeklerindeki beôer, bediz in on birinci yüzyılda, iç sesteki d sesinin sızıcılaşması sonucu ortaya çıkmış biçimdir. Eski Türkçenin sözlük ve dil bilgisi kitapların­ da da aşağı yukarı aynı anlamla karşılandığı anlaşılmaktadır: 'ressam, dekoratör, süsleme ustası vs.'66-0 Bedizçi'nin eski Türk kağanlarına ait anır-mezar yapımı için Çin'den getirrilen taş, duvar; iç ve dış cephe süslemelerinden anlayan kimseler olduğu bellidir. Doğal olarak her bark veya yazıt için Çin'den bedizçi getirildiğini düşünmeye gerek yoktur. Özellikle Bilge Kağan ile Çin yönetimi in iyi ilişkileri sonucunda gönderildiği bilinmekle bir­ likte, Köl Tegin'in gösterişli anır-mezarının yapımı için Çin hükümda­ rının özel bir gayret sarf eniğini söylemek mümkündür. Belki de bu­ radaki amaç, Bilge Kağan'ın duygusal bir kişi olmasından yararlanarak onun dikkatini sürekli kardeşi Köl Tegin'in anır-mezarındaki süsleme ve rasvirlere çekme ve savaşı düşündürmemeyle ilgili olmalıdır. '

654 R.dloff, Die alrrürkischen lnschriften der Mongolei. s. 1 39; Malov, Pamyaıniki drrvneryurkskoy pis'mennosti, tek1tı i iukdovaniya, s. 35. 655 lhomsen, Orhon Yazıtları Ara;tınnaları, s. 1 72. 656 Orkun, &ki Tıirk Yazıtları !, s. 28. 657 1Ckin, A Grammar oJOrkhon Turkic. s. 3 1 0. 658 Cafcroğlu, fıki Uygur Türkresi Sözlüğü, s. 25. 659 Aralay, Divanü LUgat-it-Tıirk Ttrcümesi / , s. 436. 660 Nadelyayev vd. , Drevnetyurkskiy Slovar: s. 90; Clauson, An 1:.fymo/ogical Dictionary ofPrr- Thirteenıh-Cmtury Turkish, ' · 3 1 0a-b; Erdal, Old Turkic wordjônnation. A Functional Approach to the lexicon 1-11, s. 1 1 1 . 302

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Çin kaynakları, Köl Tegin'in yazıcı < ... > (bengü taşı) tüm halk dikebilir idi." Radloff, Orkun ve Malov, bitigçi sözcüğünün bulunduğu yeri okumamış, boş bırakmıştır. Kormuşin ise, bitigçi sözcüğünü kitabının sonundaki sözlüğe almamış, biti- fiili içerisinde göstermiş ancak an­ lamlandırmamıştır. 667 Sözcüğün büyük kağa n l ı k ve bey l i k yaz ı t la rınd a geç m eyi p yal n ızca bir Yenisey yazıtında tespiti, kimi kuşkuları da beraberinde getirmek­ tedir. Bu meslek adı, yazıtlar dönemi Türkçesinden sonra, Kutadgu 667 Kormuşin, ljurkskiye Yeniseyskiye epitafii, tekstı i issledovaniya, s. 285.

305

Biligden başlamak üzere, Türkçe metinlerde 'yazıcı, katip' anlamında sıklıkla tespit edilmiştir. Clauson, Yenisey yazırlarındaki metinler için Malov'un Yeniseyskaya pismennost' Fyurkov, tekstı i perevodı adlı neşir çalışmasını kullandığı için bitigçi sözcüğü, ancak Karahanlı Türkçesi metinlerinden itibaren örneklendirilir. 668 Sözcükle ilgili şu kaynaklara da bakılabilir. 669

Borguçı Bu meslek adı da tıpkı tugçı'da olduğu gibi, yalnızca Tevş yazıtında iki kez tespit edilmiştir. Yazıtın 1 ve 2. satırları şöyledir: 1 . satır: < . . . > tugçı borguçı yagız çor tugragı "< ... > tuğcu (ve) borucu Yağız Çor'un tuğrası." 2. satır: tugçı borguçı < . . . > "Tuğcu (ve) borucu < . . . >" Üflemeli bir çalgı olan borunun en eski ve şimdilik tek tanığı ola­ rak değerlendirmek gerekir. Sözcüğü borgu okuyabilmek için, sözcük sonundaki u sesinin yazımının unutulmuş olması gerekir. Sözcüğün, Eski Uygur Türkçesi metinlerinden itibaren türlü bi­ çimlerle bugüne kadar geldiği anlaşılmaktadır. Sözcük, Kaşgarlı Mah­ mud'un Divdnu Lugati 't-Tıirk'ünde borguy biçiminde ve 'üfürülen bo­ ru' anlamındadır. 670 Tevş, yeni bulunan yazırlardan olduğu için, borgu eski köken bilgisi sözlüklerinde doğal olarak yer almaz. Doerfer, Kaşgarlı Mahmud'un verdiği borguy biçiminden hareket eder ve özellikle Türkçeden öte­ ki dillere geçmiş biçimler hakkında bilgi verir."' Clauson, Kişgarlı Mahmud'un verdiği borguy biçiminde, sözcük sonundaki y sesinin var­ lığını, ünlü uzunluğundan kaynaklanmış olarak değerlendirir.672 Eren, eski ve yeni Türk yazı dillerindeki biçimlerin ses bakımından düşündürücü olduğunu ve bu nedenle komşu dillerden kalma bir alımı olduğunu öne sürer.671 Gülensoy ise, sözcüğün kökenini yansıma *bo 668 Clauson, An l:.tymological Dictionary ofPre- Jhirteenth-Century !Urkish, s. 304a. 669 Nadelyayev vd . • Drevneıyurkskiy Slovar". s. 1 03; Şen, Orhon, Uygur ve Karahanlı s. 1 84 - 1 86; Aydın, "Eski Türklerde Meslek Adları ( Eski Türk Yazıtlarına Göre)", s. '5 4 - 5 5 . Ercilasun-Akkoyunlu, Divdnu Lugdti 't-TUrk, s. 4 5 1 . Doerfer, Türkische und Mongolische Elemente im Neupersischen il, No. 7 3 5 . An Eıymological Dictionary ofPre- lhirteenıh-Cenıury Turkish, s. 36 I a. Eren, Türk Dilinin Etimolojik Sözlüğü, s. 5 8 .

Metinlerindeki Meslekler BağUımında Eski Türk Kültürü,

670 67 1 672 673

306

E S K İ T Ü R K L E R D E G Ü N D E L İ K H AYAT

sesinden alıp +r+gu(y) olarak eklerine ayırır.'·"' Şirin, eski Türk ordu­ sunda tugçı ve borguçı unvanlarına sahip kişilerin varlığından söz edip sözcüğün bur- 'bükmek, çevirmek' fiilinden yapıldığı kanaatindedir.675

Evdigüçi 'Derleyici, roplayıcı' gibi bir anlamla karşılanabilecek sözcük, yalnızca Şine Usu yazıtının güney yüzünün 3. satırında ele geçmiş olup cümle şöyledir: Beş yegirmike < . . . > taygan költe teri/tim ewdigüçi er anta ıt[ım er ke}lti "(O ayın) on beşinde < ... > Taygan Gölü'nde (tekrar) coplandım. Toplayıcı adam gönderdim. O (geri) geldi." Evdigüçi sözcüğü, Şine Usu yazıtının ilk naşiri Rarnstedt'ten, Yong­ Söng Li' nin 20 1 8 yılında yayımlanan makalesine kadar bidgüçi veya bi­ digüçi biçimlerinde okunagelmişti. Ramstedt, sözcüğü Yakut Türkçesi biti- 'dans etmek, dönmek'; Moğolca büji-; Kırgız Türkçesi bij- ile karşılaştırır.676 Orkun da bidgüçi okur ve çeviride 'Bidgüçi (?)' olarak belirler; ancak sözlükte bitkeçi maddesinde 'kayıd memuru, katip' anla­ mını verir. 677 Öteki naşirlerin okuma ve anlamlandırmaları ise şöyledir: Malov bidgüçi 'öncü'678; Clauson bidigüçi 'yazıcı'679; Moriyasu bidigüçi (veya ev edgüçi) 'yazıcı (veya çadır kurucu)'6'0; Tekin 'savaş dansı yapan er (?)' ertim < . . . > şk' ? kızı böke? "Elçi < . idim, < ... > kızı Böke?" Yukarıdaki örneklerden, özellikle Uyuk-Tarlak (E 1) yazıtının 2. satırındaki ben tel}ri elimke elçisi ertim örneği çok açık bir biçim­ de Askeri Vali El Togan adlı kimsenin elçilik görevinde bulunduğunu göstermektedir. Ayrıca Elçi Çor Küç Bars ve Elçi Ergene örneklerinde zaten kişinin adının önünde bulunan unvanının elçi olması, mesleğinin ne olduğunu anlamaya izin vermektedir. Dolayısıyla bu meslek adı, unvan olarak da kişi adının hemen önünde yer almaktadır. Çaa-Höl II (E 1 4) yazıtının 1 . satırındaki elç yazımında, son­ daki i sesinin yazımı unutulduğu için yazıt üzerinde çalışanlarca türlü biçimlerde okunur. Örneğin; Radloff belçi, Orkun e!ç, Malov elçi(?), Batmanov-Kunaa elçi, Kormuşin elçi."' Ayrıca Otruk-Daş III (E 54) yazıtındaki elçin ap u? belJü efil] "(Ben) Elçin Apa'yım. Ebedi yur­ dun" cümlesinde yer alan elçin sözcüğü de benzer anlamdadır; ancak farklı bir ek +çln ile kurulmuş gibi bir izlenim vermektedir. Meslek adı, el 'ülke, memleket' sözcüğünden +çl eki ile kurulmuş olup anlamı, tarihi dönemlerden bugüne kadar değişmeden kalmıştır. Örneğin; ilçi \lçi, sefir'"'; ancak Kutadgu Bilig'deki 'devlet adamı, bey, hükümdar; elçi'690 , sözcüğün anlamının genişlediğini gösteren örnek­ lerdendir. İslani�sonrası metinlerde, özellikle ilk Kur' an tercümelerinde ise 'peygamber' anlamında kullanıldığı anlaşılmaktadır: Elçi-elçü 'elçi, peygamber'691 Meslek adıyla ilgili şu kaynaklara da bakılabilir. 692 . .

688 Radloff, Die altıürkischen lnschriften der Mongolei, s. 3 1 9; Orkun, Eski Tıirk

689 690 69 1

692

Yazıtları lif, s. 1 1 7: Malov, Yeniseyskaya pisYnennost' Tyurkov, tekstı i perevodı, s. 37; Kormuşin, Tyurkskiye Yeniseyskiye epitafii, tekstı i issledovaniya, s. 1 8 5. Caferoğlu, Eski Uygur Tıirkçesi Sö lüğü, s. 62 . Arat, Kutadgu Bilig fff, indeks, s. 1 93. A. K. Borovkov, Orra AsyalOı Bulunmuş Kur'an Tefsirinin Söz Varlığı (Xll.-XI II. Yüzyıllar). Çev.: Halil lbrahim Usta-Ebulfez Amanoğlu. Ankara: Türk D i l Kurumu Yayınları, 2002, s. 1 05 ; Aca, Nehcül-Feradis fff, Dizin-Sözlük, s. 1 1 9 . Doerfer, Tıtrkische und Mongolische Elemente i m Neupersischen il , No. 6 5 6 ; Şen,

z

Orhon, Uygur ve Karahanlı Metinlerindeki Meslekler Bağlamında Eski Türk Kültürü, s. 1 66- 1 67: Aydın, "Eski Türklerde Meslek Adları (Eski Türk Yazıtlarına Göre)'', 5 5 - 56.

309

Sıgıtp

+çl eki ile kurulmuş olan sıgıtçı ile bir meslek erbabının kastedildiği anlaşılmaktadır. Sözcük üç kez tespit edilmiş olup geçtiği yer ve cüm­ leler şöyledir: Köl Tegin kuzey 4 ve Bilge Kağan doğu 5: Yogçı sıgıtçı ÖIJre kün tu­ gsıkda bükli çölüg el "(Cenaze törenine) yasçı (ve) ağıtçılar, doğuda gün doğusundaki Bükli (Kore) bozkırı yurdundan" Köl Tegin kuzey 1 1 : Yogçı sıgıtçı kıtaiı tatawı bodun başlayu "Matem için gelenler (ve) ağırçılardan Kiran (ve) Tarabı halkını temsilen" Sözcüğün okunmasında herhangi bir farklılık bulunmasa da an­ lamlandırmalar çeşididir. Örneğin; Radloff'yasçı'; Thomsen 'yasçı, ağ­ layıcı'; Orkun 'ağlayıcı'; Malov 'ağlayıcı'; Tekin 'ağlayan'; Tekin 'yasçı, ağlayıcı'; Recebov-Memmedov 'agıçı, agı deyen'.693 Ayrıca, Clauson 'yasçı, yas ruran'694; Drevnetyurkskiy Slovar 'anma törenine katılanlar, yas ruranlar'695; Erdal 'yasçı, yas rutan'696 ve 'ağlayı­ cı'.,, anlamlarını verir. Yedinci ve sekizinci yüzyıl Türk dünyasında böyle bir mesleğin bulunma olasılığı yüksektir. Çünkü, ilişki içerisinde bulunulan öteki devletlerin ya da Türk boylarının 'ağlayıcı' olarak gönderdiği kişilerdir. Sözcüğün kağanlık yazıdan dışında ele geçmemiş olması dikkat ve ilgi çekmektedir. Özellikle kökeni ile ilgili bilgi için, cenaze törenleri bölü­ münde bulunan sıgıt maddesine bakılmalıdır. Tamgap 'Damgacı, damga ustası, mühürdar' anlamı verilebilecek sözcük, yalnızca Köl Tegin yazıtının kuzey yüzünün 1 3 . satırında iki kez tespit edilmiştir: On ok oglum türgeş kaganta makaraç tamgaçı oguz bilge tamgaçı kelti "On 693 Kaynaklar yukarıdaki sıra ile verilmiştir: Radloff, Die alttürkischen lnschriften der Mongolei, s. 1 20; Thomsen, Orhon Yazıtları Ara,tınnaları, s. 1 60; Orkun, Eski Türk Yazıtları /, s. 3 1 ; Malov, Pamyatniki drevnetyurkskoy pis'mennosti, tekstı i issledovaniya, s . 36; Tekin, A Grammar of Orkhon Turkic, s. 368; Tekin, Orhon Yazıtları, s. l 57; Recebov-Memmedov, Orhon- Yenisey Abideleri, s. 374. 694 Clauson, An Eıymologica/ Dictionary ofPre- 7hirteenth-Century Turkish, s. 807b. 695 Nadelyayev vd., Drevneıyurkskiy S/ovar', s. 270. 696 Erdal, Old Turkic wordformation. A Functional Approach to the Lexicon 1-Il, s. 1 1 1 . 697 Erdal, A Grammar o/Old Turkic, s . 1 49. 310

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Ok evladım Türgeş kağanından mühürdar Makaraç (ile) mühürdar Oğuz Bilge geldi." Meslek adını oluşturan tamga, eski Türk yazıclarında hiç tespit edilmemiş olup bunun tümüyle rasclantı olduğunu söylemek gerekir. Ancak Yenisey bölgesinden 4 1 numaralı Hemçik-Çırgakı yazıtının 4. satırında tamka elde edilmiştir. Sözcüğün sonundaki a sesini gösteren harfin yazımı unutulmuştur ve açıkça 'damga' anlamı çıkmaktadır. Cümle şöyledir: Aşnukı atlarım eşintim awga ben er altı yüz tamk at "Önceki aclarımı koşturdum. Ava (giderken) bindiğim altı yüz dam­ ga(lı) atım." Görüldüğü gibi, yazıtın kahramanı altı yüz damgalı attan söz etmektedir. Buna göre; tamka sözcüğünde Yenisey bölgesinde yaşa­ yan Türk boylarının diyalektik özelliklerine örnek olması bakımından, - GA + eki, -KA+ olarak kullanılmıştır. Bilge Kağan, tamgaçı'nın bulunduğu cümlede, 'evladım' diye ses­ lendiği On Oklara mensup Türgeş kağanını temsilen makaraç tamgaçı ve oguz bilge tamgaçı adlı iki kişinin geldiğini ifade eder. Eski Türk ya­ zıdan dönemi Türkçesinde 've' anlamında herhangi bir bağlama edatı olmadığı için, Makaraç Tamgaçı ile Oğuz Bilge Tamgaçı arasında bir bağlama edatı tasarlanmadığında iki kişinin tek bir kişi sanılması doğal olarak mümkündür. Bu iki damgacıdan birincisinin adı olan Makaraç'ın Sanskritçe mahiiriija olduğu bilinmektedir.698 Tamgaçı ise Makaraç'ın unvanıdır. İkinci kişi Türgeş kağanını temsilen gelmiş olsa da Oğuzlara mensup Bilge�adlı bir kimsedir ve onun unvanı da tamgaçı'dır. Meslek adı, yazıt üzerinde çalışanlarca aynı biçimde okunmuştur. Sözcüğe verilen anlamlar ise şöyledir: 'damga koruyucusu'699; 'mühür­ dar'700; 'möhürdar, damga (möhür) sahlayan, damga çeken (yazan)'.701 Meslek adıyla ilgili olarak Clauson, 'görevleri tamğa ile ilgili olan bir memurun resmi unvanı' anlamını verir. 702 Tamgaçı'nın Türkçenin sonraki dönemlerinde de bilinen bir meslek adı olduğu anlaşılmaktadır. 698 Erhan Aydın, Orhon Yazıt/an, Köl Tegin, Bilge Kağan, Tonyukuk, Ongi. Kü/i Çor.

İstanbul: Bilge Külcür Sanat Yayınları, 20 1 7, s. 1 62.

lnsrhriften der Mongolei, s . 1 2 5 ; Malov, Pnmya tn iki drev­ nttyurkskoy pis'tnemıosti, tekstı i issledovımiya, s. 43. 700 Thomsen, Orhon Yazıtları Ardjtırmaları, s. 1 60; Orkun, Eski TUrk Yazıtları iV, s. l 04; Tekin, Orhon Yazıtları, s. 1 6. 70 1 Recebov-Memmedov, Orhon- Yenisey Abideleri, s. 376. 702 Clauson, An Etymologica/ Dictionary ofPre- Thirteenth-Century Turkish, s. 505b. 699 Radloff, Die alttürkisrhrn

31 1

Kutadgu Bilig. tamgaçı 'mühürdar'. Ahın Orda yarlıklarında ise 'gümrükçü' anlamıyla verilmiştir. 10• Sözcüğün kökeni ve biçim bilgisi bakımından eklerine ayrıldığın­ da, *tam- fiilinden yapıldığı düşünülebilir. Çünkü fiilden isim yapan -GA eki Türkçenin her döneminde sıkça kullanılmıştır. *tam- fiilinin, tamtul- 'tutuşmak, alev almak', tamtur- 'tutuşturmak' ve tamug 'cehen­ nem' ile ilgisi olduğunu düşünmek mümkündür.705 *tam- sözcüğünün 'yakmak' anlamında bir fiil olması güçlü bir olasılıktır. Ayrıca 'cehen­ nem' anlamındaki tamug sözcüğünün de kökü olduğu düşünülebilir. Kaldı ki tamug 'cehennem' de 'yakma' ve 'yanma' ile ilgili bir sözcüktür. Hem tamugun Soğdca olduğunu düşünmek için hiçbir neden bulun­ mamaktadır. Bunun yanında, tamga sözcüğünün aslının tag- 'yakmak' fiili olduğu ve göçüşme (metatez) sonucunda tamga biçimini aldığı ve Soğdca tamug ile benzerliğinin rastlantı olduğunu belirtenler de olmuş­ tur. Ancak 'yakmak' anlamlı tag- fiili, ne yazık ki tespit edilmemiştir. * Tam- fiili ile ilgisi bakımından Ongi yazıtının 4. satırında unvan olarak ele geçen tamgan sözcüğü de dikkatlere sunulabilir. Yazıtın 4. satırındaki kişi adı şöyledir: lşwara tamgan çor yawgu inisi bilge ışwa­ ra tamgan tarkan "lşvara Tamgan Çor Yabgu'nun kardeşi Bilge lşvara Tamgan Tarkan.'' ;uı

Temiç:in 'Demirci' anlamındaki bu meslek adı yalnızca bir kez tespit edilmiştir. Yamaanı-Us III: Temiçin tugrag urtum "(adım) Temiçin. Tuğra vurdum.'' Yamaanı-Us yazıtını kaya üzerine kazıyan kişinin tuğra vurmak­ la görevli Temiçin adlı bir kimse olduğu anlaşılmaktadır. Bu kısacık metinde geçen temiçin adı Türkçe ve Moğolca açısından olduğu ka­ dar, Türk ve Moğol tarihi ve kül türü açısından da kuşkusuz değerlidir. 'Demirci' anlamındaki Temiçin adına, on üçüncü yüzyılda Moğol lideri Çingiz Han'ın çocukluk adında da rastlanmaktadır. Bu adın, Çingiz Han'ın dünyaya geldiği sırada tutsak edilen Tatar lideri Temüçin'den 70J Araı, Kutadgu Bi/ig 111. indeks,

s.

420.

704 Melek Öqetgin, "'Alım Orda Hanı Toktamış" ın Bik Haci Adlı Kişiye Verdiği 1 38 1

Tarihli Tarhanlık Yarlıgı" Orta Zıman Tıirk Dili ve Kültürü Üzerine incelemeler. İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2005, s. 5 5 . 7 0 5 Gabain, Eski Türkçenin Grameri, § 296. 312

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

dolayı verildiği bilinmektedir. Ayrıca Çingiz Han'ın erkek kardeşi olan ve evin en küçük erkek çocuğu olması dolayısıyla otçigin unvanıyla bilinen Temüge Otçigin ile kız kardeşi Temülün'ün adında da yine Türkçe temir 'demir' sözcüğü bulunmaktadır.706 Temir sözcüğü ve te­ mirçi meslek adıyla ilgili Türkçe kaynaklardaki durum için bk. 707 Yamaanı-Us yazıtında r harfinin bulunmaması kimi kuşkuları da be­ raberinde getirmektedir. Yazıcının eksik yazdığı düşünülebilse de ancak kendi adını yanlış yazması da açıklanabilir bir durum değildir. Eğer eksik yazım göz ardı edilecekse, sözcüğün arkasına gelen ekin etkisiyle r sesinin kaybolduğu öne sürülebilir. Ancak her ne olursa olsun sekizinci veya do­ kuzuncu yüzyılda sözcüğün temirçi veya r sesi kaybolduysa temiçi olması beklenirdi. Zayıfolmakla birlikte, meslek bildiren ekin +çln olması dola­ yısıyla Moğolcadan geri ödünçleme olduğu da öne sürülebilir.

Tıl 'Casus' anlamındaki bu sözcük toplam dört kez ele geçmiştir. Sözcüğün geçtiği yer ve cümleler şöyledir: Tonyukuk 1 kuzey 8: Kefir erser körü kelür kelmez erser tılıg sawıg alı owr tedi ""Gelirse (zaten) görürsün, gelmezlerse casuslardan haber alarak otur" dedi." Tonyukıik il batı 1 : Tılıg kelürti sawı antag "casusu getirdiler. Haberi şöyledir:" Şine Usu dtığu 12: Yetmesin meniı; er anta basmış tıl tutmış "Öncü birliğine, benim askerim orada saldırmış, casusları ele geçirmiş." '' Şine Usu batı 6: > m < . -de tugm .. tılıg < . . . > < . . . >-de tuğunu " . . . > casusları < . . . > Yukarıdaki dört tanıktan Şine Usu batı 6'daki örnekte nelerden söz edildiği, harflerdeki aşınma nedeniyle tam olarak anlaşılamamak­ tadır. Öteki üç örnekten anlaşıldığına göre, haber taşıyan bu kimse­ ler yalnızca düşmanların değil; sekizinci yüzyılda Türk boylarının da hizmetinde çalışmakta idi. Kapgan Kağan'ın batı seferi sırasında ordu, ...

..

Altay Dağları'nda iken katun u n ölümü dolayısıyla Ötüken'e yan i otağa 706 Rybatzki, Die personennamen und l'itel der mitteimongolischen Dokumente. Fine lexikalische Untersuchung, s. 390-39 l . 707 Clauson, A n Etymological Dictionary ofPre- lhirteenth-Century Turkish, s . 508b ve 509b.

geri dönmek rorunda kaldığı olayın anlatıldığı satırlarda, Tonyukuk'a 'casuslardan haber alarak otur.' demesi, Köktürklerin de bir casus ağı bulunduğunun kanıtıdır. Clauson, sözcüğün asıl anlamının 'dil, lisan' olduğunu, mecaz olarak 'bilgi, gizli bilgi' anlamında kullanıldığını ifade eder ve yazıtlar dönemindeki Tonyukuk ve Şine Usu yazıdarındaki örnekleri andıktan sonra, sonraki dönem Türkçe metinlerden örnekler verir.708 Clauson, her ne kadar Kutadgu Bilig ve Divanu Lugati 't- 7U rk'te ı ve i sesi ile be­ lirsiz olduğunu ifade etmiş olsa da Arap barili metinlerden ünlünün ı mı i mi olduğunu anlamak mümkün değildir. Ancak Türk runik harfli metinlerde istisnasız art ünlülü t ile yazılmış olması, sözcüğü!) tıl okun­ masına imkan vermektedir. Çağdaş Türk yazı dillerinde ise tıl, ti/, dılve dil olarak dört biçimde yaşamaya devam etmektedir. Ancak anlaşılan o ki 'casus' mecaz anlamı, çağdaş Türk yazı dillerinde tespit edilmemiştir. Bu da sözcüğün aslı ile ilgili kuşkuları ortadan kaldırmamaktadır.

Tugçı Yine isimden isim yapan +çl ekiyle kurulmuş bu meslek adı, yalnızca Moğolistan yazıtlarından Tevş'te iki kez ele geçmiştir. Tevş 1 : < . . > tugçı borguçı yagız çor tugragı ''< . > tuğcu (ve) borucu Yağız Çor'un tuğrası" Tevş 2: tugçı borguçı < . > "Tuğcu (ve) borucu < . > " Meslek adının tabanı olan tug sözcüğü toplam beş kez tespit edil­ miştir. Ancak Tonyukuk 1 kuzey 2'deki tug sözcüğü tu- 'kapanmak' fi­ ilinden yapılmış ve 'engel' anlamında olmalıdır: On tünke yantakı tug ewirü bardımız "Yan taraftaki engeli on gece (boyunca ilerleyerek) aşıp gittik." Tugçı meslek adının kökü olan ve 'tuğ, sancak' anlamındaki tug sözcüğü ise yalnızca Şine Usu yazıtında dört kez ele geçmiştir: Şine Usu doğu 5: Tug taşıkır erkli "Tuğu dışarı çıkaracak iken" Şine Usu güney 9: Tug [taşıkı]r beş yüz kedimlig yadag bir eki şaşıp ketti "Tuğu (dışarı) çıkaran beş yüz zırhlı piyadeden bir ikisi (birkaçı) ayrılıp geldi." Geri kalan iki örnek de Şine Usu yazıtının batı yüzünün 3 ve 6. sa­ tırlarında bulunmakta olup batı yüzündeki aşınmalardan dolayı harfler .

. .

..

..

708 Clauson, An Etymological Dictionary of Pre- 7hirt'' Suci 2: Boyla kutlug yargan (3) men " (Ben) Boyla Kutlug Yargan (3) -ım." Hoyto-Tamır XI, 2: Uru1J yargan bitidim "(Ben) Urungu Yargan, yazdım." 74 1 Toparlı vd., Kıpçak Türkresi Sözlüğü. s. 307. 742 Borovkov, Orta Asya'da Bulunmuı Kur'an Tefiirinin Söz Varlığı (XIl.-XIII. Yüzyıl­ lar) , s. 306; Ata, Nehcü1-Feradis 111, Dizin-Sözlük. s. 466. 743 Clauson, An Etymological Dictionary ofPre- 1hirteenth-Century Turkish, s. 92 I a. 744 Osman F. Serckaya, "Göktürk Yazıclarında H incçe Unsurlar" Zeynep Korkmaz Armağanı. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2004, s. 379. 745 Şirin, Eski Türk Yazıtları Söz Varlığı incelemesi, s. 8 0. 746 Nadelyayev vd. , Drevnetyurkskiy Slovar', s. 484. 319

Sözcüğün, yar- fiilinden -GAn+ ekiyle kurulduğu anlaşılmaktadır ve 'yargıç' anlamı verilebilir. Nitekim, Şirin, 'yüksek mahkeme üyeliği' ve 'yargıç' anlamlarını verir.747 Sözcüğü yar- fiilinden meydana getiren ve fiilden isim yapmaya yarayan -GAn+ eki ve bu ekle kurulmuş öteki Eski Türkçe tanıklar için bk.748 Kafesoğlu'nun Tonyukuk'un kişiliği çerçevesinde verdiği, Tonyu­ kuk' un ayguçılık görevinden uzaklaştırılması dolayısıyla 705-7 1 6 yıl­ larında yüksek mahkeme üyeliği (yargan) yaptığına dair bilgi'", ilginç olmakla birlikte kanıtlanmaya da muhtaçtır. Sözcüğün yar- 'yarmak' fiilinden yapıldığı, ancak anlamın "olguları yarma ve gerçeği bulma nesnesi veya kavramı"750 olarak mecazlaşması ile elde edildiği düşünü­ lebilir. Clauson, yar- 'yarmak, bölmek' temel anlamını verdikten sonra, Köl Tegin ve Suci yazıtındaki örnekleri anar. Ayrıca Uigurica fde geçen yarganlar' ı 'yargıçlar' olarak anlamlandırır. 751

Yerçi 'Kılavuz' anlamındaki bu meslek adı yalnızca Tonyukuk yazıtında tes­ pit edilmiştir. Tonyukuk 1 doğu 6: Kögmen yolı bir ermiş tumış teyin eşidip bo yolun yorısar yaramaçı tedim yerçi ti/edim ""Kögmen'in yolu bir tane imiş, (o da) kapanmış" diye işitip "bu yolu kullanmak işe yaramayacak" dedim. Kılavuz istedim." Tonyukuk 1 kuzey 2: l1rçi yer yal)ılıp boguzlantı "Kılavuz yanılınca boğazlandı." Meslek adı yer+çi biçiminde kurulmuştur. l1rçi ti/edim cümlesinin ardından çölgi az eri bultum cümlesi, kimi araştırmacılarca, çölgi iz eri ya da çöllüg iz eri biçiminde okunarak ibaredeki iz eri isim tamlaması, 'kıla­ vuz' anlamıyla verilir. Dolayısıyla Tonyukuk yazıtındaki bu cümle, yazıt üzerinde çalışanlarca türlü biçimlerde okunup anlamlandırılır. Örneğin; Sertkaya, Köl Tegin doğu 4, 8 ve Bilge Kağan doğu 5, 8'de geçen çöllüg sözcüğünün de aynı harflerle yazıldığını belirtir, dolayısıyla da çöl[l}üg 747 Şirin, 1.::ski Türk Yazrtları Söz Var!tğı İncelemesi,

s.

1 1 :3 , 594

ve

730.

7 48 Erdal, O/,d Turkic wordJOrmation. A Functional Approach to the Lexicon /-//, 749 Kafesoğlu, lurk Milli Kültürü.

s.

s.

382.

280.

750 Şirin, fiki Türk Yazıtları Söz Varlığı incelemesi,

s.

1 54.

75 1 Clauson, An Etymological Dictiontıry ofPre- 7hirteenth-Century litrkish, s. 963b. 320

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

iz eri olarak okunması gerektiğini önerir. Ancak hemen bir alt satırda Az halkından bir kimsenin yol hakkında bilgi verdiği görülmektedir.

Dolayısıyla iz eri yerine, az eri olması metne daha uygun olacaktır. Öyle olsa bile aynı satırda hem yerçi hem de iz eri ibarelerinin her ikisi in de 'kılavuz' anlamında olması pek mümkün görünmemektedir. iki örnekte geçen yirçi sözcüğünün okunuşu ve anlamlandırılmasın­ da herhangi bir farklılık bulunmamaktadır. Meslek adı, aynı anlamıy­ la Türkçenin sonraki dönem metinlerinde de sıkça kullanılmıştır. Eski Uygur Türkçesindeki Kım yirçi suflçı kemiçi bar mer; ol körmez yerçike; yerçi bolwi" örneği, meslek adının aynı anlamla kullanılmaya devam ettiğini göstermektedir. Divanu Lugati 't- 'JUrk'te de 'kılavuz' anlamıyla verilmiştir. 754 Meslek adıyla ilgili ayrıca şu kaynaklara da bakılabilir. m

Yogçı Sözcük, 'cenaze töreni' anlamındaki yog sözcüğünden +çl eki ile kurul­ muş olup toplam üç kez ele geçmiştir: Köl Tegin doğu 4 ve Bilge Kağan doğu 5: Yogçı sıgıtçı ÖIJre kün tu­ gsıkda bükli çölüg el "(Cenaze törenine) yasçı (ve) ağıtçılar, doğuda gün doğusundaki Bükli (Kore) bozkırı yurdundan" Köl Tegin kuzey 1 1 : Yogçı sıgıtçı kıtafı tatawı bodun blljlAyu "Matem için gelenler (ve) ağıtçılardan Kitan (ve) Tatabı halkını temsilen" Meslek adı sıgıtçı ile ikileme oluşturarak kullanılmıştır. Bu neden­ le de sözcüğün geçtiği cümleler sıgıtçı'nın bulunduğu yerlerle aynıdır. Sözcük, yazıtlar llzerinde çalışan ilk araştırmacılarca yug okunmuş daha sonra Brahmi harfli Eski Uygur Türkçesi metinleri yayımlandıkça olu ayrımı yapabilen Brahmi harfli metinlerde sözcüğün yog olduğu anlaşıl­ mıştır. Verilen anlamlar ise, aşağı yukarı aynıdır: 'ağlayıcı, yasçı'.756 752 Osman E Serckaya, "Göktürk Tarihinin Meseleleri: Tonyukuk Abidesi Üııerine Üç

753 754 755

756

Not" Göktürk Tarihinin Meseleleri. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1 99 5 , s. 47-48. Hamilton, /yi ve Kötü Prens Öyküsü, s. 234. Dankoff-Kelly, Compendium ofthe Turkic Diakcts, s . 223. Nadelyayev vd. , Drevnetyurksk�v Slovar', s. 257; Clauson, An tiymological Dictionary' ofPre- Jhirteenth-Century 1iırkish, s . 958a; Erdal, O!d Turkic word far mation. A Functiona/ Approach to the Lexicon 1-/1, s. l 1 3 ; Şen, Orhon, Uygur ve Karahanlı Metinlerindeki Meslekler Bağltımında /:.Ski 1iirk Kültürü, 1 47- 1 4 8 ; Aydın, " Eski Türklerde Meslek Adları (Eski Türk Yazıtlarına Göre)", s. 60-6 1 . Aydın, " Eski Türklerde Meslek Adları (Eski Türk Yazıtlarına Göre)", s . 6 1 .

.12 1

DİN İ HAYAT

Türk runik harfli eski Türk yazıtlarında inanç sistemleri ile ilgili önemli bir söz varlığı bulunmaktadır. 762 yılında Uygur Kağanlığı döneminden Bögü Kağan'ın, Soğdluların telkini ve Çin'deki Tang Hanedanlığı'nın da etkisi ile devlet dini olarak kabul ettiği Manihaizme gelinceye değin, Türklerin dini hayatı ile ilgili çok farklı görüşlere tanıklık edilmektedir. Hatta bu konu, tarihçiler ve özellikle din ve kültür tarihçilerince müs­ takil kitaplarda incelenmiştir. Kirabın giriş bölümünde de belirtildiği üzere, öteki millederin yaz­ dığı kuşkusuz önemli olsa da di 1 hayat konusunda da Türklerin kendi elinden çıkmış, duygu ve düşünce dünyasını en iyi biçimde yansıtan eski Türk yazıdarından yararlanılmıştır. Ancak din ve kültür tarihçileri, kendi meslek ajanları olmadığı için, bu dil metinlerini ancak eski Türk dili uzmanlarinın eserlerinden yararlanmak suretiyle kullanabilmiştir. Bazı tarihçiler ise kendi okuma ve anlamlandırmalarını ekleyerek farklı görüşlere ulaşmaya çalışmışlarsa da dil bilgisi kurallarından uzak bu okuma ve anlamlandırmalar, ilgili cümle, sözcük grubu veya tek ba­ şına sözcüğün yanlış anlaşılmasına neden olmuş, dolayısıyla da konu çok farklı mecralara taşınmıştır. Gerek Türk dili uzmanlarının gerekse tarihçilerin okuma ve anlamlandırmalarından elde edilen kimi görüşler marifetiyle, bazı inanç sistemlerinden ve yazıtlar dönemi Türk dünyası­ nın bu sistemlere ilgisinden söz edilmiştir. Çin kaynaklarında yer alan bilgilere göre, Taspar (Tatpar?) Kağan (572-58 1 ) , 574 yılında Kuzey Chou devletinde imparator Wu-ti tara­ fından yasaklanan Budizmin Türk topraklarına girmesine izin vermiştir. Çin'den kaçan misyoner Hindi rahip Jinagupta, Kök Türklere sığınmış 323

ve on yıl süreyle (574-584) burada kalarak Türkler arasında Budizmi yaymıştır. Bu zamanda Budizmin bazı ilkeleri öğrenilmekle birlikte, çok sayıda dini metin Köktürkçeye çevrilmiş, Budist tapınak ve ma­ nastırlar kurulmuştur. ' Taspar Kağan ile ilgili Çinlilerin verdiği bilgiler, birçok araştırmacının dikkatini çekmeyi başarmıştır. Budizm dolayı­ sıyla çok geçen bu kağanın adı, son yıllarda Tatpar olarak okunmakta­ dır. Bunda Yoshida ve Moriyasu"nun okuma önerisinin etkili olduğu anlaşılmaktadır. Christopher 1. Beckwith de Yoshida ve Moriyasu'ya dayanarak Tatpar okumayı tercih eder.' Doerfer, Taspar veya Tatpar adının Ruanruan dilinden ödünçlendiği düşüncesindedir.' Pelliot ise, Çince adın yeniden kurmasını * Ti1-pudt=* Tapar, * Tiipiir? biçiminde yapar.' Eski Türk yazıtlarında adı geçmediği için, adlandırmalar ancak Çinlilerin verdiği adın Türkçesinin tahmini ile elde edilebilmektedir. Taspar Kağan'ın adı ile ilgili ayrıca bk.6 Kağanın Budist öğreti ile ilgilendiği, ayrıca Nirvdna-Sutra'yı Türkçeye çevirttiği de Çinlilerin verdiği bilgiler arasındadır. 7 Hans J. Klimkeit güzel bir tespitte bulunarak Köktürk döneminin 692-735 yılları arasındaki yazıtlarında Budizme dair en küçük bir izin bile bu­ lunmadığını belirtir. 8

2

3

4

6

7

Liu, Çin J(,zynaklanna Göre/Doğu Tıırkkri, s. 64-65, 3 1 2 ve 595; Emel Esin, "M. V-V l l . Asırlardan Tarihi ve Arkeolojik Malzeme Işığında Taspar Kağan'ın (5725 8 1 ) Kültür Çevresi" Tıı rk Kültürü Arıqtınnalan XXIII/ l -2, ( 1 985), s. 239. Yoshida Yucaka-Takao Moriyasu, "Buguc lnscripcion" Takao Moriyasu-Ayudai Ochir (Eds.): Provisional Rtport of Rtstarthts on Historical Sitts and lnscriptions in Mongolia from 1996 to 1998. Osaka: lhe Society of Central Eurasian Studies Press, 1 999, s. 1 22- 1 24. Christopher 1. Beckwith, Empim of the Silk Road. A Histoty of Central Eurasia from ehe Bronze Agc co ehe Prcscm. Princeron and Oxford: Princeton Univcrsicy Ptess, 20 1 I, s . 1 1 7. Gerhard Doerfer, "Mongolica im Alttürkischen" Festschrift far Bruno Lewin. Bochum, 1 993, s. 42. Paul Pelliot, "Neuf Notes sur des quesrions d'Asie Centrale" T'oung pao 26/4-5, ( 1 929), s. 2 1 5. Rybatzki, Die persontnnamen und Titel der mitttlmongolischen Dokumente. Eint lexikalische Untersuchung, s. 2 1 6; M ichael R. Drompp, "Chinese "Qaghans" appoinred hy thc Türks" T'ang Studies 25, (2007), s. 1 83-202. Annemarie von Gabain, "Buddhiscische Türkenmission" Asiatica (Fesrschrifr Friedrich Weller zum 65 Geburrsrag gewidmet von seinen Freunden, Kollegen und schülern). Leipzig, 1 954, s. 1 66; Hans J. Klimkeit, "Buddhism in Turkish Central Asia". Numm 37/ I , ( 1 990), s. 55. Klimkeit, "Buddhism in Turkish Central Asia", s. 56. 324

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Yine Bilge Kağan ile Tonyukuk arasındaki ilişkiler çerçevesinde, Çin kaynaklarında Bilge Kağan' ın keneler ve tapınaklar kurmak istediği, Tonyukuk'un, Tang Hanedanı ordularından askeri anlamda güçlü kılan şeyin konargöçer yaşam tarzları olduğuna işaret ederek onu bu fikrinden caydırdığına dair bilgiler bulunmakradır.9 Jiu Tangshu 5 1 74:6 ve Tde geçen bu önemli pasaj Togan vd. tarafından Türkiye Türkçesine şöyle çevrilir: ''Kiçig Şad bu sefer de kale ve surlar yapmak; mabet ve tapınaklar inşa etmek isteyince, Tonyukuk: Olmaz! Türk halkının nüfosu az, T'ang idaresindeki hanelerin sayısının yüzde biri kadar bile değil Bizim düşma­ na karşı uzun zaman direnebilmemizin sebebi, sadece su ve otlan izleyerek [yaşamamız}, oturduğumuz yerin devamlı olmaması [yani, devamlı olarak aynı mekdnda oturmamamız}, yabani hayvanları avlayarak [geçinmemiz} ve hepimizin silah kullanmaya alışık olmamızdı r. " 1 0 Çin kaynaklarındaki bu ve benzeri bilgiler, ne yazık ki il. Kökrürk Kağanlığı hükümdarı Bilge Kağan'ın Budizme meylettiği sonucunun çıkarılmasına zemin hazırlamıştır. Çinlilerin verdiği bu bilgi doğru olsa bile, aslında Bilge Kağan'ın sözünü ettiği şey, konargöçer hayatın güç­ lüklerle dolu olmasıdır. Bu nedenle de halkını düşünen bir kağanın bu sözlerinin Budizme ilgi göstermesi ile açıklanması doğru değildir.

İNANÇLAR Eski Türk yazıd�rında, yedinci ve sekizinci yüzyıl Türk boylarının nasıl bir inanç sisremfne bağlı olduğu hakkında ayrınrılı bilgi bulunmaz. Bu nedenle de eski dönem Türklerin inanç sistemi, sürekli rarrışılan ko­ nuların başında gelmektedir. Manihaizm ve Budizm gibi daha belirgin ve sistemleri açıkça bilinen dinlerin yanında, Şamanizm ve tümüyle Türklere özgü bir inanç sistemi olarak değerlendirilen Gök Tanrı di­ ni gibi adlandırmalarla Türklerin inanç sistemi hakkında çıkarımlar yapılmıştır. Hususen dinler tarihi uzmanlarının yanında, konuya ilgi gösteren araştırmacıların Gök Tanrı dini gibi tuhaf bir adlandırmaya girmesinin nedeni, Türklerin inanç sistematiğinin tam olarak anlaşıla­ mamasından kaynaklanmaktadır.

10

Golden. Tii rk Halkları Tarihine Giriş. s. 9; Aydın, Türklerin Bilge Atası Timyukuk, s. 4 5 . Togan vd. , Eski T'ang Tarihi (Chiu T'ang-shu), s. 294-295 .

325

Bugün Güney Sibirya ve kuzey Moğolistan ile kuzey Çin'deki bazı Türk veya Moğol kökenli halkların dini uygulamalarıyla karşılaştırma da aradan uzun bir zaman geçmiş olması ve öteki dinlerin etkileri nede­ niyle doğal olarak yardım etmemektedir. Eski Türklerin inanç sistemi­ nin tam olarak Şamanizme benzememesi nedeniyle türlü adlandırma ve tarifler de ne yazık ki ortada dolaşmaktadır. Tıirk runik harfli eski Tıirk yazıtlarında doğrudan dini öğelerden söz edilmemiştir. Ancak araya serpiştirilmiş bazı tanıklar, Türklerin inanç sistemi hakkı n da az da olsa ipucu verebilecek düzeydedir. Aşağıda eski Türk yazıtlarında tespit edilen ve doğrudan inanç ile ilgili sözcükler değerlendirilecektir. Bu sayede her bir yazıttan elde edilen bulgular, ön­ celikle o yazıt ve yazıtı yazan , eğer biliniyorsa boy, ardından genel olarak Türkleri inanç sistemi in tümüne mal etmek mümkün olabilecektir.

Alın Yazısı Sekizinci yüzyılın şaheserleri olan Türk runik harfli eski Türk yazıt­ larının en dikkat çekici konularının başında, alın yazısının özellikle vurgulanmış olması gelmektedir. Bozkırın güç koşullarında ilkel olarak yaşadığı varsayılan bir halkın bu kadar metafizik konulara değinmiş olması, doğal olarak şaşırtıcıdır. Özellikle ölüm ile ilgili konularda alın yazısından söz edilmesi gerçekten ilginç ve dikkat çekicidir. Bir başka vurgulanması gereken konu ise, alın yazısından söz eden metinlerin yalnızca kağanlık ve beylik yazıdarının yazılmasına vesile olan kağanlar ve beylerin dilinden çıkmamış; halk tarafından yazılmış daha küçük ve hacimsiz yazıtlarda da ele geçmiş olmasıdır. Bu konu üzerinde daha uzun ve özenle durulması gerektiği de oldukça açıktır. Özellikle genel Türk tarihi, kültür tarihi ve dinler tarihi araştırmacılarının burada yer alan cümleleri iyi incelemelerinden yararlı sonuçlar ortaya çıkacaktır. Aşağıda, bu konu ile doğrudan ilgili örnekler bulunmaktadır: Köl Tegin doğu 40: Antag ödke ökünüp köl teginig az erin ertürü ıtımız "Orada (böyle bir) zamana hayıflanıp Köl Tegin'i az (sayıda) askerle gönderdik." Küli Çor doğu 1 1 : Süke tuso balayın tedi ülügi ança ermiı erinç yagıka yall}us oplayu tegip opulu kirip özi kısga kergek boltı ""orduya ya­ rarlı olayım." dedi. (Hayattaki) nasibi bu kadar imiş elbette. Düşmana yalnız atak yapıp, saldırıp ileri atılarak girince kendisi öldü." 326

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D EL i K H AYAT

Tes batı 5: El etmiş kanım yaşı tegip uçdı "El Etmiş hanımın yaşı tamam olup öldü." Tes doğu 3: < > el tutdı ançıp yaşı tegdi " < .. > yurdu tuttu (düzen­ ledi) . Ondan sonra yaşı tamam oldu (öldü) ." il. Karabalgasun, 6- 1 O: Kök teyride (7) kutum yuyka (8) boltı yagız (9) yerde yolım (yolum?) ( 1 O) kısga boltı "mavi gökte (7) kutum yufka (8) oldu. Yağız (9) yerde (yeryüzünde) talihim ( 1 O) kısa oldu." ...

.

Yakarış Eski Türk yazıtlarında, yakarış ifade eden cümleler de elde edilmiştir. Bunlar aşağıda bulunmaktadır: Hangiday, 1 : Kut beril} "kut verin!" Hangiday yazıtının, Moğolistan'ın başkenti Ulan Batur'dan 280 km. batıda, Bulgan ilçe merkezine yakın bir kayalık üzerinde yer al­ dığı bilinmektedir. 11 Klyaştornıy'ın verdiği bilgiye göre, yazıt, önce Rintchen' in atlasında verilmiş olsa da ancak bu yayında harfler nere­ deyse hiç seçilememektedir ve dolayısıyla da okumak ve anlam vermek güçtür. 1 2 Yazıtın kimi naşirlerince damga olduğu iddia edilen ve ejder­ hayı andıran bir de figür bulunmaktadır. Rintchen'in atlasından sonra Klyaştornıy, Şinehüü, Bold, Barutçu Ôzönder, Battulga ve son olarak Battulga-Korn:ıuşin'in yayınları bulunmaktadır. Yazıtın 1 . satırında yer alan bu esenlik dileme ifadesi, kimi naşirlerin verdiği metinde bulun­ maz, bunun nedeni harflerin yanlış veya eksik teşhisinden kaynaklan­ maktadır. Örneğin; Klyaştornıy'ın verdiği metinde bu satır bulunma­ maktadır. Klyaştornıy' ın verdiği çizim şöyledir: : ı >t l>t T n rN»Yol'lo)

Çizim: Klyaştornıy1 3 11 12

13

Tsend Batculga�Igor V. Kormuşin, "O nominal'noy nadpisi na skale v Hangidaye (Tsentralnaya Mongoliya)" Tyurkologiçeskiy Sbornik 2007-2008, (2009), s. 5. Sergey G. Klyaştornıy, "Naskal'nıye runiçeskiye nadpisi Mongolii. 1. Tes, Gurvaljin-ula, Hangıta-haı, Hentey" Tyurkologiçeskiy Sbornik 1 975, ( 1 978), s. 1 5 1 � 1 58. Türkçesi: "Moğolistan'ın Runik Kaya Yazıdan" Çev.: Kutluay Erk. Türk Dili ve Edebiyatı Araştımıalan Dergisi 1 3/ 1 , (2007) , s. 1 5 1 . Klyaştornıy, "Moğolisran'ın Runik Kaya Yazırları'', s . 1 5 1 . 327

M. Şinehüü ise 1 . satırda BRN harflerini belirler. " Barutçu Özön­ der'in okuması şöyledir: . . . b(e)r(i)IJ (?) . " Ts. Battulga ise, beg [tel}ri] qut beril} okur. Bu okuma önerisindeki tel}ri sözcüğünün eklenmiş olması gereksizdir. Battulga-Kormuşin okuyuşu ise . qut beril} biçimindedir. ı• Her ne kadar harflerin belirlenmesinden dolayı değişik okumalar bu­ lunsa da bu kaya yazıtını yazan kimsenin, ebedi gökten talih dilenmekte olduğu açık olup bir tür yakarış ile karşı karşıya kalınmış olmaktadır. " ..

[ırr � � > ri)

Çizim: Batculga-Kormuşin 1 8

Yamaanı Us VI: Atım el arıg yol te1Jrim küç berilJ "adım El Arıg Yol( dur) . Tanrım güç verin!" 1 973 yılında, Hovd eyaletine bağlı Üyenç bölgesinde, Yamaan Usnı Havcsal adlı yerde Moğol-Sovyet ortak çalışma ekibinden M. Şinehüü ve E. A. Novgorodova tarafından bulunmuş ve ilk olarak E. R. Tenişev ve E. Novgorodova tarafından yayımlanmıştır. 19 ilk bulunduğu günden bu yana, iki satır olarak bilinmekte olup 2008 yılında kaya üzerinde 14

M. Şinehüü. "Hangidayn hadnı türeg biçeesiyg hadin nygıalsan n'" He/ Zohio/

Sudlal 1 3/8, ( 1 978), s. 67.

15

16 17 18 l9

Sema Barutçu Özönder, " Eski Türk Çağı Kaya Yazıtları: 1 . Örük Yazıtı, il. Hangiday Yazıtı, ili. Arhaııan Yazıcı" Kök Araşıımıalar 21 1 , (2000), s. 1 25 . Bacrulga-Kormuşin, "O nominal'noy nadpisi n a skalc v Hangidayc (Tscnrralnaya Mongoliya)", s. 9. Erhan Aydın, "Eski Türk Yazıılarında Yakarış ve Esenlik Dileme İfadeleri" Dil Arnıtırmaları 24, (20 1 9 ) , s. 1 6- 1 7. Bauulga-Kormuşin, "ü nominal'noy nadpisi na skale v Hangidayc ('ISenualnaya Mongoliya)", 1 1 . A11aya Badam, "Yamaan Usnı Hanın Hadnı Biçces" Bülent Gül (Ed.): Türk Mogol Arnııırmaları; Prof Dr. 7imm G'ülrnsoy ArmaKanı. Ankara: Türk Kültürünü Araşnrma Enstiliisü Yayınları, 20 1 2. s. 96. F.

128

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

yeni metinler saptanmıştır. 20 Yazıt bugün ilk bulunduğu yerdedir. Buna göre; Tenişev-Novgorodova' nın verdiği, ardından öteki naşirlerin de ta­ kip ettiği iki satır olarak bilinen metin, aslında üç yazıttan oluşmakta, 4, 5 ve 6. metinler ise 2008 yılında tespit edilmiş olmaktadır. Bayarhüü il­ ginç bir tespitte bulunarak yeni bulunan metinlerdeki damganın Şaahar Tolgoy ve Arhanan yazıdarındaki damgaya benzediğini, bu nedenle de yazıtın Uygurlardan kalmış olabileceğini belirtir.21 Yazıtta kişi, önce kendi adını vermiştir. Yazıttaki harflere göre, kişi­ nin adı arıgyol olarak tespit edilmelidir; yani kişinin adı yol sözcüğüyle bitmelidir. Aksi durumda satırın geri kalan bölümü eklendiğinde yol tel}rim ifadesi çıkar ki 'yol tanrısı' benzeri bir anlam elde edilmeye ça­ lışılır. Bayarhüü atam/atım elig yol tel}rim küç beril] okur ve "Babam/ benim adım Elig, kader tanrısı" anlamlandırır. Bayarhüü ilk sözcüğün atam veya atım okunmasında kararsız olduğu için, iki biçimde yani hem 'baba' hem de 'ad' anlamıyla düşünür. Badam, atamlig ay ol tel}rim küç beril] okur ve "Gökler baba aya güç versi !" biçiminde anlamlan­ dırır ve o da 'baba' anlamıyla düşünür. S. Karjaubay ise 5. yazıt olarak verdiği metni Atım aqıg. Yol teyrim küç beril] "Atım Akıg. Jol Tengiri Küş bergeysing!" olarak okur ve anlamlandırır.22 Satırın başında bulunan ve kişinin adını gösteren atım arıg yol ifa­ desinden sonraki bölümde kişinin Tanrı'dan yani Ebedi Gök'ten yar­ dım dilemesinip eski Türklerin kültürel ve dini hayatı için çok önemli bir bulgu olduğunu söylemek gerekir. Ancak "Yol Tanrısı" veya "Talih Tanrısı" biçimiyle anlamlandıranların, sekizinci yüzyıl Türklerinin dini inanışlarının tam-::olarak anlayamadığını göstermektedir. Çünkü Tanrı sözcüğü bu biçimle, yani herhangi bir nesnenin veya kutsalın Tanrısı anlamıyla hiç tespit edilmemiştir.

Çizim: Karjaubay 2 J 20

21 22 23

Noostin Bayarhüü, "Yamaan usnı havtslın Hanan hadnaas şineer ilrüülsen biçe­ esüüd" Oyunı He/hee 200912-6, (2009), s. 43-44; Badam, "Yamaan Usnı Hanın Hadnı Biçees", s. 96-97 Bayarhüü, "Yamaan usnı havtslın Hanan hadnaas şineer ilrüülscn biçccsüüd", s. 45. Sarrkojaulı Karjaubay. "Yaman Us (Eşki Suı) Jazuı/Writing of (Goat Water) Yaman Us" ljurkowgiya 67, (20 1 4 ) , s. 1 27. Karjaubay, "Yaman Us (Eşki Suı) jazuı/Writing of (Goat Water) Yaman Us", s. 1 27.

329

Hoyco-Tamır !, 2: Yerde yol beril) "yeryüzünde calih verin?" Hoyto-Tamır veya Moğolca cdaffuzla Tayhar-Çuluu yazıdan Moğoliscan'ın Arhangay Eyaletine bağlı İh-tamır adlı bölgede bulun­ makta olup Moğolların Tayhar-Çuluu adlandırması, yazıtları barındı­ ran büyük bir kaya kütlesinin adından kaynaklanmaktadır. Hoyto-Tamır I yazıtının ikinci satırında yer alan yakarış ifadesi hayli ilginçtir: Yerdeyol beril) "yeryüzünde calih verin?" Sertkaya-Harcavbayyirde yol bir "coprağımdan yol bir" okur ve anlamlandırır." Badam ise Erimen kut berti okuyup " ... kut vermiş" olarak anlam verir. 21 Aşağıda bulunan çi­ zimde de görüldüğü üzere; yerdeyol birİlj okunabilmektedir. Bunu da "yer­ yüzünde yol, (mecazen) calih verin" anlamında düşünmek mümkündür.26

Çizim: Aalco vd. 27

Altın-Köl I (E 28) 7: Altun sol)a yış keyiki artgıl taşgıl atdaçı? < u>na(?) barsım adrılu bardı yıta "Altun Songa (ormanlık) Dağı'nın yabani hayvan­ ları artsın, çoğalsın. Una Bars (adlı kardeşim) ayrılıverdi (öldü), ne acı!" Yakarış ifadesi olarak elde edilen altun sol)ayış keyiki artgıl taşgıl cüm­ lesine "Altun Songa (ormanlık) Dağı'nın yabani hayvanları artsın, çoğal­ sın." anlamı verilebilir. Satırın ilk bölümü, yazıtı yayımlayanlarca şöyle okunur ve anlamlandırılır: Radloff altun şunda yaş keyiki artıglatu aglat­ daçına(ga?) okur ve anlamı ise sacırın cümünü düşünerek verir: "Burada geçirdiği on alu yıl. Kaplanım, güçlü avcılardan ayrıldı.'' 28; Orkun altun SUIJd yaş keyiki artıglat ogul tad eçinii barsım adırılu bardı yıtii "altun turna, 24

Senkaya- Harcavbay, "Hoyto-Tamir (Moğolistan)'dan Yeni Yazıtlar (Ön Neşir)", J l 9.

25 26 27 28

Anaya lladam, "Taikhar Çuluu Yazıtı" Türkbilig 23, (20 1 2) . s. 65. Aydın, "Eski Türk Yazıtlarında Yakarış ve Esenlik Dileme ifadeleri", s. 1 8- 1 9 . Aalto vd., "Marerialien ı. u den alnürkischen l nschrifren der Mongolei", s . 72. Radlolf, Die alttürkischm lnschriftm rkr Mongoki, s. 333.

330

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

genç geyiği çoğalt; oğul yabancı içine varıp ayrılıverdi; ne çfu-e" '"; Tekin al­ tun sol)a yış keyiki art ogul taş ogul tad çına barsım adrılu bardı yıta "Altay ve Songa dağlarının vahşi hayvanı, son oğlum, dışarıdaki oğlum, küçüğüm ve unvan kaplanım (bizden) ayrıldıktan sonra gitti. Yazık!'"'; Kormuşin altun sol)a yış keyiki artgıl taşgıl atdaçı opa barsım adrılu bardı yıta "Altın Songa Dağları' nın karacasını yayın, avda (siz) yenebilecek kişi -Opa Bars­ ayrıldı, eyvah!"" Bu satırların yazarının önerisi olan artgıl taşgıl okuyuşu ve "artsın, çoğalsın" anlamı, satırdaki anlam bağlamına da uygun düşmek­ tedir. Böylelikle, yazıtı yazan kimsenin, Alrun Songa Yış'taki yabani hay­ vanların artması için yakarışta bulunduğu anlaşılmaktadır.32 Abakan (E 48) 4: iç yer eliki artzun "iç yer geyiği artsı Abakan yazıtının 4. satırında yer alan bu yakarış örneğinde, yaşam sürülen topraklarda geyiklerin artması dilenmiştir. Satırdaki bu ifade, yazıt üzerinde çalışan araştırmacılarca türlü biçimlerde okunur ve an­ lamlandırılır: Malov içyer ilki artzun "iç yerdeki karacaların çoğalması­ na izin ver.'"3; Kormuşin iç yer eliki artzun "iç yerdeki karacalar çoğal­ sın.'"' Malov ve Kormuşin'in elik sözcüğüne 'karaca' anlamını verdiği anlaşılmaktadır. Şirin User iç yer eliki artzun okur ve "İç yer ceylanları çoğalsın." anlamlandırır. 35 Satırda, yaşanan bölgedeki diklerin yani geyiklerin artması yaka­ rışında bulunulmuştur. Burada yer alan elik sözcüğünün ayrıntısı için elik maddesine bakılmalıdır. Abakan (E 48) 5: Tugdı turfıal) artzun "Doğan cumanız çoğalsın." Abakan yazıtının 5. satırında bulunan bu ifadede doğan turnaların artması yakarışında bulunulmuştur. Malov togdı turzun artzun "doğ ve yaşamasına izin ver!'"6; Kormuşin togday turfıazı artzun "Togday'ın turnaları çoğalsın!"37 okur ve anlamlandırır. Orkun, Eski Türk Yazıt/an lif, s. 1 02. Tekin, "The fırsr A/tınköl lnscription" , s. 2 1 1 -2 1 2. 3 1 Kormuşin, Tyurkskiye Yeniseyskiye epitafii, tekstı i issledovaniya, s. 8 1 . 3 2 Aydın, "Eski Türk Yazıtlarında Yakarış ve Esenlik Dileme İfadeleri", s . 1 9-20; Aydın, Sibirya'da Türk izleri, Yenisry Yazıt/an, s. 1 04, 105 ve 1 08 . 33 Malov, Yeniseyskaya pisTnennost' ljurkov, tekstı i perevodı, s. 94-95 . 3 4 Kormuşin, TJurkskiye Yeniseyskiye epitafii, tekstı i issledovnniya, s. 56. 35 Şirin User, "Yenisey Yazıdarının Okunma ve Anlamlandırılması Üzerine Yeni Öneriler-il-, s. 772. 36 Malov, Yeniseyskaya pis1nennost' Tjurkov, tekstı i perevodı, s. 95. 37 Kormuşin, 7jurkskiye Yenisryskiye epitafii, tekstı i issledovaniya, s. 56-57. 29

30

33 1

Farklı okuma ve anlamlandırmalar olsa da cümlede açıkça turnaların artması yakarışında bulunulmuştur. Cümledeki turna sözcüğü de Türk runik harfli metinlerde ilk kez karşılaşılmış olup yalnızca bir örneği bu­ lunmaktadır. Sözcükle ilgili ayrıntı için turiia maddesine bakılmalıdır.

Esenlik Dileme Eski Türk yazıtlarında, esenlik dileme ifadeleri de epeyce yer tutmak­ tadır. Savaşa veya uzun süren avlanmaya çıkmadan önce, iyi dileklerin sunulmuş olması, Türkçenin ilk yazılı belgelerine de yansımıştır. Elde edilen esenlik dileme ifadeleri şöyledir: Çoyr 5: Elteriş kaganka (6) ögüni sevini barılJ "İlteriş Kağan'a (6) övünerek sevinerek gidin!" Bilindiği gibi Çoyr (Çöyr�Çoyren) yazıtı bilinen en eski tarihli yazıt olması bakımından değerlidir. Yazıt üzerinde çok fazla çalışma yapılmış olmakla birlikte, özellikle satırların sırası, yazıtı yayımlayan her araştırmada farklı verilmiştir. İnsan figürlü bir taşbabanın göğsüne yazılan altı satırın, göğüsten aşağı doğru inildikçe satırların ovalleşip iç içe girmesi dolayısıyla, satırların başını ve sonunu tespit etmek güçleş­ mektedir. Satır sırasını farklı düşünenler, doğal olarak türlü biçimlerde okuyup anlamlandırmıştır. Yazıtta !Iteriş Kağan'ın adının geçmesi, İlteriş Kağan döneminde yazılmış olduğu varsayımını güçlendirmekle birlikte, yazıtta herhangi bir tarih kaydının bulunmaması da ayrı bir talihsizliktir. Yazıtın 5 ve 6. satırında yer alan "İlteriş Kağan'a övünerek sevinerek gidin!" biçiminde anlam verilebilecek cümlede, eğer yanlış anlaşılmadıysa, İlteriş Kağan' ın ordusuna katılma konusu teşvik edilmektedir. Ögüni sevini barılJ esen­ lik dileme ifadesi ise yazıtın naşirlerince farklı okunmuş ve anlaşılmış­ tır. Örneğin; Orkun üğüzig sebret barılJ"; Klyaştornıy . (i)l(i)g (ı)tı s(d) b(i)n b(a)r(ı)ı/9; Sertkaya ögüni evini bartl)[(ı)z!'°; Barutcu Özönder ..

38 39 40

Orkun, Eski Türk Yazıtları il, s. 1 66. Sergey G. Klyaştornıy, "Runiçeskaya nadpis' iz vostoçnoy Gobi" Louis Ligeci (Ed.): Studia Turcica. Budapesc: Akademiai Kiado Press, 1 97 1 , s . 2 5 4 . Osman F. Sertkaya, "Die Runen-lnschrifc von Çoyr" Jens P. Laut-Mehmet Ölmez (Hzl.): Bahşı Ôgdisi. (Fesıschrifi far Klaus Röhrborn anliiss/ich seines 60. Geburtstag/60. Doğum Yılı Dolayısıyla Klaus Röhrborn Armağanı). Freiburg­ lscanbul: Simurg Yayınları, 1 998, s. 3 5 5 .

332

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

iig(ü)ni s(e)b(i)ni b(a)r(t)ı;' ' ; Suzuki ögüni sevini bam}''; Kormuşin ise ögmis ben özÜIJİz 43 okur. Okumalarda çok az farklılık olsa da cümlenin bir esenlik dileme ifadesi olduğunda kuşku bulunmamaktadır." Hoyto-Tamır VII, 4: . > kut tel)rİ kutlug bolzun " kuı, (ebedi) gök kutlu olsun." Yazıcın Sertkaya-Harcavbay yayınında da aynı transkripsiyon bu­ lunmakıadır.45 J. G. Granö'nün çizimlerini yayımlayan Aa.lto'da ise, teşhisten kaynaklanan farklı harfler elde edilmiştir. 46 ..

O

JT w

. o r

'Jl e> y



__ _ . ... . _

.

ı ,

t-�:D ��s lt- o :: ı �Y>r�M:.1k t�t.



·!:!;. t..,öı�� "' �r .,:; ır.,. , .,,,,ı $

, ;r.,.• .,, . r. .. ..,,., ..... . .,.. , ��

.

Çizim : Aalto vd.47 41 42

43

F. Sema Baru �u Özönder, "Çöyr Yazıtı" Modern Türklük Araştırma/an Dergisi 313, (2006) , s. 1 1 3. Kösetsu Suzuki, "Revision and Reinterprecation of ehe Choir lnscription" J. Bemmann-H . Parzinger-E. Pohl-D. Tsveendorj (Ed.): CurrmtArchaeologicalRmarch in Mongolia (Papers from ehe Firsc Imernacional Conference on "Archaeological Research in Mongolia" held in Ulaanbaacar, Augusr 1 7ch-23rd, 2007), Bonn: Universiıar Bonn Verlag, 2009, s. 42 1 . İgor V. Kormuşin, "Çoyr Runik Kitabesinin Yeni Okuma Yorumlaması Hakkın­ da" Ülkü Çelik Şavk (Ed.): ""Orhon Yazıtlarının Bulunuşundan 120 Yıl S.nra Türk­

lük Bilimi ve 21. Yüzyıl" Konulu ili. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempoz­ yumu Bildiri Kitabı. c. 2, Ankara: Hacettepe Üniversiresi Türkiyar Araştırmaları 44 45 46 47

EnMirüsü Yayınları, 20 1 1 , s . 5 1 6. Aydın, "Eski Türk Yazıtlarında Yakarış ve Esenlik Dileme i fadeleri", s . 2 1 . Serckaya-Harcavbay, "Hoyto-Tamir (Moğoliscan)'dan Yeni Yazıclar (Ön Neşir), s. 328. Aydın, "Eski Türk Yazıclarında Yakarış ve Esenlik Dileme i fadeleri", s. 2 1 -22. Aalto vd., "Materialien zu den alrcürkischen l nschriften der Mongolei". s. 69.

333

Çizim: Senkaya-Harcavbay"

Hoyto-Tamır XIV, 5-6: Kutlug bolzun 'kurlu olsun'. Belki de eski Türk yazırlarındaki en güzel esenlik dileme ifadesi bu yazıtta yer almaktadır. Yazıttaki satırlar şöyledir: 1 . in öz inençü 2. yılan öz inençü 3. tarduş kül çor 4. beş balıka barır 5. biz + H kutlug 6. bolzun. " 1 . İni Öz İnençü 2. yılan yılında Öz lnençü (ile?) 3. Tarduş Küli Çor 4. Beşbalık' a gider- 5. iz. Kurlu 6. olsun." Alcı satırlık yazıcın ilk satırında yazır kahramanının adı bulunur: ln öz inençü. 2. ve 3. satırlarda, yılan yılında Öz İnençü ile Tarduş Küli Çor'un Beşbalık'a gittiği bilgisi kayırlıdır. Burada adı geçen Küli Çor' un, adına Küli Çor yazıtı dikilen ve Tarduşlara şad olarak atanan ünlü Küli Çor olması güçlü bir olasılıktır. Anlaşılan o ki; Öz lnençü adlı bir komutan, Küli Çor'un Beşbalık seferine katılmış ve ordunun arkasından hatıra olarak bu metin yazılmış olmalıdır. Son iki samdaki kutlug bolzun "kuclu olsun" esenlik dileme ifadesi ile de hem komuran­ lara hem de askerlere esenlik ve başarı dilenmektedir." Radlolf, 5. satırdaki iki damgayı nt (O) harfi olacak belirlediği için anda okur, dolayısıyla da 5 ve 6. sanrı anda kutlug bolzun "orada kurlu olsun!" olarak anlamlandırır."' Orkun da aynı biçimde okur ve 48 49

50

Sertkaya-Harcavbay, "Hoyro-Tamir (Moğolisran)"dan Yeni Yazıtlar (Ön Neşir). s. 327. Aydın, "Eski Türk Yazıtlarında Yakarı� ve Esenlik Dileme İfadeleri", s. 22-23. Radloff, Dit alttürkischen lnschriften dn Mongoki, s. 26 1 . 334

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L İ K H AYAT

"Orada kutlu olsun!" anlamını verir. " Malov'un okuyuşu ve anlam­ landırması Radloff ile aynıdır." Sertkaya ve Harcavbay ise 5. satırda bulunan iki damgadan sonrasını kutlug bolzun " Kutlu olsun!" okur ve anlamlandırır. 5 3

Çizim: RadlafP4

Çizim: Aalıo vd."

Çizim: Serrkaya-Harcavbay56

Hoyto-Tamır XV, 5-6-7: 5. sün? UF körki 6. bolzun 7. kutlug er "5 . güzelliği 6. olsun 7. kutlu asker" Hoyto-Tamır yazıtlarının on beşinci metninde yedi satır bu­ lunmakta olup ilk üç samda, yazıt kahramanı ile maiyetindekilerin ...>

51 52 53

Orkun, Eski TUrk Yazıtları il, s. 1 08. Malov, Pamyatniki drevnetyurlukoy pis'mennorti Mongolii i Kirgizii, s. 47. Senkaya-Harcavbay, "Hoyro-Tamir {Moğol istan)'dan Yeni Yazıtlar (Ön Neşir), s. 337-.H 8 .

54 55 56

Radloff, Die alttürkischm lnschriftm der Mongolei, s. 26 1 . Aalto vd., "Materialien zu den aluürkischen Jnschriften der Mongolei", s. 74. Serrkaya-Harcavbay, "Hayra-Tamir (Mağalisran)'dan Yeni Yazıtlar (Ön Neşir), s. 337.

335

maymun yılının dokuzuncu ayının ikinci gününde Beş balık' a giıcikleri kayıtlıdır. 4. satırda kutlug alp yüzi ifadesi bulunmaktadır. 5. satırdaki silik sözcüklerden dolayı anlam vermek güç olsa da satırın sonunda körki sözcüğü bulunmaktadır. Bu sözcük 6. satırdaki bolzun ile birleş­ tirildiğinde körki bolzun gibi bir tür esenlik dileme ifadesi ile karşılaşıl­ maktadır." Son satırda ise kutlug er yazılmıştır. Yazıt, Radloffta 2. metin olarak yer alır ve 5. satırın okunama­ yan yerleri kelsekil] 'gelmeni' okunur ve anlamlandırılır.18 Orkun ise Radloff'un kopyasını verir ve 5. samın sonundaki bölümü okuma­ dan bırakır.59 Aalto' nun, aşağıdaki kopyada da görüleceği üzere, ver­ diği harflerden bir okuma elde etmek mümkün değildir.60 Malov da Radloffun kopyasını kullandığı için Radloff ile benzer biçimde okur ve anlamlandırır."' 5. satırın sonunda, Senkaya ve Harcavbay'ın verdi­ ği elle çizilmiş kopyada körki okumaya elverişli bir yazım bulunmakta olup nitekim naşirler de körki okur ancak anlam vermez.'''

(,:izim: Radlott''·1 57 58

59 60 61 62

Aydın. " Eski Türk Yazıtlarında Yakarış ve Esenlik Dileme i fadeleri" , s. 2 4 - 2 5 . Radloff, Die alttürkischm lnschriften der MonY,olei, s. 26 l . Orkun, Eski JUrk Yazıtları il, s . 1 09 . Aaho v " Höl Asgar A Il/ 1 : Üze tel}ri erklig ermiş e "yukarıda {ebedi) gök kudretli imiş." Alrın-Köl 1 (E 28) 8: Tört iniligü ertimiz bizni erklig adırtı yıta "Dört kardeş idik. Bizi güçlü (Tanrı) ayırdı, ne yazık!" Yukarıdaki üç örnekten ilki Köl Tegin yazıtında bulunmadığı için erklig sözcüğünün arkasını doldurmak ve burada ne denmek istendiği­ ni anlamak güçtür. Höl Asgar yazıtında geçen örnek de sözcüğün remel anlamı olan 'güçlü' ile bugünkü Türkçeye aktarılabilir. Altın-Köl 1 (E 28) yazıtındaki örneğe de aynı anlam verilebilir. Ancak Bilge Kağan ve Höl Asgar yazıtındaki örnekten emin olunma­ makla birlikte, Alrın-Köl 1 yazıtındaki örnek, Güney Sibirya mitoloji­ lerinde adı sıkça geçen ve yerin altında oturduğu belirtilen, adı daba çok kötülükle anılan Erlik sözcüğünün en eski örneği olması güçlü bir olasılıktır. Bu arada, Erlik sözcüğünün asli biçiminin de erklig olduğu bu sayede ortaya çıkmış olmaktadır. Eğer sekizinci yüzyılda Moğolistan bölgesinde yaşayan Türk kökenli boyların da Erlik adlı mitolojik kab­ ramanı var idiyse bu durumda üç örneğin de Erlik'i karşıladığını ifade etmek mümk� n görünmektedir. Konu ve özellikle dünyanın yaradılışı ile ilgili efsaneler hakkında bk. 1 1 0 Aslında Erlig�Erlik sözcüğü, Erlik'in yer altında bir sarayda yaşıyor olmasından doliyı, yı!r 'yer' sözcüğü ile ilişkilendirilip 'güçlü, yer alcı­ nın hakimi Erlig�Erlik' gibi bir anlam ile karşılanmış olmalıdır. Ancak özellikle Alcın-Köl 1 yazıtında, eğer yazıtın yazıcısı Erklig ile 'güçlü Tanrı'yı kastetmediyse buradaki sözcüğü Erlig� Erlik ile bir ve aynı say­ mak mümkün görünmektedir. .

Idok Sözcük çok sayıda tespit edilmiş olup özellikle yer adlarının önünde sıfat işleviyle, yere kutsallık anlamı yüklemektedir. Sözcük bi rkaç ör­ nekte yer adı yapmada kullanılmış, bir örnekte ise boy liderini ifade 1 1 0 Abdülkad i r İ nan, Tarihte ve Bugün St1mtlnizm, Materyaller ve Araştırmıılar, s. 141 5 ; Nükhet Okutan Davlecov, Hakas Türklerinde Şamanizm ve Ölüm. İstanbul: Örüken Neşriyat, 202 1 , < . 77-79.

etmek üzere ıduk kut sözcük grubunda ele geçmiştir. Aşağıda, anlamı çok belirgin olan birkaç örnek bulunmaktadır: Köl Tegin doğu 1 O: !dok yer 'kutsal yer' Köl Tegin doğu 23: !dok ötüken yer "Kursal Ötüken yer" Bilge Kağan doğu 1 O: TUrük teyrisi ıduk yeri suwı ança etmiş erinç "Türk (ebedi) göğü (ve) kutsal yer su (ruhları) öylece örgütlemiş, elbette." Tonyukuk II batı 3: Tel]ri umay ıdukyer suw basa berti erinç "Kutsal Umay (ve) kutsal yer su (ruhları) yardım etti, elbette." Bay-Bulun 1 (E 42) 1 : Ôzyerim ıdukyerim "Öz yerim kutlu yerim" Yukarıdaki örneklerde, nitelendirdiği sözcüğe kutsallık anlamı ver­ diği gayet açıktır.

Yer adında Aşağıda, ıdok sözcüğünün yer adında kullanımına dair örnekler bulunmaktadır.

Idok Baş Eski Türk yazıtlarında yalnızca bir kez Bilge Kağan doğu 25'te tes­ pit edilmiş olup Soğdluların yaşadığı Soğdiyana bölgesine yaksn bir yer, büyük olasılıkla dağ olması mümkündür. Cümle şöyledir: Sekiz yegirmi yaşıma altı çuw [sogdak} (25) tapa süledim bodunug anta buzdum taw{gaç o]I] totok beş tümen sü kelti ıduk başda sül)üşdüm "On sekiz yaşımda Altı Çuv Soğdak (25) tarafına sefer ettim. Halkını orada bozguna uğrattım. Çinli askeri vali Ong, elli bin askerle geldi. !dok Baş'ta savaştım." Cümleden anlaşıldığına göre, Batı seferi sırasında Çinlilerle ve on­ ların komutanı Askeri Vali Wang' ın idaresindeki elli bin kişilik orduyla çarpışılmıştır. Dolayısıyla, aşağıda sözü edileceği üzere, Karluklarla sa­ vaşın yapıldığı yer olan Tamag !dok Baş ile coğrafi olarak ilgili değildir. Ayrıntı için bk. 1 1 1

Tamag Idok Baş Köl Tegin kuzey 1 ile Bilge Kağan doğu 29'da iki kez tespit edilen yer adının geçtiği satırlar şöyledir: Köl Tegin kuzey 1 : Köl tegin yeti otuz yaşıl]a kar/ok bodun erür ba­ rur erkli yagı boltı tamag ıdok başda sül)üşdümüz "Köl Tegin yirmi yedi 1 1 1 Aydın, Eski Türk Yer Adlan, s. 77. 346

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

yaşında, Karluk halkı gelip gider iken (durduk yere?) düşman oldu. Tamag Idok Baş'ta savaştık." Bilge Kağan doğu 29: Kar/ok bodun bul)suz erür barur erkli yagı boltı tamag ıdok başda sÜl)üşdüm kar/ok bodunug ölürtüm "Karluk hal­ kı sıkıntısızca hareket eder hale geldi, (bundan dolayı) düşman oldu. Tamag Idok Baş'ta savaştım. Karluk halkını yok ettim." Toplam iki kez tespit edilen bu yer adının geçtiği cümlede Köktürklerin Karluklarla savaşından söz edilmiştir. Bu yerin Altay Dağları' nın batısında, Çungarya bölgesinde ve büyük olasılıkla dağ olduğu öne sürülebilir. Bilge Kağan doğu 25'te geçen ıdok baş ile Köl Tegin kuzey 1 ve Bilge Kağan doğu 29'da geçen tamag ıdok baş'ların ay­ nı olması mümkün değildir. Bilge Kağan, her giriştiği seferde hem ken­ disi in hem de kardeşinin yaşını bildirdiği için, Bilge Kağan doğu 25'te sözü edilen savaş, Soğdluların yaşadığı yerlere yakın bir yerde Çinlilerle yapılmış; ardından kuzeyde bulunan Çik ve Kırgızlara yönelmiş ve son­ ra tamag ıdok baş ta Karluklarla mücadele etmiştir. Karluklarla mücade­ le, batı seferinin başlangıcında yapılmış olmalıdır. 1 1 2 '

Kan Idok Baş

Kan !dok Baş ise ıdok sözcüğü ile kurulmuş bir başka yer adıdır ve yukarıda sözü edilen ulok baş ve tamag ıdok baş ile de ilgili değil­ dir; dolayısıyla başka coğrafyalardan söz edilmektedir. Yalnızca Uygur Kağanlığı y�ıtlarında tespit edilen bu yer adı, yazıttaki cümlelerden el­ de edilen bilgiye göre, Ötüken'in ortasında bulunan dağ zirvelerinden biri olup Hangay dağ sırasının en yüksek bölümünü oluşturan Otgon Tenger Dağı'na yakın bir başka zirve olması gerekmektedir. Yer adının geçtiği yerler şöyledir: Tariat güney 6: Kagan atanıp katun atanıp ötüken ortosınta as ÖIJÜZ baş kan uiok baş kedinin örgin bunta etidim "Kağan (olarak) atanıp (eşim de) hatun (olarak) atanıp Ötüken'in ortasında As Öngüz Baş ve Kan Idok Baş (dağlarının) batısında kağanlık otağını burada kurdurdum." Tariat batı 2: Ulu yılıka Ötüken ortosınta as ÖIJÜz baş kan ıdok baş kıidininte yay/adım "Ejderha yılında (752) Ötüken'in ortasında, As Öngüz Baş (ile) Kan ldok Baş (dağlarının) batısında yayladım." 1 1 2 Aydın. Eski Türk Yer Adları, s. 1 34-1 35. 347

Şine Usu doğu 9: Bıişinç ayka teg[i} < . . . >-ka öftüken yış} başı anta [as} ÖIJÜZ başı anta ıdok baş kıidinte yawaş tokuş beltirinte anta yayladım "beşinci ayına kadar < . . >-a Örüken (ormanlı) Dağı zirvesi, As-Öngüz .

Baş (ile) , !dok Baş'ın batısında Yavaş ve Tokuş (ırmaklarının) birleştik­ leri yerde yazı geçirdim." Yukarıdaki üç örnekten, Şine Usu yazıtında kan sözcüğü yazılma­ mış ise de aynı yerden söz edildiği çok açıktır. Hem as ÖIJÜZ hem de kan ıdok baş' ın, Ötüken ortasında olduğu verisinden hareket ederek bu satırların yazarının Ötüken ı ı .ı için önerdiği, Otgon Tenger Dağı'nın as ÖIJÜZ baş, öteki zirvenin ise kan ıdok baş ve dolayısıyla da buradaki baş sözcüğünün 'dağ zirvesi' gibi bir anlama sahip olması gerekmektedir.

Boy lideri anlamında !dok sözcüğünün 'kutsal' anlamının yanında, bir anlamı da boy lidei ifade etmesidir. Yalnızca bir kez Bilge Kağan doğu 25'te tespit edilen cümle şöyledir: Yıigirmi yaşıma basmıl ıdok ut uguşum bodun erti arkış ıdmaz tıiyin süledim "Yirmi yaşımda, Basını! !dok Kut'u, ki o, halkım, boyumdu, "kervan göndermiyor" diyerek sefer ettim." Cümlede Basmıl boyunun lideri için Basmıl !dok Kut ifadesi kulla­ nılmıştır ve yazımda bir k harfi eksiktir. Clauson, ıduk okuduğu sözcüğün ıd- 'göndermek' temel anlamlı fiilden yapıldığını, sözcüğün 'kutlu, kutsal' anlamını kazandığını belir­ tir. Eski Türk yazıtlarında yalnızca bir örnekte, Basmıl liderinin adında kullanılan lduk kut için de 'Göğün kutsal lütfu' anlamını verir ve söz­ cüğün sonradan idi kut biçimini aldığını ve idi sözcüğünün 'iye, sahip' anlamıyla ilişkilendirilmesinin yanlış olduğuna değinir. 1 14 Sözcükle ilgili Tibet kaynaklı bilgi de kuşkusuz değerlidir. Bibliotheque Nationale' ın Pelliot yazmaları bölümünde bulunan 1 283 numaralı yazmanın Tibetçe bölümünde geçen Hi-dog-kas yer adı Pelliot tarafından ıdok baş olduğu tahmin edilir. Tibetçe Hi-dog-kas olarak ya­ zılmış Türkçe adın, Hi-dog bölümünün ıdok olduğu açıktır ve sondaki kas ile ilgili birçok görüş ortaya atılmıştır. Bununla ilgili ayrıntı için bk. "' Erhan Aydın, "Ötüken Adı ve Yeri Üzerine Düşünceler" lUrkish Studies 214, (2007) , s. 1 262- 1 270. l 14 Clauson, An Etymological Dictionary ofPre- 1hirteenth-Century Turkish, s. 46a-b. 1 1 5 Tezcan, " 1 283 Numaralı Tibetçe Pelliot Elyazmasında Geçen Türkçe Adlar Üzeri ", s. 30 1 -302.

l 13

348

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Sözcük, Türkçenin sonraki dönem metinlerinde iç sesteki sızıcı d sesinin gelişimi sonucunda ızık, ıyık, ik biçimlerinde yaşamaya devam ermiştir.

Kut 'Talih, baht' gibi anlamlarla karşılanabilecek sözcük, eski Türk yazıt­ larında en çok tespit edilen sözcüklerden biri olup aynı zamanda kişi adı olarak da ele geçmiştir. Özellikle kağanların Tanrı tarafından kut ile görevlendirilmiş olmasından ötürü, kağanlık yazıtlarında daha sık tespit edilmiştir. Örneğin; Tonyukuk yazıtında sözcüğün hiç geçme­ miş olması, rastlantı olmakla birlikte, tuhaftır. Sözcüğün örneğinin çok olması dolayısıyla aşağıda anlamı, tartışmaya mahal vermeyecek kadar belirgin birkaç örnek bulunmaktadır. Köl Tegin güney 9: Tel]ri yarlıkadokın ürün özüm kutum bar Üf'Ün kagan olortum "(Ebedi) gök lütfettiği için (ve) kendi talihim olduğu için kağan olarak tahra oturdum." Köl Tegin doğu 29: Kesre tel}ri yarlıkazu kutum bar Üf'Ün ülügüm bar üçün ölteçi bodunug tirgürü igitim "sonra (ebedi) gök lütfettiği için, talihim olduğu için ölmek üzere olan halkı diriltip besledim." Bu örnekte, Köl Tegin güney 9'daki örnekten farklı olarak kut söz­ cüğünün arkasında, adeta kut sözcüğünü desteklemek amacıyla ülüg sözcüğü de kullanılmıştır. Ku t un ülüg ile yakın bir anlama sahip oldu­ ğunu göstermesi bakımından önemlidir. Bilge Kağ� doğu 23: Anta kesre tel)ri yarlıkadok Üf'Ün kutum ülü­ güm bar ürün ölteri bodunug t[irgü]rü igitim "Ondan sonra (ebedi} gök lütfettiği için, talihim (ve) kısmetim olduğu için ölmek üzere olan halkı diriltip besledim." Bu cümle, üstte bulunan Köl Tegin doğu 29'dakinin paraleli nite­ liğindedir. Burada, üstteki cümleden farklı olarak kut ve ülüg sözcükle­ rinin ikileme yaparcasına yan yana yazılmış olması, kut ile ülüg sözcük­ leri arasındaki anlam farkının pek az olduğunu göstermesi bakımından değerlidir. il. Karabalgasun 7: Kutum yuyka (8) boltı "kurum yufka (8) oldu." Hangiday, 1 : Kut beril] "kur verin!" Hoyro-Tamır VII, 2: Te1Jride kut bulmış -9- ötüken elinde "Tengride Kur Bulmuş -9- Ötüken yurdunda" Hoyro-Tamır XVI , 4: Kut bulzun alı barzun "kur bulsun, alıversin." 349

Hemçik-Bom I (E 95) ve Tepsey VII (E 1 1 7): Kut "kuc" Kut sözcüğü kişi adı olarak da tespit edilmiştir. Örnekler şöyledir: Hoyro-Tamır XVII, 1 : Sekiz kut apa "sekiz kutlu? Apa?" Malinovka (E 56) 2: Atım gut (kut?) "Erkeklik adım Guc (Kut?).'' Özellikle, Malinovka (E 56) yazıtının 2. satırında ele geçen sözcükle ilgili farklı okumalar ve dolayısıyla anlamlandırmalar bulunmak­ tadır: Kızlasov gut ii.ş (�gutaş) olarak okur. 1 16 Vasilyev, sözcüğü yut' bi­ çiminde belirler. 1 17 Sözcük başında k->-g ötümlüleşmesi örneklerinden sayılabilecek sözcük, bu yazıtta kişi adıdır. 1 1 8 Kızıl-Kabak I (A 79) 1 : Er atı kut bermiş e "Erkeklik adı Kut Bermiş" Talas XV (K 1 5) 1 : Kut çor "Kut Çor" Koy Sarı (K 1 8) : [Er atı}m kut "Erkeklik adım kut(tur) .'' Kut'un +LUG+ isimden isim yapma eki ile kurulmuş türevi olan kutlug sözcüğü, çok sayıda tespit edilmiştir. Özellikle esenlik dileme ifadelerinde görülen sözcüğün örnekleri ve geçtiği yerler şöyledir: Arhanan, 2: Ben bitig bitidim kaya tel)rken kutlug bolu/} "Yazıt yazdım. Kutlu kaya (gibi) kutlu olun!" Arhanan 3: Kul açuk a kutlug bolu/} kaya rurtum " (Adım) Kul Açuk. Kutlu olun. Kaya(ya) yazı vurdurdum." Hoyro-Tamır VII, 4 ve Hoyto-Tamır XIV, 5-6: Kutlug bolzun "kutlu olsun!" Hoyro-Tamır XV, 7: Kutlug er "kutlu asker" Tepsey IV (E 1 1 4): Tebsey keçig kutlug keçig ''Tepsey Geçidi, kutlu geçit." Tepsey V (E 1 1 5): Tel]rde kutlug tebsey tel)ri "Aziz, kutlu Tepsey, ilahi!" Kutlug sözcüğü, kişi adı olarak da çok sayıda tespit edilmiştir. Bunlardan birinde kunçuy unvanı kullanıldığı için kadın olduğu an­ laşılmaktadır. Geri kalan örnekler de güçlü olasılıkla erkek adlarıdır.

Kadın adı: Bömbögör, 1 : utl[ug kunçuyu}I] "kutlu prensesin" 1 1 6 lgor L. Kızlasov, "Srednevekovaya epicafiya iz Malinovki (Tuva)" Sovyetskaya Tyurkokıgiya 1 977/2, ( 1 977), s. 75. l 1 7 Vasilyev, Korpw Tyurkskih runiçeskih pamyatnikov basseyna Yeniıeya, s . 15 ve 70. 1 1 8 Aydın, "Eski Türk Yazıtlarında Erken Ünsüz Değişmeleri", s. 1 76.

350

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Erkek adı: Tariat kuzey 1 : Kutlug çigşi akınçu alp bilge çigşi "Kutlug Çigşi (ile) Alançu Alp Bilge Çigşi" Tariat kuzey 3: Teyrim kanım oglı bilge tarkan kutlug bilge yawgu "İlahi (yüce) hanımın oğlu Bilge Tarkan Kutlug Bilge Yabgu'dur." Tariat kuzey 5: (Bunı} bitigme bunı yaratıgma bilge kutlug tarkan selJÜn "(bunu) yazan, bunu yapan Bilge Kutlug Tarkan Sengün(dür) ." Tariat kuzey 5: Kutlug bilge seyün uruşu kutlug tarkan SelJÜn "Kutlug Bilge Sengün ve Kutlug Tarkan Sengün" Tariat kuzey 6: Bayırku tarduş bilige tarkan kutlug yagma "Bayırku (ve) Tarduşlarla (ilgili) Bilge Tarkan Kutlug Yagma" Suci 2: Kırkız oglı men boyla kutlug yargan "Kırgız oğluyum (Kırgızlardanım?) . (Ben) Boyla Kutlug Yargan('ım)." Suci 3: Kutlug baga tarkan öge buyrukı men "Kutlug Baga Tarkan Öge'nin komutanıyım." Hoyto-Tamır VI, 1 : Teyrken alp kutlug bilge kan "Tengriken Alp Kutlug Bilge Han" Hoyro-Tamır VI, 5: Otuz yaşımka alp kutg bilge kagan elinte "Otuz yaşımda Alp Kutlug Bilge Kagan ülkesinde" Çaa-Höl VIII (E 1 9) ! : Kutlug çigşi ben "(Ben) Kutlug Çigşi'yim." Talas IX (K 9) 1 : Kutlug öz inençü "Kutlu Öz İnençü" Koçkor 'il (K 22) : Er atım on ok kutlug "Erkeklik adım On Ok (boyundan) Kutlug('dur).''

TelJrİ Eski Türk yazıtlarındaki sözcükler içinde, hem sık kullanımından hem üzerinde çok tartışılmış olmasından hem de harflerin çözümün­ de anahtar görevinden dolayı kuşkusuz en ünlülerinden biri teyri'dir. Sözcüğün, kağan ve öteki kişilerin unvanlarında bulunduğu, ayrıca kişi adı olarak da kullanıldığı anlaşılmaktadır. Sözcüğün, 'gök, gökyüzü; aziz, kutlu, hazretleri; kişi adı/unvanı' anlamlarında kullanıldığı, esasen temel anlamının 'gök, gökyüzü' olduğu ve özellikle teljri sözcüğünden türemiş sözcüklerde yeni anlamlar kazandığı görülmektedir. Anlamı belirgin olan birkaç örnek aşağıda bulunmaktadır: Köl Tegin güney 9: Te11ri yarlıkadokın üçün özüm kutum bar üçün kagan olortum " (Ebedi) gök lütfettiği için (ve) kendi talihim olduğu için kağan olarak tahta oturdum." 35 1

Köl Tegin doğu 1 : Üze kök tel)ri asra yagız yer kılıntokda ekin ara kişi oglı kılınmış "Yukarıda mavi gök, aşağıda yağız yer yaratıldığında ikisinin arasında insanoğlu yaratılmış." Köl Tegin doğu 1 O: Üze türük teyrisi "Yukarıda Türk (ebedi) göğü" Köl Tegin doğu 22: Üze tel)ri basmasar asra yer telinmeser türük bodun elil)in töröl)ün kim artatı "Yukarıda gök çökmezse, aşağıda yer delinmezse Türk halkı! Yurdunu (ve) yasalarını kim bozabilirdi?" Köl Tegin kuzey 4: Tokuz oguz bodun kentü bodunum erti tel)ri yer bulgakın üçün yagı boltı "Dokuz Oğuz halkı kendi halkım idi. Gök ve yer karıştığı için düşman oldular." Tonyukuk 1 batı 6: Anta kesre teyri bilig bertök üçün özüm ök ka­ gan kışdım "Ondan sonra (ebedi) gök bilgi verdiği için, kendim kağan yaptım." Yamaanı-Us VI: Teyrim küç beril) "Tanrım güç verin!" Gurvaljin-uul: Tel)ri kulı bitidim "(ebedi) göğün kulu (kölesi) (ben) yazdım." Bu satırı anlamlandırırken dikkatli olmak gerekmektedir. Tengri sözcüğü, doğrudan 'gök, gökyüzü' olarak anlamlandırılabileceği gibi, Bilge Kağan'ın oğlunun adı ile Dokuz Oğuzların lideri Baz Kağan'ın oğlunun adının da Tengri olduğu hatırdan çıkarılmamalıdır. Uyuk-Tarlak (E 1 ) 2: Te!Jri elimke elçisi ertim "Ben kutlu (aziz) yurdumun elçisi idim." Barık III (E 7) 3: Teyrideki künkeyerdeki elimke bökmedim "Gökteki güneşe (ve) yer(yüzün)deki yurduma doymadım." Demir-Sug (E 92) 3: Kök tel)ride kün ay esizim e "Mavi gökteki güneş ve ay(dan ayrıldım), ne yazık!" Tengri sözcüğü unvan olarak da tespit edilmiştir. Aşağıda, kağan ve üst düzey yöneticilerin unvanında ele geçen örnekler bulunmaktadır: B ilge Kağan: Köl Tegin güney 1 ve Bilge Kağan kuzey 1 : Te!Jrİteg tel)ride bolmış

türük bilge kagan Tengri Kağan : Bilge Kağan doğu 1 ve güney 1 3 : Te!Jrİteg tel)rİ yaratmıı türük bilge

kagan Baga Hayrhan 1, 3 : Te!Jrİ kagan "Tengri Kağan" Baga Hayrhan I l : Kamag bodunug? eli? teljri kagan ermiş "tüm hal­ kın, ülkenin (sahibi) Tengri Kagan i m iş."

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Baga Hayrhan yazıtlarında ele geçen Tel]ri kagan ifadesi ile Bilge Kağan'ın oğlu Tengri Kağan'dan mı yoksa Baz Kağan'ın oğlu Tengri'den mi söz edildiği belli olmasa da kagan unvanı kullanılmış olduğuna gö­ re, Bilge Kağan' ın oğlu olması güçlü bir olasılıktır. Moyan Çor Kağan: Tariat güney 6, batı 1 , 6 ve Şine Usu güney 1 : Teı;ride bolmış el etmİf bilge kagan atadı "Tengride Bolmış El Etmiş Bilge Kağan (olarak) atadı." Ay Teoride Kut Bulmış Alp Bilge Kagan: !. Karabalgasun 1. bölüm 1 -6: [Ay] teı;ride k- [u]t bulmış al- [p]

bilge teı;- [r]i uygur ka-[gan] Tengri: Hangiday, 2: Baz kan oglz teı;ri uçmış "Baz Kan'ın oğlu Tengri vefat etmiş." Tel]ri sözcüğünün kökeni ile ilgili türlü görüşler bulunmaktadır. Ramstedt, Kalmuk sözlüğünde tal)rı taiila. Tekin'e göre, tegir- 'döndürmek, çevirmek, kuşatmak' fiilinin eski bir türü olan * tel)ir- fiilinden i eki ile türemiş olmalıdır. 1 23 1 19 1 20 121 1 22

Rarnscedc, Kalmückisches Wörterbuch, s. 392 Moğollarm (,'izli Jl1rilıi, § 1 ; " I C m i r, Moğollırm Gizli li1rihi, s . 3 not 3. Doerfer, Türkische und Monıolische Hemente im Neupersischen il, No. 944. Clauson, An Ftymological Dictionary of Pre- lhirteenth-C'entury Turkish,

523b-524a. 1 23 Talat Tekin, Hunların Dili. Ankara: Doruk Yayınları, 1 993,

s.

l

1.

Gülensoy, sözcüğün teng+ri (�ir) biçiminde açılması gerektiği ka­ naatindedir. 1 24 Stefan Georg ise Tel)ri sözcüğünün temelde "gökyüzü", ikincil anlamının ise "Tanrı" olduğunu belirtir. 125 Sözcüğün, eski Türk yazıtlarındaki anlamının kesinlikle 'gök, gök­ yüzü' olduğunu ifade etmek gerekir. Ancak aynı yüzyıl metinlerinde 'kutlu, kutsal' gibi bir anlamla gelişimini sürdürdüğü anlaşılmaktadır. Sözcük, İslam sonrasında, kimi farklar olmakla birlikte, 'Allah' anla­ mıyla yaşamaya devam etmiştir. 1 26 Sözcüğün temel anlamının 'gök, gökyüzü' olduğuna dair belirgin örnekler bulunmaktadır. Örneğin, başı ve sonu eksik olan Ongi kuzey 4'teki yer telJrİ ifadesi, açıkça 'yer ve gök' anlamındadır. Yine Yır-Sayır II (E 94) yazıtının 1 . satırında da aynı durum söz konusudur. Yazıtlar dönemi Türkçesinde, 've' anlamında herhangi bir bağlama edatı bulun­ maması, bu tür ifadelerin yanlış anlaşılmasındaki en büyük etkendir. Ayrıca kök sıfatı ile birlikte kullanımlarında da kök sözcüğünün renk bildirmesinden dolayı kök teljrİ ifadesi ancak 'mavi gök' olarak anlam­ landırılabilir. Yenisey yazıtlarında daha çok rastlanan te1Jri el ifadesinde ise, 'kut­ lu, kutsal' gibi bir yan anlam kazandığı anlaşılmaktadır: Yeerbek 1 (E 1 47) 1 : Yt'ti yegirmi yaşımta men tel)ri elimke kara boldum "On yedi yaşımda, kutlu yurdumda öldüm." Sözcüğün 'ilahi!, hazretleri!' anlamında kullanımına dair önekler de bulunmaktadır: Örneğin; Tariat kuzey 2, 3 ve 4. satırlarının he­ men başında yer alan teljrİ ve teljrim ifadelerine 'ilahi! hazretleri!' an­ lamı verilebilir. Cümleler şöyledir: Tariat kuzey 2: TelJrİ kanım atlıgı "İlahi (yüce) hanımın atlıları (süvari birliği)"; kuzey 3: tel)rim kanım oglı "İlahi (yüce) hanımın oğlu"; Tepsey V (E 1 1 5) yazıtında yer alan teljrde kutlug tebsey teljrİ cümlesini ise, "Aziz, kutlu Tepsey, ilahi!" yerine, 'Tepsey Tanrı' olarak anlamlandırmak elbette doğru değildir. Eski Türk yazıtlarında tengri'den türemiş iki sözcük ele geçmiştir. Bunlar; teljriken ve felJrİtegdir. 1 24 Gülensoy, Tıirkiye Tıirkresindeki Türkre Sözcüklerin Köken Bilgisi Sözlüğü, s . 857. 1 25 Stefan Georg, "Türkisch/mongolisch tengri 'H immel, Gort' und seine Herkunft" Sıudia Eıymologica Cracoviensia 6, (200 1 ), s. 83- 1 00. 1 26 H. İhsan Erkoç, "Türklerin İslamiyete Geçiş Sürecinde Teyri ve Allah Algıları". Dil ve Tarih-Coğrafja Fakültesi Dergisi 58/ l , (20 l 8), s. 3 l 0-3 l 3.

354

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Teg riken Sözcük, dört kez Ongi, bir kez 1 . Karabalgasun, bir kez Hoyto-Tamır VI, iki kez Arhanan, iki kez Olon-Nuur, bir kez Hangiday ve iki kez de Yenisey bölgesinden Adrianov Koleksiyonundan Bilinmeyen Bir Yazıt'ta olmak üzere toplam on üç kez ele geçmiştir. Yenisey yazıtların­ da tespit edilen iki örnek de Adrianov Koleksiyonundan Bilinmeyen Bir Yazıt'ta ele geçmiştir. Sözcük Dağlık Altay ve Kırgızistan yazıtların­ da ise tespit edilmemiştir. Aşağıda sözcüğün geçtiği yerlerden örnek cümleler bulunmaktadır: 1. Karabalgasun 1 . bölüm 1 -6: [b}o teyriken [ay] tel}ride k- [u}t bul­

mış al- [p] bilge tey- [r]i uygur ka-[gan] Hangiday, 3: Begr teyrikenim "kudretli bey (olan) azizim!" Adrianov Koleksiyonundan Bir Yazıt, 2: Berk < ... > berkim e ata be­ ni/} tagım a ulok benilJ yalım kayam teyrikenim çök "Sarp < .. .> (ey) yalçın kayam, babam, dağım, kutlum, yalçın (sarp) kayam! Azizim, amin!" Adrianov Koleksiyonundan Bir Yazıt, 4: Teyrikenil} e "kutluna (kutlu göğe?)" Sözcük, yazıtlar döneminden sonraki Türkçe metinlerde de tespit edilmiştir. Örneğin; Kaşgarlı Mahmud'un tel}riken için verdiği 'ıili­ mu'n-nıisiku bi-lugati 'l-kaforati cümlesi, Dankoff ve Kelly tarafından 'Bilge bir atlam, dindar bir adam. Kafirlerin lehçesinde' biçiminde an­ lamlandırılır. 127 Radloff, 15özcüğün il. Türk Kağanlığı' ndan kalan çok satırlı ya­ zıtlarda bulunmadığını ve Uygur yazıtlarında Uygur kağanlarının unvanlarının bir bölümünü oluşturduğunu ifade eder. 128 Bang, mek­ tuplarında, sözcüğün tel}ri kan biçiminde kurulduğu kanaatindedir. 1 29 Gabai 'ilahi, hazretleri' anlamını verir. 1 30 Clauson' a göre, özel bir ad­ dan ziyade betimleyici bir unvan olup en geçerli ve mantıklı anlamın 'kutsal majesteleri' olabileceğini belirtir. 1 31 Clauson, köken bilgisi söz­ lüğünde ise Tel)ri sözcüğünden, isimden isim yapan ekle kurulduğunu 1 27 Dankoff-Kelly, Compendium o/the Turkic Dialects, s. 1 8 5. 1 28 Radloff, Die alttürkischen lnschriften der Mongolei, s. 255. 1 29 Willi Bang. Berlin'deki Macar Emtitüsünden Türkowji Mektupları (J925-1934). Çev.: Şinasi Tekin. Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yayınları, 1 980, s. 17. 1 30 Gabain, Eski Türkçenin Grameri, § 48. 131 Clauson, "The Ongin lnscription'', s. 1 85.

355

ve 'dindar' anlamında olduğunu belirtir; 'kutsal, ilahi' anlamında ol­ madığını ekler. 132 Klyaştornıy ve Tryjarski, Arhanan yazıtındaki teyriken için 'kutsal majesteleri' anlamını verip sözcüğün Uygur asıllı olduğundan bahis­ le, teyriken'in Uygur yazıtlarında; teljritegin ise Köktürk yazıtlarında geçtiğine dair bir genelleme yapar. 133 Erdal, sözcüğe 'Tanrı' anlamı­ nı verir ve Kaşgarlı Mahmud'un teyriken için verdiği 'dlimu'n-ndsiku bi-lugati 1-kaforati cümlesindeki Ar. nasaka üzerinde durur ve Ar. ndsik sözcüğünü 'dindarlık, Tanrı'ya bağlılık, çilecilik, keşiş hayatı' anlam­ ları ile karşılar. 1 34 Erdal, Ongi yazıtını işlediği çalışmasında ise sözcü­ ğü teljriken yollug? ıya basıp olort[ı] " ... > Yollug (?) Kağan (tebaasını) bağımlı kılarak hüküm sürdü." Tariat doğu 1: < . . . >ç yolug kagan < . . . > bumın kagan üç kagan olormış ''< . . . > Yollug Kağan < . . . > Bumın Kağan (bu) üç kağan tahta oturmuş." Yollug Tegin'in, Köl Tegin ve Bilge Kağan yazıtlarının Türkçe bö­ lümlerini yazdıran kişi olduğu, bilinen bir konudur. Ancak Tes yazı­ tında geçen Yollug sözcüğü ile ne ifade edilmek istendiği açık değildir. Tariat yazıtında ise 1. Türk Kağanlığı'nın kurucularından söz edilmek­ tedir ve burada açıkça Bumın Kağan'ın adı bulunmaktadır. Dolayısıyla, harfleri aşınmış yerde belki İstemi Kağan' ın adı yazılı idi. Ancak en önemli konu ise satırda adı geçen Yollug Kağan'ın kim olduğudur? Yollug sözcüğünün dışında, doğrudan yol un kişi adı olarak kulla­ nıldığına dair, aynı yazman iki örnek bulunmaktadır: Yol Apa. Yenisey bölgesinden Haya-Baji (E 24) yazıtının 8 ve 1 3 . satırlarında yer alan bu kişi adındaki yol sözcüğünün altında 'talih, şans' anlamının yattığı düşünülebilir. Clauson, yol sözcüğünün temel anlamının 'yol'; eski zamanlardan beri kullanılan mecaz anlamının ise 'çizgi, tutulan yol' olduğunu belir­ tir. Ayrıca 'kez, defa' anlamındaki yolı sözcüğünü de yol ile ilişkilendirir. '" Clauson'un, özellikle yollug kişi adındaki kullanımında da görülen 'talih, şans' anlamından söz etmemiş olması ilginçtir. Doerfer ise, söz­ cükle ilgili örnekleri verdikten sonra, sözcüğün Türkçeden Moğolcaya ödünç verildiğini, ancak Moğolcadan geri ödünçleme yoluyla, özellikle çağdaş Türk yazı dillerinin bir bölümünde bu kullanımın bulunduğu­ nu belirtir. Yine Yakut Türkçesi kanalıyla Tunguzcaya, Türkçeden de bazı Ural dillerine verildiğini ifade eder. ' " Rybatzki, yollug sözcüğünün yol 'şans, talih' anlamından geliştiği­ ni belirtir ve hem Tariat kuzey 5 hem de il. Karabalgasun yazıtındaki örnekleri tanık gösterir. Ayrıca Orta Moğolca metinlerinde de yolun 'şans, talih' anlamında olduğunu belirtir. Çağdaş Türk yazı dillerin­ de de mecaz anlamının kullanıldığına dair örnekler verir, ancak bu 1 54 Clauson, An Erymological Dictionary ofPre-Thirteenth-Century Turkish, s. 91 7a-b. 1 5 5 Doerfer, TUrkische und Mongolische Elemente im Neupersischen iV, No. 1 930. 364

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

kullanımların Moğolcadan ödünçlenen sözcüklerde bulunduğunu be­ lirtir. Örneğin; Dolgan ve Yakut Türkçesi yol. '56 Yolun asıl anlamının 'yol' olduğu, 'talih, şans' mecaz anlamıyla da aynı dönem metinlerinde kullanılmış olması, önemli ve ayrıca dikkat çekicidir. Özellikle il. Karabalgasun yazıtında geçen yolım kısga boltı "Talihim kısa oldu." cümlesinde bu dünyadaki nasibinin yani ömrü­ nünün kısa oluşuna hayıllanılmış olması, eski Türklerin din çerçeve­ sindeki söz varlığının kuşkusuz en değerlilerinden biri olarak değer kazanmaktadır.

Yükün'Boyun eğmek' anlamındaki sözcük, üçü Tonyukuk ve biri Bömbögör yazıtında olmak üzere toplam dört kez tespit edilmiştir. Sözcüğün te­ melde 'boyun eğmek'; mecazi olarak ise 'itaat etmek, tabi olmak' anla­ mında kullanıldığını belirtmek gerekir. Tonyukuk yazıtındaki üç örnek­ te de düşmana boyun eğdirilmesinden söz edilmiştir. Ancak Bömbögör yazıtında, 'saygı göstermek, tapınmak' anlamındadır. Sözcük hakkında daha açık fikir elde edebilmek için tespit edilen dört örnek de aşağıda bulunmaktadır: Tonyukuk 1 kuzey 4: Kaganka kırkız bodunı içikdi yükünti "Kırgız halkı kağana tabi oldu, boyun eğdi." Tonyukuk il batı 8: (7) ol sawıg eşidip on ok begleri bodunı kop (8) kelti yükünti "!7) O sözü işitip On Ok beyleri (ve) halkı tamamen (8) geldi, tabi old� (boyun eğdi) ." Tonyukuk i l güney 2: Anta berüki aşok? başlıg sogdak bodun kop kelti yükünti "Oradan bu tarafa Aşok? başlı (liderliğindeki?) Soğd halkı tamamen geldi (ve) itaat etti.'' Bömbögör, 5: Üze [teyrik]e asra yerke yükün öküm bar erti "yu­ karıda (ebedi) göğe, aşağıda toprağa tapınmışlığım vardı.'' Yükün- fiilinin ettirgen çatı -tUr- eki almış biçimi de çok sayıda ele geçmiştir. Yalnızca Köl Tegin ve Bilge Kağan yazıtlarında tespit edilen fiille ilgili örnekler aşağıda bulunmaktadır: Köl Tegin doğu 2 ve Bilge Kağan doğu 3: Sü sülepen tört bulUl)dakı

bodunug kop almış kop baz kılmış başlıgıg yüküntürmiş tizligig sökürmiş 1 56 Volker Rybaızki, "Tiıles ofTıirk and Uigur Rulers in ıhe Old Turkic lnscripıions" Centra/Asiaticjourna/ 4412, (2000), s. 2 1 2-2 1 3.

365

"Ordu sevk ederek dört taraftaki halkları hep ele geçirmiş, tabi etmiş. Mağrurlara baş eğdirmiş, asilere diz çöktürmüş." Bilge Kağan doğu 1 3 : Te1Jri yarlıkadok üçün elligig elsiretmiş kagan­

lıgıg kagamıratmış yagıg baz kılmış tizligig sökürmiş başlıgıgyüküntürmiş "(Ebedi) gök lütfettiği için yurdu olanı yurtsuz bırakmış, kağanı olanı kağansız bırakmış, düşmanı tabi kılmış. Asilere diz çöktürmüş, mağ­ rurlara baş eğdirmiş." Clauson yükün- ve yükündür- fiillerini yük- fiiline indirmez, yal­ nızca örnekler vermekle yetinir. 1 57 Sözcük, yazıclardan sonraki dönem Türkçe metinlerde hem asıl anlamını korumuş hem de kabul edilen dinlerin etkisiyle farklı anlamlar kazanmıştır. Örneğin; Eski Uygur Türkçesi metinlerinde yazıclardaki 'boyun eğmek' anlamından çok, 'eğilmek, reverans yapmak, hürmet etmek' anlamında kullanıldığı anlaşılmaktadır. Eski Türk yazıdarında tespit edilmemiş olsa da yine yükün- fiilinden yapılmış olan yükünç de 'saygı, hürmet, eğilme, saygı şiiri, prolog, ön deyiş' anlamındadır. 1 58 İslam sonrası metinlerde, örneğin Kutadgu Biligde yükün- fiili­ nin 'secde etmek' anlamında kullanıldığı anlaşılmaktadır. 159 Kaşgarlı Mahmud, yükün- fiilini hem 'secde etmek' hem de 'saygı göstermek üzere baş eğmek' anlamıyla; yükünç sözcüğünü ise "Kıpçak lehçesinde namaz" notunu düşerek verir. Ayrıca yükünçyükün- maddesi ise 'namaz kılmak' anlamındadır. 160 Yükün- fiilinden yapılmış yükünç sözcüğünün eski Türk yazıdarında örneği bulunup bulunmadığı konusu tartışma­ lıdır. Yenisey bölgesinden Otruk-Daş il (E 64) yazıtında geçen kişi adı Yüküy Tirig olarak okunabilmektedir. 1 6 1 Ancak sözcüğü yükünç olarak okuyanlar da olmuşrur. 162 İslam sonrasında, Karahanlı Türkçesi dönemi metinlerindeki yü­ kün- fiilinin 'secde etmek' anlamından, yükünç sözcüğünün 'namaz' ve dolayısıyla yükünç yükün- yapısının da 'namaz kılmak' anlamını kazandığı görülmektedir. Dolayısıyla ilk İslami metinlerin, namazı Clauson. An Etymokıgical Dictionary ofPre-lhirteenth-Cenıury Turkish, s. 9 1 3h-9 1 4a. Wilkens, Handwörterbuch des Altuigurischen, Altuigurisch-Deutsch-Türkisch, s. 924. Arat, Kutadgu Bilig il/, indeks, s. 56 ! . Ercilasun-Akkoyunlu, Divdnu Lugdti !-Türk, s . 993. Vasilyev, Korpus ljurkskih runireskih pamyatnikov basseyna Yeniseya, s. 16; Aydın, Sibirya'da Türk izleri, Yenisey Yazıtları, s. 1 78- 1 79. 1 62 Şirin, Eski Türk Yazıtları Söz Varlığı incelemesi, s. 2 1 7.

1 57 1 58 1 59 1 60 161

366

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

karşılayan Arapça veya Farsça sözcükler yerine, yükün- fiilini temel alarak kullanması, fiilin 'eğilmek, baş eğmek, boyun eğmek' anlamıyla doğrudan ilgilidir. Bu sayede, namazın hem rüku hem de secde ba­ kımından tümüyle eğilmek ile ilgisi, aynı fiilin kullanılmasına neden olmuştur, denebilir. Bu da Türkçenin ve Türkçe konuşurunun her dö­ nemde tutucu; yeni kavramlar için bile eski sözcükler kullanmaktan yana olduğunu göstermektedir.

Töreler ve Gelenekler Bu bölümde, Türk boylarının, yedinci ve sekizinci yüzyılda yazılmış eski Türk yazıtlarından elde edilen töre ve gelenekleriyle ilgili bulgu­ lara yer verilecektir. Başta Çin'de kurulmuş hanedanlıkların yıllıkları olmak üzere, başka milletlerin yazdıkları kuşkusuz değerlidir; ancak bu çalışmanın asıl amacı, yazıtlar döneminde sözcüklerle somut olarak ele geçmiş gelenek öğelerine yer vermek olacaktır. Töre sözcüğü Türk Dil Kurumunun Güncel Türkçe Sözlük' ünde şu anlamla verilmiştir: 1 . Bir toplulukta benimsenmiş, yerleşmiş davranış ve yaşama biçimlerinin, kuralların, görenek ve geleneklerin, ortaklaşa alışkanlıkların, tutulan yolların bütünü, adet. 2. Bir toplumdaki ahlaki davranış biçimleri, adap. 1 63 'Töre' sÖzcüğü törö biçimiyle çok sayıda tespit edilmiştir. Örnekle­ rin büyük bir bölümü Köl Tegin ve Bilge Kağan yazıtlarında tespit edil­ miş, örneğin ronyukuk yazıtında hiç ele geçmemiştir. Tonyukuk'un bu kadar önemli bir sözcük ve dolayısıyla konudan söz etmemiş olması rastlantı olmakla birlikte dikkat çekicidir. Sözcük birer kez Tariat ve Hoyto-Tamır VII yazıtında ve kuşkulu olsa da bir kez Yenisey bölgesin­ den Elegest 1 (E 1 O) yazıtında ele geçmiştir. Sözcüğün anlam bakımın­ dan belirgin olanlarından birkaçı şöyledir: Köl Tegin doğu 1 : Olorupan türük bodunılJ elin törösin tuta bermiş eti bermiş "Tahta oturup Türk halkının ülkesini (ve) yasalarını tutuver­ miş, düzenleyivermişler." cümlesinden, kağanların tahta oturunca ilk işinin, ülkeyi ve töreleri düzenlemek olduğu anlaşılmaktadır. Köl Tegin doğu 3: Elig tutup törög etmiş "ülkeyi sahiplenip yasaları düzenlemişler." cümlesinde kağanların bu görevi açıkça belirtilmiştir. 1 63 https://sozluk.gov.tr/ (Erişim tarihi: 25.08.202 1 ) . 367

Köl Tegin doğu 1 3: Türük törösin ıçgınmış bodunug eçüm apam törösinçe yaratmış boşgurmış "Türk yasalarını kaybetmiş halkı atalarım, dedelerim yasalarına göre (uygun olarak) yeniden örgütlemiş, eğitmiş (öğretmiş)." Cümleye göre; halk, töreleri kaybedince kağanların halkı örgütleyip eğitmesi de kaçınılmaz olmaktadır. Köl Tegin doğu 1 6: O/ töröde üze eçim kagan olortı "Yasalar gere­ ğince amcam kağan tahta oturdu." İlteriş Kağan'ın ölümünden son­ ra, oğulları Bilge ve Köl Tegin'in yaşlarının küçük olması dolayısıyla tahta, amcaları Kapgan Kağan'ın geçmesi, törelere yani yasalara uy­ gun olarak yapılmıştır. Töre gereği, kağanın erkek çocuğu yoksa veya tahta geçecek kadar büyük değilse, geçici olarak bu görevi kağanın kardeşinin üstlendiği çok açıktır. Bu konunun anlatıldığı Bilge Kağan doğu 1 3'teki benzer cümlede ise Bilge Kağan, babasının ölümü sıra­ sında kendisinin sekiz yaşında olduğunu ve töreler gereğince amcası­ nın tahta çıkmak zorunda olduğunu belirtir: Kayım} kagan uçdokda özüm sekiz yaşda kaltım ol törde üze eçim kagan olortı "Babam ka­ ğan sonsuzluğa uçtuğunda kendim sekiz yaşındaydım. Yasalara göre amcam kağan tahta çıktı." Bilge Kağan'ın belki de en ünlü olan ve Köl Tegin doğu 22'de bu­ lunan üze teyri basmasar asra yer telinmeser türük bodun eliyin töröyün kim artatı "Türk (ve) Oğuz beyleri, halkı dinleyin: Yukarıda gök çök­ mezse, aşağıda yer delinmezse Türk halkı! Yurdunu (ve) yasalarını kim bozabilirdi?" cümlesinde de yine törelere değinmesi bilinçlidir. Bilge Kağan' a göre, yurdun dağıtılması ve törelerin bozulması, birbiriyle iliş­ kilidir ve bu ikisinin dağıtılması için de ya göğün çökmesi ya da yerin delinmesi gerekmektedir. Yazıtın doğu yüzünün 30. satırındaki bunça törög kazganıp inim köl tegin özi ança kergek boltı "Bunca yasaları ka­ zanıp kardeşim Köl Tegin öldü." cümlesinde de Köl Tegin'in törelerle ilgili tüm gerekleri yerine getirdiği ve dolayısıyla da görevini tamamla­ dığı yalın bir dille anlatılmıştır. Bilge Kağan yazıtındaki agır törö yani 'önemli töre/yasa' sıfat tam­ lamasının bulunduğu cümlede Bilge Kağan, tahta çıkınca önemli gö­ revlerin kendisini beklediğinin farkında olduğunu ifade eder gibidir: Bödke özüm olorup bunça agır törög tört buluydakı yaratım bitidim "Bu zamanda kendim tahta ocurup bunca önemli yasayı, dört taraftaki (halkı) düzene soktum, (bunları) yazdım." 368

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Uygur Kağanlığı'nın kağanlık yazıtlarından olan Tariat'ın batı yü­ zünün 3. satırındaki cümle, törelerin, Köktürklerin ardılı olan Uygur Türkleri için de ne denli önemli olduğuna tanık olarak gösterilebilir: Üze kök teyri yarlıkadok üçün asra yagız yıir igitök üçün tilimin törö­ mün t!tinti[m} "Yukarıda mavi gök buyurduğu için, aşağıda yağız yer beslediği için yurdumu (ve) yasalarımı düzenledim." Yine güçlü bir olasılıkla Uygur Kağanlığı döneminde yazılan Hoyto-Tamır Yii yazırının 3. satırında da törö sözcüğü ile karşıla­ şılmaktadır: legen? erkin? elimin törömün kayım? öyre "(Ben) Yegen Erkin('im). Yurdumu (ve) törelerimi, babam (?) önde(?)" Bu cümleden çıkarılabilecek en önemli sonuç ise, törö sözcüğünün yalnızca kağanla­ rın bildiği ve kullandığı bir sözcük olmadığıdır. Yenisey bölgesinden Elegest 1 (E 1 O) yazıtının 7. satırında ise, yur­ dun ve yasaların elden bırakılmaması gerektiği öğütlenir: Kara bodu­ num katıglanıy ıil törösin ıdmay "(Ey) halkım, çalışın çabalayın. Yurdu, yasaları elden bırakmayın!" Bu örnek, Yenisey yazıtlarındaki tek kulla­ nım olması bakımından değerli olup Türklerin yaşadığı her coğrafyada törenin değeri ve uygulanma zorunluluğu hakkında önemli derecede ipucu vermektedir. Cenaze Törenleri

Yedinci ve sekizinci yüzyıldan itibaren takip edilebilen Eski Türkçe me­ tinlerden hare�tle Türklerin cenaze törenleri ve bu törenlerdeki uygu­ lamaları hakkı nda çok sayıda çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalarda, ki­ mi zaman özellikle Çinlilerin yazdıkları uzun uzadıya incelenmiş; çok zaman Çince kimi sözcüklerle eski Türk yazıtlarında geçen sözcükler karşılaştırılmış ve elde edilen bulgular çağdaş Türk yazı dillerindeki ta­ nıklarıyla birleştirilmeye çalışılmıştır. Özellikle Türk dili veya daha ge­ nel ifade ile dil bilimi alanına uzak araştırmacılar, sözcükleri çok zaman kendi niyetleri doğrultusunda okumuş ve bu nedenle de onarılması zor yanlışlıkların ortaya çıkmasına neden olmuşrur. Çin kaynaklarının ifadesine göre, Türklerin, ölmüşlerinin mezar­ larını ziyaret etmek ve dolayısıyla kurban sunmak amacıyla aralar ma­ ğarası adlı bir yer, yılın belli zamanlarında ziyaret edilmektedir. Ancak atalar mağarasının yeri bilinmemektedir. Çinlilerin anlattığından ha­ rekede, Köktürk kağanının kendisi, atalar mağarasına gittiğine göre, 369

kağanın sürekli yaşadığı Ötüken yı/ a yakın bir yerde olması gerekir. Atalar mağarası Biçurin' e göre Altay Dağları' nda, Klyaştornıy' a göre efsanevi dişi kurdun Türk hanedanlığı kurucularını doğurduğu rivayet edilen ve Turfan' ın kuzeybatısında bulunan dağda idi. Fakat bu yerler, Ötüken yı/tan çok uzaktır. 164 Ayrıca yine Çin kaynaklarının ifadesine göre, beşinci ayın ortasında gök tanrısına kurban sunmak üzere Tamir ırmağı kıyısında toplanılıyordu." 165 Radloff, Sibirya'dan adlı eserinde Çin kaynaklarının verdiği; Türklerin ölüleri yaktığı bilgisinin doğru olmadığını ve açılan me­ zarlarda kesinlikle insan külü bulunan kaplara rastlanmadığını itiraf eder. 166 İşte Çin kaynaklarındaki bu efsanevi bilgilerin varlığı, haliyle eski Türk yazıtları ile uğraşan araştırmacıları da yakından ilgilendir­ miş, ancak çok yormuştur. Yine buna benzer olmak üzere; Chou, Sui ve Tang hanedanlığı yıllıklarında Türklerin efsanevi olarak ortaya çı­ kışını anlatan olayda geçen kurdun, düşmanları görünce Gaochang'67 tarafındaki dağlara kaçmasının anlatıldığı dağın neresi olabileceği, hatta Çinlilerin, Türklerin tarih sahnesine çıktığı yer olarak gösterdiği bölgenin, aşağı yukarı bugünkü Doğu Türkistan'da olmasından dola­ yı, bu bölge hakkında da uzun uzadıya tartışmalar yapılmıştır. Hatta Türklerin ilk kez tarih sahnesine çıktığı yerin bu bölgeler olması gerek­ tiğini savunanlar da olmuştur. Dolayısıyla Çin kaynaklarındaki kimi efsanevi olayların gerçek olup olmadığı, eski Türk yazıtlarında bulunup bulunmadığı tartışılmıştır. Eski Türk yazıtlarında doğrudan cenaze törenlerinin nasıl yapıl­ dığına dair herhangi bir bilgi bulunmaması, bu konunun uzayıp git­ mesine neden olmakta, dolayısıyla da boş yere mesai harcanmaktadır. Aşağıda, doğrudan cenaze törenleri ile ilgili olan sözcükler ele alınmış, bu sözcükler marifetiyle Türklerin cenaze törenlerinin nasıl gerçekleşti­ rildiğine dair ipuçları elde edilmeye çalışılmıştır. l 64

Esin, Tiirk Kozmowjisine Giriş, s. 98. 1 65 Liu, Çin Kaynaklarına Göre/Doğu Tiirkleri, s. 23 not 72. 1 66 W il he l m Radloff, Sibiryıı 'dttn. Çev.: Ahınec Temir. İstanbul: Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları. 1 994, c . 3, s. 1 50. Cenaze rörenlcri ve özellikle ölüleri yakma konusu için bk. Vasary, Eski iç Asya"nın Tarihi, s. l 25. 1 67 Gaochang ( iGi §1ı ) olarak verilen bu yerin, Doğu Türkiscan'da yani bugünkü kuzey­ batı Çin'de yer alan Turfan yakınlarındaki İdikut kenti olduğu genel kanaacrir.

370

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Bugün sayısı beş yüzü aşkın olsa da eski Türk yazıtlarının kuşkusuz en değerlilerinden biri Köl Tegin yazıtıdır. Çünkü ağabey Bilge Kağan, Köl Tegin'in ölümünün nasıl gerçekleştiğine dair bilgi vermemişse de ölümünden duyduğu keder ve cenaze törenine katılanların getirdiği ar­ mağanların anlatılması kuşkusuz çok değerlidir. Ancak Köl Tegin'in, kağanın kardeşi ve aynı zamanda önemli bir komutan olması dolayı­ sıyla, cenaze töreninin daha özenli ve geniş katılımlı olduğu kendili­ ğinden anlaşılmaktadır. Giraud, Tonyukuk yazıtından hareket ederek Tonyukuk'a göre ölümün önemli olmadığı gibi ilginç bir tespitte bu­ lunur. Bu nedenle de yazıtında ölümden söz etmez. Ancak milletin topyekun ölümü konu olduğu zaman ölümden söz eder. Aksine, Bilge Kağan' ın, kardeşi Köl Tegin anısına yazdırdığı eserinde ölüm ve ölü­ mün verdiği keder büyük bir yer tutar. 168 Eski Türk yazıtlarında, ölmeyi ifade eden sözcükler kullanılmışnr; ancak, ölmek fiilinin soğuk, etkileyici ve kabullenilmesinin güç olma­ sından ötürü, doğrudan öl- fiili kullanıldığı gibi, daha yumuşatılmış sözcük ve deyimler de ele geçmiştir. 'Ölmek' ve ölümü ifade eden söz­ cükler üzerinde müstakil çalışmalar yapılmıştır, ancak bu çalışmalarda, daha çok büyük kağanlık yazıtlarından hareket edilerek türlü görüşlere ulaşılmıştır. 1 69 .

1 68 Giraud, Gök Türk imparatorluğu, llteriş, Kapgan ve Bilgenin Hükümdarlıkları (680-734), s. 233. 1 69 Ölüm ve c_4:0aze törenleri ile ilgili çalışmaların bir bölümü aşağıda bulunmaktadır.

Buradaki kaynaklar, kitap içerisinde kullanılmamışsa, kaynaklar bölümünde ayrı­ ca verilmemiştir: Wilhelm Barthold, "Türklerde ve Moğollarda Defin Merasimi Meselesine Dair" Çev.: Abdülkadir inan. Belkten 1 1 /43, ( 1 947), s. 5 1 5-539; Osman N . Tuna, "Kökrürk Yazıtlarında 'Ölüm' Kavramı ile ilgili Kelimeler ve 'kergek bol-' Deyiminin izahı". Bilimsel Bildirikr 1957. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 960, s. 1 3 1 - 1 48; Steven E. Hegaard, "Some expressions percaining to dearh in ehe Kök-Turkic inscriptions" Ural-Altaischejahrbücher 48, ( 1 976), s. 891 1 5; Hilda Ecsedy, "Ancient Turk (T'u-chüeh) burial customs" Acta Orientalia Academiae Scientiarum Hungaricae 38/3, ( 1 984), s. 263-287; Nejat Diyarbekirli, "Türkler'de Mezar Yapısı ve Defin Merasimleri" Türk Kültürü Araştırma/an 281 1 2 , ( 1 99 1 ) , s . 53-62; Yıldıı. Kocasavaş, "Türkçe'nin Tarihi Dönemlerinde Ölüm Kavramının ifadesi" Türk Dili ve Edebiyatı Dergisi 29, (2000), s. 77- 1 1 5; Zhang Tieshan, "The terms of "dearh" in Old Turkic inscriptions and irs culrural con­ notations" Mehmet Ölmez vd. (Ed.): Ôtüken'den İstanbul'a Tii rkrenin 1290. Yılı (720-2010) Sempozyumu. Bildiriler, lsranbul: lsranbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 20 1 1 , s. 325-330; Duygu Yavuz Öz, "Yenisey Yazıtlarında Ölüm Algısı"

37 1

Yedinci ve sekizinci yüzyıl Türk dünyasında cenaze törenlerinin nasıl yapıldığı hakkı nda, eski Türk yazıclarından bilgi edinilebilecek cümleler elbette bulunmaktadır. Özellikle kağan ve beylerin cenaze tö­ renlerinin daha görkemli ve yoğun katılımlı olması dolayısıyla, küçük yazıclardan elde edilebilecek bulgulara göre, haliyle daha karm�ıkcır. Bu nedenle de törenlerin cam olarak nasıl yapıldığı konusu aydınlığa kavuşturulamamıştır. Özellikle, önemli kişilerin defni ile yoğ törenle­ ri in farklı zamanlarda yapıldığı Köl Tegin yazıcının kuzey-doğu yü­ zünde bulunan cümleden açıkça anl�ılmakcadır: Köl tegin kofı yılka yeti yegirmke uçdı tokuzunç ay yeti otuzka yog ertürtümüz " Köl Tegin koyun yılının on yedisinde (sonsuzluğa) uçtu. Dokuzuncu ayın yirmi yedisinde cenaze törenini yaptırdık." Ölümle ilgili bir başka önemli ve üzerinde durulması gerekli ko­ nu ise, adına yazıt dikilen kişinin öldüğündeki y�ıdır. Birçok metin­ de kişinin öldüğündeki y�ının belirtilmiş olması, yedinci ve sekizinci yüzyıl Türk dünyasında insanların ortalama y�am süresi hakkı nda fi­ kir vermektedir. Ölüm y�ının açıkça belirtildiği birkaç örnek aşağıda bulunmaktadır: Küli Çor bacı 3: Ulug küli çor sekiz on yaşap yok boltı "Ulu Küli Çor seksen (yıl) y�ayıp öldü." Begre (E 1 1 ) 6: Yaşım yeti yetmiş azdım a "Y�ım altmış yedi (iken) ayrıldım (öldüm)." Çaa-Höl X (E 22) 3: Üç elig e yaşım adrıl[tım be}n " Kırk üç yaşım­ da ayrıldım (öldüm)." Hemçik-Çırgakı (E 4 1 ) 9: Sekiz yetmiş yaşım öltüm "Altmış sekiz yaşım(da) öldüm." Bay-Bulun 1 (E 4 1 ) 3: Yetmiş yaşım a öltüm yetmiş er ölürdüm "Yetmiş y�ımda öldüm. Yetmiş asker öldürdüm." Kızıl-Çıraa 1 (E 43) 6: Bo kan eki eligyaşı "Bu han, kırk iki yaşı(nda idi) ." Köjeelig-Hovu (E 45) 5: Biryetmiş yaşımga kök tel}ride künge azdım "Altmış bir yaşımda mavi gökteki güneşten ayrıldım." /. Uluslararası Türk Kültürü ve lfırihi Sempozyumu Bildiri Kitabı. İstanbul: Ycditepe Üniversitesi Yayınları, 20 1 8, s. 352-362; Mehmet Sarıköse, "Eski Türk Yazıtlarında Ölüm İfadeleri" Ferruh Ağca-Adem Koç (Ed.): X. Uluslararası Dünya Dili 7Urkçe Sempozyumu Bildiri Kitabı. Eskişehir: Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Yayınları, 20 1 9 , s. 1 333- 1 348. 372

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Yukarıda verilen örnek cümlelerden hareket edildiğinde, bozkır yaşamı süren Türklerin uzun bir ömür sürdüğü ortaya çıkmış olmak­ tadır. Sürekli hayvan ürünleri ile yaşamını sürdüren Türklerin, hayvan ürünlerini tüketmekten olumsuz etkilenmemiş olmasını, hareketli bir yaşam ile açıklamak mümkün görünmektedir. Ölüm ve Cenaze Törenleri İle İlgili Söz Varlığı Ölmek Anlamındaki Fiiller

Türk runik harfli eski Türk yazıtlarında 'ölmek' anlamındaki temel fiil öl-'tir. Bu fiilden yapılmış türevler de bulunmaktadır. Aşağıda 'ölmek' anlamındaki fiiller bulunmaktadır: Adrıl-

Adrıl- fiili, 'ayırmak' anlamındaki adır- fiilinden yapılmış olup 'ayrıl­ mak' anlamındadır. Bu edilgen çanlı biçim, asıl anlamıyla kullanılmak­ la birlikte, dikkati çeken konu ise, 'ölmek' anlamıyla mecaz olarak kul­ lanılmış olmasıdır. Her iki anlam ile ilgili birkaç örnek cümle ve geçtiği yer şöyledir: Asıl anıılmıyıa:

Tonyukuk 1 ban 2: Türk bodun kanın bulmayın tawgaçda adnltı 'Türk halkı haAını bulamadığı için Çin'den ayrıldı." Ongi kuzey 3: Kal) yorıp ı!lteriş kaganka adrılmadok yal)ılmadok tel)­ ri bilge kaganta adrılmalım azmalım tı!yin ança ütledim ""Baba, ilerleyip Elteriş Kağan'dan ayrılmadığı, hata etmediği, aziz Bilge Kağan'dan ay­ rılmayalım, doğru yoldan sapmayalım" diye öylece öğüt verdim." Mecaz anlamıyla: Ongi kuzey 4: Üze tel)ri koii yılka yı!tinç ay küçlüg alp er kaganım­ da adrılu bardtl)tZ "yukarıda (ebedi) gök, koyun yılının yedinci ayında güçlü (ve) kahraman kağanımdan ayrılıverdiniz." Uyuk-Turan (E 3) 1 : Kuyda kunçuyum özde oglum yıta esizim e yıta bökmedim adrıltım kinim kadaşım yıta adrıltım "Obada eşim, vadide çocuk(lar)ım eyvah! Ne yazık! Eyvah! Doymadım, ayrıldım (öldüm) . Akrabalarım, eyvah! (Sizlerden) ayrıldım." 373

Uyuk-Turan (E 3) 4: Üçyetmişyaşımka adrıltım egök katun yerimke adrıltım "Altmış üç yaşımda öldüm. Uyuk (ve) Karun (ırmaklarının suladığı) yerimden ayrıldım." Barık iV (E 8) 2: [kuy]da kunçuyumka adnldım "Obada eşimden ayrıldım." Elegest 1 (E 1 O) 9: Elim utuşııJa azıp kalam adnlayın b[ar]s?yılta er[ti ya]lıkayın "Yurdum uğruna çekip gideyim, ayrılayım. (Ölümüm) pars? yılında idi. Tek başıma kalayım." Çaa-Höl X (E 22) 3: Üç elig e yaşım adrıl[tım be]n "Kırk üç yaşım­ da ayrıldım (öldüm.)" Oznaçennaya 1 (E 25) 3: Elim kanım esizim e adrıldım altun keş adrıldım "Yurdum, hanım, ne acı! (Sizlerden) ayrıldım. Altın okluğum­ dan ayrıldım." Bay-Bulun 1 (E 42) 8: Er atım öz tugdı oglanım esiz e ewçim adrıl­ tım a "Erkeklik adım Öz Tugdı. Çocuklarım(dan), ne yazık! Eşim(den) ayrıldım." Şançi III (E 1 52) 2: Enlig çor ınançu alp tarkan ataçım a adrıldımız esisim "Enlig Çor Inançu Alp Tarkan (adlı) babacığımdan ayrıldım, ne yazık!" Talas il (K 2) 5: Kar çor a esiz < . . . > özge uya/arına adrılmış a "Kara Çor, ne yazık < . . . > başka akrabalarından (da) ayrılmış." Adrın-

Adır- fiilinin dönüşlü çatı eki ile kurulmuş adrın-, adır- 'ayırmak' fiili­ nin anlamı göz önüne alındığında 'ayrılmak; ölmek' anlamında kulla­ nıldığı açıktır. Yalnızca Yenisey yazıclarında, üç kez Uybat III (E 32)'te geçen bu biçim, yazıtın yazıcısının diyalekti hakkında da fikir verecek kadar değerlidir. Çünkü fiilin -n- dönüşlü çatı eki almış biçiminin yal­ nızca bir yazıtta üç kez tespit edilmiş olması, alışıldık bir durum değil­ dir. Fiilin geçtiği yer ve cümleler aşağıda bulunmaktadır: Uybat III (E 32) 1 3 : Eçiçim e adrındım a "sevgili ağabeyimden ayrıldım." Uybaı IIl (E 32) 14: Bir yaşımta ataçımka adrındım "Bir yaşımda babacığımdan ayrıldım." Uybat IIl (E 32) 1 4: Altı yaşımta ka1Jsıradım bilinmedim eçiçim e yıta adrdım ''Altı yaşımda babasız kaldım, bilmedim. Sevgili ağa­ beyimden, ne acı (ki) ayrıldım." 374

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Az-

Fiilin asıl anlamı 'ayrılmak'tır. Altay yazıtlarında geçen bir örneğin dı­ şında tüm örnekler Yenisey yazıtlarında tespit edilmiştir. Fiilin geçtiği yerlerden birkaçı şöyledir: Asıl anlamıyla: Ongi kuzey 3: Kay yorıp elteriş kaganka adrılmadok yayılmadok tey­ ri bilge kaganta adrılmalım azmalım teyin ança üt/edim ""Baba, ilerleyip Elceriş Kağan'dan ayrılmadığı, hata etmediği, aziz Bilge Kağan'dan ay­ rılmayalım, doğru yoldan sapmayalım" diye öylece öğüt verdim." Mecaz anlamıyla: Mendur-Sokkon 1-2 (A 7) 1 : Er atı tar (atar?) apa k1y'd1d1n1 ölüp azar erkim i nlig adaşım adr ıp öz? ewime tezidti "erkeklik adı Tar (Atar) Apa('dır) ? ölüp ayrılır, gücümü Enlig? adaşım ayrılıp (ölüp) öz? yurduma döndürdü?" Harflerdeki aşınma dolayısıyla, okunması güç olan Mendur­ Sokkon 1-2 (A 7) yazıtının ilk satırında, ölüp azar yapısında öl- fıili ile ikileme yapıldığı anlaşılmakta, dolayısıyla az- fiilinin de 'ölmek' anla­ mında old �ğu ortaya çıkmış olmaktadır. Begre (E 1 1 ) 2: Tör apa içreki ben beşyegirmiyaşda alınmışım kun­ çuyum a bul) a adrıldım a esizim e kün e ay a azdım a "(Ben) Tör Apa'ya bağlıyım (m�nsubum) . On beş yaşımda aldığım eşimden (ayrıldım) , ne sıkıntı! (Onlardan) ayrıldım, ne yazık! Güneş ve aydan ayrıldım." Begre (E 1 1) 6: Elim e kanım a bökmedim e yaşım yeti yetmiş azdım a "Yurduma, hanıma doymadım. Yaşım altmış yedi (iken) ayrıldım (öl­ düm) ." Köjeelig-Hovu (E 45) 5: Biryetmiş yaşımga kök tel)ride künge azdım esizim e "Altmış bir yaşımda mavi gökteki güneşten ayrıldım. Ne yazık!" Kapırçakka kir-

Yalnızca Alcın-Köl i l (E 29) yazıtının 8. satırında ele geçen ve kapırçak 'tabut' ismi ve kir- fıili ile kurulmuş deyimin de 'ölmek' anlamında olduğu öne sürülebilir. Cümle şöyledir: Men altun kapır[çakka kir}tim "Ben Altın tabuta girdim." 375

Kapırçak'ın yalnızca bir kez tespit edilmesi ve sözcükte bir iki har­ fin aşınmış olması dolayısıyla okunuşu kesin değildir. Sözcükle ilgili ayrıntı için kapırçak maddesine bakılmalıdır. Kara bolKara sözcüğü ve bol- yardımcı fiili ile yapılmış bu yapı, tümüyle kara renginin anlam boyutu ile ilgilidir. Birleşik fiil yalnızca bir kez tespit edilmiştir. Yeerbek I (E 1 47) 1 : reti yegirmi yaşımta men tel}ri elimke kara boldum "On yedi yaşımda, kutlu yurdumda öldüm." Kergek bol-

Türk runik harfli eski Türk yazıtlarında geçen 'ölmek' anlamındaki söz­ cükler içerisinde en anlaşılmazı ve deyim olması dolayısıyla, en karma­ şık olanı kuşkusuz kergek bol- yapısıdır. Bu deyim, yalnızca Köl Tegin ve Bilge Kağan yazıtlarında dört kez respit edilmiştir: Köl Tegin doğu 4 ve Bilge Kağan doğu 4: (3) Ôzi ança (4) kergek bolmış "(3) Kendisi öylece (4) ölmüş." Köl Tegin doğu 30: Bunça törög kazganıp inim köl tegin özi ança kergek boltı "Bunca yasaları kazanıp kardeşim Köl Tegin öldü." Köl Tegin kuzey 1 O: İnim köl tegin kergek boltı "Kardeşim Köl Tegin öldü." Kergek bol- deyimine benzer olmak üzere Küli Çor yazıtında ise kısga kergek bol- deyimi bir kez tespit edilmiştir: Küli Çor doğu 1 1 : Yagıka yab.Jus oplayu tegip opulu kirip özi kısga kergek boltı "Düşmana yalnız atak yapıp, saldırıp ileri atılarak girince kendisi öldü." Kergek bol- deyimi, isim+bol- yardımcı fiili ile kurulmuş bir birleşik fiildir. Dolayısıyla burada önemli olan sözcük kergek'tir. Bugün birçok Türk yazı dilinde yaşayan gerek sözcüğünün eski biçimi olan kergek, eski Türk yazıtları dönemi Türkçesinde yalın olarak tespit edilmemiş; ancak +siz+ yokluk bildiren isimden isim yapım ekli olarak iki kez ele geçmiştir: Köl Tegin kuzey 1 2 : Tawgaç kaganta işiyi likel} kelti bir tü merı agı altun kümüş kergeksiz kelürti "Çin kağanından İşiyi Likeng geldi. On bin (top) ipek, altın (ve) gümüşü fazlasıyla getirdi." Bilge Kağan güney 1 1 : Altun kümüş kergeksiz kelürti "altını (ve) gümüşü fazlasıyla getirdiler." 376

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Yukarıdaki iki cümlede de görüldüğü gibi kergeksiz sözcüğü 'ek­ siksiz, çok sayıda' anlamındadır. Dolayısıyla kergek'in temel anlamını kullanarak ve bol- fiili marifetiyle 'ölmek' anlamında bir birleşik fiil, dolayısıyla bir deyim elde etmek mümkün değildir. Ancak kısga kergek bol- yapısı da dahil, kergek bol- deyiminin geçtiği toplam beş örnekte de tartışmaya mahal vermeyecek kadar, açıkça ölümden söz edilmek­ tedir. Sözcüğü farklı biçimlerde okuyarak farklı anlam verenler de ol­ muştur. Örneğin; Elöve kürigek okuyarak 'gürlemiş' anlamını verir. 170 İnan, Yakut Türkçesinde 'kurban' anlamındaki kereh sözcüğünün kergek ile karşılaştırılması gerektiğini, ayrıca Moğolcanın Buryat lehçesinde de yine 'kurban' anlamıyla kullanıldığını ifade eder. 171 Konuyla ilgili ilginç önerilerden biri de kergek sözcüğünün 'mitolojik bir kuş' olduğu ve kişi­ nin ölmesiyle bu mitolojik kuşa dönüşüp sonsuzluğa uçtuğudur. 172 Kergek'in tarihi ve çağdaş Türk yazı dillerinde 'gerek'ten başka herhangi bir anlamının tespit edilmemiş olması, işi güçleştirmektedir. Ancak sözcüğün hanedan yöneticilerinin söz varlığında kalmış, pek bi­ linmeyen ve bu nedenle de çok fazla kullanım alanına sahip olmayan bir sözcük olduğu düşünülebilir. Ancak kergek sözcüğünün, bilinen ve tanığı bulunan kergek 'gerek' sözcüğünden bol- ile yapılmış bir deyim olduğu düşünülse bile 'ölmek' anlamına ulaşılması anlam bilimi bakı­ mından mümkün değildir. Bu nedenle de kergek bol- deyimini, kergek 'gerek' söicüğü ile açıklamanın bir anlamı bulunmamaktadır. Öl-

'Ölmek' anlamındaki bu fiilin, özellikle büyük kağanlık yazıtlarında ka­ ğan ve üst düzey yöneticilerin ölümünü ifade etmede kullanılmadığı an­ laşılmaktadır. Fiil, Köl Tegin, Bilge Kağan, Tonyukuk ve Küli Çor gibi kağanlık ve beylik yazıtlarında, daha çok milletin topyekun ölümü, yani yok olması, başka boy veya milletlerin liderleri ile özellikle atların ölü­ münde tercih edilmiştir. Aşağıda buna dair birkaç örnek bulunmaktadır: Köl Tegin güney 6: Süçig sawıljayımşak agısılja arturup üküş türük bodun öltüg türük bodun ölsikilj "Tadı sözüne, yumuşak ipeğine kanıp Türk halkıııdan birçoğunuz öldü. Türk halkı öleceksi 1 70 Elöve, "Bir Yazı Meselesi Üzerine", s . 7.3. 1 7 1 İnan, ldrihte ve Bugün Şamanizm, Materyaller ve Araıtırmalar, s . 98. 1 72 Tuna, "Kökrürk Yazırlarında 'Ölüm' Kavramı ile ilgili Kelimeler ve 'kergek bol-' Deyiminin İz.ahı", s. 1 3 1 - 1 48.

377

Köl Tegin güney 7: Bilig bilmez kişi ol sawıg alıp yagru barıp üküş kişi öltüg "Bilgisiz (cahil) kişi(ler) o sözü (dikkate) alıp yakına varıp çok (sayıda) kişi öldünüz." Köl Tegin güney 8 ve Bilge Kağan kuzey 6: Olyergerü barsar türük bodun ölteçi sen "o yerlere gidersen Türk halkı öleceksin." Köl Tegin doğu 1 9: ( 1 8) Türgeş kagan türükümüz [bodunumuz erti bilmedökin] ( 1 9) üçün bizil;eytl1)ılokın üçün kaganı ölti buyrukı begleri yeme ölti " ( 1 8) Türgeş kağanı (bize) tabi [halkımız idi. Bilmediği] ( 1 9) için bize (karşı) yanıldığı için kağanı öldü. Komutanları, beyleri de öldü." Köl Tegin doğu 20: Ôziyal)ıltı kaganı ölti "Kendisi yanıldı, kağan­ ları öldü." Köl Tegin doğu 33: Ekinti ışwara yamtar boz atıg binip tegdi ol at anta ölti "İkinci olarak lşvara Yamtar'ın boz atına binerek saldırdı. O at orada öldü." Bilge Kağan doğu 33: TUrük bodun ölteçi erti "Türk halkı ölecekti." Tonyukuk 1 batı 3: TUrk bodun ölti alkıntı yok boltı "Türk halkı öldü, mahvoldu, yok oldu." Şine Usu doğu 5: Kara bodunum öltül] yitdil] yana içik ölmeçi yit­ meçi sen tedim "(Ey) halkım! "Öldün, mahvoldun. Tekrar tabi olursan, ölmezsin, mahvolmazsın" dedim." Fiilin, kağanlık ve beylik yazıtlarında, kağan, yabgu, şad, katun, te­ gin gibi hanedan üyeleri ile yönetici kesim için kullanılmadığını bir kez daha vurguladıktan sonra, Ongi ve Suci yazıtında geçen iki örnekte öl- fi­ ilinin, adına yazıt dikilen kimsenin ölümü için kullanıldığı anlaşılmakta­ dır. Adına Suci yazıtı dikilen kimse, hanedan üyesi olmadığı için normal karşılanabilse de Ongi yazıtı için bunu söylemek güçtür. Aşağıda Ongi ve Suci yazıtında yer alan öl- fiilinin kullanımı bulunmaktadır: Ongi Ek 7: Ataçım ölti "babacığım öldü." Suci 8: Yegenimin atımın körtüm amtı öltüm "yeğenlerimi, yeğenle­ rimi? gördüm. Şimdi öldüm." Ol- fiili, asıl anlamıyla öteki yazıtlarda az da olsa kullanılmıştır. Aşağıda birkaç örneğe yer verilmiştir: Uybat il (E 3 1 ) 5: (Yı]ta esiz er eki oglın birle ölti "Ne acı! Zavallı adam, iki çocuğuyla birlikte öldü." Tuba i l i (E 37) 3: Ben öltüm türgeş ben çal}{çel}?) beg ben biçig "Ben öldüm. (Ben) Türgeş'im. (Ben) Çang Bey'im. (Bu) yazıt(ım)." 378

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Hemçik-Çırgakı (E 4 1 ) 9: Sekiz yetmiş yaşım öltüm esizim e agı mga altmıı at bintim "Altmış sekiz yaşım(da) öldüm, ne yazık! Ağılımdaki altmış ata bindim." Bay-Bulun 1 (E 42) 3: Yetmiş yaşım a öltüm yetmiş er ölürdüm "Yetmiş yaşımda öldüm. Yetmiş asker öldürdüm." Ôl- fiili temelinde türlü eklerle kurulmuş türevler de sıklıkla kulla­ nılmıştır. Bu sözcükler ve anlamları şöyledir: ôlmeçi 'ölmeye yüz tutmuş': Şine Usu doğu 5: Kara bodunum ölfÜIJ yitdiy yana içik ölmeçi yitmefİ sen tedim "(ey) halkım! "Öldün, mahvol­ dun. Tekrar tabi olursan, ölmezsin, mahvolmazsın" dedim." Ôlüg 'ölü': Köl Tegin kuzey 9: ôlügiyurtda yolta yatu kaltap ertigiz "ölüsü de orada burada kala kalacaktınız." Ölür- 'öldürmek': Köl Tegin doğu 36: Kırkız kaganın ölürtümüz " Kırgız kağanını öldürdük." Köl Tegin kuzey 2: Karlokug ölürtümüz altımız "Karlukları yok ettik." Tonyukuk 1 güney 3: O/ eki kişi bar er­ ser sini tawgaçıg ölürtefİ ter men öyre kıtafııg ölürtefİ ter men "O ikisi var olduğu sürece seni, (yani) Çinlileri öldürecektir", derim. "Doğuda Kitanlıları öldürecektir", derim." Küli Çor doğu 6: Küli çor yeti yaşıya eygir ölürti tokuz yaşıya azıglıg toyuz ölürti "Küli Çor yedi yaşında kara at öldürdü. Dokuz yaşında azılı (vahşi) domuz öldürdü." Elegest 1 (E 1 0) 8: Elim ugrınta SÜ bolup er lürmedöküm yok çiwiligde bir tegim­ de sekiz er ölürdüm "Yurdum uğrunda asker olup adam öldürmediğim yok. Çivilig'ıJe bir saldırıda sekiz adamı öldürdüm." Kızıl-Çıraa il (E 44) 2: Teyri elimke tusom tokuz er ölürtüm "Kuclu yurduma yararım (şudur): Dokuz asker öldürdüm." Ôlürme- 'öldürmemek': Begre (E 1 1) 1 O: Yeti böri ölürdüm e barsıg kökmekig ölürmedim e "Yedi kurt öldürdüm, pars ve Sibirya leoparı öldür(e)medim." Seflin-

Temel anlamı 'ayrılmak' olan fiilin, ikisi olumlu biri olumsuz cümle­ de olmak üzere toplam üç örneği tespit edilmiştir. Cümleler ve geçtiği yerler şöyledir: Altın-Köl 1 (E 28) 6: Ezençüm e küzençüm e adrılma seçlinme ögür­ düm "lzdırabım ve koruyucum, ayrılmayın, neşem, hayat kaynağım!" 379

Kızıl-Çıraa 1 (E 43) 2: Adrıltım seçlintim yıta bul} a "(Sizlerden) ayrıldım, ayrıldım eyvah! Ne sıkıntı!" Tuekta iV (A 88) 2: wiglig ü? seç/inmez? üçün < . . . > ögüküm ala (3) yın "Sevgiliyi seçip ayırma? için < ... > anneciğim, ala (3)-yım" Seç/in- fiilinin tabanının seç- olması güçlü bir olasılık olarak gö­ rünmektedir. V \'Uç- fiilinin temel anlamı, kuşkusuz 'uçmak'tır. Ancak yazıtlar dönemi Türkçesinde bu fiil temel anlamıyla tespit edilmemiştir. Yedinci ve se­ kizinci yüzyılda, kuşların dışında uçabilecek başka bir canlı veya cansız varlık olmadığına göre, uç- fiilinin ele geçmesi için ancak kuşlardan söz edilmesi gerekmektedir. Buradan hareket ederek ölümden sonra in­ san ruhunun sonsuzluğa uçup gittiği düşünüldüğünde uç- fiili ile ifade edilmiş olmasına şaşırmamak gerekir. Üstelik ölümden sonra, bedenin yerinde durup ruhun bedeni terk etmiş olması da ancak uç- fiili ile be­ lirtilebilecek bir durumdur. Yukarıda kergek bol- deyimi ile öl- fiilinde de sözü edildiği üzere; öl- fiili, kağan ve beylerle, hanedan üyesi öteki kimselerin ölümünü ifade etmede tercih edilmemiştir. Dolayısıyla ka­ ğan ve beylerin ölümü uç- fiili ile anlatılmıştır. Aşağıda geçtiği yeri de verilen birkaç cümlede bu durum açıkça görülmektedir: Köl Tegin doğu 30: Ka1Jım kagan uçdokda inim köl tegin yet[i yaşda kaltı] "Babam kağan sonsuzluğa uçtuğunda kardeşim Köl Tegin yedi yaşında idi." Köl Tegin kuzey-doğu: Köl tegin kofı yılka yeti yegirmke uçdı "Köl Tegin koyun yılının on yedisinde (sonsuzluğa) uçtu." Bilge Kağan batı 2: Bilge kagan u[çdı] "Bilge Kağan (sonsuzluğa) uçtu." Tes batı 5: El etmiş kanım yaşı tegip uçdı "El Etmiş hanımın yaşı tamam olup öldü." Hangiday, 2: Baz kan oglı tel}ri uçmış "Baz Kan'ın oğlu Tengri ölmüş." Tonyukuk yazıtı da dahil, kağanlık yazıtları dışındakilerde tespit edilmeyen bu fiil, küçük yazıtlardan bir tek Hangiday yazıtında tes­ pit edilmiştir ki bunun nedeni, adı geçen kişinin güçlü bir olasılıkla Oğuzların lideri Baz Kağan' ın oğlu olmasından kaynaklanmaktadır. Buna göre; uç- fiili Dağlık Altay, Yenisey ve Kırgızistan yazıtlarında tespit edilmemiştir. 380

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Yaşı teg-

'Ölmek' anlamlı bu deyim, teg- fiili ile kurulmuş olup 'yaşı tamam ol­ mak' anlamındadır. Toplam iki kez elde edilen fiil, yalnızca Tes yazıtın­ da tespit edilmiştir. Tes batı 5: < ... > el etmiş kanım yaşı tegip uçdı "El Etmiş hanımı yaşı tamam olup öldü." Tes doğu 3: < . . > üçün otuz [tatar} < > el tutdı ançıp yaşı tegdi " < ... > için Oruz Tatar(lar} < ... > yurdu tuttu (düzenledi). Ondan sonra yaşı tamam oldu (öldü) ." .

...

Yok bol-

Yok 'yok' sözcüğü ve bol- yardımcı fiili ile kurulmuş bu yapı da 'ölmek' anlamındadır. Fiilin geçtiği birkaç örnek şöyledir: Köl Tegin doğu 1 1 ve Bilge Kağan doğu 1 O: TUrük bodun yok bol­ mazun teyin "Türk halkı yok olmasın diye" Köl Tegin doğu 25: Türük bodunug atı küsi yok bolmazun teyin "Türk halkının adı, sanı yok olmasın diye" Köl Tegin kuzey 3: Az bodun anta yok boltı "A:z halkı orada yok oldu." Bilge K�ğan doğu 40: [Kar/ok} eltewer yok bolmış "Karluk elteveri ölmüş." Tonyukuk l kuzey 7: Katun yok bolmış erti anı yoglatayın tedi "ha­ tun ölmüş idi,�onun cenaze törenini yaptırayım. dedi." Küli Çor batı 3: Ulug küli çor sekiz on yaşap yok boltı "Ulu Küli Çor seksen (yıl) yaşayıp öldü." Dağlık Altay ve Yenisey bölgesi yazıtlarında tespit edilmemesi, rast­ lanrı olabileceği gibi, yönetici kesimin dilinde kalmış özel bir fiil olarak da değerlendirilebilir. Yokla-

Eski Türk yazıtlarında geçen 'ölmek' anlamlı mecaz bir ifade de yokla­ fiilidir. Aslında 'yukarı yükselmek, göğe yükselmek' anlamında olup yukarı-yokaru sözcüğünün kök biçimi olan yok-yuk adından kuruldu­ ğunu düşünmek mümkündür. 'Yukarı' anlamındaki yok-yuk ise tespit edilmemiştir. Türk runik harf sisteminden o ve u ünlülerini ayırmak 381

mümkün olmadığı için, sözcüğün aslının yok mu yoksa yuk mu oldu­ ğunu bilmek, şimdilik mümkün değildir. Yok sözcüğünden yapılmış yokaru ise yalnızca bir kez Tonyukuk yazıtının 1. taşın kuzey yüzünün 1 . satırında ele geçmiştir: At üze bintüre karıg sökdüm yokaru at yete yadagın ıgaç tutunu agturtum "(Askeri) ata bindirerek karları söktüm. Yukarı (çıkarken) atları yedeğe alıp ağaçlara tutunarak çıkardım." Yokla- 'göğe yükselmek, ölmek' fiili, yalnızca Yenisey yazıtlarında dört kez geçmiş ve bu dört örneğin üçü, Uybat III (E 32) yazıtından elde edilmiştir. Dolayısıyla Uybat III' ün yazıcısının bu fiili iyi bildi­ ğini ve özellikle kullandığını söylemek mümkündür. Ayrıca, yalnızca Yenisey bölgesi yazıtlarında ele geçmiş olması, bu bölgede yaşayan Türk boylarının diyalektolojik sözcüklerinden biri olduğunu söylemeye de izin vermektedir. Fiilin geçtiği yer ve cümleler şöyledir: Oznaçennaya 1 (E 25) 6: Kanıl)ızyok!ayur kadaş!anl)ız kazganur esiz e "Hanınız göğe yükselir (yok olur), akrabalarınız kazanır, ne yazık!" Uybat III (E 32) 1 : Er erdem üçün e yıta yokladı "Erkeklik kahra­ manlığı için, ne acı! Göğe yükseldi." Uybat III (E 32) 8: El çor eli1Je < > erdemin üçün yokladı "El Çor ülkesine < . . . > kahraman olduğu için göğe yükseldi." Uybat III (E 32) 9: Yok/amaz biz < > bilge beg oglıl)a "Göğe yük­ selmeyiz < ... > bilge beyin oğluna'' ...

...

Cenaze Törenleri ile İlgili Söz Varlığı

Yedinci ve sekizinci yüzyıl Türk dünyasının gündelik hayatında ölüm ve ölüm etrafında gelişmiş sözcüklerin kuşkusuz büyük bir yeri ve öne­ mi vardı. Bu bakımdan, cenaze törenlerinin nasıl yapıldığına dair, elde somut bilgilerin bulunmaması dolayısıyla yazıtlar dönemi Türkçesinde ele geçen her sözcük iyice incelenmeli ve üzerinde uzun uzadıya düşü­ nülmelidir. Aşağıdaki bölümde ölüm ve cenaze törenleri ile ilgili söz­ cüklere değinilecektir: Balbal

"Savaşlarda öldürülen düşmanları temsilen dikilen taş" olarak anlam­ landırılabilecek sözcük, on bir kez balbal; bir kez ise Yenisey bölge­ sinden Tuva D (E 5 1 ) yazıtında balbar biçiminde tespit edilmiştir. Sözcüğün geçtiği yer ve cümleler aşağıda bulunmaktadır: 382

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Köl Tegin doğu 1 6 : Kal)ım kaganka başlayu baz kaganıg balbal tik­ miş "Babam kağana ilk önce Baz Kağan'ı balbal (olarak) dikmişler." Köl Tegin doğu 25: Başlayu kırkız kaganıg balbal tikdim "ilk önce Kırgız kağanını balbal diktim." Bilge Kağan güney 7: Alp erin ölürüp balbal kılu bıirtim "Kahraman askerini öldürüp balbal (olarak) dikiverdim." Bilge Kağan güney 9: Ulug oglum agrıp yok bolça kug seyünüg bal­ bal tike bıirtim "Büyük oğlum hastalanıp ölünce General Ku'yu balbal (olarak) dikiverdim." Ongi doğu 3: Alp erin balbal kışdı "kahraman askerini balbal (ola­ rak) diktiler." Ongi balbaldaki metin: lşwar[a] tarkan balbalı "Işvara Tarkan'ın balbalı" Uybat III (E 32) 1 O: Erdemin üçün türk kan balbalı ıil ara tokuz erig oduş? er oglın ögürüp? ödür? altı erdem begim e "Kahraman olduğun için Türk kağanının balbalını yurdun her tarafında, dokuz askeri? erkek çocuklarıyla sevinip < . . . > (ey} altı kahraman beylerim!" Uybat V (E 34) : Bitig bo ÖIJ yıirde kaş er taş bal[balı] "Yazıt (işte) bu(dur}. Issız yerde kaş? erin taş balbalı" Tuba il (E 36) 3: /dil yerim e beygü bal[balı} "İdil yerim(in) ebedi balbalı." Tuva D (E 5 1 ) 4: Eşim grına? altı er balbarım "Eşim (dos­ tum) uğrunda? a!J:ı kişi (tarafından dikilmiş) balbalım." Yukarıdaki örneklerden en ilginç olanı Tuva D (E 5 1 ) yazıtındaki balbar biçimidir. Sözcük ya yanlış yazılmış ya da balbal sözcüğünün di­ yalektik bir biçimi olmalıdır. Ancak yazımın başka örneği olmadığı için bunu bilmek, şimdilik mümkün değildir. Sözcüğün yazımındaki harfle­ rin teşhisinde herhangi bir sorun bulunmadığını da kaydetmek gerekir. Balbal sözcüğünün Türkçe kökenli olmadığı genel bir kabul gör­ mektedir. Tekin, Moğolca barimal 'heykel' sözcüğü ile ilişkilendirir ve sözcüğün gelişimini balbal [ka]gan atısı yolug tegin men ay artukı tört kün [olo]rup bitidim bedizetim y[a­ ratdım] "Bunca barkı, süslemeleri, sanat işini < ... > kağanın yeğeni {ben) Yollug Tegin, ben otuz dört gün oturup yazdım, süsledim, yaptım." Şine Usu doğu 2: Kara egil bodunugyok kılmadım ewin barkın yıl­ kısın [y]ulımadım "Sade halkı {avam) yok etmedim. Evini, barkını {ve) at sürülerini yağmalamadım." Olon-Nuur, 2: Anta at{ıg]? katıg tajıg ewig barkıg [tokıtdım?] "Ondan {sonra) adını (kazıdım), katı {sert) taşı, anıt-mezarı yaptırdım." Yukarıda da görüldüğü gibi, tespit edilen sözcüklerin bir bölü­ mü, ev bark ikilemesi ile, yaşanan mekan ve etrafını, bir bölümü ise anıt-mezardaki ev tipindeki küçük yapıyı kastetmektedir. Barkın yapımını gerçekleştiren ustaların bulunduğu da yine yazıt­ larda geçen cümlelerden anlaşılmaktadır. Bu meslek erbabı için bark etgüs:i maddesine bakılmalıdır. Kapırs: ak Yalnızca Altİn-Köl il (E 29) yazıtının 8. satırında ele geçen sözcüğün bulunduğu cümle şöyledir: Er erdem bolsar andag ermiş esin men altun kapır{çaftka kir]tim "Erkeklik kahramanlığı olursa öyle imiş, ne acı! Ben Altın tabuta girdim." 'Tabut' anlamındaki sözcüğün okunuşu ve dolayısıyla anlamlan­ dırılmasında sorunlar bulunmaktadır. Sözcüğün tespit edildiği satırın sonuna doğru harflerdeki aşınma ve silinmelerden dolayı, yazıt üze­ rinde çalışanlarca türlü okumalar elde edilmiştir: Örneğin; Orkun ve Klyaştornıy kırka kirtim"'; Malov kaparka kirtim182; Kormuşin altun kapar[ta k]iiltim"'; Alimov ise kapar[ta k]eltim'" biçiminde okur. Orkun, Fski Türk Y11zıt1'1rr lif, s . 1 05; Klyaşcornıy, "Stelı zolotogo ozera (K datirovke Ycniseyskih runiçeskih p:.ımyatnikov)", s. 262. 1 82 Malov, Yeniseyskaya pis'mennost' Tjurkov, tekstı i perevodı, s . 57. 1 83 Kormuşin , ljurkskiye Yeniseyskiye epüafii, tekstı i issledovaniya, s . 72. 1 84 Rysbek Alimov, "Eski Türk Runik Metinlerinde Geçen Bir Acınma Ünlemi Üzerine" Ttirk Dilleri Araştırmaları 1 8, (2008), s. 45. 181

387

Tekin, öteki naşirlerden farklı düşünerek kapırçak 'tabut' okur ve an­ lamlandırır. 1 8 5 Erdal ise kapırçak okuyuşunun Tekin' e değil; Thomsen'in asistanı Kurt Wulff'a ait olduğunu ifade eder. 186 Dolayısıyla Erdal'ın da bu okumayı benimsediği gibi bir sonuca ulaşılabilir. Bu satırların yazarı da sözcüğün 'tabut' anlamlı kapırçak olduğu kanaatindedir. 1 87 Mig tisi

Karı Çor Tegin (Xi' an) yazıtında ele geçen ve 'Çin cenaze kültüründe, önemli kişilerin, öldükten sonra kısa hayat hikayesinin yazıldığı fla­ ma' olarak anlamlandırılabilecek sözcüğün bulunduğu 1 . ve 2. satır, yazıt üzerinde çalışanlarca farklı biçimlerde okunmuştur. Türkçenin, tarihi ve çağdaş dönemlerinde tespit edilmeyen bu sözcük, Çince iki karakterin birleşiminden meydana gelmiş olmalıdır. Çağdaş Çincede ming olarak telaffuz edilen tlJ karakteri 'taş ve benzeri nesneler üzerine oyulan yazı' '" anlamında olup karakterin, Tang dönemi Çincesindeki telaffuzu Pulleyblank'te mej1J 1 89 biçimindedir. Yazıtın 2. satırının başın­ daki t2/s2I biçiminde yazıldığı açıkça görülen sözcük ise hiçbir Türkçe sözcüğün yazımına benzemediği için Çince tlJ karakteri ile birlikte kullanılan bir karakterin Eski Türkçe yazımı olması gerektiği düşünül­ müştür. Buradan hareket ederek buna en yakın ve anlamca en uygun karakter jing (li!E) olmalıdır. Bu karakterin, Tang dönemi Çincesindeki telaffuzu Pulleyblank'e göre tsiaj1) biçimindedir. 190 Bu iki karakterin birleşmesinden, Çin cenaze kültürüyle ilgili çok önemli bir uygulama olan mingjing (tlili!E) sözcüğü ortaya çıkmış olmaktadır. Mingjing 'ölü­ yü gömmek için mezarlığa götürürken tabutun önünde taşınan bay­ rak, tuğ' anlamında olup ölünün kim olduğunu bildirmek amacıyla üzerine, ölen kişinin adı, unvanı, memleketi, soyu gibi kimlik bilgileri 1 85 Talar Tekin, "'The Second Altınköl Jnscription" Türk Dilleri Artl[tırmAIArı 8, ( 1 998), s. 1 2. 1 86 Erdal, "Anmerkungen zu den Jenissei-Inschrifren'', s. 70. 1 87 Aydın. Sibirya"da Türk izleri. Ymiıry Yazıtları, s . 1 09- 1 1 1 . 1 88 Giles, A Chinese-Engliıh Dictionary, No. 794 5. 1 89 Pulleyblank, Lexicon of Reconstructed Pronunciation in Ear/y Midd/e Chinese. late Middle Chinese. and Early Mandarin, s. 2 1 6. 1 90 Pulleyblank, Lexieon of Reconstructed Pronunciation in Ear/y Middk Chinese, late Middk Chinese, and Early Mandarin, s. 1 58.

388

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

yazılır ve ölüyle beraber gömülür. Genelde, mezar taşı metni de buna göre oluşturulur. Mingjing ayrıca, ölünün ruhunu, ecdadına ve öteki dünyaya rahatlıkla kavuşturan sembolik araç olarak da görülür. Bu ne­ denle, kişi öldüğünde, hemen, akrabalarından seçilmiş bilgili bir kişi tarafından ölen kişinin, önemli kimlik bilgilerini içeren özel bir metin hazırlanır ve bu metin, mingjing üzerine aktarılır. Mingtisi sözcüğü, doğal olarak yazıtlar dönemi ile öteki Türkçe me­ tinlerde ele geçmemiştir. Uygur şehzadesi Karı Çor Tegin öldüğünde mingtisi'si hazırlanmış, üzerinde kimlik bilgileri ve soyuyla ilgili bilgi bulunan metin, mezar taşına kazınmış ve daha sonra ölüyle birlikte gö­ mülmüş olmalıdır. Mezar taşının Eski Türkçe bölümü, Çince bölümün çevirisi olmadığına göre, mingjing metninin Eski Türkçeye çevirisi ya da doğrudan Eski Türkçeyle yazımı olmalıdır. Uygur asıllı komutan Karı Çor Tegin'in ölümünün ardından, Uygur geleneklerine göre bir cenaze töreni yapılmış olmalıdır. Ancak bu Uygur şehzadesi Tang ordusunda üst düzey bir komutan olduğu için, Tang hükümdarı Tang Dezong (f;!f i�*) (779-805}'un devlet eliyle bir cenaze töreni yaptırdığı gayet açık­ tır. Buna göre; Karı Çor Tegin'in ölümünün ardından, soykütüğü çıka­ rılmış ve Çinli sanatkarlara verilmiştir. Çinli sanatkarlar da, Çin cenaze geleneğine uygun olarak bu soykütüğünü flama biçiminde olduğu bi­ linen mingjing (o dönemdeki Türkçe telaffuzu en iyi olasılıkla mingtisi) üzerine aktarmış-nlmalıdır. Zaten satırların kısa kısa oluşu, komutanın hayat hikayesinin bulunmayışı da kanıt olarak gösterilebilir. Mingjing metninin Çince hazırlandığı ve ölü defnedilirken üzerine konduğu, mingjing uygulaması için bilinen bir şeydir. Daha sonra da bu mingjing metni Türk runik harflerine aktarılmış olmalıdır. Çünkü Türk runik harfli bölümün son üç satırında, yani yazıtın kolofon bö­ lümünde verilen tarih notu da alışıldık biçimde değildir ve güçlü bir olasılıkla Çinceden tercüme edildiği için bu biçimde verilmiştir: Lagzın yıl altınç ayka yeti yafjıka "Domuz yılı(nın) altıncı ay(ının) yedinci gü­ nü(nde) ." Sözcükle ilgili ayrıntı için şu kaynaklara da bakılabilir. 1 9 1 1 9 1 Erhan Aydın-Erkin Ariz, "Xi'an Yazıtı Üzerinde Yeni Okuma v e Anlamlandırmalar" Bilig 7 1 , (20 14), s. 65-80; Aydın, Uygur Yazıtları, s. 1 58; Aydın, Taıa Kazınan Tarih, Türklerin ilk Yazılı Belgeleri, s. 270-273.

389

Sıgıt

'Ağıt, feryat' anlamındaki sözcük, sıgıtçı ve sıgta- gibi türevleriyle birlik­ te toplam yedi kez tespit edilmiştir. Yalnızca iki kez Köl Tegin yazıtında ele geçen sıgıt sözcüğünün bulunduğu yer ve cümleler şöyledir: Köl Tegin kuzey l l : Ança sakıntım közde yaş kelser tıda kö'}ülte sıgıt kelser yanturu sakıntım "öylece düşündüm. Gözden yaş gelse engelleye­ rek gönülden ağıtlar gelse (ağıtımı) bastırarak düşündüm." Köl Tegin kaplumbağa aldık 4: [sı}gıtımın basdım "ağıtımı bastır­ dım (içime gömdüm.)" Sıgıt sözcüğünden isim isim yapan +ç/ ekiyle kurulmuş sıgıtçı biçi­ mi de bir tür meslek adı olarak üç kez tespit edilmiştir. Bu meslek adı için sıgıtp maddesine bakılmalıdır. Sıgıt sözcüğünden isimden fiil yapan +A- eki ile kurulmuş sıgta­ fiili ise iki kez ele geçmiştir. Köl Tegin doğu 4 ve Bilge Kağan doğu 5: Bunça bodun kelipen sıgtamış yoglamış "bu kadar halk gelerek ağıt yakmış, yas tutmuş." Sıgıt ve türevlerinin, eski Türk yazıtları üzerinde çalışan araştırma­ cılarca okunuşu ve anlamlandırmasında herhangi bir sorun bulunmasa da tüm örneklerde s sesinin ön ünlülü s harfi ile yazımı, sözcüğün sigıt olarak okunabilmesi konusunda tereddütlere yol açmaktadır. Büyük kağanlık yazıtlarında yazım hatalarının az olması ve bu metinlerin usta bitigçiler eliyle taşa işlenmesi, bu tereddütleri haklı hale getirmektedir. Bu nedenle de sözcüğün pekala sigıt olarak yani ardık-önlük uyumuna uydurmadan okunması da mümkündür. Sıgıtçı meslek adının ise yogçı ile birlikte ikileme yapılarak kullanıl­ ması, sözcüğün anlamının yogçı yani 'yas töreni uygulayıcısı' na yakın bir anlamda olması için önemli bir kanıttır. Sözcüğün kökeni ve açılımı ile ilgili olmak üzere; Vecihe Hariboğlu y-ıg biçimini önerir; y sesi nasıl bir ön türeme ise s sesinin de bir ön türeme olduğunu öne sürer. 192 Ancak sıgıt eğer Türkçe ise, tabanının sıg- fiili olması beklenir. Çünkü -t+ eki fiilden isim yapan işlek bir ektir. Oysa ıgla--yıgla- biçiminin kökü ıg-yıg olmalıdır. Gabain sıg- fiilini, *sıg- 'ağlamak'ran getirir ve sıkta- 'feryat ermek' ile de karşılaştırır. 1 9·1 1 92 Vecihe Haciboğlu, "Ağaç ve Su" lii rk Dili Araıtırmaları Yıllığı Btlkten 1 972, ( 1 972), s. 268. 1 93 Gabain, Eski lii rkçenin Gmmm, § 1 3 1 .

390

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Sın

Sözcük, yalnızca Karı Çor Tegin yazıtının 1 2 . satırında tespit edilmiş­ tir: Karı çor ( 1 2) tegin sını "Karı Çor ( 1 2) Tegin('in) mezarı" Karı Çor Tegin yazıtında art ünlülü s harfi ile yazılan sözcüğün, Uygur Kağanlığı yazıtlarından Tariat (Terh)'ta sinleg 'mezarlık' olarak tespit edildiği, Tariat yazıtı üzerinde çalışan kimi araştırmacılarca ısrar­ la öne sürülür. Tariat'taki sözcüğü sinleg okuyanlar, buradan yola çıka­ rak atalar mezarlığında toplanma gibi uygulamaların olduğu yönünde, ilginç, ancak kanıtlanmaya muhtaç bilgiler verir. Tariac yazıtının güney yüzünün 5. satırı ile 6. sanrının başı şöyledir: Anta yawgu atadı anta kesre küsgü yılıka sinligde küç kara bod{un er}miş simizde küç kara suw ermiş kara bodun turuyun kagan (6) atadı "orada yabgu (olarak) atadı. Ondan sonra sıçan yılında (748), "sen varken halk güçlü imiş, sen­ sizken (halkın) gücü kara su (gibi) imiş" (diyerek) halk ayağa kalkıp kağan (olarak) (6) atadı." Bu satırların yazarı tarafından sinlig okunup 'senli, sen varken' biçiminde anlamlandırılan bu sözcüğü; Klyaştornıy esinligde "güç, sağlam bir insan olarak elindeyse, tüm insanları düzene sokar; Güç sıhhatsiz birinin elindeyse pınar suyu olur""'; Tekin sin­ l[e}gde '(ecdat) mezarlığında' 195; Katayama sin eligde 'senin elinde' 196; Berca sen eligde "elinizde güç var, sıradan insanlar (tabii ki) ..." 197; Şirin User s2In2Pg2de198; Osman Mert s(i)nl(e)gde " (Atalarımızın) mezarları sizde" 199; Ölmez sinlegde "mezarlıktan (atalardan ?)"200 biçiminde okur ve anlamlandırır. Kişgarlı Mah mud'un sın sözcüğü için verdiği bilgi ilginçtir: Sın "boy bos. Bu sözden alınarak bodhlug sınlıg kişi 'boylu boslu adam' denir. Buradan alınarak mezara da 'sın' denir. Çünkü mezar, insanın boyunca 1 94 Klyaşcornıy. "The Teckhin lnsccipcion'', s. 343 ve 345. 1 95 Tekin, "Kuzey Moğoliscan'da Yeni Bir Uygur Anıcı: Taryac (Terhin) Kitabesi'', 805 ve 809. 1 96 Kacayama, "Tariac lnscription", s. 1 69 ve 1 7 1 . 1 97 Berca, Szavaimat fol Halijdtok, A Tıirk is Ujgur Rovdsirdsos Emlikek Kritikai Kiaddsa, s. 2 5 1 ve 260. 1 98 Şirin User, Köktürk ve Ötüken Uygur Kağanlığı Yazıtları, Söz Varlığı incelemesi, s. 479. 1 99 Osman Mert, Ötüken Uygur Dönemi Yazıt/a.rmdan Tes, Tariat, Şine Us. Ankara: Belen Yayıncılık, 2009, s. 1 69 ve 1 74. 200 Ölmez, Orhon-Uygur Hanlığı Dönemi Moğolistan'daki Eski Tıirk Yazıtları, s. 277 ve 28 1 . 39 1

olur. " Bu maddenin ardından Kaşgarlı Mahmud, başka bir sın daha yazarak ona ise 'mezar' anlamını verir. 201 Kaşgarlı, iki sın sözcüğünün aynı kökenden olmadığını biliyor olmasındandır ki aynı maddede yer vermemiştir. Clauson, iki farklı anlamdaki sı:n sözcüklerini haklı olarak aynı maddede almaz. Sözcüğü Çin. ts'in "atalara ait bir tapınaktaki arka sa­ lon" olarak verir ve Giles sözlüğündeki ch'in 2.09 1 (llİ) maddesine atıf yapar. Ayrıca Clauson'un verdiği örneklerin tümü, Anadolu dönemine gelinceye değin hep art ünlülü s iledir '°'· Giles'ın, ch'in (No. 209 1 ) ola­ rak verdiği sözcük, bugünkü Çincede çin (�) biçiminde yazılmaktadır. Sözcüğün, Çincenin farklı dönemlerindeki telaffuzları için bk. 203 Tekin, Eski Anadolu Türkçesi ile Anadolu ağızlarında tespit edi­ len sin 'mezar, kabir; ölüm; kahır, acı' sözcüğünü sın sözcüğüyle ilişki­ lendirir204 ayrıca sinleg biçimini Eski Anadolu Türkçesi metinlerindeki sinle 'mezarlık' sözcüğünün atası sayar. Sözcüğün Çince olduğunu ve sin 'mezar' biçiminde Uygur metinlerinde de tespit edildiğini belirten Tekin, sözcüğün ön ünlülü olduğunda ısrar eder; hatta Drevnetyurkskiy Sw var'ın yazarlarıyla Clauson'un sözcüğü art ünlülü okumalarının yan­ lış olduğunu belirtir. 205 Eski Anadolu Türkçesi ile Anadolu ağızlarında görülen sin biçimi, eğer başka bir dilden ödünçlenmcdiyse, sözcüğün ünlüsünün incelme­ siyle ortaya çıkmış gibi görünmektedir. Sözcüğün tek örneğinin bulun­ duğu Karı Çor Tegin yazıtının estampaj görüntüsünde de sözcükteki s harfinin art ünlülü olduğu açıkça görülmektedir.

Divanü Uigat-iı- Türk krc·ümesi lif, s. 1 38 . An Etymologiml Dictionary ofPre- 7hirteenth-Century Turkish, s. 832a-b. Pullcyhbnk, reximn of Rnomtnu:trrl Pro11u11ci11ıio11 in Farly Middle Chineu, Lııte

20 1 Alalay,

202 Clauson, 20J

Mit!tllc· C'hinı'fl', t111d l'.ı1r(v lıfımd11ri11, s. 2 5 5 .

2 0 4 Talaı · ı ck i n , " Notcs o n Old Turkic Wor ertİljü ulug törön alı bertim tür{geş kagan] ( 1 O) kızın ertİIJÜ ulug törön ogluma alı bertim "Ben Türgeş kağanına kızımı < . . > pek büyük törenle alıverdim. Tıirgeş kağanının (1 O) kızını pek büyük törenle oğluma alıverdim.'' Bilge Kağan güney 1 4 ve 1 5: Bunra amtı begler kaT)ım kaganka ...

.

ertiT)Ü ( 1 5) ertiT)Ü timag? < > türük beglerin bodunın ertiT)Ü timag? etdi ögd{i} "bunca şimdiki beyler, babam kağana pek çok ( 1 5) pek çok say­ ...

gı? gösterdiler < . > Türk beyleri, halkı pek çok saygı gösterdi, övdü." Üç örneğin bulunduğu Bilge Kağan güney 14 ve 1 5 'te ise, sözcü­ ğün anlamı pek belirgin değildir. .

18

.

Clauson, An Eıymological Dictionary ofPrt- 7hirımıth-Cenıury Turkish, s. 1 I 6b. 414

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Clauson sözcüğü, ert- ve onun dönüşlü biçimi olan ertin- fiilinden alarak 'son derece, pek fazla' anlamıyla karşılar. 19 Sözcüğün Eski Uygur Türkçesinde20 de önemli derecede bir kullanım alanı bulunduğu, ancak bu dönemden sonra kullanımdan düştüğü anlaşılmaktadır. Erüş 'Çok' anlamındaki bu sözcük, yalnızca Dağlık Altay yazıtlarından Kuray 1 (A 4)'de ele geçmiştir. Maşrapanın dibinde bulunan satırın tü­ mü şöyledir: Erüş silik eşim esürselJ igin unaş "çok sayıda pak (temiz) dostum; sarhoş olursan hastalığını (önceden) kabullen." Sözcük, bu satırların yazarı tarafından Kuray 1 yazıtının yeniden okunup anlamlandırılmasından elde edilmiştir; bu nedenle de yazıtlar dönemi Türkçesinde başka örneği bulunmamaktadır. Clauson, 'birçok, sayısız' anlamıyla verdiği sözcüğün, üküş 'çok' ile birlikte daha sık kul­ lanıldığını belirtir ve Eski Uygur Türkçesinden örnekler verir. Özellikle Uigurica 11 ( 1 6, I 4)'den verdiği edgü kılınç erüş mü "Bu iyilikler çok mu?" cümlesi, sözcüğün anlaşılması için iyi bir örnek olarak değerlen­ dirilebilir. Clauson ayrıca, Kutadgu Bilig in 4247. beytinde bulunan ve Arat' ın uruş 'vuruş, savaş' olarak okuyup anlamlandırdığı sözcüğün de ürüş olabileceğini ihtiyatla belirtir.21

Kutadgu Biiig 4247: Tepizlik bolur bu kapugda öküş Tepiz kayda eçse tütüş ol uruş. 22 "Bu saray kapısında birbirini çekememek çok olur; nerede çekeme­ mek olursa, orada kavga eksik olmaz.'"3 Divdnu Lugdti t Tıirk'te tespit edilmemiş olması, sözcüğün unutul­ maya başladığına işaret olarak değerlendirilebilir. Eski Uygur Türkçesi metinlerindeki kullanım alanı ve örneklerin çeşitliliği hakkında bk." Satırdaki silik'in sıfatı olan erüş sözcüğü, Eski Uygur Türkçesi me­ tinlerindeki örneklerden de anlaşılacağı üzere, Eski Türkçenin ikinci ' -

19 20 21 22 23 24

Clauson, An Etymolotical Dictionary ofPre-lhirteenth-Century Turkish, s. 2 1 2b. Wilkens, Handwörterbuch des A!tuigurischen, Altuigurisch-Deutsch-Tıtrkisch, s. 1 20. Clauson. An Etymologica/ Dictionary ofPre- lhirteenth-Century Turkish, s. 239a. Arat, Kutadgu Bi/ig /, Metin, s. 427. Araı, Kutadgu Bilig il, Çeviri, s. 307. Wilkens, Handwörterbuch des Altuigurischen, Altuigurisch-Deutsch- Tıirkisch, s. 1 2 1 . 415

evresinde sıkça kullanılmıştır. Yazıtlar dönemi Türkçesinde, bu örnek­ ten başka hiçbir tanığın bulunmaması tuhaf olmakla birlikte, eğer bu kap, dolayısıyla yazılı metin, Uygur Kağanlığı dönemine ait ise, bu durumda 'çok, çok sayıda' anlamındaki erüş sözcüğünün kullanılması daha anlamlı olacak; ayrıca Uygur diyalekcolojisi açısından değerlendi­ rilmesine de imkan tanıyacaktır. Kuray I (A 4) yazıtı ile ilgili bu yeni okuma ve anlamlandırmanın ayrıntısı için bk." Irak 'Irak, uzak' anlamındaki sözcük, toplam beş kez ele geçmiştir. Sözcüğün geçtiği yer ve cümlelerden birkaçı şöyledir: Köl Tegin güney 5 ve Bilge Kağan kuzey 4: Irak bodunug ança ya­ gutır ermiş "uzaktaki halkları öylece (kendine) yaklaşnrırmış." Tonyukuk 1 batı 5: Toruk bukalı semiz bukalı ırakda (6) bölj < r>eser semiz buka toruk buka tı!yin bilmez ermiş "Zayıf boğa ile semiz boğa uzakta (6) böğürse, semiz boğa mı zayıf boğa mı olduğu bilinmezmiş diyerek öylece düşündüm." Sözcüğün ıra- fiilinden yapıldığı bilinmektedir. 26 Bugün kimi Türk yazı dillerindeki yzrak, irak gibi biçimlerin ortaya çıkması, sözcük ba­ şındaki z sesinin normalden kısa olmasından kaynaklanmaktadır. Kalın Sözcük, 'kalın, yoğun, pek fazla; güçlü, kuvvetli' anlamıyla ele geçmiştir: Tonyukuk I güney 6: Yuyka kaim bolsar topulguluk alp ermiş "yufka kalın olursa delinmesi zormuş." Alnn-Köl I (E 28) 2: Elim ökünçÜIJ e kaim yagıka kaymatın tegipen adrıldım a yıta "Yurdum, pişmanlığın (ne pişmanlık!), güçlü düşman­ dan (geri) d ön m eden s a ld ırı rke n ay rı ld ı m (öldüm) , ne acı!" Herbis-Baarı (E 59) 8 ve Tugutüp I (E 1 20) 2: Kalın kadaşımka bökmedim "Çok sayıda akrabalarıma doymadım." Tonyukuk yazıtında geçen örnekte yuyka 'yufka' sözcüğü ile kar­ şıtlık oluşturduğu için sözcüğün anlamı daha bel irgi ndir. Ayrıca üç Yenisey yazıtında geçen ö rnekte ise belki 'sevgi l i ' be l ki de 'çok 25

Aydın, " Dağl ık Alray Yazıtlarından Kuray Anlamlandırma",

26

Clauson,

s.

l

1

(A

4)

Üzerinde Yeni Bir Okuma ve

1.

An Etymological Dictionary of/'re� !hirteenth�Century Turkish, s . 2 l 4a.

416

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

sayıda' anlamı verilebilecek mecaz bir kullanım olduğu görülmekte­ dir. Sözcüğün hem temel hem de mecaz anlamının, aşağı yukarı aynı dönem metinlerinde bir arada kullanılmış olması, yedinci ve sekizinci yüzyıllardaki Türkçenin zenginliği ve işlekliğinin tespiti açısından kuş­ kusuz önemli ve değerlidir. Kalısız 'Eksiksiz' anlamıyla karşılanabilecek bu sözcük, yalnızca Tonyukuk yazıtında tespit edilmiştir. Örnekler aşağıda bulunmaktadır: Tonyukuk I kuzey 6: On ok bodunı kalısız taşıkmış ter "On Ok halkı eksiksiz yola çıkmış" der." Tonyukuk I kuzey 9: On ok süsi kalısız taşıkdı ter "On Ok ordusu eksiksiz yola çıktı." dediler." Sözcüğün yalnızca Tonyukuk yazıtında geçmiş olması, yazıtın Eski Türkçenin söz varlığına yaptığı katkılar bakımından çok değerli oldu­ ğuna iyi bir kanıttır. Sözcüğün +siz yokluk bildiren ek ile kurulmuş olması, kökün kalı olduğuna gerekçe olarak sunulabilir. Kamag

'Tüm, hepsi' anlamındaki sözcüğün tespit edildiği yerlerden birka­ çı aşağıda bulunmaktadır: Köl Tegin. doğu 1 2: Kamagı ( 1 2) yeti yüz er bolmış "Tamamı ( 1 2) yedi yüz asker olmuş." Köl Tegin doğu 1 8: Kamagı beş otuz süledimiz "toplamı yirmi beş (kez) sefer ettik.� Baga Hayrhan il: Kamag bodunut eli? teıJri kagan ermiş "tüm hal­ kın, ülkenin (sahibi) Tengri Kagan imiş." Clauson, Orta Farsçadan erken bir ödünçleme olduğu kanaatin­ dedir: hm'g (hamdg) ." Kamag, dudak sesi m'nin etkisiyle kamug biçi­ mini almış ve özellikle Osmanlı Türkçesi metinleri ile bugün Türkiye Türkçesinde kamu biçimine gelişmiştir. Kaug 'Katı, sere' anlamındaki katıg, herhangi bir nesnenin sere olup ol­ madığını ölçmek amacıyla kullanılan ölçü sözcüklerinden biridir ve eksiz olarak iki kez ele geçmiştir: 27

Clauson, An Etymowgical Dictionary ofPre- lhirteenth-Century Turkish, s. 627a.

417

Hoyto-Tamır V, 2: Tölis bilge beg tofı begi katıg yerke "(Ben) Tölis Bilge Bey, Tony begi(yim). Sert yere (yazdım) ." Olon-Nuur, 2: Anta at{ıg}? katıg taşıg ewig barkıg [tokıtdım?J "Ondan (sonra) adını (kazıdım), katı (sert) taşı, anıt-mezarı yaptırdım." Yukarıda bulunan iki örnekte, sözcüğün asıl anlamı ile kullanılmış ve taşın sert olduğu ifade edilmiştir. Kat- fiilinden yapıldığı açık olan sözcü­ ğün, sonunda g sesi olmaksızın kullanılan bir örneği ise, Şine Usu doğu 6'daki ol ay beş yegirmike keyre başı üç birküde tatar birle katı tokıdım "O ayın on beşinde Keyre (Irmağı' nın) kaynağı (ile) Üç Birkü'de Tatarlarla şiddetli bir savaşa ruruşrum." cümlesinde tespit edilmiştir. Ayrıca Köl Tegin ve Bilge Kağan yazıdarındaki katıgdı zarfının da katıg sözcüğünün arkasına +ti ekinin eklenmesiyle elde edildiği anlaşılmaktadır.28 Köl Tegin güney 2 ve Bilge Kağan kuzey 1 : Bo sawımın edgüti eşid katıgdı tıl)la "bu sözlerimi iyice işit (ve) sıkıca dinleyin." Buna göre; Şine Usu yazırındaki katı ile Köl Tegin ve Bilge Kağan ya­ zıtlarındaki katıgdı zarfının, mecaz bir anlamla kullanıldığı söylenebilir. Kergeksiz Toplam iki kez elde edilen sözcüğün geçtiği yer ve cümleler şöyledir: Köl Tegin kuzey 1 2 : Tawgaç kaganta işiyi likel) kelti bir tümen agı altun kümüş kergeksiz kelürti "Çin kağanından İşiyi Likeng geldi. On bin (top) ipek, altın (ve) gümüşü fazlasıyla getirdi." Bilge Kağan güney 1 1 : Altun kümüş kergeksiz kelürti "altını (ve) gümüşü fazlasıyla getirdiler." İsimden isim yapan ve yokluk bildiren +siz eki ile kurulmuş sözcü­ ğün tabanı olan kergek, yazıtlar döneminde tespit edilmemiştir. Ancak bu durum, tümüyle rasdantı olmalıdır. Yalnızca Köl Tegin ve Bilge Kağan yazıtlarında geçen bu sözcüğün +siz eki olmadan kurulmuş bi­ çimi olan kergek'in, kergek bol- deyiminde kullanımındaki anlam iliş­ kisinin yakalanamaması ile ilgili görüşler için kergek bol- maddesine bakılmalıdır. Kısga Toplam üç kez geçen sözcüğün anlamı 'kısa, az' olsa da özellikle Küli Çor yazırındaki kısga kergek bol- deyiminden ram olarak bu anla­ mı çıkarmak güçtür. Sözcüğün geçtiği yer ve cümleler şöyledir: 28

Clauson, An Eıymological Dictionary ofPre- Thirteenth-Century Turkish, s. 599b.

418

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Küli Çor doğu 1 1 : Yagıka yabjus oplayu tegip opulu kirip özi kısga kergek boltı "Düşmana yalnız atak yapıp, saldırıp ileri atılarak girince kendisi öldü." il. Karabalgasun, 10: (8) yagız (9) yerde yolım ( 1 0) kısga boltı "(8) Yağız (9) yerde (yeryüzünde) talihim ( ! O) kısa oldu." Yukarıdaki iki örnekten başka, Uyuk-Arjan (E 2) yazıtının 5. sa­ tırında bulunan er atım kısk baş ben "Erkeklik adım Kısa Baş'tır." cümlesindeki kıska sözcüğünün de kısga' nın k sesli biçimi olması gere­ kir. Satırdaki er atım kısk baş ben cümlesindeki kişi adı, türlü bi­ çimlerde okunmuştur. Örneğin; Orkun yaşak M okur; Vasilyev ligatürü olduğu gibi verir: fş1qM, Kormuşin, qısaqLIQ; Sertkaya ise çok farklı biçimde akış kart okur.29 Sözcüğün asıl biçiminin kısga, Uyuk-Arjan yazıtındaki biçimin ise klg nöbetleşmesi örneği olduğunu öne sürmek mümkündür. Sözcüğün kıs-30 fiilinden yapılmış olması zaten asli biçi­ minin kısga olduğuna işarettir. Eğer kişi adı yanlış okunmuyorsa, 'kısa' anlamındaki sözcük ile yapılmış olması sıra dışıdır. Belki de kişinin baş ölçülerinin küçük olmasıyla ya da mecaz bir ifade ile anlatılmak istenmiş olabilir. Kiçig 'Küçük' ;ınlamındaki sözcük, yazıtlar döneminde sıkça kullanıl­ mıştır. Sözcüğün geçtiği birkaç örnek cümle şöyledir: Yeerbek 1 (E 1 47) 5: Ulugum kiçigim e bökmedim "Büyüğüme, küçüğüme doyfuadım." Talas XIII (K 1 3) 2: Kiçig kisim e tul kaldı "küçük eşim dul kaldı." Yukarıda verilen ve açıkça 'küçük' anlamındaki belirgin örneklerin dışında, Köl Tegin ve Bilge Kağan yazıtlarında geçen kiçig tegmedim ibaresi üzerinde çok tartışılmıştır. İki kez Köl Tegin güney 3; bir kez, doldurma ile Bilge Kağan kuzey 2 ve bir kez de Bilge Kağan kuzey 3'te geçen kiçig sözcüğü ile öteki kiçig'lerin yazımının aynı olması, bu dört örnekteki sözcüğün başka bir biçimde okunmasını imkansız kıl­ maktadır. Dolayısıyla bu örneklerde yer alan kiçig sözcüğü de 'küçük' anlamındadır; ancak güçlü bir olasılıkla sözcüğün deyim kullanımı söz konusu olmalıdır: 29 30

Aydın, Sibirya'da Tıirk izleri, Yenisey Yazıtları, s. 48. Clauson, An Eıymological Dicıionary ofPre- lhirteenth-Century Turkish, s. 667a.

419

Köl Tegin güney 3: Taloyka kiçig tegmedim " (Büyük) Okyanusa ulaşmama az kaldı." Bilge Kağan kuzey 3: Töpötke kiçig tegmedim "Tibet'e ulaşmama az kaldı." Kop 'Tüm, hepsi, tamamen' anlamındaki sözcük, çok sayıda tespit edilmiştir. Sözcüğün geçtiği yer ve cümlelerden birkaçı aşağıda bu­ lunmaktadır: Köl Tegin güney 9: Kop anta alkıntıg arıltıg anta kalmışı yer sa­ yu kop toru ölü yorıyur ertig "Oralarda tamamen yok oldun, tükendin. Geri kalanlarınız her yere, yarı ölü yarı diri gidiyordunuz." Köl Tegin güney 1 O: Yok çıgafı bodunug kop kuwratdım "yoksul halkı tamamen derleyip toparladım." Köl Tegin doğu 2: Tört bulul} kop yagı ermiş sü sülepen tört bulu1jda­ kı bodunug kop almış kop baz kılmış "Dört taraf hep düşmanmış. Ordu sevk ederek dört taraftaki halkları hep ele geçirmiş, tabi etmiş." Tonyukuk 1 güney 9: Anta ötrö oguz kopın kelti "Bunun üzerine Oğuzların tamamı (üzerimize) geldi." Uybat III (E 32) 3: Yagda < . . . > bitigçi < . . . > uz kop bodun tike bilir erti "Düşmandan < ... > yazıcı < . .. > (bengü taşı) bütün halk dikebilir idi." Oruk Yalnızca bir kez Tonyukuk yazıtından elde edilen sözcüğün geçtiği yer ve cümle şöyledir: Tonyukuk 1 doğu 7: qitim az yer y[olı} anı b[irle} ermiş bir at orukı ermiş "(şöyle) işittim: "Az ülkesi in yolu Anı (Irmağı) boyunda? imiş. Bir at geçecek kadar imiş." 'Bir atın geçebileceği aralık, oyuk' anlamında olup Tonyukuk'un genel olarak kendi yazıtında kullandığı ilginç sözcüklerden biri olarak değerlendirilebilir. Sözcüğün anlamı çok açık olduğu için anlamlandır­ malar da aşağı yukarı aynıdır. Clauson, sözcüğün orok da okunabilece­ ğini ifade eder ve 'yol' anlamını verir.·" Clauson'un, farazi olarak 'yol' anlamı verdiği düşünülebilir. Çünkü 'yol'u ifade eden en iyi sözcük 31

Clauson, An Etymok>gica/ Dictionary ofPre-'lhirteenth-Century Turkish, s . 2 l 5a.

420

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

doğal olarak yolun kendisidir. Sözcüğün kökeni ve yazıdar dönemi den sonraki Türkçe metinlerdeki kullanım alanının ayrıntısı için bk.32 Sansız Kök biçim sa- 'saymak' ve bundan yapılmış san 'sayı' sözcüğünün tespit edilmemesi tümüyle rastlantı olmalıdır. +siz yokluk bildiren isimden isim yapma ekiyle kurulmuş ve 'sayısız' anlamıyla, miktar be­ lirten sansız sözcüğü ise iki kez ele geçmiştir: Bilge Kağan güney 12: Edgü özlük atın kara kişin kök teyel}in sansız kelürüp kop kotı "İyi has atlarını, kara samurları (ve) boz dağ sıçanı (derilerini) sayısızca getirip bıraktılar." Suci, 5: Agılım on yılkım samız erti "Ağılım on, at sürülerim sayısızdı." Sıgar 'Yarı, yarım' anlamındaki miktar belirten bu sözcük, birkaç örnek­ te ele geçmiştir: Bilge Kağan doğu 32: Sıljar süsi ewig barkıg yulıgalı bardı sıljar süsi sül]üşgeli kelti "Ordunun yarısı evi barkı yağmalamaya, (diğer) yarısı da savaşmaya geldi." Tonyukuk il batı 5 : Bizinte eki uçı sı1Jarça artuk erti "(Onların) iki kanadı bizim .yarımızdan fazlaydı." Şine Usu doğu 6: Sıl]arı bodun (7) içikdi "Halkın yarısı (7) tabi oldu." Genel bir kural olmamakla birlikte, birkaç örnekte ön ünlülü s harfi ile yazılrriiştır. Ancak Bilge Kağan ve Tonyukuk yazıtında siljar biçiminde ön ünlülü s ile yazılması alışıldık bir durum değildir. Şine Usu yazıtında ise art ünlülü s ile yazılmıştır. Ayrıca sözcükle ilgili ilginç bir kullanım da Tonyukuk yazıtındaki +çA eşitlik ekli sı1Jarça biçimidir. Sügüg batımı Eski Türk yazıtlarında ölçü ile ilgili en ilginç ve bir o kadar da değerli olanı, belirtisiz isim tamlaması yapısıyla kurulmuş SÜl]Üg batı­ mı 'dır Yalnızca bir kez, Bilge Kağan doğu 26'da tespit edilmiştir: leti o[tuz yaşı}ma kırkız tapa süledim SÜl]Üg batımı (27) karıg söküpen kög­ men yışıg tog[a yorı}p kırkız bodunug uda basdım "Mızrak batımı (27) .

32

İbrahim Kekevi, "Tonyukuk Yazıcında Geçen "oruk" Sözcüğünün Etimolojisi ve Bağlam Anlamı". Karadeniz Araşıınnalan 1 7166, (2020), s. 539-547.

42 1

karı sökerek Kögmen (ormanlı) Dağları'nı aşarak ilerleyip Kırgız halkı­ nı uykuda (iken) baskına uğrattım." Bu ilginç ölçü ifadesi ile, Kırgızlara yapılan kuzey seferi sırasında karın ne kadar çok yağdığı belirtilmiştir. Teg Sözcükle ilgili ayrıntı için, sayılar bölümündeki teg maddesine ba­ kılmalıdır. Terig 'Derin' anlamındaki sözcük yalnızca bir kez, Dağlık Altay yazıtla­ rından Tuekta 1 (A 3)'de tespit edilmiştir. Tuekta 1 (A 3): Terif)İm e kümüş agır? (agar?) "tabağım? (maşra­ pam?) gümüş(tendir) değeri?" Her ne kadar yazıtlar dönemi Türkçesinde bir kez ele geçmiş olsa da sonraki dönem Türkçe metinler ile çağdaş Türk yazı dillerinde sık­ lıkla kullanılan bir ölçü birimidir. Sözcüğün Türkçenin öteki dönemle­ rindeki kullanımıyla ilgili örnekler için bk. 33 Tüketi Tüket- 'tüketmek' fiilinin zarf biçimi olan ve 'tükeninceye kadar, tümüyle' gibi bir anlama sahip sözcük, birer kez Köl Tegin ve Bilge Kağan, bir kez de Yenisey bölgesinden Begre (E 1 1 ) yazıtında tespit edilmiştir. Cümleler şöyledir: Köl Tegin güney 1 : Sawımın tüketi eşidgil "Sözlerimi tükeninceye kadar dinle." Bilge Kağan kuzey 1 : Sawımın tüketi eşid "Sözlerimi tükeninceye kadar dinle." Begre (E 1 1 ) 3: Sekiz adaklıg barımıg üçün yılkı tüketi bardım "Sekiz ayaklı malım mülküm için, at sürüm tükeninceye kadar gittim." Zarfın tabanı olan tüke- fiili, bir kez Şine Usu güney Ek 1 'de, tü­ ken- fiili bir kez Yeerbek il (E 1 49) 6'da ve tüket- fiili ise, eğer tüketi zarfları sayılmaz ise, çekimli fiil olarak hiç ele geçmemiştir. Ancak, tüketi zarfı bulunduğuna göre tüket- fiilinin ele geçmemesi, tümüyle rastlantı 33

Clauson, An Eıymological Dictionary ofPre-'!hirteenth-Century Turkish, s. 5 5 Ia.

422

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

olmalıdır. Ayrıca Yenisey bölgesinden Ayna il (E 77) yazıtında bir kez ge­ çen tel) tükemif kişi adının da tüke- fiilinden yapıldığı anlaşılmaktadır: Er tel) tükemif köZTjüm "Erkeklik adım Teng Tıikemiş('cir). Aynam" Ulug 'Ulu, büyük' anlamındaki ölçü ifade eden bu sözcük, çok sayıda tespit edilmiştir. Sözcüğün geçtiği yer ve cümlelerden birkaçı aşağıda bulunmaktadır: Köl Tegin doğu 40: Ulug SÜJJ ÜŞ sür;üşmif "Büyük bir savaş olmuş.'' Bilge Kağan güney 9: Ulug oglum agrıp yok bolça kug seyünüg bal­ bal tike bertim "Büyük oğlum hastalanıp ölünce General Ku'yu balbal (olarak) dikiverdim." Tonyukuk il doğu 6: Özüm karı boltum u/ug bo/tum "Kendim yaşlandım, kocadım." Küli Çor bacı 3: Ulug kü/i çor sekiz on yaşap yok boltt "Ulu Küli Çor seksen (yıl) yaşayıp öldü." Suci, 10: Ulug oglum s{ük?}e bardı "büyük oğlum savaşa (?) gicci." Hemçik-Bom il (E 96) 3: Ulugumka begimke b[ökme}d{im} "büyü­ ğüme, beyime doymadım." Yeerbek 1 (E 1 47) 5: Ulugum kiçigim e bökmedim "Büyüğüme, küçüğüme doymadım." Yukarıda verilen örneklerde de görüldüğü gibi, bugün ulu ile bü­ yük sözcükleri arasındaki anlam farkına benzer bir farklılık göze çarp­ mamaktadır. Özellikle Yeerbek 1 yazıcının 5. sacırındaki ulug ve küçük sözcüklerinin aynı cümle içerisinde bulunması, ulugun 'ulu' anlamın­ dan çok, 'büyük' anlamında kullanıldığına işaret ermektedir. Aynı şekilde, Bilge Kağan güney 9'daki ulug oglum ibaresinde de ulug söz­ cüğünün anlamı, açıkça 'büyük'tür. Türkçenin sonraki dönemlerinde, sözcük sonundaki g sesinin önce wl v sesine gelişmesi ve ardından eriyip ünlüleşmesi ile türlü biçimlerde yaşadığı bilinmektedir. Uzun Sözcük 'uzak' anlamıyla yalnızca bir kez ele geçmiştir: Tonyukuk il doğu 2: Uzun yelmegyeme ıttm ok "Uzaklara ön­ cü birlikleri de gönderdim." 423

Üküş Yazıtlar dönemi Türkçesinin, 'ço k' anlamındaki sözcüklerinden bi­ ridir. Sözcüğün geçtiği birkaç örnek şöyledir: Köl Tegin güney 6: Üküş türük bodun öltüg ''Türk halkından bir­ çoğunuz öldü." Köl Tegin güney 7 ve Bilge Kağan kuzey 6: Bilig bilmez kişi ol sawıg alıp yagru barıp üküş kişi öltüg "Bilgisiz (cahil) kişi(ler) o sözü (dikkate) alıp yakına varıp çok (sayıda) kişi öldünüz." Köl Tegin güney 1 O, Bilge Kağan kuzey 7 ve Bilge Kağan doğu 24: Az bodunug üküş kıltım "Az halkı çoğalttım." Tonyukuk i l batı 4: Üküş teyin neke korkur biz "(sayıları) çok diye niye korkuyoruz?" Köjeelig-Hovu (E 45) 9: Kümülüg er üküş boltı " (az) Kümül askeri çoğaldı." Sözcüğün, kimi araştırmacılarca öküş biçimiyle okunduğu bilin­ mekte olup Türk runik alfabesindeki ö ve ü seslerini gösteren harfin bir tane oluşu, hangi biçimin doğru olduğunu bilmeyi imkansız hale getirmektedir. Ülüg Yukarıda İnanç ile İlgili Söz Varlığı başlığında ülüg sözcüğüne değinilmiş; özellikle 'bölüm, kısım' asıl anlamından, mecaz kullanım ile 'talih, baht' anlamının elde edildiği vurgulanmıştı. Sözcüğün asıl an­ lamı, pay etme çerçevesinde 'bölüm, kısım' olduğu için, ölçü sözcüğü olarak da değerlendirilmelidir. Bu nedenle, doğrudan 'bölüm, kısım' anlamında kullanılan ülüg sözcüğünün en iyi örneği Tonyukuk yazıtın­ da tespit edilmiştir: Tonyukuk 1 batı 4: Eki ülügi atlıg erti bir ülügiyadagerti "(Bunların) iki bölümü adı idi, bir bölümü yaya idi." Yaguk 'Yakın' anlamı ndaki yaguk sözcüğü ise yaln ızca iki kez tespit edil­ miştir: Köl 'Jcgin güney 7 ve Bilge Kağan kuzey 5 : Irak erser yawlak agı berür yaguk erser edgü agı berür tep ança boşgurur ermiş "(Çinliler) " Uzakta isen körü ipekli verir, yakında isen iyi ipek verir" diyerek öy­ lece akıl verirlermiş." 424

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Sözcüğün yagu- fiilinden yapıldığı belli olsa da eski Türk yazıtların­ da bu fiil tabanı tespit edilmemiş; ancak ileri öğe olarak yagut- 'yaklaş­ tırmak' fiili iki kez ele geçmiştir: Köl Tegin güney 5 ve Bilge Kağan kuzey 4: Süçig sawın yımşak agın arıp ırak bodunug ança yagutır ermiş "Tadı sözle, yumuşak ipeklerle kandırıp uzaktaki halkları öylece (kendine) yaklaştırırmış." Ayrıca yine aynı kökten yapılmış yagru sözcüğü de toplam dört kez ele geçmiştir. Yımşak Herhangi bir nesnenin sert olup olmadığını ölçmek amacıyla, bu­ gün Türkiye Türkçesinde de kullanılan yumuşak sözcüğünün en eski biçimi olup yalnızca Köl Tegin ve Bilge Kağan yazıtlarında üçer olmak üzere toplam altı kez ele geçmiştir. Sözcükle ilgili birkaç örnek şöyledir: Köl Tegin güney 5 ve Bilge Kağan kuzey 4: Tawgaç bodun sawı süçig agısı yımşak ermiş süçig sawın yımşak agın arıp ırak bodunug ança yagutır ermiş "Çin halkının sözü tatlı, ipeği yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipeklerle kandırıp uzaktaki halkları öylece (kendine) yaklaştırırmış." Sözcüğün tespit edildiği altı tanığın altısının da ön ünlülü y harfi ile yazılması, ardık-önlük uyumunu bozmakla birlikte, hiliyle yimşak okumaya neden olmaktadır. Sözcüğün ardık-önlük uyumuna uyup uy­ maması· bir yana; ön ünlülü y ile yazımı, kökün ne olduğu konusunda ne yazık ki herhangi bir ipucu vermemektedir. Yinçge 'İnce' anlamındaki ince'nin en eski biçimi olan yinçge sözcüğü yal­ nızca Tonyukuk yazıtında iki kez ele geçmiştir. Bu durum, Tonyukuk yazıtının Eski Türkçenin söz varlığına yaptığı katkılar bakımından de­ ğerini artırmaktadır. Her iki sözcük de nç sesini karşılayan harf m ile yazılmıştır: Tonyukuk 1 güney 6: Yuyka erkli topulgalı uçuz ermiş yinçge erk­ lig üzgeli uçuz yuyka kalın bolsar topulguluk alp ermiş yinçge "Yufka iken del i nmesi kolaymış. İ nce olanı koparmak kolaymış, yufka

kaim olursa delinmesi zormuş, i Yogun Yalnızca iki kez ele geçen sözcük, 'yoğun, kalın' anlamındadır. 425

Bilge Kağan güney 1 5: Ka!Jım kagan [ü}ç[ün} agır taşıg yogun ıg türük begler bodun et[ip}yar{atıp kel}ürti "babam kağan için değerli taş­ ları, kalın ağaçları Türk beyleri, halkı hazırlayıp, düzenleyip getirdiler." Tonyukuk I güney 7: Yinçge (7) yogun bolsar üzgülük alp ermiş "in­ ce (7) yoğun olursa kopması rormuş." Özellikle Tonyukuk yazıtında geçen, ancak nedense ön ünlülü y ile yazılan biçimindeki anlamı, yinçge 'ince' ile karşıtlık oluşturduğu için daha belirgin olarak görünmektedir. Yuyka 'İnce, yoğunluğu az' anlamındaki bu sözcük, ikisi Tonyukuk yazı­ tında olmak üzere toplam üç kez tespit edilmiştir: Tonyukuk I güney 6: Yuyka erkli topulgalı uçuz ermiş yinçge erklig üzgeli uçuz yuyka kalın bolsar topulguluk alp ermiş "Yufka iken delinmesi kolaymış. İnce olanı koparmak kolaymış, yufka kalın olursa delinmesi rormuş." II. Karabalgasun, 7: (6) kök tel}ride (7) kutum yuyka (8) boltı "(6) mavi gökte (7) kutum yufka (8) oldu." Sözcüğün anlamı, Tonyukuk yazıtında kalın'ın karşın olarak açık­ ça belirlenmiştir. Clauson, yuvka maddesinde ele alır; 'ince' anlamıyla karşılar ve aslının yuvka olması gerektiğini ancak runik alfabede y harfi ile yazıldığını belircir.34 Ancak bunu bir yazım yanlışı olarak düşünmek mümkün değildir. Çünkü Tonyukuk yazıtındaki sözcüğün aynı satır­ da iki kez yanlış yazılmış olması düşünülemeyeceği gibi, Clauson'da bulunmasa da II. Karabalgasun yazıtındaki örnek de y ile yazılmıştır. Ancak, yazıtlar dönemi Türkçesinden sonra hep v ve sonrasında isefile görülüyor olması da ayrıca ilginçtir. Sözcüğün aslının yuvka olduğunda kuşku bulunmasa da sekizinci yüzyılda v!y nöbetleşmesinden söz et­ mek mümkün görünmektedir. ZAMAN VE TAKVİM

Sekizinci yüzyıl ve öncesinde, Türklerin zamanı bilip bilmediği, her­ hangi bir takvim sistemi n i kullanıp kullanmadığı sürekl i tartışılmış bir konudur. Türk runik harA i metinlerin Türkçenin ilk yazılı bel ge­ leri olması dolayısıyla, zamanın, on i ki hayva n l ı takvim marifetiyle 34

Clauson, An Etymological Dictionary ofPre-Thirteenth-Century Turkish, s. 874a.

426

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

belirlendiği bilinmektedir. Ayrıca Köl Tegin ve Bilge Kağan yazıtların­ da, zamanın belirlenmesinde kullanılan bir başka yöntem ise, herhangi bir olayın öncesinde ilgili kişinin veya kağanın yaşının belirtilmesidir. Böylelikle, eğer ilgili kişinin doğum tarihi biliniyorsa olayın gerçek­ leştiği tarih de en azından yıl olarak belirlenebilir. Konunun aydınlığa kavuşması için birkaç örnek aşağıda bulunmaktadır: Köl Tegin kuzey 2: [Köl} tegin ol sül}üşde otuz yaşayur erti "Köl Tegin o savaşta otuz yaşındaydı." Karluklarla Tamag !dok Baş'ta yapılan bu savaşta Köl Tegin otuz yaşında ise, savaşın 7 1 4 yılında yapılmış olması gerekir. Bu satırın de­ vamında ise Az halkı ile Kara Göl'de yapılan savaşta Köl Tegin'in 3 1 yaşında olduğu belirtilmiştir ve dolayısıyla tarih 7 1 5 yılını göstermek­ tedir: Az bodun yagı boltı kara költe sül]üşdümüz köl tegin bir kırk yaşa­ yur erti "Az halkı düşman oldu. Kara Göl'de savaştık. Köl Tegin otuz bir yaşındaydı." Uygur Kağanlığı'nın kağanlık yazıtlarında ise, on iki hayvanlı tak­ vim marifetiyle verilen yıl adlarını belirlemek daha kolaydır. Çünkü kağanlığın 745 (belki 744) yılında kurulduğu bilindiğine göre, Tes, Tariat ve Şine Usu yazıtlarındaki yıl adları kolaylıkla elde edilebilir. Örneğin; Tariat batı 1 : Te1Jride bolmış el etmiş bilge kagan el bilge katun < . . . > kagan atıg katun atıg atanıp ötüken kedin uçınta tez başınta örgin fanta etitdim çıt} anta yaratıtdım bars yılka yılan yılka eki yıl yayladım ''Tengride Bolfllı Ş El Etmiş Bilge Kağan (ve eşim) El Bilge Karun < . . . > kağan adını, hatun adını alıp Ötüken'in bacı ucunda, Tes (Irmağı'nın) kaynağında kağanlık otağını (orada kurdurdum, karargah çiclerini) orada vurdurdum. Pars yılında (750) (ve) yılan yılında (753) iki yıl yay­ ladım." Yine Tariat doğu 9'daki satıra göre, il. Türk Kağanlığı'nın son kağanlarından Ozmış, han olduktan sonra, üzerine yapılan seferin tari­ hi 743'tür. Buna göre; Ozmış Kağan ya 743'te veya az öncesinde tahta çıkmış olmalıdır. Bir başka örnek ise, Uygur, Basını! ve Karluk işbirliği­ nin üyesi Karlukların ne zaman bu işbirliğinden ayrıldığını göstermek­ tedir. Tariat güney 3'ten edinilen bilgiye göre Karluklar 746 yılında, yani devletin kuruluşundan bir veya iki yıl sonra ayrılarak On Ok'lara sığınır: Anta kesre ıt yılıka üç karlok yawlak sakınıp teze bardı kurya on oka (4) kirti "ondan sonra it yılında (746) Üç Karluklar kötülük düşünüp kaçıp gitti (ve) bacıda On Ok(lar)a (4) katıldı." 427

Zaman ve takvim konusuyla ilgili pek çok çalışma yapılmıştır. Ancak bunların birçoğu ay ve güneş sistemleri ile ilgili olup daha çok astronomi araştırmacılarının çalışmaları olduğunu söylemek gerekir. Doğrudan Türk dilindeki zamanı belirten terimler ve takvimle ilgili ça­ lışmalar azdır. Eldeki çalışmalar, ya tarihi bir metindeki zaman kavramı ya da tarihi veya çağdaş bir yazı dilindeki zaman terimleri üzerinedir. Türk dilinin tarihi veya çağdaş metinlerindeki zaman ve takvimle ilgili çalışmalar hakkında aşağıda kısa bilgiler verilmiştir: Chavannes' ın 1 906 yılında yayımlanan Le cycle Turc des douze ani­ maux başlıklı kitabı, on iki hayvanlı takvim temelinde hazırlanmış olup 2020 yılında Türkçeye kazandırılır." Tadeusz Kowalski' nin "Zu den Türkischen Monatsnamen" başlıklı çalışmasının ilk bölümünde Karaim Türkçesi ile Codex Cumanicus'taki ay adları karşılaştırılır; ikinci bölümde ise kuzeydoğu Anadolu Türklerindeki ay adları incelenir. Kowalski, 1 927 yılında kuzeydoğu Anadolu'ya (Sivas'ın 30 km. güneybatısında bulunan Tadı Ocak beldesi) yaptığı bir seyahatten elde ettiği bulguları işler. Son olarak da Codex Cumanicus'taki ay adlarını verir ve tartışmalara değinir.36 Arat'ın 1 937 yılında yapılan il. Türk Tarih Kongresi' ne bildiri ola­ rak sunduğu "Türklerde Tarih Zaptı" adlı çalışmasının hemen ilk bölü­ münde Türklerin kullandığı takvimlerdeki malzemenin henüz derlenip bir araya getirilmediğinden yakınır. Daha sonra da Türk runik harfli eski Türk yazıtları ile Eski Uygur Türkçesi metinlerinden tarihlendirme örnekleri verir. 37 Takvimlerle ve özellikle on iki hayvanlı takvimle ilgili Türkiye'deki en önemli ve ilk çalışma kuşkusuz Osman Turan'ın Oniki Hayvanlı Türk Takvimi adını taşıyan eseridir. Turan, en fazla, on iki hayvan sis­ teminin kökeni üzerinde durur ve bu sistemin Çinlilere Türklerden geçtiği sonucuna ulaşır. Bu nedenle eser, Oniki Hayvanlı Türk Takvimi adını taşımaktadır.·" 35 36 37 38

Edouard Chavannes, Le eyde Turc des douu animaux. Leiden, 1 906. Türkçesi: On iki Hayvanlı Türk Takvimi. Çev.: Mustafa Daş. İstanbul: Selenge Yayınları, 2020. Tadeusz Kowalski, "Zu den Türkischen Monatsnarnen" Archiv Orientd/ni 2, ( 1 930) . s. 3-26. Reşid R. Arac, "Türklerde Tarih Zaptı" il. 'fi.irk Tiı.rih Kongresi Bildirileri. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, l 943, s. 329-337. Osman Turan, Oniki Hayvanlı Türk Takvimi. İstanbul: Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Yayınları, 1 94 1 , Yeni bs. : İscanbul: Ötüken Neşriyat, 2004 ve 2009.

428

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Refet Ülgen'in "Ay ve Gün Terimleri Hakkında Bir İnceleme" b�­ lıklı yazısı 1 946 yılında yayımlanır. Çalışmada en eski toplulukların ay, hafta ve gün adlarından b�layarak Arapça ay adları hakkında bil­ giler verilir, Farsça ay adları anıldıktan sonra Yakut, Kazak, Uygur ve Çağatay Türkçesindeki ay adlarından söz edilir. On iki hayvanlı takvim hakkında da bilgi verildikten sonra Avrupalıların gün adları sıralanır. 39 Arat'ın "Türklerde Zaman ve Vakit Tespiti" b�lığını taşıyan çalış­ ması 1 948 yılında yapılan IV. Türk Tarih Kongresi'ne bildiri olarak su­ nulur. Bu yazıda Baburname'den hareketle, zamanın anlatılışı hakkında bilgiler verilir. Çalışmanın son bölümlerinde günün bölümlenmesine değinilir ve yine Baburname'den örneklere yer verilir.40 Bernhard Munlcicsi'nin "Die heidnischen Namen der Wochentage bei den alten des Wolga-Uralgebietes" adlı çalışmasında Volga-Ural bölgesi halklarının hafta günlerine verdiği adlar konu edilir. Ayrıca gün adları ile ilgili daha önce yapılan köken bilgisi açıklamalarına da deği­ nilir ve yeni önerilere yer verilir. 41 1 972 yılında tez olarak hazırlanıp l 974'te yayımlanan ve daha sonra da 1 9 9 1 yılında Budapeşte'de ikinci baskısı yapılan Bazin'in Les systemes chronologiques dans le monde turc ancien adlı çalışması, on iki hayvanlı takvim üzerine yapılmış en kapsamlı çalışmadır. Bu çalışma ile Türk runik harfli metinlerdeki tarihlendirme tartışmalarına da son nokta konmııştur, denebilir. Bazin, yalnızca hayvan adları ile ilgili tar­ tışmalara değinmez; Türk runik harfli eski Türk yazıtlarına yeni okuma ve anlamlandırmalar ile önemli katkılarda bulunur. Bu önemli çalışma 201 1 yılında Tfirkçeye kazandırılır." Bu satırların yazarının 2002 yılında tamamladığı Türk Dilinde Zaman Adları başlıklı doktora tezinde ise, Türklerin zamanı ifade eden sözcükleri üzerinde durulur.4·1 39 40 41 42

43

Refet Ülgen, "Ay ve Gün Terimleri Hakkında Bir İnceleme" 7Urk Dili-Belleten Seri Ill/8-9, ( 1 946) , s. 30-76. Reşid R. Arat, "Türklerde Zaman ve Vakit Tespiti" iV. TUrk Tarih Kongresi Bildirileri. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1 948, s. 94- 1 08. Bernhard MunkJ.csi, "Die heidnischen Namen der Wochentage bei den alten Völkern des Wolga-Uralgebietes"'. Körösi Csoma Archivum 2, ( 1 967), s. 42-64. Louis Bazin, Les systemes chronologiques dans le monde Turc anden. Budapest: Akademiai Kiadô Press, 1 99 1 . Türkçesi: Eski TUrk Dünyasında Kronoloji Yiintemleri. Çev.: Vedat Köken. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 20 1 1 . Erhan Aydın, Tiirk Dilinde Zaman Adlarr. Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayımlanmamış doktora tezi, 2002.

429

On iki hayvanlı takvim ve zamanın bölümleri ile ilgili söz varlığına geçmeden önce, doğrudan 'zaman' anlamı veren sözcüklerin öd ve çak olduğunu belirtmek gerekir. Bu iki sözcükle ilgili ayrıntı ve örnekler aşağıda bulunmaktadır: Öd Toplam alcı kez tespit edilen sözcükle ilgili örneklerden birkaçı şöyledir: Köl Tegin güney 1 : Bo ödke olortum "Bu zamanda tahra oturdum." Köl Tegin doğu 2 1 : Ol ödke kul kullug bolmış {erti} "O zamanlar kölelerin (bile) kölesi olmuştu." Köl Tegin doğu 40: Antag ödke ökünüp köl teginig az erin ertürü ıtımız "Orada (böyle bir) zamana hayıflanıp Köl Tegin'i az (sayıda) askerle gönderdik." Eski Türkçede yazılışları aynı gibi görünse de birbirinden farklı anlamlarda kullanılan iki öd sözcüğü bulunmaktadır. Bunlardan biri 'zaman' anlamındaki öd; öteki ise 'safra' anlamında kullanılan öddür. İkinci öd, mecaz olarak 'gönül, iç" anlamında kullanılmış olup eski Türk yazıdan içerisinde bir kez, Bilge Kağan doğu 29'da tespit edilmiş­ tir. Cümle şöyledir: To[kuz ogu}z menİIJ bodunum erti tel)ri yer bulgakın üçün ödil)e (30) küni tegdök üçün yagı boltı "Dokuz Oğuzlar halkımdı. Gök ve yer karıştığı için, gönüllerine (30) hasedik girdiği için düşman oldular." Bu sözcükteki öd, bugünkü Türk yazı dillerinde d ile öd biçi­ mindedir. En azından Türkiye Türkçesinde kullanılan "ödü parlamak" deyimindeki öd sözcüğü budur. 'Zaman' anlamındaki öd ise, farklı bir ses olan ve sızıcılaşabilen d sesi ile yazılmıştır ve dolayısıyla bu sesin sonraki dönem Türkçe metin­ lerde y sesine gelişmiş olması beklenir. Bugün Türkiye Türkçesindeki öğle 'öğle' sözcüğünün tabanı budur.

Çak

'Çağ, devir' anlamı ndaki sözcük, yalnızca Şine Usu kuzey 4'te bu­ lunmakta olup sözcük ve sözcüğün bulunduğu cümle, yazıt üzerinde çalışanlarca türlü biçimlerde okunur ve anlamlandırılır. Cümle şöyle­ dir: Tür{ük kaga}n çak elig yıl olormış " Kök Türk kağanının (yönetimi) zamanında elli yıl hüküm sürmüş." 430

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Sözcüğü okuma önerilerinin bir bölümü şöyledir: Ramstedt tör baçak"; Orkun tör . . . b ç k45; Mal ov türk kıbçak46; Moriyasu türük kagan çık47; Berta türk kagan çak48 ve Şirin tür[k} . . . çk49 okur. Ramstedt, not­ larında bu sözcük grubunun tür[k kı}bçak da okunabileceğini belirtir.50 Ramstedt'in bu önerisi, Malov ve sonraki birkaç araştırmacı tarafından benimsenir. Şine Usu yazıtındaki bu yerin hayali türk kıbçak olarak okunması, başta Klyaştornıy olmak üzere, birçok araştırmacının bu konuyla ilgi­ lenmesine zemin hazırlamıştır. Özellikle Klyaştornıy' ın, bu yanlış oku­ madan hareket ederek konuyu Sirlere bağlaması ve Sirleri Kıpçaklar zannetmesi hakkındaki ayrıntı için Boylar ve Boy Birlikleri başlığında yer alan Sir maddesine bakılmalıdır. Yazıttaki ifade dikkatle incelendiğinde, eksik yer hesaba katıl­ madığında bile elli yıllık bir egemenlikten söz edildiği gayet açıktır. Buna göre; türük kagan çak elig yıl olormış "Türk (=Köktürk) kağanı döneminde elli yıl (ülkeyi) idare etmiş" cümlesi ile Hsie-li Uieli �flJ ] Kağan'dan başlayarak Köktürklerin Çin egemenliğini kabul etmek zo­ runda kaldığı fetret döneminin kastedildiği ortaya çıkmaktadır. 'Çağ, dönem, zaman' anlamındaki çak sözcüğünün Moğolca olduğu da öne sürülen görüşlerdendir. 5 1 Zaman ifade eden sözcüklerle ilgili bilgi verilmesindeki amaç, ye­ dinci ve sekizinci yüzyıl Türk dünyasında takvim sisteminin var olup olmadığıdır. Her ne kadar Çin kaynakları "onların takvimleri yoktu; otların sararıp.�eşermesinden zamanı tayin ediyorlardı."52 demiş olsa da takvim ve zamanı belirleme konusunun bu kadar ilkel olduğunu düşünmeye de gerek yoktur. Aşağıda on iki hayvanlı takvim konusu ile ilgili bilgiler verilecek; bu takvimde yer alan hayvanların eski Türk yazıtlarında gerek takvim 44 45 46 47 48

Ramstedt, "Zwei Uigurische runeninschriften in der Nord-Mongolei", s. 1 3 Orkun, Eski Türk Yazıtları /, s . 1 64. Malov, Pamyatniki drevnetyurkskoy pisinennosti Mongolii i Kirgizii, s . 34. Moriyasu, "Site and lnscription ofŞine-Usu", s. 1 78. Berca, Suıvaimat }Ol Hal/jdtok, A TUrk is Ujgur Rovdsirdsm Emlikek Kritikai Kiaddsa, s. 282. 49 Şirin, Eski TUrk Yazıtları Söz Varlığı İncelemesi, s. 65 1 . 5 0 Ramstedt, "Zwei Uigurische runeninschriften i n der Nord-Mongolei", s. 44. 51 Clark, "Mongol Elements in Old Turkic?", s. 1 34. 52 Liu, Çin Kaynaklarına Göre/Doğu Türkkri, s. 597.

43 1

gerekse hayvan adı olarak kullanımıyla ilgili örneklere değinilecektir. Hayvan adları, önceki bölümlerde işlendiği için burada yeniden değer­ lendirilmeyecektir. On İki Hayvanlı Takvim Aşağıda On iki hayvanlı takvimdeki yılların sırası ve karşıladığı hayvanlar bir arada gösterilmiştir: Fare 1 . yıl: küskü veya sıçgan Öküz 2. yıl: ud veya öküz 3. yıl: bars Pars Tavşan 4. yıl: tawqgan 5. yıl: lu�lü�ulu Ejderha Yılan 6. yıl: yıkın At 7. yıl: yılkı veya yunt Koyun 8. yıl: kon Maymun 9. yıl: beçin Tavuk 1 O. yıl: takıgu 1 1 . yıl: ıt Köpek Domuz 1 2. yıl: kıgzın veya toyuz

On iki hayvanlı takvim sisteminin kökeni ve temelleri ile ilgili, ana haclarıyla iki görüşten söz edilebilir: 1 . Çin kökenli. 2. Türk kökenli. Gerek takvim sisteminin kökeni ve gerekse on birinci yüzyıl­ da Türkler arasındaki zaman kavramı hakkındaki en değerli bilgiyi K:işgarlı Mahmud vermiştir. Divdnu Lugdti � Tii rk teki bu bilgiler, ol­ duğu gibi aşağıya alınmıştır. 13 " Tii rkler on iki çeşit hayvanın adını akırak on iki yıkı ad okırak ver­ mişler; çocukkırın yaşkırını, savaş tarihlerini ve daha başka şeyleri hep bu yılkırın dönmesi ile hesap ederler. Bunun kökü şöyle olmuştur: Tii rk hakankırından birisi kendisinden birkaç yıl önce geçmiş okın bir savaşı öğrenmek istemiş, o savaşın yapıldığı yılda yanılmqkır; bunun üzerine bu iş için hakan ulusuykı bir topkıntı yapar ve kurultayda "biz bu tarihte na­ sıl yanıldıksa bizden sonra gelecek okınkır da yanıkıcakkırdır; öyleyse, biz şimdi göğün on iki burcu ve on iki ay sayısınca her yıkı birer ad koyalım; -

53

Atalay, Divanü lügaı-iı- Tıı rk Tert:ümesi /, 344-345-346.

432

'

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

sağış/arımızı bu yılların geçmesiyle anlayalım; bu, aramızda unutulmaz bir andaç olarak kalsın" dedi. Ulus, hakanın bu önergesini onayladı. Bunun üzerine hakan ava çıkar; yaban hayvan/annı Ilısu'ya doğru sür­ sünler diye emreder. Bu büyük bir ırmaktır. Halk bu hayvanları sıkıştı­ rarak suya doğru sürer. Bu hayvanlardan avlar/ar; bir takım hayvanlar suya atılırlar; on ikisi suyu geçer; her geçen hayvanın adı bir yıla ad olarak takılır. Bu hayvanlardan birincisi sıçgan imiş. ilk önce geçen bu hayvan olduğu için senenin başı bu adla anılmış ve ''sıçgan yılı " denilmiş. Bundan sonra sırayla geçen hayvan/ann adı verilmiş: udyılı ''öküz yılı ·; bars yılı "pars yılı � tawışgan "tavşan� nek '�imsah� yılan "yılan'; yund aı·; biçin 'maymun'; takagu ·�avuk'; ıt "köpek'; IOIJUZ ''domuz" Sayı IOIJUZ yılına dönülerek yine sıçgan yılından başlar. 1Urkler bu yıl/ann her birinde bir hikmet var sanarak onunla fal tutarlar, uğur sayarlar; söz gelimi: ud yılı girdiğinde savaş çoğalırmış; çünkü öküzler birbiriyle vuruşur/ar, tos ya­ parlar. takagu yılında yiyecek çok olur, ancak imanlar arasında karışıklık çıkarmış; çünkü tavuğun yemi danedir; daneyi bulabilmek için çöpleri, kırıntıları birbirine kanştırır. timsah yılı girdiğinde yağmur çok yağar, bolluk olurmuş; çünkü timsah suda yaşar. domuz yılı girince kar ve soğuk olur, kargaşalık çıkarmış. Böylece Türkler, her yıl bir şey olacağına inanır­ lar. 1Urklerde haftanın yedi gününün adı yoktur, çünkü hafta denilen şey lsiamlıktan sonra bilinmiştir. Aytann ad/anna gelince: Şehirlerde Arapça ad kullanılır. Göçebe olan ve Müslüman byJunmayan 1Urkler, yılı dört aynma bölerek ad verirler. Her üç ayın bir.'adı vardır. Yılın geçmesi bununla bilinir: Yenigün (nev­ ruz) den sonra ilkbahara oğlak a)I sonra ulug oğlak ay derler; çünkü bu ikinci parçada oğlak büyür. Bundan sonra ulug ay denir; çünkü bu parça yaz ortasıdır, yeryüzünde nimet bo/anr, hayvanlar büyür, süt çoğalır; baş­ kası da böyledir. Az kul/anıldığı için öbür adı söylemiyorum, sen anla. " Takvimle ilgili en geniş ve derli toplu çalışmanın sahibi olan Osman Turan'ın çığır açan çalışması, esasen takvimin Türklerce icat edildiği görüşü üzerine temellendirilir." Eberhard da, Osman Turan'ın çalışmasına acıf yaparak takvimin Türk kökenli olduğunu düşünür." Roux ise takvimin Çinlilerden alındığı kanaatindedir."' 54 55 56

Turan, Oniki Hayvanlı Türk Takvimi, s. 50. Eberhard, Çinin Şimal K01rquları, s. 69. Roux. Türkkrin Tarihi, Büyük Okyanustan Akdmiz'e iki Bin Yıl, s. 77.

433

Takvimin kökeni ile ilgili M. Bol!, kaynağı Babil olarak gösterir. Ona göre Babil'de, hayal edilen on iki yıldızın sembolüdür ve Doğu Asya'ya da Babil'den geçmiş olmalıdır.57 Halevy, tavşan, maymun ve tavuğun kökeninin Mısır olduğunu ileri sürer. Özellikle takıgu biçimi­ nin Arapça degaga (deccace)'yi hatırlatması da göz önüne alınır. Yine tabışkan-tavışgan 'tavşan' sözcüğündeki -kan ekinin atılmasıyla geriye kalan bölümün Aramicedeki 'tavşan' anlamına gelen tafta ile ilgili ola­ bileceğine işaret edilir. Yine hayvan adlarından berin 'maymun' için de Asya kökenli olamayacağını bunun güçlü bir olasılıkla Kıpti dilinden alınmış olabileceği önerilir: Kıpti: pi-en veya pi-e-jen. Halevy bu söz­ cüklerin Asya'ya ulaşmasını da, Kıpti misyonerlerin Asya'ya ve uzak Doğuya yaptıkları seferler ile ilişkilendirir." On iki hayvanlı takvim üzerinde ayrıntılı çalışmasıyla tanınan Chavannes da takvimin Türk kaynaklı olduğuna işaret eder ve Türk ru­ nik harfli metinlerin bunu kanıtladığını savunur. Ayrıca Çinlilerin takvi­ mi Türklerden aldığını da öne sürer. 59 Barthold, takvimin Hint kökenli olduğunu savunur ve Hintlilerden Çinlilere oradan da Türklere geçtiğini öne sürer.60 Necati Akgür ise, takvimdeki hayvan adlarının Mezopotamya kavimleri ile ilişkili olabileceğini savunur ve Mezopotamya izlerini de he­ saba katarak kökeninin Türk olduğunu öne sürer.6 1 5 84 yılında !. Türk Kağanlığı'nın hükümdarı Işbara Kağan'ın Çin imparatoruna gönderdiği "lu yılı 9. ayının 1 0. günü" olarak tarihlen­ dirilmiş mektubu, Çin kaynaklarına göre on iki hayvanlı takvimi ilk belgesi olarak kabul edilmektedir.62 Eski Uygur Türkçesi metinlerinden Türkische Tuifan-texte Vlfde, on iki hayvnalı takvimde yer alan hayvan adlarıyla yapılmış gün adları bulunmaktadır. küskü kün 'fare günü'; bars kün 'pars günü'; yılan kün 'yılan günü' vs. Daha önce rastlanmamış bu kullanımın ne anlam ifade ettiği konusunda Arat herhangi bir şey belirtmemiş olsa da bu hayvan 57 Chavannes, Le eyde Turc des douze animaux, s. 1 1 9. 5 8 Turan, Oniki Hayvanlı Türk Takvimi, s. 65. 5 9 Chavannes, Le rycle Tun· des douze animaux, s . 1 1 9- 1 2 1 . 6 0 Barthold, Orta Arya Türk Tarihi Hakkında Dersler, s . 38-39. 61 Necaci Akgür, "On İki Hayvanlı Türk Takvimi" TUrk Dünyası Araştırmaları 64, (l 990), s. 202-203. 62 Turan, Oniki Hayvanlı TUrk Takvimi, s. 48.

434

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K HAYAT

adlarını içeren yıl sisteminin daha çok hukuki belgelerde kullanıldığına dikkati çeker.63 On iki hayvanlı takvim, Eski Uygur Türkçesi metinlerinden sonra uzun bir zaman daha kullanılmışrır. Takvimdeki hayvan adlarının bi­ rinci derece kaynak durumundaki metinlerde geçtiği biçimler, karşılaş­ tırma yapılabilmesi için, tablo halinde aşağıda verilmiştir:64 Yd adı

Tuna

Bulgarcası

Orhon

Uygur

DLT

İbn-i Mühenna

sıçan

somor

küsgü

küskü

sıçgan

sıçgan

sığır

şegor

---

ud

ud

sıgır

kaplan

---

hars

bars

hars

pars, aslan, kaplan

tavşan

---

tabışgan

tavışgan

tawışgan

tavışgan

ejderha

vereni

lu

luu

nek

balıg

yılan

dilom'

yılan

yılan

yılan

yılan

at

dvan

yılkı

yunı

yund

at

koyun

tekou

koı\

koy

koy

koyın

maymun

---

biçin

biçin

biçin

biçin

tavuk

tcıl

takıgu

takıgu

takagu

takuk

köpek

yethi

it

İt

İt

İr

domuz

doh's

lagzın

tOl)UZ

tOl)UZ

donguz

il. Türk Kağanlığının kurulduğu tarihten Uygur Kağanlığı dönemi­ ne kadar olan yılların hangi hayvan yılına denk geldiğini aşağıdaki tablo­ da göstermek kuşkusuz okuyucuya yarar sağlayacaktır. Tablonun ilham kaynağı F. Hinh65 olup eklemeler bu sarırların yazarınca yapılmışrır. 63 64 65

Reşid R. Arat, Türkische Turfan-texte Vlf. Berlin: Akademie der Wissenschaften, 1 936, s. 5. Talac Tekin, Tuna Bu�arkın ve Dillm. Ankara: Tıirk Dil Kurumu Yayınlan, 1 987, s. 20. Hirth, "Nachworte zur Inschrift des Tonjukuk, Beitriige zur Geschichce der Osc­ Türken im 7. und 8. jahrhundert nach Chinesischen Quellen", s. 1 23.

435

Ejderha yılı

680

692

704

716

728

740

752

Yılan yılı

68 1

693

705

717

729

74 1

753

At yılı

682

694

706

718

730

742

754

Koyun yılı

683

695

707

719

73 1

743

755

Maymun yılı

684

696

708

720

732

744

756

Tavuk yılı

685

697

709

721

733

745

757

le yılı

686

698

710

722

734

746

758

Domuz yılı

687

699

711

723

735

747

759

Fare yılı

688

700

712

724

736

748

760

Öküz yılı

689

70 1

713

725

737

749

76 1

Pars yılı

690

702

714

726

738

750

762

Tavşan yılı

69 1

703

715

727

739

75 1

763

On iki hayvanlı takvimin kökeni ile ilgili tartışmalar uzayıp git­ se de takvim sisteminde yer alan hayvanlardan ejderha ve maymunun Türklerce bilinmemesi, takvimin Türklerce icat edilmiş olmadığı hakkın­ da epeyce fikir vermektedir. Ayrıca bu hayvan adlarının kullanım alanı, özellikle yazıtlar dönemi Türkçesinde hayvan adıyla kullanılıp kullanıl­ madığı, adların kökeni ile ilgili görüşler vs. bu konular kitap içerisinde özellikle hayvanlarla ilgili bölümlerde ele alındığı için burada yeniden verilmedi. Örneğin; "ar yılı" nı ifade eden ar sözcüğü ile ilgili geniş bir kullanım alanı bulunduğu için ilgili bölüme bakılması gerekmektedir. Zamanla İlgili Söz Varlığı

Zaman ve takvimi ifade eden sözcüklerin ardından, üzerinde durul­ ması gerekli bir başka konu da konuyla ilgili söz varlığıdır. Elde edilen sözcükler, alfabe sırasıyla aşağıda verilmiştir: Ay Sözcüğün remel anlamı olan 'ay, dünyanın uydusu' ve buradan yapılmış 'ay, oruz günlük süre' anlamındaki sözcük, çok sayıda tespit edilmiştir. Birkaç örnek aşağıda bulunmaktadır: 436

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Köl Tegin kuzey-doğu: Tokuzunç ay yeri otuzka yog ertürtümüz "Dokuzuncu ayın yirmi yedisinde cenaze törenini yaptırdık." Bilge Kağan güney-batı: [Ka]gan atısı yolug tegin men ay artukı tört kün [olo}rup bitidim bedizetim y[aratdım] "kağanın yeğeni (ben) Yollug Tegin, ben otuz dört gün oturup yazdım, süsledim, yaptım." Şine Usu doğu 3: Törtünç ay tokuz yal)ıka sül]üşdüm "Dördüncü ayın dokuzuncu gününde savaştım." 'Ay, dünyanın uydusu' temel anlamı da eski Türk yazıtlarında tes­ pit edilmiştir. Özellikle Yenisey yazıtlarında güneş ve aydan ayrılmanın verdiği keder ifade edilirken ay sözcüğü de sıklıkla kullanılmıştır: Tariat batı 3: Kesre ay tugsıkdakı bodun "batıda ayın doğduğu yer­ deki boylar" Elegest 1 (E 1 O) 3: Kök tel}ride kün ay esiz ermiş yıta esizim e adrıl­ tım "Mavi gökte(ki) güneş (ve) ay, kutlu imiş, ne acı! Ne yazık! (On­ lardan) ayrıldım." Begre (E 1 1 ) 2: Kün e ay a azdım a "Güneş ve aydan ayrıldım." Kızıl-Çıraa il (E 44) 3: Kün ay esiz yıta "Güneş(e) ve ay(a), ne yazık! Eyvah!" Ayrıca adına 1. Karabalgasun yazıtı dikilen Uygur kağanının ad ve unvan dizisinde de ay sözcüğü bulunmaktadır: 1. Karabalgasun 1. bölüm 2-6: Ay tel}ride kut bulmış alp bilge tel}ri uygur kagan'. Ay sözcüğünün kişi adı olarak kullanıldığına dair örnekler ise şöyledir: Tepsey VHI (E 1 23): g? ay külüg az a irbiş e " (Adım) Ay Külüg. Kakım ve Sibirya panteri." Darvi 1: Ay çor bitim " (ben) Ay Çor, yazdım. (hak.kettim.)" Darvi III: Ay çor bitm " (ben) Ay Çor, yazdım. (hakkettim.)" Erte Sözcük bir kez Ongi yazıtında tespit edilmiştir: Ongi doğu 7: Azıg üküşüg körtüg erte sületim ter ermiş "Azı (ve) çoğu gördün. Erkenden (sabah?) sefer ettim dermiş." Sözcüğün 'erişmek, ulaşmak, varmak' anlamındaki er- fiilinden yapıldığı açıktır. tr- fiili, kök biçimiyle kullanıldığı gibi, erig 'erişilebi­ lir, ulaşılabilir'; ertür- 'eriştirmek, ulaştırmak' gibi türevleriyle de tespit edilmiştir. Ayrıca kişi adı olarak birçok kez ele geçen erkin sözcüğünün tabanının da yine er- fiili olması gerekir. 437

Keçe

Sözcük yalnızca bir kez Şine Usu yazıtının doğu yüzünün 1 . sa­ tırında tespit edilmiştir: Keçe yaruk batar erkli SÜl}üşdüm "Gece, hava kararana kadar savaştım." 'Gece' anlamındaki bu sözcüğün bir kez ele geçmesinin nedeni, 'gece'yi ifade eden tün sözcüğünün daha sık kullanılmasından kaynak­ lanmış olmalıdır. Buna göre; tün sözcüğü, keçe'ye göre daha sık kulla­ nılmıştır. Ayrıca Uygur yazıtlarında da hem tün hem de keçe sözcüğü­ nün kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle de keçenin yalnızca bir Uygur yazıtında geçmiş olması, sözcüğün diyalektik bir kimliği olup olmaması konusunda herhangi bir fikir vermemektedir. Sözcük tabanının keç- 'geçmek' mi yoksa keç 'geç' mi olduğu ko­ nusu tartışılmıştır. Örneğin; Bang, davar Kelimesi" Tjurkologiya 1 05/ 1 , (202 1 ) , s. 931 1 1. Ağca, Ferruh, Uygur Harfli Oğuz Kağan Destanı. Metin-Aktarma-Notlar­ Dizin-Tıpkıbasım. 2. bs. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 20 1 9. Ağca, Ferruh, "Eski Uygurcada Gerçekten n- diyalekti ve y- diyalekti Var mı?" Hüseyin Yıldız (Ed.): Eski Tii rkçenin izinde, Tii rkiye'de Eski Tii rkçe Çalışmaları. Ankara: Akçağ Yayınları, 20 1 9 , s. 33-48. Akgür, Necati, "On iki Hayvanlı Türk Takvimi" Tii rk Dünyası Araştırmaları 64, ( 1 990), s. 1 69-2 1 0. Aksan, Doğan, En Eski Tıirkçenin izlerinde, Orhun ve Ytniıry Yazıtları Üzerinde Sözcükbilim, Anlambilim ve Biçembilim incelemelerinin Aydınlattığı Gerçek­ ler. İstanbul: Simurg Yayınları, 2000. 46 1

Alföldi, Andreas, "Türklerde Çift Krallık" /1. TUrk Tarih Kongresi Bildirileri. lsranbul: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1 943, s. 507-5 1 9. Alimov, Rysbek, "Eski Türk Runik Metinlerinde Geçen Bir Acınma Ünlemi Üzerine" TUrk Dilleri Arajtımıalan 1 8, (2008), s. 3 5-48. -- · "Bir Kez Daha esiz Üzerine" Mehmet Ölmez-Erhan Aydın-Perer Zieme-Musrafa S. Kaçalin (Hzl.): Ötüken'den lstanbul'a TUrkçenin 1290. Yılı (720-2010) Sempozyumu. Bildiriler, lsranbul: lsranbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 201 1 , s. 24 1 -248. -- , Tann Dağı Yazıt/an, Eski Türk Runik Yazıt/an Üurine Bir inceleme. Konya: Kömen Yayınları, 20 1 3 . -- , "Eski Türk Runik Metinlerdeki es iz Üzerine" Atatürk Üniversitesi Türkiyat Arajtırmalan Enstitüsü Dergisi 49/ 1 , (20 1 3) , s. 1 7-38. Almas, Turgun, Uygurlar. Çev.: D. Ahsen Barur. 2. bs. lstanbul: Selenge Yayınları, 20 1 3 . Altaylı, Seyferrin , Aurbaycan Türkçesi Sözlüğü. lsıanbul: Milli Eğirim Bakan­ lığı Yayınları, 1 994. Alrheim, Franz, Aus Spiitantike und Christentum. Tübingen: Max Niemeyer Verlag, 1 95 1 . Amanjolov, Alray S., Türk Filolojisi ve Yazı Tarihi. Çev.: Kenan Koç. lstanbul: Ötüken Neşriyat, 2006. Anohin, A. V., Materialy po Shamanstvu u Altaitsev. Sobrannıe vo vremya pureşesrviy po Alrayu 1 9 1 0- 1 2 gg. po poruçeniyu Russkogo Komircra dlya izuçeniya Sredney i Vosroçnoy Azii. Lcningrad, 1 924. -- , "Alray Şamanlığın• Air Maddeler" Çev. Abdülkadir inan. Makaleler ve incelemeler. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1 987, s. 403-453. Anronov, A.-G. Jacques, "Turkic kümüi 'silver' and rhe lambdacism vs sigmarism dcbarc" (20 1 1 ) . hrrps://www.acadcmia.edu/ 1495 1 1 8. (Erişim rarihi: 1 0.03.202 1 ). Appelgren-Kivalo, Orro H . , Alt-altaische Kunstdenkmiiler (Briefe und Bildmaterial von J . R. Aspelins. Reisen in Sibierien under Mongolei 1 8871 889). Helsingfors, 1 93 1 . Arar, Reşid R. , Türkische Turfan-texte Vll. Berlin: Akademie der Wissenschaften, 1 936. -- , "Ttirklerde Tarih Zaprı" /1. Türk Tarih Kongresi Bildirileri. Ankara: Ttirk Tarih Kurumu Yayınları, 1 943, s. 329-337. -- , "Türklerde Zaman ve Vakit Tespiti" !V. Türk Tarih Kongresi Bildirileri. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1 948, s. 94- 1 08. -- , Kutadgu Bilig !, Metin. 2. bs. Ankara: Ttirk Dil Kurumu Yayınları, 1 979. -- , Kutadgu Bilig il, Çeviri. 3. bs. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1 985. 462

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

-- , Kutadgu Bilig fil, indeks. Neşre hazırlayanlar: Kemal Eraslan-Osman F. Sertkaya-Nuri Yüce, İstanbul: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1 979. --, Edib Ahmed b. Mahmud Yükneki Atebetü'l-Hakayık. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 992. Arıkoğlu, Ekrem-Klara Kuular, Tuva Türkresi Sözlüğü. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2003. Arsal, Sadri Maksudi, "Çinliler ve Moğolların Hoei-Hou ve Uygurlarıyla Orhun Türk Kitabelerindeki Oğuzların Aynı Olduklarına Dair İzahat" Türk Yurdu 3 1 1 0 , ( 1 925), s. 1 06- 1 1 ! . -- , "Çinlilerin Hoei-Hou Dedikleri Halkın Orhun Kitabeleri'ndeki Dokuz Oğuzların Aynı Olduğuna Dair İzahat" Türk Yurdu 3/14, ( 1 925), s. 2 1 823 1 . Ata, Aysu, Kısasü 1-Enbiya Il, Dizin. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 997. -- , Nehcü1-Feradis Ill, Dizin-Sözlük. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 998. Atalay, Besim, Divanü Lugat-it-Türk Tercümesi l-IV. Ankara: Tıirk Dil Kurumu Yayınları, 1 992. Aydarov, Gubeydulla, Yazık Orhonskih Pamyatnikov Drevnetyurkskoy Pismennosti VIII veka. Alma-ata: Akademiya Nauk Kazakskoy SSR, 1 97 1 . Aydemir, Hakan, "Yılan Sözcüğünün Etimolojisi Üzerine Bir Not" Aysima Mirsultan-Mihriban Tursun Aydın-Erhan Aydın (Ed.): Eski Türkreden Çağdtlş Uygu rcaya, Mirsultan Osman'ın Doğumunun 85. Yılına Armağan, Konya: Kömen Yayınları, 20 1 5 , s. 43-5 1 . Aydın, Erhan, Tıit:k Dilinde Zaman Adları. Ankara: Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayımlanmamış doktora tezi, 2002. -- , "Kerekülüg Begleri". lnternationalfournal of Central Asian Studies 1 0- 1 , (2005), s . 23-3 ! . -- · "Bilge Kağan Yazıtında Geçen kök teyel) Hayvan Adı Üzerine" Büyük Türk Dili Kurultayı Bildirileri. Ankara: Bilkent Üniversitesi Yayınları, 2006, s. 347-356. -- , "Ötüken Adı ve Yeri Üzerine Düşünceler" Turkish Studies 214, (2007) , s. 1 262- 1 270. -- , "Tonyukuk Yazıtının 6. Satırında Bir Düzeleme Denemesi: Böl)üsiir mi böl)riisiir mi?" Dil Arapırmaları 2, (2008), s. 79-86. -- , "Ongi Yazıcı Üzerine İncelemeler". ilmi Araştırmalar 25, (2008), s. 2 1 38. -- , "Şine Usu Yazıtında Hayvan Adlarıyla KurulmuŞ Yer Adları Üzerine İncelemeler" Turkish Studies 31 1 , (2008), s. 202-208.

463

, "Eski Türklerde Meslek Adları (Eski Türk Yazıtlarına Göre) " . journal of Turkish Linguistics 2/ 1 , s. 49-66. -- · "Eski Türk Yazıtlarındaki Bazı Yabancı Ögelerin Yazımı Çerçevesinde Eski Türk Yazıtlarının Yazımı Üzerine Notlar" Turkish Studits 3/6, (2008), s. 96- 1 08. -- · "Remarks on Qatun in the Yenisei Inscriptions" Acta Orientalia Academiae Scientiarum Hungaricae 64/3, (20 1 ! ) , s. 2 5 1 -256. -- , "Küli Çor Yazıtının 1 8. Satırındaki YGR HarHeriyle Yazılmış Sözcük Üzerine Düşünceler" Mehmet Ölmez-Erhan Aydın-Peter Zieme-Mustafa S. Kaçalin (Ed.): Ötükeniien lstanbul'a 7Urkçenin 1290. Yılı (720-2010) Sempozyumu, Bildiriler, İstanbul: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 201 !, s. 225-232. -- , "Suci Yazıtı'nın ilk Satırıyla ilgili Yeni Bir Öneri" Turkish Studits 714, c. !, (20 1 2) , s. 309-3 1 4 . -- , "Eski Türklerin B i r Deve Türüne Verdiği Ad: iigri tiiwa� 'Jjıurkskaya Runikıı: Yazık, lstoriya, Kul'tura (K 120-letiyu dqifrovki Orhono- Yeniseyskoy Pis'mennosti, Materialı Mejdunarodnoy Nauçnoy Konfmntsii (J 0-1 1 /yulya 2013 g.}, c. 2. Abakan: Tuvinskiy İnstitut Gumanitarnıh lssledovaniya, 20 1 3 , s. 97-99. --, "Hoyto-Tamır (Tayhar Çuluu) Yazıtlarının Türkçenin Söz Varlığına Katkıları" Hatice Şirin User-Bülent Gül (Ed.): Yalım Kaya Bitigi,, Osman Fikri Sertkaya Armağanı. Ankara: Türk Kültürünü Aıaştırma Enstitüsü Yayınları, 20 1 3 , s. 1 47- 1 52. -- , Erkin Ariz, ")G'an Yazıtı Üzerinde Yeni Okuma ve Anlamlandırmalar" Bilig 7 1 , (20 14), s. 65-80. -- , Eski TUrk Yer Adları. lstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları, 20 1 6 . -- , "Dialectal elements in the vocabulary of the Uyghur Khanate inscriptions" Acta Orientalia Acıu:kmiae Scientiarum Hungaricae 6913, (20 1 6) , s. 285-300. -- , "Tariat Yazıtı'nın Kuzey Yüzünün 5. Satırı Üzerine Yeni Okuma ve Anlamlandırma Önerileri" 7Urk Dili Artljtırmaları Yıllığı Belleten 6 1 1 1 , (20 1 6), s . 1 3-22. -- , "Tariat ve Xi' an (Karı Çor Tegin) Yazıtları Işığında sın "mezar" Sözcüğü Üzerine" 7Urk Dili Artljtırmaları Yıllığı Belleten 6 1 12, (20 1 6) , s. 1 6 1 - 1 66. -- , "Eski Türk Yazıtlarında Bitkiler ve Hayvanlar" 7Urk Kültürü 20 1 61 1 , (20 1 6) , s . 1 -5 1 . -- , Orhon Yazıtları, Köl Tegin, Bilge Kağan, Tonyukuk, Ongi,, Küli Çor. İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları, 20 1 7. --, TUrk Runik Bibliyografyası. İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları, 201 7. --

464

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

, "A Shamaniscic Exdamacion in ehe Yenisei lnscripcions: Çök!' Central Asiatic]ournal 601 1 -2, (20 1 7) . s. 1 3 - 1 8. -- , "Söz Varlığı Açısından Yenisey Yazıclarının Moğolistan Yazıclarından Farklılıkları Üzerine Noclar" Uluslararası Türk Lehçe Araştırmaları Dergisi 1 1 1 , (20 1 7) , s. 48-58. -- , Uygur Y azıtları. İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları, 20 1 8 . -- • Taşa Kazınan Tarih, Türklerin ilk Yazılı Belgeleri. İstanbul: Kronik Kitap, 20 1 8 . -- , Sibirya'da Türk izleri, Yenisey Y azıtları. lstanbul: Kronik Kitap, 20 1 9. -- . Türklerin Bilge Atası Tonyukuk. lscanbul: Kronik Kitap, 20 1 9 . -- , "Eski Türk Yazıclarında Yakarış v e Esenlik Dileme ifadeleri" Dil Araştırmaları 24, (20 1 9) , s. 1 5-30. -- , "Eski Türk Yazıclarında Erken Ünsüz Değişmeleri". Ferruh Ağca-Adem Koç (Ed.): X Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu Bildiri Kitabı. Eskişehir: Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Yayınları, 20 1 9 , s. 1 7 1 - 1 79. -- , "Tonyukuk Yazıtının 13. Satırındaki Deyim Üzerinde Yeni Bir Okuma ve Anlamlandırma Önerisi" Türkbilig 39, (2020) , s. 7 1 -79. -- , "Yaglakar" Adı ve Karı Çor Tegin Yazıtındaki "Karı" Sözcüğünün Anlamı Üzerine". Dede Korkut Dergisi 9123, (2020) , s. 1 46- 1 54. -- , "Eski Türk Yazıclarındaki Örgin Sözcüğü Üzerine" Bitig Türkoloji Araştırmaları Dergisi l , (202 1 ) , s. 7- 1 4 . -- , "Muruy Maşrapasındaki Runik Yazı Üzerinde Yeni B i r Okuma ve Anlamlandırma". Dil Araştırmaları 29, (202 1 ) , s. 1 9-30. -- , "Who ;,_,ere the Narrators of the Old Turkic lnscriptions? A Study of the Küli Cor and Tariat (Terh) lnscriptions" Central Asiatic Journal 641 1 -2, (202 1 ) , s. 39!!18. -- , "Eski Türk Yazıclarında Oğuzlarla İlgili Kayıclar" Kenan Azılı-İbrahim Kekevi-Hüseyin Gökçe ( Ed . ) : Oguz Bitig, Modern ve Tarihsel Oğuzca Üzerine Araştırmalar. İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları, 202 1 , s. 4 6 57. -- , "Dağlık Altay Yazıtlarından Kuray l (A 4) Üzerinde Yeni Bir Okuma ve Anlamlandırma". Journal of Old Turkic Studies 61l , (2022) , s. 7-20. Aydın, Mihriban-Erhan Aydın, "Bı!çin Sözcüğünün Kökeni Üzerine Yeni Bir Öneri" Türkbilig 4 l , (202 1 ) , s. 27-36. Badam, Azzaya, "Yamaan Usnı Hanın Hadnı Biçees" Bülent Gül (Ed.): Türk Moğol Araştırmaları, Prof Dr. Tuncer Gülensoy Armağanı. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 20 1 2 , s. 93-97. -- , "Taikhar Çuluu Yazıtı" Türkbilig 23, (20 1 2) , s. 6 1 -68. Bailey, Harold W., "A Khotanese Text Concerning 1he Turks in Kantsou". Asia Major (New series) 1 / 1 , ( 1 949) , s. 28-52. --

465

, "The Stael-Holstein Miscellany". Asia Major (New series) 2/ 1 , ( 1 9 5 1 ) , s . 1 -45. Bang, Willi, "Über die türkischen Namen einiger Grosskatzen". Keleti Szemle 1 7 , ( 1 9 1 7) , s. 1 1 2- 1 46. -- - Annemarie von Gabain, Analytischer lndex zu denfonfersten Stücken der Türkischen Turfan- Texte. Bedin, 1 93 1 . -- , "Gewagte Türkische Worrerkll:irungen" Mbnoires de la Societt Finno­ Ougrienne 67, ( 1 933), s. 35-4 1 . -- - Reşid Rahmeti Arat, Oğuz Kağan Destanı. !stanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1 970. -- , Berlin'deki Macar Enstitüsünden Türkoloji Mektuplan (1925-1934). Çev.: Şinasi Tekin. Erzurum: Atatürk Üniversitesi Yayınları, 1 980. Barthold, Wilhelm, Orta Arya Türk Tarihi Hakkında Dersler. Hzl.: A. lsmail Aka-K. Yaşar Koprarnan, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1 975. -- , Orta Arya, Tarih ve Uygarlık. Çev.: D. Ahsen Batur. İstanbul: Selenge Yayınları, 20 1 O. Barutçu Ôzönder, F. Sema, Ali Şir Nevayi, Muhakemetü'l-Lugateyn. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 996. -- , Üç ltigsizler. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 998. -- , "Yenisey Kitabeleri ve Yer Sular". fournal ofTurkish Studies 22, ( 1 998), c. 2, s. 1 7 1 - 1 84. -- , "Eski Türk Çağı Kaya Yazıtları: 1. Örük Yazıtı, il. Hangiday Yazıtı, III. Arhanan Yazıtı". Kök Araştımuılar 2/ I , (2000), s. 1 2 1 - 1 34. -- , "Çöyr Yazıtı". Modern Türklük Araştırmaları Dergisi 3/3, (2006) , s. 1 081 24. Baskakov, N. A.-T. M. Toşçakova, Altayca-Türkçe Sözlük. Hzl.: Emine Gürsoy­ Naskali-Muvaffak Duranlı, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 999. Batmanov, 1 . A.-Z. B. Aragaçi-G. F. Babuşkin, Eski ve Bugünkü Yenisey Dili. Çev.: Kerim Sarıgül-lsa Aydemir. Bişkek: Avrasya Yayınları, 2006. Battulga, Tsend, Mongolın runi biçgiyn baga dursgaluud. Ulaanbaatar: Corpus Scriptorum, 2005. -- - Tsagaan Törbat-Noostin Bayarhüü-T. lderhangay, "Tehtiyn golın runi biçees". Acta Historica Mongolici 7/ 1 , (2006) , s. 5-9. -- - lgor V. Kormuşin, "O nominal'noy nadpisi na skale v Hangidaye (Tsentralnaya Mongoliya)" ljurkologiçeskiy Sbornik 2007-2008, (2009) , s. 5- 1 3. Batur, D. Ahsen, Mesudi, Murncü 'z-Zeheb (Altın Bozkırlar). İstanbul: Selenge Yayınları, 2004. Bayar, D.-R. Munkhtulga-S. Hürelsüh, "Olan nuurın hundiyn dursgal" Şinjleh Uhaanı Akademiyn Medee 2008/2, (2008) , s. 1 08- 1 1 7 . --

466

ESKi TÜRKLERDE GÜNDELiK l l AYA I

Bayarhüü, Noostin, "Yamaan usnı havrslın Hanan haJn;.ıa ... � ı ı u T ı t l ı ı ı ı d,., ı ı biçeesüüd" Oyum Helhee 2009/2-6, (2009) , s . 40-49. Bazin, Louis, "Un Texte Proto-Turc du iV' siede: Le Distique H iong-111111 ı l ı ı "Tsin-chou"" Oriem 1 /2, ( 1 948), s. 208-2 1 9. ıirk'"'. Oriens.6/2, ( 1 953), s. 3 1 5-322. -- , "Notes sur les mots "Oguz" et "T -- , Les systemes chronologiques dans le monde Turc ancien. Budapest: Akademiai Kiad6 Press, 1 99 !. Türkçesi: Eski TUrk Dünyasında Kronoloji Yöntemleri. Çev.: Vedat Köken. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 20 1 ! . -- , "Quelques remarques d'Epigraphie Turque ancienne" TUrk Dilleri Araştırma/an 3, ( 1 993), s. 33-4 1 . -- , "Pre-lslamic Turkic Borrowings i n Upper Asia". Diogenes 4313, ( 1 995), s. 35-44. Beckwith, Christopher !., Empires ofthe Silk Road. A Hiscory of Central Eurasia from the Bronze Age to the Present. Princeton and Oxford: Princeton University Press, 20 1 ! . Berta, Arpad, "Yelme ve Bıl)a" Nurettin Demir-Emine Yılmaz (Hzl.): TUrkçe Kökenli Macar Kavim Adları. Ankara: Grafıker Yayınları, 2002, s. 1 29- 1 39. -- , Szavaimat ]ol Halijdtok, A TUrk es Ujgur Rovdsirdsos Em/ekek Kritikai Kiaddsa. Szeged: Jate Press, 2004. -- , "On the Turkic background of two early loanwords ofTurkic origin in Hungarian" Turkic Languages 9, (2005), s. 1 88- 1 98. Boodberg, Peter A., "Marginalia to the Histories of the Northern Dynasties" Harvardjoumal ofAsiatic Studies 413-4, ( 1 939), s. 230-283. -- , '.' T'u-Chüeh Türkleri Hakkında Üç Not" Çev.: Eşref B. Ôzbilen. TUrk Dünyası Araştırmaları 1 02, ( 1 996), s. 1 77- 1 88. Borovkov, A. �. Orta Asya'da Bulunmuş Kur'an Tefiirinin Söz Varlığı (XII.­ XIII. Yüzyıllar) . Çev.: Halil lbrahim Usta-Ebulfez Amanoğlu. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2002. Brentjes, Burchard, "Das Kamel im Alıen Orient". Klio 38, ( 1 960), s. 23-52. Brockelmann, Cari, "Zu den alttürkischen Inschriften aus demJenisseigebiet" Ural-Altaische jahrbücher 24/ 1 -2, ( 1 952), s. 1 37- 1 42. Butanayev, Viktor-İrina Butanayeva, Yenisry Kırgızları. Çev.: Yaşar Gümüş. lstanbul: Ötüken Neşriyat, 2007. Caferoğlu, Ahmet, Eski Uygur TUrkçesi Sözlüğü. lstanbul: Enderun Yayınları, 1 993. Chang Jentang, T'ang Devrindeki Doğu Gök- TUrkleri Hakkında Yeni Belgeler (Tse-fa-yüan-kuei ve Tzu-chih T'ung-chien·e göre- 618-745). Taipei, 1 968. Chavannes, Edouard, Documents sur /es T'ou-kiue (Turcs} Occidentaux. Sı-Peters­ burg, 1 903. Türkçesi: Batı Türkleri Tarihi. Çev.: Metin Sirman. İstanbul: Töre Yayın Grubu, 2006. ikinci çeviri: Batı Türkleri/Çin Kaynaklarına Göre. Çev.: Mustafa Koç. İstanbul: Selenge Yayınları, 2007. 467

--, Le cycle Turc des douze animaux. Leiden, 1 906. Türkçesi: On İki Hayvanlı TUrk Takvimi. Çev.: Mustafa Daş. İstanbul: Selenge Yayınları, 2020. -- , Batı TUrkleri/Çin Kaynaklarına Göre. Çev.: Mustafa Koç. İstanbul: Selenge Yayınları, 2007. Chen Hao, A History ofthe Second TUrk Empire (ca. 682-745 AD) . Leiden: Brill Press, 202 1 . Choi, Han-Woo, "On Some Chinese Loan Words i n Uighur" Central Asiatic ]ournal 3213-4, ( 1 988), s. 1 6 1 - 1 69. -- , "On the Origin of old Turkic Biçin/Beçin" Central Asiatic ]ournal 33/3-4, ( 1 989), s. 2 1 8-222. -- , "Contacrs of Korean and Turkic in the Early Period" TUrk Dilleri Araştırmaları 3, ( 1 993), s. 73-78. Clark, Larry V., "Mongol Elements in Old Turkic?" ]oumal de la Societe Finno-Ougrienne 75, ( 1 977), s. 1 1 0- 1 68 . Clauson, Gerard, "A nore on Qapgan" 7h e ]oumal of the Royal Asiatic Society ofGreat Britain and lreland 1 9561 1 -2, ( 1 956), s. 73-77. -- , "The Ongin lnscription". ]ournal of the Royal Asiatic Society 1 957, s. 1 77- 1 92. -- , "The earliest Turkish loan words in Mongolian" Central Asiatic ]ournal 4, ( 1 959), s. 1 74- 1 87. -- , Turkish and Mongolian Studies. Landon: The Royal Asiatic Society of Great Britain and lreland Press, 1 962. -- , "Turkish and Mongolian Horses and Use of Horses: An Etymological Study" Central Asiatic]ournal 1 0/3-4, ( 1 965), s. 1 6 1 - 1 66. --. "Some Old Turkish words connecred with hunting" Die ]agd bei den altaischen VO/kern. Wiesbaden: Harrassowitz Verlag, 1 968, s. 9- 1 7 . -- , "The origin o f the Turkic "runic" alphabet". Acta Orientalia 3 2 , ( 1 970) , s. 5 1 -76. -- - Edward Tryjarski, "The Inscription at lkhe-Khushotu" Rocznik Orientalistyczny 34/ 1 , ( 1 97 1 ) , s. 7-33. --. An Etymological Dictionary of Pre-7hirteenth-Century Turkish. Oxford: Oxford University Press, 1 972. -- , "Tonyukuk Abidesi Hakkı nda Bazı Notlar" Çev.: İnci Enginün. TUrkiyat Mecmuası 1 8 , ( 1 976), s. 1 4 1 - 1 48. -- , "Türk, Moğol, Tunguz" Çev.: Eşref B. Özbilen. Türk Dünyası Araştırmaları 1 1 8, ( 1 999) , s. 8 1 -96. Çandarlıoğlu, Gülçin, Uygur Devletleri Tarihi ve Kültürü (Çin Kaynaklarına ve Uygur Kitabelerine Göre). İstanbul: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, 2004. 468

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Çeneli, İlhan, "Divanü Lugat-it-Türk'ıe Hayvan Adları" Türk Kültürü Araştır­ maları 1 973- 1 975, ( 1 975), s. 99- 1 22. Çetin, Engin, "Kül Tigin Yazıtı Kuzey Yüzü Dokuzuncu Satırda Yer Alan ögs(ü)z ak At Üzerine" TUrk Dilleri Araştırmaları 1 8, (2008), s. 1 35- 1 48. Dai Matsui, "Mazar Tagh Harabesi'ndeki Eski Türkçe-Çince Bir Lugatçe" Osman F. Senkaya-Süer Eker-Hatice Şirin-Erdem Uçar (Ed.): Prof Dr. Taldt Tekin Hatıra Kitabı. c. 2, lstanbul: Uluslararası Türk Akademisi Yayınları, 20 1 7, s. 679-696. Dankoff, Robert-James Kelly, Compendium ofthe Turkic Dialects. Cambridge: Harvard University Press, l 985. De Courteille, Abel Pavet, Dictionnaire Turk-Oriental. Amsterdam: Philo Press, l 972. De Guignes, J . , Histoire generale des Hum, des Turcs, des Mongols et des Autres Tartares Occidentaux, Paris, 1 756- 1 758. Çev.: Hüseyin Cahit Yalçın. !stan­ bul, H. 1 325. Yeni basım: Hunların, Türklerin, Moğolların ve Daha Sair Batı Tatarlarının Tarih-i Umumisi. !stanbul: Ötüken Neşriyat, 20 1 8. Divitçioğlu, Sencer, Orta Asya TUrk imparatorluğu. Ankara: imge Yayınları, 200 5 . Dobrovits, Mihaly, "Ongin Yazıtını Tahlile Bir Deneme" TUrk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 2000, (200 1 ) , s. 1 47- 1 50. Doerfer, Gerhard, Türkische und Mongolische Elemente im Neupersischen !. Wiesbaden: Franz Sceiner Verlag, 1 963. -- , TUrkische und Mongolische Elemente im Neupersischen !!. Wiesbaden: Franz Stelner Verlag, 1 965. -- , TUrkische und Mongolische Elemente im Neupersischen III. Wiesbaden: Franz Stein� Verlag, 1 967. -- , Türkische und Mongolische Elemente im Neupersischen IV. Wiesbaden: Franz Sceiner Verlag, 1 975. -- Wolfram Hesche-Harrwig Scheinhardc-Semih Tezcan-Muhammad Muqaddam, Khalaj Materials. Bloomington: lndiana University Press, 1 97 1 . -- , "Mongolica im Alıcürkischen". F estschriftfor Bruno Lewin. Bochum, l 993, s. 39-56. -- , "Akraba Olmama Kanıtlanabilir mi? Altay Dilleri Sorunu" Çev.: Faruk Gökçe. Türkbilig 5 , (2003), s. 1 57- 1 68. Doğan, Şaban, "Moğolistan Külıürel Miras Merkezi in Faaliyetleri ve Merkezin Şine Us, Tes, Tariat, l . Karabalgasun Yazıtları ile İlgili Son Çalışmaları Üze­ rine" IX Uluslararası TUrk Dili Kurultayı, c. l , Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 202 1 , s. 675-696. Donuk, Abdülkadir, Eski TUrk Devletlerinde İdari-Askeri Ünvan ve Terimler. !stanbul: Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı Yayınları, 1 988. 469

Drompp, Michael R., Tang China and the Collapse of the Uighur Empire: A Documentary History. Leiden: Brill Press, 2005. -- , "Chinese "Qaghans" appointed by the Tıirks" T'ang Studies 25, (2007), s. 1 83-202. Eberhard, Wolfram, "Bir Kaç Eski Türk Ünvanı Hakkı nda". Belleten 9135, ( 1 945), s. 3 1 9-340. -- , Çin'in Şimal Komşuları. Çev.: Nimet Uluğtuğ. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1 996. Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Elöve, Ali U., "Bir Yazı Meselesi Üzeri Belleten 1 958, ( 1 958), s. 69-85 . Ercilasun, Ahmet B . , "istemi (Sır Temir) Kağan" Türk Kültürü 2008/ 1 , (2008), s. 76- 1 09. -- , "Oğuzlar ve Oğuz Adı Üzerine". Türk Kültürü 2008/2, (2008), s. 226-233. -- , "DM.nü Lügati't-T ıirk ve Uygurlar" Turkish Studies 4/8, (2009), s. 5-12. -- - Ziyat Akkoyunlu, Divdnu LugdtH- Türk. 2. bs. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 20 1 5. Erdal, Marcel, "Irk Bitig Üzerine Yeni Notlar" Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 1 977, ( 1 978) , s. 87- 1 1 9. -- , Old Turkic word formation. A Functional Approach to the Lexicon I-II. Wiesbaden: Harrassowitz Verlag, 1 99 1 . -- , "The runic graffiti a t Yar Khoto" Türk Dilleri Araştırmaları 3 , ( 1 993), s. 87- 1 08. -- , "Further notes on ehe Irk Bitig'' Turkic Languages 1, ( 1 997), s. 63- 1 00. -- , "Eine unbekannte Jenissei-lnschrift aus der Adrianov-Kollektion" Jens P. Laut-Mehmet Ölmez (Hzl.): Bahşı Ögdisi. (Festschrift fıir Klaus Röhrborn anliisslich seines 60. Geburtstag). Freiburg-lscanbul: Simurg Yayınları, 1 998, s. 83-96. --, "Anmerkungen zu den Jenissei-lnschriften". Mehmet Ôlmez-Simone-Ch. Raschmann (Eds.): Splitter aus der Gegend von Tuifan. (Festschrift fıir Peter Zieme anliisslich seines 60. Geburtstags). lstanbul-Berlin, 2002, s. 1 -73. -- , A Grammar ofO!d Turkic. Leiden-Boston: Brill Press, 2004. -- , "Ongin Yazıtı". Çev.: Semih Tezcan. Ülkü Çelik Şavk (Ed.): "Orhon Yıı zıtlarının Bulunuşundan 120 Yıl Sonra Türklük Bilimi ve 21. Yüzyıl" Konu­ lu III. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu Bildiri Kitabı. c. 1 , Ankara: Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yayınları, 20 1 1 ' s. 363-372. -- , "Kıtafi-Türk Dil ilişkileri". Bülent Gül (Ed.) : Bdngü be/dk, Ahmet Bican Ercilasun Armağanı. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 20 13, s. 1 93-1 97. 470

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

Eren, Hasan, Tıirk Dilinin Etimolojik Sözlüğü. Ankara, 1 999. , "Türklerin Ana Yurdu Sorunu" Tıirk Dili 600, (200 1 ) , s. 665-687. -- , "Tanıtımlar: Türkçede Moğolca Kalıntılar" Tıirk Dili Araştınnaları Yıllığı Belleten 2ü03, (2003), s. 1 7 1 - 1 86. Ergin, Muharrem, Orhun Abideleri. lstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1 970. -- , Dede Korkut Kitabı il. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 99 1 . Erkoç, H . Ihsan, "Çin ve Tibet Kaynaklarına Göre Göktürk Mitleri". Belleten LXXXI I /293, (20 1 8) , s. 5 1 -82. -- , "Türklerin lslamiyete Geçiş Sürecinde Tel)ri ve Allah Algıları" Dil ve Tarih-Coğrafja Fakültrner Winter on the occasion ofhis BOth birthday. Berlin-New York, 2003, s. 257-269. Mackerras, Colin, Yhe Uighur Empire (744-840). According to the T'ang Dynastic Histories. Canberra: Ausıralia National University Press, 1 968. -- , "Uygurlar" Çev.: Şinasi Tekin. Derleyen: Denis Sinor: Erken iç Asya Tarihi, lsıanbul: iletişim Yayınları, 2000, s. 425-458. Maenchen-Helfen, Otto, "The Ting-Ling" Harvard journal ofAsiatic Studies 4/ 1 , ( 1 939), s. 77-86. Malov, Sergey Ye., Pamyatniki drevnetyurkskoy pis'mennosti, tekstı i issledovaniya. Moskva-Leningrad, 1 9 5 ! . -- , Yeniseyskaya pis'mennost' 7jurkov, tekstı i perevodı. Moskva-Leningrad, 1 952. 477

-- , Pamyatniki drevnetyurkskoy pis'mennosti Mongolii i Kirgizii. Moskva­ Leningrad, 1 959. Menges, Kari H., "Altaic Loanwords in Slavonic". Language 2012, ( 1 944) , s. 66-72. -- , "A Note on the Compound Tides in the Proıo-Bulgarian lnscriptions" Byzantion 28, ( 1 958), s. 44 1 -453. -- , Turkic Languages and Peoples. An lntroduction to Turkic Studies. Wiesbaden: Harrassowitz Verlag, 1 968. -- , "Eıymologika". Materialia T urcica 1 718, ( 1 983), s. 264-269. Mert, Osman. Ötüken Uygur Dönemi Yazıtlanndan Tes, Tariat, Şine Us. Ankara: Belen Yayıncılık, 2009. Moravcsik, Gyula, Byzantinoturcica /, il. Budapest, 1 943. Yeni bs.: Berlin, 1 958 ve Leiden: Brill Press, 1 983. Mori, Masao, "Yenisey Yazıdarındaki "Sekiz Adaklıg Barım Üzeri Erdem 3/8, ( 1 987), s. 349-356. Moriyasu, Takao, "Site and lnscription of Şine-Usu" Takao Moriyasu­ Ayudai Ochir (Eds.): Provisional Report ofResearches on Historical Sites and lmcriptiom in Mongolia from 1996 to 1998. Osaka: The Society of Cenıral Eurasian Studies Press, 1 999, s. 1 77- 1 95 . Munkacsi, Bernhard, "Die heidnischen Namen der Wochentage bei den a lten Völkern des Wolga-Uralgebietes". Körösi Csoma Archivum 2, ( 1 967) , s. 4264. Müller, F. W. K., "Uigurische Glossen". Ostasiatische Zeitschrift 8 ( 1 9 1 9- 1 920) , Festschriftfar F. Hirth, ( 1 920), s. 3 1 0-324. Nadelyayev, V. M.-D. M. Nasilov-E. R. Tenişev-A. M. Şçerbak, Drevnetyurkskiy Slovar'. Leningrad: Nauka, 1 969. Necip, Emir N., Yeni Uygur Türkçesi Sözlüğü. Çev.: İklil Kurban. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 99 5 . Nevskaya İrina-Larisa Tybykova, "Old Turkic Runic inscriprions i n ehe vicinity of the village Tuekta, Altay Republic, Russian Federarion". Mehmet Ôlmez­ Erhan Aydın-Peter Zieme-Musrafa S. Kaçalin (Ed.) : Ötüken'den /stanbul'a Türkçenin 1290. Yılı (720-201 0) Sempozyumu. Bildiriler, İstanbul: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 20 1 1 , 309-324. Okutan Davletov, Nükhet, Hakas Türklerinde Şamanizm ve Ölüm. İstanbul: Ötüken Neşriyat, 202 1 . -- , "Eski Türklerden Günümüze Altay Şamanizminde Çök/Sök Ayini" journal ofO/d Turkic Studies 61 1 , (2022) , s. 2 1 -38. Orkun, Hüseyin N., Eski Türk Yazıtları !. İstanbul: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 936.

478

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

-- , Eski Türk Yazıtları !!. İstanbul: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 938. , Eski Türk Yazıt/an il!. İstanbul: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 940. -- , Eski Türk Y azıt/an IV. İstanbul: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 94 1 . Ögel, Bahaeddin, "Göktürk Yazıtlarının 'Apurım'ları ve 'Fu-lin' Problemi" Belleten 9/33, ( 1 945), s. 63-87. -- , "ilk Töles Boyları: Uygur, Ting Ling ve Kao-ch'e'ler" Belleten 1 2/48, ( 1 948), s. 795-833. -- , "Şine Usu Yazıtının Tarihi Önemi; Kutluk Bilge Kül Kagan ve Moyunçur". Belleten 1 5/59, ( 1 9 5 1 ) , s. 361 -379. -- , "Uygur Devletinin Teşekkülü ve Yükseliş Devri" Belleten 1 9175, ( 1 955), s. 3 3 1 -376. -- , "Doğu Göktürkleri Hakk ı nda Vesikalar ve Notlar" Belleten 2 1 /8 1 , ( 1 957), s . 8 1 - 1 37. -- , Türk Kültürünün Gelişme Çağlan. İstanbul: Türk Dünyası Araştırmaları --

Vakfı Yayınları, 1 988. , lslamiyetten Önce 7Urk Kültür Tarihi. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1 99 1 . Ölmez, Mehmet. "Uygurca üçük 'kürk"' 7Urk Dilleri Araştırma/an 1 992, ( 1 992), s. 47-52. -- , "Eski Türk Yazıtlarında Yabancı Öğeler (3)" 7Urk Dilleri Araştırmaları 9, ( 1 999) , s. 59-65. -- , "On Mongolian asara- "to nourish" and Turkish aşa- "to eat" from Middle Mongolian to Modern Turkic Languages". 7Urk Dilleri Araştırmaları ı i. (2007), s. 237-247. --, "Alttürkische Etymologien (2)". Peter Zieme (Ed.): Aspects ofResearch into Central AsiJn Buddhism. Turnhout: Brepols, 2008, s. 229-236. -- , Orhon- Uygur Hanlığı Dönemi Moğolistan'daki Eski 7Urk Yazıt/an. Ankara: BilgeSu Yayınları, 20 1 3. Özcan, Altay Tayfun, Hazar Kağanlığı ve Etrajindaki Dünya. İstanbul: Kronik Kitap, 20 1 9. Özgür, Can, "Kıpçak Sahasına Ait Sözlük ve Kaynaklarda At ve Atçılıkla İlgili Terminoloji" Turkish Studies 4/4, (2009) , s. 891 -905. Özkan Nalbant, Bilge, "Oğuz Sözcüğünün Kökeni Üzerine Yeni Düşünceler" Türkbilig 20, (20 1 0) , s. 47-59. Özyetgin, A. Melek, "Altın Orda Hanı Toktamış'ın Bik Haci Adlı Kişiye Ver­ diği 1 3 8 1 Tarihli Tarhanlık Yarlıgı" Orta Zaman Türk Dili ve Kültürü Üze­ rine İncelemeler. İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2005, s. 37-58. Paasonen, Heikki, Ostjakisches W'örterbuch. Helsingfors: Societe Finno­ Ougrienne, 1 926.

--

479

Palaz Erdemir, Hatice, VI. Yüzyıl Biums Kaynaklarına Göre Göktürk-Bizans ilişkileri. İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları, 2003. Pelliot, Paul, "NeufNoces sur des questions d'Asie"Cenırale" T'oungpao 26/45 , ( 1 929) , s. 20 1 -265. -- , "Les Formes turques et mongoles dans la nomenclarure wologique du "Nuzhatu-'l-kulüb"''. Bulletin of the School of Oriental Studies 613, ( 1 93 1 ), s. 55 5-580. -- , Uygur Yazısıyla Yazılmış Uğuz Han Destanı Üzerine. Çev. Vedat Köken. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 995. Poppe, Nicholas, "Altaisch und Urtürkisch" Ungarische ]ahrbücher 6, ( 1 926) , s. 94- 1 2 1 . --, Vergleichende Grammatik der altaischen Sprachen. Teil 1 . Vergleichende Laudehre. Wiesbaden: Porta Linguarum Orienıalium, 1 960. -- , "Orta Moğolcada Türkçe Kelimeler" Çev.: Günay Karaağaç. Türk Dünyası Araştırmaları 27, ( 1 983), s. 25 5-262. Potapov, L. P. "Tyulberi Yeniseyskih runiçeskih nadpisey" 1jurkologiçeskiy Sbornik 1 97 1 , ( 1 972) , s. 1 4 5 - 1 66. Pröhle, Wilhelm, Karaçay Lehçesi Sözlüğü. Çev.: Kemal Aytaç. Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları, 1 99 1 . Pulleyblank, Edwin G., "The Chinese Names fo r the Turks''. fournal of the American Oriental Society 85/2, ( 1 965) , s. 1 2 1 - 1 25 . -- , Lexicon of Reconstructed Pronunciation i n Early Middle Chinese, Late Middle Chinese, and Early Mandarin. Vancouver: UBC Press, 1 99 1 . -- , "Tokuz Oğuz Problemi Hakkında Bazı Mülahazalar" Çev.: Eşref B. Ôzbilen. Türk Dünyası Araştırmaları 92, ( 1 994) , s. 1 5-23. Radloff, Wilhelm, Die alttürkischen lnschriften der Mongolei. St.-Petersburg, 1 895. --, Die alttürkische lnschriften der Mongolei. (Neue Folge). St.-Petersburg, 1 897. -- , Opıt' Slovarya Tjurkskih Nareçiy. St-Petersburg, 1 893-1 899. -- , Atlas der Alterthümer der Mongolei, Vierte Lieferung. St-Petersburg, 1 899. -- , Die alttürkischen lnschriften der Mongolei (Zweite Folge). Sc.Petersburg, 1 899. -- , Sibirya'dan. Çev.: Ahmet Temir. İstanbul: Mill1 Eğitim Bakanlığı Yayınları, 1 994. -- , Türklük ve Şamanlık. Çev. : Nurer Uğurlu. İstanbul: Örgün Yayınları, 2009. Ramstedc, Gustaf J., "Mogholica. Beicrage zu Kenncnis der Moghol-Sprache i Afghaniscan''. fournal de la Sociı'te Finno-Ougrienne 23, ( 1 905). -- , "Zwei Uigurische runeninschrifcen in der Nord-Mongolei''. Journal de la Sociı'te Finno-Ougrienne 30/3, ( 1 9 1 3) , s. 1 -63. 480

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

-- , Kalmückisches Wörterbuch. Helsinki: Suomalais-Ugrilainen Seura Press, 1 935. -- , "Über onomatopoerische Worter in den altaischen Sprachen". Journal de la Sociiti Finno-Ougrienne 5 512, ( 1 95 1 ) , s. 1 06- 1 1 2 . -- , "Aite türkische und mongolische Titel''. journal de la Sociiti Finno­ Ougrienne 5 512, ( 1 9 5 1 ) , s. 59-82. Rasanen, Mami, Materialien zur morphologie der türkischen Sprachen. Helsinki, 1 957. -- , Versuch eines etymologischen Wörterbuchs der Türksprachen. Helsinki: Lexica Socieıatis Fenno-Ugricae, 1 969. Recebov, Ebülfez-Yunus Memmedov, Orhon- Yenisey Abideleri. Bakı, 1 993. Rona-Tas, Andras, "Hazar Kavim Adının Tarihi Üzerine Yeni Veriler" Çev.: Muslihiddin Karakurt. Türk Kültürü Araştırmaları 24/2, ( 1 986) , s. 53-63. -- , "Nucshell Chuvash" Handout of a talk given at the Erasmus Mundus lnıensive Program. Turkic Languages and cultures in Europe (TLCE), 2ü07. https://www.academia.edu/ 1 0 1 080 1 2. (Erişim tarihi: 04.06.202 1 ) . Ross, Edward D . , Kuş /simlerinin Doğu Türkçesi, Mançuca ve Çince Sözlüğü. Çev.: Emine Gürsoy-Naskali. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 994. Roux, Jean P. Türklerin Tarihi, Büyük Okyanustan Akdeniz'e iki Bin Yıl. Çev.: Galip Üstün. İstanbul: Milliyet Yayınları, l 998. -- , "VII. ve Vlll. Yüzyıllarda Orhun Türklerinin Dini İnanışları" Çev.: Aykut Kazancıgil. Kutadgubilig 8, (2005), s. 259-298. Röhrborn, Klaus, Uigurisches Wörterbuch. Sprachmaterial der vorislamischen Türkisch'en Texte aus Zentralasien. Wiesbaden: Franz Steiner Verlag, 1 9771 998. Rybatzki, Vol�r, Die Tofıukuk-lnschrift. Szeged: Sıudia Uralo-Altaica, 1 997. -- , "Titles of Türk and Uigur Rulers in the Old Turkic lnscriptions" Central Asiaticjournal 44/2, (2000) , s. 205-292. -- , Die personennamen und Titel der mittelmongolischen Dokumente. Eine lexikalische Untersuchung. Helsinki: Publicarions of the 1 nstiıute for Asi an and African Studies: 8, 2006. E-Thesis. (Erişim tarihi: 02.02.2022). -- · "Classifıcation ofOld Turkic loanwords in Mongolic". Mehmet Ölmez­ Erhan Aydın-Peter Zieme-Mustafa S. Kaçalin (Ed.): Ötüken'den İstanbul'a Türkçenin 1290. Yılı (120-2010) Sempozyumu. Bildiriler, İstanbul: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 20 1 1 , s. l 85-202. Ryum i na-Si rkaşcva, L. T.-N. A. Kuçigaşcva, Teleüt Ağzı Sözlüğü. Çev.: Şükrü H. Akalın-Caştegin Turgunbayev. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2000. Sağol, Gülden, "Tarihi Şivelerde At Donları" Emine Gürsoy-Naskali (Ed.): Türk Kültüründe At ve Çağdaş Atçılık. İstanbul: Türkiye Jokey Kulübü Yayınları, 1 995, s. 1 26- 1 46.

48 1

Salman, Hüseyin, "Basmıllar ve Beşbalık Bölgesinde Diğer Türk Boyları" Tıirklük Araştırma/an Dergisi 6, ( 1 990) , s. 1 65-20 1 . Sanders, A. ] . K., Historical Dictionary of Mongolia. Lanham-London: The Scarecrow Press, 1 996. Scharlipp, Wolfgang-Ekkehard, "Die alttürkische Religion und ihre Darstellung bei einigen türkischen Historikern" Die �it des Jslams, New Series 3 1 /2, ( 1 99 1 ) , s. 1 68- 1 92. -- , "China and Tibet as Referred to in the Old Turkish lnscriptions" Diogenes 43/3, ( 1 995), s. 45-52. -- , "Emotionalitiit in den Jenissej-Inschriften" Marcel Erdal-Semih Tezcan (Hrsg.) : Be/ak Bitig. (Sprachstudien für Gerhard Doerfer zum 75. Geburtstag). Wiesbaden: Harrassowitz Verlag, 1 995, s. 1 69- 175. Schlegel, Gustaf S . , Die Chinesische lmchrift auf dem Uigurischen Denkmal in Kara Balgassun, Übersetzt und Erliiutert. Helsingfors: Societe Finno­ Ougrienne, 1 896. Senga, Tciru, "Dokuz Oguz Problemi ve Hazarların Menşei" Çev.: Sadettin Gömeç. Bilge 23, (2000) , s. 1 0- 1 4. Sertkaya, Osman F., "Zwei sprichwörter in den Köktürkischen lnschriften über die Kaganwahl bei den alttürken" Bernt Brendemoen (Ed): Altaica Osloensia (Proceedingsfrom the 32nd Meeting ofthe Permanent lnternational Altaistic Conference) . Oslo, 1 99 1 , s. 287-293. -- , "Göktürk Tarihinin Meseleleri: Eski Türkçe TWQ-TOOQ= TOG-TOOG 'tuğ' kelimesi Üzeri Tıirk Kültürü Araştırma/an 1 7-2 1 / 1 -2 ( 1 983), s. 252-258. -- , "Göktürk Tarihinin Meseleleri: Tonyukuk Abidesi Üzerine Üç Not" Göktürk Tarihinin Meseleleri. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1 995, s. 40-57. -- , "Die Runen-Inschrift von Çoyr" Jens P. Laut-Mehmet Ölmez (Hzl.): Bahşı Ögdisi. (Festschrift far Klaus Röhrborn anliisslich seines 60. Geburtstag/60. Doğum Yılı Dolayısıyla Klaus Röhrborn Armağanı). Freiburg­ !stanbul: Simurg Yayınları, 1 998, s. 349-36 1 . -- , Sartkojaulı Harcavbay, "Hoyto-Tamir (Moğolistan)'dan Yeni Yazıtlar (Ön Neşir). Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 2000, (200 1 ) , s. 3 1 3 346. -- , "inşaat Yüksek Mühendisi Kazım Mirşan'a Cevap: Öngre bınga başı Adlı !lir Tari hçimiz Var m ı ? " Orkun 64, (2003), s. 26-29. -- , "Göktürk Yazıtlarında Hintçe Unsurlar" Zeynep Korkmaz Armağanı. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2004, s. 366-380. -- - Rysbek Alimov, Eski Tıirklerde Para (Göktürklerde, Uygurlarda, Türgişlerde) . lsranbul: Ötüken Neşriyat, 2006. 482

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

- Viktor Ya. Butanayev, "Runik Yazılı Maşrapalar Üzerine (8. Hakasya'da Bulunan Runik Yazılı Gümüş Maşrapa". Mehmet Ölmez-Erhan Aydın-Peter Zieme-Mustafa S. Kaçalin (Ed.): Ôtüken'den !stanbul'a Türkçenin 1290. Yılı (720-2010) Sempozyumu. Bildiriler, lstanbul: lstanbul Büyükşehir Belediyesi Yayınları, 20 1 1 , s. 1 1 9- 1 30. Seydakmatov, K., Kırgız Ti/inin Kıskaça Etimologiyalık Söulügü. Frunze: Kırgız SSR llimder Akademiyası Neşriyatı, 1 988. S inor, Denis, "Notes on Equine Terminology of the Altaic Peoples" Cenıral Asiaticfournal 1 0, ( 1 965), s. 307-3 1 5. -- , "iç Asya Kavramı" Çev.: Ruşen Sezer. Derleyen: Denis Sinor: Erken iç A.rya Tarihi, lstanbul: iletişim Yayınları, 2000, s. 1 1 -32. Sprengling, Martin, "Tonyukuk's Epitaph: An Old Turkish Masterpiece Inıroduction, Text, Annotated Scientific Translation, Literary Translation and Transliteration" The American journal of Semitic Languages and Literatures 56/ i , ( 1 939), s. 1 - 1 9. Starostin, Sergey-Anna Dybo-Oleg Mudrak, Etymological Dictionary of the Altaic Languages. Leiden-Boston: Brill Press, 2003. Suzuki, Kösetsu, "Revision and Reinıerpretation of the Choir lnscription". J. Bemmann-H. Parzinger-E. Pohl-D. Tsveendorj (Ed.): CurrentArchaeological Research in Mongolia (Papers from the First lnternational Conference on ''Archaeological Research in Mongolia" held in Ulaanbaatar, August l 7th23rd, 2007) , Bonn: Universitiit Bonn Verlag, 2009, s. 4 1 7-425. SümeJ, Farılk, Eski Türklerde Şehircilik. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1 994. Şçerbak, Ale�andr M., "l'inscription runique d'Oust-Elegueste (Touva)" Ural-Altaischejahrbücher 35, ( 1 964), s. 1 4 5- 1 49. Şen, Serkan, Orhon, Uygur ve Karahanlı Metinlerindeki Meslekler Bağlamında Eski Türk Kültürü. Samsun: Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, yayımlanmamış doktora tezi, 2007. --; "Taryat Yazıtının Batı Yüzünde »Y Jt ve »Y J işaretleriyle Yazılan Sözcük Nasıl Okunup Anlaşılmalı?" Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten 2008/ il, (20 1 0) , s. 99- 1 07. Şeşen, Ramazan, lslam Coğrafoacılarına Göre Türkler ve Türk Ülkeleri. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, 1 998. Yeni bs. : lsıanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları , 20 1 7 . -- , lbn Havkal, 10. Asırda lslam Coğrafoası. İstanbul: Yeditepe Yayınları, 20 1 7 . -- · Mesud!, Kitabü't-Tenbih ve'l-lşraf ( Coğrafoa v e Tarih). İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları, 20 1 8 . --

483

-- , Ebu Osman El-Cahız, Türklerin Faziletleri. İstanbul: Yeditepe Yayınları, 20 17. Şeyh Süleyman Efendi-yi Buhar!, Lugat-i Çağatay ve Türki-yi Osmani. İstanbul, Hicri 1 298. Şinehüü, M., "Hangidayn hadnı türeg biçeesiyg hadin nygtalsan n"' Hel Zohiol Sudlal 1 3/8, ( 1 978), s. 65-69. Şirin User, Haıice, "Eski Türk Çağında Hayvan Tözlerinden Devleı Sembollerine''. Belleten 7 1 1262, (2007) , s. 843-855. -- , Köktürk ve Ötüken Uygur Kağanlığı Y azıtları, Söz Varlığı incelemesi. Konya: Kömen Yayınları, 2009. -- , "Hakasya Bulgusu Eski Bir Türk Mezar T�ı: Açurı (Oçurı, Ye 26) Yazıcı" Türkbilig 1 7, (2009) , s. 1 58- 1 74. -- · "Bömbögör Yazıtı: Bir Türk Kunçuyunun Mezar T�ı". Dil Araştırmaları 7. (20 1 0), s. 62-73. -- , "Yenisey Yazıılarının Okunma ve Anlamlandırılması Üzerine Yeni Öne­ riler-il-" Ülkü Çelik Şavk (Ed.): "Orhon Yazıtlarının Bulunuşundan 120 Yıl Sonra Türklük Bilimi ve 21. YUzyıl" Konulu 111. Uluslararası Türkiyat Araştırmaları Sempozyumu Bildiri Kitabı. c. 2, Ankara: Hacettepe Üniversi­ ıesi Türkiyat Ar�tırmaları Ensıiıüsü Yayınları, 20 1 1 , s. 767-774. -- , "Yabogan (A 80) Yazıtı Üzerine". Bülent Gül (Ed.): Biingü beliik, Ahmet Bican Ercilasun Armağanı. Ankara: Türk Külıürünü Ar�ıırma Enstitüsü Yayınları, 20 1 3 , s. 457-464. -- , (Şirin) , Eski Türk Yazıtları Söz Varlığı incelemesi. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 20 1 6 . -- , (Şirin), "Dağlık Alıay Bölgesi Yazııları: Yeni Okuma v e Anlamlandırma Denemeleri" Türk Dünyası 42, (20 1 6), s. 1 67- 1 72. -- , (Şirin) , "Öküz Sözcüğü Üzerine" Türk Dili CXVI/8 1 6, (20 1 9) , s. 4- 1 7. Taube, Jacob, "Eine runenıürkische lnschrifr (Tonyukuk, 0 1 - 1 6) im Lichıe von Jean Gebsers Geschichte der Bewusstwerdung (Miı einem Nachırag zu Tonyukuk 1 7-32)''. Mehmeı Ölmez-Simone-C. Raschmann (Yay.) . Splitter aus der Gegend von Turfan, (Fesıschrift für Peıer Zieme anlasslich seines 60. Geburrstags). İstanbul-Berlin, 2002, s. 333-365. Tanyu, Hikmeı, lslamlıktan Önce Türklerde Tek Tanrı inancı. Ankara: Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Yayınları, 1 980. Taşağıl , Ahmet, Gök- Türkler. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınlar ı , 1 99 5 . -- , Gök- Türkler il. Ankara: Türk Ta ri h Ku r u m u Yayınl a rı , 1 999. -- , Gök- Türkler 111. A n kara: Türk Tarih Kurumu Yayı nları, 2004. -- , Çin Kaynaklarına Göre Eski Türk Boyları. Ankara: Türk Tarih Kurumu Yayınları, 2004. Yeni bs. İstanbul: Bilge Külıür Sanat Yayınları, 20 1 6 .

484

E S K i T Ü R K L E R D E G Ü N D E L i K H AYAT

· "Göktürk Boylarının Oynadığı Tarihi Roller Hakkında''. /I/. Uluslararası Tıirkoloji Kongresi Bildirileri. Türkistan: Ahmet Yesevi Üniversitesi Yayınları, 2009, s. 500-504. -- · Kök Tengri'nin Çocukları, Avrasya Bozkırlarında !slam Öncesi Tıirk Tarihi. İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları, 20 1 3 . -- , U ygurlar-840 'tan Önce-. İstanbul: Bilge Kültür Sanat Yayınları, 2020. -- , ilk Türkler. Bozkırdan Dünyaya Yayılanlar. İstanbul: Kronik Kitap, 202 1 . Tavkul, Ufuk, Karaçay-Malkar Türkçesi Sözlüğü. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2000. Taymas, Abdullah B., İbn-i Mühennd Liıgati. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 988. Tekin, Şinasi, "Metinlere Dayanarak Eski Türklerde Göçebe (=Ötüken) ve Şehir (=Hoçu) Medeniyeılerinin Tahlili. Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Araştırma Dergisi 3, ( 1 97 1 ) , s. 35-60. -- , Uygurca Metinler ll: Maytrısimit, Burkancıların Mehdisi Maiıreya ile Buluşma, Uygurca İptidai Bir Dram. Ankara: Atatürk Üniversitesi Yayınları, 1 976. Tekin, Talat, "On a Misinterpreted Word in the Old Turkic lnscriptions" Ural­ Altaische]ahrbücher 35, ( 1 964), s. 1 34- 1 44. Türkçesi: "Eski Türk Yazıılarında Yanlış Yorumlanan Bir Kelime Üzerine" Çev.: Erdem Uçar. Turkish Studies 1 /2, (2006), s. 20 1-21 ! . -- ,·A Gra mmar o fOrkhon Turkic. Bloomington: lndiana University Press, 1 968. -- , "Kuzey Moğolistan'da Yeni Bir Uygur Anıtı: Taryat (Terhin) Kitabesi" Belleten 46/ 1 84, ( 1 983), s. 795-838. -- , " Üze Zarfı Hakkında". V. Milletler Arası Türkoloji Kongresi, Tebliğler 1, Türk Dili, c. l, İstanbul, 1 985, s. 253-260. -- , Tuna Bulgarları ve Dilleri. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 987. -- , «Manuscrits oui·gours du IXc-Xc siecle de Touen-houang. Texres etabis, traduits, et commentes par James Hamilton, Tom. 1, il. Paris: Fondation Singer-Polignac". Erdem 317, ( 1 987) , s. 249-257. -- , Orhon Y azıtları. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 1 988. -- , "Tes Yazıtı Hakkında Dokuz Not" Çev.: Ülkü Çelik. Erdem 5 1 1 4 , ( 1 990) , s. 389-398. -- , Hunların Dili. Ankara: Doruk Yayınları, 1 993. -- , Tunyukuk Yazıtı. İstanbul: Simurg Yayınları, 1 994. -- , "Türk Dillerinde Önseste y- Türemesi" Türk Dilleri Araştırmaları 4, ( 1 994) , s. 5 1 -66.

--

485

-- ,

"Notes on Old Turkic Word Formation" Central A.