Belgelerle Heyeti Mahsusalar [1 ed.]
 9750503015

Citation preview

CEMİL KOÇAK, 1956'da lzmir'de doğdu. Orta öğrenimini lzıııiı'd(' ıaııı.ııııladık tan sonra, 1978'de SBF Basın-Yayın Yüksek Okulu'nc.lan ıııl·zıııı oldıı. '>l\l·'dc yüksek-lisans ve doktora eğitimine devam etti (1978-1980). Akı lııaıı laıılı Araştırmaları Ödülü'nü kazanan (1990) Türkiye'de Milli Şef Dıhırnıi ( 11> IH 1945) yazarın doktora tezidir (1985). Kamu Yönetimi ve Siyaset Bilimi dokıo­ rasından sonra, 1991 yılında Siyasal ve Sosyal Bilimler doçenti ol d u. AbJıillııı­ mid'in Mirası (1990) ile Sedat Simavi Vakfı Sosyal Bilimler Ödülü'nü kazanan (1991) Türk-Alman tlişkileri (1923-1939) (1991) adlı araştırmaları yayınlandı. Makaleleri ve kitap tanıtma yazılan, başta Tarih ve Toplum ve Toplumsal Tarih olmak üzere, çeşitli dergilerde yayımlandı. Samet Ağaoğlu'nun Siyasi Günlük; Demokrat P arti'nin Kuruluşu adını taşıyan günlüğünü (1992) ve Haldun De­ rin'in Çankaya ôzel Kalemini Anımsarken (1933-1951) adlı anılarını (1995) ya­ yına hazırladı. Sabancı Üniversitesi tarafından 1998 yılında yayınlanan Birinci Meclis adlı kitabın da editörlüğünü yaptı. 2003 yılında tletişim Yayınları tara­ fından Umumi Müfettişlikler (192 7-1952) adlı kitabı yayımlandı. 1984-1999 yılları arasında TÜB1TAK'ta çalışan yazar, halen Sabancı Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi'nde öğretim üyesi olarak, yakın dönem siyasi tarihi­ mizle ilgili araştırmalarını sürdürmektedir.

tletişim Yayınlan 1065



Araştırma-lnceleme Dizisi

177

975-05-0301-5 © 2005 tletişim Yayıncılık A. Ş. 1. BASKI 2005, İstanbul (1000 adet) ISBN

EDITOR Taml Bora DlZt KAPAK TASARIMI Ümit Kıvanç KAPAK Suat Aysu KAPAK FOT OCRAFI Cumhuriyet'in ilk yıllarında TBMM toplantısı KAPAK FlIMt 4 Nokta Grafik UYGULAMA Hüsnü Abbas MONTAJ Şahin Eyilmez BASKI ve CiLT Sena Ofset

tletişim Yayınları Binbirdirek Meydanı Sokak tletişim Han No. 7 Cağaloğlu

34122

Tel: 212.516 22 60-61-62 •Faks: 212.516 l 2 58 e-mail: iletisim®iletisim.com.tr • web: www.iletisim.com.tr

İstanbul

CEMİL KOÇAK

Belgelerle

Heyeti Mahsusalar

1

e

t

i

'

i

m

Çok Sevgili Hocam Mete Tunçay'a...

İÇ1NDEK1LER

SUNUŞ Kaynaklar, Amaç ve Yöntem ............................................................................................. 13

GlRlŞ

17

...............................................................................................................................................

BiRiNCi BÖLÜM

''Heyeti Mahsusalar (1923-1938): Cumhuriyete Geçi,te Osmanh Asker ve Sivil Bürokrasinin Ayıklanması"

METE TUNÇAY

45

............................................................................................................................

iKiNCi BÖLÜM

"Heyeti Mahsusalar: Bir Soru, Bir Yanıt ve Öykünün Sonu"

CEMiL KOÇAK

.............................................................................................................................

69

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

"Heyeti Mahsusa'dan Geçen Bahriyeliler ve (Vahdettin'in Yaveri) Y üzbaşı Fahri Efendi"

FAHRi ÇOKER

87

..............................................................................................................................

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

"Bir Roman Gibi"

BEZMI NUSRET KAYGUSUZ

97

................................................................................................

"80 Yllhk Hatıralarım"

CEMiL TOPUZLU

.....................................................................................................................

106

BEŞiNCi BÖLÜM

Başbakanhk Cumhuriyet Arşivi Belgelerinde Heyeti Mahsusalar . . . . .. .. . .... .. . . . . . . ................... ........ ... . .

.

.. ...

..

..............................111

. . . . .. . .....

BiRiNCi KISIM

MEVZUATA iLİŞKiN BELGELER. .

. ....................................................................111

. .......... ..

Bir Tefsir Talebi 23

..............................................................................................................

111

Haziran 1927 T arihli Heyeti Umumiye Kararı..................................113

Elaziz [Elazı�] Mebusu H�seyin (Gökçelik) Bey'in _ . 854 Numaralı Yasaya Ek Onerısı... ....................................................................114 iKiNCi KISIM

HEYETi MAHSUSA KARARLARINA VE UYGULAMALARINA İLİŞKİN BELGELER ................................................................115 (Bursa Askeri) Heyeti Mahsusa(sı)'nın Emekli Diş Hekimi Sami Günzberg Hakkındaki Kararı .. . . .

. . 115

. . ....... .. ..

(Bursa Askeri) Heyeti Mahsusa(sı) Tarafından Askerlikle ilişkisi Kesilen Bir Subay ... .. .... ... . . .... ..... . . ... . ... . 117 .......

......

..

. . .

..

. . .

. ..

.. ...

(Bursa Askeri) Heyeti Mahsusa(sı) Tarafından Askerlikle ilişkileri Kesilen Bazı Subaylar

..................................................

(Bursa Askeri) Heyeti Mahsusa(sı) Kararı ile Askerlikle ilişkileri Kesilen Bazı Subaylar Hakkında Yapılan Muameleler ... . . .. . . .

.. ............ ....

..

.......... ....................... ...................... . ............

118

132

Bahriye Vekaleti'nin (Bursa Askeri) Heyeti Mahsusa(sı'n)ca Askerlikle ilişkileri Kesilen Bahriyeli Subayların Durumlarının Yeniden Gözden Geçirilmesi Yolundaki Önerisi ve Sonucu . 134 . .......

(Bursa Askeri) Heyeti Mahsusa(sı) Tarafından Askerlikle ilişkileri Kesilen Bazı Subaylar . .

.

137

Erzincan Mebusu Abdülhak Bey'in (Mülki) Heyeti Mahsusa'nın Yanısıra Her Vekaletten iptidai ve ihzari Bir Komisyonu Mahsus Teşkili Yönündeki ÖnerisL

. 143

.. ........... ................... ...............

............................................................................... ...

Sinop Mebusu Recep Zühtü Bey'in (Mülki) Heyeti Mahsusa'nın Derhal Teşkili Y önündeki Önerisi . . . . .

.

Başvekalet'in (Mülki) Heyeti Mahsusa'nın Zamanında Tamamlanamayan Faaliyetlerine ve B� �onu� a �lınmas_ı_ Gerek�n Önlemlere ilişkin . Goruş. Duşunce ve Onerılerı . . .

. .

....... .. .............. ...... ....................... ................... ..........

...............145

......... ............. ......... .................. ... ......................

Sinop Mebusu Recep Zühtü Bey'in (Mülki) Heyeti Mahsusa'nın Bir Y ıllık Faaliyetleri Hakkında Dahiliye Vekili'nden Şifahi Sorusu . .. . . . ... .............. ..

146

. 150

...... ... ... .................. . . ...... .

854

Sayılı Yasanın Uygulamasına Bir Örnek .

.

..

.

151

.. .......... . ..... ............. .......

(Mülki ve Askeri) Heyeti Mahsusalar Tarafından Tasfiye Edilen Memur ve Subayların Emekli Maaşlarına ilişkin Talep ve Tartışmalar

.

Ali Karar Heyeti Reisliği'nin Bir T amimi

. .

. .

. 151

............... ...... ... ........ ..

. . 161

.............................. .. ........... .... ..

Moskova Eski Büyükelçisi Galip Kemali (Söylemezoğlu) Bey Hakkındaki Muamele . . 161 .......................... ...................................................................

ÜÇÜNCÜ KISIM

HEYETi MAHSUSA KARARLARINA KARŞI İTİRAZLAR VE İTiRAZLARIN SONUÇLARINA İLiŞKiN BELGELER .. . . . ..

1)

......

. ..

...... .......... ...

........

164

HEYETi MAHSUSA KARARLARINDAN SONRA TORKIYE BÜYÜK MiLLET MECLISl'NE, BAŞBAKANU(;A VE MüDAFAAI MiLLiYE VEKALETl'NE YAPILAN iTiRAZLAR VE SONUÇLARl..... 164

Emekli Binbaşı Ahmet Oğlu Mustafa'nın itiraz Dilekçesi . . . .. . . .. .

..

............... ........ ....... ..... . .. ......... .. . ... .....

. . . ...

....... . . .

. ..

164

..... .... . .............

TBMM Başkanlığı'nın Bahriye Yedek Subaylarından Emekli Teğmen ishak Efendi'nin Başvurusuna ilişkin Muamelesi.. .

.... .....

Müdafaai Milliye Vekaleti'nin (Bursa Askeri) Heyeti Mahsusa(sı) Tarafından Askerlikten Çıkarılan Mustafa Nuri Efendi Hakkındaki Muamelesi .

165

. 166

............... ..................... ....

Dört Yol Kazası Mahkeme Eski Baş Katibi Hasan Fehmi Efendi'nin itiraz Dilekçesi ve Muamelesi

..................

167

lstanbul Eski Telgrafçılarından Ahmet Eyüp Efendi'nin itiraz Dilekçesi ve Muamelesi .

.......................................................... ..................

ikinci Abdülhamid'in Yakınlarından Ali Rıza Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi

.

.

.

170

. 17 1

..... ................. .......... .. ...

Başvekalet Muamelat Müdüriyeti'nin 41. Alay Birinci Tabur Kumandanlığı'ndan Emekli Binbaşı Ihsan Oğlu Mehmet Salih Efendi Hakkındaki Muamelesi. . . 174 .... . ....

il) ALI KARAR HEYETl'NE YAPILAN iTiRAZLAR VE SONUÇLARl... ......................... 175

Ali Karar Heyeti'nin Emet Müftüsü Osman Efendi Hakkındaki Kararı . . ... . ..... ...

..

............

..

.....

. .

........ ........ ... ............

175

111) ALI KARAR HEYETl'NIN ÇALIŞMALARINI TAMAMLAMASINDAN SONRA HAKLARINDA BiR KARAR ALINAMAYANLAR TARAFINDAN (UMHURBAŞKANU(;l'NA VE BAŞBAKANU(;A YAPILAN iTiRAZLAR VE SONUÇLAR!

183

Antalya'da Gaziantep Eski Sulh Hakimi T ikveşli Mehmet Hamdi Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi .

183

....................................................................................................................

.

......... .......................................... ....... ......... ........

iV) ALI KARAR HEYETl'NIN ALEYHTE KARARLARINA KARŞI BAŞBAKANLl�A YAPILAN iTiRAZLAR VE SONUÇLAR! ......................................... 185

Balıkesir Eski Mutasarrıfı Cevdet Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi

.

. .

185

................................ .................... ... ...................

Balıkesir Vilayeti Varidat Dairesi Tahsil Şubesi Tebliğ Eski Memuru Ahmet Mucip Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi

189

Hukuk Öğrencisi Ispartalı (Mustafa) Afif Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi

191

.............................................................................

.............................................................................

TBMM Arzuhal Encümeni'nin itiraz Dilekçelerinin Yeniden Tetkikine ilişkin Önerisi

......................

195

Tahran Eski Büyükelçisi Sadrettin Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi

.............................................................................

198

Cidde Eski Kadısı lsmail Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi

199

Başvekalet Muamelat Müdürlüğü'nün Bursa Askeri Heyeti Mahsusası'nın Emekli Y üzbaşı Salih Bey Hakkındaki Kararı Hakkında Bir Yazısı

205

Heyeti Mahsusa Kararlarını Temyiz Eden Ali Karar Heyeti'nden Olumlu Sonuç Alanlar Hakkında Bir Yazı

205

.............................................................................

.....................................................................................

.

....................................... ..........

Müdafaai Milliye Vekaleti'nin Sabık Miralay [Albay] Yusuf Bey ile Beş Arkadaşı Hakkındaki Muamelesi..

.........................

206

...........................................................................

208

V) ŞORAYI DEVLET (DANIŞTAY) MÜLKiYE DAIRESl'NE YAPILAN iTiRAZLAR VE SONUÇLAR!

Mehmet Sait Oğlu lsmail Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi

209

Eski Zabit Vekili Hasan Hilmi Oğlu Faik Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi .

209

.............................................................................

.................. ..........................................................

Makinalı T üfek Eski Mülazımı (Teğmeni) Lütfü Oğlu Ahmet Burhanettin Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi

............

211

Piyade Yüzbaşı Hüseyin Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi

212

Alay lmamlığı'ndan Emekli Hüseyin Hüsnü Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi .. .

213

Sabık Birinci Mülazım (Üstteğmen) Mahmut Hamdi Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi

214

Eski Tabip Kıdemli Yüzbaşı Vasıf Semuki Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi . .

214

.............................................................................

17.

............ . ........................................... ..................

.............................................................................

................................. ..... .....................................

Doktor Kimyager Hüseyin Hüsnü Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi .

..

215

......... ..................... . ...........................................

Salihli Eski Kadısı Mehmet Emin Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi . .

. ..

................

216

.... . ......................................................................

216

. ..................... .............................. ....

Emekli Askeri Hesap Memuru Hasan Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi . .

Eski Yedek Teğmen Kavalalı Mustafa Oğlu Necmettin Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi.. 217 ...........................................................................

Eski Yedek ikinci Mülazımı (Teğmen) Arif Oğlu Nazif Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi . .

218

Eski Süvari Yüzbaşı Abdullah Avni Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi

218

Hafız Ahmet Oğlu Sakıp Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi...

219

Kırşehir istinaf Mahkemesi Eski Reisi Salih izzet Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi

219

Eski Piyade Birinci Mülazımı (Üstteğmen) Halil Oğlu Mehmet Sezai Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi..

220

...................................... ...................... ...............

.............................................................................

..........................................................................

.............................................................................

.......................

Üsküdar Eski Mutasarrıfı Samih Fethi Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi

221

Eski Yedek Piyade Teğmeni Ziya Oğlu Hüseyin Hasip Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi

222

Eski Topçu ikinci Mülazımı (Teğmen) izzet Oğlu Feyzi izzet Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi.

222

.............................................................................

.............................................................................

.................................

Eski Piyade Birinci Mülazımı (Üstteğmen) Mustafa Oğlu Cemal Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi

............................................

Eski Piyade Birinci Mülazımı (Üstteğmen) lsmail Hakkı Tarhan Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi Mülga lstanbul Şehremaneti Eski Muavini M. Sami Baykal Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi

223

............

224

......................

224

Galata Paket Postahanesi Eski Memuru Serkis [Sarkis] Ohannisyan Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi

225

Mehmet Oğlu Musa Kazım Bey'in itiraz Dilekçesi ve Muamelesi

227

.............................................................................

.............................................................................

Şurayı Devlet Mülkiye Dairesi'nin Askeri ve Mülki Heyeti Mahsusa Kararlarını Temyiz Eden Ali Karar Heyeti'nin Temyiz Sonuçlarına ilişkin Bir Raporu 228 ..........................................................

Bir Sonuca Doğru

231

..........................................................................................................

Ekler

............................................................................................................................................

233

EK A: TBMM Gizli Celse Zabıtları (20/22/24 Eylül 1339/1923) ......... 235 EK B:

TBMM Zabıt Ceridesi (24/27 Aralık 1340/1924 ve 26 Mayıs 1926) ....................................346

EK C:

lstanbul Milletvekilliğine Seçilen Zeki Rıza Sporel'in Seçim Tutanağı Hakkında Tutanakları inceleme Komisyonu Raporu .....................................................................405

EK D: lstanbul Milletvekilliğine Seçilen Zeki Rıza Sporel'in Seçim Tutanağı Hakkında Tutanakları inceleme Komisyon.J Raporu'na ilişkin TBMM'deki Tartışmalar/ T ürkiye Büyük Millet Meclisi Tutanak Dergisi (Birleşim: 13/0turum: 1) (6 Aralık 1946) ... . . . . . .....

EK E:

. 411

. .... .... .... ..... ......... ...

Belgeler ......................................................................................................................439

Kaynakça

.

.

.

527

.................................................. ................ ................................................ ...........

SUNUŞ Kaynaklar, Amaç ve Yöntem

Yaklaşık onbeş yıl önce yazdığım bir yazıda, (Askeri ve Mülki) "Heyeti Mahsusalar konusunda bilgi almak isteyenlerin bakmala­ rı gereken ilk ve sanının tek kaynak, Mete Tunçay'ın ( . .. ) yazısı­ dır"1 demiş(t) im.2 Yazımın yayınlanmasından çok kısa bir süre sonra, kendisini yıllar sonra kişisel olarak tanımaktan da büyük onur duyduğum merhum Emekli Hakim Tümamiral Fahri Ço­ ker'in konuya ilişkin önemli bir yazısı yayınlandı.3 Tunçay'm ya­ zısı, Heyeti Mahsusalar'ın önemini gündeme getiren ve dikkate sunan ilk makaleydi. Benimkisi ise, bu makaleye ilişkin küçük bir düzeltme notundan ve Tunçay'ın yazısının sonunda sorduğu bir soruyu yanıtlamaktan ibaretti. Çoker de, Askeri H eyeti Mah­ susa'nın bahriyelilerle ilgili kararları ile karar süreçlerine ilişkin Deniz Kuvvetleri Komutanlığı arşivine dayanan çok değerli bir Mete Tunçay, "Heyeti Mahsusalar ( 1 923-1 938): Cumhuriyete G eçişte Osmanlı Asker ve Sivil B ürokrasinin Ayıklanması", Armafian, (Kinunu Esisinin 100. Yılı). SBF Yayınla rı, Ankara, 1978, s. 307-329. Makalenin yeni tarihli basımı için bkz. Mete Tunçay, Bilinecefii Bilmek, Alan Yayıncılık, lstanbul, 1983, s. 1 32-160. Cemil Koçak, "Heyeti Mahsusalar ( Bir Soru, Bir Yanıt ve Öykünün Sonu)", Tirih ve Toplum, Sayı: 52, ( Nisan 1988), s. 9-13. Fahri Çeker, "H eyeti Mahsusa' dan Geçen Bahriyelilerden Yüzbaşı Fahri Efendi", Tirih ve Top­ lum, Sayı: 61, (Ocak 1 989), s. 1 1 - 1 5. Makalenin yeni tarihli basımı için bkz. Fahri Çeker, " Heyeti Mahsusa'dan G eçen Bahriyeliler ve Vahdettin'in Yaveri Yüzbaşı Fahri Efend(, Bahriyemizin Yakın Tirihinden Kesitler, Genelkurmay BaşkanlıQı Deniz Kuvvetleri KomutanlıQı. Ankara, 1994, s. 179-185. 13

araştırma yazısı yayınlamıştı. Tunçay, çok kısa bir süre önce ya­ yınlanan bir başka yazısında, {ama Çoker'in söz konusu yazısına değinmeksizin) o tarihten beri bu konuda başkaca bir araştırma yapılmamış olmasından (haklı olarak) yakınıyor.4 Başbakanlık Arşivi'nde yaptığım araştırmalar sırasında, (gerek Mülki ve gerekse Askeri) Heyeti Mahsusalar ile ilgili bazı belgeler buldum . Burada hem mevzuata, hem uygulamaya ve hem de (Mülki ve Askeri) Heyeti Mahsusa kararlarına karşı bazı itiraz di­ lekçeleri ile bu dilekçelerle ilgili kararlara yer verecek ve Heyeti Mahsusalar konusuna yalnızca bu belgeler temelinde değinece­ ğim. Bu nedenle, Heyeti Mahsusalar'ın ne olduğunu merak eden­ ler, öncelikle Tunçay'ın sözünü ettiğim ve Birinci Bölümde sun­ duğum yazısını okumalıdırlar. Bunun ardından, eğer isterlerse, yine !kinci Bölümde sunduğum yazımla, Üçüncü Bölümde sun­ duğum Fahri Çoker'in yazısını da okuyabilirler. Okuyucular, Dördüncü Bölümde de, (Mülki) Heyeti Mahsusa tarafından yargı­ lanarak mahkum edilen Bezmi Nusret Kaygusuz'un başına gelen­ leri, yine kendi anılarından okuyabilirler.5 Benzer bir başka anı metni ise , İstanbul eski Belediye Başkanı Dr. Cemil Topuzlu'ya aiddir. Kaygusuz'un ardından da Topuzlu'nun yine anılarına da­ yanarak mahkumiyetine yer verdim.6 Elimdeki belgeleri belirli başlıklar altında sunacağım.7 Böylece Beşinci Bölüm sadece belgelere tahsis edilmiş oluyor. Beşinci bö­ lümün ilk kısmında, mevzuata ilişkin yasallaşmış ya da yalnızca 4

Mete Tunçay, ·rarihyazımının Bazı Sorunları Üstünde Düşünceler·, Toplum ve Bilim, Sayı: 91, (Kış 200 1 /2002), s. 280-283. Bezmi Nusret Kaygusuz, Bir Roman Gibi, Ihsan Gümüşayak Matbaası, lzmir, 1955, s. 23 1 -243. (Anıların yeni basımı için bkz. Bezmi Nusret Kaygusuz, Bir Roman Gibi, l zmir Büyükşehir Bele­ diyesi Kültür Yayını, Kent KitaplıQı Dizisi 33, l zmir, 2002). Anıların tanıtım yazısı için bkz. Cemil Koçak, ·Bezmi Nusret Kaygusuz'un Hatıraları-. Tarih ve Toplum. Sayı: 1 3, (Ocak 1985), s. 68-71. Dr. Cemil Topuzlu, (Eski Şehremini, ilk Tıp Fakültesi Reisi, Fransa Cerrahi Akademisi Azasın­ dan). istibdat. Meşrütiyet. Cumhuriyet Devirlerinde 80 Yıllık Hitırilarım, Güven B asın ve Ya­ yınevi, lstanbul, 1 951, s. 228-230 (Kitabın daha sonraki baskıları için bkz. ( i kinci B askıyı Hazırla­ yanlar: Hüsrev Hatemi ve Aykut Kazancıgil), lstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Ya­ yınları, lstanbul, 1 982 ve (üçüncü baskı) Arma Yayınları, lstanbul, 1994). Metin içinde her alt başlıQın hemen yanında dipnot olarak ilgili dosyanın Başba kanlık Cumhu­ riyet Arşivi'nde (BCA) bulunduQu katalog adını ve numara sını veriyorum. Ricam üzerine eski yazı belgelerin yeni harflere transkripsiyonunu yapan Sabancı Üniver­ sitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Ö Qretim Görevlisi Sayın Side Emre ile Bora Keskiner'e teşekkür ederim. Transkripsiyonlarda günümüz imlasını kullandım.

14

tasan halinde kalmış önerilere yer verilmiştir. ikinci kısımda ise bulabildiğim Heyeti Mahsusa kararlarına ilişkin belgeler yer alı­ yor. Nihayet sonuncu ve üçüncü kısımda da, gerek Mülki ve ge­ rekse Askeri Heyeti Mahsusa kararlarına karşı değişik aşamalarda yapılmış itirazlara ve sonuçlarına yer verdim. Yeri geldiğinde, belgeler arasında kısa. değerlendirmeler de ya­ pacağım. Gerek Tunçay'ın, gerekse Çoker'in daha önce yazdıkla­ rıyla, benim sözünü ettiğim makalemde yazdıklarımı bu belgelerle karşılaştırmaya ve tamamlamaya çalışacağım. Bazı belgelerin orji­ nallerine de en sonda Ekler kısmında yer verdim.

15

G1R1Ş

Bu kitap , Cumhuriyetin kuruluşundan hemen önce ve sonra oluşturulan Heyeti Mahsusalar hakkında . . . Ama öncelikle bu özel iki ayrı heyetin niçin oluşturulduğunu, nasıl çalıştığını ve ne gibi kararlar aldığını açıklamak gerekecek. . . tık Heyeti Mahsusa, 1923 yılının sonbaharında yasayla oluştu­ ruldu . 20 Eylül 1923 tarihinde, hükumetin önerisiyle, TBMM'de ele alınan yasa tasarısının görüşmelerinin, herhangi bir gerekçe gösterilmeksizin, gizli ve ivedilikle yapılması yönünde milletve­ killerinin önerisinin benimsenmesi ile, tasan Mecliste gizli otu­ rumlarda görüşülmüş ve kabul edilmişti. * Tasarının ivedilikle gö­ rüşülmesinin onaylanması, tasarının yalnızca bir kez görüşülmesi ve oylanması anlamına geliyordu . Oysa olağan prosedürde yasa tasarıları iki kez görüşülür ve iki kez oylanırdı. Hükumet tasarısı, Milli Mücadele'ye düşmanca tavır almış veya Milli Mücadele'ye katılması yönünde Ankara Hükumeti'nden çağrı alsın almasın harekete katılmamış veya Lozan Antlaşması ile saptanan Türkiye'nin yeni sınırları dışında kalan ülkelerin "ahalisi"nden olup, söz konusu ülkelere giden ve geri dönmeyen veya aynı " ahali" den olup Ankara Hükümeti'nce oluşturulan "milli ordu"da görev almakla birlikte artık kendi ülkelerine dön("l Tasarının TBMM'deki görüşmeleri için bkz. EK A. 17

mek isteyen subaylara ilişkindi ve bu subayların yeni oluşturula­ cak olan ordu kadrosundan tasfiye edilmesini öngörüyordu. Lo­ zan'ın imzalanmasından sonra antlaşmanın 23 Ağustos'ta TBMM tarafından onaylanmasından sadece bir ay kadar sonra bu tasarı­ nın gündeme gelmesinin nedeni, 5 Ağustos'ta orduda barış şartla­ rına göre yeni bir düzenlemeye gidilmesi yönünde alınan karardı. Ordu, Milli Mücadele sonrasında, savaş koşullarının yol açtığı ge­ niş kadrosunu, barış şartlarındaki olağan hale indirmek istiyordu. Bütçe imkanları (daha doğrusu imkansızlıkları) ve mali sorunlar, konunun derhal çözülmesini gerektiriyordu . Orduda bir tasfiye söz konusuydu ve tasfiyeye uğraması gereken subaylar olarak, yukarıdaki kategoriye girenler öngörülmüştü. Milli Mücadele'nin kazanılmasından yaklaşık bir yıl sonra, bu mücadeleye katılma­ mış, hatta bu mücadeleye kişisel olarak ya da örgütlü bir şekilde karşı çıkmış olan İstanbul Hükümeti'nin emrinde kalan subayla­ rın ordudan tasfiye edilmesinden daha doğal bir şey olamazdı. Ankara Hükümeti'nin "milli ordu"su içinde, bu subaylara maaş ödenmeye devam edilmesi de beklenemezdi. Zaten Ankara Hü­ kümeti'nin istese de bunu gerçekleştirebilecek mali gücü yoktu. Yasa tasarısı, Mecliste uzun uzun görüşüldü, tartışıldı ve eleşti­ rildi . Bir görüşe göre, hükumet tasarısında yer aldığı şekli ile , Milli Mücadele'ye karşı düşmanca davranışlarda bulunmuş su­ bayların yalnızca ordudan çıkarılmaları ve onlara emeklilik maaşı bağlanması yönündeki öneri, son derece yumuşak bir tasfiye ola­ bilirdi. Oysa daha şiddetli bir ceza söz konusu olmalıydı. Bir baş­ ka görüşe göre, eğer bu gibiler, zamanında milli güçlerin eline düşmüş olsalardı, sonları yalnızca idam olabilirdi. Harekete katıl­ ması için davet aldığı halde Milli Mücadele'ye katılmayan subay­ ların da isteklerine bakılmaksızın emekliye sevk edilmesi tasarıda öngörülmüş iken, bu yöndeki talep de eleştirilmişti. Bu kez bu nokta sert bulunmuştu. Çünkü, bazı görüşlere göre, Anadolu'ya geçmesi istenen bazı subaylar ya makul bir mazeretlerine istina­ den ya da mali güçleri yetmediğinden , bunu başaramamışlardı. Bazıları ise gelmişler, fakat kendilerine ihtiyaç olmadığı ya da kal­ madığı gerekçesi ile geri gönderilmişlerdi. Şimdi bunları istekleri­ ne bakmaksızın emekliye sevk etmek doğru olmayacaktı. Bir de, harekete katılması için çağrı alıp da gelmeyenler ile, hiç çağrı al18

matlığı için harekete katılmayanlar arasında bir ayrım çizgisi çi­ zilmemiş olması, eleştirilen bir başka noktaydı. Ayrıca, orduda tasfiye yaparken, bu türden siyası kıstaslar yanında, uzmanlık, tecrübe ve işe yararlık gibi kıstasları da göz önüne almak gerekir­ di ki, ileride bu konularda sorun yaşanmasın . . . Dikkat çekilen bir başka konu da, İstanbul Hükumeti emrinde kalan subayların bu dönemde aldıkları terfiler idi. Bu terfilerin emekliliğe sayılmama­ sı isteniyordu . Bir başka eleştiri konusu, Milli Mücadele'nin baş­ langıcında zaten Anadolu'da görev yapan bazı subayların lstan­ bul'a döndükleri, bunların daha sonra yeniden Anadolu'ya geçe­ rek terfi ettikleriydi. Dikkat edilirse hemen görülecektir ki, tasarının tartışılması sı­ rasında işin odak noktası, birdenbire Milli Mücadele süreci ol­ muştu. Tartışmalar, Milli Mücadele'nin niteliği ve gelişimi hak­ kındaydı. Bu tartışmayı yapan ise, ikinci Meclisti . i çlerinde ilk Meclisten pek çok üye vardı ve bu üyeler, geçmiş dönemin bir tasvirini yapmakta son derece açık sözlüydüler. Bu bakımdan tar­ tışmaların Milli Mücadele ekseninde geçmesi şaşırtıcı değildi. Fa­ kat bu tasarı dolayısıyla gündeme gelen görüşlerin Meclis zabıtla­ rında kalmış ve fark edilmemiş olması ilginçtir. Bu vesile ile (ek­ lerde de tamamını sunmuş olduğum) bu zabıtları daha ayrıntılı bir şekilde incelemek gerekir. Bir görüşe göre, Milli Mücadele'yi de dönemlere ayırmak ve ki­ min hangi dönemde "milli ordu"ya katıldığını saptamak gerekir­ di. Kimisi önce gelmiş; kimisi daha sonra "rütbe var, para var, eş­ ya var" diye gelmek istemişti. Kimisi rütbe pazarlığı ile gelmişti ya da gelmek istemişti. Ama bir milletvekiline (Rüştü Paşa'ya) gö­ re, gelenler "hizmet için" gelmemişti. "Bir rütbe kapayım, bir ma­ kam kapayım diye" gelmişlerdi. Hatta bu tasarı ile tasfiye edilme­ si öngörülen İngiliz Muhibleri Cemiyeti üyeleri ile Amerikan mandası isteyenler de gelmişlerdi. Tasfiye sürecinde çok dikkatli olunmalıydı, aksi halde "birçok zabitanı aleyhimize" çevirmek söz konusuydu . Bir diğer konu da, Osmanlı ordusunda görevli olup da, artık sınır dışında kalmış olan ülkelerde izin alarak kal­ mış subayların durumuydu . Bunların bir kısmı izinle gittikleri yerlerden geri dönmüşler ve orduda yer almak için müktesep hak talebinde bulunmuşlardı. Yemen'in durumu ise tamamen başkay19

dı. Oradaki subaylar, yeni idare tarafından zorla Yemen'de tutulu­ yorlardı. O bakımdan onlar için istisna getirmek lazımdı. Tasarı, Mecliste Recep (Peker) tarafından savunuluyordu. Ama Peker'in de tasarı konusunda ısrarlı bir tutumda olmadığını be­ lirtmek gerekir. Maddelerde değişiklikler yapılabileceğini belirti­ yor, ama tasarının heyeti umumiyesinin kabulünde ısrar ediyor­ du . Ona göre, Milli Müdafaa Vekaleti'nden alınan, ama tahmini rakam ölçeğinde, yaklaşık olarak bin ila binbeşyüz subayın tasfi­ yesi söz konusuydu. Bunlar "milli ordu"ya katılmayan subaylardı. Ama tasfiye edilmesi öngörülen subay sayısı yaklaşık olarak 3.900 idi. Bunlara yeni orduda ihtiyaç duyulmamıştı. 2 .000 küsur subay ise, "milli ordu"da görev almakla birlikte, yine de emekli edilmek durumundaydı. Fakat bu subayların emeklilik hakları konusunda yeterli duyarlılık gösterilecekti. Yine Milli Müdafaa Vekili Kazım (Özalp) Paşa, bir başka açıklamasında, Milli Müca­ dele'ye karşı bir şekilde düşmanca tutum almış olan subay sayısı­ nın 1 . 200 ila 1 .300 kadar olduğunu da açıklayacaktır. Bazı milletvekilleri ise, Kuvayı Milliye'ye katılmak için çağrı gerekmediğini, harekete baştan katılanlara bir çağrı da yapılmadı­ ğını haklı olarak hatırlatıyorlar ve bu konuda daha sert davranıl­ ması gerektiğini belirtiyorlardı. Milli Mücadele'nin ilk dönemle­ rinde harekete katılmayan, hatta harekete karşı olan örgütlere ka­ tılan pek çok subay, daha sonra Anadolu'ya geçerek terfi dahi et­ mişti. Aslında Mecliste yapılan bazı konuşmalardan, Milli Müca­ dele'ye karşı tavırları nedeniyle, üçyüz ila dörtyüz subayın Divanı Harblerde yargılandığı da anlaşılıyordu. Fakat bu davalarda suçlu görülenler zaten yasa gereğince idam edileceklerdi. Ama açık del­ liller bulunmadığı sürece mahkum edilmeleri mümkün değildi. işte emeklilikle tasfiye bunun/bunlar için öngörülmüştü. Müdafaai Milliye Vekili Kazım (Özalp) Paşa ise Mecliste yaptığı açıklamada, 1 924 yılı için ordu kadrosunda hali hazırda 3.000 küslir subay ve 1 .600 kadar da mensubini askeriye kadrosu oldu­ ğunu, yani toplam 5 .000'e yakın bir kadro mevcut bulunduğunu belirtiyor ve bu kadronun azaltılacağını açıklıyordu . Milli Müca­ dele'ye katılmamış ve Istanbul'da kalmış olan subay kadrosunu mevcut yasalara göre tasfiye etmek mümkün olmadığından, 2530 yıllık hizmet süresi olanları ancak kendi arzuları ile emekliye 20

sevk etmek mümkündü. Sicil, yaş haddi ya da sağlık durumu ne­ deniyle Mart ayından beri bu gibi subayların emeklilik işlemleri zaten sürmekteydi. Bu koşullarda bin kadar subay emekli edil­ mişti. Ama olması gereken sayı daha yüksekti ve hepsini emekli etmeye yasal olarak imkan bulunamamıştı. Bunun için de olağa­ nüstü bir yasa ile bu tasfiyenin gerçekleşmesi öngörülmüştü. Yasa tasansının amacı buydu . . . Milli Mücadele'ye kişisel olarak ya da örgütlü olarak karşı çıkanlar, Divanı Harbe verilmişlerdi ve yargı­ lanmışlardı. Ama ancak bir kısmı mahkum edilebilmişti. On, on­ beş yıl kürek cezasına çarptırılanlar vardı. Bir kısmı da değişik nedenlerle ve gerekçelerle ceza almaktan kurtulmuşlardı. Arzu edilen, bu gibi subaylann Divanı Harbler tarafından cezaya çarp­ tırılmasıydı, fak"t bu gerçekleşmemişti. İçlerinde beraat edenler vardı. Bunlar için tasan hazırlanmıştı. Paşa, bundan daha ağır bir cezanın, "idari olarak bir makama" verilmesinden yana değildi. Hatta Milli Mücadele'ye karşı tavır almış dahi olsalar. . . Özalp Paşa, eleştirileri yanıtlarken, Anadolu'ya geç gelenlere de haksızlık et­ memek gerektiğini vurguluyordu . "Bunlann bir kısmı ihtimal şa­ şır"mışlardı. Fakat "millet de öyle idi." "Malumu aliniz, her taraf­ ta bir tereddüt vardı. Herkes şaşkın idi." Diğer yandan, Özalp Pa­ şa, ilk zamanda Anadolu'dan lstanbul'a dönenlerin hepsini Diva­ nı Harbe vermişti. Peker'in açıklamalarına göre , tasfiye edilmesi öngörülen ve mevcut yasalara göre hiçbir şekilde cezalandırılamayan ve emek­ liye de sevk edilemeyen subaylar; yeniden görev talep etmeye baş­ lamışlardı. Yasalara göre de buna karşı yapılabilecek bir şey yok­ tu . Onun için de yeni bir yasayla ihtiyaç vardı. Halen görüşül­ mekte olan tasarı bu amaçla ortaya çıkanlmıştı. Peker, ortada bir ceza varsa, bunun, zamanında Milli Mücadele'ye karşı tavır al­ maktan değil, sadece Milli Mücadele'ye katılmamaktan ileri geldi­ ğini' vurguluyordu. Peker, encümence düzenlenen tasanda, bu gi­ bi subayların usulüne ve yasaya uygun olarak askerlikle ilişkisi­ nin kesilmesinin ve emekli edilmesinin öngörüldüğünü , fakat eğer Meclis daha şiddetli bir cezadan yanaysa, bundan da kaçınıl­ maması gerektiğini belirtiyordu. Bazı milletvekilleri, Divanı Harbde yargılanarak beraat eden bir subayın , idari bir karar sonucunda ve ceza niteliğinde, emekliye 21

sevk edilmesinin adil olmayacağını ileri sürmüşlerdi. Bir görüş de , söz konusu subayların nisbeti askeriyelerinin kat edilmesiydi . Bunun için ayrı bir yasanın onaylanması gerektiğinin hatırlatıl­ ması üzerine, bu türden bir yasanın kabulü yönünde görüşler de açıklanmıştı. Divanı Harblerin kararlan da ılımlı bulunarak eleş­ tiriliyordu. Ağır basan bir görüş, bu subayların, emeklilik hakla­ rından da yararlanmalarına imkan bırakmadan, nisbeti askeriye­ lerinin kat edilmesiydi. Bir görüş de, Divanı Harbde beraat eden subayların cezaen tasfiye edilmelerinin yasal ve adil olamayacağı noktasındaydı. Bir görüş de, hiç olmazsa Ankara'da Meclis açıl­ dıktan sonra harekete katılmayanların cezalandırılması gerektiği yönündeydi. Bu kişiler bu süretle af edilmiş olacaklardı. Oysa mutlaka cezalandırılmaları gerekirdi. Meclisteki tartışmalar sıra­ sında Divanı Harbin 4.000 subayı yargıladığı, fakat sadece ikiyü­ zünü mahkum ettiği de ileri sürülüyordu . Ayrıca, Divanı Harb kararlarının bazıları temyizde onaylanmamıştı. Tartışmaların ilginç bir yönü de , bir yandan şiddetle cezalan­ dırma gereği üzerinde durulurken, bir yandan da Lozan Antlaş­ ması'na göre bu dönemde işlenmiş suçlar için çıkan af yasasından sonra , bu türden cezalandırma işlemlerinin yapılamayacağı ve eğer yapılırsa da bunun Lozan Antlaşması'na aykırı düşeceği yo­ lundaki uyarılardı. Ilginç olan nokta şudur: (Askeri) Heyeti Mahsusa ile ilgili yasa tasarısı, Milli Mücadele'nin hemen bitiminde, 1 922 yılı sonbaha­ rında değil de, aradan tam bir yıl geçtikten sonra gündeme geli­ yordu. Eğer amaç sadece Milli Mücadele'ye karşı tavır almış olan­ larla harekete karşı kayıtsız kalmış olan subayları tasfiye etmek olsaydı, bu tasarının bir yıl önce gündeme getirilmesi gerekirdi. Oysa bu subaylara bir yıl boyunca maaş ödenmiş, muhtemelen terfileri yapılmış ve bazıları emekli de edilmişti. Yani ortada siyasi şiddeti gerektirecek bir durum varsa, bu durumun daha o zaman ele alınmış olması beklenirdi. Üstelik bu takdirde konuyu birinci Meclis ele alacağından, bu alanda siyasi bir ayıklama yapılması daha doğal karşılanabilirdi . Bu gecikme, konunun (en azından tam olarak) bu şekilde algılanmadığını göstermektedir. Nitekim Meclisteki tartışmalar sırasında bir milletvekili, "Bu ceza bütçe ve kadro dolayısıyla değil, selameti memleket dolayısıyla ve bu fela22

ketin bu memlekete bir daha avdet etmemesi için tatbik edilmeli­ dir" diyecektir. Diğer yandan, bazı subayların lstanbul'da gizlice Milli Mücadele lehine davranmalarına karşın, tasan ile oluşacak süreçte bu tür subaylara haksızlık yapılabileceği konusundaki kuşku ve endişeler de gündeme geliyordu. Bu subayların durum­ larını kanıtlamaları güçtü. Nitekim, Divanı Harblerin saptamakta güçlük çektikleri suç ögeleri, yeni tasarının öngördüğü süreçte nasıl ortaya konulabilecekti? Bazı milletvekilleri de bu kuşkuları­ nı ortaya koyuyorlardı. Diğer yandan, aynı durumdaki subay ve erlerin İstiklal Mahkemeleri tarafından mahkum edilmeleri, ceza­ landırılmaları ve hatta bazılarının idam edilmeleri karşısında, ara­ dan geçen zamanda bu kez aynı durumda olanların af edilmekte oldukları ve bunun da adalete aykırılığı vurgulanmaya çalışılıyor­ du . Ancak bir görüşe göre de, yargı karan olmadan bu subaylar hakkında aynı karar verilemezdi. Bir görüşe göre de, sadece Milli Mücadele'ye katılmayan ya da ona karşı tutum almış olan subay­ ların değil, fakat memurların da cezalandırılması gerekirdi. Nite­ kim Mecliste bu görüş ağırlık kazanacak ve hükumetten en kısa zamanda bu yönde bir tasarı hazırlaması için talepte bulunula­ caktır. Meclisteki tartışmalar sonucunda, encümen birinci maddeyi geri alacak ve Mecliste ortaya konulan görüşler ve tasarı hakkın­ daki önergeler ışığında, maddeyi yeniden kaleme almak isteye­ cektir. Bunun üzerine Peker, Müdafaai Milliye Encümeni Mazbata Muharrirliği'nden istifa edecektir. Önergeler ise, Milli Mücade­ le'ye karşı tavır alan ve çağrıldığı halde Anadolu'ya geçmeyen su­ bayların nisbeti askeriyelerinin kat edilmesine, emeklilik hakları­ nın tasfiyesine ve bir daha devlet kurum ve kuruluşlarında çalış­ malarının yasaklanmasına yönelikti. Bazı önergelerde ise , emekli­ lik hakkının korunması talep ediliyordu . Tasarının ikinci maddesi, Mudanya Mütarekesi'ne kadar Milli Mücadele'ye katılmamış olan subaylar arasında 30 yılını ve üme­ ra, memurin ve mensubini askeriyeden de 25 yılını tamamlamış olanların, bir kereye mahsus olmak üzere, taleplerine bakılmak­ sızın, emekliye sevklerine ilişkindi. Sadece Bahriye kadrosunu oluşturacak ve 1924 yılı bütçesine dahil olacaklar, sağlık sorun­ ları nedeniyle göreve devam edemeyecekler, özel bir görevle is23

tihdam edilecekler, esaretten dönenler ile 26 Ağustos 1922 tari­ hine kadar Anadolu'ya geçmek için girişimde bulunan , fakat kadro yokluğu nedeniyle geri çevrilenler, bu maddenin istisnası­ nı oluşturacaklardı. Ancak tasarının birinci maddesi kararlaştı­ rılmadan bu maddenin görüşülmesinin doğru olamayacağı yö­ nündeki açıklama üzerine, üçüncü maddenin görüşülmesine ge­ çilecektir. Üçüncü madde, imparatorluğun son dağılma sürecinde, lkinci Meşn1tiyet'ten sonra imparatorluktan ayrılan yerlerde herhangi bir şekilde kalan ve geri dönmeyen subay ve askeri görevlilerin nisbeti askeriyelerinin kat edilmesini öngörüyordu. Bu maddenin tek istisnası Yemen'de bulunanlardı ve bu kişilere geri dönüş için altı ay izin veriliyordu. Bir görüş, altı aylık sürenin yetersiz oldu­ ğu yolundaydı ve sürenin daha da u zatılması isteniyordu . Ye­ men'de kalanlar esir edilmişlerdi ve geri dönmeleri ancak Türki­ ye'nin bu sorunu çözmesine bağlıydı. Fakat Meclisteki görüşmeler sırasında, hali hazırda Türkiye'de bulunan erkan, ümera ve zabitan sayısının kesin miktarı, Müda­ faai Milliye Vekili Kazım Özalp Paşa tarafından da kesin olarak yanıtlanamamıştı. Tasarının görüşülmesi sırasında gündeme gelen bence önemli bir konu da, imparatorluğun dağılması sürecinde yeni ortaya çı­ kan ve Türkiye'nin Lozan Antlaşması ile oluşturulan yeni sınırla­ n dışında kalan ülkelerde bulunan ya da bu ülke doğumlu Os­ manlı subaylarının akıbeti hakkındaki tartışmalardı. Tasarıda, bu kategorideki subayların da askerlikten çıkanlmalan öngörülmüş­ tü. Bir görüşe bu tutum doğruydu. "Artık memleketlin] sizi bes­ lemeye kudreti yoktur; memletinize gidiniz ve nankörlüğünüzün cezasını çekiniz" demek gerekirdi. "Esasen bunlara emniyet caiz değildi. " Aksi halde, "emniyeti dahiliye ve atiyemizi tehlikeye " düşürürdük. Belirtmek gerekir ki, bu madde Türk kimliği, Türklük, Türkiye ve Türkiyelilik gibi kavramların tanımını yapmak bakımından, Mecliste ilginç görüşmelere neden olmuştur. Onun içindir ki, bu tartışmaları bir de yeni yeni (yeniden) ortaya çıkmakta olan Türk milliyetçiliğinin görünümleri açısından da ele almak gerekir. Osmanlı subayları arasında sadece Türkiye'nin yeni oluşturu24

lan sınırlan içinde doğanlar ve bu sınırlar içinde yaşayanlar yok­ tu; aksine, Osmanlı coğrafyasının değişik köşelerinde doğan ve yaşayanlar da vardı. Şimdi Türk olarak adlandırılanların dışında kalanların akıbetinin ne olması gerektiğine ilişkin yeni bir tartış­ ma gündeme gelmişti. Müdafaai Milliye Vekili Kazım Özalp Paşa, Yemen'de kalmış olanların bir kısmının içinde Arnavut, Arap ve Suriyelilerin de bulunduğunu şöyle açıklıyordu: "Muhtelif millet­ lere mensup olanlar var demektir. Biz işi tabii kendi hududu mil­ limiz dahilinde olanlara, Türkiyeli olanlara hasrettirmek istiyo­ ruz. Hududu millimizden hariç bulunanlar, kendi memleketleri­ ne avdet edebilirler ve orada iş bulurlar. Fakat bu memleketin ev­ ladından olup da, orada bir mecbüriyet tahtında kalanlar, bu memlekete geldikleri zaman, uzun müddet memleketten ve ordu­ dan ayrılmışlardır diye, bunlara kanunen lazım gelen ceza mu­ amelesini yapmayalım. " Bu cümlede Türk ile Türkiyeli arasında bir eşitlik varmış gibi görünüyor. Ama Türk yerine Türkiyeli kav­ ramının kullanılması ilginçtir. Henüz bir açıklık bulunmamakla birlikte, yeni sınırlar içinde mevcut olanların, söz konusu Türki­ yeli sıfatını kazandıkları açıktır. Keza, Arnavutlar, Araplar ve Su­ riyeliler, yeni devletlerin uyrukları haline gelecekleri düşünüle­ rek, Türkiyeli tanımından tamamen çıkarılmışlardı. Bir milletvekili bu görüşe karşı benzer bir ifade kullanıyordu : "Fakat bu hususta bu m adde sakıttır. Tasrih etmek icab eder. Osmanlı l mparatorıuau beynelmileldi. Falan yerde bir kıta mız vardı. Bilahare o kı­ talarda kalanlardan birisi buraya gelir, oturur, memurumuz olur, Nazırı­ mız olur; sonra kalkar gider, falan yerin Nazırı olur. Orada da sıkışır, gelir bizden tekaüd maaşı alır. Şimdi de bunu bu maddede müphem bıraka­ cak olursak, gelecek zabitanın Türkiyeli olduaunu tasrih etmezsek, falan yerli zabit orduya mensuptur diyerek, gelip bizden maaş isteyec ek, vazi­ fe isteyec ek... Onun için ( ... ) Türkiyalı olduau tasrih edilmelidir. " Bir başka milletvekili ise aynı konuda ş u benzer görüşleri orta­ ya koyuyordu: " Bizim hududumuz haricinde kalan mahaller zabitanı bidayette mezuni­ yet, tebdili hava alır ve maalesef mezun ve tebdili h ava müddetinc e ha­ va a lır ve altı ay burada maaş alırdı. Fakat bu tebdili hava müddetince 25

başka yerlere gidiyor ve bu müddet zarfında kabülünü temin için ugraşı­ yor. Ay ay tebdili hava m a aşını aldıktan sonra, gittigi yerde üç ay sonra hizmet b uluyor ve maalesef ü ç ay d a h a mezuniyetini temdit ettirerek, m a aşını almış bulunuyor. ( ... ) GittiQi yerlerde hizmet buluyor ve buldukla­ rı hizmetleri kabül ederek ihanet ediyor, orada kalıyor. Binaenaleyh bazı­ sının orada yaptıQı hizmet m a kbul olmuyor, Ooradan kovuluyor, sonra h a kkı m ü ktesebini dava etmek suretiyle yine bize müra c a ata mecbur oluyor. Binaenaleyh buna merhamet etmek lazım mıdır? Kat'iyen... Türk za bita nı Türkiye'de hizmet e d e c e ktir. Ahar m e m l ekete hizmet etmiş olanların burada yeri yoktur." Bir milletvekili, maddenin "Türkiyeli olup oraya gidip kalan­ lar [ a ] mı. yoksa zaten oraları ahalisinden olup bizim ordumuzda hizmet edip orada kalanlar [a mı] " aid olduğunun belirsiz kaldığı­ nı ileri sürüyordu . Müdafaai Milliye Vekili Kazım Özalp Paşa, bu soruyu net olarak yanıtlamaktaydı: "Türkiyeli ister olsun, ister olmasın, ecnebi bir memlekete gitmiş ve orada hizmet etmiş biri­ sine, nereli olursa olsun, biz ordumuzda hizmet veremeyiz. (. . . ) Yemen'de kalmış olanlardan Türkiyelileri istisna ediyoruz. Diğer­ lerine kendi memleketlerine gitsinler, fakat Türkiyeli buraladır, buraya gelecektir diyoruz. " Yine de Türkiyeli tanımının açık ol­ madığını belirten bir başka milletvekili, "Bu Türkiyeli olmayı tah­ dit ettik mi? Kime Türkiyeli diyoruz? Onu anlayalım . . . " diyordu . Bu soruya karşılık, Özalp Paşa, "Türkiyeli kelimesi fırka nizam­ namelerinde ve kanunlarımızda mevcuttur. Bunu burada nasıl izah edeyim ben? Türkiyeli, bizim hududu millimiz dahilinde ta­ vattun etmiş Türk zabitleridir. " şeklinde konuşuyor; ama hemen ardından da "Benim fikrime göre böyledir. . . Bunu herkes nasıl tefsir ediyor bilmem. . . " diyordu . Bu konuşmalar, Türkiyeli tanı­ mının pek açık olmadığını ve üzerinde tartışılabilir olduğunu açıkça gösterme ktedir. Çünkü bir başka milletvekili, Yemen'de kalan "ırkdaşlarımızı getirmek"ten söz ediyordu. Bir başka milletvekili ise, aynı konuda şu görüşleri savunuyordu: " Burada en mühim bir meseleye temas ediyoruz. O da Türkiyeli mesele­ sidir. Benim fikrimce hiçbir zaman Türkiye hududunu tayin etmemişizdir. Efendiler, zabitan içerisinde öyle insanlar buluna c a k ki, kendisi Şam'da doQmuş, Halep'de doQmuş, fa kat ı rken kendisi Türk kanıyla yoQ rulmuş26

tur ve oradaki Arap c ereyanlarına karşı bütün ruhu ile Türklügü müda­ faa etmiş ve o n l a rl a mütemadiyen ç a rpışmıştır. Şimdi biz bu a d a mın memlekette, hududu milli dahilinde selameti namına memur olan pede­ rinin tesadüfen Şam'da, Bagdat'ta dünyaya gelmiş bir ada ma, biz Türk ve Türkiyeli demeyecek miyiz? Bu memleketin Türk evladı kanı ile yog­ rulmuştur. Binaenaleyh Türk kanı olan bir kimse, isterse Türkiye'nin bu­ g ünkü h ududu kenarında bulunsun, bu Türkiyelidir b enim için çok rica ederim ... Bizim memlekette dogmuş, ne a hlakı yatı ile memleketimizle kat'iyen a lakası olmayan adamları, d a hi lind ekileri, meml eketin evla d ıdır diye, Türkiyeli diye,

için ... Onun ile, ne ruhi­ memleketin bunu kabül

edip, memleketi için daima zihni, ruhi, bütün maddiyatı ile memleket hiz­ metinde eskimiş bir adama, biz na sıl olur da Türkiyeli demiyecegiz? Rica ederim ... Bu tashih edilmedikten sonra bu madde kabul edilemez ve ga­ yet yanlış bir şeye gitmiş oluruz ve memlekete bütün ruhiyatı ile merbut olan evl adı çıkarmış oluruz. Hiç dogru degildir... " Kazım Özalp Paşa ise, bu görüşe şu katkıda bulunuyordu: "Şimdi farz edelim, Şam'da dogmuş ve Yemen'e gitmiş, orada hizmet et­ miş bir zabit.. Bunun Türkiyeli tabirini biz istimal ederken, bu eger maai­ le Türkiye' de mutavattın ise, bu Türkiyeli olur. Yani bizim hududu millimiz dahilinde mutavattın ise ... Fa kat ailesi Şam'da, Beyrut'ta, Suriye' de, ken­ disi oraya gitmiyor, buraya geliyor... Belki çok feda karlık etmiştir, ya ni her türlü hidematı sebketmiştir. Olabilir... Fakat ailesini buraya getirmiş, bizim memleketimiz dahilinde iska n etmişse, Türkiyeli olur. Yok, eger ai­ lesini orada bırakmış, gelip burada ben vatanıma hizmet edecegim ... Biz buna Türkiyeli demeyecegiz. Behemehal maaile hudüdu milli dahilinde iskan etmesi lazımdır." Bu görüşlerin ardından verilen önergelerle maddeye Türkiyeli sözcüğünün eklenmesi talep edilecekse de, madde Mecliste orta­ ya konulan görüşler ve önergeler ışığında yeniden düzenlenmek üzere encümene iade edilecektir. Bu arada, dördüncü madde için verilen bir önerge de aynı ko­ nuda idi. Bir milletvekili "Gayri Türk mensübini askeriye memu­ riyetlerinden af edilmişlerdir" şeklinde bir öneride bulunmuştu. Meclis Başkanı, konunun anayasa ile ilgili olduğunu savunadur­ sun, bir millevekili de, Türkiyeli tanımının üzerinde bir mutaba27

kat oluşmadığını vurguluyor ve "sarih fikir gayri mevcuttur" di­ yordu . "Belki şimdiye kadar tedvin edilen kavaninde Türkiyeli ta­ biri belki ifade edilmemişti. " Türkiyeli tabirinin açıklaması için anayasa komisyonuna müracaat etmek gerekirdi. Tasarının dördüncü maddesi de aynı konuyla yakından ilgiliy­ di. Öngörülen maddeye göre, hali hazırda ordu mensubu olan, fa­ kat "memleketleri hududu milli haricinde kalan" ve "memleket­ lerine gitmek arzu ve talebinde bulunanlar, istifa, tekaüd" ve yaş haddi gibi kurallara bakılmakzısın , "ileride hiçbir hak talebinde bulunmamak şartı ile memleketlerine terhis" olunacaklardı. Gö­ rüldüğü gibi "yabancılar" , ordudan kendi talepleri söz konusu ol­ duğunda, herhangi bir hak talebinde bulunmaksızın ayrılabile­ ceklerdi. Kazım Özalp Paşa, bu durumu şöyle özetliyordu : "Bizim hudu­ dumuz dahilinde olanlar, bizim memleketimiz ahalisinden olan­ lar, mecburdur orduda muayyen müddet hizmet etmeye. . . Eğer kadrolar taşar da, bu kanuna göre istifa ve tekaüd müddetini ten­ zil etmek icab ederse, o ayn bir meseledir. Suriyeli'dir, gözü Suri­ ye'dedir. Bunu biz zorla tutmak istemiyoruz. Gitsin Suriye'ye . . . " Fakat bazı farkı görüşler de vardı. Bir görüşe göre, haklar teslim edilmeli, fakat tasfiye isteğe bağlı olmamalıydı. Özalp Paşa'nın ifadesiyle, "Yani orduda müstahdem Suriyeli, hududu milli hari­ cindeki ahaliden olanları kendi arzularına bırakmayalım, cebren çıkaralım . . . Yani böyle söylemek istiyorlar. Bugünün işi değildir bu . . . " Bir milletvekili de, görüşlerini açıklarken, tasarının "bir rü­ hu milli" içerdiğini vurguluyordu. Arap vardı, Arnavut vardı ve bunların dışarıda hükumetleri vardı. "Hariçte hükumetleri olması dolayısıyla ve bir hissi dini ile bu adamların artık bizim içimizde durmamaları lazımdı . " "Lüzum yoktu . . . " "Gitsinler, memleketle­ rinde çalışsınlar" dı. " Çünkü ( . . . ) bizim memleketimiz Türktü. " "Artık bizim memleketimizde v e bizim ordumuzda Türk yaşama­ lı"ydı. Bir başka milletvekiline göre, "Türkiyeli olmayan memu­ rin, bundan sonra Türkiye'de ifayı hizmet edemez"di. Diğer yandan, Milli Mücadele sırasında "milli ordu" içinde yer almış "yabancı arkadaşlarımız" da vardı ! Bir milletvekilinin ifade­ si ile, "Yanlış telakki edilmesin . . . Bu yabancı telakki ettiğimiz ar­ kadaşlar belki bizim kadar bu memlekete hizmet etmişlerdir; bel28

ki bizim kadar bu millete ve bu memlekete karşı sadakat göster­ mişledir. Yani Arap, Arnavut unsurlannı sırf ihraç için (. .. ) Arapla yabancı usurları çıkarmak maksadı ile değildir." Milliyet konusu bazı görüşlere göre, sadece "kan"la ilgili değil­ di: "Milliyet için şimdiye kadar kan tahlil edilmemişti. Milliyet revabıtı kandan ibaret değildi; harstı, dindi. " Eski bir Maarif Veki­ li, Mecliste yaptığı açıklamada, Milli Mücadele sırasında, Bakan­ lıkta "daima bu memleketin evladından memur tayin etmiş" ol­ duğunu bildiriyordu . "Böyle bir memur varsa, tedricen çıkar­ mış"tı. Diğer yandan, milliyet tayin etmek pek çok milletvekili için güç bir sorundu. "Bugün vahidi kıyasi olarak milliyeti" ala­ caklardı , fakat "maziyi de nazarı itibara" alacaklardı. N ihayet "milliyet mefhumunda, Türk milliyetperverliğine kanla, harsla, anane itibariyle, hatıratı müştereke ile, hulasa mazi ile merbut bütün evladı vatan dahildi. " "Bunlar Türktü ve Türkten başka bir şey değildi. " "Bir adamın babası Arnavut olabilir"di. "Arnavut olan Arnavutluğa, Arap olan Arap memleketlerine gitsin"di. "Fa­ kat bundan sonra memlekette kalan evladı vatan içerisinde ecnası muhtelife vardı. " "Yani Çerkes, Boşnak vesair vardı . " "Bunlar ne olacaktı?" Bunlara ne isim verilecekti? Söz konusu milletvekiline göre, bunları ya memleketten kovmak gerekecekti ya da onları "bir hayati siyasiyeye" kanştıracaktık. Çünkü, "kendilerine Çer­ kes" diyecektik. Oysa, " Çerkeslik yoktu . " "Memleketimizde tek bir milliyet vardı. " "Belki muhtelif ırklara mensup olanlar vardı. " "Fakat harsı birdi. " "O d a Türk milletindendi." "Biz kanla, fikirle, herhangi bir duygu ile , bu harsın etrafında herkesi toplamak mecbüriyetinde"ydik. "Şimdi biz Türk harsını kabul" etmiştik. Bu durumda millevtekilinin ifadesi ile, "Şimdi evladı vatandan bi­ risi Türk harsını kabul etmiş ve 'Türküm' demiş ve 'Türk milli­ yetperverliğinin bütün icaba.tını kabul etmişimdir' derse, siz, 'yok arkadaş, sen Türk değilsin, Çerkessin; bana arkadaş olamazsın' demek doğru olmaz"dı. "Ve kimsenin de kalbini kırmak doğru değildi. " "Yani memlekete hizmet etmiş ve memlekete gayret et­ miş evladı arasında bir esas kabul etmeliydik. "O esası da hars birliği, yani bu vatanda ve bu millet içerisinde erimek harsı" ola­ rak benimsemeliydik. "Erimek istemeyenin bizim vatanımızda yeri yoktu . " "Onların yeri bizim memleketimizin harici"ydi. 29

"Türklük içerisinde erimek istemeyen yoktu . " " Fakat Türklük içerisin �e erimek isteyen ve bize karşı biz olmak isteyenlere karşı ( . . . ) vatanın selamet ve saadeti namına, her türlü harekatımızda seyyanen adaletle muamele yapılması" gerekliydi. Görüldüğü gibi, Türk, Türklük, Türkiyeli, Türkiyelilik gibi ta­ nımlar henüz bulanıktı . Fakat anayasal vatandaşlık yanında, Türklük kavramı, bir de Ziya Gökalp tarzı hars tanımına oturan tanımlar yan yana, bazen birbirinin içine girmiş halde bulunuyor­ du. Tek bir görüşün içinde bile bu vuzuhsuzluk kendisini hemen belli ediyordu. Benzer görüşler Mecliste yankı buluyordu. Bir milletvekili şöy­ le diyordu: "Bendenizin bu maddeden anladıQ ım, memleketten hududu milli hari ­ cinde kalan ve orduda istihdam edilen ümera ve zabitanı memleketleri­ ne gidip gitmemekte muhtar bırakıyoruz. Madem ki vatanın en felaketli devirlerinde de h arekatı milliyeye iştirak etmiş, memlekete kanı ile, canı ile iştirak etmiş bir zabiti serbest bıraktırmayıp da, bu Arnavuttur, Araptır diye kapı dışarı atmak doQru deQildir. Bu memlekette şimdiye kadar Türk oQlu Türk olarak tanınmış olduQu halde, memleketi fela kete sürüklemiş, kana boQmuş olan ÇapanoQullarını tecziye eden ve onları ısl a h eden şimdiki dışarı atm a k istediQimiz kimselerdir. Binaena leyh bunların hiz­ metini takdir etmek ve kendilerine gitmek istemediQi h a lde gitmeye ic­ bar etmek, M eclisi alinin şiarı merhametiyle kabili telif deQildir." Benzer şekilde bir milletvekili de, bu tarz bir tasfiyenin, ordu içindeki pek çok değerli subayın kaybı ile sonuçlanacağı uyarısın­ da bulunma ihtiyacını hissetmişti. Ergani milletvekili Mehmet Emin Yurdakul şöyle diyordu: "Bu noktai nazardan, dilimizi kendisinin dili ya pmış, terbiyesi Türk terbi­ yesi olmak üzere kendisinin terbiyesi olmuş birçok kardeşlerimizi, kendi milli hududumuz da hilinde bulunan kardeşler gibi telakki ediyoruz ki, or­ duda kahramanlık gösterdikleri bahis olunan zatl a r da cümledendirler. Fakat bunun haricinde olmak üzere ta azzuu siyasiyeye sahip olmuş olan memleketlerin kendi evlatl arını kendile ri beslemeleri, kendi mukadde­ ratla rına kendilerinin hakim olması lazım gelir. Türk bundan sonra a rtık yabancı dişler için ot olmayacaktır." 30

Bu gibi subayların talepleri dışında, zorla ve hiçbir hak tanı­ maksızın askerlikten tasfiyesine karşı tutum alanlar da söz konu­ suydu. Fakat diğer yandan farklı görüşler de dile getiriliyordu . Bir milletvekili, "Hududu milli haricinde kalan birçok Türkler var. . . Bu madde ile Türkler kendi memleketlerine, yani lşkod­ ra'ya, Üsküp'e gidecek diye fiilin vükü bile imkan dahilinde değil­ dir. Bunu tasavvur etmek bile imkansızdır. Burada 'hududu milli haricinde kalanlar' denilince, Türkler değil, gayri Türklerin mak­ sut olduğu tamamiyle meydana çıkar." diyordu. Maddeye ilişkin değişiklik önergelerinin birinde yine "Türk olmayan" tanımına yer verilmişti . Tasarı ile ilgili tartışmaların ilginç bir başka noktası, yine Milli Mücadele ile ilgili olanıydı. Bu tartışma da Milli Mücadele'nin başlangıç tarihi konusundaydı. 1923 yılının sonbaharında ikinci Mecliste yapılan görüşmeler sırasında, Milli Mücadele'nin başlan­ gıç tarihi olarak lzmir'in işgal tarihi olan 15 Mayıs 19 19 tarihinin kabul edilmesi talep ediliyordu . Recep Peker, bu konunun önemi­ ne dikkat çekiyor ve subaylar açısından savaşta geçen her yıl için çift kıdem alınmakta olduğunu belirttikten sonra, Milli Mücade­ le'ye katılan subaylar açısından hangi tarihten itibaren her savaş yılı için çift kıdem almaya başlayacaklarının hesabında, bu başlan­ gıç noktasının önemini açıklıyordu. Peker, Milli Mücadele'nin başlangıç ve bitiş tarihlerinin bu bakımdan saptanması gerektiğini vurguluyor ve Müdafaai Milliye Vekaleti'nin subayların kıdem ve emeklilik haklannın hesabında bu nedenle güçlük içinde kaldığı­ nı gözlediğini bildiriyordu. Örneğin, 16 Mart 1920 tarihi de, bir görüşe göre, Milli Mücadele'nin başlangıç tarihi olarak söz konu­ su edilm'şti. Peker, Milli Mücadele'nin sona eriş tarihi olarak da, Mudanya Mütarekesi'nin esas alınmasını istiyordu . Mütarekenin imzasından sonra dahi Anadolu'ya gelmiş ve çift kıdem hakkın­ dan yararlanmak isteyen subaylar bulunuyordu ve bunlara bu hakkın tanınması hiçbir şekilde doğru olmazdı. Bir milletvekili de 26 Ağustos 1922 tarihini önermişti . Bu tarihten sonra Anadolu'ya geçen subayların kıdemleri sayılmamalıydı. Bir başka görüş ise , lzmir'in işgal tarihinden önce Erzurum Kongresi'nden önce Erzu­ rum'da yapılan kongrenin başlangıç sayılması yönündeydi. Bu gö­ rüşün ana fikri, kongrelerin başlangıç olması yönündeydi. 31

Tasarının birinci maddesinin encümende yeniden düzenlenme­ sinden sonra, maddeye bir Heyeti Mahsusa oluşturulması yönün­ deki ifade eklenmişti. Heyeti Mahsusa, özel bir komite olacaktı. Fakat bir milletvekili, tasfiyenin ancak yargıçlar tarafından ve yargı organlarınca gerçekleşmesi gerektiğini belirtiyordu . Tasfiye, idari kararlarla olmamalıydı. Bu, yasal olmazdı. Nihayet özel ko­ mite tarafından incelenecek subayların önemli bir kesimi Divan­ ını Harblerce yargılanmış ve beraat etmişlerdi. Şimdi bu subaylar buna rağmen yeniden inceleneceklerdi. Bir görüşe göre de, idari soruşturma sonucunda ceza verilecek ve mahkumiyet kararları ortaya çıkacaktı. Ama bütün bu süreç, hukukun ana ilkesine, ya­ saların makabline şamil olamayacağı ilkesine aykırıydı: " M adem ki c ezadır, bir c eza m akabline şamil olabilir mi? H ıyaneti Vata­ niye Kanunu vardır. Hıyaneti Vataniye Kanunu mucibince veyah ut h angi kanunu askeriyemiz mucibinc e Divanı Harbe sevk olunmuş birçok kim­ s e l e r v a rd ı r. Şimdi D ivanı H a rbimizd en b e ra at k a ra rı a l mış o l a n bu adamların b u beraatlerinin h ükmü olmadıQını, yeni baştan bir istinafa ve temyize tabi olacaQını ilan ediyoruz. Evet, ben de ihtilal ve inkılap tarihini okumuştum. inkılap devrinde kanunun, kaidei hukukiyesinin h ükmü ol­ maz... Fakat sarahaten burayı tetkik edelim ... Selameti memleket kusvai bir kanundur. Fakat ric a ederim, şimdi memlekete dikkat ediniz. Bugün memleket d evri ihtilal mi yaşıyor? Yoksa musala h ayı imza l a m akla bir devri intizama, bir devri kanuna mı tabi olmuştur? EQer memleket bir devri kanuna dahil oldu ise, ortad a efendiler, lsta nbul'da, bilmem nere­ de kalmış zabitan meselesi yoktur. Ewel emirde Divanı H a rbler meselesi vardır. Ewel emirde bu adamları mugayiri kanun olarak veyahut onları teşriki cinayet ederek itham, Divanı H arbler meselesi vardır. Ben bu ka­ nunu kat'iyen kabOI etmeyeceQim. Benim vicdanım bu kanunu kabul et­ miyor. Ne zamanki karşımda o Divanı Harbleri mahkum edersiniz, Divanı Harblerden çıkmış o kararların kat'iyen cürüm olduQunu ispat edersiniz, o zaman vicdanımın huzurunda yırtarım ve ondan sonra bu kanunu ka­ bul ederim." Bir başka milletvekili de benzer görüşler ileri sürüyordu: "Efendiler, şimdi beyan buyurulduQu üzere, bu 1 .200, 1 .300 kişi hiçbir za­ man tek adam deQildir. Bunlar bir aile sahibidir. Bir aile oc aQının başın32

da bulunurlar. Aile ocaQı teşkilatının mahiyet ve manası, karakteri, nisbi­ ye ve sıhriye itibariyle ne derece dal budak sa ldıQını bir kere nazarı dik­ katte tutm a lısınız. Binaena leyh bir defa devletin kanunlarıyla müeyyed ve müesses olan mahkemelerin herhangi bir mahkemenin hükmüne, ka­ rarına iktiran ettikten sonra, bu zevatı tekrar bir H eyeti M ahsusa tarafın­ dan böyle zan ve şüphede bulundurarak, h aklarında tahkikat icrası ve hükmi bir sıfatı haiz olmayan kimsele r tarafından böyle hükmü kafi itası­ na bendeniz tarafta r deQilim. Arkadaşlar gibi, bendeniz onu m uvafık bul­ muyorum. Ben onu devlet mefhumunun selameti namına m uvafık bul­ muyorum." Bir mebus: "Eyi ama bunlar Ferid Paşa'nın yaranıdır...

"

" Bendeniz bu hususta kanaati zatiye ve şatısiyemi a rz ediyorum. Bina­ enaleyh bu meselelerde daha ziyade düşünmek lazımdır. Çünkü, bu hem içtimai, hem siyasi bir meseledir. Memleketimiz her zaman olduQu gibi bugün de, yarın da sükunete ihtiya c ı vardır. Binaenal eyh bunlar eQer 1 .200 kişiden ibaret ise, ya bunun dairesinin hududunu teşmil etmek su­ retiyle veya herha ngi bir suretle ya pmak lazımsa teşmil edelim... Yahut bunlara m üsa maha edelim ... Herbirinizin a ranızı izh ar etme k kudretini alacak hiçbir kuwet yoktur. Benim şahsi kana atim bu merkezdedir. Bi­ naena leyh eQer böyle Divanı H a rbin kararına iktiran etmiş bera at ve ma hkumiyet ka rarları varsa, ondan başka ya pılacak bir mesele yok ol­ duQunu söylemekle beraber, eQer zaruri görülüyorsa, ne derece doQru olduQunu bilmemekle beraber, bir mesele teklif ediyorum. Paşa Hazret­ leri, 1 .000, 1 .200'den ibaret olduQunu beyan buyurdukları şu zevat h ak­ kında ve şu zevata karşı isnad olunan delail ve emarat nelerden ibaret ise, bunla rın herbiri ha kkında bir, iki celse yapa lım ... Adeta heyeti adil mahiyetinde ferden ferde rey verelim diyorum bendeniz ... B ilmem ne dereceye kad a r muvafıktır? Yoksa bir H eyeti M a hsusa'ya işin tevdiini devletin müessesatı ile, müdevvenatiyle kabili telif görmüyorum. Bina­ enaleyh hiç olmazsa bunun iyice tetkiki için bir kere de encümeni adli­ yeye bu m addenin havalesini teklif ederim." Ancak bazı milletvekilleri de, aslında bu kişilerin bu yasa tasa­ rısı ile af edilmekte olduklarını, çünkü işledikleri suç ile kıyas ka­ bul etmeyecek bir sonuca ulaşıldığını ileri sürüyorlardı . Benzer durumda olan kişiler zamanında idam edilmiş olduklarına göre, 33

şimdi bu subaylar idamdan kurtuluyorlardı. Yalnızca askerlikle ilişkileri kesilmiş oluyordu ki, bu da son derece hafif bir ceza sayı­ lırdı. Bunu dahi yapmamak taraftan olan milletvekilleri bu neden­ le eleştirilmişti. Aslında bir lütufta bulunuluyordu. "Onlar talihle­ rine gülsünler ki, o sırada ellerimize geçme"mişlerdi. Fakat bazı milletvekilleri de, özel bir komitenin idari bir soruşturma ve ka­ rarla, bazı subayların askerlikle ilişkilerinin kesilmesine karar ver­ mesinin doğru olmadığında ısrar ediyorlardı. Onlara göre, Divanı Harblerde beraat edenlerin, bu şekilde tasfiyesi yasal olamazdı ve hiç olmazsa Heyeti Mahsusa kararlarının Mecliste ya da Müdafaai Milliye Vekaleti'nde onaylanması söz konusu olabilirdi. Ancak bu öneri Özalp Paşa tarafından kabul edilmeyecektir. Bununla birlik­ te, Özalp Paşa, önerinin Mecliste kabul edilmesi halinde, buna iti­ raz edemeyeceğini de belirtme ihtiyacını hissedecektir. Bir başka öneri de, Heyeti Mahsusa üyelerinin Meclis üyeleri arasından se­ çilmesi yönündeydi. Fakat bu öneri de onay görmeyecektir. Kazım Özalp Paşa, yöneltilen eleştirilere karşı şu savunmayı yapıyordu: "lstanbul'u biz işgal eder etmez, lsta nbul'daki zabitanın vaziyetlerini tes­ bit için orada bir heyet teşkil ettik ve bunları, bütün zabitanı yekdiQerleri­ ne iltimas yapmasınlar düşüncesi ile Anadolu'ya gönderdik. Heyeti tah­ kikiye hep Anadolu' dan gönderilen zabitandan müteşekkildir ve bunların lstanbul'da muhakemeleri belki bazı tesirler tahtında iyi olmaz diye Diva ­ nı H a rbleri Adapazarı'na ve lzmir'e naklettik. Yani lzmir'de erkan, Ad apa­ zarı'nda ü mera Divanı Harbleri tesis ettik. Bu Divanı H a rbler Anadolu'd a bulunan zabitandan teşkil olunmuştur. lstanbul'da bulunan zabitanın hiç­ birisi bu Diva nı Harblere dahil olma mıştır. Divanı H a rbler ve lstanbul'a göndermiş olduQumuz heyet bunları tasnif etti ve Divanı H a rbe tevdii la­ zım gelenleri tevdii lazımdır denildi. Tah kikat neticesinde Divanı H a rbe tevdiine lüzum görülenler Ada pazarı'na geldiler. Orada muhakeme oldu­ lar, Divanı Harb bir kısmını tecziye etti, bir kısmını tebrie etti. Tutmuş ol­ duQumuz esas ve M üdafa ai Milliyen'in [Müdataai Milliye Veka leti'nin] de Divanı Harblere vermiş olduQu ta limatta, "l ngiliz M uhibleri, Nigahban gibi cemiyetlere giren ve Kuvayı Milliye aleyhinde münferiden veyahut müştereken harekette bulunanlar asi addolunur ve asiler hakkında c eza kanunnamesi ha ngi cezayı gösteriyorsa, o cezayı veriniz" dedik. Divanı 34

H a rbler bu esas üzerine, yani asi addederek bu c ezayı tesbit etti. Bunla­ ra tatbik etmek istediQi c ezayı, mesela bazılarına on sene verdi. Fakat bazıla rına da isyanın sabit olması için lazım gelen vesaik vardır. Belki bunlara d e rteres olun a m adı. Böyleleri mahkum etmedi. Ceza kanunu­ muzda bunlara Kuvayı l nzibatiye'ye giren, isyan eden, verilen emre itaat etmeyen denildi. Divanı H a rblerce bazı mazeretler muteber olur ve ceza görmez. işte böyle ceza görmeyenler vardır. Fakat bunlar Kuvayı lnziba­ tiye'ye girmiş olduQu için asi derecesindedir. Bunlar vakti seferde asılır. Şimdi bunlar ceza görmemiştir. Fakat Kuvayı lnzibatiye'ye girmişlerdir. Tabii böyle ordu ve Kuvayı Milliye aleyhinde bulunmuş olanlar, tabii or­ duya da giremezler. Bunları ne yapalım? Tekaüd mü edelim? Nisbeti as­ keriyelerini mi kat edelim? Yoksa ne suretle tecziye edelim? Meclisi ali ewelki içtimaında bunların tekaüdlüklerini zayıf gördü. Yani Divanı H a rb­ lerde ceza görmeyenlerin tekaüdlüQünü zayıf gördü ve nisbeti askeriye­ lerinin kat edilmesi fikrini izh ar eyledi. Nazarı dikkate alınması teklif edi­ len takrirler de bunu müeyyiddir. Encümen, bu nazarı dikkate alınan tak­ rirlerdeki esas üzerine, yeni bir tadil yaparak Meclisi aliye getirdi. Bun­ daki esas, şimdi bu gibi c emiyetlere girmiş olan zevat, Divanı Harblerde gerek mahkum edilmiş ve gerek beraat etmiş olsun, bunların hepsinin isimlerini alacaQız ve bir heyet teşkil edeceQiz. Bu H eyeti M a hsusa'ya Vekalet [Milli Müdafa a Vekaleti], şüphesiz ki daha şiddetli h areket etsin diye deQil, şüphesiz daha müddetkik zevattan mürekkep olsun diye bir heyet teşkil edecektir. Bu heyet tetkikatını yapa caktır ve bunl a rın iç eri­ sinde bu gibi cemiyetlere girmiş olanları tesbit edecektir. EQer Meclisi ali şimdi bunların nisbeti askeriyelerinin kat'ını kabul edecek olursa, o heyetin vermiş olduQu karar mucibince, Müdataai Milliye Vekaleti bun­ ların nisbeti askeriyelerini kat edecektir. Yok, Meclisi ali "Bunlar Divanı Harbde muhakeme olsunlar da, bu m uhakeme neticesinde nisbeti aske­ riyeleri kat olunsun" derse, zaten Divanı Harb olunmuşla rdır. Daha aQır cezalarla tecziye olunmak, idam edilmek üzere, Divanı Harbde muhake­ me olunmuşlardır. Bendenizce bu nisbeti askeriyelerinin kat'ı c ezası ka­ fidir. Hatta aQırdır. Bu c eza .. 1. . ) 1 .600 kişi dedim. Bu 1 .600 kişinin hepsi Divanı Harbe verilmiştir. Kuvayı lnzibatiye'ye girmek bir cürümdür. Bu iti­ barla bunların hepsi Divanı Harbe verilmiştir. Bunlardan mahkum olanlar 20-40 kişi kadar vardır. Muhakemeleri hitam bulan epeyc edir, h emen nıs­ fından fazlad ır. Muh akemesi hitam bulmaya nl a r da vardır. Bu Divanı H a rbler, bunları kanuni olarak muhakeme etmiştir. Bendeniz bidayette .

.

35

şüphe ettim. "Bunlar niçin c eza görmüyorlar?" dedim. Müdafaai Milliye [Vekaleti]'nin Hukuk M üşaviri'ni, Muh akemat Dairesi M uavini'ni oraya gönderdim. "Divanı H arblerin kararlarını tetkik edin" dedim. Tabii onların kararlarına tesir ya parak, "Şöyle yapın, böyle yapın, şöyle muh akeme edin" diyemezdik. Onların kararla rını tetkik etmek üzere hukuk mektebin­ den mezun ve iyi bir h ukukçuyu gönderdim. G itti, h epsini tetkik ettik. "Kanun hilafına bir şey göremedim. Hilafı kanun h üküm yoktur. Hükümle­ rin hepsi kanuna istin ad edilerek verilmiştir." dedi." Birinci maddenin formülasyonu, Milli Mücadele'ye karşı tavır alan subayların sadece İstanbul ile işgal altında kalan yerlere has olduğu gibi bir izlenim doğuruyordu . Nitekim bazı millevtekilleri bu duruma dikkat çekmişler ve Anadolu'daki karşı hareketlerde yer alan subayların da bu tasfiye sürecine dahil edilmelerini talep etmişlerdi. Bir milletvekili şöyle diyordu: "H eyeti c elilenin maksatları, zannedersem, böyle harekatı milliyeye mu­ h alif kalan, aleyhtar olan zabitan yalnız lstanbul'da ve müsta hlas mema­ likde demek, Meclisi aliyi tenzih ederim, bir nevi ga rez olur. Deail yalnız böyle her nerede olursa olsun, hepsinin tecziyesi lazımdır ve böyle bir kanun da ya pıla c a k olursa, d a h a adilane olur. Binaena leyh lsta nbul'u müsta hlas memalike h asretmek garez manası çıkar. Onun için bendeniz diyorum ki, maddenin başındaki terkip çıktıktan sonra, maksat hasıl olur. 'Milli Mücadele'ye iştirak etmeyen' berri, bahri, h avai, jandarma sınıfla­ rından muvazzaf, mütekaid, ihtiyat erkan, ümera ve za bitan ve memurin ve mensübini askeriyeden herhangi bir süretle ha rekatı milliye aleyhin­ deki teşkilata dahil oldukları veya münferiden ça lıştıkları yeniden ta hkik ve tetkik neticesinde sabit olanların bir daha hizmette bilmem nede is­ tihdam edilmemek üzere nisbetleri kat olunur'. Binaenaleyh şu başta ki fıkra kalktı mı, maksat hasıl olur." Ancak Müdafaai Milliye Vekili Kazım Özalp Paşa, bu öneriye şöyle karşı çıkacaktır: "Bunda Anadolu' da her yer dahil olur. Yozgat isyanına iştirak etmiş veya başka taraf isyanlarına iştirak etmiş birçokl a rı vardır. Tarihi hiç tahdit edilmediai için, o isyanlarda Kuvayı Milliye aleyhinde iken, o sırada is­ yan bastırılmış, orduya alın mış, orduda tavzif edilmiş ve bugüne kradar 36

vazife görmüş olanlar vardır. ( "iştirak etmeyenler kayd ı var" sesleri) ... iştirak etmemiş olabilir. Fakat o c ürmünden dolayı tekaüd edilmiş veya hizmete alınmamış olanlar Divanı H a rb kararı ile, o vakit o c eza kafi gö­ rülmüştü. Şimdi onları yeniden komisyondan geçirmek... Bu şeydir... Ya­ ni Anadolu' d a bulunanlar c ezalarını görmüşlerdir." Tasarının birinci maddesi için yapılan oylamada, Mecliste mev­ cut 287 üyeden , 1 45 üye oylamaya katılmış , 1 03 üye tasarıyı onaylarken, 27 üye red oyu kullanmış ve 15 üye de çekimser oy vermişti. Maddeye red oyu veren üyeler arasında, Ruşen Eşref Ünaydın, Falih Rıfkı Atay, Necip Ali, Hamdullah Suphi Tannöver, Celal Bayar ve Halis Turgut da bulunuyordu . Mazhar Müfit Kan­ su , Erzurum milletvekili Sabit Bey, Hakkı Tank Us , Yusuf Akçura ise çekimser oy kullanan üyeler arasında yer almışlardı. Tasarının ikinci maddesi ise, komisyonda, " milli orduya res­ men davet edilip de icabet etmemiş olan ordu mensübininin dahi nisbeti askeriyeleri kat olunur" şekline dönüştürülmüştü ve bu madde bu hali ile üzerinde herhangi bir başka görüşme ve tartış­ ma yapılmaksızın benimsenecektir. Üçüncü madde, son hali ile, Milli Mücadele'nin bitiş tarihi olarak Mudanya Mütarekesi'ni be­ nimsemişti. Bazı milletvekilleri bu tarihi doğru bulmamış ve iti­ raz etmişlerdi. Onlara göre Anadolu'ya katılmak için son tarih 26 Ağustos olmalıydı. Ancak Özalp Paşa bu görüşte değildi: "Biz taa rruzdan ewel lstanbul'dan ufak rütbeli zabit istemiştik. Bunların harcırahlarını burad a n gönderiyorduk. Bu gelecekler orada h azırla nmış ve tesbit edilmişti. Fakat bu paraları biraz geç kaldıQı için ta arruz hazırlı­ Qı başlamadan ewel onları oradan h a reket ettiremedim ve taarruz ha­ zırlıQına başladıQ ımız zaman bütün limanları kapadık ve onlara 'Hareket etmeyiniz' dedik. Sonra lzmir istirdat edildi. Bunlar lzmir istirdat edildik­ ten sonra oraya geldiler. Bunlar Mülazım ve Yüzb aşı rütbelerindedirler. Biz Yüzbaşı noksanını ikmal ettik ve Yüzbaşı vazifesinde olanları da di­ Qer vazifelere verdik. Yani bunlar küçük rütbeli za bitan idiler. Zaten bü­ yük rütbeli istememiştik. Bu gelenler Garb c ephesindeki zabita n zayiatı­ na mukabil kıtaata verildi ve müteakip harekatı takip ettiler. Yüzbaşı rüt­ besinde olanlarla da, a rz ettiQim gibi, cephenin Yüzbaşı noksa nını ikmal ettik ve Yüzbaşı rütbesinde olanlar varsa, onları da diQer vazifelere tayin 37

ettik. Bu suretle eQer ta a rruzun mebde tarih itibar ediliyorsa, evvelce buraya gelmeye hazırlanmış ve getirilmiş ve kıtaata verilmiş olanlar ve halen kıtaatta bulunan ve h arekatı müteakibede işgörmüş olanlar hariç kalırl a r. lzmir'den sonra Mudanya M ütarekesi'ne kadar geçen zamanda zaten biraz vakit geçmiştir. Bu zaman çok bir şey deQildir ve o müddet zarfında müracaat edenleri zaten kabul etmemişizdir. G etirdiQimiz insan­ l a r d a zaten Anadolu ordusunda istihdam etmeye mecbur olduQumuz küçük rütbeli zabita n idi ve tavzif etmişizdir. " Özalp bu durumda olan subayların sayısının 1 00 ila 1 20 ara­ sında olduğunu açıklıyordu. Buna karşılık bazı milletvekilleri de, hatta lzmir'in istirdadından sonra dahi harekete katılmak için ça­ ba harcayan subayların bulunduğunu bildiriyorlar ve tarihin önemli olduğunda ısrar ediyorlardı. Bir milletvekili ise, ince bir ayrıma dikkat çekiyordu: "Hükumetin esas teklifinde ümera ve erkandır. Bu enc ümenin teklifinde zabitan da dahildir. Zabitan başka, erkan başkadır, ümera başkadır. Ma­ lumu aliniz, Binbaşılardan itibaren Livaya kadar ümera sınıfıdır. Kayma­ kam, Miralay, ümera sınıfındandır. Paşalar e rkan sınıfıdır. DiQer zabitan M ülazımı Evvel ve Yüzbaşıla rdır. Sonra Müdafa ai Milliye Veka leti'nin es­ babı mucibe mazbatasında diyor ki, ordunun ümera ve erkan kadrosu pek taşkındır. Ordunun ümera ve erkan kadrosunun pek taşkın bulunma­ sı, encümen mazbatasında zabitanı da il ave etmiştir. Ben bunda ki teza­ d a şaştım ... Hükumetin esas gelen tezkeresinde diyor ki, 'ümera ve er­ kan kadrosu pek taşkın bulunduQundan' bahisledir ki, hükumet teklifinde erkan ve ümerayı dahil etmiştir. Efendiler, bendeniz zabitanın çıkarılmasına taraftarım. Bunlar birinci maddedeki zabitan, etliye sütlüye karışmayanlardır. Bunlar mücrim de­ Qildir. Gerçi lsta nbul'da kalmış, fakat hiçbir şeye karışmamışlardır. Cida­ le iştirak etmedikleri için, Müdafaai Milliye bir ceza yapabilir. Müdafaai Milliye Vekaleti, mesela der ki, 'lstanbul'da c idale ne kadar iştirak etme­ mişler varsa, bunlar iştirak etmedikleri müddetçe 2-3 sene kıdemlerin­ den mahsup edilir. Keza üç sene gelmemiş ... Bunlar terfilerinden m a h­ sup edilir. Bu kadar onlar için katidir. Sonra arkadaşlar, bendeniz bu iki, üç senedir milli cidaldeyim. G erçi geçen gün Müdata ai Milliye Vekili Pa­ şa H azretleri, kadro miktarını fazla gösterdiler. i ki, ü ç bin kadar h atırım­ da kaldıQına göre, fazla miktar gösterdiler. Evet dairenin bir kuyudu var38

dır ve ona itimat ederim. Fakat m alumu a liniz lstanbul'un işgalinden son­ ra bütün kuyudat lstanbul'da kaldı ve burada M üdafaai Milliye Vekaleti teşekkül ederken pek büyük müşkülata maruz kaldı ve gelen zabitanın künyeleri a lınamadı. Uzun müddet sonra peyderpey onları elde etmeye ç alıştı. ihtimal bunda iyice tetkik edilecek ve belki bu miktarı hakiki üze­ rinde Müdafaai Milliye Vekaleti de ta m bir kana ate m a lik deQildir ve adetlerde çok yanlışlık olduQunu görebilir. Sonra a rkadaşlar, zabitanda kemiyet deQil keyfiyet aranır. Bugünkü muharebeler pek fennidir ve çok tec rübeye muhtaçtır. Bana derseniz ki, muallim, tecrübe görmüş on zabit mi vereyim, yoksa mektepten h enüz çıkmış, mallımatı mükemmel yüz zabit mi vereyim... Efendiler, ben on za­ biti tercih ederim. Evet, bu arkadaşlar lsta nbul'da kalmışla rdır. Fakat Harbi Umimlde, ilanı M eşrutiyetten beri dahili ve harici muha rebata işti­ rak etmiş, birçok tecrübeler görmüş, kimisi esir olmuş, hariçten gelmiş ve H a rbi Umumide birçok yaralar almış ve ihtimal ki, esba b ı mucibesi aile tesiratıd ır. G eçen gün l brahim Bey biraderimizin söylediQi gibi, biz za bitanın halini nazarı itibara almıyoruz. Zabitandan bir Mülazıma verdi­ Qimiz 35 Liradır. Rica ederim, lstanbul'da olan bir zabit nasıl olur da 35 Lira ile geçinir. Bunu bir kere düşünelim. Buna h arcırah gönderdik de, gelmedi mi? Bunlar Ankara'da olsa geçinebilirlerdi. Ankara'da aynı za­ mand a ailesi gözünün önünde demektir. Fakat lstanbul'da kalırsa, lstan­ bul ecnebi işgali altındadır. Ailesini ecnebi ellere teslim edecek ... Na­ mus mühim bir meseledir. Efendiler siz kendi nefsinizi koyun oraya ba­ kalım yap abilecek misiniz? D eQil mi ya? Bu za bit nasıl gelebilir? Bu nok­ tayı da m uhakeme etmelidir. Bu M ülazım nasıl gelecektir? Ailesini kim e emanet edecektir? Maamafih yüksek vatanperver o l a n , ailesini, hiçbir şeyini düşünmez, hiçbir ihtiyacı nazarı itibara almaz. Fakat b u gibi şahsi­ yetler pek azdır. Biz de insanız, insanca düşünec eQiz." Nihayet verilen önergenin kabulü ile Milli Mücadele'nin sonu 26 Ağustos olarak belirlenecektir. Bir başka konu da, 4. maddenin öngördüğü emeklilik sürecinin hesaplanmasıydı. Emekli edilecek subaylar, hizmet sürelerine gö­ re bu haktan yararlanacaklardı. Buna göre , emekliye ayrılacak olan subaylara, hizmet sürelerine göre emeklilik aylığı bağlanacak ve emeklilik maaşı da, ancak ordudaki hizmet süresi kadar devam edebilecekti. Ordunun emeklilik yasası bunu öngörüyordu . 39

Tasarının bundan sonraki kısmı üzerinde önemli bir görüşme ve tartışma yapılmaksızın oylanacak ve tasan kabul edilecektir. Meclisin kabul ettiği tasarıya göre, lzmir'in işgalinden Lozan Antlaşması'nın TBMM tarafından onay tarihine kadar geçen süre­ de Anadolu'ya iltihak ederek "milli ordu" da görev alan subaylara, savaş yıllarında geçen her yılları için çift kıdem verilecekti. Bir milletvekilinin önerisi yeniden "yabancılar" meselesine te­ mas ediyordu. Öneride, "memleketleri hududu milli haricinde ka­ lan mahaller ahalii asliyesinden olup da, mücadelei milliye esna­ sında cephelerde istihdam edilmemiş olan" subayların askerlikle ilişkisinin kesilmesi isteniyordu. Özalp Paşa, bu öneriye karşı idi: "Bu muharebede memleketleri hududu milli haricinde bulunan zabitan ­ dan b i r kısmına kıtal arda, b i r kısmına da kıta haricinde hizmet vermişizdir. Tabii bunların hem kıtada, hem de kıta haricindeki bu hizmeti, bir hizmeti vataniyedir. Yani kendisi gönderilmiş de cebren gitmemiş, şurada kalmış deaildir. Kendisine orada vazifesi vermişiz, orada kalmıştır. Yine geride vazife verilmiş, onu da yapmıştır. G eri hidematta istihdam edilenler hak­ kında geçen gün a rkadaşların beyan ettikleri veçhile, ordu namına, h are­ katı milliye namına ifayı vazife etmiş olan bu zevatı, böyle bila istisna ih ­ ra ç etmek doaru bir muamele deaildir. Bu mesele bugünün işi deaildir. Kıtaatın içinde de vardır ve bunlar muharebe zamanında da geride ifayı vazife etmişlerdir. Kıtada bulunmuş, beş, altı ay hasta olmuş, geride istih­ dam edilmiş olanlar da vardır. Binaena leyh ileri ve geriyi harb esn asında tefrik etmek mümkün deaildir. Böyle bir muamele yapılırsa, umumi olarak yapılır. Binaenaleyh memleketleri hududu mim haricinde kalan zabitanı memleketlerine göndermenin ne zamanıdır ve ne de ben bunun doaru ve adilane bir muamele old uaunu zannediyorum. Bunlar bir takım tasfiye muamelatıdır ki, müruru zamanla ve tedrici bir surette ya pılabilir." Fakat önerinin kapsamı milletvekilleri tarafından da kesin ola­ rak anlaşılabilmiş değildi. Bir milletvekili bunu şöyle yorumlu­ yordu: "Bu ta krir, memleketleri hududu milli h a ricinde kal a n za bitanın heyeti umumiyesine aid deaiı... Zaten bendeniz bugünkü hududu, milli diye ka ­ bul etmiyorum. O bence hududu siyasidir. O n u bir kere a ç ık söyleyeyim. Hududu siyasiyemizin h a ricinde kalan memleketler ahalisi mu hteliftir� 40

Bunların h aricinde kalmış olan Türkler dahildir. Bunları çıkarrnayacaQız. Fakat bunlardan memleketleri hududu milli h a ricinde kalmış kendi unsu­ ru bir ukubeti siyasiye teşkil etmiş olanlar ç ıksın dernek istiyor. Yani Arapta n, Arnavuttan olanlar çıksın dernek istiyor. Açıkçası budu(... "

Özalp Paşa da benzer görüşteydi: "Kanun yazılınca bir şeyi tasrih etmek lazımdır. Bu m a ksadımıza göre buraya dernek lazımdır ki, milli rnücahede esnasında kıta atta bulunma­ yıp d a geri vezaifte bulunan Arnavut, daha ne vardır bilmem, bu gibi za­ bitan ihraç olunur demeli... Fakat demin arz etiQirn, bunlar tedrici bir su­ rette yapılır ve bugün bunun zam anı deQildir. Bir zabit m ütema diyen cephe g e risinde ka lmamıştır. Hem cephede hizmet etmiş, hem geride hizmet etmiştir. Bugün bu mevzu bahis olmamak lazımdır. ( ... ) Bu geride ve ilerdeki terfi meselesi uzundur. Burada izah a imkan yoktur. Geride de bir zabit terfi eder. Fakat sicil almak lazım gelir. M esela, muharebe es­ nasında a ltı ay ileride, üç ay d a geride bulunmuştur. Bunu nerede hesap edeceQiz? Tabii sicile müracaat edeceQiz. Sicilleri müsait olmayan deni­ lirse, o başkadır. Yani 'kıtada ifayı vazife edenlerden sicilleri müsait ol­ mayanlar' denilirse, bunda yalnız Arnavut ve Ara p deQil, Türk zabita n da vardır ve bunların hepsini tekaüde sevk edeceQiz." Ama farklı düşünen milletvekilleri de vardı: "O va kit nazarı dikkate alınacak bir şey söylenmişti. Bu, makul idi. Me­ sela, sarih olarak ismini bildiQirniz Araplar, Arnavutlar cephede bulundu­ lar. Kan vergisi verdiler. Bunlar affedildi dediler. Fakat bir de menzil ve­ sairede hizmet etmiş olanları bu m adde ile dışarıya çıkaracak olursak, anasırı asliyeyi muhafaza etmiş oluruz. Dünyada ha ngi millet bu kadar semahat göstermiştir? Ben anla mıyorum. Onun için sizden istirham ede­ rim, temenni ederim, bunu bu suretle kabul edelim... Cephede bulunan­ ları fevkalade ve bir ülüwü cenap olarak hizmetlerine karşılık olarak yi­ ne istihdam edelim. Nimet külfet mukabilidir diyelim. Bırakalım ... Fakat affınıza rn aQruren a rz edeyim ... Şubelerde şunu bunu soyan ve hırsızlık ederek Tü rk evladını mahveden ve kanını emen herifleri himaye ed erek­ ten, onun yerine kanını, canını, velhasıl herşeyini feda etmiş olan Türk­ leri a ç ıkta mı bırakalım? Bunu ha ngi c emiyet, h a ngi vicdan ve h a ngi Meclis kabul eder? Binaenaleyh bu teklifin bu ma ddenin nazarı dikkate alınmasını rica ederim." 41

"Bir meselenin tetkiki zamanında yalnız h issiyat nazarı dikkate alın­ maz. N azarı dikkate alınacak en büyük meseleyi muhtememin burada söylediler. Bu, memleketimizin iktisadiyatı meselesidir. S u riye, B eyrut, Şam ve H alep' de bir tek Türk memuru bırakmamışlardır. H epsini sopa ile dışarı çıkarmışlardır. Biz hala himayeye kalkıyoruz. Bunların ma aşını kes­ tiQiniz gün, göreceksiniz ki, buradan çıkıp h emen memleketlerine gide­ ceklerdir ve orada iş bulup ç alışac aklardır. Ben a hali asliye dendiQi za­ m an, babası Türk olup Şam'a gitmiş ve orada doQmuş, orduya girmiş hiz­ met etmiş bir takım adamlar vardır ki, bendeniz bunu kasd etmiyorum. Ahalii asliye yerine anasırı asliye desek daha doQru olur ve mesele hallo­ lunur. Binaenaleyh meselenin asıl ruhu iktisadidir. Ufak bir memleket, es­ ki Osmanlı lmparatorluQu'nun bırakmış olduQu enkazı a rtık besleyemez. " Özalp Paşa, şöyle bir sonuca ulaşmakla yetinmişti: "Arkad aşlarımın beyanatından anlıyorum ki, biz asıl Türk olan zabitanı çıkarıp, onların yerinde Arap vesaire gibi hırsız olan zabita nı kullanac a­ Qımızı zannediyorla r. EQer böyle bir Vekilinizin bulunduQuna sahip iseniz, rica ederim, itimat etmeyiniz ... Bize herşeyden evvel lazım olan orduya ve memlekete nafi bulunan adamlardır. Hatta bu seciyede olmayanlar kendi unsurlarımızdan, kendi aha limizden bulunsalar dahi, onları bir gün orduda tutmak istemeyiz. Hırsızlık ve fenalık eden leri bir gün ordumuzda tutmayız. Bize herşeyden evvel lazım olan, memlekete nafi olan adam­ lardır. YapacaQımız tasfiye muaamelatı her devlette ve her millette oldu­ Qu gibi tedricen yapılmalıdır. Yeni ve eskilerden elimizde ne kadar var­ dır? Bunların hangisi Türk olacak ve TürkiyeliliQi kabOI etmiş olacaktır? Bunu tetkik ederiz... Yapılmakta olan şu tasfiye ya lnız lstanbul'da kalan zabitana münhasır kalıyor. Umuma şamil olmalı ... Emin olunuz ki, o za­ man ordumuz az bir zaman zarfında böyle meşkuk unsurlardan kurtu lur. Fakat böyle alelacele bir karar verirsek muvaffak olunam az. " Tasarının Meclis görüşmeleri, görüldüğü gibi, sadece Heyeti Mahsusa açısından değil, fakat aynı zamanda ve en az bu konu kadar ilginç başka noktaların da tartışılmasına vesile oluşturduğu için önemlidir. Bu noktada, Milli Mücadele ve Türk milliyetçiliği hakkındaki tartışmalar da son derece önemlidir. Askerleri tasfiye etmeyi öngören ilk (As keri) Heyeti Mahsu­ sa'nın ardından, bu kez de memurları tasfiyeyi öngören ikinci 42

(Mülki) Heyeti Mahsusa, ancak bir süre sonra, 1926 yılının ilkba­ harında yeniden gündeme gelebilecek ve bu konuda hazırlanmış bir tasan, TBMM tarafından da benimsenecektir. Yasaya göre, me­ mur olup da , Milli Mücadele'ye karşı tutum alan memurlar, (Mülki) Heyeti Mahsusa kararı ile tasfiye edileceklerdi. Aynca, 23 Nisan 1 9 20 tarihinde Birinci TBMM'nin açılışı ile 26 Ağustos 1922 tarihleri arasında, Ankara Hükumeti'nce bir göreve tayin edilmiş olup da, bu görevi geçerli bir mazereti olmaksızın kabul etmemiş olan memurlar da , bir daha devlet hizmetinde kullanıl­ mayacaklardı. Diğer yandan, lkinci Meşrütiyet'ten itibaren o güne kadar hali hazırdaki mevcut Türkiye sınırları dışındaki memle­ ketlerde kalmış ve ülkeye dönmemiş olan memurlarla, 15 Mayıs 1 9 1 9 ile 26 Ağustos 1922 tarihleri arasında herhangi bir yabancı ülkede hizmet alarak ya da almayarak kendi istekleri ile kalan ya da izinli olarak gittikleri yerlerde izin sürelerini geçirerek geri dönmeyenler, işgal başladığında işgal altında kalan yerlerde görev kabul eden yöneticiler ve bu yerlerde işgalciler tarafından görev­ lendirilenler, bir daha devlet kurum ve kuruluşlarında görev ala­ mayacaklar ve kendilerine mazuliyet maaşı da ödenmeyecekti. Bu ayıklama (Mülki) Heyeti Mahsusa tarafından yapılacaktı. * Aradan geçen çok kısa sürede, her iki Heyeti Mahsusa kararla­ rında da bazı haksızlıklar yapılabilmiş olabileceği düşüncesi ağır basmış olmalı ki, 1928 yılının ilkbahar ayında, söz konusu karar­ ları itiraz üzerine yeniden gözden geçirmek üzere Ali Karar Heye­ ti oluşturulmuştur. Bu heyetin çalışma süresi içinde yeniden göz­ den geçirilmesi mümkün olamamış olan kararlar için de, 1933 yı­ lının sohbahannda Devlet Şurası (Danıştay) Mülkiye Dairesi gö­ revlendirilmiştir. Nihayet konu 1938 yılının yaz ayında kabul edi­ len af yasası ile bir sonuca ulaşmış gibi görünmekteyse de, Heyeti Mahsusalar, l 950'li yıllarda da tartışılmaya devam edecektir.

(*) Tasarının TBM M'deki görüşmeleri için bkz. EK B. 43

B i Ri NCi BÖLÜM

•• Heyeti Mahsusa lar (1 923-1 938): Cum h uriyete Geçişte Osmanh Asker ve S ivi l Bü rokrasi n i n Ayı klanması .. M ET E TUNÇAY 1

Yakın tarihimizin doğru anlaşılabilmesi için kimi konularda de­ rinliğine araştırmalar yapılması gerekiyor. Bu kilit konular arasın­ da olağanüstü yargı organlarının etkenlikleri, ilginçlik yönünden başta gelmektedir. Cumhuriyet aöneminde bir takım İstiklal Mahkemeleri ve Divanı Harbii Örfiler (Sıkıyönetim Mahkemele­ ri) kurulduğu bilinmekle birlikte, bunların üstünde henüz çalışıl­ mamıştır. 2 Olağanüstü idari yargı işlevi gören Heyeti Mahsusalar­ la da bugüne kadar hiçbir araştırıcı uğraşmamıştır. Oysa bunların dosya ve kararlan üstünde yapılacak bilimsel bir araştırma, genç Cumhuriyetin benlik-imgesini, kendisine nasıl baktığını, başka herhangi bir yoldan kolay kolay erişilemeyecek sağlıklı bir biçim­ de ortaya koyabilirdi. 3 Ben bu yazımda, başlıca yasa metinlerinden yararlanarak , ku­ ruluşlarından kararlarının büsbütün kaldırılışına değin , Heyeti 1

Sevgili Hocam Mete Tunçay'a kitabımda makalesini iktibas etmeme izin verdiQi için teşekkür ederim. Cumhuriyetten önceki ( Kurtuluş Savaşı sırasında kurulan) istiklal Mahkemeleri üstüne A[nka­ ra] Ü[niversitesi] Dil ve Tarih-CoQrafya Fakültesi'nden Sayın Ergun Aybars bir doktora tezi yapmıştır: Ankara, B ilgi Yay[ınları], 1 975. [Ayrıca bkz. Ergun Aybars, istiklal Mahkemeleri (1923-1927), Kültür Bakanlıgı Yayınları, Ankara, 1982]. Askeri ve Mülki Heyeti Ma hsusalarla, bunların kararlarına yapılan itirazların yeniden gözden geçirilmesi için kurulan Ali Karar Heyeti'nin evrakı Genelkurmay BaşkanlıQı ya da Milli Savun­ ma B akanlıQı ile içişleri ve B aşbakanlık arşivlerinde olsa gerektir. Ali Karar Heyeti'nin işlevini sürdüren Danıştay'ın ilgili dairelerinin dosyaları ise, herhalde o kurumdadır. 45

Mahsusalara ilişkin gelişmelerin ana çizgilerini vermekle yetine­ ceğim. Yeni bir devletin eskisinden devraldığı askeri ve mülki kadrola­ rında bir tasfiye yapmak istemesi doğal sayılır. Bu ayıklamada uy­ guladığı ölçüler ise, yeni yönetimin hem geçmiş deneyi nasıl de­ ğerlendirdiğini, hem de gelecekle ilgili ne gibi özlem ve beklenti­ leri olduğunu gösterecek niteliktedir. Ancak, genç Türkiye Cum­ huriyeti'nin önünde böyle bir işlemi engellediği düşünülebilecek yasal bir güçlük vardı. Şöyle ki, lausanne [Lozan ] Barış Antlaş­ ması'nın eklerinden Vl l l . (yine 24 Temmuz 1 9 23 tarihli 'Affı Umumiye Müteallik Beyanname ve [ 1 50'likleri ayn tutan] Proto­ kol) ile Türkiye ve Yunanistan, savaş yıllarındaki askeri ve siyasal tutumlarından ötürü hiç kimsenin "izaç ve tazip" edilmeyeceği konusunda karşılıklı söz veriyorlar ve genel bir af çıkarmayı yü­ kümleniyorlardı. Nitekim, Türkiye, 1 6 Nisan 1924 tarihli Affı Umumi Kanunu'nu çıkararak, bu yükümlülüğünü yerine getir­ miştir. Oysa Ankara Hük,1meti, daha savaş sırasından başlayarak, yeniden kamu görevi vereceği Osmanlı memurları için, ulusal emellere hizmet etmiş ve karşı hareketlere katılmamış olmak, düşmanla işbirliği yapmamış bulunmak gibi koşul lar aramaya başlamıştı bile . . . 4 Fakat bir kimseye bu gibi nedenlerle iş vermemek, işten çıkar­ mak ve emekliye ayırmak, hatta kazanılmış emeklilik haklarını elinden almak, lausanne'daki [ Lozan'daki] söze ve genel affa ay4

46

icra Vekilleri Heyeti, Memaliki Meşgüle Memurları H a kkında Olunacak Muamele'ye ilişkin 18 Ocak 1 922 tarih ve 1328 numaralı kararnamesinde, bu gibi kimselerin ·amali milliyeye ettikleri hizmetlerine nazaran istihdamı dairei aidesinin kararına vabestedir· hükmünü getirmiştir. Da­ ha sonra bu kararnameyi "tavzihan", işgal Mıntıkasında Memuriyetlerine Devam veya Memu­ riyet KabGI Edenlerin veya işgal Esnasında lstanbul HükGmeti'nce Tayin Olunanların lstirdatta istihdam Olunamayacakları Hakkında 5 Eylül 1 922 tarih ve 1 810 tarihli [sayılı] bir kararname çı­ karılmıştır. Ancak bu hüküm biraz sert bulunduQu için, üç hafta sonra buna bir ayrık (istisna) eki getirilmiştir: Mücbir Sebeplere B inaen işgal Altında Bulunan Mahallerde Kalan Memurin ve Muallimin Hakkında 28 Eylül 1922 tarih ve 1 865 numaralı Müzeyyel Kara rname. 27 Ocak 1 923 tarih ve 336 numaralı bir Heyeti Umümiye Kararı'nda ise, "Memaliki müstah­ lasa memurininin istihdamı için (ciiizülistihdam) olmasından başka bir şarta lüzum olmadıQına karar verildi. denilmektedir. Böylelikle TBMM'nin kamu görevlisi almanın genel koşull arına gönderme yaparak, Bakanlar Kurulu'nun daha önceki kısıtlamalarını ortadan kaldırdıQı düşü­ nülebilir. Ancak, uygulamada işe almaların siyasal nedenlerle ayıklanarak yapılmasına devam edildiQi anlaşılıyor. Askerler i çin ise, daha da katı ölçüler kullanıldıQı kuşkusuz olmakla birlikte, savaş yıllarındaki bu tür işlemler konusunda, yukarıdaki mülki memurlara ilişkin metinler g ibi açık belgeler bulunmamaktadır.

kın değil midir? Bu görüş, TBMM'nin 27 Aralık 1924 tarihli ikin­ ci oturumunda Hakkı Tarık [ Us ] tarafından savunulmuş; Dahili­ ye Vekili Recep [ Peker] ise, ona karşı, Affı Umumi Kanunu'nun "ceza"yı kaldırdığını, bu işlemlerin "ceza" niteliğinde olmadığını ileri sürmüştür. Bence Bakanın yorumu kabul edilebilse bile, La­ usanne [ Lozan] Antlaşması (ekleriyle birlikte) TBMM'nce onayla­ nıp ulusal yasalar arasına girdiğine göre, anılan işlemlerin "ceza vermeme"den çok daha geniş kapsamlı olan "izaç ve tazip etme­ me" yükümlülüğüyle çeliştiği açıktır. Ne var ki, uygulamada La­ usanne [ Lozan ] Bildirisi ve Genel Af Yasası, bu yola gidilmesini önleyememiştir. *

*

*

Askeri Heyeti Mahsusa Hükumet, 20 Eylül 1923 [ tarihin] de TBMM'ye bir yasa önerisi getirmiş ve bu öneri o gün yapılan bir gizli oturumda görüşül­ müştür. 5 Beş gün sonra açık bir toplantıda tartışılmaksızın kabul edilen yasa şudur: 14 Sefer 1342-25 Eylül 1339 (1 923] tarih ve 347 numaralı Mücidelei Milliyeye i ştirak Etmeyen ve Hududu Milli Haricinde Kalan Erkin, Ü meri ve Zabitan ve Memurin ve Mensubini Askeriye Hakkında Yapılacak Muameleyi ve Cidali Milliyeye iştirak Edenlerin Tekaüd Müddetlerinin Sureti Hesabını Natık Kanun Madde 1: lstanbul ve vilayatı müstahlasa ile Türkiye h a ricinde kala­ rak, Milli Mücadele'ye iştirak etmeyen, berri, bahri ve havai ve jandar­ ma sınıflarından muvazzaf, mütekaid ve ihtiyat bilumum erkan, ümera ve zabitan ve memurin ve mensObuni askeriyeden, herhangi bir suretle ha­ rekatı milliye aleyhindeki teşkilata dahil oldukları veya münferid en ça lış­ tıkları bir Heyeti Mahsusa tarafından yeniden tetkik ve tahkik neticesinAskeri ve Mülki H eyeti Mahsusa kararlarının temyizi için bir Ali Karar Heyeti kurulması ama­ cıyla 20 Mayıs 1928 günü TBMM' de görüşmeler yapılırken söz alan Recep [Peker]. kendisinin dörtbuçuk yıl önceki o celsei hafiyede Müdafaai Milliye Encümeni Mazbata Muharriri sıfatıyla, bu tür geçici özel yargı organlarına karşı çıktıQını ve böyle işlemler için "hakkı kazası devletin teşkilatı daimei umümiyesi meyanında bulunan" mahkemeleri önerdiQini, fakat görüşünü kabül ettiremediQini a çıklamıştır. 47

de sa bit olanların, bir daha hidematı devlette istihdam edilmemek üzere nisbeti askeriyeleri kat olunur. Madde 2: Milli orduya resmen davet edilip de icabet etmemiş olan ordu mensubininin dahi nisbeti askeriyeleri kat olunur. Madde 3: 26 AQustos 1 338 ( 1 922] tarihine kadar lstanbul'da ve vilaye­ ti müsta hl asada kalmış olan berri, bahri, h avai ve j andarma sınıfla rına mensup erkandan müddeti muayyenei kanuniyesi olan otuz seneyi ve ümera ve zabitan ve memurin ve mensubini askeriyeden yirmibeş sene­ yi ikmal edenlerin bir detaya m ahsus olmak üzere rızala rına bakılmaksı­ zın tekaüdleri icra edilir. Atideki fıkra l a rda gösterilenler işbu madde a hkamında n m üstesna­ dırlar: a) Türkiye bahriye kadrosunu teşkil etmek üzere 1 340 [1 924] bütç esi­ ne dahil olacaklar, b) Erkanı Harbiyei Umumiye ve M üdafa ai Milliye Veka letleri'nc e ve j a nd a rm a mensuplarınd an Dahiliye Vekaleti ve Umum J a nd a rm a Ku­ mandanlıQı'nca h erhangi bir müessesede tavzif veya herh angi bir ma­ h a ld e hidem atı milliyede istihdam edildikleri sabit o l a n l a r ve berri ve bahri mekatibi askeriye mu allimleri ile idare memurl arı, c ) 1338 (1 922] senesi Mart [ay]ından sonra lstanbul'a veya memaliki müstahlasaya avdet edenler, d) Caizülistihdam oldukl a rı halde, kadroların a demi müsaadesinden dolayı vücutl a rına lüzum olmadıQından Anadolu'ya gelmemeleri h a kkın­ da kendilerine teb ligat ifa olunanlar. Madde 4: Üçüncü maddede zikrolunan müddetle ri ikmal etme miş olanlardan hazari kadro haricinde kalacak olanlar dahi, müddeti hizmet­ lerine göre tekaüde sevk olunurl a r. Bunlardan kadro h a ricinde kal a c ak­ ların son rütbelerine ma hsus terfi kıdemlerinden birer sene tenzil oluna­ cagı gibi, orduda bir sene hizmet etmedikç e terfi dahi edemezler. Madde 5: ilanı Meşrutiyerten itibaren anavatandan ayrılarak, bugün­ kü Türkiye hudutla rı haricinde kalmış bulunan bilumum memalikte hizmet kabul ederek veya etmeyerek bilihtiyar kalan veyahut memaliki meskure­ ye bila mezuniyet giden veya mezunen ve tebdili hava sureti ile gidip de, müddeti mezuniyetlerini tecavüz ettiren berri, bahri, h avai ve jandarma sınıflarına mensup muvazzaf ve mütekaid ve ihtiyat erkan, ümera, zabi­ tan ve memurin ve mensubini askeriyenin mezuniyet veya tebdili h ava müddetlerinin hitamından itibaren nisbeti askeriyeleri kat olunur. 48

Yemen'in vaziyeti m a hsusasından dolayı ora da kalmış olan Türkiyeli muvazzaf ve mütekaid ve ihtiyat erkan, ümera, zabitan ve memurin ve mensubini askeriyeden Türkiye'ye avdetleri hükumetçe temin ve kendi­ lerine tebligat icra edildikten sonra dört mah [ay] zarfında iltihak eden­ ler, bu madde hükmünden müstesnadırlar. Bu kabil zabitan işbu müddet zarfında esir zabita n ha kkındaki a hkamı kanuniyeye tabi tutulurlar. Madde 6: Memleketleri hududu milli haricinde kalan ve halen orduyu millide istihdam edilmekte olan berri, bahri, h avai ve jandarma sınıfl a rı­ na mensup muvazzaf. mütekaid ve i htiyat erkan, ümera, zabitan, memu­ rin ve mensubini askeriyeden memleketlerine iltihak etmek a rzu ve ta le­ binde bulunanlar, istifa ve tekaüd ve ta hdidi sin [yaş] gibi müd deti muay­ yenei nizamiyelerinin ikmaline ba kılma ksızın ve ileride hiçbir hak � le­ binde bulunma mak şartı ile 1339 (1 923] senei maliyesi nihayetine kad a r memleketlerine terhis olunurl a r. Madde 7: Harekatı milliyenin mebdei fiillsi lzmir'in ta rihi işgali 1 5 M a ­ yıs 1 335 ( 1 91 9] v e müntehayi fiiITsi Lozan Muahed esi'nin Mec lisi M i l ll ta ­ rafından tarihi tasdiki olup, mezkur ta rihler a rasında Anadolu'ya iltihak ederek, milli orduda hizmet eden sınıfı muhtelife erkan, ümera ve zabi­ tan ve memurin ve mensubini askeriyesine hizmette bulundukları müd­ det nazarı dikkate alınarak Askeri Tekaüd ve istifa Kanunu'nun beşinci maddesi mucibince muamele ya pılır. Madde 8: işbu kanun, tarihi neşrinden itibaren mer'iyülicradır. Madde 9: işbu kanunun icrayı a hka mına Müdafaai Milliye ve Erkanı H a rbiye Vekilleri memurdur. *

*

*

Bu yasanın birinci maddesi ile kurulan Heyeti Mahsusa'nın Bur­ sa'da çalıştığını biliyoruz. O zamanki rütbesiyle Miralay [Albay] Ahmet Derviş Beyin resmi biyografisinde , 3 Ekim 1923-2 Ocak 1924 [ tarihleri ] arasında bu özel askeri mahkemeye başkanlık etti-: ği yazılıdır.6 Bu tarihler, Bursa [Askeri] Heyeti Mahsusası'nın bütün çalışma süresi olabilir. Ama belki de kurul, bu üç aydan sonra bir 6

Türk istiklal Harbine Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri, (Genelkurmay Harb Tarihi B[a)şk[anhaıl Yay[ınları). Derviş Paşa, 1926 [yılın)da Mirliva [Tuage­ neral), 1 930 [yılın)da Ferik [Korgeneral) olmuş ve 1 923 [yılının) Ocak ayında vefat etmiştir. Askeri H eyeti Mahsusa'nın renkli bir üyesi de, Miralay [Albay) (Kasap) O sman B eydi. Bak[ınız): M[ete) Tunçay, MAnkara istiklal Mahkemesi'nde Bir Heyeti Fesadiye Davası ve Ku­ vayi Milliye", Birikim, Sayı: 33, (Kasım 1977), s. 51 -62. 49

başka askerin komutanlığında görevini sürdürmüştür. TBMM'nin daha ileriki tarihlerde tefsir kararlan çıkarması,7 hatta üç yıl sonra ek bir yasa kabul etmesi, ikinci olasılığı pekiştiriyor. Meğer ki, He­ yeti Mahsusa, üç ay içinde görevini tamamladıktan sonra, Genel­ kurmay, örgütü ile ilgili işlemleri sürdürmüş olsun . . . Yasada öngörülen "nisbeti askeriyesinin kat'ı" cezasının, emek­ lilik hakkından da yoksun bırakılma anlamı taşıdığına değindik­ ten sonra, yukarıda sözünü ettiğim üç yıl sonraki ek yasa metnini veriyorum: 26 Aralık 1926 tarih ve 946 numaralı Mücidelei Milliyeye i ştirak Ebneyen ve Hududu Milli Haricinde Kalan Erkin, Ü meri, Zabitan ve Mensubini Askeriye Hakkında Yapılacak Muameleyi ve Cidili Milliye i ştirak Edenlerin Tekiüd Müddetlerinin Sureti Hesabını Natık 25 Eylül 1339 (1923] Tirih ve 347 Numaralı Kanunun

Yedinci Maddesine Müzeyyel Kinun Birinci Madde: Fiilen Anadolu'ya iltihak etmeyip de, Erkanı Ha rbiyei

Umumiye Riyaseti'nce veya Müdata ai Milliye Vekaleti'nce herhangi bir mahalde usulen tavzif edilmiş olanlar dahi bu haktan aynı suretle müs­ tefit olurlar. i kinci Madde: işbu kanun, neşri tarihinden muteberdir. Ü çüncü Madde: işbu kanunun icrasına Müdafaai Milliye ve Maliye Vekilleri memurdur. *

*

*

Öyle anlaşılıyor ki, Askeri Heyeti Mahsusa, Kuvayi İnzibatiye ve İngiliz Muhibleri Cemiyeti8 üyelerinin yam sıra, "Kızıl Han5 Aralık 1 924 [tarihin]de TBMM, 25 Eylül 1 339 [1 923] tarihli kanunun 3. maddesinin B fıkrasının ve 4. maddesinin yorumlarını yapmıştır (29 ve 30 numaralı tefsir kararları). 16 Ocak 1926 tarih ve 81 numaralı bir tefsir kararında da şöyle denilmektedir: MKuvayi l nzibatiye'ye girmek için tahriren müracaat eden zabitanın hareketi, 5 Eylül 1 339 [1923] tarihli kanunun birinci madde­ sindeki vatan aleyhinde münferiden çalışmak fıkrasının dairei şümulündendir.w [lngiliz Muhibleri Cemiyeti'ne ilişkin olarak bkz. Cengiz Dönmez, Milli Mücadeleye Karşı Bir Cemiyet: lngiliz Muhibleri Cemiyeti, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 1 999 ve Fet­ hi Tevetoaıu, Milli Mücadele Yıllarındaki Kuruluşlar. (2. basım), Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1 99 1 , s. 55-143.] 50

çer" ve "Nigehban" gibi karşı devrimci (yani i ttihatçı düşmanı) gizli örgütlere giren kişileri de özellikle ayıklamaya çalışmıştır.

Mülki Heyeti Mahsusa Askeri tasfiye kanunundan altı ay kadar sonra, 3 Nisan 1924 [ tarihin ] de hükumet, uygulamada zaten yaptığı ayıklama işlemle­ rine çeki düzen verebilmek amacıyla, buna koşut bir yasa tasarısı hazırlayarak TBMM'ye sunmuştur (Zabıt Cerides i , eski harfli bas [kı] , Devre: 2, Cilt: 1 1 , Sıra No: 1 9 1 ) . Fakat bu layiha encü­ menlerde uzun süre oyalanmış ve ancak aradan iki yıl daha geç­ tikten sonra yasalaşabilmiştir. Bu metin şöyledir: 26 Mayıs 1 926 tarih ve 854 numaralı Mücidelei Milliyeye i ştirak Etmeyen Memurin Hakkında Kinun Birinci Madde: 14 Sefer 1 342 [1 923] ve 25 Eylül 1339 [1 923] tarihli kanu­

nun haricinde kalan eshas veya müstahdem ve mazul memurlardan her­ h angi bir suretle milli hareket aleyhindeki herhangi bir teşkilata dahil ol­ duklarına veya bu teşkilatı tertip ve icra ettiklerine veya milli hareket aley­ hinde kavlen veya fiilen münferiden veya müçtemian çalıştıklarına ikinci maddede zikrolunan Heyeti Mahsusaca lazım gelen tetkikat, tahkikat icra ve talep vukunda müdafaa ları istima olunduktan sonra karar verilenler, bir daha devlet hizmetinde ve müessesatında istihdam olunmazlar. i kinci Madde: Birinci maddede mezkur Heyeti M ahsusa, Müdiifa ai Milliye ve Bahriye Veka letleri'nden maada diQer Vekaletlerden, milli ha­ reketin başlangıcı olan 1 5 Mayıs 1335 [1919] tarihinden itibaren milli hu­ dutl a r da hilinde mebuslukta veya hut hükumet hizmetinde bulunmuş olan zevattan tayin olunacak birer azadan terekküp eder. Bu heyete Da­ hiliye Vekaleti'nce mezkur evsafı haiz ayrıca bir de reis tayin olunur. He­ yetin bam azbata vereceQi kararlar kafidir. işbu heyetin bir sene içinde ikmali vazife etmesi şarttır. Ü çüncü Madde: 23 Nisan 1 336 [1 920] ve 26 AQustos 1 338 [ 1 922] tarih­ leri arasında devletçe bir vazifeye tayin edildikleri halde veya vazifede iken bir özrü makbule müstenit olmaksızın terki vazife ile mema liki meş­ gule veya ecnebiyeye bilam ezuniyet giden memurlar bir daha hizmeti devlette istihdam olunmazlar. 51

Dördüncü Madde: Meşrutiyet ila nından itibaren anavatandan ayrıla­ rak bugünkü Türkiye hudutları haricinde kalmış bulunan memleketlerde kalıp d a, bugüne kad a r avdet etmeyen Türk mem urin veya 15 M ayıs 1335 [1919] ve 26 A�ustos 1 338 [1 922] tarihleri arasında herhangi bir ec­ nebi memlekette hizmet kabul ederek veya etmeyerek ihtiyarile ka lan veya mezkur memleketlere mezuniyetsiz giden veya mezunen ve tebdili h ava suretile gidip, müddetlerini ihtiya rlarile tec avüz ettiren bilumum memurin ve istilaya maruz menatıkta işga lin vukundan sonra tayin edile­ rek vazife kabul eden Vali, Mutasa rrıf, Kaymakam ve ma h a llin zabıta amirlerile işgal mıntıkasından düşman ta rafında n veya düşman nüfüzu ile tayin ve inti h a p edilmiş oldukl a rı, i kinci m a ddede mezkur H eyeti Mahsusa ta rafı ndan tevsik ve tesbit edilecek olan her sınıftan bilumum memurlar, devlet hizmetinde ve müessesatında istihdam olunmazlar ve bunlara mazuliyet maaşı verilmez. Yemen'in vaziyeti m a hsusasından dolayı orada kalmış olan Türk me­ murininden Türkiye'ye avdetleri temin ve kendilerine tebligat icra edil­ dikten sonra dört mah [ay] zarfında iltih ak edenler b u madde hükmün­ den müstesnad ır. Beşinci Madde: işbu kanun neşri tarihinden muteberdir. Altıncı Madde: işbu kanunun icrasına icra Vekilleri Heyeti memurdur. *

*

*

Yasanın gecikmesinden ötüıii olacak ki , Sinop mebusu Recep Zühtü'nün önerisiyle, bu sivil Heyeti Mahsusa'nın "kanunun neş­ rinden itibaren azami 20 gün içinde kurulması" da ayrıca hüku­ mete bildirilmiştir (Z[abıt} C [eridesi}, eski harfli bas [ kı ] , Devre: 2, Cilt: 25 , s. 664) .9 Aynı yılın sonunda Meclis , 4. madde ile ilgili yumuşatıcı bir yorum yapmıştır:

Bu kurulun çalışmalarıyla ilgili ertesi yıldan bir gazete havadisi örneai şöyledir: # Peyamı Sa­ bah'ta Çalışanlar... Komisyonu Mahsus [Heyeti Mahsusa), bunlar hakkında bir karar vermek üzere eski nüshaları tetkik ediyor: Vakit, (27 Kanunu Sani 1 927). Aynı gazetenin 18 Nisan, 21 ve 25 Temmuz tarihli sayılarında, #Kuvayi Milliye'nin taazzuvu­ na bilfiil mani oldukları i çin haklarında ademi istihdam kararı ittihaz edilen· kişilerin listesi ya­ yınlanmıştır. (Dr. Abdullah Cevdet de, devlet hizmetinde çalıştırılm amasına karar verilenler arasındadır. Bak[ınız). M. Zekeriya [Sertel). #Ziya Gökalp'i Tel'in Eden Adam·, Son Posta, 1 7 Haziran 1 931 ). 52

13 Aralık 1926 tarih ve 105 numaralı tefsir kararı:

"Kanunun 4. maddesindeki 'tayin edilerek vazife kabul eden' hükmü ipti­ daen tayin mahiyetinde olup, temadii vazife demek olan tahvili memuri­ yete teşmil edilmez. Kezalik istilaya m a ruz men atıkta Kuvayi Milliye teş kilatı n a hizmet maksadıyla vazife kabül edip de, bu m aksatları h ükumeti milliyece kabu­ l e şayan vesaiki kat'iye ve mutebere ile sa bit olanlar, kanunun 4. mad­ desi şümulünden h a riçtir." [ Bu yorumun ikinci fıkrası, yukarıda aktardığımız (iki hafta sonra yapılan) Askeri Heyeti Mahsusa Kanunu'nun 7. maddesine müzeyyel 946 numaralı yasaya koşut niteliktedir. lkibuçuk yıl sonra ise, TBMM'nin aynı 4. maddeyi yeniden yorumlamayı ka­ bul etmediğini aşağıda göreceğiz. ] Bundan beş ay sonra, 12 Mayıs 1927 [ tarihin] de 1 022 sayılı ya­ sayla Mülki Heyeti Mahsusa Kanunu'nun yine 4. maddesine şöyle bir "zeyl" eklendiğini görüyoruz: "M[adde] 1 . . Hicaz ve Suriye Demiryolları Türk memur ve müstahdemi­ .

ninden Türkiye'ye g elmiş veya bundan böyle g elecek olup d a, ledettet­ kik istihdamlarına mani bir halleri olmadıQı tah a kkuk eden Türklerin na­ fia işlerinde istihdamı caizdir." Bu arada Mülki Heyeti Mahsusa üyelerine yapılacak ödemeler için de bir yasa çıkartılmıştır: 19 Şubat 1 927 tarih ve 976 numaralı Mücadelei Milliyeye iştirak Etmeyen Memurin Hakkındaki 26 Mayıs 1926 Tirih ve 854 Numaralı Kinuna Müzeyyel Kanun Birinci Madde: 26 Mayıs 1 926 tarih ve 854 numaralı kanunun ikinci maddesi mucibince teşkil edilmiş olan heyetin reis ve azasına, ibtidasın­ dan nihayetine kadar iştirak ettikleri her içtima için i cra Vekilleri H eye­ ti'nce takdir olunacak miktarda ücreti huzur verilir. i kinci Madde: Ücreti huzur, heyeti terkib eden zevatın mensub olduk­ l a rı Vekalet bütçeleri tasarrutatı karşılık add edilerek, her Vekalet bütçe­ sinde raka msız olarak açılacak bir faslı ma hsusdan, heyet reisinin işarı üzerine tesviye olunur. işbu ücret heyetin ilk içtim aında n itibaren verilir. 53

Üçüncü Madde: işbu kanun n eşri tarihinden muteberdir. Dördüncü Madde: Bu kanunun ahkamını icraya i cra Vekilleri H eyeti

memurdur. *

*

*

Bir Karşılaştırma Askeri ve Mülki Heyeti Mahsusaların kuruluşları arasında do­ ğal benzerliklerin yanı sıra, bir takım ayrılıklar da göze çarpıyor. Örneğin, askeri kurulun çalışması için yasasında bir süre saptan­ madığı halde, sivil kurul için bir yılda görevini bitirme koşulu konulmuştur. Askeri kurulun yetkisi, kazanılmış rmeklilik hakla­ rını kaldırmaya kadar vardığı halde, sivil kurul ydnız 4. maddede sayılan nitelikteki kişilerin işten el çektirilmesi durumunda ma­ zuliyet maaşlarını kesebilmektedir. En önemlisi, askeri kurulun dosya üstünden (savunma almaksızın) karar vermesine karşılık, sivil kurul ilgili kişi isterse savunmasını dinlemek zorundadır. Bu yumuşamalar, hizmetin gerekleriyle olduğu gibi, iki yasa arasında geçen ikibuçuk yıl boyunca heyecanın bir ölçüde yatışmasıyla da açıklanabilir. Askeri Heyeti Mahsusa'nın kararları hakkında sayısal bir bilgi­ ye sahip değiliz. 1 ° Fakat Mülki Heyeti Mahsusa'nın kaç kişiyi, ne 1 0 Bu yazıyı yayımladıktan sonra, TBMM Zabıt Ceridelerinde rastladıQım bazı konuşma kayıtların­ dan, çok erken bir tarihe aid olsa da, bir miktar fikir edinebiliriz: Bir kere, 6 Şubat 1924 tarihin­ de, Milli Müdafaa Vekili Kazım ( Ö zalp) Paşa, bir soruya cevap olarak, Askeri Heyeti Mahsusa ç alışmalarının durumu hakkında bilgi vermiş; 295 evrakın sonuçlandırılmış olduQunu, incelene­ cek daha 608 evrak bulunduQunu açıklamıştır. Bu kişilerin rütbece da Qılımı şöyledir: 1 Müşir [Mareşal], 1 Birinci Ferik [Orgeneral], 6 Ferik [Korgeneral). 7 Liva, 23 Miralay [Albay). 26 Kay­ makam, 74 Binbaşı, 2 Kolagası, 1 53 Yüzbaşı, 88 Mülazımı Ewel, 1 1 4 Mülazımı Sani, 6 zabit veki­ li, 13 imam, 72 memurin ve mensGbin, 2 zabit namzedi, 30 esnatatı askeri. Aradan dokuz ay ge çince, 6 Kasım 1924 günü tartışılan bir gensoru sırasında, Eskişehir mebusu (Ayıcı maslup) Arif Bey, Müdataai Mdiye Vekaleti'nden, ·ıstanbul'da kalan ve Müca­ delei Milliyeye iştirak etmeyen zabitan hakkındaki kanuna tabi olmaları iktiza ederken, kanuna muhalif olarak orduda istihdam edilen· bazı kişileri sormuştur. Vekil [Müdafaai Milliye Vekili) Kazım Paşa'nın cevabından bir bölüm şöyledir: u • • • bu kanunun tatbikine bir H eyeti M ahsu­ sa'nın memur edileceQi ve bu heyetin, evrak ve vesaiki tetkik ederek karar vereceQi tasrih edilmiştir. Yani bu heyet, bir mahkeme heyeti, bir Diva nı Harb heyeti deQildir. Teşekkül eden Heyeti M ahsusa'ya, lsta nbul'da kalmış olan ve Milli M ücadele'ye iştirak etmemiş bulunan bi­ lumum zabitanın evrakını tevdi ettik. H eyeti Mahsusa, vesaiki ariz ve amik tetkik ederek, lstan­ bul'da kalmış olanlardan, kanunun tasrih ettiQi mevad dahilinde bulunanlara sualler sordu, ce­ vaplar aldı. Haklarında hükümler verdi. Bundan ancak birkaç yüz zabitin nisbeti askeriyesi kat edilmiş, diQerleri beraat etmiştir. ( ... ) Mesela, o zamanki kumandanlardan bir zat, 'lstanbul'da 54

gibi suçlamalarla yargıladığı, sivil kurula başkanlık etmiş olan Ri­ ze mebusu Atıf Beyin, Ali Karar Heyeti kurulması önerisine karşı, 20 Mayıs 1 928 günü TBMM'de yaptığı bir konuşmada şöyle açık­ lanmaktadır (Z[abıt} C[eridesi}, eski harfli bas [kı] , Devre: 3, Cilt: 4, s. 208) : " ... Efendiler, 854 numaralı kanun mevkii tatbike vaz olunduQu zamanda teşkil edilen heyette bulunmuş bir a rkadaşınız sıfatıyla size biraz malü­ mat verec eQim. Bu kanun mücibinc e Heyeti M a hsusa teşkil edildiQi za­ manlarda, Vekaletlerden, Vilayattan, Müdü riyeti Umümiyelerden, h are­ katı milliyeye muhalif olanların dosya larını Heyeti Mahsusa'ya tevdi etti­ ler. H eyet, 3. 1 50 zata aid evrakı tetkik etti. Bu evra k içerisinde a n c a k 1 .250 zatın aleyhinde, diQerlerinin lehinde olarak karar verdi. Aleyhte ka­ ra r alanlar birkaç kısma tefrik edilebilir. Bir kısmı, 290-300 kadar olan kıs­ mı, doQrudan doQruya lngiliz Muhibleri Cemiyeti'ne dahil olanlardır. Bun­ ların hereketlerinin harekatı milliye muhalif olup olmadıklarını ben uzun uzadıya izah edecek deQilim. Büyük rehberimiz tarihi nutukla rında buna birçok sayfalar işgal eden sözler tahsis etmişlerdi. Binaenaleyh bunların evrakını yeniden tetkik kat'iyen c aiz deQildir. ikinci kısım ise -birinci kısım ile beraber miktarı a ltıyüze baliQ olur- doQrudan doQruya hıyaneti vatani­ yede bulu nmuş insanla rdır. Lozan muahedesi mücibince 1 50'1ik listeye it­ hali için her daire kendisini alakadar edenleri aramış taramış ve nihayet bunlardan 150'si tefrik olunduktan sonra bakiye kalanların da hıyaneti va­ taniyeleri tahakkuk etmiştir. Binaenaleyh hiçbir kimse bunların evra kını tetkik etmek salahiyetinde bile deQildir. H atta bunla rın içerisinde 80-90 kişi vardır ki, aid olduQu ma hkemelerce idama mahküm edilmiş. Birinci [T]BMM c ezalarını af etmiştir. Üçüncü kısım insanlar ilhak beyannamesi­ ni imzalayanlardır ki, Eskişehir'de, lzmir'in bazı kazalarında kendi imzala­ rıyla meydana çıkmış vara kaları vardır. Bunların d a itirazı kat'iyen tetkike deQmez şeylerdir. Bazıları da gazetelerle muhalif neşriyatta bulunmuş in­ sanlardır ki, bunların da vasıtai hıyanet olan gazeteleri meyd anda duru­ yor. Geri kalanlara gelince: Bunlar, kanunun birinci ve dördüncü madde­ leri mücibince tecziye edilen insanlardır. Kanunun birinci maddesi kav­ len, fiilen, münferiden ve müçtemian muhalefette bulunanlara ceza ta h­ sis etmiştir. Bir de Kuvayi Milliye'ye herhangi bir şekilde muha lif teşkilata sen orada kalacaksın ve şu vazifeyi icra edeceksin' demiş; bu vesaik tesbit olunursa ve Heyeti Mahsusa vesaiki görürse, ancak o zaman beriüzzimmedir (aklanmıştır) denir.w [Bu dipnot yeni basıma eklenmiştir). 55

girenler mevc uttur. Birinci m a dde mucibince tecziyesi ta karrür eden kimseler h akkında, Heyeti M a hsusa içtihadıyla h a reket etmiştir. Bina­ enaleyh Ali Karar Heyeti, evvelce teşekkül edip içtihadıyla hareket etmiş bir heyetin kararlarını nasıl n a kz edebilir. içtihat ile verilmiş bir karar, yine bir ikinci içti�at [ile] nasıl kabili tadil olur? ... " Fakat Askeri Heyeti Mahsusa gibi , Mülki Heyeti Mahsusa'nın da verdiği bazı kararlara karşı itirazlar yükselmiş, şikayetçilerin bir kısmı TBMM Dilekçe Komisyonu'na başvurmayı denemişler­ dir. 1 1 Bu yolu tıkamak için Meclis 2) Haziran 192 7 tarihinde bir Heyeti Umumiye karan almıştır (karar no: 352) : "Mücadelei Milliyeye iştirak etmeyen memurin hakkında ki 854 numaralı kanunun 2. m addesinde zikrolunan Heyeti Mahsusa c a ittihaz edilen ka­ rarlar Arzuhal Encümeni tarafından tetkik ve nakzedilemez." 11 Bu gibi başvurular bazen olumlu sonuç almışlardır. Ö rnek olarak, beş kişi hakkında verilen ka­ mu hizmetinde çalıştırmama hükümlerinin TBMM Genel Kurulu tarafından kaldırıldıQına dair bir karar aşaQıda sunulmuştur. !Üçüncü tertip Düstur'un 8. Cildinin 1 1 72. sayfasınd11, bulunan bu karar, yeni harfli ikinci basımda yoktur!). · Mülkiye Heyeti Ma hsusası'nca devlet hizmet ve müessesatında ademi istihdamlarına karar verilen mühendis Hilmi ve Mustafa Beylerle Dr. Nurettin, muhasebeci Süleyman Faik ve ressa m Eşref Beyler hakkında -9 Mayıs 1 927 tarih ve 332 numaralı- H eyeti Umumiye kararı !Resmi Ceride ile neşir ve ilanı: 14 Mayıs 1927-Sayı: 592): ·Nafia Yolları ldarei Umumiyesi Heyeti Fenniye mühendisi Hüseyin H ilmi ve Ankara-Si­ vas demiryolları tabibi Nurettin, mezkur h at ressamlarından Eşref ve Mersin Devlet Yol­ ları mühendisi Mustafa ve Ankara-Sivas demiryolu muhasebecisi Süleyman Faik Bey­ ler, Hicaz h attında iken, Ankara ltilafn amesi'nin tarihi olan 20 Teşrini Evvel [ Ekim) 1 921'den sonra anavatana avdet etmiş oldukları cihetle, 854 numaralı kanunun 4. mad­ desinin ikinci fıkrasına tevfikan bir daha hizmeti devlet ve müessesatta ademi istihdam­ larına Mülkiye Heyeti Mansusası'nca karar verilmiş ise de, 26 Mayıs 1 926 tarih ve 854 numaralı kanunun 4. maddesinde, anavatana gelmek için Ankara l tilatnamesi'nin tarih ittihaz olunduQuna dair bir güna sarahat olmamakla beraber, mezkür maddenin ilk fıkra­ sındaki 'Meşrütiyet ilanından itibaren anavatandan ayrılarak, bugünkü Türkiye hudutları haricinde kalmış bulunan memleketlerde kalıp da, bugüne kadar avdet etmeyen' ibare­ sinden vazıı kanunun maksadı, kanunun neşri tarihi olan 14 Haziran 1926 senesine ka­ dar avdet etmemiş bulunanlar olduQu ve binaena leyh Ankara ltilatnamesi'nin tarihi esas ittihaz olunarak, devlet hizmet ve müessesatında ademi istihdam kararı verilmesi, ruhu kanuna mugayir bulunduQu cihetle, mumaileyhimin kemekan vazifelerinde istih­ damları, Heyeti Umumiye'nin 9 Mayıs 1 927 tarihinde münakit 65. inikadının birinci celse­ sinde takarrür etmiştir: Birkaç gün sonra ise, metinde daha önce deQindiQim gibi, Mülki Heyeti Mahsusa Kanu­ nu'nun 4. maddesine yapılan bir eklemeyle, yukarıdaki kararın dayandıQı ilke genişletilip ge­ nelleştirilerek, Hicaz ve Suriye demiryollarında çalışan Türklerden, ülkeye şimdiye kadar gel­ miş ve bundan böyle gelecek olanların, bir araştırmadan sonra, kamusal bayındırlık işlerinde çalıştırılabilecekleri hükme baQlanmıştır. Bu genişletmede, sıkıntısı çekilen eleman kıtlıQının payı olduQu düşünülebilir. 56

Ali Karar Heyeti Yine de gerek askeri, gerekse sivil [mülki] Heyeti Mahsusa ka­ rarlarından kimilerinde haksızlık yapılmış olunabileceği düşün­ cesi zamanla ağırlık kazanmış ve aradan bir yıl geçmeden üç kişi­ lik bir yeniden inceleme kurulu oluşturulmuştur. Bununla ilgili yasa şudur: 21 M ayıs 1928 tarih ve 1 289 numa ralı Ali Karar Heyeti Hakkında Kanun Madde 1: 26 M ayıs 1 926 tarih ve 854 numa ralı kanun mücibince ade­ mi istihdamlarına karar verilenler ile 25 Eylül 1339 [1 923] tarih ve 347 nu­ maralı kanunun birinci ve ikinci maddelerine tevfikan nisbeti askeriyele­ ri kat edilenler h aklarında ki kararları ikinci derecede tetkik etmek üzere Ali Karar H eyeti teşkil edilmiştir. Madde 2: Ali Karar H eyeti 15 M ayıs 1335 tarihinden itibaren milli hu­ dutlar dahilinde aleddevam h ükümet hizmetinde bulunmuş olan M ahke­ mei Temyiz ve Şürayı Devlet Reisi S anileri veya azaları arasından Mah­ kemei Temyiz ve Şürayı Devlet Heyeti Umümileri'nce münta hap iki zat

ile Erkanı Harbiyei Umümiye Reisi'nin erkanı askeriye arasından intihap edeceQi � r zattan teşekkül ede� Aynı şeraiti haiz olmak üzere birer de ihtiyat aza intihap olunur. Asli azadan birinin mazereti vükünda mensup olduQu heyet veya ma­ kamca intihap edilmiş olan ihtiyat aza onun yerine geçer. Ali Karar Heyeti, ilk içtimaında kendi reisini intih ap eder. Madde 3: işbu kanun neşri tarihinden itibaren onbeş gün içinde Ali Karar Heyeti'nin teşekkülü için lazım g elen muamelat ikmal edilecek ve bu müddetin hitamında heyet vazifeye başlaya c a ktıF. Madde 4: Ali Karar Heyeti vazifeye başladıQı tarihten itibaren üç ay

zarfınoa birinci madde mü cibinc e haklarında karar verilenler tarafından, vefat etmişlerse veresesi ta raflarından vaki olacak müraca atları kabül eder. Bu müddetin mürürundan sonra hiçbir müracaat ka bül olunmaz. Müraca at müddeti dahil olduQu halde heyetin azami birbuçuk sene zar­ fında ikma li vazife eylemesi şarttır. Madde 5: Ali Karar Heyeti'ne a rzuhal ile müracaat olun ur. H eyetçe lazım gelen tetkikat ve tahkikat icra ve talep vükünda veya resen alaka­ darlar veya görülecek lüzu m üzerine hadiseden malümatı olanlar istima 57

edildikten sonra karar verilir. Mukarreat ekseriyetle ve sureti kat'iyede ittihaz olunur. Madde 6: Heyetçe verilen karar mukaddema verilmiş olan kararın re­ fini mutazammın ise, bunlardan orduya m ensup bulunanları Erkanı Har­ biyei Umumiye Riyaseti ve jandarmaya mensup ola nları Dahiliye Vekale­ ti ve diaerlerini Vekaleti aideleri istihdam edip etmemekte muhtardır. Madde 7: Ali Karar H eyeti'nin kalemi ve memurları heyet reis ve aza­ sının mensup oldukları Vekaletler ta rafından Ali Karar Heyeti'nin göste­ receai ihtiyaca göre ve heyet azası için ikinci maddede muha rrer şeraiti haiz bulunanlard an temin ve Ali Karar H eyeti'nin hakkı huzur ve masarifi ile kalem memurlarının yevmiyesi, m asaifi gayrı melhuzadan icra Vekil­ leri Heyeti kararı ile tahsis olunur. G erek heyet ve gerek kalem memurla rı, dördüncü maddedeki müd­ detin hitamına kada r münhasıran bu iş ile iştigal ederek, memuriyeti as­ liyelerinden mezun addedilirler. Madde 8: Ali Karar Heyeti ta rafından ittihaz olunan kara rlar ile 854 ve 347 numaralı kanunlar mucibince mukaddema ittihaz olunup, Ali Karar Heyeti tarafından tetkik olunamayan muka rrerat dahi kat'i ve nihai olup, bunlar aleyhine hiçbir mercie mürac a at olunamaz. Madde 9: Bu kanun ta rihi n eşrinden muteberdir. Madde 10: Bu kanunun icrasına icra Vekilleri H eyeti memurdur. *

*

*

Meclisteki görüşmeler sırasında Dahiliye Vekili Şükrü Kaya, Adliye Vekili Mahmut Esat [ Bozkurt] , hatta Maarif Vekili N ecati Bey gibi hükumet üyelerinin söz almalarından büyük önem veril­ diği çıkarsanabilecek olan bu yasa, Askeri ve Mülki Heyeti Mah­ susalarca cezalandırılanlar tarafından üç ay içinde yapılacak baş­ vurmaların en çok birbuçuk yıl boyunca incelenerek kesin karara bağlanmasını öngörmektedir. 1 2 Ali Karar Heyeti'nin, yasanın 5 . maddesi uyarınca geniş soruş­ turmalar yaptığı ve bu arada Kurtuluş Savaşı yıllarında ls tan­ bul'da çalışan Mim Mim Grubu üyelerinden birinin bilgisine de başvurduğu anlaşılmaktadır. lşgal altındaki lstanbul'da Anado1 2 14 Haziran 1928 tarihinde Ankara'da işe başlayan Ali Karar Heyeti, 1 4 Eylül 1928 tarihine kadar verilecek dilekçeleri kabül edeceDini, ondan sonraki başvurmalarıysa gözönüne almayacaQını açıklamıştır. Vakit, (18 Haziran 1 928). 58

lu'ya silah ve cephane kaçırmanın yanı sıra, muhalif kuruluşlar ve zararlı kişiler hakkında da istihbaratta bulunan bu gruptan Top­ kapılı (ve " Canbaz" namıyla maruO Hakimzade Mehmet Bey, Ali Karar Heyeti Başkanlığı'na yazdığı bir mektupta şöyle diyor (Türk

inkılap Tarihi Enstitüsü A rş ivi Dosya 39L, N o : 1 6420) : -

" ... G erek lngiliz Muhibleri Cemiyeti ve gerekse o zamanki diQer dahili si­ yasi teşekküller ve bunların müntesipleri hakkında zamanında çok çalı­ şılmış ve çok malumat elde edilmiştir. Çok garip olmuştur ki, eşhası muzırrayı tefrik ve tecziye maksadı ali­ yesiyle muahedeyi müteakip teşkil edilen Bursa'd a ki H eyeti Mahsusa, hüsnüniyetle meşbu olduQuna şüphe etmediQim halde, kısmen pek sathi, kısmen hakiki menbaa istinad etmeyen tahkikatla ve belki de kısmen bi­ latahkikat verdiQi kararıyla, bazı namuskar eşhas tecrim edilmiş ve yine aynı esbap dolayısıyla elan ferih ve fahur dolaşan bazı h a kiki mücrimleri bulamamak noksaniyetine düşmüş olduQuna şa hsen ka n a atkarım. Nitekim bu hal bir müddet sonra hükumeti Cumhuriyemizce nazarı iti­ bara alınmış ve Heyeti Aliyelerinin teşkilini inta ç etmiştir. Memleket hesabına pek h ayırlı ve o nisbette pek müşkül ve mukad­ des bir vazife deruhte buyu rmuş olan Heyeti Aliyeleri, hiç şüphe yok ki, birçok masum müracatlar a rasında h akiki mücrim ve mü rai eşhası mu­ zırra istirha mlarıyla d a karşılaşaca klardır. Masum ve na muskar zevatın iadei itibarları ne derece zevki manevi tevlit ederse, mürai ve vata nını en tehlikeli zamanlarda hiç saymış olan­ ların bu mukaddes haktan istifadeye şita ban olabilmeleri de o derece baisi hüzün olur. Muhterem Heyeti Ali'nin her ciheti vukuf ve isabetle tetkik ve h a kkı, ancak hakkı olanlara ita edeceQine mütereddit deQilim. Riyaseti aliyelerinde bulunduQunuz Ali Heyete duşu hamiyetine a ldıgı bu mübeccel vazifesinde muvaffakiyet temenni ve icab ettikçe her an ve her suretle emri alilerine ifayı hizmete amade olduQumu a rz ederim ...... Ali Karar Heyeti Reisi Dr. Süreyya Emin Paşa'nın 13 Topkapılı Mehmet Beye -T[ürk} l [nkılap} T {arihi} E [nstitüsü] Arşivi'ndeki aynı dosyada bulunan (No: 1 6439) ve yine eski harflerle yazılmış13 Süleyman Emin Paşa riyasetinde çalışmaya koyulan Ali Karar Heyeti'ne 1928 [yılının) AQustos [ayı) başına kadar 540 müracaat olmuştur. Kurul, "mahut kirli cemiyetlere aid müfsidat varaka­ lar( toplamaktadır. Vakit, (2 AQustos 1928). 59

8 Nisan 1929 tarihli resmi mektubu (A [ li ] K [arar] H [eyeti] -Sayı: 162) herhalde yukarıdaki arzı hizmet başvurusuna karşılıktır: " H eyetimizin vazifeye mübaşeretinden şimdiye kadar h a klarında karar verilmiş olanla rın bir kıt'a c etveli leffen takdim kılınmış olduQundan, bu zevat h a kkında zatı alileri nezdinde n e gibi vesaik varsa aynının veya su­ reti musaddaka l a rının heyetimize tevdi ve iadesini arzu ettiklerinize işa­ ret buyuru imasını rica ederim efendim." Gerçekten bu mektuba ek olarak 8 sayfalık bir listede Ali Karar Heyeti'nin 104 numaralı kararının özeti sunulmaktadır. Ali Karar Heyeti'nin birçok kararlan gazetelere yansıyan haber­ lerden de izlenebilir. Vakit gazetesi koleksiyonunu tararken, He­ yeti Mahsusalarca verilen devlet hizmetinde ademi istihdam ka­ rarlarının bu kere kaldırıldığı yolunda benim gözüme çarpan ki­ mi havadisler şunlar: 1928: 10 Ekim 1 ref karan 23 Kasım 1 ref karan 26 Kasım 1 ref kararı 28 Aralık 1 ref karan 3 1 Aralık 3 ref karan 1929: 3 Ocak 3 ref kararı 19 Ocak 2 ref kararı 1 1 Haziran 2 ref karan 6 Temmuz 4 ref karan 9 Temmuz 1 ref kararı 2 7 Temmuz 4 ref kararı 3 1 Temmuz 2 ref karan 2 Ağustos 2 ref kararı 13 Kasım 7 ref kararı 28 Kasım 2 ref kararı Bu gazete yazılarının bazılarında , söz konusu kişilerle ilgili suçlamalar ve aklama gerekçeleri oldukça ayrıntılı bir biçimde aktarılmaktadır. 1 4 1 4 Bunlardan ilk birka çını örnek olarak sunuyorum: ·sadaret MüsteşarlıQı'ndan mazül iken Yu­ nanlıların tahtı işgalinde bulunan Bursa Vilayeti ValiliQi'ne tayin edilmiş olan Emin Bey'in, meş­ gül mahallerden olan Bursa ValiliQi'ni kabül etmesinden dolayı, Mülkiye Heyeti Mahsusası'nca 60

Şimdi de , yine Vakit gazetesinden , biri aklanmanın sonuçlarıyla ilgili, ötekiyse yeni kurulun görev süresinin bittiğini bildiren iki haber daha okuyalım: "Ewelce Heyeti Ma hsusa kararıyla devlet hizm etinden ihra ç edilmiş ve bilahare de Ali Karar Heyeti tarafından m asumiyetleri tebeyyün ed erek, beraatlerine karar verilmiş olan D ahiliye memurlarından bazıları, D ahili­ ye Vekaleti'ne müra c a atla, tekrar istihdamlarını talep etmişlerdir. ... Leh­ lerine bir ka rar verilmesi muhtemeldir." (5 Eylül 1 929) "Ankara (14): Ali Karar Heyeti dün gece ya rısına kadar çalışarak müd­ detini ikmal etti. Bilhassa maQdur vaziyette olanların dosyalarını kamilen ihtaç ve yeniden birçok ref kararl a rı verdi. H eyet, intaç olunamayan bazı dosya la rın tasnifiyle meşguldür. Tahkikat esnasında ele geç miş b azı m ü ­ him ihanet dosyaları da bu meya ndadır. Bunlar h ükumete iade o l u n a ­ caktır." ( 1 5 Ara lık 1 929). Ali Karar Heyeti , çalışırken , Mülki Heyeti Mahsusa Kanu ­ nu'nun evvelce yorumlanmış bulunan (bu tefsir kararını yukarıda vermiştim) 4. maddesini nasıl anlayacağında kuşkuya düşerek, TBMM'ye başvurmuş olacak ki , 30 Mayıs 1 929 tarihinde "854 numaralı kanunun 4. maddesinin tefsirine mahal olmadığına da­ ir" bir Heyeti Umumiye karan çıkarılmıştır (N o: 490) :

854 numaralı kanunun 4. maddesine tevfikan devlet hizmet ve müessesatında ademi istihdamı­ na karar verilmiş ise de, müşarünileyhin ewelden beri Kuvayi Milliye taraftarı olduOu ve işbu vazifeyi Kuvayi Milliye'ye hizmet maksadıyla kabül ve bu süretle de Kuvayi Milliye'ye hizmet ettiOi arizü amik icra kılınan tahkikat ve zevatı müteberenin şahadeti ve birçok delaili muknia ile mertebei sübüta vasıl olmuş bulunduOundan, hakkındaki Heyeti Mahsusa kararının refine 8 Teşrini Ewel [Ekim) 1928 tarihinde müttefikan karar verilmiştir. • Anadolu'ya geçmesi için vaki olan davete ademi icabetinden dolayı Bursa Heyeti Mahsu­ sası'nca nisbeti askeriyesi kat edilmiş olan Piyade Y[ü)zb[aşı) Mesüt bin Ö mer Lütfi Efendi'nin, o aralık davete ademi icabeti kerimesinin ehemmiyetli ve muhtacı ameliyat bir hastalıQa düçar olmasından ileri geldiQi ve bu mazeret münasebetiyle bir müddet teehhürüne müsa ade buyu­ rulmasını Müdafaai Milliye Vekaleti'ne arz eylediOi ve kerimesinin vefatından sonra, davet vü­ kü bulmaksızın vaki olan müracaatında ise, Anadolu'ya gönderilmediOi ve bulunduQu vazifede amali milliyeye muvafık hizmetleri tahakkuk eylediQi, bu babta şahadetlerine müra c a at edilen zevatın ifadatı ve vesaiki müteberenin ve mevcut raporların münderecatıyla sabit olmasına bi­ naen, hakkında Bursa Heyeti Mahsusası tarafından 7 Şubat 1340 [1 924) tarih ve 495 numaralı mazbata ile verilmiş olan kararın refine müttefikan karar verilmiştir. ·Ali Karar H eyeti, Cebelibereket mahkemei asliyesi sabık mübaşiri KürdoQlu lbrahim Efen­ di hakkında Mülkiye Heyeti Mahsusası'nca verilmiş olan ademi istihdam kararını ret etmiştir. w Vakit, (10 Teşrini Ewel [Ekim), 23 ve 26 Teşrini Evvel [Ekim] 1 928). 61

"Her ne sebep ve süretle olursa olsun, azledilmiş olan bir memurun her­ hangi bir memuriyete tayini iptidaen tayin mahiyetinde olup, temadii va­ zife demek olan tahvili memuriyet demek olmadıQı, a hkamı kanuniyemiz­ l e müeyyet bir keyfiyet olduQundan, her ne sebep ve süretle olursa ol­ sun, azledilmiş olan bir memur, 854 numaralı kanunun 4. maddesinde muharrer men atıkta vazife kabül etmiş olduQu takdirde, mezkür madde­ ye müteallik 1 05 numaralı tefsirdeki hükme tabi buluna m ayacaQı sarih görülmüş ve bin aenaleyh ayrıca tefsire mahal olmadıQı, Heyeti Umümi­ ye'nin 46. inikadının birinci celsesinde takarür etmiştir." Bundan bir yıl sonra da aklanan askerlerin emeklilik işlemle­ riyle ilgili yeni bir yasa yapıldığını görüyoruz: 24 M ayıs 1 930 tarih ve 1 638 numaralı Askeri Nisbetlerinin Kat'ı Kararı Ref Edilmiş Olanların Tekaüd Muamelatına Dair Kanun M[adde] 1: 347 numaralı kanun a hkamına tevfikan H eyeti M a hsusaca nisbeti askeriyelerinin kat'ına karar verilmiş olup da, sonradan Ali Karar H eyeti'n c e kararl a rı ref edilmiş b u l u n a n lardan, h ü kümetç e isti h d a m

edilmeyerek, tekaüde sevk olunanlara, H eyeti M a hsusa kararı tarihin­ den itibaren ve o tarihteki istihkaklarına göre tekaüd ma aşı tahsis olu­ nur. Bu gibilerden esasen mütekaid bulunanların maaşları kat'ı tarihin­ den iadeten ta hsis olunur.

Kararların Hükümsüz Sayılacağı Söylentileri Daha Ali Karar Heyeti görev süresini tamamlamadan, basında gerek eski Heyeti Mahsusalar'ın, gerekse bu yeni kurulun verdiği bütün kararlann TBMM'nce "keenlenyekün" sayılacağı konusun­ da haberler çıkmaya başlamıştır. 18 Kasım 1929 tarihli Vakit ga­ zetesinde, bir gün önce bir başka gazetede çıkan bir yazı aktarıl­ dıktan sonra eleştirilerek yorumlanıyor: "iyi An laşılm aya n Bir H a ber... Dünkü refikimizden birinde şunları okuduk: Rivayet edildiQine göre, Büyük Millet Meclisi, Heyeti M ahsusa mukarreratı ile Ali Karar H eyeti kararlarının keenlemyekün addedilmesine karar verecektir. 62

H eyeti Mahsusa tarafından birçok kararların Ali Karar Peyeti'nce ret edilmiş bulunması, bundan m a a d a birçok m ü c rimlerin liste haricinde kalmaları sOretile adaletin temin edilmemiş olması böyle bir kararın se­ bepleri meyanında görü lmektedir. Ali Heyetçe, Heyeti M ahsusa kararlarının hemen nısfından fazlasının ret edilmiş olması, H eyeti M ahsusa azasından bazılarını müteessir et­ miştir. Fakat gene bu zevatın ifadelerine nazaran, mezkur heyetin kararı azaların ittitakile verilecektir. Birçok kararlara muhalif kalanlar olduğu gibi, birçoklarının da müzakeresine iştirak etmemiş olanlar vardır. H e l e H eyeti M a hsusa'nın müddetinin hita m a ereceği gün, birçok kimseler h akkınd aki dosya lar tetkik edilmeden, ekseriyetin a l elacele lis­ teyi imzalamak suretile heyetin işlediği hata, gene aynı heyet azasından olup da, bu son içtimaa iştirak etmemiş olanlar tarafından şiddetle tayip edilmektedir. Bu habere bizim iyi anlaşılmamış sıfatını vermemiz: Ali Karar H eyeti kararlarının da ret edilecek kararlar arasında söylenmesinden ve ittifak ile karar verilmek lazım iken, böyle yapma mış olan heyetin H eyeti M a h­ susa mı, Ali Karar Heyeti mi? Bunun her iki heyete de raci olacak şekil­ de yazılmasındandır. H albuki Ali Karar H eyeti'nin "ekseriyetle" karar verebilmesine kanun müsaittir. Bu cihet nazarı dikkate a l ınır ve Milli Mücadele'ye iştirak et­ meyen memurlar hakkında -askerlere olduğu gibi- bir karar vermek ge­ ne bir kanun icabından olduğuna bakılırsa, bu h avadisi şöyle tevil etm ek mümkün o lur: Ali Karar Heyeti'nin müddeti birbuçuk yıldır; bu da takriben Kanunu Ewelde [Aralıkta] bitecektir. Ali Karar H eyeti elinde neticelendirilmemiş büyük müracaat d a vardır. Meclis bu müddeti uzatmak istemeyecektir. H eyeti M a hsusa'nın kararlarından yüzde ellisi bozuld uğuna göre, geri kalanları da toptan battal etmek adilane olacaktır. i htimal ki, böyle bir iptal kararı da, Ali Karar Heyeti'nce reddolunmuş itirazlar d a bulunduğu noktasında n adilane bulunm aya bilir. Ve bu da hem Ali Kara r Heyeti'nin verdiği menfi kararları, hem de Heyeti Ma hsu­ sa'nın geri kalan kararlarını hükümsüz saymaya yol a çabilir. Lakin bizce mesele bu kad ar basit olarak hallonulamayacaktır. Meğer ki, o zaman devlet m emuru olmanın evsafını tayin telakki olunan bu kanunun, sulh­ ten sonraki umumi af ile telif edilemeyeceği fikri galebe çalmış olsun ...

"

63

[Bu yazıdan yalnız sivil Heyeti Mahsusa'nın düşünüldüğü çı­ karsanabilir. Öte yandan, ne Askeri, ne de Mülki Heyeti Mahsusa yasalarında, yazıda ileri sürüldüğü gibi, oybirliği ile karar alma zorunluluğu vardır. Ama belki kurulların kendileri çalışırken böyle bir ilkeye uymayı kararlaştırmışlardır. ] Bu tür söylentiler, altı ay sonra , kesin bir görünüme bürün­ müş olarak yeniden karşımıza çıkıyor. Yine Vakit gazetesinden okuyalım: "Heyeti Mahsusa Kararları... Verilen Kararlarda Adaletsizlik ve isa betsizlik mi Var? Bütün Kara rlar Niçin Affediliyor? Ali Karar Heyeti'nce ve Heyeti Mahsusa larca verilen kara rların atfı hak­ kındaki temayül ve bu hususun Başveka letçe de tasvip edildiQi malum­ dur. Af için tanzim edilecek layiha yakında Meclise takdim olun acaktır. Bu tarzı h areketin esbabı mucibesi nedir? Heyeti M ahsusalar ve Ali Ka­ rar Heyeti'nce verilen hükümlerde adaletsizlik ve isabetsizlik mi vardır? Bu sualin cevabını almak için alakadarlar nezdinde yaptıQımız ta hkikat neticesinde şu malumatı elde ettik: Heyeti Mahsusalar kararlarını Vekaletlerce tevdi edilen dosyalara is­ tinad ettirmişler, yalnız dosyası verilen memurlar hakkında karar ittihaz eylemişlerdir. Halbuki Milli Mücadele'ye iştirak etmeyen veya muhale­ fette bulunanlar ya lnız bunlar mıdır? DiQer dosyası verilmeyen veya ol­ mayan memurlar a rasında tetkikat neticesinde h ü kü m giyecekler yok mudur? işte bu suretle bir kısım memurların cezalandırılması ve diQerlerinin cezalandırılma ması, bin netice ada let yerine adaletsizlik yapmak endişe­ si bu karara saik olmuş, bütün kararların keenlemyekun addedilmesi da­ h a muvafık görülmüştür. (9 Nisan 1930)." Oysa bu ikinci yazıdan hemen on gün sonra, Meclisin aldığı bir karara (25 Eylül 1339 [ 1923 ] tarih ve 34 7 numaralı kanunun 5. maddesinin tefsirine mahal olmadığı hakkında 19 Nisan 1930 tarih ve 562 numaralı Heyeti Umumiye Karan'na) bakarsak, top­ tan hükümsüz sayma söylentilerinin pek ciddi olmadığına hük­ metmemiz gerekir. Nitekim bir ay içinde (metnini yukarıda ak­ tardığım) 1 638 sayılı yasa da yapılacaktır. 64

Serbest [ Cumhuriyet] Fırka [sı] deneyinin yaşanmasından son­ ra , 193 1 yılında, bu tür söylentilerden artık hiçbir iz kalmamıştır. 1 1 Mart 1 93 1 tarihli Cumhuriyet gazetesi, " Dünkü Fırka Gru­ bu'nda" Adliye Vekili Yusuf Kemal [ Tengirşenk ] Bey'in şu açıkla­ mayı yaptığını yazıyor: "Heyeti M ahsusaca hidematı devlette kullanılmamasına karar verilmiş olanlar suişöhret sahipleri m eyanına giriyorlar. Binaena leyh istihdam kaabiliyetini kaybediyorlar. Şu takdirde bunların avukatlık yapmamaları lazım geliyor. Ali Karar H eyeti'nden beraat kararı alanlar bundan m üs­ tesnadır." TBMM de bu görüşe uyarak bir hafta içinde, "Mücadelei Milli­ yeye iştirak etmeyen memurin hakkındaki 854 numaralı kanu­ nun 1 . maddesiyle avukatlık kanununun 2. maddesinin tefsirine mahal olmadığı hakkında" 1 6 Mart 193 1 tarih ve 62 1 numaralı Heyeti Umumiye Kararı'nı alacaktır. 1 5

Ali Karar Heyeti'nin İşlevinin Devlet Şurası Mülkiye Dairesi'nce Sürdürülmesi Heyeti Mahsusalar ve Ali Karar Heyeti kararlarının l 930'lann başlarında toptan kaldırılacağı söylentisi anlaşılan öylesine çü­ rükmüş ki, bu özel yargı orgalarınca cezalandırılanlar, onuncu yıl affı kapsamına bile katılmamışlardır. Ancak, Ali Karar Heyeti'nin sonuçlandıramadığı dosyaların Danıştay'ın bir dairesince altı ay içinde incelenerek karara bağlanması kabul edilmiştir. Sözünü ettiğim 26 Ekim 1933 tarih ve 2330 sayılı af kanunu­ nun ayrıkları (istisnaları) sı-:-alayan 1 2 . maddesinde şöyle denil­ mektedir: " ... 347, 854 ve 1 289 numaralı kanunlar mucibince devlet hizmet ve mü­ essesatında istihdam edilmemelerine dair verilen karara bu kanun ah­ kamı şamil deQildir. Ali Karar Heyeti'nce intaç edilmeyen evrak Devlet Şürası'na tevdi ve Mülkiye Dairesi'nce altı ay içinde 1 289 numaralı kanun dairesinde tetkik olunarak karara baQlanır." 15 Bkz. Düstur, (3. Tertip), Cild: 1 2, s. 924 ve Resmi Gazete. Sayı: 4229. 65

Heyeti Mahsusa Kararlarının Kesinlikle Sona Erdirilmesi Heyeti Mahsusaların Ali Karar Heyeti'nin ve Devlet Şurası Mül­ kiye Dairesi'nin konumuzla ilgili kararları, onuncu yıl affından sonra, beş yıla yakın bir süre daha yürürlükte kalmış ve bu kurul­ larca cezalandırılanlar, ancak Atatürk'ün ölümünden önce çıkarı­ lan son genel afla, lSO'liklerle birlikte aklanabilmişlerdir. ( Ceza­ nın affı değil, kararın ref'i kabul edildiği için, bu deyimi kullana­ biliriz) . Ancak bu kesin kaldırma kararında bile, iki yıllık bir süre için daha normal devlet memuru olamama kaydına yer verilmesi dikkati çekiyor. Son beş yıl boyunca da haksız uygulamalardan yakınmaların süregeldiği anlaşılmaktadır. Örneğin, bir takım kişiler, haklarında alınan kararlar kendilerine bildirilmediğinden, Ali Karar Heye­ ti'ne itiraz amacıyla zamanında başvuramadıkları için mağdur ol­ duklarını ileri sürmüşlerdir. Bu nedenle, 1937 [ yılı ] sonlarında "Heyeti Mahsusalarca aleyhlerine verilip kendilerine tebliğ edil­ meyen kararlara karşı alakalıların itiraz edebilmeleri hakkında" Milli Müdafaa Vekaleti'nce bir kanun layihası hazırlanmış ve lcra Vekilleri Heyeti tarafından TBMM'ne sunulmuştur. Milli Müdafaa ve Dahiliye Encümenleri'nce tetkik edilip mazbataya bağlanan bu öneri yasanın yayımlanmasından ya da kararın ilgiliye bildiril­ mesinden itibaren 60 günlük yeni bir itiraz süresi getiriyordu . Fa­ kat tasarının daha sonra gönderildiği Adliye Encümeni, bu soru­ nun hazırlanmakta olan af kanunu layihasıyla kesin olarak çözü­ leceğini gördüğü için onunla birleştirmiştir (Z fabıt] C [eridesi] , Devre: 5 , Cilt: 26, Sıra Sayısı: 309) . 29 Haziran 1938 tarih ve 3527 numaralı af kanununun 3. maddesinde şöyle denilmektedir: "25 Eylül 1339 [1923] ta rih ve 347 ve 26 Mayıs 1 926 ta rih ve 854 sayılı ka­ nunlara göre teşekkül etmiş olan Heyeti M ahsusa l a rc a haklarında bir daha devlet hizmetlerinde istihdam edi lmemelerine karar verilen eşha ­ s ı n v e 2 4 M ayıs 1928 tarih v e 1 289 sayılı kanunla Ali Karar H eyeti v e 26 Teşrini Evvel [Ekim] 1933 ta rih ve 2330 zayılı kanunun 1 2. maddesi muci­ bince Devlet Şurası Mülkiye Dairesi ta rafla rından tetkik ve tasdik edi­ lenler de dahil olmak üzere verilmiş olan kara rlar ref edilmiştir. 66

Anc a k bu süretle h aklarındaki kararl a r ref edilmiş olanlar bu kanu­ nun mer'iyetinden itibaren iki sene müddetle ma aşlı memur olarak istih­ dam edilemezler." Dördüncü maddede ise , bu kaldırma kararının askeri nisbetin kesilmesine şümulü olmadığı belirtilmektedir.Yani Bursa Heyeti Mahsusası'nca ordudan çıkarılmış olup da , Ali Karar Heyeti ya da Danıştay önünde aklanmamış olanlar, hiçbir zaman askerliğe dö­ nemeyeceklerdir. Bu gibi kimselerin emeklilik haklarının ise geri verilip verilmediğini bilemiyorum. *

Not: Bu Sorun Nerelerden Dikkatimi Çekti? 1) Merhum Orgeneral Ali Fuat Erden, ismet lnönü adlı kitabın­ da (İstanbul: 1952, s. 230-3 1 ) , Atatürk'ün 1 932'de kendisine gü­ cenmesinin nedenini, komutanı olduğu Harb Akademisi öğrenci subaylarını 1. Kolordu Komutanı iken vefat eden Derviş Paşa'nın cenazesine göndermemiş olmasıyla açıklar. Babamdan dinlediği­ me göre, Derviş Paşa Bursa Heyeti Mahsusası'nın başkanı sıfatıyla Ali Fuat Paşa'yı Kurtuluş Savaşı'na katılmadığı için ordudan çı­ karmak istemiş, ancak Atatürk araya girerek, "sağlık nedenleriyle lstanbul'da kalması için ona ben izin vermiştim" diyerek, Ali Fuat Paşa'yı tasfiye edilmekten kurtarmış. Fakat Ali Fuat Paşa bu olay dolayısıyla Derviş Paşa'ya muğber olmuş. 2) Yeni Ortam gazetesinde yayımladığım " lngiliz lşçi Partisi'nde Bir Osmanlı Amirali" başlıklı yazı dizisi (30 Eylül-4 Ekim 1972) üstünde çalışırken, orada söz konusu olan Bahriye Feriki [Korge­ neral] Ahmet Besim Paşa'nın Mütarekede lngiliz Muhibleri Cemi­ yeti'ne üye olduğu için (daha l 909'da askerlikten ayrılarak alma­ ya başladığı) emeklilik maaşının Kurtuluş Savaşı'ndan sonra ke­ sildiğini, ancak sonradan Bursa Heyeti Mahsusası'nca bu üyeliğin doğru olmadığı [ ! ] anlaşılarak, emeklilik maaşının geri verildiğini öğrenmiştim. 3) Ayhan Hünalp'in Dağlara Giden Yollar adlı kitabında şöyle bir söz vardır (İstanbul: 1974, s. 18): "Miralay [Albay] (Kasap) Osman Bursa'da kurulan "Orduyu Tasfiye ve Cumhuriyet Ordu(*) Bu sorunun yanıtı için ikinci Bölüme bakınız. 67

sunu Kurma" Heyetinin başkanı [ ! ] olarak ödev yaparken, Kel namı ile maruf Ali Çetinkaya'nın istiklal Savaşı'na katılmayan ba­ canağını harbe girmiş gösterme talebini reddederek husumet ve gazabını kazanıyor."

68

i Ki N Ci BÖLÜM

" Heyeti Mahsusalar: B i r Soru, Bir Yan ıt ve Öykünün Son u "

CEMiL KOÇAK

Heyeti Mahsusalar konusunda bilgi almak isteyenlerin bakmaları gereken ilk ve sanırım tek kaynak, Mete Tunçay'ın "Heyeti Mah­ susalar (1 923-1 938); Cumhuriyete Geçişte Osmanlı Asker ve Sivil Bürokrasinin Ayıklanması" (Armağan, Kanunu Esasi'nin 1 00. Yılı, Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara, 1978, s. 307-329) adlı yazısıdır. Ben öncelikle Mete Tunçay'ın bu yazısına bir eklemede bulun­ mak istiyorum. Yazıda tek-parti döneminde Heyeti Mahsusalar konusundaki mevzuatı bir bütün halinde ve gayet muhtazam ola­ rak bulmak mümkün . . . Ancak bir küçük eksikliği de belirtmek gerekiyor: Tunçay, yazısında , 1937 yılı sonlarında Heyeti Mahsu­ salarca aleyhlerine verilip kendilerine tebliğ edilmeyen kararlara karşı ilgililerin itiraz etmelerini mümkün kılacak bir yasa önerisi­ nin hazırlandığını, bu suretle bazı kişilerin haklarında alman ka­ rarlar kendilerine bildirilmediğinden, itiraz etmek amacıyla Ali Karar Heyeti'ne zamanında başvuramamaktan doğan mağrudiyet­ lerinin önlenmesinin amaçlandığını belirtmekte, ancak yasa öne­ risinin Adliye Encümeni'nde, o sırada hazırlanmakta olan af ka­ nunu önerisi ile birleştirildiğini açıklamaktadır. Oysa bu konuda bir yasa daha 1934 yılında kabul edilmişti. 26 Teşrini Sani [ Kasım ] 1934 tarihinde TBMM'de bazı aleyhte konuş­ malardan sonra (TBMM Zabıt Ceridesi, Dönem: 4, İçtima: 4, Cild: 69

25 , 8 . İ nikat, 26 . 1 1 . 1 934) kabul edilen Heyeti Mahsusalarca Aleyhlerine Verilip Kendilerine Tebliğ Olunmayan Kararlara Karşı Alakalıların İtiraz Edebilmeleri Hakkında Kanun'a göre (Kanun No: 2589) , Heyeti Mahsusalarca aleyhlerine karar verilenlerden, bu kararların kendilerine tebliğ olunmamasından dolayı Ali Karar Heyeti'ne müracaat edemeyenlerle bunlardan ölmüş olanların mi­ rasçıları, yasanın yürürlüğe girişinden itibaren (yasanın yürürlüğe giriş tarihi: 1 Kanunu Evvel [Aralık] 1934) altı ay içinde Şurayı Devlet'e başvurarak itirazda bulunabileceklerdi. Söz konusu itiraz­ lar, Şurayı Devlet tarafından en geç bir yıl içinde incelenecek ve verilen kararlar kesin olacaktı. Dahiliye Encümeni tarafından ya­ saya eklenen ve Milli Müdafaa ve Adliye Encümenleri'nce de ka­ bul edilen fıkra gereğince, müracaatçılar, haklarında Heyeti Mah­ susaca alınan karar tarihinden beri yurt dışında yaşamakta iseler, ne kendileri, ne de mirasçıları bu haktan yararlanamayacaktı. Ama bu yazıda benim asıl üzerinde durmak istediğim konu başka . . . Tunçay, yazısında, 29 Haziran 1938 tarihinde kabul edi­ len af kanunundan sonra dahi, Bursa [Askeri] Heyeti Mahsusası tarafından askerlikten çıkarılmış olup da, Ali Karar Heyeti ya da Şürayı Devlet önünde itirazları red edilmiş olanların , bir daha hiçbir zaman askerliğe geri dönemediklerini açıkladıktan sonra, "bu gibi kimselerin emeklilik haklarının ise geri verilip verilme­ diğini bilemiyorum" diyor. Ben bir başka araştırma dolayısıyla bu sorunun yanıtını da öğ­ rendim: Evet, almışlar. . . Biraz geç ve güç olmuş, ama almışlar so­ nunda . . . 1 1

70

21 Temmuz 1946 tarihinde yapılan genel seçimde, Demokrat Parti lstanbul milletvekili seçilen Zeki Rıza Sporel'in seçim tutanaDı, TBMM'de 6 Aralık 1946'da red edildi. Sporel'in milletvekilli­ Dinin düşmesi anlamına gelen bu reddin nedeni, Sporel'in Bursa Askeri H eyeti Mahsusası'nca 2 Temmuz 1 340 ( 1 924) tarihli kararla askerlikten çıkarılmış olmasıydı. (Bu konuda geniş ve ay­ rıntılı bilgi ve raporun orijinali için bkz. EK C). Sporel'in baytar subay olarak Milli Mücadele'nin başlangıcında lstanbul'da bulunurken, Ankara'ya geçmesi için yapılan çaDrıya uymadıDı ve Damad Ferid Paşa tarafından kurulan Ku­ vayi l nzibati'ye katıldıDı Bursa Askeri H eyeti Mahsusası'nca saptanarak, askerlikle ilişkisi ke­ silmişti. Sporel. Heyeti Mahsusa karşısında, saDlık nedenleriyle Anadolu'ya geçemediDini ileri sürmüşse de, bu gerekçesi kabül edilmemişti. Her ne kadar Tutanakları inceleme Komisyonu'nun 5 Numaralı Hazırlama Komisyonu'nun 21 Kasım 1 946 tarihli raporunda, MHeyeti Mahsusa kararında kamu hizmetlerinden yasaklandı­ Dına dair bir sarahat olmamasının milletvekilliDine seçilebilmek imkanını bahşedip edemeye­ c eDi[nin) takdiri ( ... ) Tutanakları inceleme Komisyonu'na bırakılmışsa da; 2 Aralık 1 946 tarihli

Danıştay Dava Daireleri Genel Kumlu'nun 1 2 Aralık 194 7 ta­ rihli içtihadı birleştirme kararında, "Heyeti Mahsusalar'ın kararla­ nna uğramış olanların hem şahıslarının hem de yetimlerinin te­ kaüd ve yetim maaşlarından mahrumlukları hakkındaki hüküm­ lerin, 3527 sayılı af kanunu ile ortadan kalkmış olduğu (. . . ) ve bunlara tekaüd ve yetim maaşı tahsisine kanuni bir engel bulun­ madığı (. . . ) teyid edilmektedir. " (Resmi Gazete, Sayı: 6848, 4 Mart 1948) denilmek suretiyle, Heyeti Mahsusa kararlarıyla memuri­ yetten ve askerlikten çıkarılanlarla, 1938 yılında kabul edilen af Tutanakları inceleme Komisyonu Raporu'nda, Sporel'in askerlikten çıkarılmasının, ·kısmi de olsa, kamu hizmetlerinden bir memnüniyet• olduQu ileri sürülerek, Anayasanın 12. maddesi gereQince, kamu hizmetlerinden yasaklı olmasının da seçilmeye engel olduQu görüşü ortaya konulmak süretiyle, Sporel'in seçim tutanaQının reddine karar verilmiştir. Konunun TBM M'de görüşmeleri sırasında söz alan Demokrat Parti l çel milletvekili Refik Koraltan, hem Heyeti M ahsusa kararlarını ve hem de Tutanakları lncelr:me Komisyonu'nun ka­ rarını tartışma konusu yaptı. Koraltan'a göre, •347 sayılı kanun doQrudan doQruya idari mahi­ yette bir tasfiye kanunu olarak kalır ve cismanı cezai bir hüküm vermek selahiyetini bahşet­ mez. Bu kanun sırf idari bir karar vermek selahiyetini bahşetmektedir: Hatta bu yasa, ·o gü­ nün zarüri kıldıQı ihtiyaçlar üzerine ve sırf siyasi manada yapılmıştır: Koraltan, Heyeti Mahsu­ sa'yı kuran yasanın yeni bir suç ihdas ettiQine ve makabline şamil uygulandıQına dıkkat çeke­ rek, zamanında suç sayılmayan bir fiilin bir süre sonra suç sayılmaya başlandıQını belirterek, Heyeti Mahsusa ve kararlarının hukükun temel ilkelerinin dışında oluştuQunu ileri sürüyordu. Koraltan'a göre, ·o zamanın icaplarına uyarak siyasi manada bir tasfiye kararı vermek için ( ... ) 347 numaralı kanun· çıkarılmıştı. Tutanakları inceleme Komisyonu'nun kararını da eleştiren Kora itan, Komisyonun karar verirken yorumda bulunduQunu belirtiyordu. Koraltan konuşması sırasında Sporel'i de savundu. G erçi Sporel, Komisyon raporuna göre, hakkındaki Heyeti Mahsusa kararını kaldırmak i çin ne Ali Karar Heyeti'ne, ne de Danıştay'a müracaat etmişti. Ayrıca, zamanında Heyeti Mahsusa önünde kendisinin saQlık sorunları ne­ deniyle Anadolu'ya geçmediQini belirtmiş, fakat Tutanakları inceleme Komisyonu'nun önünde bununla ilgili olarak kızkadeşinin saQlık durumunu gerekçe göstermişti. Dolayısıyla Komisyon raporunda bu durum bir çelişki olarak vurgulanıyor ve Sporel'in açıklamalarında samimi olma­ dıQı sonucuna varılıyordu. DiQer yandan, Sporel'in hakkı olmasına karşın karara karşı temyize başvurmamış olması da, kendisi hakkındaki kuşkuları güçlendirici bir başka önemli nokta ola­ rak görülüyordu. Oysa Koraltan, Sporel'in l stanbul'da M[im].M[im] Grubu'nda faaliyet gösterdiQini belirtmiş­ tir. Koraltan, bu konuda şahitler ve belgeler de göstermekteydi. Koraltan'ın, ·unutmayalım ki, resmen Türkiye Büyük Millet Meclisi kararı ile birçok vatandaş davet edilip de Anadolu'ya geçmeyen ve o zamanın devlet hizmetinde bulunan birçok vatandaşla rımız, seferden sonra toplu olarak yaşama kararı verdiQimiz milli varlıQımız içine girmiş, merhale merhale her türlü devlet hizmetlerinde vazife almışlardır. Bunlar içinde memur, profesör, doçent ve hatta vekiller vardır.· şeklindeki konuşması ise, konunun siyasi yönünü gündeme getirmiştir. Koraltan'ın konuşmasından ve 29 Kasım 1 946 tarihli Vatan gazetesinden de, Sporel'in za­ manında Cumhuriyet H alk Partisi Kadıköy idare Heyeti'nde bulunduQunu öQreniyoruz. Koral­ tan'a göre. Sporel hakkındaki Heyeti M ahsusa kararı, Sporel'in seçilmesini engelleyemezdi ve engellememeliydi. Ancak, Tutanakları inceleme Komisyonu kararı TB MM'de onaylandı. (Bu konuda geniş bilgi için bkz. EK Dl. (Ayrıca, bu konud a Mete Tunçay'ın makalesine de ba­ kınız). 71

kanunu sonucunda, emekli (ölmüş ise yetimlerine yetim) maaşı bağlanması gerektiği kesin olarak kabul edilmiştir. * (*) ı·Danıştay içtihadın Birleştirilmesi Kararı Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu'nun E 47/83, K 47/1 51 Sayılı içtihadın Birleştirilmesi Kararı Ö zeti: 1 50'1iklerin yetimlerine ve Heyeti M ahsusaca haklarında karar verilmiş olanların şahıslarına ve yetimlerine tekaüd ve yetim maaşı tahsisine kanuni bir engel olmadıQı hakkında ... 1 50'1iklerin yetimlerine aylık baQlanması hakkında Beşinci Daire'den çıkan 25 Aralık 1 946 g ü n v e e s a s 946/1 062 v e karar 946/4254 sayılı kararla 21 Mayıs 1947 g ü n v e e s a s 47/9 v e karar 47/1 177 sayılı kararın aralarında mübayenet görülmesi sebebiyle, 3546 sayılı kanunun deQişik 29. maddesi gereQince, içtihadın birleştirilmesi Başbakanlık makamından havale buyurulan 9 Ekim 1947 tarihli tezkerede istenilmektedir. Baş Kanun Sözcüsü O. Hadise Lozan'da akdolunan 24 Temmuz 1923 tarihli umumi af be­ yanname ve protokolünde mevzu bahis 150 kişilik listede isimleri yazılı olup, 3527 sayılı kanu­ nun 2. maddesi ile affedilen şahıslardan vefat etmiş bulunanların maaşa müstahak yetimlerine maaş tahsis edilmesi lazım gelip gelmeyeceQi meselesi, içtihadın birleştirilmesine taalluk et­ mektedir. Af kanunları. esas itibariyle kendilerine takaddüm eden taalluk ettikleri hususta meydana gelmiş bulunan neticeleri doQuran fiilin vasfını deQiştirmek suretiyle, o neticeleri ortadan kal­ dırır. Hadisemizde tetkik mevzuu olan ve 3527 sayılı kanunun 2. maddesiyle ilgili bulunan ka­ rarların biri (47/9 esas, 47/1 1 77 karar numaralı) ( 1 ) 1 50'1iklerle yetimlerini 2011 'sayılı kanunun 1 . maddesi çerçevesi içinde mütalaaya imkan olmadıQı. (2) 3527 sayılı kanunun 2 . maddesinin 1 50'1iklerin mesbuk memuriyetlerinden dolayı emekli m aaşına istihkakı olamayacaQını açıkla­ dıQı, (3) 1 683 sayılı kanunun muvakkat 7. maddesi ile de, bunların yetimlerine maaş tahsis olu­ namayacaQı, ayrıca hüküm altına alınmış bulunduQu esaslarına dayanmaktadır. DiQer kararda (46/1062 esas, 4614254 karar). (1) 1 520 sayılı kanun ile 1 683 sayılı kanunun muvakkat 7. maddesine göre, emekli ve yetim aylıklarının sükutu, 1 520 sayılı kanunla sayılı ce­ zalara uQramanın birer neticesi olduQu. (2) 3527 sayılı kanunun 3. maddesi ile, bu 1 520 sayılı kanuna göre özel kurul (Heyeti Mahsusa) tarafından verilen kararın ret edilmiş bulunduQu, (3) 3527 sayılı kanunun 2. maddesiyle 1 50'1iklere mesbuk hizmetlerinden dolayı emekli aylıQı tahsis edilemeyeceQi tasrih edildiQi halde, 3. maddeye göre, haklarındaki karar ret edilenler için bir hüküm sevk edilmemiş, bilakis iki sene sonra memuriyet hakkı tanınmış bulunduQu sebepleri­ ne dayanılarak. ;emeklilik hakkının da bu meyanda avdetinin kabulü zaruri oldugu· neticesine varılmıştır. Bundan sonra davacının kocasının Af Kanunu'ndan ewel vefat etmesiyle hasıl olan hukuki vaziyet tetkik edilerek, yetim maaşına tekaüd aylıQından ayrı ve hak sahiplerine doQrudan doQ­ ruya teveccüh ettiQi 2071 sayılı kanunla deQiştirilen 1 683 sayılı kanunun 53. maddesi hükmüne dayanılarak izah edilmekte ve Af Kanunu'nun yürürlüQe girdiQi sırada ölmüş bulunan kocasına aylık tahsisine imkan kalmamış olması, 1 683 sayılı kanundan ayrı bir tedvinle ıskat edilen hak­ kın avdetine engel teşkil edemeyeceQi hükmüne varılmaktadır. Mahkeme silsilesi bu noktaya geldikten sonra da davacıya aylık baQlanması lüzumu belir­ mekte ve karar da bu tarzda verilmiş bulunmaktadır. Bu iki kararı karşılaştırdıQımız vakit, bu kararlara mevzu teşkil eden hadiselerdeki ayniyet dikkatimizi çekmekted i r. Davacılara kendilerinden yetim aylıQı teve ccüh eden kimseler, 1 50'1ikler listesine dahil kimselerdir. iki hadise arasındaki farklı noktayı da, birinde listeye dahil bulunan kimse hakkında 1520 sayılı kanun mucibince H eyeti Mahsusa tarafından karar veril­ miş bulunması, diQeri hakkında böyle bir karar mevcut olmamasıdır. Yukarıda da işaret ettiQi­ miz veçhile, af kanunları. taalluk ettikleri mevzua terettüp etmiş bütün neticeleri ortadan kaldı72

Hatta Divanı Muhasebat Umümi Heyeti de [ Sayıştay Genel Ku­ rulu ] , 5 Nisan 1948 tarihinde aynı sonuca varmıştır2 (Zonguldak rırlar. 3527 sayılı kanun da bu esasa sadık kalmak için affın şümul sahasına girmemesi lazım gelen hususları tasrih etmek usulünü ihtiyar etmiştir. ikinci h adisede ikinci fıkra ile bu şahısla­ ra mesbuk hizmetlerinden dolayı tekaüd maaşı tahsis edilemeyeceQini ve 3. maddenin ikinci fıkrasında haklarındaki kararlar ret edilmiş bulunanların iki sene müddetle maaşlı memur ola­ rak istihdam edilemeyeceklerini beyan eylediQi gibi, 2. maddenin ikinci fıkrasındaki incelik, bil­ hassa dikkati çekecek mahiyettedir. Kanun, 150 kişilik listede isimleri yazılı şahıslara mesbuk hizmetlerinden dolayı tekaüd maaşı tahsis edilmeyeceQini bildiriyor. Yani bu hizmetleri hiç ya­ pılmamış saymıyor; bunların ifa edildiQini kabul ediyor. Fakat bu itanın umumi neticelerinden birini teşkil eden tekaüd maaşı tahsisini men ediyor. Umumi afların bütün neticeleri bertaraf etmesi kaide olduQuna göre, bazı neticelerin deva­ mı hususi bir sarahata muhtaçtıL işte tekaüd maaşı tahsis edilmeyeceQi bu sarahat ihtiyacını karşılamak için yazılmıştır. Bu hizmetlerin neticelerinden biri tekaüd maaşı ise, diQeri de yetim aylıQı olduQuna göre, kanun bu aylıklar hakkında bir istisna vücuda getirmek istese idi, bu hu­ susu da açıkça ifade ederdi. Halbuki metinde deQil, açık ifade, en küçük bir ima dahi bu mev­ zua temas etmemektedir. Şu halde yetim maaşları af hükümleri dışında kalmıyor. Yani yetim­ lerden mevzuatımızın aylıQa müstahak gördüQü kimselere aylık baQlanmak lazım .,elir. 3527 sayılı kanundan ewelki hükümlerin bu prensip hilafina koymuş olduQu kayıtların hukuk bakımından kıymeti kalmamıştır. Çünkü, affın hangi hususlara şamil olmadıQını biuat 3527 sayılı kanun tayin etmiştir. Binaenelayh onun hükümleri haricinde tahdit aramaya mahal yoktur. Türk Ulusu adına hüküm veren Danıştay D[ava) Daireleri Genel Kurulu'nca işin gereQi dü­ şünüldü: 3527 sayılı Af Kanunu'[nun), şümülü içine aldıQı hüküm ve kararların tesirine giren şahısları, bu hüküm ve kararların kanüni neticelerinden kurtarmak ve mevzuatın kendilerine temin ettiQi haklara tekrar kavuşturmak maksadını güttüQüne şüphe yoktur. Ancak bu hüküm ve kararlara uQramış olanların maruz kaldıkları huküki mahrumluklardan, idari, mali ve inziba6 sahalara iliş­ kin olanların yalnız bir kısmını devam ettirmek amacı ile 3527 sayılı kanuna bazı kayıtlar konmuş ve bu cümleden olarak kanunun 2. maddesinde affa uQrayan lSO'liklere mesbuk memuriyetle­ rinden dolayı tekaüd ma aşı tahsis edilmeyeceQi ve kanunun yürürlüQe girdiQi tarihten itibaren amme hizmetlerinde sekiz yıl kullanılmayacakları ve 3. maddesinde de haklarındaki kararlar ret edilmiş olanların, yine bu kanunun yürürlüQe girdiQi tarihten itibaren iki sene müi:ldetle maaşlı memur olarak istihdam edilemeyecekleri zikir ve tasrih edilmiştir. Salahiyettar olan mahkeme­ lerin ve kanunlarla kurulu heyetlerin kararları ile belirli cezalara uQrayanlar hakkında 1 520 sayılı kanun ile 1 683 sayılı kanunun geçici 7. maddesinde, tekaüd maaşlarının tasfiyesine ve yetimler­ le dulların maaş istemeye hakları olmadıQına dair olan hükümler, 1 50'1iklerle Heyeti Mahsusa kararlarına uQrayanları ve bunların yetimlerini içine aldıQı halde, bunlardan yalnız 1 50'1iklere mesbuk memuriyetlerden dolayı tekaüd maaşı tahsis edilemeyeceQinin mezkür Af Kanunu'nd a kaydolunması, l SO'liklerin yalnız yetimlerinin ve H eyeti Mahsusa kararlarına uQramış olanların hem şahıslarına, hem de yetimlerinin tekaüd ve yetim maaşlarından mahrumlukları hakkındaki hükümlerin, 3527 sayılı Af Kanunu ile ortadan kalkmış olduQunu ve bunlara tekaüd ve yetim ma­ aşı tahsisine kanuni bir engel bulunmadıQını teyid etmektedir. işte bu hukuki düşünceler sebebiyle, Beşinci Dava Dairesi'nin 25 Aralık 1 946 tarihli ve 46/4524 sayılı kararının yerinde olduQuna ve içtihadın bu yolda tevhidine 12 Aralık 1947 tarihin­ de çoklukla karar verildi.") Resmi Gazete, 4 Mart 1948, (Sayı: 6848). [Sayıştay Genel Kurulu'nun 5 Nisan 1948 tarih ve 1 44 tutanak sayılı kararının hüküm kısmı şöy­ ledir: "3257 sayılı af kanunu münasebetile vaki müracaatlar üzerine, Danıştay Beşinci Daire­ si'nin verdiQi kararla tebellür eden içtihatların birleştirilmesi hakkında Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu'nca 1 2 Aralık 1947 tarihinde ittihaz edilip, 4 Mart (1 )948 tarih ve 73

64 (6848] sayılı Resmi Gazete'de intişar eden ve hüküm kısmı Maliye BakanlıQı'nın sözü edilen tezkeresinde aynen münderiç bulunan ve sözü geçen 3527 sayılı kanunla affa uQramış bulunanlardan 1 50'1iklerin yalnız yetimlerine ve mülga Heyeti Ma hsusalarca haklarında bir daha devlet hizmetlerinde istihdam edilme[me]lerine karar verilmiş bulu­ nanların hem kendilerine hem de yetimlerine emekli ve yetim maaşı baQlanması lüzu­ munu tezammun eden kararda ileri sürülen sebep ve düşünceye iştirak olunmakla be­ raber, esasen D a nıştay Dava Daireleri Genel Kurulu'nun 2 Aralık (1 )947 tarih ve 47/1647/9 sayılı başka bir kararı üzerine, Genel Kurulumuzca 9 Şubat (1 )948 tarihinde yapılan görüşme sonunda; muhtelif tarihli kanunlara göre teşekkül etmiş olan Heyeti Mahsusa­ larca haklarında bir daha devlet memuriyetlerinde istihdam edilmf![me)lerine karar ve­ rilip, 1 520 sayılı kanun gereQince maaşlarından kesilmiş olan tekaüd aidatı yekunu % 50 ilavesile verilmek veya müraca at etmeleri yüzünden 1673 sayılı kanunun muvakkat 7. maddesi hükmüne tevfikan hakları H azine aleyhine sakıt olmak suretile H azine ile ilişki­ leri kesilmiş bulunan bilumum askeri ve mülki memurların, 3527 sayılı af kanunun 3. maddesi hükmü muvacehesinde 1 520 sayılı kanun gereQince almış oldukları tekaüd ai­ datlarının istirdadı şartile tekaüd haklarının ihyasının kabGlü kararlaştırılmış bulundu­ Qundan, Maliye BakanlıQı'nca da mütalaa edildiQi veçhile, bundan böyle Danıştay Dava Daireleri Genel Kurulu'nun sözü edilen tevhidi içtihat kararına uyularak, bunlard a n (1 520 sayılı kanuna veya 1673 sayılı tekaüd kanunun geçici 7. maddesi hükmüne göre ödeme yapılmış olsun veya olmasın) 1 50'1iklerin yalnız yetimlerine ve mülga Heyeti Mahsusa kararlarına dahil olanların hem kendilerine hem de yetimlerine emekli veya yetim aylıQı baQlanması ve 1520 sayılı kanun gereQince emekli aidatının % 50 fazlasile almış olanların aldıkları paraların tahsis olunac a k emekli veya yetim aylıklarından istir­ dadı suretile muameleye tabi tutulması uygun görülmüş olmakla, keyfiyetin bu suretle cevaben adı geçen BakanlıQa bildirilmesine ve malumat husGlü zımmında sivil ve askeri emekliler şubesine tebliQine karar verildi." Milli Savunma Ba kanlıQı Zat i şleri Diiire ­ si'nin yazısı için bkz. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdür­ lüöü Cumhuriyet Arşivi Daire Başkanlıöı Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, Başbakanlık Muamelat Genel Müdürlüöü KataloQu. (BCA BMGMK), [Katalog Numarası: O 30 10/47 305 32). (Bkz. EK 1 ).

Maliye BakanlıQı da. 27 Mayıs 1 948 tarihinde BaşbakanlıQa yazdıQı bir yazıda (Mözü: 1 50'1ik­ lerin yetimlerine ve Heyeti Mahsusaca haklarında karar verilmiş olanların şahıslarına ve ye­ timlerine emekli ve yetim aylıQı tahsisine kanuni bir m ani olmadıQı h[akkındaH. bu konuda şu görüşleri ortaya koyacaktır: MDanıştay Dava Daireleri Genel Kurulu'nca 12 Aralık 1 947 tariinde ittihaz edilen E 4783/K 47-51 sayılı içtihadın birleştirilmesi hakkındaki kararla, 3527 sayılı af kanunu hü­ kümleri muvacehesinde; 1) Lozan'da akdolunan 24 Temmuz 1 923 tarihli umümi af beyanname ve protokolün­ de mevzubahis 1 50'1iklerin mezbuk hizmetleri sebebiyle yetimlerine; 2) H a klarında Heyeti Mahsusalarca karar verilmiş bulunanların hem kendilerine ve hem de yetimlerine, emekli ve yetim aylıQı tahsis edilmesine kanuni bir mani olmadıQına karar verilmiş ve bu karar 4 Mart 1 948 tarihli Resmi Gazete' de yayınlanmıştır. Bunların gerek kendilerine, gerekse dul ve yetimleri tarahndan 1 520 sayılı kanun ile 1 683 sayılı kanunun geçici 7. maddesi hükümleri dairesinde emekli aidatını % 50 fazlasıy­ la vaktiyle almış bulunanların bu karar dışında bırakılacaQı hakkında kararda bir tefrik yapılmamış olduQundan. badema bu karara uyularak kendilerine veya yetimlerine 1 520 sayılı kanuna veya 1683 sayılı kanunun geçici 7. maddesi hükümleri dairesinde emekli ai­ datının % 50 fazlasıyla vaktiyle almış bulunanların bu karar dışında bırakılacaQı hakkında kararda bir tefrik yapılmamış olduQundan, badema bu karara uyularak, kendilerine veya yetimlerine 1520 sayılı kanuna veya 1 683 sayılı kanunun geçici 7. maddesi hükümlerine göre ödeme yapılmış olsun veya olmasın, 1 50'1iklerin yetimleriyle H eyeti Mahsusa karar74

milletvekili Rıfat Sivişoğlu'nun , Yüzelliliklerin3 Yetimlerine ve Heyeti Mahsusalarca Haklarında Karar Verilmiş Olanların Şahıs­ larına ve Yetimlerine Maaş Tahsisi Hakkında Kanun Teklifi ve Maliye ve Bütçe Komisyonları Raporları; S. Sayısı: 205 , TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: 9, Toplantı: 2, Oturum: 2, Cild: 1 6, 85. Birleşim, 1 6 Haziran 1952) . Ancak sorun bu şekilde de tam olarak çözülememiştir. Gerçi bu durumda olanların emekli ya da yetim maaşları bağlanmıştı (Rıfat Sivişoğlu'nun TBMM'de aynı gün yaptığı konuşmadan, 500-600 sivil ya da asker kökenli kişinin emekli maaşı almaya başladığını öğreniyoruz. TBMM Tutanak Dergisi, 16 Haziran 1952) . Fakat sa­ yıca az da olsa, bazı kişilerin (yine Sivişoğlu'nun TBMM'de aynı gün yaptığı konuşmadan, bu kişiler arasında emekli Kurmay Yar­ bay (Yüzbaşı?) Ahmet Kemal Şenkıl ile Yüzbaşı Hakkı Turhan'ın da var olduklarını öğrenmek mümkün . . TBMM Tutanak Dergisi, 16 Haziran 1952) bu haktan yararlanamadıkları anlaşılıyor. .

larına uQramış olanların kendileriyle yetimlerine emekli veya yetim aylıQı baQlanması ve ancak bunlardan emekli aidatını % 50 fazlasıyla almış bulunanların aldıkları paraların tahsis edilecek emekli ve yetim aylıklarınd a n istirdadı lazım geleceQi Sayıştay BaşkanlıQı ile bilmuhabere kararlaştırılmıştır. Bu esaslara göre muamele yapılmasına ve tahsis edi­ len emekli ve yetim aylıkları mebdelerinin 1 683 sayılı kanunun 8. maddesiyle 3107 sayılı kanunun hükümlerine göre tayin olunmasına müsaadelerini rica ederim. Maliye Bakanı Ş[evket) Adalan: BCA BMGMK, [Katalog Numarası: O 30 10/107 698 1 2). (Bkz. EK 2). 3

Yüzelliliklerin listesi 1 Haziran 1 924 tarihli B akanlar Kurulu kararnamesi ile belirlendi. Kararna­ me 1 50'1iklerin sınır dışı edilmelerini öngörüyordu. 28 Mayıs 1927 tarihinde TBMM tarafından kabul edilen 1064 sayılı yasa ile de, 150'1iklerin Türk vatandaşlıQından çıkarılmaları hükme baQ­ landı. Böylece 1 50'1ikler tüm vatandaşlık haklarını yitirmiş oldular. 29 Haziran 1 938'de TBMM'ce kabul edilen 3527 sayılı af kanunu ise, 1 50'1ikleri af ediyor, fa­ kat "bu şahıslara, mesbuk memuriyetlerinden dolayı tekaüd maaşı tahsis edilmez ve bu şahıs­ lar kanunun meriyete girdiQi tarihten itibaren sekiz sene müddetle ( ... ) amme hizmetlerinden sayılan işlerde kullanılamazlar ve bulunamazlar. Bu kanunun mer'iyetinden evvel 1064 sayılı kanun hükümlerinden doQan bütün hukuki netice ve muameleler mahfuzdur.- demek suretiyle, affın kapsamını daraltıyordu. Ayrıca, 1 50'liklerin gerektiQinde hükumet kararı ile vatandaşlıktan çıkarılabilecekleri de öngörülmüştü. Ayrıca Zonguldak Rıfat SivişoQlu'nun 1 951 yılında hazırlamış olduQu yasa önerisinin gerek­ çesinden, bazı 1 50'1iklerin aradan sekiz yıl geçtikten sonra devlet hizmetine girdiklerini öQreni­ yoruz (S. Sayısı: 205, TBMM Tutanak Dergisi, 1 6 Haziran 1952). GörüldüQü gibi, 150'1iklere emekli maaşı baQlanması yasanın açık hükmü karşısında müm­ kün d eQildi. Fakat yasada 1 50'1iklerin yetimlerine yetim maaşı baQlanmaya c a Qı konusunda açık bir hüküm yoktu. Bu durumun bazı hukuki tartışmalara ve davalara neden olduQu a nlaşılı­ yor. DeQişik yargı organlarının bu konuda farklı kararlar almaları üzerine de, Danıştay Dava Daireleri G enel Kurulu, 12 Aralık 1947 tarihinde aldıQı bir içtihadı birleştirme kararında, 3527 sayılı af kanununun sonucunda, 1 50'1iklerin yetimlerine yetim maaşı verilmesi gerektiQine ka­ rar verdi (Resmi Gazete, Sayı: 6848, 4 Mart 1 948). 75

Demokrat Parti'nin iktidarının ilk yıllarında TBMM'de konuya ilişkin olarak yapılan bazı görüşmelerde bu soruna da değinili­ yordu . " Çanakkale Eski Milletvekili Ali Rıza Kırsever'in Dilekçe Komisyonu'nun 22 Aralık 1948 Tarihli Haftalık Karar Cetvelin­ deki 1 5 73 Sayılı Kararın Kamutayda Görüşülmesine Dair Öner­ gesi ve Dilekçe Komisyonu Raporu "ndan (Rapor, 14 Ocak 1949 tarihinde TBMM Başkanlığı'na sunulmuş olmasına rağmen, Di­ lekçe Komisyonu'nda ancak 195 1 yılında ele alınabilmiş ve Di­ lekçe Komisyonu raporu 3 1 Temmuz 195 1 tarihinde hazırlan­ mıştı; rapor ve raporlara ilişkin görüşmeler için bkz. TBMM Tu­ tanak Dergisi, Dönem: 9, Toplantı: 1 , Oturum: 1 , Cild: 9, 108. Birleşim, 3 Ağustos 195 1 ) bu konuda şu bilgileri edinmek müm­ kün : Gelibolu'da oturan ve 195 1 yılında 72 yaşında olan emekli Kurmay Yarbay (Yüzbaşı?) Ahmet Kemal Şenkıl, 15 Ekim 1948 ve 3 Ocak 195 1 tarihlerinde TBMM Dilekçe Komisyonu'na ver­ diği dilekçelerinde, kendisinin Bursa Askeri Heyeti Mahsusası tarafından 21 Eylül 1 340 [ 1 924 ] tarihinde askerlikten çıkarıldı­ ğını, ancak daha önce de Kuvayi lnzibatiye'de bulunduğundan dolayı, 1 Aralık 1 338 [ 1922] tarihinde, Birinci Dünya Savaşı so­ nunda kendisine bağlanan emekli maaşının kesildiğini ve daha sonra ise vatandaşlıktan çıkarıldığını, ancak 5 Mayıs 1 94 7 tarihli Bakanlar Kurulu karan ile yeniden Türk vatandaşlığına alındığı­ nı belirterek, diğer emsalleri gibi kendisine de emekli maaşı bağ­ lanması için Milli Savunma Bakanlığı'na müracaat etiğini, ancak Bakanlığın başvuruyu red etmesi sonucunda dava açmak zorun­ da kaldığını açıklıyordu. Ancak Askeri Yargıtay, 1 Nisan 1948 ta­ rihinde davayı red ettiğinden ve davanın karar tashihi talebi de 5 Ağustos 1948'de yine Askeri Yargıtay'ca red edildiğinden, müra­ caatçıya emekli maaşı bağlanması mümkün olamamıştı. Dilekçe sahibi, kendisine de emekli maaşı bağlanması için son çare ola­ rak TBMM Dilekçe Komisyonu'na müracaat ediyordu . Dilekçe Komisyonu, yargı kararlarının yasama organınca değiştirileme­ yeceği gerekçesi ile4 talebin reddine karar vermiştir. Oysa Rıfat Sivişoğlu, TBMM' de bu. konuda yaptığı konuşmada, dilekçe sahi­ binin hakkının yasama organınca tanınması gerektiğini ileri sü4 76

Aykırı bir örnek için bkz. Cemil Koçak, Abdülhamid'in Mirası, Arba Yayınları, lstanbul, 1 990.

rüyordu. Sivişoğlu'na göre, Danıştay Genel Kumlu'nun Divanı Muhasebat Heyeti Umumiyesi'nin ve Askeri Yargıtay'ın çelişik kararlarının adalete uygun olarak düzeltilmesi gerekmekteydi. Konunun TBMM'de görüşülmesi sırasında söz alan İstanbul mil­ letvekili N ihat Reşat Belger yaptığı konuşmada, "hukuki pren­ sipleri öne sürerek, vicdani düşüncelerimizin bir tarafa bırakıl­ ması doğru olmaz kanaatindeyim. Ancak ve ancak bu yapacağı­ mız yardımın bir iki sene devam edeceğini de nazarı itibare al­ mamız lazımdır." demekte ve dilekçe sahibinin haklarının veril­ mesini talep etmekteydi. Bununla birlikte, TBMM'de yapılan ko­ nuşmalarda, talebin yerine getirilmesi için ayn bir yasa çıkarıl­ ması gerektiği belirtilmiş ve Dilekçe Komisyonu raporu kabul edilmiştir. Bu tarihten yaklaşık bir yıl sonra, dilekçe sahibi ile onun duru­ munda olanlara emeklilik maaşlarının bağlanabilmesi için Rıfat Sivişoğlu tarafından hazırlanan ve 6 Kasım 195 1 tarihinde TBMM Başkanlığı'na sunulan yasa önerisinin gerekçesinde şöyle denili­ yordu: "Esasen bu kabil maaşa muhtaç zevatın çoOu rahmeti rahmana kavuş­ muştur. Kalanların genci belki ve muhakkak ki 70-75 yaşındadır. M üşfik Türk milletinin bu gibilere aQuşu şefkatini açaca Qından kimsenin şüphe­ si yoktur." IS. Sayısı: 205, TBMM Tutanak Dergisi, 16 Haziran 1 952). Yasa önerisinin görüşüldüğü Maliye Komisyonu raporunda ise, Maliye Bakanlığı'nın " teklife mevzu olan bazı şahıslar hakkında kaza mercilerince verilmiş ve kesinleşmiş kararlar olduğunu ve buna karşı yeni bir kanun tedvininin doğru bulunmadığı" (S. Sa­ yısı: 205 , TBMM Tutanak Dergisi, 16 Haziran 1952) gerekçesiyle öneriye karşı çıktığını öğreniyoruz. Buna karşılık, Rıfat Sivişoğlu , "3527 sayılı af kanununun neşri üzerine Danıştay'a Yüzellilikle­ rin yetimlerine ve Heyeti Mahsusalarca haklarında verilmiş olan­ ların şahıslarına ve yetimlerine tekaüd ve yetim maaşı tahsisine kanuni bir engel olmadığı yolunda ittihaz ettiği bir tevhidi içtihat karan bulunduğundan, teklifin Askeri Yargıtay'ca haklarında aksi bir karara varılmış olanların da istifade etmeleri maksadına matuf bulunduğunu izah" (S. Sayısı: 205 , TBMM Tutanak Dergisi, 1 6 Haziran 1952) etmiş v e Komisyon, yasa önerisini bazı değişiklik77

lerle kabul etmiştir. Yasa önerisi, Bütçe Komisyonu'nda da bazı değişikliklerle kabul edilmiştir. * (*) TBMM Tutanak Dergisi, ( 1 6 Haziran 1952), (S. Sayısı: 205). ZONG U LDAK M i LLETVEKiLi RIFAT SIVIŞOGLU'NUN 1 50'LIKLERIN YETiM LERiNE VE H EYETi MAHSUSALARCA HAKLARINDA KARAR VERiLMiŞ OLANLARIN ŞAH ISLARINA VE YETiM LERiNE MAAŞ TAHSiSi HAKKINDA KANUN TEKLiFi VE MALiYE VE BÜTÇE KO MISYONLARI RAPORLAR! [Türkiye) Büyük Millet Meclisi B aşkanlıQı'na

6 Ka sım 1 951

1 50'1iklerin yetimlerine ve Heyeti Mahsusa kararına uQrayanların şahıslarına ve yetim­ lerine tekaüd m aaşı baQlanması hakkındaki kanun teklifi ile gerekçesi baQlı olarak su­ nulmuştur. Büyük Meclisin tasvibine arz olunmasını istirham ederim. Saygılarımla ... Zonguldak Milletvekili Rıfat SivişoQlu Gerekçe 1 50'1iklerin yalnız yetimlerine ve 347 ve 854 numaralı [sayılı) kanunların dairei şümu­ lüne giren sivil ve asker bilumum memurlardan saQ kalanların şahıslarına ve ölenlerin yetimlerine tekaüd maaşı tahsisi için hazırlamış olduQum kanun teklifi ilişiktir. 29 H aziran 1938 tarihli ve 3527 sayılı kanun, 150'1ikleri affa mazhar kılarken, "bu şa­ hıslar sekiz sene müddetle devlet hizmetinde kullanılamaz; bu şahıslara tekaüd maaşı baQlanmaz" hükmünü koymuştur. Şu sarahate göre, bu kabil eşhas, kanunun neşri tari­ hinden itibaren sekiz sene geçtikten sonra devlet hizmetine girebileceklerdir. Nitekim girenler de vardır. Kanundaki "bu şahıslara tekiiüd maaşı baQlanmaz" hükmünden çıkan manayı haki­ ki, 29 Haziran 1 938 tarihinde veya sonra tekaüdlük müddetini dolduran ve hayatta olan 1 50'1iklerin şahıslarına tekaüd maaşı baQlanmazsa da, yetimlerine baQla nır demektir. 1 50'1iklerin dışında kalan ve 347 ve 854 numa ralı [sayılı) kanunların dairei şümUlüne giren sivil ve asker bilumum memurların tekaüd ma aşlarına gelince; Bu kabil memurlar hakkındaki 347 ve 854 numaralı [sayılı] kanunlar gereQince, Ali Karar Heyeti'nce, Devlet Şurası Mülkiye Dairesi'nce ve Heyeti Mahsusalarca verilmiş kararlar, 29 Haziran 1938 tarihli ve 3527 numaralı [sayılı] kanunla ret edilmiş ve bu gibi­ ler arasında 3527 sayılı kanunla konulan iki sene hizmete alınmamak kaydı bittikten son­ ra, devlet hizmetine girerek çalışmış ve başarılı hizmet görenler bulunmuştur. Bir kim­ senin devlet hizmetine alınması, onun bütün medeni haklara sahip olduQunun resmen ve sarahaten tanınması manasını tazammun eder. Bu takdirde bunla rın da tekaüd hak­ larının kabUlü zaruridir. Kaldı ki, 3527 sayılı kanunda 1 50'1iklerden bahsedilirken, "bu şahıslara tekaüd ma aşı baQlanmaz" denmek suretiyle, hasren bunların şahısları kasd edildiQi halde, bunla rın haricinde kalan sivil ve asker diQer sınıf için hiçbir şey denilmeyerek meskut geçilmiştir. B unun içindir ki, Şurayı Devlet Umumi H eyeti, 4 Mart 1 948 tarihli Resmi Gazete'de inti­ şar eden Tevhidi içtihat kararında, 1 50'1iklerin yetimlerine ve ötekilerin şahıslarına ve yetimlerine tekaüd maaşı tahsisi icab edeceQini belirtmiş ve Divanı Muhasebat Umumi Heyeti de, 5 Nisan 1948 tarih ve 1 844 numaralı [sayılı) kararı ile aynı neticeye varmış ve buna göre bir kısım eytam ve eşhas, tekaüd m a aşı aldıkları halde, bir kısmının bundan mahrum kaldıQı a nlaşılmıştır. Mahrum kalanlar resmen mürac a at etmeyenlerse, buna karşı bir şey denemezse de, müracaat ettiQi halde mahrum kalmışsa, bunun adaletle te78

lifi mümkün olamayacaaı cihetle, bu gibilerin tekaüd maaşlarının müracaatları tarihin­ den itibaren baQlanması esası, kanun teklifinde tasrih edilmiştir. 3527 numaralı [sayılı) kanunla yukarıda zikrettiaim Şurayı Devlet ve Divanı Muhase­ bat kararları karşısında yeni bir kanun tedvinine lüzum yok gibi bir zan ve zehap hasıl olabilir. Fakat bu iki idari kaza merciinin kararı hilafına, askeri kaza merciince sadır olan kararın telifi ve mahrum kalanların haklarının temini mümkün olmadıaından, bu sebeple bu işin yeni bir kanun teklifi mevzuu olarak ele alınması zaruri görülmüştür. [Türkiye) Büyük Millet Meclisi'ne müracaat eden Kemal ismindeki bir Kurmay Yarbay'ın bu konu­ ya müteallik işin müzakeresi sırasında, Meclis kürsüsünde maruzatta bulunduaum za­ man. bunun yeni bir kanun mevzuu yapılması ve Meclise getirilmesi temayülü belirmiş olduQundan, bu teklifi hazırladım. Esasen bu kabil maaşa muhtaç zevatın çoQu rahmeti rahmana kavuşmuştur. Kalan­ ların en genci belki ve muhakkak ki 70-75 yaşındadır. Müşfik Türk milletinin bu gibilere aauşu şefkatini açacaQından kimsenin şüphesi yoktur. Teklifimin kabOlü bu ihtiyarların fersiz gözlerini açacaktır. Yüce Meclisin tasvibine arz olunur. 6 Kasım 1 951 Zonguldak Milletvekili Rıfat SivişoQlu Maliye Komisyonu Raporu TBMM Maliye Komisyonu Esas No: 2/298 Karar No: 23 14 Ocak 1 952 Yüksek B aşkanlıQa Zonguldak milletvekili Rıfat Sivişoalu'nun, 1 50'liklerin yetimlerine ve H eyeti Mahsu­ salarca haklarında karar verilmiş olanların şahıslarına ve yetimlerine maaş tahsisi hakkında vermiş olduQu kanun teklifi ve gerekçesi, Maliye BakanlıQı temsilcisi ve teklif sahibi[nin) huzurları ile komisyonumuzca tetkik [edildi) ve incelendi. Maliye B akanlıaı temsilcisi, teklife mevzu olan bazı şahıslar hakkında kaza mercile­ rince verilmiş ve kesinleşmiş kararlar olduQunu ve buna karşı yeni bir kanun tedvininin doQru bulunmadıQını söyledi. Teklif sa hibi ise, 3527 sayılı Af Kanunu'nun neşri üzerine Danıştay'a 1 50'1iklerin ye­ timlerine ve Heyeti Mahsusalarca haklarında karar verilmiş olanların şahıslarına ve ye­ timlerine tekaüd ve yetim maaşı tahsisine kanuni bir engel olmadıQı yolunda ittihaz etti­ Di bir tevhidi içtihat kararı bulunduQundan, teklifin Askeri Yargıtayca haklarında a ksi bir karara varılmış olanların da istifade etmeleri maksadına matuf bulunduQunu izah etti. Teklifin heyeti umumiyesi üzerinde yapılan müzakerelerden sonra, maddelere geçil­ mesine karar verildi. Teklifin birinci maddesi ile, 1 50'1iklerle haklarında Heyeti Mahsusalarca karar veril­ miş olan kimseler istihdaf edilmekte bulunduQundan, halbuki 3527 sayılı kanun, 1 50'1ik­ leri affa mazhar kılarken, ·bu şahıslar sekiz sene müddetle devlet hizmetinde kullanıla­ maz; bu şahıslara tekaüd maaşı baQlanamaz· hükmünü koymuş ve tevhidi içtihat kararı ile de, 150'1iklerin yetimlerine tekaüd maaşı baQlanması için hiçbir kanuni mani olmadıQı karar altına alınmış olduQundan, artık kanunda 1 50'1iklerden bahsetmeye hiçbir lüzum kalmamıştır. Buna uyarak teklifin; H eyeti Mahsusalarca H aklarında Karar Verilmiş Olanların Emekli Haklarının Mahfuz Tutulması Hakkında Kanun şekline konulmasına ve 1 . maddesinin de buna uygun olarak deQişirilmesine karar verilmiştir. Teklifin 2. maddesi, maaş tahsisinin mebdeini göstermektedir. Maddedeki vuzuh­ suzluk göz önüne alınarak, vuzuh temini maksadı ile deQiştirilmiştir. 79

Teklifin 3. maddesi ise, teklifin yürürlüne gireceni zamanın mebdeini göstermektedir. Komisyonumuz buradaki ·2. madde hükmü müstesna olmak üzere· kaydını zait görmüş ve maddeyi metinde yazılı şekilde deniştirmiştir. Teklifin 4. m addesi komisyonumuzca aynen kabül edildikten sonra, muaddel şekli ile heyeti umümiyesi reye konulmuş ve Zeki Akçalı (Seyhanl'ın muhalefeti ile ve ekseriyet­ le kabül edilmiştir. Havalesi gerenince Bütçe Komisyonu'na tevdi buyurulmak üzere Yüksek Başkanlına sunulur. Maliye K[omisyonu] B aşkanı Rize luet Akçal Bu Rapor Sözcüsü Seyhan Reşat Güçlü Kocaeli Lütfi Tokonıu Amasya Hamit Koray Diyarbakır M. Remzi Bucak Malatya Esat Donan imzada bulunamadı Mardin Abdülkadir Kalav imzada bulunamadı Samsun Şükrü Uluçay Konya U. Nazif Yiniter Yozgat Fuat Nizamonıu Zonguldak Fehmi Açıksöz Zonguldak Rıfat Sivişonıu Seyhan (muhalifim) Zeki Akçalı Bütçe Komisyonu Raporu TBMM Bütçe Komisyonu Esas No: 2/298 Karar .Na: 92 3 H aziran 1952 Yüksek Başkanlına Zonguldak milletvekili Rıfat Sivişonlu'nun, 1 50'1iklerin yetimlerine ve Heyeti Mahsu· salarca haklarında karar verilmiş olanların şahıslarına ve yetimlerine maaş tahsisi hak· 80

kındaki kanun teklifi, Maliye Komisyonu Raporu ile birlikte komisyonumuza havale olun­ makla, Maliye BakanlıQı temsilcisi de hazır bulunduQu halde görüşüldü. Gerekçeden de anlaşılacaQı veçhile teklifle; 1) 1 50'1iklerin yetimlerine maaş tahsisi, 2) H eyeti Mahsusala rc a haklarında karar verilmiş olup da, 3527 sayılı Af Kanu­ nu'nun 3. maddesi gereQince affa mazhar olanların şahıslarına ve yetimlerine maaş tahsisinin temini istihdaf edilmektedir. Yapılan müzakere sonunda; Al 150'1iklerin yetimlerine maaş tahsisine kanüni bir engel mevcut olmadıQına dair Danıştay Umümi Heyeti'nin 12 Aralık 1 947 tarih ve 47/151 sayılı tevhidi içtihat kararı ile, bunu müeyyid Sayıştay Umümi Heyeti'nin 5 Nisan 1948 tarih ve 1 844 sayılı kararının mevcut oluşu. BI H a klarında Heyeti M ahsusalarca karar verilmiş olanların durumlarının ise, yine yukarıda tarih ve sayıları yazılı kararlarda da açıklandıQı üzere; 3527 sayılı Af Kanunu ile bunlar haklarındaki kararların ret edildiQi ve bu süretle fiillerinin affa uQradıQı, af kanun­ larının ise fiile matuf olup, cezayı bütün huküki neticeleriyle ortadan kaldıracaQı husus­ ları gözönünde tutularak, teklifin kabülü ile maddelere geçilmesi muvafık görülmüştür. Maddelerin müzakeresinde; Maliye Komisyonu'nun yeniden tanzim ettiQi başlık ay­ nen, birinci madde tadilen ve ikinci madde mahiyeti itibariyle geçici olduQundan, aynen geçici madde olarak, yürürlük maddeleri ise madde numaraları deQiştirilmek süretiyle aynen kabül edilmiştir. Kamutayın onayına arz edilmek üzere Yüksek BaşkanlıQa sunulur. Başkan lstanbul E. Adakan Başkan V[ekili] Burdur F. Çelikbaş Bu Rapor Sözcüsü Gümüşhane K. YörükoQlu Antalya A. SarıoQlu Bolu M. Güçbilmez Bolu 1. Gülez Bursa H. Şaman Çanakkale E. Kalafat Erzincan N. Pekcan l stanbul A. H. B a şar lstanbul H. Hüsman lstanbul S. Oran 81

lzmir B. Bilgin Kastamonu H. Türe Konya M. A. Ülgen Trabzon S. F. KalaycıoQlu Van ( muhalifim) F. Melen Muhalefet Şerhi Tasarının geçici maddesinin bu şekli ile tatbik kaabiliyeti yoktur. Zira Mkayda intikal etmiş yazılı müracaatw ibaresi müphemdir. Tatbikatta büyük tereddüt ve imkansızlıklara yol açacaktır. Nereye, kime müracaat edildiQinin tesbiti düşünüldüQü malüm deQildir. DiQer taraftan buna lüzum da yoktur. Zira bu gibi hallerde kanun hükmünü çok gerilere götürerek, alakalılara beş, on senelik toptan aylık ödemek yoluna gitmek hatalı bir iş olur. Başka bir muamele şekli alakalıların emsallerine yapılan muameleden de farklı olur. Zira onlar aldıkları paraları % 50 fazlasıyla ewelden iade etmişlerdir. Bu paranın menfa­ atlerinden mahru.m kalmak bahasına aylıQa müstehak olmuşlardır. H albuki bunlar o parayı bugüne kadar nezdlerinde alıkoymuş olacaklar, onun gelir veya nemasından faydalanmış bulunacaklar, aynı zamanda aylık baQlanması için ge­ rekli olan bu şartı yerine getirmeden eski devrelere aid aylıklarını da alacaklardır ki, doQru deQildir. Bu itibarla geçici maddeye muhalifim. l stanbul milletvekili H adi Hüsman Zonguldak Milletvekili Rıfat SivişoQlu'nun Teklifi 1 50'1iklerin Yetimlerine ve Heyeti Mahsusalarca Haklarında Karar Verilmiş Olanların Şahıslarına ve Yetimlerine Maaş Tahsisi H a kkında Kanun Madde 1) Lozan'da akdolunan 24 Temmuz 1923 tarihli affı umumi beya nname ve protokolünde mevzu bahis 150 kişilik listede isimleri muharrer eşhastan, 25 Eylül 1339 (1 923) tarih ve 347 numaralı [sayılı) ve 26 Mayıs 1926 tarih ve 854 numaralı [sayılı) ka­ nunların şümulüne giren sivil, asker, muvazzaf ve ihtiyat bilumum memur, erkan, ümera ve zabitanın yalnız yetimlerine ve haklarında Divanı Harbler, Ali Heyetler, Devlet Şurası, Mülkiye Dairesi ile Heyeti Mahsusalarca karar verilmiş olanlardan hayatta olanların şa­ hıslarına ve ölenlerin yetimlerine tekaüd maaşı baQlanır. Madde 2) Bu gibilere tekaüd maaşı ilk ve resmi müracaat tarihinden itibaren tahsis olunur. Madde 3) i kinci madde hükmü müstesna olmak üzere, bu kanun yayımı tarihinde yü­ rürlüQe girer. Madde 4) Bu kanunu Bakanlar Kurulu yürütür. Maliye Komisyonu'nun DeQiştirişi Heyeti Mahsusalarca H a klarında Kara r Verilmiş Olanların Emekli H aklarının Mahfuz Tutulması H a kkında Kanun Madde 1) 3527 sayılı Af Kanunu'nun yürürlüQe girmesinden önce salahiyettar mah­ kemelerin kararları ile belirli cezalara uQramış bulunanlarla, aynı tarihten ewel 25 Eylül 82

Tasannın TBMM'de görüşülmesi sırasında önerinin aleyhinde konuşanlar da oldu. Ancak Bütçe Komisyonu adına konuşan Gü­ müşhane milletvekili Kemal Yörükoğlu, öneri ile bir adli hatanın giderilebileceğini belirtmekteydi. Nitekim görüşmeler sırasında, "27 sene evvel Heyeti Mahsusa Kanunu ile Bursa'da teşkil olunan Heyeti Mahsusa azasından [ tek] sağ kalan" Erzurum milletvekili Fehmi Çobanoğlu da söz almış ve bir hakkın teslim edileceğini 1 339 (1 923) tarih ve 347 ve 26 Mayıs 1926 tarih ve 854 numaralı [sayılı) ka nunlara göre teşekkül etmiş olan Heyeti Mahsusalarca haklarında bir daha devlet hizmetlerinde is­ tihdam edilmemelerine karar verilmiş bulunanların (bu kararlar 24 Mayıs 1928 tarih ve 1 289 sayılı kanunla teşekkül eden Ali Karar Heyeti ve 26 Teşrini Ewel 1 933 tarihli ve 2330 sayılı kanunun 1 2. maddesi mucibince Danıştay Mülkiye Dairesi tarafından tetkik ve tasdik edilmiş olanlar dahi[I)) o tarihe kadar devlet memuriyetinde bulunmuş olmak­ tan mütevellid emeklilik hakları, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli SandıQı Kanunu ve bu kanunla kaldırılan hükümler dairesinde muameleye tabi tutulur. Ancak, 1 520 sayılı kanun ile 1683 sayılı kanunun geçici 7. maddesi gere§ince, emekli keseneklerini % 50 fazlasıyla ile almış bulunanlardan, bu kanun hükümlerinden istifade etmek isteyenlerin, aldıkları bu paraları defaten geri vermeleri şarttı r. Madde 2) Bu kanun hükümlerinden istifade edecek olanların emekli veya yetim ay­ lıkları, kayda intikal etmiş yazılı müracaatları tarihini takip eden ay başından itibaren baQlanır. Madde 3) Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüQe girer. Madde 4) Bu kanunu Bakanlar Kurulu yürütür. Bütçe Komisyonu'nun DeQiştirişi Heyeti Mahsusalarca H a klarında Karar Verilmiş Olanla rın Emekli H a klarının Mahfuz Tutulması Hakkında Kanun Madde 1) 3527 sayılı Af Kanunu'nun yürürlüQe girmesinden önce salahiyettar mah­ kemelerin kararları ile belirli cezalara u§ramış bulunanlardan, 1 683 tarihli kanunun 53. maddesinden başka bir tedvinle emekli hakları sükut bulmuş bulunanlarla, yine aynı ta­ rihten ewel 25 Eylül 1339 (1 923) tarih ve 347 ve 26 Mayıs 1 926 tarih ve 854 numaralı [sa­ yılı) kanunlara göre teşekkül etmiş olan Heyeti Mahsusalarca haklarında bir daha dev­ let hizmetlerinde istihdam edilmemelerine karar verilmiş bulunanların (haklarındaki bu kararlar 24 Mayıs 1928 tarih ve 1289 sayılı kanunla teşekkül eden Ali Karar Heyeti ve 26 Teşrini Ewel 1933 tarihli ve 2330 sayılı kanunun 1 2. maddesi mucibince Danıştay Mülki­ ye Dairesi tarafından tetkik ve tasdik edilmiş olanlar da dahil) o tarihe kad ar devlet me­ muriyetinde bulunmuş olmaktan mütevellid emeklilik hakları, 5434 sayılı Türkiye Cumhu­ riyeti Emekli SandıQı Kanunu ve bu kanunla kaldırılan hükümler dairesinde muameleye tabi tutulur. Ancak, 1 520 sayılı kanun ile 1 683 sayılı kanunun geçici 7. maddesi gere§ince, emekli keseneklerini % 50 fazlasıyla ile almış bulunanlardan, bu kanun hükümlerinden istifade etmek isteyenlerin, aldıkları bu paraları defaten geri vermeleri ş a rttır. Madde 2) Bu kanun hükümlerinden istifade edecek olanların emekli veya yetim ay­ lıkları, kayda intikal etmiş yazılı müracaatlar.ı tarihini takip eden ay başından itibaren ba§lanır. Madde 3) Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüQe girer. Madde 4) Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. 83

açıklamıştır. Komisyonlarda yasa önerisine eklenen geçici madde üzerinde konuşan (Bütçe Komisyonu üyesi olup, Komisyon rapo­ runa mu halefet şerhi düşmüş olan) İstanbul milletvekili Hadi Hüsman, yasa gereğince hak sahibi kılınacak olanların emekli maaşlarını, yasanın kabulünden sonra almaları gerektiğini öne sürmüşse de, bu öneri red edilmiştir (TBMM Tutanak Dergisi, 1 6 Haziran 1952) . Heyeti Mahsusalarca H aklarında Karar Verilmiş Olanların Emekli Haklarının Mahfuz Tutulması Hakkında Kanun gereğince, "3527 sayılı af kanununun yürürlüğe girmesinden önce selahiyet­ tar olan mahkemelerin kararlan ile belirli cezalara uğramış bulu­ nanlardan 1 683 sayılı kanunun 53. maddesinden başka bir ted­ vinle emekli hakları süküt etmiş bulunanlarla, yine aynı tarihten evvel 25 Eylül 1 339 [ 1 923 ] tarih ve 34 7 ve 26 Mayıs 1926 tarih ve 854 numaralı kanunlara göre teşekkül etmiş olan Heyeti Mah­ susalarca haklarında bir daha devlet hizmetlerinde istihdam edil­ memelerine karar verilmiş bulunanların (haklarındaki bu karar­ lar, 24 Mayıs 1 928 tarih ve 1 289 sayılı kanunla teşekkül eden Ali Karar Heyeti ve 26 Teşrini evvel [ Ekim ] 1933 tarihli ve 2330 sayı­ lı kanunun 1 2 . maddesi mucibince Danıştay Mülkiye Dairesi ta­ rafından tetkik ve tasdik edilmiş olanlar da dahil) o tarihe kadar devlet memuriyetinde bulunmuş olmaktan mütevellit emeklilik hakları, 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ve bu kanunla kaldırılan hükümler dairesinde muameleye tabi" tutuldu. "Ancak 1 520 sayılı kanun* ile 1 683 sayılı kanunun geçi(*) Kanun No: 1 520, (Resmi Gazete: 10 Haziran 1929 ve Sayı: 1 212) Devletle Alakaları Kat Edilen Bilumum Askeri ve Mülki Memurlarla Zabitan ve Eytam ve Eramiline Tekaüd Aidatlarının i adesine D air Kanun Birinci Madde: 23 Nisan 1336 (1920) tarihinden itibaren salahiyetdar olan mahkeme­ ler veya heyet kararları ile müebbeden memuriyetten mahkumiyet ve hukuku medeni­ yeden ıskat ve tard ve nisbeti askeriye kat'ı cezalarına uQrayan veya aQır cezaya mah­ kum olan, idam edilen veya hükumet veya [Türkiye] Büyük Millet Meclisi kararı ile tabi­ yetten ıskat ile milli hudut haricine çıkarılan bilumum askeri ve mülki devlet memurları ile ordu ve jandarma mensuplarının ve mütekaidlerinin maaşlarından kesilmiş olanm te­ kaüd aidatı yekunu yüzde elli ilavesi ile aşaQıdaki fıkralarda yazılı olduQu veçhile iki tak­ sitte verilerek, H azine ile ilişikleri kesilir: Al Milli hudut haricine çıkarılmış olanların, işbu kanunun neşri tarihinde memleketi­ mizde ve tabiyetimizde bulunan maaşa müstahak ailelerine, B) DiQerlerinden bu kanunun neşri tarihinde hayatta olanların kendilerine, C) idam edilenlerle vefat etmiş olanların maaşa müstahak ailelerine (bunlardan ev­ velce vefat dolayısıyla maaş tahsis edilmiş olanlar da işbu hükme tabidir). 84

ci 7. maddesi gereğince emekli keseneklerini % 50 fazlasıyla al­ mış bulunanlardan, bu kanun hükümlerinden istifade etmek iste­ yenlerin aldıkları paraları defaten geri vermeleri" şarttı . Yasanın geçici maddesine göre ise, "bu kanun hükmünden istifade edecek olanların emekli veya yetim aylıkları kayda intikal etmiş yazılı müracaatları tarihini takip eden ay başından itibaren bağlanacaktı (S. Sayısı: 205 , TBMM Tutanak Dergisi, 16 Haziran 1952) . Yasa önerisi 16 Haziran 1952'de TBMM'de kabul edildi; öneri­ nin Meclis'teki ikinci görüşmesi ise 21 Kasım'da yapıldı (TBMM Tutanak Dergisi, Dönem: 9, Toplantı: 3, Oturum: 1 , Cild: 1 7 , 7. Birleşim l 6 Haziran 1952) ve yasa önerisi 5989 sayı ile yasalaştı (yasanın yürürlüğe giriş tarihi: 28 Kasım 1952; Resmi Gazete, Sa­ yı: 8269 , 28 Kasım 1952) . Yirmi yılı (kimileri için otuz yılı) aşkın bir süre sonra gelen emeklilik hakkından pek az kişinin (yine herhalde pek az bir süre için) yararlanabildiğini tahmin etmek güç olmasa gerekir. Belirtmek istediğim son nokta; Heyeti Mahsusalar konusunda anılarda pek az bilgiye rastlanmakta olduğudur. Benim şimdiye kadar görebildiğim, Heyeti Mahsusalar ve çalışma yöntemleri ko­ nusundaki en geniş açıklamalar, Bezmi Nusret Kaygusuz'un anı­ larındadır* (bkz. Cemil Koçak, "Bezmi Nusret Kaygusuz'un Hatı­ raları" , Tarih ve Toplum, Sayı: 1 3 , Ocak 1985 , s. 68-71 ) .

i kinci M adde: B u kanun mucibince müstahaklarına tesviye edilecek mebaliQ Maliye bütçesinin reddiyat faslından mahsup olunur. Üçüncü madde: M ülki ve askeri tekaüd kanunlarının ve Askeri Ceza Kanunu'nun işbu kanuna muhalif olan ahkamı mülgadır. Dördüncü Madde: Bu kanun neşri tarihinden mOteberdir. Beşinci Madde: Bu kanunun hükümlerini icraya Maliye Vekili memurdur. (TBMM Kanunlar Mecmuası. Devre: 3, içtima: 2, Cild: 7, 1929, s. 957) (3. Devrenin 1 Teşrini Sani 1928'den 3 Haziran 1929 tarihine kadar süren ikinci içti­ maı zarfında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce kabOI olunan 177 kanun ile 10 tefsir ve 81 kararı muhtevi olup, münhasıran [Türkiye] Büyük Millet Meclisi azayı kiramına mahsus olmak üzere tab edilmiştir)

(*) Bezmi Nusret Kaygusuz'un Heyeti Mahsusalar ile ilgili anıları, Cemil Topuzlu'nunkiyle birlikte, · Dördüncü Bölümde sunulmaktadır.

85

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

'' Heyeti Mahsusa'dan Geçen Bahriye l i ler ve (Vahdettin'i n Yaveri) Yüzbaşı Fahri Efend i "

FAHRi ÇOKER

"Heyeti Mahsusalar"lar hakkında yasal düzenlemelerin yanında elimizde üç kaynak mevcut. . . Biri Besmi Nusret Kaygusuz'un 1955'de yayınlanan anılan,1 diğeri Sayın Mete Tunçay'ın araştır­ ması,2 üçüncüsü de Sayın Cemil Koçak'ın "Bir Soru, Bir Yanıt ve Öykünün Sonu" başlıklı yazısı.3 Sayın Koçak, yazısının son pa­ ragrafında, Heyeti Mahsusalar konusunda anılarda pek az bilgiye rastlanmakta olduğunu belirtir. Aslında bütün bu araştırmalar da­ ha çok askerler dışındaki devlet memurlarına ilişkin olduğu için, biz bu yazımızda, Deniz Kuvvetleri Arşivi'nin İstiklal Savaşı'nda Bahriye ve Bahriyelilere ilişkin dosyalarında yaptığımız bir incele­ mede rastladığımız ve şimdiye kadar açıklanmamış bazı konuları dile getirmeye çalışacağız. Kurtuluş Savaşı'na herhangi bir suretle katılmayan subay, aske­ ri memur ve diğer ordu mensupları için yapılacak işlemler hak­ kında zaferden sonra özel bir kanun4 çıkarılmış ve bu işlemlerin 1

Bezmi Nusret Kaygusuz, Bir Roman Gibi, Ihsan Gümüşayak Matbaası, lzmir, 1955. [Kitabın ta­ nıtım yazısı için bkz.) (Kitabiyat: Tanıtım Yazısı, Tarih ve Toplum, Ocak 1985). Mete Tunçay, ·H eyeti Mahsusalar ( 1 923-1938): Cumhuriyete Geçişte Asker ve Sivil Bürokrat­ ların Ayıklanması-, (Armaöan: Kanunu Esasinin 100 Yılı, Siyasal Bilgiler Fakültesi Yayınları, Ankara, 1978). Cemil Koçak, ·Heyeti Mahsusalar: Bir Soru, Bir Yanıt ve Öykünün Sonuw, Tirih ve Toplum, Ni­ san 1 988.

4

·Mücadelei Milliyeye iştirak Etmeyen ve Hudüdu Milli H a ricinde Kalan Erkan, Ümera ve Zabi87

özel bir idari yargı yeri olarak "Heyeti Mahsusa" tarafından belir­ leneceği saptanmıştır. 25 Eylül 1923'de kabul edilen bu kanunda iki hal öngörülmek­ tedir: Bunlardan birincisi, kanunda sözü geçenlerin herhangi bir suretle ulusal harekete karşı bir teşkilat içinde olmaları veya kişi­ sel olarak karşıt çalışmaları, diğeri ise, ulusal orduya resmen çağ­ rıldıkları halde, bu çağrıya uymamış olmalarıdır. Bu eylemler, He­ yeti Mahsusa tarafından saptandığı takdirde, birinci halde ilgili­ nin bir daha devlet hizmetinde çalıştırılmamak üzere askerlikle ilişiğinin kesilmesine karar verilecek, ikinci halde ise, sadece as­ kerlikle ilişiğinin kesilmesiyle yetinilecektir. Bu kanun gereğince kurulan Askeri Heyeti Mahsusa Bursa'da Albay Ahmet Derviş -sonra Ahmet Şefik, Osman- Bey'in başkan­ lığında çeşitli sınıflardan ayrılan 10 subay üye5 ile hemen çalış­ malarına başlamış, heyetin emrinde yine bir Albayın başkanlığın­ da olarak bir "inceleme ve Soruşturma Kurulu" kurulmuştur. Heyetin Deniz Kuvvetleri personeline ilişkin çalışmalarına geç­ meden önce Kurtuluş Savaşı'ndaki deniz teşkilatı hakkında kısa bir bilgi sunulması yerinde olacaktır. TBMM'nin 23 Nisan l 920'de Ankara'da toplanmasından sonra milli hükumetin egemen olduğu bölgelerdeki deniz teşkilatı, 1 0 Temmuz l 920'de Milli Müdafaa Vekaleti'nde kurulan "Umuru Bah­ riye Şubesi Müdürlüğü"ne bağlanmıştır. Bu sırada Sinop limanında Preveze ve Trabzon'da Aydmreis gambotundan başka milli hükumet elinde bir gemi mevcut değildir. Sonradan bu mevcuda 4 nolu Rü­ sumat motoru, Gazal römorkörü, Mebruke motoru, elkonul�n ve Şahin adı verilen vapur eklenmiş ve bu küçük kadro milli hükumet taşıt filosunun çekirdeğini teşkil etmiştir. Ayrıca Karadeniz, Ege ve Akdeniz'de liman başkanlıkları, Amasra ve lzmit Bahriye Komutan­ lıkları, Trabzon ve Ereğli Deniz Ulaştırma Komutanlıkları da, Umu­ ru Bahriye Müdürlüğü emrinde olarak görevlerini sürdürmüşlerdir. tan ve Memurin ve Mensübini Askeriye H akkında Yapılacak Muameleyi ve Cidali Milliye işti­ rak Edenlerin Tekaüd Müddetlerinin Süreti Hesabını Natık Kanun#, 347, 25 Eylül 1 339 (1 923). Resmi Gazete: 28, 2 Ekim 1339 (1 923). 3. Tertip Düstur, Cild: 5, s. 137. Heyeti Mahsusa'nın diQer üyeleri Albay Ahmet Şevki ( i nceleme ve Soruşturma Komisyonu Başkanı) (sonra Albay Osman), Yarbay H alit (sonra Yarbay Besim), Top[çu] Yarbay Mehmet, T[a)b[i]b B inbaşı ÇobanoQlu Fehmi, D[en i)z K[ı]d[emli) Yüzbaşı Ferit (sonra Ahmet Necip), P[iyade] Yüzbaşı Hafız Hüsnü, ÜstteQmen Tevfik, Arif, Sabri ve Yaşar'dır. 88

Bu kadroya personel ve materyal sağlanması için lstanbul'da teşkil edilen gizli "Muaveneti Bahriye Grubu"6 1 9 2 1 yılı başında çalışmalarına başlamış, özellikle Rusya'nın Novorosiski, Tuapse ve Batum limanlanndan Trabzon ve diğer limanlanmıza yapılan malzeme nakliyatının artması, teşkilatın daha da genişletilmesini gerektirmiştir. Bu teşkilatın personeli, ya Umuru Bahriye Müdür­ lüğü tarafından doğruca kişilere ya da gruba yapılan istek veya grubun uygun gördüğü kişilerle anlaşıp, müdürlüğün onayı alı­ narak sağlanmıştır. Bu şekilde 1 920 Temmuzunda önce görevli olanlar dışında çeşitli sınıflardan 1 50 kadar subay gizli yollardan Anadolu'ya geçirilmiş ve tüm personel mevcudu 23 1 olmuştur. Erkanı Harbiyei Umumiye Vekaleti (Genelkurmay Başkanlığı) , Milli Müdafaa Vekaleti'ne gönderdiği 12 Haziran 1 92 1 tarih ve 5 1 1 7 sayılı yazısıyla , milli hükumetin deniz kuvvetleri önemli bir kadroya sahip olmadığı, aslında şimdiye kadar gerek liman baş­ kanlıklan ve gerekse mevcut gemilere yetecek kadar deniz subayı getirtilmiş olduğundan buna son verilmesi ve lstanbul'daki Mu­ aveneti Bahriye Heyeti'nin bütün çalışmasını ihtiyaç duyulan si­ lah, araç ve gereç sevkine vermesini istemiştir. Bu durumda istekli olmasına rağmen birçok deniz subayı Milli Mücadele'ye katılmaktan mahrum kalmış, bu da Heyeti Mahsu­ sa'nın göreve başlamasından sonra bir ihbar furyasına neden ol­ muştur. lhbarlann açığa vurulmayan bir nedeni de, Anadolu'ya geçenlerin daha çok ast rütbelerde olmaları, halbuki 1924 bütçesi ile oluşan Bahriye kadrosunda üst düzeydeki makam ve memuri­ yetlere Milli Mücadele'ye katılmayanlara yer verilmiş bulunması­ dır. Bu konuda tipik bir örnek, 1 938'de Tuğamiral rütbesinden emekliye aynlan Binbaşı Fahri (Engin) Bey'in7 başına gelenlerdir. 6

Muaveneti Bahriye Grubu D[eni]z Yarbay (sonra Albay) Nazmi Hüseyin, Binbaşı Haydar Abdul­ lah, Binbaşı Mahmut Selahattin, K[ı]d[emli] Yüzbaşı Mehmet Ö rfi, Mehmet Zeki, Yüzbaşı Şem­ settin lsm ail, Zekeriya Şakir ve Emrullah Ö mer'den kurulu olarak Kurtuluş Savaşı'na silah, cephane, araç ve gereç temininde büyük katkısı olmuştur.

7

Amiral Fahri Engin, 1888'de l stanbul'da doadu. 1 908'de B a h riye Mektebi'nden G(ü]v[erte] Mühendis rütbesiyle mezun oldu. Eaitim ve öarenimini Portsmouth Deniz Okulu ve lngiliz do­ nanmasında tamamladı. B alkan Savaşı'na Rauf [Orbay] Bey'in komutanı olduau H a midiye gemisinin Akdeniz'deki korsan harekatına Yüzbaşı rütbesiyle seyir subayı olarak katıldı. Rauf [Orbay) Bey'in lngiltere'de inşa edilmekte olan Sultan Osman dretnotuna komutan ata ndıaı sırada yine onun seyir subayı oldu. 1. Dünya Savaşı'nda Barbaros, Turgut Reis zırhlıları ve Al­ man dona nmasında görev yaptı. 191 8- 1 922 araı:ı Padişah YaverliQi'nde bulundu. Zaferden 89

Dünya Savaşı'nın kaybedilmesiyle mütareke arayışları içinde Ahmet İzzet Paşa Sadrazam olmuş ve Bahriye Nezareti Kurmay Başkanı D [ e.ni ] z Albay Rauf (Orbay) Bey de Bahriye Nazırlığı'na getirilmiştir. Rauf [ Orbay ] Bey kendisinden boşalan Kurmay Baş­ kanlığı'na Padişah D [ eni ] z Yaveri Yarbay Ali Rıza Beyi getirince, açılan Padişah Yaverliği'ne de uzun süre emrinde çalışan ve tak­ dir ettiği bir subay olan Hamidiye gemisi i l . Komutanı Yüzbaşı M. Fahri (Engin) Efendi'yi atamıştır. Bu dönemde Başyaver de Kurmay Albay Naci (Eldeniz) Bey'dir. Yüzbaşı Fahri, Yaverliğin rutin hizmeti yanında Padişah çocuk­ larına İngilizce dersi vermekte , zaman zaman Padişah Vahdet­ tin'in iradesiyle İngilizce gazetelerden tercüme ve gerektiğinde kendisine tercümanlık yapmaktadır. Ancak Sarayın durumu hiç de içacıcı değildir. Bir süre sonra Rauf [ Orbay] Bey'e bir mektup yazarak, bu görevden alınmasını rica eder. Fakat Rauf [ Orbay] Bey, görevde devamında yarar olduğunu bildirir. Yüzbaşı Fahri, 13 Kasım 1 922 günü Harbiye'deki İşgal Kuvvetleri Komutanlı­ ğı'na çağrılır. Başmabeyinci Yaver Paşa gitmesini söyler. Karargah­ ta General Harington kendisini kabul eder ve "Vaziyet Türkiye'de 1.

gittikçe fena bir şekil alıyor. Padişah arzu ederse kendisini Malaya harb gemisi ile Malta'ya nakledebiliriz. Durum düzelince memle­ ketine dönebilir." der. Yüzbaşı Fahri , Saraya dönünce Harington'un söylediklerini Vahdettin'e nakletmekle beraber, durumu hemen bir yakını vası­ tasıyla milli hükumetin İstanbul'daki temsilcisi Refet [Bele ] Pa­ şa'ya bildirir ve konunun Başbakan Rauf [ Orbay] Bey'e intikal eti­ rilmesini rica eder. Refet [Bele] Paşa'nın Kurmay Başkanı Albay Abdurrahman (sonra Orgeneral A. N . Gürman) Bey Saraya gelesonra Donanma K[omutanlıQı) Kurmayında görev aldı. 347 sayılı kanuna göre Heyeti Ma hsu­ sa'ca 3 Aralık 1 923'de açıQa alındı. 6 O c a k 1 925'de aklandıktan sonra sırasıyla Genelkur­ may'da, Peykişevket gemisi K[omuta nlıQ ıl. Filotilla Komodoru, Yavuz gemisi K[omutanlı­ Qı'nda), Donanma K[omutan) V[ekilliQi'nde) görevlendirildi. Yeni açılan Deniz H a rb Akademi­ si'nin ilk komutanı oldu. H a rb Filosu K[omuta n ı ) iken 1 936'da T u Q a m iralliQe yükse ltildi. 1 937'de Marm ara Üssübahri ve Kocaeli M[ü)st[ahkem) M[e)v[ki) K[omutan)lıQı'na getirildi. 23 AQustos 1 938'de emekliye ayrıldı. 1938'deki a ra seçimde Samsun'dan [milletvekili) seçildi. VI. ve Vll. dönemlerde parlamentodaki görevini sürdürdü. Bu arad a 1 3 Ekim 1 941'de Ulaştırma Bakanı [Münaka lat Vekili) oldu. 1 9 Mart 1 943'de isteQi ile Bakanlıktan çekildi. MilletvekilliQin­ den ayrıldıktan sonra Türkiye Emlak Kredi Bankası Yönetim Kurulu üyeliQi ve başkanlıQı yap­ tı. 6 Kasım 1 970'de öldü. 90

rek herşeyi teslim alır, Yaverlere de kordonlarını çıkararak yeni bir emre kadar izinli olduklarını bildirir.8 Yüzbaşı Fahri, 1 Ağustos 1923'de Binbaşılığa yükseltilmiş ve 14 Ağustos'ta İstanbul Komutanlığı'na atanan Selahaddin Adil Pa­ şa'nın refakatinde, lşgal Kuvvetleri Komutanlığı ile ilişkiyi sağla­ mak üzere lrtibat Subayı olarak atanmıştır. lşgal Kuvvetleri'nin lstanbul'dan ayrılmasından sonra daha üst makamlara aday bu­ lunması ihbar . mekanizmasını harekete geçirmiştir. Binbaşı Fahri Bey, Heyeti Mahsusa tarafından 3 Aralık 1923'de açığa alınmış ve hakkında yapılan inceleme ve soruşturma so­ nunda, heyetin 14 Nisan 1 340 ( 1 924) tarih ve 1 24 1 sayılı kararı ile, bir daha devlet hizmetinde kullanılmamak üzere askerlikle ilişiğinin kesilmesine oybirliğiyle karar verilmiştir. Karar aynen şöyledir: "Balada künyesi muharrer M ehmet Fahri Efendi'nin Mondros Mütare­ kesi bidayetinden itibaren Vahdetti n'in ta rihi fira rına kadar YaverliQini kabul ederek hizmet ettiQi merbut evra kta muharrer itirafıyla sa bit ol­ maktadır. Vahdettin'in amali milliye a leyhine teşkil ettiQi Ferid ve hempa­ l a rı kabin esiyle h ü kumeti milliyenin biaman düşmanı olduQu nu bilfiil göstermiş ve işg al kuvvetleriyle a mali milliyemizi imha maksadı ile de teşriki mesai etmiştir. Böyle bir adamın amal ve ha rekatı mel'a netka ra­ nesini bile bile YaverliQini kabul ve ona hizmet etmek ve Kuvayi lşga liye Komutanı General Harington ile Va hdettin'in mükalematında terc üman­ lık etmek suretiyle, bu mel'Onun muttali olduQu amalinden milli hükumeti h a berdar ederek hizmette bulunm amak, am ali milliyeye muhalefetten başka bir şey deQildir. Binaena leyh harekatı vakıası, 25 Eylül 1339 [1 923] tarihli kanunun birinci maddesinde mündemiç (herhangi bir suretle ha­ rekatı milliye aleyhindeki teşkilata dahil) fıkrasına tevafuk etm ekle, bir daha hidematı devlette istihdam kıl ınmamak üzere nisbeti askeriyesinin kat'ına müttefikan karar verildi." Binbaşı Fahri Bey, bu karara 25 Haziran 1 340 ( 1924) tarihli di­ lekçesiyle itiraz etmiş ve kendisini Yaverliğe atayan o tarihteki Bahriye Nazın Rauf [Orbay] Bey ile aynı tarihlerde Başyaver olan Naci Paşa'nın tanık olarak dinlenmesini istemiştir. 8

E[emekli) Amiral: Fahri Engin, ·vahdettin'in Kaçışı ve Sonras(, Yakın Tirihimiz, Cild: 3, s. 385.

g·ı

Rauf [ Orbay] Bey, Heyeti Mahsusa İnceleme ve Soruşturma Kurulu'nca kendisine yazılan mektuba karşılık verdiği 26 Kasım 1 924 tarihli cevapta, " Fahri Beyi lngiltere'de ikmali tahsil ile yur­ da dönüşte Çanakkale'de bulunan talim gemisine muallim tayin edildiği zaman tanıdığını, bilahare kumandanı olduğu Hamidiye gemisine seyir zabiti verildiğini, gerek hazerde ve gerekse Balkan seferinin imtidadınca metaneti ahlakiyesine, vatan ve millete kar­ şı olan muhabbet ve merbutiyetine, seciyesindeki dürüsti ve istik­ rara, en çetin , müşkül ve ümitsiz zamanlarda şahit olduğunu , mesleğinde yüksek ihtisas ve malumat sahibi bulunduğunu" be­ lirterek, Padişah Yaverliği'ne neden ve nasıl atandığını anlatmış, kendisinin her vesile ile bu görevden alınmasını istediğini, fakat her seferinde aynı salabet ve metanetle görevini sürdürmesi ve elinden geldiği kadar fenalıklara mani olmasını tavsiye ettiğini, Refet [Bele] Paşa'nın lstanbul'da göreve başlamasından sonra da aynı şekilde müracaatları olduğunu Refet [Bele ] Paşa'dan öğren­ diğini beyan ve netice olarak, "Fahri Bey'in casusluk ve hafiyelik ve hıyanetten uzak bir şahsiyet olduğunu, velev hükümdar mev­ kiinde bulunan bir zata yaranmak için vatan ve millet aleyhine hareket ve alet olması gayrımümkün derecede dürüst ahlaka sa­ hip bulunduğunu, vatan uğrunda hayatını fedadan çekinmez ol­ duğunu , harpte ateş altında müşahade ettiğini" bildirmiştir. O sırada 5. Kolordu Komutanı olan eski Seryaver Naci Paşa da, 8 Aralık 1924 tarihli cevabında, " Fahri Bey'in Yaverlikte devamı­ nı filhakika kendisinden rica ettiğini, aslında Saraydaki hizmetin­ den pek memnun olmayıp, bazen istifa arzusunu beyan ettiğini, lakin Yaveran arasında kendisinden başka iyi İngilizce bilen ol­ madığından istifasını tensip etmediğini, Yaverlerin zatı hükümda­ rı ile münasebet ve mahremiyetleri kat'iyen mevcut olmadığını, Mart 1336 [ 1 920 ] 'da Saraydan bazılarının tebdilinde kalan Yaver­ lerin kaffesi 'biz de istifa edelim' dediklerini, zalim harici politika oyunlarının cereyanı esnasında makamı Saltanatın Yaveran muhi­ tinin olsun mevcut ellerden gayrisine geçmemesi, milletin ve o makamın nef'ine daha muvafık gördüğünden istifa etmemelerini rica ettiğini, lstanbul'da ve makamı Saltanat kurbünde (yakının­ da) hamiyetli ve layık insanlar bulunması fikrinde olduğunu" be­ yan ile, "bu memleketin muhakkak hayırlı evladından ve hamiye92

ti sahiha eshabından olan bu değerli zabit hakkında heyeti muh­ teremenin şefkat ve sıyanetini istida ederim. " demiştir. Heyeti Mahsusa, itiraz üzerine yeniden yaptığı inceleme ve so­ ruşturma sonunda verdiği 6 Ocak 1 925 tarihli ve 1 24 1 sayılı ka­ rarda, "Mehmet Fahri Efendi'nin hakında heyetimizce icra edilen tahkikat neticesinde, Mondros Mütarekesi bidayetinden itibaren Vahdettin'in hali firarına kadar Yaverlik hizmetinde bulunduğu anlaşılmış ve bu vazifede bulunduğu zaman zarfında harekatı milliye aleyhinde bir fiili tebeyyün etmemiştir. 5. Kolordu Ku­ mandanı Naci Paşa ve mebus Rauf [ Orbay ] Bey'in mumaileyh hakkındaki hüsnü şahadetlerini mübeyyin evrak merbuttur. Ana­ dolu'ya da davet edilmediği bitetkik anlaşılmıştır. 25 Eylül 1339 [ 1923 ] tarihli kanunun 1 . ve 2. maddeleri mucibince tecziyesini müstelzem ahvali olmadığına ekseriyetle karar verildi. " denil­ mektedir. Karara Kurul Başkanı Albay Şefik ile Ahmet Necip mu­ halif kalmışlardır. Heyeti Mahsusa'nın katı uygulamasına maruz kalan 1 18 deniz subayından, Vakit gazetesinde, " Milli Mücadeleye İştirak E tme­ yen Bahriyeliler" başlığı ile yayımlanan bir yazıdaki9 bazı açıkla­ malar vesilesiyle, biz sadece Kemalreis gambotu personeli ile Yar­ bay Nail, Yarbay Fuat, Albay Muzaffer ve Albay Ali Rıza'nın du­ rumlarına değinmekle yetineceğiz: 1) Heyeti Mahsusa'nın sonuca bağlanması iki yılı alan önemli bir karan Kemalreis gambotu personeli hakkında olanıdır. İddi­ aya göre, İstanbul Hükumeti tarafından Karadeniz'e gönderilen ve Kefken adası civarında ulusal kuvvetler emrindeki lpsiz Recep çetesinin Kandıra harekatına engel olmak için bu kuvvetleri topa tutan geminin bu hareketini Heyeti Mahsusa ulusal kuvvetler aleyhine kuvvetli bir tecavüz olarak görmüş, 7 subayın bir daha devlet hizmetinde kullanılmamak üzere askerlikle ilişiğinin kesil­ mesine karar vermiştir. İtiraz üzerine yapılan inceleme ve soruş­ turma sonunda ise, aksine "Mekasıtı milliyeye aleyhtar olmayıp amali milliye lehinde hizmetleri sebkettiği anlaşılan" G [ ü] v [ erte ] K [ ı ] d [emli] Y [ü ] zb [aşı] Hüseyin Sedat, Ahmet Vehbi, M [ a ] k [ina ] B [i ] nb [ aşı ] Osman Galip, M [ a ] k [ina] Y [ ü ] zb [ aşı ] Mustafa Bekir, 9

Vakit gazetesi, Sayı: 2326, 18 Haziran 1340 ( 1 924). 93

Hasan Hüsnü ve G [ ü ] v [ erte ] Üst [ e ] ğm [ en ] Mehmet Hayrettin haklarındaki evvelki kararın iptali ile rütbelerinin geri verilmesi hakkındaki Bakanlar Kurulu kararları, 2 Mart 1925 , 27 Şubat 1926 ve 14 Mart 1926'da yüksek tasdikten geçmiştir. 10 2) Vakit gazetesindeki haberde adı geçenlerden Yarbay Nail Bey, sınıfının birincisi, öğrenim ve eğitimini lngiltere'de tamamlamış, birkaç yabancı dil bilir kıymetli bir subay olup, Kuvayi lnzibati­ ye'nin özel kurmay heyetinde çalıştığı iddia ve ihbar edilmiştir. Kendisi Heyeti Mahsusa'nın göreve başladığı dönemde, 16 Ekim 1923'de kurul üyeliğine atanmış iken, bu iddia üzerine, atanışın­ dan oniki gün sonra görevinden alınarak hakkında soruşturma açılmış, yapılan inceleme ve soruşturmada ihbarın asılsız olduğu anlaşılmıştır. Ancak Nail Bey, diğer üstsubaylar arasında 1 5 Nisan 1925'de emekliye ayrılmıştır. 3) Gazetede yine bu amaçla hakkında inceleme yapıldığı belir­ tilen Yarbay Fuat Bey'in1 1 -Türkiye'de futbol oynayan ilk Türkler­ den- lngiliz Muhibler Cemiyeti'ne dahil olarak lngiliz emellerine hizmet ettiği iddia edilmiş, yapılan soruşturmada , "bu iddia ve ihbar teeyyüt etmediği, ancak mücadelei milliye esnasında lstan­ bul Polis Müdürü olan hemşirezadesi Nü.rettin Bey'den devren al­ dığı bakkal dükkanında işgal orduları efrat ve zabitanına müski­ rat satmak suretiyle menafii hasisesini menafii memlekete terci­ han şerefi askeriyi muhil, vazifeyi haliye ve rütbei hazırasıyla gay­ ri mütenasip bir tarzda harekatından başka bir ahvali olmadığına ve Anadolu'ya da davet edilmediği cihetle, 34 7 sayılı kanunun 1 . v e 2 . maddelerine temas eder ahvali bulunmadığına" , Heyeti Mahsusa'nın 24 Nisan 1924 tarih ve 827 sayılı mazbatasıyla karar verilmiştir. Açıkta olan Yarbay Fuat Bey, bu karar üzerine, 1 7 Ha­ ziran 1924'de Akdeniz Bahriye Komutanlığı'na atanmış, ancak 14 Aralık'ta emekliye ayrılmıştır. Fuat Bey'in mütareke sırasında ço­ luk çocuğunun geçimini sağlayabilmek için bakkallık yapması, aslında lstanbul Hükümeti'nden aylık alamayan, Anadolu'ya ge­ çemeyen birçok subayın kara yazgısıdır. 4) Albay Muzaffer Adil'in Genel Müdürü olduğu Seyrisefain ldaresi'ne (Denizyoları işletmesi) bağlı Alemdar römorkörünün 10 Donanma Emirnameleri, Sayı: 27 ve 52, 15 Mart ve 1 N isan 1341 ( 1 925). 1 1 Meydan Larousse Ansiklopedisi, ( Kayacan Fuat Hüsnü) maddesi, Cild: 7, s. 102. 94

Kurtuluş Savaşı sırasında lstanbul'dan gizlice Karadeniz'e çıkarak milli kuvvetlere katılmasına rngel bazı hareketleri olduğu hak­ kındaki ihbar üzerine, yapılan inceleme sonunda, ulusal kuvvet­ ler aleyhinde çalıştığı kabul ve bir daha devlet hizmetinde kulla­ nılmamak üzere askerlikle ilişiğinin kesilmesine karar verilmiştir. Vakit gazetesinde, Muzaffer Bey'in Alemdar'ın lstanbul'a getiril­ mesi için yapılan müsademeden sorumlu tutulduğunun belirtil­ mesi ise düpedüz bir iftira olup, silahlı çatışma ulusal kuvvetlere katılmaya kararlı römorkör personeli ile römorkörü yakalayan ve lstanbul'a geri götürmek isteyen C-27 Fransız motorgambotun­ dan gemiye getirilen müfreze arasındadır ve bu olay şanlı bir ta­ rih sayfasıdır. 1 2 İtiraz üzerine yapılan soruşturmada, Albay Muzaffer'in ulusal hareket aleyhinde bir kasıt ve ihaneti bulunmadığı anlaşılmakla, 26 Temmuz 1925 tarih ve 1 239 sayılı mazbata ile önceki karar kaldırılmıştır. Ancak Albay, diğer 13 üstsubay ile birlikte daha önce 15 Nisan l 925'de emekliye ayrılmış bulunmaktaydı. 5) Vakit gazetesinde aynı şekilde suçlamaya hedef olan deniz subaylarından biri de, i l . dönemde Kastamonu seçilen, Rauf [ Or­ bay] Bey'den sonraki deniz kurmay başkanı Albay Rıza Bey'dir. Gazete, aldığı habere göre, bu subayın Milli Mücadele'ye katılmak üzere Ankara'ya çağnldığını, fakat gitmediğini yazmaktadır. Ali Rıza Bey, gazeteye gönderdiği ve 2 1 Haziran tarihli sayısın­ da yayımlanan açık mektubunda, 13 yayın üzerine Milli Müdafaa Vekili'nden bu konudaki soruşturmanın yasama dokunulmazlığı nedeniyle geri bırakılmamasını, gerekirse dokunulmazlığının kal­ dınlmasına istediğini, harekat ve ef'ali hakkında her zaman, her yerde hesap vermeye amade olduğunu, 1 . Ferid Paşa Kabinesi'nin Bahriye Nazırlığı'nı yapan Avni Paşa zamanında kurmay başkanlı­ ğından istifa ettiğini ve Ferid Paşa kabineleri iktidarda bulunduk­ ça önerilen diğer görevleri kabul etmediğini, Ankara'dan ne resmi ve ne de özel bir davet almadığını, 192 1 yılı başında tekrar kur­ may başkanlığına atanmasından kaldınlmasına kadar geçen süre içinde harekatı milliyenin başarısı için hizmetlerinin erbabınca bilindiğini beyqn etmiştir. Ali Rıza Bey, 29 Ocak 1935 tarihindeki 12 D[eni]z Kurmay Albay Mithat Işın, istiklal Harbi Deniz Cephesi, D[eni)z Basımevi, 1946. 13 Vakit gazetesi, Sayı: 2329, 21 Haziran 1340 (1924). 95

ölümüne kadar il . , III. ve iV. dönemlerde parlamentodaki görevi­ ni sürdürmüştür. Heyeti Mahsusa'nın ilginç bir uygulaması da , 3 1 Ağus tos 1928'de vefat eden Em [ e ] k [li] Müh [ endis] Koramiral Ahmet Be­ sim Paşa hakkındadır. lngiliz Muhibleri Cemiyeti'ne dahil olduğu ihbarı üzerine hemen emekli aylığının kesilmesine karar verilmiş, itirazı üzerine yapılan incelemede ihbarın doğru olmadığı anlışı­ larak aylığı yeniden bağlanmıştır. Halbuki Sayın Mete Tunçay'ın kitabından14 öğreniyoruz ki, T [ arık ] Z [ afer] Tunaya'nın Türki­ ye'de Siyasi Partiler (1 859-1 952) kitabının 435 . sayfasında belirtti­ ğine göre, Ahmet Besim Paşa, " lngiliz Muhibler Cemiyeti'nin (Friends of England Association) kayıtlı üyeleri arasındadır. " Belirttiğimiz örneklerde de görüldüğü üzere, Heyeti Mahsusa, o günkü koşullar içinde acele ile aldığı katı kararlarına yapılan itirazları hak ve adalet kurallarına uygun olarak incelemiş ve ge­ nellikle eski kararından dönmekten çekinmemiştir. incelediğimiz 1 18 dosya arasında aksi bir işleme rastlamadık. Ancak haklarında inceleme ve soruşturma açılanlar, açığa alındığı için, aklanıncaya kadar geçen süre onları perişan etmeye yetmiştir.

14 Mete Tunçay, •lngiliz işçi Partisinde Bir Osmanlı Amiral(, Bilinecefii Bilmek, Alan Yayıncılık, s. 1 66- 1 97. 96

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM [ Son olarak şunu eklemek isterim: Heyeti Mahsusalar ile ilgili olarak elimizde Bezmi Nusret Kaygusuz'un yazdık­ larının dışında bir de Cemil Topuzlu'nun anılan bulun­ maktadır. Bu nedenle (en azından Mülki) Heyeti Mahsu­ salar konusunda önce bu kaynaklara/Kaygusuz'a ve To­ puzlu'ya kulak vermek yararlı olacaktır. ]

•• eir Roman G i bi ••

BEZMI NUSRET KAVGUSUZ

17 Şubat [ 1 ] 34 1 [ 1 925 ] 'de aşar vergisi kaldırıldı. ( . . . ) Bunun be­ nim şahsıma dokunacağı muhakkaktı. Nitekim 6 Mart [ l ] 34 1 [ 1 925 ] 'de memuriyetime tabiatiyle lüzum kalmadığı için vazife­ den ayrıldım. Tekrar Dahiliye [Vekaleti ] 'ne geçmek hevesine düş­ tüm. Öyle ya, herkes bir kolayını bulup yüksek mevkilere atladı­ ğı, İstanbul Hükumeti'ne candan hizmet edenler, Yunan idaresi altında vazife görenler birer kahraman kesildiği halde, benim ne kabahatim vardı da, bu kadar çekiniyordum . 25 Mart [ 1 ] 34 1 [ 1925 ] 'de Dahiliye Vekaleti'ne bir istida takdim ettim. Başımdan geçenleri anlatarak, uzak ve yakın herhangi bir kazaya tayinimi istedim. Aynı zamanda bir mektupla da işimin takibini Giresun mebusu aziz arkadaşım Hakkı Tarık [ Us ] Bey'den rica ettim . Hakkı Tarık [ Us] kısa bir telgrafla, Vilayetten malumat arandığını bildirdi. lzmir Valiliği'ni günaşırı yoklamaya başladım. Fakat na­ file yoruluyordum. lzmir'e hiçbir şey yazılmamış . . . Sonradan öğrendim ki, bu malumat lzmir'den değil, Alaşehir'in bağlı olduğu Manisa Valiliği'nden istenmiş . . . Talihimin yine bir cilvesi, bu Valilikte Müştak Lütfi Bey bulunmakta idi. Artık bu işin hayrını gör. . . Mumaileyh eski yersiz ve sebepsiz husumetini tazeleyerek, 27 Nisan [ 1 ] 34 1 [ 1 92 5 ] 'de Dahiliye Vekaleti'ne şu cevabı yazıp göndermiştir: "Bezmi Nusret [ Kaygusuz] Bey, müta­ rekeyi müteakip Damad Ferid Paşa Kabinesi zamanında lzzet'in 97

lzmir Valiliği esnasında Alaşehir'e Kaymakam tayin edilip, işgal­ den evvel düşman lehine halkın kuvvei maneviyesini zaafa uğra­ tacak beyanatta bulunmuştur. Manisa Mutasarrıfı Hüsnü'ye Ku­ vayi Milliye'nin cinayetlerine dair mektuplar ve jurnaller gönder­ diğini de Akhisar Telgraf Müdürü Murat Bey'den işittim. Alaşe­ hir'den geçerken Kaymakamın bu halini bazılarına söyledim . Tahkikat icra olunacağı sırada Alaşehir süküt etmiştir. Keyfiyet arz olunur. " 1 Müştak Bey vaktiyle Akhisar'da v e Alaşehir'de oynadığı oyunu bu yazısında da tekrarlamış oluyordu. Bu defa fazla olarak, düş­ man lehine halkın kuvvei maneviyesini zaafa uğratacak beyanatta bulunduğumu söylüyor, fakat bu beyanatı kimlere yaptığımı tas­ rih etmiyor, hakeza Hüsnü'ye yazılan jurnallerin rivayetini o ta­ rihte ölmüş bulunan bir kimseye istinad ettirmek süretiyle tahki­ kini imkansız bırakıyordu . (. . . ) Ne çare ki, bu saçma sapan tezki­ ye, işimi sarpa sardırdı. Dahiliye Vekili Cemil Bey (. . . ) tahkikini (. .. ) havale etti. (. .. ) Fakat bütün bu hazırlıklar boşa gitti. Çünkü, o günlerde Milli Mücadele'ye iştirak etmeyen memur­ lar hakkında Meclise bir kanun layihası verildi. lsmet [ lnönü ] Pa­ şa Kabinesi, hoşlarına gitmeyen, mizaçlarına uygun olmayan ve aykın harekette bulunmaları mümkün görünen bazı vatandaşlan yıkmak için gayet şiddetli bir avan proje hazırlamıştı. 26 Mayıs [ 1 ] 926'da bu kanun Meclisce kabul edildi.2 Müdiran Encümeni bu vaziyet üzerine işime bakamadı. Encümen Reisi olan Müsteşar Sait Bey'den dosyamın gösterilmesini rica ettim. Okumama müsa­ ade olundu. Leh ve aleyhimde evvel ve ahır yazılmış bulunan şey­ leri ilk defa gördüm. Ve bazı notlar dahi aldım. Yukarılarda hepsi­ nin bahsi geçmiştir. Bunların içinde tetkike şayan ancak bir mese­ le vardı. O da Antalya'dan lzmir'e gidişimdi. Bu ya bir suç veya tabii bir hareket telakki olunabilirdi. Bunun da mercii yeni teşek­ kül eden [Mülki] "Heyeti Mahsusa" idi. O sebepten 15 Haziran [ 1 ] 926'da evrakım Müdiran Encümeni'nden Heyeti Mahsusa Baş­ kanlığı'na devredildi. (. . . ) 1

Bezmi Nusret Kaygusuz'un anılarında yer alan ve Milli Mücadele önc esindeki ve sırasındaki Alaşehir KaymakamlıQına ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz. Kaygusuz, age, s. 160-214.

2

26 Mayıs 1926 tarihli ve 854 sayılı Mücidelei Milliyeye iştirak Etmeyen Memurin Hakkında Kinun için Mete Tunçay'ın makalesine bakınız. Ayrıca bkz. Düstur, (7. Cild), Na: 285, s. 1 1 901 1 91 ve Resmi Ceride, Sayı: 398, (14 Haziran 1926).

98

12 Temmuz [ 1 ]926'da Heyeti Mahsusa' dan beni çağırdılar. Git­ tim. Heyet, Vilayet Konağı'nda şu zevatın huzuru ile teşekkül et­ mişti: Reis Ankara Valisi [Kayseri mebusu ve sonradan da Rize mebusu] [Mehmet] Atıf [Tüzün] Bey; azalar: Süreyya, Nafia Veka­ leti Memurin Müdürü Şevket, Sıhhiye Vekaleti Memurlar Müdürü Doktor Fuat Kemal, Adliye Vekaleti Zat lşleri Baş Muavini Kasım, Baytar Umum Müfettişi Adil Beyler. . . Lisanından Karadeniz uşağı olduğu anlaşılan Atıf Bey tek bir sual sordu: "lzmir'e gidecek yer­ de, ne için Ankara'ya gelmediniz? " Şu cevabı verdim: " Çünkü iş­ gal üzerine vazifem bitmişti. Param yoktu . Sıhhatim bozuktu. lz­ mir'de bana bakacak anam, babam, ailem vardı. Bunlar herhangi bir yerde olsaydı, oraya gidecektim. Ankara'ya gelip de ne yapa­ caktım? Afyon'dan, Antalya'dan beş, altı defa Dahiliye Vekaleti'ne müracaat ettim. Memuriyet aradım. Cevap veren olmadı. Anka­ ra'ya şahsen gelişimin ayn bir tesiri olacağını aklım almadı ." Başka bir şey sorulmadı. Zabıt da tutulmadı. lşi pek de ciddi bulmadım. Oradan aynlınca Ulus Matbaası'nda Hakkı Tarık [ Us ] 'a mülaki oldum. Hadiseyi olduğu gibi anlattım. Hakkı Tank [Us] telefonu açtı. Heyetin hakkımdaki intibamı Atıf ( . . . ) Bey'den sordu . Müsbet olduğu şeklinde cevap aldı. Müsterihane otele döndüm. Kararın çıkmasını beklemeye başladım. Aklıma menfi hiçbir şey gelmiyor­ du. Nargilemi rahat rahat çekip duruyordum. O sırada eski tanı­ dıklardan Necati (. . . ) Maarif, Mahmut Esat [Bozkurt] Adliye , Tev­ fik Rüştü [Aras ] Hariciye Vekili idiler. Şükrü Saraçoğlu , Vasıf Çı­ nar ikbal mevkiinde bulunuyorlardı. Milletvekillerinin en aşağı bir tahminle üçte biri arkadaşımdı. Hiçbirisini rahatsız etmeye lüzum görmüyor, kendimi yardım ve himayeden müstağni buluyordum. Halbuki vaziyet benim aleyhimde idi. Fakat bunu kim biliyor­ du? 29 Temmuz [ 1 ] 926'da Dahiliye Vekaleti'nden çağrıldım. Bila­ hare aynı akıbete uğrayan Memurin Müdürü Macit Bey, soğuk bir eda ile verilen karan tebliğ etti. Şaşırdım. Adeta İstiklal Mahke­ mesi'nce idamıma hüküm olunmuştu. Dahiliye Vekaleti'nin ekser elemanları böyle haksız bir kararı kat'iyen beklemediklerini söy­ lüyorlardı. Kararın bir suretini aldım. Buraya geçiriyorum: "Esbak Alaşehir Kaymakamı Bezmi N usret [Kaygusuz] Bey'in vazifede iken istifası kabul edilmeksizin Yun an işg a linde bulunan lzmir'e gitmesi 99

h asebile kanunun üçüncü maddesi mucibince bir d a h a devlet hizme­ tinde kul l a nılmamasına 24 Temmuz [ 1 ]926 ta rihinde m üttefikan karar verildi." ( ... ) İşte İsmet [İnönü ] Paşa'nın marifetleri. . . Senelerce takip ettiği dahili siyasetin hulasası: Kendilerine mümaşat etmeyen, muhale­ fet yapabilmek kudretine malik bulunan vatandaşları ezmek için sebepler ihdas etmek, memleket içinde daima korku yaratmak ve ortalığı sindirmek. . . Buna istibdat, yapana da müstebit derler. Bunların başka isim ve manası yoktur. Bir devlet adamının bazı vatandaşların sefalet ve ölümüne intaç edecek suçlar araştırması ve en ufak bir müsamaha fikrine sahip olmaması, yaradılış itiba­ riyle noksan olduğunu gösterir. Veda için kendilerine uğradığım arkadaşlar çok teselli verdiler. Merhum [Maarif Vekili ] Necati (. . . ) adeta dövündü : "Böyle bir işin var idi de, ne diye bana haber vermedin? Mutlaka bir çaresini bulurdum. Benim bütün İzmirlilerin konsolosu olduğumu bilmi­ yor musun? Şimdi biraz bekleyeceksin. Sana söz veriyorum. Bu kanunu ve ona en ittihaz olunan kararlan kaldırtmaya çalışaca­ ğım. " dedi. (. . . ) Birinci Teşrin [Ekim] [ 1 ] 929 sonlarına doğru, zulmün ve haksız­ lığın birer numunesi olan [Mülki] Heyeti Mahsusa kararlarını tet­ kik etmek üzere, Ankara'da "Ali Karar Heyeti" namıyla bir komis­ yonun teşekkülü hakkında bir kanun neşrolundu.3 Heyet, Devlet Şürası Reisi Süleyman Emin Paşa'nın başkanlığında faaliyete geçti. Müracaat etmemiş ol[ma] mak için şu dilekçeyi yazıp gönderdim: "[Türkiye] Büyük Millet Meclisi'nin vaz eylediQi kanunlar içinde en aQır ve şiddetli olanı şüph esiz ki, 854 sayılı kanundur. Talihimin muktezası olarak, Dahiliye Vekaleti'nden c evazı istihdam kararı a radıQım sırada bu kanun neşredildi�inden, hükmünün tesiratı h ayat boyunca devam ede­ cek olan böyle şedit bir kanunun tatbikinde münsita ne ve fazla müteen­ niyane hareket olunması lazım gelirken, adeta başka bir tatbik maha l li bulunmayacak imiş gibi, a hkamının vaziyetimle muvafa kat ve muta baka­ tı araştırılmadan, a lelacele iptida benim üzerimde tatbik olunmuştur. 21 Mayıs 1928 tarihli ve 1 289 sayılı Ali Karar Heyeti Hakkında Kinun için Mete Tunçay'ın ma­ kalesine bakınız. Ayrıca bkz. Düstur, (9. Cild), No: 160, s. 61 1 -61 2 ve Resmi Gazete, Sayı: 900, (28 Mayıs 1928). 1 00

H a kkımda veri len kararı okuya n bir kimse, b enim Alaşehir Kayma­ kamlıQı'nda bulunduQum esnada vazifemi terk ederek lzmir'e gidiverdi­ Qimi zanneder ve hükmü verenlerin h areketini takdire layık görür. Halbu­ ki vaki hal hiç de böyle deQildir. Dosyamdaki evrak tetkik edilirse, kanun h ükmünün vaziyetimle kafiyen tevakuf etmediQi tezahür eder. Üçüncü maddede şöyle deniliyor: "23 Nisan [1 ]336 [1 920] ve 26 AQus­ tos [1 ]338 [1922] tarihleri a rasında devletçe bir vazifeye tayin edildikleri halde veya vazifede iken, makbul bir özüre müstenid olmaksızın, vazife­ sini terk ile meşgul veya ecnebi memleketlere mezüniyetsiz giden me­ murl a r, bir daha devlet hizmetinde istihdam olunamazlar." Şimdi bu maddeyi vaziyetim le karşılaştıralım: Ewela, muhaceret üzerine vazifemi Yunanlılar zaptetmiş, vazifem Ala­ şehir' de hitam bulmuştu. Bir Kaymakamın vazifesi mevkiile kaimdir. Milli hükumet bana yeni bir vazife göstermediQi gibi, ben de verilen işi kabül etmemezlik etmedim. Binaenaleyh mezkur kararda 'vazifede iken' tabiri­ nin kullanılması, hadiseyi kanuna uydurmak içindir. Vazifesi düşman isti­ lasına uQrayıp da, başka bir memuriyete tayin olunmayan bir a damın va­ zifesi ne olur? O esnada memur olmadıQım şununla sabittir ki, keraren memuriyet istedim. Memur olan bir kimse memuriyet ister mi? Kanun va­ zının aradıQı nokta, milli hükumete hizmetten çekinenleri tazir etmektir. Saniye n, o durumda istifa ta kdimi bir rasime ve müraate ittibadan ibaret iken, onu da yapmış bulunuyorum. Fiilen memur olmadıQım için, bunun kabul ve a demi kabulü müsavi sayılır. istifanın kabulünü bekle­ mek, devir ve teslim muamelesine ve işg al olunan mevkiin boş kalm a ­ ması endişesine müsteniddir. Ne memurin kanunu v e ne de diQer b i r ka­ nun, bu hususta bir intizar müddeti tayin etmiştir. Memurin kanununun 1 1 . m addesi her memurun istifa hakkına sahip olduQunu teyid etmekl e iktifa ediyor. istifadan sonra iki a y d aha intizar halinde kaldım. Sükutun o mevkide manası tasvip ve kabulden başka bir şey deQildir. Salisen, kanunda 'makbul bir mazerete müstenid olmaksızın meşgul memleketlere gitm ek'ten bahsolunuyor. Hastalık, aklen ve niza men en makbul mazeretlerden maduttu r. lzmir'de iki defa ameliyat ya pıldıQına dair musaddak tabip ra poru el' an dosyamda mahfuzd ur. Kanunen kabu­ lü şayan görülen bu mazeretim de Heyeti M a hsusaca nazarı itibare a lın­ mamıştır. Sicilimin son fıkrası Küvayı Milliye'ye iltihakımdan dolayı Vahdeddin tarafından azil olunduQumu mübeyyin iken, bu cümlenin altında hükü1 01

meti milliyece de ademi isti hdamımın yazılmış bulunması garip bir tezat teşkil etmektedir. H asılı Heyeti Mahsusaca ha kkımda ittihaz edilmiş bulunan karar her veçhile haksız ve kanunsuz bulunduQundan ipta lini dilerim." Bunun akabinde lzmir'e gitmemin sebebi ve Mu tasarrıf Hüs­ nü'ye gönderilen mektubun mahiyeti hakkında bir istizah varaka­ sı geldi. Onu da doldurup iade ettim. 24 lkinci Teşrin [ Kasım] [ 1 ] 929'da Süleyman Emin Paşa'dan bir telgraf aldım. Heyetin 23 lkinci Teşrin [ Kasım] [ 1 ] 929 tarihli içtimaında Heyeti Mahsusa kararının ref ve iptal edildiği ve çoşkun bir samimiyet ile kendisi­ nin beni tebrik eylediği bildiriliyordu . 1 1 Birinci Kanun [Aralık] [ 1 ] 929'da kararın metni de gönderil­ di. Aynen buraya naklediyorum: "T.C. Ali Karar H eyeti 533 Esas 584 Karar Sabık Ala şehir Kaym a kamı B ezmi Nusret [Kaygusuz] B ey'in vazifede iken istifası kabul edilmeksizin Yun a n işgalinde bulunan lzmir'e gitme­ sinden dolayı 854 numaralı kanunun üçüncü madd esine tevfikan devlet hizmetinde ve müesseselerinde ademi istihdamına H eyeti M a hsusaca karar verilmiş ve mumaileyh bu karara ka nuni müddeti içinde itiraz eyle­ miştir. Dosya nın ve vesaiki mütalaa ve tetkik olundukta; Saruhan Valisi Müştak Lütfi Bey tarafından Dahiliye Vekaleti' ne yazıl­ mış olan 79-697 numaralı ve 27 Nisan ( 1 )341 (1 925) tarihli tahriratta, Bez­ mi N usret [Kaygusuz] B ey'in mütarekeyi müte a kip D a m a d Ferid Paşa Kabinesi zamanında, lzzet'in lzmir ValiliQi esnasında, Alaşehir'e Kayma ­ kam tayin edilip, işgalden ewel düşman lehine halkın kuwei maneviye­ sini zaafa uQratacak beyanatta bulunduQu ve M a nisa Mutasarrafı Hüs­ nü'ye Kuvayi Milliye'nin cinayetlerine dair jurnaller gönderdiQini h aber aldıktan bir zaman sonra, Alaşehir'den geçerken Kaymakamın bu h alini bazılarına söylediQi ve tahkikat i c ra olun acaQı sırada Alaşehir sükut etti­ Qinden, Bezmi Nusret [Kaygusuz] B ey'in Antalya tariki ile gittiQi b eyan edilmiştir. 1 02

23. Fırka Kum andanlıQı'ndan 1 2. Kolordu KumandanlıQı'na yazılıp Mü­ dafaai Milliye Ve kaleti'ne bildirilen şifre m a h lu lünde: B ezmi N us ret [Kaygusuz] Bey'in M anisa Mutasarrafı Hüsnü'ye e lden gönderdiQi 25 M ayıs [ 1 ]336 [1 920] tarihli mektup meali hulasa olunara k, 'Muh a beratı umumiye Ankara'ya gönderilere k sansür edildiQinden, sizden buraya muharrerat gelmemektedir. Ve bizimkiler de size gitmemektedir. Bu se­ bepten arz ve inhası iktiza eden mevat bizzarure c em ve teltik kılınmakta bulunduQundan, postalar intizam p eyda edince derh a l gönderilecektir' denildiQi b eyan olunduktan sonra, meşgul memleketlerdeki m akamlarla alakının kesildiQi tarihten birbuçuk ay geçtiQi halde, mumaileyhin Mani­ sa Mutasarrıfı Kuvayi Milliye düşmanı Hüsnü ile irtibat husulüne çalış­ ması ve kendisi meslekten yetişm ediQi h a ld e, D a m a d Ferid Paşa'nın adamı olduQundan, birinci Sadaretinde Alaşehir'e Kaymakam tayin edi­ lerek gönderilmiş olması itibariyle, itimada şayan bir kimsenin muma­ ileyh yerine tayin edilmesi iş'ar kılınmış olduQu anlaşılmaktadır. Mumaileyh hakkında M ayıs [1 ]926 tarihinde Mülkiye M üfettişliQi'nce ya pılan tahkikatta, ifadelerine müra caat olunan zatl a rdan Alaşehir eşra­ fından Hacı Musazade Rasim B ey, B ezmi Nusret [Kaygusuz] Bey'in h alkı toplayıp, 'Düşman geliyor; istikbalci mi olacaQız, yoksa müdafaa vaziyeti mi alacaQız?' dediQini pederinden işittiQini, tüc c a rdan Ahmet Halis B ey, Yunanlıla rın taraftarı olmamakla beraber, Kuvayi Milliye ile rabıtası ol­ madıQını, Belediye Reisi ve fırka mutemedi Akif Bey, B ezmi N usret [Kay­ gusuz] Beyin Kuvayi Milliye teşkilatına hizmeti olmadıQı gibi, muhalefeti de bulunmadıQını, Yunanlılara hizmet, memlekete ihanet etmediQini, Vi­ layet Meclisi azasından Nezmi Bey, ne hizmeti, ne muhalefeti olduQunu, Akşehirli hocazade Hilmi Efendi, hıyaneti görülmediQini, leh ve aleyhte bir h areketi hissolunmadıQını, Alaşehir Kuvayi Milliye Kuma ndanı Hüse­ yin Paşazade Mustafa Bey, Bezmi Nusret [Kaygusuz] Bey'in Kuvayi Mil­ liye'ye cidden muavenet ve müzaheret eylemiş olduQunu ve elinden g el­ diQi kadar ibrazı fedakaride bulunduQunu, Saruhan Valisi Müştak Lütfi Bey, Bezmi Nusret [Kaygusuz] Bey hakkındaki malumatı kendisine eski Akhisa r Telgraf Müdürü Murat B ey'in vermiş olduQunu söylemişlerdir. Mülkiye MüfettişliQi'nce tanzim olunan fezlekede, mumaileyhin vec azı istihd amına hiçbir mani bulunmadıQı tebarüz ettirilmiştir. Bezmi Nusret [Kayg usuz] B ey'in işhat ettiQi itimada şayan yirmia ltı zattan birkaçı Alaşehir'deki a hvali hakkında ademi malumat beyan eyle­ mişler ve şahitlerin ekseriyeti azimesi işgalden ewel mumaileyhin milli 1 03

amale muarız bir vaziyet a lm adıQını ve b u hususta fedakarane ç a lıştıQını ve işg al vükündan biraz önce sair memurl arla beraber dahile çekildiQini ifade etmişlerdir. Bunlar meyanında o zaman orada bulunan 23. Fırka Kumandanı Aşır Paşa Hazretleri, mumaileyhinKuvayi Milliye'ye tarafta r ve mümaşatka r bulunduQunu, kendisinden maza rrat gelecek bir zat ol­ m adıQını beyan etmiş ve J andarm a Kuma ndanı Kıdemli Yüzbaşı Ta hsin B ey ise, teşkilatı milliyeye tarzı icrası görüşüldüQü sırada, Bezmi Nusret [Kaygusuz] Bey'in vaziyeti nazarı dikkate alınarak, Kaymakamlık m aka­ mında görüştüQünü, mumaileyhin 'Biz Giritliler Yun a nlılardan çok çektik. Müdafaai milliye tertibatında sizinle beraberim.' dediQini ve Fransız Kıta ­ atı Kumandanı Villa'nın Kuvayi Milliyeyi d aQıtmak için bütün kuweti ile müzaheret edeceQi ha kkında Bezmi N usret [Kaygusuz] Bey'e va ki mü­ rac a atına mumaileyh tarafından 'Katliamın aslı ve esası olmadıQı ve mil­ let kendisini müdafaaya azmettiQi için, hiçbir kuwetin bu azmin önüne geçemeyeceQi, binaenaleyh Fransız kuwetlerine de ihtiyaç bulunmadı­ Qı' c evabı verildiQi, Alaşehir civarındaki teşkilatı milliyede hizmeti bulun­ duQunu ifade etmiştir. Dosyasında mevcut muhaberatı tetkik edildikte; M u m a i leyhin Alaşehi r'den ricatl a Afyonkarahis a r' a vürü d u n d a 2 Temmuz [1 )336 [1 920) tarihi ile D ahiliye Vekaleti'ne yazdıQı telgrafta, Af­ yonkarahisar'a geldiQini ve işg ale müteallik raporunun postaya verildiQi­ ni bildirerek, 'Emrü iradei sa milerine muntazırım' diye emir talep eylediQi ve 5 Temmuz [ 1 ]336'da [ 1 920) yine Afyon'dan Dahiliye Vekaleti'ne çektiQi telgrafta, 'Burada beklemekten her cihetten tahammülüm kalmadı. Di­ Qer münasip bir kazaya nakil ve tayinimi istirham eylerim.' diye ricada bulunduQu ve Antalya'dan 1 AQustos [1 )336 [1920) tarihi ile yazdıQı telg ­ rafta da, nısıf ma aşla idare edemediQinden münasip ve yakın bir kazaya tayinini iki defa istirham eylediQi halde cevap gelmediQi ve lstanbul Hü­ kümeti'nin de azline karar verdiQini g azetel erde okuduQundan tekrar ri­ cada bulunduQu ve cevap verilmemesi üzerine lzmir'e gittiQi an laşılmış­ tır. Sabık Afyonkarahisar mebusu Hulusi B ey ifadesinde, kendisi Antalya h avalisinde bulunduQu sıra lard a B ezmi Nusret [Kaygusuz] B ey'in bir ta­ rafa tayinine dela leti h a kkın d a ki ri cası üzerine, D a h i liye Vekili Cami Bey'e müracaatında, bu zata dela let ve iltiması caiz olmayacaQı c evabı alması üzerine, esbabını sormadıQı gibi, bu hususta da başkaca tavas­ sutta bulunmadıQını beyan eylemiştir. lzmir'de Birinci Teşrin [1 ]920'den Nisan [1 )921 evahirine kadar iki defa ameliyat ya pıldıQına dair 26 Nisan 1 04

[1 )921 tarihli ve Doktor J. H a ryat imzalı bir rapor ibraz eylemiştir. Ledet­ tahkik mumaileyhin M anisa Mutasarrıfı Hüsnü'ye yazıp 23. Fırka Kuman­ d anlıQı'nc a elde edilen mektubun aslı bulunmadıQı, 1 2. Kolordu Kuman­ danlıQı'ndan bildirilmiştir. Mumaileyh Aydın Vilayeti M a a rif B aşmüfettişi iken, mezkur memuriyetin laQvına binaen 23 Nisan [1 )335 [1919) tarihin­ de Alaşehir KaymakamlıQı'na tayin edildiQi ve mumaileyh ta rafından ib­ raz olunan Alaşehir idare H eyeti'nin 24 Şubat [1 )341 [1 925) tarihli m az­ batasına nazaran 1 0 Mayıs [1 )335 [1919) tarihinde üçüncü sınıf maaşla Alaşehir Kaym akaml ıQı'nda işe mübaşeret ederek, kazanın Yunanlılar tarafından işgali üzerine dahile çekildiQinden dolayı mülga Dahiliye Ne­ zareti tarafından 1 5 AQustos [1 )336 [1 920) tarihinde azlolunduQu ve lz­ mir'de tic a retle meşgul olduQu anlaşılmıştır. icabı teemmül olundukta; Mumaileyhin Aydın Vilayeti M a a rif Başmüfettişi iken memuriyetinin laQvı üzerine üçüncü sınıf ma aşla Alaşehir KaymakamlıQı'na tayin edile­ rek, 15 M ayıs [1 ]335'de [1 920) vazifeye mübaşeret edip, işgal üzerine da­ hile çekildiQinden dolayı, mülga Dahiliye Nezareti'nce azlolunduQu ve Alaşehir'in işgalinde son dakikaya kada r kalıp, muhaceretin arkası alın­ dıktan sonra, hayvanla ve zabitanla birlikte Eşm e'ye ve oradan da Af­ yonkarahisar'a gelip, kazanın işgali hakkında Dahiliye Vekaleti'ne rapor göndermekle beraber, bir memuriyete tayinini telgrafla iki defa istirham eylediQi ve bu telgraflara bir c evap gelmeyince Antalya'ya giderek bu­ radan d a istirhamını tekrar emiQi halde, yine cevap ve memuriyet veril­ memesinden ve rahatsızlıQından dolayı lzmir'de bulunan ailesi nezdine azimet eylediQi ve lzmir'de ticaretle meşgul olup memuriyet kabul eyle­ mediQi ve Alaşehir'de iken amali milliyeye muhalif h a rekatı görülme­ mekje beraber, Jandarma Kumandanı Tahsin Bey ile olan muhaveresin­ den de anlaşıldıQı üzere, müza heret ve muavenetini meydana vurmaya­ rak, harekatı milliyeye sakin ve gösterişsiz bir surette hizmet etmiş bu­ lunduQunu ve işgal üzerine Alaşehir'de kalmayarak Afyonkarahisar'a ri­ cat eylemesi suretile lstanbul Hükumeti'ne ve Yunan amaline hizmeti ar­ zu etmeyerek h arekatı milliyeye taraftarlıQını bilfiil isbat eylediQi ve M a ­ n i s a M utasa rrıfı Hüsn ü'ye gönderip 23. Fırka Kumandan lıQı'n c a e l d e edildiQi beya n olunan mektubun a s l ı bulunmamakla beraber, 1 2. Kolordu KumandanlıQı'nın şifresinde münd emiç mealine nazaran m ünderec atı­ nın şayanı ehemmiyet ve amali milliyeye muhalif bulunmadıQı ve meşgul mahallerin hükumeti milliyenin teşe kkülüne ve h atta daha sonralara ka1 05

dar vilayetleri ile muhabere ettikleri ve lzmir'de kendisine iki defa a meli­ yat yapıldıQı ve orada da lstanbul Hükumeti'nden bir memuriyet almadı­ Qı ve amali milliyeye muhalif h arekatı görülmediQi sabit olmuş bulundu­ Qu ve Alaşehir'in işgali sebebiyle vazifesi kalmamış ve memuriyet talep eylediQi halde verilmediQi gibi, intizar etmesi hakkında da kendisine teb­ ligatta bulunulmamış olmasına ve sabık Afyonkarahisar mebubunun ifa ­ desi veçhile, Da hiliye Vekilinin ehemmiyet vermemesine nazaran, vazi­ yetinin terki vazife mahiyetinde olmadıQı ve perişan vaziyette kalarak ai­ lesinin nezdine berayı tedavi gittiQi ve öyle pek karışık bir zamanda vazi­ fesini sonuna kadar bihakkın ve c ansiperane ifa eylediQi anlaşılmış ol­ duQundan, Heyeti Mahsusaca müttehaz 24 Temmuz [1 ]926 tarihli kararın ref'ine ve keyfiyetin Dahiliye Vekaleti c elilesine arz ve tebliQine 23 Teşri­ ni Sani [Kasım] [ 1 ]929 tarihinde karar verildi." Heyeti Mahsusa'nın kararı benim için bir leke ve daimi bir azap ve elem vesilesi idi. Bunun haksız olduğunu herkese söyle­ mek, haksızlığını ispata medar olamazdı. Ali Karar Heyeti, hayatı­ mı pek ağır bir yükten kurtardı. Rencide olan şeref ve haysiyetimi tenzih etmiş oldu.4 *

*

*

so Yı l hk Hatıra ları m CEMiL TOPUZLU Aradan dört sene geçti. 5 Ağustos 1924 tarihinde , 150'likler liste­ sine konulmamamdan istifade ederek, ihtiyari menfamdan lstan­ bul'a döndüm, vatanıma kavuştum.5 ( . . . ) Lakin asılmaktan da kurtuldum; vatan haini olmadığım da anlaşıldı. Ama birkaç sene sonra ikinci bir mahkumiyetle suçlandırıldım. Bu defa "hukuku medeniyeden ıskat" edilmiştim. Mesele şuydu: 4

Kaygusuz, age, s. 231 -243. Kaygusuz, 1934 yılında yeniden Maliye Vekaleti'nde görev a lacak ve 1 954 yılında da bu görevinden emekliye ayrılacaktır (bkz. s. 249-250 ve 267-268). Cemil Topuzlu'nun Damad Ferid Paşa HükOmeti'nde Natia Nazırlıaı ve a rkasından Osmanlı de­ legasyonu içinde Versay barış konferanszına katılışının ve Ankara'da gıyabında idama mah­ kum edilişinin öyküsü için bkz. Topuzlu, age, s. 218-227.

1 06

lstanbul'a dönmüştüm. Hekimlik yaparak çoluk çocuğumu ye­ tirtişmeye çalışıyordum. Bir gün Ankara'da teşkil edilen "Heyeti Mahsusa" adlı komisyon tarafından çağrıldım. Muhatabım olan reis, talebem doktor Emin Paşa, bana şu iki suali sordu: 1) Damad Ferid kabinesine niçin girdiniz? 2) "lngiliz Muhibleri Cemiyeti"nin başkanlığını yaptınız mı? Birinci soruyu cevaplandırırken, Nafia Nazırlığını niçin kabul ettiğimi , evvelce yazmış olduğum veçhile, uzun uzadıya izah ettim.

[Cemil Topuz/u'nun amlanndan: Bazı kimseler, Mütareke sırasında Ferid Paşa kabinesinde Nafia Nazırı sıfatıyla çalıştığımdan dolayı hakkımda bir takım haksız iddialar ileri sürdüklerinden ve dedikodu yaptıklarından, hakika­ tin tevazzuhu için aşağıdaki yazılan yazmaya mecbur oluyorum: Malum olduğu üzere, Mütarekeyi mütaakip ltilaf devletleri Os­ manlı lmparatorluğu'nun büsbütün yok edilmesine olanca kuv­ vetleriyle çalışıyorlardı. Ben o esnada bu devletlerin şehir işlerine aşırı derecede müdahale etmelerinden bıkmış, usanmış olduğum­ dan , Şehreminliğinden istifa ederek, bir köşeye çekilmiş, istirahat ediyordum. Bir sabah erkedenden Dahiliye Nazın Reşit Bey, Pangaltı'da ki­ ra ile oturduğum evime geldi, [ve ] şunları söyledi: "Paşa, ahval çok vahimdir. Şu müşkül ve gaileli zamanda Salip Paşa kabinesi düştüğü halde yeni bir kabine kurulamıyor. Birkaç günden beri memleket tamamiyle hükumetsiz kaldı. Gerek Padişah, gerek Fe­ rid Paşa seninle birlikte kabineye girmekliğimizi istiyor ve ısrar ediyorlar. " dedi. Kendisine, siyasetle uğraşmayı sevmediğim için, bu ana kadar siyasi meslekte dahi bulunmadığımı ve ikinci defa Şehreminliği­ min sıralarında Ferid Paşa'nın bana defaatla istediğim Nezaretle birlikte Ayan azalığını teklif eylediği halde kabfıl etmediğimi, hatta dün bir �asıta ile Sultan Vahdettin bana, istifa eden Salih Paşa kabinesinin yerine içeride dışarıda iyi tesir bırakacak tanın­ mış simalardan müteşekkil ve bahusus bitaraf, yani ne İttihatçı, ne de i tilafçı bir kabinenin teşkilinin elzem olduğunun ve kabi­ ne buhranına nihayet vermek için Nezaret kabul etmekliğimi ha­ ber gönderdi. Israrına rağmen red cevabı vermiştim. Binaena1 07

leyh, bahusus şu sıralarda Vükela Meclisi'ne girmek ihtimalim yoktur, dedim Reşit Bey yine söze başladı: "Paşa, yine tekrar ediyorum. Mev­ suk bir yerden öğrendiğime göre, ltilaf devletleri, Anadolu hare­ katının İstanbul Hükfımeti'nce tanınmaması teklifini havi ve ülti­ matom mahiyetinde bir nota vermişler. Babı ali işi geciktirmek is­ temişse de , devletler "evet" veya "hayır"dan ibaret kat'i bir ceva­ bın hemen verilmesinde ısrar etmişler. Şu anda müşkül ve tehli­ keli, iki şıkkı da endişe veren bir vaziyette bulunuyor. Kabine ku­ rulmazsa, hükumet teşekkülü büsbütün elimizden gidecek. Böyle bir zamanda memleket ve vatan için çalışılmazsa, ne vakit çalışı­ lır. Hiç olmazsa İstanbul'u kurtarmak maksadı ile kabineye gire­ lim. Yunan ordusunun bugünlerde Anadolu'nun içerlerine doğru yürümemesi için de bir çare arayalım ve bu suretle de İtilaf dev­ letlerini oyalayıp vakit kazanalım. " dedi. Ahmet Reşit Bey sözünü bitirince, "Ferid Paşa'yı pek iyi tanı­ mam. Şehremini iken birkaç defa kendisiyle görüştüm. Mağrur, gösterişi sever, kısa görüşlü, daha doğrusu yarımakıllı bir adama benziyor. Böyle bir adamın riyaseti altında nasıl çalışırız? " dedim. Bana, "Evet, bugün Hünkar ve İngiltere Hükumeti'nin nezdinde her nasılsa itimat kazanmış olan Ferid Paşa'ya tamamile güvenile­ mez. Fakat şimdi kurmak istediğimiz kabinede ekseriyet bizde olacak. Sadrazamı murakabe etmek ve onun muzır gördüğümüz fikirlerinin önüne geçmek her daim elimizdedir. Bundan dolayı endişe etme . . . " diye ısrarı ve çok acıklı sözleri üzerine, çarnaçar Reşit Bey'in teklifini kabul ettim ve Nafia Nazırlığı'na tayin edil­ dim (2 Nisan 1920) . Girdiğim kabine zahiren Kuvayi Milliye'ye karşı cephe almak gibi bir suçla itham olunabilirdi. Fakat gerek ben, gerek arkada­ şım Reşit Bey, l tilaf devletlerini oyalamak ve Yunan ordusunun Anadolu'ya yapacağı taarruzun az çok önüne geçmek ve bahusus İstanbul'a tamamiyle el konulmaktan kurtarmak maksadiyle, bu kabinede yer almıştık. Her ikimizin ne Nazır olmak gibi bir eme­ limiz, ne de bir sandalye kapmak hırsımız yoktu [vardı ] . Fikrimiz ancak İstanbul'un , bu bahane ile yerleşmek isteyen İngilizlerin elinde Mısır, Kıbrıs gibi ebedi olarak kalmamasına çalışmaktı. Kabine kurulduktan birkaç gün sonra bize sunulacak sulh mu1 08

ahedesini tetkik etmek üzere eski Sadrazam Tevfik Paşa'nın riya­ seti altında gönderilecek murahhas heyetin azası arasına beni de koydular. (. . .) Reşit Beyle birlikte murahhas heyetimiz tarafından ltilaf devletlerinin vermiş oldukları muahedeye karşı hazırladığı­ mız cevabı Vükela Meclisi'nde müzakere ve tetkik ettirmek üzere muvakkaten İstanbul'a döndük ( 10 Haziran 1 920) . Ferid Paşa'nın bu esnada İstanbul'da bulunmamasından istifa­ de ederek, bazı mühim icraatta bulunduk. llk iş olarak Kuvayi İn­ zibatiye denilen çapulcu güruhunun mukannen tahsisatını kes­ tik. Hatta İstanbul'daki ltilaf devletlerinin arzularının hilafına da bu teşkilatı külliyen ilga etmek cesaretini gösterdik. "6] Milli emellerin tahakkukuna ve Mustafa Kemal Paşa'nın başın­ da bulunduğu kurtuluş hareketinin muvaffakiyetine muhalefet göstermediğimi, bilakis elimden geldiği kadar hizmet de ettiğimi söyledim. 1920 Haziranında Dahiliye Nazın Reşit Beyle birlikte Paris'te hazırladığımız cevap layihasını Vükela Meclisi'nden çı­ kartmak üzere muvakkaten İstanbul'a döndüğümüz zaman yaptı­ ğımız işleri sıraladım: Yani, Damad Ferid'in Paris'e gitmesini fır­ sat bilerek, Kuvayi İnzibatiye'nin tahsisatını kestiğimizi, sonra bu teşekkülü ltilaf devletlerinin muhalefetine rağmen büsbütün da­ ğıttımızı, General Cafer Tayyar [ Eğilmez ] 'i gizlice İstanbul'a ge­ tirttiğimizi ve Maliye Nezareti tarafından kendisine tahsisat teda­ rik ettiğimizi söyledim. O tarihte, yine ayrıca yüksek rütbeli bir subayı (General Muzaffer) gizlice Anadolu'ya geçirterek , Mustafa Kemal Paşa'ya bildirdiğimizi dahi söyledim. Damad Ferid'in İs­ tanbul'a gelmesini mütaakip, onunla aramda çıkan ihtilafları, isti­ famın sebep ve süretini, kabinenin düşmesinde oynadığım rolü büsbütün tafsilatıyla not ettirdim. ikinci soruya da şu yolda bir cevap verdim: Mütareke esnasında ve Şehremini bulunduğum sıralarda "İngi­ liz Muhibleri Cemiyeti" adlı bir kurumun kurulduğunu biliyor­ dum. Bir gün gazetelerde bu teşekkülün fahri başkanlığına seçil­ diğimi okudum. Lakin hiç kimse bana müracaat ederek, bu hu­ susta muvafakatimi almış değildi. Aynı zamanda bu cemiyetin hiçbir toplantısına da iştirak etmemiştim. Lakin vaziyetin nezake6

Topuzlu, ıge, s. 21 8-220. 1 09

tini gözönünde tutarak, bu mevzuu kurcalamaktan da ihtiraz et­ miştim.7 Heyet reisinin yanından ayrıldım. Ertesi gün İstanbul'a dön­ mek üzere trene binerken, yakın dostum olan bir doktor arkada­ şıma rastladım. Bana; "Kardeşim Cemil Paşa" dedi. "Dün Heyeti Mahsusa azasından bir akrabamla konuştum. Seni Nafia Nazırlı­ ğını kabul ettiğin için değil, fakat İngiliz Muhibleri Cemiyeti fahri reisliği yüzünden mahkum edeceklermiş ! Hatta tecziyen hakkın­ da yüksek bir mevki işgal eden bir hekim arkadaşın da icrayı nü­ fuz ediyormuş ! " (Tıp Fakültesi duvayen (reis)i iken, idari bir işten, daha doğru­ su mektepte arzu eylediği bir vazifeyi elde edememesinden dolayı bana gücenmiş olan ve senelerce kin ve garazını saklayan meslek arkadaşımın burada adını bildirmek istemiyorum) . Bu sözlere şa­ şakalmıştım. Hakikaten birkaç ay sonra, İstanbul Valiliği'nden bir tezkere al­ dım. Bunda medeni haklarımdan mahrum edildiğim yazılıydı. Lakin mütaakiben neşredilen bir kanunla affedildim. Bu suretle ikinci vartayı da atlattım. Vakıa zamanla hakikat ortaya çıkmadı değil. Fakat makus tali­ hin başıma ördüğü çoraplardan edindiğim kanaat şudur ki, inkı­ laba sahne olan memleketlerde hiçbir vatandaş, benim gibi, mes­ leğini terk ederek, siyasetle uğraşmamalıdır. 8

Cemil Topuzlu'nun Cemiyetin Fahri Reisi oldu�una ilişkin bkz. Cengiz Dönmez, Milli Mücadele­ ye Karşı Bir Cemiyet: lngiliz Muhibleri Cemiyeti, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1999, s. 68 ve 74-75; Fethi Teveto�lu, Milli Mücadele Yıllarındaki Kuruluşlar, Türk Tarih Kurumu Ya­ yınları, Ankara, 1991, s. 66 ve 78 Salahattin Tansel, Mondros'tan Mudanya'ya Kadar, (Cild: 1 ). Ankara, 1 977, s. 1 39-140). Topuzlu, age, s. 21 8-229. 110

B EŞ i N Ci BÖLÜM

Başbakan h k Cumhuriyet Arşivi Belgelerinde1 Heyeti Mahsusa lar B iR iNCi KISIM

MEVZUATA İ LİŞKİN BELGELER

Bir Tefsir Talebi2 Başvekalet Kalemi Mahsus Müdüriyeti, 20 Kanunu Sani [ Ocak] 1927 tarihinde TBMM Riyaseti'ne yazdığı bir yazıda, TBMM'den bir yorumda bulunmasını istiyordu: Heyeti Mahsusa kararları ile ilgili olmamakla birlikte, yine Başbakanlık arşiv belgeleri arasında bulduQum ve önemli saydıQım bazı yazışmaları da, bu vesile ile burada belirtmek istiyorum. 1926 yılında l zmir suikastı nedeniyle lzmir'de faaliyet gösteren Ankara istiklal M ahkemesi'nde yargılandıktan ve beraat ettikten sonra ordudan emekli edilen Mirliva (TuQgeneral) Refet Be­ le'nin emeklilik işlemlerine ilişkin yazışmaları aşaQıda aktarıyorum: lstanbul Mebusu Mirliva [Tufigeneral] Refet [Bele] Paşa'nın Emeklilik işlemine ilişkin Yazışmalar

Müdataai Milliye Vekaleti Muamelatı Zatiye Dairesi Erkanı Harbiye Şübesi'nden Müda­ faai Milliye Vekili'nin imzası ile yazılan ve Başvekalet'te 24 Kanunu Evvel [Aralık) 1 926 tarihinde kayda geçen bir yazıda şöyle deniliyordu: · ı stanbul mebusu Mirliva [TuQgene­ ral) Refet [Bele) Paşa'nın (29-214) vükü bulan talep ve istidasına ve müddeti muayyenei kanüniyeyi ifa ve ikmal etmesine bina en, icrai tekaüdü 8 Aralık 1926 tarihinde tasdiki ali­ ye iktiran etmiştir. Musarunileyhe tebliQine müsaade buyurulması maruzdur." Başvekalet Kalemi M ahsus Müdüriyeti de, bu yazı üzerine. 26 Kanunu Evvel [Aralık) 1 926 tarihinde, Başvekil namına Müsteşar imzası ile, ·Refet [Bele) Paşa'nın istifasının kabülüne dair· lstanbul Vilayeti'ne yazdıQı bir yazıda şöyle diyordu: ·Muayyen müddeti kanüniyeyi ifa ve ikmal eylemiş olan l stanbul mebusu Mirliva [TuQgeneral) (29-214) Re­ fet [Bele) Paşa'nın vükü bulan tekaüd ve istifası üzerine icra mua melesi M üdafa ai Milli­ ye Vekaleti tarafından yapılmıştır. 8 Kanunu Evvel [Aralık) 1 926 tarihinde tasdiki aliye ik­ tiran eylediQi keyfiyetin musarunileyhe ( ... ) itası mercudur efendim.· Nihayet l stanbul Vilayeti Tahrirat Müdüriyeti de, 11 Kanunu Sani [Ocak) 1927 tari­ hinde, ·Refet [Bele) Paşa'nın tekaüdü icra kılındıQına dair" Başvekalet'e ilettiQi lstanbul 111

"25 Teşrini Evvel [Ekim] 1 339 [1 923] ta rih ve 347 numerolu [n umaralı] kanunun 3 birinci maddesi mücibince h a rekatı milliye a l eyhind eki teşki­ l atla ra da hil oldukları veya münferiden çalıştıkl a rı tah a kkuk edenler­ d en, bir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti aske­ riyeleri kat edilmiş olanların, hükümeti sakıta zamanına aid matlubları­ nın iki (?/okunamadı) [ 1 ]320 [1904] tari h li mahsübu umümi kanu nu ah­ k a m ı n a tevfi k a n d i ni amm ve h ayrı n a r a bt o l u n u p o l u n m aya c a Q ı­ na/olunma masına (?) ( ... ) olan keyfiyetin tefsiren bir tahrire ra btı h a k­ kında, M aliye Vekaleti celilesi ( ... ) yazılan 3 Kanunu Sani [Ocak] 1 927 tarih[li] ( ... ) tezkirenin musaddak süreti takdim olunmuştu r. Muktezası­ nın itasına ve neticenin isarına müsaade buyurulm a sını ric a ederim efendim. Başvekil." Maliye Vekaleti Muhasebei Umumiye Müdüriyeti Umumiyesi Tetkik Kalemi'nden 3 Kanunu Evvel [ Aralık] 1927 tarihinde Baş­ vekalet'e yazılan bir yazıda da şöyle deniliyordu : "25 Teşrini Ewel [Ekim] 1 339 [1 923] tarih ve 347 numerolu [numara lı] ka­ nunun birinci maddesinde ümera ve zabitan ve mensübini askeriyed en herhangi bir suretle h arekatı milliye aleyhinde ki teşkilata dahil old ukları veya münferiden çalıştıkları sabit olanların bir daha hizmeti devlette is­ tihdam edilmemek üzere ünsiyeti askeriye leri kat olunur. Ve 2 Nisan 1 340 [ 1 924] tarihli mansub u mumi kanunun ikinci maddesinde ise, 'eczaı vatanın bir kısmını tefrike sayi olmuş olan siyasi zümre ve teşkilatlara mensub eşhasın hazinedeki matlubları işbu kanundan müstefid olamaz' denilmesine n azaran, bu süretle ünsiyeti askeriyeleri kat olunan ümera ve zabitanın hükumeti sakıta zamanına a id matlublarının m a hsubu umu­ mi kanunun ahkamına tevfikan dine amm ve hayrına rabtında h a zinece terdid olunarak, keyfiyetin taalluku itiba riyle Müdafaai Milliye Vekaleti c elilesinden istifsar edilmişti. Valisi Sırrı imzalı yazıda şu açıklamada bulunuyordu: MKalemi Mahsus Müdüriyeti'nden muharrer 25 Aralık 1926 tarih[li] ( ... ) emirnamei fehimaneleri makamında sabık lstanbul mebusu Refet [Bele] Paşa'ya teblig ettirilmiş oldugunu arz eylerim efendim hazretleri: BCA BMGMK, [Katalog Numarası: O 30 1 0/205 402 5] . Ayrıca bkz. Cemil Koçak, Türki­ ye'de Milli Şef Dönemi (1938-1945), ( 1 . Cild), (3. Basım), iletişim Vayınları, lstanbul, 2003, s. 178; Fahri Çoker, MTürkiye Büyük Millet Meclisi Birinci Dönem ve Sonrasında Asker­ Siyaset llişkis(, Birinci Meclis, (Editör: Cemil Koçak), Sabancı Üniversitesi Yayınları, lstanbul, 1998, s. 1 02. BCA BMGMK, [Katalog Numarası: O 30 1 0/205 402 7].

Mete Tunçay'ın makalesine bakınız. 112

Cevaben alınan tezkired e 25 Teşrini Ewel [Eylül] (13]39 tarihli kanu­ nun birinci maddesi mucibince, ünsiyeti askeriyeleri kat edilmiş olanla­ rın maksat ve gayeleri harekatı milliyeyi a kim bıraktırmaktan ibaret ol­ masından nasi, m ahsub umumi kanunun ikinci maddesinde muharrer si­ yasi zümre ve teşkilatl � ra mensub esh asdan madud bulundukları vech ile m atlu blarının itası caiz olmayac aQı bildirilmiş ise de, mahsub umumi kanunun ikinci m addesinin malum olan sebebi vazına göre, salif-ul a rz 25 Teşrini Ewel [Ekim] 1 339 (1 923] tarihli kanunun birinci maddesinde mevzu ba his h arekatı milliye a leyhindeki teşkilatın m ahsub u mumi kanu­ nun ikinci maddesinde zikrolunan teşkilatla r ile tevem ve aynı maksadı istihdaf etmesi lazım gelip, şu kadar ki zatı meselenin sureti kafiyede ta­ yini tefsiri tazammun etmekte olduau veçhile, bu babda bir karar tefsiri ittihazı zımnında keyfiyetin Meclisi Ali'ye a rzına ve sakıt devletleri istir­ ham olunur efendim h azretleri. Maliye Vekili." Başvekalet'te yazının altına Heyeti Vekile'ye iletilmesi için not düşülmüştür. TBMM'den bu konuda yorumda bulunması talep edilecektir. 4

23 Haziran 1 927 Tarihli Heyeti Umumiye Kararı5 TBMM'nin "854 numaralı kanunun6 ikinci maddesinde zikrolu­ nan [Mülki] Heyeti Mahsusaca ittihaz edilen kararlann Arzuhal Encümeni tarafından tetkik ve tefiz edilemeyeceği"ne ilişkin 23 Haziran 1927 tarihinde aldığı 352 numaralı Heyeti Umumiye ka­ ran,7 TBMM Riyaseti Katibi Umumiliği Kavanin Kalemi Müdüri­ yeti'nce 25 Haziran 192 7 tarihinde ilan edilmiş ve karar sureti de, 25 Haziran'da TBMM Riyaseti Katibi Umumiliği Kavanin Kalemi Müdüriyeti'nce Başvekalet'e iletilmiştir. Yazının altına yine aynı ta­ rihte Başvekaletçe "Vekaletlere tamim" notu düşülmüştür. Başve­ kalet, 29 Haziran 1927 tarihinde ilgili karan "bilumum Vekaletlere ve mülhak nizamata" duyurmuştur. Başvekalet Müsteşarlığı, 28 Haziran'da kararı Diyanet işleri Riyaseti'ne özel olarak bildirmiştir. 4

Mete Tunçay'ın makalesinden bu konuda bir tefsir talebinin gündeme gelmediQi görülmektedir.

5

BCA BMGMK. [Katalog Numarası: 030 10/20 1 1 7 4).

6

Mete Tunçay'ın makalesine bakınız.

7

Mete Tunçay'ın makalesine bakınız. 113

Elaziz [Elazığ] Mebusu Hüseyin (Gökçelik) Bey'in 854 N umarah Yasaya Ek Önerisi8 TBMM Katibi Umumiliği Kanunlar Kalemi Müdüriyeti'nce nereye yazıldığı belirsiz olan 2 1 Mayıs 1928 tarihli yazıda, Elaziz [ Ela­ zığ] mebusu Hüseyin (Gökçelik) Bey'in, hatırlanacağı gibi, faali­ yet süresi çok yakında dolacak olan (Mülki) Heyeti Mahsusa hak­ kında verdiği bir yasa önerisi belirtiliyordu: "854 numerolu [numaralı] kanun mucibince h a klarında henüz tetkikat ic­ ra edilmemiş birçok memur bulunduQu ve bunlar hakkında bir muamele yapılmaması m uvafık olmadıQı cihetle, kanunu mezkure zeyl olmak üze­ re berveçhi ati maddeyi kanuniyemi arzı teklif ederim. Elaziz [ElazıQ]-Hü­ seyin [Gökçelik]. Madde 1: 854 numerolu [numaralı] kanun mucibince [Mülki] H eyeti Ma hsusaca sicilleri tetkik edilmemiş olan memurinin sicilleriyle h akla­ rındaki evrak dairei aideleri tarafından Ali Karar H eyeti'ne verilecektir. Ali Karar Heyeti'nin bunlara dair vereceQi karar kat'idir."9 TBMM Katibi Umumiliği Kanunlar Kalemi Müdüriyeti'nden Başvekalet'e yazılan 21 Mayıs 1928 tarihli yazıda da, aynı konuda bilgi veriliyordu. Tasan, Dahiliye ve Adliye Encümenleri'ne hava­ le edilmişti. Yasa önerisinden de açıkça anlaşılacağı gibi, (Mülki) Heyeti Mahsusa, yasada bir yıl olarak öngörülen kısa faaliyet süresi için­ de, gereken bütün memurlar hakkında inceleme yapmaya zaman ve imkan bulamamıştı. (Bu konudaki endişeleri, görüş ve önerile­ ri ileride de göreceğiz) . Yasa önerisi ile hakkında inceleme yapıla­ mamış olan memurlar hakkında da Ali Karar Heyeti'nin karar ve­ rebilmesine imkan tanınmak isteniyordu. Bu şekilde, bazı me­ murların, zaman darlığından istifade ederek, incelemeye konu ol­ madan ve belki de kendileri ile aynı durumda olan başka memur­ ların görevlerine son verilirken, haksız olarak görevlerinde kala­ bilmeleri engellenmek istenmişti. Fakat 21 Mayıs 1928 tarihli ve 1 289 sayılı Ali Karar Heyeti Hakkında Kanun ,10 hatırlanacağı gi­ bi, bu öneriyi dikkate almayacaktır. 8

BCA BMGMK. [Katalog Numarası: O 30 10/3 1 7 1 3).

9

Metnin orijinali için bkz. EK 3.

10 Mete Tunçay'ın makalesine bakınız. 1 14

/KiNCi K/S/M

HEYETİ MAHSUSA KARARLARINA VE UYGULAMALARINA İ LİŞKİN BELGELER (Bursa Askeri) Heyeti Mahsusa(sı)'mn Emekli Diş Hekimi Sami Günzberg Hakkındaki Kararı1 1 Bahriye Vekaleti Muamelatı Zatiye Dairesi Zabitan Şubesi, Bahri­ ye Vekili imzası ile Başvekalet'e yazdığı tarihi belirsiz bir yazıda, Bursa Askeri Heyeti Mahsusası tarafından askerlikle ilişkisi kesi­ len subaylar hakkında şu bilgiyi veriyordu: " B a hriye Çarkçı Kıd emli YüzbaşılıQından mütekaid olup ha len B u rsa belediyesi imtihan heyeti fen niyesi azalıQında ve nafi a garajı işbaşılı­ Qında müstahdem bulunduQu bitta h kik anlaşılan Asitaneli Ali bin M us­ tafa Efendi'nin [Mustafa Efendi'nin oQlu Asitan eli Ali] m ukaddema l n­ giliz M u hibler[i] Cemiyeti' ne 1 2 bilintisa b mezkur cemiyet h esabına ha­ riçten aza kaydı vazifesiyle istihdamı tebeyyün etmesinden ve B a h riye ç a rkçılıOından mütekaid Diş Tabibi Sami G unezbeg [Gü nzberg] Efen­ di'nin de mütarekeyi müta a kip Nişantaşı'nda lngiliz kara rgahındaki za­ bitan l a temasına delalet ve Damad Ferid'in sadareti zamanında s a ra­ ya intisapla firari ve Vah deddin'in amaline hizmet ve lta lyanlara ca­ susluk ve siyonist c emiyetin e bidduhul prop a g a n d a l a r icra ettiai ta ­ h a kkuk eylem esinden dol ayı, h e r ikisi nin h a rekatı vakıala rına temas eden 25 Eylül 1339 [1 923] ta rihli kanunun 13 birinci maddesi mucibince bir daha hhmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti askeriye­ lerinin kat'ı, Bursa [Askeri] H eyeti Mahsusası'nın ol babda ki kararı n a atfen, Vekaleti a ciziden vaki o l a n arzı i s ' a r üzerine, 2 0 Temmuz 1 341 [1925] ta rihlerinde ta sdiki a liye iktiran etmiş ve Vekaleti acizice mukte­ za mua mele ifa edilmiş olmakla keyfiyetin berayı m a lumat l azım gelen­ lere de ta mimen te blia ve ibrasına müsaade buyu rulması maruzdur efendim." 14 11 BCA BMGMK. (Katalog Numarası: O 30 10/205 402 1). 1 2 Mete Tunçay'ın makalesine bakınız. 1 3 Mete Tunçay'ın makalesine bakınız. 1 4 Metnin orijinali için bkz. EK 4. 115

Başvekalet'ten "bilumum Vekaletlere tamim [şeklinde yazılmış] ve müstakil, mülhak makamata" hitaben kaleme alınmış olan 25 Temmuz 134 1 [ 1925 ] tarihli bir yazının eki olduğu belirtilen 29 Temmuz 1 34 1 [ 1925 ] tarihli bir yazıda ise, askerlikle ilişkileri ke­ silen iki subaya aid şu bilgiler veriliyordu: "Ewelce l ngiliz Muhibler[i] Cemiyeti'ne intisab ve mezkur cemiyete aza­ yı hadimi vazifesiyle iştigal eylediQi tebeyyün edilen ve h alen Bursa be­ lediye imtihan heyeti fenniyesi azalıQında ve nafia g arajı işbaşılıQında müsta hdem bulunduQu anlaşılan Bahriye Çarkçı Kıdemli YüzbaşılıQın­ dan mütekaid Asitaneli Ali bin Mustafa Efendi [Mustafa Efendi'nin oQlu Asitaneli Ali] ile mütarekeyi müta akip Nişantaşı'nda l ngiliz karargahın­ daki zabitanla sureti da'imede temas ve Türk hadimlerinin işbu zabitanla temasına delalet ve Dam ad Ferid'in sadareti zamanında sa raya intisabla fira ri Vahdeddin'in amaline hizmet ve ltalyanlara c asusluk ve siyonist c e miyetle r lehine prop a g a n d a l a r i c ra ettiQ i tah akkuk eden B a hriye ç a rkçılıQından mütekaid Diş Tabibi S a m i Gunezbeg [G ünzberg] Efen­ di'nin 25 Eylül 1 339 [1 923] ta rihli kanunun birinci maddesi m ucibince bir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti askeriyeleri kat edilmiş olduQu Bahriye Vekaleti c elilesinin 26 Temmuz 1 341 [1 925] tarih ve Muamelatı Zatiye Zabitan Şubesi ( ... ) tezkiresinde bildirilmiş olmakla, vaziyetleri ha kkında malumat hasıl olmak üzere keyfiyet tamimen tebliQ olunmuştur efendim.'' 1 5 B u yazının altına ş u not düşülmüştür: "Bahriye Başvekaleti ce­ lilesine: 26 Temmuz 1341 [ 1925 ] tarih ve Muamelatı Zatiye Da­ iresi Zabitan Şubesi 1 262/5969 numerolu [ numaralı] tezkerei Ve­ kalet penahileri cevabıdır: 25 Eylül 1 339 [ 1923 ] tarihli kanunun birinci maddesi mucibince nisbeti askeriyeleri kat edildiği isar buyurulan Asitaneli Ali bin Mustafa [ Mustafa oğlu Asitaneli Ali ] ve Sami Gunezbeg [ Günzberg] Efendilerin vaziyetleri hakkında malumat hasıl olmak üzere keyfiyet bilumum Vekaletlere müsta­ kil ve mülhak makama ta tebliğ edilmiştir efendim. Başvekil. " Diş Hekimi Sami Günzberg'in emekli Bahriye subayı olduğunu ve (Bursa Askeri) Heyeti Mahsusa(sı) karan ile de askerlikle iliş­ kisinin kesildiğini sanının ilk kez bu yazışmalardan öğreniyoruz. 1 5 Metnin orijinali için bkz. EK'S.

116

Sami Günzberg hakkındaki iddialar dikkate değerdir. Günz­ berg'in Cumhuriyet döneminde de önemli bir şahsiyet olduğunu hatırlamamız gerekir. Diğer yandan, Günzberg'in Abdülhamid'in mirası davasında 1 6 üstlendiği rol , yukarıdaki iddialar ile örtüş­ mektedir.

(Bursa Askeri) Heyeti Mahsusa(sı) Tarafmdan Askerlikle İlişkisi Kesilen Bir Subay17 Başvekalet Kalemi Mahsus Müdüriyeti, "bilumum Vekaletlere , müstakif ve mülhak makama ta" hitaben kaleme alınmış tarihi be­ lirsiz bir yazısında şöyle diyordu: "Kuvayi lnzibatiye'de istihdam edildiQi ve rüyet olunan muhasebesinde zimm eti zuhur ettiQi tebeyyün ve tahakkuk eden ve Ş ehzadebaşı'nda Karagöz Mahallesi'nde on numerolu [num a ralı] h anede sakin ve Şehza­ debaşı baş polis memurluQunda bulunmakta olan 27067 numerolu [nu­ maralı] ihtiyat Mülazımı Sanisi [Yedek TeQmen] Şükrü Efendi bin Ömer lbrahim'in [Ömer lbrahim oQlu Şükrü Efendi] 25 Eylül 1 339 (1 923) tarihli kanunun 1 8 birinci m addesine tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı hususunun tasdiki aliye ikti­ ran ettiQi, Müd afa ai Milliye Vekaleti c elilesinden m evrud 20 Temmuz 1 341 (1 925) ta rih[li] ( ...) tezkerede bildirilmiştir. Merhumun ordu ile irtiba­ tının kat'ından malumat husulü için keyfiyet tamimen tebliQ olunur efen­ dim. ( ... ) B aşvekil." 19 1 6 Cemil Koçak, Abdülhamid'in Mirası, Arba Yayınları, l stanbul, 1 990, s. 28-29. 17 BCA BMGMK, [Katalog Numarası: O 30 10/205 401 14). 18 Mete Tunçay'ın makalesine bakınız. 19 Müdafaai Milliye Vekaleti Muamelatı Zatiye Dairesi Kıdem Şübesi, 20 Temmuz 1 341 (1925) tari­ hinde, B a şvekalet'e yazdıQı yazıda, şöyle diyordu: "27067 numerolu [numaralı) i htiyat Mülazımı Sanilerden [Yedek TeQmen) olup, l stanbul'da Bayezit Camii şerifi kapusunda perukarlıkla müs­ takil Nüman Efendi'nin mahdumu Şehzadebaşı'nda Karagöz Mahallesi'nde on numerolu [nu­ maralı) hanede s a kin ve Şehzadebaşı kara kolunda polis memu rlugu ile müsta hdem Şükrü Efendi bin Ö mer lbrahim'in [ Ö mer lbrahim oQlu Şükrü Efendi) Kuvayi l nzibatiye'ye dahil olarak istihdam edildiQi ve rüyet olunan muhasebesinde zimmeti zuhür ettiQi tebyin ve tahakkuk etti­ Qinden, 25 Eylül 1 339 (1 923) tarihli kanunnamenin birinci maddesine tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı 1 1 Temmuz 1 341 (1 925) tarihinde tasdiki aliye iktiran eylemiştir. Merhumun ordudan irtibatının keyfiyeti kat'ından icab eden Ve­ kaletlere malümat itasına müsaade buyurulması maruzdur. Müdafaai Milliye Vekili." Nitekim Başvekalet de, bu yazı üzerinedir ki, 20 AQustos 1341 (1 925) tarihinde, "bilumum Vekaletlere ve mülhak makamata # yazdıQı yazıda şöyle diyecektir: "Kuvayi lnzibatiye'de istih117

(Bursa Askeri) Heyeti Mahsusa(sı) Tarafından Askerlikle İ lişkileri Kesilen Bazı Subaylar2° Müdafaai Milliye Vekaleti Muamelatı Zatiye Dairesi Kıdem Şube­ si, 25 Ağustos 1 34 1 [ 1925 ] tarihinde Başvekalet'e yazdığı bir ya­ zıda, konuyla ilgili olarak şu bilgileri veriyordu: " Mücadelei Milliyeye iştirak etmeyen ve hududu milli h a ricinde kalan erkan, ümera, zabitan, memurin ve mensubini askeriye hakkında yapıla­ cak muameleyi natık olan 25 Eylül 1339 [1923] tarihli kanunnamenin 2 1 bi­ rinci maddesine tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti askeriyelerinin kat'ı tevarihi muhtelifede tasdiki aliye ikti­ ran eden ondört şahıs ile daveti vakaya ademi icabetinden dolayı ikinci ve ilanı Meşrutiyet'ten itiba ren an avatandan ayrılarak bugünkü Türkiye h udutları h a ri cinde kalmış bulunan bilumum memalikte hizmet ka b u l ederek veya etmeyerek bi'l-ihtiyar kalmış veyahut memaliki mezkureye bila mezuniyet gitmiş veya mezunen ve tebdili h ava suretiyle gidip de müddetlerini tecavüz ettirmiş olmalarından dolayı da beşinci maddeleri­ ne tevfikan nisbeti askeriyelerinin kat'ı kezalik tevarihi muhtelifede tas­ diki aliye iktiran eylemiş olan beş şahsın isimlerini mübeyyen bu kerede ta nzim kılınan cetvel leffen takdim kılınmış olmakla, eshası mezkurenin ordudan irtibatlarının keyfiyeti kat'ından icab edilen Vekaletlere malu­ mat itasına müsaade buyurulması maruzdur. Müdataai Milliye Vekili." Başvekalet'ten 5 Eylül 1 34 1 [ 1925 ] tarihinde "bilumum Veka­ letlere, müstakil ve mülhak maka.mata" yazılan (ve 25 Temmuz dam edildiQi ve rüyet olunan muhasebesinde zimmeti zuhur ettiQi mütekaid ve tahakkuk eden ve Şehzadebaşı'nda Karagöz Mahallesi'nde on numerolu [numaralı) hanede sakin Şükrü Efen­ di bin Ö mer l brahim'in [ Ö mer l brahim oQlu Şükrü Efendi) 25 Eylül 1 339 (1 923] tarihli kanunun bi­ rinci maddesine tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti askeri­ yesinin kat'ı hususunun tasdiki aliye iktiran ettiQi, Müdafaai Milliye Vekaleti celilesinden mev­ rud 20 Temmuz 1 341 (1 925] tarih[li) ( ... ) tezkerede bildirilmiştir. M erhumun orduyla kat'ınden malumat husUlü için keyfiyet tamimen tebliQ olunur efendim. Başvekil: B u yazının altına şu not düşülmüştür: · Müdafaai Milliye Vekaleti celilesine: 20 Temmuz 1 341 (1925) tarih ve Muamelatı Zatiye Şubesi 21 1 6 numerolu [numaralı) tezkerei Vekalet pena­ hileri cevabıdır. Zabit ve Mülazımı Sani [TeQmen] Şükrü Efendi bin Ö mer lbrahim'in [ Ö mer lb­ rahim oQlu Şükrü Efendi] 25 Eylül 1339 (1 923] tarihli kanunun birinci maddesine tevfikan bir da­ ha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere ordu ile irföatının kat edildiQi isarı Vekalet pe­ nahileri mucibince malumat husUlü maksadıyla 20 AQustos 1341 (1925) tarih[li) ( ... ) tezkire ile bilumum Vekaletlere, müstakil ve mülhak makamata tebliQ edilmiştir efendim. B a şvekil.· 20 BCA BMGMK, [Katalog Numarası: O 30 10/205 401 1 2]. 21 Mete Tunçay'ın makalesine bakınız. 118

134 1 [ 1925 ] tarih ve 6/3535 numerolu [ numaralı] tezkereye ek olduğu belirtilen) bir yazıda, yukarıdaki yazı üzerine, şu açıkla­ ma yapılıyordu : "Mücadelei Milliyeye iştirak etmeyen ve hududu milli haricinde ka l a n erkan, ümera, zabita n, memurin ve mensubini askeriye hakkında ifa olu­ nacak muameleyi mutazammın 25 Eylül 1 339 [1 923] tarihli kanunun birin­ ci maddesine tevfikan bir d a h a hizmeti devlette istihdam olun m a m a k üzere tevarihi muhtelifede nisbeti askeriyeleri kat edilen ondört şahıs ile bugünkü Türkiye h udutları haricinde bulunan memleketlerde hizmet ka­ bul ederek veya etmeyerek bi'l-ihtiyar kalmış veyahut memaliki mezku­ reye bila mezuniyet gitmiş veya mezunen ve tebdili h ava suretiyle gidip de müddetlerini tec avüz ettirmiş ve daveti vakaya icabet etmemiş olma­ larından dolayı, kanunu mezkurun ikinci ve beşinci maddelerine tevfikan nisbeti a skeriyeleri kat olan beş şahıs h a kkında Müdataai Milliye Veka­ leti c elilesince tanzim ve tevdi olunan cetvel eshası mezkurenin vaziyet­ leri hakkında malumat hasıl olmak üzere leffen ta kdim olunmuştur efen­ dim. Keyfiyet bilumum Vekaletlere, müstakil ve mülhak maka mata tebliQ edilmiştir. Başvekil." "25 Eylül tarihli [1 339/1 923] kanunnamenin birinci maddesine tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam edilmemek üzere nisbeti askeriyeleri kat olunan; AQır Topçu ihtiyat Zabiti [Yedek Subayı)

Hüseyin Hüsnü lzmirli

2-224 1 9897

Birinci maddeye tevfikan nisbeti askeriyesinin kat'ı

28 Mart 1341 (1 925) tarihinde tasdiki aliye ihtiram eylemiştir

Top ç u ihtiyat Zabit [Yedek Subay) Vekili

Adil Efendi S aid Uluborlu

332 ihtiyat 1 57

Birinci maddeye tevfikan nisbeti askeriyesinin kat'ı

1 5 Mart 1341 (1 925) tarihinde tasdiki aliye ihtiram eylemiştir

Bilal Efendi Piyade ihtiyat Mülazımı Sani Osman [Yedek TeQmen) Uzunköprü

1 5268

Birinci maddeye tevfikan nisbeti askeriyesinin kat'I

28 M a rt 1341 (1 925) tarihinde tasdiki aliye ihtiram eylemiştir

lsmiiil Şevket Piyade ihtiyat M ülazımı Sani Efendi [Yedek TeQmen) Hüseyin Remzi Paşa lstanbul

1 1 201

Birinci maddeye tevfikan nisbeti askeriyesinin kat'ı

12 Mayıs 1341 (1 925) tarihinde tasdiki aliye ihtiram eylemiştir

119

Top ç u M üliizımı Ewel [ÜstteQmen]

M iihir Efendi Hasan lstanbul

278328

Birinci maddeye tevfikan nisbeti askeriyesinin kat'ı

1 2 N isan 1 341 [1 925] tiirihinde tasdiki aliye ihtiram eylemiştir

(mühür ve imza: yalnız beş şah ıstır)" "25 Eylül tarihli kanunnamenin ikinci maddesine tevfikan nisbeti as­ keriyeleri kat olunan; Tabip Binbaşı

Fiiik Hüsnü

61 -21 9

ikinci maddeye tevfikan nisbeti askeriyesinin kat'ı

12 Nisan 1 341 [1 925] tarihinde tasdiki aliye ihtiram eylemiştir

Ta bip Yüzbaşı Aksaray

Veysi Efendi

33-329

i kinci maddeye tevfikan nisbeti askeriyesinin kat'ı

1 2 Nisan 1341 [1 925] ta rihinde tasdiki aliye ihtiram eylemiştir

(mühür ve imza: yalnız iki şahıstır)" "25 Eylül (1339/1 923) tarihli kanunnamenin beşinci maddesine tevfi­ kan nisbeti askeriyeleri kat olunan; Tabur Hesap Memuru

Abdülgani Efendi Abd ülkadir Sana

59-31 8

Beşinci maddeye tevfikan nisbeti askeriyesinin kat'ı

21 Nisan 1 341 (1 925] tarihinde tasdiki aliye ihtiram eylemiştir

Top ç u Mülazımı Siini [Tegmen]

Mehmet Efendi Kiisım Bagd at

31 -327

25 Eylül [1 3)39 [1 923) tiirihli [kanunnamenin] beşinci maddeye tevfikan nisbeti askeriyesinin kat'ı

24 Mayıs 1 341 ( 1 925] tarihinde tasdiki aliye ihtiram eylemiştir

(mühür ve imza: yalnız iki şahıstır)" 22

22 Yukarıdaki üç tablonun orijinali için bkz. EK 6. 1 20

"25 Eylül 1339 [1 923) tarihli kanunnamenin birinci m addesine tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam edilmemek üzere nisbeti askeriyeleri kat olunanlar; M üteksid Piyade Binbaşı

Mehmet Nedti Efendi 49-305 Mustafa Gerze

ihtiyat [Yedek] Süvari Mülazımı Ewel [TeQmen]

Mehmet Ali Efendi Fuat Paşa lstanbul

Birinci maddeye tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı 28 Haziran 1341 ( 1 925) tArihinde tasdiki Aliye i ktiran eylemiştir

6076

Birinci maddeye tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı 9 Temmuz 1 341 [1 925] tarihinde tasdiki Aliye iktiran eylemiştir

AQır Top ç u ihtiyat Ahmet Efendi Seyfettin Mülazımı Sani Amasya [Yedek TeQmen]

14-333

Birinci maddeye tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı 9 Temmuz 1341 [1 925] tarihinde tasdiki Aliye iktiran eylemiştir

AQır Top ç u ihtiyat Saadettin Efendi Niyazi M ülazımı Sani lstanbul [Yedek Tegmen]

16-333

Birinci maddeye tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı 9 Temmuz 1341 [1 925] tarihinde tasdiki aliye iktiran eylemiştir

M ütekaid Piyade Mülazımı Ewel [ÜstteQmen]

Kemal Efendi Ahmet Nazif Mudanya

762-320 Birinci maddeye tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı 1 1 Temmuz 1 341 [1 925] tarihinde tasdiki Aliye iktiran eylemiştir

M üteksid Piyade Mülazımı Ewel [ÜstteQmen]

lsmsil Hakkı Efendi Ahmet B u rsa

51 6-31 6 Birinci maddeye tevfikan b ir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı 1 1 Temmuz 1 341 [1 925] tarihinde tasdiki aliye iktiran eylemiştir

ihtiyat [Yedek] Piyade Mülazımı Sani [TeQmen]

Mehmet Cevat Efendi Behçet lstanbul

1 9791

Birinci maddeye tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam o lunmamak üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı 1 1 Temmuz 1 341 [1 925] tarihinde tasdiki aliye iktiran eylemiştir

ihtiyat [Yedek] Piy!ide Mül!izımı Sani [TeQmen]

Mehmet Kamil Efendi H Aiit lzmit

1 7 143

uırinci maddeye tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı 1 1 Temmuz 1 341 [1 925] tarihinde tasdiki Aliye iktiran eylemiştir

1 21

21 952

ihtiyat [Yedek] Piyade Zabit [Subay) Vekili

Yuvanaki Efendi Anastasi l nc esu

ihtiyat [Yedek] Piyade Mülazımı Sani [TeQmen)

Mahmut Hamdi Efendi 756 Mehmet Nurettin Edirne (Çengelköyü'nde bekarderesinde 7 numero [numara]; Üsküdar'da Bulgurl u Mescit'te Evliya Hoca Mahallesi'nde 29 numero [numara))

Birinci maddeye tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti askeriyesinin kafı 1 1 Temmuz 1341 [1925) ta rihinde tasdiki aliye iktiran eylemiştir

ihtiyat [Yedek] Piyade Mülazımı Sani [TeQmen)

H üseyin Faik Efendi H üseyin Ankara

1 4368

Birinci maddeye tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti askeriyesinin kafı 11 Temmuz 1341 [1 925) tarihinde tasdiki aliye iktiran eylemiştir

ihtiyat [Yedek] Piyade Mülazımı Sani [TeQmen]

lsmail Fasih Efendi G alip lstanbul

1 5521

Birinci maddeye tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti askeriyesinin kafı 11 Temmuz 1341 [1 925) tarihinde tasdiki aliye iktiran eylemiştir

4097

B i rinci maddeye tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti askeriyesinin kafı 11 Temmuz 1 341 [1 925) tarihinde tasdiki aliye iktirfin eylemiştir

Fuat Şükrü Efendi ihtiyat [Yedek) Piyade Mülazımı Ali Rıza Ewel [ÜstteQmen] Karahisar (Aksaray'da Gureba H üseyin Aga M ahallesi'nde; Kadıköy'ünde MısırlıoQullarından Çeri Bey SokaQında 25 numerolu [numaralı) hane)

Birinci maddeye tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti askeriyesinin kafı 1 1 Temmuz 1 341 [1 925) tarihinde tasdiki aliye iktiran eylemiştir

Milis Zabit [Subay] Vekili

Şaban Efendi Mustafa San Şaban

21 -332

Birinci maddeye tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı 13 Haziran 1341 [1 925) tarihinde tasdiki filiye iktiran eylemiştir

Tabip [Doktor) Mülazımı Ewel [ÜstteQmen)

Ali Rızfi Efendi Ramiz Koman uda

45-335

i kinci maddeye tevfikan nisbeti askeriyesinin kat'ı 20 Temmuz 1 341 [1 925) tarihinde tasdiki aliye iktiran eylemiştir

1 22

Tabip [Doktor] Yüzbaşı

72-333 Mustafa NAil Efendi Mehmet Remzi Efendi Trabzon

i kinci maddeye tevfikan nisbeti askeriyesinin kat'ı 27 Temmuz 1341 (1 925] tarihinde tasdiki aliye iktiran eylemiştir

Tabip [Doktor] Yüzbaşı

Mahmut Zeki Efendi Mehmet Ragıp lsta nbul

1 4-336

i kinci maddeye tevfikan nisbeti askeriyesi nin kat'ı 27 Temmu;z 1341 (1 925] tarihinde tasdiki aliye iktiran eylemiştir

Tabip [Doktor] Yüzbaşı

Mehmet Emin Efendi Mustafa l sta n b u l

74-335

ikinci mad deye tevfikan nisbeti askeriyesinin kat'ı 27 Temmuz 1341 [1 925) ta rihinde tasdiki aliye iktiran eylemiştir

Top ç u Yüzbaşı

Ziyaeddin Efendi Ziyaeddin Trablusgarb

1 8-323

ikinci maddeye tevfikan nisbeti askeriyesinin kat'ı 27 Temmuz 1 341 (1 925) tarihinde tasdiki aliye iktiran eylemiştir

(mühür ve imza: yalnız ondokuz şahıstır)" 23 "25 Eylül 1 339 [1 923) tarihli kanunnamenin birinci maddesine tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam edilmemek üzere nisbeti askeriyeleri kat olunan eşh as; Mütekaid Piyade Kaymakam [Yarbay)

Ethem Bey l brilhim Eyüp

59-31 1

Piyade Mülazımı Sani [TeQmen)

Rıza Efendi Süleyman Şevket Kadıköy

1 08-332 Birinci madde mucibince bir daha hizmeti devlette istihdam edilmemek üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı 8 Eylül 1341 (1 925] tarihinde tasdiki aliye iktiran eylemiştir

Piyade ihtiyat [Yedek] Zabit [Subay) Vekili

H asan Efendi 10832 Hüseyin Edremit ( Edremit Camii Kebir Mahallesi'nde Yekpazarlı CabiroQullarından)

Birinci madde mucibince bir daha hizmeti devlette istihdam e dilmemek üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı 3 Eylül 1341 (1 925] tarihinde ta&diki aliye iktiran eylemiştir

Birinci madde mucibince bir daha hizmeti devlette istihdam edilmemek üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı 8 Eylül 1341 (1 925) tarihinde tasdiki aliye iktiran eylemiştir

23 Yukarıdaki tablonun orijinali için bkz. EK 7. 1 23

ihtiyat [Yedek) Hesap Memur Vekili

Abdurrahman Efendi Abdülkerim Eskişehir

ihtiyat [Yedek) Mülazımı Sani [TeQmen)

Mustafa Rahmi 21 54 Efendi bin Mehmet Harp ut ( Ekin kazasının Enin nahiyesinin TataraQası Mahallesi'nden)

Birinci madde mucibince bir d aha hizmeti devlette istihdam edilmemek üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı 8 Eylül 1341 [1 925) tarihinde tasdiki Aliye iktiran eylemiştir

ihtiyat [Yedek) Mülazımı Sani [TeQmen)

Ziyaeddin Efendi Ahmet Nuri Trabzon (Garbizon Camii Atik Mahallesi'nden Fazıl Efendi oQu�arından; lstanbul'da Bahçekapı'da Anadolu Hanı'nda 1 6 numeroda [numarada) d ava vekaleti ile iştigal eylemiştir)

Birinci madde mu cibince bir daha hizmeti devlette istihdam edilmemek üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı 8 Eylül 1341 [1 925) tarihinde tasdiki Aliye iktiran eylemiştir

ihtiyat [Yedek) Piyade Mülazımı Sani [TeQmen)

Mehmet Nafiz Efendi 20713 Arif Aydın (Aydın'ın Hisar Mahallesi'nden; Konya'nın Cedid Mahallesi'nde iken Konya Ahzı Asker Şubesi'nce celb olunmuştur; lsta nb ul'da Selimiye'de Şeref Kapusu SokaQında 27 numero [numara))

Birinci madde mucibince bir daha hizmeti devlette istihdam edilmemek üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı 9 Eylül 1341 [1 925) tarihinde tasdiki Aliye iktiran eylemiştir

Hüseyin Hasip Efendi 13228 ihtiyat [Yedek) Piyade M ül azımı bin Ziya Ewel [ÜstteQmen) lsta nbul (Eyüp Sultan'da Cezeri Kasım Paşa Mahallesi'nin Otakçılar caddesinde; Erenköyü'nde Şaşkınbakkal'da merhum Bahriye Miralayı [Albay) Şevket Bey'in hanesi; Kadıköy' de Cevizlik'te Afitab Sok.aQı 3 numero [numara))

Birinci madde mucibince bir daha hizmeti devlette istihdam edilmemek üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı 1 2 Eylül 1 341 [1 925) tarihinde tasdiki aliye iktiran eylemiştir

1 24

885

Birinci madde mucibince bir daha hizmeti devlette istihdam edilmemek üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı 13 Eylül 1 341 [19251 tarihinde tasdiki Aliye iktiran eylemiştir

Topçu Müliizımı Ahmet Mithat Efendi Ewel [ÜstteQmen) bin Ali EreQli

98-320

i kinci madde mucibince nisbeti askeriyesinin kat'ı 15 Eylül 1341 [1 925) tarihinde tasdiki Aliye iktiran eylemiştir

N a kliye Yüzbaşı

Ahmet Cevdet Hüseyin H ama (?)

65-320

Mezuniyetinden avdet etmemesine mebni nisbeti askeriyesinin kat'ı 8 Eylül 1341 (1 925) tarihinde tasdiki Aliye iktiran eylemiştir

Piyiide ihtiyat [Yed ek) Zabit [Subay) Neferi (?)

21098 Rüştü Efendi Mehmet ( Sudayın (?) Şah H üseyin Mahallesi'nden Karslı Hacı Mevl üd oQullarından; lstanbul'da Kasımpaşa'da Kulaksız'da Hamam sokaQında Hayriye H anım'ın hanesinde)

Hizmeti devlette istihdam kılınmaması hususuna H eyeti Mahsusaca 1 1 Temmuz 1 34 1 ( 1 925) tarihli ve 231 8 numerolu mazbata ile karar verilmiştir.

(mühür ve imza: yalnız onbir şahıstır)" 24 "25 Eylül 1 339 (1 923) ta rihli kanunnamenin birinci maddesine tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam edilmemek üzere nisbeti askeriyesi kat olunan; 890

ihtiyat [Yedek) Hesap Memur Vekili

H iilit Efendi bin Mehmet Hamsi (?)

M ütekiiid Tabur imamı

Hüseyin H üsnü Efendi 8-306 bin Ahmet Prezvin [Ahmet Prezvin oQlu H üseyin Hüsnü Efendi)

Birinci maddeye tevfika n bir daha hizmeti devlette istihdam edilmemek üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı 22 Teşrini ewel [Ekim) 1341 (1925) tarihinde tasdiki aliye iktiran eylemiştir

Kuviiyi inzibatiye Alay Tabur il. imamı

Hasan Fehmi Efendi Mustafa

Birinci maddeye tevfi kan bir daha hizmeti devlette istihdam edilmemek üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı 22 Teşrini ewel [Ekim) 1341 [1 925) tarihinde tasdiki Aliye iktiran eylemiştir

Birinci maddeye tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam edilmemek üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı 22 Teşrini ewel [Ekim) 1 341 (1925) tarihinde tasdiki aliye iktiran eylemiştir

24 Yukarıdaki tablonun orijinali için bkz. EK 8. 1 25

Mütekaid H esap M emuru

Hasan Efendi Süleyman Balıkesir

53-324 Birinci maddeye tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam edilmemek üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı 1 8 Teşrinisani [Kasım) 1 341 [1 925) tarihinde tasdiki aliye iktiran eylemiştir

Hesap Memuru M u avini

Hasan Remzi �fendi Hasan Gazia ntep

69-321

Kuvayi inzibatiye' de 1 . Alay' d a Tabur imamı

Mustafa Kirameddin Efendi Mahmut Hamza Samsun

Birinci maddeye tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam edilmemek üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı 18 Teşrinisani [Kasım) 1 341 [1 925) tarihinde tasdiki aliye iktiran eylemiştir

Mülga Belçe (?) Hastahanesi imamı Sanisi (Üsküdar'da Hamza Fakih Mahallesi'nde Kapudan Paşa Camii a dasında sakin)

Ahmet Celalettin Efendi Ali Tosba

Birinci maddeye tevfi kan bir d a ha hizmeti devlette istihdam edilmemek üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı tasdike iktiran eylemiştir

Birinci maddeye tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam edilmemek üzere nisbeti askeriyesinin kat'ı 18 Teşrinisani 1 341 [Kasım) [1 925) tarihinde tasdiki aliye iktiran eylemiştir

"25 Eylül 1 339 [1 923) tarihli kanunna menin ikinci maddesine tevfikan nisbeti askeriyesi kat olunan; Piyade Yüzbaşı

Ihsan Efendi Mehmet Erzincan

472-323

ikinci maddeye tevfikan nisbeti askeriyesinin kat'I 22 Teşrini evvel [Ekim) 1 341 [1 925) tarihinde tasdiki aliye iktiran eylemiştir

"25 Eylül 1 339 [1 923) tarihli kanunna menin beşinci m a ddesine tevfi­ kan nisbeti askeriyesi kat olunan; Top ç u M ülazımı Sani [Tegmen)

Said Şevki Efendi

Piyade Mülazımı H üseyin Hüsnü Evvel [ÜstteQmen) Hasan Ortaköy

1 26

98-330

Beşinci maddeye tevfikan nisbeti askeriyesinin kat'ı 3 Teşrini evvel [Ekimi 1341 (1 925) tarihinde tasdiki aliye iktiran eylemiştir

200-328 Beşinci maddeye tevfika n nisbeti askeriyesinin kat'ı 8 Teşrini evvel [Ekim) 1 341 (1 925) tarihinde tasdiki aliye iktiran eylemiştir

Piyade M ülazımı Yusuf Ziya Efendi Ewel [ÜstteQmen) bin Said Karahisar

21 7-328 Beşinci maddeye tevfikan nisbeti askeriyesinin kat'ı 14 Kanunu Sani [Ocak) 1 926 tarihinde tasdiki illiye iktiran eylemiştir

(mühür ve imza: yalnız on bir şahıstır)" 25 "25 Eylül [1339/1923] tarihli kanunnamenin beşinci maddesine tevfikan nisbeti askeriyeleri kat olunan; Süvari Yüzbaşı Abdülkadir Efendi Bingazi (51 -323) Süvari Yüzbaşı Mahmut Efendi N ebil Mısır (71 -323) Süva ri Yüzbaşı Yahya Efendi Abdulvahab B aQdat (22-323) Süvari Mülazımı Evvel [ÜstteQmen] Ali Rami Efendi Mustafa Sa bri Şam (32-326) Süvari Mülazımı Ewel [ÜstteQmen) Yusuf Efendi B a hattin Cebelunni­ yan (62-3201 Süvari Mülazımı Ewel [ÜstteQmen) Kasım Enveri Efendi Zekeriya Ce­ belunniya n (60-320) Süvari Mülazımı Ewel [ÜstteQmen] Halit Efendi Şeyh lbrahim Suriye (64-323) Süvari Mülazımı Ewel [ÜstteQmen) Ahmet izzet Efendi Mehmet Reşit Şam (22-235) Süvari Mülazımı Ewel [ÜstteQmen] Abdullah Efendi Mehmet B aQdat (4-33 1 ) Süvari Mülazımı Evvel [ÜstteQmen) Ahmet Tevfik Efendi M ehmet Ke­ mal Şam ( 1 1 -3321 Süvari Mülazımı Ewel [ÜstteQmen] Yasin Efendi M a hmut Şam (2-2361 Süvari Mülazımı Ewel [ÜstteQmen) Mehmet Efendi Selim Beyrut ( 1 1 327) Süvari Mülazımı Ewel [ÜstteQmen] Abdulgani Efendi Farsi Şam (54325) Süvari Mülazımı Ewel [ÜstteQmen] Süheyl Efendi Said Şam (44-325) Süvari Mülazımı Evvel [ÜstteQmen) Mehmet Emin Efendi Vedat B ey­ rut (7-326) Süvari Mülazımı Ewel [ÜstteQmen] M ustafa Sadık Efendi lbrahim Fevzi Ş a m (1 5-326) 25 Yukarıdaki tablonun orijinali için bkz. EK 9. 1 27

Süva ri M ü lazımı Evvel [ÜstteQ m e n] Abd ü rrezz a k Efendi Mustafa B a Qdat (48-326) Süvari Mülazımı Ewel [ÜstteQmen] Mehmet Fevzi Efendi Abdülha mid Şam (7-328) Süvari M ülazımı Evvel [ÜstteQmen] Sami Efendi Ahmet Ta hir Şam (49-323) Süvari Mülazımı Ewel [ÜstteQmen] Mehmet Ali Efendi Mustafa Ş a m ( 1 01 -305) Süvari Mülazımı Sani [TeQmen] Kasım Efendi Ali M a ntus Trab lusgarb (74-321 ) Süvari Mülazımı Ewel [ÜstteQmen] Mahmut Efendi Halit Suriye (76321 ) Süvari Mülazımı Ewe l [ÜstteQmen] lsmail Efendi Abdülgani BaQdat (56-325) Süvari Mülazımı Ewel [ÜstteQmen] Mehmet Ayan Efendi Hacı Miftah bin Gazi (3-328) Süvari Mülazımı Ewel [ÜstteQmen] Ramazan Efendi Mesut bin G azi (64-322) Süvari Mülazımı Ewel [ÜstteQmen] lsmail Efendi l brahim Namık BaQ­ d at (8-328) Süvari Mülazımı Ewel [ÜstteQmen] Abdülhamid Efendi Yusuf BaQd at ( 1 9-323) Süvari Mülazımı Evvel [ÜstteQmen] Vehbi Efendi Davut BaQdat (27328) Süvari Mülazımı Evvel [ÜstteQmen] Ali Ayni Efendi Feyzullah Ha lep (3-330) Süva ri M ü lazımı Evvel [ÜstteQmen] Zeki Efendi Ahmet Ha l ep (31 328)" 26 "25 Eylül [1339-1 923] tarihli kanunnamenin beşinc i m addesine tevfi­ kan nisbeti askeriyeleri kat olunan; S üvari M ü lazımı Evvel [ÜstteQmen] Mehmet Ziya Efendi Meh met Emin Hama (20-328) Süvari Mülazımı Ewel [ÜstteQmen] Tahsin Efendi Kadri Şam (9-330) Süvari Mülazımı Evvel [ÜstteQmen] Abdülkadir Efendi Abdü lhamid Trablusgarb ( 1 8-33 1 ) 26 Yukarıdaki tablonun orijinali için bkz. EK 10. 1 28

Süvari Mülazımi Ewel [ÜstteQmen] lbrahim Efendi G avdi Mısır (32-328) Süvari Mülazımi Ewel [ÜstteQmen] Hüsa m H ümayun Efendi Yeruns Şeyh lran (23-33 1 ) Süvari Mülazımi Ewel [ÜstteQmen] Ahmet Efendi Abdülmecid Mısır (33-328) Süvari Mülazımı Ewel [ÜstteQmen] M a hmut Efendi Abdülvahid Mısır (60-33 1 ) Süvari Mülazımı Ewel [ÜstteQmen] Reşit Sıtkı Efendi Sait Şevki Sü­ leymaniye (46-331 ) Süvari Mülazımı Ewel [ÜstteQmen] Eyüp Sabri Efendi Mustafa Asım (44-33 1 ) Süvari Mülazımı Sani [TeQmen] Cemil Enver Efendi Abdullah Tahsin Şam ( 1 8-327) Süvari Mülazımi Sani [TeQmen] R esmi Efendi Ali Rıza Şam ( 1 5-33 1 ) Süva ri Mülazımı S a n i [TeQmen] izzet Efendi Hasan Ata ( 1 6-331 ) Süvari Mülazımı Sani [TeQmen] Abdullah Efendi S elami BaQdat (42332) Süvari Mülazımı Sani [TeQmen] B edi Efendi Salim Neblusi ( 2-333) Süvari Mülazımı Sani [TeQmen] Abdullah Efendi Said Mısır ( 1 03-326) Süvari Mül azımı Sani [TeQmen] lbrahim Cemal Efendi Mehmet G azze ( 1 03-329) Süvari Mülazımı Sani [TeQmen] izzettin Efendi Edip Şam ( 1 0-332) Süvari Mülazımı Sani [TeQmen] Aram Efendi Ruyen Yunanistan Bursa (24-33 1 ) Tabur i mamı Osman Efendi Hacı Haydar Musul (4-319) Tabur imamı Hacı Mehmet Efendi Ali Musul (27-317) Tabur i mamı Abdülmecid Efendi Cerem BaQdat (49-327) i kinci Sınıf Sarraç Ustası Nasır Efendi Hasan B aQdat ( 1 1 -327) ikinci Sınıf Tüfekçi Ustası Tahir Efendi Zehve BaQdat ( 1 7-323) i kinci Sınıf Tüfekçi Ustası Salih Efendi Yasin BaQdat (44-31 4) (mühür: yalnız yüz şahıstır)" 27 "25 Eylül 1339 [1 923] tarihli kanunnamenin birinci maddesine tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti askeriyeleri kat olunan; Mustani Piyade Mülazımı Ewel Şinasi Efendi Ali Rıza Aksaray (481-322) 27 Yukarıdaki tablonun orijinali için bkz. EK 1 1 . 1 29

M ütekaid Piya de B i n b a şı M e hmet Cemil Efendi H a lil D avut Paşa (260-31 1 ) Nisbeti M a ktu Piyade Binbaşı Kamil Efendi Hasan Adapazarı (288-31 4) (mühür: ya lnız üç şahıstır)" "25 Eylül 1 339 [1 923) tarihli kanunnamenin ikinci maddesine tevfikan nisbeti askeriyesi kat olunan; Piyade Mülazımı Ewel M ustafa Şerif Efendi Tahsin Kocamustafa Pa­ şa ( 162-323) (mühür: ya lnız bir şahıstır)" "25 Eylül 1 339 [1 923) tarihli kanunn amenin beşinci maddesine tevfikan nisbeti askeriyesi kat olunan; N akliye Yüzbaşı Abbas Fadlı Efendi Ahmet Cevdet Bagdat (6-330) Süvari Kaymakam [Yarbay] Hamit B ey Seyyit Ma hmut BaQdat (6-330) Süvari Binbaşı Mehmet Kamil Efendi Reşit Şam (5-306) Süvari Binbaşı Mehmet Sadık Efendi Halil M ansur Şam (25-309) Süvari Binbaşı Mehmet Lütfi Efendi Emin Şam (47-31 1 ) Süvari Binbaşı Mahmut Şükrü Efendi Süleyman BaQdat (53-31 1 ) Süvari Binbaşı Şeref Efendi Abdülkadir Ş a m ( 1 6-31 2) Süvari Binbaşı Mahmut Efendi Ahmet Şam (308-31 3) Süvari Binbaşı Seyit Ahmet Ebu Sadi Mısır ( 1 1 1 -3 1 3) Süvari Binbaşı Abdülgani Efendi Ömer Malatya Şam ( 1 8-31 1 ) Süvari Binbaşı Mehmet Kemal Efendi Abdullah Şam ( 1 7-330) Süvari Binbaşı l brahim H a kkı Efendi Said Şam (7-3 1 2) Mümtaz Binbaşı Halil Zeki Efendi lbrahim Kerkük (2-322) Süvari Yüzbaşı Ahmet Hayri Efendi lsmail Beyrut (62-31 0) Süvari Yüzbaşı Mütekaid Memduh Efendi Refik Şam ( 13-31 1 ) Süva ri Yüzbaşı Hamdi Efendi Kemalettin Beyrut (49-3 1 2)" 28

o

"25 Eylül 1339 [1 923) tarihli kanunn amenin beşinci m addesine tevfikan nisbeti askeriyeleri kat olunan; Süvari Yüzbaşı Ahmet Kemal Efendi Mehmet BaQdat (21-313) Süvari Yüzbaşı Hasan Tahsin Efendi Abdüllatif Şam (4-318) Süvari Yüzbaşı Mahmut Efendi Abdürrezzak Şam (64-316) Süvari Yüzbaşı Mansur al-Halefi Efendi Seyyid al-Halefi Suriye (78-31 3)

28 Yukarıdaki tablonun orijinali için bkz. EK 12. 1 30

Süvari Yüzbaşı Abdülhalil Efendi Osman bin G azi (84-31 3) Süvari Yüzbaşı Mehmet Efendi Esat Şam (4-223) Süvari Yüzbaşı Hüseyin Avni Efendi Selali BaQdat (61 -3 1 9) Süvari Yüzbaşı Mahmut Musalli Efendi Ebu al-Reas Acilun (84-322) Süvari Yüzbaşı Mehmet Zeki Efendi Feri H a lep (9-321 ) Süvari Yüzbaşı Ahmet Tevfik Efendi Mehmet B eyrut 131 -32 1 ) Süvari Yüzbaşı Mustafa Behçet Efendi Yunus Süleymaniye (27-324) Süvari Yüzbaşı Mehmet Huyrullah Efendi Hasan Şam 136-322) Süvari Yüzbaşı Mehmet Tevfik Efendi Seyyid Ahmet BaQdat 1 1 4-324) Süvari Yüzbaşı Mehmet Salih Efendi Ali BaQdat ( 1 3-324) Süvari Yüzbaşı Ha lit Efendi Osman Şam ( 1 7-324) Süvari Yüzbaşı Mehmet Giran Efendi H a lil Giran Suriye (73-321 ) Süvari Yüzbaşı Ahmet Nüzhet Efendi Mahmut Şam (30-325) Süva ri Yüzbaşı Mehmet Efendi D erviş Halep (64-317) Süvari Yüzbaşı Mehmet Fehmi Efendi Hasan Mısır (70-320) Süvari Yüzbaşı lsa Efendi Hacı Mahalluzziver (89-31 9) Süvari Yüzbaşı Mesut Nec ati Efendi Hacı Hasan Kudüs (65-317) Süvari Yüzbaşı Mehmet Nuri Efendi Selim Şam (31 -31 7) Süvari Yüzbaşı Abbas Efendi Necip BaQdat (48-3 1 7) Süvari Yüzbaşı Ahmet Efendi Saadettin Kudüs (93-216) Süvari Yüzbaşı Mehmet H ayri Efendi lbrahim Halep (51 -318) Süvari Yüzbaşı Mehmet Cuma Efendi Şeyh Abdülkadir Halep 11 00-316) Süvari Yüzbaşı Haşim Efendi Mehmet G azze ( 1 1 -320) Süvari Yüzbaşı Cemalettin Efendi Abdullah Süleymaniye (22-320) Süvari Yüzbaşı Ahmet Efendi Haydar B aQdat (26-321 ) Süvari Yüzbaşı Haşim Efendi Nurettin Şam (24-323)" 29 Yukarıdaki listelerin ayrıntılı incelemesinden birkaç sonuç çı­ kartabiliriz: (a) Öncelikle askerlikten çıkarılan subayların çok önemli bir kesimi düşük rütbeli subaylardır. Yüzbaşılar ve Binba­ şılar azınlıktadır. Ayrıca, listelerde daha yüksek rütbeli bir subay (bir adet Kaymakam/Yarbay dışında) görülmemektedir. (b) Son iki listedeki Yüzbaşıların ve Binbaşıların neredeyse tamamı Tür­ kiye sınırlan dışında kalmış olan yerlerde doğmuşlardır. Anlaşı­ lan bu subaylar bir daha Türkiye'ye geri dönmemişlerdir.

29 Yukarıdaki tablonun orijinali için bkz. EK 13. 131

(Bursa Askeri} Heyeti Mahsusa(sı} Kararı ile Askerlikle İlişkileri Kesi len Bazı Subaylar Hakkında Yapllan Muameleler3° Müdafaai Milliye Vekaleti Muamelatı Zatiye Dairesi Kıdem Şübe­ ::.i, ı .L ıeşrini Evvel [ Ekim] 1341 [ 1925 ] tarihinde kaleme alındığı bir sonraki evrakta açıkça görülen ve Başvekalet'e yazılan ve 26 Teşrini Evvel [ Ekim] 1341 [ 1 925 ] tarihinde de Başvekalet'te kay­ da geçtiği görülen bir yazısında şöyle diyordu: "M ücadelei Milliyeye iştirak etmeyen ve h ududu mill1 haricinde ka lan erkan, ümera, za bitan, memurin ve mensubini askeriye h a kkında yapıla­ c a k muameleyi natık olan 25 Eylül 1 339 [1 923] ta rihli kanunn amenin31 birinci ma ddesine tevfika n bir daha hizmeti devlette istihdam olunma­ m a k üzere tevarihi m u hte lifede nis b eti askeriye l erinin kat'ı teva rihi muhtelifed e tasdiki aliye iktiran eden sekiz şahıs ile daveti va kaya ade­ mi icabetinden dolayı ikinci ve ilanı Meşrutiyet'ten itibaren an avatan­ dan ayrılarak bugünkü Türkiye hudutla rı haricinde kalmış bulunan bilu­ mum memalikte hizmet kabul ederek veya etmeyerek bi'l-ihtiya r kalan veya hut memalikı mezkureye bila m ezuniyet gitmiş veya mezunen ve tebdili hava suretiyle gidip de müddetlerini tecavüz ettirmiş olmala rın­ dan dolayı d a beşinci maddelerine tevfikan nisbeti askeriyelerinin kat'ı tevarihi muhtelifede tasdiki aliytı iktiran eylemiş olan üç şahsın isimleri­ ni mübeyyen bu kerede tanzim kılınan cetvel leffen takdim kılınmış ol­ makla eshası mezkurenin ordudan irtibatl a rının keyfiyeti kat'ınd an icab edilen Veka letlere malumat itasına müs a a d e buyurulması m a ruzdu r. Müdafa ai Milliye Vekili." 32 30 BCA BMGMK, [Katalog Numarası: O 30 10/205 402 1 ). 31 Mete Tunçay'ın makalesine bakınız. 32 Başvekalet'ten 27 Teşrini Ewel [Ekim) 1341 (1 925) tarihinde "bilumum Vekaletlere, müstakil ve mülhak makamata• yazılan (ve 8 Eylül 1341 (1925) tarih ve 6/4683 numaralı tezkereye ek olduOu belirtilen) bir yazıda, yukarıdaki yazı üzerine, şu açıklama yapılıyordu: " Mücadelei Milliyeye iştirak etmeyen ve hududu milli haricinde kalan erkan, ümeriii zabitan, memurin ve mensubini askeriye ha kkında ifa olunac a k muameleyi m utazam ­ m ı n 2 5 Eylül 1339 (1923) tarihli kanunun birinci maddesine tevfikan b i r d a h a hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere tevarihi muhtelifede nisbeti askeriyeleri kat edi­ len sekiz şahıs ile bugünkü Türkiye hudutları h a ricinde bulunan memleketlerde hizmet kabul ederek veya etmeyerek bi'l-ihtiyar kala n veyahut mem alikte hizmet k abül ede­ rek veya etmeyerek bi'l-ihtiyar kalmış veyahut memalik-ı mezkureye bila mezuniyet gitmiş veya mezunen ve tebdili hava suretiyle gidip de müddetlerini tecavüz ettirmiş 1 32

ve daveti vakaya ica bet etmemiş olmalarından dolayı, kanunu mezkürun ikinci ve be­ şinci maddelerine tevfikan nisbeti askeriyeleri kat edilmiş olan üç şahıs hakkında Mü­ dafaai Milliye Vekaleti celilesince tanzim ve tevdi olunan cetvel eshası mezkürenin vaziyetleri h akkında malümat h asıl olmak üzere leffen takdim olunmuştur efendim. B aşvekil." B u yazının altına şu not düşülmüştür: " Müd ata ai Milliye Vekaleti celilesine: 12 Teşrini Evvel 1 341 [ 1 925) tarihli ve Muamelatı Zatiye Dairesi Kıdem Şübesi 2889 numerolu [numaralı) tezkerei Vekalet penahileri cevabıdır. 25 Eylül 1 339 (1 923) tarihli kanun mücibince nisbeti as­ keriyeleri kat edilmiş olan eshas h a kkındaki cetvelin musaddak süreti malümat husülu mak­ sadıyla bilumum Vekaletlere, müstakil ve mülhak makamata tebliQ edilmiştir efendim. Baş­ vekil." Müdafaai Milliye Vekaleti Muamelatı Zatiye Dairesi Kıdem Şübesi, Başvekalet'e yazdıQı, tarihi belirsiz, fakat 21 Ocak 1 926 tarihinde Başvekalet'te kayda geçtiQi görülen bir yazısında şöyle diyordu: "Mücadelei Milliyeye iştirak etmeyen ve hudüdu milli haricinde kalan erkanı ümera ve zabitan ve memurin ve mensübini askeriye h akkında yapılac a k muameleyi natık olan 25 Eylül 1339 (1 923) tarihli kanunnamenin birinci m addesine tevfikan bir daha hiz­ meti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti askeriyeleri kat tevarihi muhtelifede tasdiki aliye iktiran eden yedi şahıs ile daveti vakaya ademi icabetinden dolayı ikinci ve ilanı Meşrutiyet'ten itibaren anavatandan ayrılarak bugünkü Türkiye hudutları hari­ cinde kalmış buluna n bilumum memalikte hizmet kabül ederek veya etmeyerek bi'l-ih­ tiyar kalan veyahut memalikte hizmet kabül ederek veya etmeyerek bi'il-ihtiyar kalmış veyahut memaliki mezküreye bila mezüniyet gitmiş veya mezunen ve tebdili hava sü­ retiyle gidip de müddetlerini tecavüz ettirmiş olmalarından dolayı da beşinci maddele­ rine tevfikan nisbeti askeriyelerinin kat'ı tevarihi muhtelifede tasdiki aliye iktiran eyle ­ miş olan dört şahsın isimlerini mübeyyen takdim kılınmış onyedinci cetvel leffen tak­ dim kılınmış olmakla eshası mezkürenin o rdudan irtibatlarının keyfiyeti kat'ından icab edilen Veka letlere malümat itasına müsaade buyurulması ma ruzdur. Müdafa ai Milliye Vekili." B aşvekalet'ten "bilumum Vekaletlere, müstakil ve mülhak makamata " yazılan tarihi belirsiz (ve 6/5242 numaralı tezkereye ek olduQu belirtilen) bir yazıda, yukarıdaki yazı üzerine, bir ta­ mim şeklinde, şu a çıklama yapılıyordu: "Mücadelei Milliyeye iştirak etmeyen ve hudüdu milli haricinde kalan erkan, ümera ve zabitan, memurin ve mensübini askeriye hakkında ifa olunacak muameleyi mutazammın 25 Eylül 1339 (1 923) tarihli kanunun birinci maddesine tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere muhtelif tarihlerde nisbeti askeriyeleri kat edilen yedi şahıs ile bugünkü Türkiye hudutları haricinde b ulunan memleketlerde hizmet kabul ederek veya etmeyerek bi'l-ihtiyar kalan veyahut bilamezüniyet gitmiş veya mezunen ve tebdili hava suretiyle giderek müddetlerini tecavüz ettirmiş ve vaki davaya icabet etmemiş ol­ malarından dola yı mezkür kanunun ikinci ve beşinci maddelerine tevfikan nisbeti aske­ riyeleri kat edilmiş olan dört şahıs hakkında Müdafaai Milliye Vekaleti'nce tanzim ve tevdi olunan cetvel mezkür eshası vaziyetlerine dair malümat takdim olunmuştur efen­ dim. Başvekil." B u yazının a ltına şu not düşülmüştür: "Müdiifaai Milliye Vekaleti'ne: 29 Kanunu Sani [Ocak) 1926 tarih ve Muamelatı Zatiye Dairesi Kıdem Şübesi 278 numerolu [numaralı) tezkire cevabıdır. 25 Eylül 1339 (1 923) tarihli kanun mücibince nisbeti askeriyeleri kat edilmiş olan es­ has hakkındaki cetvelin musaddak süreti malumat husülu maksadıyla bilumum Vekaletlere, müstakil ve mülhak makamata tebliQ edilmiştir efendim. Başvekil." 1 33

Bahriye Vekaleti'nin (Bursa Askeri) Heyeti Mahsusa(sı'n)ca Askerlikle İ lişkileri Kesi len Bahriyeli Subaylar1n Durumlar1n1n Yeniden Gözden Geçiri lmesi Yolundaki Önerisi ve Sonucu33 Bahriye Vekaleti Muamelatı Zatiye D airesi , 1 5 Teşrini Evvel [ Ekim] 1341 [ 19 25] tarihinde Başvekalet' e hitaben kaleme alın­ mış olan bir yazısında , (Bursa Askeri) Heyeti Mahsusa(sı')nın ba­ zı Bahriyeli subayların askerlikle ilişkilerini kestiğini, fakat bu su­ bayların durumlarının yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini bil­ diriyordu : "Bursa'da mülesehhil Heyeti M ahsusaca verilen kararlarda ekseriyetle hak ve adaletin gözetilmediQi anlaşılmış ve bu cihet bilahire D airei Bah­ riyece sabk eden itiraz üzerine bazı mukarreratın mum aileyh a tarafın­ dan müeyyed bulmuştur. Kemal Reis gambotunda34 istihdam edilmiş ol­ maları ilcasıyla nisbeti askeriyeleri kat edilmiş zabitan m eyanından bir­ kaçının affı cihetin e gidilmiş iken,3 5 cürmü mabel ithamları aynı mahi­ yette bulunan diQerlerinin nisbeti askeriyelerinin kafına mütedair karar­ larda ısrar edilmesi, men afii adalet görülmüştür. Vekaleti a cizi c e saya nı emni itimat zevat m arifetiyle icra ettirilen tahkikat ve tetkikati resmiye ve hususiye n eticesinde, marularz gambottan Güverte Kıdemli Yüzbaşı Hüseyin Sedat, Mülazım [TeQmen] H ayrettin 36 ve Çarkçı Yüzbaşı Hüse­ yin Hüsnü Efendiler37 hakkında ada let h a ricinde muamele c ereyan ettiQi tebyin eylemiştir. H eyeti M a hsusaca layıkıyla istiknahı m esele edilm eksizin zeva hiri a hvale nazaran ittihazı m u h a rrerat edilmiş olması m e c zund ur. Fiilen deQil kavlen bile a m a li milliyeye mugayir h a reketleri görülmeyen b u efendilerin haksız olarak nisbeti askeriyelerinin kafıyl a hizmeti vatan i­ yeden tebidlerinin nezdi samilerinde rehini cevaz görülmeyeceQi mü­ sellemdir. M aduren hacil ve elim bir vaziyete düşen zabitanı m u m a ­ ileyhin tekra r bittevzif iadei haysiyetle rinin ve bu m eya nda G edikli On33 BCA BMGMK, [Katalog Numarası: O 30 1 0/205 401 1 7].

34 Fahri Çoker'in makalesine bakınız. 35 Fahri Çoker'in makalesine bakınız.

36 Fahri Çoker'in makalesinde Güverte ÜsteQmen Mehmet Hayrettin olarak geçmektedir. 37 Fahri Çoker'in makalesine bakınız. Makalede Hasan H üsnü olarak geçmektedir. 1 34

başı iken nisbeti askeriyesi kat edilen Ş ehreminli M eh met R agıp'ın ia­ dei rütbesinin temini h ususunun tea llii adalet noktai nazarınca m uvafı­ kı n efs ulema olacaaı tem mül edilmektedir. Bu b a btaki mütalaayı dev­ letlerinin emri tebliaine müsaade buyurulması a rzı ric a olunur efen­ dim. Bahriye Vekili." 38 Başvekalet de, bu yazı üzerine , Müdafaai Milliye Vekaleti'ne yazdığı tarihi belirsiz (fakat bir sonraki yazışmadan 21 Teşrini Ev­ vel [ Ekim] 1341 [ 1 925 ] tarihli olduğu anlaşılan) yazısında, ko­ nuyu yeniden gündeme getiriyordu: " Bursa H eyeti Mahsusası'nca nisbeti a skeriyelerinin kat'ına karar veri­ len [bundan sonrasının üzeri çizilmiştir] ( ... ) Kıdemli Yüzbaşı H üseyin Se­ d at, M ü lazım [Teamen] H ayrettin ve Ç a rkçı Yüzb a ş ı H ü seyin H üsnü Efendilerle Gedikli Onbaşılardan M ehmet Ragıp'ın tekrar tevzifleri [oriji­ nal metinde kıdemli sözcüaünden itibaren olan bütün sözcüklerin üzeri çizilmiştir] zabitanından buluna nları ( ... ) Bahriye Vekaleti celilesinin ( ... ) 1 5 Teşrini Ewel [Ekim] 1 341 [1 925] tarih[li] ( ... ) tezkirenin musaddak sure­ ti le'fen takdim olunmuştur. Vekaleti celilerinin ( ... ) meyanda bu vaziyette bulunanlar olduaunun takdir ve ( ... ) karar [orijinal metinde üzeri çizilmiş­ tir] keyfiyetin izhar [orijinal metinde üzeri çizilmiştir] buyurulmasını rica ederim efendim. Başvekil." 39 Müdafaai Milliye Vekaleti Muamelatı Zatiye Dairesi de, Başve­ kalet'in bu yazısını 2 Teşrinisani Kasım 1 34 1 [ 1925 ] tarihli uzun yazısı ile yanıtlıyordu: " H arekatı Milliyeye iştirak etmeyen zabitan ve mensubini askeriye h ak­ kında tenvir edilmiş olan 25 Eylül 1 339 [1 923] tarihli kanun40 mevadı hu­ susiyesinde sarahati kafiye mevcuttur. Milli mefkure icabatında ve bu mefkCıre ile Anadolu' da tedvir edilen bilumum h a rekat ve icraata muha­ lefetle meşgCıl olan mukabil teşkilata intisap etmiş olanların, muhakeme verilmiş veya Divanı Harb edilmiş olsalar dahi, yeniden bir Heyeti Mah­ susa tarafından tetkik ile tebyin edilenlerin ordu ile alakal arının kat'ını istilzam eden birinci m addede, bu intisap ve mesainin tev'an ve kerh en olması mevzu bahs olmamıştır ve bu kanunun ceza h a kkındaki ifadesi 38 Metnin orijinali için bkz. EK 14. 39 Metnin orijinali için bkz. EK 15. 40 Mete Tunçay'ın makalesine bakınız. 1 35

mutlaktır. H eyeti M ahsusa'nın ka bili temyiz olmayan kararı, ancak şaya­ nı kabul delaili cedide zuhurunda yine mezkur Heyeti M a hsusa c a tetkik ve ewelce noksan olaya göre verilmiş olan karar hükmünden ıskat veya tadil olunabilir ve bu esas dahilinde müra c a at vukunda sureti maruza da muamele yapılmaktadır. H eyeti mezkurenin kararı sabıkı delaili c edideye müstemiden bizzat tebdil etmesi bilumum muharreratın nakısı ve h atalı olduQu veya Heyeti M a hsusa umum muharreratının gayrı kanuni bulunduQu h akkında hü­ küm itasına sebep teşkil edemez kanaatindeyim. Nitekim bütün mahke m e le rin m u h a rreratında d a h i delaili c edide üzerine yeniden takibat ya pılarak, hükümlerin tashihi yahut h atayı adli vuku nun a n laşılm ası üzerine hükümlerin ref'i gibi muamelat c ereyan etmekte ve bu hadisat hiçbir vakit m ahkemelerin bütün muharreratında h a ksız olduklarına delil tela kki edilmemektedir. Sarfı mesai eden teşki­ lata bizzat intisabı sabit olmuş bir kimsenin vazifeyi kerhen kabul etmiş olduQunu ispat etmek imkanı yoktur. Farzı muhal olarak böyle bir naza­ riyenin kabulü ihtiyar edilse, birinci madde mucibince nisbeti askeriye­ si kat edilmiş bilumum mahkumun aynı iddiayı bih akkın serd ile yeniden müra c a at edeceklerine ve pek çok güzeste malumatın hükümden sa kıt olacaQına şüphe de yoktur. Böyle bir tarzı muameleye tevessül ta kdi­ rinde ma hzurla rın halası gibi m akbul bir n eticeden ziya de memlekete h ıyanet etmiş ve işbu h a reketleri vazı kanun ta rafından şayanı terhib görülmüş muzır a nasırın sahayı c ezadan kurtulmaları gibi ordunun ve h eyeti içtim alyenin ehem miyetli zararlar göreceQi büyük bir m a hsur tevlid eder. Mevadı kanunlyenin eskal sarihayı mahsusasıyla mücrimiyeti tebyin eden kimselerden mücrim olmaya nların delail ve vesaik zikriyle zamanı muayyende mürac a at ederek, yine eskali mahsusasıyla Heyeti Mahsu­ saca yapılac a k tetkikat neticesinde ademi mücrimiyetlerinin tebyin ev­ lenmesinden başka çare yoktur. H eyeti M ahsusaca layıkıyla istikn ahı mesele edilmesi ve zevahire göre hüküm verilmesi bahsine gelince: Ve­ kaleti aciziye gelen Heyeti M a hsusa kararl a rında tatbik edildiQi vech ile buna karşı yegane çare, muharreratın merbuta dosyasındaki evrak ile muka belesi ve fazla noksan hakkında Heyeti Mahsusa'nın nazarı dikka­ tini c elb ile keyfiyetin h a kk'a mukarin şekle sokulmasıdır. Ma ruzatı sa li­ feye nazaran Vekaleti acizice Ba hriye Vekaleti celilesinin mütala asına iştirak edilmediQi ve şimdiye kadar yapılmış ve yapılmakta olan tatbikatı 1 36

kanuniye şeklinin tebdili g ayri mü mkün ve m a hzurlu görüldüQünü a rz eylerim efendim. Müdafa ai Milliye Vekili."41 Görüldüğü gibi , Bahriye Vekaleti'nin (Bursa Askeri) Heyeti Mahsusa(sı) tarafından verilen bazı kararların yeniden gözden geçirilmesi yolundaki önerisi ve Heyeti Mahsusa kararlarının doğruluğu konusundaki eleştirel yaklaşımı, Müdafaai Milliye Ve­ kaleti'nce kesinlikle red ediliyordu . Gelişmeler, Bahriye Vekale­ ti'nin önerisinin bu aşamada dikkate alınmadığını gösteriyor.

(Bursa Askeri) Heyeti Mahsusa(sı) Tarafmdan Askerl ikle İ lişkileri Kesi len Bazı Subaylar42 Başvekil lsmet [ lnönü ] imzası ile yazılan tarihi belirsiz bir yazıda, Heyeti Mahsusa kararı ile askerlikle ilişkileri kesilen subayların bir listesi verilmektedir: "Mücadelei Milliyeye iştirak etmeyen ve hududu milli hari cinde ka lan ümera ve za bitan ve memurin ve mensubini askeriye h a kkında ita olu­ narak muameleyi natık olan 25 Eylül 1 339 [1 923] tarihli kanunun 43 birinci maddesine tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam edilmemek üzere nisbeti askeriyeleri kat olunan onüç şahıs ile kanunu mezkurun beşinci maddesine tevfikan ilanı Meşrutiyet'ten itibaren anavatandan ayrılarak, bugünkü Türkiye hudutları haricinde kalmış bulunan bilumum memalikte hizmet kabul ederek veya etmeyerek, bi'l-ihtiyar kalan veyah ut mema liki mezkureye bila mezuniyet giden veya mezunen ve tebdili h ava suretiyle gidip de müddetlerini tecavüz ettirdiklerinden dolayı nisbeti askeriyeleri kat olunan onyedi şahsın isimlerini mübeyyin tanzim ve Müdafa ai Milli­ ye Vekaleti irsal edilmiş olan cetvel sureti musaddakası l effen takdim edilmişti r. Malu mat h usulü zımmında tamimen tebliQi keyfiyet olunur efendim."44

41 Metnin orijinali için bkz. EK 16. 42 BCA BMGMK, [Katalog Numa rası: O 30 1 0/205 401 1 2). 43 Mete Tunçay'ın makalesine bakınız.

44 Metnin orijinali için bkz. EK 17. 1 37

Listede şu isimlere tesadüf ediliyordu: "25 Eylül 1 339 [1 923) tarihli kanunnamenin birinci maddesine tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti askeriyeleri kat olunan; Birinci madde mucibince bir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti askeriyeleri kat edilmiştir. H a stahane imamı Ahmet H ulusi Efendi M ahmut Şemni Mütekaid Piyade Binbaşı Ihsan Efendi Ahmet Haydar Paşa (469-31 4) Kuvayi inzibatiye Tabur Kumandanı Çerkes Gönenli B ekir Sıtkı Efendi Hüseyin Mütekaid Erkan ı Harb Miralayı [Kurmay Albay) Behzat Bey Ali Remzi lstanbul ( 1 -308) Mütekaid Erkan ı Harb [Kurmay) Mirliva [Tuggeneral) Suphi Paşa Ha­ fız Hüseyin Ömer G araviç ka ( 1 4-99) Mütekaid Erka nı H a rb [Kurmay) Binbaşı Kemal B ey Şemsettin G eli­ bolu (6-315) Mütekaid Erkan ı Harb Miralayı [Kurmay Albay) Ali Kemal Bey Sırrı ls­ ta nbul (7-310) Mütekaid Erkan ı Harb [Kurmay) Binbaşı Abdülhamid Bey H a c ı M ah­ mut Bagdat (23-321 ) Mütekaid Erkan ı Harb Kaym a kamı [Kurmay Ya rbay] Süleyman izzet Bey Mehmet G alip Şam ( 1 -317) Mütekaid Piyade Mülazımı Sani [Tegmen) Rıza Efendi N ecip lstanbul (559-31 1 ) Agır Topçu Mülazımı Sani [TeQmen) Ömer Lütfi Efendi Bilal Edip ls­ tanbul ( 1 6-3 1 1 ) Mütekaid Piyade Mülazımı Sani [Tegmen) Mehmet Ferit Efendi M ah­ mut lstanbul (549-323) i htiyat Mülazımı Sani [Yedek TeQmen) Salahattin Efe ndi ismet Kilis ( 1 7584) (mühür: yalnız onüç şahıstan ibaret) 25 Eylül 1 339 [1 923) tarihli kanunnamenin beşinci maddesine tevfikan nisbeti askeriyeleri kat olunan: Beşinci madde mucibince nisbeti askeriyeleri kat olunmuştur: 1 38

Piyade Yüzbaşı Behçet Efendi S alih B aQdat ( 1 82-328) Piyade Mülazımı Sani [Yedek TeQmen] Faik Efendi Emin Süleymaniye (590-331 ) Piyad e Yüzbaşı Hüseyin H üsnü Efendi Tahir Eşpodere (?) (265-328) Süvari Mülazimı Ewel [ÜstteQmen] Ferruh Efendi Hasan lmare (29-326) Piyade Yüzbaşı Sa lih Muhlis Efendi Tah a B a Qdat (356-320) Piyad e Yüzbaşı Ahmet Efendi Salih Kerkük (322-325) Piyad e Binbaşı Halil Hikmet Efendi M ahmut Şam (333-31 6) Piyad e Miralay [Albay] Ahmet B ey Mehmet BaQdat (30-304) Mütekaid Erkanı H a rb Mirliva [Kurmay TuQg eneral] Ali Rıza Paşa Süleyman Paşa lstanbul (6-307) Mütekaid Erkanı Harb [Kurmay] Ferik [Korgeneral] Kamil Paşa Hüsa­ mettin H a lep Mütekaid Erkanı H a rb [Kurmay] Mirliva [TuQgeneral] Hasan izzet Pa­ şa Ali Aksaray ( 1 -306) Mütekaid Erka nı H a rb Miralay [Albay] M ustafa Nimet B ey Emin H a ­ l e p ( 1 8-312) Mütekaid Erkanı H a rb Miralay [Albay] Yahya Hayati B ey Ethem Ş a m (2-31 8) Mütekaid Erkanı Harb Kaymakam [Yarbay] Halil Rüştü B ey Reşit Şam (3-31 8) Mütekaid Erkanı H a rb Kaym akam [Yarbay] Suphi B ey BaQdat ( 1 4-316) MüstaQni Erkanı Harb [Kurmay] Binbaşı Reşit Bey Taha BaQdat ( 1 -319) MüstaQni Erka nı Harb [Kurmay] Yüzbaşı Mehmet Efendi lsmail Şam ( 1 1 -321 ) (Mühür: yalnız onyedi şahıstır)"45 Görüldüğü gibi, bu defaki listede daha yüksek rütbeli subaylar da bulunmaktadır. Yüzbaşı ve Binbaşılar dışında, Yarbaylar, Al­ baylar ve Generaller de söz konusudur. Yine yurt dışı doğumlu subayların Türkiye'ye geri dönmedikleri anlaşılmaktadır. Müdafaai Milliye Vekaleti Muamelatı Zatiye Dairesi Kıdem Şu­ besi, Başvekalet'e yazdığı tarihi belirsiz bir yazısında, bu konuda şu bilgileri veriyordu:

45 Metnin orijinali için bkz. EK 18.

1 39

"Mücadelei Milliyeye iştirak etmeyen ve h ududu milli h a ricinde ka lan erkan, ümera ve zabitan ve memurin ve m ensubini askeriye h a kkında yapılacak muameleyi natık olan 25 Eylül 1 339 [1 923] tarihli kanunname­ nin birinci maddesine tevfika n bir daha hizmeti devlette istihdam olun­ mamak üzere nisbeti askeriyeleri kat olunan on üç şahıs ile beşinci mad­ desine tevfikan ilanı Meşrutiyet'ten itibaren anavatandan ayrılarak bu­ günkü Türkiye hudutları h aricinde kalmış bulunan bilumum memalikte hiimet kabul ederek veya etmeyerek bi'l-ihtiyar kalan veyahut memaliki mezkureye bilamezuniyet giden veya mezunen ve tebdili h ava suretiyle gidip de müddetlerini tec avüz ettirmelerinden dolayı da nisbeti askeri­ yeleri kat olunan onyedi şahsın isimlerini mübeyyin bu kere de tanzim kılınan cetvel leffen arzı takdim kılınmış olm akla eshası mezkurenin or­ dudan irtibatlarının keyfiyeti kat'ından icab ed en Veka letlere malumat itasına müsaade buyurulması maruzdur. Müdata ai Milliye Vekili."46 Başvekalet bu bu yazı üzerinedir ki, 1 7 Şubat 1341 [ 1925] tari­ hinde "bilumum Vekaletlere ve mülhak makamata" ilettiği yazı­ da, şu bilgiyi veriyordu: "Mücadelei Milliyeye iştirak etmeyen ve h ududu milli h a ricinde kalan erkan, ümera, zabitan, memurin ve mensubini askeriye hakkında ita olu­ nacak muameleyi natık 25 Eylül 1 339 [ 1 923] tarihli kanunun birinci mad­ desine tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam edilmemek üzere nis­ b eti askeriyeleri kat olunan onüç şahıs ile ka nunu mezkurun beşinci maddesine tevfikan ilanı Meşrutiyet'ten itibaren anavatandan ayrılarak bugünkü Türkiye h udutl a rı hari cinde kalmış bulunan bilumum memalikte hizmet kabul ederek veya etmeyerek bi'l-ihtiyar kalan veyahut mem a liki mezkureye bila mezuniyet giden veya mezunen ve tebdili h ava suretiyle gidip de müddetlerini tec avüz ettirmelerinden dolayı nisbeti askeriyeleri kat olunan onyedi şahsın isimlerini mübeyyin tanzim ve Müdataai M illi­ ye Vekaleti celilesinden mevrud tezkere ile irsal edilmiş olan cetvel su­ reti musaddakası leffen ta kdim edilmiştir. Başvekil." Yazının altına şu not düşülmüştür: "Müdafaai Milliye Vekaleti celilesine: Mart 1 34 1 [ 1925 ] tarih ve Muamelatı Zatiye Dairesi Kıdem Şubesi ( . . . ) tezkerei Vekalet penahileri cevabıdır; Mücade­ lei Milliyeye iştirak etmeyen ve hududu milli haricinde kalmış 46 Metnin orijinali için bkz. EK 1 9. 1 40

olanların nisbeti askeriyelerinin kat olunduğu hakkındaki isarı Vekalet penahileri üzerine keyfiyet bilumum Vekaletlere tebliğ edilmiştir efendim. Başvekil . " Müdafaai Milliye Vekaleti Muamelatı Zatiye Dairesi Kıdem Şu­ besi, 12 Nisan 134 1 [ 1925 1 tarihinde Başvekalet'e yazdığı bir ya­ zıda, askerlikle ilişkileri kesilmiş yüz kişinin olduğunu şöyle bil­ diriyordu: "Mücadelei Milliyeye iştirak etmeyen ve hududu milli haricinde kalan er­ kan, ümera, zabitan, memurin ve m ensubini askeriye h a kkında yapılacak muameleyi natık 25 Eylül 1339 (1 923) tarihli kanunun birinci maddesine tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbeti as­ keriyelerinin kat'ı 23 Mart 1341 (1 925] tarihinde Riyaseti Cumhur'un tasdi­ kine iktiran eden iki şahıs ile daveti va kaya ademi icabetinden dolayı ikinci maddesine tevfikan nisbeti askeriyesi kat olunan bir ve ilanı Meş­ rutiyet'ten itibaren anavatandan ayrılarak bugünkü Türkiye hudutları ha­ ricinde kalmış bulunan bilumum m emalikte hizmet kabul ederek veya et­ meyerek bi'l-ihtiyar kalan veya hut mema liki m ezkureye bila mezu niyet giden veya mezunen ve tebdili h ava suretiyle gidip de müddetlerini teca­ vüz ettirmiş olmalarından dolayı beşinci maddesine tevfikan nisbeti as­ keriyelerinin kat olunmuş olan yüz şahsın isimlerini mübeyyin bu kerede tanzim kılınan cetvel leffen arzı takdim kılınmış olmakla eshası mezkure­ nin ordudan irtibatının keyfiyeti kat'ından icab edilen Vekal etlere malu­ mat itasına müsaade buyurulması maruzdur. Müdataai Milliye Vekili." Bu yazı üzerinedir ki, Başvekalet, "bilumum Vekaletlere ve mülhak makamata" 6 (bir başka yazışmada belirtildiğine göre 1 6) Mayıs 1 34 1 [ 1925 ] tarihinde aşağıdaki bilgiyi iletecektir: "Mücadelei Milliyeye iştirak etmeyen ve hududu milli haricinde kalan er­ kan, ümera, zabitan, memurin ve mensubini askeriyeye müteallik 25 Eylül 1339 (1923] tarihli kanunnamenin bir daha hizmeti devlette istihdam olun­ mamak üzere nisbeti askeriyeleri kat edilmiş iki şahıs ile daveti vakaya ademi icabetinden dolayı nisbeti askeriyesi kat olunan bir ve ilanı Meş­ rutiyet'ten itibarı n anavatandan ayrılarak bugünkü Türkiye hudutları ha­ ricinde kalmış veyahut memaliki mezkureye bila mezuniyet gitmiş veya mezunen ve tebdili hava suretiyle gidip müddetlerini tecavüz ettirmiş ol­ malarından dolayı nisbeti askeriyeleri kat edilmiş olanlar hakkında Mü1 41

dafaai Milliye Vekaleti celilesince 1 2 Nisan 1 341 (1925] tarih[li] ( ... ) tezkire ile irsal edilmiş olan cetvel eshası mezkurenin vaziyetleri hakkında malu­ m at hasıl olmak üzere leffen takdim olunmuştur efendim. Başvekil." Müdafaai Milliye Vekaleti Muamelatı Zatiye Dairesi Kıdem Şu­ besi, 21 Haziran 1 34 1 [ 1 925 ] tarihinde Başvekalet'e yazdığı bir yazıda, askerlikle ilişkileri kesilmiş olan diğer subaylar hakkında bilgi veriyordu: " M üc adelei Milliyeye iştirak etmeyen ve hududu milli h a ricinde kalan erkanı ümera, zabitan, memurin ve mensubini askeriye hakkında yapıla­ c a k muameleyi natık 25 Eylül 1 339 (1 923] tarihli kanunun birinci m adde­ sine tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam olunmamak üzere nisbe­ ti askeriyelerinin kat'ı teva rihi muhtelifede tasdiki aliye iktiran eden beş şahıs ile daveti va kaya ademi ica betinden dolayı ikinci maddesine ve ilanı Meşrutiyet'ten itibaren anavatandan ayrılarak bugünkü Türkiye hu­ dutları haricinde kalmış bulunan bilumum mema likte hizmet kabul ede­ rek veya etmeyerek bi'l-ihtiyar kalan veyahut memaliki mezkureye bila mezuniyet giden veya mezunen ve tebdili hava suretiyle gidip de müd­ detlerini tecavüz ettirmiş olmalarından dolayı beşinci maddesine tevfi­ kan nisbeti askeriyelerinin kat'ı keza lik tevarihi muhtelifede tasdiki aliye iktiran eylemiş olan dört şahıs isimlerini mübeyyen bu kerede tanzim kı­ lınan cetvel leffen takdim kılınmış olmakla eshası mezkurenin ordudan irtibatla rının keyfiyeti kat'ından icab edilen Vekaletlere malumat itasına müsaade buyurulması maruzdur. Müdafa ai Milliye Vekili." Başvekalet 28 Haziran 134 1 [ 1925 ] tarihinde "bilumum Veka­ letlere, müstakil ve mülhak makamata" yazdığı yazıda, ilgili yazı hakkında şu açıklamada bulunuyordu : "Müca delei Milliyeye iştirak etmeyen ve hududu milli ha ricinde kalan erkan, ümera, zabitan, memurin ve mensubini askeriye hakkında ifa olu­ nacak muameleyi natık olan 25 Eylül 1 339 [1 923] tarihli kanunnamenin birinci maddesine tevfikan bir daha hizmeti devlette istihdam olunma­ mak üzere tevarihi muhtelifede nisbeti askeriyeleri kat edilmiş beş şahıs ile [bir satırın üzeri çizilmiştir] bugünkü Türkiye hudutları h a ricinde bulu­ nan memleketlerde hizmet kabul ederek veya etmeyerek bi'l-ihtiyar kal­ mış veya hut mem aliki mezkureye bila mezuniyet gitmiş veya mezunen ve tebdili hava suretiyle gidip de müddetlerini tecavüz ettirmiş ve daveti 1 42

milliyeye icabet etmemiş olmala rından dolayı kanunu mezkurun beşinci ve ikinci maddesine tevfikan nisbeti askeriyeleri kat edilmiş olan dört şahıs h a kkında Müdafa ai Milliye Vekaleti c elilesince ta nzim ve tevdi olunan c etvel eshası mezkurenin vaziyetleri h a kkında malumat hasıl ol­ mak üzere leffen takdim olunmuştur efendim. ( ... ) Başvekil." Bu yazının altına şu not düşülmüştür: "Müdafaai Milliye Veka­ leti celilesine: 21 Haziran 1341 [ 1925 ] tarih ve Muamelatı Zatiye Şubesi 182 1 numerolu [ numaralı] tezkerei Vekalet penahileri ce­ vabıdır. 25 Eylül 1 339 [ 1923 ] tarihli kanun mucibince nisbeti as­ keriyeleri kat edilmiş olan eshas hakkındaki cetvelin musaddak sureti malumat husulu zımnında bilumum Vekaletlere, müstakil ve mülhak maka.mata tebliğ edilmiştir efendim. Başvekil. "

Erzincan Mebusu Abdülhak Bey'in (Mülki) Heyeti Mahsusa'nın Yanısıra Her Vekaletten İptidai ve İhzari Bir Komisyonu Mahsus Teşki l i Yönündeki Önerisi47 TBMM Riyaseti Katibi Umumiliği Kavanin Kalemi Müdüriyeti, TBMM Riyaseti'ne yazdığı tarihi okunamayan bir yazıda, Erzin­ can mebusu Abdülhak Bey'in 27 Mayıs 1926 tarihinde TBMM'ye sunduğu bir öneriyi bildiriyordu : "Bu kanunun neşriyle [854 sayılı yasa]48 ikinci m adde mucibinc e teşek­ kül edecek [Mülki] H eyeti M a hsusa'nın vezaifi mühimmesini tesri ve teshil için her Vekaletin de Mücadelei Milliyeye iştirak etmeyen kendine aid memurinin esamisini tesbit ve şahsi dosya larını izhar için, bu kanu­ nun münderic atı ile a l a kadar olmadıQı malum olan münasip zevattan, derhal iptidai ve izha ri bir komisyonu mahsus teşkil etmesini arz ve teklif ederim. Erzincan mebusu Abdülhak." TBMM Riyaseti Katibi Umumiliği Kavanin Kalemi Müdüriye­ ti , 27 Mayıs 1926 tarihinde Başvekalet'e yazdığı bir yazıda, Er­ zincan mebusu Abdülhak Bey'in önerisini iletiyordu. Başvekalet Kalemi Mahsus Müdüriyeti de, 6 Haziran 1926 tarihinde ilgili 47 BCA BMGMK, [Katalog Numarası: O 30 10/205 402 1 0].

48 Mete Tunçay'ın makalesine bakınız. 1 43

öneriyi Vekaletlerin bilgisine sunuyor ve görüşlerine başvuru­ yordu . Bu yazışmalann ardından, Maarif Vekaleti Kalemi Mahsus Daire­ si, 12 Haziran 1926 tarihinde Başvekalet'e yazdığı bir yazıda, öneri doğrultusunda bir komisyon teşkil edildiğini şöyle açıklıyordu: 5 Haziran 1 926 tarih[li] ( ... ) tezkirei samileri cevabıdır: Müc adelei Milli­ yeye iştirak etmeyen memurinin esamisini tesbit ve şa hsi dosyal a rını ih­ zar için O rta Tedrisat Müdürü Umumisi Cevad Beyefendinin riyaseti al­ tında Heyeti ( ... ) Reisi Vekili Ali Rıza, Sicil ve Memurin Müdürü lbra him B eylerden mürekkeb bir komisyon teşkil edildiQi a rz olunur efendim. M a a rif Vekaleti vekili." "

Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye Vekaleti Sicil ve Memurlar Mü­ düriyeti de, Başvekalet'e yazdığı ve Başvekalet kayıtlarına 19 Ha­ ziran 1926 tarihinde geçen bir yazıda, "Mücadelei Milliyeye işti­ rak etmeyen memurinin esamisini tesbit ve şahsi dosyalarını ih­ zar için Vekaleti acizide bir komisyon teşkil edilmiş ve icrayı fa­ aliyete başlamış olduğunu" bildiriyordu. Dahiliye Vekaleti Memurin Müdüriyeti Umumiyesi de, 3 Tem­ muz 1 926 tarihinde Başvekalet'e yazdığı bir yazıda, "Mücadelei Milliyeye iştirak etmeyen memurine dair 854 numerolu [ numara­ lı] kanunun ikinci maddesi veçhile teşkil edilecek [ Mülki] Heyeti Mahsusa riyasetine Ankara Valisi Atıf Bey'in49 tayin ve tetkikine iptidar olunmak lüzumu dahi tebliğ" olunduğunu belirtiyordu .50 Bu yazıdan (Mülki) Heyeti Mahsusa Reisliği'ne Ankara V.alisi Atıf Bey'in atandığını öğreniyoruz. Ziraat Vekaleti Sicil ve Memurin Müdüriyeti de, 15 Temmuz 1926 tarihinde Başvekalet'e yazdığı bir yazıda, "Mücadelei Milli49 Mete Tunçay da, makalesinde, (Mülki) Heyeti Mahsusa'ya başkanlık eden, ilk dönem TBMM Kayseri mebusu, Ankara eski Valisi (1 925/1926), Devlet Şurası Mülkiye Dairesi B aşkanı ( 1 927) ve (daha sonra da) üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci ve sekizinci dönemler CHP Rize mebusu Mehmet Atıf (Tüzün) Bey'in 20 M ayıs 1928 tarihinde TB M M'de Ali Karar Heyeti kurul­ ması önerisine karşı yaptıQı konuşmayı naklediyor. Bu konuda Mete Tunçay'ın makalesine ba­ kınız. Mehmet Atıf (Tüzün) Bey, Ankara Valisi iken, (Mülki) Heyeti Mahsusa BaşkanlıQı görevi­ ni buna ek olarak yürütmüştü. Türk Parlamento Tirihi, ( Milli Mücadele ve TBMM 1. Dönem 1 9 1 9-1 923), (3. Cild), Türkiye Büyük Millet Meclisi Vakfı Yayınları, Ankara, 1 995, s.636-637. Bir başka kaynakta tarihler farklı verilmektedir: Ankara ViililiQi için 1 925- 1 927 tarihleri gösteril­ mektedir. Ali Galip BaltaoQlu, Atatürk Dönemi Valileri. (29 Ekim 1923- 10 Kasım 1 938). Ocak Ya­ yınları, Ankara, 1 998, s. 156 ve 313. 50 Metnin orijinali için bkz. EK 20. 1 44

yeye iştirak etmeyen memurinin esamisini tesbit ve şahsi dosyala­ rını ihzar için teşkil edecek heyete ve Vekaleti acizin namına aza olarak baytar ( . .. ) umumisi Adil Bey'in tayin kılınmış olduğu en­ cümen kararıyla arz olunur" demekteydi Bu yazışmalardan Erzincan mebusu Abdülhak Bey'in önerisi­ nin kabul edildiğini ve bu doğrultuda en azından bazı Vekaletler­ de işlem yapıldığını anlıyoruz.

Sinop Mebusu Recep Zühtü Bey'in (Mülki) Heyeti Mahsusa'mn Derhal Teşkil i Yönündeki Önerisi51 TBMM Riyaseti Katibi Umumiliği Kavanin Kalemi Müdüriyeti, TBMM Riyaseti'ne, Sinop mebusu Recep Zühtü Bey'in 27 Mayıs 1 926 tarihinde TBMM'ye şu öneride bulunduğunu belirtiyordu : "Şimdi kabul edilen [ 854 sayılı] kanuna52 göre, [ Mülki] Heyeti Mahsusa'nın, tarihi neşirden itibaren azami 20 gün zarfında teşki­ lini tasviben takririmin hükumete havalesini teklif eylerim. Sinop [mebusu ] Recep Zühtü . " 53 TBMM Riyaseti Katibi Umumiliği Kavanin Kalemi Müdüriyeti, 27 Mayıs 1926 tarihinde, Başvekalet'e ilettiği yazıda, önerinin so­ nucunu şöyle açıklıyordu: " M ü c ad elei Milliyeye iştirak etm eyen m e m u rin için teşkil ol u n a c a k [Mülki] H eyeti M ahsusa hakkında, Sinop mebusu Recep Zühtü B ey ta­ rafından verilip, Heyeti Umümiye'nin 26 M ayıs 1926 tarihinde mün akid 1 08. içtimaının birinci c elsesinde ta kriben makamı samilerine tevdii ten­ sip edilen takrir sureti musaddakası merbuten takdim kılındı efendim. Türkiye Büyük Millet Meclisi R eisi Kazım [Özalp]." Başvekalet Kalemi Mahsus Müdüriyeti de, ilgili öneriyi bütün Vekaletlerin bilgisine ve görüşüne iletecek ve "müstakil ve mül­ hak makamat"a da yazacaktır. Yazının 6 Haziran 1 926 tarihinde bir kere daha yinelendiği görülüyor.

51 BCA BMGMK, [Katalog Numarası: O 30 1 0/205 402 10). 52 Mete Tunçay'ın makalesine bakınız. 53 Metnin orijinali için bkz. EK 21. 1 45

Başvekilet'in (Mülki) Heyeti Mahsusa'nın Zamanında Tamamlanamayan Faaliyetlerine ve Bu Konuda Ahnması Gereken Önlemlere İ l işkin Görüş, Düşünce ve Önerileri54 Başvekalet Müsteşarlığı'ndan Vekaletlere iletilen tarihi belirsiz ( fakat yazının içeriğinden anlaşılabildiği kadarıyla muhtemelen 1927 yılının kış aylarında/muhtemelen Ocak ya da en geç Şubat ayında olabilir) bir yazıda, (Mülki) Heyeti Mahsusa'nın çalışmala­ rına ilişkin bilgi veriliyor ve çalışmaların tamamlanamamış olma­ sından dolayı alınması gereken yeni önlemlerden söz ediliyordu: "Mücadelei Milliyeye iştirak etmeyen memurlar h a kkında tetkikatı icra ve mukarreratı ittihaz icrası (?) üzere 854 numerolu [numaralı] kanu­ nun55 ikinci maddesi mucibinc e teşkil ve 1 9 Temmuz 1 926 tarihinde vazi­ feye mübaşeret eden [Mülki] H eyeti Ma hsusa'nın bir sene içinde ikmali vazife eylemesi zaruri olup,56 halbuki Dahiliye Vekaleti c elilesinden yazı­ lan 6 M a rt [ 1 ]927 tarihli (. .. ) tezkirede ve buna merbut [Mülki] Heyeti M a hsusa mazbatasında, bazı Vekaletlerden memurin dosyalarının gön­ derilme ( ... ) vurud edenler üzerinde de bazı noksanla rın ikmali için uzun tetkikat icrasına ihtiyaç hasıl olması dolayısıyla, vazifenin ikmaline mu­ vaffak olunamayacaaı ve ( ...) tehirine sebebiyet vermekte olduQu bildiril­ mektedir. Heyetin vazifeye mübaşeret ta rihi olan 19 Temmuz 1 926 tarihinden 19 Temmuz 1 927 tarihine kadar bir sene müddeti kanuniyesi zarfında, kanu­ nun dairei şumulüne dair bütün memurinin dosyalarının tetkik edilmesi zaruridir. Tayin olunun müddetin üçte ikisi hitam bulmuştur. [Bu cümle­ den yazının yazıldıOı tarihi yukarıda belirtti aim şekild e tahmin ediyorum]. Kalan müddet zarfında tetkikat yapılamayan memurlar içinde vazifed e bekaları caiz olmayanlar da bulunabileceOinden, netice itibariyle u mumi memurin hakkında kanunu a hkamı, siyaseten ve ( ... ) tatbik edilmiş olur. Buna meyd an bırakmamak üzere m atlub dosyaların sürati mümküneyle heyete [Mülki Heyete Mahsusa'ya] tevdii esbabının istikmali ve netice­ nin izhar buyurulmasını ric a ederim efendim. Başvekil lsmet"57 54 BCA BMGMK, [Katalog Numarası: O 30 10/205 402 1 0). 55 Mete Tunçay'ın makalesine bakınız. 56 Mete Tunçay'ın makalesine bakınız. 57 Metnin orijinali için bkz. EK 22. 1 46

Bu yazıdan, 26 Mayıs 1 926 tarihli ve 854 sayılı Mücadelei Mil­ liyeye lştirak Etmeyen Memurin Hakkında Kanun gereğince ku­ rulan (Mülki) Heyeti Mahsusa'nın, yasanın kabulünden yaklaşık olarak ancak iki ay kadar sonra, 19 Temmuz 1926 tarihinde faali­ yete geçebildiği anlaşılıyor. Bu da, hatırlanacağı gibi, Recep Züh­ tü'nün önerisinin dikkate alınmamış olduğunu göstermektedir. Önemli bir ikinci nokta da, yine yazıdan anlaşıldığına göre, yasa­ da öngörülen bir yıllık çalışma süresinin başlangıç tarihi olarak, yasanın kabul tarihinin değil, fakat (Mülki) Heyeti Mahsusa'nın faaliyete geçtiği tarihin kabul edilmesidir. Başvekil lsmet Paşa, ya­ sanın kamilen tatbik edilebilmesi için acele edilmesi lüzumunu hatırlatıyordu. Aksi halde, aynı durumda bulunan ve (Mülki) He­ yeti Mahsusa kararı ile görevinden alınması gereken memurlar arasında, bazıları görevden alınırken, diğerlerinin görevde bıra­ kılması gibi, son derece eşitsiz ve adaletsiz bir sonuç alınmış ola­ caktı ki, bundan kaçınılmak isteniyordu. Ankara Vilayeti (gerisi okunamadı-fakat yazının içeriğinden anlaşılabildiğine göre, muhtemelen (Mülki) Heyeti Mahsusa Ko­ misyonu) , 13 Mart 192 7 tarihinde Dahiliye Vekaleti'ne yazdığı bir yazıda ise, aynı konuda şu bilgileri veriliyordu : "Mücadelei Milliyeye iştirak etmeyen memurin h a kkında [Türkiye] B ü­ yük Millet Meclisi alisince kabul ve sahai tatbike vaz olunan 854 numero [numara] ve 26 Mayıs [1 ]926 tarihli kanunun ikinci m addesi mucibince teşkil kılın an komisyonumuz [(Mülki) Heyeti M a hsusa], a n c a k 1 9 Tem­ muz 1 926 tarihinde hali fa aliyete geçmiş ve bu müddetten sonra esbab ve ledünniyyatı zatı samilerinde malum halattan dolayı fasılalarl a içtima yapa bilmişlerdir. Kanunun mezkur ikinci maddesinde işbu h eyetin bir sene içinde ikmali vazife etmesi mesrud bulunduQu ve beşinci madde­ sinde kanun tarihi neşrinden muteber olduQu zikredilmesine göre, tarihi neşri olan 14 Hazira n 1926 tarihinden itibaren 1 4 Haziran 1927 tarihinde komisyonun tatil faaliyeti bir emri tabiidir. H albuki komisyonumuza bazı Vekaletlerden memurin dosyaları henüz vürOd etmekte ve bazı Vekaletlerce derdesti tevdi bulunmakta olmasına raQmen, h er Vekal ette ihzari komisyon teşkil edilmemiş olduQun d a n, [tam bu noktada, Erzincan mebusu Abdülhak Bey'in yukarıda gördüQü­ müz önerisini hatırlamak gerekir ve bu önerinin de ta m olarak uygulana1 47

mamış olduQu a nlaşılma ktadır] vürOd eden evrakta bittabi noksan görü­ lerek tevsii tah ki kat ettirilmesi haliyle vaktin uzamasını intaç eylemekte­ dir. Bundan dolayıdır ki, müddeti mezküre zarfında bu kadar azim ve mü­ tenewi mesailin tetkikatına imkan bulunmadıQından, hiç olmazsa komis­ yonumuzun tarihi içtimaı olan 1 9 Temmuz 1927 tarihine kadar müddetin uzatılmasının tefsiren halli zımnında, Mec lisi Ali nezdinde teşebbüsatta bulunulması a rzı istirha m olunur efendim. Aza[lar]: [o kun a m ay a n bir isim], M a lik ( ?), Doktor Fuat (?), H a mdi ( ?), Ömer (?), Şevket, Mehmet Asaf, Reis: Atıf 58 .''

Bu yazıdan da, (Mülki) Heyeti Mahsusa'nın aslında 19 Temmuz 1926 tarihinde faaliyete geçebildiği teyid edilmektedir. Fakat (Mül­ ki) Heyeti Mahsusa, yasanın ilgili beşinci maddesinin açık hükmü­ ne dayanarak, faaliyet süresini ve tarihini, Başvekil lsmet Paşa'ya göre daha doğru bir şekilde saptamaktadır. Gerçekten de yasanın beşinci maddesi, yasanın yürürlüğe giriş tarihini yasanın yayın tari­ hi olarak öngörmüştür. Yasanın yayın tarihi ise 14 Haziran 1 926'­ dır.59 Dolayısıyla Başvekil lsmet Paşa'nın (Mülki) Heyeti Mahsu­ sa'nın faaliyet süresi olarak belirlediği tarihler yasal sayılamaz. Bu­ nunla birlikte, yasanın bu açık hükmüne rağmen, TBMM'nin yoru­ mu ile, sürenin uzatılması konusundaki talep dikkat çekicidir. Böy­ lece yaklaşık iki aylık süre geri kazanılmaya çalışılıyordu. Bu noktada, yukarıda Erzincan mebusu Abdülhak Bey'in 2 7 Mayıs 1926 tarihli ve kabul edildiği anlaşılan önerisini hatırlat­ mak istiyorum. Anlaşılan bütün Vekaletlerde, (Mülki) Heyeti Mahsusa'ya yardımcı olmak üzere, özel bir komisyon kurulması söz konusu ol(a)mamıştı ve bu da gecikmelere neden oluyordu . . Bu yazı üzerinedir ki, Dahiliye Vekaleti ldarei U mumiye Mü­ düriyeti Umumtyesi, 16 Mart 1927 tarihinde Başvekalet'e ilettiği yazısında, şöyle diyordu: "Mücadelei Milliyeye iştirak etmeyen memurin hakkında tetkikat icra ve muka rrerat ittihaz eylemek üzere 26 M ayıs 1 926 ta rihli ve 854 numerolu [numaralı] kanunun ikinci m addesi m u cibin c e b u bir s ene i ç in teşkil edilmiş olan komisyon [Mülki H eyeti Ma hsusa] müddeti faaliyetinin tet­ kikata mübaşeret tarihi olan 19 Temmuz 1 926 tarihinden itibar edilmesi 58 Metnin orijinali için bkz. EK 23. 59 Düstur, (3. Tertip), No: 288, (7. Cild), s. 1 1 90. Ayrıca Mete Tunçay'ın makalesine bakınız. 1 48

lüzum ve teminatına dair mezkur komisyondan a lınan 13 M a rt 1927 ta­ rih[li] ( ... ) mazbata aynen ve merbuten takdim kılındı. i c abı tensibi fehi­ manelerine a rz olunur efendim. Dahiliye Vekili M[üsteşarı]." Başvekalet Müsteşarlığı da, 23 Mart 1 927 tarihinde, Bahriye ve Müdafaai Milliye Vekaletleri dışındaki Vekaletlerle Evkaf Müdüri­ yeti Umtimiyesi ile Diyanet lşleri Riyaseti'ne, Divanı Harb Riyase­ ti'ne ve Riyaseticumhur ve [ Türkiye) Büyük Millet Meclisi Katibi Umtimilikleri'ne yazdığı bir yazıda, sorunu ortaya koyduktan sonra, alınması gereken önlemlerden söz ediyordu: "Mücadelei Milliyeye iştirak etmeyen memurlar hakkında tetkikat icra ve mukarrerat ittihaz etmek üzere, 854 numerolu [numaralı] kanunun ikinci maddesi mucibince teşekkül ve 19 Temmuz 1 926 ta rihinde vazifeye mü­ başeret eden Heyeti M a hsusa'ya ( ... ) [bir sene] içinde ikmali vazife eyle­ mesi zaruri olup, halbuki D ahiliye Vekaleti c elilesinden yazılan 1 6 M a rt 1 927 tarihli ( ... ) tezkirede ve buna merbut Heyeti M a hsusa mazbatasında, bazı Vekaletlerden memurin dosyalarının vürud etmesi/gönderilmesi ve vürud edenler üzerinde de bazı noktaların ikmali için uzun tetkikat icrası­ na ihtiyaç hasıl olması dolayısıyla, vazifenin ikmalinde muvaffa k oluna­ mayacaQı ve ( ... ) nazırına nisbet verilmekte olduQu bildirilmektedir. ( ... ) vazifeye mübaşeret tarihi olan 19 Temmuz 1 926 tarihinden 19 Tem­ muz 1 927 tarihine kadar bir sene müddeti kanuniyesi zarfında kanunun dairei şumulüne dahil bütün memurinin dosyalarını tetkik etmek zaruridir. Tetkik olunan müddetin üçte ikisi hitam bulmuştur. Kalan müddet zarfında tetkikatı yapılamayan memurlar içinde vazifede bekaları caiz olmayanlar d a bulun abileceQinden, bence a gyarı umum memurin hakkında kanun a hkamı siyaseten ve ( ... ) tatbik edilmemiş olur. Buna meydan bırakma­ mak üzere, ( ... ) komisyon tezkiresi mucibince teşrii ( ... ) [metinde üzeri çi­ zilmiştir] matlub dosyaları sürati mümküneyle ( ... ) koyduQu esbabının eş­ kali (?) izhar buyurulmasını rica eylerim efendim. Başvekil.''60 Sıhhiye ve Muaveneti İçtimaiye Vekaleti, bu yazı üzerine, Baş­ vekalet'e yazdığı (ve Başvekalet evrakı içinde 7 Nisan 1927 tarihi­ ni alan) bir yazısında, şöyle diyordu: "Vekaleti acizid e müteşekkil komisyonca [bu nokta da, Erzincan mebu­ su Abdülhak Bey'in önerisi üzerine, Sıhhiye ve Muaveneti i çtimaiye Ve60 Metnin orijinali için bkz. EK 24. 1 49

kaleti'nin Vekalet içinde özel bir komisyon teşkil ettiQine ilişkin yuka rıda belirtilen yazısını h atırl a m a k gerekir] etibba, ecza c ı, [okunamadı] me­ murini sıhhiye d osya ları kamilen tetkik edilerek, bunlar meyanında He­ yeti M a hsusaca dosyalarının tetkiki icab edenler ( ... ) ve H eyeti Mahsu­ saca tevdi olunarak kara rla rı istihsal edilmiştir. Tetkik edilecek aşı me­ murlarına sıhhiye memurlarının bir kısmı kalili ka lmış olur, bunların da tetki katı yakın b i r zamanda ikmal edilerek, dosya l a rı H eyeti M a hsu­ sa'ya tevdi kılınacaQını a rz eylerim efendim. Sıhhiye ve Muaven eti içti­ maiye Vekili" Başvekalet'in yazısı üzerinedir ki, Diyanet lşleri Reisliği Memu­ rin ve Sicil Müdüriyeti'nden 21 Mayıs 1927 tarihinde Başvekalet'e yazılan bir yazıda da, konuya ilişkin bilgi veriliyordu : "M ücadelei Milliyeye iştirak etmeyen m emurin h akkında tet.kikat icra etmek üzere müteşekkil H eyeti M a hsusa'ya matlub dosya ların süratle tevdii lüzumuna dair tamimen tebliQ buyurulan 22 M a rt [1 ]927 tarih[li] ( ... ) tezkirei c elilei Vekalet penahileri üzerine, encümen müdiranınca tahki­ katı lazime bilahare dairei sena karide a ranıla n şaibede memur b ulun­ madıQı anlaşılma kla ma atazim arz olunur efendim. Diyanet işleri Reisi." Ziraat Vekaleti Sicili Memurin Müdüriyeti de, 7 Temmuz 1 927 tarihinde aynı konuda Başvekalet'e verdiği bilgide şöyle diyordu: "Mücadeleyi Milliyeye iştirak etmeyerek, 854 numerolu [numara lı] kanu­ nun dairei şümulünde bulunan memurinden Vekaleti a ciziye ait dosya lar Heyeti M ahsusa'ya ııeyderpey irsal edilerek arkası a lınmış ve ha kların­ da karar sadır olanları için de mukteza muamele ita edilmiş olduQu ci­ hetle arzı malumat olunur efendim. Zira at Vekili."

Sinop Mebusu Recep Zühtü Bey'in (Mülki) Heyeti Mahsusa'nın Bir Yllhk Faaliyetleri Hakkmda Dahiliye Veki li'nden Şifahi Sorusu61 TBMM Riyaseti Katibi Umumiliği Kavanin Kalemi Müdüriyeti, 2 Mayıs 192 7 tarihinde TBMM Başkanlığı'na yazdığı bir yazıda, Si­ nop mebusu Recep Zühtü Bey'in (Mülki) Heyeti Mahsusa'nın bir 61 BCA BMGMK, [Katalog Numarası: O 30 10/8 47 1 9). 1 50

yıllık faaliyetlerine ilişkin TBMM'de gündeme getirdiği sorusunu haber veriyordu: "Harekatı Milliyeye iştirak etmemiş olan memurini mülkiyenin kanunu ma hsusuna nazaran tasfiyesi için teşekkül eden [Mülki] Heyeti M a hsu­ sa'nın müddeti bitmek üzeredir. [HatırlanacaQı gibi, 26 M ayıs 1926 ta rih­ li ve 854 sayılı yasa,6 2 Heyeti M a h susa'nın ç alışma süresini bir yıl ola­ rak öngörmüştü] .Geçen bir sene zarfında [Mülki] H eyeti M ahsusa'nın derecei faaliyeti h akkınd a şifahen mOIOmat verilmesini D a hiliye Vekili B eyefendiden ric a ederim efendim. 2 M ayıs 1 927. Sinop mebusu Recep Zühtü." 63 Recep Zühtü'nün yukarıda gördüğümüz daha önceki önerisi­ nin dikkate alınmamış olduğunu burada hatırlamalıyız.

854 Sayıh Yasamn Uygulamasına Bir Örnek64 İstanbul Evkaf Müdüriyeti'nden 6 Cemazi'el-evvel 1927/15 Mayıs 1927 tarihinde Başvekalet'e yazılan bir yazıda, İstanbul Evkaf Müdüriyeti'nde de 854 sayılı yasanın65 birinci maddesi gereğince işlem yapıldığından söz edilmektedir.

(Mülki ve Askeri) Heyeti Mahsusalar Tarafından Tasfiye Edilen Memur ve Subaylar1n Emekli Maaşlar1na İ l işkin Talep ve Tartışmalar66 Hatırlanacağı gibi, ilgili yasalara göre, (Mülki ve Askeri) Heyeti Mahsusalar tarafından görevlerinden alınan memurların ve su­ bayların emekli maaşları için ayrı ayn düzenlemeler yapılmıştı. 62 Mete Tunçay'ın yazısına bakınız.

63 Metnin orjinali için bkz. EK 25. TBMM Riyaseti Katibi UmumiliQi Kavanin Kalemi Müdüriyeti, 2 Mayıs 1927 tarihinde B aş­ vekalet'e ve Başvekalet Kalemi Mahsus Müdüriyeti de, 4 Mayıs 1927 tarihinde Dahiliye Veka­ leti'ne yazdıQı yazılarda, Sinop mebusu Recep Zühtü'nün I Mülki) H eyeti Mahsusa'nın bir yıllık faaliyetlerine ilişkin TBMM'de gündeme getirdi!)i ive yukarıda belirtilen) sorusunu haber veri­ yordu. Soru TBM M'de yanıtlanmış olmalıdır. 64 BCA BMGMK, [Katalog Numarası: 030 10/205 402 15). 65 Mete Tunçay'ın makalesine bakınız. 66 BCA BMGMK, [Katalog Numarası: 030 1 0/47 301 2). 1 51

Zamanla söz konusu farklılıkların giderilmesi yönünde bir öneri­ nin gündeme geldiği ve tartışıldığı görülüyor. Maliye Vekili Şükrü Saraçoğlu , 26 Şubat 1928 tarihinde Müda­ faai Milliye Vekaleti'ne yazdığı bir yazıda, (Mülki) Heyeti Mahsu­ sa kararı ile mahkum olan memurların emekli maaşlarının ilgili yasa gereğince ödenmesi gerektiğini belirtiyordu: "Hulasa: H eyeti M ahsusa c a ademi istihdamlarına karar verilen memuri­ nin ihracı tekaüdü h akkında ... M u a melatı Zatiye D a i resi Piyade Ş u b esi ifa desiyle varid o l a n 1 2 O c a k 1 928 tarih v e 783 numerolu [numara lı] tezkirei aliyei Vekaletpena­ hileri c evabıdır. Memurini mülkiye tekaüd kanununun 1 2. maddesinde müebbeden memu riyetten m a hrumiyet ve hukuku medeniyeden ıskat c ezalarıyla mahkum olanların ha kkı tekaüdden sa kıt olacakl a rı musrih olup, işbu sarah ati kanuniyeye göre memurini mezkurenin h akkı teka­ üdden mahrum edilebilmeleri müebbeden memuriyetten ma hrumiyetle­ riyle beraber diQer hukuku med eniyeden ıskat edilm esiyle meşrut ol­ m asına ve bu c eza l a rın bir m a hkeme tarafınd a n verilm esi ve k esbi kat'iyet etmesi l azım gelmesine ve 854 numerolu [num aralı] kanun mu­ cibince teşkil olunan heyetin bir mah keme mahiyetinde bulunma m ası­ na ve mezkur kanunun dördüncü maddesine istinaden bir daha devlet hizmet ve müessesatında istihdam olunmamaları hakkında verilen ka­ rar, bir kararı idariden ibaret bulunmasına ve maddei mezkurede 'bun­ lara mazuliyet m aaşı verilmez' ta birinden dahi a n laşıldıQı veçhile kasdı kanuni bu gibilerin ya lnız fi m a bade memurin ve mü essesatı devlette istihdam olunmamal arının temininden iba ret olup, esasen müstehak ol­ d ukları tekaüd maaşının ademi tesviyesi maksadı kanundan h ariç bu­ lunduQundan ve vazı kanunun m a ksadı, bu gibilerin tekaüd ma aşl a rın­ dan d a mahrumiyeti cihetin e gidilmesi yolunda olduQu takdirde, fıkrai kanuniye 'bunlara mazuliyet ve tekaüd m aaşı verilmez' yolunda yazıl­ ması iktiza eylediQi ve halbuki kanunu mezkur bu su retle yazılma dıQ ına, maksadı kanuna ta mamiyle münafi bulunmuş olduQu mütala asıyla, bu h ususa dair D a hiliye Vekaleti celilesince vilayata yazıla n tahriratın celb edilen bir sureti musaddaka s ı l effen irs a l kılınmış olduQu ma ruzdur efendim." 67 67 Yazı, Maliye Vekaleti Memurin Müdüriyeti (Umumi / Hususi: 1 1 674) sayılıdır. Metnin orjinali için bkz. EK 26. 1 52

Maliye Vekili Şükrü Saraçoğlu 3 Mart 1928 tarihinde Müdafaai Milliye Vekaleti'ne yazdığı bir yazıda, Bursa Askeri Heyeti Mahsu­ sası tarafından askerlikten çıkarılan subaylara, ilgili yasanın han­ gi maddesine dayanılarak emekli maaşı ödenmediğini soruyordu. Konu mahkemeye intikal etmişti ve savunma yapabilmek için bu bilgiye ihtiyaç vardı. "Hulasa: Nisbeti askeriyeleri kat edilen zevatın tekaüd ma aşla rına dairdir Nisbeti askeriyeleri kat edilen zevatın ma aşlarından fazla mehuzl a rı için muhakeme vuku bulan müra c a at neticesinde bu kabil zevatın nis­ beti askeriyelerinin kesildiQinden dolayı ma aşlarının dahi kafı hakkında­ ki müstenidatı kanuniyenin neden iba ret olduQunun beya nına ma hke­ mece karar verilmiş olduQu, lstanbul Muhakemat Müdüriyeti'nden mev­ rud tah riratta izbar kılın makta vel-yed-it tetkik bu kabil zevatın tekaüd m a aşından mahrumiyetini mutazammın ahkamı mevzu aya tesadüf edile­ medikte ve bu kere sureti leffen takdim kılınan Dahiliye Vekaleti c elilesi­ nin teblig atı umumiyesine nazaran Heyeti M ahsusaca ademi istihdam­ l a rına karar verilen memurin müstehakı tekaüd oldukları halde, tekaüd m a aşından ma hrum edilmemeleri lazım geldiQi tamim kılınmış bulun­ makta olduQundan, mahkemede icab eden müdafaat serd oluna bilmek için, nisbeti askeriyeleri kat edilenlere tekaüd maaşı verilmem esinin müstenid atı kanuniyesi neden ibaret olduQunun işa_rına müsa adei Veka­ letpenahilerini rica ederim efendim." 68 Müdafaai Milliye Vekaleti 26 Mart 1928 tarihinde Başvekalet'e yazdığı bir yazıda, (Askeri) Heyeti Mahsusa kararı ile görevlerin­ den alınan subaylara da emekli maaşı ödenmesi yönünde görüş bildiriyordu: "25 Eylül 1339 [1 923) tarih ve 347 numerolu [numaralı] kanunun nisbeti askeriyel erinin kafı icab edenler h akkında ki mevadında mütekaid ta biri de mevc ut olup, kanunun, esasen ordu ile kat'ı alaka etmiş olan müteka­ idine de şamil bir şekilde olması ve seferberlikte kanunen tard cezasını mültezim ceraimi irtikab eden ümera ve zabıtanı, ordu veya aynı sala hi­ yeti haiz donanma kumandanlarının kablel muh akeme nisbeti askeriye­ lerini kat ile ordu ve donanmadan ihraca mezun bulundukları 25 Şubat 1 330 [1914) tarihli kanunu muvakkitle muharrer bulunması cihetiyle nis68 Yazı, Maliye Vekaleti Hukuk MüşavirliQi (Umumi: 8339) sayılıdır. Metnin orjinali i çin bkz. EK 27. 1 53

beti askeriyeyi kat, tard m ahiyetinde telakki olunara k, mezkur 25 Eylül 1 339 [ 1 923] tarihli kanunun birinci, ikinci ve beşinci m addeleri, h akların­ da tatbik olunan muvazzaf ve mütekaid mensubini askeriyeye tekaüd maaşı tahsis ve ita edilmemekte :di. 26 M ayıs 1 926 tarih ve 854 numerolu [numaralı] kanun hükmüne tevfi­ kan H eyeti M a hsusaca devlet hizmetinde ve müessesatında istihdam olunmama larına ka rar verilmiş olan memurinin tekaüd müddetini i kmal etmiş olanlara talepleri vukunda tekaüd maaşı tahsisi h a kkınd a D a hiliye Vekaleti celilesinden 24 AQustos 1 927 tarih ve 4397 numerolu [numaralı] tahriratla tamimen tebligat icra edilmesi üzerine, 347 numerolu [numa­ ralı] kanun mucibince nisbeti askeriyeleri kat olunan zabitan ve mensu­ bini askeriyeden bazıları kendilerine de m aaş tahsisi h a kkınd a müraca­ atta bulunmalarına mebni Maliye Vekaleti celilesinden bu babdaki nok­ tai nazarı istifsar edilmişti. Cevaben alınan 26 Şubat 1 928 tarih ve 1 1 67 numerolu [numa ralı] tezkire ile bu mesele ile alakadar olarak Vekaleti müşarünileyh adan a hiren mevrud 3 M a rt 1 928 tarih ve 8339 numerolu [numaralı] diQer bir tezkirenin suretleri leffen takdim kılındı. işbu tezkire­ lerd e ki b eya n ve müta l a ata ve D a hiliye Ve ka l eti c e lilesinin tebligatı umumiyesine n azaran 347 numerolu [numaralı] kanun a h ka m ına tevfi­ kan nisbeti askeriyeleri kat edilmiş olan e rkan, ümera, zabıtan ve memu­ rin ve mensubini askeriyenin dahi memurini mülkiye gibi tekaüd ma aşın­ dan mahrum edilmemeleri ve ancak bunlardan esasen mütekaid olanla­ rın tekaüd maaşlarının kat'ı tarihinden itibaren iadeten ve muvazzaf bu­ lunanlardan nisbeti askeriyelerinin hini kat'ında a hkamı cari olan kava­ nin ve mukarrerata göre h a kkı tekaüdü ihraz etmiş olanlara nisbeti as­ keriyelerinin kat'ı tarihinden itibaren müceddeden m a aş tahsisi ve Ve­ kaleti acizice de muvafık görüldüQünden ol vech ile muamele ifasına müsaade buyurulması maruzdur efendim."69 Müdafaai Milliye Vekaleti 14 Nisan 1928 tarihinde Başvekalet'e yazdığı bir başka yazıda da, yukarıdaki yazısına şu ilaveyi yapı­ yordu: "26 Mayıs 1 926 tarih ve 854 numerolu [numaralı] kanun hükmüne tevfikan Heyeti Mahsusa ca devlet hizmet ve müessesatında istihdam olunmama­ l a rı n a kara r verilmiş olan memurinden tekaüd müddetini ikm a l etmiş 69 Yazı, Müdataai Milliye Vekaleti Muamelatı Zatiye Dairesi Mütekaaidin Şübesi (2747) sayılıdır. Metnin orjinali için bkz. EK 28. 1 54

olanlara talepleri vukunda tekaüd m a aşı tahsisi hakkında D ahiliye Veka­ leti celilesinden 24 Aaustos 1 927 tarih ve 4397 numerolu [numaralı] tahri­ ratla tamimen tebligat icra edilmesi üzerine 347 numerolu [numaralı] ka­ nun mucibince nisbeti askeriyeleri zabitan ve mensubini askeriyeden ba­ zıları kendilerine de maaş tahsisi hakkında müracaatta bulunmalarına ve Maliye Vekaleti celilesinin noktai nazarı da, bu gibilere tekaüd maaşı ta h­ sisi merkezinde olmasına mübni nisbeti askeriyeleri kat edilmiş olan er­ kan, ümera, zabita n ve mensubini askeriyenin dahi memurint mülkiye gibi tekaüd maaşından mahrum edilmemeleri muvafık görüldügü a rz edilmişti. 347 numerolu [numaralı] kanunun [Türkiye] Büyük Millet Meclisi'nce hini müzakeresinde nisbeti askeriyeleri kat olunac a kl a rın teka üd m a ­ aşından mahrumiyetleri meselesinin de mevzuu bahis edilmiş oldugu b u kere mütala a edilen zabıt ceridelerinde görülmüştür. Maamafıh Divanı M u h asebat raporları h a kkında [Türkiye] B üyük Millet M eclisi H eyeti Umumiyesi'nin 13 Şubat 1928 tarihli kırk dördüncü inikadının birinci cel­ sesinde kabul buyurulmuş olan 400 numerolu [numaralı] kara rın 18. m ad­ desiyle H eyeti Mahsusa ca devlet hizmet ve müessesatında ademi istih­ damlarına karar verilecek memurinin mahsus tekaüd m a aşla rının tediye­ sinde devam edilmesinde ve iktisabı hak şartıyla yeniden tekaüd maaşı tahsisinde manii kanuni olmadıgı zemininde Divanca ittihaz olunan kara­ rın musib görülmüş oldugu anlaşılmıştır. Binaenaleyh Dahiliye Vekaleti celilesinin tebligatı ile bu tebligattaki isabeti müebbed olan [Türkiye] Bü­ yük Millet Meclisi'nin salif-ül arz kararına tevfikan Mülkiye Heyeti Mah­ susası'n ca ademi istihdamlarına karar verilmiş olan memurinden tekaüd müddetini ikmal edenlere tekaüd maaşı tahsis olunup, c ürüm itibariyle aynı vaziyette bulunarak nisbeti askeriyeleri kat olunanların bu maaştan ma hrumiyetleri muad elete muvafık olmaya cagından, ya her iki meslek erbabına tekaüd ma aşı tahsisi veyahut her iki meslek mensubinin de te­ kaüd ma aşından mahrumiyeti suretiyle muamelenin tevhid ve tadili es­ babının istikmali hususuna müsaade buyurulması maruzdur efendim."70 70 Yazı, Müdafaai Milliye Vekaleti Muamelatı Zatiye Dairesi Mütekaaidin Şübesi (2747) sayılıdır. Yazının altına, "Mevzuu bahis tezkire 28 Mart 1 928 tarihinde ( ... ) Maliye Vekaleti celilesine tev­ di olunmuştur efendim. 15 Nisan 1928.· notu düşülmüştür. Metnin orjinali için bkz. EK 29. TBMM Kararı (No: 400) (Resmi Gazete: 22 Şubat 1 928 ve Sayı: 821 ) "Eylül 1 34 1 , Şubat 1 926 ve Mart ve AOustos 1 927 Aylarına Aid Divanı Muhasebat Rapor­ ları H akkında ittihaz Olunan Mukarrerata Dair Eylül 1341 , Şubat 1 926 ve Mart ve AOustos 1 927 ayla,·ına aid Divanı Muhasebat ra1 55

Maliye Vekili Şükrü Saraçoğlu 1 5 Nisan 1928 tarihinde Başve­ kalet'e aynı konuda yazdığı bir başka yazıda ise, şu görüşleri orta­ ya koyuyordu : "Hulasa: Nisbeti askeriyeleri kat edilenlerin tekaüd m aaşları hakkındadır 854 numerolu [numaralı] kanuna tevfikan devlet hizmet ve müessesa ­ tında istihdam edilmemelerine mülkiye Heyeti Mahsusasınca karar veri­ lenlerin tekaüd maaşından mahrum edilmeleri icab edip etmediQi husu­ su mukaddema bit-tetkik h a kkı tekaüdden mahrumiyetin a n c a k mü eb­ beden memu riyetten mahrumiyetiyle b eraber diQer hukuku medeniye­ den ıskat cezasına da mahkumiyet halinde cari olacaQı ve sair-ül arz !?) 854 numerolu [numaralı] kanun mucibince teşkil olunan heyet [H eyeti M ahsusa], mahkeme mahiyetinde olmayıp, bir heyeti idariye olduQu ci­ hetle, ittihaz ettiQi muka rreratın cezai neticeler tevlid etmesi ... mümkün ve mu kayyed bulun a c a Q ı ve mezkur kanunun dördün cü m a ddesinde 'bunlara mazuliyet ma aşı verilmez' denilmekte olmasına göre, kasdı ka­ nuni bu gibil erin yalnız fi m a bade memurin ve müessesatı devlette istih­ dam olunmamalarının temininden iba ret olup, esasen müstehak olduk­ l a rı tekaüd ma aşının ademi tesviyesi m a ksadı kanund a n hariç olduQu mütalaa edilmiş ve Dahiliye Vekaleti c elilesince şu sureti h a reket ihtiyar kılınmakta bulunmuştur. 247 (347] kanun hükmüne gelince: Mezkur kanunun 'lstanbul ve vila­ yeti muhtelife ile Türkiye haricinde kalara k Milli Mücadeleye iştirak etporları hakkında Divanı Muhasebat Encümeni'nce bamazbata takdim olunan mukarre­ rattan atide muharrer olanları, Heyeti Umümiye'nin 13 Şubat 1 928 tarihinde müna kit 44. inikadının birinci celsesinde tasvip edilmiştir. ( . .. ) (18) Mülkiye Tekaüd Kanunu'nun 12. maddesinde hakkı tekaüdü ıskat edece§i mez­ kür olan müebbeden memuriyetten mahrümiyet cezasının mehakim tarafından sadır ol­ ması emri aşikar olup, düşman tarafından ilhak olunan mahallerde memuriyet kabül edenlerin tekaüd ve mazuliyet haklarından mahrum edilecekleri, layihai kanüniyeye dere edilmişken, esnayı müzakerede hakkı tekaüdden mahrümiyet kaydının ipkası cihe­ tine gidilmiş olmasından, Heyeti Mahsusaca devlet hizmet ve müessesatında ademi is­ tihdamlarına karar verilecek zevatın hakkı tekaüdden mahrümiyetlerinin vazıı kanunca da müstelzim olmadıQı sarahaten nümayan olmakta bulunmasına binaen, bu kabil me­ murinin muhassas olan tekaüd ma aşlarının tediyesinde devam edilmesinde ve iktisabı hak şartı ile yeniden tekaüd maaşı tahsisinde manii kanüni olmadıQ ı zemininde Divanca ittihaz olunan karar musip görülmüştür.� (TBMM Kaviinin Mecmuası. Devre: 3, içtima: 1, Ci ld : 6, 1928, s. 434). (3. Devrenin 1 Teşrini Sani 1 927'den 24 Mayıs 1928 tarihine kadar imtidat eden birinci içti­ maı zarfında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce kabül olunan 1 78 kanun ile 1 3 tefsir ve 68 kararı muhtevi olup, münhasıran [Türkiye] Büyük Millet Meclisi azayı kiramına mahsus olmak üzere tab edilmiştir) 1 56

meyen berri, bahri, h avai ve jandarma sınıflarına mensup erkan, ümera, zabitan ve memurin ve mensubini askeriyeden herhangi bir suretle h are­ katı milliye aleyhindeki teşkilata dahil oldukları veya münferiden çalıştık­ ları bir H eyeti M a hsusa tarafından yeniden tetkik ve tahkik neticesinde sa bit olanların bir daha hizmeti devlette istihdam edilmemek üzere nis­ beti askeriyeleri kaf olunur' diye m uharrer olan birinci maddesinde, nis­ beti askeriyenin kaf ı keyfiyeti, mütekaaidini askeriyeye de teşmil edilmiş bulunmasına nazaran, nisbeti askeriyenin kafı, tard mahiyetinde olduQu istidlal edilmektedir. G erçi müteka aidini askeriyenin eyyamı resmiye ve ıyadı milliye ve diniyede ... ve birinci sınıf ihtiyat zabiti sınıfıyla indelhace ordu hizmetine duhul etmeleri mümkin olmasına göre müteka aidini mez­ kurenin nisbeti askeriyelerinin kat'ı hususunun bu kabil faaliyetlerden ve şerefli imtiyazlardan mahrumiyetlerini temin gayesine matuf olduQu tard olabilirse de, salif-ül a rz kanunun üçüncü maddesinde '26 AQustos 1 338 [1 922] tarihine kada r lstanbul'da ve vilayeti muhtelifede kalmış olan berri, bahri, havai ve jandarma sınıfl:ırına mensup müddeti maziyei kanun iyesi olan ve otuz seneyi ve ümera ve zabitan ve memurin ve mensubini aske­ riyeden yirmibeş seneyi ikmal edenlerin bir detaya mahsus olmak üzere, rızalarına bakılmaksızın tekaüdleri icra edilir' denilmekte olmasına göre, nisbeti a skeriyenin kafı ile mecburi tekaüde sevk arasında mahiyeten fark gözetilmekte olm ası, bu ihtimali dafidir. Maamafih her iki kanunun tedvin ve aynı mahiyette bulunan eşhas hakkında tatbik edilmesine göre tarihte fark ve ... bulunması için ciddi bir sebep olmamasına ve tekaüd maaşının kat edilmesi cezai mahiyeti haiz olmakla ancak mürahatı kanu­ niye ile kaabili tatbik bulunmasına ve 247 [347] numerolu [numaralı] ka­ nunun leffen (?) tahlil olunan ibaratından vazı kanunun ... sarahaten inti ­ kal edilememekte olmasına ... keyfiyetin tefsiren halle muvafık olacaQı mütalaasıyla mürdel evrak leffen a rz ü takdim kılındı efendim."71 Bu yazışmalardan sonradır ki, Başvekalet, 1 7 Nisan 1928 tari­ hinde TBMM Başkanlığı'na aşağıdaki yazıyı iletecektir: "347 numerolu [numaralı] kanunun birinci maddesi mucibinc e nisbeti as­ keriyeleri kat edilmiş olan erkanı ümera, zabitan ve memurini askeriyeye tekaüd maaşı verilip verilmeyeceQinin tayin ve tefsiri hakkında Maliye Ve­ kaleti celilesine yazılan 1 5 Nisan 1 928 tarih ve 9028 numerolu [numaralı] tezkiresiyle Müdafaai Milliye Vekaleti celilesinin ... müşavere (?) ile arasın71 Yazı, Maliye Vekaleti Hukuk MüşavirliOi (9028) sayılıdır. Metnin orjinali için bkz. EK 30. 1 57

da cereyan etmiş olan muhabere suretleri leffen takdim kılınmıştır. Noksa­ nın itası ve neticenin işarına müsaade buyurulması a rz olunur efendim."72 Maliye Vekaleti de 19 Nisan 1928 tarihinde Başvekalet'e yazdı­ ğı bir yazıda, "nisbeti askeriyeleri kat edilenlerin tekaüd maaşları hakkındaki mütalaai acizi 1 7 Nisan 1928 tarih ve 9028 numerolu [numaralı] tezkire ile makamı devletlerine arz edilmiş olduğu ci­ hetle, havale buyurulan işbu tahrirat leffen ve iadeten takdim kı­ lındı efendim" demekteydi. Başvekalet de 2 Mayıs 1928 tarihinde Müdafaai Milliye Vekaleti'ne yazdığı bir yazıda şu bilgiyi veriyordu: " 1 4 Nisan 1 928 tarih ve 2747 numerolu [numaralı] tezkirei Vekaletpena­ hileri c evabıdır: Nisbeti askeriyeleri kat edilmiş olan erkan ve ümera ve za bitan ve memurini askeriyeye tekaüd maaşı verilip verilmeyeceginin tayin ve tefsiri 22 Nisan 1 928 tarih ve ( ... ) tezkire ile [Türkiye] Büyük Mil­ let Meclisi Riyaseti celilesine arz olunmuştur efendim."73 Ali Karar Heyeti Riyaseti'nden 8 Aralık 1928 tarihinde Başvekalet'e yazılan bir yazıda ise, durumun düzeltilmesi talep ediliyordu: "Ali Karar Heyeti'ne vuku bulan müracaat ve itirazatta askeri mahkum­ ların tekaüd maaşlarını alamadıklarından dolayı tazallumu halleri şayanı dikkat ve muhtacı tashih görülmektedir. H erhangi bir suretle amali milliyeye m uhalif h areketten dolayı mah­ kum olan bir mülkiye memuru tekaüd ma aşını aldıgı halde aynı cürüm­ den dolayı m ahkum mensübini askeriye [emekli] ma aşı alamamaktadır. Bu babda Umum Mütekaidini Askeriye Cemiyeti ta rafından yapılan müracaat leffen arzı takdim kılınmıştır. Kanunun metninde 'muhalif harekette bulunanların d avete icabet et­ meyenlerin nisbeti askeriyeleri kat olunur' denildigine göre, tekaüd ma­ aşından m ahrum edilir vaziyeti olmadıQı birçokla rının istidalarında der­ meyan edilmektedir. Bu ma hkum olanların ekserisinin yaşlı başlı aile es­ habı olması itibariyle gayrı memnun ve muhtaç bulunm alarının efradı ai­ le ve akrabasına da sirayet etmekte olduQ u müstefti arzdır. 25 Eylül 1339 [1 923] tarih ve 347 numerolu [numaralı] kanunun hafı müza keresinde teka üd ma aşının verilmemesi mevzuu bahis olmuş ise 72 Metnin orjinali için bkz. EK 31 . 73 Metnin orjinali için bkz. EK 32. 1 58

de, 'hakkı tekaüdden mahrum edilir ve nisbeti askeriyesi kat olunur' su­ retinde verilen takrir m azharı kabul olmamıştır. Sonradan çıkan 26 M ayıs 1 926 ta rih ve 854 numerolu [numaralı] me­ murini mülkiye kanunun esnayı müzakeresinde, mahkumlar için tekaüd maaşı verilip verilmeyeceQi mevzuu bahis olduQu esnada hak müktesib olmak itibariyle tekaüd ma aşının kesilmesi karargir olmuşdur. [Türkiye] Büyük Millet Meclisi'nin 13 Şubat 1 928 tarihli kırkdördüncü içtimaında kabul buyurulmuş olan H eyeti M a hsusaca devlet hizmet ve müessesa­ tında ademi istihd a ml a rı n a k a ra r verilecek zevatın h a kkı tekaüdden mahrumiyetlerinin vazı kanunca mültezim olmadıQı sarahaten nümayan olmakta bulunmasına bina en, bu kabil memurinin mahsası olan tekaüd maaşlarının tediyesine devam edilmesinde ve iktisabı hak şartıyla yeni­ den tekaüd maaşı tahsisinde manii kanuni olmadıQı zımnında Divan c a it­ tihaz olunan karar musib görülmüştür suretindeki 400 numerolu [numa­ ralı] kara rın 18. maddesiyle Heyeti Ma hsusaca mahkum zevatın tekaüd maaşlarının itasına c evaz verilmiştir. Bu esbaba mübni adalet muvazenesinin mehma-emken temini ve hak müktesiblerinin itası zımnında cürüm itibariyle aynı vaziyette bulunan 347 numerolu [numaralı] kanunla nisbeti askeriyeleri kat edilmiş bulunanların dahi şimdiye kadar çektikleri cezayı maddi kafi görülerek, bundan böyle mülkiyeliler misillu h a k müktesibleri olan tekaüd maaşlarının itası ve müksir cezayı manevi ile iktifa olunması muvafıkı adalet ve nısfet görül­ mekte ve bu son 400 numerolu [numaralı] karar ile de tecviz edilmekte ol­ duQundan ya tefsiren veya münasip görülecek surette halli mesele edil­ mesine müsaade buyurulmasını arzı istirham eylerim efendim. Ali Karar Heyeti Reisi Doktor Süleyman Emin" Yazının altına bizzat Başvekil lsmet (tnönü) , 1 0 Kanunu Evvel (Aralık) 1928 tarihinde Müdafaai Milliye Vekaleti'nin görüşünün sorulması için not düşmüştü .74 Nitekim Müdafaai Milliye Vekaleti Zat işleri Dairesi de 1929 yı­ lının Ocak ayında Başvekalet'e yazdığı bir yazıda, "Ali Karar Heye­ ti'nin emri havale buyurulan merbut 8 Aralık [ 1 ] 928 t [ arih] ve 35 nolu teskeresiyle nisbeti askeriyesi kat edilenlere, 400 nolu kara­ rın 1 8 . maddesi mucibince tekaüd maaşı tahsis ve itası lüzumu arz 74 Metnin orjinali için bkz. EK 33. 1 59

edilmektedir. Keyfiyet, 14 Nisan [ 1 ] 928 t [ arih] ve 28/2727 nolu teskerei aciz ile arz edilmiştir efendim." demektedir. 75 Başvekalet Müsteşarlığı da, 27 Ocak 1 929 tarihinde TBMM Başkanlığı'na yazdığı bir yazıda, 2 Mayıs 1928 tarihli yazıya ek olarak, "nisbeti askeriyeleri kat edilmiş olan erkan, ümera ve za­ bitan ve memurin ve mensubini askeriyenin tekaüd maaşı itasına dair Ali Karar Heyeti Riyaseti'nden alınan tezkere süreti, buna aid evrak ile birleştirilmek ricasıyla leffen takdim alınmıştır ef[ en­ dim ] " demekteydi .76 Gerçekten de Umum Mütekaidini Askeriye Cemiyeti Reisi Ali Ferit Paşa, 13 Nisan 1929 tarihinde (muhtemelen) Başvekalet'e yazdığı bir yazıda, konuyu gayet nazik bir şekilde yeniden günde­ me getirecektir: "Muhterem Efendim Hazretleri, lstanbul gazetelerinde himmetdar Başvekilimiz H azretlerinin rah atsız bulunduklarına dair görülen bir h aberi esef eser Umum Mütekaidlerinin teessürlerini m ucib olmuş ve daima ziveri lisanı ihlasları olan afiyeti devletleri duası tekra r olunmuştur. Lütfen iadei afiyet b uyurdukl a rının ( ...) istirhamına terdifen melfuf pusula ha kkında da malumat ihsan buyu­ rulmasını rica eyler ve takdimi tazimat ederim efendim hazretleri." Başbakanlık Müsteşarlığı da 16 Nisan 1929 tarihinde yukarıda­ ki yazıya verdiği yanıtta, "Gripten dört beş gün kadar rahatsız olan Başvekil Paşa Hezretleri lehülhamt tamamen iadei afiyet ve gösterilen samimi alakadan dolayı izharı memnuniyet buyurmuş­ lardır. Nisbeti askeriyeleri kat edilen mensubini askeriyenin teka­ üd maaşları hakkındaki muamele [ Türkiye] Büyük Millet Mecli­ si'nde olup , henüz bir neticeye iktiran etmemiş olduğunu hür­ metlerimle arz ederim efendim." demekteydi. 77 Görüldüğü gibi, (Mülki ve Askeri) Heyeti Mahsusalar tarafın­ dan mahkum edilen memurlarla subaylar arasında emekli maaş­ ları açısın� an görülen bu farklılığın giderilmesi yönünde gerek Maliye Vekaleti, gerekse Müdafaai Milliye Vekaleti aynı görüştey75 Yazı, Müdafaai Milliye Vekaleti Zat işleri Dairesi Şübe ltarihsiz ve) TKD ISayı: 1 1 1 38.s.28) sayılı ve antetlidir. 76 Yazı, Başvekalet Muamelat MüdürlüOü ISayı: Umümi: 6/384) antetlidir. 77 Yazı, Başvekalet Muamelat MüdürlüQü ISayı: Umümi: 6/1 592) antetlidir. 1 60

di. Sorunun Başvekalet'e yansıtılmasından sonra, Başvekalet ko­ nuyu TBMM'ye yansıtmıştı. Anlaşılıyor ki , Umum Mütekaidini Askeriye Cemiyeti de sorunun çözümü yolunda girişimlerde bu­ lunmuştu. Ancak sorun bu aşamada çözülemeden kalacaktır.

Al i Karar Heyeti Reisliği'nin Bir Tamimi78 Ali Karar Heyeti Reisi Doktor Süleyman Emin Paşa79 tarafından 10 Ekim 1929 tarihinde Başvekalet'e yazılan bir yazıda, "heyeti­ mizin tarihi teşekkülünden bugüne kadar müsbet veya menfı ve­ rilmiş olan kararların bazılarının eshabına tebliğ edilmediği, biz­ zat heyetimize vaki müracaattan anlaşılmakta olduğundan, men­ sup bulundukları Vekaletlere arz ve tebliğ edilmiş ve edilecek olan kararların eshabına tebliği için Vekaletlerle müstakil mües­ sesata emir ve iradelerinin ısdarına müsaadei samilerini arz ve is­ tirham eylerim efendim" deniliyordu . 80 Başvekalet de, bu yazı üzerine, 15 Ekim 1929 tarihinde, Başvekil imzası ile, gereğinin yapılması için tamim yayınlayacaktır.

Moskova Eski Büyükelçisi Gal ip Kemali (Söylemezoğlu) Bey81 Hakkındaki Muamele82 Hariciye Vekaleti Zat lşleri Müdürlüğü, Başvekalet'e yazdığı tarihi belirsiz (fakat Başvekalet'te 1 1 Mart 1930 tarihinde kayda giren) 78 BCA BMGMK, [Katalog Numarası: O 30 1 0/9 51 47). 79 imzanın soyadı kısmı okunamamaktadır. Fakat Mete Tunçay'ın makalesine bakınız. 80 Metnin orijinali için bkz. EK 34. 81 Büyükelçi Galip Kemali SöylemezoQlu'nun Hariciye Vekaleti'ndeki görevinden 1 91 9 yılında istifa ederek ayrıldıQı ve iki yıllıQına tatile gittiQi Roma' da kaleme aldıQı ve Milli Mücadele'nin haklılı­ Qını tanıtmaya çalıştıQı iki Fransızca kitabının tanıtımı için bkz. Gülayşe Koçak, ·Galip Kemali SöylemezoQlu: 'Le Martyre D'un Peuple' [ve) 'L'assassinat D'un Peuple'·, Tirih ve Toplum, Sa­ yı: 29, (Mayıs 1986), s. 62-64. Galip Kemali SöylemezoQlu'nun anıları için de ayrıca bkz. Galip Ke­ mali SöylemezoQlu, Hiriciye Hizmetinde Otuz Sene, (Mutlakiyet, M eşrOtiyet ve Milli Mücadele Yıllarında Gördüklerim ve Başıma Gelenler: 1892- 1 922), (Birinci Cild: 1892-1 91 7), Şaka Matbaası, lstanbul, 1949/1950 (?). Ayrıca bkz. Gotthard J aesche, ·Galip Kemali SöylemezoQlu'nun Eserle­ rine Toplu Bir Ba kış·, (Çeviren: Cemil Koçak). Tiirih ve Toplum, Sayı: 3, (Mart 1984), s. 76-77. B ilindiQi gibi, SöylemezoQlu, 1920 yılında bizzat Atatürk tarafından Milli Mücadele'ye katıl­ mak üzere Ankara'ya davet edilmiş, fakat SöylemezoQlu bu daveti kabül etmemişti. Gotthard Jaeschke, Kurtuluş Sevaıı ile ilgili lngiliz Belgeleri, s. 214-21 5. 82 BCA BMGMK, [Katalog Numarası: O 30 1 0/206 403 8). 1 61

bir yazısında, Moskova eski Büyükelçisi Galip Kemali (Söyleme­ zoğlu) Bey hakkında yapılan/yapılacak muameleye ilişkin şu bil­ giyi veriyordu: "Yüksek Başvekalet'e, Moskova Sefiri esbakı G a lip Kem a li [SöylemezoQlu] Bey'in Milli Mü­ c adele senelerinde milli maksat ve h a reketlere yabancı kalması ve bila­ kis Va hidettin l ehine olarak Avrupa devletleri nezdinde ç alışması gibi sebepler dolayısıyla, bizzat Reisicumhur Gazi H azretlerinin 'devairi hü­ kumetin bu noktai nazardan kendisile iştigale sebep tasawur etmesi lü­ zumsuzdur' şeklindeki ta hriri emir ve mütalaaları üzerine, mumail eyhe mütedair evrak, müracaatnamelerile birlikte dosyasında muhafaza edil­ mekte bulunmuştur efendim. H a riciye Vekili [imza :] Tevfik Rüştü [Aras]" 83 Hariciye Vekaleti Zat lşleri Müdürlüğü, Başvekalet'e yazdığı 1 1 Mart 1930 tarihli bir yazısında, Moskova eski Büyükelçisi Galip Kemali (Söylemezoğlu) Bey hakkında yapılan/yapılacak muame­ leye ilişkin olarak şu bilgiyi veriyordu: 1 1 M art 1 930 "Yüksek Başvekalet'e, Moskova Sefiri esbakı G a lip Kem ali [SöylemezoQlu] B ey, Mücadelei Milliye esnasında kendisine vaki olan d avete icabet etmediQi ve bu iti­ barla şahsından bundan böyle matlup istifade memul olmaya caaı cihet­ le, Memurin Kanunu'nun birinci muva kkat maddesine tevfikan, kendisi­ nin tasfiyeye tabi tutula rak, tekaüde sevki hususunda 19 Eylül 1 929 tari­ hinde Heyeti Vekile'ye vaki olan ma ruzat, heyeti müşa rünileyhaca tasvip ve keyfiyet 22 Eylül 1 929 tarihinde tasdiki aliye iktira n eylemiş iken, mu­ maileyhin Milli Mücadele senelerinde milli maksat ve h a reketlere ya­ bancı kalması ve bilakis Vahidettin lehine olarak Avrupa devletleri nez­ dinde ç alışması gibi sebepler dolayısıyl a, bizzat Reisicumhur Gazi Haz­ retlerinin 'd evairi hükumetin bu noktai n aza rdan kendisile iştigale sebep tasawur etmesi lüzumsuzdur' şeklindeki tahriri emir ve mütala arı üzeri­ ne, G alip Kemali [SöylemezoQlu] B ey h akkındaki mu amelenin intacile, kendisinin memurin kadrosuna dahil imiş gibi tasfiyes!ne mahal kalma83 Yazı, Hariciye Vekaleti Zat işleri MüdürlüQü (Umumi No: 82888/Hususi No: 88 sayılı) antetlidir. Metnin orijinali için bkz. EK 35. 1 62

dıgından, h akkında hiçbir m u a mele ya pılmaya ra k, evrakı dosyasında muhafaza edilmekte bulunmuştur efendim. Hariciye Vekili [imza:] Tevfik Rüştü [Aras]" 84 Hariciye Vekaleti Zat lşleri Müdürlüğü, Başvekalet'e yazdığı 1 5 Nisan 1930 tarihli yazısında, Moskova eski Büyükelçisi Galip Ke­ mali (Söylemezoğlu) Bey hakkında yapılan/yapılacak muameleye ilişkin şu bilgiyi veriyordu: 1 1 Mart 1 930 "Yüksek Başvekalet'e, 1 1 M art [1 ]930 tarih ve 82889/292 numaralı mahrem işa retli tezkerei a cizi zeylidir. Moskova Sefiri esbakı G alip Kemali [Söylemezoglu] Bey'in anifülarz tezkeremizde mevzuuba h[i]s olan a hvaline binaen ve Türkiye B üyük Millet Meclisi'nin 490 numara l ı kararına tevfikan tekra r istihdamı c a iz olamayacagından, tasfiyesinin icrasıyla teka üde sevki karargir olmuş ve lazım gelen muamelenin ifasıyla, tekaüd evrakının Divanı Muhasebat'a gönderilmiş bulundugu arz olunur efendim. Hariciye Vekili [imza:] Tevfik Rüştü [Aras]" 85 Galip Kemali Söylemezoğlu hakkındaki karar ilginçtir. Önce Heyeti Vekile kararı ile emekli edilerek tasfiye edilmesine karar verilmişse de, bizzat Cumhurbaşkanı'nın yazılı talimatı sonucun­ da TBMM'nin 490 sayılı tefsir kararına86 dayanılarak zaten me­ murluktan çıkarılmış olduğu sonucuna varılmıştır. Ancak bunun çok geç bir tarihte ( 1 930 yılında) kararlaştırıldığı dikkati çek­ mektedir.87

84 Yazı, H ariciye Vekaleti Zat işleri Müdürlüaü (Umümi Na: 82888/Husüsi Na: 1 05 sayılı) antetli­ dir. Yazıda Başvekil ismet ( l nönü) Paşa'nın parafı Ol da bulunmaktadır. Metnin orijinali için bkz. EK 36. 85 Yazı, H ariciye Veka leti Zat işleri Müdürıoao (Umümi Na: 8541lı'Husüsi Na: 1 87 sayılı) antetlidir. Metnin orijinali için bakınız. EK 37. 86 Mete Tunçay'ın makalesine bakınız 87 Galip Kemali Söylemezoaıu, anılarında, "hayatımın en verimli olacak devresinde hikmeti hüda uarayıp, bugüne kadar tadiline imkan bulamadıaım -ve sebep olanları Alla hın adaletine havale ettiQim- yersiz hicranların . . .n demektedir. SöylemezoQlu, age, s. 9. 1 63

Ü Ç Ü N C Ü KISIM

HEYETİ MAHSUSA l