Afetlerde Sosyal Hizmetler ve Sosyal Calisma
 9789944705585

Citation preview

SABEV

AFETLERDE SOSYAL HİZMETLER VE SOSYAL ÇALIŞMA 17-18 Mart 2023

ÇALIŞTAY RAPORU (Workshop Report)

İstinye Üniversitesi Topkapı Kampüsü Maltepe Mh. Teyyareci Sami Sk. No: 3 Zeytinburnu/İstanbul

AFETLERDE SOSYAL HİZMETLER VE SOSYAL ÇALIŞMA ÇALIŞTAY (Workshop)

17 – 18 Mart 2023 İstinye Üniversitesi

İstanbul

SABEV i

SABEV Yayınları No: 72 Sosyal Çalışma Dizisi: 48

İlhan TOMANBAY; İsmail NALBANTOĞLU (Hazırlayanlar) Afetlerde Sosyal Hizmetler ve Sosyal Çalışma

Ekitap Dizisi: 2 Ağustos 2023

[TOMANBAY, İlhan; İsmail NALBANTOĞLU (Hazırlayanlar) [Afetlerde Sosyal Hizmetler ve Sosyal Çalışma] – Ankara: SABEV, 2023 [ISBN: 978-9944-705-58-5 TOM: Tomanbay, İlhan NAL: Nalbantoğlu, İsmail

ISBN 978-9944-705-58-5 SABEV (Sosyal Hizmetler Araştırma, Belgeleme, Eğitim Vakfı) yayını. Tlf: 0090.(0)312.433 87 26, Esta: [email protected], Ağres: www.sabev.org.tr, Kapak ve ekitap hazırlama: İsmail Nalbantoğlu ([email protected]), Dizgi ve sayfa düzeni: SABEV Masaüstü Yayıncılık. Ankara. Yayım günü: 11 Ağustos 2023.

ii

Daha önceki depremlerde yaşamlarını yitirenleri unutmadan, Marmara ve Kahramanmaraş depremlerinde yaşamlarını yitirenlere rahmet, yakınlarına ve ülkemize başsağlığı dileklerimizle bu meslek kitabını, yazılmasına vesile olan Kahramanmaraş Depreminde yaşamlarını yitirenlere adıyoruz.

iii

Çalıştay Düzenleme Kurulu: İstinye Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü Program Düzenleme ve Yönetim: Prof. Dr. İlhan Tomanbay Düzenleyici ve Kolaylaştırıcı: Arş. Gör. İsmail Nalbantoğlu İSÜ Organizasyon: Rene Dennis Gradwohl Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği FES Organizasyon: Yasemin Ahi Sosyal Hizmetler Araştırma, Belgeleme, Eğitim Vakfı (SABEV) Yayın: Prof. Dr. İlhan Tomanbay, İsmail Nalbantoğlu

Bu kitabın kapak düzenlemesi ve çalıştay afişi İsmail Nalbantoğlu, sayfa düzenlemesi İlhan Tomanbay tarafından yapılmıştır. ([email protected]) Çalıştay fotoğrafları Uzman Ekrem Uca tarafından çekilmiştir. Bu bir telif hakkı açıklamasıdır. Kaynak gösterilerek ücretsiz kullanılabilir. ([email protected])

iv

ÖNSÖZ1 6 Şubat 2023 Pazartesi günü Türkiye Kahramanmaraş depremi olarak anılan, kendi tarihinin en büyük ve en acımasız depremini yaşarken Dünya tarihi de sayılı depremlerinden birisiyle Anadolu yarımadasında yüzleşti. Türkiye bu depremde gene tarihinin en geniş sivil toplum hareketiyle gönüllülük kültürünü yeniden perçinlerken, aynı zamanda hekiminden, hukukçusuna, polisinden askeri birliklerine, genel deyişle, teknik mesleklerden sosyal mesleklere değin hemen her mesleğin ve meslek elemanının depremde vazgeçilmez ve kaçınılmaz sorumlulukları olduğu gerçeği bu yaygın ve derin depremle bir kez daha netleşmiş oldu. Bu meslekler arasında sosyal çalışma mesleği de var; sosyal çalışmacı da var. Kahramanmaraş depremi -

yaygınlığıyla,

-

derin/siz/liğiyle,

-

şiddetiyle,

-

en fazla can kaybı ve

-

yapı ve mal yitimiyle

sosyal çalışma mesleğinin de afetler alanında içini doldurması, kendisini yenilemesi, tartması, değerlendirmesi ve sahip olduğu meslek sorumluluklarını görmesi ve yapacaklarını netleştirmesi için etkili bir neden oldu. İstinye Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü de Anadolu tarihinin yarattığı bu en büyük acı laboratuvarından alacağı bilgileri bilimsel temellere oturtarak sosyal çalışmanın geleceğine uygulamaya dönük kaynak oluşturmak için kollarını sıvadı. Bu çalıştay İstinye Üniversitesi (İSÜ) ile Friedrich Ebert Vakfı (FES) destekleriyle depremden altı hafta sonra İSÜ SBF Sosyal Hizmet Bölümü tarafından düzenlendi. Çalıştaydan önce Türkiye’deki tüm Sosyal Hizmet Bölümlerinin başkanlarına eposta yoluyla ulaşarak, özellikle 2022-2023 Bahar Döneminde, eğer uygulama dersleri varsa, öğrencilerin uygulamalarını deprem bölgelerinde ya da depremzedelerin bulundukları yerlerde yapabilmesi önerisini iletti. Arkasından, bu çalıştayı düzenledi. Çalıştayın amacı, depremde (a) sosyal çalışma uygulamasından sonuç çıkarmak ve (b) sosyal çalışma uygulamasına dönük görüş üretebilmek olarak belirlendi.

Bu metinde gördüğünüz kimi sözcüklerini bitişik yazılması yazım ya da dizgi yanlışı değildir. Tarafımdan bilerek yazılmıştır. Örnekler: yolaçmak, öngörmek, öngörü, işbirliği gibi. 1

v

Yaşayan kuşakların yaşadığı Türkiye’nin en büyük iki depreminden (Marmara ve Kahramanmaraş) sosyal çalışmacılar sadece insan olarak değil mesleksel anlamda da kalıcı dersler çıkarsınlar diye bu çalıştay yapıldı; bu rapor yazıldı. Düşünce üretilmesi, sosyal sorunların belirlenmesi, bu sorunlara çözümler üretilmesi ve elbette ilerde, başka depremlerde uygulamaya aktarılarak mesleğin etkinleştirilmesi hedeflendi. Bu depremlerden meslek portföyünün zenginleştirmesi için sonuçlar çıkarılması gereklinin ötesinde, şarttır! Bunu konuyla ilgilenen her sosyal çalışmacı yapmalıdır. Bu ve benzeri çalışmalarla Türkiye, (a) kendi sosyal çalışmacıları için bu alanda mesleki bilgi üreterek Türkiye sosyal çalışmasının afetlerde etkin olmasını sağlamalı, hem de (b) deprem ülkesi olan Türkiye Dünyaya afetlerde sosyal çalışmayla ilgili bilgi ihraç etmelidir. Bunun için de deprem/afetler konularında bilgi üretmeli, sosyal çalışmayı bu alanda geliştirmelidir. Bu amacı gerçekleştirmek için, çalıştaya özellikle Marmara ve Kahramanmaraş depremlerinde meslekî çalışma sorumluluğu üstlenen, yani alanda görev yapan sosyal çalışmacılar ve onlarla iletişimde olan diğer sosyal mesleklerin temsilcileriyle, bunların yanısıra deprem ya da afet konusunda düşünce ve yazı üreten akademisyenlerin davet edilmesi düşünüldü. Katılımcıların belirlenmesi için de yansızlık ilkesi nedeniyle, Türkiye’de görev yapan tüm sosyal hizmet bölüm başkanlarına bu raporda okuyacağınız mektup yazılarak depremde alanda çalışmış ya da akademik üretim yapma durumunda olan öğretim elemanlarının davet edildiği duyuruldu. Başvurular kabul edildi. Birebir tanıdığımız deprem alanına gittiğini duyduğumuz meslek elemanları telefonla arandı. Çalıştayda ortak kararla beş çalışma grubu oluşturuldu. Adlarını ve konularını içerde okuyacaksınız. Bunlardan beşinci grup olarak oluşan grup daha sonra üçüncü gruba katılarak görüş ve deneyimlerini kattı. Ancak beşinci grupta bulunan Dr. Öğr. Üys. Talip Yiğit ve Prof. Dr. Mehmet Zafer Danış önemli bir makaleyle katkı verdiler. Makalenin adı: “Depremlerle Başetmede Kurumsal Stratejik Düşünce Becerisi İnşası: Afet Yönetimi Stratejik Çatı Çerçeve Modeli”. Böylece uzun evrede tartışılıp belirlenmesini dilediğimiz olağanüstü durumlarda sosyal çalışma mesleği için müdahale ve mesleki uygulama stratejisi tartışmasının kapısını açacak ilk ürün bu raporumuzda yayınlanmış oluyor. Umarız strateji oluşturmada yeni tartışmalara temel oluşturur. Gene aynı gruptan bir başka arkadaşımız da Beden Eğitimi alanında rekreasyon konusunda derinleşmiş Em. Öğretim Görevlisi Nesim Yalvarıcı, ilginç bir katkı yaparak bizlere “Terapi Rekreasyonun Afetlerde Rehabilitasyon Amaçlı Uygulaması” konulu bir makale üretti. Bu makaleler alanlarında ilk oldukları için çok değerlidir. Neden çalıştayın adı “Depremlerde Sosyal Hizmetler ve Sosyal Çalışma Çalıştayı”? Çünkü deprem gibi çok değişkenli, karmaşık sorunlar yumağı oluşturan afetlerde en ivedi olarak yapılması gereken çalışmalar herhalde sosyal hizmetlerdir. Ancak bu sosyal hizmetler afetin yarattığı sorunları tekbaşına çözmeye yetmiyor. İlk birkaç hafta verilen sosyal hizmetlerin arkasından da sosyal çalışma mesleği diğer mesleki işlevlerini harekete geçirecek çok yaygın bir alanla karşıkarşıya kalıyor. Depremin maddi yaralarının sarılmasından sonra da sarılması gereken sosyal yaralarla psikososyal yaralar sosyal çalışma müdahalesini daha uzun süre gereksiyor. Eğer sosyal hizmet müdahaleleriyle sosyal çalışma uygulamalarını birbirinden ayıramazsak baskın olan biri diğer önemli mesleki çalışmaları bastırıyor ve gölgeliyor. Oysa vi

yapılması gerekli sosyal çalışmalar verilmesi gerekli sosyal hizmetler kadar önemlidir, değerlidir. Biri diğerini bastıramamalı, gölgeleyememelidir. Ayrıca bu iki önemli çalışma nitelik olarak birbirinden çok farklı çalışmalardır. Birbiri içine geçemez ve geçmemeli. Bu çalışmanın sonuna birçok önemli ekler koyulduğu gibi bugüne değin toparlanmış deprem, felaket, doğal yıkım, hasılı olağanüstü durumlarda sosyal çalışmayı ele alan ulaşabildiğimiz tüm kitap ve makaleleri de ilgilerinize sunduk. Çünkü sosyal çalışma alanlarından olan, özel gereksinimli bireyler ve sorunlarıyla ilgili çok sık öğrenci araştırması yapılır, bilimsel ya da güncel birçok makale yayınlanırken olağanüstü durumlarda sosyal çalışmayı işleyen yayınların sayısı oldukça yetersizdir. Olanları da günyüzüne çıkartılması gerektiğini düşündük. Kuşkusuz bu listede eksikliklerimiz vardır. Eksikliklerin giderilmesi için yollanacak bilimsel kaynakları bu listeye eklemeye hazırız. ABD ve Avrupa’da deprem gibi bir felaket hemen hemen hiç yaşanmadığı için oralarda afetlerle ya da depremle sosyal çalışma gibi bir kaynağa ulaşmak zor. Türkiye’de ilk çevrilip yayınlanan ve Sosyal Hizmetler Akademisinde (1961-1973) yıllarca temel giriş kitapları olarak okutulan kitaplardan bugün okutulanlara değin hiçbir ithal, çevrilmiş sosyal çalışma ders kitabında deprem ve sosyal çalışma ilişkisini ele alan bölümlerin olmadığını araştıranlar görecektir. İthal ve kuramsal bilgilerle varlığını sürdüren Türkiye sosyal çalışması afetlerde/depremde sosyal çalışma bilgilerini kendi toprağından ve kendi deneyimlerinden üretmek zorundadır. Bu temel düşünceyle bu çalıştayı düzenledik. Umarız ki bu çalıştay raporu ilerde yabancı dillere de çevrilerek diğer ülkelerin Türkiye kökenli bilgilerle afetlerde sosyal çalışma alanını tanımış olması sağlanabilir. Raporumuzun sonuna koyduğumuz bütün eklerin bu alanda ilerde çalışma yapmayı düşünen ya da yapacak olan sosyal çalışmacılar ile disiplinlerarası işbirliği içinde görev yapacak diğer sosyal mesleklerin kapsamlı müdahale ve mesleki uygulamaları için tamamlayıcı öge olarak önem taşıdığını düşündük. Düşünce ve bilim daha önceki düşünce ve bilgilerin birikimine dayanarak kendisini daha kolay üretebilir. Canlı kaynaklara dayanmasını istediğimiz bu yazılı çalışmanın (raporun) kaynakçasını aslında katılımcılarımız oluşturdu. Raporlarıyla birçok yazılı bilgi ürettiler. Bu nedenle, Marmara ve/ya Kahramanmaraş deprem bölgelerine giderek gerekli çalışmaları yapanlar ve/ya çalışmalara katılan uygulamacı sosyal meslek elemanlarıyla deprem ve diğer afetler konularında düşünce, makale, kitap üretenlere çalıştaya katılarak düşüncelerini paylaştıkları ve böylece Türkiye’nin gelecekteki daha kusursuz ve kapsamlı olmasını dilediğimiz deprem çalışmalarına şimdiden verdikleri katkılardan ötürü teşekkür ediyoruz. Bu çalıştayın gerçekleşmesini sağlayan başta İstinye Üniversitesi olmak üzere bu organizasyona destek ve katkı veren Friedrich-Ebert-Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliğine de, ayrıca, içten teşekkürlerimizi sunuyoruz. Prof. Dr. İlhan Tomanbay Sosyal Çalışma Akademisyeni vii

İçindekiler ÖNSÖZ................................................................................................................................... v 1. BÖLÜM ............................................................................................................................. 1 DEPREM VE BLOK UYGULAMA ..................................................................................... 1 1.1. 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş Depremleri ................................................................. 1 1.2. Kahramanmaraş Depreminin Uyandırdığı Düşünce ve Eylemler ............................... 3 1.3. Deprem Bölgesinde Sosyal Çalışma Uygulaması ve Sosyal Hizmet Öğrencilerinin Uygulamalarını Deprem Bölgesinde Yapmaları Çağrısı ........................................... 5 1.4. Sosyal Hizmet Uzmanları Derneğine Gönderilen Eposta ......................................... 11 2. BÖLÜM ........................................................................................................................... 15 İSÜ DEPREM ÇALIŞTAYI ................................................................................................ 15 2.1. Afetlerde Sosyal Hizmetler ve Sosyal Çalışma Çalıştayı ......................................... 15 2.2. Önce Kavram............................................................................................................. 18 2.3. Afet Çeşitleri ............................................................................................................. 19 2.4. Sosyal Hizmet Bölüm Başkanlarına Yollanan Çalıştay Duyurusu ........................... 21 2.6. Sosyal Hizmet Bölümlerinde Seminer Konusu Olarak Deprem ............................... 27 2.7. Çalıştay Düşüncesinin Yaşama Aktarılması ............................................................. 27 3. BÖLÜM ........................................................................................................................... 29 ÇALIŞTAY AÇILIŞ SUNUMLARI ................................................................................... 29 3.1. Açılış Sunumu ........................................................................................................... 29 3.2. Çalıştay Çerçeve Sunumu ......................................................................................... 31 4. BÖLÜM ........................................................................................................................... 38 ÇALIŞTAY RAPORLARI .................................................................................................. 38 4.1. Birinci Grubun Çalıştay Raporu ................................................................................ 39 4.1.1. Depremler ile Başetmede Kurumsal Stratejik Düşünce Becerisi İnşası: Afet Yönetimi Stratejik Çatı Çerçeve Modeli ................................................................. 39 4.1.2. Terapi Rekreasyonunun Afetlerde Rehabilitasyon Amaçlı Uygulaması ............... 43 4.2. İkinci Grubun Çalıştay Raporu ................................................................................. 49 4.3. Üçüncü Grubun Çalıştay Raporu .............................................................................. 53 4.4. Dördüncü Grubun Çalıştay Raporu ........................................................................... 58 4.5. Beşinci Grubun Çalıştay Raporu ............................................................................... 62 5. BÖLÜM ........................................................................................................................... 65 ESİNLENMELER VE KATKILAR .................................................................................... 65 viii

5.1. Çalıştaydan Esinlenmeler ve Katkılar ....................................................................... 65 5.2. Sosyal Çalışmacı Depremi Nasıl Görür? .................................................................. 66 5.3. Sosyal Çalışmacı Afetin Hangi Zaman Dilimlerinde Çalışır? .................................. 74 5.4. Üç Zaman Dilimi İçin Sosyal Çalışmacının Bilmesi ve Uygulaması Gereken Temel Noktalar ................................................................................................................... 74 5.5. Depremde Sosyal Çalışmacı Neler Yapar? ............................................................... 76 5.5.1. Deprem Öncesinde ................................................................................................. 88 5.5.2. Deprem Sırasında ................................................................................................... 90 5.5.3. Deprem Sonrasında ................................................................................................ 97 5.6. Deprem Sonrası Psikososyal Çalışmalar Zamanıdır ............................................... 100 5.7. Deprem Sonrası Yas Sürecini Yönetme Zamanıdır ................................................ 106 5.8. Sosyal Çalışmacılar İçin Genel Toparlayıcı Öneriler ............................................. 111 5.9. Kamu, Yerel, Özel ve Sivil Sosyal Çalışmacılar İçin Afetlerde Proje Gerekliliği . 116 5.10. Depremde Sosyal Yardım Dağıtma Portalında Sosyal Çalışma Önerisi............... 121 5.11. Deprem Bölgesinde Sosyal Çalışmacının Görev Yapmasını Güçleştirecek Durumlar ................................................................................................................ 122 5.12. Sosyal Çalışmacının Deprem/Afet Bölgelerindeki Farklı Görev ve Sorumlulukları Neler Olabilir? ....................................................................................................... 124 5.12.1. Özel Gereksinimli Hastaların Sorunları ............................................................. 126 5.12.2. Sokakta Yaşayan Kadın Sorunu ......................................................................... 127 5.12.3. Beklenmedik Durumlar Ortaya Çıkabilir: “Hollanda'da Tek Başına Bulunan 5 Yaşındaki Depremzede ile İlgili Flaş Gelişme” .................................................... 128 5.12.4. Güzel Bir Sosyal İyileştirme Örneği (Uzun Bir Sosyal Tedavi Sürecinin Küçük Bir Parçası) ............................................................................................................ 129 5.13. Model ve Yöntem Bulmak, Seçmek Önemli ........................................................ 130 5.14. Sonuç ve Değerlendirme ....................................................................................... 133 Kaynakça ........................................................................................................................ 135 6. BÖLÜM ......................................................................................................................... 137 SONUÇ VE DEĞERLENDİRME ..................................................................................... 137 6.1. Sonuç ....................................................................................................................... 137 6.2. Çalıştay Değerlendirmesi ........................................................................................ 147 6.3. Genel Değerlendirme .............................................................................................. 155 SONSÖZ ............................................................................................................................ 158 KAYNAKÇA ..................................................................................................................... 160 EKLER ............................................................................................................................... 163 ix

EK 1 163 Çalıştay Katılımcı Listesi ............................................................................................... 163 EK 2 165 Deprem Alanyazını ........................................................................................................ 165 Ek 3 173 Doğal Yıkımlarda Sosyal Hizmetler – Kılavuz (El Kitabı) ........................................... 173 Ek 4 194 Geçmişten Bugüne Türkiye’de Depremler .................................................................... 194 Ek 5 199 Türkiye’de Afetlerle İlgili Tüzel Düzenlemeler (Mevzuat) ........................................... 199 Ek 6 205 Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Afet Yönetim Merkezi Yönergesi ........................ 205 ÇALIŞTAY ALBÜMÜNDEN ........................................................................................... 250

x

1. BÖLÜM DEPREM VE BLOK UYGULAMA

1.1. 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş Depremleri 6 Şubat 2023 Pazartesi sabahı yataklarından kalkıp haber kanallarını açan tüm Türkiye acılar içinde kıvranmaya başladı. Ülkenin güneydoğusunda yaşanan depremler maddi ve manevi ağır kayıplara neden olmuştu. Türkiye şoktaydı. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı’nın 1 Mart 2023 tarihinde yaptığı resmî açıklamaya göre bu depremlerde 45.089 vatandaşımız hayatını kaybetmişti (AFAD, 2023). Resmî olmayan, ancak doğrulanabilen son bilgilere göre ortalama 100.000 dolayında insan yataklarından kalkamayarak ya da göçük altlarından çıkamayarak yaşamdan ayrılmıştı. Bizler de İstanbul’da İstinye Üniversitesinde görev yapan çeşitli bölümlerden öğretim elemanları bürolarımızda, biraraya gelerek acı ve şaşkınlık içinde durum değerlendirmesi yaparken birkaç saat sonra ikinci depremi hissettik. Kahramanmaraş’ta olan ikinci büyük depremi. Bunun artçı olarak sayılamayacak denli büyük ve şiddetli olduğu bilgisi kayıtlardadır. Oysa gece saat 04:17’de gerçekleşen depremi hissetmemiştik. Merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesinde (Nurdağı olarak da belirtiliyor.) yaşanan deprem 7,7 büyüklüğündeydi. 8,6 Km. (kimi kaynaklar 17,9 Km. yazıyor.) derinlikte oluştu. Tam 60 saniye sürdü. Bir dakika depremler için uzun bir süredir. Marmara depremi 45 saniye sürmüştü. Bu daha şiddetli ve daha uzun süreliydi. Kahramanmaraş ve çevresi illerde büyük yapı hasarlarına yolaçtı. Yıkılan yapıların altında kalan insanların büyük kısmı yaşamını yitirdi. Bundan yaklaşık 9 saat sonra, Saat 13:24’te Ekinözü (Elbistan) ilçesinde 7,6 büyüklüğünde ikinci büyük deprem yaşandı. Derinliği 10.0 Km.’ydi. Bu iki fizik depremin yarattığı sosyal depremse ardarda gelen binlerce fiziksel artçı sarsıntıyla şiddetini giderek artırdı. Bu sosyal deprem kapsamlı kamu müdahalesinin iki gün gecikmesi, çalışanlar arasındaki eşgüdüm (koordinasyon) ve tek yanlı kararsızlıklarla hızla artma gösterdi ve uzun evreli oldu. Önce Pazarcık sonra Ekinözü depremleri ve bunların tetiklediği binlerce artçı deprem Kahramanmaraş, Hatay, Osmaniye, Adıyaman, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Malatya, Kilis, Adana ve Elazığ’da hasarlara yolaçtı. İlk 10 ilde OHAL, yani Olağanüstü Hal ilan edildi. İlk belirlenen hasarlı on ile sonradan Kilis de eklendi. Bütün Türkiye ve çok çeşitli ülkelerden arama kurtarma örgütlerinden çok sayıda bu alanda eğitilmiş, görevli insan arama kurtarma çalışmaları için deprem bölgesine akarken milyonlarca kişi de bulunduğu yerde depremzedelere yardım kampanyaları örgütlemeye, düzenlemeye ve deprem bölgelerine yollamaya ya da götürmeye başladılar, Deprem bölgesine eşgüdümsüz ve denetimsiz bir yardım akımı ortaya çıktı.

1

Kahramanmaraş depreminden kısa bir süre sonra birçok sosyal çalışmacının ve kendi deyişleriyle sosyal hizmet uzmanlarının görevli ya da gönüllü olarak deprem bölgesine gittiği ve çalıştığı bilgileri gelmeye başladı. Ancak orada neler yaptıklarıyla ilgili olarak bugüne değin öznel bilgiler dışında nesnel bilgilere ulaşılamadı. Nesnel bilgiler kuşkusuz Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına verilen meslekî raporlarda vardır. Ancak bilgilerin bizlere, sivil topluma ulaşması İstinye Üniversitesi tarafından düzenlenen “Depremlerde Sosyal Hizmetler ve Sosyal Çalışma Çalıştayı”yla olanaklı oldu. Çalıştaydan önce kendilerine telefon edip sorduğum sosyal çalışmacı arkadaşlardan, ben sormadan bir vesile neler yaptıklarını WhatsApp gruplarında yazanlardan ve hatta bana WhatsApp sayfamdan yazarak gururla meslek uygulamalarını anlatan “sosyal hizmet uzmanlarının” meslek uygulaması olarak yaptıklarını söyledikleri çalışmaların hemen tamamı sosyal hizmet çalışmalarıydı, sosyal çalışma önceliği yoktu. Kuşkusuz, hemen söyleyeyim, sosyal hizmet sosyal çalışmanın içinde yeralır ve sosyal çalışmacılar da sosyal hizmet yaparlar, herkes gibi; ancak sosyal çalışmayla bağı kurulmuş ya da yaklaşmış bir sosyal hizmet uygulamasına rastlamanın kolay olmadığını söylemeliyim. Bu konuda önyargılı olmamamı ve acele etmememi de kendime anımsatarak… Bu bende afetlerde, özellikle depremlerde sosyal çalışmanın bilgi birikiminin yeterli olmadığı düşüncesini uyandırdı, hatta pekiştirdi. Bu yönde yazılmış, yayılmış bir kuramsal ya da uygulamaya dönük kaynak yok kadar azdı. Yükseklisans bitirmek için güncel konu olarak alınmış deprem çalışmaları yükseklisans sınırları içinde kalmıştı. Makaleler dağınıktı. Bunların arasında, Doğal Yıkımlarda Sosyal Hizmetler adlı bir kitapçık depremde sosyal hizmet uygulamaları için uygulamaya dayalı ve uygulamaya yol gösteren kaynak olarak durmaktadır. Bu yayın 1999 Marmara Depremi sonrası gerek Marmara Depreminden duyduğumuz sorumluluk duygusuyla gerek Antalya’ya kamplara getirilen çok sayıda depremzedeyle yapılan çalışmalar nedeniyle Akdeniz Üniversitesi bünyesinde, tarafımdan daha önce kurulmuş bulunan “Sosyal Hizmetler Eğitim, Araştırma ve Uygulama Merkezi” (AKSUM) ile Antalya Sosyal Hizmet Uzmanları Derneğinin ortaklaşa çalışmasıyla hazırlanmış ve Akdeniz Üniversitesi tarafından iki baskısı yapılmıştır. Rapor birkaç hafta süren düzenli toplantılarla aşağıdaki meslektaşlar grubu takım tarafından tartışılarak hazırlanmıştır: Prof. Dr. İlhan Tomanbay, Vildan Dönmez, Semra Yeniova, Ayhan Yazırlıoğlu, Kıymet Ulutaş, Adem Akyürek, Hüseyin Bozdağ, Abdil Karataş, Ayşegül Nas, Sündüz Akay, Sultan Yılmaz, İsmail Tufan, Emine Ayık, Nalan Yaycıoğlu, Mustafa Kızılkaya, Mustafa Tonga, Ramazan Kocabıyık. Kitap 1999 Eylül’ünde Aksum Yayını olarak (AKSUM Yayınları: 1; El Kitapları Dizisi: 1) Akdeniz Üniversitesi tarafından 1500 tane bastırıldı. Daha sonra 2000 yılının Mart ayında gene Aksum Yayını olarak ikinci baskısı 2000 baskıyla yapıldı. Üçüncü baskısı da 2011 yılının Ekim ayında – bana ulaşan talepler nedeniyle 1000 baskı olarak SABEV Yayınlarından çıkartıldı (SABEV Yayınları: 31, Sosyal Çalışma Dizisi: 24). Bunların tamamı ücretsiz dağıtıldı ve

2

dağıtılmakta olup bugün artık gene bir takım çalışmasıyla geliştirilmesi gerekmektedir. Yayına aşağıdaki adresten ulaşılabilmektedir2. Konuyla ilgilenenler için bu kitabın sonuna da bir “Deprem Alanyazını (literatür) koyulmuştur. Eksikliklerinin hoşgörülmesi dileğiyle. Öğretici ağırlığı büyük olan Kahramanmaraş Depremi bu kitaptan ve tüm yazılanlardan çok daha fazlasını bizlere öğretecek ve zaman içinde yazdıracaktır. Çünkü içinde bulunduğumuz süreçte ilk günden bugüne değin herkese birşeyler öğretmiş, öğretmektedir. Sosyal çalışmacılara da belki de Marmara Depreminden de çok daha fazla olarak sosyal çalışma sorumluluklarını gösterdiğine inanıyorum. Bu deprem sosyal çalışmaya yapması gereken birçok iş dizinini sunmuştur. Bu açıdan yapmayı planladığımız ve gerçekleştirdiğimiz çalıştayın görevi yaşananlara ve hepimize ayna olmaktır; mesleğe ayna tutmaktır; sosyal çalışmaya yeni veriler sunmaktır. Bu verileri alacağız, değerlendireceğiz. Depremin bize sunduklarını heyecanla almak, kayda geçirmek, böylece bilgi dağarına katmak ve hatta ilerde, zamanla bu alanda kuram üretmeye sunulan verileri ayıklamak sosyal çalışmanın ciddi ve yaşamsal sorumluluğudur. Bu sorumluluğu yerine getirmek dileğiyle.

1.2. Kahramanmaraş Depreminin Uyandırdığı Düşünce ve Eylemler Birçok insan gönüllü olarak (a) kurtarma çalışmalarına katılmak için, (b) depremzedelere yardım etmek için, (c) olayı görmek ve belki de ne yapabileceğini düşünmek için deprem bölgesine gitti. İstinye Üniversitesi dahil hemen hemen tüm deprem dışında kalmış yerleşimlerdeki üniversiteler bu etkinliklerin içinde oldu. Bu çalışmalar günlerce, haftalarca sürdü. Bu olumlu çabaların yanısıra deprem bölgesinde yağmalama, el koyma, çalışanları tehdit ederek depremle ilgili gereçleri ellerinden alma gibi hukukdışı eylemler görüldü. Bunun yanısıra göçük altında kalan yakınlarının kurtarılması için sayısal olarak yetersiz arama kurtarma gruplarını tehditle, silah zoruyla ya da zor kullanarak kendi evine, mahallesine yönlendirmeler yaşandı. Bunları mazur ve hatta haklı görmemek olmaz. Depreme askeri ve sivil birimleriyle kamu sorumlularının zamanında ve çevik bir biçimde müdahale edemediği eleştirileri sıkça yapılırken, bütün bu kargaşanın içinde hızı ve başarılarıyla yürekleri ısıtan gönüllü örgütlenmelerin yardım çalışmalarıyla milyonlarca insanın bağış eylemleri oldu. Bu eleştirinin dışında da depremin ilk günlerinde büyük kargaşa yaşandı. -

2

Kurtarma takımlarının olay yerine çok geç ulaştığı,

chrome-extension://efaidnbmnnnibpcajpcglclefindmkaj/https://www.ilhantomanbay.com/wpcontent/uploads/2023/02/dogal_yikimlarda_sosyal_hizmetler3_baski.pdf

3

-

Nicel, başka deyişle sayısal olarak arama kurtarma takımlarının yetersizliği,

Ordu birliklerinin arama kurtarma için alana çıkarılmadığı ve çok geç ve az sayıda çıkarıldığı, Türkiye’de afetlerden sorumlu kamu kuruluşu olan AFAD’ın (Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) yetersiz kaldığı; acemice davrandığı, -

İlgili kurum ve kuruluşlar arasında koordinasyon olmadığıyla,

-

Bu durumun alanda zayıflığa yolaçtığıyla,

Kamu yönetiminin zamanında açamadığı çadır hastaneleri yabancı ülkelerin birimlerinin gelerek açtığı, -

Yeterli çadır, battaniyenin zamanında sağlanamadığı,

Fırsatçı suç gruplarının bölgeye yarım gereçleri götüren TIR’ların, kamyonların önünü keserek mallara el koyduğu, ilerde satmak için depolarına götürdükleri, -

Polisin yetersiz kaldığı, asayişin sağlanamadığı,

Bölgeye götürülen yardım gereçlerinin tırların benzin masrafını büyütmemek için daha ileri gereksinim yerleşimlerine gitmeden ulaştıkları ilk yerleşimde sokaklarda yerlere bırakılarak geri döndükleri, Her yer yıkıldığı için tuvalet gereksinimlerinin kültürümüze uygun düzeyde giderilemediği, Hatta deprem kargaşası içinde kent efsanesi denilebilecek akılalmaz bilgiler de zaman zaman halkı huzursuzluğa yöneltti. Örneğin; -

Kısa süre içinde yeni büyük depremlerin beklendiği,

-

Bölgede yangınların çıktığı ve söndürülemediği,

Bir akşam vakti ansızın haber olan Hatay’da barajın patladığı ve şehrin su altında kalacağı bilgisinden sonra yerel halkın ani bir şekilde şehri terk etmeye başlaması, -

Sınır kapılarının açıldığı ve birçok göçmenin ülkemize geldiği,

-

Depremden sonra bölgeye yakın olan nükleer santralin patladığı,

-

Kahramanmaraş’ta volkanik hareketliliklerin başladığı

gibi çok sayıda gerçek olan olmayan söylentiler ortaya çıktı, yoğun eleştiriler yapıldı, deprem bölgesinde ve genel kamuoyunda doğru ya da yanlış bilgiler dolaştı. 'Dezenformasyon Yasası' olarak anılan yeni yasayla birlikte Cumhurbaşkanlığı İletişim Daire Başkanlığı her hafta bir Dezenformasyon Bülteni yayımlamaya başlamıştı. Bu Bülten, yaşanan felaketten sonra depremi odağa alarak yayımlanmaya başladı. 6 Şubat tarihli Cumhurbaşkanlığı İletişim Daire Başkanlığı Dezenformasyon Bülteni'nde deprem, kurtarma çalışmalarının 4

durumu ve yıkılan merkezler gibi pek çok konuda yalan olarak değerlendirilen ve yukarıda da bazı örnekleri olan haberler paylaşıldı. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi’nin yayınladığı bültenlere WEB sayfalarından erişim sağlayabilirsiniz (Bkz. T.C. Cumhurbaşkanlığı…). Yukarıdaki deprem bölgesiyle ve depremle ilgili olumlu olumsuz bu bilgileri konuyu davranış bilimleri açısından incelemek isteyenler için veri olarak kaleme aldık. Kargaşa durumlarında böyle olayların olması kolaylaşır, ama bunlara karşı sadece polisiye değil, ruhsal ve sosyal önlemlerin de alınabilmesi için bu çeşit olayların iyi çözümlenmesi gerekmektedir. Bunun için yazdık. Anımsatmak için: (a) Toplumbilim, toplumsal boyutta, (b) Ruhbilim kişiler boyutunda, (c) Sosyal psikoloji gruplar ve aileler boyutunda, (d) İnsanbilim (antropoloji) kültür boyutunda İnsan davranışlarını inceleyen bilim dallarıdır. Bu bilimdalları tarafından gerek toplumsal, gerek bireysel, gerek grupsal ve gerek kültürel boyutta bu tür kargaşa durumlarının incelenmesi, çözümlenmesi, gerekli kamusal ve sosyal önlemlerin alınmasını ve ileriye dönük planlama ve programlamaların doğru ve yeterli kapsamda yapılmasını kolaylaştıracaktır. Bireysel, grupsal ve toplumsal davranışları önemseme, anlama onları harekete geçiren duyguları sezme kolaylığı sağlar sosyal çalışmacılara. Sosyal çalışma davranış bilimlerinden yararlanır. Deprem de bizlere, özellikle sosyal çalışmacılara insanların davranışlarını doğru değerlendirmede fotoğraflar sunar, sorumluluklarımızı anımsatır. Sosyal çalışmacının kararlarının netleşmesinde insan davranışlarının büyük rolü vardır. Hukuk kadar, meslekî ilkeler kadar, kitaplar kadar…

1.3. Deprem Bölgesinde Sosyal Çalışma Uygulaması ve Sosyal Hizmet Öğrencilerinin Uygulamalarını Deprem Bölgesinde Yapmaları Çağrısı 2023 yılında aylardan Şubat’tı ve üniversitelerin bahar dönemleri yeni başlamıştı ya da başlıyordu. Bahar dönemleri, özellikle sosyal hizmet bölümlerinde son sınıfa gelen öğrenciler için blok uygulama dönemleridir. Böyle de olması gerekir. Sekizinci dönemde de yazılı bilgileri aktararak öğretim sonlandırılmamalıdır. O bilgilerin uygulamaya aktarma denetimiyle süreç sonlandırılmalıdır ki öğretim doğru bir süreçte sonlanmış olsun. Deprem bölgeleri afetlerle sosyal çalışma için bulunmaz ve kaçırılmayacak uygulama alanlarıdır. Öyle olması gerekir. Deprem bölgesinde acil sosyal hizmet müdahalelerinden sosyal çalışma müdahalelerine değin ivedi birçok görev (a) her insangücü (sosyal hizmet) ve (b) meslek gücü (sosyal çalışma) gibi sosyal çalışmacıları da bekliyordu. Son sınıflar da bahar 5

dönemlerinde genellikle blok uygulamaya çıktıkları için bu uygulama fırsatının kaçırılmaması gerekmektedir. Ayrıca sosyal çalışmacılar afetlerle ilgili, depremle ilgili uygulamalarını sadece deprem bölgesinde değil, valiliklerle görüşülerek deprem göçmenlerinin gittikleri her ilde ve yerleşimde yapabilirlerdi. Yani hemen hemen Türkiye’nin birçok yerinde. Yeter ki başlarında meslekten uygulama danışmanları olsun. Kahramanmaraş deprem laboratuvarına son sınıf öğrencilerimizi yollarsak danışmanların yolgöstericiliği ve denetiminde herhalde deprem bölgesine (a) insanlık ve sorumluluk (sosyal hizmet) ile (b) yeni öğrendikleri mesleklerinin (sosyal çalışma) ayrılamaz parçası olan uygulama deneyimlerini bizzat alanda çalışarak kazanabilirlerdi. Deprem bölgesinde hem herkesle birlikte genel ivedi hizmetlere katılarak sosyal hizmet, hem lisans öğretimiyle aldıkları sosyal çalışma mesleki bilgilerinin uygulama deneyimini kazanabilirlerdi. Bu düşüncelerle o günlerde birlikte ve görüşmekte olduğumuz lisansiyer olarak tarihçi, sosyoloji doktoru İstinye Üniversitesinde bir süre Sosyoloji Bölümünde öğretim üyeliği yapmış ve sosyal hizmet bölümü öğrencilerine de sosyoloji dersi vermiş arkadaşım Dr. Öğretim Üyesi Ekrem Saltık ile konuşup tartışarak aşağıda okuyacağınız çağrıyı kaleme aldık. Ve bu çağrıyı 15.02.2023, 19:38 günü Türkiye’deki toplam 67 bölüm başkanına epostaya koyduğumuz şu selamlaşma yazısıyla gönderdim.

“Değerli Sosyal Hizmet Bölüm Başkanı “Ülkemizin yaşadığı deprem felaketi karşısında milyonlarca insanımızın sadece bedensel ve ruhsal sağlıkları değil “sosyal sağlıkları” da ağır hasar görmüştür. “Ailesini, aile yakınlarını, akrabalarını yitirmenin yanısıra evleri, işyerleri yıkılanların, rahatça yaşadıkları ve çalıştıkları ev ve iş ortamlarını, işlerini yitirenlerin, fizik ortamlarını ölümlerin anılarıyla arkada bırakanların, uzun saatlerboyu yıkıntı altında kurtarılmayı bekleyenlerin sosyal sağlıkları da altüst olacaktır ve olmuştur. “Bu sosyal bozulmaların getirdiği ruhsal sarsıntılarla sosyal sağlıklarının daha da katmerleşerek artması doğaldır. “Öteyandan, böyle felaket durumlarında uygulama yapılabilecek uygulama alanlarına ulaşma konusunda da Tanrı kimseye böyle bir uygulama alanı yaratmasın; ancak bugün ülkemizin beşte biri – maalesef - böyle bir laboratuar konumundadır. Bu nedenle; “Ekteki metinde imzaları olan bizler tüm üniversitelerimizdeki Sosyal Hizmet Bölümleri uygulama öğrencilerinin 2022-2023 Bahar Döneminde deprem bölgelerinde ya da başka bölgelere göç etmiş depremzedeler ve aileleriyle sosyopsikolojik çalışmalar yapmalarının önemini sizlere duyurmak istiyoruz. “Bu öğrencilerimize o bölgelerde görev yapan sosyal çalışmacılar danışmanlık yapabilirler. “Sosyal ve ruhsal yıkımlarda deneyim kazanacak olan öğrencilerimiz ilerde yıllarca sürecek sosyal ve ruhsal travmalarda etkin görevlerde başarılı olabileceklerdir.

6

“Üniversite, kuramsal derslerle düşünme ve çözüm üretme temelli bilgiler sunarken uygulamalar da bir meslek elemanına vazgeçilemez önemde beceri kazandırır. “Bunun yanısıra, deprem bölgesinde yapılacak olan bu uygulamaların, bir yandan ağır mağdurluk yaşayan halkımıza bir ölçüde de olsa olumlu etkiler bırakacağına ve aynı zamanda Türkiye’de geleceğin sosyal çalışma disiplininin gelişmesine büyük katkı sağlayacağına da inanıyoruz. “Önerimizi ekteki yazıyla değerlendirmelerinize sunuyoruz. “Saygı, sevgi ve başarı dileklerimizle.” “Prof. Dr. İlhan Tomanbay”

Epostaya ekli ortak çağrımızı da aşağıda okuyacaksınız. Türkiye’deki sosyal hizmet bölümlerinin (a) deprem konusuna mesleksel boyutta dikkatlerini odaklamak,

(b) bu laboratuvar fırsatından yararlanmak, (c) deprem bölgesinde halka bir ölçüde de olsa yardımcı olabilmek ve (d) mesleğini özel bir alanda uygulama fırsatını kullanmak. Çağrımızda bunlardan başka

bir amacımız olamaz.

“2022-2023 BAHAR ÖĞRETİM DÖNEMİ SOSYAL HİZMET BÖLÜMLERİ SON SINIF ÖĞRENCİLERİ UYGULAMALARINI DEPREM BÖLGESİNDE YAPMALIDIR “Ülkemiz ağır bir deprem felaketi yaşamıştır. Deprem bölgesinde ve hatta ülkemizin her tarafında sosyal ve psikolojik konumları sarsılmış milyonlarca insanımız ciddi travma yaşama noktasındadır. Gelecek yıllarda toplumumuzda ekonomik, sosyal ve kültürel sıkıntıların yanısıra sosyal kökenli depresyon ve travmatik olgular da ağırlaşarak ve derinleşerek yaşanacak, psikososyal müdahalelerin önemi artacaktır. Bu felaket durumunda; “Sosyal çalışmacılar aldıkları lisans öğrenimine uygun olarak sosyal yardım dağıtılması gibi herkesin sorumlulukla yaptığı sosyal hizmetlerin dışında toplumun sosyal sağlığını hedef alan mesleki işlev ve sorumluluk sahibidirler. Onlar, hem Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı Sosyal Hizmet Merkezlerinde hem belediyelerde hem de STÖ ve STK’lerde görev alarak kişi, grup ve ailelerin ve huzurları kaçmış, sosyal dengeleri bozulmuş mahallelerin sosyal dengelerinin tekrar ve hızla yerine gelmesini sağlamak için meslekî yöntemlerle çalışmalar yaparlar. Ayrıca sağlık ve adalet bakanlıları bünyelerinde de yoğun olarak çalışarak toplumun sosyal sağlığına katkı sunarlar. Birey, aile, grup ve mahallelerin sosyoekonomik ve kültürel sarsıntılarını giderirken sosyal kökenli depresyondan posttravmatik stres bozukluğuna kadar psikososyal müdahalelerde bulunurlar. 7

“Sosyal sorunları çözülen, sosyal rahatsızlıkları giderilen kişilerin önce ruhsal sorunları ve giderek psikosomatik hastalıklar hızla azalma gösterir. Böylece ruhsal ve bedensel (fizyolojik) hastalıklarla ilgili görev yapan psikolog, psikiyatrist başta olmak üzere tıp hekimlerinin yüklerinin de azalması sağlanmış olur. “Bu gerekçelerle 2022-2023 Bahar Öğretim Döneminde Blok Uygulama yapacak olan Sosyal Hizmet Bölümü öğrencilerinin uygulamalarını deprem bölgelerinde yapmaları özendirilmeli ve kendilerine ulusal düzeyde olanak sağlanmalıdır. “Böylece doğrudan ya da dolaylı olarak sosyal sorunlar yaşayan depremzedelere profesyonel bir sosyal iyileşme desteği sunulurken, Sosyal Hizmet Bölümü öğrencilerinin, Afetlerde Sosyal Çalışma Uygulaması çerçevesinde (disaster social work; Katastrophensozialarbeit,f), doğrudan uygulamadan beslenen bir deneyim ve beceri kazanmaları sağlanacaktır. “Fiziksel yaralar kısa sürede geçer, ancak depremin yolaçtığı sosyal yaraların tedavisi için uzun zamana yayılan bir rehabilitasyon sürecine ihtiyaç olacaktır. Bu sürecin başında mevcut koşullar, insani olarak bireylere ağır psikolojik yükler bindirmişse de bilimciler ve uzmanlar bu noktada bireylerin algı ve bilinç çizgisinin önüne geçerek yol gösterici olmalıdır. “Sonuç olarak Sosyal Hizmet Bölümleri öğrencilerinin 2022-2023 Bahar Öğretim Döneminde uygulamalarını deprem bölgesinde yaşayan deprem mağdurlarıyla yapmaları için ivedilikle tüm sosyal hizmet bölümlerini kamu kurumları ve sivil toplum örgütlerinin destekleriyle ortak girişime davet ediyoruz. (16 02 2023, Istanbul)

“Prof. Dr. İlhan Tomanbay “İstinye Üniversitesi “Sosyal Hizmet Bölüm Başkanı

“Dr. Öğr. Üyesi Ekrem Saltık “Bilecik Üniversitesi “Sosyal Hizmet Bölümü Öğr. Üys.”

Bölüm başkanları için çağrı niteliğindeki bu duyuru aynı gün Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Sayın Bakanına ve beş genel müdürüne3 de eposta yoluyla bilgi için gönderildi. Sadece onların epostalarına iki farklı ekleme yaptım. Biri kendimi tanıtma notu. Diğeri sosyal çalışma mesleğinin çalışma alanındaki gerçek odağını belirtme notu. Şöyle ki:

“Sayın Bakanım, Ben 1971 mezunu Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Sosyal Hizmetler Akademisi mezunu bir sosyal çalışmacı ve akademisyenim. Hacettepe Üniversitesi’nden emekli, İstinye Üniversitesi Sosyal Hizmet Bölümü öğretim üyesiyim.

Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Çocuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü. 3

8

Aşağıdaki duyuruyu Türkiye’deki tüm Sosyal Hizmet Bölümleri başkanlarına bir öğretim üyesi arkadaşımla birlikte öneri olarak sunduk. Açıklamalarımız ekte ve bu sayfadadır. İlgilerinize saygılarımla sunarım.” Bu ifadelerin arkasından yukarıda verdiğim bölüm başkanlarına yazdığım eposta yazının ilk paragrafının altına şu paragrafı ekledim. “Sosyal çalışmacıların görevi sadece sosyal hizmetlere katılmak ve sosyal yardım sunmak değildir. Asıl görevleri toplumdaki sosyal hastalıklarla mücadele ederek birey, aile, mahalle ve toplumun sosyal sağlığını gözetmektir.” Bununla da sosyal çalışma mesleği görevinin, herkesin yaptığı ve elinden gelebilen sosyal hizmet çalışmalarına katılmak ve sosyal yardım dağıtmakla sınırlı olmadığını belirterek sosyal çalışmanın evrensel çerçevesini belirtmek istedim. Sayın Genel Müdürlere de bu yazının aynısını yolladım. Böylece afetlerde sosyal çalışma alanında staj düzeyinde bir seferberlik başlatılmasını hayal ettik. Bu laboratuvardan deneyim kazanmış binlerce gencin ilerde afetlerde sosyal çalışma konusunda bilgi ve uygulama üretmesinin heyecanını duyarken bir yandan da yeni ve genç bir işgücüyle depremzedelere de olabildiğince katkı sağlanmış olacaktı. Sosyal Hizmet Bölümleri uygulama öğrencileri iki farklı ortamda uygulama yapabilirlerdi. (a)

Deprem bölgesinde (11 ilde) ve

(b) deprem ortamlarında (Çeşitli illere yerleşen ya da yerleştirilen deprem göçmenleriyle bulundukları yerlerde.) Çünkü depremi yaşamış insanların öncelikle zaman yitirmeden fiziksel/ortamsal gereksinimleri giderilmeli, arkasından da bu yeni yerleşmelerin daha sağlıklı, gönüllerine göre, yeterli olabilmesi için sosyal müdahalelerle sosyal çalışmalar yapılırken depremin o kişilerde yarattığı ruhsal çökkünlüğü giderecek sosyal çalışmalar da yapılmalıdır. Bu konuyu ayrıca ele alacağız. Çağrı duyurumuza iki türlü tepki geldi. Geridönüşlü tepkiler ve sessiz tepkiler. Birincisi belirli birkaç bölüm başkanından eposta yoluyla ve telefonla olumlu görüş bildirme, nasıl olacağı yönünde sorular sorma ile bu dönemde stayjer öğrencilerinin ya da henüz son sınıf öğrencilerinin olmadığını bildirme gibi geribildirimler aldık. Bunlar olumlu geridönüşlerdi. Sessiz tepkilerin de tamamının olumsuz olduğunu düşünmedik. Kuşkusuz olumlu görüp de geridönüş vermeyen bölüm başkanları da olacaktır. Ancak birebir tanış olduğumuz kimi bölüm başkanlarından herhangi bir yönde geribildirim almamamızı olumlu görülmediği yönünde değerlendirdik. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına yolladığımız epostaların hiçbirine geribildirim alamadık. Oysa bir üniversite soyadlı epostalarla ve iki öğretim üyesi imzasıyla gönderilmişti.

9

Doğaldır ki 67 sosyal hizmet bölümünden kaçı öğrencilerini deprem alanında uygulama yapmaya yönlendirdi, bilemiyoruz. Kuşkusuz kimsenin bizlere bildirme zorunluğu ve yükümlüğü yok. Ancak umarım ki uygulama deneyimini deprem alanında yapmış öğrenci sayımız az değildir. Öğretim kesintiye uğramadığına, durdurulmadığına göre uygulamalar herhangi bir biçimde biryerlerde herhalde yapılmıştır. Bu girişimimiz iyiniyetli bir çaba olarak kaldı. Hangi Sosyal Hizmet Bölümleri, uygulama danışmanlarının gözetiminde deprem bölgesine blok uygulamalarını yaptılar, bilmiyoruz. YÖK, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığından aldığı bir yazıya dayanarak “Tüm Üniversitelere” gönderdiği “Doğal Afetlerde Psikososyal Destek” konulu bir yazıda psikososyal destek çalışmalarında sosyal hizmet, psikoloji, PDR ve çocuk gelişimi bölümü öğretim elemanlarını sürecin bir paydaşı olarak gördüklerini ve bölgede çalışmaya davet ettiklerini bildirdi (Bkz. Ek 6). Bu yazı bu bölümlerde görev yapan öğretim elemanları için teşvik ediciydi. Hatta yazıda, konuyla ilgilenen STÖ’lerin de Bakanlıkça bildirilen adrese başvurabilecekleri de belirtiliyordu (T.C. YÖK resmî yazısı). Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ve Yükseköğretim Kurulu sosyal çalışmacıları hem akademisyen hem sivil/gönüllüler düzeyinde teşvik ederken TÜBİTAK da depremle ilgili ve deprem bölgesinde hızlı proje çağrılarına çıkarak deprem bölgesinde bilimsel çalışma yapacak olan bilim insanları için fonlar sağladı. Bu da afetlerle sosyal çalışma için önemli bir teşvik ögesiydi. (1002-C Doğal Afetler…) Ayrıca, bugün Türkiye’de sosyal çalışmacılar ve öğrencileri için yeterli ve doyurucu meslek örgütlenmesi ya da öğrenci örgütleri olmadığı için (a) örgütlenme, (b) toplum için birşeyler yapma duyarlığını duyumsayan öğrenciler biraraya gelerek öğrenci toplulukları kuruyorlar. Bu oldukça yayıldı Türkiye’de. Farklı üniversitelerin farklı sosyal hizmet bölümleri öğrencilerinin biraraya geldikleri öğrenci toplulukları kendi insiyatifleriyle belirli zaman süreleri için deprem bölgesine giderek bilgi ve deneyim geliştirme olanağını, kısa da olsa, kullandılar. Örneğin ilk kurulanlar arasında olduğunu düşündüğümüz Sosyal Hizmet Topluluğu, Etik Sosyal Hizmet gibi öğrenci toplulukları gençlik enerjilerini boşaltmaya, topluma yararlı olmaya, kendilerini göstermeye, bilgilerini uygulamaya aktarmaya, hangisini düşünürseniz düşünün, birşeyler yapmaya çalışıyorlar. Bunlardan bir kısmı, belirlenmiş kural gereği, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına başvurarak onay alıp deprem bölgesine gittiler. Sosyal medyadan öğreniyoruz. Bunlar önemli ve değerli çalışmalardır. Ancak bir hafta, 15 gün kalabildikleri bir yerde ciddi bir sosyal çalışma uygulaması yapılamayacağından sosyal hizmet çalışmaları yaparak, ki bu da çok önemli ve değerlidir, gereklidir; deneyimlenerek alandan ayrılıyorlar. Ne güzel. Bu çalışmalar da orada bulundukları kısa süre içinde bir uygulama deneyimi kazanmaktır, hem de eğitsel danışman – herhalde – başlarında olmadan. Yani kendi güçleriyle, öz birikimleriyle ve kendi kararlarıyla… Oysa öğretime bağlı uygulama yapan öğrenciler başlarında birer eğitsel danışman (Süpervizör değil! O yanlış.) olmadan öğretim kuralları gereği tekbaşlarına, 10

yönlendirmesiz uygulama yapamazlar; yapmamalıdırlar. Bu nedenle eğitsel danışmanla yapılacak uygulamaların, alan ve veren, her iki taraf için de verimli olması olması gerektiğini düşünüyoruz. Sonuç olarak Kahramanmaraş depremi nedeniyle sosyal hizmet bölümü son sınıf öğrencilerinin blok uygulamalarını deprem bölgesinde ya da Türkiye’nin birçok bölgesine yerleş/tiril/miş depremzedelerle yapmaları önerimizin ne zaman, nerede ve ne kadar ciddiye alınıp uygulamaya konduğunu kuşkusuz bilemeyiz. Ancak böyle bir girişimin bir ölçüde olduğu ve önemli olduğu düşüncesindeyiz. Zaman içinde uygulamalar artacaktır.

1.4. Sosyal Hizmet Uzmanları Derneğine Gönderilen Eposta Deprem alanlarında sosyal çalışma uygulaması çağrısını yapmaya başlamadan önce olayda sosyal çalışmacılar için genel kabul görmüş ve yıllar önce benim de Ankara şube başkanlığıyla daha sonra genel başkanlığını yaptığım STÖ (STK değil!4) olan Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği’nin desteğini de almak istedim. Ancak deprem günlerinde belirli mesleki sorunları ve bu konuyu görüşmek üzre dernek genel başkanı Sayın Ramazan Yüksel’e telefon etmiş ve kendisinden kendilerine uygun gelen bir gün ve saatte yönetim kurulu üyelerinin de katılmasıyla bir toplantı istemimi iletmiştim. Buna, iş yoğunluğundan ötürü dernekte sık sık buluşamadıklarını, bu nedenle ne söyleyeceksem telefonda söyleyebileceğimi, kendisinin yönetim kurulu üyelerine ileteceğini söyledi. Ben de telefonda yeterli anlatamayacağımı söyleyerek teşekkür etmiş ve telefonu kapatmıştım. Yüzyüze görüşemeyince, bir de deprem zamanı fazla zaman yitirmek istemediğimden kendisine 15 Şubat 2023, 11.28 PM tarihinde eposta yoluyla aşağıdaki yazıyı yolladım ve bu epostaya Afetlerde Sosyal Çalışma Duyurusunu da ekledim5. En azından yönetim kurulu üyelerine anlatacağına göre talebimle ilgili bir yazılı belge olsun istedim.

“Sevgili Ramazan Başkanım, sevgili meslektaşım, “Bu yapmaya çalıştıklarımı, düşüncelerimi, duygularımı senle ve yönetim kurulumuzla paylaşmak için zaman sormak için telefon etmiştim, biliyorsun. Buradan anlat deyince duraladım, bütün bunları birkaç kamu dakikasında anlatmak olanaksızdı, anlarsın beni. “Ekteki duyurunun da SHB başkanlıklarına aslında derneğimiz eliyle duyurulmasını önerecektim, ancak henüz tam olarak tamamlanmamıştı ve onu da telefonun vereceği zaman

STÖ (sivil toplum örgütü) sivil toplum tarafından özel yasalarla kurulmuş dernekler, vakıflar, sendikalar ve odalardır. STK (sivil toplum kuruluşu) STÖ’ler tarafından açılmış sosyal kuruluşlardır. Örneğin LÖSEV (vakıf) bir STÖ, Lösante hastanesi STK’dır. Mor Çatı Vakfı STÖ, vakfa bağlı kadın sığınma evi STK’dır. Örnekler çoğaltılabilir. Konuşur yazarken bu farkı göremeden hepsine STK dersek anlatmak istediğimizi tam olarak ifade edemeyiz. 5 Eposta kaynağı: From: Ilhan TOMANBAY, ISU; Sent: Wednesday, February 15, 2023 11:28 PM; To: [email protected]; Subject: SHUDER'e öneri 4

11

içinde anlatamazdım. Sonra oturdum, sana aşağıdaki satırları yazdım. Aynen aşağıda duruyor. Aradan birkaç gün geçti. İstanbul’a geldim. “Bugün de oturdum, daha altta okuyacağın satırları yazarak, bölüm başkanlarına yolladım. ASH Bakanlığına yolladım. Daha fazla bekleyemezdim, zaman hızla akıyor, Pazartesi uygulamalar başlıyor. Uygulama yapılan staj yerleri belirlendi bile. Yarın da YÖK’e yollayacağım. Başka kime, nerelere yollamam gerektiği konusunda önerin olursa oralara da yollarım. “Acı günlerden geçiyoruz. Bu süreçte isteristemez SÇ da yeniden yapılanacak, yapılanmak zorunda. “Sosyal çalışmanın çalışma alanlarının ağırlıklarında da – hiçbir alanı ihmal etmeden değişmeler olacak, olmak zorunda. “Örneğin depresyon, travma, PTSB gibi psikososyal çalışmalarda meslektaşlarımız ve öğrencilerimiz, mezuniyetten sonra psikologlardan ve diğer mesleklerden yetersiz kurslar düzeyinde alçaltıcı sertifika avcılıklarıyla değil, lisans öğrenimlerinde alacakları yeterli psikososyal müdahale öğretimleri ve bunların uygun alanlarda uygulamayla kazandıkları becerileriyle alanda yetkin olarak varlık göstersinler. “Bunun için geniş bir gerçek uygulama alanı açıldı: Deprem bölgesi. “2022-2023 Bahar Döneminde blok – ya da değil - uygulama yapmaları gereken 10 ilde uygulama (staj) yapsınlar. Tüm Türkiye’deki Sosyal Hizmet Bölümleri uygulama öğrencilerinin blok uygulamalarını bu seferlik bu bölgeye yöneltmelerini öneriyoruz. “Bu yaşamsal ve gerçek laboratuvar ortamında öğrencilerimizin çok deneyim kazanacaklarına, mesleğe taze kan yürümesine katkı vereceklerine, bu mesleğe daha da âşık olacaklarına, mesleği yardımcı meslek statüsünden yaratıcı lisans mesleği düzeyine çıkarılmasında işlev taşıyacaklarına, işlevselliklerini görerek kişilik gelişmelerinin hızlanacağına ve gelecek yılların öne çıkacak olan psikososyal meslek uygulamalarında toplumumuza önemli katkılar vereceklerine inanıyorum. “Ve düşündüm ki bu işin öncülüğünü meslek örgütümüz yapsın. “Ne dersin? “Ben bu duyuruyu kamu yönetimlerinin başlarına da yollayacağım. Derneğimizi de bu sürece kazanmak ve öncülük yapmasını istiyoruz. “İki gündür iki kez arayarak görüşme ricamın temeli ve bir boyutu buydu. Bizler, yönetim kuruluyla birlikte yanyana, gözgöze çok daha etkin bir birlikteliği yaratabileceğimizi düşündüm. “İçten görüşlerini bilmek isterim. “Sana ve tüm yönetim kurulu üyelerimize sevgi, selam ve başarı dileklerimle,

12

“Ayrıca, aşağıdaki satırları da bölüm başkanlarına yolladığım epostalar için yazdım ve yolladım. Onu da bilgine/bilgilerinize sunuyorum. “Ülkemizin yaşadığı deprem felaketi karşısında milyonlarca insanımızın sadece bedensel ve ruhsal sağlıkları değil “sosyal sağlıkları” da ağır hasar görmüştür. “Sosyal çalışmacıların görevi sadece sosyal hizmetlere katılmak ve sosyal yardım sunmak değildir. Asıl görevleri toplumdaki sosyal hastalıklarla mücadele ederek birey, aile, mahalle ve giderek toplumun sosyal sağlığını gözetmektir. “Ailesini, aile yakınlarını, akrabalarını yitirmenin yanısıra evleri, işyerleri yıkılanların, rahatça yaşadıkları ve çalıştıkları ev ve iş ortamlarını, işlerini yitirenlerin, fizik ortamlarını ölümlerin anılarıyla arkada bırakanların, uzun saatlerboyu yıkıntı altında kurtarılmayı bekleyenlerin sosyal sağlıkları da altüst olacaktır ve olmuştur. “Bu sosyal bozulmaların getirdiği ruhsal sarsıntılarla sosyal sağlıklarının daha da katmerleşerek artması doğaldır. “Öteyandan, böyle felaket durumlarında uygulama yapılabilecek uygulama alanlarına ulaşma konusunda da Tanrı kimseye böyle bir uygulama alanı yaratmasın; ancak bugün ülkemizin beşte biri – maalesef - böyle bir laboratuar konumundadır. Bu nedenle; “Ekteki imzacı diğer arkadaşımla birlikte tüm üniversitelerimizdeki Sosyal Hizmet Bölümleri uygulama öğrencilerinin 2022-2023 Bahar Döneminde deprem bölgelerinde ya da başka bölgelere göç etmiş depremzedeler ve aileleriyle sosyopsikolojik çalışmalar yapmalarının önemini sizlere duyurmak istiyoruz. “Bu öğrencilerimize o bölgelerde görev yapan sosyal çalışmacılar danışmanlık yapabilirler. “Sosyal ve ruhsal yıkımlarda deneyim kazanacak olan öğrencilerimiz ilerde yıllarca sürecek sosyal ve ruhsal travmalarda etkin görevlerde başarılı olabileceklerdir. “Üniversite, kuramsal derslerle düşünme ve çözüm üretme temelli bilgiler sunarken uygulamalar da bir meslek elemanına vazgeçilemez önemde beceri kazandırır. “Bunun yanısıra, deprem bölgesinde yapılacak olan bu uygulamaların, bir yandan ağır mağdurluk yaşayan halkımıza bir ölçüde de olsa olumlu etkiler bırakacağına ve aynı zamanda Türkiye’de geleceğin sosyal çalışma disiplininin gelişmesine büyük katkı sağlayacağına da inanıyoruz. “Önerimizi ekteki yazıyla değerlendirmelerinize sunuyoruz. “Saygı, sevgi ve başarı dileklerimizle. “Bu yazdıklarımı sizlere de kopyaladım ki neler yaptığımı bilesiniz. Keşke birlikte yapabilseydik bunları, örgütlülüğümüzle. “Sana ve arkadaşlara sevgi ve selamlarımı yolluyorum. Gene de hemen değil ama yönetim kurulu beni kabul etse, bir oturup konuşsak çok sevineceğim. Bu bir randevu ricasıdır!!!) “Prof. Dr. İlhan TOMANBAY” 13

Bu yazıma ve üst sayfalarda okuyacağınız iki imzalı Afetlerde Sosyal Çalışma Duyurusuna ne yazılı ne sözlü hiçbir biçimde geridönüş alamadım. Bu nedenle bu önemli çağrıyı mesleki örgütlenme boyutunda maalesef kurumsallaştıramadım. Özellikle blok uygulamalarda örgütlü bir girişim yapabilseydik sosyal çalışma mesleğinin öğretiminde kalıcı bir kilometre taşı oluşturabilirdik. Elbette bu depremin birkaç hafta sonrasındaki kısa sürede olanaklı olmayacaktı. Ancak ben görevimi herhalde yaparak ilgili Bakanlıktan mesleksel örgüte ve tüm sosyal hizmet bölüm başkanlarına duyurumu ileterek görevimi yaptığımı düşünüyorum.

14

2. BÖLÜM İSÜ DEPREM ÇALIŞTAYI

2.1. Afetlerde Sosyal Hizmetler ve Sosyal Çalışma Çalıştayı 23 Şubat’ta İstinye Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü olarak depremle ilgili çalıştay kararı aldık ve adını çok düşünerek şöyle belirledik. “Afetlerde Sosyal Hizmetler ve Sosyal Çalışma Çalıştayı” Neden afet dedik? Çünkü deprem bir afettir. Türkçesiyle doğal yıkımdır. Gerçi Türkiye’de sosyal çalışmacının depremdışı afetlerde bugüne değin yaptığı bir çalışma duyulmadı; böyle bir konu düşünülmedi de yayılmadı da, yazılmadı da. Amerika ve Avrupa’da sürekli ve yıkıcı depremler olmadığı için depremlerde sosyal çalışma diye bir konu gündeme gelmez. Çünkü oralarda etkili deprem yoktur, yaşanan küçük çaplı depremlerinde yarattığı yaygın felaketler yaşanmaz, bu da konunun popülarize olmasına yetmemektedir. Sadece ABD’nin de değil, tüm Amerika kıtasının batı sahili boyunca deprem fayı geçmektedir. Gerçi tarihin, tüm zamanların en büyük depremlerinden olan Valdivia merkezli Büyük Şili Depremi olarak anılan deprem 22 Mayıs 1960 gününde Amerika kıtasında yaşanmıştır. 9,5 büyüklüğündeki deprem ortalama 10 dakika sürdüğü kayıtlardadır. 33 Km. derinlikte ortaya çıkmıştır. Tsunaminin 25 metreye kadar yükseldiği belirtilmektedir. Bu büyük tsunami kıyılarda büyük yıkımlara yolaçmıştır. Gene de bu depremde kayıtlar ölü sayısının 1000 ile 6000 arası olduğunu göstermektedir. Anlaşılıyor ki depremin merkez üssünün yakınlarında çok kalabalık yerleşimler bulunmamaktaydı; bilemiyorum, belki de yapılar dayanıklı yapılmıştı. Bu şiddette bir deprem için ölü sayısı şükür dedirtecek azlıktadır. (Kahramanmaraş depreminde resmî olmayan rakamlarla 100.000 dolayında ölü olduğu bilinmektedir. Büyüklüğü 7,6’dır. Kıyaslayalım. Bu şiddette bir depremin ABD’de görüldüğü kayıtlarda bulunmamaktadır. Kayıtlar Alaska’da gerçekleşen 6,2 büyüklüğünde bir deprem dışında ABD’deki hiçbir depremin 4,8’i geçmediği, 3 küsurla 4,5 arasında seyrettiğini göstermektedir. Avrupa da deprem bölgesi değildir. Bu nedenle ABD ve Avrupa’da doyurucu sayıda depremlerle ilgili sosyal çalışma makaleleri bulmak zordur. Almanya’da bu çerçevede yayın kolay kolay bulamazsınız. Bunun için internette Almanya’da depremle ilgili Almanca kitap ya da haber ararken “Sosyal çalışmacı (Sozialarbeiter) çocuklara depremden sonra yardım ediyor” başlıklı Almanca bir habere rastladım. Hatay’ı anlatıyor. Haberde bir çadırda sıralarda oturan çocuklarla konuşan sosyal çalışmacıyı görmekteyiz. (Haberdeki fotoğraf bir sonraki sayfadadır.)

15

Yazının başlığı şöyle: Sosyal çalışmacılar deprem bölgesinde çocuklara böyle yardım ediyor (So helfen Sozialarbeiter im Erdbebengebiet in der Türkei). Yazı şöyle: “Türkiye’deki ağır depremden sonra birçok öğrenci çadırlarda ders görüyor. Sosyal çalışmacı kendilerine, yeni duruma alışmaları yönünde yardım ediyor.” Haber bir vidyo haberi. Gün: 08.04.2023. (Sozialarbeiter). Bu durumda yabancı sosyal çalışma akademisyenleri ya da uygulamacıları deprem ve sosyal çalışma adlı bir çalışma yapmışlarsa da, ki ciddi bir arama yapılırsa bulunacağına inanıyorum, bu çalışma Türkiye tarafından henüz keşfedilmemiştir, çevrilmemiştir. Türkçeye çevrilen birkaç giriş kitabında da depremle ilgili bir bölüm ya da başlık bulunmamaktadır. Bunu sorgulamak için hem 1961 yılında ABD görevlileri tarafından Ankara’ya gelinerek önerilmiş ve kurulmuş Sosyal Hizmetler Akademisi’nde okutulması için 1960’lı yıllarda Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı yayınları olarak çevrilmiş kitapları (Walter Friedlander, Arthur Fink, Gisela Konopka, Gordon Hamilton. Bunların hepsi ABD’li akademisyenler. İkisi Alman kökenli. Friedlander ve Konopka.). Ayrıca son yıllarda Türkçeye çevrilerek yayınlanmış ABD’li Charles Zastrow’un kitabına da bakınız. Depremle ilgili bir bölüm yok kitaplarında. Anlaşılıyor ki ABD’de ve Avrupa’da deprem henüz sosyal çalışmacıları ve sosyal çalışma akademisyenlerini bu konuda düşünüp üretim yapacakları ve sosyal çalışma giriş kitaplarında yeralır düzeyde ve yoğunlukta kendisini göstermemiş. Bizde gösterdi. Bu nedenle Türkiye sosyal çalışma uygulamacıları uygulamalarını ve uygulamalarından türeyen düşüncelerini, Türkiye sosyal çalışma akademisyenleri bilimsel yöntemlerle geliştirdikleri düşüncelerini mutlaka yazıya dökmeli ve yayınlamalıdır. Dünyanın buna gereksinimi var. Seyrek de olsa bir afetle karşılaşan diğer ülkelerin sosyal çalışmacıları bizlerin ürettiklerini okuyarak kendilerine yol çizebilirler. Türkiye’deki sosyal çalışmacı ve akademisyenlerin yapacağı uygulamalarla bilimsel üretimler Dünya sosyal çalışmasına yol gösterecek ve onları biçimleyecek ve geliştirebilecektir. Bu bakışla, bu çalıştay ve raporun da diğer ülkelerin sosyal çalışmacıları için önemli bir temel kaynak olacağına inanıyoruz. Dinar depremine o zamanki sosyal hizmetlerle ilgili Genel Müdürlükten sosyal çalışmacıların deprem bölgesine gönderildiklerini biliyoruz. Bir sosyal çalışmacının (Muharrem Yılıkyılmaz) Dinar Depremi sıcaklığında konuyla ilgili yazdığı makaleden öğreniyoruz bunu6. Ve o makaleden anladığımız kadarıyla deprem bölgesine gönderilen sosyal çalışmacıların yapmaları istenen konu elbette tespit gibi temel görevler de olabilir, ancak meslek elemanı olarak istenen Muharrem Yılıkyılmaz’la bu konuda yapılmış söyleşiyi ve 1995 Dinar Depremine giderek yazdığı makalesinin tekrar yayınlandığı yayına ulaşmak için: Sosyal Hizmet Magazin. Nisan 2023, S. 19, s. 42-46. https://www.sabev.org.tr/dergi/Nisan_2023/mobile/index.html (Erişim. 30 04 2023) 6

16

depremzedelere sosyal yardım dağıtılmasıdır. Sonuçta Dinar Depremi bir yazının ve bir düşüncenin üretilmesine yolaçtı. Yazı Yılıkyılmaz’ın yazısıdır (Bkz. 1996)7. 1999 Marmara Depremi çok daha yaygın ve etkisi büyük bir depremdi. Bu etkiyle yüksek lisans tezleri yazıldı. Bunları deprem kaynakları ekinde bulacaksınız. Ancak hiç unutulmasına fırsat vermeden bir yayından sözetmeliyiz. 2004 yılında SABEV Yayınlarından çıkan Aziz Şeker’in “Küreselleşen Dünya’da Geleceğin Sosyal Hizmeti” adlı kitabın, kitabı okumayan bilemez, üçüncü bölümü Deprem Tutanakları başlığını taşıyor. O başlık altında da 1. Türkiye’de Sivil Toplum Örgütleri ve Marmara Depreminden Sosyal Hizmet Düşüncesine Bir Bakış 2. Kavramsallaştırma 3. Deprem ve Yabancılaşma 4. Deprem Bölgesinden İnsan Manzaraları altbaşlıkları okunuyor. 2004 yılında yayınlanmış olan kitapta bu altbaşlıklarla deprem konusu ilintilendiriliyor. Önemli değinmeler olarak, “Yoğun bir deprem anomisi: Yoksullaşama süreci ve insan ilişkilerinin bozuluşu.” (Şeker, 2004, 49). Yani deprem durumunda bireyle toplum arasındaki denge, düzen, bağ kopuyor. Kuralsızlık, kargaşa başlıyor. Alışılmış ve süregiden insan ilişkilerinin deprem durumunda bozulması bununla birlikte ortaya çıkan yoksullaşma. Bu iki değişkeni birarada ele almadan yapılacak çalışmalar buz üstüne yazı yazmak olacaktır. Sosyal çalışmacı bu gerçeği görerek ve kabul ederek uygulamalarını geliştirmelidir. Mesleğin kurama dayalı olması bu demektir. Depremden sonra sosyal çalışmacı deprem bölgesinde bozulan insan ilişkileri ve yoksullaşma ortamında/ekseninde “yaşamın yeniden üretimi”ni sağlayacak sosyal mimardır. Yaşamın yeniden üretimi sürecinde yaşanan sosyal sorunların çözümü için insana verilen değer ekseninde bağımlı birey mi yoksa aktif birey mi sorunsalı.”na dikkat çekiyor, Şeker (agy). Bu öyle bir dikkat çekiştir ki, üzerinde durulmaya değer. Çünkü depremde kaçınılmaz olarak acilen verilen “sosyal hizmet”ler süresi uzarsa, sürekli duruma getirilirse bireyi bağımlı duruma getirecektir. “Sosyal hizmet”i yeterince vererek hızla aşıp sosyal çalışma uygulamalarına geçildiği taktirde de insanın aktifleştirilmesi süreci başlatılmış olacaktır. Çünkü sosyal hizmet insanı bağımlılaştırırken sosyal çalışma insanı aktifleştirmeyi hedefler. Sağlıklı toplum için gereksinim ikincidedir. Bu nedenle de sosyal çalışmacılar, “sosyal hizmet uzmanları” olarak sosyal hizmet vermekle kendilerini sınırlandırmamalıdır, çünkü sosyal çalışma mesleğinin uzun

Bu süreçte bilgi almak için kendisine telefon ettiğim Dr. Bülent İlik (25 07 2023, 16:54), iki kaynak olduğunu daha söyledi. Biri kendilerinin yıllar önce çıkardıkları ADIM Dergisinde Varto Depremiyle ilgili bir yazı çıkmış, bir de 1999 Marmara Depremi sonrasında ÇHÇEK tarafından bir deprem Raporu hazırlanıp basılmış. Bu iki kaynağa ulaştığım zaman ekteki kaynakça listesine ekleyeceğiz. 7

17

evreli hedefi insanı bağımlılaştırmak olamaz, “aktifleştirmek”, yani değiştirmektir. Şeker’in bu saptaması sosyal çalışma için yaşamsal önemdedir. Şeker çalışmasının bir başka yerinde de “Marmara Depremi sonrası yaşananlar toplumsal sorunların çözümünde yeni bir bakış açısının gerekliliğini göstermiştir.” (agy, 47). Bu yeni bakış açısını sosyal çalışmacılar biraraya gelerek okuyup tartışarak geliştirmek zorundadırlar. Yoksa bu sorunların, toplumsal sorunların içinde sosyal sorunlar da var, çözümünde çaresiz kalacaklardır. Kitabın Bölüm 3’ün 4 Numaralı altbaşlığı olan “Deprem Bölgesinden İnsan Manzaraları” sosyal çalışmacılar tarafından mutlaka okunmalıdır. Çünkü, o başlık atında deprem bölgesinde yaşayan insanların “duyguları, acıları, anıları ve umutları” dile getirilmiş. Bunları değerlendirerek deprem bölgesinde çalışacak olan sosyal çalışmacı kendisine eski deyişle yeni bir “hatt-ı hareket” (-mesleki- davranış biçimi) geliştirebilir, yaratabilir (agy, 58-66). Aziz Şeker’in kitabın 39-66. sayfalar arasını kaplayan “Deprem Tutanakları” bir kitap bölümü olarak konuya doğrudan giren belki de ilk ve tek kitap bölümüdür. Gene de bunların üretim olarak yeterli olduğunu söyleyemeyiz. Türkiye önemli bir deprem ülkesi olmasına ve sosyal çalışma yükseköğretim kuruluşu olan Sosyal Hizmetler Akademisi 1965 yılında ilk mezunlarını vermesine karşın bugüne, hatta Marmara Depremine kadar depremde sosyal çalışmanın işlevlerine yönelik ciddi ve kapsamlı başlıbaşına bir yayının bulunmadığını görüyoruz. Neden yazılamadı, yazılamıyor, ayrı bir tartışma konusudur, ancak, artık yazılması gerektiğine inanıyoruz.

2.2. Önce Kavram Mademki çalıştay gibi bilimsel bir çalışmanın anlatımına başlıyoruz; konumuzda geçen kimi temel kavramlar üzerine de bilgi sahibi olursak düşünce üretmede daha rahatlarız, düşünce üretimimiz kolaylaşır. Önce afet sözcüğünü kökenbilimsel (etimolojik) olarak inceleyelim. Afet Türkçe karşılığıyla doğal yıkımdır. Arapça Awf kökünden gelen āfat” bela, felaket, salgın hastalık" anlamlarını taşıyan sözcükten alıntıdır (TION. Etimolojik Sözlük). Âfât afet sözcüğünün çoğulu olup afetler demektir8. Kubbealtı Lûgatından yapılan alıntıya göre (Kubbealtı Lugatı, 2023) afet (Arapça alanyazında) ikiye ayrılır. (1) “Âfât-ı arziyye” (yeryüzü afetleri): Zelzele, yangın, heyelân, sel gibi yeryüzü âfetleri. (2) “Âfât-ı semâviyye” (gökyüzü afetleri): Şimşek, yıldırım, dolu gibi gökten gelen âfetler. Böylece bu bilgiyle depremin yeryüzü afeti olduğu saptamasını yapabiliriz.

Ek bilgi: Arapçada -at, Türkçeleşmiş -et ekleri Türkçedeki -ler, -lar anlamında çoğullaştıran eklerdir. Türkçede kullanılan mevzuat (mevzular), tahkikat (tetkikler), hububat (tahıllar), tamirat (onarımlar), teşkilât (örgütler)… olduğu gibi. 8

18

Şimdi afetin ne olduğunu yabancı bir tanımla açabiliriz: Merkezi Belçika’da bulunan “Afetlerin Epidemiyolojisini Araştırma Merkezi” (CRED) (Centre for Research on the Epidemiology of Disasters, CRED) tarafından yapılan afet/doğal yıkım tanımı şudur: “İnsanların acı çekmesine sebep olan, aniden meydana gelen ve önceden tahmin edilemeyen, mahalli olanakları yetersiz bırakan, dünya çapında acil yardım gerektiren ve sonrasında yıkımlara ve zararlara neden olan olay veya durumlar” (Hoyois vd., 2007’den alan: Yıldız ve Kırtepe, 2020, s. 3694) Bu tanımda “önceden tahmin edilemeyen” belirtkesi doğru değildir. Bir doğal yıkımın olacağı Kısa evreli ya da uzun evreli, hatta gün gün bekleniyor olabilir. Hatta bir grizu patlaması, bir çığ düşmesi, bir deprem istenmez, önlemler alınabilir, ancak olacağı hep düşünüyor olabilir. Belki onun yerine “beklenmedik zamanda ortaya çıkan” dense daha doğru bir ifade olurdu. Belki de çeviri yapılan dilde bu anlama yakın bir ifade kullanılmış olabilir. Gene dünya çapında acil yardım gerektiren yerine, kapsamlı bir yardım gerektiren denebilir. Çünkü ulusal kaynaklarla başaçıkılan afetler de olabilir. Vikipedya’daki tanım biraz farklıdır: “İnsanlar için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar ortaya çıkaran, insanın normal yaşantısını ve eylemlerini durduracak veya kesintiye uğratacak, imkânların yetersiz kaldığı olaylara verilen genel bir isimdir.” (Vikipedi, Afet, 2023) Burada da “imkânların yetersiz kaldığı” ifadesi yerine “yerel imkânların yetersiz kaldığı” dense daha doğru bir ifade olabilir. Afet ya da doğal yıkım tanımını kendi bakışımızla yaparsak şunu söyleyebiliriz: Beklendik ya da beklenmedik biçimde ancak zamansız olarak ortaya çıkan, kısa sürede kişisel ya da yerel güçlerle başedilemeyen, mutlaka dış destekle ve zaman içinde etkileri ortadan kaldırılabilen, afete uğrayanların ve çevrelerindekilerin ekonomik ve sosyal yaşamlarının alışıldığı gibi sürdürülmesini ortadan kaldıran ve sayısız ekonomik, sosyal ve ruhsal yıkımlara yolaçan, çok sayıda insanın ölümüne ve çevre tahribatına yolaçan geniş kapsamlı olaylardır. Yukarıda yaptığımız gibi, özellikle sosyal meslekler olarak afetlerde ekonomik ve sosyal yıkım mutlaka tanımın içinde bulunmalıdır. Yerbilimciyi doğadaki değişimler ve tahribat, mimarı mühendisi evlerin yıkılması, ekonomistleri ekonomik yıkım, sosyal bilimcileri de yaşanan sosyal yıkım temel olarak ilgilendirir. 2.3. Afet Çeşitleri AFAD kaynağı “doğal afetler”in 31 çeşit olduğunu söylüyor ve bunların “doğal afetler”in 28’ini meteorolojik afetlerin oluşturduğunu belirtiyor (AFAD, 2023). Biz burada afetleri temelde ikiye ayırabiliriz: Doğal afetler ve insan kaynaklı afetler. Bu ikisinin arasında önemli özellik farkları vardır. Doğal afetlerin ortaya çıkması tahmin edilebilir ve beklenebilir (deprem, çığ düşmesi, sel…), ancak ne zaman olacağı bilinemeyecek kadar uzakta olabilir. Ayrıca doğal afetlerde insanın parmağı yoktur, gerçekleşmesini önlemek için yapacak birşeyi de yoktur. En fazla o bölgeden

19

uzaklaşmak ya da dayanıklı yapılar yapmak gibi önlemler alabilir. İnsan kaynaklı afetler bir ölçüde teknolojinin zayıflığından ama daha çok insanların bilgisiz ya da ilgisizliğinden ortaya çıkar. Nükleer enerji santralında patlama, dere yatağına evler yapılması insanın ya tevekkül ya da bir şey olmaz düşüncesi, bilgisizliği ya da kazanma hırsına dayalı olarak ortaya çıkabilir. Bu tür afetler insanın yaptıkları, yarattıkları ile ortaya çıkar, kendiliğinden oluşmaz. Doğal afetler de ikiye ayrılabilir: Yavaş gelişen doğal afetler ve ani gelişen doğal afetler. Yavaş gelişen doğal afetler: Şiddetli soğuklar, aşırı sıcaklar, kuraklık, kıtlık gibi afetlerdir. Ani gelişen doğal afetlerse, deprem, sel, su taşkınları, toprak kaymaları, kaya düşmeleri, çığ, fırtına, hortum, volkan patlaması ve büyük yangınlar olabilir. Bunların arasında sel hem doğal afet hem de uzun evrede insan eliyle yaratılan afetler kapsamına girer. İnsan kaynaklı afetlerse, nükleer, biyolojik, kimyasal kazalar, taşımacılık kazaları, endüstriyel (fabrikada, santralde patlamalar gibi) kazalar, aşırı kalabalıktan oluşan kazalar (stadlarda sıkışma, ağırlıktan damların, oturulan yerlerin çökmesi vb.), göçmenler ve yerlerinden edilenlerin yaşadıkları geniş kapsamlı kazalar insan kaynaklı afet çeşitlerindendir. Gene AFAD kaynaklı “Dünyada Gözlenen Afet Türleri Tablosu” jeopolitik afetler, klimatik afetler, biyolojik afetler, sosyal afetler, teknolojik afetler olarak beşe ayrılmıştır. Bunlarsa: Jeopolitik afetler: Deprem, heyelan (toprak göçmesi), kaya düşmesi, volkan patlamaları, çamur akıntıları, tsunami (dev dalgalar). Klimatik afetler: Sıcak dalgası, soğuk dalgası, kuraklık, tipi, dolu, hortum, yıldırım, kasırga, tayfun, sel, siklon, tornado, çığ, aşırı kar yağışı, asit yağmurları, sis, buzlanma, hava kirliliği, orman yangınları. Biyolojik afetler: Erozyon. Orman yangınları, salgınlar, böcek kaplaması (istilası). Teknolojik afetler: Maden kazaları, biyolojik, nükleer, kimyasal silahlı kaza ya da saldırılar, sanayi kazaları, ulaşım kazaları. Sosyal afetler: Yangınlar, savaşlar, göçler, terör saldırıları. Görüldüğü gibi bu sınıflandırmada doğal ya da insan kaynaklı afetler birbirinden ayrılmamış, birlikte sınıflandırılmışlardır. Deprem kavramına gelince, depremin artık kullanılmayan, ancak çocukluğumda eski Türkçede sıkça duyduğum Arapça karşılığı zelzeledir. Zelzele sözcüğü Arapça zlzl kökünden gelir, zalzalat sarsıntı anlamını taşır. Türkçe depreme sözcüğünü de herhalde kökenbilim çerçevesinde açıklamaya gerek yok. Türkçe depreşmek fiilinin kökünden türetilmiştir. TDK sözlüğüne göre depreşmek Arapça nüksetmek anlamında kullanılıyormuş. Depremin de sadece Türkçedeki gibi depreşme (sürekli kıpırdama, sarsılma) anlamında değil, nüks etme, yani zaman zaman kendini gösterme, yeniden ortaya çıkma anlamıyla da uyumlu olduğu görülüyor. Deprem en yalın ve kısa tanımlamasıyla yerin sarsılmasıdır. Bu tanım, aynı Karl Marks’ın “kültür herşeydir” tanımı gibi çok kısa ancak çok doğru bir tanımdır. Bu tanımı biraz

20

genişletirsek şöyle diyebiliriz: Deprem, yeraltındaki toprak ve kaya kırılmalarının yeryüzüne sarsıntı olarak yansıyan boyutudur. Değişik ifadeyle: Deprem yer kabuğunun içindeki kırılmalar nedeniyle ortaya çıkan titreşimlerin yeryüzünü sarsmasıdır. (Merve Nur Gündoğar, İSÜ 2023, 3. Sınıf öğrencisi.) Daha açıklayıcı bir tanım yaparsak önce bilimsel bir tanımdan başlayalım: TMMOB (Türkiye Mimar ve Mühendisler Odası) Deprem ve Deprem Yönetimi Raporu 17.08.2010’a göre, “deprem, bilimsel olarak, kayalarda biriken gerilimin oluşturduğu enerjinin, ani olarak sismik dalgalar biçiminde açığa çıkması olarak tanımlanır.” (2023). Diğer deprem tanımlarını da bu çalıştaya katılan öğrencilerimiz yapsınlar: Deprem, toplumun büyük kısmını olumsuz etkileyen, fiziksel olduğu kadar beşerî (psikolojik, sosyal ve ekonomik) yönden de sarsıntıya ve yıkıma uğratan doğal afettir. (Büşra Karadağ, İSÜ 2023, 3. Sınıf öğrencisi.) Yer kabuğundaki hareketlenmeler sonucu insan hayatını olumsuz etkileyen bir doğa olayı. (Ahmet Taner Toklucu, İSÜ 2023, 3. Sınıf öğrencisi.) Yerkabuğundaki kırılmalar nedeniyle ani şekilde ortaya çıkmış titreşimlerin yeryüzünü sarsmasıyla insanı fiziksel, psikolojik, sosyal yönden etkileyen bir doğal afettir. (Erva Sürmen, İSÜ 2023, 3. Sınıf öğrencisi.) Gene öğrencilerimizin diğer tanımlarını birleştirerek geniş bir tanım çıkaralım. Yeraltında yerbilimcilerce fay adı verilen ve çeşitli toprak ve kaya tabakalarının kırılarak altında bulunan boşluğa düşmesi ya da birbirinden ayrılarak belirli bir yöne doğru kaymasıyla, kırılan fayın büyüklüğüne, düşüş ya da kayış şiddetine, bağlı olarak yeryüzünde farklı derinliklerde, genişliklerde, farklı boyutlarda ve şiddetlerde görülen yer sarsıntıları. Deprem yaşandığı bölgede insanlara ve yerleşimlere verdiği zararların boyutlarına, büyüklüklerine göre ortaya çıkarttığı ekonomik ve sosyal yıkımların büyüklüğüyle afet boyutunu büyütür ve genişletir.

2.4. Sosyal Hizmet Bölüm Başkanlarına Yollanan Çalıştay Duyurusu “Afetlerde Sosyal Hizmetler ve Sosyal Çalışma Çalıştayı”nı düzenlemeye karar verdiğimiz gün Türkiye’deki 67 Sosyal Hizmet Bölümü Bölüm başkanlarına, tüm öğretim elemanlarıyla paylaşmaları ricasıyla aşağıdaki duyuruyu yolladık: “Değerli Sosyal Hizmet Bölüm Başkanı, “Günümüzde bilgi ve uygulama üretimi olarak üzerinde durmamız gereken afetlerde sosyal hizmetler ve sosyal çalışma konusunda uygulamadan bilgi türetmek amacıyla “Afetlerde Sosyal Hizmetler ve Sosyal Çalışma Çalıştayı” düzenliyoruz.

21

“Çalıştay, kongre, sempozyum, panel gibi toplantı çeşitlerinden biridir ve özelliği farklıdır. TDK Sözlüğüne göre çalıştay, “Bilim adamlarının ve uzmanların bir konuda ön hazırlık yapmak üzere katıldığı inceleme ve değerlendirme toplantısı”dır. Konular ulusal boyutta seçilir. Katılmak isteyen konuyla ilintili ve ilgili tüm bilimcilerin ve uygulamacıların katılmaları istenir, çünkü onların görüşleri alınacaktır. “…çalıştayda, çerçevesi dünya ile uyumlu olarak öngörülmüş olan ana başlıklara ait alt başlıkların ve detayların görüşülmesi ve tartışılması amaçlan”an9 ulusal konular ele alınarak durum tespiti yapılır ve aynı konunun gelecekte daha iyi nasıl yapılabileceği konusunda akademik ve uygulama temelli uzman görüşleri alınır ve gelecekteki uygulamalara yönelik öneriler toparlanır. “Çalıştay düzenlenmesine çok uygun olan bir gün ve konuda İstinye Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü tarafından “Afetlerde Sosyal Hizmetler ve Sosyal Çalışma Çalıştayı” düzenlenmektedir. “Bu çalıştaya konuyla düşün ve uygulama olarak katkı verebilecek ve vermek isteyen, konuyla ilgili yazılı kaynak üretimi yapan meslektaşlar ve öğretim elemanları davetlidir. “Ancak, kısa sürede hazırlanan bu çalıştay için yeterli parasal kaynak bulmak için zamanımız yok. Bize destek veren Friedrich Ebert Vakfı Türkiye temsilciliğine teşekkür ederiz. Ancak onların desteğiyle sınırlı bir grubun masraflarını karşılayabiliyoruz. Diğer katılmak isteyenler kendi ulaşım ve iki gece barınma gereksinimlerini karşılayarak gelebilirlerse onur duyarız, çok seviniriz. Cuma ve Cumartesi öğle yemeği tarafımızdan karşılanacaktır. “NOT 1: Bu duyuruyu bölümünde konuyla kuramsal ve uygulama düzeyinde ilgili diğer öğretim elemanlarına ve alana çıkan meslektaşlara duyurursanız çok memnun oluruz. “NOT 2: Deprem bölgesinden gelmek isteyenler için bölgeden Istanbul’a geliş gidiş Anadolu Jet’in ücretsiz taşıdığı bilgisine sahibiz. Istanbul’da kamu ya da sivil topluma ait konukevlerinde (öğretmenevleri, üniversitelerin ve diğer kamu kurumlarına, çeşitli dernek, vakıf ve sendikalara ait) 400-500 TL gibi bir bedelle gecelenebilmektedir. İsteyen katılımcılarımıza üniversitemizden depremle ilgili çalıştaya geleceklerine dair resmî yazı yollayabiliriz. “Bu önemli çalıştaya vereceğiniz katkılar için şimdiden teşekkür ederiz. “NOT 3: Akademik ya da uygulama deneyimi olup da gönüllü katılmak isteyenler aşağıdaki linkten kayıt yaptırmalıdır. Kontenjana göre davet yapılacaktır.” https://docs.google.com/forms/d/1baMtFurWx7FZT1dVXH3Ot1XE9OzlWqpiPuphz1LJ5fY/ edit “Bilgi ve iletişim için: İsmail Nalbantoğlu ([email protected])” “Prof. Dr. İlhan Tomanbay “(23 02 2023, Istanbul)

9

https://www.denizticaretodasi.org.tr/tr/haberler/kutup-arktik-ve-antarktik-bilim-programi-calistayi-1198-2

22

Bundan bir süre sonra da katılımcılar belli olunca sadece katılımcılara (08.03.2023, 22:36) program ilk duyurular tekrar ve “03.17-18.2023 ISU SHB çalıştay program kataloğu” yollandı. Bu katalog üç bölümdü. Birinci parçada çalıştayın afişi vardı. İkinci parçada “Niçin Bu Çalıştay?” ve “Amaç Yerine” başlıklı bilgilendirme yazıları vardı. Üçünçü parçada da çalıştay programı yeralıyordu. Bu kataloğu yolladıktan sonra katılmak istediklerini bildiren katılımcıların katılma iradeleri tamamen kendi ellerindeydi. Elbette deprem alanında çalıştığını duyduğumuz ve tanıdığımız tanımayıp adına ulaştığımız meslektaşlarımıza telefonlar ederek çalıştaydan sözettik, katılmalarını rica ettik. Birbirinden duyup da katılma isteğini iletenler oldu. Katılım listesi kataloğun yollanmasından sonra artık tamamen katılımcıların özgür iradeleriyle belirlenecekti. Çünkü ilk duyurulardan sonra katılma isteği gösterenlerden kataloğu gördükten sonra vazgeçenler olabilirdi. Öyle de oldu. Ancak katılamayacağını bildiren üç kişi de hastalık, yaralanma gibi gerekçeler göstererek kayıt yaptırdıkları halde katılamadılar. Sonuç olarak gelenler oldu, geleceğim deyip de gelmek istemeyenler oldu, geleceğim deyip de gelemeyenler oldu. Üç sayfalık program kataloğu aşağıdadır.

23

2.5. Katılımcılara Yollanan Çalıştay Afişi ve Kataloğu (Program)

24

“NEDEN BU ÇALIŞTAY? “Yıl 2023. Türkiye bugünlerde büyük bir felaket laboratuvarı konumunda. Türkiye’de sosyal meslekler bu felaket durumlarında zamanında, birbiriyle eşgüdümlü olarak kamu, özel ve sivil işbirliğini güçlendirerek, felaketten çok önce hazırlanmış ve deneme uygulamaları yapılmış planlama içinde somut olarak neler yapacakları konusunda güçbirliği yapmalılar. “Özellikle, mesleki hareket alanı en geniş mesleklerden olan sosyal çalışma, önceden hazırlanmış planlı bir eşgüdüm içinde yaratıcı işbirliğini geliştirecek hareket alanına sahiptir. “Sosyal çalışma felaket durumlarında ortaya çıkan karmaşayı en kısa zamanda güçbirliği ve elbirliği yaratarak aşacak gizilgüce sahiptir. “Bugün sosyal çalışma başta olmak üzere sosyal meslekler mesleki etkinliklerini arttırmak için bu laboratuvar çalışmasını en iyi biçimde değerlendirmelidir. Sosyal çalışmacılar topluma girmelidir; mahallelere uzanmalıdır, evlerde ve sokaklarda çalışmalıdır. “Bu anlayışla İstinye Üniversitesinde “Sosyal Hizmetler ve Sosyal Çalışma Çalıştayı” düzenliyoruz. Bu başlıktaki sosyal hizmetler kavramı içinde tüm sosyal meslekler yeralır. Burada iki temel bulunur. Bir. Sosyal meslekler arasındaki işbirliği ve eşgüdümlü çalışma sağlıklı toplum için önem taşır. İki: Sosyal çalışma geleceğe yönelik mesleki bilgi ve becerisiyle toplumun sosyal sağlığı alanında önemli bir yere sahiptir. Bu çalıştay bu iki temeli katıştırma çalıştayı olarak hiçbir depremin yıkamayacağı güne kadar yapılacak hazırlıklara kapı açmaktadır. Düşünce üretme havuzumuza buyurunuz.

AMAÇ YERİNE “Bu çalıştayın konusu şudur: Sosyal meslekler eliyle ve gözüyle depremde neler yapıldı? Neler yapılamadı? Neler eksik kaldı? Gelecek felaketlerde bu eksiklikler nasıl giderilir? Nasıl giderilmelidir? Geleceğe nasıl hazırlanmalıyız? Ki ilerde yetkin, etkin ve yaygın bir çalışmanın yapıldığını konuşup hep beraber mutlu olabilelim?”

25

Çalıştay (Workshop)

Türkiye’de Afetlerde Sosyal Çalışma 17. – 18. Mart 2023 Maltepe, İstinye Üniversitesi Topkapı Kampüsü Teyyareci Sami Sk. No. 3, 34010 Zeytinburnu/İstanbul

Cuma, 17. Mart 10:00 – 10:30 Açılış Konuşmaları • Rektör/Rektör Yardımcısı/Dekan (Teşrifleri halinde) • Friedrich Ebert Vakfı Türkiye Temsilcisi (Teşrifleri halinde) 10:30 – 11:15 Çerçeve Sunumlar „Afetlerde Sosyal Çalışma ve Sosyal Hizmetler“ • Prof İlhan TOMANBAY (İstinye Üniversitesi, SABEV) 11:15 – 12:00 “Deprem Bölgesinden Deneyimler” • Ramazan ÇALIŞIR (Istanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Daire Başkanlığından ve BAVU (Bezmialem Vakıf Üniv.) Afet Yönetimi Yüksek Lisans Programı Öğrencisi. Sosyal Çalışmacı 12:00 - 13:00 Öğle arası 13:00 – 14:30 Çalışma grupları „Afet Durumlarında Sosyal Hizmetler ve Sosyal Çalışma – Neler oldu, neler yapıldı? Neler yapılamadı? Neler yapılabilirdi? Afetlerde sosyal hizmetlerin ve sosyal çalışmanın yeri? • AG 1: Sosyal hizmetler (Öneri. Tarafınızdan çerçeve değiştirilebilir.) • AG 2: Sosyal çalışmanın işlevleri (Öneri. Tarafınızdan çerçeve değiştirilebilir.) • AG 3: Multidisipliner (disiplinlerarası) çalışma (Diğer sosyal mesleklerle birlikte çalışma bilgi ve becerisi) 14:30 – 15:00 Çay arası 15:00 – 15:30 Çalışma Gruplarının İç Sunumları 15.30 – 16:30 Çalıştay katılımcılarına sunum ve tartışmalar – Neler yapılmıştı? Neler yapılabilirdi? Türkiye’de afet ortamlarında sosyal hizmetlerin ve sosyal çalışma mesleğinin potansiyeli Cumartesi, 18. Mart 10:00 – 10:20 Dünden Geleceğe Bakış (Önceki günün gözden geçirilmesi) 10:30 – 12:00 Çalışma Gruplarının Çalışmaları _ “Türkiye’de sosyal hizmetlerin ve sosyal çalışmanın gelecekte daha etkin olabilmesi için neler değişmeli; neler yapılmalı; Eğitim öğretime katkı; meslek anlayışında gelişme? Bakanlık ve operasyonlarda koordinasyon ve diğer sosyal mesleklerle disiplinlerarası işbirliği.) 12:00 – 12:30 Çalışma Gruplarının Dış Sunumları 12:30 – 13:30 Öğle arası 13:30 – 15:00 Kapanış Tartışması – “Türkiye’de Gelecekteki Kriz Durumlarında Sosyal Çalışma ve Sosyal Hizmetler”

26

2.6. Sosyal Hizmet Bölümlerinde Seminer Konusu Olarak Deprem Türkiye dünyanın önemli deprem bölgelerinden biri. Bunu artık yaşayarak bilmeyen yok. Ve gene bugün Türkiye’de üniversitelerin sosyal hizmet bölümlerinin kaçında afetlerde ya da depremlerde hizmetler ve sosyal çalışma konulu bir ders var, bakmak gerek. Okuyanların bizde var dediklerini duyar gibiyim. Kaçında var? Bunlar hep mesleki tez konusudur. Kaç sosyal hizmet bölümü var? Kaçının müfredatı aynı ya da benzer ya da kopya (kes yapıştır)? Kaçının müfredatı mesleki çerçeveye uyumlu? Kaçının müfredatında özgün, yöreye ya da ülkemizin toplumsal ve sosyal gereksinimlerine uygun düzenlenmiş? Kaçının müfredatı düzenli yenileniyor? Ve kaçının müfredatında depremle ilgili, ancak mesleki çerçevede oluşturulmuş seçmeli ders var? Kaçının müfredatındaki bu seçmeli derste depremde sosyal hizmet ve sosyal hizmetlerle depremde sosyal çalışma konuları birbirinden ayrı işlenebiliyor? Araştırılmalı. 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depreminden sonra tarafımdan Türkiye sosyal hizmet bölümlerinde depremde sosyal çalışma konusunda yeterli bilgi üretilmediği saptaması yapıldı ve bu açığın bir ölçüde de olsa kapatılabilmesi için Kahramanmaraş depreminin acılı ancak verimli bir laboratuvar olduğu görüşünde birleşildi. Sosyal çalışma bu laboratuvardan birçok yeni bakış ve buluşlarla, verimli düşünce ve uygulama üretimleri yaparak çıkabilirdi. Türkiye sosyal hizmet müfredatı ABD müfredatı anlayışlıdır ve ABD giriş kitaplarıyla ABD toplumuna uygun toplumsal ve kuramsal bilgilerin aktarılmasıyla sürer gider. Türkiye toplumuna uygun bilgi üretimi yetersizdir. Alanlarda yapılan yüksek lisans (ve doktora) araştırmaları dışında ağırlık çeviri bilgilerdedir. Bu nedenle Türkiye’nin deprem konusunda topraklarına, yani kültürüne, siyasasına özgü, bilimsel temellerden kopmayarak bilgi üretimi yapması gerekir. Bunun arenası (alan) da deprem bölgeleridir. Öğretime ve bilgi üretimine dayalı olan (ve olması gereken) üniversite sosyal hizmet bölümlerinde sosyal çalışmacı adayları için olmazsa olmaz bir başka konu da uygulamadır. Meslek bilgilerinin uygulamaya aktarılmasının denenerek öğrenileceği dönemdir uygulama. Uygulama olmadan yapılan öğretimde alınan bilgiler havada kalır, işe yaramaz. Her meslek için böyledir bu. Sosyal çalışmacı alana çıkarak bir danışmanın eşliğinde ve gözetiminde uygulama yapmak zorundadır. Altını çizerek söylüyorum. Bir danışmanın gözetiminde… 2.7. Çalıştay Düşüncesinin Yaşama Aktarılması Afetlerde Sosyal Hizmetler ve Sosyal Çalışma Çalıştayını düzenlemeye karar verdiğimiz zaman önce Rektörlüğümüzle, iletişime geçildi. Onay alınca İstinye Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi ve uluslararası ilişkiler sorumlusu arkadaşımız Rene Dennis Gradwohl ile Friedrich Ebert Vakfı Derneği İstanbul temsilciliğini ziyaret ettik ve görüşlerimizi söyledik. Bir deprem çalıştayı ya da afetler çalıştayı yapmak istiyorduk. Kuşkusuz bu çalıştayın ekseni deprem ve sosyal çalışma mesleği olacaktı. Farklı deyişle depremde, afetlerde sosyal çalışma, daha farklı deyişle sosyal çalışmanın depremdeki rolü, işlevi ve çalışma alanını konuşmak istiyorduk. Kimlerle? Kuşkusuz deprem bölgesine gidip oraları yaşamış ve uygulama deneyimi kazanmış sosyal çalışmacılarla. Vakıf yetkilileri çalıştay önerimizi derhal kabul ettiler. Bunun için İstanbul’a gelecek olan katılımcıların yol ve geceleme masraflarını üstlendiler. İstinye Üniversitemiz de derslik,

27

çalışma odaları, yemek ve ikram gereksinimlerini karşılayınca sorun kalmadı. Hemen çalışmaya başladık. İstanbul’da, İstinye Üniversitesi Topkapı Yerleşkesinde 17-18 Mart 2023 günleri yapılan çalıştaya 15-20 kişi planlarken Türkiye’nin birçok yerinden 50 dolayında katılım oldu. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının Ankara Bakanlık ve İl Müdürlüğüyle İstanbul İl Müdürlüğünden deprem bölgesine gitmiş ve çalışmış çok sayıda sosyal çalışmacı katılım yaptı. Bunların resmî görevlendirmeyle gelemeyenleri yıllık izinlerini kullanarak gelmeleri çalıştaya gösterilen ilginin işaretlerinden biriydi10. Doğaldır ki sosyal çalışmacıların yanısıra psikolog, sosyolog, rekreasyon elemanı (rekreasyoner)11 gibi deprem alanında çalışmış uygulamacılar ile afetlerde sosyal hizmetler ve sosyal çalışma konusunda akademik ilgisi olan, yazılar yazmış akademisyenler de katıldı. Gene anlaşılabileceği üzere İstanbul’daki sosyal hizmet bölümlerinden katılım yoğundu. Çalışmalar dört yarım gün dolu dolu sürdü. Programa göre; Birinci yarım gün: İstinye Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı ve Dekan Yardımcısının katılımıyla yapılan açılış ve iki çerçeve sunumun arkasından grupların belirlenmesi. İkinci yarım gün: belirlenen grupların gönüllülük ilkesiyle oluşturulması ve beş ayrı odaya çekilerek grup çalışmalarının başlaması. Üçüncü yarım gün: Grup çalışmalarının sürmesi. Dördüncü yarım gün: Grup sözcülerinin grup çalışmalarının sonuçlarını açıklamaları, tartışmalar, soru-yanıtlar ve kapanış konuşmaları. Beş grubun da konuları şöyle belirlendi: Çalıştayın ilk günü öğleden önce yapılan görüşmelerle beş çalıştay grubu oluşturulması önerisi öne çıktı ve gruplar kendilerini şöyle adlandırdılar12: 1. Grup: Afet Yönetiminde Stratejik Modelleme 2. Grup: Afet Öncesinde Sosyal Hizmetler ve Sosyal Çalışma 3. Grup: Afet Sırasında Sosyal Hizmetler ve Sosyal Çalışma 4. Grup: Afet Sonrasında Sosyal Hizmetler ve Sosyal Çalışma 5. Grup: Afetlerde Disiplinlerarası Çalışma Gruplara katılım tercihleri gönüllülük temeline göre yapıldı ve gruplar kendileri için hazırlanmış odalarına (sınıflarına) girerek çalışmalarına başladılar. Grupların çalışmaları iki yarım gün sürdü. Şimdi de sıra geldi çalıştay sonuç raporlarına. Buyurunuz.

Katılımcıların listesini ekte bulabilirsiniz (Bkz. Ek. 1) Rekreasyon alanında gelişmiş öğretim görevlisi arkadaşımızın konuyla ilgili tazısını dördüncü bölümde okuyabilirsiniz. 12 Grupların oluşturulmasından önce öneri olarak tahtaya gruplar şöyle yazıldı. Gruplar aralarında konuşarak grup adlarını yukarda okuduğunuz gibi biçimlendirdiler. 1. Afet Yönetiminde Stratejik Modelleme, 2. Afet Öncesi, 3. Afet Sırası, 4. Afet Sonrası, 5. Afetlerde Disiplinlerarası Çalışma. 10 11

28

3. BÖLÜM ÇALIŞTAY AÇILIŞ SUNUMLARI

3.1. Açılış Sunumu Çalıştayların özelliğidir. Çalıştaylarda, önceden belirlenmiş konuda, bilinenler, yapılanlar ve kitaplarda yazılı olanlar dışında, daha başka nelerin yapılması gerektiği ya da yapılabileceği yönünde konularında uzmanlaşmış katılımcılar tarafından yapılan tartışmalarla uygulamaya dayalı yeni görüşlerin üretilmesi, dolayısıyla uygulamaya ve alanyazına (literatüre) katkı yapılması amaçlanır. Raporun adında belirlenmiş konuda alana giderek yerinde çalışan, gözlem yapan ya da bürokrat olarak o konuda masa başında çalışan ya da konuyla ilgili düşünce üreten, yazan (makale, kitap), araştırma yapan kişiler davet edilir. Alt konular belirlenerek gruplar oluşturulur ve çalışmaya başlanır. Sonunda raporlar çıkarılır. Çalıştaylar iki ya da üç gün sürer. Biz de öyle yaptık. Açılış konuşması çalıştayı düzenleyen İstinye Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölüm Başkanı Prof. Dr. İlhan Tomanbay tarafından yapıldı. Tomanbay, salonda bulunan tüm katılımcılara ve özellikle deprem konusuyla ilgili çalışmalar yapmış bürokrat ya da uygulamacı sosyal çalışmacıları çalıştaya resmî boyutta gönderdiği için Sayın Bakan’ın kişiliğinde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının yetkili yöneticilerine teşekkür ederek başlamıştır. Konuşmasında 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinden altı hafta sonra düzenlenen bu çalıştayın amacını dile getirmiştir. Bu çerçevede üretilecek yeni bilgilerin kayda alınıp raporlanarak gelecek depremlerde daha yaygın, daha çeşitli ve etkili çalışmaların yapılmasını amaçladıklarını belirtmiştir. Deprem sonrasında daha verimli ve üretken çalışmaların yapılmasını dilemiştir. Bunun yanısıra deprem/afet durumlarında sosyal çalışmacıların neler yapmaları ve yaptıklarını etkili olacak biçimde nasıl yapmaları gerektiği konularında üretilecek yeni görüşlerin yazılı duruma getirilerek afet ve deprem alanyazınına katkı yapmayı amaçladıklarını da belirtmiştir. Bir üçüncü amacın da sosyal çalışmanın dayanacağı kaynakların içinde yerli ve güncel kaynak üretimini arzuladıklarını, hem de bu bilgilerin yabancı kitaplara dayalı kuramsal değil, uygulamaya dayalı bilgiler olmasını istediklerini dile getirmiştir. Türkiye toprağına dayalı bilgilerin önemini vurgulamıştır.

29

Çünkü zaten, ABD ve Avrupa’nın bir iki fay hattıyla, deprem kuşağına hemen hemen hiç sahip olmayan, ciddi depremler yaşamamış ve deprem felaketini tanımayan kıta ve bölgeler oldukları için, Türkiye’ye çevirilerle (ABD) ya da uluslararası kongrelerle (Avrupa) Batı’dan gelen kuramsal ya da uygulamaya dayalı bilgiler içinde afetlerle sosyal çalışma (disaster social work) bilgilerinin yok denecek ölçüde olduğunu vurgulamıştır. Deprem ülkesi olarak afetlerde/depremlerde sosyal çalışma bilgilerini yaşanmış deneyimlerimizle kendimizin üretmemizin zorunluluğunu belirtmiştir. Daha sonra, çalıştayın 6 Şubat büyük depreminin hemen arkasından yapılmasının deprem bölgelerinde görev yapan meslek elemanlarının deneyimlerinin sıcağı sıcağına alınması ve geliştirilmesinin önemine işaret edilmiştir. Çalıştayın adının neden “Afetlerde Sosyal Hizmetler ve Sosyal Çalışma Çalıştayı” olarak formüle edildiği açıklanmıştır. Türkiye’de sosyal çalışmacılar arasında sosyal hizmet ve sosyal çalışma kavramlarının kullanımındaki duyarlığı bildiğini belirten Tomanbay, ikisinin birlikte kullanılmasındaki amacı açıklamıştır. Depremde en güncel kavram olarak kullanılan “sosyal hizmet” ile herkes tarafından bölgeye yapılan gönüllü yardımların ve dağıtılmalarının anlaşıldığını belirterek bunların, sosyal hizmetlerin, yani yiyecekten giyim kuşam ve ısınma gereçlerine değin her çeşit malzemenin dağıtımının önemini, aciliyetini ve bu dağıtımın sağlıklı organizasyonunda her sorumlu yurttaş ve meslekle birlikte sosyal çalışmacıların da sorumluluklarını vurgulamıştır. Ancak acil verilmesi gereken sosyal hizmetlerin dağıtım süreci tamamlandıktan, süreç hafifledikten sonra sosyal çalışmacıların lisans formasyonlarına dayalı asıl diğer mesleki işlevlerinin de belirtilmesi, ele alınması ve geliştirilmesi gereğini ve önemini dile getirmiştir. Sosyal çalışmacının işinin sadece yardım dağıtmak olmadığını, depremde sokakta kalan herkes, ancak özellikle özel gereksinim gruplarının en hızlı biçimde koruma ve bakım altında alınmalarının gereğini, yıkılan sosyal düzenlerin yeniden sağlanması, yeni sosyal ilişkileri doğuracak yeni sosyal ortamların inşaası görevlerini, travma geçirenlerin sadece bu nedenle gerçekleştirilemeyecek sosyal sağlıklarını hızlıca tekrar kazanabilmeleri için genel olarak psikososyal tedavileriyle sosyal tedavilerinin önemini ve çalışmaların önemleriyle aciliyetlerini vurgulamıştır. Yani, yasal adlarıyla sosyal çalışmacılar acilen verilmesi gereken ve herkesin verebileceği sosyal hizmetlerle diğer mesleki çalışmalarını birbirine karıştırıp bunlardan sadece biriyle, sosyal hizmetlerle ve yardımla anılmamalıdır. Çalıştay, bunun ortaya çıkarılmasına katkı verebilirse önemli bir amaca daha ulaşılmış olacaktır. Bu nedenle sosyal hizmetlerle sosyal çalışma kavramları birlikte kullanılmıştır. Her ikisinin de önemleri ayrı ayrı görülebilsin diye. Yoksa sosyal çalışmacılar sadece sosyal yardım dağıtan yardım melekleri değil, bir sosyal tedavi mesleğinin profesyonel elemanlarıdır. Aynı fizyolojik sağlık elemanları olan hekimler ve aynı ruhsal sağlık elemanları olan psikiyatristler (ruh hekimleri) ve psikologlar gibi sosyal çalışmacılar da sosyal sağlık elemanları olarak depremde gerçek rollerini uygulamaya dökmelidir. Deprem bu konuda, üzücüdür ancak, çok büyük sosyal hastalıklar üreterek önümüze koymuştur. Deprem dönemlerinde sosyal çalışma mesleğinin portföyü kabarıktır.

30

Tomanbay bu vurgularla yaptığı konuşmasını sosyal çalışmacılara ve katılan diğer sosyal meslek elemanlarına (psikolog, sosyolog, çocuk gelişimciler ve bir kreatör katılımcı) çalışmalarında üretken başarılar dileyerek tamamlamıştır. Açış konuşmasından sonra çalıştayın konuyla ilgili uzman sunumunu yapmak üzere Istanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiyesinde çalışan ve bunun yanısıra Türkiye’nin her bölgesinde yaşanan her çeşit afetlerde arama kurtarma görevi yapan, Kahramanmaraş depremlerinde de farklı bölgelerde uzun süre arama kurtarma çalışmalarına profesyonel olarak katılmış Sosyal Çalışmacı Ramazan Çalışır davet edilmiştir. Kendisi Istanbul Bezmialem Vakıf Üniversitesinde Afet Yönetimi alanında yükseklisans yapmaktadır. Çalıştaya belirli bir temel oluşturan konuşmasını aşağıda okuyacaksınız.

3.2. Çalıştay Çerçeve Sunumu

Istanbul Belediyesinde görevli, afet bölgelerinde ilk müdahale amaçlı arama kurtarma çalışmalarını yürüten Sosyal Çalışmacı Ramazan Çalışır Depremler Dünya’nın halen yaşadığının ve bir döngü içerisinde varlığını sürdürmeye devam ettiğinin en önemli göstergelerinden birisidir. Dünya var oldukça da depremler de devam edecektir. Bu sebepten dolayı topraklarının neredeyse tamamı deprem kuşağında olan bir ülke için depremlere karşı alınacak önlemler süreklilik 31

taşıyarak kesintisiz ve bir öncekinden ders alınarak günün teknolojisine uygun yenilikçi önlemlerle gelişerek gündeme alınacaktır. Ülkemizin geçmişte yaşadığı depremler ve sonrasında yaşananlar aslında bu konuda zayıf olan yanlarımızın ve hangi hataları sürekli tekrarladığımızın birer göstergesi olarak büyük önem taşımaktadır. Ülkemiz için afet denilince ilk akla gelenler 1939 Erzincan depremi ile 1999 Marmara depremi olarak adlandırılan 17 Ağustos Kocaeli/Gölcük ile 12 Kasım Düzce depremleridir. Özellikle Marmara Depremi ülkemizin siyasi, ekonomik ve toplumsal hayatında bir Milat olmuştur. Kocaeli/Gölcük Depremi gece 03:02’de yerin 17 Km altında, toplam 120 Km uzunluğunda bir fayın hareketi ile gerçekleşmiştir. Çok sayıda ölü ve yaralıların yanı sıra 505 vatandaşımız kalıcı olarak sakatlanmış ve halen kayıtlara göre 5.840 vatandaşımız kayıp olarak belirlenmiştir. O dönem Jeoloji Mühendisleri Odası Raporunda can kayıplarını artıran unsurlar olarak, aktif fay zonu, sulu alivyon zemin ve bina yapım hatalarına dikkat çekilmiştir. Ülke genelinde görevli resmî arama&kurtarma ekiplerinin yanı sıra çok sayıda sivil gönüllü vatandaşlarımız da bu afetin kötü sonuçlarının temizlenmesinde görev almıştır. Türkiye’nin yaptığı uluslararası yardım çağrısına dayanarak 52 ülkeden çeşitli dış yardımlar sağlanmıştır. 170 kamu görevlisiyle yıkılan zarar gören binaların müteahhitlerine 2.100 dava açılmış, bu davalardan sadece 200 insanın hayatını kaybetmesine neden olan müteahhit Veli Göçer’e 18 yıl 9 ay ceza verilmiş ve kendisi 7.5 yıl hapis yattıktan sonra 2011 yılında tahliye olarak kurduğu müteahhitlik şirketi ile işine devam etmiştir. [Kaynağınızı burada belirtin.] İstanbul Küçükçekmece’de enkaz altından canlı çıkartılan ve depremin sembol resimlerinden olan Ömür Kınay 20 yıllık hukuk mücadelesini 2019 yılında kazanarak “enkaz altında kaldığı binanın ruhsatsız ve kaçak olduğunu ispatlamak” suretiyle 27 bin lira manevi tazminat kazanmıştır. Bu afetin ülkemize etkileri afetlerden aldığımız dersler açısından oldukça önemlidir. Dönemin Üçlü Koalisyon Hükumeti depremden etkilenen yerlere yardım ekipleri ve malzeme gönderimi konusunda geç kalmakla eleştirilmiştir. Bazı yerlere kurtarma ekiplerinin ulaşması günler, enkaz kaldırma çalışmaları ise aylarca sürmüştür. Kızılay bölgeye eski ve yırtık çadırları göndermekle suçlanmıştır. İstanbul’da bir çok noktaya deprem malzeme konteynerleri yerleştirilmiş, parklar ve yeşil alanlar toplanma alanı olarak belirlenmiştir. Fakat bir süre sonra konteynerler güvenlik ve bakım zorluğu gerekçe gösterilerek kaldırılmış, parkların ve yeşil alanların bir çoğu imara açılmıştır.

32

Yirmi bilim insanından oluşan “Ulusal Deprem Konseyi” 20 Mart 2000 yılında kurulmuş, fakat bu Konsey 2007 yılında Konsey’in Kuruluş Genelgesinin güncelliğini yitirdiği gerekçesiyle lağvedilmiştir. En son yaşadığımız 6 Şubat Kahramanmaraş depremleri sonrası 3 Mart 2023 tarihinde Cumhurbaşkanlığı uhdesinde “Deprem Kurulu” tekrar oluşturularak ilk toplantısını da geçtiğimiz günlerde gerçekleştirmiştir. Afet sonrası ülkemizin afet politikası temelden değişmiştir. 2009 yılında “Afet Acil Durum Yönetimi Başkanlığı” (AFAD) kurulmuş ve İçişleri Bakanlığı bünyesinde çalışmalarına başlamıştır. Depremin maddi kayıplarının karşılanması amacıyla 27 Eylül 2000 tarihinde deprem sigortası DASK (Doğal Afet Sigortalar Kurumu) zorunlu hale getirilmiştir. Türkiye genelinde özellikle arama-kurtarma ekipleri konusunda gönüllülük artmış, afet dönemlerinde yoğun ilgi görmek suretiyle devam etmektedir. Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği 1947, 1953, 1961, 1968, 1975, 1998 ve en son olarak 2007 yılında toplamda yedi kez revizyona uğramıştır. Deprem Yönetmeliği son güncellenmesi sonrasında 18 Mart 2018 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanmış, 1 Ocak 2019 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Geçmişten günümüze yaşanan afetler ve afetler sonrası yapılan çalışmalara kısaca değindikten sonra günümüzde yaşanan özellikle 6 Şubat depremlerini değerlendirecek olursak; söz konusu depremlerin ilki yerel saatle 04:17’de, ikincisi ise 13:24’te Doğu Anadolu Fayı (DAF) olarak adlandırılan fay hattında gerçekleşmiştir. DAF, Anadolu levhası ile Arap Levhası arasındaki tektonik sınırı oluşturur. Hatay grabeninden başlayarak Kahramanmaraş, Gaziantep, Osmaniye, Adıyaman, Malatya ve Elazığ’dan geçerek Bingöl, Muş istikametinde Karlıova üçlü bitişiminde Kuzey Anadolu Fay Hattı ile birleşir. Dünya’nın en hızlı hareket eden ve en aktif sağ-yanal atımlı faylarından biridir. Fayın yapısı ve uzantısı nedeniyle Hatay, Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Kilis, Malatya ve Elazığ illeri bu felaketten yoğun bir şekilde etkilenmiştir. İki büyük deprem yaklaşık olarak 350.000 Km2 alanda hasara neden olmuştur. Yaklaşık 14 Milyon vatandaşımızı etkilemiştir. Bu depremlerde Malatya ile Hatay arasındaki fay hatlarının kırılmış olduğu düşünülmektedir. Ayrıca deprem Suriye’de yıkım ve can kayıplarına (8.476 kişi) neden olmakla birlikte Kıbrıs, Lübnan, Irak, İran, Ürdün, İsrail ve Mısır’da hissedilmiştir. Depremin gücü veya boyutu büyüklük ve şiddet kavramları ile ifade edilmektedir. Depremin büyüklüğü, deprem sırasında açığa çıkan enerjinin aletsel olarak ölçüldüğü birim olarak tanımlanmıştır. Depremin şiddeti, herhangi bir derinlikte olan depremin yeryüzünde yapılar, doğa, ve insan üzerindeki etkilerinin ölçüsü olarak tanımlanmıştır. Bu, deprem şiddet cetvelleri kullanılarak belirlenir. “Modified mercalli ınstensity” (değiştirilmiş mercalli yoğunluğu) yani (MMI) biriminde 1 ila 12 arasında gösterilir. Dokuz ve üzeri şiddet istisnaî ve önemli olarak kabul edilir. Depremler odak noktalarına göre ise sığ, orta ve derin depremler olarak isimlendirilir. 0-60 Km aralığında meydana gelen depremler sığ depremlerdir.

33

Kahramanmaraş depremlerinin ilki yerin 8,6 Km derinliğine 7,8 Mw büyüklüğünde, ikincisi ise 7 Km derinliğinde 7,6 Mw büyüklüğünde meydana gelmiştir. Birinci deprem 75 saniye, ikinci deprem ise 25 saniye kadar sürmüştür. 1 Mart 2023 tarihi itibariyle bölgede değişik büyüklükte 11 bin 20 artçı deprem kaydedilmiştir. Depremin yıkıcı etkilerine maruz kalan alanların yüzölçümü yaklaşık olarak 350.000 Km.’dir. Zarar gören alanlar Almanya (357.588 Km2) ve Fransa’nın (551.695 Km2) ülke toprakları ile kıyaslandığında neredeyse bu ülkelerin büyüklüğünde bir alanın afetten etkilenmiş olduğu anlaşılacaktır. 6 Şubat depremlerine özel durumlar; Söz konusu depremlerde 13 Mart tarihli verilere göre 48.448 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 129.000’den fazla insanımız yaralanmıştır. Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 17 Şubat verilerine göre 84.726 binada yer alan 332.947 bağımsız bölümün acil yıkılması gereken ağır hasarlı ve yıkık olduğu tespit edilmiştir. Depremler sonucu Anadolu yarımadası batıya doğru üç metre kaymıştır. Deprem bölgesinde arama-kurtarma çalışmalarına 88 ülkeden 9.315 arama-kurtarma ekibi katılmıştır. Farklı kaynaklardan alınan bilgiler doğrultusunda bu gün itibariyle yaklaşık 2 ila 5 milyon arasında vatandaşın bölgeden göç etmiş olduğu tahmin edilmektedir. Bölgede gerçekleştirilen arama&kurtarma faaliyetleri esnasında yapılan gözlemler neticesi; depremin oluş şekli, bina yapısı, zemini, binada sonradan gerçekleştirilen düzenlemeler gibi birçok faktörün etkisiyle yıkımların farklılık arz etmiş olduğu görülmüştür. Bu şartlar ile birlikte depremin oluş saati, binanın yıkım şekli, çevresel riskler yapılacak arama kurtarmanın şeklini ve süresini doğrudan etkilemektedir. Bu tür durumlarda ağır hasar görmüş ama tam yıkılmamış binalar ile bu tür binaların tehdit ettiği diğer binalar canlı bulunması açısından yüksek olasılıkta olmasına rağmen arama kurtarma açısından en büyük riski oluşturmaktadır. Afetin ilk anlarında şartlar gereği enkaz çalışmaları afetzedeler ile birlikte yürütülmektedir. Sonraki dönemde nispeten afetzedeler uzaklaştırılsa da bilgi ve yönlendirme amaçlı enkazdan son canlı veya ex çıkana kadar afetzedelere ihtiyaç duyulmaktadır. Afetzedelerin duygu durumları tehlike arz edecek kadar hızlı ve uçlarda değişebilmektedir. Olayın ilk şoku atlatıldıktan ve olağan süreç başladığında insani ihtiyaçlar daha ön plana çıkmaktadır. Enkazdan her canlı veya ex çıkartıldığında yalvarma, tehdit, ısrar, yönlendirme, ödül vaad etme şeklinde aşırı davranışlar görülmektedir. Enkaz altında bulunan depremzede canlı veya ex olması farketmeksizin sıkıştığı ortamdan tamamen kurtarılarak çıkartılmaya hazır hale gelmeden önce yakınları tarafından fark edildiğinde çalışmalar tehlike arz edecek boyutlarda aksamalara maruz kalmaktadır.

34

Afetzedeler psikolojileri gereği özellikle bölgede yayılabilecek ikincil afet ve felaketler içeren her türlü yalan habere açık halde bulunmaktadır. Bölgede yerli ve yabancı gönüllüler de dahil olmak üzere 300.000’in üzerinde personel aramakurtarma çalışmalarında görev almıştır. Yabancı arama kurtarma ekipleri içerisinde 725 personel ile Azerbaycan, 450 personel ile İsrail, 204 personel ile Fransa yardımda bulunan ilk üç ülkeyi oluşturmaktadır. Afet bölgesinden ayrılan profesyonel arama-kurtarma personellerinin kendi ülkelerinde verdikleri röportajlarda ortak olarak değindikleri en önemli hususlar, depremin daha önce şahit olmadıkları büyüklükteki yıkımı ve enkaz altında kalan depremzede sayısının çokluğu olmuştur. Bölgede arama&kurtarma amaçlı faaliyet gösteren ekiplerin yanı sıra kullandıkları donanımla kişisel koruyucu donanımları değerlendirildiğinde çeşitli araştırma ve incelemelerde bulunma amaçlı oldukları değerlendirilen farklı ekiplere rastlanmıştır. Bölgede herhangi bir STÖ veya vakıfa bağlı olan/olmayan bir çok vatandaşın da gönüllü olarak çalışmalara katkı sağladıkları görülmüştür. AFAD tarafından 29 Temmuz 2020 Yönetmeliği ile gönüllü olarak arama kurtarma hizmetlerine destek verecek olan derneklerin akreditasyonlarına daha önceden başlanmıştır. AFAD arama ve kurtarma, afet ve acil durum eğitimleri, sağlık ve halk sağlığı, acil durum haberleşmesi, kamp koordinasyonu ve barınma alanı yönetimi, ulaştırma, beslenme ve gıda güvenliği, psikososyal destek, enerji, güvenlik ve trafik, teknik destek alanlarında akreditasyon süreçlerini başlatmıştır. Bölgede akredite olan gönüllülerin yanı sıra, olmayan birçok kurum/kuruluş çalışanı, dernek üyesi, bireysel gönüllüler çalışma yapmıştır. Bölgedeki sıkıntılardan birisi de, “bir bilen on iş yapmak zorunda kalırken on bilmeyen bir iş yapmak zorunda kalmıştır”. Eğitimsiz gönüllüler bu noktada kendileri ve kazazedeler için zaman zaman risk oluşturmuştur. Bölgeden dönen birçok profesyonel arama-kurtarma personelinin yanı sıra çalışan gönüllülerde de yeme içme ve uyku bozukluğu, duygu durum değişimi, ansızın ağlama isteği gibi psikolojik rahatsızlıklar görülmektedir. Yaşanılan bu afet esnasında bölge adeta mercek altına alınarak farklı alanlardan bir çok operasyon, dram, olumsuz örnek oluşturabilecek olaylar, doğruluğu kesinleşmemiş haberler tüm ülkeye servis edilmiştir. Bu süreçte ulusal medyanın afetlerde her gün yeni bir kahraman yaratma alışkanlığı farklı bölgelerde gerçekleştirilen bir çok operasyonu ve bu operasyonlarda görev alan ekipleri olumsuz yönde etkilemiş ve ciddi bir baskı unsuru oluşturmuştur. Bölgede farklı amaçlar için bulunan bazı kamu, özel sektör çalışanları, gönüllüler ve “afet turistleri” olarak adlandırılan bir kısım tarafından yaşanılanlar sosyal medya platformlarında herhangi bir kriter gözetilmeksizin paylaşılmıştır. Özellikle afetzedelerin özel durumlarının ve kurtarılma anlarının sosyal medyada KVK Kanunu ve ahlaki değerlere dikkat edilmeksizin paylaşılmasının toplum ve kazazedeler üzerinde gelecekte onarılamayacak düzeyde hasarlara neden olabileceği düşünülmektedir. Bu sosyal medya paylaşımları bazı kötü niyetli insanlar

35

tarafından kullanılarak yalan ihbar, dezenformasyon, Devleti ve ilgili kurumlarını yetersiz gösterme gibi amaçlarla suistimal edildiği de görülmüştür. 5 Mart 2023 tarihi itibariyle afet bölgesinde toplam 370.482 çadırdan oluşan 332 çadırkent ile 11.832 konteynerden oluşan 209 konteynerkent kurulmuştur. AFAD açıklamasına göre 19 Şubat 2023 tarihi itibariyle deprem bölgesine gönderilen yardımlar Adana, Kayseri ve Gaziantep’te kurulan üç aktarma merkezinde tasnif edildikten sonra 1500’ün üzerinde araç ile 10 ilde bulunan 46 depoya sevk edilmektedir. Tek tip ürün taşıyan araçlar doğrudan depolara, farklı ürünler taşıyan araçlar öncelikle aktarma merkezlerine yönlendirilmektedir. Yardım malzemeleri okullarda, çadır kentlerde, konteyner kentlerde ve köylerde kurulan “yardım marketleri”nde ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmaktadır. 10 Şubat 2023 tarihi itibariyle bölgede 144.156 UMKE13 ve diğer sağlık personeli, 245 UMKE aracı, 1.253 ambulans, 6 uçak ile sağlık hizmetleri yürütülmüş, toplam 17.868 yaralı farklı illere sevk edilmiştir. Depremin beşinci gününde 10 ilde 77 sahra hastanesi kurulmuştur. Hatay’da İspanya, Belçika, ABD, Kahramanmaraş’ta İsrail, Polonya, Rusya, İngiltere, Gaziantep’te Özbekistan sahra hastaneleri kurmuştur. 10 Şubat 2023 tarihi itibariyle altı ilde toplam 16 noktada TIR ve konteyner eczaneler hizmet vermektedir. Bölgede 265.000 civarı hamile kadın olduğu, bunun 24,000’inin bu ay içerisinde doğum yapacağı, bölgede Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına bağlı 66 engelli ve yaşlı barınma merkezinde 5.250 kişinin barındığı bilgisi araştırma raporlarında geçmektedir. Bölgede bulunan afetzedelere ve dezavantajlı gruplara yönelik resmî ve gönüllü kurumlar tarafından psikososyal destek sağlanması amacıyla farklı proje ve çalışmalar devam etmektedir.

UMKE, Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi açılımının kısaltmasıdır. Türkiye'de 2004 yılında kurulmuş sağlık ağırlıklı arama-kurtarma örgütü. Sağlık Bakanlığı Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlıdır. 13

36

AFAD’I TANIYALIM AFAD, açık adıyla “Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı”, 2009 yılında çıkarılan 5902 sayılı yasayla Başbakanlık’a bağlı olarak kurulan bir kamu kurumudur. 15 Temmuz 2018 tarihinde yayınlanan 4 No’lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı İçişleri Bakanlığına bağlanmıştır. Bu düzenlemeyle daha önce afetlerle ilgili olarak görev yapan İçişleri Bakanlığı’na bağlı Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Bayındırlık ve İskân Bakanlığı’na bağlı Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve Başbakanlık’a bağlı Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlükleri kapatılmıştır. AFAD Afet durumlarında yetkili kılınmış kamusal, merkezi kurumdur. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, “afetlerin önlenmesi ve zararlarının azaltılması, afetlere müdahale edilmesi ve afet sonrasındaki iyileştirme çalışmalarının süratle tamamlanması amacıyla gereken faaliyetlerin planlanması, yönlendirilmesi, desteklenmesi, koordine edilmesi ve etkin uygulanması için ülkenin tüm kurum ve kuruluşları arasında işbirliğini sağlayan, çok yönlü, çok aktörlü, bu alanda kaynakların rasyonel kullanılmasını gözeten, faaliyetlerinde disiplinler arası çalışmayı esas alan iş odaklı, esnek ve dinamik yapıda teşkil edilmiş bir kurumdur.” (AFAD WEB Sayfasından). Aynı kaynağa göre AFAD’la birlikte yeni bir afet yönetim modeli uygulamaya konulmuştur, yani, afet çalışmalarında öncelik “Kriz Yönetimi”nden “Risk Yönetimi”ne geçirilmiştir. Bu model ‘‘Bütünleşik Afet Yönetimi Sistemi’’ olarak adlandırılmaktadır. Bu model afet ve acil durumlarda ortaya çıkan zararların önceden saptanarak önlenmesini, bunun için de risklerin önceden belirlenmesini, alınması gereken önlemlerin afetler olmadan önce alınmasını öngörmektedir.

37

4. BÖLÜM ÇALIŞTAY RAPORLARI

Çalıştayda katılımcılar kendi aralarında gönüllülük temelinde oluşturdukları beş ayrı grup ayrı odalarda çalışarak aralarında yoğun görüş ve deneyim alışverişi yaptılar ve tartıştılar. 1.

Grup. Afet Yönetiminde Stratejik Modelleme

2.

Grup. Afet Öncesinde Sosyal Hizmetler ve Sosyal Çalışma

3.

Grup. Afet Sırasında Sosyal Hizmet Çalışma Grubu

4.

Grup. Afet Sonrası Sosyal Çalışma

5.

Grup. Afetlerde Disiplinlerarası Çalışma

Her grup iki yarım gün kendi aralarında çalışarak şimdi okuyacağınız raporları çıkarmışlardır. Sadece Afet Yönetiminde Stratejik Modelleme konusunu çalışan birinci grup konuyu kendi aralarında değerlendirerek iki yazı için arkadaşlarını görevlendirmişler ve bu arkadaşlar bir süre sonra birinci grup bölümünde okuyacağınız iki temel yazıyı çıkartmışlardır.

38

4.1. Birinci Grubun Çalıştay Raporu

AFET YÖNETİMİNDE STRATEJİK MODELLEME

Çalışma Grubu: Mehmet Zafer Danış, Talip Yiğit, Nedim Yalvarıcı, Murat Dinçer, Hamza Aydemir. (Grup, çalışmalarını rapor olarak değil, iki makale olarak iletmiştir.)

4.1.1. Depremler ile Başetmede Kurumsal Stratejik Düşünce Becerisi İnşası: Afet Yönetimi Stratejik Çatı Çerçeve Modeli

Doç. Dr. Talip YİĞİT, Prof. Dr. M. Zafer Danış

Stratejik yönetim, yeni yüzyıla girilmesi ile birlikte kurumsal yapılarca etkileyici bir şekilde önemi anlaşılmış bir kavramdır. Stratejik düşünmek ve hareket etmek, hızla değişen ortamlarda kritik derecede önemli hale gelmiştir. Hem bireyler hem de kuruluşlar, küreselleşmiş dünyada daha yenilikçi, rekabetçi ve etkili olmak için sürekli olarak yeni ve amaçlı stratejiler geliştirme çabası içerisindedir. Stratejik yönetimin temelini kurumsal temelli stratejik düşünme becerisi oluşturur. Stratejik düşünme, belli durum ve olaylar karşısında süreçlerin yönetilebilirlik eşiği içerisinde kurumsal iç görü oluşturma ve uygulama becerisi geliştirme yönelimini ifade eder. Bu yönelim bir kuruluştaki günlük faaliyetlerin bir parçası olarak düzenli olarak gerçekleşir. Diğer yandan stratejik düşünme strateji geliştirmenin temel bir bileşeni olarak yeni stratejiler geliştirme amacı olan ve stratejik planlama öncesinde, sırasında veya sonrasında gerçekleşebilecek zihinsel, yansıtıcı ve sorun odaklı bir sürece karşılık gelir. Ancak bu yönelime sahip olmak ve bu beceriyi kurumsal düzeye taşımak oldukça güçtür. Mevcut kurumsal yapıların bu tür bir 39

işleyişi örgütsel işleyişlerinde rutine dönüştürebilmeleri birçok dönüşümsel süreci de beraberinde getirir. Özellikle mevzuatsal alt yapılar, insani yetersizlikler, ekonomik kısıtlılıkları, zaman ve diğer kaynak yönetimi hususları bunların başında gelir. Tüm bunlar göz önüne alındığında kurumsal stratejik düşünce becerisinin yönetimsel süreçlerin temel bir bileşeni sayılması yeni nesil kurumsal yönetim anlayışının bir gereği şeklinde belirir. Doğal afetler ve özelde deprem gibi insanların doğal yaşam sürecini doğrudan kesintiye uğratan ve insan yerleşimleri üzerindeki yıkıcı etkilerin karmaşıklığı düşünüldüğünde stratejik düşünce sadece kurumların değil toplumların geleceğini belirleme gücüne sahip bir stratejik bir unsur haline gelmeye başlar. Kurumsal stratejik düşünme aynı zamanda girdileri ve çıktıları öngörülebilir ve zaman içinde gerçekleşen bir takım operasyonel süreçleri de barındıran birtakım durumlar ile baş edebilme becerisini sistem içerisinde uygulayabilme düzeyini ifade eder. Bu derleme çalışmada özelde deprem gibi olağan üstü doğa olayları ile toplumsal düzeyde etkilerini yönetebilir eşiklerde tutabilmek için organizasyonel düzeyde yapılması gerekli işlemleri ve operasyonel süreçleri planlamaya yönelik genel bir model çerçeve sunulmaktadır. Böylece çalışma ile stratejik düşünme ve stratejik planlama konularının toplumsal düzeyde baş edilmesi gereken zorunlu durumlar karşısında nasıl hareket edilmesi gerektiğine yönelik bir kavrayış ve anlayış geliştirilmesine katkı sunulması hedeflenmektedir. Depremlerden etkilenen binalar ve ölen insan sayılarına bakıldığında, depremlerin diğer afet türlerine göre maddi ve manevi unsurlardan çok daha fazla etkilendiği görülmektedir. Son yüzyılda doğal afetler nedeniyle ülkemizin doğrudan kayıpları göz önüne alındığında ekonomik, sosyal ve yönetimsel süreçlerde iyileştirmeye açık yönlerin olduğu aşikardır. Deprem öncesi, esnası ve sonrasında farklı aşamalar olarak sınıflandırılabilecek çeşitli kurumların koordinasyonuna dayalı planlanma ve uygulanma gerektiren en önemli şey hiç şüphesizi stratejik düşünce temelli kurumsal ve toplumsal organizasyon becerisidir. Deprem ile baş edebilmenin temel bileşeni deprem öncesi hazırlık aşamasında kurumsal ve toplumsal düzeyde zihinsel açıdan hazır olmaktır. Bu hazır olma durumu deprem farkındalığı, depremin risklerini anlamak ve insanları depremden korumayı içermektedir. Depremin farkında olmak, deprem bilinci oluşturmak için sadece doğru bilgileri öğrenmeyi değil, aynı zamanda depreme karşı nerede ve nasıl hareket edileceğini belirleyecek doğru tutum, davranış ve becerilere sahip olmayı da gerektirir. Deprem bilincinin kurumsal ve toplumsal boyutta kazanılması; bireylerin deprem öncesi ve deprem anında yapması gerekenleri bilmesi ve doğru bir şekilde uygulaması gerekmektedir. Bu nedenle deprem bilincinin kazandırılmasında, etkili olan davranışların belirlenebilmesi için deprem öncesi, esnasında ve sonrasında yapılması gerekenlerin belirlenerek depremlerin birey, kurum ve toplumsal düzeyde yönetilebilir bir süreç olduğu bilincin gelişmesine bağlıdır. Öte yandan deprem bilincine sahip olmak, sadece depremle ilgili bilimsel gerçekleri, deprem öncesi ve sonrasında yapılması gerekenleri ezberlemek demek değildir. Deprem bilinci, birey ve toplum tarafından doğru düşünme, doğru karar ve doğru davranış göstererek depreme karşı kurumsal düzeyde stratejik düşünmeyi ifade eder. Tahmin edileceği üzere depremleri yönetilebilir bir duruma dönüştürmenin en etkili yolu, afetlerden kaynaklanabilecek kayıp ve kayıpları azaltmak için deprem öncesi önlem almaktır. Deprem öncesi hazırlık aşaması için 40

geçerli olan temel strateji ise kurumlar arası organizasyon ve süreci koordine edebilme stratejisidir. Bunlara ek olarak süreç ve risk yönetimi, kriz planlaması ile birlikte ayrıca olasılık senaryoları içeren planlama çalışmaları da sayılabilir. Diğer yandan depremler, kayıplar ve yaralanmalar yoluyla halk sağlığını önemli ölçüde etkileyen bir etki zincirini başlatma potansiyeli çok yüksek olan en etkileyici doğa olayları arasında yer alır. Depremler sadece yarattığı insani ve ekonomik kayıplara neden olabilecek durumlar dışında tüm süreci kesintiye uğratabilecek bulaşıcı hastalıkların ortaya çıkmasına sebep olabilecek kompleks süreçleri de barındırabilir. Benzer şekilde böyle durumlarda yaygın olarak önerilen önlemlerden biri, bulaşıcı hastalıkların afet öncesi ve sonrası oluşumunu anında ve etkili bir şekilde belirlemek için uygun bir hastalık sürveyans sisteminin kurulmasıdır. Bu yaklaşım, hastalık eğilimlerinin izlenmesine, erken uyarının doğrulanmasına ve acil müdahale/kurtarma eylemlerinin desteklenmesine önemli ölçüde katkı sunabilmektedir. Görüldüğü üzere deprem sadece kendisinin yarattığı insani ve maddi kayıplar dışında birçok baş edilmesi güç olaylara da sebep olabilmektedir. Çünkü stratejik yönetim anlayışı, belirli bir yerle sınırlı olmayan devasa düzeyde kompleksite düzeyi yüksek görevlere karşılık gelir Bu nedenle deprem öncesi kurumsal ve toplumsal baş etme potansiyeli ve bunu hayata geçirebilme organizasyon becerisine yönelik hazırlık aşaması, deprem esnası ve sonrasında yapılan iş ve işlemlerden ya da operasyonlardan çok daha önemli hale gelmektedir. Bunun en önemli kanıtı olarak günümüzde deprem sonrası karşılaşılan koordinasyon ve işbirliği eksikliğini, mevcut yasa ve yönetmeliklerin parçalılığını ve yetersizliği ile finansal kaynakların sınırlı olmasını gösterebiliriz. Tüm bu tür güçlüklere yönelik deprem ve benzeri olağan üstü durumları yönetilebilir kılmak adına deprem öncesi güçlü bir hazırlık aşamasını içeren kapsamlı bir model çerçeve önerisi ek tabloda deprem öncesi afet yönetimi kurumsal işleyişine yönelik Afet Yönetimi Çatı Stratejik Yönetim Çerçevesi adı altında genel bir model önerilmektedir.

41

42

Aynı grup üyesi emekli öğretim görevlisi Nesim Yalvarıcı da toplantılarda gündeme getirdiği rekreasyon konusunu açıklayan bir yazıyı kaleme aldı. Deprem bölgelerinde önem taşıyan bu etkinlik demetini sosyal çalışmacılar dahil tüm sosyal meslekler içselleştirerek olağanüstü durumlarda yaşama aktarabilmelidir.

4.1.2. Terapi Rekreasyonunun Afetlerde Rehabilitasyon Amaçlı Uygulaması

Em. Öğretim Görevlisi Nesim Yalvarıcı (MSc) Beden Eğitimi Öğretmenliği Bölümü

İkinci Dünya Savaşından sonra altmış milyon kişinin ölmesi, yaklaşık yüz elli milyon kişinin de savaş malulü durumuna düşmesi sonucunda yaşanan savaşın etkilerini ortadan kaldırmak üzere rehabilitasyon çalışmaları başlatılmıştır. Ludwig Guttmann adında bir nörolog rehabilite amaçlı Stoke Mandoville’de paralimpik oyunlar düzenleyerek insanları savaşın etkilerinden uzaklaştırabileceğini düşündü ve bu düzenlemede görev alan malullerin diğer malüllere göre daha erken iyileştiğini görmesiyle sporun “terapi rekreasyonu” amaçlı kullanılmasını sağlamış oldu. Sir Ludwig Guttmann (3 Temmuz 1899-18 Mart 1980) Stoke Mandeville Oyunlarını kuran bir Alman-İngiliz [2] nörologdu. İngiltere'de Paralimpik'le gelişen (PWD) spor etkinliği (PWD) oyunlar. İkinci Dünya Savaşı'nın başlamasından hemen önce Nazi Almanyasından kaçan Yahudi bir doktor olan Guttmann engelli insanlar için organize fiziksel aktivitelerin kurucusu, babasıydı. Yaşam süresince elde edilen ekonomik kazanımlar sosyal yaşamın tümden ortadan kalkması, can kaybı ve travmaların yarattığı fiziksel, sosyal ve psikolojik tahribatın ortadan kaldırılması bir sürece bağlı olarak rehabilitasyonu gerektirdiği, yaşam normlarına dönüş sağlanabilmesi, için de, multi disipliner bir özellikte olması nedeniyle rekresyon ilkelerine dayalı egzersiz ve sportif oyunlarla psikomotor özelliklerin devreye sokulduğu etkinliklerin devreye sokulması gereklidir. Afetlerde ve özellikle de deprem felaketlerinde kurtarma, barındırma çalışmalarının hemen sonrası “iyileştirme” sürecinde terapi rekreasyonunu devreye sokmak depremzedelerin yaşadıkları kayıp ve travmanın etkisini en aza indirmek bakımından önemlidir. Bir sürece bağlı olarak “terapi rekreasyonununda” nasıl bir uygulama yapılması gerektiği de bilinmelidir. Barınma ile ilgili süreç çadır kent, konteyner kent ve kalıcı konut sürecinden oluşmaktadır. 43

Kalıcı konut süreci planlanırken, “ıslah edilmiş rekreasyon alanları”, spor salonu, çocuk oyun alanları, oyun odaları, parklar, çocuk parkları, yürüyüş yolları, bisiklet yolları, sanat odaları, (resim, müzik, bilgisayar oyun merkezleri gibi…) tasarlanması zorunludur. Kurtarma, barınma ve beslenme problemi çözüldükten sonra, terapi sürecinde, öncelikli olarak, afetzedelerin yaşama dönme etkinlikleri kapsamında demografik sınıflandırma yapılır. Yaş kategorileri belirlenir. İlgi gurupları ile ilgili talepler alınır ve planlamalar yer ve takvimlendirilerek isteğe uygun saha ve malzemeler donatılır. Antrenörler, monitörler, sanatsal eğitmenler (musiki, resim gibi), gençlik liderleri, sosyal hizmet uzmanları, psikologların denetiminde yapılacak çalışmalarda gözlem ve yönlendirmelerle program yapılmalıdır. Çalışma yapılacak açık ve kapalı alanlarda sağlığa uygunluk ve güvenlik yönünden gerekli önlemler alınmalıdır. Bu çalışmalarda; Benlik algısı, özgüven, beceri öğrenme, dürüstlük, hoşgörü, işbirliği gibi erdem sayılan davranışların temelinde, afetlerden kaynaklanan fiziksel, zihinsel, duyuşsal ve sosyal etkilenmelerin ortadan kaldırılması hedeflenmelidir. Bu çalışmalardaki kastedilen kavramların içeriklerinin bilinmesi de özel önem ihtiva etmektedir. Bu çerçevede kavramları şu şekilde izah edebiliriz. Afet: Evrende yaşayan canlılar için fiziksel, ekonomik ve sosyal kayıplar doğuran, normal yaşamı ve insan faaliyetlerini durdurmak veya kesintiye uğratarak sosyal hayatı etkileyen ve etkilenen sosyal topluluğun kendi gücünü ve sahip olduğu imkânları kullanarak üstesinden gelemeyeceği, doğal, teknolojik ya da insan kökenli(savaş) olaylara afet denir. Doğal afet: Sonuçları, zamanı öngörülemeyen, insanların kontrolü dışında gerçekleşen ve gerekli önlemler alınmadığı takdirde büyük can ve mal kayıplarına yol açan doğa olaylarıdır. Atmosferdeki doğa olayları sonucunda meydana gelen meteorolojik doğal afetler ise; sel, fırtına, tayfun, kasırga, kuraklık, çığ, erozyon ve su taşkınları gibi olaylardır. Deprem: Yerkabuğu içinde meydana gelen fay kırıklarından açığa çıkan enerjinin dalgalar halinde yayılarak ani titreşimlere sebep olması ve bu titreşimlerin yeryüzünde sarsılmalar olarak hissedilmesi şeklinde oluşur. Heyelan: Yüksek ve eğimli bölgelerde meydana gelen gevşek toprak, kaya veya yapay dolgu malzemelerinden oluşan zeminlerin yerçekimi, su ve benzeri etkenler sonucu hareket etmesi olayıdır. Yanardağ patlamaları: Dünyanın iç tabakasında bulunan erimiş kayaların (magma) yeryuvarlağının yüzeyinden dışarı püskürerek çıktığı coğrafi yer şekillerine yanardağ, 44

buralarda meydana gelen püskürme ve hareketlenmelere de “yanardağ patlamaları” adı verilir. Sel: Sel, yüzeyi bir süreliğine tamamen ya da kısmen su altında bırakan, ani ve büyük su baskınlarıdır. Fırtına: Kuvvetli ve hızlı esen rüzgârın bölgeyi etkilemesi olayıdır. Çığ: Aşırı kar yağışının yaşanan bölgelerde meydana gelir. Eski kar tabakasının yeni kar tabakasıyla karışamaması sonucu bir ses veya hayvan veya insanların herhangi bir müdahalesi ile büyük kar kütlelerinin yer değiştirmesi veya kayması olayıdır. Kuraklık: Bölgenin nem miktarında yaşanan dengesizlikler ve düşüşler sonucu yaşanan doğal afettir. Hortum: Kümülüs bulutları ile bağlantılı olan hortum, silindir şeklinde dönerek hareket eden bir rüzgâr türüdür. Yıkıcı yönü vardır. Orman yangını: Doğal ya da insani sebeplerle meydana gelen ve Ormanların kısmen veya tamamen yanması olayıdır. Rekresyon: “Yenilenme” olarak değerlendirilirken, temelde, kişilerin yaşamlarında, rutin işleyişin akışı içinde serbest zaman etkinlikleri olarak, spor, sanat ve musiki gibi haz ve mutluluk veren, sağlık gelişimine katkı için fiziksel aktiviteler olarak anlaşılmaktadır. Rekreasyon insanların serbest zamanlarında kendilerini mutlu edip ve haz alabilecekleri her türlü etkinliği kapsayan aktiviteleri ve faaliyetleri içerir. Rekreasyon, genel olarak “insanın yaşamını canlandırması ve yenilemesi” demektir. “Serbest zaman değerlendirme etkinlikleri” olarak da bilinir. Hiçbir zorunluluk olmayan etkinlikleri tanımlayan vakit geçirme yöntemidir. Bedeni, ruhu ve zihni çeşitli ekinliklerle dinlendirme olarak da tanımlanır. Bazen bir piknik alanı, bazen bir müze rekreasyon mekânı olabilir. Kapalı veya açık alanlarda yapılabilecek etkinlikleri kapsar. “Serbest zamanın spor yoluyla değerlendirilmesi” tanımı rekreasyon için kullanılmıyor. Sportif etekinliklerle birlikte kültürel, sanatsal ve bilimsel etkinlikleri de kapsıyor. Rekreasyon serbest zamanlarda ortaya çıkan etkinlikler bütünüdür. Bireysel olarak veya kitlelerle, şehirde veya kırsal alanlarda yapılabilir. Sanayileşmiş toplumlarda stresten uzak kalmak için doğan bireysel ihtiyaçların sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Gelişmiş ülkelerde hobi olarak yapılan etkinlikler genellikle rekraktif etkinliklerdir. Boş zamanınız varsa “bir rekreasyon” tavsiye ederiz! Rekreasyon, genel olarak vakit geçirme ve eğlence türüdür. Yapay kurallar olmaksızın yapılan fiziksel etkinliklerdir. Kazanç amacı olmaksızın kişinin bedeni ve ruhunu tazeleyen boş zaman geçirme yöntemidir. Hareket ve etkinlik içerir. Dinlenmek için değil, etkin olmak için yapılan eylemlerdir.

45

Düzenli olarak yapılan etkinlikler periyodik antrenman ilkelerine uygun yapılan sporlar, rekreasyon sınıfına girmiyor. Örneğin, her sabah koşu yapmak, spor aletleri kullanmak rekreasyon değildir. İnsanların yaşamlarında yapması zorunlu olan yemek, uyumak, çalışmak gibi durumlar dışında kalan boş zamanda uygulanan aktivitelerdir. Belirli etkinliklerin sosyolojik ve psikolojik boyutlarını da kapsamaktadır. Muhtelif tanımlanmaların mevcut olması kapsamlı bir etkinlik olmasından kaynaklanmaktadır. İnsanların serbest zamanlarında eğlence ve tatmin dürtüleri ile gönüllü olarak etkinliklere katılımıdır. İnsanların serbest zamanları boyunca tam bir arzu ile katılma sırasında veya daha sonra tatmin duydukları etkinliklere denir. Katılanların gönüllü olarak giriştikleri ve anında tatmin oldukları, hoşa giden herhangi bir serbest zaman deneyimidir. İnsanların serbest zamanlarda yaptıkları zorunlu çalışmalardan bağımsız olarak kişinin serbest zamanını özgürce dilediği gibi kullandığı fiziksel gücünü onarmaya ve ruhsal kapasitesini zenginleştirmeye yönelik zorunlu faaliyetlere karşıt özgürce seçilen, fiziksel ve sosyal çevrenin değişmesi anlamına gelen faaliyetlerdir. Kişiyi hayata bağlayan dinlendirici, eğlendirici, meşgul edici veya zevk verici olay ve eylemleri yapmak veya bu etkinliklere katılmak suretiyle ruhen ve bedenen bir canlılığı elde etmektir. Bireyin mesleki, ailevi, toplumsal ödevlerini yerine getirdikten sonra bağımsız iradesiyle seçebileceği bir seri dinlenme, eğlenme amacıyla, bilgi ve becerilerini arttırması ve kendini yenileme uğraşlarına katılmasıdır. Rekreasyonun Temel Özellikleri Rekreasyon serbest zaman içerisinde insanların fiziksel ve mental açıdan yenilenmesini sağlayan mutluluk verici etkinliklerdir. Rekreatif etkinliklerin temelinde insanların fiziksel ve mental sağlığına olumlu katkı sağlaması vardır. Rekreasyona katılımda gönüllülük ve serbestlik esastır. Profesyonel olarak yapılan işler ve eylemler dışındaki etkinlikleri kapsar. Serbest zamanın ve serbest zaman davranışlarının toplum üzerindeki etkileri de dikkate alınır. Rekreasyon etkinlikleri için boş zamanın ortaya çıkabilmesi, zamanın verimli bir şekilde planlanmasına bağlıdır. Sportif, kültürel ya da sanatsal bir etkinliğin rekreasyon çalışması olabilmesi için baskı ve zorunluluktan uzak bir şekilde gönüllü olarak yapılması gerekir. Rekreatif etkinliklerin plan ve organizasyonu kişilerin kendi inisiyatifinde olmalı; yani kişiye özgürlük hissi vermelidir.

46

Rekreasyonel etkinliklere yaş, cinsiyet, eğitim durumu, ekonomik durum, sosyal statü gibi özelliklerden bağımsız olarak herkes katılabilir. Etkinlikler açık veya kapalı alanlarda yapılabilir. Doğa yürüyüşü ya da denizde yüzme açık alan etkinliği, müze ziyareti gibi etkinlikler de kapalı alan etkinliği olarak adlandırılır. Mevsimlere bağlı olmaksızın her mevsime uygun rekreatif etkinlik yapılabilir. Rekreasyonun Amacı Kişilere mutluluk ve haz vermesidir. Böylece insanlar zorunlu faaliyetlerinde kaybettikleri enerjiyi tekrar kazanır ve stres atar. Kendini ifade edebilme, ihtiyaçlarını tatmin etme, iletişimi artırma, sosyalleşme yönünde olumlu katkıları vardır. Toplumun değer yargılarına, gelenek ve göreneklerine ters değildir. Rekreasyonun Yararları Rekreasyonun sadece kişinin kendisine değil, topluma da önemli yararları ve katkıları bulunuyor. Fiziksel, ruhsal ve toplumsal açıdan olumlu faydalar sağlamaktadır. Temel ihtiyaçların dışındaki ikincil ihtiyaçların tatmininde önemli rol oynar. Zararlı alışkanlıklardan uzak tutar. Böylece toplumdaki genel sağlık harcamaları azalır. Sağlık problemlerini önler veya giderir. Yaşam kalitesini artırır. Ruhsal gelişime katkıda bulunur. Ruhsal doyum sağlar, mutluluk verir, moral değerlerini yükseltir Ruhsal sağlığı gelişmiş toplumlarda suç oranı minimuma iner. Özel hayatın problemlerinden kaynaklanan ruhsal gerilimleri azaltır ve iç huzuru sağlar. Grup halinde yapılan etkinlikler kişinin sosyalleşmesini sağlar. İnsanlar arasında dayanışma kültürü ve dostluklar oluşturur ve toplumsal bütünleşme sağlar. Rekreatif kişilerin sorumluluk bilinci üst düzeydedir, demokratik düşünürler. İnsanları düşünmeye, yeni fikirler üretmeye ve kendini geliştirmeye teşvik eder. Entelektüel gelişimi sağlar. Seyahate dayalı rekreatif etkinlikler eğitim ve kültür düzeyini yükseltir. Okul çağındaki çocukların derslerindeki başarılarını artırır. Rekreasyon bilinci, bedensel etkinlik ve egzersiz, sinema, tiyatro, müze ziyareti, parkbahçe gezintisi, sosyal sorumluluk projeleri, okuma ve araştırma etkinlikleri gibi kişisel gelişimi sağlar. Ve bu tür etkinliklere yönlendirir ve katılımı arttırır. Oyun Tanımı 47

Oyun, insanların günlük uğraşlarının dışında kalan zamanda belirli bir amaca yönelik olarak (eğlence, eğitim, sağlık vb.) fiziksel ve zihinsel yeteneklerle, sınırlandırılmış yer ve zaman içerisinde, kendine özgü kurallarla yapılan, gönüllü katılım yoluyla grup oluşturan, sosyal uyum ve duygusal olgunluğu geliştiren, yetenek, zekâ, dikkat, beceri ve rastlantıya dayanan, katılanları ve çoğunlukla izleyicileri de etkisi altında tutan, gerilim duygusunun eşlik ettiği, sonuçta maddi çıkar sağlamayan, zevk veren etkinliklerdir. Çocuğun kendi kendini ifade ettiği, yeteneklerini fark ettiği, yaratıcı potansiyelini kullanabildiği, dil, zihin, sosyal, duygusal ve motor becerilerini geliştirebileceği önemli bir fırsattır (Kaynak: https://oyun.nedir.org/). Sonuç Sonuç olarak, rekreasyon, kişinin iş ve dinlenme zamanı dışında kalan serbest zamanını psiko-motor becerilerle haz ve istekle yerine getirmeye çalıştığı her çeşit etkinliktir. Sağlık açısından iyilik, düzenli uyku, kilosunu kontrol edebilmek ve yaşam kalitesinin artmasını sağlamaktadır. Sosyalleşme yönünden; arkadaşlık, takım olabilme, yaşamın diğer sosyal alanlarına dâhil olabilmeyi sağlamaktadır. Kendine güven, ruhsal iyilik, fiziksel iyilik, özsaygı, kendisini başarılı hissetme gibi duyguları geliştirir. Zaman yönetimi, programa bağlılık, iş-özel yaşam dengesi ve zaman kontrolünü kazandırır. Afetlerde yaşanan travmaların (vuruk) insan üzerinde bıraktığı etkileri ortadan kaldırabilmek, onu yeniden eski durumuna dönebileceği yararlı etkinliklerle sağlanabilir. Eğitim, sosyal entegrasyon, fiziksel iyilikle yaşamaya dair iradesinin gelişimine katkı sağlayacak rekreasyon çalışmalarının afetzedelere uygulanması son derece önem taşıyan bir uygulama olacaktır. Rekreasyondan elde edilecek yararları ölçülebilir ve gözlenebilir bir takiple de görebilmek mümkündür. Rekreatif etkinliklere katılan kişilerin yaş ve cinsiyetlerine bakılmaksızın iyileşmeleri, katılmayanlara göre daha iyi olacaklarını anlamak üzere, “genel memnuniyet durum ölçeklerinin” uygulanması sağlıklı sonuçlara ulaşmamızı sağlayacaktır. Afetlerde iyileştirme sürecinde başlatılması gereken bu çalışmalar, sosyal hizmet kapsamında, multidisipliner bir yaklaşım ile ele alınmalı ve yaşanan afet etkilerinden en az zararla kurtulmayı esas alan bir sonuç hedeflenmelidir.

48

4.2. İkinci Grubun Çalıştay Raporu

AFET ÖNCESİNDE SOSYAL HİZMETLER VE SOSYAL ÇALIŞMA

Çalışma Grubu: Dilek Özsoy, Betül Çolak, Veysi Güneş, Narin Hasdemir, Gözde Aydoğan.

1928-1998 döneminde doğal afetlerin neden olduğu mal kayıplarının toplam kayıp içindeki oranı açısından depremler %65,4 ile ilk sırada yer almaktadır. Afetler nedeniyle ortalama her yıl Gayri Safi Millî Hasılanın %3’ü oranında kayıp oluşmaktadır. Bunlar doğrudan zararları ifade etmekte olup, çevresel sonuçlar, iş gücü ve üretim kayıpları gibi dolaylı sonuçlar hesaplara yansıtılamamaktadır (TMMOB-Jeoloji Mühendisleri Odası, 2023). Hesaba yansıtılmayan zararların dışında afetler nedeniyle yaşanan can kayıpları, acılar ve beraberinde yaşanan süreçler çok daha büyük toplumsal sorunları oluşturmaktadır. Türkiye depremlerde insan kaybında dünyada üçüncü, etkilenen insan sayısı açısından sekizinci sırada bulunmaktadır (AFAD, 2023). Türkiye’nin Cumhuriyet sonrası yaşadığı afetler içerisinde can ve mal kaybı açısından depremler en büyük paya sahip afetlerdir. Deprem ile ilgili dönemsel bir değerlendirme yapıldığında; -

1944 Öncesi Dönem

-

1944-1958 Dönemi

-

1958-1999 Dönemi

- 1999 Sonrası dönem olarak 4 döneme ayrılmaktadır. 06 Şubat 2023 tarihinde yaşanan Kahramanmaraş depremi sonrasında politikalarda yaşanan aksaklıklar ve uygulamalarda yaşanan sorunlar nedeniyle bu dönemlere 5. Dönem olarak 2023 sonrası dönemin ekleneceği öngörülebilir. 49

Türkiye her afet sonrasında afet politikaları ile ilgili yeni düzenlemeler yapmış olup bunlara ilişkin gelişmeler ilgili politikalarda, planlarda ve stratejilerde yer almıştır. 17 Ağustos 1999 tarihindeki Marmara Depreminde 20 milyon insanın yaşadığı 6 ili kapsamı içine alan 7.4 şiddetindeki deprem bölgede büyük maddî ve onarılmaz manevi kayba yol açmıştır. (TBMM, Meclis Araştırma Komisyonu Raporu). 1999 depremi sonrasında Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27.08.1999 tarihindeki 59. Birleşiminde Deprem Felaketi Konusunda Yapılan Çalışmaların Tüm Yönleriyle İncelenerek Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi için Meclis Araştırması Komisyonu kurulmasına karar vererek bu komisyonunu çalışma süresini 3 ay olarak belirlemiştir (TBMM, Meclis Araştırma Komisyonu Raporu). Komisyon, yaşanan deprem sonrasında yapmış olduğu çalışmada 39 başlık altında önerilerini sunmuştur. Bu öneriler ağırlıklı olarak deprem öncesinde ve esnasında yapılması gereken uygulamaları içeren multidisipliner nitelik taşıyan önerilerdir. Deprem öncesi çalışmalara yönelik çok sayıda Stratejik Plan ve Eylem Planları hazırlanmıştır. Bu planlar aşağıda sıralanmıştır. -

Bütünleşik Kentsel Gelişme Stratejisi ve Eylem Planı (2010-2023)

-

Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı (2012-2023) .

-

Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP)

-

İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP)

-

Hastane Afet ve Acil Durum Planları

-

İş Yeri Acil Durum Planları

-

Ulusal Akıllı Şehirler Stratejisi ve Eylem Planı (2020-2023)

Türkiye deprem öncesinde hazırladığı çok sayıda Stratejik ve Eylem Planlarının yanı sıra 1999 depremi sonrasında afet politikası kapsamında kurumsal ve yasal düzenlemelerde önemli değişiklikler yapılmıştır. ‘‘Bütünleşik Afet Yönetimi Sistemi’’ ile afet ve acil durumların sebep olduğu zararların önlenmesi için tehlike ve risklerin önceden tespiti, afet olmadan önce meydana gelebilecek zararların önlenmesi ya da en aza indirecek önlemlerin alınması, etkin müdahale ve koordinasyonun sağlanması ve afet sonrasında iyileştirme çalışmalarının bir bütünlük içerisinde yürütülmesi hedeflenmiştir (AFAD, 2023). Afetlerle ilgili faaliyetler temel olarak -

Olası zararların azaltılması (risk azaltma),

-

Hazırlık süreci,

-

Müdahale süreci, 50

-

İyileştirme süreci,

-

Yeniden inşa süreci olmak üzere 5 aşamada yürütülmektedir.

Sosyal hizmet açısından afet öncesi ve deprem öncesinde ağırlıklı olarak hazırlık sürecinde gerçekleştirilmesi gereken çalışmalar kapsamında yer almaktadır. Bu bağlamda sosyal hizmet uzmanlarının afet öncesi nasıl bir planlamada yer alınacağının bilinmesi, bu konuda ayrıntılı envanterlerin oluşturulması önem kazanmaktadır. Bu yaklaşım dikkate alınarak sosyal hizmet uzmanlarının afet sırasında ve sonrasında etkin uygulamalar gerçekleştirebilmeleri için afet öncesinde hazırlıklarının, planlamalarının ve envanterlerinin hazır bulunması gerekmektedir. Buna göre aşağıda sunulan önerilerin Sosyal Hizmet Uzmanları açısından afet öncesinde uygulanmasının önemli olduğu değerlendirilmektedir. • Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesindeki Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı Göç, Afet ve Acil Durumlarda Psikososyal Destek Daire Başkanlığının Genel Müdürlük düzeyine yükseltilmesi, ilgili Daire Başkanlığının yeni genel müdürlük içerisinde yapılandırılmasının yanı sıra afet ile ilgili yeni daire başkanlıklarının kurulması, • Afetin büyüklüğü dikkate alınarak meslek elemanlarının sayıca yeterli olmamaları durumunda Sosyal Hizmet Lisans mezunlarından gönüllü olanların alanda görev almalarını sağlayacak düzenlemelerin oluşturulması, • Bu düzenlemelerle bağlantılı olacak şekilde bu personele yönelik afet türlerine göre tek tip standart bir eğitim modülünün oluşturulması ve belli tarihlerde bu eğitimlerin tekrarlanması, • Eğitimlerin sağlanmasında üniversitelerle işbirliği yapılması ve mevcut yapıdaki işbirliğinin uygulamaya yönelik olarak geliştirilmesi, • Üniversite 3. ve 4. Sınıf öğrencilerinin danışman hocalarının süpervizyonunda görevlendirmeleri için düzenlemelerin yapılması, •

TAMP’da yer alan üniversitelerle işbirliği konularının ayrıntılandırılması,

• Üniversitelerin paydaşlığının sadece psiko-sosyal destekle sınırlandırılmaması, afet sırasında alanda organizasyon ve kaynakların afetzedelere ulaştırılması konularında görev alması için düzenlemelerin sağlanması, • Üniversitelerin oryantasyon sürecinde öğrencilere afetlerle ilgili bilgilendirme yapılarak afetlerle mücadele konusunda farkındalık yaratılması, • Olası afet esnasında psiko-sosyal desteğin yetersizliği durumunda ilgili meslek elemanlarının görevlendirilmesi için ödenek ayrılması,

51

• AFAD’ın teşkilat yapısına uygun olarak her il için il düzeyinde, büyükşehirler için ilçe düzeyinde gönüllü STK’larla işbirliğinin sağlanması ve afet öncesinde çalışma alanlarının (arama kurtarma, temel ihtiyaçlar, sağlık …v.b.) ve planlarının oluşturulması, • Lise öğrencilerine afetler ve afetlerle mücadele kapsamında yılda en az 2 kez bilgilendirme sağlanması, veli toplantılarında da benzer eğitimlerin verilmesi, •

Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği’nin çalışmalarının desteklenmesi

• Afet yönetiminde afet öncesi yapılacak organizasyon çalışmalarının öneminden hareketle AFAD’a bağlı İl Afet ve Acil Durum Müdürlüklerinde sosyal çalışmacıların istihdam edilmesi, • Bu sosyal çalışmacıların hem afet yönetim süreçlerinde yer alması hem de Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesindeki afet birimiyle işbirliği içinde çalışarak afet öncesi, esnası ve sonrası süreçlerinde aktif rol alarak özellikle sosyal çalışmacıların görevleri kapsamına giren konularda kurumlararası koordinasyonun sağlanmasında rol oynamaları, • Bu deprem bize göstermiştir ki, yerel düzeydeki örgütlenme çok önemlidir. Dolayısıyla yukarıdaki maddeye istinaden gerek bakanlığa gerek belediyelere gerek valiliklere bağlı afet koordinasyon merkezlerin de sosyal çalışmacıların istihdam edilmesi. • Sosyal çalışmacıların halihazırda görevleri kapsamında yaptıkları sosyal incelemelerde ailelere afet ile ilgili bilinçlendirici önemli bilgileri aktarmaları ve ek olarak broşür hazırlanması ve bu broşürlerin dağıtılması ile toplum çalışması boyutunda bilinçlendirici faaliyet olarak gerçekleştirilmesi.

Kaynakça AFAD. (2023, 03 03). “AFAD ve Tarihçesi”. https://www.afad.gov.tr/afad-hakkinda adresinden alındı AFAD. (2023, 03 24). https://www.afad.gov.tr/afad-hakkinda adresinden alındı Resmî Gazete: 10213. (1959 05 25). 7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun. TBMM, Meclis Araştırma Komisyonu Raporu. (Tarih yok). Dönem: 21, Yasama Yılı: 2, Sıra Sayısı: 308. TMMOB-Jeoloji Mühendisleri Odası. (2023, 03 03). “Afetler ve Ulusal Afet Yönetim Sistemi Üzerine Genel Değerlendirme”. https://www.jmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=50&tipi=5 adresinden alındı

52

4.3. Üçüncü Grubun Çalıştay Raporu

AFET SIRASINDA SOSYAL HİZMET ÇALIŞMA GRUBU

Çalışma Grubu: Mert Can İnce, Esra Gökbulut, Abdurrahman Karacan, Mehmet Tepe, Emrah Kılınç, Fatih Numan Turan, Mehmet Seyman Önder, Buse Alpsü. Sümeyra Turan, Selin Sude. Sakarya Üniversitesi Akademisyen Ekibi,

Belirlenen Sorun Alanları 1.

Koordinasyon Sorunu (Depremzede memurların çalıştırılması)

2.

Psikososyal Destek Uygulama Sorunları (Personel Tutumları)

3. Dezavantajlı Gruplarla Çalışma Sorunları 4. Temel İhtiyaçların Karşılanma Sorunları 5. Medyanın Bilinçsiz Kullanılması Sorunları 6. Mesleki Yetkinlik ve Sınırların Korunması 7. Sahada Danışma ve Yönlendirme Süreçlerinin Yönetilmesi 8.

Etik Sorunlar ve Sosyal Riskler

1)

Koordinasyon Sorunu

Sosyal Hizmet Uzmanları, afetin ilk anından itibaren tıpkı arama-kurtarma ekipleri gibi sahada olmalı ve aktif çalışmalar yürütmelidir. Koordinasyon Merkezi ve Kriz Masalarında liyakatli ve süreci bilen meslek elemanları olmalıdır.

53

Kriz masasında ve sahada görev alacak üst düzey ve tüm personeller depremzede kişilerden seçilmemeli. Uzak- daha az etkilenmemiş illerden memurlar seçilip diğer kişiler destek unsuru olarak görev yapmalıdır. İller ve bölgeler açısından afet planlamalarının yapılması 7 coğrafi bölgenin planlamasının ayrıca yapılması. Sosyal hizmet yönergesi olmalı ve afet anlarında kişilerin yapacağı hassas müdahaleler meslek çalışanlarının sınırları içerisinde yapılması. Sosyal Hizmet Uzmanları, sahada uzmanlaşarak çalışmalı/ Tıbbi Sosyal Hizmetler hastane ve sahra hastanelerinde aktif görev almalı, Aile Bakanlığı sahada aktif görev almalı ve uzmanlaşarak çalışmalar yürütülmeli, örneğin Yaşlı ve Engelli alanında uzman Shu’ lar sahada bu alanda görev almalıdır. Bir uygulama yazılımı hazırlanarak afet bölgelerinde bir haritalandırma çalışması yapılmalı; hangi bölgede hangi kurum ne tür hizmetler sunuyor bilinebilmeli. Koordinasyon tek bir merkezden sağlanmalı, bu en küçük alanlara kadar – çadır kentlere kadar yayılmalı ve diğer tüm kurumlar çalışmalarını bu alanda planlamalı, kriz masasında yerel aktivistlerde olmalı. Kriz merkezinde her birimden ekipler olmalı önemli STK’lar, ana birimlerin temsilcileri. En küçük gruplara kadar (bölgelere kadar) koordinasyon sorumluları olmalı, küçükten büyüğe yayılan bir koordinasyon yönetimi oluşturulmalı. Çalışanların ve çalışmacıların denetlenmesi (aynı isim altında birçok kurumun hizmeti var kaynaklar verimli kullanılmalı gerekirse farklı kamu kurumlarından ortak ekipler oluşturulmalı (MEB, Aile Bakanlığı, Diyanet vb.) Afetlerin en başından itibaren tüm aşamalarda meslek personelleri mutlaka koordinasyonda olmalı.

2)

Psikososyal Destek (PSD) Uygulama Sorunları (Personel Tutumları)

Sahada çocuklara yönelik sadece oyun temelli çalışma yürüterek, afeti yok sayan çalışmalar yapmak süreci sıkıntıya sokabilir, ailelerin çocukları için neler yapabileceği konusunda bilgilendirme çalışmaları olmalı, Tepkisi büyük olan çocuklara ayrıntılı psikolojik çalışmalar yürütülmeli(Aileçocuk temelli çalışmalar) Sahaya giden ekipler ile zamanında iyi bir gözlem ve tespit yapmalı, sonrasında yapılan tespitler üzerinden uzun soluklu çalışmalara geçilmeli. 54

PSD çalışmaları, çocuklar dışındaki gruplarla da yapılmalı, çadır kent dışında mahalleler inilmeli, PSD çalışmaları için sahada çalışan tüm çalışanlara ayrıca çalışana destek uzman ekipleri oluşturulmalı ve sürecin en başından itibaren bu ekiplerin çalışanla ilgili çalışmaları yürütülmesi. Ailelere bu afetin konuşarak, paylaşarak atlatabileceği hususunda bilgilendirme – psikoeğitim çalışmaları yapılması, PSD çalışmalarının neler olduğu ve nasıl yapılması gerektiği hususunda kısa ve etkili yönergeler hazırlanmalı PSD çalışmaları afetin ilk anından itibaren başlamalı, enkaz altında yakınını bekleyen ailelerin yanlarında, yoğun ve yorgun süreç yaşayan ailelerin yanında sosyal süreci kolaylaştırmaya yönelik çalışmalar yapılmalı. Hastanelerde ve Sahra hastanelerinde PSD çalışmaları – Tıbbi Sosyal Hizmet yapılmalı sahaya giden ekiplere hangi hastanede hangi uzmanın görev yaptığı belirtilerek sahanın problemleri ile ilgili aktif iletişim süreci sağlanmalı. PSD hakkında sahaya çıkacak personele oryantasyon iyi bir şekilde yapılmalı ve takip edeceğimiz kişilerin kimler olduğu belirtilmeli. Hizmetlerin devamının sağlanması için yeni gelen ekiple bağlantının mutlaka kurulması, sahadaki problemlerin aktarılarak görev teslimi yapılması.

3)

Dezavantajlı Gruplarla Çalışma Sorunları

Göçmen ve sığınmacı gruplar için ve yerel halk için mutlaka tercümanlar sahada düzenli olarak görev almalı (Kürtçe- Arapça) Mahallelere inip saha çalışması yapılmalı, kayıp vatandaşlar, refakatsiz çocuklar, yaşlı engelli, hamile kişilerin tespitleri derhal yapılmalı, mobil ekipler ilk andan itibaren bu çalışmalara başlamalı. Sahada çalışacak ekiplere yönergeler verilmeli, kısa içerikler hazırlanmalı. Örneğin: Refakatsiz çocuklarla nasıl çalışmalar yürütülecek, engelli bireylere ne tür çalışmalar yapılacak? Tüm kurumların kendi içerisinde PSD çalışanı olmalı, Bakanlığın afet durumları için yetiştireceği özel ekipler olmalı teçhizatları ile birlikte derhal alana intikal edecek şekilde ekipler oluşturulmalı -

55

Her kurumda meslek personellerinden gönüllü afet ekipleri oluşturulmalı

Sahada görev alan meslek çalışanları için yönerge hazırlanmalı; neler yapılmalı, neler kesinlikle yapılmamalı. Örneğin: Çocuklar ya da kişilerle resim çekip sosyal medyada paylaşmamak (Gizlilik ilkesi).

4)

Temel İhtiyaçların Karşılanma Sorunları

-

Vatandaşa dağıtılmak üzere hazır çadırlarımız olmalı.

Çadırların dağıtımı muhtarlara bırakmamalı merkezî yönetim tarafından sisteme kaydedilerek yapılmalı. Bir sistem kurulmalı ve vatandaşa verilen destekler kayıt altında tutulmalı yardımlar ve hizmetler bu sisteme göre oluşturulmalı, Mobil bir uygulama kurulmalı vatandaşın TC sini girdiğimizde ne hizmetler aldığı görülebilmeli, Gelen ürünleri çadır odaklı dağıtılması ya da çadır numarası baz alınarak çalışmalar yapılmalı. İhtiyaçların dağıtılması sürecinde fotoğraf çekimi olmaması, yardımı almaya alışkın olmayan vatandaşlar için Aile Bakanlığı Alo 144 hattının aktif olma sürecinin yaygınlaştırılması.

5)

Mesleki Yetkinlik Sorunları

-

Herkes kendi mesleki sınırları içinde çalışmalı

-

Herkes standartlarına uygun şekilde hareket etmeli

Coğrafyanın gerekliliğine bakarak Sosyal Hizmet öğrencileri yetiştirilmeli, üniversitelerde çok kültürlü yapıya uygun öğrenciler yetiştirilmeli, Afet sürecinde meslek elemanlarının bildirim yapma yükümlülüğü olan konular bilmesi ve ilgili kurumlara gerekli yönlendirmeyi yapması

6)

Çalışan Sorunları

-

Temel ihtiyaçları karşılayacak şekilde personel sahaya çıkarılmalı

Her kurum gönderdiği personelleri teçhizatıyla sahaya göndermeli, her kurumun çalışanları için çadır stoğu olmalı 56

Tüm kurumlar personellerinin temel ihtiyaçlarını hazır tutmalı (Çadır, çorap, battaniye, temel teçhizat, dezenfektan). -

Çalışanların PSD’ye ihtiyaçları var; bu konuda çalışan ayrı ekiplerin olması,

Sahaya çıkacak personele teşvik olması açısından; idari izinleri ve extra ödeme işlemleri önceden belli olmalı Her kurumun sahada görev yapan personeli kaç gün orada kalacağı belli olmalı (2.cil Travmayı önlemek için) Sorundan etkilenen çalışanların değişikliğinin acilen yapılabilmesi,

7)

sahada

ayrılmak

istediklerinde

görev

Etik Sorunlar ve Sosyal Riskler PSD Çalışmaları

Sahaya çıkacak personele etik kurallar ve gizlilik hususları hatırlatılmalı ve yönergeler verilmeli Sosyal medya kullanıcılarının afetzedeleri istismar ve ifşa etmesine müsaade edilmemesi İhmal ve istismarı önlemek için çadırkentlerde “Toplum Merkezi Çadırı” olmalı burada ailelere yönelik psikoeğitim verilmeli – Mobil ekipler kurulmalı ve mahallede de bu çalışmalar yürütülmeli -

Etik hususlara uymayan personel derhal sahadan çekilmeli

Bilimsel çalışmalar için sahada veri toplayan kişiler 2.cil travmayı tetiklemesine mahal verecek çalışmaların olmaması Çadır kentlerdeki Toplum Merkezlerinde farklı unsurlar için Sosyal Uyum Çalışmaları yapılmalı Hizmetlerin sunulması sürecinde etik olarak sürece müdahale edilmesi insan onuruna yakışır şekilde desteklerin sağlanması Geçici barınma alanlarında afetzedelerin hangi hizmetin nereden alınacağını bilebileceği hem de o bölge için kamuoyunun yapılan hizmetler konusunda bilgilendirme yapılacağı bir hizmet noktası oluşturulmalı.

57

4.4. Dördüncü Grubun Çalıştay Raporu

AFET SONRASI SOSYAL ÇALIŞMA

Çalışma Grubu: Kübranur Görmüş, Merve İçer, Nurdan Bürüngüz, Merve Kaya, Mehmet Cemal Yüksel, Devrim Bükülmez, Mustafa Karahalil.

Bu çalışmada afet sonrası olarak ifade edilen süreç; afetten sonraki kurtarma çalışmalarını izleyen ve uzun vadeli müdahale süreçlerinden önceki dönemi kapsayan (akut dönem sonrası orta vade) süreçte yapılması öngörülen psiko sosyal müdahale planlamasını kapsamaktadır. Kurgu Açısından: -Makro organizasyonun bakanlıkların ve sivil toplumun karar verme yetkisine sahip üst düzey temsilcilerinden oluşan koordinasyon kurulu tarafından yapılması; koordinasyon kurulunun ulaşılabilirlik ve karar verme sürecindeki hız açısından afetin yaşandığı bölgede konuşlanması; personel ve diğer ihtiyaçlara ilişkin planlamaların afetten etkilenme düzeyine göre üst yönetim tarafından tasarlanması; bu sürecin aşağıdan yukarıya ve yukarıdan aşağıya hızlıca etkileşim olabilecek şekilde örgütlenmesi -Görevlendirmeler yapılırken il düzeyindeki koordinasyon birimlerine tercihen gönüllülük esasına göre belirlenecek yeterli mesleki bilgi birikim ve deneyimine sahip kişilerin alanda çalışacak personele oranla daha uzun vadeli olarak görevlendirilmesi (15 ile 30 gün arası; devralacak ekibe oryantasyon için yeterli süre göz önünde bulundurularak) 58

-Alanda çalışacak olan meslek elemanlarının daha çok enerji sarfetmeleri gerektiği düşünüldüğünden akut dönemde 4 gün sonrasında artarak en çok 15 güne kadar kısa vadelerde görevlendirmelerin yapılması -Görevlendirmeler yapılırken afet bölgesinin demografik, sosyal ve kültürel özellikleri ve ihtiyaçları da göz önüne alınarak uygulamaların bu doğrultuda planlanması -Görev alacak olan personelin güvenliğinin ve konaklama dahil tüm ihtiyaçlarının görevlendiren birimlerce planlanması -Meslek elemanlarını alanda destekleyecek süpervizörlerin önceden planlanması ve günlük çalışmaların sürekli olarak revize edilmesi. -Afet bölgesinde çalışan personelin afetzede olarak kabul edilmesi ve yerine görevlendirme yapılması -Çeşitli nedenlerle veya kendi tercihleriyle başka şehirlere giden afetzedelerin yeni koşullara entegrasyonu ve sonraki hayat planlamalarının yapılabilmesi için tüm bakanlıkların etkin şekilde çalışması -Görev alacak olan meslek elemanlarına, görevlerini teslim almadan önce, sunulan hizmetler ve kaynaklara ulaşım da dahil bölgenin özel süreçlerini de kapsayan hizmet içi eğitim verilmesinin sağlanması -İl yöneticilerinin ve çadır kent yönetiminin hizmet haritalarını oluşturması ve afetzedenin kolaylıkla ulaşabileceği şekilde görünür kılınması; billboard, afiş, el ilanı, radyo yayını vs. -Her türlü kitle iletişim aracının, basın yayın ve medya organının, afetzedelere yönelik sunulacak hizmetleri anlatabilmesi açısından etkin görev alması -Bilgilendirme süreçlerinin şeffaf olması yönünde azami gayret gösterilmesi, bilginin çalışan personele ve afetzedelere anlık ulaştırılarak yanlış yönlendirmelerin önüne geçilmesi amacıyla tüm çadır kentlere bilgilendirme sistemlerinin kurulması (anons sistemi vs.) Çadır kentler açısından; Çadır kent yönetimlerinin oluşturulması; yönetime kamu kurum ve kuruluşu temsilcileri, sivil toplum temsilcileri ile çadır kentte aktif yaşayan vatandaşların da sürece dahil edilmesi Tüm kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve sivil inisiyatiflerin planlamasının ve izlenmesinin çadır kent yönetimi tarafından yapılması Afetten etkilenen vatandaşların da yönetim ve organizasyon süreçlerine aktif olarak dahil edilmeleri ve ihtiyaçların belirlenmesine katılım sağlanması

59

Her sabah düzenli olarak planlama toplantılarının yapılması ve gün sonunda günün değerlendirilmesi ile güçlü ve zayıf yönlerin tartışılarak sürecin yönetilmesi Devamlılığın sağlanabilmesi açısından ekip değişimleri esnasına en az 1 günlük devir süreci sağlanması Vaka devamlılığının sağlanması ve mükerrer uygulamaların engellenmesi amacıyla arşivleme çalışmalarına önem verilmesi Çadır kentlere psikososyal müdahalenin yapılabileceği, bireysel görüşme gerçekleştirilebilecek, mülakat yapılmaya uygun şartları taşıyan bireysel görüşme çadırı; kadınlar ve dezavantajlı olan kesimlere ulaşılabilmesi ve toplumsal farkındalık çalışması yapılabilmesine olanak sağlayabilecek ve grup çalışmasının da yapılabileceği orta büyüklükte çadır ile çocukların etkinlik yapabileceği çocuk oyun çadırının oluşturulması ve bu çadırların koordineli şekilde yapılması Çadır kent düzeninin (çadırlar arası mesafe, tuvalet, duş, sağlık çadırlarının konumları, yangın tahliye yolları vb.) uluslararası standartlara uygun şekilde tasarlanması Çadır kentte yaşayan kişilerin demografik bilgilerinin çıkarılması ile dezavantajlı olanların tespit edilerek sosyal hizmet müdahalesi açısından değerlendirilmesi İhtiyaç tespitlerinin birebir mülakat teknikleri kullanılarak ve vatandaşın yaşam alanına gitmek suretiyle yapılması; tespit edilen ihtiyaçların temin edilmesi ile tesliminin insan onuruna yaraşır şekilde yerinde yapılması Çadır kent bölgesi merkez olmak üzere çevrede ve ara sokaklarda bulunan ve çeşitli nedenlerle çadır kente gelmeyi tercih etmeyen vatandaşlara ulaşılabilmesi açısından mobil ekiplerin kurulması ve tespit ve değerlendirmelerin bahse konu ekipler tarafından yerinde yapılması Çadır kent yönetimi tarafından ara sokakların belirlenmesini takriben yemek, hijyen malzemesi vb. temel hizmetlerin mobil ekipler tarafından bu bölgelere ulaştırılması -

Bu sürecin yönetilebilmesi amacıyla yeterli sayıda personelin görevlendirilmesi

Travmanın etkisinin en aza inmesi ve normalleşmenin sağlanabilmesi açısından çocuklara ve yetişkinlere yönelik sinema, gösteri gibi etkinliklerin planlanması Travmanın etkisinin azalması ve normalleşme ile sosyal işlevselliğin yeniden kazanılması açısından sonraki sürece hazırlık kapsamında meslek edinmeyi ve kişisel gelişimi sağlayan kurs vb. faaliyetlerin planlanması Çadır kentlerin yönetimlerinin süreci daha sağlıklı yürütülmesi açısından il içinde üst yönetim toplantılarına katılım sağlanması ve bu sayede il genelinde standartların oluşturulması

60

Okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise eğitiminin en kısa sürede çadır kentte de olsa hayata geçirilmesi, üniversite veya başka sınava hazırlanan gençlerin ders çalışabileceği ortamların oluşturulması ile dershane gibi hizmetlerin etkinleştirilmesi; bu süreçte okul sosyal hizmetinin hayata geçirilerek meslek elemanlarının aktif katılımının sağlanması Çadır kentte yapılan çalışmaları sırasında tespit edilen ve özel gereksinimi olduğu belirlenen çocuk, kadın yaşlı gruplar hakkında gerekli mesleki müdahalelerin planlanması veya ilgili kurum ve kuruluşlara gerekli yönlendirmelerin yapılması Özel gereksinimi olan bireylerin aileleriyle birlikte talepleri halinde özel gereksinimine cevap verebilecek illere naklinin sağlanması ÖNERİLER -Uzun vadeli çalışmaların tüm bakanlıklar ve sivil toplum kuruluşları açısından ayrıca planlanmasında yarar görülmektedir. -Örneğin; normalleşme, ekonomik hayata katılım ve üretimin teşvik edilmesi açısından kooperatiflerin kurulmasının desteklenmesi.

61

4.5. Beşinci Grubun Çalıştay Raporu

AFETLERDE DİSİPLİNLERARASI ÇALIŞMA

Çalışma Grubu: Ferit Duman, Kaan Sevim, Neşe Şahin Taşğın, Cevat Üstün, Ramazan Çalışır, Azize Serap Tuncer, Sakine Arslan Köse, Yuşa Erdoğan, Ayşenur Bekdemir. Büşra Karadağ, Melike Çelik.

Hazırlık Aşaması Kamu ya da özel kurum ve kuruluşların afet etiğine yönelik çalışmalarının yapılması. PSD (Psiko-Sosyal Destek) ekibinin yetki ve sorumluluğunun düzenlenmesi. PSD ekiplerinin öncesinde tanışmaları ve düzenli toplantılarının yapılması. Bölgelere ve afetten etkilenen kişi sayısına göre önceden belirlenmiş PSD ekip sayılarının belirli listesinin bulunması. Akreditasyon için internet sitesinin önceden hazır bulunması. Enkaz altından çıkan her kişinin başına PSD ekibinden bir kişinin atanması. Psikolojik ilk yardım yapıldıktan sonra (akut donem ) travmanın, travma sonra stress bozukluğuna dönüşmemesi adına PSD ekiplerinden farklı meslek gruplarının bu amaç ile afet bölgesinde bulunmaması. Afet bölgesine gidecek olan PSD gönüllülerinin çadır ve temel ihtiyaçları yetkili mecralar tarafından temin edilmesi. Hastanelerdeki triaj uygulamasına benzer şekilde PSD ekipleri için dijital platformun oluşturulması ve dijital arşiv sisteminin oluşturulması. 62

Çok acil, acil ve normal şeklinde formlar doldurularak dijital ortama aktarılması. Whatsapp yerine altyapısı güçlendirilmiş bir çalışmanın önceden hazırlanması. Medyanın, farkındalık oluşturma ve bilgi paylaşımı gibi yükümlülüklerini Kişisel Verileri Koruma Kanunu uyarınca yerine getirmesi adına bilgilendirilmesi. Müdahale AKUT ve benzeri arama kurtarma ekiplerine benzer şekilde PSD ekiplerinin de en az 72 saat kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri ekipmanlarının bulunması. Afet bölgesine gidecek olan ekiplerin, bu konuda eğitim almış profesyonellerden oluşturulması. Çalışanlara destek için çadırların hazır bulunması. İlk 48 saatte refakatsiz çocuk ve kayıpların belirlenmesi için çalışacak PSD ekiplerinin izleyecekleri prosedürlerle ilgili iş akış şemalarının hazırlanması. PSD yeleklerin numaralandırılması ve asla başka bir kişi ile paylaşılmaması. Yelekler konusunda güvenlik yönetmeliğine eklemlenmesi. İyileştirme Manevi destek uzmanlarının ve ruh sağlığı uzmanlarının meslek sınırlarına saygı göstermesi ve meslek ihlalinin yapılmaması. Risk tespiti PSD ekiplerinin destek illeriyle düzenli temas halinde bulunması ve ortak etkinlikler düzenlemesi. Yapılacak faaliyetlerin AFAD önderliğinde yapılması. Kurum/Kuruluş ve STK’ların ortaya çıkardığı afet faaliyetlerinin birleştirilmesi ve daha organik bir yapıya dönüştürülmesi. Eğitim kurumlarında (Üniversiteler; sosyal bilimler…) afet acil durumlar bağlamında psikososyal destek eğitiminin müfredata eklenmesi. PSD ekiplerine öz bakım ve çalışana destek kapsamında destek sağlanması. Afetlerden etkilenen kişilerin hizmetlerden eşit bir şekilde yararlanması ve sunulan hizmetlerin bir hak olduğu bakış açısının sahada görev alacak olan bütün ekiplerin anlaması ve uygulamasının sağlayacak bir perspektifin yerleştirilmesi. Afet bölgesinde bulunan görevli/gönüllü personellerin mahremiyet ve gizliliğe (Kişisel Veriler Koruma Kanunu) saygı gösterilmesi adına önceden hazırlanılmış olan formun imzalatılması.

63

Bölgenin yerel kültürüne hâkim ve bölgenin özelliğine göre farklı diller bilen, PSD ekiplerine yardımcı olacak kişilerin önceden belirlenmesi. Afetlerde yürütülecek çalışmaların her aşamasında ve özellikle risklerin tespit edilmesinde farklı mesleklerin iş birliğine ve ekip olarak çalışmalarına özen gösterilmesi. Afet döneminde PSD ekiplerinin olası çatışma durumunu önlemek ve eşgüdümlü çalışmasını sağlamak amacıyla disiplinlerin sınırlarının, mesleki becerilerinin ve rollerinin belirlenmesi.

64

5. BÖLÜM ESİNLENMELER VE KATKILAR 5.1. Çalıştaydan Esinlenmeler ve Katkılar Çalıştayda ortaya çıkan beş raporla sosyal çalışmacılar tarafından afetlerde yapılanlar ve düşünceler ayrıntılarına kadar ele alınmıştır. Çalıştay katılımcıları merkezî ve yerel boyutlarıyla kamu yönetimi, özel ve sivil yönetimlerden beklenenler, yapılan çalışmalarda eşgüdüm (koordinasyon) eksiklikleri ve sosyal hizmetlerin yeterli hızda ve yaygınlıkta verilememesi gibi noktalara değindiler. Ancak görünen o oldu ki sosyal çalışma (social work) mesleğini sosyal hizmet olarak (social service) adlandıranlar bu kavram çerçevesinin dışına çıkamamış ve sosyal çalışmacıların deprem bölgesindeki insanlar için yaptıkları ya da yapması gerekenleri sadece verilen ya da verilemeyen sosyal hizmetler (social services) olarak görmüş, onları yazmışlardır. (Bunun dışına bir tek psikososyal destek hizmetleriyle çıkıldığı görülmektedir.) Kuşkusuz sosyal çalışmacı sosyal hizmetleri verecek, gerekiyorsa taşıyacak, yükleyecek ve dağıtacaktır. Dağıtımın sağlıklı ve hızlı olması için verilmesine destek olarak çalışmalara katılacaktır. Ancak ondan beklenen temel görev sosyal hizmet verme süreci tamamlandıktan sonra diğer meslekî çalışmalarına, yani sosyal çalışmalara geçmektir. Sosyal hizmetler kurtarıcı, sosyal çalışmalar onarıcı çalışmalardır. Sosyal hizmet ivedi ve rutin bir dağıtım hizmeti olduğu için bunu, yani sosyal yardım dağıtımını herkes, her meslek yapabilir. Hatta gönüllü kişiler ya da STÖ’ler de yapmaktadır, yapacaktır. Sosyal çalışmacı verilmesi gereken sosyal hizmetlerin neresindedir? Verilecek sosyal hizmetleri önceden planlar, hazırlar, kaynakları bulur, geliştirir, malzemelerin depolanmasına önayak olur, gelenleri kayda alır, merkeze bildirir, eksikleri belirler, kaynak arayarak ve yaratarak talep eder, onları örgütler, ilgili kurum ve kuruluşlar arasında eşgüdüm sağlar ve dağıtımda denetim ve gözcülük yapar. Bu çalışmaları da çalıştığı kurum ve kuruluş bünyesinde o kapasite içinde yapar. Kapasiteyi büyütme sorumluluğu da vardır ayrıca. Ancak, onun dışında kalan herkes kendi etki alanında, kamudan gönüllüsüne kadar aynı çalışmaları yapabilir, yapacaktır. Dağıtımı kim yaparsa yapsın o çalışma alanıyla ilgili sosyal çalışmacının dikkat etmesi gereken bir başka önemli konu, gelen yardım gereçlerinden kullanım süresi geçenlerin derhal depolara çekilmesi ve imhasıdır. O heyecan ve acele yürütülen işler arasında bu nokta gözden kaçabilir. Hatta belki de iyiniyetle düşünen birtakım kişiler, insanlar aç, bunların süresi geçmiş olsa da yenebilir gibi kararlar verebilirler. Bu ayrıma sosyal çalışmacı dikkat vermelidir. Sosyal hizmetler ve sosyal yardımlar depremde belirli bir süredir; afet ve yardım örgütlenmesinin koşullarına göre birkaç haftadan birkaç aya kadar süren bir çalışmadır. Bu çalışmanın gözetimini sosyal çalışmacı yapmalıdır, çünkü işi yalnız gelenleri gözlemlemek değil, o sosyal hizmetlerin nereden geldiğini, nerelere dağıtılması gerektiğini, kaynak yerlerini de bilmektir. Yeni kaynaklar arar, bağlantı kurar, üretir. 65

Kaynakların yönlendirmelerinden haberlidir, nereye yönelteceğinin kararı ondadır vb. İşi sadece geleni nereye dağıtayım diye sormak değildir; o soruyu yanıtlaması gereken kişidir. Bireysel gereksinimlerle kaynakları ilişkilendirmek ve insanların bu kaynaklara erişimini sağlayacak düzenlemeleri yapmak görevidir. Kuşkusuz sosyal hizmetler ivedi, öncelikli, en büyük hızla yapılması gereken hizmetlerdir. Ancak sosyal çalışmacının yapacağı mesleki görevler arasında tamamlayıcı ve eksiklik giderici hizmet olarak önplanda yer tutar. Arkasından depremin yarattığı sosyal hastalıkları sabırla ve uzun erimle tedavi süreci başlar. Tamamlayıcı sosyal hizmetler dışında ana görevi budur sosyal çalışmacının. Sosyal hizmet çalışmaları tamamlanır tamamlanmaz sosyal çalışmacı diğer uzun soluklu çalışmalarına yönelir. Afetlerde, depremde sosyal çalışmacıların çok çeşitli rolleri, işlevleri ve görevleri vardır. Bu çalışmalar da sosyal çalışmacının diğer mesleki işlevleridir. Sosyal çalışmayı sosyal çalışma yapan diğer bilimsel temellere dayalı çalışmaları herkes yapamaz, sadece sosyal çalışma lisansını diplomayla taçlandıranlar yapabilir. Sosyal çalışmacı tezelden o çalışmalara geçmelidir. O çalışmalar nelerdir? Aşağıda onları sıralayacağız. Bütün bu çalışmaları yaparken şunu da gözönünde tutmak gerekiyor. Deprem bölgesindeki yaşayan ve çalışan sosyal çalışmacılar da depremzededir, yani afetten bölge halkı olarak etkilenmiştir. Konuşulacak müdahaleler bu ışıkta görülmelidir. Bu nedenle o bölgede ailesiyle deprem şokunu yaşamış bir sosyal çalışmacıyı sosyal sağlık durumuna göre bölgeden uzaklaştırmak, sağaltıma (terapiye) almak gerekebilir. Aynı sorunu yaşayanı o sorundan etkilenmiş kişilerin iyileştirilmesi için görevlendirmek yarar sağlamayacaktır. Bölgeye dışardan, olayı içinde yaşamamış ve etkilenmemiş sosyal çalışmacılar gönderilmelidir, gelmelidir.

5.2. Sosyal Çalışmacı Depremi Nasıl Görür? Sosyal çalışmacı depremi nasıl görür sorusu her meslek ve nasıl görüldüğü sorulan o mesleğin herhangibir çalışma alanıyla o meslek arasındaki bağlantıyı kavrayabilme açısından önemli bir sorudur. Örneğin, tıp insanı nasıl görür? Mimar evine girip çıkacak engelliyi nasıl görür? Bir çöpçü yaptığı işle ilgili olarak insanların temizlik kirlilik ilişkilerini nasıl görür? Bu çeşit sorular ilgili mesleğin kendi işine olan algı ve sorumluluğunu geliştirecektir. Gerçekten sosyal çalışmacılar depremi nasıl görür? Herhangibir afeti nasıl görür? Sosyal çalışmacılar depremi sosyal olay olarak görür ve der ki: Deprem olur, doğayı ve fizik çevreyi yıkar. Yer sarsıntısıyla ve bu yıkımlar sonucu aynı zamanda insanda da deprem olur. Ruhsal deprem. Sarsıntının yarattığı ruhsal deprem sarsıntının şiddetine göre belki daha kolay atlatılabilir. Ancak kişinin yaşadığı, alıştığı, sevdiği; sevdikleriyle birlikte ve elele olduğu, ürettiği, zevk aldığı, sanat yaptığı, sevdikleriyle söyleştiği, birlikte yemek yediği, uzandığı… ortamı, (a) yıkarak yokeder, (b) yokedemezse de sarsarak, azaltarak dağıtır. İnsanı göçe zorlar, alıştığı yerden koparır. 66

Duvarlara “Geri döneceğiz Hatay” diye yazarak yerleşimlerini terketmeleri bundandır. Evinde zarar vermezse işyerinde vermiştir, komşusuyla iletişimi aksamıştır, kopmuştur, çocuğunun okulu aksamıştır, hastaneden ya da cezaevinden depremde dışarı çıkamayan sevdiğini düşünür. Hastaneden çıkıp çadırda kalan hastasına içi yanar. Cezaevinden çıkamayacağını düşündüğü sevdiğini ya bir daha olursa diye düşünmekten uyuyamaz. Huzurevindeki yaşlısını düşünür huzursuz olur; evdeki engellisinin ya da çocuklarının bakımını düşünür, aksamıştır. Deprem bölgesi dışındaysa ya da başka yere göçetmişse deprem bölgesindeki sevdiklerini düşünmekten uykuları kaçar. Bu yaşananların ve sarsıntıların yarattığı travma (ruhsal sarsıntı) ve diğer sosyal olaylardan etkilenmeyle ortaya çıkan ruhsal rahatsızlıklar üstüne üstlük yeni sosyal sorunlar körükler, sosyal ilişkiler yeniden eskisi gibi kurulamaz, çünkü ya çevresindeki insanlar değişmiştir ya kendisi, eski ilişkileri kurmakta zorlanmaya başlamıştır. Kişide, ailede, gruplarda iletişim ve etkileşim sıkıntıları ya içsel ya dışsal etkenlerle eskisi gibi yürüyememektedir artık. Fizik depremde doğa bilimciler, yer bilimciler, insandaki depremde sosyal bilimciler devreye girer. Doğanın yıkılması, harap olmasıyla doğa bilimciler, (fizikçiler, kimyacılar, biyologlar, tarım mühendisleri, veterinerler); yeryüzü ve yeraltındaki fizik değişmelerle, yerbilimciler, subilimcilerle gökbilimciler; insan eliyle yaratılan fizik çevrenin yıkılmasıyla ilgili olarak mühendisler, mimarlar), insandaki sağlık yıkımlarıyla da sağlık elemanları (tıp doktorları, tamamlayıcı meslekler (hemşire ve diğer hastabakıcılar, diyetisyen, anestesizt, fizyoterapist vb.), psikolog, sosyal çalışmacı) 14, ve; İnsanların sosyal çevrelerinin yıkılmasıyla başta sosyal çalışmacılar olmak üzere diğer belirli sosyal bilimciler işlev sahibidir. Bununla da kalmıyor. Doğayı ve fizik çevreyi yıkan depremde yerbilimciler başta olmak üzere onların uyarılarına uygun olarak siyasetçiler, diğer karar alıcılar, konuyla ilgili bürokratlar, kent plancıları, mimarlar, mühendisler, müteahhitler çalışır. Bununla da kalmıyor. İnsanı yıkan depremde sosyal çalışmacılar, çocuk gelişimciler, öğretmenler, anaokulu öğretmenleri, kreatörler, psikologlar psikiyatrlar ve hekimlerin yanısıra tiyatro ve sinema sanatçıları, sporcular, cambazlar (akrobatlar), güldürü ustaları (sohbet göstericileri (talk showcular), güldürü yazarları, karikatüristler… çalışır. Duygu üretirler, insanları farklı düşüncelere yönlendirirler. Doğa bilimleri (Naturwissenschaften, f), doğa bilimciler (NaturwissenschaftlerIn). Fizikçiler (physicist; ), kimyacılar (chemist), biyologlar (biologist), tarım mühendisleri (agricultural engineer), veterinerler (vet; TierarztIn); yeryüzü ve yeraltındaki fizik değişmelerle, yerbilimciler (geoscientist), subilimciler (hydrologist), gökbilimciler (astronomer; AstronomIn), mühendisler (engineer), mimarlar (architect), insandaki sağlık yıkımlarıyla da sağlık elemanları (tıp doktorları (doctor; ArtztIn), tamamlayıcı meslekler (auxiliary occupations), hemşire (nurse; Krankenschwester, f), hastabakıcılar (nurse; Pflegekraft, m), diyetisyen (nutritionist; ErnaehrungsberaterIn), anestesizt (anesthesiologist; AnaesthesistIn), fizyoterapist (physiotherapist; PhysiotherapeutIn vb.), psikolog (psychokogist; PsychologIn), sosyal çalışmacı (social worker; SozialarbeiterIn/SozialpaedagogIn). 14

67

Depremde bulunduğu alandaki insana anlık yardıma, kurtarmaya herkes koşar, yardım eder. Su verir, yiyecek verir, giysi, çamaşır, yatak, yorgan, battaniye verir. Bunu kişiler temelinde değil STÖ’ler temelinde de yapılır, kamu yönetiminin görevlendirdiği organlar da (AFAD, Kızılay gibi), özel şirketler de. Sosyal hizmettir bu. Her meslek ve eli ayağı tutan, sağlığı gücü yeten, herkes. Karşılıksızdır. Parayla yapılmaz. Sosyal çalışma depremin yarattığı fizik, ekonomik ve sosyal yıkıntılarının yaralarını sarma mesleğidir. Sosyal hizmetleri aşan başka işlevlere sahiptir. Sosyal hastalıkların sosyal sağaltımına yönelik işlevlerdir bunlar. Bu nedenle sosyal çalışma sosyal hizmetlerden daha ötede, insanda yaşanan depremi giderecek en yaygın işleve sahip meslektir. Depremde diğer sosyal meslekler de kendi işlev çerçeveleri içinde mesleklerini yürütürler. Sosyal çalışmacılar, özellikle depremle ilgili çalışan sosyal çalışmacılar konuyla ilgili sosyal medyayı ciddiyetle izlemelidir. Çünkü buradan kendilkerine görevler çıkabileceği gibi genel örgütleme ve açısından da bu haberlerden yararlanılabilir. Örneğin; “Hepinize günaydın ben [adını ve adresini veriyor] Kurumumuza getirilen çocukların anneleri ve babaları olmadığı için refakatçilere ihtiyacımız var. Yetersiz kalıyoruz. Refakatçi olmak isteyen gönüllü kadınlar varsa, bekliyoruz.” Sosyal çalışmacılar, kuşkusuz önce bu merkezlerle iletişim kurup doğrulama alarak, bu adreslere gönüllüler üretip ve eğitip yollayabilir. Örneğin; “Arkadaşlar Hatay Payas NK Meteoroloji limanına demir attık. Burayı hastaneye çevirdik. Muğla bölgesinden gelen 65 kişilik gönüllü sağlık personeli ve diğer araç gereçlerle bu gemiyi ikinci basamak sağlık hizmeti verebilecek bir hastaneye çevirdik Hatay Dörtyol Metalurji Limanına demirledik. Hasta kabulüne başladık. Lütfen bu videoyu yayın.” Sosyal çalışmacılar hem yeni bir girişimden bilgilenmiş hem gerekli hastaları yönlendirerek, yollayarak hizmetlerini kolaylaştırmış olurlar. Kaynakları bilme ve ulaşabilme sosyal çalışmanın temel işlevlerinden biridir. Deprem günlerinde bunlar gibi daha birçok sosyal medya örnekleri yayıldı. Hepsi birbirinden uyarıcıydı, ancak biri sanki sosyal çalışmacılara, insanların ne denli travma içine düşebildiklerini ve görev alanlarının genişliğini özetleyerek gösteren değerde bir çığlıktı. Vidyoda biri şöyle konuşuyordu: “Merhabalar ben grubunuza yeni katıldım. Doktor Evrim Uçkunkaya. […] Plastik cerrahım. Size hemen şunu söylemek istiyorum. Salı günü plastik cerrahi derneğinden gönüllü hekimler olarak biz altı hekim plastik cerrah daha öncesinde de bir altı hekim daha […] Hatay Devlet Hastanesine gittik. […] Hatay Devlet Hastanesi … kullanılmıyor. … Üçüncü katı cesetlerle dolu çünkü. İlk sarsıntıdan sonra çıkabilenler çıkmış; yoğunbakım hemşireleri alabildiği kadar bebeği kucağına almış çıkmış, eee, kalanların hepsi hastanede ve eks! Morg da dolu. Öyle etrafta duruyorlar; inanılmaz, çok ölü var. Kefen yetmiyor. İnanılmaz bir koku var. Hijyende inanılmaz bir problem var. Tuvalet yok, elimizi yıkayamıyoruz, tuvalete gidemiyoruz, çimenlere yolluyorlar, hela yok bu arada. Neyse yeteri kadar yollamayın diye söylemiyorum; yeteri kadar malzeme, tıbbi malzeme, 68

ilaç, battaniye, yorgan, kıyafet var ve bunlar çoğaldığı zaman, bunlar AFAD'ın çadırlarında istifleniyor ve böyle atılarak isteniyor. Böyle bir organize şekilde istiflenmiş zor ve bu battaniyeler ve kıyafetler ve ayakkabılar sonra dışarı bırakılıyor. Gelip insanlar kendilerine göre deneyip seçsinler, alsınlar diye ve burada tabii ki hava çok soğuk ve çok rutubet var. Eee… Günün sonunda bunlar hepsi ıslanıyor, insanların da işine yaramıyor, ıslak eşyalar, ıslak battaniyeler ve sonra orada yol kenarlarında çürüyor. Böyle bir durum var. İnanın yeteri kadar malzeme… yollamayın diye söylemiyorum, … ama bugün dönerken de gördük ki biz Hatay'dan Adana'ya ambulansla döndük 3 saatte. 3 saatlik yolun her 1 km’karesi dolu tırlarla, kamyonlarla, kamyonetlerle: artık trafik ilerlemiyor ve eminim ki bugün daha bu önümüzdeki günlerde de devam edecek. Ama eee… talan olacak heba olacak, istediğimiz yerlere ulaşmayacak. O yüzden enerjimizi paramızı ve düşüncelerimizi önümüzdeki haftalara, önümüzdeki aylara saklamamız gerekiyor, çünkü bu bizim sadece gördüğümüz küçücük bir şey. Bunun altında bu çocukların ve erişkinlere bu birkaç gündür oldukça fazla amputasyon yapıyoruz. Bu çocukların çok fazla proteze, orteze, yürüme araçlarına, yani bir çok şeylere ihtiyacı olacak. Çok büyük rehabilitasyon merkezlerine ihtiyacımız olacak. Yuvalara, ilkokullara, kreşlere ihtiyacımız olacak. Belki kimsesizlerevine, bakımevlerine ihtiyaçlarımız olacak. Bizi çok ağır, çok zor, maddi ve manevi günler bekliyor. Kişisel hareket etmek yerine büyük organizasyonlarla ya da küçük organizasyonlarla, ama kişisel olmadan bir şeyler yapmak ve birebir şahıslara eğer elini verebiliyorsanız vermek manalı. Yoksa inanın olmuyor, yani olamıyor. Hâlâ da dediğim gibi olmuyor, dolduruyorlar, AFAD gitmiyor, UMKE yetersiz. Organize olup, daha güzel, daha büyük, daha toplu işler yapmayı ben tavsiye ediyorum. Yapacağınız her işte varım. Olmak da isterim. Elimden ne geliyorsa da. Lütfen bana da söyleyin. Sizi bilgilendiririm. Hiçbir şey internette gördüğümüz, televizyonda gördüğünüz gibi değil. Bizim bugünkü 3 saatlik akşam sabaha doğru yolculuğumuzda şehir kokuyor. Artık şehir gaz kokuyor. Doğalgaz kokusu değil bu. İnsanlar çürüyor; onlar Allah'tan hava soğuk ama, insanlar çürüyorlar. Kangren kokuyor, ölü kokuyor, ölü kokuyor yani, Hatay ölü okuyor. Daha bunların toplanması gerekiyor. Çok uzun günler var. O yüzden bence hızlı ve pratik hareket etmek… Şu anda çok zor. Daha organize, daha uzun soluklu şeyler yapalım derim ben.” Depremin içinde ve en yakıcı bölgesinde yaşamış ve gözlemlerini heyecanla açıklamış olan bu değerli hekimin bu kısa sözleri içinde o denli çok öğrenilecek konu var ki! Sosyal çalışmacı bu çığlıktan neler çıkarmalıdır? Gönüllü çalışmak isteyen 12 hekim zamanını nasıl ayarlamışsa ayarlamış ve deprem bölgesine gitmiş. Görevli gitmemiş, gönüllü gitmişler. 12 hekim. Kullanılamayacak duruma gelmiş bir hastaneye gidiyorlar, durumu görmek, birşeyler yapabilmek için. Gelecek bir deprem durumunda planlama yaparken acil gereksinimler listesine kefen de koymak ve depolamak gerekiyor. Sanıyorum ilk elde akla gelmeyen bir konudur. Gelecekteki deprem planlamasında hijyen konusuna özel önem verilmeli. Türkiye, ekmek bulduk da hijyen mi kaldı diyebileceklerin olabileceği bir ülke. Acil el yıkama musluklu depolarının da hazır olması gerekiyor demek ki. Seyyar tuvalet üretim ve sevki konusunda 69

planlamalar yapılmalı. Kuşkusuz bunların yeterli sayıda olmasının ölçüsünü ve depo büyüklüğünü şimdiden ayarlayabilmek kolay değil. Ancak, örneğin, Kızılay’ın seyyar tuvalet, su deposu gibi üretim yerlerine sahip olması ya da uygun atölyelerle, fabrikalarla anlaşmalı olması gerekiyor. Bunlar son anda aranmamalı. Evet, yeteri kadar malzeme, tıbbi malzeme, ilaç, battaniye, yorgan, kıyafet vb. her depremde denetimsiz gelecektir. Depremin boyutları büyük oldukça miktar artacaktır. Planlama bunun için vardır. Şu büyüklükte bir depremde şu kadar nüfusa ya da şu kadar yüzölçümüne dağıtım yapılabilecek bir planlama dört başı bayındır şimdiden yapılmalıdır. Gelecek yardımların hangi depolara sevkedilmesi gerektiği, ona uygun sayıda ve büyüklükte depo yerleri şimdiden tasarlanmalıdır. Bu malzemelerin gelecek bir depremde hangi takım tarafından tam yetkiyle nerelerde depolanacağı, dağıtımın hangi araçlarla kaç kilometrelik uzaklıklara ne hızla yapılacağı, öncelikli dağıtım malzemesinin ve öncelikli bölgelerin belirlenmesi kararının hızlıca kimler tarafından nasıl verileceği şimdiden planlanmalıdır. “Bu kadar büyük olacağını nerden bilelim abi?” beyinsel sınırlılığının kolayca aşılabileceği yeterince felaket yaşadı bu ülke ve depremin çok büyük olasılıkla hangi bölgelerde ne yaygınlıkta ortaya çıkacağını da bilim söylüyor zaten; kimsenin nerden bilelim diyecek cehaleti üretememesi gerekir. Yeni bir planlama gerek. Kapsamlı ve yaygın. Evet, bunların AFAD'ın çadırlarında istiflenmesi doğrudur, ancak “AFAD’ın çadırları” acilen nerelere kurulacak, hangi bölgeden gelen yardım gereçleri hangi bölgedeki yardım çadırlarına sevkedilecek, önceden planlanmalı. Yazılı planlanmalı yazacaktım, ayıp olacak, plan zaten kesinlikle yazılı olur. Ayrıca, canlı kalır, rafa kaldırılıp unutulmaz! Böylece TIR’ların fazla mazot yakmamak adına biran önce ilk bulduğu arsaya gerekli araçları yığıp gitmesi de ortadan kalkmış olur. Hatta bu planlama ve dağıtım işinden sorumlu takıma verilen yetkiyle, savaş zamanlarında olduğu gibi, gerekli durumlarda taşıma (nakliyat) için en hızlı ulaşılabilecek taşıma araçlarını zorunlu çalıştırma yetkisi verilebilir. Ancak bu hizmet savaş zamanlarında olduğu gibi karşılıksız bırakılmaz, belirli bir süre sonra şu kaynaktan ödenmek üzere araçlar çalışmaya yönlendirilebilir. Böylelikle hem TIR’lar buyruk gereği istediği yere bırakamaz hem de istenilen depoya kadar götürmeleri sağlanmış olur. Hatta AFAD’ın depolama çadırları sadece çadır olarak kalmamalı, Kızılay’ın ülkenin belirli bölgelerinde konuşlandırılmış depo binaları gibi deprem bölgelerinde depreme dayanıklı büyük betonarme depoları kurulmalıdır. Ya da Kızılay’ın uygun bölgedeki depoları bu iş için kullanılmalıdır. Bunlar sadece planlama isteyecek işlerdir. Bu planlama da yetkili ve deneyimli bir takımın oluşturulup yetkilendirilmesiyle sağlanabilecektir. Yeni kurulacak depolar, şimdiden, çelik askeri barakalar benzeri ya da oluklu alüminyum büyük silindirik barakalar olarak büyük masraf istemeden kurulabilir. İnternette çeşit çeşit baraka depo modelleri görülebilir. Sağlıklı bir planlamayla Kızılay’ın depoları kullanılabilir, yeni baraka depolar uygun yerlere planlanabilirse “soğuk ve çok rutubet”te yerlere atılan gereksinim maddeleri ıslanmaz, ıslak eşyalar, ıslak battaniyeler yol kenarlarında çürümez. 70

Bu sayfada örnek olarak görülen Ankara Deprem Haritası gibi haritalar incelemeye açındığında ulaşım yollarını da gözönüne alarak biriktirim depolarının hangi yörelerde yoğunlaşacağı konusunda kolay karar verilebilecektir. Doktorlar Hatay'dan Adana'ya ambulansla dönerken 3 saatlik yolun her 1 km’karesi TIR’larla, kamyonlarla, kamyonetlerle doluysa bu Türk halkının yardımseverliğinin göstergesidir. Bu duyguların karşılıksız bırakılmaması, bunun için de şimdiden sağlıklı bir biriktirim, depolama ve dağıtım planlaması yapılması gerekmektedir. Bu zor bir iş değildir. Ancak göçebe kültürün kalıntıları sanayi kültürünün ürünü ve gereği olan depolamayı gereksiz, anlamsız ya da zor görebilir. Önemli olan, kurulacak planlama takımının “Abi, bunlar boş işler”, diye düşünmeyecek, göçebe kültürüyle değil sanayi kültürüyle yoğrulmuş bürokratlardan seçilmesi sağlansın. “Bu çocuklara ve erişkinlere bu birkaç gündür oldukça fazla amputasyon yapıyoruz.” Diyen hekimlerin sözlerini ciddiye alarak amputasyon gereçlerinin ucuz ve sağlam üretimi için de planlama geleceğe yönelik birşeyler yapmalıdır. (“Bu çocukların çok fazla proteze, orteze, yürüme araçlarına, yani bir çok şeylere ihtiyacı olacak.”) “Çok büyük rehabilitasyon merkezlerine ihtiyacımız olacak.” Bu uyarı deprem planlama takımının değil Sağlık Bakanlığının üzerinde durması gereken bir konudur. “Yuvalara, ilkokullara, kreşlere, kimsesizlerevine, bakımevlerine ihtiyaçlarımız olacak.” Sözleri de aynen bir yukarıdaki maddede belirtildiği gibi Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı gibi bakanlıkların planlama çalışmalarında değerlendireceği konulardır. “AFAD gitmiyor, UMKE yetersiz” değerlendirmeleri zamanında çok yapıldı. Bu değerlendirmelerin bir daha yapılamaması için AFAD, UMRE ve onları yöneten merkezi kamu kurumları bu bölümden alacağımız ders olarak onları da kapsayan bir planlama şimdiden başlatılmalıdır. “Organize olup, daha güzel, daha büyük, daha toplu işler yapmayı ben tavsiye ediyorum.” Cümlesi kimsenin, hiçbir kamu kurumu yetkilisinin, hiçbir politikacı ya da bürokratın hayır demeyeceği bir cümledir. Yeter ki planlama takımının ya da takımlarının planlama 71

olgusunu kavramış, kültürel yapısı buna uygun iyi öğrenim görmüş kişilerden oluşturulması sağlansın. “Yapacağınız her işte varım. Olmak da isterim. Elimden ne geliyorsa da. Lütfen bana da söyleyin. Sizi bilgilendiririm. Hiçbir şey internette gördüğümüz, televizyonda gördüğünüz gibi değil. Bizim bugünkü 3 saatlik akşam sabaha doğru yolculuğumuzda şehir kokuyor. Artık şehir gaz kokuyor. Doğalgaz kokusu değil bu. İnsanlar çürüyor; onlar Allah'tan hava soğuk ama, insanlar çürüyorlar. Kangren kokuyor, ölü kokuyor, ölü kokuyor yani, Hatay ölü okuyor. Daha bunların toplanması gerekiyor. Çok uzun günler var. O yüzden bence hızlı ve pratik hareket etmek… Şu anda çok zor. Daha organize, daha uzun soluklu şeyler yapalım derim ben.” diye içtenlikle konuşan hekim yurttaşımız gibilerin gelecek deprem planlama takımlarının toplantılara davet edip görüşlerini alması da ayrı bir geliştirici çalışma olacaktır. “Bunları herkes biliyor” gibi bir tepkiyle bu dinlemeler yapılmazsa olayların acılarını yüreklerinde içlerinde duyarak düşüncelerini söyleyenlerden çıkacak özgün çözüm önerileri heba edilmiş olur. Herşey herkesin aklına gelmiyor ay da herşey herkese aynı önemde görünmeyebiliyor. Bu yüzden bu duyarlı kimseler ciddiye alınarak dinlenmelidir ki sıradan olarak akla gelmeyen birçok çözüm üretilebilsin. Planlama takımlarının oluşturulmasında sosyal çalışmacılardan da deneyimli ve yaratıcı düşünce sahibi olanlar bu takımlara alınmalıdır. Çünkü bu kapsamlı çalışmaların büyük çoğunluğu sosyal boyutlu çalışmalardır, sosyal sorun üreten durumların ortadan kaldırılması için sosyal çalışmacıların lisans öğrenimleriyle kazandıkları formasyona uygun olarak farklı yaratıcı önerileri olacaktır. Son olarak sosyal çalışmacıların yukardaki çığlıktan (feryattan) çıkaracağı son ders de bu çığlığın, bu kadar derin ruhsal ve sosyal yaralanmışlıklar içinde bulunan sayısı bilinmeyecek denli çok sosyal ve ruhsal sarsıntı geçirenlerin saptanması, yeni mesleksel modeller, yöntemler ve teknikler geliştirerek bu kitlenin psikososyal tedavilerinin hızla ve etkin biçimde yapılması çağrısı olmasıdır. Ayrıca bu sosyal tedavi sadece deprem bölgesiyle sınırlı kalmamalıdır. Deprem bölgesinden göç edenlerin gittikleri yerlerdeki SHM’lerdeki sosyal çalışmacılar, deprem bölgesinde hiç bulunmayıp da orada yitirdikleri yakınları ya da duydukları akılalmaz olayların etkisiyle sarsıntı geçirenler gene o yörenin SHM’lerindeki sosyal çalışmacılar depremin sonuçlarıyla ilgili mesleki donanımlarını geliştirerek çözümler ve yollar üretip sosyal tedaviye hazır olmalıdır. Deprem tüm Türkiye’yi şöyle ya da böyle etkilemiştir. Artan ve çeşitlenen gereksinimlerin karşılanması için sosyal çalışmacılar tarafından geleceğe yönelik sosyal araştırmaların yapılması gerekliliği ortaya çıkıyor. Sosyal çalışmacılar tarafından aporlar hazırlanarak yetkili kamusal merkezî ve yerel birimlere iletilmesi, strateji ve planlama önerilerinin belirlenerek mercilere sunulması gereği ortaya çıkıyor. Bunun için sosyal çalışmacılar talimat beklemez; STÖ’lerde bu çalışmaları başlatabilirler. Hem adlarını duyurmuş hem gelecek meslek elemanlarına şimdiden yer üretme sorumluluğunu geliştirmiş olurlar. Yapacak iş öyle çok ki…

72

Yukarıdaki konuşmayı çözümlediğimizde insanların sosyal yapılarının, ilişkilerinin büyük oranda sarsılacağı, değil, sarsıldığı tahminini yapmak bir sosyal çalışmacı için zor değildir. Yardım örgütlenmelerinin yaygın ve kaynaklı ve planlı karşılanması ve bekletmeden farklı gereksinim bölgelerine yollanması için yeni bir düzenleme yapılması zorunluğu yetkilileri zorlamaktadır. (Kimdir bu yetkililer, yeni birileri mi olmalı, AFAD bu konuda ayrı ve öncelikli bir çalışma mı yapmalı? İşi bu konuda düzenli çalışan ve düşünce ve kaynak üreten bir takım oluşturup ona mı bırakmalı, buna yürütme makamındaki (icra eden) siyaset karar verecektir.) Bu konuşma, bu çığlık sosyal çalışmacılara Yoğun bir sosyal ve psikolojik destek birlikteliği ve Yeni, pratik ve kapsamlı (yaygın olabilecek) çözümler ürettirmelidir. Depremde bozulan yapılar farklı farklıdır. Doğal yapı bozulur, fizik yapı bozulur. Bunlara bağlı olarak toplumsal yapının altyapı kurumu olan ekonomik yapı bozulur. Tüm bunlara bağlı olarak sosyal yapı bozulur. Sosyal yapının bozulması içinde sadece sosyal ilişkiler değildir bozulan. O bölgedeki, toplumsal yapının üstyapı kurumları olan sağlıksal yapı, eğitimsel yapı, kültürel yapı büyük sarsıntı geçirir. Tekrar yerlerine konmaları, hızla onarılmaları gerekir. Bu farklı yapılara da depremin sosyal sorunları yansıyacaktır. Depremle ilgisiz bir bölgede hastanede yatan bir hasta deprem bölgesindeki yakını için kaygılanacaktır, sağlığı etkilenebilecektir. Deprem geçiren öğrencinin okul dengeleri bozulacak, eğitimi sarsılacaktır. Cezaevlerinde ruhsal sıkıntılar ortaya çıkacaktır vb… Bu nedenle sosyal çalışmacı sadece deprem bölgesinde değil, bu farklı ortamlarda da bir anlamda afetlerle sosyal çalışma yapar. Okul sosyal çalışması bu yönde ağırlaşacaktır. Cezaevi sosyal çalışması yoğunlaşacaktır. Tıbbî sosyal çalışması yeni boyut kazanacaktır. Bu nedenle depremden çok sonra ve farklı yörelerde de afetlerin etkilerini giderici çalışmalar sosyal çalışmacıyı beklemektedir. Bu noktada, 16 06 2023 günü Konya'da yapılan “Sosyal Hizmet Eğitimi” Çalıştayında, Karatay Üniversitesi 2022-2023 Sosyal Hizmet Bölümü öğrencisi Ümmügülsüm Öz’ün küçük bir kâğıda yazarak benim önüme koyduğu notu okurlarla paylaşmak isterim. “Sosyal hizmet uzmanı anı kurtarırken sosyal çalışma geleceğini kurtarmayı hedefler.” Kendi elyazısıyla yazdığı bu not dosyamdadır. Bu öğrenciyi tanımam, Konya’da da çalıştay dışında biraraya gelerek bir masada karşılıklı konuşmadık; benden bir şey duymadı, galiba bir öğle yemeğinde aynı masada oturduk kalabalık bir grupla. Bu, kavramları doğru anlayan bir sosyal çalışma öğrencisinin depremi nasıl gördüğüyle ilgili benim için de sürpriz olan doğru bir cümledir.

73

5.3. Sosyal Çalışmacı Afetin Hangi Zaman Dilimlerinde Çalışır? Depremlerle ilgili olarak sosyal çalışmacı üç zaman diliminde çalışır. -

Deprem öncesi – afetlere hazırlık ve planlama, örgütleme, kadrolama, eğitim çalışmaları.

-

Deprem anı – afet anında müdahale ve kurtarma çalışmaları.

-

Deprem sonrası – iyileştirme, değiştirme, hafifletme çalışmaları.

Bu üç zaman diliminde yapılması gerekenler birbirinden ya farklıdır ya da farklı yoğunlukta ve farklı tondadır.

5.4. Üç Zaman Dilimi İçin Sosyal Çalışmacının Bilmesi ve Uygulaması Gereken Temel Noktalar a) Her zaman diliminin uygulama modelleri, yöntem ve teknikleri farklıdır. Sosyal çalışmacı bu farkları görerek duruma uygun ve ona göre mesleksel çözümler üretecektir. b) Özellikle öncesi ve sırası için ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıyla sağlıklı, üretken, dengeli ve düzenli iletişim kuracak, oralara meslek raporlarını hazırlayıp sunacak, görüşlerini ve taleplerini zamanında bu ilgili birimlerle paylaşacak, tartışacak, bunun için gereken toplantı, ziyaret ve görüşmeleri sürdürecek ve yapıya dahil olmayı başaracaktır. Elinde deprem olduğu taktirde hangi kurum ve kuruluştaysa o kurum ve kuruluşa uygun müdahale ve hizmet götürme model ve kaynakları hazırlamış olacaktır. c) İster çalıştığı kamu kurum ve kuruluşunda, ister STÖ’lerde gönüllü ya da ücretli görev yapıyor olsun benzer sorunluluğa sahip meslektaşlarıyla düzenli oturup, toplantılar (çalıştay, seminer, dernek toplantıları vb.) yaparak olası bir deprem için yeterli mesleki algoritmaları birlikte hazırlayacaklar ve hazır bulunduracaklardır. Bu arada yeni düşünceler, yaratıcı öneriler geliştirme süreci de heyecanlı onları kılacak, ayakta tutacaktır. Buna ek olarak önceden hazırlanmış olan hareket planları ya da çalışma algoritmaları ilgili sosyal çalışmacıların ayda bir olsun biraraya gelerek gözden geçirmeleri ve değişen koşullara göre yenilemeleriyle sürekli güncellenmelidir. Yaşanan mevsimden, o mevsime uygun araç gereçlere, beklenen yiyeceklere, değişen fiyatlara, değişen kaynaklara, değişen nüfusa, o yörenin çocuk, yaşlı, engelli vb. sayılarına kadar birçok değişken hareket planları ve algoritmalarının sık sık gözden geçirilmelerini zorunlu kılar. Hazırlıklar dosyalarda tozlanıp kalmamalı, unutulup gitmemelidir.

74

d) Kaynaklar hazırlanmış olacaktır derken, zamanı bilinmeyen deprem için şu kadar yiyecek, içecek vb. depoda hazır bekletilsin demek istemiyorum. Bir deprem durumunda hangi parasal kaynaklar ve bağış kaynaklarıyla nerelerden, ne kadar, neyin sağlanması gerektiğinin ve alınabileceğinin planlaması yapılmış ve raporlanmış olmalıdır. Yerleştirilecek depo, taşıma yöntemi gibi ek düzenlemeler de planda yeralacaktır. Bu yöndeki çalışmada, a) kaynak olarak kullanılacak bütçe, şirket, fabrika, kooperatif ile çalışacak gönüllülerle yapılacak düzenli görüşmelerde ilgi ve bilgi canlı tutulmalı, bir yandan da bu çalışmalarla gönüllüler etkin konumda tutulmalıdır. Bu da sosyal çalışmanın ana işlevlerinden biridir. e) Olası bir deprem için hem meslekten hem meslekdışı gönüllülerin bulunup, kazanılıp düzenli deprem eğitimlerine alınması düzenlenmelidir. Bu çeşit çalışmalar deprem anına bırakılamayacak çalışmalardır. f) Sosyal çalışmacılar depremde de konuya risk azaltma açısından yaklaşmalıdır. Özellikle deprem öncesinde, planlama yaparken. g) Belki de bu bölümün ilk uyarısı olarak yapılması gereken bir nokta, yukarda bu yazdıklarımızın verimli ve yaratıcı olabilmesi için bilinmesi gereken birçok bilginin dışında afetlerle ilgili mevzuatın da bilinmesi yararı belki son madde olarak daha bir anlam taşımalıdır. Çünkü çalıştığı alanla ilgili mevzuata egemen olmayan hiçbir meslek yaratıcı, verimli ve dolayısıyla başarılı olamayacaktır. Sosyal çalışmacılar da çalıştıkları alanla ilgili mevzuatı ne denli iyi bilirlerse hem yasal çerçevede çalışmış hem de yaratıcı düşünceler geliştirebilmiş olurlar. Bunun için: (Bkz. Ek 5. Afetlerle ilgili tüzel düzenlemeler (mevzuat)) h) Mevzuatı genel olarak çok iyi bilmesi gereken sosyal çalışmacılar Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi Yönergelerini de özellikle deprem alanında (deprem bölgelerinde ya da Türkiye’nin her bölgesinde depremden etkilenenlerle çalışanlar) çok iyi bilmelidir. Her bakanlığın, daha doğrusu kamu kurumunun kendi kurumuyla ilgili Afet Yönetim Merkezi Yönergesi çıkartması zorunludur. Özellikle çalıştığı kamu kurumuyla ilgili olan yönerge başta olmak üzere iyice incelenmelidir. i) Bunlara alanyazında yeralan bir örnek olması için hazırlanmış en eski örneklerden biri olan Maliye Bakanlığı Afet Yönetim Merkezi Yönergesini (2017) kaynak olarak koyduk. Bunlar için genelde büyük önem taşıyan AFAD Afet ve Acil Durum Müdahale Hizmetleri Yönetmeliğini okurlar internetten indirebilir ve inceleyebilirler. Konumuzla doğrudan ilişkili olduğu için ve 2013 yılında çıkarılmış bulunan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Afet Yönetim Merkezi Yönergesini raporun sonuna ek olarak koyduk (Aile ve Sosyal Hizmetler…). j) Afetler mevzuatıyla ilgili bir örnek ilginçtir ve aydınlatıcı olacaktır. Mevzuatta “hak sahipliği” diye bir kavram var. Bakın nedir?

75

7269 Sayılı “Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun”un 29. Maddesi şöyle düzenlenmiş: “Yıkılan, yanan veya ağır hasara uğrayan veya uğraması muhtemel olan binalarla imar planları gereğince kamulaştırılmasında zorunluluk bulunan yerlerdeki binalarda oturan ailelere hak sahibi olmak şartıyla konut yaptırılır veya kredi verilir.” Bu maddeye dayanarak çıkarılan bir de yönetmelik var. Bu yönetmeliğin adı da şöyle: “Afet Sebebiyle Hak Sahibi Olanların Tespiti Hakkında Yönetmelik”. Bu yönetmeliğin 3. Maddesinde hak sahipliği kavramı şöyle tanımlanmış: “Madde 3- Bu Yönetmelikte yer alan “Hak sahibi” deyimi, afetzedelerin, yıkılan veya ağır hasar gören binalarla olan mülkiyet ilişkilerini ve yeniden yapılacak binalardan veya verilecek inşaat kredisinden yararlanabilme durumlarını ifade eder.” Gene bu yönetmeliğe göre, “Afet sebebiyle, kendilerine ait bulunan konutları yıkılan, yanan veya oturulamayacak derecede ağır hasar gören afetzede aileler”, (Md. 4/a) hak sahibi sayılırlar. Yönetmelik bunun dışında da birkaç farklı durumda yeni konut için kimlerin hak sahibi olacağını düzenlemiştir. Deprem gibi afetlerde konutu yıkılanlara devlet önemli bir destek sağlayarak yıkılan konutları yerine yeni konutlar yapıyorsa ve depremzedelerin bu iradesi dışında elinden çıkmış binasına devlet desteğiyle yeniden sahip olması bir “hak sahipliği” kavramını üretiyorsa, depremden etkilenenlerin sadece bina değil, yıkılan sosyal yaşamlarının yeniden kurulması da hak sahipliğinin gereği olmalıdır. Sosyal çalışmacılar bu yönetmelikteki yaklaşımı iyice inceleyerek sosyal yaşamların yıkılması durumunda ne çeşit bir hak sahipliğinin doğacağını ortaya çıkartmalı, somutlaştırmalıdır. Yıkılan sosyal yaşamların, bozulan sosyal ilişkilerin yeniden devlet adına kurulması sosyal çalışmacılar eliyle sağlanabilir. Bu konudaki önerimizi aşağıdaki, “4.5. Depremde sosyal çalışmacı neler yapar?” başlıklı bölümde yaptık.

5.5. Depremde Sosyal Çalışmacı Neler Yapar? En kısa deyişiyle depremde sosyal çalışmacı mesleğini uygular. Mesleğinin gerektirdiği çalışmaları yapar. Kuşkusuz bunun için iki nokta önemlidir. 1. Sosyal çalışmacı mesleğinin gerektirdiği çalışmalar nedir, bunu iyice bilmeli. Örneğin sadece sosyal hizmet yaparız, sosyal yardım dağıtırız, psikososyal tedavi… diye düşünürse sınırlı kalacaktır. 2. Sosyal çalışmacının olağan bir ortam ve düzende yerine getireceği sorunlulukları ve işlevleri afet ortam ve düzensizliklerinde zorlaşacaktır. O zaman bu durumda 76

görevlerini nasıl yerine getirebilirim sorusunu kendisine ve arkadaşlarına soracaktır. Onlarla görüş alışverişinde bulunacaktır. (Sosyal konsültasyon.) Bu iki noktanın bağdaşıklığından hareketle afetlerde / depremde sosyal çalışmacının görevlerine gözatalım. Türkiye’de “sosyal hizmetler uzmanları”nın görev dendiğinde ilk akıllarına gelen “sosyal hizmet” çalışmaları olmaktadır. Bunlar her yardımseverin yaparım dediği ve yaptığı işlerdir. Meslek boyutunda sosyal çalışmacı her ne yapıyorsa bu gündelik jargonla değil, meslek terminolojisiyle kavramlaştırılmalıdır ve sosyal çalışmacı meslek terminolojisiyle konuşmaya özen göstermelidir. Bu önemlidir. Örneğin, depremzedelerle sosyal çalışma, afetten/depremden etkilenenlerle sosyal çalışma, etkilenenlerle eğitsel travma sağaltımı (Trauma paedagogische Arbeit mit betroffenen) gibi gibi… Algıyı ona göre biçimleyen farklı jargon, farklı terminoloji örnekleri: Sosyal çalışmacı travma durumunda Türkiye’de sürekli kullanıldığı gibi psikolojik çalışmalar değil Avrupa’da kabul edildiği gibi pedagojik çalışmalar yapar, yukardaki Almanca ifadelerinde görüldüğü gibi. Ama bu Türkiye’de yaygın değil. Örneğin, Türkiye’de “sosyal hizmet uzmanları” eğitim verir. Avrupa’da sosyal çalışmacı eğitim vermez, “bilgilendirir”. Jargon budur. Türkiye’de bir iki görüşme ve teselli vermek psikososyal destek olarak algılanmaktadır. Birkaç aylık “kursla” psikoterapi verilir. O yapılan aslında psikoterapi değildir. Psikoterapi eğitimi uzun evreli ve ciddi bir iştir. Türkiye’de psikososyal destek bilimsel anlamıyla yetersizdir. Böyle genel bir terimle herkes bunu yapacağını söyler, kursa gider, yaparım der, kurssuz yapar, ağlayanı yatıştırır yaptım der vb. Sosyal çalışmada refakat (Begleitung, d) bir yere giderken yanında yürümek demek değildir. Yolda değil yaşamında refakat, uzun evreli bir çalışma sürecidir. Danışma (Beratung, f) yapar elbet sosyal çalışmacı, ancak danışman değildir. Tüm işi danışmanlık değildir. Bu nedenle, psikologlar gibi kendine başvuru yapana danışan dememesi gerekir. Şimdi birçok sosyal çalışmacı, eskimiş ve Arapça ve Türkçeye uymayan bir kavram olan “müracaatçı”yı kullanmamak için psikologlar gibi danışan demeye başladılar. Ve böylece sosyal çalışmanın işlevini bilmeden ve istemeden olabildiğine daraltmış oluyorlar. Sosyal çalışmacı danışmanlık da yapar ancak tek işi danışmanlık değildir. Danışan psikologlar için doğru bir kavramdır, çünkü psikoloji mesleği danışma mesleği ve psikolog danışmandır. Dolayısıyla danışanları vardır. Oysa sosyal çalışmacının tek işi ya da ana işi danışmanlık değildir, Danışmanlık birçok işin arasında ikinci hatta üçüncül işlerden biridir. Kendisine “başvuran” herkes danışmak için başvurmaz. O yüzden danışan dememeleri gerekir. Sosyal çalışmacının muhatabı “sorun sahibi”dir. Bu sorun sahipleri ya gelir ve başvurur ya da sosyal çalışmacı tarafından bulunur, saptanır, belirlenir ve sosyal sağaltıma, yani sosyal sorunlarının çözülmesi sürecine alınır. 77

Ayrıca bir olguyla birkaç dakikalık bir görüşmeyle “güçlendirme” yapılmış olmaz. Güçlendirme kişiyi yaşam yüklerine ve güçlüklerine karşı uzun süreli bir çalışmayla dayanıklı ve mücadele eder duruma getirmektir. Oysa depremde birkaç günlük çalışma güçlendirme değil, kabullendirme olabilir. Birkaç kavram örneğinden sonra harekete geçelim. Nerden başlamalıyız? Bunun için önce duruma bakalım. Deprem anından başlayarak saniyeler, dakikalar, saatler ve günlerle yürüyen zaman içinde deprem bölgesindeki kişilerin hangi yaşayan ve cinsiyetten olursa olsun ilk gereksinimi nedir diye düşünelim. Beslenme, barınma, yatak, battaniye, iç çamaşırı ve her çeşit giysi. Tedavi ve ilaç. Bebekler için bez, kadınlar için ped, vb. Beslenme gereksinimleri: Ekmek ve en kolayından hazırlanabilen çorba gibi yiyecekler, su ve çay gibi içecekler. Soğan, salata malzemeleri. Kolay pişirilebilen fasulye, nohut gibi yemek gereçleri. Barınma gereksinimleri: Çadır, konteyner, bina. Battaniye, yorgan, yastık, çarşaf, Giyinme gereksinimleri: İç çamaşırından dış giysilere değin mevsime uygun her türlü giysi. Tuvalet ve su gereksinimleri. Temizlenme gereksinimleri: Banyo, yeterli su, sabun. Bütün bunlar depremden etkilenmeyenlerin ya da en az etkilenenler tarafından nereden olursa olsun en kısa sürede sağlayıp depremden etkilenenlere ve hepsine tek tek ulaştırılması gereken gereçlerdir. Bu gereksinim maddelerine sosyal hizmetler, bunların sağlanması sürecine de sosyal hizmetlerin sağlanması süreci denir. İnsanın ayakta kalabilmesi, yaşamını sürdürebilmesi için en temelde en zorunlu ve ertelenemez gereçler olduğu için bunların sağlanması geciktirilemez ve parayla verilemez. Bu ikisi sosyal hizmetlerin temel iki kuralıdır. Ertelenemezlik ve satılamazlık. Bu nedenle sosyal hizmetler karşılıksızdır. Sosyal hizmetleri başta ilgili hizmet birimleriyle kamu yönetimi ile sivil toplum, yani gönüllü örgütlenmeler sağlar. Sivil toplum çalışmalarının kamu hizmetlerinin ulaşamadığı boşlukları doldurması beklenir. Demek ki depremin başladığı andan başlayarak yukarda sayılan temel gereksinimlerin belli bir ölçüde ve belli bir düzende sağlanması eğer ivedi öncelikse sosyal çalışmacı da öncelikle bu çalışmalara derhal katılacaktır. 78

Sosyal hizmetlerin, a) sağlanmasından, b) çeşitlendirilmesine, c) ulaştırılmasından, d) zamanında ulaştırılmasına, e) örgütlenmesinden, f) düzenlenmesine ve g) kusursuz işlemesine, yani, h) doğru yönetilmesine kadar her aşamada sosyal çalışmacı sorumlu ve görevlidir. Türkiye sosyal çalışması afetlerde hangi boyutta, hangi aşamada yeralırsa alsın sosyal hizmetlerin gerektiği anda yönetim sürecinden dağıtım sürecine kadar önce meslek olarak, sonra insan olarak sorumlu olmasına karşın sosyal hizmetlerin örgütlenmesi, ulaştırma, dağıtım yönetimleri süreçlerinde kendisini ve varlığını gerek kamusal gerek sivil ilgililere henüz anlatamamıştır. Sosyal çalışma diğer kimi lisansiyer meslekler ve hatta lisansiyer mesleksizlerle birlikte sosyal yardımların kime verileceğinin belirlenmesi ve dağıtımıyla ilgili rolün küçük bir parçasının sahibi olmuştur. Yönetim süreçlerinde yoktur. Konu da herkesin ve hatta ücretli olma ya da sevap duygusuyla ama herkesin yapmak istediği işler olduğu için sosyal çalışmacıların bu büyük ve zorunlu hizmette (sosyal hizmet) sözsahibi olabilmesi, Türkiye’de yakın gelecekte çok zor görülmektedir. Böyle bir yapı içinde sosyal çalışmacının deprem anında bu görevler benim görevim, siz yapmayın demeye hakkı yoktur. Afette kim hangi işin ucundan tutarsa o sorumludur. Sosyal çalışmacı, hele birincil kurumlarda aksama varsa aksamayı azaltacak her katkıya kolaylık sağlamak sorumluluğundadır. Kendisini de bu noktadaki başarısıyla kabul ettirecektir. Ancak sosyal hizmetlerin örgütleme, toplama, ulaştırma ve dağıtım süreçlerinin, anlaşılır nedenlerle çok hızlı akması ve tamamlanması koşuldur. Dolayısıyla sosyal çalışmacının bu kanalda yoğun görevi afetlerde artı eksi ortalama bir ay olarak düşünülebilir. Sonra hızla depremden etkilenenler için sosyal çalışma mesleğinin ana gereklerini yerine getirmeye başlayacaktır. Yani sosyal hizmetlerin verilmesi süreci hafifleyince sosyal çalışma uygulamaları hızlanacaktır. Nedir bunlar? Bunları belirlemek için somut duruma bakalım. 79

Depremde beklenmedik biçimde karşılaşılan ve yaşanan aç kalma, açıkta kalma sıkıntılarının yanısıra çok sayıda ölüm, sevilen insanların ölümleri ve yaralanmaları, engelli duruma geçmeleri olayları yaşanmaktadır depremde. Bu durum ve ortamda ölümlerin getirdiği çığlıklarla başlayan ve zamanla depresyona dönüşen travmalar ve yas süreci. Sosyal çalışmacı bu sorunların tam ortasındadır. Afet sonrası desteklere kısaca bir bakacak olursak; Depremde, diyelim ki, 50.000 kişi ölmüşse, nereden baksanız 30.000 evde yaşayanların sosyal çalışmacıya gerek duyacak düzeyde travmaları olacaktır. Kendi sorunlarını kendi çözen, geniş aile ortamında yaşayan, sorunlarını aile içinde çözen, hatta tekil yaşayıp kendi sorunlarını kendi çözenleri bu sayıdan çıkarın, gene binlerce evin sosyal çalışmaya gereksinimi olacaktır. Sosyal çalışmacı bu sorunsalı aşmak için kendi içinde ne gibi yenileşme ve yeni örgütlenme yapmalıdır, düşünebilir misiniz? En yakınlarını yitirenlerin boyunlarını büküp başlarını dayayacakları omuzdur sosyal çalışma. Sosyal çalışmacı dayanacak çok sayıda başa uzanan omuz olmalıdır. Hazır mısınız omuzlarınızı uzatmaya? Sabırla! Deprem nedeniyle işsiz kalanların, yeni iş kurmak için sıkıntılar yaşayanların kendini ve derdini anlatma gereksinimini karşılaması gereken meslektir sosyal çalışma. Enerjiniz var mı? Olmalı! Hasarlı depremler yas üretir. Yaslı evlerde yasa katılarak yasta güçvericilik yapar sosyal çalışma. Bunun için de ilk günden güçvericilik yapmaya kalkmaz, yasın hafiflediği zaman başlar bu yöndeki çalışmalara. İlk adım yasın kabulü ve gösterilen anlayış ve yası desteklemektir. Yas yönetimi kavramıyla ifade edilir sosyal çalışmacının yas sürecindeki işlevi. (Bkz. Bölüm 4.7.). 110.000 yaralının sayıldığı Kahramanmaraş depreminde, kim bilebilir ki, bu yaralıların ve yakınlarının haykırmak ya da hıçkırmak için, ne denli şanssız ve mutsuz olduğunu söylemek için sosyal çalışmacı gereksinimi duyanların sayısını bilebilir miyiz? Deprem ertesinde binlerce insanla tıbbi fizyolojik çalışmalar yapılırken bu insanların yüzde kaçının “tıbbi sosyal çalışmalara” gereksinim duyduğunun yüzdesini kim çıkarabilir? Depremin travma yarattığı konusunda herkes aynı düşüncede. Peki, depremden sonra “travma sonrası stres bozukluğu” diye psikoloji biliminde yeralan rahatsızlığı (posttravmatik stres bozukluğu) yaşayanların sayısını kim bulabilir? Bunların yüzde kaçının sosyal çalışma müdahalesine gereksinimi olduğunu bir sosyal çalışmacı bilebilir mi? Travma sonrası stres bozukluğu yaşayanlarla ABD’deki sosyal çalışmacılar uzun evreli çalışmalar yaparak bu “bozukluğu” giderebiliyorlar; biliyor musunuz? Türkiye’de sosyal çalışmacı yetiştiren bölümlerde bu çerçevede dersler var mı? 80

1,5 Milyon kişinin göç ettiği, göç yoluna düzüldüğü, hiç beklemeden ve istemeden yaşam ortamını değiştirdiği biliniyor. Bunlardan ne kadarının tüm ailesini etkileyen bu ağır göç yükünü taşıyabilmek için bir sosyal çalışmacının omuz vermesine gereksinimi yok, bilebilir misiniz? Göç sorunsalına nasıl yaklaşır sosyal çalışma? Göç edenlerin yaşadığı sosyal iletişimsizlikler, işsizlikler, parasızlıklar, konutsuzluklar, sığıntı psikolojisi, yabancılık çekme, çevreye uyumsuzluk nasıl çözülür? Nereye gitti bu 1,5 Milyon kişi? Ne yaparlar, sorunlarını nasıl aşarlar ve neresindedir bu ağır koşulların, sosyal çalışma? Sosyal çalışmacılar oturup Türkiye’de derin insani sorunlara yol açan ölüm, yaralı ve göç sorunsallarına uygun neler yapmaları gerektiğini, kuramsal temellerini öğretim sırasında öğrendiklerinden ya da öğrenemediklerinden hareketle bilgi tazelemesi ya da yeniden öğrenme yapmalıdır. Hatta bundan daha fazlası gelecektir akla, ne yapar sorusuna yanıt olarak, çözümler üretecektir, üretmeliydi, üretmelidir. Ekonomik ve fizik kökenli sosyal ortamlarının bozulması deprem mağdurlarını bir yandan sosyal sağlıklarını bozup sosyal rahatsızlıklara sürüklerken öteyandan da stresten depresyona, panikataktan travmaya, kadar birçok sosyal kökenli psikolojik rahatsızlıkları tetikleyecektir. Koşullardan kaçınma davranışına karşı ne yapar sosyal çalışmacı? Afetlerle sosyal çalışma (Disaster Social Work (İng.); Kadastrophen soziale Arbeit, f (Alm.)) ağır bir görevdir. Deprem hem fizik olaydır hem sosyal olaydır. Deprem fizikçiler için fizik olaydır, sosyal çalışmacılar için sosyal olaydır. Fizik olayla/sorunlarla yerbilimciler ilgilenir ve diğer teknik meslekler. Sosyal olayla/sorunlarla sosyal bilimciler ilgilenir ve diğer sosyal meslekler. Demek ki sosyal çalışmacı “depremde insan”ı düşünürse “insanda deprem”i daha kolay kavrayacaktır ve lisansta aldığı meslek formasyonu onu bu farklı meslek alanında farklı görev algoritmaları yaratmasını kolaylaştıracaktır. Yeni bir soruya geçelim? Sosyal çalışmacılar depremde nerelerde çalışır? 1. Kamu, yerel, özel, sivil yönetim birimlerinde bir bölgedeki depremle ilgili merkezî karar alma mekanizmasında yönetici olarak. 2. Doğrudan deprem bölgesinde yönetici olarak (Bakanlığın o bölgedeki il müdürlüğü yöneticisi, sosyal hizmet merkezleri yöneticisi, bir kuruluş yöneticisi, yerel yönetim birim yöneticisi, STÖ yöneticisi olarak.) 81

3. Doğrudan deprem bölgesinde görev elemanı olarak (Bakanlığın o bölgedeki il müdürlüğü elemanı, sosyal hizmet merkezleri elemanı, bir kuruluş elemanı, yerel yönetim birim elemanı, STÖ elemanı olarak.) 4. Deprem bölgesinde gönüllü olarak. 5. Yerel yönetimlerde mahalle sorumlusu olarak. 6. Depremzedelerin barındırıldıkları çeşitli il, ilçe ve yerleşimlerde görevlendirilmiş sosyal çalışmacı olarak (Kamp yerlerinde, öğrenci yurtları, konukevleri, oteller, kamplar, akraba evlerinde…) 7. Depremzedelerin yaşamayı sürdürdükleri eski evlerinde. Bunların herbiri farklı pozisyonlar, farklı hiyerarşiler, farklı konumlar, farklı sorumluluklar, farklı işlevler ve benzer sorunlarda farklı ortamlar, farklı kişilikler ve farklı ilişkiler olduğu için meslek uygulamaları da farklı algoritmik uygulamalar gerektirecektir. Hepsi aynı sosyal ilaçla, yani aynı meslek yöntemiyle, aynı bakışla, aynı iletişim modeliyle, aynı uygulama modeli ve yöntemlerle, aynı tekniklerle çözülecek sosyal sorunlar değildir. Nasıl ki bir mimar bir yörede bina tasarımı çizerken o bölgenin iklimine, yani sıcaklık soğukluğa, yağmur ve fırtına durumuna, güneşin doğup battığı yöne, cadde ya da sokağın geçişine, arsanın büyüklüğüne, yokuşluk durumuna, toprak yapısına, toprağın kayalık ya da nehir kenarı olup olmamasına, belirli yerleşimlere uzaklık ya da yakınlıklarına… göre bina modeli tasarlıyorsa, Sosyal çalışmacı da görev yaptığı yerdeki tüm değişkenleri gözönüne alarak model çizecek, yöntem belirleyecek ve öyle uygulamaya koyulacaktır. Bunlar neler olabilir? -

Bölge ya da yöre ya da mahallenin coğrafik durumuna (dağlık, denize yakınlık, deniz kenarı, ovalık olması, diğer yerleşimlere yakınlık ya da uzaklığı, ulaşım kolaylığı ya da zorluğu gibi.),

-

İletişim içinde olan insanların nüfus yoğunluğuna ya da seyrekliğine,

-

Nüfusun nüfusbilimsel (demografik) yapısına (çocuk, yaşlı, kadın, erkek yoğunluğuna.),

-

Yerleşimin konumuna (küçüklük ya da büyüklüğüne),

-

Yönetim yapısına,

-

İklim yapısına, (sıcak, soğuk, nemli, kuru hava…)

-

Bölge ya da yöre ya da mahallenin ekonomik yapısına (tarım, sanayi gelişmişliği, gelişmemişliği…) 82

-

Bölge ya da yöre ya da mahallenin ekonomik durumuna (varsıllık, yoksulluk…)

-

Bölge ya da yöre ya da mahallenin toplumsal yapısına (kurumsallaşmışlık, kurumsallaşamamışlık durumuna ve aşamasına.)

-

Bölge ya da yöre ya da mahallenin kültürel yapısına (Derebey (feodal) kültürü, sanayi kültürü, dijital kültür, bürokratik kültür vb. Etnik grup farklılıkları var mı, varsa keskin mi, çatışmacı kültürler mi, içedönük yaşayan kültürler mi? Kültürel özellikleri nasıl?)

-

Bölge ya da yöre ya da mahallenin siyasal yapısına (sert bir siyasal ortam mı var demokratik mi, karşılıklı siyasal anlayış ya da anlayışsızlık durumu nasıl, parti farklılıkları keskin mi, dengeli mi?)

-

Bölge ya da yöre ya da mahallenin eğitim durumuna (eğitim düzeyi düşük mü yüksek mi?)

-

Bölge ya da yöre ya da mahallenin sağlık durumuna (coğrafik yapıya bağlı kronik rahatsızlıklar var mı, yaygın mı, yaygın hastalık, engellilik durumu?)

Ve en sonda ya da en başta (birbirinden ayrılamaz); - Çalıştığı yerleşimdeki sosyal ilişkilere bakar, yaşar, tanır ve insanlarla ona göre iletişim kurar, ona göre çalışma modeli üretir. Yöntem ve taktik belirler. Bütün bu değerlendirilmesi koşul olan özelliklerin ışığında sosyal sorunu ele alır. Çünkü sosyal sorun yukarda saydığım tüm yapıların, yapılmışlıkların ortak ürünüdür. Sosyal sorun bu bütünlükten çıkar, ürer, gelişir ya da bunların etkileşimleriyle bağıntılı olarak giderilir ya da giderilemez. Tekrar sayıyorum. Sıfat formunda sayıyorum: Coğrafik, nüfussal, nüfusbilimsel, konumsal, yönetsel, iklimsel, ekonomik, toplumsal, kültürel, siyasal, sağlıksal, eğitimsel, sosyal yapılar ve durumlar. Ad formunda sayıyorum: Coğrafya, nüfus, konum, yönetim, iklim, ekonomi, toplum, kültür, siyasa, sağlık, eğitim, sosyal ilişkilerle ilgili yapılar ve durumlar. Bilim dalları olarak sayıyorum: Coğrafya, nüfusbilim, yerleşim ve yönetim bilimi (yönetbilim), iklimbilim (klimatoloji), ekonomi, toplumbilim, kültürbilim, siyaset bilimi, sağlıkbilim, eğitbilim, sosyal çalışma. Bütün bu insanlık evreninde herbiri ayrı bir bilimdalı ya da bilim altdalı olan bu bilim kollarıyla örülmüş bir toplumda yaşarken herbiri insanda sosyal sorunları etkileyen ve kendine göre biçimleyen ya da etkileyen bu yapıların ayırıcı ve belirleyici özelliklerini bilmek, bir sosyal çalışmacı için insan/lar/ın sosyal sorunlarını anlamak, kavramak ve gidermek bakımından zorunludur.

83

Sosyal çalışma sosyal sorunları gören, ele alan, yoketmeye ya da en etkisiz duruma getirmeye çalışan meslek elemanlarıdır. Onlar bu geniş düşünce ve bilim ve alan yelpazesinin içinde yardım eden, yardımcı olan, iyilik yapan insanlar değildir. Onlar sadece yöneticilik yapan, sadece danışman, sadece yardımcı, sadece yardım dağıtan kişiler değildir. Dört yıllık lisans öğrenimiyle kazandıkları, yükseklisansla bir alana odaklaşarak geliştirdikleri, doktora yaparak akademik alana açıldıkları formasyonla uygulamada da mesleki işlevlerini yerine getiren meslek elamanlarıdır. Yardım dağıtan sınırlı bir iş sahibi değildirler. Örneğin hekimler hastanelerin mesleki yöneticisidirler. Ancak hiçbir hekim görevim hastane yönetmektir, demez. Görevi hastaları iyileştirmektir. Sosyal çalışmacı daha öğretiminde (Bölümde okurken) huzurevi yöneticisi olarak güdüleniyor ya da bir yere müdür olacağım diye okuyor. Olur mu öyle şey? Kamu yönetimi okuyan kamuda müdür olacağım diye okumaz kamuda çalışacağım diye okur. Kamu yönetiminde yönetim bilimleri işlenir. Öğretmen okul müdürü olacağım diye öğretim almaz, öğretmen olacağım diye alır. Hekim yönetici olacağım diye okumaz. Bunun için özel yönetici sertifikası almayı da aklına getirmez hiçbiri. Önce hekimdir, önce öğretmendir, önce sosyologdur, psikologdur vb. Yolu üzerinde yönetici olmak varsa mesleğindeki kariyer, liyakat aşaması ve birikimi başarılı bir yönetici olması için yeterlidir. Gerisi koşullara ve kişinin özelliklerine kalmıştır. Mesleğinde dolu, bilgili ve yetkin olan bir meslek elemanı özelliği de varsa ve hedefinde yöneticilik varsa mesleğiyle ilgili bir kurum ya da kuruluşta yöneticiliği de yapar zaten. Depremde sosyal çalışmacıların neler yapabileceğine dair kısa kısa bilgiler: - Depremden etkilenenlere duruma göre geçici beslenme, barınma, giyinme, temizlik ortamı gibi destekler sağlar. Bunlar kaçınılmaz sosyal hizmetlerdir. - Depremde sosyal çalışma deyince akla ilk çocuklar geliyor. Oysa aynı önemde el uzatılması gereken kadınlar, yaşlılar ve engelliler de var sokakta kalan. Konu sadece ya da öncelikle çocukların başkaları tarafından götürülmesi, çalınması değildir. Kadınlar, engelli ve yaşlılar için de sokakta kalanları ivedi toplamak, korumaya ve barınmaya almak, düzenli beslenmesini sağlamak, ailesi bulunamıyorsa ilgili kuruluşlara yerleştirmek aynı önemdedir. - Deprem sırasında ve sonrasında sokaklardan toplanan özel gereksinim gruplarından engellilerin, yaşlıların, kadınların temel gereksinimlerinin karşılanmasıyla iş bitmiyor. Arkasından, barındıkları ya da barındırıldıkları yerde bu grupların yalnız kalmaması için programlar yapılması, üretici olmalarının, bir işte çalışmalarının, sosyal gruplar oluşturmalarının, gönüllü çalışmalara ya da boş zaman değerlendirme etkinliklerine katılmalarının sağlanması için de sosyal çalışma sorumluluk ve görev sahibidir. Bu grupları etkinleştirmek (aktive etmek), üretici kılmak, çalışmalarını sağlamak, hareketlendirmek ve onları bu yönde güdülemek (motive etmek) az önemli bir gereklilik midir sizce, sosyal çalışmacılar?

84

- Deprem bölgesinde hırsızlık, evlerden eşyaların çalınması ciddi bir sosyal sorundur. Sosyal çalışmacı (a) afetin ilk haftalarında duyargalı balıklar gibi mahallelerde dolaşacak, sokakta kalan insanları toplarken, onlara çözüm ararken hırsızlık ve yağma durumlarıyla, uyuşturucu dağıtan, satanları duyar, görür, karşılaşırsa ya da bu yönde şikâyetler alırsa, (b) çalıştığı aileler bu süreç içinde böyle durumlarla karşılaşırsa hemen durumu polise, jandarmaya bildirecektir. - Ailelerin parçalanması, sayıca eksilmelerinin yaratacağı travma ve bunun sosyal yaşamlarına olumsuz yansımalarını gidermek için bu tür ailelerle sürekli bir mesleksel bağlantıya girecektir. - Organizasyonda düzensizlik. Yardım gereçleri kapanın elinde kalıyor ya da boş arsalarda yerlere yayılmış, duruyor. Sosyal çalışmacı ilgili birimleri uyaracak, harekete geçirecek ve bu sorunu giderecektir. - Yardımların yeterli büyüklükte örgütlenerek gitmesi önemlidir. Sosyal çalışmacının içinde bulunduğu konuma uygun durumlarda merkezî ve yerel kamusal ve sivil örgütlenmelere destek vermesi önemlidir. - Bütün bunlar için etkin gözlem yapması önemlidir. - Sosyal çalışmacı, deprem bölgesinde sürekli bir risk olarak bulunan salgın hastalık yayılması tehlikesine karşı bilinçli olmalı, gelişen durum karşısında hangi aileler için neler yapılması gerektiğini konusunda elindeki kayıtlara göre plan yapmalı, hazırlıklı olmalıdır. Bunun için de okumalar yaparak salgınlar konusunda kendini bilgilendirmeli, salgın riskine karşı çevrelerine bilgilendirme ve uyarılar yapmalıdır. - Sosyal çalışmacı deprem alanlarında salgın riskine karşı halk sağlığı uzmanlarıyla birlikte toplumsal sağlık çalışmaları düzenlemeli ve biçimlendirmelidir/ler. Anlaşılacağı üzere, “halk sağlığı” halk sağlığı uzmanlarının, “sosyal sağlık” sosyal çalışmacıların işidir. Toplumsal sağlık çalışmaları deyince hem halkın olumsuz çevre etkenlerinden etkilenen fizyolojik sağlığı hem de çevre değil, insanlar arasında varolan sosyal ilişkilerin, etkileşimlerin yarattığı ve gene çevreden ve toplumsal yapıdan (Ekonomi, kültür, siyaset…) etkilenen “sosyal sağlığı” gündeme gelir: Bu iki sağlık alanı arasında sonsuzca bir etkileşim sözkonusudur. Bu nedenle halk sağlığı uzmanlarıyla sosyal çalışmacıların işbirliği önemlidir. Örneğin, salgın hastalık riskine karşı birbirine bağlı, ancak farklı roller ve sorumluluklar taşıyan bu iki disiplin ve meslek birlikte verimli sonuçlar üreteceklerdir. - Sosyal çalışmacısın, ancak, önce insansın ve çok ivedi olarak yapılması gerekiyor ve çalıştıracak görevli ya da gönüllü bulunamıyorsa, yardım birimlerinden evlere, çadırlara paket taşıyacaksın, dağıtıma bizzat gireceksin, çünkü aciliyet var ve o sosyal hizmet aşamasında senin başka işin yok; ancak ona kilitlenme. Senin mesleki görevin taşımak değil; servis (=hizmet) yapmak değil. Çok özel durumlarda elbette bu olacaktır, olmalıdır, ancak, bunu sosyal çalışmacının görevi gibi göstermek mesleğin yanlış ve yardımcı meslek olarak algılanmasına yolaçıyor. Dikkat!

85

- Sosyal çalışmacı her afet sırasında sorumlu olduğu yerleşimin (mahalle, sokak, çadırkent, köy…) afet sonrası için tasarladığı yeni bir fiziksel ve sosyal çevre oluşturmanın düşüncelerini üretmeli, gözlem yapmalı, bilgi toplamalı, nüfusu ve ekonomik olanakları hesaplamalı ve bunlara dayanarak yeni bir fizik ve sosyal çevrenin tasarımını geliştirmelidir. Bu anlamda bir sosyal mühendistir sosyal çalışmacı. Sosyal çevre tasarım mühendisi! - Yaratacakları sosyal ortamın örgütlenmesinde, bunlar için yaratılması gereken kaynakların bulunmasında, tasarrufunda, bu süreç için gönüllülerin harekete geçirilmesinde, görev paylaşımının yanısıra bütün bunlar için merkezî ya da yerel kamu yönetimiyle işbirliğinin sağlanmasında, projenin kamuya anlatılmasında yaratıcı çözümlerle etkin olmalıdır. - Yaratılacak yeni sosyal ortamların, ister ev ortamları, ister mahalle ister çocuk bahçesi, ister işyeri ortamları olsun, bunların kurulmasıyla kalmamalı, bu ortamların, düzenli işlemesinin, insanlar arasındaki yeni sosyal ilişkilerin vb. izlemcisi (takipçisi) ve destekçisi olmalıdır. Yerleşim sisteminin tamca oturmasına değin. Böylece sarsılan sosyal ilişkiler yeniden sağlamlaşacaktır, yıkılan sosyal ilişkilerin yerine yenileri kurulacaktır. İnsan “sosyalsiz” (sosyal ilişkilersiz) ve “sosyalliksiz” (sosyal ilişkilere açık olmak ve öyle sürekli yaşamak) kalmamalı. Bu sosyal çalışma mesleğinin vazgeçilmez ereğidir. - Bu süreçte öncelikle yeni sosyal yerleşimdeki bireyler ve aileler desteklenir. Sonra bu süreçte oluşacak yeni gruplar desteklenir. Sokaksa sokak, mahalleyle mahalle, ev ev, kişi kişi desteklenir. Bu noktada sosyal çalışmacı için muhtarlarla sağlıklı ve sıcak işbirliği çok önemlidir. - Her insanın öncelikle zorunlu geçim araçlarıyla malsal ve parasal desteğe gereksinimi vardır, ancak, hiçbir insanın sadece parasal ve malsal desteğe gereksinimi yoktur. Bunlarla birlikte, duygusal desteğe de gereksinim duyacaktır. Duygusal desteğin yanısıra anlaşılma desteği (an), anlaşılıyor olma desteği (süreç) gereksinimi özellikle afetten çıkmış insanlar için çok önemlidir. Buradaki anlaşılma her yaptığının kabulü anlamına gelmez. İnsanı anlarsınız, ancak yanlış bulduğunuz düşünce ya da yaptıklarını doğruya yöneltmek için mesleki çaba harcarsınız. Sosyal çalışma, karmaşık ve içinde zıtlıklarıyla bütüncüllük taşıyan bir meslektir. - Deprem alanında sosyal çalışmacı 9:00-17:00 mesaisi yapmaz. Çadırkentte, kapısında psikososyal destek merkezi yazan ve bakanlıktan gönderilen kamu görevlisi sosyal çalışmacıların görev yaptığı çadır depremden birkaç hafta sonrasında saat 17:30’da kapatılıp gidilmez. Sosyal çalışmacı aynı arama kurtarma takımları gibi uyku dışında 24 saat çalışır? (Anlamı içinde saklı yanlış cümle!) Uyku saatleri dışında, psikososyal destek çadırında “müşteri” de beklemez. Çadırları, konteynerleri, evleri ziyaret eder. Kuşkusuz aynı yörede çalışan diğer sosyal çalışmacılarla önceden ya da ivedi yapılmış bir planlamayla görev ve yerleşim paylaşımı yaparak. Çünkü o aşamalarda her evin, her ailenin “çadırının kapısını çalacak” bir dost eline gereksinimi çok büyük olacaktır. Sosyal çalışma sıkıntı yaşayanların dost elidir. 86

- Bu görüşmelerde ortaya çıkan aile, akraba parçalanmışlıklarını gidermek, uzun yıllar görüşemeyen ailelerin, akrabaların bu vesileyle biraraya gelmelerini sağlamak insanları başka yerlerdeki akrabalarıyla bağlantılandırmak az bir sosyal destek midir? Bunu örgütleyen sosyal çalışmacıyı ve onun mesleğini artık unutabilir mi o aileler? - Kırılgan grupları bulup, onlara hayatta kalabilmeleri/hayatlarını tekrardan kurabilmeleri için bilgi ve destek sunacaktır. Bunun için ortam hazırlayacak, buluşma merkezleri yaratacaktır. Bunlara “sosyal merkezler” denebilir. - Gönüllüleri çoğaltma ve güçlendirme çalışmalarını önemseyecek, zaman ve enerji harcayacaktır. - Depremden etkilenenlere nakit ödemeler, geçici barınma gibi destekler sağlayacak, bununla ilgili kamusal/yerel, sivil birimleri tanıyacak, işbirliği içinde olacaktır. - İpotek ve kredi alabilmeleri için danışmanlıkta bulunacaktır. - İntihar riskine karşı psikososyal çalışmalarla insanları destekleyecektir. Bunun için mahalleliyle ve muhtarla yakın iletişim içinde olacaktır. - Kendine yardım grupları oluşturacak, kurulanları destekleyecektir. Adsız gruplarla iyi iletişim kuracak, onları destekleyecek, gereksinimlerini karşılamaya çalışacaktır. - Akran gruplarıyla çalışacaktır. Çünkü stres bu gruplar arasında kavgaları körükler, - Deprem yaşayanların sosyal gereksinimleri konusunda deneyimli ve bilgilidir, sosyal çalışmacı. Kaynaklara ulaşmada bilgi ve beceri sahibidir. - Gereksinimlerin giderilmesi gereken alanları bilir, tanır. Bu alanlar için en hızlı sağlanacak araç gereçler neyse onlara en hızlı ve etkin ulaşmanın yollarını bilir, bulur ve kullanabilir. - Bölgede bu hizmetlerin sorumluluğunu üstlenirken sosyal çalışmacı aynı zamanda kamu görevlisi olarak kamu yönetimini de hükumeti de temsil eder; edecektir. - Sosyal çalışmacı afetzedelerle ve diğer gereksinim sahipleriyle, gerektiğinde yerel ve merkezî otoriteler arasında iletişimi kolaylaştırmakla görevlidir. Her iki taraf için de paydaştır, arabulucudur, kamuya karşı sorun sahibinin – mevzuat çerçevesinde – savunucusudur. - Felaket ortamlarında çalışanlar da insan ve onlar da (a) ya o felaketten doğrudan ve dolaylı etkilenmiş olabilir. (b) Felaket bölgesi dışından geliyorsa çocuğunu eşini bırakamamış, yanında getirmiş olabilir. Bunları izleyecek sosyal çalışmacı ve o çalışanların aileleri için de güvenilir bir yaşam ortamı yaratacak ve olabilen düzen içinde yaşamalarını sağlayacaktır. - Sosyal çalışmacı için depremden sonra yapılacak sosyal düzenlemeler deprem sonrası sosyal yaraların sarılması demektir. 87

Bu anlamda okul sosyal çalışması yapan sosyal çalışmacı depremle ilgili sosyal sarsıntıları gidermek durumunda kalabilir. Deprem anından deprem sonrasına değin deprem yaşayan çocuklar sosyal çalışmacının öznesidir. Genel olarak sosyal çalışmacının deprem bölgesinde ya da depremden etkilenenlerin bulunduğu heryerde yapması gerekenler, yaklaşım tarzı yukarıda olabildiğince ele alınmıştır. Şimdi de depremin yukarıda andığımız üç ayrı zaman diliminde sosyal çalışmacının o evrelere uygun yapması gerekenleri ele alalım. Çünkü her üç zaman diliminde yapılacak çalışmalar ana eksende farklılıklar taşıyor. Ve hepsi, kendi içlerinde birbirinden önemli, birbirinden değerlidir.

5.5.1. Deprem Öncesinde Sosyal çalışmacı afet öncesinde seçilmiş ya da görev yaptığı bölgede olası bir afet için hazırlıkları (a) planlamalıdır, (b) örgütlemelidir, (b) gereksinim duyulacak kaynakları önceden belirlemelidir, (c) deprem anında uygulamaya sokmalıdır, (d) yönetmelidir ve katkı vermelidir, (e) yeni kaynakları harekete geçirerek, yeni ücretli ya da gönüllü transferleri yöneterek, gerçek sosyal çalışma işlevlerini yerine getirmelidir. Afet öncesinde, ayrıca, kurumlar ve sosyal çalışmacılar arasında ve afet durumunda afetten etkilenmeyen sosyal hizmet veren kurumlar ve sosyal çalışmacılar arasında kurumsal bir altyapı ve bir işbirliği ağı oluşturulmasını sağlamalıdır. Kimler hangi işleri yapacaklar (örn. yardım toplama, alanda hizmet vb.), hangi bölgelerden sorumlu olacaklar (coğrafi olarak), meslektaşlarına barınma veya başka destekler sağlayacaklar mı bakmalıdır, çeşitli kuruluşlarda afetlerle ilgili ve afet anında yapılacaklarla ilgili uzmanlarla beraber bilgilendirme çalışmaları (okullar, huzurevleri vb.) yapmalıdır. Uluslararası iyi uygulamaları kurumsal olarak takip edip, sosyal çalışmacıların bilgilerini ve becerilerini çalıştaylarla (workshop), hizmet içi eğitimlerle ve tatbikatlarla güncellemelidir. Özellikle yönetici durumunda olanlar. Depreme hazırlık bakımından strateji, planlama, örgütleme, kadrolama çalışmalarıyla takım oluşturarak takım toplantıları yapılır. Bu çalışmalar düzenli ve belli aralarla, 88

dönemsel (periyodik) olarak yönetilir. Her çalışmada düşünce, planlama ve yapılması gerekenler üzerine bilgi geliştirmeler sağlanır. Bunlar kayda alınır, raporlanır. Deprem beklenen bölgede altyapı araştırmaları yapılarak (sosyal çalışma araştırması) hangi mahallelerde hangi nüfus grupları daha çok, kurtarmada ve yardım iletmede öncelik hangi mahalleye verilmelidir kararları önceden netleştirilmelidir. Gönüllülerin sayısını artıracak çalışmalarla diğer mahalleler için de yeni gönüllü arama kurtarma ve meslek elemanlarının bulunması, eğitimleri ve hazırlık çalışmaları yapılarak gönüllü gençler yetiştirilmelidir, hazırlanmalıdır. Dönem, gelecek olası bir depreme hazırlık çalışmalarıdır. Sosyal çalışmacı/lar hangi kurumda çalışırsa çalışsın, depremin olması olası bölgeleri bir resmî formasyon için ziyaret edebilmiş olmalıdır. Bu ziyaretten önce o bölge üzerine bilgi toplamış, o bölgede bulunan il müdürlükleri, SHM’ler, STÖ’ler üzerine bilgilenmiş olmalıdır. O bölgede açık pazar yerleri, geniş alanlar var mı, kaç çadırlık boş alan bulunuyor, bir çadırın kapsayacağı alan büyüklüğü nedir, gibi sorularda zamanında bilgilenmiş olmalıdır. Diyelim ki 100’e 100 metre kenarlı, yani 10.000 metrekarelik bir alana kaç çadır ya da konteyner sığabilir, bunlar nerelerden sağlanabilir, sağlanacaktır, buralarla önceden bağlantı kurmuş, bilgi sahibi olmuş olmalıdır. O yerleşimlerde hastane, aile sağlık merkezi, dispanser, öğrenci yurdu, tatil köyleri var mı, kaçar tane, bunlar, ad ve adresleriyle kataloğunda bulunmalıdır. Bölgede hangi yerel radyolar, TV kanalları varsa, adresleriyle iletişime hazır duruma gelmiş olmalıdır. Yani bölgeyle temelli bir kaynak incelemesi yapmış olmalıdır. Gidip bölgeyi ziyaret etmiş, yani bir ölçüde de olsa tanıyor olmalıdır. Deprem sırasında, özellikle Kahramanmaraş depremi sırasında gerek televizyon haberlerinden gerek sosyal medya görsellerinden, vidyolarından sıkça duyup öğrendiğimiz yeterli hatta çok, ancak düzensiz gelen yardım gereçlerinin doğru gereksinim sahiplerine ulaşamadığı, doğru adreslere dağıtımının yapılamadığı öğrenilmişti. Bu bilgi sosyal çalışmacılara deprem öncesi için büyük sorumluluk yüklemektedir. Gelen yardımların hangi merkezlerde toplanıp gerekli yerlere nasıl dağıtılacağı konusunda da planlama yapılması önem taşımaktadır. Bunu sosyal çalışmacı yapmayacak da kim yapacak? Sosyal çalışmacılar için depremde en fazla işlev yüklenilebilecek yerler elbette öncelikle ve en başta o yerleşimdeki, ilgili olduğu Aile ve Sosyal Hizmetler, Sağlık, - eğer sosyal çalışmacı çalışanı varsa – Adalet, İçişleri, Millî Eğitim, Gençlik ve Spor bakanlıkları il müdürlükleriyle bunlara bağlı sosyal hizmet merkezleri, kreşler, yaşlı bakım merkezleri, huzurevleri, bakım ve rehabilitasyon merkezleri, çocukevleri, sevgievleri, hastaneler, aile sağlığı merkezleri, mahkemeler, cezaevleri, tutukevleri, Emniyet Müdürlüğü çocuk şubeleri, okullar ve gençlik ve spor merkezleridir. Belediyelerde çalışan sosyal çalışmacılar için mahalle evleri (İstanbul Büyükşehir Belediyesinde), kadın sığınmaevleri ya da kadın konukevleri, öğrenci yurtları gibi kuruluşlardır. Sosyal çalışmacı deprem öncesinde buralara giderek, durumu inceler, yapılacak görev varsa üstlenir ya da kendisi çağrılarak verilecek mesleksel görevleri yerine getirir. 89

Konuyla ilgili hazırladığı raporları amirlerine, uygun birim yönetimlerine sunar, toplantılara katılır. Yukarıda adlarını saydığımız her kuruluşta sosyal çalışma mesleğini ilgilendiren birçok sosyal sorun ortaya çıkmıştır, durmasız da çıkacaktır. Bunlara çözümler arar. Bu arayışların biri de gelecekte bir deprem olursa olasılığının önceden plana dökülmüş hazırlığıdır. Sosyal çalışmacı, işleyişinde çok etkili olabileceği, adı “toplum merkezi” mi olur, “aile merkezi” mi olur, “topluluk merkezi” mi, “mahalle evi” mi olur, daha çok mahalleden insanların gelerek etkileşime girecekleri merkezlerin açılmasına ve sağlıklı işlemelerine deprem olasılığı gerçeğe dönüşmeden çok önce önayak olabilir. Buralarda deprem sırasının yakın sonrasında ve daha çok sonrasında törpülenmeden kalmış travmaların atılması konusunda “grupla çalışmalar” ya da “grupça çalışmalar” yapılabilir, yaptırılabilir. (Bu iki kavram için bakınız: Tomanbay, 2022, s. 272-278). Bu çalışmalar için deprem öncesinde böylesi merkezlerin açılması sağlam bir hazırlık olacaktır. Bu çeşit merkezler sosyal çalışmacılar için geniş bir çalışma alanı yaratır. Hele deprem sonrasında. Sosyal çalışma yöntemlerinin tamamı için uygulama alanı olması bir yana bu merkezlerde başvuranlara danışmanlık yapılır. Çevre halkın zayıf görüldüğü konularda bilgilendirmeler ve bilgilendirme toplantıları yapılır. Düzenli aydınlatma (bilgilendirme) toplantıları için belirli günlerde belirli konuşmacılar davet edilir, konuşturulur. Sorular yanıtlanır. Bu çeşit merkezlerde aynı zamanda halkın sosyalleşmesini kolaylaştıracak ve özendirecek (teşvik edecek) sohbet toplantıları, küçük mahalle eğlenceleri düzenlenir. Böylece halk içindeki sürtüşmeler, etnik gruplar arasındaki gerginlikler bu merkezlerin gücüyle giderek azalır. Son olarak, konumuzla ilgili olarak, deprem travmalarını taşıyan insanlar bu merkezlerde birbirlerini tanıyarak, sıkıntılarını, sorunlarını paylaşarak ve kuşkusuz oralarda çalışan sosyal çalışmacıların kendilerine özgü yöntem ve teknikleriyle travmalarını hafifletecek bir eğime girmeye başlarlar. Aralarında destekleşme, yardımlaşma ve anlayış ortaklığı gelişmeye başlar. Bütün bu ve benzeri çalışmalar için sosyal medyanın olumlu olumsuz etkileri üzerinde ciddi bir tartışmaya henüz başlanılmadı. Sosyal medya üzerinden yardım istenmesi, adres bildirilmesi, kayıpların aranması, acıların paylaşılması, acil durumların bildirilmesi, fotoğraflar paylaşılması kargaşa mı yaratıyor özsağaltım mı sağlıyor; düşünmemiz gerek.

5.5.2. Deprem Sırasında Sosyal çalışmacı için deprem anında, o kargaşa içinde en ivedi görev yalnız ve ortada kalan çocukların, kadınların, yaşlı ve engellilerin toplanması, en hızlı biçimde koruma altına alınmalarıdır. Bu ya deprem bölgesinde korunak ve barınak yaratılarak (çadır, konteyner, çevresi çarşaflarla kapatılmış çardaklar gibi) olur ya da hızla gerekli örgütleme yapılarak etkilenenler deprem bölgesi dışında belirlenmiş adreslere yollanırlar. 90

Deprem bölgesindeki başıboş dolaşan gençlerin kurtarma ve sosyal hizmet gönüllüleri olarak örgütlenmeleri ve yönlendirilmeleri yapılmalıdır. Böyle bir uğraşla onların genç güçlerinden yararlanmanın yanısıra deprem travmalarının artmaması hatta sıyrılmaları da kolaylaşmış olacaktır. Kuşkusuz burada kendisini ailesini aramaya, kurtarmaya, ekmek bulmaya odaklanmış gençleri bu anlaşılır koşturmalarından çekip alma kastedilmemektedir. Önce onlara yardım edilmeli, yanlarında bulunulmalıdır; acil durumu atlattıktan sonra sosyal çalışmacı onları yanına çekerek, erek (hedef) gösterip etkinleştirerek hem güçlerinin halkın yararına kullanılması sağlanacaktır hem de kendilerinin sosyal sağlıkları korunmuş ya da desteklenmiş olacaktır. Bu çalışma bir çeşit uğraş tedavisi olacaktır onlar için. Çalışılan merkezî birimle ya da AFAD gibi başsorumlu olan birimle etkileşim içinde olarak, sosyal çalışmacı tarafından, ortada kalan çocuk, yaşlı, kadın ve engellilerin yerleştirileceği adreslerin aranması, bulunması, varsıl gönüllüler yaratarak, bağışlanmış, geçici verilmiş binalar gibi hatta yeni toplanma yerleri yaratılabilir. Bu ve uzak adreslere bu kişilerin ulaştırılması çalışmalarını geliştirebilir, hızlandırabilir, bunlar için kaynak ve yeni çözümler arayışında olabilir. Deprem sırasında sosyal çalışmacının oldukça zamanını alacak bir başka konu da gelen yardımların düzenlenmesi ve dağıtımıdır. Sosyal çalışmacı bu süreçlere de gerek görev çerçevesinde gerek meslek sorumluluğuyla müdahale edebilmeli, yönlendirebilmelidir. Çünkü yardımların dağıtılması o deprem kargaşası sırasında düzenli ve haksever olarak yürütülememektedir. Örneğin, Kamyon kamyon yardımlar farklı yerlere gideceğine aynı merkez ilçeye gelmektedir. Oradan da gerekli yerleşimlere dağıtımı yapılamamaktadır. Ya uzaklıktan ya örgütsüzlükten… Bu durumda yeni ve yerel bir örgütlenmenin hızla devreye sokulması ve işletilmesi gerekmektedir. Belirli tır/kamyon sahipleri taşıma ücretlerini aldıktan sonra fazla benzin yakmamak için deprem bölgesi diye bölgenin en az hasar görmüş bir yerleşimine yardım gereçlerini boş bir araziye boşaltıp geri dönmektedir. Bunların vidyoları olduğu gibi televizyonlarda da gösterildi. Bir tır tüm giysileri, yardım gereçlerini toprak bir araziye boşaltmış ve gitmiş. Bu demektir ki deprem bölgesinde yardımları düzenleyecek bir örgütlenme yapılmamış. Böylesi durumlarda iyi niyetle gönderilen yardım gereçleri doğru adreslere ulaşamamakta, çalışanlara da güçlükler doğurmaktadır. Örneğin, Kahramanmaraş depreminde gönüllü yardımlarla öne çıkmış olan ve yoğun ve etkili çalışmalar yapan Sanatçı Haluk Levent bir sosyal vidyosunda duyuruyor: “Yardım yollamasınlar. Nereye alacağım onları? Kamyonlar yardımları herhangi bir yere bırakıp gidiyorlar.” Bu demektir ki yardımların dağıtım düzeni kurulmamış. İl sınırından giren kamyonu gerekli yere yönlendirecek bir sorunlu takım kurulmamış. Kamusal, özel ve gönüllü çalışmaları eşgüdümlemekte mesleki sorumluluğu olan sosyal çalışmacılar ne diyor buna? Yardımların “nereye alınacağına” o bölgede ya AFAD çatısı altındaki ilgili birimde ya il müdürlüğünde ya da SHM’de görevli olan birkaç sosyal çalışmacı görevlendirilir ve 91

yardımların nerelere yönlendirileceği, “alınacağı” ve dağıtılacağı planlı biçimde ve yardımlar heba olmadan sağlanabilir. Öteyandan bir başka vidyoda arama kurtarma yelekli bir delikanlı birçok paketlerin önünde vidyoya çekilen konuşmasında, gelin burada çok yardım malzemesi var, gelin alın diye duyuru yapıyor. Demek o bölge için de bir planlama daha önceden, deprem öncesinden yapılmamış. Yardımlar dolmuş taşmış, doğru gereksinim yerlerine dağıtımı yapılamıyor. Bu da sosyal çalışmacılar için hem yeni sorunlar yaratmakta hem de yeni ve yerel bir dağıtım örgütlenmesinin hızla oluşturulması ve işletilmesini gerektirmektedir. İşte deprem sırasında yaşanan bu olaylar sosyal çalışmacılara deprem öncesinde sadece deprem planlaması değil, bu kapsamda sosyal yardımların dağıtılması (sosyal hizmet) planlanmasını yapma sorumluluğunu da yüklüyor. Bu noktada bizi tanımıyorlar, bizi bu birimlere almıyorlar gibi düşünen sosyal çalışmacılar için söylenecek sözü deprem öncesi bölüme söyledik. Çok daha önceden sosyal çalışmacılar gerek kamuda çalışanların girişimleriyle gerek STÖ’lerinin destekleriyle kamuda ilgili yönetim mercilerine yazılı rapor ve ziyaret yöntemleriyle düzenli, kesintisiz çalışarak, düşünce ve rapor üreterek mesleklerinin gerçek işlevini, zindeliklerini, önemlerini anlatmaları gerekmektedir. Türkiye’de bu yapılmamaktadır. Bu yapılırsa ilgili makamlar sosyal çalışmanın sosyal hizmet yapmak olmadığını öğrenip gerçek sosyal çalışma mesleğini tanıdıktan sonra kendilerine toplumsal, siyasal ve yönetsel düzlemlerde yavaş yavaş yer açacaklardır. Buna inanıyorum. Tabii bunun için de önce kavram sorunsalı sözkonusu oluyor. Depremde sosyal çalışmacıların çocuklar, kadınlar, engelli ve yaşlılar gibi sokaktan toplama, koruma altına alma, barınak ve beslenmelerini sağlama biçiminde değil, ancak, sosyal destek sağlama bakımından mesleki sorumluluğu olan başka özel gereksinim grupları da var. Bunlar örneğin, cezaevlerinde ve tutukevlerinde kalanlardır ve onların dışarıdaki aileleridir, yakınlarıdır. Anababaları, eşleri ve çocuklarıdır. Önce cezaevleri ve tutukevindekiler için, sonra bunların dışarıdaki yakınları için kuramsal olarak her cezaevinde bulunması gereken sosyal çalışmacılar travma azaltma, panik durumları vb. yaşayanlarla düzenli görüşmeler yaparak rahatlamalarını sağlamalıdır. Aynı zamanda evlerine giderek ailelerini ziyaret etmeli, her iki taraf hakkında diğer tarafa bilgi ve selam götürmelidir. Sosyal çalışmacının görev çerçevesini ve mesleki kapasitesini aşan sorun sahiplerini psikoloğa ve duruma göre psikiyatriste yönlendirmelidir. Özellikle cezaevindekilerin dışardaki yakınları yalnız yaşayan varsa özel ilgi göstermelidir. Evlerinde çocuklar varsa eğitim durumlarıyla ilgilenmeli, cezaevindeki ana ya da babaya çocukların eğitimleri vb. konularında, yönetici ya da gardiyan eliyle değil, bizzat girip konuşarak bilgilendirmelidir. Cezaevi dışındaki kimselerle ilgili olarak da telefonla ya da yazıyla değil, gene gidip görüp konuşarak bilgi vermelidir. Sosyal çalışmanın gerçek meslek biçimlenmesi (formasyonu) budur. Bu durumdaki ailelere de afet planlarını yapmaları konusunda bilgilendirme ve yönlendirme yapılmalıdır. Cezaevinde yaşayanların evlenme durumunda olan çocukları varsa onlara evlilik 92

danışmanlığı yapılmalıdır. Cezaevindeki yakınıyla ailenin çocukların bağlantıda kalmasını sağlayacak çalışmaları yapmalıdır. Örneğin Hatay ve Kahramanmaraş depremlerinin tetiklediği ve depremden iki gün sonra yaşanan cezaevi isyanları maalesef ölümle sonuçlanan olaylara kadar taştı. Kaçma ve tecavüz kuşkuları gündeme geldi. Bu sorunlarla kuşkusuz Adalet Bakanlığı ilgilenecek ve doğru açıklamaları yapacaklardır, ancak o cezaevlerinde çalışan sosyal çalışmacı varsa, eğer yoksa Bakanlıktan geçici olarak görevlendirilecek birkaç sosyal çalışmacı bu cezaevlerine giderek yapacakları mesleksel çalışmayla jandarma ve polisten çok daha etkili bir yatıştırma, hem de rahatlatarak yatıştırmayı sağlayabilirler. Sosyal çalışmacının gündelik süreç içinde yapacağı düzenli çalışmalar mahkumları isyan düşündürtmeyecek güvenli bir noktada tutacaktır. Hükümlü ve tutuklularda olabildiğince huzurlu ve umutlu bir ortam yaratmak sosyal çalışmacının görevidir. Deprem gibi özel durumlarda düzenli çalışmasıyla mahkumlarla sağlıklı ilişkiler kurmuş olan sosyal çalışmacı isyancıları yatıştırmakta daha kolay işlev yürütebilir. İsyanı büyütmeden sonlandıracak mekanizma cezaevi görevlilerinden önce sosyal çalışmacıdadır. Çünkü polisin sorun çözme teknikleri başkadır, sosyal çalışmacıların çok başkadır. Depremde sosyal çalışmacıların özel gereksinim gruplarını toplayıp koruma altına alma görevlerinin dışında onlar kadar önemli diğer bir konu da hastanelerde yatan hastalar ve dışarda kalan aileleridir; çünkü akılları birbirlerindedir. Sosyal çalışmacının hem hastanın sağlığı hem dışarıdaki aile bireylerinin hastanedeki yakınlarıyla ilgili huzurları için çalışmalar yapacaktır ve bu da ayrı bir önem taşımaktadır. Sadece hastanede yatanlar değil, depremde göçükten kurtarılarak hastaneye getirilmiş yaralılar da dışarıdaki ailelerinin akıbetinden en kısa sürede haber almak isteyecektir. Dışarıda yaralısını yitiren, ölüp ölmediği hakkında bilgisi olmayan aile yakınlarıyla yaralı arasında bağın kurulması, birbirlerinden haberli kılınmaları sosyal çalışmacının ivedi çalışmalarından biri olmalıdır. Bunlar gibi birçok yaralının bedenlerinden bir kısmının kesildiği, kolsuz, bacaksız kalabileceklerini ve kaldıklarını (ampute bebekler, çocuklar ve yetişkinler…) düşünürsek dışarıdaki aileleriyle bu yaralıların biran önce birbiriyle bağlantılarının kurulmasının önemi daha da anlaşılır. Deprem sırasında bir WhatsApp iletişinden öğrendiğim habere göre, Kahramanmaraş depreminden sonra deprem sırasında kaybolan çocuklarla ilgili bir grup kurulmuş. Kuran, “Çocuk hakları aktivisti ve pediatri uzmanı, İstanbul Tabip Odası Çocuk Hakları Komisyonu üyesi Dr. Çağla Hanım” ve kendisi organize ediyor. (WhatsApp duyurusunda fotoğrafı da var.) Sosyal çalışmacılar sayfalarında bu duyuruyu depremde çocukların bulunması, korunması adına heyecanla duyurdular, iyi de yaptılar. Ancak o gruplardaki çok sayıda sosyal çalışmacının hiçbirinden Dr. Çağla Hanım benzeri gönüllü bir sosyal çalışmacı hanım ya da beyin bu konularda gönüllü örgütlenmelerle neler yaptığıyla 93

karşılaşmadık. Hatta, merak ediyorum, bu gönüllü girişimle Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında çocuklarla ilgili görevlendirilerek bölgeye giden Ankara’dan sosyal çalışmacılar ya da deprem bölgesindeki il müdürlüklerinde ya da SHM’lerde çalışan ve görevleri kaybolan çocuklarla ilgili olan sosyal çalışmacılar bu çeşit gönüllü çabalarla, iletişim kurup işbirliği yaptılar mı? Neler yaptılar, yapıyorlar, yapıldı, bilgim yok. Gönüllüler örgütlenebilir, çalışabilirler. Ancak onların buldukları çocukları ve o çocuklar için neler yaptıklarını, nerelere teslim ettiklerini, ailelerini arayıp aramadıklarını, ailelerini arayıp bulamadılarsa o çocukları nerelere teslim ettiklerini bilemiyoruz. Belki hizmetlerinin sonunda bir rapor hazırlamışlar, duyuru yapmışlardır. Bu sözlerle o iyiniyetli gönüllü çabayı eleştirmiyorum, tersine gönüllülüğü destekliyor ve alkışlıyorum, ancak kamuda çalışan bu konuyla ilgili sosyal çalışmacıların bu girişimle bağ kurmuş olmalarını düşünüyorum. Gönüllülerle bağlantı içinde çalışmış olmalarını dileyerek onların buldukları çocukları teşekkürlerle onlardan alarak devlet koruması altına alıp almadıklarını öğrenmek isterim. Çünkü bulunan çocukların son teslim yeri Devlet ve ilgili bakanlık olan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olmalıdır. Afet yerinde; -

Kurtarma ve yeniden yerleşimin hızla sağlanması için çalışmalar,

-

Aile üyelerini kurtarmak için felaketten kurtulanlara yardım,

Çökmüş binaların altından cesetlerin çıkarılmasına ve ölüler için cenaze törenleri düzenlenmesine destek, Barınak arayışına, enkaza rağmen kurbanlar için yiyecek ve erzak toplanıp dağıtılmasına yardım, Çadır kurulmasına hem örgütlenme, hem yönetim hem süreç bağlamlarında destek, -

Afet sonrası destek,

Afet yerinde – güçvericilik ve hedef koyma (Psikososyal danışmanlık ya da desteğin zamanı değil henüz.), -

Yas danışmanlığı ve yasta güçvericilik,

Engellileri, savunmasız grupları, çocukları ve yaşlıları etkinliklere katılmaya güdülemek (motive etmek), -

Evleri ve barınakları ziyaret ederek ailelere duygusal destek,

Depremzedelerin diğer yerlerdeki aileleriyle görüşmelerini organize etmek, sağlamak, yapılabilecek çalışmalar arasında yer almaktadır. 94

Bu arada, kurumlara ve topluluklara sunulan destekler de şunlar olabilir: -

Yerel yönetim ve gruplar arasındaki teması kolaylaştırmak,

-

Sunulan sosyal hizmetlerin koordinasyonunu sağlamak,

Eşyaların, malzemelerin ve yiyeceklerin kaydını yapmak, bunu merkezî hükümete raporlamak ve ihtiyaçların dağıtımını planlayıp raporlamak, -

Merkezî hükümet için etkilenenlerin gereksinimlerinin kaydedilmesini sağlamak,

-

Grupların, kuruluşların ve toplulukların yıkılmasını önlemek,

-

Gruplar ve topluluklar arasında organizasyon yapmak, koordinasyonu sağlamak.

Bu bilgilere ek olarak İngilizce internet kaynaklarından birkaç haber ve yazı bulup Türkçeye çevirerek yollayan Esra Hashemi Shirazi’ye teşekkür ediyoruz. Çeviri yaparak yazdıkları özetle şunlar: (SAGE Journals, 2023). “26 Aralık 2003'te İran'ın Bam Şehrinde yaşanan depremde Dünya’nın her yerinden gelen sosyal çalışmacılar diğer meslek elemanlarıyla birlikte kurtarma çalışmalarına katıldı. Bunlar dışında afetzedelerin hayatta kalması için yaptıkları / yapabilecekleri çalışmalar şunlar oldu: “Bam depremi bölgeyi sabah 5.26'da vurdu ve yakındaki Kerman City'den sosyal çalışmacılar saat 11.00 civarında afet bölgesine varmaya başladı (Ahmadi, 2004). Sosyal çalışmacılar: Aile üyelerini kurtarmak için felaketten kurtulanlara yardım ettiler, Çökmüş binaların altından cesetleri çıkarmaya yardım ettiler, Ölüler için cenaze törenleri düzenlenmesine destek oldular, Barınak arayışına yardımcı oldular, Enkaza rağmen kurbanlar için yiyecek ve erzak toplayıp dağıtılmasına yardım ettiler. “Ayrıca yaralıların ve ölenlerin ailelerini teselli edip birbirinden kopan insanların tekrardan birbirine kavuşmasına ve bağlantı kurmasına destek oldular. Bunun yanı sıra kırılgan grupları bulup, onlara hayatta kalabilmeleri / hayatlarını tekrardan kurabilmeleri için bilgi ve destek sundular, gönüllüleri de güçlendirme çalışmaları yaptılar. Sosyal çalışmacılar bölgede bu hizmetlerin sorumluluğunu üstlenirken aynı zamanda hükümeti de temsil ediyordu. Depremden etkilenenlere nakit ödemeler, geçici barınma sağlamak gibi destekler dışında ipotek ve kredi alabilmeleri için danışmanlıkta bulundular ve intihar riskine karşı insanları desteklediler. “Özel ve kamu sektöründen gelen sosyal çalışmacıların işlevi iki aşamaya ayrıldı: a) kurtarma ve yeniden yerleşim ve b) yeniden yapılandırma. Sosyal çalışmacıların dört aşamadan oluşan (afet öncesi afetlere hazırlık, afet anında müdahale, afet sonrası iyileştirme ve hafifletme aşamaları) afet yönetim döngüsünün her aşamasında önemli bir rolü vardır. Sosyal çalışmacılar mümkün olabilecek en kısa tepki süresinde özellikle 95

kırılgan grupların özel ihtiyaçlarının karşılanması ve ihtiyaçları olan yardımlara ulaşabilmeleri için kilit bir rol oynamaktadır. “Sosyal çalışmacılar mikro, orta ve makro düzeyde felaket yönetiminde bir topluluğun örgütlenmesi, iyileşmesi için gereken kaynakların organize edilmesi, afet sonrası (ama aynı zamanda öncesi) olası yardım programlarının araştırılıp hibeler için başvuruların hazırlanması ve hükümet programlarının uygulanması gibi görevlere sahiptir. “1. Bireyleri ve aileleri desteklemek: Bam'da buna şunlar dahildir: duygusal destek, yas danışmanlığı ve afet sonrası destek (TSSB), engellileri, savunmasız grupları, çocukları ve yaşlıları faaliyetlere katılmaya motive etmek; barınaklardaki ailelere duygusal destek sağlamak, cenaze törenlerinin düzenlenmesi için ailelere yardım etmek, çadır kurulmasına destek olmak, evleri ve barınakları ziyaret ederek, depremzedelerin diğer yerlerdeki aileleriyle görüşmelerini organize etmek / sağlamak. “2. Bireysel ihtiyaçları kaynaklarla ilişkilendirmek ve insanların bu kaynaklara erişimine destek olmak. Bunun için yerel yönetim ve gruplar arasındaki teması kolaylaştırmak, sunulan sosyal hizmetlerin koordinasyonunu sağlamak ve ihtiyacı olan kişileri ve kişilerin ihtiyaçlarını somut şekilde belirleyip, ihtiyaçlarını karşılayacak yardımların sunulmasını sağlamak. Farklı eşyaların, malzemelerin ve yiyeceklerin kaydını yapmak, bunu merkezî hükümete raporlamak ve ihtiyaçların dağıtımını planlayıp raporlamak. merkezî hükümet için mağdurların ihtiyaçlarının kaydedilmesi memurlar. “3. Ciddi fiziksel ve zihinsel sorunların önlenmesi. Hayatta kalanlar için danışmanlık, yas danışmanlığı ve terapötik müdahalede bulunmak ve rahatlama sonrası ihtiyaç olan durumlarda kişileri terapistlere ve tedavi merkezlerine yönlendirmek. “4. Bireylerin, ailelerin, grupların, kuruluşların ve toplulukların yıkılmasını önlemek. Örneğin bireylere ve ailelere bilgi desteği sunmak, hayatta kalan bireylerin hayata karşı ilgisizliğini azaltmak, umutsuzluk ve güçsüzlük duygularıyla baş etmelerini sağlamak, gruplar ve topluluklar arasında organizasyon yapmak, koordinasyonu sağlamak. “5. Mikro ve makro sistemleri değiştirmek için esnek müdahaleler oluşturmak. Hükümete programların, gönüllü hizmetlerinin geliştirilmesi için alandaki ihtiyaçları raporlamak ve ihtiyaçları ileterek hizmet için “danışmanlık” yapmak. Kurbanlar için sosyal hizmet merkezlerinin kurulmasını tetiklemek, değişen ekonomi göz önüne alınarak yeni refah ve toparlanma politikalarının oluşturulması ve uygulanması için destek sunmak, afet sonucunda sarsılan sistemlerin depremzedeleri ihtiyaçları doğrultusunda destekleyebilmeleri için güçlendirmek.” Demek ki yabancı sosyal çalışmacılar da önce kurtarmaya ve sosyal hizmetlere ağırlık vermişler. Her insandan beklendiği gibi. O aşamada bu ikisinden başka bir şey yapılamaz zaten. Ancak verilmesi gereken sosyal hizmetleri vermenin yanısıra yapılanları yukardaki çeviriden okuyarak bu sayfaya gelenler sosyal çalışmacının sosyal hizmetlerin çok ötesinde yapılması gerekenlerin olduğunu da görmüş olmaktadır. Bizim pek konuşmadığımız görevler var bunların arasında. Bunlar Türkiye sosyal çalışmacıları

96

tarafından iyi incelenmeli, çalıştaylar yapılıp tartışılmalı, geliştirilmelidir15. Çünkü Türkiye bir deprem ülkesidir. Sosyal çalışmacılar da önemli bir deprem ülkesinin sosyal çalışmacılarıdır. Dünyaya örnek olacak çalışmalar ve makaleler üretmelidir.

5.5.3. Deprem Sonrasında Sosyal çalışmacı için, -

deprem öncesindeki sabırlı, yaratıcı ve uzun evreli, bol yatay ve dikey etkileşimli16 ve kayıtlı, raporlu dönemden ve

-

deprem sırasındaki karmaşalı (kaos) ölümlü ve arama kurtarma tabanlı, hızlı ve heyecanlı, sosyal hizmet sağlama ve yetiştirme telaşında olan ve bunu bekleyen herkes için travmatik ve uygulamaya dayalı dönemden sonra,

Deprem sonrasında, bir felaket sonrasında artakalan olumsuz sosyal sağlık etkilerini, sosyal hastalıkları sabırla, sakinlik ve kararlılıkla giderme, sosyal ortamı temizleme, insanın sosyal düzenini bozan yerleşmiş sarsıntıları yoketme dönemidir. Aynı, canlı varlıklarıyla yanan bir ormanın zor çabalı yangın söndürme sürecinden sonra sakinleşen ortamda yanan kütükler, yapraklara ve canlılara bakakalmak gibi bir duygudur bu. Ancak sosyal çalışmacı mesleği ve işlevi gereği bir felaketin arkasından kalan küllere, kısık kısık duman tüten ateşlere, deprem sonrası yıkıntıların arasından gelen ah of seslerine kulak tıkayıp bakakalamaz. O insan yıkkınlığının (harabiyetinin, haraplığının), sosyal yaşamdaki yıkıntıların giderilmesi için plan ve programlar yapar, hazırlıklar yapar ve sosyal yıkıntıları kaldırmak için kolları sıvar, sosyal tedaviye başlar. Aynı savaş sonu çarpışma alanına girip yaralıları kurtarmaya çalışan hekim ve hemşire gibi. Kaç kişiyi kurtaracak, kaç kişiye yetişemeyecektir, bunu düşünmeden kurtarma çalışmalarına dalar hekim. Kurtarabildiği kadar! Sosyal hekim olan sosyal çalışmacının işi hekiminki kadar güç değildir. Çünkü, -

onun yetişemediği kişiler için kısa sürede ölüm yoktur;

-

yetişemeyeceği kişilere da daha sonra ulaşarak bir süre geç de olsa sosyal sağlıklarına kavuşturmak için farklı girişimlerde bulunabilir,

-

Fizyolojik sağlık gibi “sorun sahipleriyle” (hastalarıyla) grup ve mahalle düzleminde çalışmalar yaparak toplu iyileştirmeleri sağlayabilir.

Çeviri bilgilerin bütünlüğünü bozmamak için hepsini deprem sırası bölümüne koydum. İçlerine deprem öncesi ve sonrası yapılacaklar da var. 16 Yatay etkileşim, kurum ve kuruluşlararası etkileşim (Merkezî ve yerel kamu ile özel, sivil örgütlenmeler.). Dikey etkileşim, birlikte çalışanlar arasında düşünsel ve yaratıcı etkileşim. 15

97

Ancak o da hekim gibi işe girişmeli, meslek yöntemleriyle birşeyler yapmalı, durmasız çalışmalıdır. Deprem sonrasında sosyal çalışmacı, birey, aile, grup ve mahalle düzeylerinde ve bunlara ek olarak, konumuzla ilgili kişilerin bulunduğu işyerlerinde aynı sorunlara sahip kişileri farklı meslek yöntemleriyle sosyal tedavi sürecine alabilir. Bunun için bireylere yapılan destekler: -

Bireysel gereksinimleri kaynaklarla ilişkilendirmek ve insanların bu kaynaklara erişimine destek olmak,

-

İnsanların eskinin üzerine sünger çekerek kendilerine yeni bir yaşam kurmalarına destek olmak,

-

Kalıcı ya da uzun süreli travma yaşayanları bundan kurtaracak sosyal tedavi çalışmaları yapmaktır.

Aile, grup ve mahalle çalışmalarıyla da gene meslek yöntemleriyle aile, çeşitli gruplar içindeki sarsıntıları (travmaları), savrulmuşlukları, bozulmuşlukları, yalnızlaşmışlıkları, güdülenme güçlüklerini ve hatta güdüsüzlükleri (motivasyonsuzlukları), kesilen eğitim ve öğretimleri, vazgeçilen kültürel programlara katılmaları, durdurulan spor çalışmalarını, aksayan cinsel ilişkileri, ertelenmiş düğünleri, bozulmuş ilişkileri, küskünlükleri, kopuşları yine yeni yeniden canlandıracak sosyal çalışma çözümlerini harekete geçirir. Aynı dönemde makro düzeyde sunulacak hizmetlerse: Müdahale sistemlerini değiştirebilecek esnek yapılar oluşturmak. Esnek üretim sistemleri, esnek çalışma modelleri gibi ilerde, bilinmeyen bir tarihte olacak bir deprem için sabit ve katı bir planlama yerine durum, gün, çağ, teknoloji, nüfus, ulaşım, felaketin büyüklüğü vb. gibi değişkenlere uygun olarak esnek müdahale planı oluşturmak. Bu anlayış zaman zaman belirli aralıklarla yapılmış plan/lar üzerinde geri dönüp çalışmayı gerektirecektir. Hükümete gelecek deprem için şimdiden gönüllü hizmetleri belirleyerek ona uygun sayı ve nitelikte gönüllüler üretmek, eğitmek ve kendilerini duruma hazırlama planlamasını yapmak ve sunmak. Bunun için de alandaki gereksinimleri raporlamak ve bu gereksinimleri ileterek hizmet için “danışmanlık” yapmak. Sosyal hizmet merkezlerini, öncelikle deprem bölgelerinde olanları, yaşanan depremden çıkarılacak sonuçlara göre gelecek deprem için bilgi, bilinç ve yapılacaklar konusunda hazır duruma getirmek. Bunu farklı bir planlama ve içerikle tüm sosyal hizmet merkezlerine yaymak. Hükumete ekonomik ve toplumsal yapıdaki değişmeleri gözönüne alarak yeni toparlanma ve refah politikalarının oluşturulması ve uygulanması için bilgi üreterek, raporlar yazarak destek sunmak,

98

Afet sonucunda sarsılan sistemlerin depremzedeleri gereksinimleri doğrultusunda daha iyi desteklenebilmesi için güçlendirmek. Bütün bunlar için sosyal çalışmacı önce kendinden başlamalıdır. Öncelikle benim, ailemin, yakınlarım için yaptığım yazılı bir afet/deprem planım var mı? Bu hazırlandıktan sonra Türkiye’nin herhangi bir yerinde ortaya çıkacak bir deprem için kişisel deprem müdahale planım var mı? Nasıl giderim, görevlendirilir miyim, görevlendirilmezsem gönüllü olarak gitmeye hazır mıyım? Vb. Bu sorudan sonra, gitmem beklenen bölgedeki çalışmalarla ilgili olarak benim bir müdahale planım var mı? Böyle iki müdahale planı, üzerlerinde düşünerek, fizik, ekonomik ve sosyal çevre koşullarını gözeterek yazılı olarak hazırlamalıdır. Ve bunu da resmî, mesleki, kamusal müdahale planları gibi seyrek de olsa belirli aralıklarla gözden geçirmelidir. Nerede kayıtlı olduğunu ya da korunduğunu bilmelidir, unutmamalıdır. Bir kopyasının telefonunda yüklü olması önerilir. Böyle bir çalışma afetlerle sosyal çalışma konusuyla ilgili, gönüllü ya da görevli çalışmak isteyen sosyal çalışmacıyı depremle mücadele konusunda diri ve ilgili tutacaktır. Böyle bir çalışma konuyla ilgilenmeyen ya da ilgilenmek istemeyen sosyal çalışmacıları da birgün depremden etkilenenler arasına girmesi durumunda bilgili ve hazır tutacaktır. Ayrıca sadece sosyal hizmet çalışmalarına bütün bedeniyle katılıp o aşamayı aştıktan sonra bir daha depremle ilgilenmeyen sosyal çalışmacının da bir oturup müdahale planı hazırlaması onun hem bedenen hem zihinsel olarak dinginleşebilmesi, sakinleşebilmesi için iyi gelecektir. Öteyandan sosyal çalışmacılar AFAD’ın sorumlu olduğu Türkiye Afet Müdahale Planını (TAMP) ele almalı, birleşerek okuyup değerlendirmeli, planda eksiklik, yanlışlık görürlerse bir raporla durumu AFAD’a bildirmeli, yapılı planı aralarında tartışarak iyice sindirmelidir. Çünkü AFAD afetlerde kamusal başsorumludur, ciddiye ve önceliğe almak gerekir. Herkes bu planlamaya uygun davranmak zorundadır. Deprem daha olmadan yapılacak çalışmalarla Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Afet Planıyla AFAD Afet Müdahale planı arasında uyum ve bütünleşmeyi tartışmak ve sağlamak gerekir. Bu deprem gününe bırakılırsa kargaşa çıkacaktır. Önceden yapılmalıdır. Burada sözünü ettiğimiz sosyal çalışmacılar sadece Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığında değil, her bakanlıkta kendi işlevleri çerçevesinde çalışan sosyal çalışmacılardır. Hatta ilgili sosyal çalışmacılar tarafından, örneğin, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığıyla Sağlık Bakanlığı, Sağlık Bakanlığıyla Millî Eğitim Bakanlığı afet planlar arasında uyum ve eşgüdüm çalışmaları yapılmalıdır. Bu önceden yapılan uzun evreli çalışmalar ileride afet durumunda işleri kolaylaştıracak ve düzenli işlemesini sağlayacaktır. Sosyal çalışmacının afet anında yükünü hafifletecektir. Depremden etkilenenlerin büyük kısmına deprem sonrasında yapılacak görüşmelerle ulaşılacak ya da başvuran etkilenenlerle çalışılacaktır. İş bulamayanların iş sahibi yapılması için kaynak arama, üretme; kooperatifleşmeyi özendirme, bu yönde etkileme ve 99

örgütleme; ya da krediyle işini yeniden kurmasına destek olma, sosyal medyada eleman arayanlara ulaşacağı sosyal medya paylaşımları yapma ve sonuçlarını izleme ve gereksinim sahiplerine yönlendirme; stres altında bulunanların streslerinin azaltılması, gereksinim duyanlar için öfke denetimi çalışmaları, öfke denetimi eğitim çalışmaları deprem sonrasında gündeme gelecek yoğun çalışmalardır. Bu bölümün adı deprem sonrasında yapılacaklardı. Dikkat edildiyse depremden sonra yapılması önerilen bu çalışmalar bir döngü olarak kıvrılıp deprem öncesi yapılması gereken çalışmalarla bütünleşiyor. Bu olmalıdır. Bu hem rehavete kapılıp deprem riskinden kopmayı önler, hem mesleği yeni ve yerli düşünceler üretme konusunda diri tutacaktır.

5.6. Deprem Sonrası Psikososyal Çalışmalar Zamanıdır Kahramanmaraş depreminde alanda bulunan ya da gönüllü gitmeyi düşünen sosyal çalışmacılardan daha depremin ilk günlerinde en sık duyduğumuz terim psikososyal destek çalışmasıdır. Depremin ilk günleri ve haftalarında, zamansız olarak, çok sık dile getirilen psikososyal destek çalışmalarının zamanı depremden enaz altı haftalık bir zaman geçtikten, ivedi sosyal hizmet sistemi oturduktan, ortalık biraz dinginleştikten sonraki zamandır. Bu nedenle bu konuyu Deprem Sonrasında başlıklı bu bölümün arkasında ayrıca ele almak istiyoruz. Öteyandan psikososyal çalışmalar, yapmak isteyene sanıyorum basit bir çalışma gibi geliyor, ancak öyle değildir. Ben, öğretim kadrosunda sosyal hizmet bölümü çıkışlı bir tek öğretim elemanın bulunmadığı bir sosyal hizmet bölümünden birkaç yıl önce çıkmış ve kendisini gururla “sosyal hizmet uzmanı” olarak adlandıran tanışmadığım bir gençle WhatsApp’ sahnesinde kısa bir iletişim (diyalog) yaşadım. WhatsApp’ta bir grupta sosyal çalışmacılar olarak depremde, afetlerde sosyal çalışma konusunda maalesef ki yeterli bilgilere sahip olmadan mezun olduğumuz, bunun bir handikap olduğu, alanda acilen yapılacaklar konusunda hazırlıklı olmadığımız gibi görüşler yazmış, dile getirmiştim. Bir genç bana görüntülü açarak sinirli bir ifadeyle, ben deprem bölgesindeydim ve sosyal hizmet mesleğimi çok güzel yerine getirdim gibi birşeyler söyledi. Ne yaptın diye sordum. Deprem bölgesine ilk haftalarda gittiğini, yolda ağlayan 15-16 yaşlarında bir çocuk gördüğünü, onu merdivenlere oturttuğunu ve kendisiyle konuştuğunu (teselli ettiğini kastediyor), çocuğun bir süre sonra ağlamayı kestiğini ve kendisine, abi beni rahatlattın, çok teşekkür ediyorum dediğini belirttikten sonra, gözlerime bakıp gergin ve gerçekten gururlanmış bir yüz ifadesi ve ses tonuyla göğsünü kabartarak “İşte ben böyle bir sosyal hizmet uzmanıyım, psikososyal destek verdim dedi ve görüşmeyi kapattı. Arkadan başka ne yaptın diye soramadım. Teselli etmeyi psikososyal destek sanıyordu. Eminim ki okuduğu üniversitesindeki sosyal hizmet bölümünde psikososyal destekle ilgili bir ders almamış, anlatı dinlememiştir. Psikososyal sözcüğünden anladığı çerçevede ona mesleki içerik yüklüyordu. 100

Psikososyal çalışma hem sosyal hem psikolojik bir çalışmadır ve hatta doğru bir psikososyal çalışma sosyal çalışmacının bir psikologla dirsek temasıyla yapması gereken bir çalışmadır. Ayrıca psikososyal çalışma ne beş on dakika konuşmalık bir çalışmadır ne de felaketlerin sıcaklığında yapılabilecek bir çalışmadır. Sıcak atmosferden çıkılınca başlanabilecek, olgunun durumuna göre birkaç haftadan birkaç aya değin sürebilecek ve etkili olabilecek, düzenli ardarda yapılan bir görüşmedir. Sıcak atmosferle kastedilen ya ölümlerle yaşama dönemi, yas dönemi, çığlıklar dönemi, konutsuzluk, açlık, temel gerekliliklerin uzağında kalma ve sosyal yardımların dağıtılması, yani sosyal hizmetlerin acilen verildiği dönemdir. Sıcak atmosfer dönemi afetin büyüklüğüne, etkilenenlerin sayısal çokluğuna, yiyecek, giyecek, çadır, battaniye gibi yardımların geliş zamanlarına, gereksinimlerin karşılanması süresine göre üç haftayla üç ay arasında sürecektir, sürebilir. Ayrıca depremin ateşi hafiflemeden psikososyal destek başlamaz, başlatılmamalıdır ve zaten istense de yapılamaz. Neden yapılamaz? Şundan: Depremin sıcak döneminde, karın doyuramazken, sağlıklı tuvalet ortamı bulunamazken, içecek su beklenirken, soğukta üşünür, güneş altında kavrulurken, ölüm acıları yaşanırken, bankada olan para çekilemezken, akıllar kaybolanların üzerindeyken, aramalar yapılırken, çocukları okullarına gidemezken, yani herkes gibi sorun sahipleri de ayaktayken, ayaküstü nasıl kişiyi ya da aileyi dinginleştirebilecek konuşmaları yapabilir, görüşmelerden sonuç bekleyebilirsiniz? Böyle bir psikososyal çalışma yapılabilir mi? Ayrıca psikososyal destek olarak söylenen çalışma bir iki konuşmayla sonuç alınabilecek bir çalışma değildir. Bir iki konuşmayla psikososyal destek sağlanabilseydi toplumlarda psikososyal sorunu olan bir tek kişi kalmazdı. Psikososyal sorun deyince sosyal kökenli psikolojik sorunlar anlaşılmalıdır. Yani, tam da deprem gibi. Depremde sadece fizik yapılar değil, sosyal yapı da yıkılıyor. Aile sayısal olarak azalıyor, bu ailenin sosyal yapısını değiştiriyor. Komşularla alışılmış sosyal ilişkiler bozuluyor. Bunun gibi çok çeşitli sosyal ilişkiler altüst oluyor. Mahalle bakkalı gibi, muhtar mahalleli ilişkileri gibi… İşyerindeki ilişkiler gibi… Bu büyük sosyal bozulma ve sosyal değişiklikler insanın ruhsal yapısını olumsuz etkilemez mi? En azından bir süre için de olsa. Bunun süresi bozulan sosyal ilişkilerin boyutuna ve yakınlığına bağlı olarak değişecektir. Bozulan sosyal dengenin yeni bir düzene kavuşması ve insanın o yeni düzene alışmasıyla ya da eski düzenin sağlanmasıyla sarsılan ruhsal dengeler de belirli bir sürede sağlanacaktır. Eğer kişinin ruhsal yapısıyla ilgili olarak bu ruhsal dengenin sağlanması gecikebilir. Çalışma ve kişiyle sosyal çalışmacının ilgisi sürmelidir. Sosyal çalışmacı sosyal sorunlar giderildi, ancak ruhsal sıkıntılar sürüyor kanısına varırsa olguyu psikoloğa, durum daha uzun süreli ve daha ağırsa psikiyatriste yönlendirmelidir. Sosyal sarsıntıların ruhsal yapıda yaratacağı sarsıntıların giderilmesi için sosyal sarsıntıların sonlandırılması gereği açıktır. Bu da sosyal çalışmacının sabırlı ve uzun evreli çalışmasıyla sağlanacaktır. Ruhsal sarsıntıya yolaçan sosyal sorunların uzmanı olan sosyal çalışmacının hangi sosyal sorunlar ne çeşit ruhsal sıkıntılara, hastalıklara yolaçtığı konusunda da okuyarak bilgi sahibi olmalıdır. Ruh sağlığını hedefleyen sosyal sorunlara 101

müdahalenin nasıl ayrıntılar taşınması gerektiğini bilmek ilgili ruhsal rahatsızlıkların neler olduğunu bilmekle kolaylaşır ve sosyal çalışmacı uygulamasında yaratıcı olur. Bunun tersi için de bu bilgi önemlidir. Hangi ruhsal rahatsızlıkların sosyal ilişkileri, sosyal etkileşimleri ve sosyal yapıyı ne yönde bozabileceğini de sosyal çalışmacı (a) hem okuyarak hem deneyimleyerek öğrenmeli, (b) kayda almalı, (c) raporlamalı, (d) makale yazmalıdır. Sosyal sorunlarla bağlantılı olan ana ruhsal rahatsızlıklar şunlardır: Bipolar bozukluk

Panik bozukluğu / Panik atak

Duygudurum bozukluğu

Ruhsal çökkünlük (Depresyon)

Erişkin dikkat eksikliği ve hiperaktivite Sosyal fobi bozukluğu Fobi

Stres bozukluğu

Madde ve nikotin bağımlılığı

Travma (Sarsıntı)

Obsesif-kompulsif bozukluk

Travma sonrası stres bozukluğu (TSSB)

Öfke nöbetleri

Yaygın Anksiyete Bozukluğu

Öfke patlamaları Yıkılmış binaların arasındaki bir kadının sık sık yineleyerek attığı çığlık: Buralar annem kokuyor. Daha sonra bir tıp doktorunun sözleri: Buralar ölü kokuyor. Belki doktor dışında bu kokuları alanların yaşadıkları yukardaki hangi ruhsal rahatsızlıklara yolaçar, bilinmez, ama travmatik bir sonuç herhalde doğuracaktır. Bu bakımdan sosyal yaşamla, sosyal ilişkilerde kullanılan sözlerle kişinin ruhsal rahatsızlıkları arasındaki bağı aramalıdır sosyal çalışmacı. Bunun için de iyi bir dinleyici ve iyi bir gözlemci olmalıdır. Bu rahatsızlıkların durumlarına göre insanlarda içedönüş, içekapanma, iradi ve iradedışı yalnızlaşma ve intihar gibi sonuçlar olabilir. Ruh sağlığı hastalıkları giderilmeli ki sosyal sorunlara yolaçmasın. Sosyal sorunlar giderilmeli ki ruhsal hastalıkları tetiklemesin. Psikososyal tedavi sürecinde özellikle ve her zaman aslında sosyal çalışmacı ruhsal rahatsızlıkları çözümlemelerini (analiz) yapabilecek kadar iyi tanımalı, bilmelidir. Bunun yanısıra sosyal çalışmacı kesintisiz gözlem becerisini geliştirmelidir. Buna ek olarak ruhsal durumları çözümleme becerisini geliştirmelidir. Örneğin, sıkça duyduğumuz, duygudurum çözümlemesi yapabilmelidir. Travma sözcüğü çok kullanılır. Bir insanın yaşadığı travma denince kolay anlaşıldığı sanılır. Ancak afet düzeyindeki deprem durumlarında bir de toplu travmalardan sözedebilir miyiz? Kimi kaynaklar kitlesel travma diyor. Bu doğru olabiliyorsa bu travma çeşidini çok daha yaygın ve korkunç sonuçları olan bir düzey olarak görmeliyiz. Ancak ben o denli büyütmek istemiyor ve toplu travma demek istiyorum. 102

Depremdeki toplu travmalara karşı sosyal çalışmacı neler yapabilir? Ağır olgularla düzenli ve yeterli zaman ayırarak çalışmanın dışında ne yapılabilir? Sosyal çalışmacıların sayısal ve zamansal sınırlılıklarını da gözönüne aldığımızda toplu travmalarda tek tek kişilerle çalışmanın olanaksız olacağı anlaşılır. O zaman gündeme ne gelmeli? Grupla çalışmalar gelmeli. Her uygun yerde, her ilde, her deprem bölgesinde ancak depremden en az üç ay sonradan başlamak üzere, a) Toplu travma olgularıyla grupla çalışmalar ve b) Travma sonrası stres bozukluğu olanlarla grupla çalışmalar başlatılabilir. Bu çalışmaların içeriğinin nasıl olması gerektiği oluşan grubun özelliklerine göre değişkenlik gösterir. Grubun ilk grup toplantılarına konuşularak ortaya çıkarılacak genel ilgilerine uygun; -

Söyleşilerle başlatılan çalışmalar,

-

Gene konuyla ilgili düzenlenecek etkinliklerle geliştirilir.

-

Grupla çalışma sürecinde grup içinde küçük gruplar oluşturularak ana ya da küçük grupça belirlenmiş konuda ortak ilgiye sahip iki, üç, beş kişinin yaratıcılığı güdülenerek elişlerinden drama gösterilerine, birkaç grubun üretimlerinden sergi açmadan içgörü söyleşilerine değin çok geniş bir yelpazede çalışmalar geliştirilebilir.

Bu hedefli grupla çalışmalar grup dinamiği içinde travmanın kişi ve grup içlerinde absorbe edilmesine yarayacaktır. Ayrıca toplu travmaya karşı sosyal çalışmanın etkili ve kapsamlı yöntemlerinden toplulukla çalışma (toplumla çalışma değil, çünkü travmatik bir küçük yerleşimle, mahalleyle, sokakla çalışılmaktadır) yöntemi etkin olarak kullanılabilir. Toplulukla çalışma sırasında insanlara hem tek tek, hem grup grup hem mahalle olarak güçlerinin olduğu algısı ortaya çıkarılır. Bu, travmayı aşabilmenin ilk kıvılcımı, ilk adımıdır. Elele veren mahalleli birlikte yaratacakları çözümlerle, (sunumlar, oyunlar, şenlikler, paylaşım toplantıları, şölenler, piknikler vb.) mahalle dayanışmasını görmeye başlayarak travmadan sıyrılmanın adımlarını atabilirler. Toplulukla çalışmanın etkililiği ve başarısı mahallede belirli bir huzur ortamı yaratacaktır. Kaygı içinde yaşıyoruz, kendimizi çaresiz sahipsiz duyumsuyoruz. Gündelik kaygılarımızı aşan bir kaygı durumu bu. Hem toplumsal düzeyde hem mahalle düzeyinde hem grup ve birey düzeyinde çalışılarak azaltılmalı.

103

Son söz: “Bilişsel-davranışçı tedavi ve ilaç tedavisi olmak üzere iki temel tedavi alanı olan psikiyatrik hastalıklarda17 tedavi planı belirlenirken hastalığın türü, hastanın sosyal ve fizyolojik durumu, yaşam tarzı gibi pek çok faktör bir arada değerlendirilir.” (Medikal Park, 2023) cümlesinde olduğu gibi hemen tüm ruhsal rahatsızlıkların kişinin sosyal durumu ve yaşam biçimiyle ilgisi vardır. Bu da sosyal çalışmayı ruhsal sorunların çözülmesine vazgeçilmez yapar. Bu cümlede belirtildiği gibi, evet, hastanın fizyolojik durumuyla birlikte sosyal durumu, yaşam tarzı gibi pek çok sosyal etmen birarada değerlendirilmelidir ruhsal rahatsızlıklarını anlamak ve değerlendirmek için. Bu da bizi “psikososyal” ya da “sosyopsikal” kavramalarına götürür. Bu noktada bir saptamamı belirtmenin yerinin geldiğini düşünüyorum. Birçok psikologdan, psikiyatristten, hekimden ve sosyal bilimciden çeşitli görüşme ve toplantılarda duymuşumdur, her ruhsal sorunun altında sosyal nedenler, sorunlar, çevre rahatsızlıkları vb. olduğunu. Bunu konuyla ilgili hemen her sunumda ilgili psikologlar ve psikiyatristler sık sık söyler. Hatta ruhsal sorunların temelden (ya da büyük oranda) çözülebilmesi için sosyal sorunların çözülmesi, hatta sosyal ortamın değiştirilmesi gerektiği de konuyla ilgili her sunumda dile getirilir. Ancak bu sosyal sorunların çözülmesi, sosyal çevrenin iyileştirilmesi, hatta değiştirilmesi konusunda profesyonel (lisansiyer) mesleğin sosyal çalışma, meslek sahibinin sosyal çalışmacı olduğu ya bilinir, söylenmez ya da gerçekten bilinmez. Sosyal çalışma mesleğinin anılmadığı, görevinin bu olduğu, yapması gerektiği, olması gereken değişimin sosyal çalışmacı tarafından sağlanması gerektiği vurgulanmayınca da psikolojide sosyalin etkisi olduğu söylemi söylenmesi gereken ve söylenmiş kuru ve kuramsal bir söz olmaktan ileri gidememektedir. Etkisi belirtilen, çözümü belirtilmeyen bu söylemin uygulamada yerinin olması için herhalde ilk iş gene sosyal çalışmacılara düşüyor. Ruhsal sıkıntıların sosyalle bağını, sosyal sorunları çözecek, sosyal ortamda değişiklik sağlayacak, hatta sorunu üreten fizik ve sosyal ortamı ya da sorun sahibinin fizik ve sosyal ortamını değiştirecek başarılı, ses veren uygulamalarla sosyal çalışmacılar kendilerini vazgeçilmez olarak gösterip topluma kabul ettirmedikçe meslek elemanı olarak adlarının anılması kolay görülmemektedir. Çünkü herkes sosyal sorunların ve sosyal baskıların çözülmesi, fizik ve sosyal çevrenin iyileştirilmesi ya da değiştirilmesi gerektiği bilgisini ya havaya söylemekle ya da bilmedikleri bir hedefe topu atarak rahatlayacaklar ya da bu değişimi sağlayan sosyal çalışmacıların uygulamalarını zaman içre göre göre topu golü atacak santrfore (ya da

Bu notu hastalıkların sosyal boyutunu kaynaklandırma için buraya aldım. Ancak cümlenin başındaki “Bilişsel-davranışçı tedavi ve ilaç tedavisi olmak üzere iki temel tedavi alanı olan psikiyatrik hastalıklarda” cümlesinde büyük yanlışlık vardır. Evet psikiyatrik çalışmaların iki alanı vardır. Biri sadece psikiyatristlerin yetkili olduğu ilaçlı tedavidir, ancak, diğeri olarak gösterilen için psikoterapi denmesi daha uygun olacaktır. Çünkü bilişsel davranışçı tedavi (ilaçsız) psikoterapinin kullandığı çok sayıdaki tedavi modellerinden sadece biridir. Bunun dışında onlarca psikoterapi – bence – modeli (yöntemi diyenler de var) vardır ve hepsi ilaçsız psikolojik tedavi aracıdır. Bu çalışmanın konusu olmadığı için burada kesiyorum. 17

104

santrafor) yollayamaya başlayacaklardır. Her iki branş içinde (ruhsal ve sosyal) gol o zaman atılmış olacaktır. Psikososyal ortam, psikososyal sarsıntı, psikososyal rahatsızlık, psikososyal sıkıntı, psikososyal tedavi, psikososyal yapı, psikososyal yaklaşım… Bileşik sözcüklerde ayrı ayrı iki sözcükten farklı olarak üçüncü bir anlam çıkıyor olsa da ana vurgu dikkat edersek her zaman ikinci sözcüktedir18. Bu temel bilgiden hareketle, psikososyalin psikolojik ağırlıklı, psikolojiyle bütünleşmiş bir sosyal19 (yapı, sorun, rahatsızlık vb); sosyopsikalin sosyal ağırlıklı, sosyalle bütünleşmiş psikoloji olduğu anlaşılacaktır. Sosyopsikal kavramı, belki ilk duyuşta sosyal psikologlar için de aykırı gelebilir ancak, sosyal psikoloji disiplini için daha uygun bir kavram olduğunu düşünebiliriz. Ne dersiniz? Bu bakışla, psikososyal dendiğinde, öncelikle, psikolojiyle ilgili, psikolojiyle bütünleşmiş sosyal konuların ele alınması gerektiği, sosyopsikal dendiğinde de öncelikle, sosyal yapıyla, sosyal ilişkilerle ilgili, sosyalin etkisinde olan psikolojik konuların anlaşılması gerektiği görülecektir. Psikososyal kavramında psikolojik durumun sosyal etkileşimlerle bağı vurgulanmaktadır, ancak ağırlık sosyaldedir. Psikososyal kavramında psikolojiyle bağı olan sosyal durumların, sorunların ele alınması gerektiğini anlarız. Psikososyal sorun deyince ağırlık sorunun sosyal sorun olmasındadır. Sosyopsikal dendiğinde ağırlık psikoloji kavramındadır. Bu demektir ki, sosyopsikal sorun deyince sosyal yapıdan etkilenme sözkonusu olan psikolojik sorunlar ifade edilmektedir. Sosyopsikal kavramıyla sosyal kökenli/etkili psikolojik sorunlar anlaşılmalıdır. Bu açıklama bizi sosyal çalışmacıların psikososyal çalışmaların sahibi olduğu noktasına götürür. Psikologlar ise sosyopsikal çalışmaların sahibidir, kavramsal ve kuramsal olarak. Bu kavramı kullanmak istemeyen psikolog, psikiyatrist kuşkusuz sadece psikolojik rahatsızlıklar ve çalışmalar diyebilir. Arkasından bu rahatsızlıkların sosyal ortam ya da yapının etkisiyle oluştuğunu açıklamak bu ek bilgiyi vermek istiyorlarsa. Ancak ruhsal rahatsızlıklarla sosyal etkileri birarada seslendirmek istiyorlarsa herhalde kullanmaları gereken kavram budur, alışık olmasalar da. Psikososyal sorun deyince psikolojik kökenli sosyal sorunlar anlaşılmasına konumuzla ilgili en somut örnek depremdir. Bir deprem olmuş, binalar yıkılmış, yollar yarılmış, Metamorfoz (öte değişim) temelde değişimdir; metaverse (öteevren) öte de olsa, sanal da olsa öncelikle evrendir, ortamdır; biyomedikal (biyolojik tıp) önce tıp, biyomühendislik (biyolojik mühendislik) önce mühendisliktir. Psikoterapi (psikolojik tedavi) önce tedavidir… gibi birçok örnekte bunu görürüz. Ana konu ikinci sözcüklerde saklıdır. Örneğin psikosomatik hastalıklar psikolojik temelli bedensel hastalıklardır. Bunun gibi sosyosomatik hastalıklar dersek de sosyal çevre ve sosyal ilişki bozukluklarına bağlı bedensel hastalıkları kastetmiş oluruz. Her ikisinde de bedensel hastalıktır temel olan. 19 Sosyal, İngilizce social (society (ad; nomen)), sıfatından Türkçeleştirilmiş İngilizce kökenli Türkçe bir sözcüktür. Köken olarak sıfattır (sosyal bağ, sosyal iletişim, sosyal insan, sosyal yapı, sosyal kavga, sosyal statü vb.) sıfat tamlamasıdır. Türkçede yerine göre ad olarak da kullanılmaktadır. Örn. Sosyal olmak. 18

105

insanlar evsiz eşyasız, gelirsiz kalmış, hatta insanlar yıkıntıların altında kalarak ölmüştür. Bu fiziksel yıkılmalar, yokoluşlar sosyal ilişkileri bozmuş, dağıtmış, ortadan kaldırmıştır. Bu sosyal oluşumun sonucu olarak insanlar psikolojik ve nörolojik sarsıntılar geçirmiş (travma), çeşitli ruhsal hastalıklara yakalanmışlardır. Her iki kavram arasındaki farkın hem psikolojik hem sosyal tedaviyi etkileyecek önemde olduğunu düşünüyorum. Psikososyal sorun dendiğinde psikososyal kavramındaki sosyal, kuşkusuz, sosyal sorunların varlığına ve çözülmesine işaret eder. İşte bu nedenle depremin yıkıntı ve sarsıntılarının sürdüğü ilk birkaç haftadan ilk birkaç ay içinde psikososyal destek sağlanamaz, psikososyal tedavi yapılamaz. Çünkü fizik ve buna bağlı olarak sosyal ortam darmadumandır. Bu ortamda ruhsal dengeler de sağlanamayacaktır, ruhsal sağaltım da yapılamayacaktı, yapılsa da etkili olamayacaktır. Depremden etkilenen kişi psikososyal çalışmaya o büyük eksikli ortamda kendisini vermesi ve birşeyler alması olanaklı değildir. Bu yüzden, ilk birkaç hafta ya da ay içinde, sosyal ortamın dinginleşemediği aşamada (psikososyal kavramındaki sosyal ortam) sosyal hizmetlerle giderilebilecek sorunların çözümü için kullanılacak bir model değildir. Psikolojik sorunlar ya da psikolojik sorunları tetikleyen sosyal sorunlar azaltılamadan (yani sosyal hizmetler verilme döneminde), sosyal ortam bir ölçüde dinginleşmeden psikososyal çalışma (destek, sağaltım) ya-pı-lamaz! Sosyal yardım dağıtımı dışında Türkiye’de sosyal çalışmacıların en sık kullandıkları ifadelerden biri psikososyal destek veririz sözüdür. Bu noktada sosyal çalışmacılar olarak yüreklilikle şunu söylemeliyiz. Bugün Türkiye’de “sosyal hizmet bölümlerinde” psikososyal çalışmalar konusunu dörtbaşı bayındır ele alıp derslerde öğreten bir sosyal hizmet öğretimi maalesef yoktur. Psikososyal destek bir, haydi peki birkaç görüşmeyle yapılan teselli gibi algılanmaktadır. Bir elin beş parmağını geçmeyen sayıda bölümlerde dersin işleniyor olması, güzeldir, ancak yeterli değildir. Bu konuda ilkeleri, kuralları, etik boyutları, ortalama süresi, - varsa - modelleri, yöntem ve teknikleri, ortamının nasıl olması gerektiği, psikososyal yaklaşımlar vb. gibi her boyutuyla ele alınarak belirli bir çerçeve içinde anlatılmamaktadır. Bunun için de ciddi, bilimsel ayrıntılarıyla ele alan kaynak üretilmelidir. Müfredat planlarına da baktığınızda bu adla bir ders olmadığı görülecektir. Önce bu işlem yeterli akademik çalışmalarla ele alınmalı, tanımlanmalı ve az yukarda belirttiğimiz değişkenleriyle somutlaştırılmalıdır. (Avrupa deyişiyle, plastize edilmelidir; plastikleştirilmelidir.) Konu akademisyen ilgisine muhtaçtır.

5.7. Deprem Sonrası Yas Sürecini Yönetme Zamanıdır Yas süreci kültürünü iyi anlamak gerekiyor. Kültüre göre yas süreci biçimlenir. Örneğin Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde taziyeevi ya da taziye çadırı geleneği vardır. Arapça kökenli taziye, çoğulu taziyat, taziyet başsağlığı demektir. Uygunsa ölen kişinin evi ya da bir yakınının evi taziyeevi olarak kullanılır; uygun değilse 106

yakınlarının varsıllık durumuna göre taziye çadırları kurulur. Taziye çadırı bugün belediye tarafından da kurulabiliyor. Bu ev ya da çadırda ölenin komşuları, yakınları, ve geleneğe bağlı diğer aileler tarafından yemekler hazırlanır, başsağlığına (taziyeye) gelen herekse karşılıksız dağıtılır. Burada Kur’an okunur, dualar edilir. Taziye programları statüye göre birkaç gün sürebilir. Karadeniz bölgesinde bu düzenlemeler o yörenin köy dernekleri ya da daha büyük yörelerde hemşehrilik dernekleri tarafından düzenlenir. Konukomşudan toplanan bağışlarla ölü evinin o acılı günlerindeki yemek gereksinimleri karşılanır, taziyeye gelenlere yemek dağıtılır. Tüm köyün ya da mahallelinin katıldığı taziye kültürü büyük aile kültüründen kalma bir gelenektir ve büyük aile kültürünün sürdüğü sürece bu kültüre uygun yaşanır. Yani “birincil kurum”dur halen. Batı’da (Avrupa, ABD) geniş aile kültürü çoktan öldüğü için bu çeşit dayanışsal etkinlikler kalmamış, insanlar yalnızlaşmıştır. Yalnızlaşan insanın yas acısına katılacak ne mahalleli kalmıştır ne komşu. Herkes acısını yalnız yaşar. Ölüm acısı yalnız insana daha da koyar. Yalnızlaşan yas sahibinin desteği artık o mahallenin SHM’sinden dosya kendine düşen sosyal çalışmacıdır. Yas çeken binlerce depremzedenin ya da -zede olmadan da etkilenenin yas ağırlığını taşıyacak olan, ölüm/ler/le dağılan insanı ayakta tutmak için göreve koşacak olan, “ikincil kurum” temsilcisi sosyal çalışmacıdır. Yas süreci sosyal çalışmacının anlaması, iyi bilmesi anlayış ve yanında olduğunu göstermesi ve gerçekten sabırla yanında durması gereken bir süreçtir. Çünkü yas sürecinde insan belirli dönemlerde gerçeklerden kopar, imgelem dünyasına girer, kendini ve dünya uğraşlarını bırakır, bunlar da onun sosyal dengelerinin bozulmasına yolaçar. Sosyal çalışma bu durumu anlar. Bu durum ya gerçekten bir ölçüde de olsa travma dönemidir ya da eleştirilmeye, engellenmeye, uzatmayalım anlamında müdahalelerin yapılması durumunda ciddi bir travmaya dönüşmeye hazır bir süreçtir. Öteyandan kişinin yaşamboyu içinde yaşadığı kültürüne müdahale anlamı çıkabilir. Hele böylesi dönemlerde kültüre müdahale ters sonuçlara yolaçar. Etkilenen, kendisiyle çalışan sosyal çalışmacıdan kopar, uzaklaşır, onu ciddiye almaz; dinlemez. Beni anlamıyor düşüncesi gelişir. Bu da sosyal çalışmanın başarısızlığı demektir. Sosyal çalışmacı hangi konuda olursa olsun etkilenenlerle çalışmalarında onun kültürel dünyasına saygı duyarak mesleğini yürütürse başarılı olabilir. Sosyal çalışma kültürle çatışmaz. Sosyal çalışma uygulamalarında başvuranının kültürüyle ters düşülmez. Yas ölen kişinin yakınlığı, duyulan sevinin (aşk) ya da sevginin (yakın ilgi ve bağlılık duygusu) yoğunluğuna bağlı olarak travmaya kadar gidebilen bir süreçtir. Ve hatta, yas sürecinin doğal olarak bitmesi gereken süreyi aşıyorsa, aşmışsa buna sarsıntılı yas (travmatik yas) denir ve o kişinin sosyal yaşamına yeniden ve dinginlikle dönebilmesi için sosyal çalışmacının kendisiyle uzun evreli çalışma yapması gerekebilir. Yas takıntıya dönüşmez, kişide kalıcı davranış ve yaşama değişikliklerine, antisosyal davranışlara dönüşme yoğunluğunda yaşanmazsa doğal, insani bir süreçtir. Takıntıya dönüşür, kişide kalıcı davranış ve yaşama değişikliklerine, antisosyal davranışlara 107

dönüşmeye başlamışsa sosyal çalışma müdahalesi gerekli olacaktır. Çünkü artık bu süreç sancılı olmaya başlamış, kişiyi yıpratmaya, sosyal ilişkilerini sarsmaya başlamıştır. Kaynaklar bu sürecin dört evrede yaşandığını belirtiyor. Birinci evre, birkaç saatle birkaç hafta arasında değişen bir evredir. Bu süreçte kişi sevdiği insanın ölümünü kavramakta zorlanır. Bir süre donuk ve tepkisiz kalır. Boşluğa düşmüş, şaşkın, dış dünyadan kopuk söz ve davranışlar sergiler. Olayları anlamlandıramaz, yorumlayamaz, kabul edemez. Bu aşamada buna uygun olarak anlamsız davranışlar da gösterebilir. Bu evrede takılı kalmak hem kişi için hem sosyal çalışma uygulamaları açısından sorunun en sancılı evresidir. İkinci evre, ölenin yakınlığına, sevilirlik derecesine, sayısal çokluğuna, yaşanan afetin büyüklüğüne ve yoğunluğuna göre birkaç günle birkaç hafta sürebilir. Bu süreçte kişinin acısı artma ve derinleşme gösterir. Sık sık ağlar, ölümü kabullenemez, biryerlerden çıkıp gelivereceği duygularını yaşar. Odaklanma (konsantrasyon) güçlüğü yaşar, huzursuzdur, korku ve heyecan duyar. Çevresinden kopuktur. İlgilenmez.

UNUTAMIYORUM https://mp3indirdurum.com/mp3/umit-yasar-oguzcanunutamiyorum.html (Şairin sesinden dinlemek için.)

Unut demek kolay gel bana sor bir de Unutamıyorum işte, unutamıyorum Birşey var şuramda beni kahreden Şuramda tam yüreğimin üstünde Çakılı duran birşey var Elimde değil söküp atamıyorum. Dalıp dalıp gidiyor gözlerim derinlere Kimi görsem biraz sana benziyor Seni hatırlatıyor şu bulut, şu gökyüzü Şu kayalıkları döven deniz Şu hüzünlü melodi, şu napoliten şarkı Bir zamanlar beraber dinlediğimiz Durup durup seni büyütüyorum içimde Seninle acılar büyütüyorum Yeni yeni kederler büyütüyorum dayanılmaz Kirli sular yürüyor iliklerime Bir zehir karışıyor kanıma anlıyor musun Bir daha görsem seni diyorum bir daha görsem Bir gün olsun, bir dakika olsun Unut demek kolay, gel bana sor bir de Hatırladıkça gözyaşlarımı tutamıyorum

Üçüncü evre: Birkaç hafta sürebilen bu Başımın içinde sen evre gerçekliğe dönüş sürecidir. Ölümü ve geri dönmeyeceğini Dilimin ucunda sen kabullenmeye başlar. Bu da zaman alır. Kader misin, ecel misin nesin sen Kişi yorgun, bitkin, dalgın ve Unutamıyorum, unutamıyorum. isteksizdir. Şairin dediği gibi; “Dalıp dalıp gidiyor gözlerim derinlere, Kimi Ümit Yaşar Oğuzcan görsem biraz sana benziyor, Seni hatırlatıyor şu bulut, şu gökyüzü, Şu kayalıkları döven deniz, Şu hüzünlü melodi, şu napoliten şarkı, Bir zamanlar beraber dinlediğimiz…” Bu şiirin bu evreyi anlattığını düşünüyorum. (Bu güzel şiirin tamamını sayfada okuyacaksınız.) 108

Dördüncü evre, artık gerçekliğin kabul edilmeye başlaması aşamasıdır. Birkaç haftayla bir, bir buçuk aylık bu sürede ölüm kabullenilir, ölen kişi akıldan çıkmasa da kişi günlük olağan yaşama dönme sürecine girmiş ve dönmüş olur (PDA, 2023). Bu aşamaları okuduktan ve anladıktan sonra yas danışmanlığı kavramını ele alabiliriz. Sosyal çalışmacı yas yönetimi yapar. Yas yönetim sürecinde yas danışmanlığı da vardır, ancak sosyal çalışmacının işi sadece yas danışmanlığı değildir. Avrupa’da sadece deprem gibi yaygın travmatik ortamlarda değil, sevdiği biri öldüğü için içine kapanan, iş yaşamı aksayan, sarsılan herkes yas güçvericiliği desteği isteyebilir, alabilir. Yasta sosyal çalışmacının işlevi ve yapacakları o denli çoktur ki, bu sürecin en hafif işlevlerinden birisi yas danışmanlığıdır. Bu nedenle, Avrupa’da sosyal çalışmacının bu alanda yapacağı işler nicelik ve nitelik olarak çok olduğu, yetişemediği için yas danışmanı olarak yardımcı meslek elemanları yetiştirilir. Avrupa’da sosyal çalışmacılar dışında iş arayanlara kısa süreli kurslarla yas danışmanları yetiştirilmekte, yasa yönetimi yapan sosyal çalışmacılar gerekli gördükleri ailelere yas danışmanlığı sertifikası almış yas danışmanlarını göndermektedir. Süreci yönetmek sosyal çalışmacının işidir çünkü. Yas danışmanlığı bir yardımcı meslek olarak görülür. Sosyal çalışmacı bu kursa gitmez. O, bu kursları düzenler. Onun mesleki formasyonu içinde yas danışmanlığı da vardır zaten. Lisansı yas güçvericiliği, danışmanlığı ve yönetimi için yeterli görülür. Aynı aile danışmanlığı gibi! Sosyal çalışmacı çok sayıda aileyle yas çalışmalarını her aşamada yaparken yas danışmanlığı için kurslarla yetiştirdiği tamamlayıcı meslek elemanlarını evlere yollar, danışmanlık için. Yas sürecinde ruhsal ve beyinsel yapılarında sıkıntılar yaşayanlardan kaçı sosyal çalışmacının desteğini gerekser, bilebilir miyiz? Sosyal çalışmacı bu çalışmayı Türkiye’de hiç denedi mi? Bu aşamaları da okuduktan ve anladıktan sonra yas yönetimi kavramını daha kolay algılayabiliriz. Sosyal çalışma yas yönetimi mesleğidir. Yas yönetimi yapan elemandır sosyal çalışmacı. Sosyal çalışma bu süreçleri iyi izlemeli, değerlendirmeli ve olguya, her evreye uygun yaklaşım göstermelidir. Onu anlamalı, zorlamamalı, ancak, olağan yaşama dönüşümü kolaylaştıracak araçlar, yöntem ve teknikler geliştirmelidir. Yas sürecinin olabildiğince kısa sürmesinde sosyal çalışmacının yaklaşımı, tavrı ve kullandığı mesleki yöntem ve teknikler büyük önem taşır. Sosyal çalışmacı yas sürecini yaşayan kişiyle giderek azalan sıklıkta görüşmeli, hatırını sorması ve düzenli görüşmeler yaparak programlar geliştirmelidir. Her ince aşamada da onu anladığı duygusunu olguya yansıtmalıdır. Bu sürecin yönetiminin önemini gösterir. Bu süreçte başarılı olabilmesi için (a) yas süreci bedensel değişmeleri, bedensel tepkimeleri, fizyolojik değişmeleri, ruhsal takılmaları vb. okuyup çalışarak ve iyice bilerek çalışmasını sürdürmelidir. Örneğin kişide görülen, örneğin seyirme, halsizlik, düzensizlik, unutma gibi durumları kendisine söyleyerek onu huzursuz etmemeli, daldın gene, bak gözlerin seyiriyor, unuttun mu… vb. gibi kişiyi incitecek sözlerden kaçınmalıdır. Kişide görülen dengesiz tavırları, ölümü inkâr gibi tepkilerinin yanlışlığını ona söylememeli, artık onu düşünme, geç bunları gibi sözler söylememeli, her tepkisini 109

anlayışla karşılamalıdır. Örneğin, halsizim dediği zaman kişiyi harekete, yürüyüşe zorlamamalıdır. Onu harekete geçirecek başka, dolaylı itkiler bulmalıdır. Psikiyatrlar, olguyu, “bugünler de geçer”, “güçlü olmalısın” gibi gündelik ilişkilerde kullanılan ve onu travmatize eden konudan uzaklaştırıcı sözlerden kaçınılmasını, kişinin derin üzüntüsünün kabul edildiğinin ve anlaşıldığının belli edilmesi gerektiğini; kişinin kendini güvende hissedeceği ortamın yaratılmasını ve o derin üzüntünün yaşanmasına anlayış gösterilmesini öneriyorlar. Travmatik olayı anlatmasını sağlamak ve sonuna değin dinlemek, her türlü tepkisini anlayışla karşılamak ve kendisine sıkça anlaşıldığı iletisini vermek, bunu zaman zaman sözlerle ifade etmek; inancına uygun yas ayinleri yapmasını desteklemek ve buna yardımcı olmak gerekiyor (aynı). Bunların yanısıra, sosyal çalışmada çok sık kullanılan güçlendirme tekniklerine uygun yaklaşmak, ancak bunu o kişiye göre, zamanı gelince başlamak önem taşıyor. Belki üçüncü aşamanın sonlarından başlayarak güçvericilik yapmak gerekiyor. Kişide başetme duygusunu canlandırmak başetme gücünü arttırmak önemli bir çalışmanın parçası olacaktır. Ama nasihat etmeden, yas sürecini kısaltmak için müdahalede bulunmadan. Travmatik kargaşanın yaşandığı süreçte kişinin ileride pişman olacağı ya da onu yanlışa sürükleyecek bir karar almasını kendisini incitmeden, dayatmadan, daha uygun çözümlere yönlendirerek önlemek sosyal çalışmacı için önemli bir görevdir. Ve giderek, travma döneminde sosyal etkileşimlerinden koptuğu, içine kapandığı yalnızlaştığı dönemlerin zamansal olarak sonlarına gelindiği dönemlerde eski sosyal ilişkilerini yeniden canlandırması için kolaylık sağlamak, yol bulmak, ortam yaratmak gerekmektedir. Bu hedef için uygun programların yapılmasında sosyal çalışmacı katalizatör olabileceği gibi ortaya çıkan uygun programlara katılmasını da yanında yer alarak, birlikte olarak sağlayabilir. Yasta sosyal destek kaçınılmaz gereksinimdir. Şairin “Görmez açın alıştığı rüyayı tok yatan; Bilmez suyun başındakiler Kerbelâ nedir?” dediği gibi yaş uçurumunun dibinde olanlar için sosyal desteğin büyük kurtarıcılığını kimse bilemez. Sosyal destek iki teselli sözüyle sağlanır bir işlem değildir. Sosyal çalışmacılar için anlamı, değeri, süreci, süresi, sırası, üslubu, yaklaşımı, yöntemi, tekniği, taktiği ile bir mesleki iyileştirme modelidir. Bu çalışma sadece yas danışmanlığı değildir, yastan sabırlı bir süreç içinde çıkartma operasyonudur. Danışmanlık o çalışmanın bir küçük parçasıdır sadece. Ancak kişiyi anlayarak, kabul ederek, saygı duyarak, yanında olarak… Sosyal çalışmanın yas sürecindeki mesleki çalışması sarsıntının (travmanın) yoğunluğuna ve derinliğine göre değişiklik gösterecektir. Ama herşeyden önce sosyal çalışmacı yas sürecinin çok önemli, ciddiye alınması gereken bir dönem olduğunu bilmeli, yasla ilgili tepkileri, ani atakları, anlamsız durgunlukları tanımalı, anlayışla karşılamalı, o tepkilere uygun davranışlar göstermelidir. Yas süreci kişiye göre uzun da sürebilir, ancak bu sürecin belirli bir zaman aralığı olan, aşılması gücünü kişinin kazanmasını sağlayacak çalışmaların sabırla sürdürülmesi gerektiğini bilmelidir. 110

Ve bütün bu sosyal çalışmaların sonunda yas süreci travmatik biçimde uzun sürerse, yas sahibinin, olgunun bu süreci aşmakta zorlandığını düşündüğü zaman sosyal çalışmacı olguyu psikiyatriste yönlendirmelidir20.

5.8. Sosyal Çalışmacılar İçin Genel Toparlayıcı Öneriler Bu bölümde daha önceden, özellikle sosyal hizmetleri anlatırken sosyal hizmet alanından sözettik. Burada daha çok kastettiğimiz alan sosyal hizmet değil, sosyal çalışma alanıdır. Yani sağlık, eğitim, adalet gibi birçok mesleğin içinde işlevi olan bir alandan (sosyal hizmet) değil, sadece sosyal çalışmacıların, sosyal çalışma lisansiyerlerinin mesleksel çalışma alanı olan alanlardan sözedeceğiz. Mesleğin alanlarından… Örneğin, aileyle sosyal çalışma alanı, sokak sosyal çalışma alanı, okul sosyal çalışma alanı, tıbbi sosyal çalışma alanı vb. Sokakta sorunlu insanlar. Deprem anında ve sonrasında onlara ulaşabilmek gerekir. -

Çadır ya da konteynerkentlerde çalışma. Bunun hazırlıkları yapılmalıdır.

Sorumluları ve sorunluları saptama ve ilgilenme konusunda deneyimli, eğitimli olunmalıdır. -

Kampta genel uyumu ve huzuru sağlama planlamaları yapılmalıdır.

Başka yerleşimlere taşınanlara bulundukları yerlerde psikososyal destek sağlanmalıdır; yalnız deprem bölgesinde değil. Depremden etkilenen ya da uzaktan etkilenenlerin ya da göçenlerin çocuklarının eğitim sorunlarına eğilinmelidir. Okullara gidilmeli, müdürlerle görüşülmelidir. Ya da ana ya da babalar okullara yönlendirilmelidir. Deprem etkisiyle oluşmuş aile sorunlarına eğilinmelidir. Karıkoca iletişim bozukluğu, soğuklaşma, birbirine karşı ilgi düşüklüğü vb… Ailede depremden ötürü işsiz kalmış kişilerle ve bundan doğal olarak etkilenen aile bireyleriyle görüşmeler yapılmalıdır. Hastanelerde yatan yakınlarıyla ilgilenilmelidir. Huzurevindeki yaşlılarıyla, bağları güçlendirilmelidir. Sosyal çalışmanın birçok meslek alanında deprem etkisiyle oluşmuş sosyal sorunlar sosyal çalışmacıların ilgisini beklemektedir.

Yas ve sosyal çalışma konusunda bir sosyal çalışma akademisyeni tarafından yapılan son araştırma, en son, en taze çalışma olarak bir hafta önce yayınlanmıştır. Bilgi için: Nurullah Yelboğa, Ölüm, Yas ve Sosyal Hizmet: Geride Kalanların Yas Yolculukları, Ankara: Nobel, 2023 20

111

TAMP (Türkiye Afet Müdahale Planı) yukarda ayrıntılı yazdığımız yollarla sosyal çalışmacılar tarafından deprem öncesinde iyi öğrenilmeli ve içeriğine egemen olunmalıdır. Afetlerle ilgili mevzuata egemen olunmalıdır. Mevzuatı bilmeyen sosyal çalışmacı etkili çalışma yapamaz. AFAD’la mesleksel sağlıklı iletişim kurarak, birlikte düzenlenen çalıştaylarla, yapılacak toplantılar ve sunulacak raporlarla, üst yetkililerle yapılacak resmî ziyaretlerle sosyal çalışma mesleğinin afetlerde afet yönetimi çerçevesinde gerekli her çalışmayı yapabildiği, bunun yanısıra afetlerle ilgili artı işlevleri bulunduğu anlatılmalı, ikna edilmeli ve birlikte çalışmanın yolları açılmalıdır. Kahramanmaraş depreminde UMKE (Ulusal Medikal Kurtarma Ekibi) Türkiye'de 2004 yılında kurulmuş bir arama-kurtarma örgütü. Kamplarında, deprem bölgesinde, hiç sosyal çalışmacı yoktu. Neden? Sosyal çalışmacılar UMKE ile bağlantı kurarak kendilerini, mesleklerini anlatmalı ve o yapının içinde yer almaları gerektiğini yazılı ve sözlü olarak UMKE yetkililerine anlatmalıdır. Kaldı ki Sağlık Bakanlığı bünyesinde, hastanelerde çok sayıda sosyal çalışmacı görev yapmaktadır. Sağlığın sosyal boyutu afet dönemlerinde çok daha fazla öne çıkmakta olduğuna göre afetlerde UMKE bünyesinde sosyal çalışmacıya çok fazla gereksinim vardır. Hangi bakanlık deprem bölgesinde bir görev yapıyorsa o yapının için de sosyal çalışmanın işlevi içselleştirilerek, eksiksiz olarak bakanlıkların üst yetkililerine bir yukarda saydığımız aynı yöntemlerle anlatılmalı, bu anlatmalar yapılan başarılı uygulamaları göstererek yapılmalıdır. Bunun için de sosyal yardımla sınırı değil, sosyal tedavi boyutundaki mesleksel işlev netleştirilmeli ve yazılı duruma getirilmelidir. Yani, mesleği dış çevrelere kabul ettirme işi sosyal çalışmacının kendinden başlayacaktır. Bilinmelidir ki, sosyal çalışma her bakanlığın deprem bölgesindeki çalışmalarının bütüncül parçasıdır. (mütemmim cüzüdür). Yeri gelmişken ekleyelim. Bütüncül parça, yani bütünleyici parça 4721 sayılı Türk Medeni Yasasının 684. Maddesinde hukuksal boyutunu bulmuştur. O maddede denmektedir ki, “Bir şeye malik olan kimse, o şeyin bütünleyici parçalarına da malik olur.” Bunu konumuza uyarladığımızda, afetlerde görevi olan bakanlık, kurum, kuruluş orada gerçekleştireceği çalışmaların ayrılmaz parçalarından biri de sosyal çalışmadır. Deprem bölgesine anlamlı bir süre için gönüllü giden ve orada gönüllü çalışmalara katılan sosyal çalışmacı var mı, duyulmadı. Sosyal çalışmacılar arasında gönüllülüğün önemi konusunda çalıştay düzenlenmeli ve gönüllü sayısı arttırılmalıdır. Sosyal çalışmacı gönüllü çalışmak için üst makamdan görevlendirme beklemez. Beni gönüllü gönder sözü kadar yanlış bir söyleyiş olamaz. Gönüllü olmak gönülden isteyerek yapmak demektir. Gönüllü olarak beni gönder sözünde gönüllü kavramına ters düşen bir çaresizlik ya da kasıtlı bir niyet görülmektedir. Zaten gönüllü gitmek istiyorum demek, beni görevlendir ve yolla demektir ki bu da gönüllülük değil görevlendirme olur. O da ben görev istiyorum, demektir ve o başka birşeydir; gönüllülük değil. Bir başka açıdan bakılırsa da ben gönüllü gitmek istiyorum ama bana görevlendirme yaz da yıllık iznim deprem için ziyan olmasın, 112

ayrıca cebimden para çıkmasın uyanıklığı, açıkgözlülüğü de akla gelebilir. Gönüllülük görevlendirmeyle değil kendini görevli duyumsamakla gerçekleşen bir kurumdur. Gerekirse yıllık izninden üç beş gün alır, gider; haftasonları gider, rastlayan tatillerde gider vb, ancak masrafını cebine koyar, iznini alır ve gider. Yollanmaz, kendi gider. Deprem bölgesinde gönüllü sosyal çalışmacılar olmadığı gibi, gönüllülüğü üretecek ve gönüllüleri organize ve koordine edecek sosyal çalışmacılar da olmadığı gibi anlamlı bir süre deprem bölgesinde anlamlı bir süre kalarak, hizmet üreten, gönüllüleri harekete geçiren, yönlendiren sosyal çalışmacılarla ilgili bir sivil toplum örgütleri de görmedik. Birkaç günlüğüne gidip görüp dönmeyi elbette kastetmiyoruz. Gönüllüler toparlayan, yönlendiren, yapacaklarını eşgüdümleyen, gönüllülüğü özendiren ve işeyarar boyuta taşıyan kamu görevlisi sosyal çalışmacılar bu işlevi de harekete geçirmelidir. “Birkaç günlüğüne gittik, baktık, yardım ettik” demek bu çerçevede yeterli bir örgütlü ve sivil toplum örgütlenmesi boyutunda gönüllü çalışma da değildir, mesleki bir işlev de değildir. Oysa orada değişerek yapılan görevlendirmelerle yardım dağıtımına ve gönüllülerin etkin duruma getirilmesine yönelik yapılacak çok çalışma sözkonusudur. Gönüllü bir planlamayla birkaç günlüğüne biri gider biri döner ve bu süreç yürür gider. Sivil toplum çalışması böyle olur. Deprem sonrasında aileyi sarmalamış travmatik ortamdan çıkışı hızlandırmak için sosyal etkinlikler, sosyal uğraşlar geliştirmek ve aile bireylerini yönlendirmek sosyal çalışmacının işlerindendir. Kapalı salon toplantıları, piknikler, açıkhava etkinlikleri (yürüyüş, koşu, yarışmalar, şenlikler vb.) sosyal çalışmacının yapılmazsa olmaz etkinliklerindendir. Çünkü büyük bir deprem sonrasında çok sayıda etkilenmiş insanın olduğu bir afet sonrasında bu tür kitlesel programlar çok daha fazla kişiyi sarmalar ve kurtarıcı rol oynar. Bu çalışmalar için kaynak yaratmak da sosyal çalışmacının işlevlerindendir ve kaynaklar vardır. Ancak burada önemli olan, sadece bu tür etkinliklerin düzenlenmesi değildir, bu düzenlemeyi herkes yapabilir. Ancak mesleksel hedefi net olmayan bir sosyal etkinlik sosyal çalışmacının istediği amaca ulaşamayacaktır. Belediyeler de sosyal etkinlikler yapıyor. Bunlara zaten katılmak isteyen katılıyor, ancak, sosyal sorunları belirgin olan, bu sorunlar içinde bunalan, katılmak isteyip de ailesini aşamadığı için katılamayan, katılsa da kenarda yalıtık (izole) kalan, gruplara, topluluklara giremeyen birçok insan bu etkinliklerden yararlanamıyor. Ya içinden gelmediği için gitmiyor ya gitse ortada kalacağını düşünüyor ya da gerçekten gitse de ortada kalıyor. Bu durumlarda sosyal çalışmacının “sosyal rahatsızlık” yaşayanları tanıyarak, bilerek, onları yönlendirerek, yönelterek, inandırarak (ikna ederek) sosyal etkinliklere katılmalarını sağlaması sosyal tedavinin ilk ve önemli adımıdır. Orada kendileriyle iletişimli olarak birlikte olmak ve gözlemlemek, iç programlara katılmaları için özendirici olmak, desteklemek tedavi sürecini hızlandıracaktır. Yani sosyal çalışmacı ya içinde olduğu bir etkinlik düzenlenmesinde ya da kendi düzenlediği etkinlikte birçok insanın sosyal bakımdan sıkıntılarını hafifletecek ve devamında sıkıntılarından kurtaracak yönlendirmeler, müdahaleler, düzenlemeler, gözlemler ve izlemler yapar. Bu boyutuyla depremden anlamlı bir zaman sonra gerçekleştirilen ev ziyaretleri, bahçe sohbetleri, piknikler, 113

şenlikler bir sosyal çalışma aracı ve ilacı olarak kullanılır. Bunu herkes yapabilir diyenler için bunları yazmak gerekiyor. Sosyal sorunları çözme, sosyal ilişkilerde rahatlık sağlama, içedönük olanları (improvert) dışa açma, aşırı dışadönük (extrovert) olanların sosyal ilişkilerinde dengeyi sağlamaları yönünde yapılacak çalışmalar bu süreçte yapılmalıdır. Belirli kişi ve ailelerde uzayan ya da kalıcı olabilecek deprem ve ölüm travmalarını giderme gibi sosyal çalışmacının düzenleyerek, o sosyal programlarda asıl sorunlarını çözmek istediği kişilere onlara uygun ya da gerekli görevler verme, kendiliğinden görev almalarının yolunu açma, etkinlikler yapmalarını sağlama, yapamayanlara destek olma, bu etkinlikler sürecinde yoğun sosyal sorunluları, yani sosyal tedavi için hedefe alınanları izleme, gözetim yapma, belirli sosyal rahatsızların giderilmesi için o sosyal etkinlik içinde gerekli yerde ince müdahalelerde bulunma gibi mesleki çalışmaları için sosyal çalışmacıya merkezî ve yerel kanatlarıyla kamusal ve sivil kapılar açılmalıdır. Deprem sonrasında sosyal medyadan bir soru soruldu: “[02:45, 12.02.2023] +(Tlf. No.’su yazılı.) “Elinde depremzede çocuklar için uygun ve travmayı tetiklemeyecek kitap pdf olan var mı?” Öyle anlaşılıyor ki, çocuk eğitimiyle hiçbir ilgisi olmayan bir genç, çocuklara masal kitabı okuyarak bir yararlı hizmet vermek istiyor. Bu konuda soruyu sormak için aklına ilk gelmesi gereken iki meslek elemanı vardır. Biri sosyal çalışmacı, diğeri çocuk gelişimci. Örneğin, bu kişi, yakınlarında çocuk gelişimci bulabilir miydi bilemem, ancak, bir deprem bölgesinde sosyal çalışmacıya ulaşabilmeliydi, bu soruyu sormak için. Çünkü sosyal çalışma – kuramsal olarak - örgütlenmişlik bakımından her yerde bulunması ve kolay ulaşılması gereken bir meslektir (SHM’ler, sahra hastaneleri, çadırkentler, gönüllü konteynerlerde vb.). Hem de bu gönüllünün başvuru ya da danışma için ilk akla gelen meslek olması gerekirdi. Bu soruyu sosyal çalışmacıya rahatlıkla ulaşıp sorabilmelidir. Sosyal çalışmacı da radarları açık ve üstelik organizasyondan sorumlu bir mesleğin elemanı olduğu için en yakında bir çocuk gelişimci, anaokulu öğretmeni, öğretmen vb. ulaşıp, telefon edip ilgili soruyu öğrenip yanıtlayabilir ya da o kişiye yönlendirebilirdi. Ya da o gün akşam bilgisayarını, cep telefonunu açarak birkaç elektronik kitap bulup linklerini (ilişimlerini) kendisine yollayabilecektir. Kuşkusuz bunun için de oldukça kapsayıcı mesleki role sahip bu mesleği de herkesin tanıyor olması beklenir. Bu da sosyal çalışmacıların etkili ve başarılı çalışmalarla kendilerini vazgeçilmez ve anımsanır kılmalarıyla bu gerçekleşebilir. Sosyal çalışmacılar sadece deprem bölgelerinde görevli ve sorumlu değillerdir. Deprem bölgesi dışında SHM’lerde, belediyelerde görev yapan sosyal çalışmacılar bulundukları illere gelen göçmenlerin sosyal sağlığından da sorumludur. Deprem sırasında deprem bölgesini terketme durumunda olanların aile içi gerginliklerinin giderilmesi, gidilen yerde çocuklarının okula kayıt durumlarını kolaylaştırmalı, yaşlılarını nereye bırakabilecekleriyle ilgili bilgileri bulup paylaşabilmeli, konaklama yardımını vb. sağlamaya çalışmalıdır.

114

Deprem sırasında başlayan göç dalgasında birçok deprem dışında kalan aileler de sıkıntılar çekmektedir. Örneğin deprem günlerinde sosyal medyada yazılan şu çığlık adı konulmamış, açıktan telep yapılmayan sosyal destek ve sosyal yardım çağrısıdır aslında: “Sevgili dostlar, şu anda Mersin'deki evimizde 21 depremzede yakınım kalıyor. En küçükleri 5.5 aylık ikiz bebekler, en büyükleri 88 yaşında. Hepsinin evleri yıkılmış. Komşularımdan aldığım yatak-yorganla onlara bakıyoruz. Her biri onlarca yakınını yitirmiş. Anlattıklarına yürek dayanmaz. Antakya diye bir yer kalmamış. Gelecekleri için büyük endişeleri var. Az sonra 4 kişilik bir aile daha gelecek. Başka illerdeki diğer yakınlarına ulaşmaya çalışacaklar. Hepsi büyük bir travma yaşıyor. Anlatılmaz acılar yaşıyorlar. Onları korumaya devam edeceğim. Daha fazla yazacak gücüm kalmadı.” Bilmiyorum SHM’lerde çalışan sosyal hizmet takımlarından sosyal medyayı izlemekle görevlendirilmiş sosyal çalışmacı ya da başka sosyal hizmet çalışanı oldu mu? Olsa ve bu çeşit yazılar görseler, o evle bağlantı kursalar, muhtarlarla konuşarak sıkıntılı evleri belirleseler ve gitseler belki ne travmalarla karşılaşacaklar. Belki de bu, yukardaki çığlık gibi açıklamaya bir sosyal yardım götürmek gerekecek. Belki psikososyal destek gerekecek, kimbilir? Kim düşünür bunu? Kim düşünecek? Kuşkusuz sosyal çalışmacılar ve sosyal hizmet örgütlenmeleri… Bir başka sosyal medya duyurusu bir sosyal çalışmacıdan. Deprem bölgesinde depreme uzak illere göcedenler için bir ilin vali yardımcısı duyuru yapmış. Bakınız: “Ankara’da konaklama ihtiyacı olan depremzedeler için Ankara vali yardımcımız kişisel telefonunu paylaşmamızı istedi. İhtiyacı olanları yönlendirmek için bağlantı kurabilirsiniz. Ayhan Özkan, Ankara vali yardımcısı. Telefon numarası: 0505 466 41 46. Deprem bölgelerinden Ankara'ya gelen, kalacak yerleri olmayan tüm vatandaşlarımız Ankara Valiliği ile iletişime geçmeleri halinde Ankara'da bulunan Çubuk öğrenci yurdu ve Kamu - Özel Misafirhanelerine yerleştirilmektedir . İlk etapta 8000 kişilik yer mevcuttur sayının arttırılması da oluşacak taleplere göre güncellenebilir. Valilik iletişim numaraları 0312 415 4829 0312 415 4827 0312 415 4848 0312 415 4846 Lütfen her yerde paylaşalım, ihtiyacı olanların ulaşabilmesi için !!!” Böyle önemli ve ivedi bir çalışma için sosyal medyanın kullanılmasında vali yardımcısının da öyle karmaşa yaşanan bir dönemde özel telefonunu vererek hizmeti hızlandırması çok anlamlı ve saygı duyulması gereken bir davranıştır. Sosyal çalışma bu tür sosyal düzenlemeler için sosyal medyayı da daha planlı, düzenli ve yaygın kullanabilmelidir. Hem deprem sırasında hem sonrasında hatta uzun zaman sürecek başka çalışmaların da sahibidir sosyal çalışmacı. Genelde toparlarsak, sosyal çalışmacının birbirinden özellik olarak çok farklı şu sorunlarla ilgilenmesi gerekmektedir. Öyle ki, depremin etkileri tamamen bittikten sonra bile afeti içinde ya da uzaktan yaşayanların, çevrelerinde varlığını bildikleri il müdürlükleri, SHM’ler, STÖ’ler tarafından sosyal çalışmacı eliyle kendileri için yapılmış her türlü sosyal müdahaleler, düzenlemeler, iyileştirmeler yıllar geçmiş olsa bile, o yoldan geçerken tabelalarını 115

gördükçe içlerinde ve akıllarında sıcak bir anı olarak canlanacak ve o tabelalara güven duyacaklardır.

5.9. Kamu, Yerel, Özel ve Sivil Sosyal Çalışmacılar İçin Afetlerde Proje Gerekliliği Avrupa sosyal çalışmacılar için yenilikçi, yaratıcı, üretici proje kaynaklarıyla doludur. Aslında bunlar Türkiye’de de vardır. Ancak, “sosyal sorumluluk projeleri”, sosyal hizmet alanlarında gereksinim duyulan birçok bilindik projeler bile nedense Türkiye’de sosyal çalışmacıların aklına gelmemekte, ellerinden çıkmamaktadır. Türkiye’de sosyal çalışmacıların öncü ve önayak olması gereken birçok proje başka meslekler tarafından geliştirilmekte, başka mesleklerin girişimleriyle yaşama aktarılmaktadır.

“Herkes İçin Mimarlık Derneği” (HiM) “Topluluk Merkezi” Projesi Sosyal çalışmacı için kapsamlı ve derinliği olan meslek çalışmaları için gerekli olan “mahalle evleri” (Istanbul Büyükşehir Belediyesinin belirli mahallelerde açtığı sosyal hizmet kuruluşlarının adı.), bir başka deyişle “toplum merkezleri” (1980’li yıllara kadar Türkiye’de kullanılan adıyla.) Kahramanmaraş depreminde, ilginçtir ki, sosyal çalışmacılardan tarafından değil (kamu, yerel, sivil boyutların hepsi olabilirdi) “Herkes İçin Mimarlık Derneği” (HiM) tarafından gündeme getirilmiştir. Dernek Kahramanmaraş’ta, kendi buluşlarıyla ve doğru bir kavramlaştırmayla “topluluk merkezi” “inşa etmeyi hedeflemekte”dir. Bununla da “ortak paylaşımın bölgede normalleşme faaliyetlerini hızlandıracağı düşüncesiyle geçici bir topluluk merkezi inşa etmek üzere destek çağrısında bulundu.” Ve bu öneri Sabancı Vakfı tarafından düzenli olarak ödüllerle desteklenen “Fark Yaratanlar” projesi kapsamında ödüllendirilmeye değer görüldü ve ödüllendirildi. HiM, “farklı uğraşlardan gönüllü öğrencilerin ve profesyonellerin bir araya gelerek ülke ve dünya genelinde karşılaşılan sosyal sorunları yaratıcı yollarla gündeme getirebildikleri, bu sorunlar hakkında farkındalığı arttırmak için mimarlık ve tasarım alanlarından çözüm yolları üretmek üzere harekete geçebildikleri bir platformdur.” Topluluk Merkezi Projesini “Afet Sonrası Bir Katalizör Olarak” görüyorlar. “Proje, afet sonrası acil durum konutları için belirlenmiş alanlarda, göz ardı edilen ancak afetzedelerin bir araya gelmesine ve normalleşme sürecini destekleyici faaliyetlere aracılık edecek ortak paylaşıma olanak tanıyan geçici bir topluluk merkezi inşa edilmesini önermektedir.” Keşke bu projeyi, tüm dünyada sosyal çalışmacıların çalışma ve yaratıcılık alanı bu “topluluk merkezi” projesini bir sosyal çalışma gönüllü topluluğu, bir derneği önermiş olsaydı. Demek “Fark Yaratanlar” olarak dikkat çekeceklerdi. Örneğin bunu SHUDER (Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği) ya da bir başka sosyal çalışmacılar derneği yapabilirdi. Sabancı Vakfı’nın Fark Yaratanlar Ödülünü de kapabilirdi. Sivil toplumcu ve gönüllü mimarları kutluyorum. 116

Sabancı Vakfının “toplumsal sorunlara yenilikçi çözümler üreten” “sosyal girişimcileri, aktivistleri ve değişim aktörlerini” destekleyen Fark Yaratanlar adlı ödüllendirme projesi 2009 yılındanberi “Fark Yarat Hayatlar Değişsin” belgisiyle hareket etmektedir. Tamamen sosyal bir projedir21. Bu arada sivil ve sosyal alanda görmeye algımızın alışmadığı başka meslekler de sosyal sorumluluk projelerinle harikalar yaratmışlardır, yaratmaktadırlar.

“Afette Rehber Çevirmenlik Organizasyonu” (ARÇ) Projesi Deprem bölgesinde Sabancı Vakfından bir başka fark yaratanlar ödülü alan grup da Çeviri Derneği bünyesindeki çevirmenler tarafından oluşturulmuş “Afette Rehber Çevirmenlik Organizasyonu” (ARÇ) adlı bir STÖ tarafından oluşturulmuş gönüllü bir grup. Bunlar Marmara Depreminde yurt dışından gelen yardım ekipleriyle yerel yetkililer, yabancı gönüllülerle Türk gönüllüler ve görevliler, depremden etkilenen yerli ve yabancı kişilerin birbirleriyle ve yabancı etkilenenlerin resmî görevliler arasında iletişim eksikliği gidermek için onlara çeviri desteği vermek için kurulmuş ve önemli bir boşluğu doldurmuş. Aynı takım 6 Şubat 2023 günü ortaya çıkan depremlerde de göreve koşmuş. Arama kurtarma çalışmalarında etkin rol almış. Yabancı arama-kurtarmacılarla yerli halk arasında, yabancı etkilenenlerle kurtarıcılar arasında. ARÇ bir gönüllü girişimi olarak 1999 Marmara depreminin ardından kurulmuş. 2000 yılında bir grup öğretim elemanının İstanbul Üniversitesi’nde verdikleri eğitimlerle başlatılmış. Kendilerine “Acil Durum Organizasyonu” adını veren bu grup bir süre sonra Çeviri Derneği bünyesine girmiş. İki yıllık çalışma ve kendini geliştirme sonunda, 2001 Mart’ında Çeviri Derneği ile İstanbul Valiliği İl Sivil Savunma Müdürlüğü arasında imzalanan protokolle resmî kurumlarca tanınırlığı sağlanmış. ARÇ İstanbul’dan sonra Ankara, İzmir’de ve giderek çok sayıda diğer illerde örgütlenmiş, Bu illere üyeleri ve temsilciler kazanmış. Eğitimler, tatbikatlar yapmış, yapılanlara katılmış. “ARÇ gönüllüleri sadece çeviri düzeyinde dil bilmiyor, ayrıca sivil savunma eğitimleri de alıyorlar.” (Bookinton, 2013) Kendileriyle röportaj yapanlara yaptıklarını ve amaçlarını anlatan ve alanda gönüllü olarak etkin çalışan “çevirmen” İstanbul Üniversitesi öğretim üyesi. 1999 Depreminde bu projenin kurucuları arasında yeralırken öğrenciymiş. Şimdi diyor ki: “Diyebilirim ki girişimimiz, bir afetin ardından çaresizlik içinde ve üzüntüyle, kendi uzmanlık alanımıza dönük toplumsal bir ders çıkarma çabasından doğmuş oldu. Tıpkı başka meslek dallarının da afetlerde faydalı olmak için gönüllü olmaları gibi…” İstanbul’un hemen ardından Hacettepe Üniversitesi’nden de katılımlar olmuş. “ARÇ 2000 yılında ilk eğitimini verdi, bizler de kurucular olarak o ilk ekipte öğrenci olarak aramakurtarma eğitimi (eski adıyla sivil savunma gönüllüsü) sertifikalarımızı alırken bir yandan da eğitmenlik yapıp eğitime katılanlara afet bağlamında konu terim çalışması, sözlü çeviri 21

Sabancı Vakfı Fark Yaratanlar Projesiyle ilgili bilgi için, bkz: Fark Yaratanlar (2))

117

teknikleri, uluslararası yardımlaşma ve iletişim bilgileri verdik. Uzmanlardan seminerler aldık. Yeni kurulmuş olan Çeviri Derneği’ni de aynı yıl çatı STK olarak benimseyerek 2001 yılında İstanbul Valiliği ve İl Sivil Savunma Müdürlüğü ile afetlerde işbirliği için bir protokol imzaladık. Bu bizim üniversite-STK-devlet üçgeninde koordinasyonlu ve planlı bir biçimde afetlere hazırlanmamız içindi.” (Bkz. Çeviri Derneği). “6 Şubat sabahı ARÇ telefon zinciri ilk saatte başladı ve ekibimizden üç arkadaşımız AFAD’ın organize ettiği ilk sevkiyatlarla İstanbul’dan bölgeye, öncelikle Adana’ya hareket ederek deprem bölgesinde çevirmenlerin koordinasyonunu yürütmek amacıyla ARÇ masasını kurdular. İlerleyen günlerde yurt dışından iki deneyimli arkadaşımız onlara eklendi. Eş zamanlı olarak ARÇ'nin genel koordinasyonunda da Görevlendirme Birimi üyeleri 7/24 görev yapmaya başladı.” Böylece ilk saatlerden itibaren çok yoğun bir iletişim ve organizasyon trafiği başlamış. “Daha önceden bildiğimiz her şeyi, hazır olduğumuz hareket biçimini afetin büyüklüğüyle ilgili yaşadığımız büyük şokun ve acıların ortasında uygulamaya çalıştık.” “Merkezdeki nöbetimizde yurt dışından gelen ekiplerin bilgisini önceden Birleşmiş Milletler OSOCC (İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi) sanal platformundan da izleyerek güncel bilgileri sahaya yansıtmak için kesintisiz bir nöbet tutuldu. Çevirmen ihtiyacı için öncelikle ağımızdaki eğitimli ARÇ üyelerine çağrı yaptık, aynı hızla çevrim içi bir Görevlendirme Formu ile Çeviri Derneği ve başka kanallardan ulaşan başvuruları kayda geçirdik. Saha ekibimizin çeviri STK’larının temsilcileriyle iş birliği halinde adeta sel olup akan form listelerinden gönüllü çevirmenleri sahaya giriş yapan yabancı arama-kurtarma ekipleriyle buluşturmadaki koordinasyon çabasını anlatmam mümkün değil.” “Arkadaşlarımızdan daha bilgili ve deneyimli olanlar yenilere bilgi aktardı, ihtiyaç duyacakları temel malzeme, teknik bilgi, terim listesi vb. hazırlıklar gruplarda paylaşıldı. ARÇ yelekleri giyildi ve AFAD koordinasyonuyla uyum içinde gönüllü çevirmen görevlendirmeleri ilk günün gecesinden itibaren başladı, bu ilk evre çalışmaları 19 Şubat gecesine kadar sürdü… Şimdi ikinci evrede koordinasyon ve destek görevini sürdürüyoruz, Çeviri Derneği hesapları üzerinden yeni durum bilgilerimizi paylaşıyoruz. Genel grubumuza bilgi aktarıyor ve BM ağından ülkemize gelen yabancı ekiplerin de izleyebileceği İngilizce değerlendirme dokümanlarını dolaşıma soktuk… Deneyimlerimizi bu röportaj gibi bazı ortamlarda paylaşmaya başladık ancak asıl hedefimiz sahadaki koordinasyonda görev alan arkadaşlarımızın ve sahada görev yapan çevirmenlerin deneyimlerini bir araya getirip raporlaştırıp ilgili birimlerle paylaşmak ve kamuoyunu da bu açılardan bilgilendirmek. Ve tabii ARÇ’ın çalışmalarında zayıf kalan yanları da ortaya çıkararak bundan sonraki hazırlıkları iyileştirmek.…” “Bu ortamda görev almak isteyen çeviri gönüllülerini belirlemek için hazırladığımız görevlendirme bilgi formu bizim planımız dışında internette paylaşılıp 3 gün içinde 10.000’e yakın kişi doldurunca iletişim hatlarımız adeta kilitlendi.” “Kendi planımıza ve ağlarımıza ağırlık vererek ilk iki hafta içinde 250’yi aşkın kişinin sahada görev alma sürecini koordine ettik. Saha ekibimiz ilk andan itibaren kendi ağımızdan ve alanımızdaki İstanbul Rehberler Odası (IRO), Türkiye Konferans Tercümanları Derneği (TKTD) ve Çevirmenler Meslek Birliği (Çevbir) gibi önemli STK’larla iş birliği içinde oluşturulan ağdan gönüllüleri sahaya yönlendirdi.” Arapça, Kürtçe ve “yabancı ekiplerin ihtiyaç duyduğu başka dillerde, toplam 11 dilde” çeviri desteği sağlanmış. “50’den fazla yabancı 118

ekibe çeviri desteği verildi, 5 ilde ARÇ, 2 ilde İstanbul Rehberler Odası koordinasyonuyla…” Çalışmalarını gün gün infografiklerle22 yayınlamışlar; ilgili herkesi en yalın biçime bilgilendirmişler. Bu sayede da gönüllü sayılarının arttığı bir gerçek olmalı. Alev Bulut’la yapılan röportajda son sözler: “Deprem ülkesinde yaşadığımızı unutmayalım demek istiyorum. Yakınından çok büyük depremler üretebilecek fay hattı geçen dev metropol İstanbul’da yaşayanların temel afet bilinci eğitimi ve ilk yardım eğitimi gibi temel eğitimleri öncelikle kendileri ve aileleri için almalarının önemini hatırlatmak istiyorum. Bu ara çokça duyduğumuz gibi doğa olaylarının afetlere, felaketlere dönüşmemesini ve afetlere hazırlıklı olmayı diliyorum.”23 (Bulut, 2023)

“Depremden Etkilenenlere Astronomi Uzay Bilimleriyle Dokun!” Projesi Sivil toplum, sosyal sorumluluk taşıdıkları konusunda beklentilerimiz olan sosyal meslekler istenilen performans gösteremezken, bakın aşağıda hangi meslek yenilikçi bir sivil toplum anlayışıyla deprem bölgesinde harika bir projeye imza atmış ve yürütmüş; yürütüyor. “Depremden Etkilenenlere Astronomi Uzay Bilimleriyle Dokun!”, “Aynı Gökyüzü Altında Dayanışma” belgileriyle depremzedelere yaklaşan Stella Lab Grubunun Projesi, depremden doğrudan ya da dolaylı etkilenmiş öğretmen ve öğrencilere astronomi eğitimi ile destek olmak için yola çıktı, ancak, Türkiye’nin ilk ve dijital astronomi kütüphanesini kurdular, ülkenin dört bir yanında eğitimler, etkinlikler ve projeler gerçekleştirdiler, Astronomlar, uzay mühendisleri, öğretmenler ve öğrencilerden oluşan takımla, “Ocak 2023 itibariyle 40 bin kişiye doğrudan Şekil 1. Proje sahibi, başlatan, ulaş”mışlar. “Astronomi biliminin bir lüks olmadığını, bireyleri öneçıkan, Halil Bağış ve toplumları geliştiren sosyal faydanın yüksek olduğu bir uğraş olarak görü”yorlar. “Stellar Lab olarak, astronomi aracılığıyla bilimde kadın ve kız çocuklarının görünürlüğüne, iklim krizine, eğitimde eşitlik ve nitelik konularına odaklanıyor”lar. Sadece Sabancı Vakfı Fark Yaratan’ı seçilmemişler, “Uluslararası Astronomi Birliği gibi küresel ölçekteki yetkin kurumlardan ödüller al”mışlar. Aynı proje kapsamında liseli bir takımın gönüllü olarak çıkardığı Spektrum Dergisi 20 sayıyı aşmış ve “yaklaşık 10 bin kez okun”muş. “Stellar Lab tüm bunları %90’ı kadın ve kız çocuklarından oluşan bir gönüllü ekiple yap”mış, yapıyor. Projenin sahibi Halil Bağış, projeyi Adana’da başlatmış. Gençlerden oluşmuş güçlü bir takımı var. Malatya, Kahramanmaraş, Hatay, Elazığ, Adana, Adıyaman, Diyarbakır, İnfografik, information=bilgi ve grafik sözcüklerinden oluşturulmuş. Bilgi grafiği demek. Karmaşık verilerin görsel olarak basitleştirilerek ve göselleştirilerek tablolaştırılması. Açıklayıcı bilgi almak ve örneklerini görmek için internette arama yapılması önerilir. 23 AÇR hakkında bilgi almak için: https://ceviridernegi.org/arc-hakkinda (Erişim. 21 07 2023) 22

119

Osmaniye, Kilis, Gaziantep illerinde yürütüyorlar. Diğer illerde de gönüllüleri, temsilcileri var. “Stellar Lab Store” adlı bir mağazaları var. Satışlardan para kazanıyor, projelerine harcıyorlar. Mağazalarını da gönüllü gençler çalıştırıyor. Çevirmenlerin, gökbilimcilerin yanısıra kuşkusuz psikologlar, eğitimciler gibi sosyal bilim alanındaki mesleklerin de projeleri var. Bakınız.

“Depremde Oyuna İhtiyaç Var” Projesi Bir de “Depremde Oyuna İhtiyaç Var” adlı bir proje oldukça ses getirmiş. “Bir Kitap Bir Gelecek Derneği” depremle hemen aynı günlerde harekete geçerek 6 Şubat’ta gerçekleşen Kahramanmaraş Depremi'nden etkilenen 10 ildeki çocuklarımız için hep beraber “Oyuna İhtiyaç Var” setleri hazırlamış. “Pozy ve İhtiyaç Haritası”nın işbirliğiyle çadır kentlerdeki miniklere içerisinde “pedagog ve psikologların” özenle seçtiği oyuncakların, boya kalemlerinin ve kırtasiye ihtiyaçlarının olduğu setleri ulaştırmışlar. Derneğin adresi İstanbul Ataşehir’de. Gönüllü çabalarıyla depremzedelere ulaşmışlar. (Bilgi için, bkz. Oyuna İhtiyaç Var). Kendilerini “sosyal hizmet uzmanı” kavramıyla tanıtanlar depremde ilk akıllarına gelen psikososyal destek olduğu ve kendileri STÖ yetkilisi oldukları halde gönüllü olarak deprem bölgesine gitmek için basına demeç verir ve izin bekler ve hiçbir şey yapmazken, depremden etkilenenlere psikososyal destek vermek için bakın kimler ne gönüllülüğe soyunup proje geliştirmişler.

Sosyal Ben Vakfı Grubu “Psikososyal Destek İçin SosyalBen” Projesini Sosyal Ben Vakfı Grubu “Psikososyal Destek İçin SosyalBen” Projesini gerçekleştirenler gezici TIR oluşturmuş, deprem bölgesi için. Yetkilisi diyor ki: “Arkadaşlarım, destekçilerim, markalarım ve iyiliğin gücüne inanan herkes. Sizleri SosyalBen Vakfı’nın gezici tırına büyük küçük demeden destek vermeye davet ediyorum. Zor zamanlardan geçiyoruz, bu noktada sosyal medyanın birleştirici iyilik gücünü hep Şekil 2. Proje yetkilisi, aktivist Ece Çiftçi çok sevdiğimi ve güvendiğimi çocuklar için yürüttüğüm projelerde dile getirmiştim. Bunlardan bir tanesi de birlikte hareket ederek 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 100.yılını çocuklarla birlikte kutlarken aynı zamanda SosyalBen atölyeleri ile psikososyal destek verelim istiyorum. 5-23 Nisan tarihlerinde 11 ili sırasıyla ziyaret edecek olan SosyalBen gezici atölyelerinde 1 çocuğun psikososyal destek alması ve atölye çalışmalarına ulaşmasının bedeli sadece 250 TL. Depremden direkt etkilenen 4.3 milyon çocuk var ve akut müdahale geçtikten sonra en büyük ihtiyaç eğitim ve öğretimle birlikte psiko sosyal destek sağlayabilmek. Psiko sosyal desteği en doğru şekilde atölyeler eşliğinde sağlayabilmek için uzman ve destekçi psikoloğumuzla birlikte uzun saatler, günlerdir çalışıyorum, çalışıyoruz. Her ilde çocukların hayatına sürdürülebilir destek sağlayacak, mutluluğu, iyiliği ve umudu yine 120

hayata geri döndürmek için tek eksik sizsiniz.” Bağış da topluyorlar. (Daha önce tanıttığımız tüm projeler bağış topluyorlar zaten.) Bunu bir de İngilizce yazıp duyurmuşlar. İmza: Ece Çiftçi. Genç bir hanım. 24 02 2023 günü başlattıkları bağış kampanyasıyla o tarihlerde 316.224 TL bağış toplamışlar. Hedeflerinin 1.500.000 TL olduğunu yazıyorlar. Umarız ulaşmışlardır. Herhalde depremlerde geliştirilen bu birkaç örnek sivil sorumluluk duygusuyla gönüllü yapılabilecek projeler yapmayı düşünen sosyal çalışmacılar ve daha öncelikle, genç sosyal çalışmacılar ve sosyal çalışma öğrencilerini güdülemek ve hevese getirmek için yeterli olmalıdır.

5.10. Depremde Sosyal Yardım Dağıtma Portalında Sosyal Çalışma Önerisi Portal İngilizce sözcük olup ana kapı demektir. İnternette portal açmak yeni bir anakapı, yani bir örgüte, bir programa ait hazırlanmış dosya açmak anlamında kullanılmaktadır. Türkiye’nin en son değişiklikleriyle en yeni haritalarını geliştiren ve kamuda birçok yerde kullanılan haritaları hazırlayan Başarsoft adlı firma (ah bir de adı yarı adı Türkçe olsaydı!!), “Depremde Yardım İhtiyaçları Haritalandırma Portalı” (https://www.bthaber.com/depremde-yardim-ihtiyaclari-haritalandirma-portali-kuruldu/) kurduğunu haberlerden öğreniyoruz. Belki de Türkiye’de ilk olarak Kahramanmaraş’ta yardımların dengeli ve zamanında hedeflere ulaştırılması için çevrimiçi (dijital, online) program kurulduğu bilgisi internette var. Haritalandırılan yardım noktalarıyla depremzedeler, konumlarına en yakın noktada hangi yardım ürünü dağıtılıyor takip edebilecekler. Başta Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olmak üzere ilgili bakanlıklarla AFAD ve diğer yardım örgütleri bu çeşit programlar geliştirerek, geliştiremiyorlarsa Başarsoft firmasıyla çalışarak böyle bir programı yaşama aktarabilirler. Hatta ciddi bir yardım kapasitesi yaratılması için de Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği bu çalışmaya katılırsa bir STÖ olan derneği hızla büyütür ve tüm Türkiye’de vazgeçilmezleştirebilir. Bu arada ve sosyal çalışma mesleğini de önemli bir yere çıkarır. Öyle ya, sosyal yardımlar kapasitesini hızla büyütmek ve en hızlı biçimde hedeflere ulaştırma madem sosyal hizmetlerin işi ve madem ki sosyal çalışmacı bu işin başında, hatta kendilerinin bütün “sosyal hizmetlerin” “uzmanları” olarak görmekteler; kaldı ki derneğin adı da öyle. Buyurun tam bir çağdaş uzmanlık konusu ve sosyal hizmetin tam ortası. SHUDER bu dijital yardım toplama işini Türkiye’de ilk başlatan STÖ olma onurunu da kaptırmamak için hızla çalışmaya başlamalıdır. Bu çağdaş sosyal hizmettir. Bu program sadece yardım toplama ve dağıtma işi yapmıyor, bu programa sürekli yeni yardım dağıtım noktalarını da ekleyebiliyor ve etkinleştirebiliyorsunuz. Bu demektir ki, Dernek Genel Başkanlığı bu sisteme girerse Türkiye’deki tüm sosyal hizmet uzmanları dernek şubeleri de bu programa dahil olarak yardım toplayıp dağıtabilir ve ülkedeki tüm “sosyal hizmet uzmanları” Türkiye’de sosyal hizmetlerde gerçekten uzmanlaştıklarını 121

ispat edebilirler. Türkiye kamusal sosyal hizmet alanları ve sivil toplumcu sosyal çalışmacılar bu projeyle gerçekten ilgilenmelidirler. Herşeyin sanal alemde biçimlenip metaversalleştiği (öteevren) Dünya’da kıpırdamadan yerinde durup bu fırsatları kaçırmak sosyal çalışma mesleğini iyice tüketecektir, korkarım.

5.11. Deprem Bölgesinde Sosyal Çalışmacının Görev Yapmasını Güçleştirecek Durumlar -

Deprem bölgesinde çalışmaya fizik ve kişilik yapısı uygun olanlar yollanmalıdır.

Deprem bölgesine kurtarma amaçlı gelenlerin çocuklarını da getirmeleri yeni sosyal konular ve sorunlar yaratabilir. Daha önce depremde çalışmışlık deneyimi olanlar tercih edilmelidir. Duygusal ve ilk kez bu deneyimi yaşayanlar güçlük çekebilir. Sosyal çalışmacılar düzensiz ve sınırlı yemek yiyecekleri, çadırda, konteynerde ya da bir binada ancak uygun olmayan koşullarda uyuyacakları, az uyuyacakları konularında hazırlıklı olmalıdır. Deprem bölgesinde, özellikle gönüllüler tekil çalışmanın değil, örgütlü ve hiyerarşik çalışmanın verim getireceğini bilmelidir. Özel gereksinim gruplarını hedef illere ve yerleşimlere yollama konusunda araç bulmada karmaşa yaşanabilir. Bu gruba öncelikle çadır ve yatak yorgan sağlanmalıdır. Onların çadırlarından sorumlu ve yerinden ayrılmayan bir/kaç gönüllü sosyal çalışmacı da bulunmalıdır. Deprem bölgesine gelen yardımların depolanmasında ve uygun yerlere götürülüp doğru kişilere, adreslere ulaştırılmaları sorunlu olacaktır. Bu durum önceden takım olarak düşünülmüş ve planlanmış olmalıdır. Olası bir deprem düşüncesiyle oluşturulmuş takımlar içinde olmayanlar deprem alanına gidince zorluk çekebilir, kilitlenebilirler. Ya da panik içinde kaçışanları teselli etmeyi meslek uygulaması sanabilir, eğitimli bir müdahaleden çok bu gibi konuşmalarla vakit geçiriyor olabilirler. Daha önce sorumlu kurum ve kuruluşlar tarafından aylar önceden, aylarca süren planlamalar yapılmamışsa ortalıkta yalnız kalan kadınlar, çocuklar, engelliler ve yaşlıların nerelere götürüleceği, nasıl yollanabileceği gibi konular yanıtsız kalabilir, bu da her iki tarafa için de sıkıntıları arttırır. O bölgenin insanı olan sosyal çalışmacılar o bölgenin insanı olmayanlara bakıma daha becerikli ve verimli olacaklardır. Bunlar çalışmaları kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı olarak takımların başlarında birer ikişer bulunmalılar. 122

Deprem öncesinde uzun evreli toplantılarla, okuma, tartışma, bilgilenme, film, vidyo izlemelerle, hatta öteevren (metaverse) izleme ve o ortamda yaşama deneyimlerini yaşayanlar bu uzun önhazırlıkla ve – artı - gönüllülük eğitimiyle deprem olgusuna hazırlanan sosyal çalışmacıların sayısı arttırılmalı, alana öncelikle bunlar yollanmalıdır. Hazırlıksız ve duygusal olanların gitmesi kargaşayı arttırmaktan başka işe yaramayacaktır. Her sosyal çalışmacı gittiği ve uzmanlaştığı alanda çalışmalıdır. Sağlık Bakanlığından gidenler sahra hastanelerinde, hastalarla, amputelilerle ve hasta aileleriyle; Adalet Bakanlığında çalışan sosyal çalışmacılar öncelikle bölgedeki cezaevlerinde, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığından gidenler özel gereksinimlileri koruma ve gözetim altına alma, hedef adreslere yollama işlerinde çalıştırılmalıdır. Bu olmazsa sıkıntılı durumlar ortaya çıkacaktır. Özellikle Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığından giden takımlar olabildiğince çok sayıda gönüllü gruplarıyla desteklenmelidir. Çünkü işleri yaygın ve kapsamlıdır. Bölgeye giden gönüllü sosyal çalışmacılar arasında WEB sayfası hazırlamayı bilenlerin, bağış toplamak için becerisi ve yaratıcılığı olanların, iletişim becerisi yüksek olanların bulunması kolaylaştırıcı ve hızlandırıcı olacaktır. Özellikle STÖ yoluyla giden sosyal çalışmacılar deprem bölgesinde kesintisiz kaç gün, hafta kalabileceği konusunda kararlı olmalıdır ve işlerine, memleketlerine dönenlerin yerlerinin kesintisiz doldurulması için ciddi bir zaman planlaması yapılmalıdır. Yoksa işler aksamaya başlayacaktır. Deprem, hayatın olağan gidişatını tersyüz ederek yeni yaşam koşullarını oluşturmaktadır. Bu değişim karşısında bölgede görev alan sosyal çalışmacılar hayatlarında ilk defa yüzleştikleri manzaralar karşısında duygusal tükenme ve duyarsızlaşma deneyimini yaşayabilirler. Dolayısıyla sosyal çalışmacılar bu durumları daha önceden fark edip kendisinin de destek alabileceği kişi ya da kuruluşlarla irtibat halinde olmalıdır. Büyük felaketler altından kalkması güç sorunları da beraberinde getirir. Bu süreçte kısa sürede toparlanmak mümkün olmazken uzun vadede de her şeyi eski haline getirmenin olanağı yoktur. Bu karmaşanın içerisinde sosyal çalışmacılar kendilerini başarısız görebilir ve yetersiz hissedebilirler. Süreç içinde diğer meslek elemanlarıyla düzenli toplantıların yapılması olayların kişiselleştirilmesine engel olabilir. Her krizin kendi içinde fırsatları da barındırdığı unutulmamalıdır. Afet çalışmalarına katılan sosyal çalışmacılar bölgede yaşadıkları zorlukları sağlıklı yollarla aşabildikleri takdirde hem mesleki anlamda hem de kişisel anlamda gelişim sağlayacaklarını bilmelidirler.

123

5.12. Sosyal Çalışmacının Deprem/Afet Bölgelerindeki Farklı Görev ve Sorumlulukları Neler Olabilir? İkinci grubun raporunda yeraldığı gibi Türkiye depremlerde insan kaybı açısından Dünya’da üçüncü, etkilenen insan sayısı bakımından sekizinci sıradadır (AFAD ve Tarihçesi). Bu bilgileri üreten araştırmanın Kahramanmaraş depreminden önce yapılıp bu yazının daha önce siteye konduğunu düşünürsek Kahramanmaraş Depreminde Türkiye’nin bu deprem itibariyle her iki bakımdan da birinci sıraya yükselmiş olabileceğini düşünmek yanlış olmaz. Depremden etkilenmek Depremde o müthiş, sinir bozan sarsıntı ve evlerinin yıkılacağı korkusunu yaşayan, hem de iki büyük deprem ve ardçılarıyla birçok kez yaşayan insanların en hafifinden yaşadığı korku, en ağırından yer sarsıntısının ruhlarda ve bedenlerde yarattığı sarsıntı (travma) kaç kişiyi etkilemiştir acaba? Ve bu sarsıntıların sonunda ortaya çıkan sosyal sarsıntı hatta sosyal yıkılmaların etkileri kaç insanın yaşamında değişikliğe yolaçmıştır? Bakalım mı? Kahramanmaraş Depremi olarak adlandırılan ve 11 ili etkileyen depremde, TÜİK’in 08 02 2023 tarihli açıklamasıyla deprem bölgesindeki 10 ilin 2022-2023 sayımıyla (itibarıyla) nüfusu 13.451.000 kişi. Buna depremden etkilenen iller içine daha sonra alınan, 591,497 kişilik nüfusuyla ile Elazığ’ı da katarsak 14.042.497 kişinin depremden etkilendiğini söyleyebiliriz (Haber Türk, 2023). Bir de bu illerde 1.700.000’in üzerinde Suriyeli yaşadığı da aynı haber içinde yeralıyor. Yani iki milyona yakın da yabancımız depremden etkilendi ve çoğunluğu kendi dilleriyle kendilerinin ellerinden tutacak yardım gereksinimi hissettiler içlerinde. (Derdini anlatması için hepsine yetişecek çevirmen nereden bulursunuz? Hele kaç sosyal çalışmacı Arapça ve diğer geçici sığınmacıların dilini biliyor, kendilerini dinleyecek, anlayacak kadar?) Bitmedi. Haberlere göre Kahramanmaraş depreminde ortalama 5,5 Milyon çocuğun etkilendiği birçok kaynak tarafından söylenmektedir. (T.C. Üsküdar Üniversitesi, 2023). Bitmedi. Çünkü bu depremde resmî rakamlara göre, depremden 37 gün sonra zamanın İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından yapılan açıklamayla 48.448 kişinin öldüğü duyuruldu. “Yaşamını yitirenlerden 6 bin 660’ı yabancı uyruklu ve çoğu Suriye vatandaşı” dedi. Bu sayı verildiği zaman daha birçok göçük kaldırılmamıştı. Aylar sonra göçük altından ölü çıkarıldığı haberleri yayılıyordu. Gene İçişleri Bakanının 19 06 2023 tarihli rakamlarıyla (134. Gün) ölü sayısı 50.783 kişidir. Bunların ortalama 7000’i ölürken anadilleriyle ettikleri feryatlarının ve yardım çağrılarının anlaşılmadığı ezgisiyle ezilen yabancı uyruklu ve çoğu Suriye vatandaşıdır (CNN Türk Haber, 2023). Ölenlerin yakınlarının, derinden etkilenenlerin ve 5,5 Milyon çocuğun sadece yaşadığı değil, analarıyla babalarıyla birlikte çığlık çığlığa evden dışarı kaçmaya çalışmasının 124

yaratacağı, evden çıkabildim, çıkamadım kaygısı, gördüğü karmaşık dehşetin çocuk ruhunda yerleşecek ne boyutta taravmalara işaret ediyor, kaçını bilebiliriz? Çocukların travmasına bir de (a) yakınları, tanıdıkları ölenler ile (b) yakınlarından ölen olmayan, ancak hergün ölüm haberleri alanların içlerinde şiddetlenen sarsıntıların (travmaların) nasıl bir çarpanla arttığını kim hesaplayabilir? Bunun matematiği yok ki! Sosyal çalışmanın afet durumlarında tüm travma geçirenlerin gereksinimleri bir yana özel gereksinim gruplarına özellikle arka çıkması gerektiğini biliyoruz. Bunlar tüm nüfus içinde bebekler, çocuklar, kadınlar, engelliler ve yaşlılardır. Bu nüfus gruplarıyla çalışmak ayrı bir bakış, ayrı bir yaklaşım ve ayrı yöntemler ister. Sosyal çalışmacı hangi birine yetişsin, diye akla gelecektir? Yetişebilmek bir yana bu genel sorunlar içinde öyle travmatik, beklenmeyen, düşünülmeyen sosyal sorunlar çıkabilir ki sosyal çalışmacı o güne değin böyle bir sorunlar karşılaşmamış olabilir. Bütün bu birden ortaya çıkan yeni sosyal sorunlara da aynı meslek ilgisiyle yaklaşmak boyun borcu olduğu kadar mesleksel sorumluluktur. Kısa sürede bunların çoğuna ulaşmaya çalışmak için yeni yaklaşım ve yöntemler bulmak sosyal çalışma mesleğinin işidir, buradan bilemeyiz, ancak bulunmalıdır. Ağır travma dönemlerinin ayrı çalışma modelleri ortaya çıkacaktır. Bu nüfus gruplarıyla sosyal sağlık çalışmaları yapmak için de sosyal çalışmacılar gönüllü gönülsüz gençleri yanına çeker, onları bilgilendirir, kazanır, enerjilerini verimli sosyal etkinliklere, sivil çalışmalara harcamalarını sağlar. Böylelikle gençlerle de çalışmış olur. Sosyal tedavi için yeni yöntemler bulunur. Bunun için yaratıcı bir öneri karşımıza çıkıyor: Yıldız ve Kırtepe imzalı bir “araştırma makalesinde” şöyle bir cümle kurulmuş. “Sonuç olarak; gençlik merkezlerinin afet sonrası planlamalarına yönelik bütünleşik, sistemli ve detaylı afet yönetim planlamalarına ihtiyaç olduğu, gençlik merkezî çalışanlarının yılın belirli dönemlerinde psiko-sosyal eğitimler alması gerekliliği görülmüştür.” (Yıldız; Kırtepe, 2020, 3693) Bu demektir ki, afet durumlarında gerekli olan “psikososyal destek” sağlanmasının önemi yazarlar tarafından görülüyor, ancak bu öyle bir iş ki, çalışan kim, hangi yaşta, hangi meslekten olursa olsun, “gençlik merkezî çalışanları”na yılın belirli dönemlerinde bir süre “psiko-sosyal eğitimler” verilmeli ve deprem olursa bunlar bu desteği sağlamalıdır. Üzerinde düşünülecek ve tartışılacak bir öneridir. Yukardaki iki örneği verirken şunları düşünemeden de edemiyor insan:

125

Psikososyal destek, psikososyal çalışma, psikososyal tedavi gibi kavramların içini nasıl doldurduğunuza bağlı olarak kolay ya da ciddi bir iş olacaktır. Sanırım ne olduğu iyice okuyup anlaşılmadan psikososyal destek diyerek genel geçer desteklerle iş yapılması anlaşılması yaygındır. Bu çalışmaları ciddi boyutta yapabilmek için uzun yıllardır Almanya’da altı yıldan az olmayan düzenli eğitimler alınmaktadır, son iki yılda da üniversitelerde lisans düzeyinde öğrenimlerinin açılması kararı alınmıştır. Düşünün üniversite dışında altı yıl, üniversiteden alırsanız dört yıl stajıyla birlikte okumanız gerekiyor. Türkiye’de birkaç haftalık, aylık ve verenin kim olduğu önemsenmeden alınan kurslarla bu işleri yapmaya insanlar soyunabiliyor. Bu işleri her kursa gittim, öğrendim diyenin yapabileceğini sanmak işi hafife almak olur. Ya da ilgili kavramların içinin sığ doldurulduğu düşünülebilir. Aslında Almanya’da bu işleri üç meslek yapmaya izinlidir. Başta psikiyatrist olmak üzere psikolog ve sosyal çalışmacı. Görülüyor ki, tıp, psikoloji ya da sosyal çalışma lisans diplomasına sahip olmak gerekiyor psikoterapist olabilmek için. Psikososyal çalışmaların o ağırlıkta olmadığı düşünülebilir. Bu doğrudur da, ancak gene de oldukça bilgili ve konuya ve alana yatkın olunması gerektiği vurgulanmalıdır. Öyle akla geldiği gibi, yanak okşayıp, elini omuzuna koyup, gözlerine bakıp ağlama, geçer bunlar demek psikososyal destek vermek demek değildir! Psikososyal desteğin içeriği ayrı bir yazı konusu olduğu için burada kesiyorum.

5.12.1. Özel Gereksinimli Hastaların Sorunları Ancak hiçbirimiz başka çeşit özel gereksinim grupları da olabileceğini bugüne değin düşünmedik. Kahramanmaraş Depremi bizlere bunun güzel bir örneğini vererek öğretti. Sadece bir örnekle çok özel gereksinim grupları olabileceğini öğrendik. Bu örneği ortaya çıkaranlar çölyak hastalarıdır.

Şekil 3. Çok güzel, duyarlı ve ayrıntılı bir örgütlenme ve düzenleme.

Bunlar kendi aralarında sosyal medyada yer alarak bu sayfada gördüğünüz duyuruları yaptılar… Ne de güzel yaptılar. 126

… ve bu grup için çok önemli bir dikkat çekme programı uyguladılar. Kutlayarak alkışlıyorum. Sosyal çalışmacılara da alışılmışların dışında özel gereksinim grupları olduğunu öğrettiler. Beyinlerini (düşünme) ve gözlerini (gözlem) açarak toplumda başka ne çeşit özel gereksinim grupları olabileceğini düşünmelidir sosyal çalışmacılar ve onları da görev kataloglarına almalıdır. Çölyak hastaları gibi, sosyal çalışmacılar, laktoz intoleransı yaşayan kimseleri de hizmet kataloglarına almalıdır. Çünkü, idealini konuşuyoruz, özel gereksinim sahiplerinin sorunlarını çözmek için sosyal çalışma vardır. Laktozsuz süt gereksinimi de sosyal hizmetlerin gerek duyduğu her türlü maddeyi toplayan, duyuran afişe etmesi gereken sosyal çalışmacıların sağlama hedeflerinde olmalıdır. Hele afet dönemlerinde… Düşünebiliyor musunuz bebek süt içecek ve laktozsuz olması gerek!24

5.12.2. Sokakta Yaşayan Kadın Sorunu Bir başka örneği de hem deprem/afet bağlamında ele alabiliriz hem depremdışı zamanlarda… Bu da Almanya’da Almanların “dört duvar sosyal çalışması” (Vier Waende (4 Waende) Soziale Arbeit (Social Work)) olarak adlandırdıkları sosyal çalışma çeşididir. Farklı bir sosyal çalışma meslek alanı olarak Türkiye’de geliştirilmesi istenen, sokakta yaşayan, özellikle, kadınların “dört duvar” sahibi yapılması sosyal çalışmasıdır. Bu önemli, kısa sürede çözülen bir sosyal çalışma meslek alanlarından biridir. Özellikle depremde evleri yıkıldığı için, sadece kadınlar değil, çocuk, genç, yetişkin, yaşlı, engelli birçok insan sokakta kalmaktadır. Bunların da “dört duvar sahibi” yapılması sosyal çalışmanın depremde ivedi görevlerinden biridir. Kuşkusuz bu sosyal çalışma için -

Devletin sosyal devlet rolünün çalışıyor olması,

İlgili bakanlıkların konuyla ilgili sorumluluklarının tüzel düzenlemeler olarak hazırlanması yapılması (mevzuatlaştırılması), -

kamusal kaynakların ayrılması ve

sosyal çalışma mesleğinin bu alanla ilgili kendi iç ve dış yapılanmasını tamamlamış olması gerekir. (İç yapılanmadan, sosyal çalışmacıların bu alanda etkin ve sorumluluklarının bilincinde olarak çalışabilecek yeterliğe (eğitim öğretim ve tüzel düzenlemelere uygun olarak) ulaştırılmaları; dış yapılanmadan da Aile ve Sosyal

Bu konuyu ben de sosyal medyada aynı gün duyurdum. Tanımadığım birinden şöyle bir geribildirim aldım: Şaziye Demir, Aile Bakanlığında Engelli Bakım Elemanı Sosyolog, +90 551 106 50 86 24

Hocam Allah razı olsun bu önemli bir konu 🤲 Demek ki çoğunluğu ilgilendirmeyen bir özel durum da bir kişinin bile sorununu çözmeyi gerektiriyorsa sosyal çalışmacı bu çalışmadan kaçınamaz.

127

Hizmetler Bakanlığında bu amaca yönelik olarak birimin belirlenmesi ya da kurulması ve sosyal çalışmacı kadrolarının bu birimlere yeterlice atanmış olmaları kastedilmektedir. Türkiye’de – yeterliliğini yetersizliğini ve niteliklerini tartışmıyorum – ancak anasız babasız çocuklar için çocukevleri ve sevgievleri vardır. (Eski çocuk bakım yurtları ve yetiştirme yurtları.) Yaşlılar ve engelliler için de kuruluşlar vardır. Ancak kadınlar için varolduğunu bildiğimiz kadın konukevleri (başka deyişle sığınmaevleri) bu iş için yeterli değildir. Çünkü oralarda en fazla altı ay gibi belirli bir süre kalınabilmektedir, çünkü bu evler şiddet gören, sokağa atılan kadınlar için düşünülmüştür. Oysa sokakta yaşayan kadınların alınarak sürekli kalabilecekleri barınaklar ayrı bir sosyal yapılanmadır. Baştan düşünülmeli ve ancak bu konuda kendilerini yetiştiren sosyal çalışmacılar da örgütleme ve düzenleme konularında sözsahibi olmalıdır. Bu evler deprem zamanında geçici çözümler olarak ele alınmaktadır, ancak sokakta yaşayan kadın sorunu depremdışı zamanların da ağır ve yaralı bir konusudur. Sokakta yaşayan kadın konusu özellikle ABD ve Avrupa ülkelerinde çok daha yaygındır. Sokakta yaşayan bir gençkızın başına gelen felaketi şu haberden okuyabilirsiniz. (Bkz. Posta, 2023) Bunlar gibi daha birçok görev birimi 1999 Marmara Depreminden sonra AKSUM (Akdeniz Üniversitesi Sosyal Hizmetler Eğitim, Araştırma ve Uygulama Merkezi) ile Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Akdeniz Bölgesi Şubesi işbirliğiyle hazırlanan “DOĞAL YIKIMLARDA SOSYAL HİZMETLER – KILAVUZ” adlı kitapçıkta yer almaktadır. Bu kitapçık bir takım tarafından aylar süren düzenli çalışmalar sonunda hazırlanmış ve AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ Rektörlüğü tarafından AKSUM Yayını olarak bastırılmıştır (2000). Kitapçık bu raporun sonuna ek olarak konulmuştur. Bu bölümde yer vermediğimiz diğer görevler oradan okunabilir. (Bkz. Ek 3).

5.12.3. Beklenmedik Durumlar Ortaya Çıkabilir: “Hollanda'da Tek Başına Bulunan 5 Yaşındaki Depremzede ile İlgili Flaş Gelişme” 24 Mayıs 2023 günü medyada şöyle bir haber çıktı. “Hollanda'da Tek Başına Bulunan 5 Yaşındaki Depremzede İle İlgili Flaş Gelişme” “Hollanda’nın güneyindeki Maastricht kentinde, depremzede olduğunu söyleyen 5 yaşındaki bir Türk çocuğu yapayalnız halde bulundu. Tek kelime Hollandaca bilmeyen çocuğun ülkeye nasıl geldiği araştırılıyor. Öte yandan Türkiye, çocukla ilgi olarak girişim başlattı.” Keşke bilebilseydik. Türkiye’de böyle bir durumla ilgili olarak girişim başlatan teek kamu kurumunun Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı olması gerekiyor. (Kuşkusuz İçişleri Bakanlığı üzerinden…) Acaba hangi bakanlık başlattı?

128

Kahramanmaraş depremi sonrası çocuk hakları konusunda çalışma başlatan Afet-Çocuk Sivil Koordinasyon Ekibi (Bir STÖ), olayla ilgili olarak insan kaçakçılığından endişe edildiğini belirtti. Neden Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği bir görüş açıklamıyor? Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından yapılmış bir girişimin mutlu haberini verip desteklemiyor? Ya da neden bunu önermiyor, hiçbir kurumu uyarmıyor? Bu işi değil mi? “Maastricht polisinin Instagram hesabından “Büyük şehirde tek başına” başlığıyla yapılan açıklamada, 5 yaşındaki bir Türk çocuğunun şehir merkezinde yalnız başına dolaşırken bulunduğu belirtildi.” “BBC Türkçe'den Yusuf Özkan'ın haberine göre Türkçe konuşan ve hiç Hollandaca bilmeyen çocuğa, polis tarafından bir şekerci dükkanından şekerleme alındı ve daha sonra karakola götürüldü.” “Karakolda yemek ve dondurma ikram edilen çocuk, Türkçe bilen bir polisle sohbet etti.” “Türkiye’den geldiğini anlatan çocuk, anne ve babasının ülkelerinde olduğunu, ikisinin de 6 Şubat’taki depremde yaralandığını söyledi. Hollanda’da polis tarafından sosyal çalışmacılara teslim edilen ve oradan da bir koruma merkezine yerleştirilen çocuğun durumunu acilen ve her gün SHUDER izlemeli ve çocuğa sahip çıkmalıdır. Türkiye’de hangi kamu kurumunun neler yapması ve bu çerçevede sosyal çalışmacıların neler yapması gerektiğini planlayıp açıklamalı ve ilgililere acilen önermelidir. Sesi ve nefesi duyulmadan bir STÖ yok hükmündedir. Türkiye’den yabancı dil bilen bir sosyal çalışmacı kamu tarafından görevlendirilerek çocuğun Türkiye’ye getirilmesi için Hollanda’ya gitmelidir. Dernek hukuksal süreci izlemeli, ona uygun çözümlerini açıklamalıdır. Bunun için mesleksel bir plan oluşturarak uygulamaya koymalıdır. Bu çeşit olağanüstü, beklenmedik olaylara Türkiye sosyal çalışması sürekli hazır olmak durumundadır.

5.12.4. Güzel Bir Sosyal İyileştirme Örneği (Uzun Bir Sosyal Tedavi Sürecinin Küçük Bir Parçası) Depremde sosyal çalışmacının rollerine değinirken, 26.12.2003 günü İran’ın Bam kentinde Saat 05:26’da, 6,6 büyüklüğünde yaşanan ve 25.000 ölü, 50.000 yaralı ve 100.000 evsiz kalmayla sonuçlanan depremde (Turkdemir ile Aysun, 2005) sosyal çalışmacılar dünyanın her tarafından gelerek kurtarma çalışmalarına katıldı. Depremin bölgeyi vurduğu sabaha karşı ve yakındaki Kerman City'den sosyal çalışmacılar saat 11.00 civarında afet bölgesine varmaya başladı (Javadian, Reza). Aile üyelerini kurtarmak için felaketten kurtulanlara yardım ettiler, çökmüş binaların altından cesetleri çıkarmaya yardım ettiler, Ölüler için cenaze törenleri düzenlenmesine destek oldular. Barınak

129

arayışına yardımcı oldular ve enkaza rağmen kurbanlar için yiyecek ve erzak toplayıp dağıtılmasına yardım ettiler. Bu yoğun çalışmalar arasında bir sosyal çalışmacının bi depremzedeyle yaptığı şu görüşme sosyal desteğin ne denli zor, ne denli zekice kurgulanması gerektiğine çok güzel bir örnektir25. Örnek Olgu - Çözüm Üretimi Sosyal çalışmacı ilk önce danışanın korkusunu konuşarak ve duygusal destek vererek azaltmaya çalışır. Sonra onun felaket gerçeği ile yüzleşmesine destek olur. Bam depreminde yapılan bir olgu çalışmasında depremzedenin ailesini ve arkadaşlarını kaybetmesine karşı gösterdiği tepki ve sosyal çalışmacının buna kültürel olarak yaklaşması durumun danışan tarafından daha değişik görülmesine destek olmuştur. Aralarında görüşme şöyle gelişmiştir: Depremzede: (Yakınlarının ölmesi üzerine.) Ben neden ölmedim? Şimdi onları nasıl ziyaret edeceğim? Kendimi öldürürsen belki onları yeniden görebilirim! Sosyal çalışmacı: Ailen, arkadaşların nereye gittiler? Depremzede: Cennete. Sosyal çalışmacı: Kendini öldürürsen sen nereye gideceksin? Depremzede: Cehenneme. Sosyal çalışmacı: O zaman kendini öldürürsen, onları ziyaret edebilir misin? Depremzede: Hayır. Sosyal çalışmacı: O zaman kendini öldürmen bir çözüm değil. Bu mükemmel ikna görüşmesinde sosyal çalışmacı iyi tanıdığı o yörenin kültürünü iyileştirme hedefine uygun olarak kullanmış ve hedefine ulaşmıştır.

5.13. Model ve Yöntem Bulmak, Seçmek Önemli Sosyal çalışma lisans düzeyinde yapılan, belirli bir bilimsel disipline sahip mesleklerden biridir; yani “profession”dur, “occupation”26 değildir. Belirli kuramsal temelleri, gözlem Aldığım kaynak bunu iyi bir danışmanlık örneği olarak yazmış. Gazeteci bakışı ve anlayışı olarak görmek gerek. Aslında bu okuyacağınız danışmanlık değil iyi bir tedavi sürecinin küçük bir parçasıdır. 26 İngilizcede meslekleri ifade eden iki ayrı kavram vardır. Profession, lisans mesleklerini, occupation önlisans mesleklerini anlatır. Çünkü bu iki meslek kavramı ve ifade ettiği meslekler içerik, işlev öğretim modelleri açısından birbirinden çok farklıdır. Bu fark, bu kitabın konusu olmadığı için girmiyorum, lisans meslekleriyle önlisans meslekleri arasındaki farklarla belirlenir. Lisans meslekleri dört ve beş yılda (tıp), önlisans meslekleri iki yılda tamamlanır. Ek bilgi: Occupation olarak adlandırılan meslekler Avrupa ve ABD’de – özel üniversitelerdeki birkaç istisnasıyla – ortaokuldan sonra gidilen lise yerine, yönlendirilerek yollanan, ortaokul ile üniversite arasında üç yıllık, adları da “meslek okulu” (Berufsschule, f) olan 25

130

ve deneye dayanan çözümleri, uygulama için mesleğin her alanına ait modeller ve yöntemleri ve bunların hepsini çerçeveleyen insana ve bilime yönelik etik değerleri ve kuralları vardır. Bütün bunlara uyarak, bu çerçeve içinde sosyal çalışma mesleği uygulamada işlemeye başlar. Sosyal çalışmacı bireyle, aileyle, grupla ve toplulukla/mahalleyle çalışırken önce uygulama modelini seçer. Seçilen model içinde bilimsel ve etik kurallar çerçevesinde uygulamaya dönük kendine özgü meslek yöntemlerini kullanır. Yöntemleri kullanırken o yönteme uygun teknikleri harekete geçirir. Teknikleri başarılı kılmak için de zaman zaman taktiklere gereksinim duyar. Bu üçlü bütünlük içinde sosyal çalışma mesleğin bilimsel ve etik temellerinden kopmadan işlevini yerine getirir; uygulamalar yapar. Bu kesintisiz bir çalışma sürecidir. Herhangibir afet durumunda sosyal çalışmacı çalışmalarının tamamını düzen içinde yapacak olanaklara sahip olmayabilir. Acil müdahale durumunda kullanacağı modelde uygulama yöntemleri de tektir, bellidir. İnsanları önce kurtarmak, insan olarak yaşamlarını sürdürebilecekleri “ilk el” ve “ilkel” hizmetler örgütler, düzenler, işletir ve yürütür. Bu sosyal hizmettir, sosyal hizmetlerdir. Sosyal hizmet insanı herşeyden önce en alt düzeyde yaşama bağlayacak, temel gereksinimlerinin karşılık beklemeden (para, mal, hizmet) gereksinim sahibine ulaştırılmasıdır. Çünkü o anda yapılması gereken sadece budur. Afetin, felaketin boyutlarına yaygınlığına ve derinliğine göre ivedi sosyal hizmet sağlama süreci birkaç haftadan birkaç aya kadar sürebilir. Ondan sonra dinginleşme dönemi başlar ve sosyal çalışmacı insanların eski ya da yeni sosyal ortamlarının yaratılması, bozulmuş aile düzenlerinin (ev bark) kurulması, ekonomilerinin işlemeye başlaması, toplumsal rollerini yerine getirmeye başlamaları, sosyal yaşamlarının kültür, sanat, spor etkinlikleriyle varsıllaştırılması, yani yeniden bir sosyal yaşam ortamında eski işleyişlerin harekete geçirilmesi için çalışmalara yoğun olarak başlar. Bu süreçte önce modelini belirler (okul sosyal çalışması, hükümlü ve tutuklularla sosyal çalışma, hastanede, cezaevinde sosyal çalışma, afetlerde sosyal çalışma, depremde sosyal çalışma vb. gibi). Bu modellerin belirlenmesinden sonra hedef kişiye, aileye, gruba, mahalleye, kitleye uyan, sosyal çalışmacının sosyal sağaltım hedefine, sorunun kapsamına (darlığına genişliğine), büyüklüğüne (yaygınlığına ve derinliğine), hedef kitlenin gereksinimlerine, kültürel ve ruhsal yapılarına göre yöntem ve teknik bütünlüğünü sağlayarak uygulamaya başlar. Bu kitap sosyal çalışma yöntemlerinin anlatılacağı bir kitap olmadığı için konuya fazla girmiyoruz. Ancak sosyal çalışma yöntemsiz olmayacağı gibi yöntem kullanmada da sosyal çalışmacı yetkilidir ve hangi yöntemi uygulayacağı konusunda esnektir.

okullarda öğrenilir. Üniversiteler sadece lisans mesleklerinin öğretim kurumlarıdır. Liseye giden öğrenci üniversiteye gitme hakkına sahiptir, Meslek okulunu bitirenler üniversitede okuyamazlar. Okudukları mesleğe başlamak durumundadırlar. Bu nedenle üniversitede eğitim verilmez, öğretim verilir. Buna İngilizce Study, Almanca Studium, n; ilk ve ortaokuldaki eğitimin adı Bildung,f (education), meslek okullarındaki eğitimin adı da Ausbildung, f olarak adlandırılır. Üniversitede eğitim olmaz, öğretim (Studium) yapılır. Bu da her üç “eğitimin” farkını belleklere yerleştirir.

131

Temel erek, etkilenenlerin, yeniden yaratılmış ya da eskisi korunarak yeniden canlandırılmış sosyal yaşama sorunsuz uyumlarının sağlanmasıdır. Bu yönde sosyal çalışmacı tüm yöntemleri ve destek araçlarını kullanır. Ancak orada da yapılanların sokaktaki yurttaşın yaptıklarından farklı ve mesleki disiplin içinde yapılıyor olmasını sağlayacak olan şey, lisans öğreniminde öğrendikleri ve meslek deneyiminde kazandıklarının içselleştirilmiş olmasıdır. Bu içselleştirme onu meslek elemanı yapar. Bu içselleştirme onun mesleki farkını hem ortaya çıkarır hem gösterir. Deprem gibi afetlerde sosyal çalışmacı bir yandan sokak sosyal çalışması (street social work) yaparken bir yandan da klinik sosyal çalışma (clinical social work) yapacaktır. Bir yandan tıbbi sosyal çalışma (medical social work) yaparken, aynı zamanda okul sosyal çalışması da (school social work) yapacaktır. Sosyal çalışmacı deprem bölgesinde ve ilgili alanlarda bu çeşitliliğe açık ve hatta alışkın olmalıdır. Deprem olgusu meslek uygulamalarında da çeşitliliği zorunlu kılar. Belki şu söylenebilir. Depremin sosyal hizmet verilme aşaması olan ilk birkaç hafta ya da birkaç ayda sosyal çalışmacının sosyal hizmetle sınırlı görevleri azalmaya başladığı zamana değin sokak sosyal çalışması ağırlık taşır, taşımak zorundadır. Sonra sokak sosyal çalışma hedef kitlesi ve sokak sorunları büyük oranda azalacağı için sosyal sosyal çalışması başat uygulama olmaktan çıkacaktır. Bu aşama geçildiği zaman diliminde - gene farklı boyutta sokak sosyal çalışması, mahalle sosyal çalışması sürdürülmekle birlikte - deprem bölgesinin oturma ve sakinleşme aşamasında daha çok klinik, okul sosyal çalışması, engellilerle sosyal çalışma, göçmen, sığınmacılarla sosyal çalışma gibi farklı meslek alanları öne çıkacaktır. Sosyal hizmet olabildiğine geri plana itilecektir. Deprem bölgesinde çalışan sosyal çalışmacı yanına yaklaştığına vereceği teselli ile bilimsel temelli görevini yapmış olmaz; sadece iyiniyetli, merhametli, sevecen bir yurttaş olarak görevini yapmış olur. Onun meslek elemanı olarak ilk yapması gereken yöreye, yerele, soruna ve kültüre uygun çalışma modelini ve o modelde kullanacağı yol ve yöntemlerini seçmek ve uygulamaya başlamaktır. Sosyal çalışmacı ve ondan hizmet bekleyen yöneticiler bu sürecin düşünme ve yaratma isteyen, uzun evreli bir çalışma süreci olduğunu bilmelidir. Meslek yöntemleri belli olmakla birlikte, etik kuralları çiğnemeden sosyal çalışmacı yöntemi farklılaştırabilir ya da farklı yöntemler bulabilir; kullanabilir. Buna düşünsel olarak sürekli açık olmalıdır. Yöntem nedir? Örneğin, nasıl ki arama kurtarma takımındakiler göçük altında kalanı kurtarmak için farklı yöntemler kullanıyorlar. Bunlardan biri domuz damı olarak adlandırılıyor. Bu ne demek? Arama-kurtarmacılar yaklaştıkları bir göçüğe girmeden önce düşünüyor ve göçük çökmeyecekse, kurtarma kolaysa hemen içeri girip göçükte kalanı çıkarabilirler, ancak ciddi/tehlikeli yıkımlarda, a)

önce nasıl bir yöntem kullanmaları gerektiğini düşünecekler, sonra, örneğin, 132

b) domuz damı yöntemiyle bu göçük altında kalanı kurtarabiliriz diyecekler, c)

karar verecekler,

d) sabırlı ve zaman alan bir uygulamaya başlayarak domuz damı yöntemiyle kurtaracaklardır. Sosyal çalışmacılar da, a) bu sorun sahibini hangi yöntemle kurtarabiliriz diye düşünecekler, b) karar verecekler, c) uygulamaya başlayacaklar, d) sabırlı ve zaman alan çalışmayla uygulamayı yürütüp e) önceden belirledikleri sosyal sorun/lar/dan kurtaracaklardır. Ve bu afetin ve sosyal sorunun büyüklüğüne göre oldukça uzun bir zaman alacaktır. Ne kadar zaman alacağını sorunun yapısı ve şiddetiyle, kişinin özgücü, inancı ve iyileşme iradesi ile çalışılan fizik koşullar belirleyecektir. Ancak genel sürecin formülü, birkaç aydan az, başvuranı bıktıracak denli çok olmaması gerektiğidir.

5.14. Sonuç ve Değerlendirme Birden karşımıza çıkacak herhangibir afet durumunda bu ivedi durumlara karşı donanımlı ve hazır olabilmeleri için Türkiye’de sosyal çalışmacılar düzenli çalışan çevrimiçi gruplar kurmalıdır. Konulardan anlayanlar, kendilerini konuya yakın hissedenler ve kendilerini meslekî olarak geliştirmek isteyen özellikle gençler, biraraya gelip birbirlerinden öğrenmeli, tartışmalı, farklı durumlara çözümler üretmelidir. Bu konuşmalar kayda alınmalı, kağıda dökülmeli, raporlanmalıdır. Akdeniz Üniversitesi Sosyal Hizmetler Merkezi (AKSUM) tarafından 1999 depremi üzerine 17 kişilik bir sosyal çalışmacı grubu tarafından geliştirilip yayınlanan “Doğal Yıkımlarda Sosyal Hizmetler” el kitapçığı 1999 depremi ürünüdür. Eskimiştir. Afet alanlarında çalışan meslektaşlar tarafından geliştirilerek yeniden yayınlanır duruma getirilmeli, güne uygun zenginleştirilmiş ve geliştirilmiş bir kitapçık olarak WEB’e yerleştirilmelidir. Deprem felaketlerine en yakışan sosyal meslek sosyal çalışmadır. Yapacak öyle çok işi vardır ki, anlatılamaz. Enkazdan aile, akraba, arkadaşlarından eksikli çıkıp çaresiz kalanların yaşamlarının yeniden kurulmasında sosyal çalışma. Enkazdan bedensel olarak eksikli çıkıp engelli olanların yaşamalarının yeniden kurulmasında sosyal çalışma. 133

Enkazdan ruhsal sarsıntılarla çıkıp ya da ertesinde travma nedeniyle stres yaşayanların sosyal yaşamları uzun evreli bozulanların yaşamlarının yeniden kurulmasında sosyal çalışma. Enkazdan çıkıp yalnız kalanların yalnızlıklarının çözümünde sosyal çalışma. Enkazdan yalnız çıkıp sokakta kalanların geleceklerinin yeniden kurulmasında sosyal çalışma. Sosyal çalışma sosyal sorunları çözerek insanın ruhsal ve fizyolojik rahatsızlıklar geçirmesinin önüne geçen meslek. Sosyal çalışma sosyal sorunları çözerek insanın yaşadığı ruhsal ve fizyolojik rahatsızlıkların hafiflemesini ya da ortadan kalkmasını sağlayan meslek. Sosyal çalışma herhangi bir nedenle aile ilişkileri bozulanların eski sağlıklı aile yapılarına dönmelerini sağlayan tek meslek. Sosyal çalışma insanların sokakta, arkadaş grubunda, işyerinde… yaşadığı ya da yaşadığını düşündüğü haksızlıkların kişiyi ve karşı tarafı birlikte olaya katarak çözebilen tek meslek. Sosyal çalışma kişinin, grubun, ailenin ve mahallelinin yaşadığı sosyal sorunlara bilimsel müdahale yaparak ortadan kaldıran ya da hafifleten sosyal meslek. Sosyal çalışma sosyal hizmetleri disipline eden, insanı incitmeden verilmesini sağlayan sosyal meslek. Sosyal çalışma sosyal hizmetlerin verilen sosyal hizmetle insan arasındaki değer dengesini gözeterek verilmesini sağlayan sosyal meslek. Sosyal çalışma sosyal hizmetlerin ilgisiz görünen diğer sosyal sorunların çözülmesine de aracılık etmesini sağlayan sosyal meslek. Sosyal çalışma insanı ilk adımda, temelde sosyal gören meslek. Sosyal çalışma sosyal yalnızlık sorununu ve olumsuz sonuçlarını giderecek tek meslektir. Sosyal çalışma insanın sosyal insan olduğunu bilen meslek. Böyle bir meslek insanın tüm sosyal yaşamının altüst olduğu her yerde, özellikle afetlerde/depremlerde de işlevi yüksek meslek. Yaşanmasını istemediğimiz her türlü sosyal sıkıntıların, sosyal rahatsızlıkların, sosyal sorunların, sosyal hastalıkların sağlıklı sosyal sonuçlar üretmesi için çalışan meslek. Her türlü sosyal sorunla mücadele mesleği, sosyal çalışma. Sadece sosyal yardım vermek değil!

134

Kaynakça AÇR hakkında bilgi almak için: https://ceviridernegi.org/arc-hakkinda (Erişim. 21 07 2023) Ahmadi, H. (2004) ` The Role of Education in Decreasing the Problems of Earthquake', Journal of Culture and Research 134(10): 55—67 Bookinton, “Gönüllü Çevirmenler Afet Bölgesinde Hizmet Veriyor”, https://www.bookinton.com/gundem/gonullu-cevirmenler-afet-bolgesindehizmet-veriyor/, (Erişim. 21 07 2023) Bulut, Alev. “Fark Yaratan Röportaj: Afette Rehber Çevirmenlik Organizasyonu”, 31 03 2023, https://www.farkyaratanlar.org/tr-tr/haberler-duyurular/fark-yaratanroportaj-afette-rehber-cevirmenlik-organizasyonu--alev-bulut (Erişim. 21 07 2023) CNN Türk Haber, “Depremde Vefat Sayısı Kaça Ulaştı?”, https://www.cnnturk.com/turkiye/106-gun-depremde-olu-sayisi-ne-kadar-olduguncel-yarali-sayisi-kac-hangi-ilde-kac-bina-yikildi-kac-kisi-oldu, (Erişim. 25 07 2023) Çadır Kentlerde Oyuna İhtiyaç Var, https://cdn.fonzip.com/public/birkitapbirgelecek/img/ donation/blob1677769438228.png (Erişim. 12 07 2023) Çeviri Derneği, Blog, https://ceviridernegi.org/blog-kategori/page/2/ (Erişim. 12 07 2023) Çeviri Derneği, https://ceviridernegi.org/arc-hakkinda (Erişim. 12 07 2023) Çeviri Derneği, https://ceviridernegi.org/ (Erişim. 12 07 2023) Depremde Yardım İhtiyaçları Haritalandırma Portalı Kuruldu, BT Haber, https://www.bthaber.com/depremde-yardim-ihtiyaclari-haritalandirma-portalikuruldu/ (Erişim. 02 007 2023) Haber Türk, “Deprem bölgesinde 1.7 milyon Suriyeli yaşıyor”, 08 02 2023, https://www.haberturk.com/deprem-bolgesinin-nufusu-152-milyon-3563325ekonomi, (Erişim. 25 07 2023) Medikal Park, https://www.medicalpark.com.tr/psikolojik-hastaliklar/hg-2424 (E. 13 07 2023) MP3 indir. Ümit Yaşar Oğuzcan, https://mp3indirdurum.com/mp3/umit-yasar-oguzcanunutamiyorum.html (Erişim. 21 07 2023) Oyuna İhtiyaç Var, Deprem Bölgesindeki Çocukların Oyuna İhtiyacı Var, Neler Yaptık?, Destek Olmak İstiyorum, https://oyunaihtiyacvar.org/ ya da 135

https://www. oyunaihtiyacvar.org/ ya da https://cdn.fonzip.com/public/birkitapbirgelecek /img/donation/blob1677769438228.png (Erişim. 12 07 2023) Posta, “Parkta uyurken korkunç şekilde can verdi! Ceset parçaları etrafta bulundu”, 16 07 2023, https://www.msn.com/tr-tr/haber/other/parkta-uyurkenkorkun%C3%A7-%C5%9Fekilde-can-verdi-ceset-par%C3%A7alar%C4%B1etrafta-bulundu/ar-AA1dVVud (E. 17 07 2023) Psikososyal Dayanışma Ağı (PDA), “Yas süreci”, Türkiye Psikiyatri Derneği WEB sayfası, https://psikiyatri.org.tr/halka-yonelik/19/yas-sureci (E. 10 07 2023) Sabancı Vakfı Fark Yaratanlar (1), www.sabancivakfi.org (Erişim. 12 07 2023) Sabancı Vakfı, Fark Yaratanlar (2), https://www.sabancivakfi.org/tr/sosyaldegisim/fark-yaratanlar (Erişim. 12 07 2023) Sabancı Vakfı, https://www.sabancivakfi.org/tr (Erişim. 12 07 2023) Socialwork responses to earthquake: A social work intervention in Bam, Iran, SAGE Journals, Çev. Esra Hashemi Shirazi, https://journals.sagepub.com/doi/abs/10.1177/0020872807076047 (Erişim: 03 03 2023) T.C. Üsküdar Üniversitesi, “Kahramanmaraş depreminde 5,5 milyon çocuk etkilendi!”, 16 02 2023, iç. Üsküdar Üniversitesi, “Kahramanmaraş depreminde 5,5 milyon çocuk etkilendi!”, https://uskudar.edu.tr/tr/icerik/8919/kahramanmarasdepreminde-55-milyon-cocuketkilendi#:~:text=Kahramanmara%C5%9F%20depreminde %205%2C5%20milyon%20%C3%A7ocuk%20etkilendi! Tomanbay, İlhan. Madde Bağımlılığı ve Sosyal Hizmet, Istanbul: Istanbul Üniversitesi AUZEF Yy. E-Kitap, 2022, s. 272-278 Yelboğa, Nurullah. Ölüm, Yas ve Sosyal Hizmet: Geride Kalanların Yas Yolculukları, Ankara: Nobel, 2023

136

6. BÖLÜM SONUÇ VE DEĞERLENDİRME 6.1. Sonuç Büyük çoğunluğu Marmara ve Kahramanmaraş depremleriyle deneyimli uygulamacılar ile afet konularıyla düşünsel olarak ilgili akademisyenlerin biraraya gelmesiyle oluşturulmuş çalıştay grubunun ortak aklıyla düşünülüp tartışılarak hazırlanmış bu beş rapor bizlere çok çeşitli ve değerli veriler sunuyor. Şimdi de sıra geldi çalıştay sonuç raporlarının incelenmesi, irdelenmesi, değerlendirilmesi ve sonuç çıkarmalara. Bu raporlar incelendiğinde ortaya çıkan ilk önemli nokta, İlhan Tomanbay’ın kapanış konuşmasında da değindiği gibi uygulama ve düşünce üretme konumunda olan sosyal çalışmacılar tarafından raporlarda, hemen herkesin hergün üzerlerinde konuşabildiği yönetim, eşgüdüm (koordinasyon) ve genel politik ve idari değerlendirme, eleştiri ve taleplerin ağırlıkla yapıldığıdır. Bunlar haklı eleştirilerdir. Bunlar kuşkusuz yapılacaktır. Ancak konuya bir de mesleksel işlev açısından bakılırsa görülecektir ki, raporlarda iki istisna dışında sürekli ve sadece sosyal hizmetin ya da sosyal hizmetlerin ele alındığı, sosyal hizmet sunulmasındaki aksaklıkların değerlendirildiği, sosyal çalışma mesleğinin afetlerde sosyal hizmet dağıtımından başka neler yapması gerektiği konusunda, psikososyal destek ve bir yerde çocuk kadın ve yaşlıların gözetilmesi sözleri dışında, farklı görüşlerin hemen hemen hiç dile getirilmemiştir.27. İşin ilginç yanı sosyal çalışmacılar, deprem bölgesinde sosyal hizmetlerin sunulmasında da kamusal boyutta, gerek yönetim ve organizasyon düzleminde gerek sevkedici ve dağıtıcı rolünde de görülmemektedir. Yönetsel ya da düzenleme konusunda görev ve sorumluluk verilmeden alana yollanan meslek elemanlarının da akıllarına öncelikle psikososyal destek gelmektedir ki ilk günden alanda psikososyal destek veririz sözleri yayılmıştır. Bakanlıktan da herhalde kendilerine sorularak, sosyal çalışmacıların psikososyal destek için alana yollandıkları yönünde YÖK’e yazı yazılmış ve psikososyal destek çadırları kurulmuştur. Etkin ve yaygın bir düzenleme yapma, eşgüdüm sağlama sorumluluğunda olmayınca da yapılan işlerdeki aksamalar öncelikle göze batmakta ve konuşulacak konular özellikle bunlar olmaktadır. Birinci grubun raporları iki makaleden oluştuğu ve kağıt üzerinde o yazılardaki görüşlerden sorumlu yazarları olduğu için üzerlerinde konuşmayacağız. Takdir okurlarındır. Ancak o makalelerin kendi içlerinde verimli ve yolgösterici olduğunu düşünüyoruz.

Bu raporun çerçevesinin dışında kalan bu durum, ilerde gönül ister ki, gerek duyan meslek elemanlarının örgütlendiği STÖ’ler ve kişi olarak meslektaşlarla biraraya gelinerek konuşulsa mesleğe büyük katkı yapacağına inanıyoruz. 27

137

Prof. Dr. Mehmet Zafer Danış ve Doç. Dr. Talip Yiğit’e ait birinci makale (Depremlerle Başetmede Kurumsal Stratejik Düşünce Becerisi İnşası: Afet Yönetimi Stratejik Çatı Çerçeve Modeli) soyut ve yolgösterici bir yazıdır; meslek için genel anlamda önemlidir. Stratejik modeller üzerinde uygulamacı düşünen sosyal çalışmacıların bu makaleden çok alacakları vardır. Ancak bu stratejik model önerisi uygulamada ne denli yer bulmuştur, bulur, okuyucunun kendi içinde ve çevresiyle tartışmasını dileriz. Sadece afet durumlarında değil her mesleki aşamadan gözönüne alınması dileğimle. Beden Eğitimi öğretmeni olan ve ancak Sakarya Üniversitesinde rekreasyon konusunda dersler vermiş Em. Öğretim Görevlisi Nesim Yalvarıcı’nın yazısı da sosyal çalışmacılara sosyal tedavi açısından verimli tedavi örnekleri sunmaktadır. Masabaşında oturmayıp alanda görev yapan sosyal çalışmacıların “Terapi Rekreasyonun Afetlerde Rehabilitasyon Amaçlı Uygulaması” makalesinden alacakları çok ipucu bulunmaktadır. İkinci grubun, “Afet Öncesinde Sosyal Hizmetler ve Sosyal Çalışma Grubu”nun raporunda genel, istatistiki rakamlar ve bilgiler verilerek giriş yapılmıştır. İlk raporda, diğer raporlarda da sıkça görüldüğü gibi “06 Şubat 2023 tarihinde yaşanan Kahramanmaraş depremi sonrasında politikalarda yaşanan aksaklıklar ve uygulamalarda yaşanan sorunlar”a sıkça değinilmiştir. “Türkiye her afet sonrasında afet politikaları ile ilgili yeni düzenlemeler yapmış olup bunlara ilişkin gelişmeler ilgili politikalarda, planlarda ve stratejilerde yer almıştır.” Raporda TBMM, Meclis Araştırma Komisyonu Raporundan alıntılar yapılmış, 2023 AFAD raporundan alıntı yapılarak AFAD’ın “Bütünleşik Afet Yönetimi Sistemi” ile afet ve acil durumların sebep olduğu zararların önlenmesi için tehlike ve risklerin önceden tespiti, afet olmadan önce meydana gelebilecek zararların önlenmesi ya da en aza indirecek önlemlerin alınması, etkin müdahale ve koordinasyonun sağlanması ve afet sonrasında iyileştirme çalışmalarının bir bütünlük içerisinde yürütülmesi hedeflenmiştir” politikası ele alınmıştır. Rapordan anladığımıza göre kamu yönetimi tarafından afetlerle ilgili belirlenmiş faaliyetler beş aşamadan oluşmaktadır. Bu faaliyetler için sosyal çalışma mesleğinin aslında kaçınılmaz önemde olan işlevlerini ortaya çıkarıp kamuya benimsetebilmek için sosyal çalışma uygulamacılarıyla akademisyenleri mutlaka biraraya gelerek sivil örgütlenmeler eliyle çeşitli ve yaygın toplantılar, çalıştaylar düzenleyebilirler. “Bu bağlamda sosyal hizmet uzmanlarının afet öncesi nasıl bir planlamada yer alınacağının bilinmesi, bu konuda ayrıntılı envanterlerin oluşturulması önem kazanmaktadır.” Raporda afet öncesinde “sosyal hizmet uzmanları”ndan yapılması beklenenler şöyle sıralanmıştır: Örgütlenme önerisi getirilmiş, arkasından “gönüllü sosyal hizmet uzmanlarının” hazırlanması önerilmiş, sonra “afet türlerine göre” “tek tip standart” bir eğitim modülü talep edilmiş; üniversitelerle işbirliği yapılması ve mevcut yapıdaki işbirliğinin uygulamaya yönelik olarak geliştirilmesi; …” talep edilmiştir. Bu doğru 138

taleplerin gerçekleşmesinin kolaylaşması için üniversiteler dışında diğer paydaşların kimler olacağının da titizlikle belirlenmesinin doğru olacağını düşünüyoruz. Raporda bunlar gibi başka genel ve önemli öneriler de bulunmaktadır. “Üniversite 3. ve 4. sınıf öğrencilerinin danışman hocalarının süpervizyonunda görevlendirmeleri için düzenlemelerin yapılması.”, “TAMP’da yer alan üniversitelerle işbirliği konularının ayrıntılandırılması.”, “Üniversitelerin paydaşlığının sadece psiko-sosyal destekle sınırlandırılmaması, afet sırasında alanda organizasyon ve kaynakların afetzedelere ulaştırılması konularında görev alması için düzenlemelerin sağlanması”, “üniversiteler tarafından oryantasyon sürecinde öğrencilere afetlerle ilgili bilgilendirme yapılarak afetlerle mücadele konusunda farkındalık yaratılması”, “Afetlerde Psikososyal Hizmetler Birliği’nin çalışmalarının desteklenmesi, “olası afet esnasında psiko-sosyal desteğin yetersizliği durumunda ilgili meslek elemanlarının görevlendirilmesi için ödenek ayrılması”, AFAD’a bağlı İl Afet ve Acil Durum Müdürlüklerinde sosyal çalışmacıların istihdam edilmesi” istenmiştir. Bunlar önemli önerilerdir. İlgili birimler arasında çeşitli işbirliklerine vurgu yapılmış, “sosyal çalışmacıların afet yönetim süreçlerinde yer alması hem de Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesindeki afet birimiyle işbirliği içinde çalışarak afet öncesi, esnası ve sonrası süreçlerinde aktif rol alarak özellikle sosyal çalışmacıların görevleri kapsamına giren konularda kurumlararası koordinasyonun sağlanmasında rol oynamaları talep edilmiştir. Sosyal çalışmacılar için, sosyal incelemelerde ailelere afet ile ilgili bilinçlendirici önemli bilgileri aktarmaları ve ek olarak broşür hazırlanması ve bu broşürlerin dağıtılması ile toplum çalışması boyutunda bilinçlendirici faaliyet olarak gerçekleştirilmesi, gene sosyal çalışmacıların afet öncesinde deprem bölgelerinde bilgilendirme çalışmaları yapılması önerilmiştir. Bunlar afet öncesinde sosyal çalışmacılar tarafından yapılması gereken çalışmalar olarak öne çıkmaktadır. Üçüncü grup olan “Afet Sırasında Sosyal Hizmetler ve Sosyal Çalışma Grubu”nun raporunun adı “Afet Sırasında Sosyal Hizmet Çalışma Grubu” olarak kısaltılmış ve sosyal çalışma çıkartılmış, sadece “afet sırasındaki sosyal hizmetler” rapora başlık olarak alınmıştır. Buna uygun olarak raporda sadece sosyal hizmetler ele alınmış sosyal çalışmanın yükümlülükleri konusunda bir istisna dışında öneri getirilmemiştir. Raporda sorun alanları, koordinasyon, psikososyal destek uygulama, dezavantajlı gruplarla çalışma, temel ihtiyaçların karşılanması, medyanın bilinçsiz kullanılması, mesleki yetkinlik ve sınırların korunması, sahada danışma ve yönlendirme süreçlerinin yönetilmesiyle etik sorunlar ve sosyal riskler olarak sıralanmış ve herbiri üzerine açıklamalar yapılmıştır. Rapora göre sosyal hizmet uzmanları afetin ilk anından itibaren tıpkı arama-kurtarma ekipleri gibi sahada olmalı ve aktif çalışmalar yürütmelidir. Koordinasyon merkezleri ve kriz masalarında liyakatli ve süreci bilen sosyal çalışmacılar bulunmalıdır. Kriz masasında 139

ve sahada görev alacak üst düzey ve tüm personeller depremzede kişilerden seçilmemeli, depremden etkilenmemiş illerden “memurlar” destek unsuru olarak görev yapmalıdır. Yedi coğrafi bölgenin afet planlamalarının yapılması talep edilmiş, ayrıca, sosyal hizmet yönergesi hazırlanması ve ayrıca sosyal hizmet uzmanlarının sahada uzmanlaşarak çalışmaları talep edilmiştir. Bu gerçekten doğru ve yerinde talepler için “uzmanların” uzmanlaşmalarının nasıl olacağı ile sosyal hizmet yönergesinin içeriği ve kimlerin hazırlayacağı konularında bakanlıklarda çalışan meslektaşlar, doğal olarak, o bakanlığın hizmet çerçevesi içinde çalıştıkları için bakanlıklar bünyesinde değil sivil bir yapı içinde biraraya gelerek çalışmalar yapmalıdır. Ayrıca afet planlarının yapılması konusunda da genel afet planları mı mesleki çerçevedeki afet planları mı kastedilmektedir, bunları da gruplar biraraya gelerek özgürce tartışarak netleştirmelidir. Çünkü rapor grubu tarafından ele alınan bu konular önemli konulardır. Herhalde deprem öncesinde, bir uygulama yazılımı hazırlanarak afet bölgelerinde bir haritalandırma çalışması yapılmalı; hangi bölgede hangi kurum ne tür hizmetler sunuyor bilinebilmelidir. Gene koordinasyon ve merkezî yönetim eliyle çalışmaların yürütülmesi uygun görülmüş, afetlerin en başından itibaren tüm aşamalarda meslek personelleri mutlaka koordinasyonda olmalı denmiştir. Bu meslek personelleri sosyal hizmet alanında çalışan sosyal çalışmacılar dahil herkes olabilir. Diğer sorunlar da bu çizgide dile getirilmekte, herbirinde sosyal çalışmacıların devreye sokulması talep edilmektedir. Psikososyal destek bakımından gerek sosyal çalışmacılar gerek çocuk gelişimciler ve özel eğitim elemanları demek ki, deprem bölgesindeki ailelerle de çalışarak kendilerini bilgilendirmelidir. Çalışma sadece çocuklarla olmamalıdır. Buna ek olarak sosyal çalışmacıların görevi çocuklarla oynamak ve onları oynatmak değil, bu oyunlar sürecinde belirli çocuklarda ortaya çıkan değişimleri gözlemek, aileleri o yönde bilgilendirmek, yanlışa giden davranış ve tepkileri gözlemleyerek giderilmesi yönünde yön değişikliği yapacak çalışmalarda bulunmaktır. “Tepkisi büyük olan çocuklara ayrıntılı psikolojik çalışmalar yürütülmeli, (Aile-çocuk temelli çalışmalar)” önerisinin psikologlara seslendiği anlaşılmaktadır. Çünkü, hele “ayrıntılı” “psikolojik çalışmalar yürütmek” sadece psikoloğun işidir. Sosyal çalışmacı psikososyal çalışmalar yürütür. Yani sosyal eksiklerin giderilmesine yönelik psikolojik izleme yapmak. Sosyal eksikliklerin tamamlanması, sosyal gereklerin yerine getirilmesiyle çocukta ya da genç ya da yetişkindeki sosyal yanlışlık ya da eksikliklerin doğurduğu psikolojik olumsuzlukların giderilmesine çalışmaktır, sosyal çalışmacının işi. “Sahaya giden ekipler ile zamanında iyi bir gözlem ve tespit yapmalı, sonrasında, yapılan tespitler üzerinden uzun soluklu çalışmalara geçilmeli.” Herhalde buradaki ekiplerden sosyal çalışma ekipleri anlaşılması gerekir. Bu gözlem ve saptamalar zamanında mutlaka

140

kayıt altına alınmalı ve raporlarda hiçbiri unutulmadan kayda geçirilmeli, bu saptama sonrasında yapılan uzun soluklu çalışmalar ve sonuçları açıklanmalıdır. Bu raporda sosyal çalışmacının yapması gereken temel görevlerden biri belirtilmiştir: “Mahallelere inip saha çalışması yapılmalı, kayıp vatandaşlar, refakatsiz çocuklar, yaşlı engelli, hamile kişilerin tespitleri derhal yapılmalı, mobil ekipler ilk andan itibaren bu çalışmalara başlamalı.” Kanımızca bunlara sosyal disiplinini yitirmiş, ne yapacağını bilemeyen gençler, özellikle aile bağlantıları kopmuş, yitmiş gençkızlar, kadınlar da eklenmelidir. “Temel ihtiyaçların karşılanma sorunları” tamamen sosyal hizmet çalışmalarıdır. Kuşkusuz, muhtarlarla ve diğer kamu ve sivil çalışanlarla aynen bu raporda belirtildiği gibi düzenlenmelidir. Bu bölümde belirtilen “Mobil bir uygulama kurulmalı, vatandaşın TC’sini girdiğimizde ne hizmetler aldığı görülebilmeli” önerisi de deprem öncesi dönemde hazırlanması gereken önemli çalışmalardan biridir. Raporda ayrıca herkesin “kendi mesleki sınırları içinde çalışma”sı önerilmekte, “coğrafyanın gerekliliğine bakarak sosyal hizmet öğrencileri yetiştirilme”si, “üniversitelerde çok kültürlü yapıya uygun öğrenciler yetiştirilme”si istenmekte, “afet sürecinde meslek elemanlarının [sosyal çalışmacıların] bildirim yapma yükümlülüğü anımsatılmaktadır. “Afet Sonrasında Sosyal Hizmetler ve Sosyal Çalışma Grubu” adının verildiği dördüncü grubumuz da, önceki grubun “Sosyal Hizmetler ve Sosyal Çalışma Grubu” bütünlüğünden sosyal çalışma kavramını çıkardığı gibi dördüncü grubumuz da kendi raporlarının adından sosyal çalışmayı değil, sosyal hizmetleri çıkartmış ve raporunu öyle adlandırmıştır. Bunları ilginç bulduğumu söylemeliyim. Bir öncekinde sosyal çalışma mesleğini sadece sosyal hizmetler veren bir meslek olarak görmenin etkisi olabileceğini düşünmüştüm. Bu grupta da afet sonrasında sosyal hizmetler oldukça geriliyor, sınırlanıyor, afet sonrasında gerileyen sosyal hizmetlerin önünde farklı birçok sosyal çalışma uygulamaları çıkıyor olması düşüncesinin etkisi var mıdır, bilemiyorum. (Bu düşünce biraz zorlama oldu ama bilinçaltını da hesaba katmak gerek diye düşünürüm.) Gerçekten de sosyal hizmet/ler yoğun olarak afetlerin ilk aşamalarında birkaç hafta ya da bir ay süren uygulamalardır. Zaten o süre içinde gereksinim alanlarına yayılıp gereksinimler giderilmemişse insanların ölüm, salgın hastalık, içekapanma ya da saldırganlık, giderek suçluluk gibi tıbbi ve sosyal sorunların hızlanması kaçınılmazdır. Deprem sonrasında kalan sosyal hizmet, ancak bir iş bulamayan, yeni iş kuramayan ya da yatalak, engelli vb. kişilere gene geçici anlayışla sağlanan sosyal yardımlar olabilir. Bunun da afetten çıkan bir kitle ya da grup için sınırlı bir sosyal hizmet uygulaması olacağı kuşkusuzdur. Raporda afet sonrası süreç gerçekten sosyal çalışmayla sınırlandırılacak bir çerçeveye oturtulmuştur. Denilmektedir ki, “Bu çalışmada afet sonrası olarak ifade edilen süreç; 141

afetten sonraki kurtarma çalışmalarını izleyen ve uzun vadeli müdahale süreçlerinden önceki dönemi kapsayan (akut dönem sonrası orta vade) süreçte yapılması öngörülen psiko sosyal müdahale planlamasını kapsamaktadır.” Bu önemli bir belirlemedir. Bu cümledeki planlama sözcüğünün arkasına “ve uygulamalarını” eklemesinin yapılması gerektiği herhalde iyi olacaktır. Çünkü cümlede belirtildiği gibi “yapılması öngörülen” çalışmalar dendiğine göre uygulama yapılacaktır. Ancak yukardaki cümledeki “ve uzun vadeli müdahale süreçlerinden önceki dönemi kapsayan (akut dönem sonrası orta vade) sürecin” anlamını çıkartamadım. Çünkü, psikososyal destek “uzun vadeli müdahale” süreçlerinden biridir ve bu süreç tamamlandığında zaten ortada o afetle ilgili bir sorun kalmamış olacaktır. Burada belirtilmek istenen, uzun vadeli müdahale sürecinden (psikososyal desteğin yapıldığı süreç olmalı?) önceki dönemde, yani söylenen orta vadede yapılacak psikososyal destek ne olabilir? İfadede “akut dönem sonrasında yapılması gereken psikososyal destek”ten sözedilmektedir ve buna orta vade denmektedir. Orta vadede psikososyal destek sağlanacaksa orta vadeden sonraki vadede ne yapılacaktır? Psikososyal destek son temizlik değil midir? Keşke çalıştayda uzun zamanımız olabilseydi ve bu önemli noktaları yüzyüze tartışabilseydik. Ancak zaman denen değer hepimizin yapması gereken birçok farklı görev arasında böyle bol bir zaman kullanma lüksünü bizlere veremiyor maalesef. Sanıyorum, bu gözle bakınca, afet sonrası dendiğinde bunun iki aşamaya ayrılmasının yeterli olacağını düşünüyorum. Birinci evre: Yaşanmış afetin yakın ve uzak etkilerinin hala sürdüğü ya da sürdüğünün düşünüldüğü evre. İkinci evre: Yaşanmış afetin artık görünürde hiçbir olumsuz izinin görülmeyeceği kadar eski takvim yapraklarında kaldığı evre. Örneğin bugün Marmara depreminin, yaşayan kişilerin kötü anılarından başka bir yıpratıcı izi kalmamıştır sanıyoruz. Oysa Kahramanmaraş depreminin halen yarattığı travmanın, işsizliğin, kurulu düzen olarak sarsılmanın sürdüğü aileler, kişiler vardır. Bunun ikisi de afet sonrasıdır, ancak birincisi ikinci evre, ikincisi birinci evrededir. Sosyal çalışmacının ikinci evre afet sonrasında yapacakları bulunmaktadır. “Görevlendirmeler yapılırken il düzeyindeki koordinasyon birimlerine tercihen gönüllülük esasına göre belirlenecek yeterli mesleki bilgi birikim ve deneyimine sahip kişilerin alanda çalışacak personele oranla daha uzun vadeli olarak görevlendirilmesi (15 ile 30 gün arası; devralacak ekibe oryantasyon için yeterli süre göz önünde bulundurularak)” önerisi aklıma şu soruyu getiriyor. Bugün sosyal çalışmacılar arasında “yeterli mesleki bilgi birikim ve deneyimine sahip” kişiler yeterlice var mıdır? Önce bunun yetiştirilmesi gerekir. Bu yetiştirme için sadece beceri kazandıracak alan deneyimi değil bilgi birikiminin de olması gerekir ve o bilgi birikimi Türkiye sosyal çalışmasında henüz ele alınıp geliştirilmemiştir. Bu ortaya çıkarılan her yayında görülmektedir.

142

“Meslek elemanlarını alanda destekleyecek süpervizörlerin önceden planlanması ve günlük çalışmaların sürekli olarak revize edilmesi” önerisinde geçen ve meslek elemanlarını alanda destekleyecek süpervizörler kimlerdir? Kimlerden oluşur? Meslekleri ne olabilir? Kim görevlendirmelidir? Bunların deprem alanında tek görevleri sosyal çalışmacıları destekleyen süpervizörlük mü olacaktır? Bunun yerine raporda zaten deprem alanındaki çalışma süresinin kısa tutulması istenilen sosyal çalışmacıların bir sorun durumunda merkeze çekilmesinden sonra orada meslektaşlarından seçilmiş ve eğitilmiş süpervizörler tarafından dinlenmeleri daha pratik olmaz mı? Sadece bir düşünce! “Afet bölgesinde çalışan personelin afetzede olarak kabul edilmesi ve yerine görevlendirme yapılması.” önerisi de afet bölgesinde çalışan sosyal çalışmacının afetzede olarak kabulü ve sürenin kısa tutulması istendiğine göre, diyelim ki 15’er günlük bölgede kalacak sosyal çalışmacılar onbeş gün için süpervizörle desteklenmesini gerektirecek kadar bir ruhsal yıkım herhalde görülmeyecektir. Ağır çalışma koşullarında çalışan sosyal çalışmacılar için Avrupa’da sosyal çalışmacı süpervizör olarak görev alabilir, ancak süpervizörle görüşme çok uzun süreli gergin görevde olanlar için bile haftada bir gün yapılır, daha sık değil. O zaman alanda birkaç hafta kalanlar için haftada bir verilecek süpervizyon ne derece etkili olacaktır? Farklı kişiliklere göre belki de bir iki görüşmenin de yararı olabilir. “Görev alacak olan meslek elemanlarına, görevlerini teslim almadan önce, sunulan hizmetler ve kaynaklara ulaşım da dahil bölgenin özel süreçlerini de kapsayan hizmet içi eğitim verilmesinin sağlanması.” Böyle bir hizmetiçi eğitim için olağanüstü durumlarda, afet ortamlarında zaman ve yer bulunamaması riski büyüktür. Bu eğitimin merkezde verilmesi düşünüldüğünde de bu kez bölgeyi tanıyan bölgeden kişilerin merkeze çağrılması gündeme gelecektir. Bu tür hizmetiçi eğitimlerin çok daha önceden düzenli olarak yapılması hem iyi bir hazırlık olacak, hem de meslek elemanını herhangi bir afetle ilgili olarak diri tutacaktır. “Tüm kamu kurumları, sivil toplum kuruluşları ve sivil inisiyatiflerin planlamasının ve izlenmesinin çadır kent yönetimi tarafından yapılması” önerisi anlaması zor bir öneridir. Bölgedeki hem kamu, örneğin AFAD, hem STÖ’ler ve sivil insiyatiflerin planlamalarını ve izlemelerini yapacak olan çadırkent yönetimleri çadırkentin zaten zor ve karmaşık olan yönetimleri dışında buna zaman bulabilecekler mi bilemeyiz. Bu öneriden kasıt, çadırkentin gereksinimlerini en iyi onlar bilir ise adları geçen örgütlenmeler zaten o çadırkentte nelere gereksinim olduğunu kendilerine soracaklardır. Ancak o örgütlenmelerin planlama işlerini çadırkent yönetiminin yapması bilmedikleri konularda kendilerine sorumluluk vermek olacaktır. Ancak deprem bölgesinde deneyim kazanmış meslektaşların önerileri olduğu için öncelikle kabul noktasında yaklaşıp daha sonraki çalışmalarda bu noktaların aydınlatılması iyi olacaktır. “Her sabah düzenli olarak planlama toplantılarının yapılması ve gün sonunda günün değerlendirilmesi ile güçlü ve zayıf yönlerin tartışılarak sürecin yönetilmesi” önerisi çok yerinde bir öneri olmakla birlikte kime yapılmaktadır? Çadırkent yönetimine mi,

143

bölgedeki kamu ya da sivil örgütlenmelere mi, alanda çalışan sosyal çalışma birimlerine mi? Sosyal çalışma birimlerineyse bunun yapılması gerçekten önem taşımaktadır. “Vaka devamlılığının sağlanması ve mükerrer uygulamaların engellenmesi amacıyla arşivleme çalışmalarına önem verilmesi”yle kasıt sosyal çalışmacıların çalıştıkları olgularla ilgili olarak tuttukları raporların saklanması ve gelecek sosyal çalışmacılara aktarılmasıysa önemli bir öneridir, ki bu her sosyal çalışma sürecinde her yerde yapılmalıdır. “Çadır kentlere psikososyal müdahalenin yapılabileceği, bireysel görüşme gerçekleştirilebilecek, mülakat yapılmaya uygun şartları taşıyan bireysel görüşme çadırı; kadınlar ve dezavantajlı olan kesimlere ulaşılabilmesi ve toplumsal farkındalık çalışması yapılabilmesine olanak sağlayabilecek ve grup çalışmasının da yapılabileceği orta büyüklükte çadır ile çocukların etkinlik yapabileceği çocuk oyun çadırının oluşturulması ve bu çadırların koordineli şekilde yapılması" önerileri sosyal çalışmacının verimli çalışabilmesi için geriye atılamayacak önerilerdir. “Çadır kentte yaşayan kişilerin demografik bilgilerinin çıkarılması ile dezavantajlı olanların tespit edilerek sosyal hizmet müdahalesi açısından değerlendirilmesi” çalışması, sadece çadırkentlerde değil, sosyal çalışma yapılan her ortamda sosyal çalışmacının yapması gereken çalışmalardan bir diğerdir. “İhtiyaç tespitlerinin birebir mülakat teknikleri kullanılarak ve vatandaşın yaşam alanına gitmek suretiyle yapılması; tespit edilen ihtiyaçların temin edilmesi ile tesliminin insan onuruna yaraşır şekilde yerinde yapılması” tipik ve doğru bir sosyal hizmet kapsamlı uygulamasıdır. Sosyal çalışmacıların akut dönemde yoğun, ileriki dönemlerde daha azalan sosyal hizmet içerikli görevlerindendir. “Çadır kent bölgesi merkez olmak üzere çevrede ve ara sokaklarda bulunan ve çeşitli nedenlerle çadır kente gelmeyi tercih etmeyen vatandaşlara ulaşılabilmesi açısından mobil ekiplerin kurulması ve tespit ve değerlendirmelerin bahse konu ekipler tarafından yerinde yapılması.” Evet, sadece çadırkentlerde değil her çalışma ortamında dediğimiz de budur. Sosyal çalışmacı zaten mobil takımıyla da deprem bölgesinde her yere ulaşarak gereksinim içinde olanları saptamadan hiçbir hizmete başlayamaz. “Travmanın etkisinin en aza inmesi ve normalleşmenin sağlanabilmesi açısından çocuklara ve yetişkinlere yönelik sinema, gösteri gibi etkinliklerin planlanması”nı varsa sosyal çalışmacı yapmalıdır, hatta uygulamayı da örgütlemelidir. Çünkü özellikle çadırkentlere çocuk gelişimci, sınıf öğretmeni, anaokulu öğretmeni gibi mesleklerin genç elemanları, öğrencileri gönüllü olarak gelerek bu oyunları çocuklarla oynamak istemektedirler. Bu oyunlar sırasında çocukları izleyip sosyal ve ruhsal dengelerini gözeterek gerektiği durumlarda tedavi planı yapacak olan sosyal çalışmacıdır. “Okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise eğitiminin en kısa sürede çadır kentte de olsa hayata geçirilmesi, üniversite veya başka sınava hazırlanan gençlerin ders çalışabileceği ortamların oluşturulması ile dershane gibi hizmetlerin etkinleştirilmesi” önerisi herhalde 144

Mili Eğitim Bakanlığına yapılmaktadır. Bakanlık genelgesi ve takvimlemesiyle bunu planlamıştır. Herhalde sosyal çalışmacının görevleri arasında değildir Millî Eğitim Bakanlığının okulların açılması kararı ve uygulaması? Uygulamada da bölgeye gönderilen öğretmenler bu çalışmaları yapmışlardır. “Bu süreçte okul sosyal hizmetinin hayata geçirilerek meslek elemanlarının aktif katılımının sağlanması” konusundaysa Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde bugün bir tek okulda bile sosyal çalışma uygulaması yoktur. Bilindiği gibi okullarda rehber öğretmenler bu işler için görevlendirilmiş ve yıllardır çalışmaktadırlar. Kuşkusuz yaptıkları okul sosyal çalışması değildir, olamaz da ancak, bu tür sorunların giderilmesi çalışmaları için kendileri devreye sokulmuşlardır. “Çadır kentte yapılan çalışmalar sırasında tespit edilen ve özel gereksinimi olduğu belirlenen çocuk, kadın, yaşlı gruplar hakkında gerekli mesleki müdahalelerin planlanması veya ilgili kurum ve kuruluşlara gerekli yönlendirmelerin yapılması.” kaçınılmaz sosyal çalışma görevidir. Bunlara engellileri de eklemek gerekmektedir, ancak, sadece çadırkentlerde değil, adet bölgesinde dolaşan sosyal çalışmacı sokakta yürürken bir çocuk, kadın, yaşlı, engelli gördüğünde derhal ilgilenmeli ve burada belirtilen sorumluluklar yerine getirilmelidir. Son ve beşinci raporumuz Afetlerde Disiplinlerarası Çalışma Grubuna aittir. Bu bölümde de önemli öneriler yer almaktadır. “Kamu ya da özel kurum ve kuruluşların afet etiğine yönelik çalışmalarının yapılması”nın yanısıra sadece afet etiğine yönelik değil, o kurum ya da şirketin deprem durumunda çalışmalarının duruma uygun olarak nasıl planlanacağı, deprem planlarının yapılması, personelin depreme hazırlanması ve depremde o kurum kuruluşa ya da şirket için uygun örgütsel tavrın nasıl olacağının belirlenmesi de bu kapsamdadır. Bu genel öneri “PSD (Psiko-Sosyal Destek) ekibinin yetki ve sorumluluğunun” düzenlenmesini de kapsamaktadır. Psikososyal ekip kimlerden oluşacaktır? Ekiplerin ve ekip üyelerinin sayısı kaç olacaktır, nasıl ve ne zaman ne uzunlukta bir eğitimden geçeceklerdir, bunların hepsi planlanmalıdır. Ve doğaldır ki bu süreçte “PSD ekiplerinin öncesinde tanışmaları ve düzenli toplantılarının yapılması” gerekmektedir. Keşke zaman olsaydı da bir gün daha konuşarak “akreditasyon için internet sitesinin hazırlanması ve hazır bulundurulması” önerisinin ne anlama geldiğini sorabilseydik ve açıklığa kavuşturulabilseydi. Ya da keşke daha uzun zamana sahip olabilseydik de bu öneri biraz daha açık olarak yazılabilseydi. Akreditasyon, verilen bir hizmetin hedefe uygun verimlilikte verilmesini sağlamak için önceden belirlenen eşiklere uygun bir müfredata sahip olunup olunmadığı ve örgütlenmeden kadrolanmaya ve uygulamanın yapılışına değin bu önceden hazırlanmış eşik kurallara uyup uymadığı çalışmasının yapılması ve bu değerlemenin sağlanmasıdır. Deprem alanında kimler için neyin nasıl akredite edilmesi gerektiği gerçekten öğrenmemiz gereken bir konudur. Belki ilerde bu görüşü dile getiren arkadaşları bir toplantıda dinleme ve öğrenme olanağı bulabiliriz. “Enkaz altından çıkan her kişinin başına PSD ekibinden bir kişinin atanması” önerisi işlerli bir öneri midir, tartışılmalıdır. PSD enkaz altından çıkıldığı zaman başlamaz, etkili 145

olmaz, sonuç çıkarmaz. Enkaz altından çıkmadan en az temel sosyal gereksinimlerin sosyal hizmetler eliyle karşılanma süreci tamamlandıktan sonra başlayabilir; bu da birkaç haftadan birkaç aya değin sürebilir. İlginç bir öneridir, tartışılmalıdır. “Psikolojik ilkyardım yapıldıktan sonra (akut dönem) travmanın travma sonrası stres bozukluğuna dönüşmemesi adına PSD ekiplerinden farklı meslek gruplarının bu amaç ile afet bölgesinde bulunmaması.” ifadesi herhalde bulunması olacaktır. Ancak bu konu da tartışmaya açıktır, çünkü, psikolojik ilkyardımı psikolog yapmalıdır; sosyal çalışmacı değil. Ayrıca PSD ekiplerinde hangi meslekler vardır, tartışılmalıdır. Bu metinde geçen “psikolojik ilk yardım” deyişiyle kastedilen psikolojik yardımdır, psikolojik destektir. Ancak, ilk ve yardım sözcüklerini bitişik yazarsanız, yani ilkyardım anlamında anlarsanız onu da psikoloğun yapması enazından etiktir ve doğrudur. Suda boğulmak üzere olan birine yapılan “fizyolojik ilkyardımı” nasıl ki “ilkyardım” eğitimi almamış birinin yapmasını istemezseniz “psikolojik ilkyardım”ı da lisans öğretimini almamış birinin yapmasını istemeyeceksiniz demektir. Birkaç saatlik kursla alınan fizyolojik ilkyardımı ben bilemem yapamam deyip de dört yıllık lisans öğrenimiyle kazanılan psikolojik ilkyardımı yaparım diyorsanız o noktada bir sıkıntı vardır. “Afet bölgesine gidecek olan PSD gönüllülerinin çadır ve temel ihtiyaçları yetkili mecralar [merciler olmalı. Y.N.] tarafından temin edilmesi.”, “hastanelerdeki triyaj uygulamasına benzer şekilde PSD ekipleri için dijital platformun oluşturulması ve dijital arşiv sisteminin oluşturulması.”, “çok acil, acil ve normal şeklinde formlar doldurularak dijital ortama aktarılması. Whatsapp yerine altyapısı güçlendirilmiş bir çalışmanın önceden hazırlanması.” Konuları önemli vurgulardır. Keşke yüzyüze tartışarak bütün bunları aydınlığa kavuşturmayı başarabilseydik. Zaman bu lezzeti tattırmadı bize. “AKUT ve benzeri arama kurtarma ekiplerine benzer şekilde PSD ekiplerinin de en az 72 saat kendi ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri ekipmanlarının bulunması.”, “Afet bölgesine gidecek olan ekiplerin, bu konuda eğitim almış profesyonellerden oluşturulması.” gibi öneriler tartışılmalıdır. Bu gereklilik herhalde AFAD’la birlikte çalışacak bakanlık birimlerinin görevlendirmeyi planladıkları kişi ve takımları AFAD’ın deprem öncesinde düzenli eğitimlere almasıyla gerçekleşebilir. “İlk 48 saatte refakatsiz çocuk ve kayıpların belirlenmesi için çalışacak PSD ekiplerinin izleyecekleri prosedürlerle ilgili iş akış şemalarının hazırlanması.” önerisi aynı görevden sorumlu sosyal çalışmacılar için de önceden yapılmalıdır. PSD ekipleri için numaralı yelek önerilmesi ilginçtir. Bunlar herkesin yeleğinden tanıyarak yardım isteyeceği gruplardan mıdır, konuşulmalıdır. Manevi destek uzmanları kimlerse onlarla ruh sağlığı uzmanlarının ve hatta sosyal çalışmacılarla arasındaki mesleki sınırların belirlenip ihlaller yapılmaması; yapılacak etkinliklerin AFAD önderliğinde yapılması. Kurum/kuruluş ve STK’ların ortaya çıkardığı afet faaliyetlerinin birleştirilmesi ve daha organik bir yapıya dönüştürülmesi, afet çalışmalarının her aşamasında farklı mesleklerin işbirliğine ve ekip olarak çalışmalarına özen gösterilmesi ve benzeri birçok önemli ve ilginç öneriler raporda yer almaktadır. 146

6.2. Çalıştay Değerlendirmesi Beş raporda ele alınan sosyal hizmetler ve sosyal çalışma dört boyutta değerlendirilebilir. 1. Üst, orta, alt yönetimle ilgili öneriler. (Kadrolaşma sorunları.) 2. Örgütlenme ve düzenlemelerle ilgili öneriler. (Organizasyon sorunları.) 3. Sosyal hizmet/ler (Sosyal yardımların toplanma ve dağıtım sorunları.) 4. Sosyal çalışma mesleğinin afet bölgelerindeki her evrede işlevi ve neler yapması gerektiği. (Sosyal çalışma sorunları.) Bunları en çok ele alınandan en az ele alınana doğru altalta yazdım. Gerçekten de raporlarda en sık dile getirilen yönetim sorunlarıdır. Bunu organizasyon sorunları (örgütlenme ve çalışmaların düzenlenmesi sorunları) izlemektedir. Yapıldı, yapılmalı olarak sıkça dile getirilen hizmetler sosyal hizmetlerdir. En az sosyal çalışma sorunlarına eğilinmiştir. Sosyal çalışma mesleğinin depremde ne varlık gösterdiği deprem bölgesinde çalışan ve deneyim kazanmış olan meslek elemanları içinde tartışılmalı ve mesleki işlevlerin genişletilmesi gerekmektedir. Sosyal hizmetin yanında ve ondan ayrı olarak bunun, yani mesleksel işlevin ve yapılması gerekenlerin genişletilmesi ancak sosyal hizmet kavramı dışında sosyal çalışma kavramının kullanılmasıyla sözkonusu olabilecektir. Yoksa her ikisine de sosyal hizmet dendiğinde ikisi birbirine karışmakta, herkesin ilk aklına gelen sağlanan sosyal yardımlar olduğundan ve bu iş herkesi ilgilendirecek somutlukta olduğundan sosyal çalışma da sadece sosyal hizmet verir, dağıtır düşüncesi yerleşmektedir. Bu yerleşik düşünce de sosyal çalışma mesleğinin gelişmesinin önünü tıkamaktadır. Bir raporda geçen “sosyal hizmet uzmanlarının afetin ilk anından itibaren tıpkı aramakurtarma ekipleri gibi sahada olmalı ve aktif çalışmalar yürütmelidir” önerisi kime yapılmaktadır? AFAD’a mı, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığına (ve diğer bakanlıklara) mı, sosyal çalışmacılara mı, sosyal çalışmacıların sivil örgütlerine mi, gönüllü sosyal çalışmacılara mı, yoksa hepsine birden mi? Hedefi göstermeyen önerileri kimse üzerine alınmayabilir. Elbette bu ve benzeri önerilerin burada yapılmış olması önemlidir, ancak, kamu makamlarına yönelik olarak bu öneriyi yaşama aktaracak adresler, gene sosyal çalışmacıların sivil toplum örgütlerinin birlikte, elele yapacakları uzun soluklu kendilerini ve gerçek mesleki işlevlerini deprem alanında belirleyecek tartışmalı çalışmalardır. Bu çalışmalar konuyla bağlantılı olan meslek elemanlarından kurullar ve gereğinde alt kurullar (yarkurullar) oluşturularak yapılmalı, buralarda üretilen bilgilerle daha sonra çalıştaylar, daha sonra sempozyumlar (Aman, kongreler değil!!!) düzenlenerek mesleğin depremde rolü, işlev, görevleri belirlenmeli ve netleştirilmelidir. Sosyal çalışmacılar özörgütlerinde kurullar olarak bu çalışmaları yaparken kendi alanlarıyla ilgili kamu üst makamlarıyla bağlantı kurmalı, bilgilerini onlara raporlar ve 147

raporlu sunumlar olarak sunmalıdır. Kamu makamlarında üst düzeye gelmiş kendi mesleğinden yetkili meslek elemanlarıyla sağlıklı ve düzenli iletişim içinde olmalı, onları yönlendirmelidir. Gene bir raporda geçen, “sahada olup aktif çalışmalar yürütmek”le nelerin kastedildiği özellikle ortaya çıkarılmalıdır, çünkü sosyal çalışma mesleğine de sosyal hizmet dendiği için sahada yürütülmesi istenen aktif çalışmaların sosyal hizmetlerin düzenlenmesi ve dağıtılmasıyla sınırlı kalması tehlikesi ve her meslekten ve mesleksiz herkesin sosyal hizmetlerin verilmesinde hem hakkı ve ham payı olduğu için sosyal hizmet mesleğini uyguluyoruz gibi bir anlayışın hızla yayılması tehlikesi daha da büyüyecektir. Sosyal çalışmanın zaten bugün en büyük eksiği budur. Madde madde, somut olarak neler yapılması gerektiği yazılı olmadıkça ve öğrenilmedikçe sosyal çalışma aklına esenin aklına eseni yaptığı her işe sosyal hizmet yaptım denilebilmektedir. Aktif hangi çalışmanın yürütüleceği açıklanmalıdır. Yoksa yapılan işler sosyal çalışmacılar arasında bile sosyal hizmetler bandını aşamamaktadır. Bu belirsizlik sürdükçe zaten kendilerini sosyal hizmet veren ve yardım mesleği olarak gören birkısım “sosyal hizmet uzmanları” depremde de en birincil ve birinci planda yapılması gereken sosyal hizmetleri yapan kurum AFAD olduğu ve AFAD bünyesinde de etkin sosyal çalışmacı bulunmadığı için Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığından giden sosyal çalışmacılar da (sosyal hizmet uzmanları) devreye girerek yapamamakta ve diğer sosyal hizmet verenlerle birlikte yardımcı personel görüntüsü altında görevlere yönlendirilmektedir. Tüm raporlarda “sosyal hizmet uzmanı”yım diyenlerin aklına deprem bölgelerinde psikolojik destek dışında – yoğun olarak sosyal hizmet gelmektedir. Sadece aktif sosyal yardımlarla ilgilenmek sosyal çalışma değildir. Sosyal çalışmanın birçok görevi arasında sosyal hizmetleri örgütlemek, çoğaltmak, etkili duruma getirmek ve veren kurum ve kuruluşlar arasında eşgüdümü sağlamak ve son olarak dağıtımın dengeli ve zamanlı yapılabilmesini sağlamak da vardır kuşkusuz. Bir öneride geçen “liyakatli ve süreci bilen meslek elemanları”nın işleri üstlenmesi kuşkusuz önemlidir. Liyakat (değim) her meslekte aranan özelliktir. Bu sözle diğer mesleklerden önce sosyal çalışmacılar kastediliyorsa şu mutlaka eklenmelidir. Önce lisans öğrenimleri yeniden düzenlenip yeterli ve gerekli bilgiyle, ezberleyerek değil, öğrenerek ve donanarak mezun olmaları sağlanmalıdır. Sonra bu elemanların, daha önce koordinasyon merkezleri ve kriz masalarında ya da buna yakın işlerde yetkin çalışmalar yapıp yapmadıkları bilinmelidir. Öğle ya, bir işe o kişinin değip değmediğini bilebilmek sadece o işi ya da benzer işleri daha önce gözdoldurucu biçimde ve anlamlı bir süre yapıp yapmadığıyla ilgilidir. Bir işi uzun süre severek yapan biri benzer yeni işlere liyakatli, layık olacaktır. Ancak, eski deyişle, eski işinde liyakatiyle gözdolduran biri farklı bir işe, sevmediği bir işe ya da sıgasını aşan bir işe verilirse eski işinde liyakatli olan kişi o işte hiç de istenen başarıyı sağlayamayabilir. Çünkü, eski deyişle, o iş meşrebine uygun değildir. Liyakat bu durumlarda işe yaramayacaktır. 148

Anlatılmak istenen buysa öneri doğrudur, ancak deprem konusunda liyakatli olmak ve süreci bilmek konu üzerine yoğun bir eğitim almak ve bilgili olmakla ve alanda uzun süreli deneyimle oluşur. Sosyal çalışmacılar arasında deprem konusunda liyakatli ve süreci bilen meslek elemanı var mıdır, kaç kişidir, bilemiyorum, ancak bunun için sosyal çalışmacılar gerek kamudaki kamusal örgütlenmelerinde gerek mesleki STÖ’lerde deprem konusunda bilgilendirme, öğrenme ve öğretme eğitimlerinden geçmeli, çalıştaylar, seminerler düzenlenmelidir. Gelişebilmek için önemlidir bu. Liyakatini harekete geçirebilmek için gereklidir. Bu yüzden sosyal çalışmacılar sık sık belirttiğimiz gibi konuyla ilgili olarak ortamlarda biraraya gelerek kendilerini geliştirecek okumalar, konuşmalar, tartışmalar yapmalıdır. Bunlar raporlaştırılmalı, yazılı duruma getirilmeli, çoğaltılıp meslek elemanlarına dağıtılmalıdır. Bu uzun evreli bir çalışmadır. Bu eğitimler tek seferlik değil, her yıl yinelenen doyurucu süreli eğitimler olmalıdır. Dersleri verenler bilgili olmalıdır. Bu çalışmanın arkasından aynı alanda deneyim sahibi de olunursa konuya deygin liyakat ortaya çıkar. “Liyakatli ve süreci bilen” “meslek elemanları” böylece ortaya çıktıktan sonra onların deprem koordinasyon merkezi ve kriz masalarına atanmaları kolaylaşmış ve kaçınılmaz aşamaya gelmiş olur ve bu öneri bir temele oturur. Yoksa aynı masalarda oturanlardan çok farklı, mesleğini yansıtan tavır ve uygulama tarzı gösterilemeyecekse bir süre sonra ha o ha bu diyerek gene liyakatli olmayan, ama “bizden olan” biri oraya oturtturulacaktır. Sosyal çalışmacı böyle masalara oturduğu zaman vazgeçilmezliğini göstermek zorundadır. Yeni bir masaya oturan bir meslektaşın başarılı olmasından tüm meslektaşları sorumluluk duyumsamalıdır. “İller ve bölgeler açısından afet planlamalarının yapılması ve yedi coğrafi bölgenin planlamasının ayrıca yapılması.” önerisinde de hem genel hem yedi coğrafi bölgeye göre farklı afet planlarının yapılmasının talep edildiği makam/ları ve kadroları netleştirmek gereği vardır. Burada da bize göre iki farklı ve önemli adres vardır. AFAD ve sosyal çalışmacıların STÖ’leri. Çünkü örneğin Kızılay, Ahbap Derneği gibi STÖ’ler de kendileriyle sınırlı afet planlamaları yapabilirler ya da yapmaları önerilebilir. Eğer öncelikle AFAD ya da Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Millî Eğitim Bakanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı ya da İçişleri Bakanlığı gibi sosyal çalışmanın birincil işlevi olan bakanlıklar için öneriliyorsa çözümler de farklıdır. AFAD’da etkin bir görevde sosyal çalışmacı bulunmamaktadır. Buraya yapılacak afet planı hazırlama önerisi üst makamlarda sosyal çalışmacı olmadığı sürece herhangi bir yurttaş önerisinden daha etkili olamaz. Önce oraya önemini kavratarak girmek ve bu doğrultuda çalışmak gerekir. Ancak gene ki, konuyla ilgili (kamuda çalışan, STÖ’lerde görev yapan, (gönüllü ya da akademisyen olarak) sosyal çalışmacılardan oluşan bir sivil kurul depremde sosyal hizmetler ve sosyal hizmet dışında yapılacak mesleki çalışmaların neler olduğuyla ve olacağıyla ilgili yapacakları tartışmalı ve yazılı çalışmalarla AFAD üst yönetimini ve ilgili bakan ve bakanlık yetkililerini sosyal çalışma mesleği konusunda

149

aydınlatabilirler. Mesleği doğru tanıtmak koşuluyla bundan daha önemli bir çalışma yoktur. “Sosyal hizmet yönergesi” olması ve afet anlarında kişilerin yapacağı hassas müdahaleler meslek çalışanlarının sınırları içerisinde yapılması” önerisi de tartışılarak netleştirilmelidir. Cümledeki ifade herhalde bozuktur. “Kişilerin yapacağı hassas müdahaleler meslek çalışanlarının sınırları içerisinde yapılması” ne demektir? Önce kişilerle ne kastedilmektedir? Başvuranlar mı? (Müracaatçı?). Başvuran kişilerin “hassas müdahaleler” yapacakları söylenemeyeceğine göre bu kişilerle sosyal çalışmacı kastediliyor olmalıdır. Ancak o zaman da sosyal çalışmacıların yapacakları hassas müdahalelerin gene “meslek çalışanlarının sınırları içerisinde yapılması” önerildiğine göre ikisi de sosyal çalışmacı olamaz. Ayrıca “meslek çalışanlarının sınırları içerisinde yapılması” demekle ne kastedilmektedir? Meslek çalışmalarının sınırları içerisinde mi denmek istenmektedir? Çünkü, çalışanların hangi sınırlar içinde hassas müdahale yapılacaktır? Bu ne demektir? Keşke gruplar tekrar biraraya gelebilse de bu noktalar karşılıklı anlaşarak ele alınabilse. Ayrıca burada kastedilen aslında yönerge değil, yönetmelik olmalıdır. Mesleki sorumluluklar yönetmeliklerle belirlenir. Sosyal hizmetler (ve sosyal çalışmacılar) için – yeterli yetersiz bilemem, ancak - yeterince vardır. Kuşkusuz, sosyal çalışmanın görev alanları ve işlevleriyle ilgili yönetmelik var mıdır, - sınırlı çalışma alanlarıyla ilgili olanlar dışında - bilemiyoruz. Ancak sosyal hizmetle ilgili yönetmeliklerde sosyal çalışmacı adı da geçmektedir elbette. Ancak bu yönetmelikler sosyal hizmet yapan herkese hitap ettiği için sapla saman birbirine karışmaktadır. Bu raporda özellikle sosyal çalışmacılar kastediliyorsa, ki öyle, mesleğin sorumluluklarıyla ilgili yapılması gereken hukuksal düzenleme yönerge değil yönetmelik olmalıdır. Çünkü yönetmelik, Cumhurbaşkanlığı, bakanlıklar, Bakanlar Kurulu, TBMM komisyonları, Danıştay denetimi gibi aşamalardan geçip Cumhurbaşkanı onayı ve Resmî Gazete’de yayınlanarak hemen yürürlüğe girer. Yönergeyse bir kurum ya da kuruluştaki ilgili birimlerin ya da o kuruluşta çalışan hizmet elemanlarının gündelik iş akışlarını gösteren ve o kurum/kuruluşun yönetimi tarafından hazırlanan yazılı kurallar bütünüdür. Kuralları zaman zaman (yönetmeliğe göre sık sık) değiştirilebilir. Bir önemli nokta daha var. “Sosyal hizmet yönergesi olmalı ve afet anlarında kişilerin yapacağı hassas müdahaleler meslek çalışanlarının sınırları içerisinde yapılması” cümlesinde geçen “sosyal hizmet” kavramını her meslekten eleman bilinçaltı algısı olarak “social service” olarak algıladığından ve buna bizzat sosyal hizmet adıyla lisansını okumuş “sosyal hizmet uzmanı”yız diyenler meslek dedikleri için, birçok diğer meslek sahipleri onlar gibi lisansını okumadan bu mesleği biz de yaparız düşüncesine kapılıp kadroya oturmaya başlıyorlar. Çünkü sosyal hizmet meslek değil, herkesin yapabileceği ücretli ücretsiz bir etkinlikler zinciridir. Dolayısıyla sosyal hizmet yönergesi olsa da olmasa da sosyal hizmet yapmak için talepçiler durmayacaktır. İkinci tehlike de “sosyal hizmet yönergesi” çıkarsa, sosyal hizmeti biz de yaparız diye düşünerek (siyasal yönetim zaten öyle düşünmektedir) 150

çalışmalara diğer her meslekten dahil olmaya çalışacakları için bu da yönergenin amacına ulaşmasını sıkıntıya sokacaktır. Eğer bu cümledeki sosyal hizmet kavramından sosyal çalışma kastediliyorsa, yanlış anlamalara çok açık olduğu için hazırlanacak böyle bir yönergede yönergenin belirli bir lisansiyer mesleğe ait olduğu vurgulanmış olduğundan başka meslekler bu işlere dahil olmaya kalkmayacaktır. Hukuken de engellenmiş olacaklardır. Bu nedenle yönerge çıkacaksa adının sosyal hizmet yönergesi değil sosyal çalışma yönergesi olarak yazılması uygun olacaktır. Çünkü mesleğin yasal adı sosyal çalışmadır ve kimse o yasal kavramı aşıp ben de sosyal hizmet yaparım duygusuna kapılamayacaktır. Korkarım ki sosyal hizmet yönergesi denildiğinde sosyal çalışmacılar dışında kalan ve sosyal hizmet yapan, yapmak ve bu işten para kazanmak isteyen, belediyelerin sosyal birimlerinde kadro alan her meslekten insan yönergeyi “sosyal hizmet yönergesi” diye algılayarak (haklı olarak) kendi üzerine alınacaktır ve sosyal çalışmacılar gene gerçek mesleki sınırlarını netleştiremeden diğer birçok meslekle birlikte sosyal çalışma uygulamaları yapmanın lezzetini tadamadan sosyal hizmet yapmaya devam edeceklerdir. Gene bir raporda ele alınan, “Sosyal Hizmet Uzmanları [Meslek adı olarak kullanılan bu terim genel ad olarak kullanıldığı ve çoğul olduğu için başharfleri küçük yazılmalıdır. Y.N.] sahada uzmanlaşarak çalışmalı demek de anlaşılır değildir? Uzmanın uzmanlaşması ne demektir? “Sosyal hizmet uzmanı” kendisine uzmanım diyorsa zaten herkesin anladığı gibi uzmandır. Ben uzmanım ama aslında uzman değilim, o benim meslek adım, unvanım değil demek de anlaşılır değildir. Ya da meslek adında uzman kavramı olan “uzman” birkaç alanda mı uzman olacaktır? Eğer uzmanın gerçekten uzmanlaşması isteniyorsa “Uzman Sosyal Hizmet Uzmanı mı denecektir? Eğer belirli alanlarda uzmanlaşılması öneriliyorsa, çözüm “uzman sosyal çalışmacı” olabilmektir. Uzman psikolog, uzman sosyolog, uzman politolog gibi… “Tıbbi Sosyal Hizmetler hastane ve sahra hastanelerinde aktif görev almalı”dır gerçekten. Benim deprem bölgesinde gezebildiğim birkaç sahra hastanesinde, sordum, ancak sosyal çalışmacıya rastlayamadım. Mutlaka tıbbi sosyal çalışma hastane ve sahra hastanelerinde etkin rol almalıdır. Hele sahra hastanesinde, sosyal sorunlarla boğuşan hastaların bulunduğu afet bölgesinde sosyal çalışmacı olmazsa olmazdır. Bunun düşünülmeme nedeninin, sosyal çalışmacıların, daha doğrusu “sosyal hizmet uzmanı”yım diyenlerin daha çok sosyal yardım birimlerinde çalıştığı gibi bir önyargı etkili olsa gerektir. Sosyal çalışmacılar sosyal yardım dağıtılması birimleri dışında görev çerçevelerini maalesef henüz oturtamamışlardır. “Aile Bakanlığı sahada aktif görev almalı ve uzmanlaşarak çalışmalar yürütülmeli, örneğin Yaşlı ve Engelli alanında “uzman Shu’lar” sahada bu alanda görev almalıdır.” [Bu cümlede geçen uzman sosyal hizmet uzmanı kavramının anlamı üzerinde durmuyor ve es geçiyorum!] Bu öneri ilginçtir. Ben Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığından birçok sosyal çalışmacının deprem bölgesinde görevlendirildiklerini biliyoruz. Onlar burada belirtilen görev alanını sayısal olarak dolduramadılar mı? Eğer öyleyse daha fazla sayıda sosyal çalışmacının deprem bölgesine yollanması için merkeze sözlü ve yazılı istekte 151

bulundular mu? Bu da onların görev alanlarına girer. Ayrıca, bir de deprem bölgelerinde bulunan SHM’lerde (sosyal hizmet merkezleri), deprem bölgesi hastanelerde, bakanlıklar il müdürlüklerinde çalışan sosyal çalışmacılar var. Onların da deprem mağduru oldukları için yeterince çalışamadıkları söylenebilir ve kabul edilebilir, ancak her çalışan gibi (polisler, bankacılar, hekimler, hemşireler vb.) onların da kısa sürede toparlanıp görevlerinin başına koştuklarına inanmak istiyoruz. Ayrıca bir ikinci yöntem olarak, gerek bölgede (alanda) bulunan gerek merkezden gelen sosyal çalışmacılar işlev alanları içinde gelen gönüllü sosyal çalışmacılara belirli sorumluluk ve görevler vererek çalışma ağlarını geliştirmek zorundadır. Gönüllülerin toplanması çağrıları yapmalıdır sosyal çalışmacılar. Bu da onların görevlerinin bir parçasıdır. Gönüllüler kısa süre içinde görevlendirilmeli, görevleri anlatılmalı ve kamusal sosyal çalışmacının gözetimi altında çalıştırılmalıdır. Bu yapılmıştır ya da yapılmamıştır. Mesleki bir sorumluluk olarak not düşmek için yazdık. “Bir uygulama yazılımı hazırlanarak afet bölgelerinde bir haritalandırma çalışması yapılmalı; hangi bölgede hangi kurum ne tür hizmetler sunuyor bilinebilmeli.” önerisi yerindedir, ancak, gerçekleştirilmesi deprem sırasında olanaklı olmayacaktır. Bu öneri deprem öncesi çalışmaları içinde alınmalıdır. Bu önemli hazırlık deprem öncesinde yapılırsa ve deprem öncesi eğitimleriyle kullanımı öğrenilirse deprem sırasında işlemeye başlar ve oldukça verim sağlar. “Koordinasyon tek bir merkezden sağlanmalı, bu en küçük alanlara, – çadır kentlere kadar yayılmalı ve diğer tüm kurumlar çalışmalarını bu alanda planlamalı; kriz masasında yerel aktivistler de olmalı.” önerisi de zaten AFAD’ın üzerinde titizlikle durduğu bir konudur. Öyle ki, resmî tek merkez AFAD’tır ve gelen sivil ya da gönüllü yardımların bile AFAD eliyle dağıtımlarının yapılmasına çalışılmıştır. (Yeterli ya da yetersiz!) Kriz masasında yerel aktivist kastıyla gönüllüler kastediliyorsa mükemmel bir öneridir. Herhalde kamu görevi yapanlara ne kadar aktif olurlarsa olsunlar aktivist denemeyeceğine göre kastedilen gönüllüler olmalıdır. Gene bir raporda belirtildiği gibi deprem bölgesinde depremi yaşayan kişilerin (meslek elemanları, kamu görevlileri vb.) deprem bölgesinde çalışmalarının zorluklarından sözedilmişti. Hem yerel olup hem depremden etkilenmemiş olmak zor bir durumdur. Bu gerçeğe bağlı olarak gönüllülerin alana çekilmesi çok büyük önem taşımaktadır. “Kriz merkezinde her birimden ekipler olmalı. Önemli STK’lar, ana birimlerin temsilcileri.” cümlesindeki birimlerle neyin kastedildiği ileride açıklanmalıdır. Eğer her birimden derseniz kriz merkezinde işlerini bırakan birçok insanın oturduğunu, orada görev yapmaya çalıştığını göreceksiniz. Bakanlıkların birçok biriminden, yazıldığı gibi STÖ temsilcilerine kadar sayının kaç olacağı kolayca belirlenemez. Belki seçilmiş anabirimlerin temsilcileri denebilir. Takdir kendilerinindir. Çünkü deprem bölgesinin sıcaklığını yaşayanlar yazdı bu satırları. Önemlidir. “Çalışanların ve çalışmacıların denetlenmesi” cümlesinde geçen çalışmacı sözcüğünden herhalde sosyal çalışmacıları anlamalıyız. Meslek adının yarısının yazılması yerine 152

tamamının söylenmesi gereksiz anlaşmazlıkları giderecektir. Örneğin mühendis demeyip inşaat mühendisi denilmesi gerektiği gibi. Ayrıca, “Aynı isim altında birçok kurumun hizmeti var.” Bundan herhalde herkesin aynı yere sosyal hizmetler götürmesi ve sunması kastedilmektedir. Denildiği gibi, “Kaynaklar verimli kullanılmalı”dır. Gerekirse farklı kamu kurumlarından ortak ekipler oluşturulabilir. (MEB, Aile Bakanlığı, Diyanet vb.). “Afetlerin en başından itibaren tüm aşamalarda meslek personelleri mutlaka koordinasyonda olmalı.” Buradaki meslek personelleri içinde sosyal çalışmacı da herhalde düşünülmüştür. Koordinasyon öyle önemli ki, bu nedenle beşinci grubu oluşturmuştuk. Ancak bu koordinasyon yetersizliği çok sık ve her yerde görülmüştür. Bunun birkaç örneğini vermek istiyorum. Sosyal medyada dolaşan ve elime geçen deprem süreciyle ilgili vidyolardan birkaç örnek vermek istiyorum. Bunların hepsi ev daha birçoğu sosyal çalışmanın belirli yerlerde istenen koordinasyonu gerçekleştiremediğini göstermektedir. Örnek 1. Bir ses kaydında bir genç hanım sesi: “Hepinize günaydın. Ben Tepecik Hastanesinde çocuk doktoru olarak çalışıyorum şimdi depremden etkilenen çocuklardan da buraya gelenler var. Yaklaşık 10 çocuk. Daha sonra gelecek olanlar da konuşuluyor ama bu çocukların anneleri ve babaları olmadığı için refakatçilere ihtiyacımız var. Burda doktorlar ve hemşireler yetersiz kalıyor. Eğer refakatçi olmak isteyen gönüllü kadınlar varsa, onları bekliyoruz hastanemize. Bana ulaşabilirsiniz, eğer böyle bir isteği olan varsa. Hepinize teşekkür ediyorum, iyi günler.” Tepecik Hastanesi İzmir’de Sağlık Bakanlığına bağlı, Sağlık Bilimleri Üniversitesinin Eğitim ve Araştırma Hastanesi olarak kullandığı köklü bir hastanemizdi. Mutlaka Tıbbi Sosyal Hizmet Birimi bulunmalıydı. Bu duyuruyu bir hekimin vakit ayırıp yapmak zorunda kalması hekim için zaman kaybıydı. Sosyal Servisin ilgilenmesi gereken bir konudur diye düşündüm. Bu düşüncelerle, kanıta dayalı çalışma yapabilmek için, akşamın bir saatinde hastaneye telefon ederek Tıbbi Sosyal Hizmet Biriminin olup olmadığını, sosyal çalışmacı bulunup bulunmadığını sormak istedim. Çünkü Tepecik Hastanesi kuruluşu eski, büyük ve nitelikli hastanelerimizden biriydi ve sosyal servis mutlaka olmalıydı. İnternetten telefon numarasına ulaşarak aradığım ve İzmir’den bir eski öğrencim ve meslektaşımdan, hatta o hastanenin sosyal servisinde çalıştığını öğrendim. Sevgili meslektaşım Aysun İnan bana öyle bilgiler verdi ki, depremde, afetlerde sosyal çalışmanın sadece deprem alanlarında değil o alanlar dışında da ne denli önemli olduğunu gösteren bir örnek olarak okurlarla paylaşmak istedim. Hastanede resmî adıyla Tıbbi Sosyal Hizmet Birimi, gündelik kullanımla Sosyal Servis var. Burada farklı birimlerde görevli olmak üzere sekiz sosyal çalışmacı çalışıyor. Deprem bölgesinden gelen yaklaşık 100 civarında hasta karşılamışlar ve bunların %70 kadarı çocukmuş. İlk elde 33 yaralı çocuk getirilmiş, sonra sayıları artmış. Bir kısmı anasız babasız kalan çocuklarmış. Ancak çoğunun arkadan anaları babaları da gelmişler ve 153

çocuklar aileleriyle bütünleştirilmiş. Aysun İnan konuya tamamiyle hakim olarak durumu anlattı. Çocuk hekimi olan genç ve yeni gelmiş bir arkadaş, göreve başladığı günlerde bu olay olunca heyecanla çözüm bulmak istemiş ve o sesli sosyal medya duyurusunu yapmış. Ancak, baştanberi konuya dahil olan sosyal servisteki sosyal çalışmacılar hiçbir çocuğun sıkıntı çekmeyeceği ailelelendirmeyi yasal çerçeve içinde yapmışlar. Hatta İzmir Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı İl Müdürlüğünden psikolog talep etmişler ve o dönemde bir psikolog gelerek birlikte disiplinlerarası (interdisipliner) bir çalışmayı başarmışlar. Diğer binalarda ve farklı birimlerde görevli sosyal çalışmacıları da o dönemde deprem yaralıları için aynı birime çekmişler. Üstlerindeki tek gecelikle İzmir’e getirilen tüm yaralıların giyim kuşamlarından kişisel hijyen maddelerine, içecekleri sudan yiyecekleri yemeğe ve sağlıklı ve eksiksiz çıkışlarına kadar, sivil toplum örgütleri ve gönüllülerle de işbirliği kurarak ekip olarak ilgilenmişler, eksikliklerini gidermişler. Aslında çocuk doktoru olan genç arkadaş kendi güvenilir dar grubuna yollamak için o ses kaydını hazırlamış, ancak sosyal medya bu, denetimdışına kolay kaçıyor, heryere yayılmış. Refakatsiz çocuklar için o kanaldan gelen hiçbir yardımı kabul etmedik, kendi güvenilirlik denetimimiz altında olan kişilerden destek aldık diyor Sosyal Çalışmacı Aysun İnan. Bir ses kaydıyla başlayan bir bilgilenmeyi araştırınca ortaya çıkan bu başarılı çalışmayı ilginç bir olay olarak özetle de olsa paylaşmadan geçemedim. Örnek 2. “Arkadaşlar, günaydın. Elbistan depomuzdaki malzemeleri söylemek istiyorum. Özellikle Elbistan’da yaşayan, yaşamış, akrabası olan arkadaşlara söylüyorum. Burada bizim gıda malzememiz, sobamız, özellikle burada gördüğünüz bu keçeler, çadırlarda kalan akrabası olanlar için bu keçeleri acilen dağıtmak istiyoruz. Hem keçe yere dağıtılabilir, hem de çadırın üstüne koyabilirler. Geceleri Elbistan -12 -13 oluyor. Şu an gündüz olmasına rağmen eksi 6, eksi 7, bunları bir an evvel dağıtmamız lazım. Elimizde çok ciddi anlamda battaniye var, soba var, o sobada yakabilecek kadar kömür var, ama nereye ulaşacağımız konusunda akrabalarınızı bize yönlendirin; benim numaramı iletin; bu videoyu bir yerlerde paylaşarak özellikle Elbistan’da yaşayan, Elbistan’da eşi dostu, akrabası olan herkese iletin ki, buradan bunları alabilsinler. Arabası olan depremzede, ama arabası olan varsa, buraya gelip çocuklar için kıyafet alabilir. Çocuk bezimiz, pedimiz, iç çamaşırımız, bunların hepsi depomuzda var, İhtiyacı olan arkadaşları buraya yönlendirin. Bir an evvel bu malzemeleri dağıtalım. Herkese teşekkürler.” Duyarlı ve sorumlu bir duyuru. Ancak bu duyuruyu sosyal medya üzerinden bu genç arkadaş mı yapmalı? Yoksa, bu yardımlardan sorumlu birimin başındaki sosyal çalışmacıyı aramalı, ona mı bilgi vermeli? Vidyoda konuşan görevli sosyal medyaya durumu bildirerek doğru yapmıştır. Ancak, aslında bir depo sorumlusunun sosyal medyaya böyle bir duyuru yapmasına gerek kalmamalıdır. Bunun için telefon edeceği adres bulunduğu yerleşimin Aile ve Sosyal Hizmetler il ya da ilçe müdürlüğüdür ya da en yakın sosyal hizmet merkezidir. En yakın 154

sosyal hizmet merkezi o yerleşimdeki sosyal hizmetlerin, yani tüm yardım gereçlerinin toplanmasından, korunmasından, ulaştırılmasından ve dağıtılmasından sorumlu birim olmalıdır. SHM’ler birbirleriyle ilişki içinde sosyal hizmetleri en hakka uygun biçimde dağıtılmasını sağlayan kamu kurumu olmalıdır. Örnek 3. “Depremzede Sahaflar Destek Arıyor” Bir de olumlu bir örnek verelim. Deprem bölgesindeki birkaç sahaf, yani eski kitap satıcıları biraraya gelerek anlamlı bir sosyal medya duyurusu yapmışlardır. Şöyle: “Depremden etkilenen, dükkanları zarar gören depremzede sahaflar yeniden başlama çabalarına destek arıyor.” başlığı altında kısa bir görsel duyuru var. “Depremden etkilenen dükkanları zarar gören depremzede sahaflar yeniden başlama çabalarına destek arıyor.” Ve adları: Yeryüzü Sahaf, Fosil Sahaf, Kitap Otağı, Kitaphane Sahaf, Azzefran Sahaf. Altında da al bir kutucuk ve üzerinde “Destek Olmak İçin Tıklayın” yazıyor. Çok güzel ve yerinde bir destek isteme girişimi. Bu duyuru tüm Türkiye’ye, Dünyaya yayıldığında herhalde çok insan bu sahaflardan kitap almak için girişimlerde bulunmuştur. Sosyal medya ve uzaktan alışveriş sistemi ekonomileri bozulan sahafları kurtarmanın önemli bir yardımcısı olmuştur. Bunlar gibi çok çeşitli olumlu ya da olumsuz görülecek örnekler çıkarılabilir. Önemli olan bu ve benzeri örneklerden sonuçlar çıkararak sosyal çalışmacıların deprem olayına ciddiyetle el atıp varlıklarını öne çıkaracak düşünsel ve raporsal üretimlerini hızla çıkarmaları ve kendilerini her kesime en üst düzeyde tanıtmanın diğer yollarını da kullanmalarıdır.

6.3. Genel Değerlendirme T.C. İçişleri Bakanlığı tarafından 2004 Temmuz’unda, yani Marmara Depreminden beş yıl sonra, e olarak yayınlanmış Türkiye’de Doğal Afetler Konulu Ülke Strateji raporunda raporun düşünsel, planlama ve eylemsel boyutta hiçbir yerinde sosyal çalışma mesleğinin adı geçmemektedir. Bu demektir ki İçişleri Bakanlığı afetlerde sosyal çalışma diye bir konum (pozisyon, statü) ve meslek tanımamaktadır. Oysa sayıları az da olsa İçişleri Bakanlığı Çocuk Bürolarında en azından bir dönemde sosyal çalışmacıların çalıştıklarını biliyoruz. Bu demektir ki İçişleri Bakanlığı sosyal çalışma mesleğini tanıyor. Kadro ilanlarında sosyal çalışmacı adı geçiyor, eleman alınmış olduğuna göre. Demek ki afetlerde sosyal çalışmanın rolü bilinmiyor. Bunu bakanlıklara kim öğretecek, yazarak ve uygulamalarıyla? Bir mesleğin farklı alanlarda tanınması mesleğin çabalarıyla olur. Bu çaba da doğru ve verimli uygulamalarla yazılan raporlardır. Tanıma, ancak sosyal çalışmacılar farklı çalışma alanlarında varlıklarını gösterirlerse gerçekleşebilir. Genelde olağanüstü durumlarda, özelde afetlerde, depremlerde sosyal çalışma konusunda İçişleri Bakanlığına ve diğer tüm kamu birimlerine sosyal çalışmacılar ne sundu? Bu durumlarda ne yaptıkları 155

ne yapabilecekleri, hangi boşluğu doldurup hangi sıkıntıları giderebilecekleri konusunda neler verdiler, neler anlattılar, neler gösterdiler? Ne varlık gösterdiler, genel deyişiyle? Bu konularda bir açıklama ve bilgilendirme olursa seviniriz. Bu yorumun arkasından şu tamamlamayı yapmalıyız. Söylediğim çerçevede bu raporda sosyal çalışma mesleğinin adı geçmemektedir, ancak, raporda “UNICEF Türkiye Cumhuriyeti Hükumetiyle yakın bir işbirliği sağlayarak 17 Ağustos 1999 depreminden etkilenen binlerce kadın ve çocuğa gerekli hizmetlerin götürülmesi için müdahalede bulunduğu” belirtilirken, bu çerçevede, UNICEF “öğretmenler, sosyal hizmet uzmanları ve sağlık görevlileri için de programlar hazırlamaktadır.” denmiştir. Belli ki bu cümleler UNICEF Raporu bilgilerinden alınmıştır. Bunun dışında İçişleri Bakanlığı Deprem Raporunda sosyal çalışma mesleğinin adı geçmemektedir. Bırakınız mesleği sosyal hizmet kavramı da geçmemektedir, yukardaki ifade dışında. Sosyal çalışmacıların afetlerdeki işlevleriyle, sadece bir örnek, İçişleri Bakanlığına giremedikleri bu raporla görülmektedir. Bu sessizlik, durgunluk giderilmeli ve bu “varlık” gösterilmelidir. Ayrıca, Avukatlar Ağı tarafından 10 Mayıs 2023 tarihli bir e-belge, e-kitapçık yayınlanmıştır. Kitapçığın adı “Afet Döneminde Yardım ve Bağışlarla İlgili Sıkça Sorulan Sorular”dır. Belgenin ilk sayfalarında bağış ve yardımın farklı anlatılmakta, tanımları yapılmaktadır. Bu yayın, TÜSEV (Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı) ile STGM (Sivil Toplum Geliştirme Merkezi) tarafından gerçekleştirilen ve Avrupa Birliği tarafından parasal olarak desteklenen bir projenin ürünü bir çalışmadır. Bu çalışmada sosyal hizmet ya da sosyal çalışmanın da bir ölçüde yer alması konuyla ilintili olarak önemli olacaktı, ancak orada da yoktur. Sosyal çalışmacıların demokratik kitle örgütleri, STÖ’leri vardır ve bunla burada adı geçen üç ayrı sivil yapı içinde yer alabilmeliydiler ve bu raporu da kendi ölçülerinde etkileyebilmeli, katkı koyabilmeliydiler. Haydi bakanlıklara, kamuya kendimizi anlatamadık, uluslararası ve yerel STÖ’lere de mi anlatılamıyor? 2023 depremine hazırlıksız yakalanmışlık gerçeği karşımıza çıkınca ve çalıştay boyunca birkaç raporda Türkiye için deprem planları yapılması gerektiği kayda alınınca 1999 Marmara Depreminden önce gerçekleşmiş Ceyhan Depremiyle ilgili TBMM’de açıklama yapan zamanın Bayındırlık ve İmar Bakanının sözleri aklıma geldi. Burada o konuşmayı anmadan geçemeyeceğim. Sayın Bakan Yaşar Topçu, 27 06 1998 tarihinde Adana Ceyhan’da meydana gelen ve 6.3 şiddetindeki, 145 ölüm ve 1041 yaralıyla sonuçlanan depremde depremle ilgili olarak TBMM’de konuşurken, yıl 1998, Türkiye'nin deprem haritasının varolduğunu, “bütün matematiksel ve jeolojik bilgilerin Bakanlığın Afet İşleri Genel Müdürlüğünde, kompütürde, bölge bölge, âdeta metrekare hesabıyla mevcut” bulunduğunu açıklamıştı. İlginçtir ki, bu açıklamada, “İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Sakarya gibi depreme fazla maruz olan bölgeler”i sayarken sözlerin arasında Güneydoğu bölgesinden hiçbir ilin adı geçmemektedir. Tüm ülkenin deprem haritasında olması gereken en geniş bölgenin Güneydoğu Anadolu Bölgesi olduğunu bize Kahramanmaraş depremi anımsattı. Sayın Bakan o “deprem haritasını” inceledi ki konuşuyor, TBMM’de açıklama yapıyor diye düşünmeden edemiyor inan ve bu incelemede akılda kalan yukarda sayılan Batı’daki iller 156

midir? Neden Doğu’da (örneğin Van) ve 2023’te deprem görmüş onbir ilin hiçbirinin adı geçmiyor, anlamak olanaksızdır. Hatta bu sözleri arasında “deprem senaryolarımız hazırdır” derken, örnek olarak “İstanbul, 1894 depremi senaryosu elimizde hazırdır.” demiştir. Bugünkü yapılarla ilgili hazırlıkla Istanbul depremine ne derece hazır olunduğunu bilemiyoruz. (Kaynak: 20. Dönem 3. Yasama Yılı, 112. Birleşim. 30 Haziran Salı - FP Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın Karayolları Genel Müdürlüğü'nce ihale edilen Gaziantep-Şanlıurfa Otoyolu ihalesiyle ilgili gündemdışı konuşmaya Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu'nun cevabı.) Istanbul depremine de Bakanlık olarak daha 1998 yılında nasıl hazır olunduğunu umarım ki yaşanmaz, ancak yaşanacak bir Istanbul depreminde, ummak istemem ama, göreceğiz. Herhalde Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından 1998 yılında varolduğu söylenen Istanbul deprem senaryosu revize edilerek geliştirilmiştir ve etkili olur. Daha o tarihlerde Istanbul depreminin senaryosu dururken çok yıllar önce kayıtlara geçmiş olan Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşanması beklenen deprem için deprem senaryosu neden yapılmamıştı, bilemiyoruz. 1998’de yapılmamış bir deprem senaryosu o yıldan bu yıla neden hiçbir siyasal yönetim zamanında yaptırılmamıştır? Yapılmış olanların da yenilenip yenilenmediği bilgilerimiz dışındadır. Bunların politik söylemler olduğunu anlıyoruz sonuç olarak. Genel ifadeyle tüm Türkiye’nin deprem haritası gerçekten ve titizlikle çıkarılmalıdır. Bunlar yıl yıl gelişen teknolojiye, parasal kaynaklara, yapılmış ve yapılacak imar aflarına uygun bina yenilemelerinin sayılarına uygun olarak yenilenmelidir, geliştirilmelidir. Haritaya uygun olarak her ille ilgili deprem senaryoları hazırlanmalıdır. Depremde yapılacak çalışmalar birim, kaynak ve süre kullanımı olarak planlanmalıdır. Yapılacak çok iş vardır ve bunlar için ertelenecek zaman kalmamıştır. İnanıyorum ki bu çalıştayda depremle ilgili, deprem öncesi deprem sırası ve deprem sonrası olarak sosyal çalışmanın çalışma biçim, model ve yöntemlerinin farklılaştığı üç evre netleşmiş, her evrede sosyal çalışma tarafından birbirinden farklı yapılacaklar belirlenmiş olmaktadır. Kuşkusuz hergün bu bilgilere yenileri eklenecektir, eklenmelidir. Çalıştay’a katılarak bilgi üzerine bilgi koyan tüm katılımcılara teşekkürlerimizle…

157

SONSÖZ Bu çalışmayı zamanın büyük düşünürü ve şairi, Öğretmen Tevfik Fikret’in çok anlamlı bir şiiriyle bitirelim istedik. Çünkü sadece depremin değil her türlü afetin ve sosyal yıkımın gerektirdiği temel dürtü herkesin, şiirdeki simgelerle “körle kötürüm”ün birleşmesi, elele vermesidir. Toplumdaki herkes elele verirse, sadece bu tür doğal yıkımlar değil her türlü sosyal sağlıksızlıkların aşılması kolaylaşacak ve sarsıntısız (travmasız), deprem korkusuyla ömür geçirmeyen topluluklar oluşacaktır. Bu da, sadece hepimizin arzusu değil, sosyal çalışmanın da net mesleki hedefidir zaten.

KÖR İLE KÖTÜRÜM

- Bak arkadaş, ne ben sağlam Bir adamım... - Ne ben tamam Bir insanım - Ben kötürüm. - Ben de körüm;

Hem anadan doğma körüm. - Ben de kırk yıldır kötürüm; Değil iki adım atmak, Ayağa kalkamam hattâ:

- Ya ben? Değil görmek, bana, Kirpiğimi kıpırdatmak Bile nasip olmamıştır Böyle yaşamak pek ağır

Bir yük; şundan kurtulaydım! - Ben de günlerimi saydım, Bitip tükenmedi gitti. Dünyaya geldiğin gibi

Gitmek de elinde değil. Çekmek kolay, ölmek müşkül! 158

Neyse kısmet, çekeceğiz. - Ben düşündüm ki ikimiz.

Tam bir insan olmak için Her şeye mâlikiz: Senin Kuvvetli bacakların var. Benim de gözlerim bakar.

Ben senin gözün olurum. Gecen, gündüzün olurum. - Ben de sana bacak, ayak. - Öyleyse hiç düşünme, kalk;

Senin için Ben bakarım ve görürüm. - Ben de seni istediğin Yere alır, götürürüm.

Böyle işte: İki mihnet birleşince Bir teselli hâsıl olur, Mihnetliler de kurtulur.

TEVFİK FİKRET (1867-1915)

Ek bilgi: Nasip olmak: erişmek, ulaşmak; müşkil: zor; kısmet: talih; malik olmak: sahip olmak; mihnet: sıkıntı; teselli: avunma; hâsıl olmak: ortaya çıkmak. *

159

KAYNAKÇA Bu çalışmanın temel kaynakçasını iki grup katılımcı oluşturmuştur: 1. Marmara ve/ya Kahramanmaraş deprem bölgelerine giderek gerekli çalışmaları yapanlar ve/ya çalışmalara katılanlar. Yani uygulamacılar. 2. Deprem ve diğer afetler konularında düşünce, makale, kitap üretenler. Yani akademisyenler. Bu çalışmanın temel kaynakları katılımcı arkadaşlardır. Diğer Kaynaklar 1002-C Doğal Afetler Odaklı Saha Çalışması Acil Destek Programı. Detaylı bilgi için; https://deprem.tubitak.gov.tr/index.html (Erişim. 18 02 2023) AFAD (T.C. İçişleri Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı), “Afet Türleri”, https://www.afad.gov.tr/afet-turleri (Erişim. 18 02 2023) Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezleri Yönetmeliği, Bakanlar Kurulu Kararı Tarihi: 31 01 2011, Karar Sayısı: 2011/1377, Dayandığı Kanunun Tarihi: 29 05 2009, Dayandığı Kanunun Numarası: 5902, T.C. Resmî Gazete: 19 02 2011, Sayı: 27851 (https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=20111377&MevzuatTur=3& MevzuatTertip=5) (Erişim. 18 02 2023) AFAD, “AYDES (Afet Yönetim ve Karar Destek Sistemi) Bütünleşik Afet Yönetimi Platformu”, https://aydes.gov.tr (Erişim. 20 07 2023) AFAD, İRAP (İl Afet Risk Azaltma Planı) Hazırlama Kılavuzu, Kasım 2020, https://www.afad.gov.tr/kurumlar/afad.gov.tr/Mevzuat/Kilavuzlar/IRAPKILAVUZ_tum_v7.pdf (Erişim. 20 07 2023) AFAD. Kahramanmaraş’ta Meydana Gelen Depremler Hk. Basın Bülteni-36. 2023, https://www.afad.gov.tr/kahramanmarasta-meydana-gelen-depremler-hk-36 (Erişim. 20.07.2023). AFAD ve Tarihçesi, https://www.afad.gov.tr/afad-hakkinda (Erişim. 22 04 2023). AFAD WEB Sayfası, https://www.afad.gov.tr/afad-hakkinda (Erişim. 14 06 2023). Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı, Afet Yönetim Merkezi Yönergesi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Resmî Yazı: Tarih: 03 05 2023, Sayı: 190. Avukatlar Ağı, “Afet Döneminde Yardım ve Bağışlarla İlgili Sıkça Sorulan Sorular”, TÜSEV (Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı) ile STGM (Sivil Toplum Geliştirme Merkezi) Ortak Avrupa Birliği Projesi, 10 Mayıs 2023, 160

https://www.tusev.org.tr/tr/haberler/afet-doneminde-yardim-ve-bagislarla-ilgilisikca-sorulan-sorular-yayimlandi (Erişim. 15 05 2023) Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi (2023). Dezenformasyon Bülteni, https://www.iletisim.gov.tr/turkce/dezenformasyonbulteni (Erişim. 20.07.2023) Çeviri Derneği, Blog) https://ceviridernegi.org/blog/ (Erişim. 20 05 2023) Hoyois, P., Scheuren, J. M., Below, R. & Guha-Sapir, D. “Annual Disaster Statistical Review: Numbers and Trends 2006” (No. UCL-Université Catholique de Louvain). Catholic University of Louvain, 2007 İstinye Üniversitesi Afetlerde Sosyal Hizmetler ve Sosyal Çalışma (Çalıştay) Dosyası, https://docs.google.com/forms/d/1baMtFurWx7FZT1dVXH3Ot1XE9OzlWqpiPu phz1LJ5fY/edit (Erişim. 25 07 2023) Javadian, Reza. Makale, https://journals.sagepub.com/doi/pdf/10.1177/0020872807076047 (Erişim. 15 02 2023) Karadağ, Büşra. İstinye Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü, 2023-2024 6. Dönem öğrencisi. Kubbealtı Lugatı, http://www.lugatim.com/s/%C3%82FAT (Erişim. 15 02 2023) Maliye Bakanlığı Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi Yönergesi, 2017, https://ms.hmb.gov.tr/uploads/2019/02/mbafedveacildurumyonetimimerkeziyone rgesi.pdf (Erişim. 24 07 2023) Sürmen, Erva. İstinye Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü, 2023-2024 6. Dönem öğrencisi. T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Dezenformasyon Bülteni, https://www.iletisim.gov.tr/ turkce/dezenformasyon-bulteni (Erişim. 24 07 2023) T.C. Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı, Personel Dairesi Başkanlığı, “Tüm Üniversitelere” başlıklı resmî yazı”, Evrak Tarihi: 02 03 2023, Sayı: E94221838-900-15095 TION, Etimolojik Sözlük, https://www.etimolojiturkce.com/arama/tion (Erişim. 09 04 2023) TMMOB, Jeoloji Mühendisleri Odası, “Deprem ve Deprem Yönetimi Raporu” 17 Ağustos 2010 https://www.jmo.org.tr/resimler/ekler/95ade13c3d8aa09_ek.pdf?tipi=1...X.. (Erişim. 18 02 2023)

161

Toklucu, Ahmet Taner. İstinye Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü, 2023-2024 6. Dönem öğrencisi. Türkdemir, Ahmet Haki; Altuğ Aysun, Haziran 2005, https://www.researchgate.net/publication/305268457_26_ARALIK_2003_IRAN _BAM_DEPREMI_DENEYIMI) (Erişim. 14 02 20239) Türkiye Büyük Millet Meclisi, Yasama Dönemi: 27, Yasama Yılı: 4, “Depreme Karşı Alınabilecek Önlemlerin ve Depremlerin Zararlarının En Aza İndirilmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Raporu”, Sıra Sayısı: 278, Temmuz 2021, https://www5.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem27/yil01/ss278.pdf (Erişim. 20 07 2023) Vikipedi, Özgür Ansiklopedi, “Afet”, https://tr.wikipedia.org/wiki/Afet#:~:text=Afet%3B%20insanlar%20i%C3%A7in %20fiziksel%2C%20ekonomik,olaylara%20verilen%20genel%20bir%20isimdir. (Erişim. 25 06 2023) Yıldız, Metin.; Abdurrahman Kırtepe, (2020), “Gençlik Merkezlerinin Deprem Sonrası Afet Hizmetlerinde Rolü ve Önemi”, Tarih Okulu Dergisi (TOD), (Journal of History School (JOHS)), Ekim 2020, Yıl 13, Sayı XLVIII, ss. 3693-3709. https://www.researchgate.net/publication/346430278 (Erişim. 30 06 2023) Yılıkyılmaz, Muharrem. “Dinar’da Yaşanan Deprem Felaketi ve Sosyal Hizmet”, Sosyal Hizmet Dergisi, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Yayın Organı, Y. 6, S. 13, Nisan 1996, s. 47-48 ZDF, “Sozialarbeiter helfen Kindern nach Erdbeben”, https://www.zdf.de/kinder/logo/sozialarbeiter-erdbebengebiet-sherif-100.html (Erişim 09 04 2023)

162

EKLER

EK 1 Çalıştay Katılımcı Listesi

163

Abdurrahman Karacan

ASHB

Ar. Gör. Halim Toga

Sağlık Bilimleri Üniversitesi

Ayşenur Bekdemir

Nişantaşı Üniversitesi

Beytullah Bereke

Beykent Üniversitesi

Buse Alpsü

İSÜ SHB öğrencisi

Büşra Karadağ

İSÜ SHB öğrencisi

Cengizhan Aynacı

Sakarya Üniversitesi

Cevat Üstün

ASHB

Devrim Bükülmez

ASHB

Doç. Dr. Hasan Hüseyin Taylan

Sakarya Üniversitesi

Doç. Dr. Talip Yiğit

29 Mayıs Üniversitesi

Doç. Dr. Taner Artan

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa

Dr. Aylin Arıcı

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi

Dr. Betül Çolak

Nişantaşı Üniversitesi

Dr. Dilek Özsoy

Nişantaşı Üniversitesi

Dr. Mehmet Seyman Önder

Bingöl Üniversitesi

Dr. Muhammet Ferit Duman

Bandırma 17 Eylül Üniversitesi

Dila Gülbenzer

İSÜ SHB öğrencisi

Dürdane Çetin

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa

Emrah Kılınç

İBB

Enes Gençer

İBB

Ekrem Uca

SHUDER-İstanbul

Esra Gökbulut

SGDD

Fatih Numan Turan

ASHB

Gözde Nur Aydoğan

İSÜ SHB öğrencisi

Hale Karabekir

Maltepe Üniversitesi

Hamza Aydemir

Ardahan Üniversitesi

Kaan Sevim

Sabahattin Zaim Üniversitesi

Kübranur Görmüş

Maltepe Üniversitesi

Mehmet Cemal Yüksel

ASHB

Mehmet Tepe

İBB

Mehmet Yiğit

SGDD

Melike Çelik

İSÜ SHB öğrencisi

Mert Can İnce

SGDD

Merve Kaya

Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi

Merve İçer

Hayata Destek Derneği

Merve Nur Gündoğar

İSÜ SHB öğrencisi

Mustafa Karahalil

ASHB

Murat Dinçer

29 Mayıs Üniversitesi

Narin Hasdemir

Etik Sosyal Hizmet

Neşe Şahin Taşğın

Maltepe Üniversitesi

Nevzat Gürsoy

Emekli sosyal çalışmacı

Nurdan Bürüngüz

Maltepe Üniversitesi

Nesim Yalvarıcı

Sakarya Üniversitesi

Prof. Dr. Azize Serap Tunçer

Çankırı Karatekin Üniversitesi

Prof. Dr. Mehmet Zafer Danış

Sakarya Üniversitesi

Ramazan Çalışır

İBB

Ramazan Gündoğdu

ASHB

Rene Gradwohl

İSÜ

Sakine Arslan

Nişantaşı Üniversitesi

Selin Sude Aluç

İSÜ SHB öğrencisi

Sümeyra Turan

İSÜ SHB öğrencisi

Veysi Güneş

ETİK SH

Yuşa R. Erdoğan

Psikolog

164

EK 2 Deprem Alanyazını

Hazırlayan: İsmail Nalbantoğlu, MSc. Türkçe Kaynaklar Abay, A. R. ve Abay Çelik, Z. E. (2023). Deprem sonrası ortaya çıkan sorunlar ve sosyal destek ağlarının rolü. Sosyolojik Bağlam Dergisi, 4(1), 91-100. AFAD. (2011). İlk 72 Saat, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Yayınları. AFAD. (2014). Açıklamalı Afet Yönetimi Terimleri Sözlüğü. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Ankara. AFAD. (2020). Türkiye’de Afet Yönetimi ve Doğa Kaynaklı Afet İstatistikleri. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı. Ankara. Aker, T. (2006). 1999 Marmara depremleri: epidemiyolojik bulgular ve toplum ruh sağlığı uygulamaları üzerine bir gözden geçirme. Türk Psikiyatri Dergisi, 17(3). 204-212. Aksoy, Ş., & Kabasakal, Z. (2023). Afet sonrası durumlara yönelik hazırlanan psikososyal destek uygulamalarının ve çalışmalarının incelenmesi. IBAD Sosyal Bilimler Dergisi, 15(15), 80-91. Aktaş, A. M. (2003). Kriz durumlarında sosyal hizmet müdahalesi. Kriz Dergisi, 11(3), 37-44. Altun, F. (2016). Afetlerde psikososyal hizmetler: Marmara ve Van depremleri karşılaştırmalı analizi. İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 4(8-9), 183-197. Altun, F. (2017). Uluslararası kuruluşların afetlere yönelik sosyal yardım ve sosyal hizmet faaliyetlerinin incelenmesi. Sosyal Çalışma Dergisi, 1(1), 32-54. Altun, F. (2018). Afetlerin ekonomik ve sosyal etkileri: Türkiye örneği üzerinden bir değerlendirme. Sosyal Çalışma Dergisi, 2(1), 1-15. Arıca, F., Çakır, C., & Kağnıcı, D. (2023). Kırılgan gruplar özelinde afetlerde psikososyal hizmetler. Afet ve Risk Dergisi, 6(1), 176-187. Artan, T. ve Özkan, A. O. (2020). “Afetler ve sosyal hizmet”. Journal of ADEM, 1(1), 4754. Aydemir, A. (2021). “Afet yönetim sisteminin incelenmesinde gönüllülük hizmetleri ve bazı sivil toplum kuruluşları”. Afet ve Risk Dergisi, 4(2), 387-394. 165

Bilici, R., Tufan, E., Turhan, L., Uğurlu, G. K., Tan, S., & Kaşan, T. (2013). Deprem sonrasında bireylerin anksiyete düzeyleri ve etkileyen faktörler: Elâzığ merkezli bir ön çalışma. Fırat Tıp Dergisi, 18(1). 15-19. Çevik, D. Ş. “Dinar ve deprem”, iç: T.C. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Afet İşleri Genel Müdürlüğü Deprem Araştırma Dairesi. Deprem Araştırma Bülteni, Y. 25, S. 78, Ekim 1998 Engin, A. “Çadırkentlerin sessiz kahramanları”, Cumhuriyet, 03.09.1999 Erbay, E. (2004). Sosyal hizmette kriz müdahalesi. Toplum ve Sosyal Hizmet, 15(1), 8594. Erkal, T., & Değerliyurt, M. (2009). Türkiye’de afet yönetimi. Doğu Coğrafya Dergisi, 14(22), 147-164. Erkan, N. “Doğal yıkımlar ile Ankara Solfasol bölgesinde Van-Ağrı yersarsıntısı felaketzedelerine verilen hizmetler üstüne rapor”, Sosyal Hizmette Adım Dergisi, S. 10, Şubat-Mart-Nisan 1977, Ankara, s. 12-16. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu, (2001), “Sosyal hizmet sempozyumu, 2001, deprem ve sosyal hizmetler”, Sempozyum tanıtım broşürü. İşıklı, S. ve Tüzün, Z. (2017). Afetlerin akut dönem psikolojik etkilerine yönelik psikososyal müdahale yaklaşımları. Türkiye Klinikleri, 2, 180-188. İbiş, E. ve Kesgin, B. (2015). Türkiye'de sosyal hizmet ve medikal kurtarma açısından Yalova, Van ve Simav depremlerinin incelenmesi. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, (41), 225-233. Karataş, K. (1999). Deprem sonrasında Adapazarı’ndan izlenimler. Altı Noktanın Sesi: Aylık Sesli Dergi, 1-4. Kaya, U. (t. y.). Deprem ve insan: Depremin psikolojik etkileri ile nasıl başa çıkılır. http://www.antalyaozelegitim.com/blog/psikolojik-degerlendirme-vedanisma/deprem-ve-insan.html (E.T.: 31.07.2023) Kızılay. (2008). Afetlerde Psikososyal Uygulama Rehberi. Kızılay Yayınları. Maral, A. B. (2023). Zorunlu Göç Yaşamış Suriyeli Kadınların Elazığ Depremine İlişkin Yaşam Deneyimleri. Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Ankara. Meydan, S. “Deprem ve Devlet”, Cumhuriyet, 15 Mart 2023 Okay, N. & İlkkaracan, İ. (2018). Toplumsal cinsiyete duyarlı afet risk yönetimi. Resilience, 2(1), 1-12.

166

Özbilgin, M., Erbil, C., Demirbağ, K. Ş., Demirbağ, O., & Tanriverdi, V. (2023). Afet yönetiminde sorumluluğun yeniden inşası: deprem, sosyal dramalar, sosyal politikalar. Sosyal Mucit Academic Review, 4(1), 71-112. Özçelik, E. (2020). Afetlerde sosyal hizmetler. Afet ve Risk Dergisi, 3(1), 46-55. Sak, G. “Deprem tartışmaları üzerine”, Radikal, 02.09.1999 Şevik, A. E. (2023). Deprem ve yaşlılık: Psikososyal bir bakış. Yaşlı Sorunları Araştırma Dergisi, 16(1), 49-57. Sevim, J. “Ömür boyu korku”, Milliyet, 23.08.1999 Sosyal Hizmette Adım, “Türkiye’de deprem hizmetlerinin örgütlenmesi üstüne bir öneri”, Sosyal Hizmette Adım Dergisi, S. 9, Aralık 1976-Ocak 1977, Ankara, s. 1. Şahin, S. (2021). Psikososyal Müdahale Çalışanlarının Afetlere Karşı Bireysel Hazırlık Düzeylerinin Değerlendirilmesi. Doktora Tezi, Kocaeli Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Kocaeli. Tapan, M. G. (2023). Kahramanmaraş depremleri sonrası afet yönetiminde sosyal hizmet uygulamaları. Yedi Aralık Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2(1), 18-30. Tomanbay, İ. ve ark. (1999, 1. Baskı; 2000, 2. Baskı, 2011, 3. Baskı), Doğal Yıkımlarda Sosyal Hizmetler - Deprem Mağduru İnsanlar İçin Deprem Bölgesinde Çalışma Kılavuzu, Antalya, Akdeniz Üniversitesi AKSUM (Akdeniz Üniversitesi Sosyal Hizmetler Eğitim, Araştırma ve Uygulama Merkezi) ile Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Akdeniz Bölgesi Şubesi Ortak Yayını, (3. Baskı: Ankara, SABEV) Tomanbay, İ. (2000). Deprem, insan ve sosyal hizmetler. Toplum ve Sosyal Hizmet, 12(1), 123-137 Tomanbay, İ. (2000), Kente yenibaştan bakış – Kentsel ekonomi ve deprem”, iç: Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu. Antropoloji ve Yaşlılık; Prof. Dr. Vedia Emiroğlu’na Armağan. Ankara: 2000, s. 163-171 Tomanbay, İ. “Toplumsal araştırmalarda ses ve görüntü belgelerinin kullanım değeri ve bir toplumsal olgu olarak deprem araştırmaları”, iç: Folklor/Edebiyat Dergisi, S. 23, 2000/3, s. 39-46 Tomanbay, İ. “Depremde insan insanda deprem”, Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu tarafından “Yoksulluk ve Sosyal Hizmetler” temasıyla Antalya’da düzenlenen Sosyal Hizmet Sempozyumunda sunulan bildirinin metni. 9-11 Ekim 2003, https://www.ilhantomanbay.com/wp-content/uploads/2021/08/ depremde_insan_ insanda_deprem_2003.pdf (Erişim. 20 07 2023) 167

Tosun, S. (2021). Bir sosyal politika aracı olarak AFAD. Hastane Öncesi Dergisi, 6(1), 117-134. Tufan, Beril. “Deprem ve sosyal destek hizmetleri”, Cumhuriyet, 10.09.199 Tuncay, T. (2004). Afetlerde sosyal hizmet, 17 Ağustos 1999 Marmara ve 12 Kasım 1999 Bolu-Düzce Depremleri Sonrasında Sosyal Hizmet Uzmanları Tarafından Gerçekleştirilen Meslek Uygulamaların İncelenmesi. Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Sosyal Hizmetler Yüksekokulu, Ankara. Türk, A. (2022). Deprem özelinde engelli bireylere duyarlı afet yönetimi modeli. Afet ve Risk Dergisi, 5(1), 61-77. Usta, E. & Yükseler, M. (2021). Afetlerde sosyal medya kullanımı ve etik ikilemler: İzmir seferihisar depremi örneği. Afet ve Risk Dergisi, 4(2), 249-269. Yaman, Ö. M. ve Akyurt, M. A. (2013). Sosyal hizmete kültürel yaklaşım: 2011 Van depremi örneği. İstanbul University Journal of Sociology, 3(26), 105-144. Yaman, Ö. M. ve Erten, R. (2013). Türkiye Sosyal Hizmet Birikiminde Doğal Afetler. İstanbul: Açılım Kitap. Yelboğa, N. (2023). Kahramanmaraş depremi özelinde travmatik yas ve sosyal hizmetin yas danışmanlığı müdahalesi. Uluslararası Toplumsal Bilimler Dergisi, 7(1), 97121. Yelboğa, N. (2023). Ölüm, Yas ve Sosyal Hizmet: Geride Kalanların Yas Yolculukları, Ankara: Nobel Yeşildal, A. (2020). Doğal afetlerle mücadelede yerel yönetimlerin rolü ve kapasite sorunları: Esnek şehir uygulaması. Fırat Üniversitesi Uluslararası İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 4(1), 87-116. Yıldırım, S. (2023). 6 şubat Kahramanmaraş depreminin psikososyal etkisi ve depremzedelere yönelik sürdürülebilir müdahalenin önemi üzerine bir gözlem araştırması. Anasay, (24), 133-153. Yılıkyılmaz, M. (1996). Dinar’da yaşanan deprem felaketi ve sosyal hizmet. Sosyal Hizmet Dergisi, 6(13), 47-48. Yolcu, M., & Bekler, T. (2020). Deprem kültürü ve farkındalık çalışmaları: Şili ve Elazığ depremlerinin karşılaştırılması. Lapseki Meslek Yüksekokulu Uygulamalı Araştırmalar Dergisi, 1(2), 71-82. İngilizce Kaynaklar 168

Alipour, F., & Ahmadi, S. (2020). Social support and posttraumatic stress disorder (PTSD) in earthquake survivors: A systematic review. Social Work in Mental Health, 18(5), 501-514. Alston, M., Hazeleger, T., & Hargreaves, D. (2019). Social work and disasters: A handbook for practice. Routledge. Amiri, H., Nakhaee, N., Nagyova, I., Timkova, V., Okhovati, M., Nekoei-Moghadam, M., & Zahedi, R. (2021). Posttraumatic growth after earthquake: A systematic review and meta-analysis. International Journal of Social Psychiatry, 67(7). 867- 877. Araki, C. (2013). Earthquake and disaster response in the Japanese community: A strengths and community perspective. Journal of Social Work in Disability & Rehabilitation, 12(1-2), 39-47. Bakhshinia, A. (2015). The role of social workers in natural disasters with emphasis on earthquake. Quarterly Journal of Social Work, 3(4), 48-57. Barusch, A. S. (2011). Disaster, vulnerability, and older adults: Toward a social work response. Journal of Gerontological Social Work, 54(4), 347-350. Chen, T., Wang, L., & Wang, B. (2020). The disaster relief and social work after the Wenchuan earthquake in Mainland China. China Journal of Social Work, 13(1), 70-84. Chou, Y. C. (2003). Social workers involvement in Taiwan’s 1999 earthquake disaster aid: Implications for social work education. Social Work & Society, 1(1), 14-36. Cooper-Cabell, N. (2013). Mind the gap: Post earthquake community wellbeing?. Aotearoa New Zealand Social Work, 25(2), 27-34. Cooper, L., & Briggs, L. (2014). Do we need specific disaster management education for social work?. Australian Journal of Emergency Management, The, 29(4), 38-42. Corin, C. (2011). The Christchurch hospital social work service response in the first hours after the Christchurch earthquake of 22nd February 2011. Aotearoa New Zealand Social Work, 23(3), 58-62. De Silva, M. M. G. T., & Kawasaki, A. (2018). Socioeconomic vulnerability to disaster risk: a case study of flood and drought impact in a rural Sri Lankan community. Ecological Economics, 152, 131-140. Desai, A. S. (2018). Disaster and social work responses. In Revitalising communities in a globalising world (pp. 297-314). Routledge.

169

Fei, M., & KP Ip, E. (2009). Reconstructing social relationships in post-earthquake community: social work intervention in Qin Jian Ren Jia, Dujiangyan. China Journal of Social Work, 2(3), 189-200. Harms, L., Boddy, J., Hickey, L., Hay, K., Alexander, M., Briggs, L., ... & Hazeleger, T. (2022). Post-disaster social work research: A scoping review of the evidence for practice. International Social Work, 65(3), 434-456. Hay, K., & Pascoe, K. M. (2021). Social workers and disaster management: An Aotearoa New Zealand perspective. The British Journal of Social Work, 51(5), 1531-1550. Hossain, M. F. (2011). Disaster management in Bangladesh: regulatory and social work perspectives. Journal of Comparative Social Welfare, 27(1), 91-101. Howard, A., Agllias, K., Bevis, M., & Blakemore, T. (2018). How social isolation affects disaster preparedness and response in Australia: Implications for social work. Australian Social Work, 71(4), 392-404. Huang, Y., & Wong, H. (2013). Effects of social group work with survivors of the W enchuan earthquake in a transitional community. Health & Social Care in the Community, 21(3), 327-337. Huimin, B., Kenan, W., Hua, F., & Qiongwen, Z. (2009). A study of social workers' involvement in the relief and reconstruction efforts following the 5.12 Wenchuan earthquake. China Journal of Social Work, 2(3), 211-219. Iravani, M. R. (2005). Social work skills in working with survivors of earthquake: A social work ıntervention-Iran. Social Work & Society, 3(2), 265-272. Iravani, M. R. (2005). Social work skills in working with survivors of earthquake: A social work intervention. IASSI Quarterly, 23(4), 81-91. Javadian, R. (2007). Social work responses to earthquake disasters: A social work intervention in Bam, Iran. International Social Work, 50(3), 334-346. Jin, Y., Xu, J., Liu, H., & Liu, D. (2014). Posttraumatic stress disorder and posttraumatic growth among adult survivors of Wenchuan earthquake after 1 year: Prevalence and correlates. Archives of Psychiatric Nursing, 28(1), 67-73. Kanno, H., Kim, Y. M., & Constance-Huggins, M. (2016). Risk and protective factors of secondary traumatic stress in social workers responding to the Great East Japan Earthquake. Social Development Issues, 38(3), 64-78. Kranke, D., Der-Martirosian, C., Hovsepian, S., Mudoh, Y., Gin, J., Weiss, E. L., & Dobalian, A. (2020). Social workers being effective in disaster settings. Social Work in Public Health, 35(8), 664-668. 170

Liang, Y., & Zhang, S. (2016). Construction of a service mode of school social work in post-disaster areas in China: A case study on the project of disaster relief schools after the Sichuan earthquake. International Social Work, 59(6), 760-777. Oral, M., Yenel, A., Oral, E., Aydin, N., & Tuncay, T. (2015). Earthquake experience and preparedness in Turkey. Disaster Prevention and Management, 24(1), 21-37. Pei, Y., Zhang, H., & Ku, B. H. (2009). Guangzhou social workers in Yingxiu: a case study of social work intervention in the aftermath of the Sichuan 5.12 earthquake in China. China Journal of Social Work, 2(3), 151-163. Pyles, L. (2007). Community organizing for post-disaster social development: Locating social work. International social work, 50(3), 321-333. Pyles, L. (2017). Decolonising disaster social work: Environmental justice and community participation. British Journal of Social Work, 47(3), 630-647. Rapeli, M. (2017). The Role of Social Work in Disaster Management in Finland. Jyväskylä Studies in Education, Psychology and Social Research. Rapeli, M. (2018). Social capital in social work disaster preparedness plans: The case of Finland. International Social Work, 61(6), 1054-1066. Rowlands, A. (2013). Social work training curriculum in disaster management. Journal of Social Work in Disability & Rehabilitation, 12(1-2), 130-144. Saavedra, J., & Alvarado-Cañuta, C. (2022). Social work, neoliberalism, and post-disaster intervention: The 1985, 2010, and 2015 Chilean earthquakes. International Social Work, https://doi.org/10.1177/002087282210854. Sim, T. (2011). Mapping changing territories: developing an expanded school mental health network in a post-earthquake Chinese context. Journal of Social Work, 11(3), 326-330. Tao, C. (2009). Social workers as conflict mediator: lessons from the Wenchuan earthquake. China Journal of Social Work, 2(3), 179-187. Tudor, R. (2020). Governing through relationship: A positive critique of school social work practice in post-earthquake, Christchurch, New Zealand. The British Journal of Social Work, 50(5), 1457-1474. Tudor, R., Maidment, J., Campbell, A., & Whittaker, K. (2015). Examining the role of craft in post-earthquake recovery: Implications for social work practice. British Journal of Social Work, 45(suppl_1), i205-i220.

171

Wong, J. H. (2013). Psychosocial recovery for children disabled in an earthquake: school social work in Dujiangyan, China. Journal of Social Work in Disability & Rehabilitation, 12(1-2), 102-115. Wu, H. (2018). Promoting public interest design: Green social work interventions during the post-Ya’an earthquake reconstruction and recovery in Sichuan, China. In The Routledge handbook of green social work (pp. 87-98). Routledge. Wu, Y., Wen, J., & Wei, H. (2019). ‘Community-centred’as an integrated model for postdisaster social work—The case of earthquake-stricken Ludian, China. Asia Pacific Journal of Social Work and Development, 29(2), 163-177. Xu, J., & Wu, W. (2014). Work satisfaction and posttraumatic growth 1 year after the 2008 Wenchuan earthquake: The perceived stress as a moderating factor. Archives of Psychiatric Nursing, 28(3), 206-211.

172

Ek 3 Doğal Yıkımlarda Sosyal Hizmetler – Kılavuz (El Kitabı)

Kitapçığın özgün sayfalarına şu adresten ulaşılabilir: https://www.ilhantomanbay.com/wp-content/uploads/2023/02/dogal_yikimlarda_sosyal_hizmetler3_baski.pdf

AKSUM (Akdeniz Üniversitesi Sosyal Hizmetler Eğitim, Araştırma ve Uygulama Merkezi) ile Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Akdeniz Bölgesi Şubesi işbirliğiyle hazırlanmıştır. AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ, ANTALYA tarafından 2000 yılında yayınlanmıştır.

173

TANITIM Bu kitapçık Akdeniz Üniversitesi Sosyal Hizmetler Eğitim, Araştırma ve Uygulama Merkezi (AKSUM) ile Antalya Sosyal Hizmet Uzmanları Derneğinin ortaklaşa çalışmasıyla aşağıda adları yazılı takım tarafından hazırlanmıştır: Prof. Dr. İlhan Tomanbay, Vildan Dönmez, Semra Yeniova, Ayhan Yazırlıoğlu, Kıymet Ulutaş, Adem Akyürek, Hüseyin Bozdağ, Abdil Karataş, Ayşegül Nas, Sündüz Akay,. Sultan Yılmaz, İsmail Tufan, Emine Ayık, Nalan Yaycıoğlu, Mustafa Kızılkaya, Mustafa Tonga, Ramazan Kocabıyık Dizgi: Gülten Avşar

AKSUM (Akdeniz Üniversitesi Sosyal Hizmetler Eğitim, Araştırma ve Uygulama Merkezi) Akdeniz Üniversitesi Kampüsü, Arapsuyu 07058 ANTALYA Tlf: 0242.226 02 36; 227 44 35/152 Fax: 0242.227 27 27 [email protected] Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği Akdeniz Bölgesi Şubesi Antalya Çocuklarevi Üçgen Mh. ANTALYA Tlf: 0242.345 45 84

AKSUM Yayınları: 1 El Kitapları Dizisi : 1 Birinci Baskı: Eylül 1999 (1500 baskı) İkinci Baskı: Mart 2000 (2000 baskı) Akdeniz Üniversitesi Basımevi -10.03.2000, Antalya

Not: Kitapçığın son sayısında birkaç kavram düzeltmesi sözkonusudur. İçeriğe dokunulmamıştır. 174

ÖNSÖZ 17 Ağustos 1999 Marmara depremi hepimize, her meslek ailesine, elemanına, resmî, yerel, gönüllü ve özel kurum ve kuruluşlara ve sokaktaki insana konuyla ilgili görevlerini anımsattı. Bu çerçevede, depremi yaşamayan, ancak bir süre sonra kamu ve özel eğitim ve dinlenme kamplarına depremzedeleri konuk eden Antalya’da, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Hizmetler Eğitim, Araştırma ve Uygulama Merkezi (AKSUM) Yönetim Kurulu üyeleri ile Antalya Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği yetkilileri ve gönüllü sosyal hizmet uzmanları biraraya gelerek, duyarlı diğer meslek elemanlarının da katılımıyla kamplarda yaşayan depremzede-lerin çeşitli boyutlardaki sorunlarının biran önce çözülmesi ve olağan yaşam ortamına biran önce döndürülmeleri için sosyal çalışma mesleğinin ne yapması gerektiği konusunda bu çalışmayı hazırladılar. Aşağıda titizlikle ele alınan konular bu çalışmanın ürünüdür. Marmara depremi sadece o bölgedeki insanları etkilememiş, bu türden yıkımlarda onlara hizmet sunmak isteyen diğer meslek gruplarını da derinden etkilemiştir. Bu etkilenme sürecinden sosyal hizmet uzmanlarını ve onların meslekleri sosyal çalışmayı soyutlayamayız. Bir daha istenmeyen bir doğal yıkım, ülkemizin bir bölgesini, kentini, köyünü, mahallesini. sarstığı zaman sosyal hizmet uzmanları nerede, neyi, nasıl ve ne zaman yapacakları konusunda bu kılavuz sayesinde artık önceden bilgi sahibi olabileceklerdir. Böylece, sosyal çalışma alanına giren işlerin sağlıklı ve eşgüdümlü bir biçimde yürütülmesinde zaman yitimine de fırsat verilmemiş olacaktır. Bu çalışmayı gerçekleştiren takımda bulunan ve kamu elemanı olan sosyal hizmet uzmanlarına, depremde sosyal hizmet uzmanlarının işlevini önemseyerek, izin ve onay veren Antalya Valiliği ile Antalya İl Sosyal Hizmetler Müdürlüğüne, İl Sağlık Müdürlüğüne, Antalya Anakent Belediye başkanlığına ve Yükseköğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Bölge Müdürlüğüne ve Akdeniz ÜniversitesiSağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığına, ayrıca çalışmalara gönüllü olarak katılan Emine Ayık, İsmail Tufan ve Nalan Yaycıoğlu'na teşekkür ederiz. Her türlü doğal yıkım durumlarında sosyal hizmet uzmanları için gerekli olacak bu kılavuz, insanla ilgili olarak ortaya çıkan ekonomik, sosyal ve ruhsal sorunların en alt düzeyle sınırlı kalması yönünde işe yararsa bu kitapçığı hazırlamak için emek verenler amaçlarına ulaşmış sayılırlar. Bu kitapçık depreme ve diğer doğal yıkımlara sosyal hizmetler boyutunda hazırlıktır. Bu kitapçığın kullanılmasına hiçbir zaman gerek duyulmaması dileğiyle. Prof. Dr. İlhan Tomanbay AKSUM Müdürü Mart 2000, Antalya 175

İÇİNDEKİLER Önsöz İçindekiler 1

Giriş

2

İlk Tavır ve İlk Adım

3

Sorun alanları

3.1

Bireysel sorunlar

3.1.1 Temel gereksinim maddelerinin yokluğu ya da eksikliği 3.1.2 Ekonomik sorunlar 3.1.3 Sağlık sorunları 3.1.4 Eğitim sorunları 3.1.5 Kültürel sorunlar 3.1.6 Psikolojik sorunlar 3.1.7 Hukuksal sorunlar 3.1.8 İş sorunları 3.1.9 Isınma sorunu 3.1.10 Ulaşım/iletişim sorunu 3.1.11 Boş zaman değerlendirme sorunları 3.2

Kurumsal sorunlar

3.2.1 Örgütlenme sorunu 3.2.2 Doğal yıkımla ilgili birimler arasında iletişim ve eşgüdüm sorunları 3.2.3 Yönetime katma ve katılma sorunu 3.2.4 Kampta üretim sorunları 3.2.5 Yardımların dağıtımı ile ilgili sorunlar 4

Doğal yıkım durumlarında sosyal hizmet uzmanlarının genel olarak görevleri

5

Depremzede kamplarında sosyal hizmet uzmanı

6

Sonuç

Sonsöz

176

Ek:

Deprem gibi doğal yıkım durumlarında AKSUM’a düşen görevler

Bu elkitabı ilkkez 1999 Marmara depremi sonrası Akdeniz Üniversitesi Sosyal Hizmetler Eğitim, Araştırma ve Uygulama Merkezi (AKSUM) ile Antalya Sosyal Hizmet Uzmanları Derneğinin ortaklaşa çalışmasıyla aşağıdaki takım tarafından hazırlandı. Prof. Dr. İlhan Tomanbay, Vildan Dönmez, Semra Yeniova, Ayhan Yazırlıoğlu, Kıymet Ulutaş, Adem Akyürek, Hüseyin Bozdağ, Abdil Karataş, Ayşegül Nas, Sündüz Akay,. Sultan Yılmaz, İsmail Tufan, Emine Ayık, Nalan Yaycıoğlu, Mustafa Kızılkaya, Mustafa Tonga, Ramazan Kocabıyık.

Birinci Baskı: Eylül 1999 (1500 baskı) AKSUM Yayınları: 1; El Kitapları Dizisi: 1 İkinci Baskı: Mart 2000 (2000 Baskı) AKSUM Yayınları: 1; El Kitapları Dizisi: 1 Üçünci Baskı: Ekim 2011 (1000 baskı) SABEV Yayınları: 31, Sosyal Çalışma Dizisi: 24

İlhan TOMANBAY DOĞAL YIKIMLARDA SOSYAL HİZMETLER - Deprem Mağduru İnsanlar İçin Deprem Bölgesinde Çalışma Kılavuzu İlhan TOMANBAY, Ankara, SABEV, 2011 [ISBN] 978-9944-705-15-8 TOM, Tomanbay, İlhan

SABEV (Sosyal Hizmetler Araştırma, Belgeleme, Eğitim Vakfı) Yayını. Tlf: 0090.(0)312.433 87 26, Esta: [email protected]; Ağres: www.sabev.org.tr, Dizgi, kapak ve sayfa düzeni: SABEV Masaüstü Yayıncılık. Baskı: Özbay Ofset, İskitler, Ankara. Tlf: 0.312.341 10 36, Basım günü: 25 10 2011.

177

17 Ağustos 1999 Marmara depremi hepimize, her meslek ailesine, elemanına, resmî, yerel, gönüllü ve özel kurum ve kuruluşlara ve sokaktaki insana konuyla ilgili görevlerini anımsattı. Bolu, Erzincan, Cide, Manisa depremleriyle gelişti bu anımsatma ve 2011 Van/Erciş depremi ile pekişti. Ülkemizi daha sonra izleyen yıkıcı depremler sosyal çalışmacıların ve onlara yardımcı olmak isteyen resmî ya da gönüllü herkesin görevlerinin derli toplu olarak düzenlenmesini zorunlu kıldı. Bu kılavuzu eline alan başta sosyal çalışmacılar olmak üzere herkes çalışmalarını, önemli noktaları atlamadan, belirli bir düzen ve örgütlülük içinde yürütebileceklerdir. Böylece, sosyal alanda gerekli işlerin sağlıklı ve eşgüdümlü bir biçimde yürütülmesinde zaman yitimine de fırsat verilmemiş olacaktır. Bu kitapçık depreme ve diğer doğal yıkımlara sosyal hizmetler boyutunda hazırlıktır. Van/Erciş depreminde yaşamlarını yitirenlere başsağlığı ve yakınlarına sabırlar diliyor, tüm ülkemize geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz. Bu kitapçığın kullanılmasına hiçbir zaman gerek duyulmaması dileğiyle.

SABEV

1. GİRİŞ 17 Ağustos 1999 günü yaşanan ve halen süren ve ekonomik, sosyal, psikolojik etkileri Türkiye’de daha çok uzun yıllar sürecek olan Marmara depremi toplumun ağızbirliği içinde söylediği gibi Türkiye’deki her kurumu, kuruluşu ve herkesi hazırlıksız yakaladı. Devlet ve hükümet başta olmak üzere resmî, yerel, gönüllü ve özel birçok kurum ve kuruluş deprem gibi bir doğal yıkım karşısında üzerine düşenleri ve düşmesi gerekenleri Marmara depreminin sarsıntısı ile düşünmeye başladı. Depremler giderek herkese çok şeyler öğretiyor. Önce, depreme her zaman hazır olmamız gerektiğini, sonra sosyal olmamız gerektiğini... Sonra, doğal dayanışma duygularımızı denetli, dizgeli, planlı bir biçimde kullanmamız gerektiğini... Sonra, örgütlenmeyi ve hizmetlerin sağlıklı düzenlenmesini... Sonra, planlı, programlı çalışmayı v.b. İşte tüm bunlar Marmara depreminden çıkarmamız gereken acı öğretilerdir. 178

Deprem bölgelerinde ve diğer kentlerde kurulan kriz masalarının konularında yetkin ve hazırlıklı, örgütleme ve düzenleme becerileri olan ve mutlaka sosyal kapasitesi olan ve disiplinlerarası deneyimlere sahip kişilerden oluşturulması gerektiği de bu öğrendiklerimiz arasında. Marmara depremi belki birşeyi daha öğretti bize. Doğal yıkım durumlarında sosyal hizmetlerin ve bu kapsamda sosyal çalışma mesleğinin önemini... Sosyal çalışma mesleğinin ülkemiz için ne derece önemli olduğu da Marmara depremi ile ortaya çıktı. Depremin yarattığı sosyal depremin de açtığı yaraların biran önce sarılması gerektiğini Marmara depremi bilinçlerimize kazıdı adeta. Ortada kalan çocuklar, yaşlılar, genç kızlar, kadınlar ve diğer geçici ya da deprem nedeniyle sürekli olarak güçsüzleşmiş nüfus gruplarına hızla yardım etmemiz; deprem gerilimini ve bunalımını kısa sürede aşarak doğal sosyal yaşamı yeniden ve hızla kurmamız gerektiğini yaşayarak ve izleyerek öğrendik. Kitapçığa adını veren doğal yıkım nedir? Eski deyişle tabii afet. En yaygın etki bırakanı deprem olan doğal yıkımlar arasında sel, orman yangını, çığ düşmesi, toprak kayması, yanardağ patlaması, fırtına, tayfun, hortum gibi sınırlı ya da yaygın doğa etkinlikleri sayılabilir. Doğal yıkımın kitapçığa konu olabilmesi için ortaya çıktığı ya da çevresindeki yerleşimlere ve bu yerleşimlerde yaşayan insanlara, ekonomik ve toplumsal yaşama zarar vermesi gerekir. Yerleşimlere ve insanlara zarar vermeyen doğal yıkım bir doğa olayı olarak kalır. Doğal yıkımlarda sosyal hizmetler ile, geniş anlamıyla, bu gibi durumlarda zarar gören bireylere, gruplara, ailelere, yerel toplumlara (topluluklara) ve toplumlara sağlık, eğitim, sosyal güvenlik sektörlerinde verilen tüm hizmetler akla gelir. Bu kapsam içinde sosyal yardımlar ve dar boyutlu sosyal hizmetler, yani özel gereksinim gruplarına verilen bakım, sağaltım ve rehabilitasyon hizmetleri de bulunmaktadır. Tekil anlamda sosyal hizmet kavramı özel gereksinim gruplarına ve özel gereksinim durumlarında tüm insanlara verilen sosyal hizmetlerin herbirini anlatır. Çocuklar için sosyal hizmet, yaşlılar için sosyal hizmet, depremzedeler için sosyal hizmet ve sosyal hizmet her kesime, gereksinimi olan herkese… Sosyal hizmetler bir takım çalışması içinde yerine getirilir. Bu takımda sosyal çalışmacının (sosyal hizmet uzmanı) yanısıra, ele alınan sosyal hizmet alanına uygun ve her alanın önceliğine göre doktor, hemşire, öğretmen, eğitmen, savcı, avukat, bakıcı kadın, bakıcı ana, hastabakıcı, bakıcı, psikolog, sosyolog, kültürbilimci, nüfusbilimci vb. gibi sosyal meslek elemanları bulunur. Bu çerçevede sunulan hizmetlere gereksinim kendiliğinden ortaya çıkıp ivediliğini dayatınca, bu arada sosyal çalışma mesleğini de biraz daha yakından öğrendi kamuoyu. Depremde yaptıklarıyla, sürdürdüğü hizmetlerle. Devlete – geçici olarak - güvenmeyen insanlar, devletin elemanları olan sosyal çalışmacılarla birlikte güvençle çalıştılar. Oysa sosyal çalışmacıların işi zordu. Devlet memuru olarak, devlete hınçlı insanlara, devletin aksaklı

179

hizmetlerinin sunulmasındaki boşlukları özveriyle doldurmaya çalışıyorlardı; depremi yaşayan tepkili yurttaşların tepkilerini çekmeden, hatta desteklerini ve beğenilerini almasını bilerek... Bu kitapçıkta sıralanan maddeler ayrı ayrı ele alındığında belki de herkesin aklına kolayca gelebilen, çok önemli görülmeyen maddeler olabilir. Ancak, bu işlem, eylem ve hizmetlerin bir zincir bütünlüğü içinde, hiçbiri aksamadan yerine getirilmesi disiplinli bir mesleksel anlayışı gerektirir ki bu da bir anlamda sosyal çalışma mesleğini oluşturur. Mesleğin depremle ilgisi bir yönüyle şöyle kurulabilir. Yaygın boyutları olan bu doğal yıkım, deprem, toplumda sosyal yıkımlara da yol açabilir. Sosyal yıkım toplumun sosyal dengesini bozar. İşte bu dengeyi yeniden kurmak, insanları toplumlarıyla yeniden bütünleştirmek, barıştırmak, toplum kaynaklarının dengeli dağılımını sağlayarak sosyal adaletin sağlanmasına yardımcı olmak, sosyal yıkımın yarattığı sosyal uyumsuzlukları gidererek sosyal uyumu ve nihai hedef olarak sosyal dengeyi ve sosyal huzuru sağlamak sosyal çalışma mesleğinin ereğidir. İnsanın mutluluğu ve toplumun refahı sosyal çalışma mesleğinin yaklaştıkça uzaklaşan ereğidir. Sosyal çalışmanın bu ereğe temel olan felsefesi, disiplini, etiği ve değerleri ve bu ereğe varmak için kullandığı yöntemleri, teknikleri, araçları vardır. Bu yapısı ve kullanım araçlarıyla sosyal çalışma deprem ve benzeri doğal yıkım durumlarında da rol alır, işlev üstlenir. Sosyal çalışma, Marmara depreminde, sadece deprem bölgesinde değil, depremden zarar gören yurttaşların gittikleri başka illerde de görev alarak onların da sorunlarının çözülmesi için hizmetler üretti. Sadece çadırkent ya da çadırköy denilen kamplarda değil, örneğin, depremin yaşanmadığı kentlerde kamu eğitim ve dinlenme tesislerine yerleştirilmiş depremzedelerin depremin yarattığı sorun ve gerilimden uzaklaşmaları, eski sosyal yaşamlarına kısa sürede dönebilmeleri için çalışmalar yaptı. Depremi yaşayan ve etkilenen insanlarımızın her türlü etkinliklere katılımları yoluyla topluma yeniden uyumlarını öngördü. Sosyal sorunun olduğu yerde sosyal çalışma vardır. Sorunların en kısa sürede çözülmesi ve aşılması için sosyal çalışma dinamik ve etkin bir çalışma yürütür. Kaynaklarla gereksinim sahipleri arasında arabuluculuk yapar, olanakların arttırılmasını gözetir. Salt çözüm üretmez, çözümler arar, salt kaynak dağıtmaz, kaynak yaratır, işbirliği yapar, iletişim kurar, eşgüdüm sağlar. Konuyla ilgili çalışacak takımın genişlemesi, resmî ve gönüllü kişi ve kuruluşların sayısının ve katılımlarının artması için etkin bir çalışma yürütür. Kamuoyu oluşturur, kamuoyu uyandırır, kamuoyunu harekete geçirir. Bütün bunları dinamik bir biçimde başarabilmek için çalıştığı konu üzerinde sürekli bilgi sahibi olur; bilgilerini yeniler. Bu kitapçık, Türkiye‘de sosyal çalışma mesleği çerçevesinde ilkkez hazırlanıyor. Umuyoruz ki, yaşanan uygulamaların kâğıda resmedilmesiyle uygulama ileride yaşanacak kuramsal üretime kaynaklık eder. Bu denemelerin artmasıyla, sosyal çalışma, zaman içinde, uygulamada kullanacağı mesleksel kuramları bizzat kendi toprağında 180

yürüttüğü uygulamalardan çıkarmış olacak. Böylece, uygulama kurama desteklik yapmış oluyor. Marmara depremiyle sosyal çalışmacılar gelecek çalışmaların kazanılmasında sıfırdan başlanılmaması için deneyimlerini bu kitapçıkla somutlaştırdılar. Bu da hizmetlerin ancak birikimsel çabalarla meslekleşebileceğinin güzel bir örneği… Deprem durumunda kurtarma takımlarının görevi ençok beş gün sürer, ancak, sosyal çalışmacının görevi ilk beş gün içinde olmasının üstüne asıl daha sonra başlar. Deprem ve diğer yaygın doğal yıkım durumlarında sosyal çalışmacının yapması gerekenler ve bu alanda verilen sosyal hizmetler anabaşlıklar halinde aşağıya çıkarılmıştır.

2. İLK TAVIR VE İLK ADIM Deprem ya da bir başka doğal yıkımla ilk karşılaşıldığında olayın içinde ya da yakınındaki sosyal çalışmacıdan ilk beklenen paniğe girmemesidir. Bunun yolu da aynı anda kendisine gereksinim duyan insanların bulunduğunu düşünmektir. Bu andan başlayarak ikinci adım ortaya çıkan paniği önleme çalışmalarına girişmektir. Çünkü panik diğer teknik ve sosyal çalışmaların başlamasını, sürdürülmesini ve başarıya ulaşmasını önler. Yakın çevresini düzeni sağlayan sosyal çalışmacı bir kurumda ya da kuruluşta görevliyse ilk fırsatta en kestirme yoldan görev yerine gider; kurumunun kendisine verdiği görevi üstlenir. Örneğin kriz merkezinde görevli ise kriz masasının kurulacağı adrese gider. Resmî göreve hazır duruma gelir. Kriz masasının etkin ve düzenli çalışması için önlemler alır, düzenlemeler yapar, eşgüdümü gözetir. Kriz masası üyeleri arasında ortaya çıkabilecek yetki ve etkililik katılıklarını gidermeye çalışır. Kriz merkezine başvuran diğer sosyal çalışmacıların hizmetleriyle ilgili gereksinimlerini gidermenin yollarını arar. Kriz masası için kaynak ve çözümler üretir. Kriz masasına başvuran gereksinim sahiplerinin, depremzedelerin doğru kaynaklara ulaşmaları için danışmanlık ve destek hizmeti verir. Doğal yıkımın insanlar arasında tahribata yolaçmadığı dönemlerde Valilik ya da çalıştığı kurumu bünyesinde düzenli deprem provası yapar, yaptırır. Görevlilerin yetkinliklerinin artırmasını erekler. Bu hizmetlerinin yanısıra yıkıntılar arasından sağlam çıkarılan özel gereksinim gruplarına kılavuzluk eder, gerekenleri koruma altına alır. Bütün bunların yanısıra öncelikle doğal yıkım durumlarında gerek zarar görenlerin gerek ilgili kurum ve kuruluşların karşılaşabileceği sorun alanlarını belirlemeliyiz. 181

3. SORUN ALANLARI Deprem bölgelerinde sosyal çalışmanın karşılaşacağı sorunlar iki kategoride ele alınabilir. Bireysel sorunlar (bireyle ilgili sorunlar) ve kurumsal sorunlar (hizmetlerin işleyişiyle ilgili sorunlar). Bireysel sorunlar, doğal yıkımı yaşamış ya da ondan etkilenmiş bireyi ilgilendiren sorunlardır. Bu sorunlar sırayla şunlardır: Temel gereksinim maddelerinin yokluğu ya da eksikliği, ekonomik sorunlar, psikolojik sorunlar, eğitim sorunları, sağlık sorunları, hukuksal sorunlar, iş sorunları, ısınma sorunu, ulaşım/iletişim sorunları, boş zaman değerlendirme sorunları. Kurumsal sorunlar, yani kurumların işleyişi ve hizmetlerin yürütülmesiyle ilgili sorunları da dört başlık altında topladık. İlgili birimlerle iletişim ve eşgüdüm sorunları, yönetime katma ve katılma sorunu, kamplarda üretim sorunları ve yardımların dağıtımı ve yardım dağıtan kuruluşların eşgüdümü ile ilgili sorunlar. Bu her iki kategorideki sorunlar birlikte bir bütün oluştururlar. Bu nedenle sosyal çalışma mesleği için herbirinin önemi birbirine eşittir.

3.1. BİREYSEL SORUNLAR Bu bölümde, doğal yıkımı yaşamış ya da etkilenmiş bireylerin belirlenmiş alanlardaki sorunlarının çözümü için sosyal çalışmacının yapması gerekenler başlıklar altında ele alınmaktadır. Sosyal çalışmacı karşılaştığı sorunun çözümü için bu başlıklar altında ele aldığımız hizmetlerin dışında da gerekli başka hizmetler üretebilir; üretmelidir. Burada belirlenen konular yapılması önem ve ivedilik taşıyan konular olarak tanımlanmıştır. Ayrıca, bu kitapçıkta, depremzedelerin evlerinin yıkılmış ya da yıkılma riski altında oldukları için çadırköy, çadırkent, prefabrik ev, okul, kışla, stadyum, özel girişime ait turistik tesisler, kamuya ait eğitim ve dinlenme tesisleri gibi evleri dışında topluca yaşadıkları her yer kamp olarak kavramlaştırılmıştır.

3.1.1. TEMEL GEREKSİNİM MADDELERİNİN YOKLUĞU YA DA EKSİKLİĞİ (Bu başlık altında anlaşılması gereken temel gereksinim maddeleri yeme, içme, barınma, giyim kuşam, tuvalet, banyo, temizlik, kışın ısınma gibi insanın temel gereksinimleri ile ilgili maddelerdir.) Çalışılan yerleşimde bulunan depremzedelerin temel gereksinimlerinin belirlenmesi. Gereksinimlerin karşılanması için gerekli olan kaynakların belirlenmesi. (Bu kaynaklar resmî olabileceği gibi, yerel, özel ya da gönüllü kaynaklar olabilir.) Ulaşılabilen kaynaklardan temel gereksinim maddelerinin sağlanması. 182

Gönüllü kişi ve kuruluşları parasal ve malsal yardım yapmaya özendirme çalışmalarının yapılması. Gereksinimlerin karşılanması sırasında ortaya çıkan aksaklıkların giderilmesi için kriz masasının bilgilendirilmesi ve takipçi olunması. Sivil toplum örgütlerinin her türlü bağışlarının organize edilmesi. Karşılanamayan gereksinimlerin kriz masasına, medyaya ya da kaynaklara iletilmesi. Temel gereksinim maddelerinin toplanması, depolanması ve dağıtılması ile ilgili olarak müdahil ve takipçi olunması. Yardımların sağlıklı dağıtımı için gerekli organizasyonun yapılması ve gerekiyorsa organizasyonda rol alınması.

3.1.2. EKONOMİK SORUNLAR Yardıma muhtaç kişilerin saptanması. Acil ve uzun evreli gereksinim maddelerinin belirlenmesi. Parasal ve malsal yardımların sağlanması. Sosyal Yardım ve Dayanışma Vakıfları ile iletişim ve eşgüdümlü çalışma. Harçlık, sigara, çocuğa cep harçlığı, okul malzemeleri vb. sağlanması. Kamplarda yaşayanlar için belediyelerden ücretsiz otobüs kartı; ulaşımı olmayan kamplara otobüs servisi sağlanması. Yardım edecek kurum ve kuruluşların harekete geçirilmesi. Kaynak üretmek ve varolan kaynaklarla iletişim kurulması. Ekonomik sorunların giderilmesi yönünde çalışmaya gönüllü kişi ve kuruluşların ortaya çıkarılması, özendirilmesi. Memleketine gitmek isteyenler için şehirlerarası yol paralarının sağlanması. El emeklerinin pazarlanarak gelir sağlamalarına yardımcı olunması.

3.1.3. SAĞLIK SORUNLARI İl Sağlık Müdürlüğü, Tabipler Odası, Eczacılar Odası gibi kurumlarla ilişki kurarak ücretsiz sağlık hizmetleri için kaynak yaratılması. İlaçlarını elde etmede güçlüklerle karşılaşanların ilaçlarının ücretsiz karşılanması için destek hizmetleri. Gerektiğinde ilaç toplama kampanyalarının düzenlenmesi. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı ve benzeri kaynaklardan depremzedelerin sağlık (araç, protez vb.) masraflarının karşılanması. 183

Depremzedeler için kamplarda sağlık danışma saatlerinin düzenlenmesi İlaç bağışlarının sağlık birimince dağıtılmasını eşgüdümlenmesi (koordine edilmesi). Sağlık kabini olan kampın sağlık hizmetlerinden bu birimi olmayan kamp sakinlerinin de yararlanmasını sağlayacak düzenlemelerin yapılması. Kentteki gezici sağlık birimlerinin ivedi durumda kampa gelmelerini sağlayacak hazırlıkların yapılması. Sağlık, hijyenik, genel temizlik maddelerinin sağlanması. Çocukların rutin aşılarının izlenmesi ve yapılmasında sağlık birimlerinin harekete geçirilmesi ve eşgüdüm. Kampta bulunan ve ulaştırılmasına yardım.

sağaltımı

hastanede

yapılması

gerekenlerin

hastanelere

Kamplarda koruyucu sağlık önlemlerinin alınmasının programlanması, eşgüdümlenme-si ve koruyucu hizmetlerin sürdürülmesinin sağlanması. Kamp sakinlerinin çevre sağlığı ve koruyucu sağlık konularında eğitilmeleri için eğitim programlarının düzenlenmesi.

3.1.4. EĞİTİM SORUNLARI Kamptaki okul çağı çocukların belirlenmesi. Okullara kayıtlarının yaptırılması. Okul harçlığı ve okul araçgereçlerinin sağlanması. Kampta ev ödevlerini yapabilmeleri için mekân ve öğretmen sağlanması. Okulda yemek sorunlarının ekonomik boyutu için kaynak yaratılması. Okula gidebilmeleri için servis sağlanması. Okul çocuklarının sosyal rehabilitasyonu için mesleksel çalışmalar yapılması. Bu arada kamptaki bütün çocukların sosyal sağaltım, sosyal rehabilitasyon ve sosyal uyumları için birebir ya da grup olarak çalışmalar yapılması. Okula giden çocuklarının ders başarılarının arttırılması yönünde çalışmalar yapılması. Okula girmeyen çocukların sosyal eğitimleri için projeler, programlar üretilmesi. Bölgede kreş ve çocuk kulübü gibi kurumların açılması ve işletilmesinin sağlanması. Okul öncesi çocukları için kampta eğitim ortamlarının ve olanaklarının sağlanması. Özel çocuk yuvaları, özel kreş ve özel okulların ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıyla işbirliği yapılarak gerektiğinde yararlanmak üzere desteklerinin sağlanması. Anasınıfı öğretmeni sağlanması. Kamplarda ana ve çocuk eğitimi programlarının düzenlenmesi. 184

Özel eğitime gereksinim duyan çocuk ve gençlerin eğitim sorunlarının çözümü. Yaygın eğitim çalışmalarının organize edilmesi ve takipçisi olunması. Millî Eğitim Bakanlığı Halk Eğitim Merkezi ya da Belediye gibi kurum ve kuruluşlarca açılan meslek kurslarının isteklilere ücretsiz sunumunun sağlanması. Afetzedeler için vakıf, dernek, özel okul ve kişiler tarafından sağlanan burs, yatılı okul, meslek kursu ve başkaca olanakların ilgililere duyurularak katkıları için rehberlik edilmesi. Çeşitli sınavlara girecek çocuk ve gençlerin kurs alma olanaklarının yaratılması. Üniversite sınavına girecek gençler için üniversite hazırlık kurslarından ücretsiz olanak sağlanması.

3.1.5. KÜLTÜREL SORUNLAR Aynı kampta farklı kültür grubundan olan bireylerin ve grupların birbirini tanımalarına, anlamalarına yardımcı olacak programlar düzenlemek, yöntemler uygulamak. Farklı kültürler arasında karşılıklı anlayışın geliştirilmesine, sürtüşmelerin ortaya çıkmamasına ya da ortadan kaldırılmasına yönelik her türlü çalışmaları sürdürmek. Kamp yöneticileri ya da çalışanları ile onlardan farklı kültüre sahip gruplar arasında karşılıklı anlayışın ve hoşgörünün geliştirilmesine yardımcı olmak. Karşılıklı anlayışın geliştirilmesi için birebir ya da grup toplantıları yapmak. Kampta genel olarak karşılıklı anlayış ve hoşgörü havasını oluşturmaya çalışmak.

3.1.6. PSİKOLOJİK SORUNLAR Psikolojik sorunlarda destek ve yönlendiricilik hizmetleri, Konuyla ilgili hastaneler, psikiyatri klinikleri, Türk Tabipler Odası, Türk Psikologlar Derneği vb. gibi resmî ve gönüllü kurum ve kuruluşlarla iletişime geçerek uzman personel desteği sağlanarak sorun bölgelerine ya da sorunlu kişilere yönlendirilmeleri. Depremzedenin örselenme düzeyinin belirlenmesi ve gereken yardım kanallarıyla iletişim kurulması. Gereken depremzedelerin psikoloğa ya da psikiyatriste yönlendirilmeleri.

3.1.7. HUKUKSAL SORUNLAR Gereksinimi olana avukat sağlanması. Baro temsilcisinin kampta haftalık hukuksal danışma toplantıları yapmasının düzenlenmesi. Kayıp insanlar için gaiplik kararı çıkarılmasına aracılık. 185

Yıkılan evlerinin tazmini, miras, malullük, sigorta ile ilgili davalarda avukat bulma. Kooperatif borçlarının akıbetiyle ilgili hukuksal aracılık. Hak sahiplerine kira ve hasar yardımı ödemelerinin yapılmasında yol gösterme. Bankaların kredi olanakları konusunda kamp sakinlerinin bilgilendirilmesi için çalışmalar yapılması.

3.1.8. İŞ SORUNLARI Kamptaki meslek sahiplerinin belirlenmesi ve durumlarına göre iş bulma çalışmaları, aracılık hizmetleri. İş Kurumu ile eşgüdüm kurma ve birlikte çalışma, İş arayanların İş Kurumuna ve iş sektörlerine yönlendirilmeleri, İstihdam toplantılarının düzenlenmesi, Meslek formasyonu kazandırma çalışmaları, İş arayanlarla eleman arayanlar arasında iletişimin kurulması, organize edilmesi. İş Kurumu elemanlarının kampa gelerek hizmet vermelerinin sağlanması ve organizasyonu. Kamp sakinleriyle zaman zaman istihdam toplantılarının yapılması.

3.1.9. ISINMA SORUNU Kamplarda ısınma sorunun çözümü için gerekli girişimlerde bulunulması. Konuyla ilgili olarak kamp yönetimini, kriz masasını, bağış kaynaklarını harekete geçirilmesi. Kampta ısınma sorunu çözülemezse kamp sakinlerinin yeni mekanlara tahliyeleri yönünde çalışmalara önayak olunması ve yürütülmesi.

3.1.10. ULAŞIM/İLETİŞİM SORUNU Şoförler Odası ve Belediye gibi kuruluşlarla il içi ve il dışı ulaşım için işbirliğinin sağlanması. (Servis, belediye otobüsü, bilet sağlanması gibi konularda.) Kampçıların aileleriyle/yakınlarıyla telefonlaşmaları için olanak yaratılması; kamplara ücretsiz telefon hatlarının kurulması için girişimlerde bulunulması. İl dışı ulaşım için kaynak sağlanması.

3.1.11. BOŞ ZAMAN DEĞERLENDİRME SORUNLARI Gezici kitaplığın kamplara uğramalarının sağlanması, 186

Depremzedelerin sinema, tiyatro, konser gibi kültürel etkinliklerden yararlanmalarının sağlanması, Kampa günlük gazetelerin alımı, Satranç, langırt, tavla, oyun kâğıdı vb. gibi araçların kampa sağlanması ve bu alanlarda turnuvaların düzenlenmesi. Sportif etkinliklerin ve turnuvaların düzenlenmesi, Kampta yaşayanların kültürel etkinliklerin yaratıcısı durumuna getirilmesi. Kamp sakinleri tarafından duvar gazetesi çıkarılmasının sağlanması. Sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapılarak ortak kültürel ve sanatsal etkinliklerin düzenlenmesi. Kamp sakinlerinin el becerilerini değerlendirecek kursların düzenlenmesi. Gönüllü üniversite öğrencilerinin kampa çekilmesi ve kültürel ve sportif etkinliklerde rol almalarının sağlanması, Moral gecelerinin, özel günlerin, programlanması ve kutlanması

kamp

sakinlerinin

doğum

günlerinin

vb.

Eğitim toplantıları, Sohbet toplantıları.

3.2. KURUMSAL SORUNLAR Kurumsal sorunlar olarak adlandırdığımız doğal yıkımla ilgili olarak çalışan her türlü kurum ve kuruluşun işleyişiyle ilgili karşılaşılan sorunlar anlaşılmalıdır.

3.2.1. ÖRGÜTLENME SORUNU Örgütlenme sorunu kurumsal sorunların başında gelmektedir. Örgütlenmenin sağlıklı oluşturulmasında sosyal çalışmacının doğrudan rolü olmamakla birlikte diğer kurumsal sorunlarına kolayca aşılabilinmesi için örgütlenmenin baştan ilkeli tutulmasının önemine dayanarak bu maddeleri genel öneriler biçiminde buraya aldık. Kurumsal sorunların yaşanmaması ya da enalt düzeyde kalması için deprem öncesi ve sonrasında örgütlenmenin modeli ve yapısı konusunda titizlik gösterilmesi gerekmektedir. Oluşturulan kriz masasından başlayarak alt düzeye inen deprem çalışmaları örgütlenmesinde konularında yetkin, örgütlenme konusunda uzman ve çok disiplinli bir örgütlenmeye gidilmelidir. Kriz masasında resmî görevliler olarak Valilik temsilcisi ile ilgili bakanlıkların ildeki temsilcileri o kentteki üniversitelerin sosyal bilimler alanından temsilciler yer almalıdır. Krize müdahale edecek olan kriz masası kurulunda görev alacak görevlilerin krize müdahalede yetkili ve etkili olabilmeleri gerekmektedir. 187

Kriz masasında sivil toplum örgütlerinden de bir/kaç temsilci bulunması gönüllü yardımların güvenle akışını sağlayacağından yararlı olacaktır. Kriz masasındaki görevlilerin çalışmalar başlamadan önce kısa bir süre depremle ilgili yönlendirme toplantısına alınmaları çalışmaları kolaylaştıracaktır. Kriz masasındaki görevlilere çalışmalarını hukuk, insan hakları, insanlar arasında hiçbir ayrım gözetmeden yürütmeleri gibi sosyal çalışma mesleğinin temel ilkeleri konusunda kurs verilmesi yararlı olacaktır. Örgütlerin çalışma planları ve programlarının nesnel (objektif) ve gerçekçi olarak hazırlanmasına özen gösterilmelidir. Kriz masasında sosyal çalışmacının da sosyal müdahalelerin meslek disiplini içinde yapılabilmesi, gerçek gereksinim sahiplerinin saptanması, yardımların insan onuruna uygun depolanması ve dağıtılmasının sağlanması, kriz masasına gelen aile ve bireylerin sorunlarının çağdaş mesleksel yöntemlerle çözüme kavuşturulması, yönlendirme, rehberlik ve danışma, ilgili birimler arasında, eşgüdümü sağlama ve kolaylaştırma, özellikle kriz masasının sosyal görevlerinin yerine getirilmesi vb. gibi etkin ve vazgeçilemez görevleri bulunmaktadır.

3.2.2. DOĞAL YIKIMLA İLGİLİ BİRİMLER ARASINDA İLETİŞİM VE EŞGÜDÜM SORUNLARI Kriz masası ve valilik ilgili birimleriyle (daire ve bölge müdürlükleri) sürekli, düzenli ve işbirliğine dayalı iletişim kurulması, eşgüdümün sağlanması. Özellikle AFAD ile (Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) ile diğer ilgili kamu merkez, il ve ilçe yönetimlerinin arasında, İlgili hastaneler, sağlık ocakları, ama çocuk sağlığı merkezleri gibi diğer sağlık kuruluşları arasında, Bakanlıkların illerdeki, ilçelerdeki temsilci kurumlarının kendi aralarında ve üst yönetim ile aralarında eşgüdüm sağlanması, Sosyal çalışmacıların çalıştığı/çalışacağı ilgili kurum ve kuruluşlarla iletişim kurulması ve eşgüdüm sağlanması. Birey olarak bir sorunu için gelenlerle (evlatlık isteyen, yardım vermek ya da işçi bulmak isteyenler gibi) ilgili kurum ve kuruluşlar arasında iletişim kurulması. Gönüllü hizmet için uygun olan kişiler ve kuruluşlarla iletişim kurulması, eşgüdüm sağlanması. Sivil toplum örgütleri ve özellikle gönüllü kuruluşlar arasında iletişim kurulması ve eşgüdümün sağlanması.

3.2.3. YÖNETİME KATMA VE KATILMA SORUNU 188

Kamp yaşamının katılımlı olarak (depremzedelerin katılımı) düzenlenmesi, Buna ilk adım olarak, depremzedelerin kendi aralarında seçeceği temsilciler aracılığıyla kamp yönetimi ve hizmetlerine katılımlarının sağlanması. Evlerin ve kampın temizliğinin örgütlenmesi, nöbet sisteminin kurulması, Yemeklerin yapımı (mutfak işleri), dağıtımı, servisi konularında görevlendirme ve nöbet çizelgesinin çıkarılmasının düzenlenmesi, Kamp yönetimi ile birlikte çalışarak kimi hizmetlerin kamp sakinleri için zorunlu olarak planlanması, Kampta yaşayan ve çalışan herkesin sosyal etkinliklere katılımının özendirilmesi, Kamp yönetimi, kamp personeli, uzman personel ve gönüllülerin periyodik olarak toplanmalarının sağlanması, Kamp sakinleri ile periyodik toplantılar, Kamp yönetimi ve çalışmalarda eşgüdümün sağlanması amacıyla kamp yönetimi, kamp sakinleri, uzman personelden oluşacak bir yankurulun (komitenin) oluşturulması. Kamp müdürü ile sağlıklı ve sürekli bir iletişimin kurulması ve sürdürülmesinin sağlanması. Yönetime katılma sürecinin ve işlerliğinin kamp yönetimi tarafından benimsenmesinin ve yürütülmesinin sağlanması çalışmaları. Kamp yöneticilerinin, çalışanlarının ve depremzede temsilcilerinin işlevlerini daha iyi yerine getirebilmeleri için eğitimden geçirilmeleri.

3.2.4. KAMPTA ÜRETİM SORUNLARI Kampta el ürünleri ve hediyelik eşya üretilmesinin özendirilmesi (yerinde üretim). İlkyardım kursları düzenlenmesi. Kadınlara hizmet götüren resmî ve gönüllü kurum ve kuruluşlarla işbirliği ve birlikte çalışma olanaklarının yaratılması. Kampta el ürünlerinin, hediyelik eşyaların pazarlanması için düzenlemeler yapılması. Kampta yaşayanlara destek amacıyla kampta yapılacak parçabaşı iş bulunması. Kampta elişleri için araçgereç sağlanması. Her türlü üretim olanaklarının araştırılması, saptanması ve sunulması. Kamp sakinlerinden meslek elemanları olanların meslekleriyle ilgili olarak kampta üretici duruma getirilmesi (kampta berberlik, poğaça yapım ve satımı gibi).

3.2.5. YARDIMLARIN DAĞITIMI İLE İLGİLİ SORUNLAR 189

Yardımların insan onuruna uygun bir biçimde depolanma ve dağıtılmasına her aşamada özen gösterilmesinin sağlanması. Varolan eşgüdümün ya da eşgüdümsüzlüğün izlenmesi, gözlenmesi, sorunların ivedi olarak kriz merkezine ya da ilgili makama iletilmesi. İvedi gereksinim maddelerinin saptanması, kriz masasına ve medyaya duyurulması. Yardımlarla ilgili kayıt sisteminin kurulması ve işlemesinin sağlanması. Yardım dağıtımı ile ilgili olarak kart sisteminin geliştirilmesi. Gelen yardım malzemesinin depolama sorunlarının çözümüne katkı sağlanması. Yardım depoları arasında eşgüdüm ile yardım gereçlerinin dengeli dağıtımı için müdahale. Yardımların sokakta rastgele dağıtılması yerine belirli merkezlerden dağıtılmasına özen gösterilmesine dikkat çekilmesi. Depremle ilgili harekete geçirilen kaynaklardan gerçek gereksinim sahiplerinin yararlanmaları için titizlik gösterilmesi; yardımların yanlış kişilere gitmesini engelleyici önlemlerin alınması. Kamp personelinin konuyla ilgili yönlendirilmeleri.

4. DOĞAL YIKIMLARDA SOSYAL ÇALIŞMACILARIN (SOSYAL HİZMET UZMANLARININ) GENEL OLARAK GÖREVLERİ Sosyal çalışmacı doğal yıkımlarla ilgili olarak planlama, eşgüdüm, yürütme, uygulama ve denetleme süreçlerinde etkindir. Kurtarılanların ilkyardım merkezlerine, hastanelere, bakım merkezlerine, toplama parklarına aksama olmadan aktarılmaları çalışmaların planlı sürdürülmesine katkı yapar. Sosyal çalışmacı, birçok görev arasında, kayıp arama hizmetini düzenler. Depremzedelerin İskânı konusunda yönlendirici olma ve karar verme süreçlerini kısaltıcı destekleri verir. İlk yoğun çalışma dönemi atlatıldıktan sonra bir yörede çalışan sosyal çalışmacılar akşamları biraraya gelerek durum değerlendirmesi yaparlar. Gelecek çalışmaların daha etkili olması için bu değerlendirmeler önemlidir. Durum saptama fişi, aile durum formu, sosyal inceleme formu, değerlendirme formu, sosyal tarama formu vb. gibi ne tür form gerekiyorsa geliştirir. Depremzedelerin yaşadığı yerleşimlerde sorunların gerçekçi bir biçimde saptanmasını gerçekleştirir. Sorunları yaşayanların bilgilendirilmesini, sorunları üzerine bilinçlendirilmelerini ve sorun sahiplerinin sorunların çözümüne katılımlarını sağlar. Yerleşimlerdeki sorunlar üzerine kamuoyu oluşturma çalışmaları yapar. 190

Yerel ve ulusal düzeyde deprem politikalarının geliştirilmesi yönünde ilgili makam ve merkezleri özendirir, harekete geçirir ve kendilerine katkı verir, katkı sağlar. Genelde doğal yıkım, özelde deprem konusunda sosyal politikaların değiştirilmesi ve geliştirilmesine destek olur, bu konuda ilgili makamlar üzerinde uyarıcı rol oynar. Devlet kaynaklarının harekete geçirilmesi, resmî hizmetlerin düzenli olması için organizasyonlara müdahale ve uyarı görevinin yerine getirir. Depremzede birey ve ailelerin devlet karşısında savunuculuğunu yapar, haklarının gözetilmesi, elde edilmesi ve hakları konusunda bilgi sahibi kılınmalarına ortam hazırlar. Danışmanlık hizmetleri. Bilgilendirme hizmetleri. Toplum kaynaklarını harekete geçirir. Bu kapsamda gönüllülerin ve gönüllü örgütlerin motive eder. Kampta ortaya çıkabilecek din, dil, ırk, etnik grup vb. ayrımlara dayalı oluşumları sosyal önlemler yoluyla önlenmesi ya da ortadan kaldırılmaya çalışılmasında rol alır. Varolan durum ve gereksinimlere göre çeşitli proje ve kampanyalar düzenlenmesi ya da düzenlenmesine rehberlik eder. Meslek yöntemleri kullanılarak depremzedelerin sorunlarının çözümüne yönelik çalışmalar yapar. Doğal yıkımlarla ortaya çıkan sosyal durum ve doğal yıkımın sosyo-psikolojik, ekonomik, kültürel vb. sonuçlarıyla ilgili olarak sosyal araştırmalar yapılması ve bu yolla, doğal yıkım alanında sosyal çalışma mesleğinin verimli hizmet modelleri geliştirmesine yarayacak bulgular ortaya çıkarmaya çalışır. Kriz masasında mesleksel boyutlu hizmetlerin yürütülmesi için ortam yaratır, destek hizmetleri sağlar. Sosyal yardım ödemelerinin incelenmesi ve dağıtımında rol alır. Çocuklar, yaşlılar, özürlüler gibi özel gereksinim gruplarına verilecek hizmetlerin yürütülmesi ve sorunlarının kısa sürede aşılması için kılavuzluk yapar. Deprem sorunları ve başka çeşitli konular üzerine söyleşiler, toplantılar düzenler. Kamp yaşamına depremzedelerin katılımının sağlar. Gönüllü çalışabilecek ya da işletmelerinden geçici görev ya da izin yoluyla ayrılıp çalışabilecek sosyal çalışmacılarını devreye sokar. Korunmaya muhtaç çocuk, koruyucu aile, evlat edinme işlerinde rehberlik yapar. Özürlülerle ilgili sağlık raporlarının, kimlik kartlarının çıkarılması için çaba harcar. Depremle ilgili gelişmeler konusunda bilgilendirme için bildiri, bülten, duvar gazetesi vb. yayınların yayınlanmasına önayak olur ve bunun için gerekli organizasyonu yapar. 191

Kamp personelinin deprem ya da diğer doğal yıkım durumlarında insan psikolojisi, sosyal destek anlayışı vb. gibi konularda bilgilendirilmesi, motive edilmesi, konuyla ilgili özgül (spesifik) öneğitimden geçirilmesini düzenler, eğitim verir. Kamp müdürü ve personeliyle kamptaki uygulamalar ve sorunlarla ilgili olarak haftalık değerlendirme toplantıları yapar. Sosyal önlemler: Tüm kuruluşların desteği istenmelidir. Çeşitli çalışma alanlarına yönelik olarak birinci bölümde sayılan tüm görevler.

5. DEPREMZEDE KAMPLARINDA SOSYAL ÇALIŞMACI Depremzede kampları için ana sorunlardan biri kaç kişilik kampta kaç sosyal çalışmacının görevlendirileceğidir. Bunun ideal sayısı kampta yaşayanların sayısına ve sorunların ve işlerin yoğunluk oranına bağlıdır. Bir doğal yıkım durumunda istenen sayıda meslek elemanı bulunması ve görevlendirilmesi kolay olmayabilir. Bu durumda o kampa giden sosyal çalışmacının yanına meslekten ya da dışardan gönüllülerin bulunarak takviye yapılması gerekli olabilir. Hele ki akşamları da o kampta çalışmanın önemi kavrandığı zaman iki vardiya durumunda çalışacak sayıda, yani iki vardiyada enaz iki sosyal çalışmacının görev yapması gerekli olacaktır. Sosyal çalışmacının kampta kalıp, orada yaşayıp depremzedelerle birlikte yaşamaları önemlidir. Öteyandan, deprem psikolojisi kampta uzman personelin çalışmalarını güçleştirebilir de kolaylaştırabilir de. Uzman bu noktayı ilk günlerde netleştirmeli, olumsuz etkenleri olumlu işleme yönünde etkilemelidir. Depremzede kamplarında çalışan sosyal çalışmacılar ve diğer sosyal meslek elemanları için Devlet Memurları Kılık Kıyafet Yönergesine uygun giyim koşulu aranmamalıdır. Buna uyulduğu taktirde duruma, ortama uygun davranılmamış olacak, depremzedelerle istenen iletişim kurulamayacaktır. Kampta yaşayanların durumlarını saptama çalışmalarının yapılması.

6. SONUÇ Sosyal çalışmacının yaptığı tüm çalışmalar; kamp yaşamını kolaylaştırmaya, depremzedelerin korkularını yoketmeye, yaşamın olağan akışına uyum göstermelerine, onları yaşamın içine çekmeye, 192

kampı geceleme, barınma yeri yani bir depo olmaktan çıkarıp yaşanası bir ortam kılmaya, yitirdikleri varlıklarını ve kazançlarını yeniden sağlamalarına, ellerindeki olanaklarla mutlu yaşama psikolojisini kazandırmaya ya da kampı kendi istekleriyle terketme noktasına biran önce gelebilecek kadar hızlı bir biçimde kendilerini toparlamalarına ve kendikendilerine yeterli duruma gelmelerine yardımcı olmaya yöneliktir.

SONSÖZ Yukarıda dökümlenen görevleri sosyal çalışmacı takım çalışması anlayışı içinde yapar. Bu takım, sosyal çalışmacının psikolog, eğitmen, öğretmen, rehber öğretmen, doktor, hemşire vb. gibi diğer sosyal meslek elemanlarıyla oluşturduğu takımdır. Bu takım, salt diğer sosyal meslek elemanları ile oluşan takım değil, çalıştığı alanda ve birimde aynı biçimde görevlerini yapan devlet, hükumet ve resmî görevlilerle dizgeli bir uyum içinde çalışmasıyla oluşturduğu takımdır. Bu takım, salt çalıştığı alanda ve birimde aynı biçimde görevlerini yapan devlet, hükumet ve resmî görevlilerle dizgeli bir uyum içinde çalışmasıyla oluşturduğu takım değil, aynı zamanda kampta ya da doğal yıkım çevresinde bulunan diğer sosyal çalışmacılarla oluşturmak zorunda olduğu takımdır. Bu takım, salt kampta ya da doğal yıkım çevresinde bulunan diğer sosyal çalışmacılarla oluşturduğu takım değil, gerektiği zaman konuyla ilgili çabalar içinde olan gönüllüler ve yerel önderlerle oluşan doğal bir takımdır. Sosyal çalışmacı, görüldüğü gibi bir takımlar bütünlüğü içinde, takımlar harmonisi içinde çalışır. Çünkü, sosyal çalışmacı toplum için, toplum içinde ve toplumla birlikte çalışır. Toplumla çalışma yapar. Mesleksel hizmet süreci içinde yaptığı bireyle, grupla ve aileyle çalışma bir bütünün parçaları olarak toplumla çalışmanın içinde erir. Sosyal çalışmacıların tüm mesleksel yöntem ve teknikleri bütün çalışmalarında olduğu gibi bu alanda da bir bütünlük içinde birbiriyle kaynaşarak uygulanırsa başarıya ulaşır.

24 10 2011, Ankara

193

Ek 4 Geçmişten Bugüne Türkiye’de Depremler

Hazırlayan: Dila Gülbenzer28 Depremlerin tarihi

Depremin olduğu bölge

Depremin merkezi

Depremin büyüklüğü

Depremin derinliği

Can kaybı sayısı

MS 17

Lidya Depremi

Efes-SardisMagnesia

-

-

-

13 Aralık 115

Antakya depremi

Hatay-Antakya

7.5

-

260.000

141-142

Likya, Karya, Oniki Ada depremi

Belirlenememişt ir

8

-

-

262

Anadolu’nun Güneybatı açıkları

Güney Ege Denizi

9

-

-

19 Mayıs 526

Antakya depremi

Antakya

7.0

-

250.000

15 Ağustos 553

İzmit Körfezi depremi

Marmara bölgesi 10

-

-

14 Aralık 557

Konstantinopoli s depremi

Konstantinopolis 6.4

-

-

24 Kasım 857

Şam depremi

Şam

-

20.000

1268

Kilikya depremi

Kilikya-Anadolu 7

-

60.000

10 Eylül 1509

İstanbul Marmara depremi

Adalar açıkları ve gebze

8

-

23 Şubat 1653

Doğu İzmir depremi

Alaşehir

7,5

-

2500

17 Ağustos 1668

Kuzey Anadolu depremi

Ladik gölünün güney kıyısı

7.8-8.0

600 Km

8 bin

10 Temmuz 1688

İzmir depremi

Balçovaİncirova

7

-

16.000

4 Nisan 1739

İzmir depremi

Foça

6.8

-

16.00019.000

22 Mayıs 1766

denizi İstanbul depremi Marmara doğusu

7.1

17 Km

4000’den fazla

7.3

130.000

Dila Gülbenzer, İstinye Üniversitesi 2022 2023 Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü üçüncü sınıf öğrencisi. 28

194

2 Temmuz 1840

Ahura depremi

Ağrı dağı yakınları

7.4

72 Km’lik yüzey kırığı

10.000

28 Şubat 1855

Bursa depremi

Mustafakemalpa şa

7.5

-

1.900

2 Haziran 1859

Erzurum depremi

Erzurum

6.1

-

15.000

3 Nisan 1872

Amik(Antakya) depremi

Antakya, Halep Vilayeti

7.2

50 Km

1.800

3 Nisan 1881

Sakız adası depremi

Çeşme-Alaçatı

6.5

-

7.866

15 Ekim 1883

Çeşme depremi

Çeşme- Urla

6.8

13 Km

59-120

10 Temmuz 1894

İstanbul depremi İzmit körfezi

7.0

-

1.349

29 Ocak 1898

Balıkesir depremi

Balıkesir

7.0

-

500

20 Eylül 1899

Aydın- Denizli depremi

Aydın- Denizli

6.5-7.1

4-5 Km kırılma

1.470

28 Nisan 1903

Malazgirt depremi

Muş

6.7

-

2626

9 Ağustos 1912

Mürefte depremi Şarköy-Tekirdağ 7.3

56 Km

216

4 Ekim 1914

AfyonBolvadin depremi

7.0

-

300

18 Kasım 1919

Ayvalık depremi BalıkesirAyvalık

7.0

-

3000civar ı

13 Eylül 1924

Pasinler depremi ErzurumPasinler

6.8

-

310

22 Ekim 1926

Kars depremi

Kars

6.0

-

360

31 Mart 1928

Torbalı depremi

İzmir- Torbalı

6.5

-

50

18 Mayıs 1929

Suşehri depremi

Suşehri-Sivas

6.1-6.4

10-13 Km

64

7 Mayıs 1930

Hakkari depremi Türkiye-İran

7.2

70 Km

2514

19 Temmuz 1933

Çivril depremi

Denizli-Çivril

5.7

50 Km

20

4 Ocak 1935

Erdek-Marmara adaları depremi

Marmara Adası

6.4

15 Km

5

1 Mayıs 1935

Digor depremi

Digor-Kars

6.2

10 Km

200

19 Nisan 1938

Kırşehir depremi

Kırşehir

6.7

-

224

27 Aralık 1939

Erzincan depremi

Erzincan

7.8

20 Km

32.968

23 Mayıs 1941

Muğla depremi

Muğla

6.0

15 Km

4

195

Afyon-Bolvadin

10 Eylül 1941

Van depremi

Erciş

5.9

-

192-194

20 Aralık 1942

Niksar- Erbaa depremi

Niksar- Erbaa

7.0

-

3000

20 Haziran 1943

AdapazarıHendek depremi

Sakarya

6.6

-

336

27 Kasım 1943

Tosya-Ladik depremi

KastamonuTosya

7.2

10 Km

4000

1 Şubat 1944

Gerede-Çerkeş depremi

Bolu-Gerede

7.2

30-40 Cm’den 1Mt kadar kayma

3959

6 Ekim 1944

Edremit Körfezi depremi

Edremit Körfezi

6.8

5-10 Km

73

31 Mayıs 1946

Varto-Hınıs depremi

Varto-Hınıs

5.9

-

839

17 Ağustos 1949

Karlıova depremi

Erzincan

6.8

10 Km

450

23 Temmuz 1949

Karaburun depremi

İzmirKaraburun

7.2

10 Km

7

13 Ağustos 1951

Çankırı depremi

ÇankırıKurşunlu

6.9

10 Km

50

3 Ocak 1952

Hasankale depremi

ErzurumPasinler

5.8

-

41

18 Mart 1953

Yenice-Gönen depremi

ÇanakkaleYenice

7.2

10 Km

265

16 Temmuz 1955

Söke-Balat depremi

Söke

6.8

21 Km

23

24 ve 25 Nisan 1957

Fethiye depremleri

Muğla

7.1

35 Km

67

26 Mayıs 1957

Abant depremi

Abant

7.1

10 Km

52

6 Ekim 1964

Manyas depremi

BalıkesirManyas

7.0

10-20 Km

23

19 Ağustos 1966

Varto depremi

Muş-Varto

6.5

26 Km

2394

22 Temmuz 1967

Mudurnu depremi

Bolu-Mudurnu

6.8

33 Km

89

26 Temmuz 1967

Pülümür depremi

MalatyaPülümür

6.2

30 Km

97

3 Eylül 1968

Bartın depremi

Bartın

6.5

28 Km

24

28 Mart 1969

Alaşehir depremi

Manisa-Alaşehir

6.7

1.9 Km

53

28 Mart 1970

Gediz depremi

Kütahya-Gediz

7.2

13.250 Km

1086

196

12 Mayıs 1971

Burdur depremi

Burdur

5.9

-

57

22 Mayıs 1971

Bingöl depremi

Bingöl

6.8

3 Km

878

6 Eylül 1975

Lica depremi

Diyarbakır-Lica

6.6

32 Km

2385

24 Kasım 1976

Çaldıran depremi

Van- Çaldıran

7.5

10 Km

3840

30 Ekim 1983

Erzurum depremi

Erzurum

6.9

16 Km

1155

5 Temmuz 1983

Biga depremi

Çanakkale-Biga

6.1

10 Km

3

5 Mayıs 1986

Malatya depremi

MalatyaDoğanşehir

6.1

9.6 Km

7

13 Mart 1992

Erzincan depremi

Erzincan

6.8

23 Km

653

1 Ekim 1995

AfyonkarahisarDinar depremi

Dinar

6.1

5 Km

90

27 Haziran 1998

Adana-Ceyhan

Adana'nın yaklaşık 30 Km güneydoğusu ve Ceyhan'ın 32 Km uzağı

6.2

32 Km

145

17 Ağustos 1999

Gölcük depremi

Kocaeli-Gölcük

7.8

17 Km

18.373

12 Kasım 1999

Düzce depremi

Düzce

7.5

17 Km

845

15 Aralık 2000

BolvadinSultandağı depremi

AfyonkarahisarBolvadin

6.0

10 Km

6

6 Haziran 2000

Çankırı depremi

Çankırı-Orta

6.1

10.5 Km

3

3 Şubat 2002

Çay-Sultandağı depremi

AfyonSultandağ

6.5

7.6 Km

42

1 Mayıs 2003

Bingöl depremi

Bingöl

6.4

10 Km

176

25 - 28 Mart 2004

Erzurum depremleri

Erzurum-Aşkale

5.1-5.3

5.0-5.3 Km

10

2 Temmuz 2004

Doğubeyazıt depremi

AğrıDoğubeyazıt

5.1-5.2

5-27.1 Km

18

17-21 Ekim 2005

İzmir depremleri İzmir-Seferihisar 5.7-5.9

16.8-10 Km

0

8 Mart 2010

Elazığ depremi

Karakoçan

6.0

5 Km

41

19 Mayıs 2011

Simav depremi

Kütahya-Simav

5.9

7.6 Km

2

23 Ekim 2011

Van depremi

Van-Tabanlı

6.7

5.0-16 Km

604

197

24 Mayıs 2014

Ege denizi depremi

26 Eylül 2019

İstanbul depremi Marmaraereğlisi ve Silivri

24 Ocak 2020

Elazığ depremi

23 Şubat 2020

Ege denizi

6.9

23.3 Km

0

5.7-5.8

6.99-10.0 Km

1

Çevrimtaş,Sivric e-Elazığ

6.5

10 Km

44

İran-Türkiye depremleri

Hoy, Batı Azerbaycan Eyaleti,İran

5.8

6.4-10 Km

10

14 Haziran 2020

Bingöl depremi

Kaynarpınar, Karlıova, Bingöl

5.8

5.0 Km

1

30 Ekim 2020

Ege Denizi depremi

Doğu Ege Denizi

6.9

11.8 Km

119

4 Kasım 2022

Buca depremi

Buca

4.9

5 Km

2

23 Kasım 2022

Düzce depremi

SarıyakaGölyaka-Düzce

6.0

6.81 Km

2

6 Şubat 2023

Kahramanmaraş depremi

Kahramanmaraş Pazarcık,Ekinöz ü

7.8-7.5

8.6 Km

50.500

198

Ek 5 Türkiye’de Afetlerle İlgili Tüzel Düzenlemeler (Mevzuat)

Hazırlayanlar: Dila Gülbenzer ve Büşra Karadağ29 CUMHURBAŞKANLIĞI KARARNAMESİ 1

Bakanlıklara Bağlı, İlgili, İlişkili Kurum ve Kuruluşlar ile Diğer Kurum ve Kuruluşların Teşkilatı Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, Sayı: 4, Kabul Tarihi: 15.05.2017, T.C. Resmî Gazete: 15.07.2018, Sayı: 30479 CUMHURBAŞKANLIĞI KARARI

1

Toplu Taşıma Hizmetlerinden Yararlanma, Cumhurbaşkanlığı Kararı, Karar Tarihi: 22 03 2022, Karar Sayısı: 5348, Resmî Gazete: 23.03.2022 Sayı: 31787 CUMHURBAŞKANLIĞI GENELGESİ

1

Heyelan, Kaya Düşmesi ve Çığ Afetleri Duyarlılık Haritaları ile ilgili Cumhurbaşkanlığı Genelgesi, No. 2020/10, Resmî Gazete, 05 08 2020, Sayı: 31204 KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELER

1

Sivil Müdafaa Kanunu ile Belediye Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, Karar Sayısı: 586, T.C. Resmî Gazete:27.12.1999, Sayı: 23919

2

Sivil Savunma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname, Karar Sayısı: 596, T.C. Resmî Gazete: 28.04. 2000, Sayı: 24033

KANUNLAR (YASALAR) 1

4623 sayılı Yersarsıntısından evvel ve sonra alınacak tedbirler hakkında Kanun, Kabul Tarihi:18.07.1944, T.C. Resmî Gazete:22.07.1944, Sayı: 5763

2

7126 sayılı Sivil Savunma Kanunu, Kabul Tarihi: 09.06. 1958, T.C. Resmî Gazete: 13.06.1958, Sayı: 9931

3

7269 sayılı Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun, Kabul Tarihi: 15.05.1959, T.C. Resmî Gazete: 25.05.1959, Sayı: 10213

4

Umumî Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara dair 15/5/1959 gün ve 7269 sayılı Kanunun bazı maddelerinin değiştirilmesi ve bu kanuna bazı maddeler eklenmesi hakkında Kanun, Kanun No : 1051, Kabul tarihi: 02 07 1968, T.C. Resmî Gazete: 17 07 1968, Sayı: 12952

Her iki öğrenci İstinye Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü, 2022 2023, üçüncü sınıf öğrencileridir. Her iki öğrenci de çalıştayın düzenlenmesine emek vermiş, katkıda bulunmuşlardır, diğer birkaç arkadaşları gibi. Hepsinin adları Ek 1’deki katılımcılar listesinde görülebilir. 29

199

5

4123 sayılı Tabii Afet Nedeniyle Meydana Gelen Hasar ve Tahribata İlişkin Hizmetlerin Yürütülmesine Dair Kanun, Kabul Tarihi: 23.07.1995, T.C. Resmî Gazete:25.07.1995, Sayı: 22354

6

5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, Kabul Tarihi: 29.05.2009, T.C. Resmî Gazete: 17.06.2009, Sayı: 27261 (Bu Kanunun Adı 2/7/2018 tarihli 703 sayılı KHK’nin 62 nci maddesiyle Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun olarak değiştirilmiştir.)

7

5902 sayılı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun, Kabul Tarihi: 29.05.2009, T.C. Resmî Gazete:17.06.2009, Sayı: 27261 (Bu Kanunun Adı “Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun” iken, 2/7/2018 tarihli 703 sayılı KHK’nin 62 nci maddesiyle metne işlendiği şekilde değiştirilmiştir.)

8

6305 sayılı Afet Sigortaları Kanunu, Kabul Tarihi: 09.05.2012, T.C. Resmî Gazete: 18.05.2012, Sayı: 28296

9

6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun, Kabul Tarihi: 16.05.2012, T.C. Resmî Gazete: 31.05.2012, Sayı: 28309

BAKANLAR KURULU KARARLARI 1

Türkiye Afet Risklerinin Azaltılması Platformunun Kuruluş, Görev ve Çalışma Esasları, Bakanlar Kurulu Kararı, Karar Sayısı: 2011/1320, T.C. Resmî Gazete:12.02.2011, Sayı: 27844

2

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından, 4734 Sayılı Kamu İhale Kanunu’nun 3’üncü Maddesinin (b) Bendi Kapsamında Yapılacak İhalelere İlişkin Esaslar, Bakanlar Kurulu Kararı, Karar Sayısı: 2011/2169, T.C. Resmî Gazete:04.10.2011, Sayı: 28074 YÖNETMELİK

1

Afet Sebebiyle Hak Sahibi Olanların Tespiti Hakkındaki Yönetmelik, T.C. Resmî Gazete: 28.08.1968, Sayı:12988

2

Afetlerin Genel Hayata Etkililiğine İlişkin Temel Kurallar Hakkında Yönetmelik, T.C. Resmî Gazete: 21.09.1968, Sayı: 13007

3

Afetler Sebebiyle Edinilen Bina Arsa ve Arazilerden Arta Kalanların Değerlendirilmesine Dair Yönetmelik, T.C. Resmî Gazete: 13.10.1985, Sayı: 18897

4

Sığınak Yönetmeliği, T.C. Resmî Gazete: 25.08.1988, Sayı: 19910

5

Türk Arama ve Kurtarma Yönetmeliği, T.C. Resmî Gazete: 12.12.2001, Sayı: 24611

6

Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik, T.C. Resmî Gazete: 14.07.2007, Sayı: 26582

7

Binaların Yangından Korunması Hakkında Yönetmelik, T.C. Resmî Gazete: 19.12.2007, Sayı: 26735

8

İl Afet ve Acil Durum Müdürlükleri ile Sivil Savunma Arama ve Kurtarma Birlik Müdürlükleri Norm Kadro İlke ve Standartlarına Dair Yönetmelik, T.C. Resmî Gazete: 17.12.2009, Sayı: 27435

9

Afet ve Acil Durum Yönetimi Uzman ve Uzman Yardımcılığı Sınav, Atama, Yetiştirilme, Görev ve Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik, T.C. Resmî Gazete: 10.06.2010, Sayı: 27607

200

10

Sivil Savunma Uzmanlarının İdari Statüleri, Görevleri, Çalışma Usul ve Esasları ile Eğitimleri Hakkında Yönetmelik, T.C. Resmî Gazete: 05.08.2010, Sayı: 27663

11

Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezleri Yönetmeliği, Bakanlar Kurulu Kararı Tarihi: 31 01 2011, Karar Sayısı: 2011/1377, Dayandığı Kanun: Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, No. 5902, Kabul Tarihi: 29 05 2009, T.C. Resmî Gazete: 17 06 2009, Sayı: 27261 (https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=20111377&MevzuatTur=3&MevzuatTertip =5)

12

Afet ve Acil Durum Harcamaları Yönetmeliği, T.C. Resmî Gazete: 06.03.2011, Sayı: 27866

13

Köpekli Arama Timi Çalışma ve Sınav Yönetmeliği, T.C. Resmî Gazete: 31.05.2011, Sayı: 27950

14

İl Afet ve Acil Durum Müdürlükleri Aday Memurlarının Yetiştirilmesine Dair Yönetmelik, T.C. Resmî Gazete: 30.12.2011, Sayı: 28158 (Bu yönetmelik AFAD Acil Durum Başkanlığı WEB Sayfasında bu bilgilerle yer almasına karşın (AFAD WEB Sayfası) tüm aramalara karşın üç mükerrer baskı yapan adıgeçen tarihli Resmî gazetelerde görülmediği gibi Mevzuat Bilgi Sistemi, T.C. Cumhurbaşkanlığı Resmî Gazete sayfasında (https://www.Resmîgazete.gov.tr/) ve tüm internet taranmış. bulunamamıştır. Sözkonusu yönetmeliğin taslağının T.C. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından Başbakan Yardımcılığı Makamına yazılan 30 12 2011 gün ve 00/216 Sayılı Remi yazıyla gönderildiği belirlenmiştir. Ulaşılan taslak ilgili WEB sayfasındadır (AFAD İRAP). “Bu doküman Resmî Gazete dışında bir kaynakta yayınlanmıştır. Konsolide metin çalışmaları ilgili kaynak güncellendikçe sağlanabilmektedir.” (https://www.lexpera.com.tr/mevzuat/yonetmelikler/il-afet-ve-acil-durum-mudurlukleri-adaymemurlarinin-yetistirilmesine-dair-yonetmelik-1)

15

İl Afet ve Acil Durum Müdürlükleri Hizmet İçi Eğitim Yönetmeliği, T.C. Resmî Gazete: 30.12.2011, Sayı: 28158 (Bu yönetmelik AFAD Acil Durum Başkanlığı WEB Sayfasında bu bilgilerle yer almasına karşın (https://www.afad.gov.tr/yonetmelik) tüm aramalara karşın üç mükerrer baskı yapan adıgeçen tarihli Resmî gazetelerde görülmediği gibi Mevzuat Bilgi Sistemi, T.C. Cumhurbaşkanlığı Resmî Gazete sayfasında (https://www.Resmîgazete.gov.tr/) ve tüm internet taranmış. bulunamamıştır. Sözkonusu yönetmeliğin taslağının T.C. Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı tarafından Başbakan Yardımcılığı Makamına yazılan 30 12 2011 gün ve 00/216 Sayılı Remi yazıyla gönderildiği belirlenmiştir. Ulaşılan taslak (https://www.afad.gov.tr/kurumlar/afad.gov.tr/2309/files/il_afad_hizmetici.pdf) adresindedir. “Bu doküman Resmî Gazete dışında bir kaynakta yayınlanmıştır. Konsolide metin çalışmaları ilgili kaynak güncellendikçe sağlanabilmektedir.” (https://www.lexpera.com.tr/mevzuat/yonetmelikler/il-afet-ve-acil-durum-mudurlukleri-adaymemurlarinin-yetistirilmesine-dair-yonetmelik-1)

16

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Araştırma, Etüt ve Proje Yaptırma Usul ve Esaslarına Dair Yönetmelik, T.C. Resmî Gazete: 10.01.2012, Sayı: 28169

17

Ulusal Deprem Araştırma Programı Proje Destekleme Esaslarına Dair Yönetmelik, T.C. Resmî Gazete: 27.04.2012, Sayı: 28276

18

İşyerlerinde Acil Durumlar Hakkında Yönetmelik, T.C. Resmî Gazete: 18.06.2013, Sayı: 28681

19

Afet ve Acil Durum Müdahale Hizmetleri Yönetmeliği, Bakanlar Kurulu Kararı Tarihi: 26 08 2013, Karar Sayısı: 2013/5703, Dayandığı Kanunlar: Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun, No. 5902, Kabul Tarihi: 29 05 2009, T.C. Resmî Gazete: 17 06 2009, Sayı: 27261 ile Umumî Hayata Müessir Afetler Dolayısiyle Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara dair Kanun, No. 7269, Kabul Tarihi: 15 05 1959, T.C. Resmî Gazete: 25.05.1959, Sayı: 10213

201

20

112 Acil Çağrı Merkezleri Kuruluş, Görev ve Çalışma Yönetmeliği, T.C. Resmî Gazete: 16.05.2014, Sayı: 29002

21

Geçici Koruma Yönetmeliği, Bakanlar Kurulu Kararı Tarihi: 13 10 2014, Karar Sayısı: 2014/6883, Dayandığı Kanunun Tarihi: 04 04 2013, Dayandığı Kanunun Numarası: 6458, T.C. Resmî Gazete: 22.10.2014, Sayı: 29153

22

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Disiplin Amirleri Yönetmeliği, T.C. Resmî Gazete: 29.11.2014 Sayılı: 29190

23

Büyükşehir Belediyeleri ve İl Özel İdareleri Tarafından Afet ve Acil Durumlar ile Sivil Savunmaya İlişkin Yatırımlara Ayrılan Bütçeden Yapılacak Harcamalara Dair Yönetmelik, T.C. Resmî Gazete: 01.02.2015, Sayı: 29254

24

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Türkiye Deprem Veri Merkezi Sistemi Yönetmeliği, T.C. Resmî Gazete: 28.08.2015, Sayı: 29459

25

Arama ve Kurtarma Teknisyenliği Sınav, Atama, Görev ve Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik, T.C. Resmî Gazete: 28.10.2016, Sayı: 29871

26

Afet ve Acil Durum Arama Kurtarma Birlikleri ile İl Afet ve Acil Durum Arama Kurtarma Ekipleri Kıyafet Yönetmeliği, T.C. Resmî Gazete: 10.05.2017, Sayı: 30062

27

Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği, T.C. Resmî Gazete:18.03.2018, Sayı: 30364

28

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Personeli Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Yönetmeliği, T.C. Resmî Gazete: 06.03.2020, Sayı: 31060

29

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Afet ve Acil Durumlara İlişkin Hizmet Standartları ve Akreditasyon Esaslarının Belirlenmesi Hakkında Yönetmelik, T.C. Resmî Gazete: 29.07.2020, Sayı: 31200

30

Kimyasal, Biyolojik, Radyolojik, Nükleer Tehdit ve Tehlikelere Dair Görev Yönetmeliği, T.C. Resmî Gazete: 01.10.2020: Sayı: 31261

31

Afet ve Acil Durum Arama ve Kurtarma Birlik Müdürlükleri ile İl Afet ve Acil Durum Arama ve Kurtarma Ekiplerinin Kuruluşu, Görevleri, Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik, T.C. Resmî Gazete: 13.07.2021, Sayı: 31540

32

Afet ve Acil Durum Müdahale Hizmetleri Yönetmeliği, 23.02.2022 Cumhurbaşkanı Kararının Tarihi: 23.02.2022, T.C. Resmî Gazete: 24.02.2022, Sayı: 31760

33

Afet Sebebiyle Yapılan ve Yapılacak Olan Binaların Borçlandırma Bedellerinden Yapılacak İndirimler Hakkında Yönetmelik, T.C. Resmî Gazete: 21.04.2022, Sayı: 31816 AFAD YÖNERGELERİ

1

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Yetki Devri ve İmza Yetkileri Yönergesi, Tarih: 17.10.2009, Sayı: 94627865-010.04-148262

2

Afet ve Acil Durum Yönetimi Uzman Yardımcılarının Uzmanlık Tezi Hazırlama Usul ve Esaslarına İlişkin Yönerge, Tarih: (yılsız) Olur tarihi: 29.11.2013, Sayı: 52557560-010,04/(Sayı numarasız)

3

İnsani Yardım Harcamaları Yönergesi, Tarih: 15.01.2014, Sayı: 16961366,010,04/1310

4

Geçici Barınma Merkezlerinin Kurulması, Yönetimi ve İşletilmesi Hakkında Yönerge, Tarih: 04.11.2015, Sayı: 34202324-020/23796

5

AFAD Başkanlık Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezi Yönergesi, Tarih: 22.09.2016, Sayı: ??, https://www.afad.gov.tr/kurumlar/afad.gov.tr/2310/files/BASKANLIK_AADYM_YONERGES I.pdf (Erişim: 24 07 2023)

202

6

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Hukuk Müşavirliğinin Görev, Yetki, Çalışma Usul ve Esasları Hakkında Yönerge, Tarih: 24.10.2016, Sayı: 34202324-010.04-E.28123

7

Teknik Şartname Hazırlama Usul ve Esaslarına Dair Yönerge, Tarih: 07.03.2017, Sayı: 85085960-020-E.26524

8

AFAD Staj Yönergesi, Tarih: 23.05.2018, Sayı: 77417

9

Türkiye Afet Risklerinin Azaltılması Platformu Yönergesi, Tarih: 25.12.2018, Sayı: 68785883050/195814

10

Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı (UDSEP-2023) İzleme ve Değerlendirme Kurulu Çalışma Esas ve Usulleri Yönergesi, Tarih: 09.09.2019 (?), (İnternette indirme yoluyla yönergeye ulaşılıyor, linkine ulaşılamadı.)

11

AFAD İmza Yetkileri Yönergesi, Tarih: 7/10/2019, Sayı: 94627865-010.04-148262

12

Personel Kimlik Kartı Yönergesi, Tarih: 04/11/2019, Sayı: 76388967-010.04-E.3817

13

Yapı Sağlığı İzleme Sistemi Yönergesi, Tarih: 10/01/2020, Sayı: 76388967-15,20,1-111

14

AFAD Gönüllülüğüne İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönerge", Tarih: 06.01.2023, Sayı: E76388967-000-9664

15

İnsani Yardım Harcamalarında Değişiklik Yapılmasına Dair Yönerge, Tarih: 11.01.2023, Sayı: ??/2022 (gün ve ay bilgisi yok) (https://www.afad.gov.tr/kurumlar/afad.gov.tr/Mevzuat/Yonergeler/insani_yrd_yonerge.pdf) (Erişim. 20 07 2023)

16

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Destek Hizmetleri Daire Başkanlığı, Afet Yönetim Merkezi Yönergesi. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Resmî Yazı: Tarih: 03 05 2023, Sayı: 190 AFAD GENELGELERİ

1

Yer Seçimi İşleri Genelgesi, No. 2011/(numarasız), Tarih: 23 09 2011, Sayı: B.02.1.AAD.012.00.03/6465

2

Yer Seçimi İşleri Genelgesi, No. 2013/5, Tarih: 03 05 2013, Sayı: 47262272-010.06.02/3003

3

Suriyeli Misafirlerin Sağlık ve Diğer Hizmetleri Hakkında Genelge, No. 2013/8, Tarih: 09 09 2013, Sayı: 59259163-10,06,02/12816

4

Uygulama Genelgesi, No. 2014/(Numarasız), Tarih: /tarihsiz) 25 02 2014 (?), Sayı: 34202324010.06.02 (sayı numarasız)

5

Uygulama Genelgesi, No. 2013/2, Tarih: tarihsiz 17 03 2014 (?), Sayı: (Yok, bir üsttekiyle aynı numara olmalı) 34202324-010.06.02 sayı numarasız)

6

Hasar Tespit Genelgesi ve Ekleri, No. 2014/(numarasız), Tarih: 14 04 2014, Sayı: 44893885/952.99-7663

7

Geçici Koruma Altındaki Yabancılara İlişkin Hizmetlerinin Yürütülmesi Hk Genelge, No. 2014/4, Tarih: 18 12 2014, Sayı: 34202324-010.06.02-27767

8

Geçici barınma merkezlerinde market amacıyla taşınmaz kiralanması Hk Genelge, No. 2015/4, Tarih: 18 06 2015, Sayı: 47262272-756.02/13476

9

Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) ve Afet Yönetim ve Karar Destek Sisteminin (AYDES) uygulamaya alınması Hk Genelge, No. 2015/7, Tarih: 02 09 2015, Sayı: 32850907010.06.02/19499

203

10

Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP) ve Afet Yönetim ve Karar Destek Sisteminin (AYDES) uygulamaya alınması Hk Genelge Ekleri, No. 2015/7, Tarih: 08 09 2015, Sayı: 32850907010.06.02/19499

11

Geçici Koruma Altındaki Yabancılara İlişkin Sağlık Hizmetlerinin Yürütülmesi Hk Genelge, No. 2015/8, Tarih: 20 06 2016, Sayı: 34202324-010.06.02-21628

12

Acil Yardım Malzemelerinin AFAD Lojistik Depolarından Sevkiyatı Hk. Genelge, No. 2015/9, Tarih: 22 10 2015, Sayı: 64888300/22767

13

Acil Yardım Talebi ve Harcanması ile 4123 Sayılı Kanun Kapsamındaki Ödenek Talebi Esas ve Usulleri Hk. Genelge, No. 2016/3, Tarih: 20 06 2018, Sayı: 59259163-010.06.02-14544

14

İl Afet ve Acil Durum Yönetim Merkezleri Hk. Genelge, No. 2017/3, Tarih: 07 07 2017, Sayı: 84804849-952.03.02-106717

15

Afet Risk Azaltma Sistemi (ARAS) Genelgesi, No. 2019/1, Tarih: 30 10 2019, Sayı: 67105415010.06.01/160279

16

İRAP Genelgesi, No. 2020/2, Tarih: 29 12 2020, Sayı: E-77975677-010.06.01-181896

17

İlçe Afet Yönetim Merkezlerinin Faaliyete Geçirilmesi Hk. Genelge, No. 2020/3, Tarih: 29 12 2020, Sayı: 45735174-952.03.02-181978

18

İl Afet Risk Azaltma Planı (İRAP) Hazırlama Kılavuzu, Kasım 2020, https://www.afad.gov.tr/kurumlar/afad.gov.tr/Mevzuat/Kilavuzlar/IRAPKILAVUZ_tum_v7.pdf (E. 20 07 2023)

19

Kış Tedbirleri Genelgesi, No. 2020/2, Tarih: 10 11 2020, Sayı: 45735174-953.03.02-(sayı numarasız)

20

Çığ Önleme ve Müdahale Faaliyetleri Hk. Genelge, No. 2021/2, Tarih: 21 01 2021, 38253977952.03.03.01-11649

21

İl Afet Risk Azaltma Planının Uygulanması Genelgesi, No. 2021/6, Tarih: 11 11 2021, Sayı: 77975677-010,06,01-176370

22

Orman Yangınlarına Karşı Alınacak Tedbirler Hk. Genelge, No. 2023/5, Tarih: (tarihsiz), Sayı: 87404856-952.03.02-607480

204

Ek 6 Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Afet Yönetim Merkezi Yönergesi

205

206

207

208

209

210

211

212

213

214

215

216

217

218

219

220

221

222

223

224

225

226

227

228

229

230

231

232

233

234

235

236

237

238

239

240

241

242

243

244

245

246

247

248

249

ÇALIŞTAY ALBÜMÜNDEN

Çalıştayımız başlıyor

İstinye Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Peyami Çelikcan

İSÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yasemin Çırak

250

İstinye Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Peyami Çelikcan açılış konuşmalarını yaparken

İSÜ Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Yasemin Çırak açılış konuşmalarını yaparken

251

Çalıştayın kolaylaştırıcılığını (moderatör) üstlenen İsmail Nalbantoğlu

Birinci çalışma grubu çalışma sırasında (Murat Dinçer, Nesim Yalvarıcı, Talip Yiğit, M. Zafer Danış, Hamza Aydemir, Nevzat Gürsoy)

252

İkinci çalışma grubu çalışmaları sırasında (Dilek Özsoy, Betül Çolak, Veysi Güneş, Narin Hasdemir, Gözde Aydoğan.)

Üçüncü çalışma grubu çalışmaları sırasında (Mert Can İnce, Esra Gökbulut, Abdurrahman Karacan, Mehmet Tepe, Emrah Kılınç, Fatih Numan Turan, Mehmet Seyman Önder, Buse Alpsü. Sümeyra Turan, Selin Sude. Sakarya Üniversitesi Akademisyen Ekibi,)

253

Dördüncü çalışma grubu çalışma sırasında (Kübranur Görmüş, Merve İçer, Nurdan Bürüngüz, Merve Kaya, Mehmet Cemal Yüksel, Devrim Bükülmez, Mustafa Karahalil.)

Beşinci çalışma grubu çalışmaları sırasında (Ferit Duman, Kaan Sevim, Neşe Şahin Taşğın, Cevat Üstün, Ramazan Çalışır, Azize Serap Tuncer, Sakine Arslan Köse, Yuşa Erdoğan, Ayşenur Bekdemir. Büşra Karadağ, Melike Çelik.)

254

AFETLERDE SOSYAL HİZMETLER VE SOSYAL ÇALIŞMA

ÇALIŞTAY RAPORU