Bilim Üzerine İki Ders [1 ed.]

Table of contents :
Boş Sayfa

Citation preview

Paradigma 'nın Vitrinindekiler

HUsamettin Arslan, Epistemik Cemaat. Imre Lakatos & Alan Musgrave, Bilginin Geli§imi ve Bilginin

Geli§imiyle İlgili Teorilerin Ele§tirisi.

Jacques Ellul, Sözün Dü§Ü§Ü. Hakkı Hünler, Estetik'in Kısa Tarihi. David West, Kıta Avrupa.sı Felsefesine Giriş Martin Heidegger, Tekniğe İli§kin Soru.şturma Martin Heidegger, Bilim Üzerine İki Ders *

*

*

*

*

Paradigına'nın Gündemindekiler

Hans Georg Gadamer, Hakikat ve Yöntem. Giambattista Vico, Yeni Bilim. Kant, Saf Aklın Eleştirisi N. K. Smith, Kant'ın Saf Aklın Eleşt iris i n in Yurumu Joseph Rouse, Bilgi ve İktidar/Bilimin Politik Felsefesine Doğn.. Emile Br�hier, Felsefe Tarihi, 7 cilt '

Paul Hühnerfeld, Heidegger: Bir Filozof. Bir Alman . O. Pöggeler, B. Alleman, Heidegger Üzerir.e İki Yazı. HUsamettin Arslan, Bilim ve Entellektüeller. Hüsamettin Arslan (der.), Hermenötik, Re!orik ve İnsan Bilir.ıleri. G. Holto n, Kepler'den Einstein'a Bilimsel Dü§üncenin Temat:k. Köi;en.e ..i. Bryan Magee, Büyük Filozoflar. John W. Murphy, Postmodern Toplumsal Analiz ve Postmode.-n Eleştiri Brian D. lngraffia, Postnıodern Teori ve Kitab-ı Mukaddes Teo.'ojisi Peter L. Berger ve Thomas Luckmann, Gerçekliğin Sosyal İnşaı:.i Btr B'ilgi

Sosyolojisi Denemesi Stanley Aronowitz, Bir Güç Olarak Bilim. S. Woolgar, Bilim. B. Lee Whorf, Dil, Düşünce ve Gerçeklik/Benjamin Lee Whor..fran

Seçmeler. Alan Chalmers, Bilim Dedikleri. Sefa Şimşek, Bir İdeolojik Seferberlik Deneyimi /Halkevleri, /Ç23-/95.

K. M. Wheeler, Romantizm, Pragmatizm ve Dökonstrüksiyon. Erle Vogelin, Aydınlanmadan Devrime.

Martin Heidegger ·

Bilim Üzerine İki Ders

Paradigma

Bilim Üzerine t arl ı!la yöneliriz . Hem "so­ rusuz• hem de salt sorulablllr olan her ş eyin aksine, yal­ nızca soruşturm aya deger olan şey kendisinden hareketle şunları verebilir: ö z ü m üze b izzat hita b e d en şeyi kendi­ mize d ogru ve yanıbaşımıza çagırabilecegimiz apaçık bir güdülenim ve serbest bir soluklanm a. Soruşturm aya deger 31

das stets übergangene unzug iingliche Unumgangliche .

42

Bilim Üzerine İki Ders

olan şeye dogru götüren yol yönünde yapılan seyahat ma­ cera degil, sılaya dönüştür.

B i r ş eyin zaten kendlllglnden girm iş o l d u gu yo:ı- yö­

nünde yürüyüp onu taklbetmek, bizim dilim izde s.İl'Ean�

sinnen (hissetm ek, sezmek / to �ense) d iye ad:am:.mlır. Hissin ve anlamın (Slnn) peşine cesaretle düşmek, düşü­ nümde-bulunmanın (B eslnnen) özüdür. Bir şeyin sır:' :>ilin­ cine varmaktan daha fazlası dem ektir b u . Yalnızca b[ ince sahip oldugumuzda, henüz düşünüme sahip olmayız . ::)üşü­ nüm daha fazladır. Düşünüm, soruşturmaya deger olar. seye. dingin, s erinkanlı bir tesllm iyettir. :s2

Böyle anlaşılan d üşünüm aracılı gıyla, deneylmlerıı e ksi­ zin ve nüfuz edici bir şeklide içine b akm aksızın uzun bl:­

zaman boyunca ikamet etmekte oldugumuz yere bll:"il var­ dık. Düşünüm içerisinde, tüm yaptıklarımız ve yapm :tdar.

bıraktıklarımızla herhangi bir verili zarri anda katedllea m e­ kan ın ilk kez kendisinden hareketle açıldıgı bir ye -:� glrf. yoruz. Düşünüm, b ilincine varm aktan ve bilime alt olan l:llme­ den farklı bir öze sahiptir; o, entellektüel kültürleşmede• de (fü/dungJ farklı bir öze sah iptir. Alman dilinde ı.tlderı. (b içimlen d irm ek veya kültürleştirme k / to form or cult­ vate) s özcügü ilkin şu anlama gellr: ö n ceden blçlnend:­ rilmiş bir m o d el kurm a k ( Vor-bild) ve önceden :es ,s ed[­ mlş bir kural koym a k ( Vor-schrift) . Bu sözcük, d ahc.s, dc­ guştan eglllm lere biçim verm ek anlamına gelir. Bn::ellel-.· tüel kültürleşm e, insanın önüne, insanın yaptıgı h� ş eyi ışıgında şeklllend lrd lgl ve ıslah ettı gı bir m odel getirir.

"Zlhln"I (lntellect) kü ltürleştirm ek, hem ö nceden givenJi

kılın m ış bir rehber im geyi hem de her yönden takvl� edllmlş bir duruş zem inini gerektirir. O rtak bir kül:Lı ide­ alinin öne koyulması ve bu idealin hakimiyeti, lnsc: ı:ın so­

ru-kon u s u olmayan ve her yönden güvenceye alı�n btr durumunu ve tutumunu öngerektirir. Bu öngerek, ker di yö­

nünden, degtşmez bir aklın ve onun llkelerinln yerJlm e z gücüne duyulan bir inanca dayanmak zorundadır.

32 Bu pasajın içerdiği anlamın biraz daha aydınlığa çıkabilmesi içi:ı :>kz. n. l

s.9,

Bli1m ve Düşünüm

43

Buna karşıt olarak, düşünüm, ikamet ettıgımız m ekana götüren yola bizi ilk kez sokar. Bu ikam etgah daimi olarak tarihsel bir lka m etgahtır -yan i bize tahsis edilmiştir; is­ ter tarihi tarlhyazınsal bir şeklide tas arı m l ayalım, analiz edelim ve sınıflandıralım ya da ister tarlhyazıcılıgın dan sırf iradi bir yüzçevlrm e yoluyla ken dimizi tarihten suni bir şekilde koparabileceglmlze inanalım hiç farketm ez . Bizim tarihsel ikam etimiz kendisine m ahsus ikam etgaha nasıl ve ne yolla eklemeler yapıp o n u genlşlete b l l l r7 3 3 işte bu konuda düşünüm dogrudan hlçb:r karar veremez . Entellektüel kültürleşme çagı sona erm ektedir: kültür­ leşmemlş olanlar tırmanışa geçtikleri i çin degil, fakat so­ ruşturmaya deger olan şeyin b ütü n şeylerde ve bütün ka­ derlerde özsel olana götüren kapıyı bir gün tekrar açacagı bir dünya-çagının işaretleri bellrdigl iç.in . . Bilimin özünde -am a yalnızca orada degn- bize ken­ disini gösteren şey-d urum unun [SachırerhaltJ zaten girmiş oldugu yola girmeyi gözealarak düşünümde bulunmaya baş­ ladıgımızda, uzaklardan seslenen çagrıya, o dünya-çagının yürürlükteki halinin ( des Verhalten s) ça grısına bir ya n ıt verecegız . Qelgelellm, düşünüm, kendi çagıyla bagıntısında, önce­ den b eslenip büyütülen entellektüel kü ltürleşmeden daha tedbirli, d a h a ihtiyatlı ve d a h a yoksul kalır. Yine de d üşü­ n ü m ü n bu yoksuııugu öyle bir zenglnllgln vaadidir ki, o zenginligln hazineleri, herhangi bir hesabetm ede asla lçe­ rllmeyecek fayd asızlıgın ihtiş a m ı içerisinde alev alev pa­ rıldar. Düşünümün yolları durmadan deglşlr; yol üzerinde bir patikanın başladıgı yere göre, yolun patika geçen kesi­ mine göre, yol boyunca soruşturmaya deger olan şeye açı­ lan uzaktaki bir manzaraya göre hep durmadan deglşir. 33 sein wohnen an- und ausbaut. Yukarıda kullanılan bilden to form) fiili gibi, bauen (inşa etmek / to build) fiilinin de

(biçimlendirmek / anlamlarından biri kUltUrleştirmektir (to cultivate). Entellektüel kühürleşmeyi ve düşilnümU karşıkarşıya koyan Heidegger, tam da bu noktz.da bauen'i bileşik halleri içinde- (anbau t "eklemeler yapar" / "adds to"; ausbau t , "genişletir" / "enlar­ ges") kullanmakla, kuşkusuz bauen 'in bu karşıtlığ:ı. işaret etmesini niyet et­ mektedir -ne yazık ki bu niyetin çeviride aynen korunması imk�nsızdır. ,

44

BI/im Üzerine İki Ders

Bilimler, tam da kendi yollarını takib etmek ve ken di araçlarını kullanmak suretiyle, hiçbir zaman bllimin özüne do gru. yollan a m asalar bLe, yine d e blllmlerln her araştır­ m acıs ı ve ö gretm eni, bir blllm tçerstnde yol tutan her in­ san, düşünen bir varlık oi arak, 34- çeşitli düşünüm düzeyle­ rinde dolaşıp düşünümü nyanık tutabilir.

·

imdi, özel bir lütuf aracılıgıyla düşünümün en yüksek d üzeyine bir d efa ulaşıldıgı yerd e bi le, düşünüm, insan s oyu.m uzun bugün i htiya � duydugu tavsiye ve teselll için yalnız.ca bir kolaylık hazı �lam akla yetin m el idir. Ka!dı

ki, tes a d ü fi b f r kafakarışıklıgını g i d ereb ilsin

veya düşünm eye d uyulan bir anfip atlyl kırabllsln d iye dü­ şünüme ihtiyaç duyulmaz. Düşünüme şöyle ihtiyaç duyulur: S oruşturm aya d e ger olan Ş ey'ln b ltm eztükenm ezllglnde durdurak tanım adan sorL-sormanın açıklıgı içinde kendini unutan bir cevap-verme c·larak -s oruşturm aya d eger olan Şey ki, ondan sarfınazar edildiglnde, cevap-verme, münha­ sıran kendi ugragında, soruşturm a karakterini yitirir ve sa­ dece laf-söyleme haline gelir.

3 4 als denkenden Wesen.

Modern Bilim, Metafizik ve Matematik·

A. Antikçağ ve Ortaçağ Bilimi Karşısında Modern Bilimin Karakteristikleri

Genellikle modern bilim o rtaçag bilim ine karşıt ol arak ka­ rakterize edilir. Ş öyle denir: Mod ern bilim olgulardan ha­ reket eder, buna karşılık o rtaçag bilimi genel spekul ativ önerm elerden ve kavramlardan hareket ediyord u . Bu belli bir bakımdan dogrudur. Fakat şu da yadsınamaz ki, ortaçag ve antlkçag bilimleri de olguları gözlem liyordu ve modern b ilim de tümel önerm eler ve kavramlarla çalışır. Bu durum öyle

bfr yere

vardı ki, modern bilimin kurucularından biri

o l a n Oalll e o, kendisinin ve ö gren cilerlnin Skolastik bi­ l i m e y ö n e lttikleri s u ç l a m a l arın ayn ı s ı n a m a ruz ka l d ı . Q alileo v e ögrencllerl Skolastik b lllmin "soyut" oldugunu, yani genel önerm elere ve ilkel ere göre h areket ettıgını s öylüyorlardı. Oys a daha da seçik ve bilinçli bir biçim d e

*

Çevi�i si yapılan metin: Heidegger, Martin, "Modern Science, Metaphysics and Mathematics", Basic Writings , ed. David Farrell Krell , Eng. trans. W.B. Barton Jr. & Wera Deutsch, Routledge, London, 1 99 6 , s. 27 1 - 305 .

46

B/Jlm üzerlne lkl Ders

Gallleo'nun d a d urum u aynıyd ı . D c l ayısıyla blllm karşı­ sında alınan kadtm ve modern tutum arasındalcJ �rşıtlık şu sözlerle kurulamaz: işte kavramlar ve ilkeler o:-aÇa, ve işte olgular burada. Hem kadtm hem de modem bilim, hem ol­ gularla hem de kavra m larla llgilld lr. Bun unla b �rm�te, [on­ lar arasınd aki ayrımı -çn.J tayin-edici olan, oigı.ıla:-ın nasıl tasarlandıgı ve kavramların nasıl kuruldugudur. On altıncı ve onyedlncl yüzyıllar boyunca doga b ilim i­ nin büyü klügü ve üstünl ügü, tüm b lfün a d a m larının filozof­ lar olmasında yatar. Onlar, salt olgu- arın varoln: ad ıgını, üs­ telik bir olgunun a n cak temel b i r --.avram l aşt:rmanın ı ş ı­ gında ne ise o oldugunu ve olgunur dalma o k::.vramlaştır­ manın erim ine b agımlı old ugunu ar.lamışlardı. B u n a karşıt olarak -onyıllard ır ve her zamankl:ıden çok t: ugiın b ulun­ dugumuz yer olan- pozitivizmin karakteristl�i ise ş u d ur:

Pozitivizm, olgularl a ya da b aşka \.e yen i olgı..J a rta yeterli bir ş ekild e i ş i götü reb ilec eglnl, O)'S a ki kavram ların her nasılsa ihtiyaç d uyulan, fakat b u fulsefe olaca.gı için çok fazla h a ş ı r neşir olunmaması gere ken salt ge·:;icl ç areler olduklarını düşünür. Dahası, bilimin halihazırdaki d urum u­ nun kom edisi -ya da daha dogrus _ı trajedisi- pozitivizmin pozitivizm aracılıgıyla aşılacagını11 düşünülmesirllerln, yani varolanların Varlık'ının bellrlenlml için rehberdi. Bununla birlikte, bu rehberllgin yeri -insan aklı, genele;; akıl-,. öznenin öznell1gi olarak karakterize edilın�ordu . fakat şimdi akıl, Varlık'ın tüm belirlenim leri için rehber ve baş­ vuru m ercii olarak en yüksek ilke lçeri si r: de açıkça "Ben düşünüy orum• olarak öne koyulur. En yükse:< tik-:: "Ben• il­ kesidir : cogito--s um . Bu, tüm bilginin temel aksi:>mudur; fakat tek temel akslom deglldlr; sadece ş u n da n dolayı : Bizzat bu Ben-ilkesinde, bu önermeyle ve böylece de her önermeyle blrllkte, yine bir başka önerm e içeri lmiş ve vaz'edilmiştir. "Coglto-sum· ded i gimizde, subje -:; tum'da ( ego'da) yatan şeyi ifade ederiz. Eger savlam ::. bir savlama olacaksa, daima s ubjec tum'da yatan şeyi ..az'etmelldlr. Yüklem de vaz'edilen ve söylenen şey, ozr_ �ye :konuya -çn .) karşıt konuşamaz. Kataphasls (lehine kı:nuşma-çn.J dalma antlphasls'ten, yani aleyhine konuşma anlamında ko­ nuşmadan, çelişkiden kaçınacak türden olma tıdır önerm e olarak önermede v e buna gö re Ben-ilkesi clarak e..� yüksek ilkede, çelişkiden kaçınma ilkesi de (kısaca çelişmezlik ilkesi de), kendisiyle aynı ölçüde geçerli ola:-ak t:irarada­ vaz'edllmiştir. Aksiom atik tasarı olarak m atem at1ksel-ol3n :::endlsinl bilginin otorite sahibi ilkesi olarak vaz'ett:ıgl iç in, vaz­ 'etme, bu suretle, düşünme olarak, "Ben düşür.üyorum" ola· rak, Ben-ilkesi olarak kurulur. "Ben düşün:iyı:ru�... benim çelişkiden kaçındıgımı ve çelişm ezlik ilkesini taklbettı­ gımı imler. Ben-ilkesi ve çelişmezlik ilkesi, b izzat düşü nmenin özünden çıkarlar ve yalnızca "Ben düşünüyo rum"lm ve an­ cak ve ancak "Ben düşünüyorum"da yatan şeyin ö:ünün gö­ zetilecegı bir tarzda bu böyle olur. "Ben düşünüyorum•, akıldır; aklın temel edimidir; sadece "Ben d ::.şür:lıyorum·­ dan çıkarsanan şey, sadece aklın kendisinden r-.areketle kazanılır. Böyle kavranan akıl, s af olara�� ke nd isidir, s af ak ı ldır . ·

Modern BJllm, Meta.�zlk ve Matematik

83

D üşünmenin temel matematiksel nltellgiyle uyum içeri­ sinde tek başına akıld an çıkan bu il keler, asıl bilginin, yani birincil anlamda felsefenin, m etaflzlgln ilkeleri ha­ line gelirler. Salt o larak aklın llkeleai, saf aklın akslomla­ rıdır. Saf akıl, böyle anlaşılan logos, bu b içim içerisindeki önerme, metaflzigln rehberi ve standardı hallne gelir; yani varo l a n ların Varlı k'ının, ş eylerin şeyl l glnin bel irlenimi için b aşvuru mercti haline gelir. -� ey hakkındaki soru, şimdi saf akıla, yani saf aklın ilkeleılnln matem atiksel açı­ lımına demir atmıştır. "Saf akıl" b a şlıgın d a Arlstotel es'in Jogos'u yatar ve "sarta matematiksel-olanın bell1 özel bir oluşumu yatar.