Uygulamaya Geçerken Türkiyede Devletçiliğin Oluşumu [1 ed.]

273 59 17MB

Turkish Pages [732] Year 1982

Report DMCA / Copyright

DOWNLOAD FILE

Polecaj historie

Uygulamaya Geçerken Türkiyede Devletçiliğin Oluşumu [1 ed.]

Citation preview

TÜRKİYE BELGESEL İKTİSAT TARİHİ SERİSİ

NO: 3

UYGULAMAYA GEÇERKEN TORKİYEDE DEVLETÇİLİĞİN OLUŞUMU

ILHAN TEKELİ SELİM İLKİN

ORTADOĞU TEKNİK ÜNİVERSİTESİ — ANKARA — 1982

ORTA DOĞU TEKNİK ÜNİVERSİTESİ İDARİ İLİMLER FAKÜLTESİ, YAYIN NO: 39

T e lif' Hakkı : 1982 O.D.T.Ü./ANKARA Bu kitabın tümünün ya da bir bölümünün, olduğu gibi yada değiştirilerek ço­ ğaltılması, bağlıdır.

basılması, çevirisi Orta

Doğu Teknik Üniversitesinin yazılı iznine

Tekeli, İlhan, 1937

N

Uygulamaya Geçerken Türkiye’de Devletçiliğin Oluşumu [Yazanlar], İlhan Tekeli [ve] Selim İlkin. Ankara, Sanem Matbaüsı, 1982. X. + Fakültesi,

340 +

E359 p. [Orta Doğu Teknik Üniversitesi.

İdari İlimler

Yayın No. 39].

1. Turkey-Economic Policy. 2. Turkey-Politics and Government. Turkey-Economic Conditions. I. İlkin, Selim II. Title HC 405. T268.

SUNUŞ Tarihî araştırma ve incelemeler, okul programlarında yer alan genel klâ­ sik "tarih"ln sınırlarını üşıp da, uzmanlık dalları tarihi haline dönüşünce daha büyük bir önem kazanıyor ve "Tarih"i pratik sonuçlara götürebilecek -kolay­ lıkla ders alınabilecek- bir bilim dalı haline getiriyor. Siyasî tarihi ve onun verilerinden yararlanmasını bilmeyen bir Devlet ada­ mı veya bir diplomatın; harp tarihini bilmeyen bir komutanın -geçici raslantılar dışında- başarılı olması mümkün mü? Bu soru aynı ciddiyetle diğer bilim dal­ ları, ve bu arada iktisat ilmi ve uygulamaları için de sorulabilir. Ülkesinin İkti­ sadî gelişme sürecini ve bu sürecin dünya ekonomisi içindeki yerini bilmeden, geçmişin tecrübelerini gereği gibi değerlendirmeden stığlıklı yeni modeller yarat­ mak ve yeni uygulamaları gerçekleştirmek, hiç kuşkusuz, mümkün değildir. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşuna yol açan mücadelede üç büyük Kong­ renin, Erzurum, Sivas ve İzmir Kongrelerinin rolü herkesçe bilinir, Erzurum ve Sivas Kongreleri, ülkenin bağımsızlığının sağlanmasında ve yeni bir siyası rejimin temellerinin atılmasında rol oynayacak ana ilkeleri saptamış ve nisbeten kısa bir zamanda kesin bskeri ve siyasi zaferlerin sağlanmasını müm­ kün kılmıştır. Büyük bir askerî zaferin hemen sonrasında ve büyük siyasî zaferlerin he­ men öncesinden toplanan İzmir Kongresinde (17 Şubat 1923, İzmir iktisat Kongresi) Atatürk, siyasî ve askerî zaferlerin ne kadar büyük olurlarsa ol­ sunlar "İktisadî zaferlerle tetvic edilmedikçe" devamlı olamıyacakrarmı ve kı­ sa bir zdmanda söneceklerini vurgulayarak "İktisadî hâkimiyetimizin sağlan­ ması, kuvvetlendirilmesi ve genişletilmesi lâzımdır” diyor ve Kongrenin "Mil­ letin ve memleketin hayat ve gerçek kurtuluşunu sağlayacak düsturun temel taşlarını hazırlayıp ortaya koyacağı" umudunu dile getiriyordu. Ulusun ve idarecilerinin, Erzurum ve Sivas Kongrelerinin konularını oluş­ turan askerlik ve siyaset alanlarında asırlar boyu edinilmiş olan tecrübe ve gelenekleri, İzmir Kongresinin konusunu oluşturan iktisat alanında “yok" de­ necek kadar azdı. Bu kongre ile başlatıldığı söylenebilecek olan ekonomik savaş, belki de bu alandaki tecrübesizliklerin sonucu olarak, yıllar boyu süren bir yöntem arayışı içinde sürmüştür. Bu arayışların bittiği ve savtışın sonuç­ landığını söylemek mümkün değildir. Eşyanın tabiatı icabı olarak hiç bitmeyecek olan ekonomik savaş, iktisat tarihçisine, belki diğer alanlardaki meslekdaşlarına olduğundan daha büyük, görevler yüklemektedir. Durmadan değişen dünya koşullan içinde her gün

verüen ekonomik mücadele, çoğu zaman, dünün tecrübelerine güncellik kazandırmaktadır. Bu bakımdan, iktisat tarihçisinin geçmişte • yer ülmış olan arayışları, denemeleri ve uygulamaları, bu günkü ve yannki iktisatçı ve idareci kuşaklara, objektif olarak aktarmak ve böylelikle onlara geçmişin deneyimlerin­ den gerekli dersleri alabilmelerini sağlayacak araçları vermek gibi önemli bir görevi vardır. iktisat tarihçisinin bu görevinin bilinci içinde çalışan değerli iki bilim ada­ mımızın, Sayın İlhan Tekeli ve Selim İlkin'in, 1977 yılında yayınlamağa başla­ dıkları "Türkiye Belgesel İktisat Tarihi", bu alanda yapılan çalışmalann ilginç ve ilginç olduğu kadar yararlı, bir örneğini oluşturmaktadır. Cumhuriyet dö­ neminde ülkenin ekonomik hayratına yön vermeğe yönelik çeşitli belgeleri bu­ lup bir araya getirmek ve bunları ilgilerin yararlanmasına sunmak bile büyük bir hizmet oluştururdu. Yazarların, topladıkları bu belgeleri bilimsel metot­ la ve gayet açık bir İfade ile değerlendirme yolunu seçmiş olrriaları, bilim ha­ yatımıza yapmış oldukları hizmetin değerini kat kat arttırmıştır. "Türkiye Belgesel İktisat Tarihi”nin, önsözünü yazmakla onur duyduğum, ve Atatürk'ün doğumunun 1000 ncü yılı nedeni ile ODTÜ'nün düzenlediği faaliyet programı çerçevesi içinde yayınlanan üçüncü cildindeki belgeler ve yazarla­ rın açıklama ve değerlendirmeleri, ülkemizin ekonomik yaşamında çok önemli bir yeri olan develetçiliğin oluşumunu gerçekçi bir biçimde ortaya koymak­ tadır. Bu cildin kapsadığı dönemde, arayış çalışmaları sona ermiş ve dev­ letçilik siyasal iktidarın ideolojik dayanaklarından biri olarak şekillenmeğe baş­ lamıştır. Belgelerin ve değerlendirmelerin incelenmesi. Cumhuriyet dönemi si­ yasal iktidarlarının toplumsal konuları pragmatik bir biçimde ele alınışının bu alanda da geçerli olduğunu gösterir. Devletçilik ilke olarak kabul edilmiş -hatta sonrakin, bir süre, Anayasa hükmü olarak Devletin niteliklerini belirten esas­ lar arasında yer almış- ancak bu ilkenin sınırlarının çizilmesi ve içeriğinin sap­ tanması uygulamaya bırakılmıştır. Okuyucu, hiç kuşkusuz, uygulamanın devletçilik kavramını oluşturmasını ve çeşitli güçlerin bu oluşuma katkılarını ilgi ile izleyecektir. Ankara, 19 Eylül 1981 Profesör Dr. Hicri Fişek O.D.T.Ü. Mütevelli Heyeti Başkanı

ÖNSÖZ Son yılların Türk yayın hayatına getirdiği en olumlu gelişmelerden biri de. tarihsel yorum ve çözümlemelerin ağırlık kazanmış olmasıdır. Ne varki. iktisat tarihimizin yakın geçmişine ait bu yorum ve çözümle­ melere, yeni boyutlar kazandırması muhtemel ana belgeler henüz yayın­ lanmamıştır. Üstelik, düzenli bir arşivin olmaması, araştırmacıların bel­ geleri, şahsi üişkileri ve girişkenlikleriyle ve çok kez de rastlantılara bağh olarak elde etmeleri, sonucunu doğurmaktadır. Belgesel Türk îktisat Tarihi, serisi böyle bir boşluğu kısmen de olsa doldurmak amacıyla çıkarılmaktadır. Bu seride yayınlanacak belgelerin seçilmesinde aşağıda sıralanan ilkelere uyulmaya çalışılmıştır. a) Bu belgeler ya belirli bir dönemdeki iktisadi uygulamaları yön­ lendirmişlerdir, ya da belirli bir dönemin iktisadi politikalarındaki dö­ nüşümleri kanıtlar niteliktedirler. b) Bu belgeler şimdiye kadar ya hiç yayınlanmamıştır, ya da olsalar büe gizliliği veya diğer nedenlerle dağıtımları sınırlı Kalmış ve iktisat tarihçilerinin incelemelerine konu olmamışlardır. y a yınlanm ış

c) Bu belgelerin yayınlanması sırasında yalnızca temel belgenin yayınlanması üe yetinilmeyip bunları tamamlayan yan belgeler var ise onlarda birlikte yayınlanmaktadır. Bu gibi belgelerin yayınlanmasında genellikle seçilebilecek iki tutum vardır. Birincisi, yalnızca belgeleri vermek ve bunların değerlendirilip yorumlanmasını, okuyucuya, veya araştırmacıya bırakmaktır. İkincisi ise, bu belgeleri içinde geliştirdiği ortamın özellikleri ile birlikte yorumlayarak vermektir. Bu seride ikinci yol seçilmiştir. Çok farklı kanaklardan sağlanmakta olan bu belgeler elde edilme­ lerindeki düzensizlikler dolayısıyla kronolojik bir sıra içinde yaymlanamamaktadır. Fakat serinin ük cütlerinin 1929-1949 yıllan aracındaki ekonomik politikalar üzerinde toplanmasına özen gösterilmektedir.

VIJ

Vazarlar, bu

cildin

hazırlanması

sırasında çeşitli düzeylerde bü­ yük yardımlarını gördükleri Prof. Dr. Mehmet Kıcıman, Y. Doç. Dr. Süha Özkan, Y. Doç. Dr. Mete Tanrıkut, Nermin Neftçi, Prof. Dr. Yakup Kepenek, Y. Doç. Dr. Gürel Tüzün, Y. Doç. Dr. Halis Akder, Y. Doç. Dr. Raşit Kaya, Galip Ya­ man, Yiğit Gülöksüz, Prof. Dr. G. Caretto,

Turan

Polat, Ayşe Şen,

Hilmi Çelik, Ali Rizan Cihan, Gö­ nül Sert, Tülin Okyay, Şermin Çankaya, Nesrin Başdurak,

Asu

Aksoy, Serpil Maktavlı, Ayşe Asu­ man Erdem, Sırma Evcan ve Ta­ mer Salor’a teşekkürlerini su­ narlar. Ahmet Şerif Önay’ın hatı­ rasını saygıyla anarlar.

ı

Sayfa

II. 1928-1834 DÖNEMİNDEKİ TÜRKİYE'NİN İKTİSADİ YAPISINDA OLAN GELİŞMELERE İLİŞKİN SAYISAL SAPTAMALAR ............................................ 5 1) 1928-1934 DönemindeÜretimdekiGelişmeler

....................................................... 6

2) 1928-1934 Döneminde Türkiye'nin Dış Ticaretinde ve Ödemeler den­ gesinde Olan Değişmeler ........................................................

33

3) 1928-1934 Döneminde Devletin Gelir ve Giderlerindeki Gelişmeler ... 47 4) 1928-1934 Döneminde Para Politikası ve Türk ParasınınKıymetindeki . ............................................................

57

5) Gayri Safi Harcamalar Tablosunda 1928-1934 Döneminde Olan De­ ğişmeler ....................................................... 6) 1928-1934 Döneminin Sorunları ve Olanakları ...........................................

Değişmeler

65 73

III. 1931-1934

DÖNEMİNDE

DEVLETÇİLİĞİN

ÇERÇEVELER

YORUMU

İÇİN

ÖNERİLEN

...................................................

79

1) Kadro Mecmuasının Kemalist Devrim İdeolojisi içinde Devletçiliğin Yükümlendiği İşlevler ............................................................

81

2) Ahmet Hamdi [Başar]ın "İktisadi Devletçilik" Görüşü ................... 89 3) Ahmet Ağaoğlu'nun Liberalist Devletçilik Yorumu ............................... 97 4) İsmet İnönü'nün ve C.H.P. Bürokratlarının "Devletçilik”Görüşü ......... 102 IV. 1931-1934 DÖNEMİNDE LENİŞİ

UYGULAMA

İÇİNDE DEVLETÇİLİĞİN

BELİR­

................................................... 107

1) Tarımsal Üretim Alanında Devletin Aldığı Önlemler ........................... 107 a) Buğday Üzerine Yapılan Düzenlemeler ............................................... 109 b) Afyon Üzerine Yapılan Düzenlemeler ................................................... 115 c) İhraç Ürünleri Bazında Örgütlenmiş Uzmanlık Kongrelerinden Ta­ rım Satış Kooperatiflerine ............................................................ 118 — Tütün Kongreleri ............................................................ 119 — Yumurtacılık Kongresi ............................................................ 121 — Üzüm Satışlarında Teşkilatlanma ve İzmir Üzüm Tacirleri Toplantısı ............................................................ 122 — Aydın İncir Müstahsilleri Kooperatifi ve İhracatçılarla Çatışması 124

Sayfa ç) Yeni Kurulan Sanayiler Dolayısıyla Tarımsal Alanda Doğan Ge­ lişmeler ....................................................................... 127 — Şeker Pancarı Ekiminde Olan Gelişmeler ..................................... 127 — Pamuk Üretimindeki Gelişmeler .............................................. 130 2) Sanayi Kesiminde a)

Devlet Müdahalesinin Gelişimi ............................... 134

Devletçilik İlkesinden Birinci Sanayi Planına ..................................... 134 — Sovyet Planına Gösterilen İlgi, Bu Ülkeye Yapılan Gezi ve Sağlanan Olanaklar ................................................. .......... 137 — İtalya'ya Yapılan Gezi ve Sağlanan Olanaklar ........................... 142 — İktisat Vekili Mustafa Şeref [Ö zkan]’ın Devletçilik Anlayışı ve Planla İlgili İlk Girişimler

............................................................ 144

— Üç Senelik Sanayi Programı Hazırlama Girişimleri ............... 148 — Devlet Sanayi Ofisi'nin Kurulması .................................................... 149 — Mustafa Şeref Özkan'ın İktisat Vekilliğinden İstifası ............... 155 — Sovyet Mütehassıslarının Türkiye’deki İncelemeleri ............... 158 — Sovyet Uzmanlarının Raporları ....................................................... 164 — Dokuma Fabrikalarının Planlarının Makina ve Teçhizatının Sovyetler Birliğindeki Yapımında Olan Gelişmeler ................... 168 — Celâl Bayar’ın iktisat Vekili Oluşu, Devletçilik ve Planlamada Yeni Yönelimler ............................................................ — ABD’den Yeni Bir İktisat Uzmanları Heyetinin Çağrılması ....... — D.S.O. ve T.S.K. Bankası’ndan Sümerbank’a ........................... — 'Birinci Beşyıllık Sanayi Planının Hazırlanması ...........................

170 172 175 179

— — — —

184 184 188 197

Birinci Sanayi Planın Birinci

Beşyıllık Sanüyi Planının içeriği ........................................... Programının Temel Seçmeleri ve Stratejisi ................... Yönetimi ve Kararları ............................................................ Beş Yıllık Planın Uygulanması ...............................................

b) 1931-34 Döneminde Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı Dışındaki Dev­ let Sanayi Kuruluşlarındaki Gelişmeler ............................................... 201 c) Özel Kesim Sanayinin Gelişimini Yönlendirme Konusunda Devletin Aldığı Önlemler ............................................................ 208 — Türkiye Sanayi ve Kredi Bankasının Kurulması ve Teşviki Sa­ nayi Muafiyetlerinin Uygulanmasındaki Değişmeler ................... 208 — "Surprod'iksiyon”u Önlemek İçin Yeni Firma Girişlerinin Kısıt-* lanması Önerileri ve Sanayi Birliklerinin Oluşumu ................... 219 3)

Dış Ticaretin Denetim Altında Tutulması İçin DevletinAldığıÖnlemler 221 a) Kontenjan, Takas ve İkili Anlaşmalar ................................................ 221 b) Dış Ticaretin Yönetiminde Yeniden Örgütlenme ............................... 245

4)

Alt Yapı ve Ulaşım Hizmetlerinde Devlet Müdahalesinin Gelişimi ........ 250

Sayfa a) Denz Taşımacılığında Devlet Müdahalesinin Gelişimi

..............

250

b) Demiryolu İşletmeciliğinde Olan Gelişmeler ...................................... 256 c) Alt Yapı Hizmeti Sunan Yabancı Şirketlerdeki Devletleştirmeler ... 259 5) Devlet Mâliyesindeki Düzenlemeler ................................ 266 a) Vergilerde Yapılan Değişiklikler ................................ 264 b) Devletin Emlak ve İnhisarlar ve Sanayi Gelirlerindeki Gelişmeler ... 289 6)

Para ve Banka Konusundaki Devlet Müdahalelerindeki Değişmeler ... 290 a) Türk Parasını Koruma Kanunu ve T.C. Merkez Bankası Kuruluş Ka­ nununun Uygulamaları ................................ 290 b) Bankalar Kesiminin ve Örgütlenmemiş Kredi Piyasasının Denetimi İçin Yapılanlar ................................ 297

V.

c) Yeni Kurulan Yada imtiyaz Süreleri Uzatılan Bankalar ..................

301

ç) Londra Para ve iktisat Konferansı .......................................................

304

GENEL DEĞERLENDİRME VE BU AŞAMA İÇİN SONUÇLAR ................... 319

EKLER : Ek. 1. Vehbi (Sandal) İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası Umumi Katibi, “Cihan İktisat Buhranı Bu Vaziyet içinde Türkiye'nin Hali.' (20.12.1931) ................................ Ek. 2. Hikmet (Bayur) Türkiye Cumhuriyeti Riyaseti Katibi Umu­

E3

miliğince "Gazi Mustafa Kemal’e Yazılan Rapor." (8.5.1932) ...... E33 Ek. 3. Recep Peker’in Devletçiliği Açıklaması için Ahmet Şerif önoy’a Yazdığı Yazı. ............... .(........................................... E47 Ahmet Şerif (Önay): "Türkiye Milli İktisadi ve Sanayi Meselesi Hakkında Bir Mütalaa." .............................................................. E49 Ek. 4. Sanayi Planının Hazırlanması Sırasında Türk ve Sovyetler Birliği Uzmanlarının Yurtiçi Seyahatleri Sırasnda Ortaya Sürülen Yerel istekler 1 — Kütahya Sanayi ve Ticaret Odası Raporu .................................. E75 2 — "Bünyan Muhtarlarının Muhtırası” .............................................. E85 Ek. 5. Türkiye Pamuk, Keten, Kendir, Kimya Demir Sanayii Hak­ kında Sovyet Mütehassısları Tarafından Verilen Raporlar, Ankara, Başvekalet Müdevvenat Matbaası, 1933................................................. E91 Ek. 6. Milli Sanayi Birliği "Ali İktisat Meclisi Umumi Katipliğine Raporu." 27/12/1932. ............................................................ £301 Ek. 7. TC. Ali İktisat Meclisi: Ali İktisat Meclisi Raporları: Türkiye'de Sanayi Nasıl Teessüs ve inkişaf Edebilir, Ankara, 1933.............. E323 BİBLİYOGRAFYA

.........................................................

E343

I. GİRİŞ

Türkiye Belgesel iktisadi Tarihi Serisinin İkincisi olan “1929 Dünya Buhranı’nda Türkiye’nin iktisadi Politika Arayışları” nda buhranın orta­ ya çıkışından, CHP’nin 10-18 Mayıs 1931 tarihleri arasında toplanan III Büyük Kurultayı’nda “devletçiliğin” ideolojik bir üke olarak kabülüne ka­ dar geçen dönemdeki gelişmeler incelenmiştir. Aynı serinin üçüncüsünü oluşturacak bu kitap, gelişmeyi ikinci kitabın bıraktığı yerden alarak, “ devletçilik” ilkesinin somut olarak uygulanmaya başladığı tarih ola­ rak kabul edüebilecek olan 17 Nisan 1934 tarihinde Birinci Sanayi Plam’nın uygulanmaya başlamasına kadar getirecektir. CHP, IH ncü Büyük Kurultayında altı okla simgelenen ilkeleri ka­ bul ederek ilk kez bir program ortaya koymuştur. Kurultayda bu ilke­ lerin kabulü büyük bir sessizlik içinde olmuştur. Bu ilkeler hiçbir şeküde tartışılmamıştır, içeriği, programın metni içinde yer alan kapak ifa­ delerin ötesinde bir belirlilik kazanmamıştır. Bu durum bir rastlantı ola­ rak görülemez, CHP yöneticilerinin bilinçli bir seçmesidir, ideolojinin içeriğinin belirlenmesi, uygulanmaya bırakılmıştır, ideolojinin içeriği iktidan oluşturan değişik güçlerin karşılıklı uyumları üe, uygulamada adım adım belirlenecektir. Bu nedenle, bu kitapta üzerine eğilin en dönemi kısaca adlandırmak gerekirse “devletçiliğin içeriğinin uygulamada be­ lirlendiği” dönem demek, doğru olacaktır. Cumhuriyetçi Serbest Fırka deneyinden sonra “tek parti” yöneti­ minin ülkeye daha uzun yıllar egemen olacağı kuşku götürmeyecek şekil­ de ortaya çıkmıştır. Bu ”tek parti” de dönemin iktisadi politikasını belirleyen ilke olarak “devletçiliği” seçmiştir. Böyle bir siyasal ortam içinde artık “ devletçilik” teriminin kendisi üstünde tartışma açmak an­ lamım yitirmiştir. Artık değişik siyasal ve iktisadi görüşlere sahip olan­ ların yapabüecekleri sadece “ devletçilik” ilkesinin yorumlanmasında esneklikler sağlamaya çalışmak ve ona bu yorumlarla yeni içerikler kazandırarak uygulamanın kendi istekleri doğrultusunda gelişmesine çalışmaktır. Böyle bir durumda iktisadi politikaya ilişkin farklılıklar, daraltılmış bir seçenekler yelpazesi içinde ortaya konulacağından açıkça ifadelerini bulamayacaktır. Değişik politika önerenler, uygulamayı etkile­

yebilmek için temelde hemfikir olduklarım söyleyecekler, ayrıldıkları noktalan ufak sapmalar gibi göstereceklerdir. Politika farklılıkları çok dikkatle formüle edilmiş, önemli değilmiş gibi görünen nüanslar İçinde ifadesini bulacaktır. Çoğu kez de bu politika seçmeleri söylenen sözlere, yazılan yazılara geçmeden, sadece, uygulamadaki farklılıklarda kendisini gösterecektir. Ya da söze geçebilmesi için bu dönemin geçmesi­ ni bekliyecektir. Böyle bir dönemin tarihini yazarken, bu bakımdan çok dikkatli olmak gerekecektir. Bunun için bu dönemin değişik grup­ ların politika seçimlerini daha yakından kavrayabilmek için söyledik­ leri sözlerden çok yaptıklanna ve tüm yaşam çizgisindeki seçimlerine özenle eğilmek gerekecektir. Böylece bu dönemin “ devletçilik” anlayışının temellendirilmesinde uygulamanın yorumlanması, hem CHP Kurultayı’nın bu ilkenin içeriği­ nin belirlenmesini uygulamaya bırakması, hem de bu ilkeyi kabul ede­ rek tartışma alanını sınırlaması nedeniyle, önem kazanmaktadır. O za­ man karşımıza şöyle yöntemsel bir sorun çıkar. Uygulama nasıl incelenmelidir ki, bizim devletçilik ilkesini doğru olarak kavramamıza yar­ dımcı olsun. Kuşkusuz sadece uygulamayı tarihsel bir çizgi içinde betim­ lemek yeterli olmayacaktır. Bu gelişmeyi değişik çerçevelere göre de­ ğerlendirmek gerekecektir. Bunun için en azından iki karşılaştırma çer­ çevesi oluşturmakta yarar vardır. Bunlardan birincisi, Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik durum, ikinci ise bu ekonomik duruma bir çözüm olarak önerilen farklı devletçilik yorumlan yelpazesidir. Birinci çerçeve kurulurken Türkiye ekonomisinin nesnel verilere daya­ nan bir değerlendirmesini yaparak, “devletçilik” uygulamalarının yö­ nelebileceği problem alanını sergüemek gerekecektir. Böyle bir çerçeve­ nin konulması “devletçiliğin” seçici uygulamasında çözümüne yöneldiği sonınlar kadar, üzerine gitmediği problemleri de ortaya çıkaracağı için, uygulamadaki kaygılan ve beklentileri daha net olarak kavramağa yar­ dım edecektir. Öte yandan, toplumda değişik gruplarca savunulmuş “ devletçüik” yorumlan yelpazesini başlangıçtan ortaya koymak, uygulamada hangi gruplann etkili olduğunu anlamayı kolaylaştıracaktır. İnceleme dönemi­ mizde “devletçiliğin” yorumu için üeri sürülen fikirleri kabaca iki grupta toplamakta yarar olacaktır. Birincisi tek parti iktidan içinde doğrudan yer alan ve uygulamayı doğrudan etkileyebilen gruplann görüşleri, İkincisi ise bu iktidan dolaylı olarak etkilemeğe çalışan gruplann görüşleridir. Devletçiliğin içeriğini, uygulamayı yorumlayarak açıklamağa çalışacağı­ mızdan bizim için önemli olan daha çok birinci gruptakiler olacaktır.

Tek partiııin iktidar bloku içinde, azda olsa birbirinden farklı görüş­ lere sahip gruplar birarada yer alabilmektedirler. İnceleme dönemimizde iktidar yapısı içinde önemli yapısal değişmeler sözkonusu değildir. Devlet­ çiliğin değişik yorumlarına sahip bu gruplar birarada kalarak karşıbklı uyumlar göstererek devletçilik ilkesini uygulamaya koyacaklardır. Bu ne­ denle uygulamada “devletçilik” iktidarın toplumsal dayanakları ile tutarlı bir nitelik kazanırken, zaman zaman çelişik uygulamalar görülecektir. Bun­ ları iktidar içinde önemli değişiklikler olarak ele almak yerine iktidar bloku içindeki iç uyum sorunları olarak ele almak daha doğru olacaktır. Bu kısa yöntemsel tartışma ile kitabın yazılmasında izlenecek yol da belirlenmiş oluyor. Kitapta birinci bölümde inceleme dönemimiz olan 1931-1934 yıllan arasındaki Türk ekonomisinin nesnel bir değerlendirme­ si yapıldıktan sonra, ikinci bölümde bu dönemde değişik çevrelerin ileri sürdüğü devletçilik yorumları yelpazesi kurulmağa çalışılacaktır. Üçüncü bölümde uygulamanın gelişimi ayrmtıh bir biçimde verilecektir. Son bölüm­ de ise uygulama ilk iki bölümde kurulan genel çerçevelere göre değerlen­ dirilerek, Türkiye’de “ devletçiliğin” uygulama içinde nasıl belirlenmiş olduğuna bir teşhis konulmağa çalışılacaktır.

II. 1928-1934 DÖNEMİNDEKİ TÜRKİYE’N İN İKTİSADİ YAPISIND A OLAN GELİŞMELERE İLİŞK İN SAYISAL SAPTAM ALAR

Cumhuriyet yönetiminin, CHP m ncü Büyük Kurultayı’nda kabul ettiği ‘‘devletçilik” ükesini uygulamaya geçirirken izleyeceği seçmeci tu­ tumu kavrayabilmek için, dönemin iktisadi gelişmelerini ve temel sorun­ larını nesnel olarak ortaya koymak gerekir. Bunun için, bu bölümde 1928 den 1934 yılma kadar uzanan dönemdeki iktisadi gelişmelere ilişkin veri­ ler incelenecektir. 1928-1934 döneminin seçilmesinde iki farklı rasyonelden kaynaklanan gerekçeler vardır. 1928-1934 dönemi bir bunalım dalgasının tümünü kap­ samamaktadır. Bunalım öncesi bir yıldan başlamakta ve bunalım ortasın­ da sona ermektedir.* Türkiye 1927 yılında küçük bir ekonomik bunahm atlatmış ve 1928’de iktisadi durum düzelme göstermiştir. 1929 yılında ise bir kambiyo bunalımının ortaya çıkmasına karşın ekonomi büyümeğe de­ vam etmiştir. Gerileme asıl 1930 yılından sonra kendisini hissettirmeğe başlayacaktır. Türkiye’nin bu döneme ilişkin iktisadi veri serilerinde 1928 ve 1929 yıllarım bunalım öncesinin verileri olarak yorumlamak gereke­ cektir. Bu nedenle ilerideki sayfalarda verilecek olan seriler genellikle 1928 yılında başlatılacaktır. Serilerin 1934 yılında sonuçlandırılması ise, bu ça­ lışmanın kendisine ügi alanı olarak seçtiği dönemin sonu olması yüzündendir. Türkiye bu dönemde hala ekonomik bunalım içindedir. Serinin buna­ lım dalgasının sonuna kadar uzatılmış olması, bu dönemin yöneticilerinin karar verirken karşılaştıkları belirsizlikler konusunda okuyucuya daha iyi bir fikir verebilmek kaygısı yüzündendir. Bu bölümde Türkiye’nin iktisadi durumunun değerlendirmesini yaparken önce üretimdeki değişmeler incelenecek daha sonra Türkiye’*

Bu konuda bknz: İlhan Tekeli, Selim İlkin: 1929 Dünya. Buhranında Türkiye’nin İktisadi Politikası Arayışları, Orta Doğu Teknik Üniversitesi, Ankara 1977, s, 78-79. Gülten Kazgan: “ Türk Ekonomisinde 1927-35 Depresyonu Kapital Birikimi ve örgütleşmeler” Atatürk Döneminin Ekonomik ve Toplumsal Sorunları 1923-1938 İktisadi ve Ticari ilim ler Akademisi Mezunları Demeği, İstanbul 1977, s. 242 276.

nin dış iktisadi ilişkilerindeki gelişmeler ele alınarak iktisadi işleyişini ötkileyen kurumsal öğeler bu arada, kamu mâliyesi, para banka ve kredi kuramlarındaki gelişmeler ortaya konacaktır. En son olarak yara­ tılan iktisadi kaynakların kullanımındaki değişmeler incelenecektir. Böylece dönemin temel ekonomik değişkenlerindeki gelişmeler verildik­ ten sonra, bu dönemde karşılaşılan iktisadi sorunların neler olduğu ko­ nusunda bir yorumlamaya gidilecektir. 1. 1928-1934 Döneminde Üretimdeki Gelişmeler : Ülke içinde bu dönemde üretilen mal ve hizmetlerin, cari fiyatlarla hesaplanılan değerinde meydana gelen değişmeler Tablo (1) de veril­ miştir. Cari fiyatlarla GSMH 1929 yılından 1933 yılına kadar sürekli düşme göstermiştir. Bu düşüş ülke gelirindeki reel gerilemeyi yansıtma­ maktadır. Bu düşüş içinde, üretim miktarındaki gerilemeden çok ülke­ deki buhran dolayısıyla genel fiyatlar düzeyindeki gerilemenin payı yüksektir. Reel üretim gerilemesini saptamak için Tablo (2) verilmiştir. Bu tabloda GSMH nın sabit fiyatlara göre gelişimi görülmektedir. Sa­ bit fiyatlarla değerlendirildiğinde, her ne kadar büyüme hızında önemli bir düşme görülüyorsa da. 1930 ve 1931 yıllarında bile üretim reel olarak artmakladır. Bu tablo içinde buhranın en krilik yılının 1932 yılı olduğu açık olarak belirmektedir. Üretimde gerçek küçülmenin sadece bu yıla öz­ gü olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu da 1932 yi buhran içinde özel bir yıl haline getirmektedir. Üretimin sabit fiyatlarla değerlendirilmesini yaparak ve fiziki üre­ timde önemli değişmeler olmadığını söyleyerek, buhranın etkilerini kü­ çümsemek doğru olmaz. Cari fiyatlarla GSM Hasıladaki küçülmenin de ekonomi üzerinde önemli etkileri vardır. Ekonomi fiyat düzeyine kar­ şı tamamen duyarsız değüdir. örneğin kredi kullanan kesimler bu de­ ğişmede önemli kayıplara uğrayacaklardır. Türkiye’nin buhran içinde GSM Hasılasında meydana gelen düş­ menin diğer ülkelere göre konumunu saptamak için Tablo (3) verilmek­ tedir. Türkiye’de bu dönemin cari fiyatlarla kişi başına GSM Hasılasını hesaplayan değişik çalışmalarda benzer sonuçlar elde edildiği görülmek­ tedir. Bir anlamda böylece güvenilirlik sınaması yapılan bu sayılar ge­ nellikle kapitalist merkez ülkelerin değerleri ile karşılaştırıldığında, cari fiyatlarla. Türkiye’de kişi başına GSMH’nın düşmesinin Kanada ve ABD den çok daha az olduğu, Almanya düzeyinde kaldığı görülmekte­ dir. İngiltere’ye göre bir sonuç çıkarırken çok dikkatli olmak gerekir. Bu dönemde İngiliz lirasının değerinde düşmeler olurken daha sonraki

TABLO 1: GSM HASILANIN FAALİYET KOLLARINA GÖRE DAĞILIMI

Tarun Sanayi İnşaat Hizmetler Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (Alıcı Fiyatlarıyla) Dış Alem Net Faktör Geliri Gayri Safi Milli Hasıla Kişi Başına Gayri Safi Milli Hasıla Gayri Safi Milli Hasılanın Artış % si

1928

1929

1930

1931

724,0 (44,3) 188,8 (11,6) 64,7 (4,0) 665,6 (40,6) 140,3 (100,5) — 7,9 (0,5)

107,5 (51,9) 204,5 (9,9) 78,5 (3,8) 723,7 (34,8) 2081,9 (100,4) — 8,8 (—0,4)

723,2 (45,8) 108,2 (11-4) 70,3 (4.5) 617,4 (39.0) 1591,1 (100,7) — 10,6 (—0,7)

1639,5 (100,0)

2073,1 (100,0)

117,1

145,6

1580,5 (100,0) 108,7

632,4 (45,5) 175,8 (12,6) 40,1 (2,9) 546,2 (39,2) 1394,5 (100,2) — 2,9 (—0,2) 1391,6 (100,0) 93,7

27.0

-23.8

- -12,0

(Cari Üretici Fiyatlarıyla.) (Milyon TL. %)

1932

1933

470,9 (40,2) 165,2 (14,1) 35,8 (3,1) 502,7 (42,9) 1174,6 (100,3) -3 ,4 (—0,3) 1171,2 (100,0) 77,2

429,0 (37,6) 184,8 (16,2) 37,5 (3,3) 490,3 (42,9) 1141,6 (100,0) — 2,2 (— 0,0) 1141,4 (100,0)

-35,6

1934 417,4 (34,3) 218,1 (17,9) 47,5 (3,9) 536.2 (44,2) 1219,2 (100.3) —3,1 (—0,3) 1216,1 (100,0) 76,9

. 73,7

—2,5

6,5

Parantez içindeki değerler GSMH nın sektörler arasında yüzde olarak dağılımını vermektedir. Kaynak : T. Bulutay, Y. S. Tezel, Yıldırım, Türkiye Milli Geliri (192S-1&48) Tablolar, Ankara Üniversilesi S. B. F. Yayınlan, Ankara 1974, 120/A, 120/B, 120/R.

(1938 Yılı Üretici fiyatlarıyla) (Milyon TL. %) 1928

1929

Tarım

401,1 (40,5) Sanayi 121,3 (12,2) İnşaat 43,8 (4,4) Hizmetler 429,3 (43,4) Gayri Safi Yurtiçi Hasıla 995,5 (Alıcı Fiyatlarıyla) (100,5) Dış Alemden Net Faktör Geliri — 4,6 (— 0,5) Gayri Safi Milli Hasıla 990,9 (Alıcı Fiyatlarıyla) (100,) Kişi Başına Gayri Safi Milli Hasıla 71,1 rioTr»*i C n f i T l« «.1 _____ Artış Hızı %

1930

1931

1932

527.1 (45.8) 126,6 (11,0) 52,2 (4,5) 449,3 (39.1) 1155,2 (100,4) — 5,1 (— 0,4)

521,4 (43,5) 142,8 (11.9) 54,0 (4,5) 488,9 (40,8) 1207,1 (100,7) — 8,3 (— 0,7)

441,5 (36,8) 191,6 (16,0) 35,0 (2,9) 534,2 (44,6) 1202,3 (100,3) — 3,9 (—0,3)

515,0 (37,9) 227.0 (16,7) 40,9 (3,0) 576,8 (42,4) 1359,7 (100,0) — 0,3) (0,0)

532,4 (36,7) 257,9 (17,8) 48,2 (3,3) 655.8 (42,5) 1454.3 (100,3) — 4.0 (—0,3)

1150,1 (100,0)

1198,8 (100,0)

574,3 (45,0) 163,8 (12,8) 35,9 , (2,8) 504,8 (39,6) 1207,1 (100.2) — 2,6 (— 0,2) 1276,2 (100,0)

1198,4 (100,0)

1159,4 (100,0)

1450,3 (100,0)

82,4

85.9

80,0

87.7

80,8 16.1

4,2

6,5

—6,1

1933

13,4

Parantez iğindeki değerler GSMH nm sektörler arasında yüzde olarak dağılımını vermektedir. Kaynak : T. Bulutay, Y. S. Tezel, N. Yıldırım, A-gr.e., 120/D, 120/t

1934

91.7 6,7

bölümlerde görüleceği gibi Türk Lirası altına karşı sabit kalmış, İngiliz lirasına karşı da değer kazanmıştır. Tablo (3) bize en azından Türki­ ye’nin GSMH sındaki düşüşün kapitalist merkezin ülkelerine göre, daha yüksek olmadığım göstermektedir.

TABLO 3 : DEĞİŞİK ÇALIŞMALARDA BULUNAN KİŞİ BAŞINA GSMII VE ULUSLARARASI KARŞILAŞTIRMALAR 1927

1928

1929

1930

1931

1932

1933

1934

73,6

78,5

73,7

76,9

Türkiye (TL) (Ekonomi

B.

114

Konjonkiür Dairesi) Türkiye (T. Bulutay

107,8

117,1

145,6

108,7

93,7

77,2

ve Arkadaşları Türkiye (Aysel Yenal*) Almanya Dm Danimarka Kr İngiltere £ İsveç Kr Kanada $ Norveç Kr ABD $

113,5 118,5 134,4 100,5 1170 1105 1173 1079 841 842 885 892 85,6 84,4 87,5 86,8 838 860 871 926 633 641 608 509 787 811 773 782 671

678

701

566

90,1 878

70,9 69,2 71,9 704 689 790

815 774 725 75,9 73,0 — 933 385 707 425

863 324 682 307

789 309 667 317

— —

764 369 —



Kaynak : Ekonomi Bakanlığı Konjonktür Servisi Türkiye Milli Geliri Ankara 1937, cetvel no. 42 ve T. Bulutay, Y. S. Tezel, N. Yıldırım A.g.e. 129/A. A. Yenal Tahmini, İzzettin Önder: Türkiye’de Kamu HarraMalarımn Seyri 1927-1967. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi 1974, a. 194-198 den hesaplanmıştır.

Türkiye’de buhran içinde GSM Hasıladaki düşüşün diğer ülkelere oranla daha yüksek olmayışında, ekonomisinin daha yeterince pazara açılmamış olması yanısıra, buhrana karşı alınan önlemlerin etkisi olduğu söylenebilir. Tablo (1) ve (2) nin değerlendirilmesi, buhran içinde Tarım, Sanayi ve Hizmetler sektörlerinin ekonomi içindeki paylarında önemli değiş­

meler olduğunu ortaya koymaktadır. Tarımın GSM Hasıladaki payında altı yıl içinde cari fiyatlarla % 10 dan fazla. 1938 fiatlan ile % 5 den fazla düşüş olmuştur. Bu düşüş sanayi ve hizmet kesimlerinin paylarındaki ar­ tışla karşılanmıştır. Sabit fiyatlarla sanayinin payı yüzde 11 den yüzde 17,8’e çıkmıştır. 1929-1934 yıllan arasında sanayi üretiminin yıllık bü­ yüme hızı yüzde 15.5 olmuştur. Daha bu dönemde, buhrana karşı uzun erimde uyum sağlayacak “devletçilik” uygulamalarına girilmediği, kısa erimli uyum sağlayıcı politikalarla yetinildiği düşünülürse, sanayideki bu büyüme oranlarının küçümsenecek oranlar olmadığı ortaya çıkar. Ekonominin üretim kompozisyonundaki bu değişikliği daha yakından izleyebilmek için Türk ekonomisinin önemli sektörlerine ilişkin üretim göstergelerini daha ayrıntılı biçimde değerlendirmekte yarar vardır, ön­ ce küçülen tarım kesimi üzerinde duralım. Tablo (4) te buğday ve arpa gibi tarımsal gelirde en önemli paya sahip olan ürünlerle, dış satım gelirleri içinde payı en yüksek olan tütün, pamuk, üzüm vb. tarımsal ürünlerin üretimindeki gelişme gösterilmek­ tedir.

inceleme dönemimiz içinde üretimin değişimi, çeşitli ürünlere göre önemli farklüıklar göstermektedir. Hububat üretimi için 1928 ve 1932 yıllarının özellikle kötü olduğu, 1931 yılının diğer yıllara göre en iyi durumda olduğu anlaşılmaktadır öteki dört yıl önemli bir farklılaşmagöstermemektedir. Dış satım gelirinin ortalama yüzde 25 ini sağlıyan tütün üretiminde yıllar arasında dalgalanmalar görülmekle beraber bir yıl özellikle dikkati çekmektedir. 1932 yılında üretim çok büyük bir düşüş göstermiştir. 1930 yıhnda dış satım gelirinin yüzde 11 ini sağlıyan pamuk üretiminde de 1932 yılı böyle bir düşüş yılıdır. Tütün üretimi daha sonraki yıllarda önemli bir yükselme göstermekle birlikte pamuk üretimi daha önceki yıllara göre düşük kalmakta devam etmiş­ tir. incir, üzüm, fındık ve zeytin gibi ürünlerde 1932 yılı bol ürün yılı olmakla birlikte, bu ürünlerdeki artışlar buğday, arpa, tütün, pamuk : gibi dört üründeki düşüşü dengelemekten uzaktır. Kriz içinde 1932 yı­ lının daha önce gördüğümüz özelliği büyük ölçüde tarımsal üretimdeki j düşüşten kaynaklanmaktadır. '

Böyle kısa dönemli bir analiz içinde tanmsal ürünlerdeki bu geri- | leme, teknoloji sabit varsayıhrsa, iki nedenle açıklanabilir. Bunlardan j birincisi iklim koşullarındaki elverişsizlik, İkincisi ise ekilen alandaki j azalmadır. Dört ana üründeki değişmelerin altındaki nedenleri açığa çıkarabümek için Tablo (5) hazırlanmıştır. Tablo (5) de tarımsal üreti­ min verimliliğindeki değişmeler gösterilmiştir.

Yıl

Buğday (1000 ton)

1928 1929 1930 1931 1932 1933 1934

1641 2718 2586 2992 1936 2671 2714

Arpa Tütün Pamuk (1000 ton) (ton) (ton) 900 1699 1536 1804 1167 1598 1672

43035 36503 46211 51111 18040 40148 35678

76110 63556 51435 61746 19897 27791 37762

Üzüm (ton)

İncir (ton)

Fındık (ton)

Zeytin (ton)

Yapağı (ton)

634499 719099 493499 422999 916499 775499 879924

71663 47776 54290 60805 54290 60805 56462

21549 6253 47625 23297 41567 46825 33599

413616 188007 313346 144139 325889 188007 325880

18119 15266 15747 17643 17652 16605 16068

Kaynak ; T. Bulutay. N. Yıldırım, Y. S. Tezel : A.g.e., Ek 1, 2, 10, 12 ve Türkofis A ylık Büten Eylül 1937, s. 27.

Tarımsal üretimdeki düşmeler buğday ve arpada birim alanda olan verim düşüklükleri ile, başka bir deyişle iklim koşullarmdaki değişmeler ile açıklanabilirken, tütün ve pamuk üreimindeki düşmeleri verim dü­ şüklükleri açıklamakla yeterli olmamaktadır. 1932 yılında tütün ve pa­ muktaki üretim düşüklüğünü açıklamak için ekim alanlarındaki düşme­ yi de hesaba katmak gerekmektedir. Tütün ve pamukta bu yıllarda eki­ len alanda da önemli azalmalar meydana gelmiştir.

TABLO 5 : TARIM SAL ÜRETİMİN DEĞİŞMELER Yıl

Buğday kg/hektar

1928 1929 1930 1931 1932 1933 1934

577 980 921 1031 728 994 860

VERİMLİLİĞİNDEKİ

Arpa Tütün kg/hektar kg/hektar 579 4231 1015 1216 855 1161 1039

650 690 666 684 645 787 734

Pamuk kg/hektar 429 343 187 285 128 172 192

Kaynak : T. Bulutay, Y. S. Tezel, N. Yıldırım; Türkiye Milli Geliri (1928-48), Ek 1, 2, 10, S.B.F., Ankara 1974.

Sanayi ürünlerinin ekim alanındaki bu azalmayı açıklamak için tarımsal ürünlerin fiyatlarındaki değişmeyi incelemek gerekiyor. Bunun içinde Tablo (6) hazırlanmıştır. Tütün ve pamukta 1931 yılına kadar fi­ yat göreli olarak sabit kalmış 1931 yılında birdenbire büyük düşme gös­ termiştir. Bunun ekim alanındaki yansıması 1932 yılında ekilen alan­ daki azalmada görülmüştür. Oysa buğday ve arpada fiyat düşmesi bir yıl önce gerçekleşmiştir.* Ama fiyattaki düşme bu ürünlerin ekilen alanLondra Para ve îktisad Konferansı hazırlık çalışmalarına bir bildiri sunan Zi­ raat Vekaleti Fen Müşaviri Mehmet A li Tayyar Bey buğdayın 1930 yılında fi­ yatındaki düşüşte 1929 yılında yapılan buğday ithalatının etkisiıne şöyle dikkati çekmektedir. 1928 yılında kuraklık olması üzerine ithalatçılar ‘'1929 senesinin fevkalade mahsuldarlığını (27,188,729 kental) tahmin edemiyerek külli mik­ tarda (1.234.461 kental =13013987 lira) buğ:day ve un (167455 kental) ithal etmişlerdir.” 1930 senesindeki verimli mahsule 1929 ithal buğdayının stoklanda eklenince buğdayın fiyatının düşüşü hızlanmıştır.

Yıl

Buğday

Arpa

Tütün

Pamuk

Üzüm

İncir

Fındık

Zeytin

1928 1929 1930 1931 1932 1933 1934

13.6 12.6 7,3 4.0 4.2 3.7 3,6

7,8 7,5 3,7 2.9 2.6 1.9 2,6

57,00 72,70 72,40 36,11 35.27 30.60 45.42

65,5 62,3 49,4 31,7 30,0 30,7 33,1

6.2 4.7 5,6 8,0 4.8 3.4 3,0

4.8 5,1 4.6 5,2 3.7 3,6 2.6

25,2 37,1 28,5 25,3 15,0 16.4 13,9

10,2 9,9 6.8 5.9 5.5 4,3 4,4

Kaynak : Re§at Aktan: Türkiye’de Ziraat Mahsulleri Fiyatları, Ankara 1955, s. 326-336. A.g.e. Ek 16, 24.

Yün (Yapağı) 72.3 73,0 51.2 41,4 33.6 28,4 35,0

Y. S. Tezel, T. Bulutay,

N. Yıldırım

larda önemli bir azalmaya neden olmamıştır. Hatta fiyat düşüklüğünün sürdüğü 1934 yılında artma göstermiştir. Pazar için üretilen sanayi ürün­ lerinin ekim alanı fiyat düzeyinden etkilenirken, çiftçinin büyük ölçüde kendi tüketimi için ürettiği buğday ve arpa üretiminde ekim alanı fiyat dalgalanmalarından etkilenmemiştir.* Belki de pazar için sanayi ürünleri üretimine ayrılan alanlar da artık geçimlik hububat üretimine ayrılmaya başlamıştır. Türkiye’nin içine girdiği ekonomik bunalımın tarım kesiminde ürün­ lere göre farklı etkiler yaratması, bunalımın etkilerinin bölgeler arasın­ da da farklılaşmasına neden olmuştur. Pazara açılmış olan ve ihraç edüen tarımsal ürünleri üreten Ege, Marmara ve Çukurova bölgesinde bu ürünlerin üretiminde miktar olarak düşme olmuştur. Göreli olarak daha kapak geçimlik üretim bölgelerinde ise üretimde miktar olarak düşmeler olmamakla birlikte, ürünlerin fiyatlarındaki düşmeler Ege, Marmara ve Çukurova'nın ürünlerine göre daha yüksek olmuştur. Ama geçimlik ekonominin hakim olduğu yörelerin yine de buhrandan çok daha az etki­ lendiği söylenebüir. Çünkü ekonomüerinin piyasadaki dalgalanmadan et­ kilenen kesimleri daha küçüktür. Ayrıca pazar için üretim yapan yöre­ lerin çiftçisi üretimini sürdürmek için ya Ziraat Bankası’ndan ya da ör­ gütlenmemiş kredi piyasasını oluşturan tefeci-tüccaı dan borç alacaktır. Fiyat düzeyinin düştüğü bir ortamda çiftçi borcunu ödemek için her yıl daha fazla ürün satmak zorunda kalacaktır. Bu da borcunu ödeyemiyen çiftçüerin sayısını artıracak ve tefeci-tüccarlar elinde tarımsal toprakla­ rın yoğunlaşmasını kolaylaştıracak bir ortam yaratacaktır. Bu yoğunlaş­ manın pazar için üretime açılmış yörelerde göreU olarak geçimlik ekono­ minin hakim olduğu yörelerden daha hızlı olması beklenmelidir. Bu dönemde çiftçüerden borçlanma durumunun nasıl geliştiğini gös­ termek için Tablo (7) verilmektedir. Bu tabloda Yusuf Saim Atasagun’un yaptığı tahminlere göre örgütlenmemiş kdedi piyasası, örgütlü kredi pi­ yasasının yaklaşık olarak üçte biri oranında bir önem taşımaktadır.** Borçlar arasında, yıl içinde ödenmiyen kesimin oram 1929-1934 yülan arasmda sürekli bir artış göstermiştir. Bu da buhranın borçlanan kesim üzerinde yarattığı baskının bir göstergesi olarak alınabüir. Ziraat Ban­ *

**

Bu bulgular Reşat Aktan’m Türkiye'de Zirai Mahsullerin Fiyatları konusun, dakl araştırmasının sonuçları ile aynı yöndedir. Reşat Aktan ürün fiyatları ile ekilen alan arasındaki korelasyon ilişkisini Buğdayda 0.16, arpada 0,05, Pamukta 0,76, Tütünde 0,08, Şeker pancarında 0,80 olarak bulmuştur. Reşat Aktan: A.g.e., s. 311. ödünç Para Verme Kanununun 1933 Haziranında Meclisteki müzakerelerinde söylenenlere, göre Atasagun’un bu tahminin oldukça düşük olduğu söylenebilir.

kası'nın 1935 yılı umumi raporunda durum şöyle anlatılmaktadır. “Ge­ ven yıllık raporumuzda zirai alacaklarımızın tahsilinde uğradığımız güç­ lüklerin sebeplerini anlatırken bir çoğu gelirli yıllarda darlık yıllarına geç­ meden eski verimine ve ödeme kabiliyetine göre yapılmış olan borçların, bugünkü değer ve gelirler karşısında borçlu çiftçiye ağır bir yük haline gelmiş olmasının tesirine de işaret etmiştik. Bankamız bu alanda kendi mevzuatının müsaadesi içinde imkan bulabildiği kolaylığı göstererek 1932 yılı sonuna kadar zirai alacaklar için beş yıllık vadeli bir taksitlenme planı kabul ve tatbik eylemişti. Ancak geçen raporda da söylediğimiz tfibi bu plana göre şimdiye kadar 27 müyonu geçen alacaklarımızın 5,439.969 lirası beş yıllık vadeye bağlanabilmiş ve bunlardan vadesi ge­ len taksitler de borçluları tarafından muntazaman ödenmemiştir.” * Öte yandan buhran, tarım kesiminde Cumhuriyetin ilk yıllarında başlatılmak istenilen makinalaşmamnda durmasına neden olmuştur. Dü­ şen ürün fiyatları özellikle benzinli traktörlerin çalışmasını olanaksız ha­ le getirmiştir. Ekim için harcanan benzin giderlerini ürün fiyatları karşı­ layamamıştır. Buna paralel olarak ithal edilen tarım makinelerinde önem­ li düşmeler görülmüştür. Türkiye 1928 yılında 2,30 milyon TL. lik tarımsal makina ithal ederken, 1933 yılında 0,22 milyon TL. lik tarımsal makina ithal edecektir.** Başka bir deyişle buhran tarımdaki teknolojik gelişmeyi de büyük ölçüde durduracaktır. Buhran içinde Türk tarımının gösterdiği uyumun niteliğini değer­ lendirmemizi tamamlarken bir konuya daha açıklık getirmemiz gereke­ cektir. Tarım ürünlerinin fiyatlarında düşme olurken, tarımsal üretimin masrafları üzerinde de, fiyatlardaki düşmeyi sağlıyacak bir gerileme olmuşmudur sorusunun açıkça değerlendirilmesi gerekir. Bir çiftçi eğer tarım­ sal üretim masraflarında yeterli bir gerileme sağlayabilirse, tarımsal üre­ timin fiyatlarının düşmesinden zarar görmiyecektir. Tarımsal üretim mas­ raflarında, fiyat düşüşlerini karşılayacak ölçekte bir gerilemenin olması­ nın iki yolu olduğu söylenebilir. Bunlardan birincisi, tarımsal üretim gir­ dilerindeki fiyat gerilemesinin, ürün fiyatlarının gerilemesi düzeyinde olduğunu gösterebilmektir. Bu dönemde Türkiye’de çiftçilerin üretimde kullandığı tanm dışı girdilerin fiyatları tarımsal ürünlerin fiyatlarına flöre çok daha az düşmüş ve ticaret hadleri tarımsal ürünler aleyhine ge­ lişmiştir. Çiftçilerin kullandığı kredilerin faiz oranlan düşmemiş, tersine * "

Şevket Raşit Hatipoglu Türkiye’de Zirai Buhran, Yüksek Ziraat Enstitüsü, An. kara, 1936, s. 05. Bu konuda btaız Gülten Kazgan: A.gjn., s. 247 ve Şevket Raşit Hatipoglu: Türkiye’de Ziraat Buhranı, Yüksek Ziraat Enstitüsü, Ankara, 1S36, s. 15.

Örgütlenmiş Tarımsal Kredi

Yıllar 1928 1929 1930 1931 1932 1933 1934 * ♦*

Örgütlenmemiş Tarımsal Kredi

Ziraat Bankası Kredi Koopera­ tifleri TaTaa ______________________________ Kredisi Yıl Yü Yıl Yıl Veren İçinde Sonunda İçinde Sonunda Şirketler Verilen Kalan Verilen Kalan Ve Bankatar 35,9 35.5 40,7 39,2 36,4 34,7 30,8

21,8 20.0 26,4 25,9 25,1 24,6 23,3



■— 3,5 7,6 12,5 14,6 16,5



— 1,9 4,9 7,6 9,1 95

1.0 1.2 2.0 2,0 2.0 2,0 3.0

Devlet Yardımı

öze! Kişilerin Yıl Veridiği İçinde Krediler Verilen 10,0 12,0 14,0 14,0 13.0 12.0 10.0

0,8 1,2 1,0 1,0 1,0 0,9 0,8

Tarımsal Borçlanmanın Genel Tutan

Yü İçinde Verilenler* 48,1 50,5 61,2 633 64,8 64,1 61,1

Yıl sonunda Verilenin Yıl Yıl İçinde sonunda Kalana. Kalan** Oranı (%) 30,0 30,0 39,7 42,2 43,3 43,6 42,2

62,37 59,41 64,87 66,14 66,82 68,02 69,06

Y ıl içinde verilen kredilere bir evvelki yıl sonu bakiyeleri de katılmıştır. Tarımsal ürün kargılığı verilen avanslar katılmamıştır. Y ıl sonu kalan miktarlarını hesaplarken örgütlenmemiş tarımsal kredi ve devlet yardımı kolonlarının iki böHi üçü alınmıştır. Kaynak Yusuf Saim Atasagun : Türkiye’ de Zirai Borçlanma ve Zirai Kredi Politikası, İstanbul 1943, s. 224.

örgütlenmemiş kredi piyasasmda yükselme göstermiştir. Tarımsal üre­ timde kullanılan emeğin maliyetinin de düştüğü söylenemez. Her ne kadar buğday fiyatının tarımsal emek fiyatının temel belirleyicisi olduğu, dola­ yısıyla fiyatları buğday kadar hızlı düşmeyen sanayi ürünleri üretimin­ de, emeğin fiyatının ürünün fiyatına göre daha hızlı düşeceği söylenebi­ lirse de, bu gerçekçi bir değerlendirme olmayacaktır. Çünkü bir tarımsal işçinin emeğinin yeniden üretimi için gerekli diğer girdilerin fiyatların­ daki değişim Tablo (8) de görüldüğü gibi, buğdaya göre çok yüksek olmuş­ tur. Eğer bu tartışmayı özetlemek gerekirse, ister buğdayda, ister sanayi ürünlerinde olsun tarımsal ürünlerin maliyetinin, girdi fiyatlarındaki düş­ meler yoluyla ürün fiyatlarından daha hızlı olarak düşürülmesinin ola­ nağı olmadığı söylenebilir.

O zaman maliyetleri düşürmenin ikinci yoluna başvurmak gereke cektir. Bunun için çiftçilere üretim teknolojisini ve ölçeğini değiştirerek üretim masraflarını düşürmek yolu kalmaktadır. Oysa gerek Türk tarı­ mındaki kapital birikimi, gerekse tarımsal işletmelerin yapısı ve pazar koşullan bu yolu daha başlangıçtan kapamıştır. Bu durumda tanm ke­ siminin yeni koşullara uyumu, zorunlu olarak kaybetme yoluyla olacak­ tır. iktisadi buhranın, tarım üretimi üzerine olan etkilerini gördükten sonra, şimdi de sanayi üretimini nasıl etküediği üzerinde duralım. Daha önce gördüğümüz gibi sanayi kesiminin katma değeri bu dönemde yılda ortalama yüzde 15 5 luk bir büyüme göstermiştir. Bu büyümenin temel mallarda nasıl geliştiğini daha yakından izlemek için tablo (9) hazırlan­ mıştır. Deri gibi geleneksel bir üretim kesimiyle, kömür dışındaki sanayi mamullerinin üretiminde önemli artışlar görülmektedir. Tabii bu yargıya varırken, sözkonusu sanayi üretimlerinde başlangıç değerlerinin son de­ rece küçük olmasından doğacak yanılgıları gözönünde tutmak gerekir. Tablo (9) un son sütununda. Teşviki Sanayi Kanunu çerçevesinde her yıl kurulan fabrika sayısı verilmektedir. Bunlar özel üreticüerin o zamanki ölçekleri içinde orta büyüklükte kuruluşlardır. Her yıl kurulan fab­ rika sayısında 1932 yılından sonra bir düşme görülmektedir. Teşviki Sa­ nayi Kanunundan yararlanan müessese sayısı 1932 yılında 1473 ten 1934 te 1310’a düşmüştür. Başka bir deyişle 1932-1934 yılları arasında 171 kuruluş kapanmıştır. Fabrika sayısındaki azalmaya karşın, üretim değe­ ri 1932-1934 yılları arasında, yılda yüzde 16 artış göstermiştir. Bu, var­ lıklarını sürdüren fabrikaların ölçeklerinin büyümesiyle sağlanmıştır.* * İsmail Hüsrev Tökin: İktisadi ve İçtimai Türkiye: Bakamlarla Türkiye’de Sanayi, Cilt UT, İstatistik Genel Müdürlüğü, Ankara 1946, s. 48-81.

TABLO 8 : BUĞDAY BİRİMİNE GÖRE DİĞER MALLARIN FİYATLARININ DEĞİŞİMİ 1 Kilo Şeker Almak için Gerekli Buğday Kilo

Yıllar 1927 1928 1929 1930 1931 1932 1933 1934 Kaynak

4,76 3,74 a ıı 3,23 7,76 7,64 6,60 —

1 Lt. Petrol Almak isin Gerekli Buğday Kilo L62 1,47 1,70 2,23 3,46 3,28 3,45 —

: Şevket Raşit Hatipoğlu, A ^.e., », 52-92.

1 mt Pazen Almak için Gerekli Buğday Kilo 2,71 2,48 2,52 3,95 6,80 6,41 5,60 7,33

1 mt. yünlü kumaş Almak için Gerekli Buğday Kilo 50,3 44,8 55,5 93,0 160,0 141,5 1144 155,5

1 kilo tuz Almak için Gerekli Buğday Kilo -0.52 0,56 0.93 1,66 158 1,77 1,79

Yü 1930 1928 1929 1931 1932 1933 1934

Maden Kömürü (1000 ton) 1596 1251 1421 1574 1594 1852 2228

Krom (ton) 28195 11849 16178 25388 55216 75379 119844

Çimento (ton)

Şeker (ton)

Pamuklu Deri Dokuma (ton) (ton)

105,100 62400 72800 104,100 129,170 145,000 181,500

13,330 5184 8050 22,260 27,550 65,285 60630

3312 3349 3480 4450 4105 4360 --

1871 1059 1475 1888 2693 3804 5070

Yünlü Sanayi (ton) 506 763 928 1,224 1,694 2,281 2,680

Teşviki Sanayi Kanunu İpekli Çerçevesinde Dokuma Her Yü Kurulan (ton) Fabrika Sayısı 15 31 44 74 91 94 --

Kaynak : Stimerbank Üç Aylık Bülten, Sayı 2, sen® X, Ankara, 1935, s. 30-31 ve Hüseyin Avni Halit Sanayiin İnkişafı, İstanbul 1987, s. 6.

157 118 106 140 88 44 51 Güleryüz:

Türkiye’de

Sanayi ürünlerinin GSM Hasıladaki payının artışı sadece üretim miktarındaki artış yüzünden olmamış aynı zamanda Tablo (10) da gö­ rüldüğü gibi sanayi ürünlerinin fiyatlarındaki düşüşün çok az olmasın­ dan da doğmuştur. Ekonomik buhran ve buhran içinde alınan tedbirler Türkiye’de sa­ nayinin kârlılığını artırıcı ve sermaye yoğunlaşmasını özendirici bir or­ tam yaratmıştır. Buhran içinde Türkiye’nin ithalatım kısarak dış öde­ meler dengesi açığını kapamak için. 1929. 1930 ve 1931 yıllarında kabul edilen 1567. 1705 ve 1873 sayılı yasalar üe hükümete ithalatı miktar ola­ rak denetlemek konusunda önemli yetkiler vermişti, öte yandan 1929 yılından beri uygulanan yeni gümrük tarifeleri Türk sanayisi için koru­ yucu bir duvar oluşturuyordu. Bir yandan yükselen gümrük tarifeleri, öte yandan ithalattaki miktar kontrollan, sanayi ürünlerinin fiyatlarının iç pazarda uluslararası pazardaki fiyatlara göre daha az düşmesine ne­ den olmuştur. îç fiyatların dış fiyatlardan yüksek kalışına bir örnek olarak Tablo (11) de verilen şeker fiyatının İzmir piyasasındaki değeri ile CtF değe­ rini alabiliriz. Şeker fiyatının iç piyasadaki endeks değeri dış piyasadaki endeks değerinin iki misli üstünde kalmıştır. îç piyasadaki şeker fiyatı 1927 yılından dış piyasa değerinin iki katından fazla iken, 1934 yılında dört katından fazla hale gelmiştir. Bu durumda şekerin bir tekel elinde olmasının katkısı bulunmakla birlikte, korunmuş ve ithalat miktarı de­ netlenmiş bir piyasa içinde diğer sanayi ürünlerinde de iç fiyatlar yüksek düzeyde kalmıştır. Korunmuş iç piyasada fiyat düzeyini önemli ölçüde muhafaza eden sanayi kesimi, aynı zamanda üretim giderlerini de düşürme olanağını bulmuştur. Bu olguyu saptamakta Tablo (12) de verüen Sümerbank top­ tan emtea fiyatları endeksi verileri yardımcı olmaktadır. Hammadde fi­ yat endeksinin gelişimi, mamul ve yan mamul dokuma fiyat endeksinin gelişimi ile karşılaştırıldığında iç piyasada değişim hadlerinin sanayi lehine geliştiğini göstermektedir. Her ne kadar yakıt fiyatları endeksinin gelişimi sanayi aleyhine bir durum gösteriyorsa, da, bu girdinin üretim maliyeti içindeki payının düşüklüğü ulaşılan genel yargıyı değiştirecek düzeyde değildir. Bu dönemde kurulan sanayi genel olarak tarımsal ham­ maddeleri değerlendirmeğe dönük olduğundan tarımsal ürün fiyatların­ daki düşüş, sanayinin üretim maliyetlerinde önemli düşüşler yarat­ mıştır denüebilir. Sanayinin yalnız hammadde girdüeri bakımından değil, kullandığı emeğin fiyatındaki düşmeler yönünden de, maliyetlerini düşürdüğü söy-

Yıl

Maden Kömürü ton/krş

1934 1928 1929 1930 1931 1932 1933

1337 1312 1375 1437 1337 1346 1332

*

Çimento ton/krş 3028 3620 3840 3287 2954 3025 2953

Şeker kg/krş 40,7 46,8 440 44,4 39.0 40.9 40,1

Sığır Derisi kg/krş 106,— 65,— 56,— 50,— 45— 47.55 44,44

Pazen iyi kalite mt/krş* 35 34 34 34 34 33 33

Karput Bezi mt/Krş* 25 24 25 25 25 25 27

Tuğla 1000 adet 1800 1700 1910 1518 1520 1449 1716

Bu değerler Şevket Hatipoğlu, A-g.e., a. 52-92 den alınmıştır. Pazen fiyatları İstanbul’a kaput bezi fiyatları Samsun’a aittir. Kaynak : Sümerbank Ü ç A ylık Bülten, Sayı 3 YU 1, Ankara 1935, İstanbul Ticaret Borsaaındaki Fiyatlar.

TABLO 11 : SANAYİ ÜRÜNLERİNİN CİF FİYATLARI İLE İÇ PİYASA FİYATLARI ABASINDAKİ FARKLAR

Yıllar 1927 1928 1929 1930 1931 1932 1933 1934

Şeker’in CİF fiyatı kg/krş Endeks 21,8 20,0 17,6 14,5 10,9 10,2 8,8 —

100,0 91,7 80,8 66,5 50,0 46,8 40,4 —

Şekerin İzmir Piyasası Fiyatı kg/krş Endeks 50,3 46,8 44,0 44,4 39,0 40,9 40,1 40,7

Kaynak : Şevket Raşit Hatipoglu, A-g\e^ s. 52-92.

100,0 93,0 87,6 88,2 77,3 81,3 79,7 80,9

Petrol CİF Fiyatı kg/krş Endeks 8,5 8,3 7,6 9,9 6,1 5,1

100,0 97,6 88,1 116,4 71,7 59,0









Petrol İç fiyatı lt/krş Endeks 20,9 21,3 21,9 19,2 17.3 17,4 20,2 —

100,0 101,9 104,8 91,9 82.8 84,2 96,6 —

TABLO 12 : SÜMERBANK TOPTAN EMTEA FİYATLARI ENDEKSİ Gıda Maddeleri

Ham Maddeler Mamul Keyif Diğer ve Yan Verici Dokuma Sanayi Yakıt­ Mamul Yıllar Hububat Hayvansal Bitkisel Toplam Maddeler Maddeleri H.M. Toplam lar Dokuma 9

1928 1929 1930 1931 1932 1933 1934

108.42 105,56 65,40 49.16 50,17 41,50 37.46

104,99 105,44 78,93 68,06 63,20 51,69 51,35

115,33 110.62 96,16 94,22 66,64 47,27 48,02

109,49 107,16 79,20 78,05 59,58 46,63 45,21

75,16 76,27 73,42 61,21 59,88 57,06 52,25

121,10 103.98

74,54 51,91 45,03 44,94 56,47

* Bu endeks 36 madde Özerinden geometrik ortalama alınarak hazırlanmıştır. Kaynak : Silmerbank Ü ç A ylık Bülten, sayı 4, sene 1, Ankara 1935, s. 39.

95,52 97,31 74,60 54,13 44,34 42,64 43.60

107,59 93,99 107,21 100,57 97.64 115,31 74,57 90,70 106,33 53,00 84,43 92,76 43,83 88,43 81,21 44,64 90,17 74,85 49,62 90,97 71,05

İnşaat Malze­ Toplam Endeks* mesi 101,64 104.37 102.67 103,oa

92,74 85,24 82,78 81,38 88.12

88,73 75,52 69,93 65,92 66.15

lenebilir. Emeğin ucuzlamasını gösterebilecek düzenli istatistik bilgüere sahip değiliz. Ancak dolaylı yollardan bu düşüşü kanıtlayabiliriz. Emeğin yeniden üretiminin büyük ölçüde gıda maddeleri fiatlarma bağlı olaca­ ğım kabul edersek. Sümerbank toptan emtea fiyatları endeksi içinde ve­ rilen gıda maddeleri endeksindeki düşüşler, ücretlerdeki gerilemenin de bir göstergesi olarak görülebilir. Ayrıca 1936 yılındaki tş Kanununa kadar asgari ücreti saptayan bir iş kanunu bulunmadığını eklemek ve bu nedenle, ücretlerin piyasa içinde büyük ölçüde arz ve taleple belirlen­ diğini hatırlatmakta yarar vardır. Öte yandan tarımsal bunalımın kırsal kesimdeki köylünün hiç olmazsa bir kesimini kırdan kopardığını, tarım dışı kesime emek arzını artırdığım kabul etmek gerekir.* Eldeki sınırlı istatistiksel veriler de bu çıkarsamayı destekleyici yön­ dedir. Şevket S. Aydemir’in İstanbul’da 7 sanayi kolunda yaptığı ince­ lemede bulduğu ortalama işçüik yevmiyesi 1927’de 135.5 krş iken 1933 ılrnda 115 krş’a düşmüştür. Bu değerler bir işçi ailesinin emeğini yeni­ den üretmesi için gerekli en az ücret olan 1927’deki 250 kuruşun yüzde 54’ü, 1933’teki 225 krş’un yüzde 51’idir.** Teşviki Sanayi Kanunundan yararlanan kuruluşların gayri safi üretim değerleri içinde ücretin ve maaşların payı 1932 yılındaki yüzde 11,2’den 1935’te yüzde 9,7’ye düş­ müş, buna karşılık girişimcinin kâr payı yüzde 28,8’den yüzde 36,6’ya çıkmıştır.*** Bu dönemde piyasa koşullarının sanayi lehinde gelişmesinin yanısıra, 1927 yılında çıkarılan Teşviki Sanayi Kanununun sağladığı ayrıca­ lıklarında yeni sanayüerin kurulmasını ve sanayi üretiminin artmasını sağlıyacak dürtüleri yarattığı söylenebilir. Türkiye’nin sanayisini, gümrük duvarları kontenjan yolu ve teşviki sanayi kanunuyla koruması, sanayi üretiminin artışım ve hatta firmala­ rın ölçeklerinde belli bir büyümeyi sağlamıştır. Ama bu büyüme yöneti­ min özlediği ölçekte değildir. Nitekim 1933 yılında Kadrocular bu büyü­ meyi şöyle niteliyordu. “ Hiçbir kontrola tabi tutulmadan yapılan hima­ ye, Türkiye’de geri teknikli bir küçük esnaf sanaiinin türemesine (altmı biz çizdik) sebep olmuştur. Küçük dükkanlar ve evler içine konulan birkaç makine ve birkaç işçi üe işleyen yüzlerce fabrikamız vardır....

* **

Şevket Hatipoğlu A.jj.e., s. 86-87. Şevket Süreyya (Aydem ir) “îş Kanunu Cemiyetin Temel Kanunlarından Biri­ dir” Kadro, s. 31, Temmuz 1934, s. 8 -llı *** Gülten Kazgan, A.g.m., s. 266.

Ilımlın-, aralarında amansız bir rekabetle boğuşurlar. Teknikleri iplii’.lılme tarzları bilgisiz olduğıı için zaten pahalı imalat yaparlar, lünlr (ist ol ik araya rekabet mücadelesi karışınca hileli imalat kaideden nlıır ll:tll)uki Türkiye için istenilen ve yakışan sanayi, geri bir esnaf saııııvi dt'ğil, ileri teknikli ve memleketin ihtiyaçlarına uygun rasyonel sisU'iıılı bir sanayidir.” * iImi,

Kıllının içinde tarım ve sanayi üretiminin nasıl etkilendiğini gördükIcn sonra şimdi hizmetlerin üretiminin nasıl geliştiğini inceleyelim. Hizııiı llı r kesiminde tarımdaki gibi kaybeden, sanayideki gibi kazanan bir Iti Miın olma durumu açık değüdir. Hizmetler kesimi içinde önemli farklı­ lıklar görülmektedir. Hizmetler kesimini üç gruba ayırarak değerlendirtıırU bizim amacımız için yeterli olacaktır. Bu gruplar, ticaret, ulaşım ve m:ıli hizmetlerdir. öncelikle ticaret üzerinde durmakta yarar var. Ticaret sermayesinin lııılırandan etkilenmesi iki yolla olmuştur. Bunlardan birincisi özellikle ılış ticaret kesiminde gözlenen ticaret hacmindeki daralmadır. İkincisi ise I ¡vatların hızla düşüşü yüzünden kredi ile çalışan ticaret kesiminin borç­ larım geri ödemede karşılaştığı zorluklardır. Ticaret kesimindeki anonim ve limited şirketlerde kârlılığın 1927-1933 villan arasında nasıl değiştiği Tablo (13) te verilmiştir.

TABLO 'OHn:n -rpiHU, a aac p o * .!» ^ . , ı jıanp*i. j*ütmt»n t i(k û , t .-

' V -vr1-^ * c r 'ı^ -f -- v i v « j

*—- ^

AA- âa.^3*#» •

M xV - o > V < L ^ '-io i >

. ^

^

^^ j

I ç?.Jl,' yj^ tçLT^J ‘ t , 1

—~ ^ y -
'- < ? .

- r

.

• -İH»*

L'

» \U

... - • - i - ^ ı 5* ,-’ ^ ’j ' ^ - - ’ 1

, f

. ~^-^ .■ _ ..-•. *

«*»_ ^i.

-

Prbsniu Sanatorium

u -’ 1

4

Grafenberg

9.9,1932 Aziz Kardeşim Şerif Bey, Sıhhi vaziyetim mesaide devamıma müsait olmadığı cihetle, 8 Agustos’ t» b ir telgrafla Başvekil ismet Paşa Hazretlerine istifamı bildirdim. Aramızda memuriyet rabıtası artık bundan böyle, bahse mevzu değildir. Ancak iman kalbi yllksek evsaf ve asil hasretler karşısında mBncezip kalır. Bu incizap karşılıklı muhabbet vc hürmet uyandırır. Bizi daima birbirimize bağlıyacak olan, işte bu muhabbet ve hlirmettir. Birlikte çalıştığımız müddetin bence bir kıymeti de sizi tanımama fırsat vermiş olma­ sıdır. Temizliğinizi, iktidarınızı, zekanızı ve çalışkanlığınızı iş üzerinde gördüm ve tanıdım. Mesleğinize çok esaslı suretle vakıfsınız, vazifeniz icap ettiği zaman, geceyi gündüze katmak adetiniz. Saydıklarımdan her biri, bir kimse için iftihar vesilesidir. Bunları her yerde herkese karşı vc herzaman söylemeyi b ir vicdan borcu bilirim . I ktidar sahipleri, daima aranılıp bulunur. Bu itminan sizin için moral b ir kuvvet olma­ lıdır, vekalet vazifesinden ayrılırken, birlikte çalıştığımız müddet içinde, sizden gördüğüm yardımlardan dolayı size teşekkür eder ve muhabbetle gözlerinizden öperim kardeşim. M. Şeref.

^

miz Yok” başlıklı ve bu başlığın gazetenin manşetinde verildiği baş yazısın­ da, İktisat Vekiline olan tepkileri kamuoyuna yansıtılmış oluyordu: “ Birçoklan: İktisadi sistemimiz tamamiyle değişiyor. Devletleşme nazariyatı altında bolşevik mi oluyoruz? diyorlar. Bu endişe ve ve­ him yüzünden piyasada ki emniyet ve cesaret havasının zayıfladığı görülmektedir. Maneviyatın bozulduğu farkedilmektedir. Bu yüzden, iş sahasında endişeye düşen bir çok vatandaş vardır.” * Soydan’a göre Mustafa Kemal ve arkadaşlannın fikirlerini büenler için, bu endişelerin ne denli yersiz olduğu açıktır. Fakat C.H.P. programındaki ne devletçilikle ilgili madde ne de iktisat politikasıyla ügili olanlar, halka emniyet verecek derecede açık değil. Bu eksiklik halkın, bilerek veya bilmiyerek' sebepsiz bir bedbinlik havası içinde boğulma­ sına” neden oluyor. Soydan, adım açıkça söylememekle beraber, bu ge­ lişmelerin sorumlusu olarak, Özkan’ı boy hedefi aldığı, oldukça açık tır. Bu geilşmeler karşısında, Mustafa Şeref Özkan'ın sağlık nedenleriyle istifa etmiş olduğunu açıklamak dışında pek az alternatif kalıyordu.** İs­ tifa haberiyle birlikte T. tş Bankası Genel Müdürü Celal Bayar’ın İktisat Veküi olacağı 8 Eylül 1932 de gazetelerde yer alıyordu.*** Sovyet Mütehassıslarının Türkiye’deki İncelemeleri : Sovyet uzmanlarından, önce pamuklu mensucatla ilgili olanlar, 12 Ağustos 1932 tarihinde geldüer.**** Bu heyet, Sovyetler Proje Tröstü Mü­ dürü Prof. Orlof (İktisatçı) başkanlığında şu uzmanlardan kuruluydu: Prof. Kovalefski (îktisatçı-lktisat Enstitüsü Müdürü ve Kızıl Profesör­ ler Enstitüsü Profesörü), Mamurin (Tekstil Mühendisi - Pamuklu ku­ maşlar uzmanı) Gogolin (Kimyager, tekstil boyaları uzmanı) Prof. Boris Volinski (Mühendis-Enerji uzmanı), Serj Troyanski (Maden Mühendisi -İdrolik İstasyonlar uzmanı), Prof. Nikolayef (Mimar) Prof. Andre *' **

Mahmut [Soydan], “ism et Paşa..” Akşam 7 Eylül 1932. Akşam Gazetesi, istifanın yalnızca sıhhi sebeplerle olmadığına değenerek şöyle demektedir: "İthal ve ihracaat meselesi ve son kontejan karamamesisinin piyasada sebep olduğu şikayetlerle alakadar olduğu süphesizdir” . Bknz. “Heyeti Vekile...” Akşam 8 Eylül 1932. *** “ İktisat ve Vekaleti: Milliyet Refikimizin Bir istihbarı” Hakimiyeti Milliye 8 Eylül 1932. » * * * ’ A . Şerif Önay 24 Temmuz 1976 da kendisiyle yapılan mülakattaı, Sovyetler Blrllği'nden döndükten sonra Sefir Suriç’in kendisini çağırdığım ve ne tür uzman istediğini sorduğunu, ’kendisinin de isteklerini bildirdiğini, ama bu ko­ nuşmanın Başvekil’e şikayet edilmesi üzerine, ismet İnönü’nün kendisiyle ko­ nuşup bilgi aldığını anlatmıştır.

Samgin (Mühendis-Su ve kanalizasyon Uzmanı), ve Emanuel Mark, (İn­ şaat Mühendisi).*' Ankara’da yapılan toplantıda Sovyet uzmanlara pamuklu mensucat ile ügüi ön çalışmalar, daha önce hazırlandığım gördüğümüz üç senelik sanayi programı çerçevesinde anlatılmıştır. İlk saptamalarına göre, Türk uzmanlar “ Eskişehir yahut Konya’da, 32.000 iğü ve 900 dokuma tezgahİL boya ve İslah kısımlarına havi ve 1.700 amele çalıştıracak bir mensucat fabrikası (kombinat). Kayseri yahut Malatya’da tam bunun gibi bir kombinat. Sarayköy yahut Denizli’de 18.000 iğli ve 500 doku­ ma tezgahlı, boya ve İslah kısımlarına malik bir “ santral” mensucat fabrikası’ kurulmasını öngörmüşlerdir.** Sovyet uzmanlan da, Türk uz­ manlarının bu tercihlerini, bir kez daha değerlendirebilmek için geniş çaplı bir geziye çıkmışlardır.** Çeşitli gruplar şeklinde yapılan bu gezi­ lerde, İzmir ve Adana gibi önemli, pamuk ekim alanları, Sarayköy, De­ nizli ve Burdur gibi ‘‘ev dokumacılığının gelişmiş olduğu alanları ve yeni fabrikaların kurulması düşünülen, Eiskişehir, Konya, Malatya, Kay­ seri, Nazilli, Ereğli, Afyonkarahisar, Tire ve Ödemiş yörelerini gezmişler­ dir.*** Tüm bu geziler, Türk uzmanlarla birlikte yapılmıştır.**** Mustafa Şeref Özkan’ın bu heyetin “ karma” bir heyet olduğunun, belirli olması yolundaki istekleri ise pek gerçekleşmemiştir. İki* ayı aşan bu gezüer sırasında,***** Sovyet uzmanlar, gezdikleri bölge halkından yakm ilgi gör­ müşlerdir. Bunda kurulması düşünülen fabrikaları, bölgelerine almak is­ *'

“Rus Mütehassıs Heyeti” Cumhuriyet 13 Ağustos 1932 ve “ Mütehassıslar H e­ yeti..” T.C. îktisaıt Vekâleti, teksir, (Ankara, 1932). ** T.C. İktisat Vekâleti, Türkiye Pamuk, Keten, Kendir, Kimya, Demir Sanayii hakkında Sovyet Mütehassislan tarafından verilen raporlar, Ankara, 1933. Bu belge Ek: V de verilmiştir, ***• Geziye dönemin gazeteleri geniş yer vermişlerdir, örneğin bknz. Cumhuriyet 14, 16, 18, 20, 23-28 Ağustos, 6, 10, 12-15, 19-20, 28-30 Eylül ve 2-7 Ekim 1032. Ayrıca bknz. Akşam, 19, 23 Ağustos 7, 10, 12, 14, 18 Eylül ve 4 Ekim 1932. ***• “ Yeni Açılacak Fabrikalar..“ Akşam 11 Ağustos 1932. Gazetelerdeki haber­ lerden bu seyaihata şu Türk uzmanların katıldığı anlaşılmaktadır Sanayi Umum Müdürü Ahmet Şerif Bey, iktisat Vekaleti Müşaviri İbrahim Kamil Bey, Feshane Mensucat Fabrikası Müdürü Şevket Turgut Bey, Bakırköy Bez Fabrikası Müdürü Fazlı Bey, Sanayi Bankası’ndan Adnan Bey, Sanayi Mü­ fettişi Kudret Hakkı Bey, Mühendis İbrahim Akçura, kömür, mütehassısı Cemal Zühtü Bey, İktisat Vekaleti Müfettişlerinden Ethem Bey, Adana pamuk İstasyonu Müdürü Kemal Bey. *****'14 Ağustos’taı, başlayan gezinin 17 Eylülde bitmesi umuluyordu. Ama bir yandan verilen karaların irdelenmesi gereği öte yandan kendir ve kimya sanayisi için çağrılan yeni heyetlerin tetkikleri seyahati uzatacaktır. 25 Eylül’de heyet başkam Ankara’ya dönüp raporunu sunduğunda, heyetin diğer kesimi yeniden bir Anadolu seyaihatine çıkıyordu. Bu konuda bakınız. Cunı. huriyet 12 Eylül 1932 ve 29 Eylül 1932.

teyen mahalli iderecüerin büyük payı olmuştur.* Kütahya Sanayi ve Ti­ caret Odası ilginç bir risale yayınlamıştır Bu çalışmada Ek: IV de ve­ rilen bu risalede, hükümetin devletçilik alanındaki girişimleri, iktisadi istiklal ve refahın en kısa yoldan saptanması olarak yorumlanarak, Kü­ tahya ilinin, kurulması düşünülen fabrikalar için, çevre illerden daha üstün avantajları olduğu ileri sürülmüştür: "...Coğrafi vaziyeti, müna­ kale şeraiti, muharrik kuvve istihsali, amele ucuzluğu... [gibi] birçok riiçhan vasıflarına malik ve iktisadi vaziyeti itibariyle de devlet müessesatının ihyakâr mevcudiyetine cidden muhtaç bulunan Kütahya...” özellikle basma fabrikalarını istemiştir.** Bunlar dışında da “şeker, por­ selen, fayans, bira, maden ve tiftik sanayii içinde” gösterdikleri üstün­ lüklerin ayrıca inceletilmesini istemiştir.*** Tabii tüm yöreler, Kütahya gibi, bu girişimleri olumlu karşılamadı. Yine Ek: IV ’de görüleceği gibi fabrikaların birinin Kayseri’de kurulması ve bu fabrikanın enerjisi, için gerekli suyun Bünyan’dan alınması üe ilgili tasan, bu ilçede büyük bir hayal kırıklığı yaratmış ve şikayete neden olmuştur. Tesislerin bir bölümünün ilçelerinde kurulmasını istemişlerdir. Benzer şekilde, ziyaret edilen, hemen hemen her yerin mahalli yöneticileri, ticaret ve sanayi er­ babı heyete, kendi yörelerinin olanaklarım bildiren raporlar sunmuşlaıdır.**** Olumlu veya olumsuz tüm bu tip tepkiler, fabrika kurma ile ilgili tartışma ve heyecanların hiç olmazsa gezi yapılan yörelere taşmış oldu­ ğunu göstermektedir. Bu incelemelerde, uzman heyetinin bir grubu mevcut pamuklu tekstil tesislerini, halkın tekstil tüketim cins ve miktarını, mevcut pamuk cinsle­ rini saptamıştır. Diğer bir grup ise fabrika kurulması düşünülen şehir­ lerdeki, doğal, ekonomik ve endüstriyel koşullan incelemiştir. Bu incele­ me sırasında özellikle bu bölgelerdeki çevirici güç (enerji), su, ham mad­ de, işgücü,inşaat malzemesi vs. gibi unsurlar üzerinde durulmuştur.*****

*' **

A. Şerif önay’la Mülakat (24 Temmuz 1976). Kütahya Sanayi ve Ticaret Odası, Devlet Sanayiciliği Muvacehesinde Kü­ tahya, Kütahya, 1932. Bknzı Ek: IV. **• N afıa Vekili Hilmi Beyefendiye. 8.11.1932 tarihli dilekçe (daktilo). Bknz. Ek: IV. İzm ir’de sunulan rapor için bknz. “Yeni Fabrikalar Nerelerde Açılacak” Cumhuriyet 19 Ağustos 1932. Bu yazıya göre İzmir'de Sovyetler Birliği’n’ n Konsolosuna bir rapor sunulmuştur. Eskişehir’de sunulan rapor için bknz. Cumhuriyet 23 Ağustos 1932. ****•' T.C. İktisat Vekâleti, “ Rusya’dan Alınacak Makinalar İle Kurulacak Fabri­ kaların Meselesi..” (teksir) 1932,

Saptayabildiklerim iz K işiler : (Soldan sağa). B irinci Sıra: Hüsnü Kortel, P r o f Orlof, Celal Bayar, S efir Suriç, Mahmut Soydan, (saptayam ad ık ), İkinci Sıra: (saptayam adık) Ahm et Ş erif önay, (saptayam adık), K am il İbrahim, Şevket Turgut.

Keten ve kendir ve jüt mamulleriyle ilgili incelemeler ise, ük heyet­ ten bir süre sonra gelen Z. Galvanin (mühendis) tarafından yürütülmüş­ tür. Bu uzman 1-4 Ekim tarihlerinde İzmir’de ve yöresinde (Daday ve Taşköprü’de) incelemelerde bulunmuştur. Kimya ve demir sanayii üe ilgili incelemeyi ise Prof. N. Yukseviç yü­ rütmüştür. Bu uzman Zonguldak-Filyos-Safranbolu-Çankın ve Irmak yöresinde incelemelerde bulunmuştur. Heyet üyeleri ve özellikle de bu heyetin başkam Prof. Orlof dönemin yöneticüeriyle, pamuklu mensucat dışında genel planlama çalışmaları konusunda, olumlu karşılanan tartışma ve görüşmeler yapmışlardır. İnö­ nü anılarında “ ..muktedir bir uzman olduğu kadar, itimat telkin eden şerefli bir insan olarak.” nitelendirdiği Prof. Orlof’la yapmış olduğu görüşmeleri şöyle özetlemektedir : ^...Sovyet Heyetinin başı, plan tatbikatından gerekli makinalardan bize neleri verebüeceklerini ve neleri veremiyeceklerini, kendi vere­ mediklerini Garp aleminden tedarik etmemiz lazım geldiğini özel görüşmelerimizde bana açıkça söylemiştir... (Orlof)... daha mühim olarak, bize, demir ve çelik endüstrisine girmek lüzumunu telkin etmiş, bu yola götürmüştür.” * Orlof bu görüşmelerde, ‘‘ince kumaş” dokumak üzere Nazilli’de ku­ rulması öngörülen fabrikanın makinalanmn Batı’dan alınması, demir, çelik fabrikasının ise Batı Karadeniz sahil şeridinde kurulması yönünde İsrarda bulunmuştur. Türk askeri yetkilileri ise, bu son fabrikanın deniz­ den doğrudan ateşaltına alınabilmesini önlemek amacıyla, daha içeri­ lerde kurulmasını istemektediyler. Orlof ise, bu fabrikanın “ iktisadı” olabilmesi için en çok Karabük’e kadar uzanan bir sahil şeridinde ku­ rulması gerektiğinde İsrar etmiştir. Bu heyetin Türkiye’ye gelişlerinde, İktisat Vekili olarak Mustafa Şe­ ref Özkan, ayrılışlarında ise Celal Bayar bulunuyordu. Heyetin bir bakan değişikliğinin çok ötesinde, devletçiliğe farklı bir yön verebilme girişimlerinin en karışık bir döneminde Türkiye’de bulunmuş olmalarına rağmen, biraz sonra ayrıntısı üzerinde duracağımız raporlarım hazırlayıp hükümete vermeyi başarmışlardır.

*'

Sabathattin Selek, ‘İnönü'nün Hatıraları.. Ulu», 25 Mayıs 1969.

Ekselansları M ö sy S M ahm ut Celal Bey'o iktisat Vekili Sayın Bakan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin, Türkiye'deki uzmanların da değerli işbirliği ile hazırla* dığım ız tekstil endüstrisi kombinaları kurulması plânımızı onaylamış olduğunu ekselansla­ rından öğrenmekten ç o k memnun oldum. Bizi, sözü geçen kombinaların projelerini geliş­ tirmekle görevlendirerek hükümetin gösterdiği güvenden gurur duyarak, ekselanslarına aşağıdaki noktaları arzetmekle şeref duyarız. Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin, iki tekstil kombinasının arzulanan zaman içinde inşası ve çalıştırılması ile ilgili kararının gerçekleşmesini sağlamak üzere aşağıdaki önlem­ leri tavsiye etm ekteyiz: 1. Kombinaların yapımı ve çalıştırılması ile ilgili bütün sorunları çözmek ve yönet­ mek üzere bir büronun oluşturulması. 2. öngörülen kombinaların yöneticilerinin tayini. 3. Proje geliştirme çalışmalarında yer alm ak üzere, belirli bir süre için bu yönetici­ lerin Moskova'ya gönderilmesi. 4. ilişikteki listeye* göre, örnek kuruluşlarda staj amacıyla S SC B 'n e teknisyenler gönderilmesi. 5. inşaatçı firmalarla ve inşaat malzemesi müteahhitleriyle kontratların mümkün olduğu kadar çabuk yapılması. 6. İnşaatçı firmaların, inşaat alanlarını hazırlamaya başlamakla, ve malzeme müte­ ahhitlerinin de gerekli ta; ocaklarını sağlam ak ye inşaat malzemelerini teslimle görevlendi­ rilmesi. 7. Fabrikaların çalışm aya başlamasıyla normal ve yeterli bir yakıt'akım ının sağla­ nabilmesi için Nazilli ve Kayseri bölgelerinde kömür yatakları araştırmalarının sonuçlan­ dırılması ve istihsalin örgütlenmesi. 8. Ç alışm aya başlanıldığında gerekli elektrik enerjisine sahip olunabilmesi Içtn Kayseri'de (Bünyan) akar su debisinin artırılması önlemlerinin yürütülerek sonuçlandırıl­ ması. 9. Moskova'da yürütülen, kuruluşların su ve enerji kaynaklarıyla ilgili proje çalışma­ larında gecikmeye yol açm am ak için, inşaatın öngörüldüğü belli başlı noktalarda su ve k ö­ mür kaynaklan analizinin mümkün olduğu kadar çabuk bitirilmesi. Yukarıda belirtilenlerin yanısıra ekselanslarının bilgisine arzetmekle şeref duyarım k İ; proje­ lerin geliştirilme çalışmalarının hızlandırılmasını örgütleme, benim Moskova'da bulunmamı gerektirdiğinden ilk gemiyle ayrılmamın faydalı olacağını sanıyorum.-

SayınBakanenyükseksaygılarımınkabulünüricaedfcririı. Prof.Orloff *(Bu ek liste yazartarca luhnammışhr).

Ek: V te verilen heyet başkam Orlof’un raporu, 22 Eylül 1932 ta­ rihi taşımaktadır. Raporun bu kısmının Türk Sovyet mütehassıslar heye­ tinin Kayseri’de toplandığı zaman yazıldığı anlaşılmaktadır.* Kayseri’de­ ki toplantıda pamuklu fabrikalarının ikisinin Nazilli ve Kayseride kurul­ ma: arı belirlenmiş, üçüncü fabrikalarm yeri için araştırma1arın sürdü­ rülmesi kararlaştırılmıştır.** 2 Ekim’de gazetelerde yeralan haberlere gü:e Pıof. Orlof raporunu Ankara’da ilgililere sunmuştur. Heyet Mos­ kova'da i gili sanayi kuruluşlarında teknik temaslar yaptıktan sonra Türkiye'ye tekrar gelecektir.*** Muhtemelen İktisat Vekaletindeki deği­ şikliğin etkisiyle bu ikinci seyahat gerçekleşmemiştir. Prof. Orlof Moskova’ya geri dönerken, Darülfünunda gezisi ile ilgi'i bir konferans vermiş**** ve hareketinden önce verdiği beyanatta da yaplîk’an incelemelerde Türk mühendislerinin katkısına değinme kadir­ bilirliğini göstererek şöyle demiştir; “ İftihar ederek söylemek isterim ki Türk mühendisleri her cihetten, mesleklerinin ehli mütehassıs ve kıymetli insan’ardır. Bizimle bera­ ber ça’ı.;an Türk mühendislerinin zeka kabiliyet, ihtisas ve enerji itibariyle bizden ve diğer mühendislerden hiç bir farkları o’madığjm memnuniyetle gördüm. Bize çok kıymetli yardımlarda bu'undular. Bjyle o'duğu halde Avrupa’dan mühendis getirtmenize akıl erdiremedim” . . IVcf. Orlof un 6 Ekim 1932 de Türkiye’den ayırmasından sonra geride ka'an u"man'arm rapor'arnı tamam1ama1arı 1 Kanım 1932 ye kadar Gü’. cskt'ıv* *** Türkiye Kimya ve Demir Sanayiinin Tesis ve İnkişafı i a’ ıl'.nıcV.aki. raporu Prof. N. Yuşkeviç’in de vermesiyle Sovyet uz­ an'ar n’n çalınma’arı tamamlanmış olmaktadır. Sovyet Uzmanlarının Raporları : Sovyet uzmanlarının hazırlayarak gönderdikleri rapor, (Bknz. Ek V) Türkiye Parnuli, Keten, Kendir, Kimya Demir, Sanayii başlığ’nı taşımak *

“ Rus

Sanayi Mütehassisları Kayseri’de Cumhuriyet 20 Eylül

1932.

**

‘ Pamuklu Fabrikaar: Nazilli’de ve Kayseri’de kurulmaları Akşam 25 Eylül 1932.

kararlaştırıldı.”

***

“Rus

Heyetinin Tetkikatı” Cumhuriyet 2 Teşrinisani 1932.

**** “Rus

Heyeti” Cumhuriyet 5 Teşrinievvel 1932.

* . Sovyet mütehassıslarının Türkiye’de bulunduğu sırada yapılan planlama çalışmalarındaki önemli işlevi nedeniyle, bir süre görevini koruyabilmiş­ tir. 11 Ocakta 1933 te görevinden ayrılmadan** önce İktisat Vekili Celâl Bayar’a hazırladığı bir uzun notta, Sovyetlerde fabrikaların kati proje­ lerinin hazırlanmaya başlandığını, bunların tetkik ve kabulu için kendi baş­ kanlığında bir heyetin 1,5 aylık bir süre için Sovyetler Birliğine gönde­ rilmesini,*** ve ayrıca fabrikaların yönetiminde görev alacakalrın staja * **

***

Bknz. E K : V. s. E 276. 11 Ocak 1933 tarihli Cumhuriyet’te yer alan “ İktisat Vekaleti Müürltiklerinde Tebeddülat” başlıklı haberde “ Sanayi Umum Müdürü Şerif Beyin ticaret mü­ messilliklerinden birine nakline yerine vekaleten Sabık Sanayi Umum Müdürü Recai Beyin “ tayini yer alıyordu. A. Şerif Özkan dedikodulardan çekinerek Sovyetler Birliği’ndeki ticaret mümessilliğine gitmeyecek, Ziraat Bankasına, Fen müşaviri olarak geçecektir. A li Çankaya Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeler Cilt 4. Ankara 1968-1969 s. 1373. Bu heyette, iktisat Vekaleti memurlarından Kâmir İbrahim, İbrahim Akcura, İbrahim Ethem ve Sanayi Bankası memurlarından Fazlı, Şevket Turgut ve Reşat Beylerle dışarıdan boyacı kimyager Tevfik Halit Beyin yer almasını önermiştir.

gönderilmesi olanağının sağlanmasını önermiştir.* önay’m bu heyet başkanlığına tayin edildiği kendisine resmen bildirildikten ve bu haber basında yer aldıktan sonra, bu karar geri alınmıştır.** Mart ayın­ da Sovyetler Birliğine giden heyette sadece Hereke Fb. Müd. Reşat, Fershane Fb. Müd. Şevket Turgut ve Sanayi Ofisi Heyeti Fenniyesinden Kamü İbrahim Beyler bulunuyordu.*** Sovetler Birliği’nde fabrikaları gezen ve yakın ilgi gören bu heyetle temaslar sonucu Türkiye’de dokuma fabrikalarının kurulması işiyle uğ­ raşmak üzere Moskova’da özel bir tröst kuruldu. “Türksroy” adlı bu tröstün müdürlüğüne Ağır Sanayi Komiserliği azalarmdan Zolataref atandı. Bu faaliyetlerin genel denetiminden de Ağır Sanayi Komiser Muavini Kagonoviç sorumlu tutuldu.**** Bu tröstte 160 Sovyet uzmanı görevlendirilmişti* **** Mart ayşnda Moskova’ya giden sanayi heyeti, 9 Temmuz****** 1933’e kadar Sovyetler Birliği’nde kalmıştır. Bu arada fabrikaların ayrıntılı projeleri hazırlanarak, Türk heyetine teslim edilmiş,******* yeni açılacak fabrikaların makinalan ısmarlanmış******** ve yapımına K. Marx fabri­ kalarında başlanmıştır.********* Heyetin dönüşünden sonra, staj yapmak için 50 kişilik ük kafile Eylül ayı içinde ********** Türksroy Tröstüne eğitilmek üzere gönderildi.

**** *****

***** ** ******** ***** **** ***** *****

Staja gönderilmesi önerilenler; Sanayi Müfettişi Kudret Hakkı, Adapa­ zarı Bez Fabrikası Müdürü Zeki Doğan, mensucat tahsili yeni ikmal eden Ethem Beyler; genç mühendislerden Nazmi ve Selâhattin Beyler, boya mütehassısı Celâl Bey’dir. Makinelerin siparişi tekamül ettikten sonra bu şahıslar Ofis hizmetine nakledilerek 6 ay - 1 yıl Sovyetler’de staja gönderilmelidir. Ayrıca Orlof’un birinci kombina için acil olarak 10 kadar teknik memur ve ustanın staıja gönderilmesini önerdiğini bil­ dirmektedir. Hüsnü [Kortel] “ Sanayi Mütehassısı Şerif Beyefendiye.” T.C. İktisat Vekaleti, 14.1.1933. "Bir Heyet Rusya’ya Gidiyor” Cumhuriyet 21 Ocak 1933. “Rusyaya Gidecek Heyet” Cumhuriyet 2 Mart 1933, “ Mütehassıslar Rusyaya Gitıbi” Cumhuriyet 10 Mart 1933. “Rusyanın Vereceği Sanayi Levazımı” Cumhuriyet 26 Nisan 1933. Johannes Glasneck: Kemal Atatürk ve Çağdaş Türkiye, Onur Y a ­ yınlan; Ankara, 1976 s. 286-287. “ Rusya’daki Sanayi Heyeti Dün Hareket E tti” Cumhuriyet 10 Tem­ muz 1933. “Kayseri’de Kurulacak Mensucat Fabrikaları” Cumhuriyet 6 Haziran 1933. “ Sanayi Heyeti Rusya’dan Geliyor” Cumhuriyet 28 Haziran 1933. "Sanayi Malzemesi” Cumhuriyet 4 Temmuz 1933. “Rusya’ya Gidecek Stajyer Haikkında İlan” Cumhuriyet 10 Ağustos 1933. “50 Türk Gencinden Mürekkep K afile” Cumhuriyet 7 Eylül 1933.

Böylece dokuma fabrikalarının yapımı ve işletilmesi yolunda, geri dönül­ mez somut adımlar atılırken, *‘Za Industriazatsion” gazetesinde çıkan bir yazıda : “ Tabii bir tarzı idare ihdas etmesi ve milli sanayiin inkişafın­ dan ziyade garpte olan rabıtaları gözeten bazı sermayedarların çıka­ cakları müşkilatla karşılaşacak olan bu fabrikaların tabu şerait dahi­ linde işletilmesi" konusunda Türkiye’nin dikkati çekiliyordu.'*' n Böyle bir uyannın, ne gibi anlaşmazlıklardan kaynaklandığını tam olarak olarak saptayamadık. Yalnız İsmet İnönü’nün anılarından anlaşıl­ dığı kadanyle, anlaşmazlık “patent” konusundan çıkmıştır.** îktisat Vekaleti’ndeki yönetim değişikliğinden sonra Sovyetlerle yapılan müza­ kerelerde Türk tarafının “patent” konusu üzerinde durduğu, bu konuda çıkabilecek sorunlar konusunda diğer devletlere karşı Sovyetlerden ga­ ranti talep ettikleri anlaşılmaktadır. Bu anlaşmazlığın “plânı çıkmaza” soktuğunu gören İnönü, müzakerelere el koyarak sorunları çözümlemiş­ tir. Böylece anlaşma yeniden canlandınlmıştır. Fabrika makinalarımn 3'apımı ile ilgili habere Temmuz 1933 tarihinde rastlanmasına rağmen, kredi anlaşmasının “ nihai protokolünün imzalanması, 21 Ocak 1934 tari­ he lcadar gecikmiştir. (M âl Bayar’m İktisat Vekili Oluşu Devletçilik ve Planlamada Yeni Yönelimler : Mustafa Şeref Özkan’ın îktisat Vekaleti’nden ayrılacağına ilişkin Haberler çıktıktan bir gün sonra gazetelerde, “ İktisat Vekili Mustafa Şe­ ref Beyin ahvali sıhhiyesinden dolayı vuku bulan istifasına binaen yerine İzmir Mebusu Mahmud Celal Beyin tayini 9.9.1932 tarihinde Reisicumhur Hazretlerinin Yüksek tasviplerine iktiran etmiştir... İş Bankasının teşek­ külünden beri Umum Müdürlüğü makamında bulunan Mahmut Celal Bey memleketin iktisat aleminde fikirlerinin itidal ve isabeti ile şöhret ka­ zanmış bir zattır*** haberi yer alıyordu. Mustafa Şeref Özkan’ın yerine Celal Bayar’ın atanması iş çevrelerini sevindirmişti.**** Gazi Mustafa Kemal'de yeni Vekili alışılmamış uzunlukta bir telgrafla kutluyor ve şu direktifi veriyordu. ****r *> ** ***' ****

"Bir Rus Gazetesinin Fikri” Cumhuriyet İS Temmuz 1933. Sabahattin Selde [H azırlıyan]: “înönüntln Hatıraları” TJlns, 26 Mayıs 1969. Cemal Kutay: Celal Bayar, (Birinci Cilt), İstanbul 1939 s. 35. Galip Bahtlar: “L e Nouveau Ministre I ’Economie National;; Allegement du Regtme Restrictif” , Bnlletfn de la Chambre de Commerce et d’Industrie de Stanboul, 48 me ajnnee No. s. H2. ***** Cemal Kutay, A.g'.e., s. 43.

“ Milli İktisat yolunda emin olarak ve emniyet vererek k a fi ve radi­ kal adımlar atarken, esas programımızın ilham ettiği ameli tedbirleri tercih etmek en doğru yoldur. İçtimai heyetimizin bütün iş bölümleri sahiplerini aynı faydalı alâka ile bu yolda elele vermiş, omuz omuza dayanmış, bir hedefe yürüyen samimi yolcuları yapmak, devletin iktisat işinde yorgunluğunu azaltmak ve muvaffakiyet zamanım kı­ saltmak için tek çaredir” , (altını biz çizdik). Yeni bakan îş Bankasından ayrılarak* göreve başladıktan hemen »ınnra görünüşte sadece çalışma arkadaşlarına, gerçekte bütün Türki­ ye’ye yayınladığı bir tamimle, iki çevreye karşı güvence vermektedir. Gü­ vencenin bir kesimi parti yöneticüerine karşıdır. Tamimde CHP’nin prog­ ramındaki ekonomiye ilişkin maddeler tekrarlanarak, parti çevreleri yatıhtırılmaya çalışılmaktadır, öte yandan da "aşın devletçilik”1 yapılma­ lının parti programma aykm olduğu ve “ Türk içtimai ve milli hayatın­ da namuskârane, liyakatle sayle temin edilecek kazançlar, içtimai bir ı,aibe değüdir. Bunun aksine olarak, muhitimizde şayi olan telakkilerin esas prensiplerimizle alakası yoktur. Milli servete bir zerre daha ilave edebilmek muvaffakieti, bilakis hepimiz için sevinç vesilesi olmalıdır” ** diye iş çevrelerine güvence vermektedir.

12 Eylül’de yayınlanan bu tamim ve gazetelerde hükümete yakın başyazarlann “değişecek şey bir siyaset, bir sistem değüdir” *** görüşünü «avunan yazılan, iş çevrelerinde yayılan TBMM fevkalade toplantılar ya­ parak Mustafa Şeref Özkan’ın Temmuz ayında çıkarttığı kanunların değiş­ tirileceği şeklindeki söylentilerle, yatıştınlacaktır.**** Nevarki yeni İktisat Veküinin gerçekte seçtiği yol, Mustafa Şeref Özkan döneminin tepki değuran yasalarını değiştirmemek değil, ancak uzun sürede kabine içinde ve dışında büyük tepküer oluşturmadan yeniden formüle etmekti.

•'

Celal Bayar1' îş Bankasından ayrılırken şöyle diyordu; “ Sizden ayrılmak olurmu? Bundan böyle de hep beraber çalışacağız. Gayelerimiz müşterek değil mi? Resmi vaziyetim ne olursa olsun, îş Bankasını asla İhmal edemem. Şim­ diye kadar olduğu gibi o müesseseye maddeten ve manen dalma bağlı kala­ cağım” . Akşam, 9 Eylül 1982.

«*

‘Celal Beyin Mühim Bir Tamimi; Fırka Programındaki İktisadi Eesaslar Tatbik Edilecek” , Akşam, 12 Eylül 1932.

***

Necmettin Sadık: Akşam, 11 Eylül 1932. Falih R ıfk ı: “ iBr Tesbit” , Hldmiycti Milliye, 15 Eylül 1932.

****

“ Meclisin Fevkalede Olarak Toplanacağı Haberi Doğru Değil” , Aksam 10 Eylül 1932, “ Fevkaladelik Tok: BMM’nin ¡Mutattan Evvel Daveti Havadisi Esasızdır” , Hakimiyeti Milliye, 13 Eylül 1932.

ABD’den Yeni Bir İktisat Uzmanlan Heyetinin Çağrılması : Celal Bayar İktisat Vekili olmasından hemen sonra, daha Sovyet uzmanlan Türkiye’de iken, iktisat ve maliye konularında uzman getirlı leceği haberleri gazetelerde yer almıştı.* Orlof’un Türkiye’den aynlırken verdiğini gördüğümüz beyanatta, Tiirk uzmanların yeteneğinden sö» ederek dışandan uzman aranmasını yadırgadığım belirtmesi bir rastlan 1 tıdan çok. gazetelerde yer alan bu haberlere bir tepki olsa gerekir. Gazetelerdeki önce çekingen olarak verilen haberler 2 Kasımda ke­ sinlik kazanmıştır.** Şöyleki; Celal Bayar “memleketin iktisadi bünye­ sini tetkik ettirmek üzere meşhur iktisatçılardan bir kaç ecnebi mü' tehassıs getirmeğe karar vermiştir1. ...... Bu mütehassıslar heyeti, memleketimiz iktisadiyatının inkişaf ve terakkisi için alınması la­ zım gelen tedbirler hakkında ilmi ve ameli bir rapor verecekler ve Vekalet bu rapora göre hareket edecektir1........ İktisat Vekaletine daimi bir müşavir vekalette her şubenin başına ecnebi bir mütehassıs getirilecektir” Oysa bir süre sonra 21 Kasım 1932’de Başvekil İsmet İnönü’nün Hu­ kuk Fakültesinde verdiği söylevde*** ‘‘Bu memleketin her işleri gibi mali ve iktisadi işlerinin düzelmesini de biz kendimiz düşünmeğe mecbur olduğumuz kadar başka birinin bizden evvel ve bizden zi­ yade düşünmesine de müsaade edemeyiz. Buı o kadar, hem bizim hak­ kımız, hem de bizim mecburiyetimizdir.....Sonra dahası var; nefsimi­ ze güvenerek söyleyebiliriz ki, Türkiye’ye taalluk eden işlerin ana ve temel esaslann ne olduğunu en doğru olarak biz Türkler biliriz ’ diyerek Celâl Bayar’m gazetelere sızdınlan düşüncelerini cevapladığı dikkati gözlerden kaçmıyacaktır. Bu sözleriyle İsmet İnönü yabancı uzmanlann Türk kamu yönetiminde, yönetici ve politika yapıcı işlevler kazanmasına karşı çıkmıştır. Aima Sovyet uzmanlarına yaptınlan dâ ol­ duğu gibi teknik düzeydeki bilgi alımma açık olacaktır. İsmet İnönü’nü tepkisine rağmen, uzman getirmek için ilişküerin sür­ dürüldüğü anlaşılmaktadır. 1933 yılının başlannda, Washington Sefiri Ahmet Muhtar Bey aracılığıyla ve A.B.D. Dışişleri Bakanlığı yardımıy* ** ***

“ Mütehassıslar: İktisat ve Maliye içinde birer Mütehassıs Getirilmesi Muh­ temel” , Akşam, 15 Eylül 1932. “ İktisat Vekaleti Ecnebi Mütehassıslar Getirtiyor” , Akşam 2 Kasım 1932, Vâ-Nû: "Mütehassıs Mütehassısı” , Akşam, 3 Kasım 1932. “ Başvekilin... Hukuk Fakültesinde İra t Ettiği Nutuk” , Akşam, 21 Kasım 1932,

İn Türkiye’nin iktisadi bir tetkikini yapmak üzere New York’taki Hines, Rcarick, Dorr ve Hammond adlı firma ile bağlantı kurulmuştur.* Firma adına bu görevin sorumluluğunu yüklenen Walker D. Hines. Türkiye’de ABD Başkam Roosevelt’in dostlarından biri olarak tanıtılmış, yaptığı işler arasında Amerikan Demiryolu İdaresini yönetmesi, Millet­ ler Cemiyeti adına Tuna memleketlerinin iktisadi vaziyetini tetkik etnıesi, Roosevelt’in Başkan seçilmesinden sonra ona verdiği raporlar vb. gayılmıştır.** İlk olarak Türkiye’ye 18 Haziran 1933’de uzmanlar heyetinin başkan yardımcılığını yapan mühendis Brehon Sommervell ve ziraat uzmanı O. F. (îardner gelmiştir.**’11 Heyet Türkiye’de çalışmalarına başlarken gazete­ lerde yapacağı işler şöyle belirtilmiştir : “Heyet raporlarıyla gelecek seneler zarfında milli iktisadiyatımızı ge­ nişletmek ve ilerletmek için takip edilecek program çizecektir” **** He­ yetin Başkanı Hines 25 Haziran 1933’de gelmiştir. Hines’in onbeş gün kadar Ankara’da inceleme yaptıktan sonra, Londra’ya giderek, Dünya Para ve İktisat Kongresinde bulunan Celâl (Bayar) ile konuşacağı sonra, tekrar Türkiye’ye dönüp iki ay inceleme yaparak raporunu tamamlaya­ cağı ileri sürülmüştür. ***** Bu Türkiye’deki çalışmaların yanısıra. New York’ta da bazı çalışmalar yapılmış bunları Goldthwaite H. Dorr ve H. Alexandre Smith sürdürmüş­ tür.****** Daha raporlar tamamlanmadan, heyet başkam Hines’in sağlık durumu bozulmuş ve Ocak aymda ölmüştür. Hines’in ölümü üzerine şirket ortaklarından Goldthwaite H. Dorr, 27 Ocak 1934’de Türkiye’ye gelerek çalışmanın sorumluluğunu üzerine al-

*

“ Ecnebi İktisatçılar Getiriliyor” Cumhuriyet, 1 Ocaik 1933, W. D. Hines ve diğerleri; Türkiyep’nin İktisadi Balamdan Umumi Bir Tetkiki, Ankara 1936, Cilt 1. s. 7. Ayrıca bknz. Roger R. Trask: The United States Response to Nationaiizm and Reform: 1914-39, Minneopolis, 1971. s. 142-144.

**

A li Süreyya: “ îktisaıdi Program” , Cumhuriyet, 20 Haziran 1933.

"»*

“ Ziraat Mütehassısı” , Cumhuriyet, 18 Haziran 1933, “ iktisadi ve Zirai Tetkikat” , Cumhuriyet, 19 Haziran 1933.

**** A li Süreyya; “iktisadi Program.” CBmhuriyet, 20 Haziran 1933. ***** “iktisat Mütehassısı Geldi” , Cumhuriyet, 26 Haıziran 1933. * * * * »»W.D. Hinea ve Diğerleri: A.g.e., s. 7.

gidermek için Princeton Üniversitesi profe­ sörlerinden para ve maliye işleri uzmanı Dr. E Walter Kenunerer çalış« ma. grubuna alınmıştır. Dır. Kemmerer’e iç ve dış ticaret uzmanı profesör Charles Raymond Whittlesey ile Türkiye işleri Uzmanı Profesör Walter lâvington Wright yardımcısı olmuşlarda:. 1934 Mart’mdan itibaren Türkiye’deki çalışmalara mühendis Bengt Watsted katılmıştır. Amerika Milli Sanayi Konferansı Heyeti İktisat« Mütehassıslarından Mr. Vaso Trivanovitch’de raporun hazırlanmasından ya.rfl.r1anila.Ti iizma.n1fl.rda.ndir. Aynca İŞ lta.nnn1fl.ri için Priceton Üniver*! sitesi profesörlerinden James Douglas Brown’un düşüncelerinden yararı; lanılmıştır.** Raporun hazırlanmasında iktisat Vekaleti memurlarından olu*: şan Türk uzmanlan grubunun önemli katkıları olmuştur. Rapor aynca, Türkiye’ye çeşitli alanlarda getirilmiş A.B.D. uzmanlarının çalışmaların­ dan» geniş ölçüde istifade etmiştir.*** Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı, Heyeti Vekilede tartışılırken, A.B.D. li uzmanlar hazırlamakta oldukları raporun ana hatlarını içeren bir bel­ geyi, iktisat Vekaleti’ne sunmuşlardır.**** Sanayi Planı’na da, yaptırılmak* ta olan çalışmanın ana başlıklarım gösteren bir not girmiştir.***** Fakat ana rapor Birinci Sanayi Plam’nın tamamlanmasından sonra, Mayıs 1934’de bitirilmiştir. Bu nedenle de planın hazırlanmasına bir katkısı olmamıştır. Bu nedenle bu çalışmada, bu geniş raporlar üzerinde ayrın­ tılı olarak durulmayacaktır. ******

mıgtır.* H in ea’in ftlraiklığini

•' “ Yeni B ir İktisat Mütehassısı Geldi” , Cumhuriyet, 28 Ocak 1934. ** W . D. Hines ve diğerleri: A.g.eu, b. 8. ***> Bu raporların hazırlanmasında A B I^ li uzmanlarla çalışan İktisat Vekaleti kadrosu, Ahmet Muzaffer, Şükrü Hüseyin, Hazım A tıf, Turhan Süleyman] A zm i Cemil, Ahm et Cemil, Resai A li, İsmail Mehmet, Mehmet Sâtı, Dr. Kasım Nebioglu, Ressam Hikmet, Ressam Hakkı, Tercüman Rüçhan Naci beyler, dir. A yn ca bu raporların hazırlanmasında daha önceki tarihlerde Türkiye’, ye uzman olarak çağrılmış Amerikalıların raporlarından da yararlanılmıştı^ Demiryolları için Charles E. Bell, Jeoloji ve Maden için Matthew Van Sicletj ve Sidney Paige, Sanayi Mühendisi Wallace Clark, Gümrükler Mütehassııİ H. Vorfeld pamuk mütehassısı Stanlet T. Clark terbiye mütehassısı Dr. Heryj Parker raporlarından yararlanılan uzmanlar arasındadır. Bu konuda bknz. W, D. Hines ve diğerleri: A.g.e., s. 7-9 j “ Sanayi Programımız...” Cumhuriyet, 28 Aralık 1933, ö ze l Şahingirayj A.g.e., o. 68. j • • • • * A le t Ihan: Devletçilik İlkesi ve Türkiye Cumhuriyetinin Birinci Sanayi Planı: 1933. 2. Basım Türk Tarihi Kurumu, Ankara 1972, s. 65-67. ****** Bu raporlar, ileride ayrıntılı olarak incelenerek, Türkiye Belgesel İktisJ Tarihi dizisi içinde yayınlanacaktır. Bu yöndeki ilk bir denemed a ra bknz. Selim îlkin “Birinci Sanayi Planı Döneminde* A.BX>.’li Uzmanlaroj Hazırlatılan “ Türkiye’nin İktisadi Bakımdan Umumi Bir Tetkiki adlı Rapor Taıpı ve Kredi Bankası: Ataıtürk Konferansı (basılıyor).

Böylece Celâl Bayar. İsmet İnönü’nün karşı çıkmasına rağmen, bu raporları hazırlatmış ama ilk düşüncesinin diğer bir bölümünü teşkil eden İktisat Vekaleti’ne de yönetici düzeyde yabancı uzman getirme fikrini uygulamaya koyamamıştır. D.S.O. ve T.S.K. Baııkası’ndan Sümerbank’a : Celal Bayar Demokrat Parti’nin kuruluş yıllarındaki bir parti toplan­ tısında, Devlet Sanayi Ofisini nasıl gördüğünü şöyle fl.nlat.miat.ir*‘Devletçiliğin esasına gelince; ben iktisat Vekili olmadan önce sanayiinn hükümet tarafından kurulması için bir sanayi ofisi tesis edilmişti. O ofisin memurları fabrikaların esaslarını hazırlıyacak bu­ na göre fabrikalar kurulacaktı. Bunun esasları çok koyu bir dev­ letçilik numunesi id i O kadar ki ferdin yapacağı herşeyi kıskan ır mahiyette görüyordu.” Bayar, o zamanki düşünceye örnek olarak, kâğıt fabrikası deneyini anlatmıştır, iktisat Vekaleti’nin, kendi programında yeraldığı için başka suretle kâğıt fabrikasının kurulmasına taraftar ololmadığını değinerek şöyle demiştir: “ iktisat Vekaleti’nin ben yapacağım diye diğerlerinin yapmaması ge­ rekli olduğu hakkındaki düşüncesini doğru bulmadığını söyledim. Bu fikrim selahiyetli zevatın kulağına erişerek dikkatlerini çekmiştir, ikinci defa iktisat Bakam olmamın sebebi budur. Ben ilk iş o Ofisi da­ ğıttım ve bugünkü Sümerbank’ı kurarak ve onu ticari zihniyetlerle ça­ lıştırarak fabrika kurmak iktidarım kazandırmaya uğraştım.” * D.S.O. yu değiştirmek fikrinde olan Celal Bayar, gerçekte, konuş­ masında değindiği kadar hızlı davranmamış, oldukça dikkatli bir kamu­ oyu hazırlama devresinden, sonra D.S.O. yerine Sümerbank’ı kurma yo­ luna gitmiştir. Celâl Bayar İktisat Vekili olduğu zaman, (D.S.O.), ve (T.S.K.B) yasaları T.B.M.M.’den geçmiş olmasına karşın daha kurulma­ mıştı. Celal Bayar doğrudan bir yasa hazırlatarak, (D.S.O.) nun kurulu­ ğunu önlemek yoluna gitmedi. Önce konuyu, liberal iktisadi politika öne­ rilerini benimsemesiyle tanınan Ali iktisat Meclisine götürdü. 5 Ocak 1933 te 9 uncu devre toplantısını yapacak olan A li iktisat Meclisinin günde­ minde yeralan birinci madde. Türkiye sanayiinin nasıl teessüs edebüecegiydi.* Ali iktisat Meclisinin (EK: VH) de sunulan raporunda, D.S.O ka­ nunu şöyle eleştiriliyordu. *•

**

Naznıl Sevgen: Celâl Bayar D iy o rk i İstanbul 1951 a. 162-163 te yerilen bu konuşma 6 Nisan 1917 de İzm ir’de Ankara Palastaki parti toplantunnda yapılmıştır. Cemal Kutay: Ag-.e., s. 79-80.

"... Devlet Sanayi Ofisi Kanununa nisbetle Sanayi ve Maadin Ban­ kası Kanunu çok daha müsait hükümleri ihtiva ediyordu. Sanayi ve Maadin Bankası Kanunu Devlet Fabrikalarını teşekkül edecek şirket­ lere devredilinceye kadar bizzat idare etmek eassını vazeylediği halde Sanayi Ofisi Kanunu bu prensibi ortadan kaldırmakta ve teşekkül etmiş ve edecek Devlet sermayesile alâkadar fabrikaları daimi olarak resmî ve muhtar bir Umum Müdürlük halinde idare eylemeği istihdaf eyle­ mektedir...... Halbuki Sanayi Bankasına intikal etmezden evvel fabri­ kaların bu tarzda idareleri uzun zamanlar tecrübe olunmuş ve ancak malî bir müesseseye ve mümkün olduğu kadar müstakil ve ticari bir zih­ niyete istinat ettiği içindir ki Banka tarafmdan idare olunduğu devrede fabrikalar bugünkü tekemmül ve inkişaf vaziyetine nail olabilmiştir.... Meclisimiz bu tecrübenin bir daha tekrar edilmesini faidesiz ve hatta za­ rarlı bulmakta ve binaenaleyh ... Sanayi Ofisi Kanununun biran evvel ilgası cihetine gidilmesini lüzumlu görmektedir.” *' Ali İktisat Meclisi’nden bu desteği görmesine rağmen yeni bir yasa çıkmadıkça engeç 14 Şubat 1933 te D.S.O. ve T.S.K. Bankası’nın kurul­ ması gerekiyordu.* Nitekim 15 Şubat’ta bu kurumlar resmen faaliyete başlatıldı. Ama yasalanmn hazırladığı dönemde gazetelerde kendilerin­ den Türkiye’nin sanayisinin kurulmasında birer “yüksek el” olacağı** söylenen bu kuruluşlar, daha hiç bir uygulamaya girmeden'zayıf ve de­ ğişiklik’ yapılması gereken kurumlar olarak nitelendiriliyordu.*** Buna karşılık T. Sanayi ve Maadin Bankası “ihya ettiği fabrikalarla sekiz se­ ne içinde hakiki bir sanayi hayatı kurması” **** ve "1932 senesinde en fazla kâr getiren müessese” (yüzde 17,1)***** olması ile övülüyordu. Bu kamuoyu hazırlıklarından sonra yayın organlarında Nisan ayı başlarında isminin Mustafa Kemal tarafından bulunduğu belirtirilerek.

*'

A li iktisat Meclisi Raporları: Türkiye’de Sanayi Nasıl Tesis ve İktisat Edebilir? Ankara 1933. Bknz. Ek: VH. s. E 334-335.

**

“Kredi Bankası ve Sanayi Ofisi Teşekkül ediyor” Cumhuriyet 22 Ocak 1933 ve “ Sanayi Ofisi ve S. Kredi Bankası Dün Resmen Mesaiye Başladı” Cum­ huriyet, 15 Şubat 1933.

***

“ Sanajyi Ofisi” Hakimiyeti Milliye 29 Mayıs 1932.

****

“ Sanayi Kredi Bankası Çok Zayıf Doğuyor” Cumhuriyet 25 Ocak 1933; Y. Nadi: “ Sanayi Kredi Bankası ve Ofisi” Cumhuriyet 23 Ocak 1933. “D.S.O. kapanıncaya kadar geçici bir süre için Sadrettin Bey eski Sanayi ve Maadin Bankası Md. ne atanmış” A. Şerif Önay ile yapılan Mülakattan. A.D.: ‘‘Sanayi ve Maadin Bankası ne yaptı’’ Cumhuriyet 20 Şubat 1933 ve “Sanayi ve Maadin Bankası” Cumhuriyet 29 Mart 1933.

** ** *

“ Sümerbank” adı ilk defa yer aldı.* 16 Nisan 1933 tarihinde de îcra Vekilleri Heyeti toplanarak Sümerbank kuruluş kanunu tasarısını T.B.M.M.’ne sunma karan aldı. 3 Haziran 1933 te kabul edilen 2262 sayılı Sümerbank yasasının gerekçesinde,** bir yandan sanayi kuru­ luşlarının D.S.O’ya bağlanması sonucunda, Sanayi ve Maadin Bankasın­ dan T.S.K. Bankasma intikal eden sermayenin çok az olması ve T.S.K. Bankası kanunda öngörülen teşviki sanayi muafiyetlerini kaldırarak sağ­ lanacak gelirlerin mahzurlu bulunduğu, bu nedenle bu muafiyet­ leri iade edecek bir kanun tasansı hazırladığı belirtilerek, T.S.K.B.’nın vazifelerini yerine getiremiyecek kadar zaif” düştüğü üzerin­ de durulmaktadır. Öte yandan, D.S.O.’nun teşkilinin “ milli sanayiin inkişafına amil olmaktan ziyade sanayi erbabım endişeye düşüren bir” etki yarattığı belirtümekte ve “bu itibarla Ofis ve Sanayi Kredi Bankası kanunlan yerine geçmek üzere bu kanunlarla erişmek istediği­ miz milli hedeflere daha müessir ve daha seri bir surette ulaştıracak esaslan ihtiva eden” Sümerbank kuruluş yasası hazırlanmıştır denilmek­ tedir. Sümerbank yasası, D.S.O. üe T.S.K.B.’yi yeniden bir çatı altmda toplıyarak, büyük ölçüde Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası’na dönüş yasası yasası olarak görülebilir.*** Sümerbank 20 milyon TL. sermayeli bir bankadır, hükümetin teklifi ve banka Umumi Heyeti karan ile sermayesi birkez iki misli artırabilecektir. Sermayesi, D.S.O. ve T.S.K.B.’nin var­ lıklarının devir alınmasıyla ve devletçe verilecek ödeneklerle oluşturula­ caktır. Sümerbank’ın görev alanı oldukça geniş çizilmiştir; a) D.S.O.’dan devir alacağı fabrikalan işletmek ve hususi sanayi müesseselerindeki Devlet iştirak hisselerini ticaret Kanunu hükümlerine göre idare etmeK; b) Özel kanunlarla kurulanlar dışındaki, devlet sermayesiyle vücude getirilecek bütün smai müesseselerin etütü ve projelerini hazırlamak ve bunları tesis ve idare eylemek; c) Teessüsleri ve tevsileri memleket için jktisaden verimli olan sanayi işlerine sermayesinin izin verdiği oranda katılmak; d) Memkelete ve kendi fabrikalanna lüzumu olan usta ve işçi­ leri yetiştirmek üzere mektepler açmak, sanayi mühendis ve uzmanları *

** ***

“ Sümer Bankası” Akşam. 10 Nisan 1933. Ayrıca bknz. Sait Emin Özbek: La Sümerbank et I ’Industralization de la Turquie sous la République, Lyon, 1938, s. 64. T.B.M.M. Zabıt Ceridesi. (Cilt 16) I: 65. 3.6.1933, C. 1. (Sıra No: 257). T.B.M.M. Zabıt Ceridesi (Cilt 16) î: 65, 3.6.1933 C: 1. S. 18-21, Sümerbank’a ve görevlerine ilişkin değerlendirme çalışmaları için bknz. Sait Emin Özbek: A..g;.e., ve Ekrem özelmas: Devletçilik ve Türldyedeki Tatbikatından Sümer­ bank, Sümerbank Yayınlan, Angara, 1963.

yetiştirmek üzere içte ve dışta talebe okutmak; e) sanayi müesseselerine kredi sağlamak ve tüm bankacılık işlemlerini yapmak; f) Milli Sanayinin gelişme önlemlerini aramak, İktisat Vekaleti’nce tetkik için bankaya verilecek konular hakkında düşüncesini belirtmek. Sümerbank, İcra Vekilleri Heyeti karariyle, temettü hisselerine iştirakli veya iştiraksiz tahvilat çıkarabileceği gibi, onbeş seneye kadar is­ tikraz yapabilecektir. Bunların toplamı 20 milyon TL.yi aşamıyacaktır. Devlet bankalarının tüm imtiyazlarından yararlanacaktır. Banka, krediye ayrılabilir meblağının yansından azı olmamak üzere, İktisat Vekaleti’nce saptanacak krediyi kendi kuruluşları ve iştirakleri dışındaki sanayilere verecektir. Banka hem iştirak edeceği hemde kredi vereceği kuruluşları saptarken şu öncelik listesine göre davranacaktır: a) Ana iptidai maddeleri memlekette yetişen ve henüz istihsal mik­ tarı istihlaki karşılayamayan sanayi, b) Ham ihracat mallarım mamul veya kısmen mamul hale koyarak kıymetlendiren ve sürümünü kolaylaştıran sanayi, c) İçte büyük ölçekte tüketilen, ham maddesi halen Türkiye’de yetiş­ memekle birlikte, yetiştirilecek sanayi, d) Hammaddesi Türkiye’de yetişemiyecek olan ama, üretim safhala­ rının Türkiye’de yapılmasının sağüyacağı faydaların yüksek olduğu sa­ nayi. Banka bir Umum Müdür ve onunda dahil olduğu beş kişilik bir yönetim kurulunca yönetilecektir. Banka Umum Heyeti, T.B.M.M. Bütçe ve İktisat Encümenleri ile Başvekaletten her sene seçilecek üç murah­ has azadan oluşacaktır. Biri İktisat; biri Maliye Vekaletlerinden, biride Umumi Heyetçe seçilen Murakıplar Heyeti tarafından denetlenecek, Mu­ hasebeyi Umumiye, Arttırma-Eksütme ve İhale kanunlarına, Divanı Muhasebet vizesine tâbi olmıyacaktır. Banka devralacağı fabrikaları, kendisine bağlı şirketler haline geti­ recektir. Şirketlerin hisselerini, hükümetin teklifi ve Umumi Heyetin kabulu üzerine Türk eşhasa satabilecektir, ama bu işlemi yeni kurulan fab­ rikalarda uygulayamıyacaktır. Devralınan ve yeniden kurulan müesseler bir ay içinde İktisat Vekaletinin hazırlayacağı İcra Veküleri Heyetinin tasdik edeceği, bir iç nizamname ile yönetilecektir. Yasanın T.B.M.M.’deki müzakeresi sırasında, sadece İzmir bağımsız milletveküi Halil Bey söz alarak ve 1932 Temmuz’unda Mustafa Şeref Özkan’ın getirdiği yasalar geçerken, ‘Türkiye kolletivizasyona’ gidiyor

dediği konuşmasını hatırlatarak, artık iş aleminde kaygı kalmadığım bilriyor ve Celal Bayar’a teşekkür ediyordu.

4 Haziran’da Sümerbank yasası kabul edildikten üç gün sonra İs met İnönü’ye yakınlığıyla tanınan Nurullah Esat tSümer] Bankaya Umum Müdürü olarak atanacaktır.* Buna karşılık Mali İşler Umum Müdür Yardımcılığına “İş Bankası’nın en kıymetli müdürlerinden ve bankacılıkta büyük kabiliyet gösteren gençlerimizden” diye tanı­ tılan Osman Nuri Bey getirildi.** 11 Temmuz 1933 te Sümerbank resmen faaliyete geçtiğinde Nururllah Esat. Sümer “ devletin müzahereti ve teşkilatımızın bünyesi, bize emniyet verecek mahiyettedir” *** diyerek Sümerbank’m, D.S.O.’dan farklı olarak siyasal desteğe sahip olduğunu vurguluyordu. Böylece daha I inci Beş Yıllık Sanayi Planı oluşmadan, onun uygulama sorumluluğunu yüklenecek Sümerbank kurulmuş olu­ yordu. Sümerbank kanununun T.B.M.M. de kabul edilmesinden, altı gün son­ ra, T.B.M.M.’de kabul edüen Osmanh Bankası’nın imtiyazını uzatan ya­ sa ile, bu banka, Sümerbank’a 1 milyon liralık yüzde altı faizli kredi açmağı kabul ediyordu. Bu kredinin sanayicilere en pratik ve kolay yol­ larla**** Sümerbank aracılığıyla kullandırılacağı haberi de Sümerbank’ı özel sanayicilere de ilk anda sevimli kılıyordu. Birinci Beş Yıllık Sanayi Planının Hazırlanması : Kuşkusuz. Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı, 1930 yılında Şakir [Kesebirl'in İktisat Vekilliği sırasında hazırlanan ‘İktisadi Vaziyetimize Dair Rapor'’dan, Sovyet Uzmanlar Heyetinin çalışmalarına, bu dönemde çeeitli uzmanlara, örneğin 1925 te profesör Granning’e demir madenleri konusunda yaptırılan araştırmalara kadar, oldukça uzun sürede gerçek­ leşmiş bir birikimin sonucudur. Ama sonunda bir kitap halinde 1933 yı­ lında. RaporSar başlığı altında İktisat Vekaletince yazıldığı belirtilerek yayınlanan planın,***** son şeklini nasıl aldığı, ne tür bir süreçten geçtiği bunun yazımında kimlerin çalıştığı hakkında kesin bilgilere sahip deği*'

“ Sümerbank” Cumhuriyet, 7 Haziran 1933. Celal Bayar İktisat V e­ kili olduktan kısa bir süre sonra, N. Esat [Sümer] in önemli bir göreve getiri­ leceği. haberi gazetelerde çıkmıştı. Bknz. Akşam 29 Eylül 1932. »* “ Sümerbank” Cumhuriyet, 2 Temmuz 1933. •** “ Sümerbank Dün Resmen Faaliyete Geçti’’ Cumhuriyet 12 Temmuz 1933. **** “ Sümerbank’ta Hazırlık” Cumhuriyet, 28 Haziran 1933. ** * * * İktisat Vekaleti: Raporlar Ankara, Başvekâlet Matbaası, 1933, Bu Planın tıpkı basımı İçin bknz. A fe t înan: Devletçilik İlkesi ve Türkiye Cumhuriyetinin Birinci Sanayi Planı : 1933, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1972.

Hz.** Yalnız gazetelere yansıyan oldukça bölük pörçük bilgilerden pla­ nın 1933 yılı içinde, şöyle bir hazırlık sürecinden geçerek 17 Nisan 1934 tarihinde resmen uygulanmaya koyulduğu anlaşılmaktadır.**' 1932 yılının son aylarında Sovyet uzmanlarının raporlarını teslim edilmesinden sonra Mustafa Kemal’in 16 Ocak’tan 18 Şubat 1933’e*** ka­ dar süren, İktisat Vekili ve uzmanların katıldığı bir gezinin hazırlanacak planla ilgili olduğu Cumhuriyet gazetesindeki “ hükümetin bu sene için mühim bir faaliyet. programı hazırladığı ve bu programla [rm] tatbik sahasına konulabilmesi için tetkikatta bulunduğu malumdur. Bu tetkikat Devlet Reisinin ve ona refakat eden hükümet erkanının seyahatleri mevzuunu teşkil ettiği gibi bir çok mütehassıs heyetlerde bu uğurda ay­ rıca çalışmaktadırlar.” **** haberinden anlaşılmaktadır. Bu seyahat sıra­ sında o zamana kadar sözü edilmiyen bir konunun gündeme geldiği gö­ rülmektedir. Ülkenin ekonomik bölgelere ayrılması. Bu tartışmalarda ülkenin ekonomik bölgelere ayrılması ve yönetimsel örgütlenmeninde bu­ na göre yeniden düzenlenmesi üzerinde durulmuştur: “Türkiye’nin her tarafında aym iktisat şartlanyle ilerlemek kabü olmadığından, memle­ ket iktisadi mıntıkalara ayrılacak ve idari mekanizma da tamamen buna uydurularak her mıntıkada ayrı teşkilat yapılacaktır. Uçer-beşer vüayetten terekküp edecek mıntıkalarda bu vilayetler hususi bütçelerinin

*

Planın hazırlamasında “fiilen” çalışmış olanlardan İsmail Hüsrev Tökin’in h/ıtırlayabildikleri şunlardır: Şevket Turgut (Tekstil Mühendisi; daha sonra Kayseri’deki fabrikanın kuruluşunu yürüttü ve müdürlüğünü yaptı.); Fazıl (Tekstil Mühendisi - Daha sonra Nazilli’deki fabrikanın kuruluğunda bulundu ve müdürlüğünü yaptı) Reşat (Tekstil Mühendisi - Hereke Fabrikası Müdür­ lüğünde bulundu). Adnan Delan (Kim ya Mühendisi) Mehmet A li Kağıtçı (Kim ya Mühendisi Türkiye’de Kâğıt Sanayinin kuruluşunun öncüsü, ve daha sonra İzm it’teki fabrikaların müdürü). Ve Kam il İbrahim (iktisat Ve­ kaleti Müşaviri). İsmail Hüsrev Tökin’in yazarlara yolladığı 7 Ağustos 1981 ve 2 Eylül 1981 tarihli mektupları.

**•

Şevket Süreyya Aydemir; Tek Adam: Mustafa Kemal 1922-1938, İstanbul, Remzi Kitabevi, 1968, s. 377.

***

"Reisicumhur Hazretlerinin Seyahati” Cumhuriyet 10 Ocak 1933 ve ‘‘Gz. Haz­ retlerinin Büyük Tetkik Seyahatleri” Cumhuriyet 15 Ocak 1933. Bu seyahat­ tin 16 Ocak Eskişehir, 17-20 Ocak Bursa, 21 Ocak Balıkesir, 23 Ocak Kütahya 24 Ocak Afyon, Konya ve Adana’dan geçerek 26-28 Ocak Gaziantep, Adara Mersin, Antalya yoluyla, 31 Ocak İzmir, 3 Şubat İsparta 4 Şubat Afyon, 5 Şubat Bursa, 8 Şubat İstanbul güzergahlarım izliyecek şekilde plan­ landığı anlaşılmaktadır. Celal Bayar 18 Şubatta uzmanlarla İstanbul’dan Ankara’ya dönmüştür. Gazinin dönüşünün ise 27 Şubatta olduğu görülmekte­ dir.

**** “ Milli Sanayi için MutlaKa Programa ihtiyaç Var” Cumhuriyet 24 Ocak 1933.

birleşmesi sayesinde ihraç iskelelerinin, yolların ve mümasil teşebbüslerin kolaylıkla tahakkuku mümkün olacaktır” .*' Bunu yine gazetelerde “Orta Anadolu sanayi mıntıkası olacak” ha­ beri izlemektedir.** Haberde, bu karar üzerinde, değişik bölge me­ busları arasında çatışma çıktığıda görülmektedir. İzmir mebusları ör­ neğin pamuğun orta Anadolu’ya taşınmasının maliyeti artırdığı üzerinde durmuşlardır. Orta Anadolu mebuslarıda “biz sizi kurtardık, şimdi de siz bizi kurtarın diye” yanıtlamışlardır. Bu tartışmalar siyasal bakım­ dan sakıncalı görülmüş olacakki, Türkiye’nin İktisadi bölgelere ayrıl­ ması konusundaki haberler birden kesilmiştir.*** Nitekim daha sonra ya­ pısını incelerken göreceğimiz gibi planda, tüm ülke mekanının bölgesel olarak ekonomik farklılaşmasını esas alan bir yapı bulunmıyacaktır. iktisat Vekaleti’nde planda yer alacak kuruluşlar için çalışmalar ya­ pılması yanısıra, T. îş Bankası’nında bazı hazırlıklar yaptığı yine gazete haberlerinden izlenmektedir. Haberde “cam, civi, kâğıt fabrikaları aç­ mak hazırlığı yapan, Sivas’ta şeker fabrikası imtiyazı alan Bankanın Umum Müdürü Muammer Bey’in Almanya ve Belçika’da temaslarda bulunduktan sonra Paris’te Celâl [Bayar] Beyle temas edeceği” yer almaktadır. ****

10 Haziran - 10 Eylül 1933 tarihleri arasında, Celal Bayar, Lond Para ve iktisat Konferansı’nda ve Avrupa’da bulunduğu için plan konu­ sunda yapılanların, hazırlık çalışması olmanın ötesine geçmediği tahmin edilebilir.***** Cumhuriyet’in 10 uncu yıl kutlama törenleri ve yabancı konuk ziyaretlerinin 1933 Kasım’ma kadar plan çalışmalarının ön plana geçmesini engellediği anlaşılmaktadır. Kasım ayında daha sonra plan içinde yeraldığı görülen konular gazetelere sızmaktadır. “İktisat Vekaleti’miz yeni Teşkilat için Hazırlık Yapıyor” ****** Pamuk ve yünlü men­ *

** ***

**** ***** ******

“ Memleket iktisadi Mıntıkalara Ayrılacak” Cumhuriyet 2 Şubat 1933. Bu haberlerin yayılması üzerine Kadro Dergisi’nin Mart sayısında Şevket Sü­ reyya [Aydemir] “ Türkiye’nin İktisadi Mıntıkalara Bölünmesi Rayonlaştırma” adlı incelemesini yaymlıya çaktır. 13 Ocak 1933 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde Şakır Kesebir’in Umumi Müfettiş atanacağı haberi yeralmaktadır. “ Orta Anaodlu Sanayi MıntıkasıOlacak” Cumhuriyet 9 Mart 1933. Sadece 21 Haziran 1933 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde "Ziraat Programı­ mız” başlıklı bir yazıda “İzm ir Kongresinde muhtelif vilayetlerin bir mın­ tıka halinde teşkilatlandırılması görüşülecek diye” bir habere rastlanmaktadır. «îş Bankasının Yeni Fabrikaları” Cumhuriyet 13 Temmuz 1933. Cemal Kutay: A.g.e., s. 31-32. Akşam 15 Kasım 1933.

sucat İhtiyacımızı Kendimiz Teinin Edeceğiz” * “Sanayileşmenin Ted­ birleri” ,** “ Fabrikalar Kanunu” gibi.*** Muhtemelen, 16-19 Kasım 1933 te İsmet İnönü ve Celal Bayar’ın Zonguldak’a yaptıkları inceleme gezisi de, planla üişkili çalışmaların bir başka aşamasını oluşturuyordu.**** Plan üzerinde İktisat Vekaleti’nce yapılan çalışmaların son aşama­ sını Aralık ayının ük haftasında Celal Bayar’m evinde yapılan yoğun nihai formulasyon safhası teşkü etmiştir.***** Plan bu ay içinde İktisat Ve­ kaleti’nce bastırılarak İcra Vekilleri Heyetine sunulmuş ve daha bu ku­ rulda tartışmadan, içeriği yayın organlarına sızdırılmıştır. 12’si dev­ let ve 14’ü özel sanayici] erce gerçekleştirilecek fabrikanın planda yeraldığı; yatırım miktannınm Sovyetler Birliği kredisi dahü 41-46 müyon arasında değişece vb. gibi****** Yunus Nadi aynı günlerde yazdığı başya­ zısında gazetelere sızan haberlerin yanlış olduğunu belirttikten sonra “sanayiin memleketle inkişaf tarzını tayin edecek olan program dev­ let tarafından yapılabilecek büyük sanayii göstermek suretiyle sa­ nayi sahasının tamamen serbest olan diğer geniş kısmını tasrih etmiş olması, ona memlekette bilakis bir nevi hürriyet beyannamesi [altım biz çizdik] gibi bir mahiyet vermiş olacaktır.” ******* diyerek plan ko­ nusunda doğacak endişeleri yatıştırmaya çalışmaktadır. 9-22 Aralık 1933 tarihleri arasmda gazetelerde hemen hergün Heyeti Vekile’nin planı tetkik ettiği haberi yeralmıştır. ******** 22 Aralık’ta yer alan bir başka haberde,, “İktisadi programın halen Heyeti Veküede tet­ kik edilmediği, tetkikatın Gazi Hazretlerinin riyasetinde” yapılacağı büdirilmektedir.********* 28 Aralık’ta Cumhuriyet gazetesinde çelişkili bir durum görülmektedir. Bir yandan Heyeti Veküe’de tetkik edilen planda, bazı fabrikaların yerlerinin değiştirildiği bildirilmektedir, öte yandan, programın henüz Heyeti Vekile’den geçmediği, verilen haberlerin şura­ dan buradan derleme olduğu yazılmaktadır.********* * 29 Aralık tarihli • *•' ***• ***• *•••*,

Ahşam 22 Kasım ve 23 Kasım 1933. Cumhuriyet 26 Kasım 193. Ahşam 28 Kasım 1933. Cumhuriyet 16 Kasım 1933 ve Akşam 21 Kasım 1933. “ Sınai Programı, iktisat Vekaleti Beş Senelik Program Hazırlıyor” Akşam 2 Aralık 1933. ** ** ** Akşam 7 Aralık 1933. ***** ** y . Nadi: "Hazırlanan Sanayi Planı Hakkında” Cumhuriyet 12Aralık 1933. ......... Akşam 9 Aralık 1933, Cumhuriyet 14 A ralık 1933, Akşam 16 Aralık 1933. ********* Cumhuriyet 17 Aralık 1933, ve Akşam 20 Aralık 1933. ********** Akşam 22 Aralık 1933. •*•***••***“Sanayi Programımız” ve Y. Nadi: “iktisadi Program Etrafında Telakkiler” Cumhuriyet 28 A ralık 1933.

Cumhuriyet gazetesinde “Heyeti Vekile toplantısına Gazi Hazretlerinin riyaset edeceği” haberi yer alırken, Akşam’da “İktisadi programın tet­ kikinin bir hafta sonra bşalıyacağı” haberi verilmektedir.* 31 Aralık 1933 te Celal Bayar, Sümerbank’ın Birinci Umumi Heyet toplantısında, hazırlanan planın ana hatları hakkında açıklamalarda bu­ lunmuştur.** Plan içeriğiyle ilgili İcra Vekilleri Heyeti toplantıları, 1934 yılı başında yapılmıştır. 10 Ocak’ta, Celal Bayar planın, İktisat Vekaleti ­ nin örgütlenmesiyle ilgili bölümü hakkında bilgi vermiş.*** , 2 Ocak’tan itibaren yatırım projeleri konuşulmaya başlamıştır.**** Bu müzakereler sırasmda Milliyet gazetesi plana, bütçeden her yıl 6 müyon TL. ayrıla­ cağı, beş senelik programa ithal edüen sanayi şubelerinin 1932 yılının tüm ithalatının yüzde 44’ü nisbetinde üretim yapacağı vb. haberlere yer vermiştir.***** Bu haberlerin yaratacağı tepkilerden çekinilerek, 5 Ocak 1934 te bir tebliğ yayınlanarak, Milliyet gazetesinde yeralan haberlerin Başvekalet’ten verilmediği bildirilmiştir.****** Aynı gün Celal Bayar şu yatıştırıcı açıklamayı yapmıştır: “ ...Bütün tedbirlerimiz normaldir. Anormal tedbirlere tevessül et­ meği düşünmedik. Tasavvur ettiğimiz tedbirler arasında vaziyeti hazırayı bozacaklar olmadığı gibi, bundan sonrası içinde olmayacak­ tır. Memleket dahüinde kurulacak sanayi müesseseleri için hususi sermayeye de pay bırakılmıştır.'’******* 5 Ocakta, planda yeralan kok, şişe fabrikaları ve demir fabrikaları için muhtelif ülkelerde inceleme yapmağa bir heyet gönderildiği haberi gazetelerde yer almıştır.. ******** Bu da planda bazı konuların hala yeterince geliştirilmemiş olmasının göstergesidir. Başvekalet 8 Ocak 1934 te yayınladığı bir bildiri ile, yapılan incele­ menin bitişini şöyle büdirmiştir. “İktisat Vekaleti’nin kurulacak yeni fabrikalar hakkmdaki raporu. İcra Vekillerinin 6 Kânunisani 1934. de kadar olan toplantılarında tetkik *■ **

Akşam 29 Aralık 1933 ve Cumhuriyet 29 Aralık 1933. ö zel Şahingiray: Celal Bayar’ın Söylev ve Demeçleri 1921-1938 Ankara, 1955, S. 66-73. *** Cemal Kutay: A.g.e., s. 32. * * ** “Beş Senelik İktisadi Programla Alâkadar Vekâletler Kendilerine Bir İcraat Planı Çizecekler” Milliyet 3 Ocak 1934. ***** M illiyet 4 Ocak 1934. ** ** ** “ Başvekaletin Bir Tebliği” Cumhuriyet 5 Ocak 1934. *** **** “İktisadi Program İçin Alınacak Bütün Tedbirler Normaldir” Cumhuriyet 5 Ocak 1934. ******** “Tetkikat Yapmak îçin Avrupa’ya Bir Heyet Gitti” Cumhuriyet 5 Ocak 1934.

olundu... Tetkikatın bütçeye tealluk eden kısımları bütçe hazırlık müza­ keresinde takarrür edecektir.” * 8 Ocak 1934 tarihinde Celal Bayar, daha sonraki bölümde üzerinde durulacak konuşmasıyla, planı kamuoyuna sunacaktır.** Bundan sonra­ ki hafta içinde hemen hemen tüm gazetelerin başyazılarında, planı öven makelelere yer verilecektir.*** 21 Ocakta Sovyetler’le plamn uygulanmasına üişkin kredi protokolü imzalanacak,**** 19 Şubattan itibaren gazetelerde plam bütçeden ayrı­ lacak kaynak miktarı üzerindeki haberler yer alacaktır.***** Bütçe müzakereleri de geçtikten sonra, plamn uygulaması kararı 17 Nisan 1934 tarihinde bir Heyeti Vekile tezkeresi ile Sümerbank’a büdirüdi. Bu tezkereye “ Sınai Tesisat ve İşletmeler Hakkında” İcra Vekilleri Heyeti kararlarının bir sureti eklenmişti.****** Birinci Beş Yıllık Sanayi Planının İçeriği : Sanayi Programının Temel Seçmeleri ve Stratejisi : Plamn temel seçmelerini ve stratejisini, hazırlanan çalışmanın baş­ langıcındaki sunuş yazısında ve Celal Bayar’ın 8 Ocak 1934 tarihindeki basın toplantısındaki konuşmalannından derlemek olanağı vardır. Plamn dayandığı en önemli seçme, Türkiye’nin dünyadaki ülkeler arasındaki iş bölümüne karşı çıkmasıdır. Bu kitabın daha sonraki bölüm­ lerinde inceliyeceğimiz Londra Para ve İktisat Konferansı’na katılmış * ** ***

*•** ***** ******

“ Başvekaletin Tebliği” Cumhuriyet 8 Ocak 1934. “İktisat Vekili İktisadi Program Esaslarını İzah E tti" Cumhuriyet 9 Ocak 1934. Ahmet Şükrü [Esmer]: “Kendimize Mahsus Bir Program” M illiyet 13 Ocak 1934, A li Süreyya: “ Sanayi Programımız ve Ziraat” Cumhuriyet 13 Ocak 1934, A li Süreyya: "Niçin ve Nasıl Sanajyi Kuruyoruz” Cumhuriyet 12 Ocak 1934, Alâettln Cemil: “İktisadi Programı” Cumhuriyet 10 Ocak 1934, Halil Mithat: “ Türkiye’nin Sanayi Programı” Hakimiyeti Milliye 1 Şubat 1934 .Necmeddin Sadık: “ Sanayii Devletin Yapması Niçin Zaruridir.” Akşam 9 Ocak 1934, Şevket Süreyya: “İktisadi Program” Kadro, sayı 25, Ocak 1934. Falih Rıfkı: “İktisat Programı” Hakimiyeti Milliye 11 Ocak 1934. “Türkiye Planı” Spectator 12 Ocak 1934 ve “Türkiye’nin Yeni Plam” Financial Times, 16 Ocak 1934. “8 Milyon Altın Dolarlık Kredi” Milliyet 22 OcaJk 1934. “ Yeni Bütçe ve İktisadi Program” Cumhuriyet 19 Şubat 1934 ve “İktisadi Program” Cumhuriyet 8 Mart 1934. Şevket Süreyya Aydemir: A.g.e., s, 377.

İktisat Vekili, bu konuda açıklığa kavuşmuştur. Planın sunuş yazısında Avrupa’nın batısında ve Kuzey Atlantik kıyılarında kapitalist merkezin doğuşu anlatıldıktan sonra, Dünyanın ‘tezgah’ı haline girmiş olan bu sahalar, sanayileşmemiş milletlere mamulât gönderiyor, bu suretle bü­ yük sanayiin tufanı altındaki dünya pazarlarında mevcut istihsal cihaz­ ları inhilâl ediyor ve daha dün müstakil vahdetler halindeki camia­ lar büyük sanayiin hegemonyası altına girerek hukuken müstakil, fakat iMisaden tâbi birer varlık haline düşüyordu... Garbın sana­ yi memleketleriyle ziraat ve hammadde memleketleri arasındaki bu tâbiiyet, sanayi memleketlerini ihya edici, fakat hammadde memleketle­ rini de tedricen inhilâl ettirici vaziyetler ihdas etti” * diyerek sanayi ülke­ leri ile taran ülkeleri arasındaki çelişkiyi ortaya koymaktadır. Aym süreci Türkiye’nin de geçirdiği, kısa bir tarihsel analizle belirükdikten sonra, çözüm “Türkiye’yi müstakil millet yapmak şiarının bu­ günkü manası Türkiye’yi iktisaden müstakil ve tam teşekküllü bir vah­ det haline getirmektir” ** diye önerilmektedir. Hazırlanan sanayi planıy­ la amaçlanan, bu vahdetin oluşmasına yardımcı olmaktır. Basm toplantısında bu iş bölümündeki tarımcı ülke rolünün değişti­ rilmesi fikri, daha açık olarak şöyle işlenmiştir. “Ziraat memleketi ola­ rak kalmanın bizim için daha hayırlı olacağı gibi modası geçmiş bir gö­ rüş tarzına bağlanıp kalanlar eksik değildir. Milletler, arasmda ihtisasa müstenit iş bölümü fikrine dayanan bu noktai nazar, bir memleketin kendi milli varlığı tehlikeye düştüğü zaman onu müdafaa edecek vasıtaların membaı olan sanayiden mahrum kalması gibi bir netice verdikten başka iktisat bakımından da doğru sayılmaz. Sanayileşmemiş bir memleket ma­ mul madde mukabilinde ham madde mübadelesinden daima zararlı çıka­ cağı gibi, hiçbir zaman sanayileşmiş memleketler derecesinde refaha nail olamaz. Bu umumi mülahazalar mübadelenin beş altı sene evveline nisbetle yandan çok aşağıya düşmüş olması ve sanayi memleketlerinin ken­ di davaları olan bu iş bölümü nazariyesinden ayrılarak ziraatlerini tak­ viye suretiyle kendi içlerine kapandıkları bir hakikattir... Yeni Türkiye bu hakikati görmemezlikten gelebilir miydi?... Bittabi yeni rejimden böyle bir hata beklenemezdi. îşte sanayi programı birazda dünyanın bu gidişine uymak zaruretinin eseridir."*** özellikle, Londra Para ve İktisat Kongresi’nde Türkiye'nin sanayi­ leşme girişimlerine, Alman delegesi Posse’in suçlayıcı karşı çıkışını da •İktisat Vekaleti: Raporlar, Ankara, 1933, s. 8. ** İktisat Vekaleti: A.g.e., s. 10. Nazmi Sevgen: Oelal Bayar Diyorld, İstanbul 1951, s. 52-53.

dinlemiş olan Celal Bayar, sanayileşmiş ülkelerin böyle bir kararın ger' çekleşmesini önlemeğe çalışacaklarının bilincindedir ve bunu şöyle arı latmaktadır. "... Bu münasebetle bilhassa ehemmiyetli bir noktayı tebarüz ettir­ mek isterim; büyük sanayici memleketler, aralarındaki bütün siyas] ve iktisadi münazaalara ve ihtilaflara rağmen, ziraatçı memleketleri her zaman için ham madde müstahsili mevkiinde bırakmak ve bu memleketlerin piyasalarına hakim olmak davasında müttefiktirler, Bu itibarla ziraatçı memleketlerin bu silkinme hareketine ergeç set çekmek hususunda siyasi nüfuzlarım kullanmakta da birleşecekler dir. Bazı ziraî memleketler de ufak bir taviz mukabilinde bunu ka­ bulden imtina etmiyeceklerdir,” * Bu nedenle, sanayi planını hazırlıyanlar buhran koşullarından, hem iç, hem dış konjonktürde yararlanmayı önermektedirler. Buhranı sana­ yileşmede yararlanılacak bir fırsat olarak görmektedirler. Ayrıca “bu ana sebebe kuvvetle müeyyide olan diğer âmiller de vardır; a) Devam eden umumi buhran dolayısıyle tatmini gittikçe güçleşen döviz müzayakası; b) Ham maddelerin Dünya piyasalarında gittikçe düşen fiatları muvacehe­ sinde Türk işçi ve çiftçisine daha kârlı faaliyet sahaları bulmak mülâha­ zası; c) Umumî konjonktür münasebetile muhtaç olacağımız fenni ve mihaniki tesisatın çok müsait malî şeraitle temininin mümkün olması ihtimalleri.” ** “Bu itibarla vahdetli bir müli iktisat sistemi kurmayı, bu sayede harpte ve sulhte muhtaç olduğumuz maddeleri elde etmeyi istih­ daf eden sanayi politikamızın ilk merhalede tahakkuk etmesine çalışa­ cak olan program kısmım, aynı zamanda kıymetleri düşmüş ham madde­ lerimizi kıymetlendirecek, ziraatimize bütün dünya ziraatinin daraldığı ve müşkilat içinde bocaladığı bir devrede inkişaf verecek, memlekette ye­ ni iş sahaları yaratacak mübadeleyi ve halkın alım kudretini artıracak bir vasıta telâkki etmek lâzımdır.” *** Bu amaçlar, kurulacak sanayilerin niteliğini de belirlemektedir. Prog­ ramda yer alacak sanayiler öncelikle “ en büyük ihtiyaç maddelerini imal edecektir...... ana hammaddeleri memleketimizde bulunan veya tedarik edi­ lebilecek sanayi olacaktır.” Kurulacak fabrikalarda göz önüne alınan temel hedef, iç pazarın ihtiyacını karşılamak olacaktır. Celal Bayar’m sözleriyle, “ milli fabrikaların hepsinin daha kurulur kurulmaz ilk hedef olarak ihracata oryante olmaları, itiraf etmek lâzımdır ki, manâmızı an­ *■ •* *♦*

İktisat Vekaleti: A.g.e,, s. 10. İktisat Vekaleti: A.g.e-( s. 11. Nazml Sevgen: A.g.e., s. 53.

lamamak” * olacaktır. Başka terimlerle planın benimsediği sanayileşme stratejisi temel ihtiyaç mallarında bir ithal ikamesi türü sanayileşmedir. Bu ithal ikamesi sonucunda ortaya çıkacak iktisadi durumu Celal Bayar şöyle çizmektedir. “Şunu da ilâve edelimki sanayi programının tahakkuku, pek tabii olarak memleketin harici ticareti ve dolayısıyle mil­ li para üzerinde de müspet tesirlerini göstermekte gecikmiyecektir. Fil­ hakika beynelmilel mübadelelerin geniş ve normal olduğu zamanlarda muntazaman 50-60 milyon gibi mühim bir açık vermekte olan harici ticacaretimiz yeni sanayiyle ithalinden müstağni kalacağımız maddelerin dalıilde imalleri dolayısiyle kendiliğinden tevazün edecek ve binnetice milli para en tabii istikrar mesnedlerinden birini bularak döviz tahdidatı, kontenjantman gibi tedbirlere ihtiyaç kalmıyacaktır.” ** Türkiye'nin olanakları da, ithal ikamesi stratejisini uygulamasına yardımcı olur ni­ teliktedir. “Mesut bir tesadüf eseri olarak ithalatımızda en kabarık ye­ kûnu teşkil eden eşyanm, iptidai maddeleri memlekette yetişen hatta en fazla miktarda yetişen cinsten olması, bu isabetli işi daha kolaylaştır­ mağa büyük mikyasta âmil olacaktır.” ***' Planın öngördüğü iç pazara dönük ithal ikamesi türü sanayileşme ile ters düşmeyen bir yer seçimi stratejisi olduğu görülmektedir. Planın hazırlık çalışmaları sıralarında gazetelere yansıyan ve doğurduğu tepki­ ler dolayısıyla sonradan vaz geçüen, Türkiye’yi iktisadi bölgelere ayırıp orta Anadolu’ya sanayi bölgesi olma rolü veren stratejinin, planda açık­ ça söz edilmeden uygulandığı görülmektedir. Sanayi kuruluşlarının orta Anadolu’da yer almasında milli savunma gerekleri yamsıra, bir bölgelerarası denge kurma kaygısından da kaynaklandığı, planın başlangıç kesi­ minde şöyle anlatılmıştır: "Sanayiin dahilde kurulması mülahazası yal­ nız bu düşünce ile değü, aynı zamanda iktisadi faaliyetlerimizin tedricen memlekete şamil bir muvazene ihdas ve tesis etmek, yani yeni teşebbüs­ lerimizden kazanç ve refah itibariyle geri kalmış muhitlerimiz ve halkı­ mızı müstefit etmek zaviyesinden de doğrudur.” **** Planın stratejik tercihlerine ilişkin olarak, dünya iş bölümündeki ye­ rini değiştirmekten başlıyarak, ithalat ikamesiyle sanayileşmeye, sanayi­ lerin türlerine ve sanayilerin yerlerine kadar uzanan strateji seçmele­ rini gördükten sonra, bu sanayilerin kimler tarafından kurulacağı başka bir deyişle devletçiliğin yorumlanmasına üişkin strateji seçmesine gele* İktisat Vekaleti: A.g.e., s. 19. ** Nazmi Sevgen: A-g-.e., s. 53. *** Cemal Kutay: A-g.e., s. 165. *♦** iktisat Vekaleti: A.g.e., a. 20.

l!m. Planın sunuş yazısında ‘ ‘bu programa hususi teşebbüs erbabı tara­ fından tesisine imkan görülemiyen sanayi şubeleri ithal edilerek Dev­ let. veya milli müesseselerin [altım biz çizdik] teşebbüsü olarak kurul­ maları düşünülmüştür. Ancak bu ana sanayi, hususi teşebbüs ve ser­ maye erbabma da daha çok geniş ve faideli “industrie” imkanları bah­ şedecektir. ” 'r diyerek devletçiliğin yorumuna girmemektedir. Sadece özel kesim ve devlet kesimi dışında, milli müesseseler diye bir kategorinin getirilmiş olması üginçtir. Bu plan kapsamına, T. Iş Bankası’nca yapıla­ cak kuruluşların alınması için gerekli bir formulasyon olsa gerektir. Planda devletçilik konusunda bir yorum bulunmamakla beraber. Ce­ lal Bayar plam gazetecüere sunarken şöyle demiştir: “Bizim devletçili­ ğimiz memleketin içinde bulunduğu şartlardan mülhem ve şeniyete da­ yanan bir politikadır. Milli varlığı dinç ve sağ tutacak vasıtalar, şu ve bu tarihi sebeplerle milletin elinde bulunmuyorsa onları bir taraftan fertleri teşvik yoluyla, diğer taraftan efradın yapmasını beklemiyerek, devlet eliyle meydana getirmek tedbirlerin en tabüsi, en hayırlısı olur ve böyle bir hattı hareket millet mikyasmda bir muhafaza ve müdafaa şevki tabiisinin iktisadi hayatta tecellisinden başka bir şey telakki edi­ lemez... Bunun içindirki. sanayi programının büyük bir kısmının devlet eliyle yapılması zaruretlere intibaktan ibarettir. Programda anonim ve tamamen şahsi mahiyetteki sermayelere de pay ayrılmış olması gös­ terir ki, devletçilikte bir kapitalizme doğru gidilmemiş, normal vasıta­ lara müracaat edilmiştir.” ** Sanayi planının stratejik seçmelerini gördük­ ten sonra, planda izlenen yöntem ve verilen kararlar üzerinde durabili­ riz. Planın Yöntemi ve Kararlan Birinci Sanayi Plam olarak tanınan bu çalışma, sadece kurulacak fab­ rikalar hakkında, raporları ihtiva etmiyordu. Planın birinci kısmında ‘sınai tesisat ve işletme” üzerine raporlar, ikinci kısmında ise “İktisat Vekaleti teşkilatına” ilişkin raporlar bulunmaktadır. Hazırlanan planın başlangıztaki sunuş yazısı dışında başka bir genel çerçevesi yoktur. Plan ayrı ayrı raporların yan yana getirilmesinden oluşmuştur. Nitekim ya­ yınlanan belgenin adında plan yada program kelimesine rastlanmamaktadır. Plan diye sözü edilen belgenin ismi “ Sınai Tesisat ve İşletme ve Vekalet Teşkilatına İlaveler Hakkında Raporlardır.” *** Bu da hazırlanan plandaki bir bütünlüğün değil, parçahlığın ifadesi olmaktadır. Böyle bir • ** ***

İktisat Vekaleti: A.g.e., s. 13. Nazmi Sevgen: A.g.e., s. 53-54. Ekonomi Bakanlığı: Sınaî Tesisat ve İşletme ve Vekalet Teşkilatına İlaveler Hakkında Raporlar, Ankara, 1935.

yapı içinde bir programa, yeni raporların eklenmemesi için nedenler bul­ mak zordur. Planın sunuş yazısında belirtilmiş genel yönelimler olmasına karşın, hiç bir kantitatif hedef yoktur, örneğin planda hangi üretim düzeyine ulaşılmak istenilmektedir, ya da üretimde yıllık artış hızı ne olmalıdır, türünden bir hedefi bulunmamaktadır. Kalitatifte olsa ifade edilmiş bu hedefin, hangi yatırım sınırlamaları içinde gerçekleştirileceği belli değüdir. Böyle olunca planın kantitatif bir hederinin varlığından çok, planda bir araya getirilmiş projelerin yaratacağı toplam etkisinin ne olacağının hesaplanmasından söz edilebüir. Başka bir deyişle planda önceden belir­ lenmiş makro büyüklüklerin bulunmasından çok, uygulama sonucunda varılacak makro değerler olabilir. Planın niteliksel olarak ifadelendirilmiş hedeflerinden, bazı niceliksel sonuçlar çıkartılarak, planın kurgusu daha iyi anlaşılabilir. Bu ilkeler planda şöyle ifadelendirilmiştir. 1 — “Programın tertibinde ve kurulacak sanayiin vüsatim tayinde memleketimizin kendi ihtiyaçları esas ittihaz edilmiştir. Yani beş senelik planımızda da sanayi mamulatımızın ihracı gayelerimizin dı­ şında bırakılmıştır. Bakır ve belki kükürt bu hususta istisna teşkil ederler” (İthal ikamesi ilkesi) * 2 — “Ana hammaddeleri memleketimizde bulunan veya tedarik edi­ lebilecek olan sanayi bu beş senelik programın başlıca vasfıdır.” (Hammadde değerlendirme ilkesi)** 3 — “Ancak bu ana sanayi, hususi teşebbüs ve sermaye erbabınada daha çok geniş ve faideü endüstri imkanları bahşedecektir” (İleri ve geri bağlantı etkisi).*** Planda hem sanayi cinslerinin, hemde niceliksel büyüklükleri­ nin belirlenmesinde bu ilkeler kullanılmıştır, denilebilir. Bu ilkelerden hareketle oluşturulan planda, ithal edilen mallar listesinden yararla­ narak 1927-1932 yıllan arasındaki ithalat miktarlarının ortalama­ sı saptanmış, beş senelik plan döneminde kurulacak tesislerle bu mikta­ rın ikame edilmesine çalışılmıştır. Başka bir deyişle planda, gelecekteki talebi hesaplayıp niceliklerini ona göre saptamak yerine, geçmişteki it­ halat değerlerine dayamlmıştır. Bu yaklaşman planın niceliksel büyük­ lüklerini küçülten bir etki yarattığı söylenebilir. Birinci ilkeye göre saptanan ithalat değerlerinden, kurulacak fabri­ kaların nelerolacağına geçerken, ikinci ve üçüncü ilkeden yararlanü* ** ***

Ekonomi Bakanlığı: A.g-.e., s. 9. Ekonomi Bakanlığı: A.g.e., s. 9. Ekonomi Bakanlığı: A.g.e., s. 10.

ıııııjUr. Bu ithalat mallarından hammaddesi Türkiye’de bulunanlar ayrı­ larak. bu kapasiteyi karşılayacak sayıda fabrikanın kurulması kararlaş­ tırılacaktır. Bu kurulacak fabrikalar listesinden, toplam yatırım miktarı çıkarsanacaktır. Ama plan için önceden konulmuş bir yatınm sının yok­ sa, planın yatınm kararlarının üçüncü ilkeye başvurmadan verilmiş ol­ ması gerekir. Eğer önceden açıkça ifade edilmiş bir yatırım sımn ol­ masa bile, söylenmeden büinen (sezgisel) bir sınırının varlığı hissediliyorsa, üçüncü ilkeye göre fabrikaların sayısının azaltılması gerekir. Böyle bir eleme için üçüncü ilke yamsıra her fabrika için, bu planda hesaplan­ maya çalışıldığı görülen, rantablite oranlarının da kullanıldığı söylene­ bilir. Planın her sektöre ilişkin üretim kararlarının verilmesinde, yukarıda biraz idealize ederek verilen yöntemin kullanıldığı söylenemez. Ancak böy­ le bir yaklaşımın, çok esnek bir kullanımı söz konusu olmuştur. Bir yan­ dan. tüm sektörlerin sistematik bir taramasından çok, daha önce ele alınmış ve üzerinde proje geliştirilmiş bulunanlar plana dahil edilmiştir, öte yandan, ithal ikamesi özel kesimin yatınm eğilimlerinin gözlendiği kesimlerde yüzde 80, özel kesimin bulunmadığı sektörlerde ise yüzde 100 düzeyinde tutulmuştur. Gerçekte, kısıtlandığı dönemleri de içeren ithalat rakamlanna dayanılıp, talep projeksiyonu yapılmamış olması, özel kesi­ me bırakılan payın daha yüksek olmasına neden olmuştur. Bu planda yatınm kararlan, sektör düzeyinde değil, işletme ya da proje düzeyinde verilmiş olduğu için, yalnız kapasite değil aynı zamanda yer seçimi kararlanın da vermek durumunda kalmıştır. Yer seçimi ka­ rarlan siyasal olarak en çok tartışılan kararlar olmuştur. Bunu Celal Bayar şöyle anlatmaktadır: “Müsaadenizle füân yerde fabrika açacağız veya açmıyacağız diye hiç bir angajmana girmek niyetinde değilim. Çünkü bunun politik mahzurlannı ötedenberi tecrübe ettim” .* Plandaki yerseşimi kararlarında, üç ölçütün kullanıldığı anlaşılmak­ tadır: Bunlardan birincisi, ekonomik nedenler olarak ifadelendirilen “en az maliyet ilkesi” , İkincisi daha önce stratejiyi incelerken gördüğümüz “ geri kalmış bölgelerin geliştirilmesi ilkesi” , üçüncüsü "milli savunma gereklerine” ** uygunluk ilkesi olmaktadır. Bu üç ilkeye yer seçimi kararlarında önem verildiği, hem planın su­ nuş yazısından hem Celal Bayann konuşmalarından anlaşılmaktadır. Fa­ kat bu üç f arkh ölçütün çelişkilerinin nasıl çözümlendiği konusunda ip uç­ lan elde edilememektedir. Ama iç pazara dönük ithal ikamesi ile sanayi• **

ö ze l Şahinglray: A.g.e., m. 67. Ekonomi Bakanlığı: A.g.e., s. 17-18.

İrime ilkesinin bu çelişkileri azaltığı, kalan çelişkilerinde siyasal süreç lı.inde çözümlenmiş olduğu düşünülebilir. Bu siyasal süreçte Celal Bayar’ın "Krkam Harbiye’nin mutlak olarak memleket dahüinde yapıl maşım areii ettiği bazı kısım sanayimiz mevcuttur. Fakat o kadar ehemmiyet atfötmediği kısımlarda vardır.* sözlerinden, bazı kesimler için ‘milli sa­ vunma gerekleri” ölçütünün bir veto niteliğinde çalıştığı anlaşılmaktadır. Kısaca planın kararlarına ulaşılmakta kullanılan yöntemi gördükten ıtonra, planın kararlarını incelemeye geçebiliriz. Planda verilen sanayi yatırımı kararlan Tablo (43) de özet halinde gösterilmiştir. Plan içinde yeralan sanayi dallan kadar, yer almayan sanayüerde llj^i konusu olmuştur. Bunlardan birincisi bu dönem içinde yatırım koııusu olmuş bulunan şeker fabrikalarının, plan kapsamı dışı tutulmuş ol­ masıdır. Bu konu planda “ Şeker sanayü bugünkü seyri içinde memleket ihtiyaçatma uygun bir mikyasta vücut bulmak üzere olduğundan bu rapor çerçevesinin dışında kalmıştır.” ** diye açıklanmaktadır. Bu konunun hü­ kümet içinde tartışma doğurabilecek niteliği dolayısıyla da plan dışında Lutulmasmm yeğlendiği de düşünülebilir. İkinci önemli konu maden kö­ mürü havzasının işletmesidir.*** Bu konuda daha sonra bir rapor hazır­ lanacağı belirtilmiştir. Üçüncü konu, sanayileşme projelerinin geliştiril­ mesinde eksikliği en yoğun şekilde hissedilmiş olan enerji üretimi konu­ lunda, bir elektrifikasyon projesinin bulunmamasıdır.**** Bu konunun ek­ sikliği planı hazırlıyanlarca hissedilmiş ve ileride ayn bir çalışma yapı­ lacağı vaadedilmiştir. Plan’da açıkça ifade edildiği gibi bu plan, bitmiş tamamlanmaş bir kararlar bütününü değildir. İleride eklemelerle geliştirilecektir. Bu geliş­ tirme yalnız plan dışında bırakılmış konular için değü, aynı zn.ma.nrtn. da plan kapsamı içine alman konular içinde sözkonusudur. örneğin Celal Bayar’a göre ‘‘demir sanayü için sonbahara kadar tetkikat devam ede­ cek, kışın ihalelerle meşğul olunacaktır.***** Nitekim daha öncede gör­ düğümüz üzere plan İcra Vekilleri Heyetinde görüşülürken Avrupa’ya kok, şişe cam ve demir fabrikaları konusunda inceleme yapmak üzere heyetler gönderilmiştir, ön hazırlıkları tamamlanmış olmasına rağmen hükümetin ekonomik tercihleri nedeniyle planda yer a lm a m ıg yatının «lanlan vardır. Bunlardan ikisini Celal Bayar Sümerbank Umumi Heyet toplantısında sorulan sorular üzerine açıklamıştır. 23 Orta Anadolu ilinde • ö ze l Sajıingiray A.g.e., s. 67. ** Ekonomi Bakanlığı: A-g-.e. a. 14. *** Ekonomi Bakanlığı: A.g.e. s. 14. • *** Ekonomi Bakanlığı.: A.g.e. s. 14. ***** ö zel Şahingiray : A.g.e., s. 71.

üretilen tifiik hammaddesinin neden değerlendirilmediğinin sorulma«] üzerine Bayar “tiftiğin memleket dahilinde istihlâki hemen yok gibidir, Memleket dahilinde henüz istihlâk olunmıyan bir işin diğerlerine tercih edilmesinde halen fayda görmedik” diye yanıtlamıştır. İpek sanayine gi­ rilmemiş olmasını ise, bu daldaki “ surproduksiyon” a bağlamıştır.* Plan içinde yer almıyan konulan gördükten sonra, plan içinde yer alan konular üzerinde duralım. Bu konuların bir kesimi, Sovyet uzmanlannın, yaptığı çalışmalann yeniden gözden geçirilmesi niteliğindedir, Bu sektörler, pamuklu dokuma, kendir, demir çelik, ve kimya sanayidir, Bu plana eklenilen yeni konular yünlü dokuma, bakır ve kükürt üretimi, selüloz sanayii, sişecamı ve porselen, süngercüik, ve gülyağı fabrikası­ dır. Planda yer alan konularda, Sovyet uzmanlarının öngördüğü karar­ lara göre bazı değişiklerler yapılmıştır. Bu değişiklişler, kısaca şöyle özet­ lenebilir; a) Pamuklu dokuma sanayindeki toplam iğ ve tezgah sayı­ sında bir düşüş vardır. Sovyet uzmanlarının raporlarında, 170.000 iğ ve 3.900 tezgah öngörülürken, planda bu rakamlar 120.000 iğ ve 3,300 tez­ gaha indirilmiştir. Fakat toplam iğ sayısındaki düşürülürken, kuru­ lacak kombina sayısı üçten, beşe yükseltümiştir. Bir yandan iğ sayı­ sındaki düşüş öte yandan kombina sayısındaki artış, kurulacak kombina­ ların ölçeklerini, ilk düşünülenlerin yansına indirgemiştir; b) Kendir sa­ nayiinde ise kurulacak fabrikaların sayısı, İzmir yöresine kurulması ön­ görülen fabrikanın plandan çıkarılmasıyla ikiden bire indirilmiştir; c) Kimya sanayisinin kapsamın da oldukça anlamlı daraltmalar yapılmıştır. Daha öncede belirtildiği gibi, planın önceden konulmuş olmaktan çok sonradan alınmış kararlara dayanarak hesaplanmış makro büyüklükleri vardır. Bu büyüklükler tablo (44) da özetlenmiştir. Bu tabloda verilenler ülke ekonomisinin bu konudaki makro değerle­ riyle karşılaştırıldığında anlam kazanacaktır. Planda yer alan sa­ nayi dallanyla ilgili ithalatın değeri, altı yıllık ortalamaya göre, 75 müyon TL. civarındadır. Bu aym yıllardaki toplam ithalat değerinin yüzde 43 nü oluşturmaktadır. Böylece tablo (44) de verilen 36.000.000 TL. lık ithal ikamesi, sanayi mallar ithalatının yüzde 50 ye, toplam ithalatında yüzde 25 sine yakın bir bölümünü oluşturan bir düzeydedir. Planının istihdam etkisini kıyaslamak için, Teşviki Sanayi Kanunu’ndan yararlanan müesseselerdeki çalışanlar sayısından yararlanabiliriz. ö ze l Şahinglray : A.g.e., s. 67-68

Kesim

A lt Kesim

Üretim Kapasitesi

1. Dokuma Sanayii

ı# Pamuklu Dokuma

103.000.000 metre/yıl Pamuklu dokuma 2,753,000 metre/yıl Pamuklu iplik

• Kendir

• Yünlü Kamgram (merinos)

2. Maadin Sanayii

3. Selüloz Sanayii

1.700,000

1.650.000 825.000 (iki ayn teknolojiye göre)

100.000 Ton/Yıl

• Sömikok Suni Antrasit # Bakır

60.000 Ton/Yıl 15.000 Ton/Yıl

• Kükürt

5.000 Ton/Yıl

• Selüloz fabrikası

6.000 Ton/Yıl (Ek Kapasite) 9.000 Ton/Yü 10.000 Ton/Yıl (Ek kapasite) 10.000 Ton/Yü 600 küo/gün

625,000 ek inşaat 400,000 2,190,000

3.000 Ton/Yü gelişmesi 2.000 Ton/Yü (pencere camı) 750 Ton/Yü

780.000

• Suni ipek fabrikası W Şişe ve cam fabrikası

• Porselen Sanayii 5. Kimya Sanayii

1.000.000 kilo/yü

18.538.000

Demir Çelik Sanayü

# Kâğıt fabrikası

4. Seramik Sanayii

6.000 Ton Yü

Yatırım Miktarı

• Zaçyağı fabrikası • Süper fosfat fabrikası # Süt kostik ve klor fabrikası

10,000.000

1,000.000

Yer Bakırköy Kayseri Nazilli III. Kombina (yeri belli değü) Ereğli (yeni ek kombina) Kastamonu (üstü kapalı olarak belirlemiş) Yeri belli değü Hammadde sahası olarak Bursa civan belirtilmiş Ereğli kömür havzasına, yakın muhtemelen Tefen Zonguldak

Rantabfite

0 // o -trr Xı

?

?

? ?

Ergani

7

Keçiborlu

% 12

İzmit

% 12

İzmit

% 18

İstanbul yada İzmir

% 29

İstanbul

% 15

500.000

Kütahya

% 15-16

4.000 Ton/Yü

550.000

Tefen

% 10

3.000 Ton/Yıl

400,000

Tefen

% 10

1.410.000

Tefen

% 65

Bodrum

.?

2450 Ton/Yü (Sutkostik) 6350 Ton/Yıl (Kireç kaymağı)

550,000 Eski yatırımlara ek. 300,000

1.600,000 490,000

470.000

43.453.000 TL.*

Toplam • Sünger Sanayü * Gülyağı Fabrikası

22 Ton/gün gül işleme kapasiteli

100.000

İsparta

Kaynak : “Sınai Tesisat ve İşletme ve Vekalet Teşkilatına İlaveler Hakkında Raporlar Ekonomi Bakanlığı Neşriyatı Seri 1 N o: 1. Ankara 1935. * Bu rakama, yetiştirilecek talebeler için ayrılan 500.000 TL. eklenirse planın gerçekleşmesi iğin gerekil toplam ya­ tm a» miktarı 43.953.000 TL. ya ulagır.

IIKİ3 yılında bu kanundan yararlanan kuruluşlarda çalışanların sa­ yım 64.988 dir. Sermaye yatıranları (makine ve teçhizat ve bina) toplamı 110.000.000 TL. dir.*' Plan bunun yüzde 25’i kadar yeni istihdam yarat­ ıminaktadır, işçi başına sermaye yatırımı ise, oldukça daha yüksektir. I TABLO 44: PLAN D A ÖNGÖRÜLEN S A N A Y İ GELİŞMESİNİN t EKONOMİK ETKİLERİ : • • • • • • • • • • • • • •

Birinci Planın Uygulanmasına Ayrılacak Sermaye Miktarı : 45.000.000 TL. Bu Sermayenin Türkiye’de Harcanacak Kesimi : 24.000.000 TL. Yapılacak ithal ikamesinin C.t.F. Değeri : 36.000.000 TL. Çalıştırılacak işçi Adedi : 15,500 kişi Girdi Olarak Kullanılacak Pamuk : 65.000 balya Pamuk Ekimi Yapılacak Saha : 35.000 hektar Girdi Olarak Kullanılacak Kendir : 7.500.000 kilo Kendir Ekimi Yapılacak Saha : 6,500 hektar Girdi Olarak Kullanılacak Kereste : 76.000 m3 Girdi Olarak Kullanılacak Kömür ve Linyit : 450.000 ton Girdi Olarak Kullanılacak Maden Cevheri 265.000 ton Fabrikaların Doğuracağı Ek Demir Yolu Taşımı : 75.000.000 ton-km+ Fabrikaların Doğuracağı Ek Vapur Nakliyatı : 17.550.000 ton-km+ Demiryollarında, Fabrikalar Içm Yapılacak Ek Nakliyat Dolayısıyla Olacak Hasılat Artışı : 2.000.000 TL.

[

Kaynak : Haldun Derin: Türkiye’de Devletçilik İstanbul 1940 sayfa 95.

; i ' ! i I

f-

Orjinal belgede ton olarak verilen bu birimler, ton-km olarak düzeltilmiştir, Amaı bunlar yinede güvenilir değildir. Çünkü, 75.000.000 ton yük gerçekçi değildir. Demir yollarının o dönem toplam yük nakliyatı 2.000.000 tondur. Bu nedenle verilen bu sayının biriminin ton km olması gerekir. Yalnız bu sayı özellikle demirçelik fabrikasına demirin geleceği mesafenin kaıbulune göre çok depişecektir. Bu hesaplama büyük ihtimalle, demir üretiminde 190.000 ton İspan­ yol hematiti, 50.000 ton ayazmant cevheri kullanılacağı kabulune göre yapıl mıştır. Eğer o zaman ümid var olunan Ferace cevherine göre bu hesap yapıl­ saydı, yahut gerçekleştiği ismiyle Divrik’e göre hesap yapılırsa gerçek demir, yolu etkisini bulmak için bu sayiyı en az 2,5 kat artırmak gerekecektir.

*

İsmail Htisrev Tökin: İktisadi ve İçtimai Türkiye Türklyede Sanayi İstatistik Genel Müdürlüğü Ankara 1946 s. 49, 50, 53.

I ı

Planın, strateji kesiminde öngörülen tarımsal ürün fiyatlarım etki­ leme işlevini yerine getirip getiremiyeceğini anlamak için 65.000 balyalik pamuk girdisi gereksinmesini, 1934 yılı toplam pamuk üretimi ile kar­ şılaştıralım. 1934 yılında toplam üretim 188.000 balyadır.* Öyle ise top­ lam ürünün 1/3 üne iç pazar yaratılmış olmaktadır. Planın demir yolu taşımacılığına olan katkısını anlayabilmek için, 1932-1933 yılında demir yollan işletmesinin taşıdığı 291.000.000 ton-km ile Tablo (44) de verilen değeri karşılaştırmak gerekir.** Yeni program sadece hammadde ihtiyaçları dolayısıyla, demiryolu taşımacılığının ta­ lebini yüzde 25 nisbetinde artıracaktır. Eğer ilgili tablonun açıklama notundaki düşünceler göz önüne alınırsa, bu etki yüzde 60’a yakın bir düzeye yükselecektir. Hasılat bakımından karşılaştırırsak, 1933-1934 yılı demir yollan işletmelerinin tüm hasılatı 15.000.000 TL. dır, 2.000,000 TL.lik bir artış yüzde 13 lük bir artışa tekabül etmektedir. Ton-Km ko­ nusundaki yukandan sıralanan düşünceler çerçevesinde konu ele alınır­ sa. planın hasılata katkısı yüzde 30 nisbetinde yükselebilir. Makro büyüklükler açısından son karşılaştırmayı, planda öngörülen sanayi yatınmlanyla, 1934-1938 yılları arasında gerçekleşen program dışı devlet yatırımlarını karşılaştırarak yapalım. Planın öngördüğü yak­ laşık 45.000.000 TL. lık yatırım, toplam kamu yatırım larının yüzde 17 si düzeyinde kalmaktadır. Planın, tüm kamu kesimi içindeki önemi bu mertebelerde kalmış olmaktadır. TABLO 45: 1934-1938 Y IL L A R I ABASINDA P L A N DIŞI A LA N LA R D A GERÇEKLEŞEN YATIR IM LAR Yol Diğer ve Diğer Mahalli Kamu Yıllar Demiryolu Köprü İşler İdareler Servisleri Toplam 1934 3,2 17,9 3,7 4.6 5,0 34,4 1935 16,9 3,7 6,5 6,7 3-5 37,3 1936 17,2 4,8 4,0 9,9 5,8 41.7 .1937 18.4 5,0 4.4 12,0 8,8 48,6 21,2 5,2 5,3 17,1 19,7 1938 58.5 Kaynak : Vedat Edem: “ TtlrMye’nin Milli Geliri 1929-1945” Ergin Günce, “Early Planning Experience in Turkey” .Planning in Turkey S. İlkin, E. İnanç (eds.), OJD.T.Ü., Ankara, 1967 s. 17 den naklen. M. Kemal Zeren: Pamuk Ziraat Vekaleti Tayını Ankara 1939 s. 13. Demir Yollan Mecmuası 29 Ekim 1933 s, 554-6.

Planın birinci kısmında- yalnız yatırım yapılacak fabrikalara ilişkin raporlar yeralmamaktadır. Ayrıca, bu tesislerin başarılı olarak çalıştırı­ labilmesi ve yeni projeler üretilebilmesi için gerekli örgütlenme ya da eğitim önerileri yer almaktadır. Bunlar üç ana başlık altında toplanabilir. Birincisi, “elektrifikasyon meselesi ve enerji teşküatı” dır. Bu konuda somut bir proje yoktur, fakat gelecekte böyle projeler geliştirmek üzere İktisat Vekaleti’ne bağlı, bir enerji bürosu kurulması teklif edilmiştir. İkincisi, ülkenin maden kaynaklarının [potansiyelini] tanımamak sorunudur. Bu sorunu, çözmek üzere iki araştırma kurumu öne­ rilmektedir. Bunlardan birincisi 2189 numaralı kanunla kurulmuş olan Altın ve Petrol Arama ve işletme îdaresi’nin faaliyetlerinin gelişti­ rilmesi, İkincisi altın ve pelrol dışındaki alanlarda araştırmalar yapa­ cak Jeoloji Enstitüsü’nün kurulmasıdır. Bunların herbiri için, bütçeye 300.000 TL. konulması istenilmektedir. Üçüncüsü, kurulacak fabrikala­ rın işlerliğinin sağlanması için gerekli ‘‘mesleki tedrisat” m örgütlenme­ sidir. Bu konuda plana, 500,000 T L lik bir fon konulmuştur. Yetiştiril­ mesi öngörülen mühendislerin ve teknisyenlerin genellikle yurt dışında, ustaların iktisat Vekaleti’ne bağlanması önerilen İstanbul ve İzmir Sa­ nayi Mektepleri’nde, işçilerin ise devdet fabrikalarında ve açılacak kurs­ larda yetiştirilmesi önerilmektedir. Ayrıca ticari tedrisatın tek elden, ye­ niden düzenlenmesi teklif edilmiştir. Planın ikinci kısmı, iktisat Vekaleti’nin örgütüne üaveler yapılması konusundaki raporları içermektedir. Planın bu kesiminin birinci kesi­ minden farklı olarak, ihracata yönelmiş olduğu görülmektedir. Planın sanayi kuruluşlarına ilişkin birinci kesiminde ithal ikamesiyle, dış tica­ ret açığının kapatılması gayretleri ağır basarken, ikinci kısmında ihra­ catın geliştirilmesine ilişkin örgütlenme önerileri ağırlık kazanmaktadır. Bu kesimdeki örgütlenme önerilerinin dördü, doğrudan ihracatın geliş­ tirilmesiyle ilgilidir. Bunlardan birincisi temel tarımsal ihraç mallarında satış koopera­ tifleri halinde örgütlenımeğe gidümesi önerisidir. Bu kitabın tarımsal ke­ simde devlet müdahalesindeki gelişmeler bölümünde, bu çözüme nasıl ula­ şıldığı incelemiştir. Dolayısıyla burada tekrar ayrıntılı bir incelemeğe girilmiyecek, yalnızca planın bu örgütlerin kuruluşuna ilişkin bölümü­ nün, aktarılmasıyla yetinilecektir. Plan satış kooperatiflerinin kurulması­ nın gerekçesini, şöyle anlatmaktadır: ‘“ihracat tacirlerimizin bir kısmı hatta bu vasfa lâyık olmıyan bazı ufak ve tecrübesiz müesseseler, satış tekliflerinde birkaç seneden beri fiattan mütemadiyen kırarak mühlik bir fiat mücadelesine yetiştiriciyi [düşünmeden], girişmiş bulunmakta­ dırlar. Bu tarzın başlıca âmili, ihracatçıların dahilî piyasada düedikleri fiatı empoze edebüeceklerine dair besledikleri kanaattir.” Bu nedenle ku­

rulacak ‘ ‘satış kooperatifleri tamamiyle ticari bir zihniyetle müteharrik ve ticari vasıta ve imkanlarla mücehhez bulunacak ve faaliyet ve idare­ leri mesuliyetimiz altında bir nevi ticaret satış bürosu mahiyetinde sevkedilebüecektir... Hiç bir cebri mahiyeti olmayacak olan bu teşekkülün başına, tecrübe görmüş kimseler geçirilecektir.” * Devletin ihracatçıların eğilimlerine karşı aldığı önlem, yetiştiricileri gönüllü bir şekilde örgütle­ mektir. Sanayide devletçilik uygulamasına girişilirken, ihracatın devlet elinde örgütlenmesine gidilmemektedir. İhracat konusunda ikinci örgüt önerisi, iktisat Vekaleti içinde bir “Dış Ticaret Ofisi” nin kurulmasıdır. Bu kitabın dış ticarette devlet mü­ dahalesine ilişkin bölümünde, bu ofis’in kuruluş nedenleri üzerinde daha ayrıntılı olarak durulacaktır. Planın ifadeleriyle Dış Ticaret Ofisi, “ baş­ lıca ihraç maddelerimizi ayrı ayrı veya grup halinde ele alarak bunların dış ticaretine ve dış pazarlara taalluk eden istihsal, ihzar ve ihraç gibibütün safahatım takip etmek ve ihraç mallarımızın ıslahı ve satışının ço­ ğaltılması için” ** kurulmuştur. İktisat Vekaleti bünyesinde kurulacak olan üçüncü örgüt “ îstandardizasyon Bürosu” dur. Bu büro “rekabet dolayısıyle günden güne sürü­ mü müşkülâta maruz kalan mallarının revacını temin için .... mahsul­ lerin istandardizasyonunu asri bir şekilde temin eylemek” görevini yükümlenecektir. Dördüncü öneri, Tarifeler Bürosu’nun kurulmasıdır. İlerideki bölüm­ lerde, özellikle demiryolu tarifelerinin düzenlenmesinin nasıl bir ekono­ mik politika aracı haline geldiği ayrıntılı biçimde ele alınmıştır. İktisat Vekaleti bu önerisiyle, Türkiye’deki tarife işlerini de denetim altına :.!■ mak istemektedir. Planın bu kesiminde ayrıca. Teşviki Sanayi Kanunu kapsamına gi­ ren sanayilerin iptidai maddeleri için gümrük muafiyetinin kaldırılması konusunda, ayrı bir rapor yer almıştır. Bu raporda, sanayinin gümrük duvarlarıyla yeterince korunduğu, bir de iptidai maddeler için gümrük muafiyetlerine ihtiyaç kalmadığı ileri sürülmektedir.Böylece, yerliham­ madde üreteceklere iş alanı açılmaya çalışıldığıkadar, ithalikamesi do­ layısıyla kaybolacak gümrük gelirlerinin, bir miktarda olsa telafi edümeğe çalışıldığı söylenebilir. Plan içinde, İktisat Vekaleti’nin getıişliyen yeni işlevleri için ayrıca a) Şirketler, Sigortalar ve Maden Şirketleri Murakaba Bürosu; b) İş ve * **

Ekonomi Bakanlığı : A.g.e., s. 153. Ekonomi Bakanlığı : A.g.e., s. 150.

İşçiler Bürosu; c) Sanayi Fen Heyeti; d) Beynelmilel İktisadi Mukavele­ ler ve Akitler Bürosu; e) Teftiş Bürosu; f) Kredi İsleri Bürosu, öneril­ mektedir. Bu bürolar arasında Sanayi Fen Heyeti üzerinde, bir miktarda olsa durmak gerekir. Türkiye’nin planlı bir gelişmeye girmesinden sözedildiği ve İktisat Vekaletin’in yeniden örgütlenmesine gidüdiği bir dönemde, ülke ekonomisinin bütününü kapsayacak bir planlamaya yönelik bir örgüt önerilmemektedir. Buna karşılık Sanayi Fen Heyeti’ne, “ sanayüeşme p r o g r amının tatbiki ve devletin umumi sanayi siyasetinin tespit ve ida­ resi” gibi sınırlandırılmış bir planlama işlevi verilmiştir. Daha geniş kap­ samlı bu işlevi, plan daha çok, Amerikalı uzmanlara yaptırıldığını gör­ düğümüz çalışmaya yüklemek istemektedir. Bunun için, yaptırılmakta olan bu çalışmanın içeriğini gösteren bir kısım planın sonuna, ‘'Türkiye İktisadiyatını Tetkik Heyetinin Mesaisi” başlığı altında eklenmiştir. Böy­ le bir kesimin eklenmiş olması, hem bu planın tamamlanmamış bir çalış­ ma olarak görülmekte olmasının hem de plan içinde Sovyetler Birliği uzmanlarının çalışmalarına karşı bir denge kurulmaya çalışılmasının bir kanıtı olarak görülebilir. Birinci Beş Yıllık Sanayi Planının Uygulaması Pamuk, merinos koyunu yetiştirilmesi vb. konularda Ziraat Vekaleti’ne düşen işlevler ile İktisat Vekaleti’nin örgütlenmesine ilişkin olarak ahnacak yasal önlemler şimdüik bir tarafa bırakılırsa, plandaki kararla­ rın uygulanması görevi, iki bankaya bırakılmıştır. 43.953.000 TL. lik programın 41.553.000 TL. lik kesimi Sümerbank, 2.400.000 T L lik kesi­ mi (sömikok cam ve şişe, ile kükürt üretimine ilişkin olarak) T. İş Ban­ kası tarafından uygulanacaktır. T. İş Bankası’na bırakılan işlerin finansmanı, bu kuramca karşılana­ cağı için, planın finansmanının üzerinde durduğu kesim Sümerbank’ça vapılanak. 41,5 milyon TL. lık yatırımdır. Planlanan fabrikalar içinde, Sov­ yetler Birliği’nden ahnacak makina ve teçhizatın 10.515.000 T L lik ola­ cağı hesaplanmıştır. 16 milyon TL. tutan, 8 müyon altın dolarlık Sov­ yet kredisinin geri kalan kısmının, ileride yapılacak enerji programında kullanılması önerilmektedir. O zaman, 31 milyon T L lik yeni kaynak bul­ mak gerekecektir. Beş yıl içinde Sovyetler Birliği’ne borç taksidi olarak geri ödenecek 1,5 milyon T L de buna eklenirse, Sümerbank’a 32,5 müyon T L lik kaynak sağlanması gerekecektir. Bunun için plan bütçeye, heryıl yaklaşık olarak 6 milyon TL. konulmasını önermektedir. Daha önce gaze­ telere yansıdığına değindiğimiz haberlerde de geçen meblağda budur.

Planın uygulamasının, plan metninde öngörüldüğü gibi gerçekleşip gerçekleşmediğini sınamak için. Tablo (46) hazırlanmıştır. Bu tabloda, her kuruluşun temel atma ve üretime başlama tarihleri verilmiştir. Bu tarihler incelendiğinde, planda öngörülen yatırımların üretime geçmesi, 1934 üe 1948 yılları arasında yayılmaktadır. Plan uygulamasının 14 yıla yayılmasının değişik nedenleri vardır. Bunlardan en önemlisi araya ikin­ ci Dünya Savaşı’nın girmesi ve planda yeralmış projelerin yeterince g e ­ liştirilmiş olmaması gibi nedenlerdir. Planm en hızlı uygulanan projeleri, kendir dışındaki dokuma sana, yisi, T. iş Bankası’nm daha önce yeterli çalışmalar yaptığı sömikok, şişe cam üe kükürt fabrikaları olmuştur. Hatta birinci kağıt fabrikasını da. bu çerçeve içinde düşünmek gerekir. Gerçekleşme sırası bakımından ikinci grubu, Karabük demirçelik, Ergani bakır izabe, Gemlik suni ipek fabrikaları teşkil etmektedir. Bunlara program dönemi içinde başlanmış ve savaş öncesinde bitirilebilmiştir. Bunlardan Karabük demir çelik fab­ rikası tüm programın gerçekleşmesi bakımından en kritik kuruluştur. Çünkü kimya sanayiinin gerçekleştirilmesi, büyük ölçüde Karabük’deki tesisin gerçekleşmesine bağlıdır. Karabük’deki tesis savaş öncesinde ger­ çekleşince kimya sanayünin gerçekleşmesi, savaşın güç koşullarına, kal­ mıştır. Selüloz ve I I ci kâğıt fabrikasınında gerçekleşmesinin gecikmesi de, yine savaş koşullan yüzündendir. Gerçekleşmesi en geriye kalan iki kuruluş, Taşköprü’de yapılan ken­ dir soyma tesisi üe Filyos ateş tuğlası fabrikasıdır. Plandaki kendir ve porselen sanayisi kurulmasına ilişkin kararların dayandığı araştırmalar yeterli görülmiyerek, yeni araştırmalara gidilmiştir. Bu araştırmalar sonunda iktisat Vekaleti, porselen sanayiyi yerine ateş tuğlası fabrikalannın kurulmasına karar vermiştir. Ne varki bu tesislerin gerçekleşebümesi için savaş sonunun koşullarını beklemek gerekmiştir. Uzun erim­ de planm sadece bir kararı, başansızhğa uğramıştır. Plan karan paralende Bodrum’da kurulan sünger ticaretini örgütliyecek şirket, 1941 yılında feshedilmek durumunda kalmıştır. Tabloda (46) daki inşaatlann başlangıç ve bitiriliş tarihlerinin karşılaştırşlması, fabrika inşaatlanmn genellikle uzun süreler kapsamadığını, etkin bir örgütlenme ile kısa sürede yapıldığım göstermektedir. 1938 yılma gelindiğinde, planda yer alan 23 fabrikadan yalnızca 4 tanesinin temelinin atılmamış bulunması, yöneticüere, Sovyetler Birliği’nde ilk plan uygulanmasında kullanılmış olan, “dört yılda, beş yıMık plan” sloganım kullanma olanağım vermiştir.* Yukanda de»

Yalçın Küçük: Planlama Kalkınma ve Türkiye, Gerçek Yayınevi İstanbul, 1971, s. 162.

ftiııdiğimiz tüm aksaklıklara karşın, genelde bu plan büyük ölçüde uy­ gulanmıştır. Planı gerçekleştirilecek kuramların seçilmesi ve zaman içinde bun­ ların değişmesi de, ilginçtir. Daha önceki bölümlerde İktisat Vekilinin de­ ğiştirilmesinde bardağı taşıran damla görevini gören kâğıt fabrikası, T. İş Bankası’nca değil, Sümerbank tarafından kurulmaktadır. Celal Rayar, îş Bankası çevresinin gücenmesine rağmen, bu karan “dedikodu olur di­ ye” verdiğini söylemektedir.* Burada kâğıt fabrikası karan, iktidann yapısını anlatmak bakımından ilginç bir örnek haline gelmektedir. T. îş Bankası çevresi, İktisat Vekili’ni değiştirecek kadar güçlüdür. Ama gü­ cünü kullanma biçimi, asıl amacını gerçekleştirmmesini engelliyen bir t opkiyi de birlikte doğurmuştur. Yine bu toblonun üginç bir başka verisi tş Bankası’mn uzun erimde planda kendisine bırakılan alanlan şişe ve onm dışında, devlet kesimine terkettiğini göstermesi olmaktadır. Uygulama tablosunun üginç bir başka sonucu, kurulan fabrikaların kapasitesinin, planda öngörülenden çok daha büyük olmasıdır. Demir cjelik tesisinde bu kapasite büyüklüğü, planda öngörülenin hemen he­ men iki misline varmaktadır. Kapasiteler büyük olmasına karşın, ger­ çekleştirilen üretimler oldukça düşük kalmıştır. Bunda, savaş içi dö­ nemin yedek parça sağlanması vb. konulardaki zorluklan yanısıra, Orta Anadolu’da işçi sağlamakta karşılaşılan güçlükler ve özellikle işçilerin çok yüksek işbırakma oranlan gibi nedenler, etkili olmuştur. Hemekadar Sümerbank bu dönemde kendisine planla verilen kalifiye mühendis, teknisyen ve işçi yetiştirmek gibi görevlerini yerine getirmek konusunda «nemli girişimlerde bulunduysada. tüm sorunlan çözümlemekte yetersiz kalmıştır. Bir yandan kapasite artışları, öte yandan yeterli çalışmalar olma­ dığı için maliyet tahminlerinde yapılan hatalar ve son olarakta gerçek­ leşme süresinin uzaması, planlanan kuruluşların gerçekleştirilmesi için perekli yatırım miktarını artırmıştır. Plandaki tüm bu kuruluşların ger­ çekleştirilmesi için yapılan yatırım miktannın, tam olarak saptayamadık. Planda, Sümerbank’m harcaması için öngörülen miktar 41,5 milyon T L idi. 1938 yılında İktisat Vekili Şakir Kesebir bu rakamın tahakkukunun 10,7 milyon TL. olabileceğinin belirlendiğini söylemiştir.** Asıl gerçekleş­ mesinin, bu değerinde üzerine çıktığını düşünmek doğru olur. Yatırım miktan en önemli artış gösteren kuruluş, Karabük demir-çelik fabri♦' **

Kurtul AJtuğ: “ Celal Bayar Atatürk ve înönüyü Anlatıyor” Tercüman, 14 H a­ ziran 1981. Bilsay Kuruç : İktisat Politikasının Resmi Belgeler! Siyasal Bilgiler Fakültesi Maliye Enstitüsü, Ankara 1964 s. 55.

ham olmufjtur. Planda öngörülen, 10 müyon TL. yatırım değeri* 37,î milyon T L ye çıkmıştır. Yatırım miktarındaki bu artışı gördükten sonra, plan finansmanın nasıl karşılandığı sorusuna eğilmek gerekir. îlk başta planın tek bir dış kaynağı vardır. Oda 8 milyon altm dolarlık, 16,5 milyon TL. lik, Sovyet ler Birliği kredisidir. Daha öncede gördüğümüz gibi, bu kredi faizsizdir 20 yılda Türk lirası olarak itfa edüecektir. Sovyetler bu paralan Türi menşeli mallann ödenmesinde kullanacaklardır. Türkiye, 1 Aralık 1936 ta rihinde *‘H. A. Brassert/ltd. Co.” adlı firma ile demir çelik fabrikası' mn yapımı için anlaşma imzaladığında, aynca bir Ingiliz kredisi sağlı yabilmiştir. Financial Times, bu anlaşmayı şöyle anlatmaktadır*; “Türkiye bu programın tatbikatına hariçten getireceği mallann be­ delini şimdiye kadar işlenmemiş olan maden servetlerinden istihsal ede­ ceği paralarla ödemeyi düşünüyor. Onun içindir ki Türkler, kendi top­ raklarında bulunan bazı madenlerin istihsali ve bunların Londra piyasa­ sında satılması için bizimle “Îngüiz-Türk Comptoir Anlaşması” ismin' taşıyan yan resmi bir kliring sistemi tanzim için müzakereye giriştiler Anlaşma 29.11.1936 da Londra’da imzalandı.” Bu anlaşma ile alman kre di 3 müyon Sterlin, yaklaşık olarak 22 müyon T L dir. Bu miktar Kara bük fabrikasının, tahmin edüen maliyetine eşittir. Oysa fabrika 37,i milyon TL.’na çıkacaktır. Geri kalan kısmı için, 1938 yılında İngiltere’ den alınan 16 Milyon Sterlinlik, yaklaşık 100 milyon LT, 10 yıl vadeli v< 5.5 faizli krediden de bu amaç için yararlanılmıştır. Daha önce sözü geçer İtalyan kredisi gerçekleşmemiştir. Fakat Sovyet kredisi ve İngiliz kre dilerinin demir-çelik finansmanına yönelik bölümü, 52 müyon T L lik bij yekuna ulaşmaktadır. Bu planın, 1938 yılında tahmin edüen maliyeti nin, yaklaşık olarak yüzde 50 sine yakındır. Bu oran oldukça yük sektir. Bu rakamın daha da çoğaltılması yada azaltılması yolunda bazı düşünceler ileri sürülebüir.** Ama kesin olan bir husus demiryollan yapı­ mında olduğu gibi, devletin bu konuda iç istikraza gitmemesidir. Sümerbank, planda bu yönde işaretler olmasına rağmen, tahvil çıkartmamıştır; *• **

B.S.W. Karlinkskl “ Türk Endüstriyel İşbirliği” The Financial Times, 25 Şubat 1937. Sovyet kredisinin tam olarak kullanılıp kullanılmadığını bilmiyoruz. Dokuma fabrikaları, ilk başta öngörüldüğü gibi tümüyle Sovyet’lerden alınmamıştır: Sadece Kayseri ve Nazilli fabrikaları, Sovyetler’den alınmıştır. Diğerleri Avru­ pa’ya ısmarlanmıştır. Bu durumda Sovyet kredisi tümüyle kullanılmamış ola­ bilir. ö te yandan Demir Demirgil: “Memleketimizin Çözülmemiş Meseleleri Devletçilik” Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, sayı 26 Kasım, 1969, s. 22’de, Sov­ yet kredisinin 18 milyon dolara 37 milyon T L ye yükseltilmesinden söz etmek­ tedir. Ayrıca 1938 yılında İngiltere'nin verdiği 16 milyon Sterlinlik krediden bir hafta sonra, Almanya 150 nülyon Marklık bdr kredi önermiştir.

KESİM

DOKUMA SANAYİSİ

Y A R A T ILA N İS M İK T A R I MEMUR İŞ Ç İ

GERÇEKLEŞEN ÜRETİM

TEMEL ATM A TA R İH İ

İŞLETM EYE Y A T IR IM I A Ç IL IŞ GERÇEKLEŞTİR İTA R İH İ LEN K U R U LU ŞLAR

ÜRETİM KAPASİTESİ

1.B AK IR K Ö Y

Tevsi 5/1934

13/8/1934

SÜMERBANK

19900 t o n n u m ara iplik 8425000 m bez

2.KAYSERİ

20/5/1934

16/9/1935

SÜMERBANK

72263 t o n 44826833

ALT KESİM

DÜŞÜNCELER

PAMUKLU DOKUMA 1939

1941

1491500 kg ip lik 8133775 m bez

102

1939 n u m ara m

iplik

bez

• 1939

3.EREĞLİ

20/11/1934

4/4/1937

SÜMERBANK

35.350

to n n u m ara

6.350.000

m

iplik

bez

1.091.100 kg.iplik

24/8/1935

9/10/1937

SÜMERBANK

58.900 to n n u m a ra iplik 23.120.000 m bez

241

1.958.800 kg iplik 13.427.025 m bez

147

25/5/1937

1940

SÜMERBANK İŞ BANKASI Z İR A A T BANKASI

53.590 t o n n u m ara iplik 11.655.000 m bez

1899

1941

226

1940

5.M A LA T Y A

2777

1941

2998945 m bez 1939

4.N A Z İLLİ

1941

3622344 kg iplik 22515233 m bez

1150

2619

?

1.962.000 kg ip lik 4.914.000 m bez

202

3260

KENDİR TAŞKÖPRÜ KENDİR

2/6/1945

7/11/1946

SÜMERBANK

4000

18/10/1935

2/2/1938

SÜMERBANK

1.100.000 kg kamgarn

1946

1949

40

32

to n / y ıl

YÜ NLÜ DOKUMA BURSA MERİNOS FAB. M AADİN S AN AYİİ

KAR ABÜ K D E M İR Ç ELİK FAB.

1941

1939

1.417.753 kg.

9/9/1938

SÜMERBANK

15/8/1934

10/12/1935

İŞ BANKASI

180.000-210.000

to n / yıl

2086

1942 1946

1942

3/4/1937

117

67.350 kg.

815 1176

3132 3693

1941

ZO NG ULDAK SÖMİKOK FAB. ERGANİ B AK IR İZABE FAB.

7/5/1937

?/5/1939

ETİBAN KA DEVREDİLDİ

72.000

to n / yıl

59.645 ton sömikok 1441 ton koktozu

to n / y ıl

9.010 ton/yıl 1940

KEÇİBORLU

1/10/1934

K Ü KÜ R T FAB.

SELÜLOZ S A N A Y İİ

I K AĞ IT FAB. İZ M İT

25/8/1935 (İşletmeye Nisan ayında başlamış)

SÜMERBANK İŞ BANKASI

40—50 ton/gün

6/11/1935

SÜMERBANK

10.540

3.440 ton/yıl

86

to n / y ıl

1220

1942

20

285

1936 yılında Etibank'a devredilmiştir.

1941

1937

14/8/1934

1938 den sonra Ereğli kömür işletmesine devir

1942

1941

10.000

500

9.788 ton/yıl

238

850

1942“

K AO LİN FAB. (İZ M İT )

Mart 1941

SÜMERBANK

3.600 ton/yıl

SELÜLOZ FAB. 6/11/1936 (İZ M İT )

17/8/1935

SÜMERBANK

18.900 ton/yıl

607 to n /yıl

Üstte verilen rakamlara dahil

1945

5.607 ton/yıl 1946

II.K A Ğ IT FAB. İZ M İT

6/11/1936

24/7/1944

SÜMERBANK

11.500 ton /yıl

1. ve II. ci fabrikalar 1946 üretim toplamı 546 15.401 ton/yıl

1939

GEMLİK SUNİ İPEK FAB.

28/11/1935

1/1/1938

SÜMERBANK

300 ton/yıl

1941

235 ton /yıl

89

2188

1946 yılı işgücü rakam­ ları İzm it'te ki kloralkali fabrikası dahil dört fab­ rikayı da kapsar.

1941

333

1938

SERAMİK S AN A Y İİ

BEYKOZ Ş İŞE VE CAM FAB. FİLYOS ATEŞ TUĞLASI

K İM Y A SANAYİİ

ZAÇ Y AG İ (A sit sülfirik) FA8. (KA R AB Ü K )

14/8/1934

29/11/1935

İŞ BANKASI

Planda öngörülen cere camı kısmı kurulmamıştır.

5.338 ton/yıl

1950 1950

1946

1948

SÜMERBANK

14.000 ton /yıl

7.278 ton/yıl

1945

3/7/1943

15/5/1944

SÜMERBANK

19.500 ton /yıl

SÜPER FOSFAT FABRİKASI 3/7/1943 (K A R AB Ü K )

15/5/1944

SÜMERBANK

16.000 ton /yıl

8.000 ton/yıl

48

239

pen­

Planda bulunan porse­ len fabrikasının yerine iktisat vekaleti ateş tuğlası fabrikası kurma kararı vermiştir.

İşgücü rakamları 1946 demir çelik fabrikası rakamları içinde

1945

5.362 ton/yıl 1947

İZM İT KLOR A L K A L İ FABRİKASI

10/7/1938

17/8/1945

SÜMERBANK

2700 2000 1900 900

ton ton ton ton

kireç kaymağı sudkostik klor tuz ruhu

1866 1121 46 137

ton ton ton ton

kireç kay, H ci kağıt sudkostik fatyikası klor İşgücüne dahil tuz ruhu

SÜNGER S AN AYİİ

BODRUM

29/8/1934 şirket kuruluşu

29/8/1934

İŞ BANKASI SÜMERBANK

16/10/1944 te bu şirket tasfiye edilm iştir.

G ÜLYAĞİ S AN AYİİ

İSPARTA

1/10/1934

?/5/1935

İŞBANKASI SÜMERBANK Z İR A A T BANKASI

1945 yılında Tekel Gn.Md.ne devir edilm iş­ tir

Kaynaklar; Hüsamettin Toros: T ürkiy e Sanayi iş letm eleri, İstanbul, 1934; Refik Korkud ve Sevim Y iğitbaş: C u m h u riy et Takvim i, Ankara, (tarihi belirtilm em iş); Süm erbank ü ç A y h k B ülten yıl III, sayı 9 -1 0 . Ankara 1937. s.4; Cemal Kutay; Celal Bayar İstanbul, 1939; Turgut Bayar: L a Türkiye İş Bankasi, Montreux, 1939; Kemalettin Apak, Cevdet A fr ia a d i Mehmet Akın: T ü rk iy e'd e D e v le t Sanayi ve Maadin İş le tm e le ri İzm it 1952; Sümerbank: U m u m i H ey et R aporları, Ankara 1 9 3 3 -1 9 4 5 .

Bu dönemde, Sümerbank müesselerinin kârlılık düzeyi, planın finans­ manında oto f inansm anın payının Celal Bayar’ın 1934 yılı Ulusal Tasarruf haftasında yaptığı konuşmadaki düzeyde olmasını engellemiştir. Celal Bayar’m* umduğu gibi yılda 5-6 milyonluk değil, yalnızca 1-2 milyonluk bir kâr düzeyi oluşmuştur. Amortisman payları da hesaba katı­ lırsa, oto finansman payı, toplam yatırımın yüzde 15’i düzeyine ulaşabi­ lecektir. Bu büyüklükte bir yatırımı yürüten Sümerbank’ın sermayesinin 20 milyon TL. da kalmasına olanak yoktur. Sermaye. 1934 yılında 2580 sâyılı yasa üe 62 milyon TL. na 1937 yılında 3082 ve 3249 sayılı yasalarla, 80.5 milyon TL. na 1939 yılında ise 100 müyon T L ye çıkarılmıştır. Planın yatırımlara üişkin önerilerinin gerçekleşme düzeyini gördük­ ten sonra, örgütlenmeye üişkin planın ikinci kısmında yeralan önerileri­ nin gerçekleşmesini inceliyelim. Örgütlemeye ilişkin önerilerin büyük kesimi, iktisat Vekaleti’nin örgütlenmesindeki değişikliklerdir. Bunlar 27 Mayıs 1934 tarihinde 2450 sayılı iktisat Vekaleti Teşkilat Kanunu’nun çıkarılmasıyla uygunmışlardır. Örgütlenmeye üişkin ikinci önemli öneri, ihracatçıların davranışla­ rına karşı üreticüerin tarım satış kooperatifleri içinde örgütlenmesiydi. Bu hususta 1935 yılında arka arkaya çıkarılan 2834 sayılı Tarım Satış Kooperatifleri ve 2836 sayılı Tarım Kredi Kooperatifleri yasasıyla uy­ gulamaya konulmuştur, inceleme dönemimizin dışına çıkan bu gelişme­ ler üzerinde, burada ayrıntılı olarak durulmıyacaktır. Bu planın uygulamada iyice belirginleşen bir özelliğine değinerek, uygulama konusunu sonuçlandıralım. Planı betimlerkende üzerinde dur­ duğumuz, planın yeni eklemlenmelere açık olma özelliği uygulamada ken­ dini göstermiş, bu planın yanısıra üç yıllık bir maden planı, kısa bir süre sonra da 1936 yılında ikinci Sanayi Plam’nın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Ne varki birinci planın yeni eklemlenmeleri kabul etmeğe açık olması, aynı zamanda onun bir şansı olmuş, uzun süre uygulamada kal­ masına da olanak sağlamıştır. b. 1931-1934 Döneminde Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı Dışındaki Devlet Sanayi Kuruluşlarındaki Gelişmeler : inceleme dönemimiz içinde, “ devlet” sanayi kuruluşlarının gelişimi denilince genellikle anlaşılan, Birinci Beş Yıllık Sanayi Planı kapsamı içindeki sanayiler olmuştur. Böyle bir yaklaşım, devletin Türkiye’nin *■

Nazmi Sevgen: A^g.e., a. 57.

sanayileşme çabasındaki rolünü oldukça dar bir kapsam içine algılamak olacaktır. Oysa çok uzun süreden beri devletin içinde olduğu değişik üre­ tim, faaliyetleri vardır. Bunlardaki gelişmeleri de, kısaca da olsa, ana­ lizimize katmakta yarar vardır. Ancak bu halde, devletin bu dönem sa­ nayileşmesindeki payını, daha iyi kavrayabiliriz. Bu bölümdeki gelişmeler sayılırken, T. İş Bankası’nın iştiraklerine de yer verilecektir. Bunun değişik gerekçeleri vardır. Bir kez T. îş Bankası’nın yönetim kadrosu, iktidarda çok önemli etkilere sahiptir. Bi­ rinci Beş Yıllık Plan’da, bu bankanın sanayi işletmelerine yer verilmiş­ tir. Ayrıca bu dönemde kurulan T. Iş Bankası işletmeleri, daha sonra büyük ölçüde, devletin eline geçmiştir. Bu bölümde yer alacak konular, şu alt başhklar halinde toplanabilir, a) T. îş Bankası kuruluşları ve şeker sanayiinde olan gelişmeler; b) İnhisarlar (tekel)’m sanayi kuruluşlarındaki gelişmeler; c) Milli savun­ mayla ilgili sanayi işletmelerindeki gelişmeler; d) Devletin elinde örgüt­ lenen demiryolu ve denizyolu taşımacılığının gerektirdiği sanayi kuru­ luşlarındaki gelişmeler. Bu alanlardaki gelişmeleri kısaca görelim. T. Iş Bankası’nın planda sözü edilenler dışındaki faaliyetlerini; a) Zonguldak kömür havzasındaki maden işletmeleri; b) Dokumacılık ala­ zımdaki girişimleri; c) Şeker sanayimdeki girişimleri, diye üç grupta tophyabiliriz. T. îş Bankası Zonguldak havzasındaki madencilik faaliyetlerini dört şirketle yürütüyordu.* Bu şirketlerden birincisi 1926 yılında Zonguldak’ta 1 milyon TL. sermaye ile kurulan Maden ve Kömür İşleri Anonim Şirketi (TÜRK-ÎŞ) tir. Birinci Beş Yıllık Plan’da îş Bankası’na görev olarak verilen semikok fabrikası ve daha sonra eklenen, briket fabri­ kası, bu şirketin imtiyaz alanında kurulmuştur. İkincisi 1 Nisan 1929 da üç milyon lira sermaye üe kurulan, yüzde 51 hissesi İş Bankası’na yüzde 49 hissesi Ereğli Kömür işletmesine ait olan. Kozlu Kömür İş­ leri Türk Anonim Şirketi (KÖMÜR-ÎŞ)’tir Daha sonra, muhtelif mües­ sese ve eşhasa ait Kilimli Şirketi’ni ve 1934 yılında da Kireçlik istis­ mar mıntıkasını işleten. Kireçlik Şirketi’ni satın almıştır, incele­ me dönemimizde Iş Bankası bu işletmelerde, bazı mekanizasyon vs modernizasyon yatırımlarına gitmiş ve kömür alanımdaki faali­ yetleri Birinci Beş Yıllık Plan’daki ‘‘Sömikok” yada daha sonra çok kullanılan adıyla “ Antrasit” fabrikasının kurulması görevinin, İş Bankası’na verilmesinin gerekçesini teşkil etmiştir. Bilindiği gibi daha •

Kömür H a v z a s ın d a Türkiye îş Bankası: 1926-1937 Devlet Basımevi, 1937 ve Türkiye tş Bankası’nın On Y ılı: 1924-1934, Ankara, 1935.

mmraki yıllarda, havzanın tümü, bu kuruluşlarla birlikte devletin eline KPçccektir. T. îş Bankası’nın dokumacıhk konusundaki girişimleri. Yüniş ve l|M-kiş fabrikalarıdır. Yüniş fabrikasını İş Bankası kurmamıştır. Ankam’da daha önce kurulmuş fakat iyi yönetilememiş bir fabrikayı satın ıılarak işletmiştir.* İpekiş’i ise, 4 Mayıs 1930 tarihinde kurmuştur.** Her İki kuruluşta inceleme dönemimiz içinde faaliyetlerini sürdürmüşlerdir. T. İş Bankasının, Türkiye’nin sanayileşme deneyimi sırasında ençok edilen ve siyasal gerilimlere neden olan girişimleri, şeker sanayisi II/.(irine olanlardır. Kuruluşu Uşak Şeker Fabrikasından sonra olmasına karşın, ük işletmeye açılan şeker fabrikası olan Alpullu’nun yüzde 78 lılrtsesini İş Bankası elinde tutuyordu. Diğer hisseleri, T.C. Ziraat Bankası Trakya İl özel İdareleri ve özel kişiler arasında dağılmıştı. Alpullu fabrikasının başanlı olması üzerine îş Bankası iki büyük şeker fabrikası girişimine daha atıldı. kM zü

İlk girişim, Eskişehir fabrikasıdır. “Fabrikanın kurulmasına, 1 Ekim 1932 tarihinde karar verilmesinden ve iki ay kadar devam eden çeşitli «•tüt ve tetkiklerden sonra, 8 Aralık 1932 tarihinde Masehinenfabrik Huckau R. W olf Aktien Gesellschaft Magdeburg adlı Alman firmasına, fabrikanın siparişi verilmiştir. 1 Şubat 1933 tarihinde temeli atılan fab­ rikanın montajına. 1 Nisan 1933 tarihinde başlanılarak, geceli gündüzlü altı buçuk aylık yoğun bir çalışmayla 20 Ekim 1933 tarihinde faaliyete geçirilmiştir. Üç hafta süren deneme kampanyasından sonra, 5 Ara­ lık 1933 tarihinde resmen açılmıştır.” *** Böylece İsmet İnönü'nün Sovyetler Birliği’ni ziyareti sırasında, bu ülkeye sağlanacak krediyle ya­ pılması sözkonusu olan, şeker fabrikası, Almanya’ya ısmarlanarak ger­ çekleştirilmiş oluyordu. Eskişehir şeker fabrikası, 3 milyon lira serma­ yeli Anadolu Şeker Fabrikası Türk Anonim Şirketi tarafından kurul­ muştu. Ve bu şirketin hisse senetlerinin yüzde 51 ri İş Bankasına, yüz­ de 24,5 ğu T.C. Ziraat Bankası’na, yüzde 24,5 ğu da Sanayi ve Maadin Bankası’na aitti. Eskişehir şeker fabrikasının, inşaatı biterken, Turhal şeker fabri­ kasının temeli atılıyordu. Bu fabrikanın hemen inşaatına geçilmesinde, şeker ithalatım ikame etmek kadar, Aivrupa’da gergin siyasi ortam ve

•*•

İş Bankas

••

“ Memleket İktisadiyatını Koruma Kararnamesi” Hakimiyeti Milliye 17 K a­ sım 1931. Falih F ilin : “ Esaslı Bir Tedbir” Hakimiyeti Milliye 17 Kasım 1931, Yakup Kadri; “ Milli İktisat Mücadelesi” Hakimiyeti M illiye 20 Kasım Burhan A saf: “ Kararname” Hakimiyeti M illiye 17 Kasım 1931.

1931. •** •**• ***** • •• •• ’

Burhan A sa f : A ^ jn . Burhan Asaf: “Bir Tetkik” Hakimiyeti Milliye 17 Kasım 1931. Musa “İthalatın Tahdidi: Bursa Sanatkarlarını' Faaliyete Getirdi” Hakimi­ yeti Milliye 27 Kasım 1931. ‘İk tisa t Seferberliği” Hakimiyeti M illiye 23 Kasım 1931.

milel mübadelenin nazımlığına terk etmek, o memleketin harabisine göz yummak olur... Menkul kıymetlerden bağlıyarak, tüm servetlerin ecnebilere geçmesine kadar varabilir. Bu adeta ferdin kendi kendini idare ederken, emekçi mevkiine düşmesi vaziyetine benzer” diyerek kararnameyi savunmuştur.* Ordu Mületveküi Ahmet İhsan Bey** “bence bu tedbirlerin en ııkılane noktası ani ve gizli ortaya çıkarılmasında, harice ihsas ettirilınemesindedir” dedikten sonra, kararnamenin uygulanmasında ortaya yıkabilecek sorunları, üç grupta toplamaktadır; a) Bürokrasi yolsuzluk yapmak suretiyle “bu beyannameleri, vagon vesikasına” döndürebilir, b) İhtikar artabüir. Şimdiden “ihtikârın İstanbul’da arttığım haber veri­ yorlar, esnaf fiyatı artırıyor.” c) Kaçakçıhk “mutlaka kârlı bir nimet olacaktır. Kaçakçılıkla köylünün altınları Suriye’ye geçiyor” . Manisa Milletvekili Turgut Bey*** bu eleştirilere şunları ekliyordu. Tatbikat meselesi çok mühimdir, “...memleketin birçok yerlerinde ihtikar başla­ dığı, hüe ve desiseler için yeni dolaplar kurulmakla olduğu işitilmekte­ dir. îdari hatalar sahtekarhğı kolaylaştırıyor” dedikten sonra “memle­ kette sahte sanayiin tesisine çalışırsak, memleketin kontenjanlarından istifade ederek sahte servetlerin teessüsüne meydan verirsek, bu cidal­ den menfaat yerine zarar göreceğimizi mutlaka bilmeliyiz” diye ekle­ mektedir. Kocaelli Milletvekili Sim Bey**** bu kararnameyi “memlekete büyük sermayedarlarm ve sermayelerin gelmesine sebep” olacağı için olumlu bulurken, uygulamadan yakınmakta, kontenjan listelerinin yan­ lış düzenlendiğinden, limanlar arası dağılımın yetersizliğinden, ve ihtika­ ra neden olup fiyatları yükseltiğinden, bu yolla “buhran zenginleri” çı­ kacağından ve bunların da paralarmı yurt dışma kaçıracaklarından söz etmiştir. Uygulamada kaygı duyulan bu konuların, kısmende olsa gerçekleş­ tiği anlaşılmaktadır. Kontenjanları saptayan, Gümrük Umum Müdürü, Sanayi Umum Müdürü- Ticaret Umum Müdürü, Varidat Umum Müdü­ ründen oluşan komisyonda, Sanayi Umum Müdürü olarak bulunan A. Şerif Önay***** böyle bir uygulamaya örnek olarak, Sütlüce’de kurulan tasviyehaneden söz etmiştir. Romanya’dan arıtılmış benzine, bir miktar yağ katarak, getiren bir girişimci, Sütlücede bunu tasviye ettiğini söyliyerek, hammadde izniyle kontenjan dışı benzin ithal etmiştir. Bu örnek­ leri daha da artırmak olanaklıdır. •> T.B.M.M. A.g.e., s. 36, •* T.B.M.M. A.g.e., s. 43, ••• T.B.M.M. A-g.e., s. 55, »*** T.B.M.M. A,g.e., s. 56, •••** 17 Temmuz 1976 tarihinde Ahmet Şerif önay’la yapılmış mülakattan.

Bir ay süreli birinci kontejan kararnamesinin yerine İkincisi hazırnırken, eleştirilerinde etkisiyle, kontejan sisteminde bazı değişiklikler ya­ pıldı. 11940 numaralı kararnameye ek olarak, 9 Aralık 1931 tarihinde yayınlanan 11986 numaralı ikinci kontenjan kararnamesi üq aylık kon­ tenjan listeleri getiriyordu. Bu kararnamenin diğer özellikleri şöyle özet­ lenebilir.* “a) 11940 numaralı kararnamenin birinci maddesinde yazılmış bulu­ nan iptidai maddeler, yeni kararnamede üç kışıma ayrılmıştır. Birinci kısım, münhasıran sanayide kullanılan iptidai maddelerdir ki bunlar teşviki sanayiden istifade ile mukayyet değildir. Bunlar A listesine ko­ nulmuş olup kontenjana tabi olmaksızın ithalleri serbest bırakılmıştır. İkinci kısım, teşviki sanayiden istifade eden müesseselere mahsus madde­ ler olup, muafen ithalleri İktisat Vekaleti’nce tasdik edilmek şartile, kon­ tenjana tâbi olmadan memlekete girmelerine müsaade olunmuş ve “B” listesine konulmuştur. Üçüncü kısım, sanayide kullanıldığı gibi başka yerlerde de istihlâk edilen maddeler olup, “A ” ve “B” listelerinde yazılı olmıyan bu eşyanın, kontenjan listesi mucibince memlekete ithallerine müsaade olunmuştur. b) İstihsale yarayan makine, teçhizat ve tezgâhlarla alât ve edevat ve yedek parçaların, kontenjan haricinde memlekete sokulmasına mü­ saade edilerek, bunlar için bir “ C” listesi yapılmıştır. c) İhracat maddelerinin ambalajlarına yarıyan eşyanın kontenjan haricinde memlekete girmelerine müsaade ehilmiş olup, bunlar ‘‘D” lis­ tesine konulmuştur. d) Umumi sıhhati alâkadar eden ilâç ve malzeme iki kışıma ayrıla­ rak, “ E ” listesine konulan birinci kısmın ithali serbest bırakılmış ve “F ” listesi içine alınan diğer kısmının da Sıhhat Vekâleti’nin tasdikiyle kontenjan harici memlekete girmesine müsaade edilmiştir. e) Zirai istihsali ıslaha n;ahsus tohum ve fidanlar ve haşaratla mü­ cadeleye yarıyan malzemenin, İktisat Vekâleti’nin tasdikiyle kontenjan haricinde girmesi kabul edilerek, bunlar “G” listesine alınmıştır. f) Gümrük tarife kanununun, gümrük resminden muaf olan eşyaya ait 4,5 ve 6 mcı maddelerinde zikredilen emteanm ekserinin kontenjan harici ithaline müsaade olunmuştur. g) Maarifin inkişafına yarıyan kitap ve aletler, kontenjan harici ola­ rak ithal edilmek üzere “ H” listesine konulmuştur. *

“ Türkiye’de Kontenjan Sisteminin Tekamülü” Sümerbank Üç A ylık Bülten, Sayı 6, sene I I s. 16.

h) Kolipostal olarak gelecek eşyanın, kontenjan listelerine mahsu­ ben ithali kabul edilmiştir. i) İnhisar işleten müesseselerin getirecekleri, inhisar mevzuuna ait eş­ yanın. kontenjana tâbi olmadan ithallerine müsaade edilmiştir.” İkinci kararnamenin, yapı olarak, ülkenin izlediği ekonomik politi­ kaları daha iyi yansıtabilecek özelliklere sahip olduğu görülmektedir. Buna rağmen yinede, zaman zaman değişikliğe uğramıştır. Bunlardan en önemlisi, 9 Ocak 1932 tarih v e , 12131 sayılı kararname ile tarımsal gelişmeye ilişkin, tarımsal mücadele ilaçları, damızlık hayvanlar vb. nın, Horbest ithaline müsaade edilmesidir. Ayrıca kontenjan uygulamasının ortaya çıkardığı yan etkileri azaltacak yasalar hazırlanmıştır.* 7 Ocak 1932 tarihinde “Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair” 1918 sayılı yasa T.B.M.M. de kabul edilmiştir. Böylece kontenjan sistemi, diğer önlem­ lerle tamamlanmaya çalışılmıştır. İkinci kontenjan listesinin süresinin dolmasına yakın, basında, "müfit netice vermediği için kontenjan listeleri tanzimi usulünün terkedileceği hakkında haber..” lerin yayıldığı anlaşılmaktadır.** Hükümet bu şayialanın doğru olmadığını bildirerek ve 20 Şubat 1932 tarihinde 12266 sayılı kararname ile üçüncü kontenjan listesini yaymlıyacaktır. Üç aylık bir kontenjan listesine sahip olan bu kararname- büyük ölçüde, ikinci kararnameye benzer bir yapıdadır. İstanbul’daki dış ticaret çevrelerinin rahatsızlığı sürmektedir. Mart ayında ismet İnönü hükümetinin çekileceği yada bakanlarını değiştire­ ceği konusunda haberler yayılmıştır. :* ismet İnönü, Anadolu Ajansı’na verdiği; “ benim hükümet riyasetinden çekilmemi icap ettiren hiç bir sebep ve zaruret yoktur... Kabine arkadaşlarından hiçbirinin dahi, ben­ den ayrılmalarını icap ettirecek bir sebep yoktur**** beyanatıyla söy­ lentileri yalanlamıştır. Aym günlerde Hakimiyeti Milliye gazetesi’nde Falif Rıfkı [Atay] “Cumhuriyet iktidarının istikrarsızlığı havasını yay­ mak isteyenler, en münasip zaman olarak, mali ve iktisadi kararlarımızı tesbit edeceğimiz devrenin arifesini intihap etmişlerdir” ***** diye yazarak, *' ** ***

“Kaçakçılık Kanunu Dün Meclise Verildi” Hakimiyeti 3Iilliye 25 Aralık 1931. “ Kontenjan Listesi” Hakimiyeti Milliye, 19 Şubat 1932. Hakimiyeti Milliye 20 Mart 1932 tarihli sayısında “ tekzip” başlığı altında, “İs­ tanbul’da yayınlanan “ Haber” Gazetesinin ecnebi mehafiline gelen malumata atfen yazdığı, ismet Paşanın istifa haberini” yalanlıyordu. **** “Başvekilimiz ismet Pş. Hazretlerinin Anadolu Ajansına Beyanatı” Hakimiyeti Milliye 24 Mart 1932. ***** Falih Rıfkı: “Başvekilimizin Beyanatı” Hakimiyeti Milliye 22 Mart 1932. Haki­ miyeti Milliye’nin 24 Mart 1932 tarihli sayısında “iktisat Demagojisi” başlıklı yazıda “iktisadi meselelerden demagoji unsurlarını çıkarıp atmak, halkı hangisi olursa olsun fikri sabitlerden korumak Türk gazetecilerinin vazifeleridir.” diye yazıyordu.

bu söylentileri çıkarmış olanları kınıyordu. Hükümet, aleyhindeki söy­ lentilerin yoğunlaştığı bu günlerde, 22 Mart 1932 tarihinde, yayınladığı 12442 sayılı kararname üe, 11940 sayılı kararname çıkmadan önce si­ pariş edilmiş ve bedelleri döviz olarak ödenmiş malların memlekete so­ kulmasına izin vererek, şikayet konularından birini ortadan kaldırmış oluyordu.*' Üçüncü kontenjan listesinin uygulanmakta olduğu bir dönemde, hü­ kümet takas uygulamasının kapsamım genişletecek “ Takas Komisyo­ nu Teşkili Hakkındaki” Kanun tasarısını» T.B.M.M.’ne sundu. Hükü­ metin, takas uygulamasının kapsamının genişletmeğe karar vermesinde, şeker, kahve ve çay gibi malların fiyatlarında, kontenjan uygulaması dolayısıyla, bir artış meydana gelmesinin etkili olduğu anlaşılmaktadır.** Bu konuda basında çıkan yazılar üzerine Mustafa Şeref Özkan, bu mad­ delerin tütün ve buna benzer maddelerle takasının yapılabileceği ve pa­ halılığının önleneceğini söylemiştir.*** Takas Komisyonu teşkili hakkındaki tasarıya göre**** icra Vekilleri Heyeti’nce atanacak bir Umumi Katip ile Dahiliye, Maliye, Gümrük ve inhisarlar, Nafıa, iktisat, Ziraat Sıhhat ve içtimai Muavenet Vekaletle­ rinin “A ” serisinde bulunan memurlarıyla, Milli Müdafaa Vekaletinin göstereceği kişiler arasından, icra Vekilleri Heyeti kararıyla atanan bi­ rer azadan ve merkezleri Ankara’da bulunan müli bankalarca, seçile­ cek birer mümessüden, oluşan bir komisyon kurulacaktı. Bu komisyon “ bedeli. Devlet bütçesüe, hususi, mülhak bütçelerden ve amme müesseseleri (Darülfünun gibi) ile menafii umumiyeye hadim müesseseler (Hüâliahmer, Himayei Etfal gibi) bütçelerinden veya imtiyazlı müessese ve şirketler tarafından, ödenmek suretile. ecnebi memleketlerden ithal edilecek eşyamn satın alınmasına ait talep ve teklifleri toplamak ve icabında mübayaadan mütevellit her türlü mesuliyet bütçesinden tediyat yapan daireye ait olmak şartile, icra Vekilleri Heyeti karariyle takasa tâbi tutmak ve icra Vekilleri Heyetince bu işlerle alâkasından dolayı tensip olunacak diğer hususlarla iştigal” etmekle görevlendirilmiştir.***** Bu kanun tasarısı dolayısıyla, kontenjan uygulaması T.B.M.M.’de yeniden eleştiri konusu olmuştur. Takas komisyonu yasası da, 11940 nu­ maralı kararname gibi, “kabiliyeti tatbikiyeyi haiz” olmamakla eleştiril-

**■ »** **** ** ** *

“ Yeni Bir Karar” Hakimiyeti Milliye 28 Mart 1932. Burhan A saf: “ Andriyadi Efendi ve İktisat” Hakimiyeti Milliye 7 Mayıs 1932. “ Şeker için Tedbir” Hakimiyeti Milliye 5 Mayıs 1932. T.B.M.M.; Zabıt Ceridesi 1: 50, 21.5.1932, C: 1, s. 192-193. T.B.M.M.; Zabıt Ceridesi î : 50, 21.5.1932, C: 1, s. 192.

iniştir.* Manisa Milletvekili, Refik Şevket Bey** “bunun kadar tereddüt­ lü ve tatbiki itibarile tehlikeli bir kanunun henüz müzakeresinde” bulunmadım, dedikten sonra tasarıyı “ticari işlere gireceğiz, gelen­ lerle gidenler arasında tavassut edeceğiz, alıcı satıcı frenkler ara­ sında delâlet edeceğiz. Öyle olacakkı hangi daire iş görecekse, o dairenin bütçesindeki sarfiyata o komisyon karar verecek. Hülâsa öyle işler ola­ cak ki, zaten Türkiye hakkında yavaş yavaş teessüs eden bataet ka­ naati, bu sefer nihaet atalet kanaati şekline girecektir... Bu komisyon etrafında birçok mutavassıtların türiyeceği ve dolayisiyle iş eshabmm dedikodularının, bu Meclis koridorlarına kadar inikâsmı şimdiden görü­ yorum.... Görüyorsunuz ki, esbabı mucibem, iktisadi olmaktan ziyade tamamiyle iş görmemekten doğacak hadisatın ıstıraplarını duyan bir ru­ hun kaygularmın ifadedir.” diye eleştirmektedir. Eleştirilerin yoğun­ laşması üzerine “ gerekli hazırlıkların” yapılması için tasarının, müzake­ resi bir hafta ertelenmiştir.*** Tasarının T.B.M.M.’de müzakeresinden iki gün önce C.H.P. Grubu toplanarak “ kontenjan usulunün devamı lüzumuna” karar vermiştir.**** Grup toplantısını. Hakimiyeti Milliye, şöyle anlatıyordu. “Grup azalanndan bazılarının kontenjan sistemi ve memleketteki pahalılık meseleleri hakkmdaki suallerine İktisat Vekili tarafından veri­ len izahat üzerine [şu] neticelere varılmıştır; 1. Kontenjan usulünün, dünyanın umumi buhranlı vaziyeti karşısın­ da, memleketimizi buhran tesiratmdan imkan derecesinde muhafazaya yarar bir tedbir olduğu ve bu usulün devamı lüzumunda ittifak bulun­ duğu görülmüştür. Bu usulden elde edilen neticelere göre tatbikatın te­ kamül ettirilmesi, şeker ve kahve gibi bazı maddelerin takas mukabilin­ de kontenjan haricinde bırakılması, vaziyete mutabık bir tedbir olarak mütealea olunmuştur.

2 — Kontenjan usulünü, istismar suretiyle, hayat pahalılığı tevli edecek ihtikar hareketlerine karşı, mevcud kanuni hükümlerin memur­ lar tarafmdan daha sürat ve şiddetle tatbikine devam olunması ve me­ murların ihtikarla mücadelede daha müessir olabilmesi için müstehlik­ lerin daha büyük bir alaka üe teşriki mesailerinin temini...”

* *r *** ****

T.BJM.M. A.g.e., T.B.M.M. A.g.e., T.B.M.M. A.g.e., “ c h p Grubunda”

î : 46, 12.5.1932, C: 1 s. 115. I : 46, 12.5.1932, C: 1 s. 116. î : 46, 12.5.1932, C: 1 s. 118. Hakimiyeti Milliye 18 Mayıs 1932.

19 Mayıs 1932 tarihinde tasarı, T.B.M.M.’de görüşülürken, yapılan ele tirilere rağmen, kabul edilerek yürürlüğe girdi.* Fakat bu eleştirilerin yankısı, bir süre daha basın organlarını işgal etti. Falih Rıfkı [Atay] ‘'‘kontejan meseleleri ortaya atılırken, millet vekillerimizin ve hükümet adamlarımızın kusurları ve noksanlan ıslah teklifleriyle, haricin esas tedbire olan aleyhtarlığım, birbirine asla karıştırmamak lazımdır... bü­ rokrasi kusurları kolaylıkla ıslah olunabilir.” ** diye, kontenjan uygula­ masını savunacaktır. Tüm bu tartışmalar sırasında yalnız Burhan Asaf [Belge] sorunu gerçek boyutlarıyla, ortaya koyabilmiştir. Belge’ye göre “İnhisar ve inhisanmsı hareketler, kontenjan işinin mahiyetinde mündemiçtir. Kontenjan miktarının otomatik bir suretle genişleme­ si yahut daraltılması, inhisarcılık ve [ihtikarcılık] yolunda baş gös­ terecek tüccar hilelerinin önünden değil, ancak arkasından gelebilir. Çünkü Türkiye milli iktisadiyatının mevcut cihazı, hesaba, rakam ve listeye gelen bir ileri ve devlet nazarları altında organize olun­ muş cihaz değildir. Temamiyle geri ve şu sahadaki bugünkü tüccar­ ları yarın büsbütün başka bir saha da görülecek kadar oynak ve emniyetsiz bir cihazdır... Şunu unutmamak lazımdır ki, bütün bun­ lar, usullerden ibarettir. Usul bir silahtır. Tek başına, hiç bir şey ifade etmez. Bir hedefe tevcih edilir ve iycap ettiği gibi kullanılırsa neticeyi verir... Hedefimiz nedir?... Ne kontenjan ne de clearing usulleri bu malum olan bünyenin, malum ve geri strüktiirünü (uzvi­ yetini) zorlayarak ondan mucizeler çıkaramaz... Asıl hedefimiz, geri iktisat bünyemizi, kontenjan ve takas usullerinin dizginlerine alarak ondan, en kısa bir müddet zarfında bütün manasıyla ileri ve bütün manasiyle müstakil bir bünye yapmaktır. O zaman mesele değişir. Çünkü o zaman hem kontenjan hem takas silahlan, hedefli silahlar mahiyetini alırlar. Fakat o zamanda bunlann arkasında ve bir ra­ kamlar aleminin içinde; milli iktisat planı ve bunun teferruatı, yani milli kredi plânı, milli ziraat planı, milli sanayi planı, milli ihtiyaç planı vs., belirir. İşte o zaman bütün bu usuller iyi ve bütün bu usul­ ler müsmir olur..” *** *

** ***

T.B.M.M.’deki görüşmede, İktisat Vekili bu komisyonun teşkilinin, diğer ülkelerin uygulamasından esinlenildiğini, şu sözleriyle anlatmıştır. “Diğer devletlerde, hususi ticaret teşekküllere tâbi olmuş olduğu için, kendi aralanndâ takaslarını bizzat tahakkuk ettirmektedirler. Maateessüf memleketimizde hususi iktisat, teşekküllere bağlı olmadığı için bunu tahakkuk ettirmekte büyük müşkülat vardır. Fakat elimizde devlet iktisadı olarak, ehemmiyetli bir miktar mevcut­ tur’ " bundan yararlanmalıdır. T.B.M.M.: Zabıt Ceridesi, I: 49, 19.5.1932, C: 1 s. 175. Nitekim İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası, Y ıl 48, No 7, Temmuz, 1932 sayısında Hamburg’da Ticaret Odası’nın “beynelmilel müba­ dele ve ecnebi kambiyo takas şubesi” açmış olduğunu, haber vermektedir. Falih Fıfki; “Kontenjan” Hakimiyeti Milliye 21 Mayıs 1932. Burhan Asaf: “Kontenjan ve Clearing” Hakimiyeti Milliye, 6 Mayıs 1932.

Kontenjan uygulaması, 20 Haziran 1932 tarihi ve 13019 sayılı kar.ımame ile, Teşviki Sanayi Kanunu’ndan yararlanan fabrikalara yeni l olaylıklar sağlayacak bir biçimde geliştirilmiştir.* Temmuz ayı içinde, l.oııtejan uygulamasında yeni değişiklikler yapılmıştır. Bunların en ı>m;mlisi, daha önce değindiğimiz, devletçilik uygulamasına ilişkin olaı:ık T.B.M.M.’den bir hafta içinde geçirilerek yasallaşan sekiz tasandan lıifi olan. 2. Temmuz 1932 tarih ve 2054 sayılı “Çay, Şeker ve Kahve lı halatının Bir Elden İdaresine Dair "yasadır. Bu yasa ile hükümete "halen mevcut vergi ve resimlere ilâveten mali bir menfaat gayesi tâ­ ki p edilmemek şartile” çay, şeker ve kahvenin memlekete ithal işlerini lıir elden idare ettirme yetkisi veriliyordu. “Ancak işbu maddeleri mem­ lekete ithal etmek istiyenlere, ithal edecekleri maddelerin kıymetine muadil olarak hükümet tarafından tayin edilecek Türk malı çıkarmak şarI ile mezuniyet” verilebilecekti.** Meclis müzakeresi sırasında bu yasanın, ihtikâra mani olunmaması yüzünden çıkanldığımn söylenmesi üzerine, İktisat Vekili kanunun ana amacım şöyle anlatmıştır***, “benim kanaatimce, bu üç mal üzerinde ih­ tikâra sebebiyet verecek hiç bir vaziyet hasıl olmamıştır. Şeker için yazıldı ve şeker için daima memleketin ihtiyacına tevafuk edecek şekil­ de ithalâta müsaade verilmiştir. Çay için esasen mevzubahs olmamıştır. Kahve için tevziattan mütevellit mahalli şikâyetlerden başka, şikayet İnhisarlar

Yasa tasarısı T.B.M.M. görüşülürken, genelde, özel kesimi savun­ masıyla ile dikkati çeken, Kocaeli mebusu Sırrı Bey’in bile tepki göster­ miştir: “Bu kadar yükü üstüne aldıktan sonra, İnhisar İdaresi, niye şirket kurmak lüzumunu” hissetmiştir diye sormaktadır. Bu soruyu, Gümrük ve İnhisarlar Vekili Ali Rana Bey: “ Tütün inhisarı idaresi inhisar işini, İşletmekle meşğuldur. Fakat hariçte, rekabet sahasında muvaffak olmak için o kadar ehliyet gösteremiyor ve bunun içinde hususi teçebbüslerden kuvvet almak istiyor..” diye yamtlıyacaktır.** Şirket iki yıl sonra, 1936 yılında kurulabilecektir.*** İnhisarlar İda­ resi yanısıra T. İş Bankası ve T.C. Ziraat Bankasıda katılacaktır.**** Şirke­ tin kredi ihtiyacının dörtte üçünden çoğu, Ziraat Bankası’nca karşılana­ caktır. ***** Bu örnek, ilginç bir şekilde, Cumhuriyet yönetiminin dış ticareti dev­ letleştirmek bir yana, zaman zaman, devletin denetimindeki kesimleri, Mrketleştirerek özel kesime açmak eğiliminde olduğunu ama iktidarın İtendi iç dengesi içinde, bu açılmanın T. İş Bankası düzeyinde kaldığını göstermektedir.

•' T.B.M.M.: A.g.e., s. 74. ** T.B.M.M.: A.g.e., s. 76. •** “ Tütün Limited Şirketi Hazırlıkları” Cumhuriyet, 15 Ocak 1934, •*** Turgut Bayar: A.g.e., s. 172. ***** T.C. Ziraat Bankası, 1888-1938, s. 89.

Cumhuriyet hükümetleri bu dönemde, başta demiryolu olmak üzera karayolları ve kentsel altyapı oluşturmakta, önemli atılımlara girişmil ]erdir. Türkiye Belgesel İktisat Tarihi dizisinin başka ciltlerini oluştura cak bu konular üzerinde, bu bölümde fazla durulmayacaktır. Burad< daha çok, bu hizmetlerin üretilmesinde ki örgütlenmeye yapılan, devla müdahalelerinden söz edilecektir. İnceleme dönemimizde bu konuda olaı gelişmeleri üç alt başlık içinde toplıyabiliriz; a) deniz taşımacılığındj devlet müdahalesinin gelişimi; b) Demiryolu işletmeciliğinde olan geliş meler; c) Alt yapı hizmeti sunan yabancı şirketlerdeki devletleştirme ler. a. Deniz Taşımacılığında Devlet Müdahalesinin Gelişimi : Deniz taşımacılığında Cumhuriyet sonrasındaki devlet müdahalesi1 nin gelişme biçimi, sanayi kesiminde de “ devletçiliğin” gelişimini dah^ iyi anlamaya yardımcı olacak özellikler taşımaktadır. Bu nedenle aynnj tılı olarak incelenmesinde yarar vardır. Sanayi alanında gördüğümüz 1929-1931 yılları arasındaki kısa süren korumacüık dönemi, deniz taşı macılığmda, 1926-1932 yıllan arasında, oldukça uzun süre sürmüştür Bu sürede korumacılığın ortaya çıkardığı sorunlara çözüm bulmak için deniz taşımacılığında devlet işletmeciliği ortaya çıkmıştır. Sanayi kesij minde, kısa sürdüğü ve devlet işletmeciliği hızla geliştiği için, açıkça gözlemlenemiyen sorunlar, deniz taşımacılığında açıkça gözlenmişti!’ Deniz taşımacılığında devlet işletmeciliği, bir anlamda, korumacılığın ç: kardığı bir sonuç onun doğal bir uzantısı olmuştur. Bu örnek, sanay kesiminde de gözlenen önce korumacılık, sonra devlet işletmeciliği sıra lamasını, daha iyi kavramamıza yardımcı olmaktadır. Lozan Barış Anlaşması, sanayi kesimine 1929 yılında getirdiği ko rumayı, deniz taşımacılığı kesimine, Türkiye limanlan arasındaki kaba toj hakkını Türk vapurlanna hasrederek, daha 1923 yılında getirmi! oluyordu. Bu sınırlama, pratikte 1 Temmuz 1926, tarihinden itiba ren uygulanmaya konuldu. Birden, Türk vapurlarına kalan bu çalışml alanı, Lozan Anlaşması’mn ortaya çıkardığı büyük nüfus kitlelerini! mübadelesiyle, çok daha genişledi.* 1922 yılında, Türk Ticaret Filosv 16.582 safi rüsum tonluktu. Bu tonaj, 1923 yılında 11.543, 1924 te 21.804 safi rüsum ton yükseldi. Bu artışlar devam ederek 1932 yılında 102.052 saf rüsum tona ulaşmıştı. Ama bu gemiler, çok az sermaye yatırarak almmjj *

A li Rıza: “ Türk Deniz Ticaretinde Yeni Bir Merhale” İstanbul Ticaret ve Sa nayi Odası Mecmuası, Sayı 8, Ağustos 1932, s. 385-387.

ve çok yaşlı idi. 1933 yılında bu filoda, 10 yaşından küçük hiç bir gemi yoktu. Sadece gemilerin yüzde 5 si, 20 yaşından küçüktü. Gemilerin yüz­ de 56 sı, kırk yaşından yaşlıydı. Bu filo üe Türk limanları dışında, deniz taşımacılığı yapma olanağı yoktu.* Birçok ülke, bu gemilerin limanlarına girişine teknik evsafları bakımından, müsaade bile etmiyordu. îç pazara kapanan sayüarı çoğalmış bu gemiler, bir yandan buhran dolayısıyla azalmış iş hacmi, öte yandan demiryolu taşımacılığının gelişmesinin de etkisiyle, çok aşın bir rekabete girip fiyatları çok düşürdüler. Bu durumda devlet, Seyrisefain îdaresi’de,, önemli açıklarla karşı karşıya bulunuyordu. İşte 1932 yılma gelindiğinde, hiçbir yol göstericiliğe sahip olmadan yapılan korumacılığın ulaştığı sonuç bu olmuştu. Var olan ticaret filo­ sunun yüzde 28 zi Seyrisefain İdaresi’nin, yani devletindi. Devlet, genel olarak deniz taşımacılığının sorunları yanısıra, bütçeye yük olan Serisefain îdaresi’nin açıklarını da düşünmek durumundaydı. Hükümetin soruna ilk bulduğu çözüm, deniz taşımacılığındaki rekabeti denetim altma alarak, fiyatları yükseltebilmektir. Bunun için armatörlerin aralarında birleşe* şerek bir şirket kurmaları ve bu şirketle Seyrisefain İdaresi arasında bir anlaşmaya gidilmesi önerildi. Armatörler bu öneriyi önce olumlu karfji'adılarsa da, bir süre sonra, aralarmda anlaşamadıklarından, bundan vazgeçmek zorunda kaldılar. Bu gelişmeler karşısında, Mustafa Şeref Özkan'ın İktisat Vekilliği sı­ rasında, “Türkiye İskele ve limanları Arasında Posta Seferleri Hizmet­ lerinin Devlet İdaresine Almmasma Dair Kanun” tasansı hazırlandı. Bu ( asarı 9 Temmuz 1932 tarihinde, 2068 sayıyla yasalaştı. Özkan dönemin­ de, 1932 yılı Temmuz ayında ardı ardına çıkarıldığını gördüğümüz, “dev­ letçilik” yasaları arasında bu kanun da yeralıyordu.** Bu kanun, Türk limanları arasındaki posta seferlerini, devlet tekeline alıyordu. Türk li­ manları arasında düzenli posta seferleri yaparak yolcu, hayvan, eşya nakli devlet tekeline almırken, özel armatörlere şilepçilik, özel tertibatlı hayvan nakli, liman içi, körfez içi nakliyat, ve devletin düzenli vapur iş­ letmediği limanlar arasında ki nakliyat bırakılıyordu. Yasaya göre, eğer armatörler yeni koşullarda, iş yapmak istemezler­ se düzenli seferler yapmağa uygun olan gemilerini devlete satabilecek­ lerdi. Satınalma değeri, bir yabancı mühendis, iki hükümet ve iki arma­ tör temsilcisinden oluşan komisyonca saptanacaktır. Buhran dolayısıyla gemi fiyatlarının çok düşmüş olması yüzünden, bedelin saptanmasında. Kemi sahibinin lehine olabilecek bazı mekanizmalar getirilmişti. İki ay * •*’

W alker D. Hlnes ve Diğerleri: A.g.o., Kitap H. s. 315-402. Korkut Boraıtav: A.g.c., s. 269-274.

içinde başvurmayan armatörlerin, gemileri satın alınmıyacaktı. Bedel* lerinin nakden ödenmesine kadar, satın alman gemiler eski sahiplerin* ce kullanılacaktı. Bu yasa, Seyrisefain Idaresi’nin zararının rekabetten değil, kötü işletmecilikten doğduğunu, sıkıntılı bütçe koşullan içinde dev­ letin iyi bir ticaret filosu kuramıyacağmı, söyliyen eleştiriler altında T.B.M.M.’de kabul edildi. Bu yasa, Seyrisefain İdaresi’nin, posta seferlerinde tekele sahip olması bakımından, kısmen de olsa uygulanmaya başladı. Fakat 1932 Eylül’ün* de Celal Bayar’m İktisat Vekili olmasıyla, yasanın değiştirileceği yolun­ daki haberler üzerine, tam olarak uygulamaya girmedi.* Armatörler, yeni yasa beklentileri dolayısıyla, gemilerini satmak için idareye baş­ vurmadılar.** Hükümet, 14 Ocak 1933 tarihi ve 2093 sayılı yasa*** ve 2 Nisan 1933 tarih ve 2144 sayılı yasalarla, Seyrisefain İdaresinin 600.000 TL istikraz yapmasına kefalet etmiştir. Celâl Bayar’ın İktisat Vekili olmasından sonra, yayın organlarınca duyurulan değişiklik, 29 Mayıs 1933 tarih ve 2239 sayılı yasa ile ger­ çekleştirildi. Yeni yasanın gerekçesinde, 2068 sayılı yasanın gerekçesin­ deki olaylar sayıldıktan sonra, bu yasanın deniz taşımacılığında özel kesimi tamamen tasviye edeceği için eleştirildiğine dikkati çekerek, ar­ matörlere daha geniş bir çalışma sahası bırakacak bir çözüm öneriyor­ du. Rekabete bir düzen vererek, özel deniz ticaretini geliştirecek bir ortama varabilmek ve belirli bir tarifeyi uygulatabilmek için armatör­ lerin bir anonim şirket halinde birleşmeleri öngörülmüştür.**** Bu yeni yasaya göre, Türkiye sahillerinde muntazam posta seferlerinin yine devlet elinde olması ve bu tekelin Denizyolları İşletme Müdürlüğü, tara­ fından yürütülmesi kararlaştınlmıştır. Buna karşılık, kanunun yürür­ lüğe girmesinden en geç altı ay sonra, kurulacak bir anonim şirketin, Denizollan İşletme Müdürlüğü ile birlikte, bu alanda çalışmaya hakkı vardır. Bu anonim şirketin, hissedarlan halen işletmecilik yapan Türk ar­ matörleri, hisse senetleri “name muharrer” , sermayesi -aynı ve nakdi*'

**’ *** **•*

A li Rıza: “ Milli Türk Vapurculuğunu Nasıl Korumalı?” İstanbul Ticaret ve Sanayi Odası Mecmuası No. 11 İkinci Teşrin 1932, s. 527-528. “Vapurculuk İnhisarı: Bir Nakliyat Buhranı Teklikesi Varmı ” Akşam, 18 Ekim 1932. “Vapurcular Şirket Yapacaklar: Hiçbir Vapurcu Beyanname Vermedi” Akıjaın, 8 Kasım 1932, “Vapur İnhisar Layihası Tadil Ediliyor” Akşam, 9 Kasım 1932. özel Sahingiray: A.g.e., s. 169. “ Şiiepçiler Rekabetten Vazgeçtiler” Akşam, 6 Mart 1933, “Vapurculuk Lâyi­ hası” Cumhuriyet, 23 Mart 1933, “Nakil Şirketleri Heyeti Umumiyeleri Top­ landı.” Cumhuriyet 31 Mart 19S3.

-o kadar müsait ve m ü sta ittrk i burada a razın ın r e tr o murabaı on kuruştur taşın metro mikabı otuz kurş kerestenin mttro mı^iıb&*i on yed i buçuk l i r a d ı r memleket dahilinde ve Bünyana tlç k ilo metro ıv.esa f ede mudnrasm, p ir e ahmej bürüngttz, kara kaya köylernde ve o iva r pm arbaşı kazasında pek büyük kömür madenleri v a rd ır memleketin, kadın ve erkek sekenesini e k s e r is i sanayi er babındandır Bünyan ve mülhakatında evvelce i k i bin ev dezgâhi mevcut iken ik tis a d i buhran d o la y ıs ile bu gün i k i yüze enmiştsr Bünyan/ Sivasÿx maraş , adana .k a yseri v i l a y e t l e r i aralarında en münasip ve mutavassıt b ir y e rd ir şu ik t is a d i mülahazalara makul ve ruçhan sebepleı nazaren türkiyede kurulacak ¿ . i l l i sanayi müesseselerinden h iç d e ğ il b i r i ­ nin Bünyanda kurulması haklındaki memleketimizi tem sil eden B elediye mecl­ i s i tarafın dan vaki n ± olan müracaatlardan b i r semere h a s ıl olmamış ve ancak bu fabrikalardan b ir in in kayseride yapılm ası tasavvur e d ild iğ in i ha­ ber a lın m ış tır halhuki kayseride y a p ıln c a l bu fabrikanın a ra z ıs m a ebniye sine ve s a ir inşaatına varım milyon l i r a masraf edilecekse BUnyanda nısfi f i y a t la çık a ca ğın ı t e k e ffü l ed eriz b ilh assa kayseride yapılacak fa b rik a ­ nın muharrik ku vvetin i Bünyandaki e l e k t i r i k fabrikasından b ir ücttret mika b ilin d e a lın a c a ^ tırk i Bu ücüret b in lerc e lir ." o la c a k tır , halbuki Bünyanda o ls a y ıd ı Bünyan suyu i l e mezkûr fa b rik a meccanen dündiirüiecekti ve h iç b i r para verilm ey ecek ti ve btta h sis bu fabrikan ın devranım/ancak (1500) bar g ir kuvvetinde b ir ruharrik kuvve ^arandığını ve Bünyn.n s u la rın ı kamilen menbadan itib a re n boru iç e r is in e sokarak h :y e t i r.ec*masının b i r şirk e te a i t olan e le k t ir ik fabrikasına verilm ek suret i l e suyumuzun inhisara ve bu fa b rik a kuvvetinin a r t ır ıla r a k bu sure t le yapılacak fabrikan ın muharri] kuvvetinin buradah te r in e d ile c e ğ in i ve suyun güzergâhindeki e l l i bin dönl ün. a ra zı bap ve bahçelerim ize jotryactxsa a tla su v e r ile c e ğ in i œevsuken habe t

a ld ık bu ta k tird e yegâne medarı maaşetiKiz olan a ra zı bag ve tüütçelerim

z e s k is i g ib i sulan».,'.yar ak sahsui. alamayacagımıe v

binr.etice s e f i l ve

perişan kalacağım ız b a riz b ir h ak ikattir, bu ta k tird e suyumuzu b ir şirk ete E 86

O) »em ek te fevkalade k

z esasen k a v s e r ilile r her zaman m e n fa a tıııza taSıllu-

eden, h a k la r ın ız ı İa s p etmiş ve b i z l e r i madur vem utazarrır e tn ıiş le rd ii

«uyunuz Gebren alınacak Te a ra z ın ız ın suyu ta.hti i t ed ilecek se şimdiden b i î başka b ir mahalle iskâna mecburuz çunkl a r tık burada ia ş e n iz in te n in i mümkün olamayacak t ı r hs.1 uki is t ih s a l ku vvetin i fazlalaşdırm ak ve memleketin r e fa hinin tem inini kendisine ş*ar e d ile n htUcümetimirİ cumhuriyemizin bunu teû viz etmeyeceği hususundaki kanaatimiz ber kemaldir su la rım ızı h iç b ir su retle a s ı l maksadı kendi fa b rik a la rın ın ku vvetin i artırmak ve bu su re tle milhüsı i s t i fa d e le r temin etmek emelinde bulunan şirk e te veremeyiz z ir a sularım ız a lın d ı g ı ta k tird e burada bizim iç in b i r hakki hayat kalmaz Bünyan «rS&fr, güzergâh ol mayan ve kazanç menbai bulunmayan ve zira a tla - m aişetin i temin eden b ir memlek e t t ir suyumuz a lın d ığ ı ta k tird e cümlemiz ölüme mahkûmuz/yapıİması mutasavvÛr fabrikanın kuvveyi muharrikesini tfemin edecek ve ra zım ızın ir v a ve İs k a sı­ na h a le l getirmeyecek d iğ er mahal mevcutken mevcut fabrikan ın te v e s jfîle b ir kaç şahsın menfaat temin etmesine katiyen mut a r ı z ı z - b i r şiOcetin menfaati i ç i r menafi ammeye a it s u la rım ızı elim izden alınması gayxadaletle g a y rı k a b il t e l i f bulunacağını takfrir buyurursunuz râptan t akt im k ılm a n k ır o k ilt r in te tk ik i* den k e y fiy e t a n la ş ıla c a ğ ı veç h ile kasabadan çıkan bütün su la rın içİİm a e t t i £ji ve kırokid e iş a r e t i mahsusa i l e g ö s te r ile n ve *341 senesinde avjıstu ryalı e le k t ir ik mütahassısı laüsytt" dana" ta ra fın d a n !

beş bin b a rg ir kuvvetinde

bulunacağı k e ş fe d ile n gnyet m ürtefi ve i k i t a r a fı cesim dere önüne b a s it b ir am eliyatla bent y a p t ır ıld ığ ı ta k tird e şimdi k e ş fe d ile n sudan «ada d iğ er sula r m b ir araya top lan d ığı b ir c a h ild ir + bilh asa buraya gelen mutahasısve sa iı h e y e tle r beraberinde bulunan e le k t ir ik ve i p l i k fa b r ik a la r ı ş r k e tle r in in mec­ l i s i idare r e is le r in in t e s i r i l e b i lilt iz a m is t ik ş a fa t t a bulunulmamış ve arz ed ile n bu mühüm nokta bu su retle nazara alınm amıştır binan aleyh bu ş ir k e tle r le a sla tamasda bulunulmaksızın b i ta r a f b ir h eyeti fenniye izam ile bu no­ k ta yı b i tarafane ve adilane te tk ik y a p tırılm a sı re iddiamızda h a k sızlığ ım ız sa b it olduğu halda bu maruzatımız senet makamında h ıfz e d ile r e k gelecek heye t i n za ru ri m asrafların ın vermeyi k a b u lla n ırız

(4) hulasa: madecki ta sa rru f ve ik t is a t devrinde yaşayoruz D evlet ve l i i l e t kendi­ sine bu noktayı b ir porensip olarak kabul e tm iş tir kayseride yapılması

V«rı mümkün kıla­ cağından ev dokumacılığı tedricen zail olur. Türkiye Hükümeti tarafından ev dokumacılığının ihtiyaçlarını temin maksadıle iplik ¿antralları inşası tasavvuruna kat’î surette berveçhi ati mukaoele ederiz: a - Yukarıda verilen izahattan anlaşıldığı veçhile ev doku­ macılığı için hariçten celp edilen iplik miktarı pek az olup, hali hazırda ithalâtın takriben % 11 nisbetini teşkil eder ve yukarıda mezkûr hususî fabrikaların tevsii plânına göre bu nisbet % 2,8 ze kadar iner. Aynı zamanda memleketin kuma$ ihtiyaç­ larının %72si ithalât suretile temin ediliyor. Eğer Türkiyedeki işçi ücretlerinin ucuzluğu nazarı dikkate alınacak olursa Kumaş ye­ rine pamuk ithalinin daha faideli olduğu teslim edilmelidir. Buna binaen ithalâta karşı mücadele, evvelemirde mensucat ithali cephesinden başlamalıdır, çünki bu istikamette mücadele daha seri ve daha büyük neticeler verir. Bu noktai nazardan yeni kombınatlar inşasına sermaye bağlamak en ziyade kârlıdır. Halbuki ev sanayiinin ihtiyaçlarım temine matuf fabrikalar inşası ithalâtı bertaraf etmek meselesini halletmez. Bundan ma­ ada bu fabı ikaların inşası bir çok müşkülâta bağlıdır. Bunlar­ dan bir ikisini zikredelim: Hükümet tarafından tasavvur olunan ev dokuma sanayiinin iphk ihtiyacını temin plânını kuvveden tıile çıkarmak içm evve.â bu sanayi mamulatının standaıdize edilmesi, saniyen kumaş cinslerinin hükümetçe tanzimi mese-le sinin halledilmesi zaruridir. Fabrikalar ev sanayiine muhtelif genişlikte ve mütenevvi çÖ7gü ipliğini haiz kumaşlar için iplik teslim edemez. Bu iki noktayı, yani kumaş!arın arzını ve çözgü ipliğinin adedini asearî miktarda tipler dahilinde tespit etme­ lidir. Aynı suıetle iplik boyalarının c nsi dahi tahdit edilmelidir. Standardizasyon ameliyesi hayli uzun zamann mütevakkıf olduğu gibi mütehassıs mensucat mühendisleri için de müşkül bir vazife teşkil eder. b - İnce leventlere sarılı ve 35/45 kg. sıkletini haiz çözğü ipliklerinin teslimi, büyük müşkülât doğurur. Çünkü ev doku­

macılarının ekseri yolları fena, uzak, dağlar arası köylerde yaşarlar. Bu çözğü leventlerini kamyofı'arla sevketmek lâzım gelirki buda fuzulî masraf teşkil eder ve netice itibarile kumaş­ ların maliyetini yükseltir. Buna, ayrıca boş leventlerin fabrikaya iade ve tamir masraflarını da ilâve etmek lâzımgelir. c - Ekseri dokumacılar evlerin yukarı katlarında çalıştıkla­ rından b'r adamın kaldıramıyacağı kadar ağır çözgü levent­ lerini tezgâhlarına kaHar çıkarmak mecburiyeti, tek başına çalışan dokumacılar için gayet büyük müşkülât tevlit eder. d - Yeni cözgii leventlerini el tezgâhlarında kullanmak için bunların ona göre tebdil edilmesi ve dokumacıların da yeni iş tarzına alışmaları lâzımdır. e - K â£ıt masuralara sarılı atkı ipl'ğinin sarfedilmesi dokumacı'arın kullandık'arı makinelerin tebdilini icabettirir. Bunların ağırlaştırılması dokumacının mekik atma işini çok yorucu bir şekle sokar. f - Ev dokumacıları 12 muhtelif numaraya kadar iplik kul­ lanırlar. Bunlar kısmen 20 numaradan yüksektir. Biz, 2 cins pa­ muktan ve 4 muhtelif numaradan zivade iplik istimal eden fab­ rika inşasını tavsiye edemeyiz. Ip'ik fabrikasının müteaddit pamuk dns'enle muhtelif numara iplikler üzerine çalınması kârlı o'maz. Ç ürkü bu sureUe m?k:neler>n mamule gö>e ayar ve tanziminden ve iptidaî maddeler döküntüsünden müteve'lit fuzuli masraflar o* laca£ı gibi idare ve işletme hususlarında da bu yüzden bir çok müşkülât zahur edecektir. İktisaden mahkûm bulunan ve zamanı gfçm işolan fabrikalar inşası tavsiyesinde bu’unmağı münasip gör­ müyoruz. Binaenaleyh ev sanayiine mahsus santrallar inşası, ithalâtı tenkis meselesini halletmedikten başka devletin alacağı bir çok tedbirlerin kuvveden fiile çıkarılamamasını intaç ve dolayısile fuzuli masraflar ihdas eder. Diğer taraftan ise dokumacıların hem müşkülâta maruz hem de ademi memnuniyetini mucip olabilir. Dokumacı’ık haddi zatında güç bir sanat olduğundan yalnız iplik ihtiyacını leventlerle temin suretile müşkülâtları bertaraf edilmiş olmaz.

Bu sebeplere mebni ev sanayii için iplik santral fabrikaları inşasına sermaye bağlamağı tavsiye etmiyoruz.

K u v v e t m em baları

1. M a h r u k a t Yeni fabrikaların tesis edileceği mahaller havalisinde mev­ cut kö nür madenlerine ait İktisat Vekâleti maden müdürlüğün­ den ; ldığ mız malûmat ırese'eyi kâfi derece tenvir ve izah edemem ş'ir. Seyahatimiz esnasında Türk mütehassıslarile birlikte fabri­ kalar yapılması mutasavver o'an Eskişehir, Nazilli, Kayseri ve ilâh., gibi yerlerde m 'teaddit kömür madenlerini tetkik ettik. Bu mahallerde ve yahut 5 9"* Km. mesafedeki havalide bulunan kÖTiür madenleri 4°00 den 65C0 kaloriye kadar kuvvei harur’yeye malik orta ve yüksek evsafı haiz olup miktar itibarile dahi İktisadî sure'te işletilmeğe temamile müstaittir: Ezcümle Nazilli, Kütahya, Kavaç ve ilâh. Tetkik olunan mahallere gelince, bunların kendi hududu dahil:nde ve yakın civarında kömür havzası bulunmadığnı göstermek iktiza eder. Fabrika tesis;si iç'n Anadoluda tetkik ettiğimiz mahallerin teşekkülâtı arz:yes;, kömiir bulunamıyacağmı göstermekle beraber muhtelif yerlerde kâ:n tek tük kömür madenleri mev­ cut olduğu ümidini de veriyor. Türk mütehassıslarile müşte­ reken tetkik ettiğimiz müteaddit madenlerden beherinin birer milyon tona kadar kömür ihtiva ettiği müşahede edilmiş o’up yukarıda zikredilen kuvvei harunyeye malik tahminî kömür miktarı ise bir çok milyon tona baliğ olur. Kömür sanayiinin müstakillen inkişafı ve memleketin uzak noktalarına nakli için gayri müsait evsafta görülen dağınık kömür madenleri, k^ndi civarlarındı kurulacak olan sınaî müesseselerin inkişafına müsbet bir amil olurlar. İnşası mutasavver sınaî müesseseler mahallî mahrukatın müstehliki olarak, kömür istihsalâtınm daha ziyade inkişafına hadim o'ur. Hali hazırda bu kömür madenleri ya hiç işletilmiyor ve yahut madenleri tahrip edici iptidaî tarzda gayet gevşek iş'etiliyor. Bu ise başlıca piyasada yerli mahrukata talip olmadığın­ dan ileri geliyor. İşletilmekte olan kömür ocaklarının fennî vaziyeti, istihsalâtı yükseltmek imkânının mevcut olmasına rağ­

men hemen hemen her yerde en aşağı seviyede bulunuyor. Bunun başlıca sebebi yerli mahrukatın istihlâki lehine İktisadî teşviklerin bulunmamasıdır. Çünkü mevcut sanayiin ihtivacs gayet cüz’î olup, nakliyecilik tamamile Zonguldak kömürüne veyahut ecnebi mahrukatına istinat etmekledir. Yeni sanayi merkezlerinin ihdası ve mevcut sınaî müesseselerin inkişafı, ve demir yollar nakliyatı, emin ve İktisadî kuvvet membalarını teşkil eden yerli mahrukatın daha esaslı surette işletilmesine medar olacaktır. Sanayiin ink’şafile mahrukata olan ihtiyacın büyüyeceğini nazarı itibara alarak yeni kömür madenlerinin taharrisine evvel­ den teşebbüs etmçk lâzımgelir. Bu meyanda bilumum madenî servetlerin muntazam bir plân dahilinde tetkiki meselesi de teşebbüse ithal edilmelidir. S u - S u k u v v e tle ri Denizli, Konya, Kayseri, Ereğli, Sivas ve ilâh, ve bunların mülhakatı gibi sınai Usisat vücude getirilmesi düşünülen nok­ talarda su kuvvetlerinden istifade imkânları tarafımızdan tetkik edıld'. Mezkûr noktalarda bulunan pınar suları ve şelalelerden, kısmen, kuvvet menbaı olarak istifade edilebilir Fakat bu cihet ancak tesisat için büyük sermayelere ihtiyaç olmadığı takdirde tavsiye edilebilir.* Konya, Malatya ve Sivas civarında bulunan su menbalanndan kuvvet istihsali için yalnız sut ut ¡ıtfaını yükseltmek ve bu sularla ırva ve İska edilen ziraî araziyi tenkis etmek suretile istifade edilebiıirki bu şekil bittabi muvafık görülmez. Su kuvvetinden istifade için Kayseri, Ereğli su menbalarını tavsiye edebiliriz. Bu vaziyet, mevcut su kuvvetlerinin sanayiin inkişafı için esas teşkil edemiyeceğini göstermektedir. Buna binaen, su ve kömür kuvvetlerinden istifadeyi mümkün kılan yerleri tercih etmek icap eder. Çünkü bu fabrikaların kuvvei muharrikesi tamamile elektrik olsa bile imalat teknolojisi icabı olarak buhar ist.hsal eden tesisata mutlaka ihtiyaç vardır.

Kezalik Konya, Kayseri ve Malatyada ikmal edilip ve hali faaliyete bulunan elektrik fabrikalarını tetkik ettik. Bu mü­ nasebetle anlaşıldı ki Simens - Şukert Şirketi tarafından tesis edilmiş Malatya Elektrik Fabrikası yanlış bir projeye istinaden yapılmıştır. Çünkü yaz mevsiminde su miktarı, tesisat kudreti islihsaliyesinin 1/4 ini elde etmeğe kâfi gelmiyor. Bu ise ser­ mayeyi öldürmektir. Mütebaki elektrik merkezleri cereyan sar­ fiyatının azlığı yüzünden kudreti istihsaliyelerinin % ' 0 - 2 0 nisbetinde çalışıyorlar ki bu da elektrik fabrikaları için tamamen gayri İktisadî bir şekildedir. Kayseri-Bünyaı^ elektrik fabrikasını memnuniyetbahş addet­ mek mümkündür. Bu fabrikanın kudreti, az sermaye sarfederek kolaylıkla 2,000 B. K. (beygir kuvveti) ne iblâğ edilebilir. Bunun gibi vaziyetlerde az sermaye bağlama şartile su kuvvetlerinden istitade ciheti tavsiye edilebilir. Fakat memleke­ tin su kuvvetleri mahdut olduğundan, kömür ve su kuvvetle­ rinden muvazi olarak istifadeyi düşünmeli ve bunun için behe­ mehal şimdiden kömür membalarının ihzarına tevessül edilmelidir.

VI. - Neticeler ve teklifler A - Pam uk 1 - Toprak ve iklimin kıymetli pamuk zer’iyatının inkişafına müsait olmasına rağmen pamukçuluk Türkiyede çok aşağı bir seviyede bulunmakta ve inkıraz alâimi göstermektedir. 2 - Memlekete pamuklu mensucat ithalâtına mani olmak maksadile Türk Hükümeti tarafından tasavvur olunan fabrika­ ların tesisi, Türkiyede gayri mütehavvil ve yüksek evsaflı mevaddı iptidaiye yetiştirmeğe bağlıdır. 3 - Uzun elyaflı Amerikan pamuk tohumlarile Adana zer’iyat sahasında yapılan tecrübeler, Hükümetin bir az muavenetile inkıraza yüz tutmuş olan yerli pamuklar yerine iyi cins pamuklar tamiminin mümkün olduğunu gösteriyor. Buna istinaden aşağıda zikrolunan zarurî tedbirlerin alınma sim tavsiye ederiz: a - Hükümet nazarı dikkatini pamuk zer’iyatmın gerek kemiyet ve gerek keyfiyet itibarile inkişafı istika netine tevcih

ve müstahsıliarı pamuk cinslerinin ıslahına sevkedecek muayyen bir pamuk siyaseti takip etmelidir. b - Bu maksatla, pamukçuluğun tanzim ve inkişafı mese­ leleri ile iştigal etmek üzere « Türkiye pamuk cemiyeti » gibi umum memleket için resmî bir merkez ihdas edilmeli. Bu teşek­ külün ezcümle şu meselelerle meşgul olması lâzımgelir: 1 - Pamuk zer’iyatma müsait arazinin tevsii. 2 - Kurak mmtakaların irvası. 3 - Toprağın ıslahı suretile mahsul miktarının tezyidi. 4 - Seçme suretile tohumların ıslahı; kısa elyaflı yerli to­ hum zeriyatımn men’i ve büyük mikyasta amerikan tohumları­ nın tamimi. 5 - Hasat zamanlarında pamuk mıntakalarına kâfi miktar işçinin temini. 6 - Daimî surette pamukların ıslahına çalışan, ve aynı za­ manda tohum istihsal eden ve en iyi tohumların istihsaline yarayacak Devlet nümune ve tecrübe tarlalarının ihdası. 7 - Pamuk müstahsıliarı nezdinde pamuk cinsinin ıslahı ve mahsulün tezyidi zımnında propagandalar yapmak. 8 - Pamuk müstahsıllarına ziraî muavenette bulunmak. 9 - Onlara, toprağı daha iyi işlemeğe mahsus alât ve edevatı tedarik etmek. 10 - Onlara kimyevî gübre tevzi etmek. 11 - C iddî ve kat’ı devlet siyaseti takip, müstahsıllarla tüccar arasında cari olan pamuk muamelâtını tanzim ve iyi cins pamuk zerini teşvik için elyafın tulüne göre tedricen mükâfat tevzi etmek. C - Bundan maada devlet fabrikaları pamuk müstahsıliarı ite peşinen mukavele yapmalı ve mukavele yapan müstahsıllara iyi tohum teminine tavassut etmelidir. d - yeni tesis edilecek pamuklu mensucat fabrikalarının pamuk ihtiyacını temin için derhal devlet pamukçuluğu teşki­ lâtına başlanmasını tavsiye ederiz. Bu devlet pamukçuluğunun tatbikinde toprağın işlenmesi ve ıslâhı için en mütekâmil vesait, en iyi tohumlar ve en iyi hasat usulleri kullanıl malı. Bu nevi pamuk zer’iyatı Türkiye için elzem olan yeni tesis edilecek pamuklu mensucat sanayiinin esasını teşkil etmelidir.

Bundan maada devletin mensucat fabrikaları tesis plânının kuvveden fiile çıkarılması, bu fabrikaların çalışması için iktiza eden muayyen cins pamukların yine devlet tarafından temini mantıkî bir zarurettir.

B — Yeni f a b r i k a l a r (esisi. 1 - Kumaş ve iplik ithalâtından kurtulmak için Türkiyenin, onar saatten 2 sefer çalışmak şartile cem’an yekûn 170,000 igli ve 4,000 dokuma tezgâhlı ve iplik, dokuma, ıslah şubelerinden mürekkep 3 adet kombina inşa etmesi zaruridir. 2 - Yeni yapılacak fabrikalar mensucat sanayiinin en son terakkiyatına istinaden inşa edilmeli ve hali hazırın mütekâmil metotlarına muvafık teşkilâtla işletilmelidir. 3 - Bu şerait, her fabrikanın büyük sürümlü iplik ve kumaş cinslerinin, asgarî adedi üzerine ve sıkı ihtisas dairesinde çalışmasını iktiza ettirir. 4 - Bu düsturun mevkii icraya konulabilmesi için yeni fab­ rikalarda, Türkiyeye ithal edilen muhtelif cins bilumum kumaş­ ları numaralarına ve ıslâh şekillerine göre 3 sınıfa ayırmak ve sınıfları teşkil edecek tipleri asgari adetlere indirmek lâzımdır. Bu tipler yeni fabrikalar için standarttip olarak kabul edilmelidir. 5 - Her fabrika münhasıran muayyen ve standartların imali için tesis edilmiş olmalıdır.

asgarî

miktar

6 - Her fabrika muayyen bir sınıf malların ithalâtına mâni olmak üzere tesis edilmelidir. Umnm fabrikalar inşası plânının temamile ikmal edilmesi, kumaş cinslerinin kâffesinin ithaline lüzum kalmadığını ifade eder. 7 - Bu tarzda yapılacak

fabrikalarla Türkiye, sıkı ihtisas çerçevesinde çalışan ve muayyen cins kumaşlar istihsal eden müesseslere malik olacaktır. 8 - İcabı halinde büyük sürüm emteası istihsal eden iki iplik ve dokuma fabrikasını müşterek bir ıslâh fabrikasile birleştirmek kabil olur.

9 - Memleket dahilinde bulunabilecek pamuk cinslerine göre ilk önce numarası 20 den yüksek olmıyan iplikler ile kaba kumaşlar istihsal eden kombinatların inşasını tavsiye ederiz. 10 - Ev sanayiinin himayesi için santral fabrikaları inşasına sermaye bağlamakdansa kombinatların muvakkaten kumaş imâli için mühtaç oldukları miktardan fazla iplik imâl etmelerini tavsiye ediyoruz. Bu suretle elde edilen fazla iplik ev sanayiinin ihtiyacını temin edecektir. Bu vaziyete göre dokuma fabrikasının tevsiini düşünmeli ki bilâhara kendi fabrikasının ipliğini temamile sarfedebilsin. 11 - Yeni mensucat fabrikaları için gayri kâfi amele miktarı ev sanayii erbâbile ikmal edilmelidir. 12 - Mühtaç oldukları ipliklerin mübayaasında ve imâl ettik­ leri kumaşların satışında, tüccarların tavassutuna mühtaç kal­ mamaları için ev dokumacıları arasında kooperatifler teşkil etmelidir. 13 - Geniş mikyasta jeoloji tetkikatile kömür madenleri aranmasını ve bunların evsafını tespit etmeyi tavsiye ediyoruz ki kok istihsaline kabiliyetli kömürler, izabe sanayiine verilebilsin. Başlıca madenlerin işletmesini dahi Devlet idaresinde temerküz ettirmek matluba muvafıktır. 14 - Vücuda getirilecek yeni tesisatın enerji meselesine gelince, müteaddit mmtakalarda icra edilen tetkikatın, kuvvei muharrike esasını yerli madenî mahrukata istinat ettirmek lüzumunu göstermiştir. Yalnız bir kısım enerji, su kuvvetlerinden istihsâl edilebilir. Netekim Kayseri - Bünyan ve Ereğlide olduğu gibi. 15 — Yeni kömür madenleri bulmak için derhal tedbiıler alınmalı ve bu mesaî, bir plân dahilinde icra ve diğer madeni servet menbalarının derin tetkikatile tevhit edilmelidir. 16 — Yeni fabrikalar için intihap edilen inşaat yerleri mü­ sait şartları haiz ekseriyetle sağlam temelli, nakliyat ve tesisatı ehvenleştirici düz ve ufkî zeminlerdir. Aynı zamanda bu ma­ hallerde inşaat malzemesi menbaları dahi mevcut olup tesisat esnasında müşkülâta maruz kalınmayacaktır. 22/1X / 1932 Pr. Orloff

Pamuk Sanayii hakkında Fennî R apor

T ü r k iy e hizmetinde bu lu n an Sovyet M ütehassısları

Kom isyonu

tarafından

FİHRİST Sahife 1 -

Methal

23

2 —

Eskişehir

25

3 —

Sarayköy

41

4 —

Denizli

51

5 —

Konya

63

6 —

Malatya

71

7 —

Kayseri

79

8 —

Nazilli

99

9 —

Ereğli

112

10 —

Afyon Karahisar

115

11 -

Tire

119

12 — ödem iş

121

13 — Umumî son söz

122

14 — İmzalar

128"

15 — Mukayesecetveli

M E T H A L İşbu rapor, Türk Hükümetinin teklifi üzerine Türk mütehas­ sıslarının da iştirakile Anadolunun aşağıda tadat edilen nok­ talarını tetkik eden Sovyet mütehassısları Komisyonunun faa­ liyet neticelerini ihtiva eder. Komisyonumuz bir Hidrojolog, bir mimar, bir su ve kanalizasyon mütehassısı, bir inşaatçı ve bir enerjetik mütehassısından müteşekkildi. Yapılan tetkik seyahatmdan maksat gayet kısa bir müddet zarfında ziyaret edilen noktalardan, her birinin muayyen bir kudrete malik aşağıda evsafı bildirilen mensucat fabrikalarını kurmağa müsait olup olmadıklarını meydana çıkarmak ve bu hususta bir fennî hüküm vermek idi. Seyahata başlarken yapılan ilk tasavvur: Eskişehir yahut Konyada - 32.000 iğli ve 900 dokuma tezgâhlı, boya ve islâh kısımlarını havi ve 1.700 amele çalıştıracak bir mensucat fabrikası ( kom binat). Kayseri yahut Malatyada tam bunun gibi bir diğer kombinat. Saray köy yahut Denizlide 18.000 iğli ve 500 dokuma tezgâhlı, boya ve ıslah kasımlarına malik bir santral mensucat fabrikası. Seyahattan sonra takarrür eden ikinci ve son şekil: Kaydetmelidir ki Kayseride tetkik edildikten sonra mensucat müesseselerinin adedi ve kudreti hakkında kat’i bir fikir tevazzuh etti ve evsafı aşağıda zikredilen üç kombinat kabul edilerek santral fabrikalarından vaz geçildi: 1 inci kombinat Kayseride yapılacak ve 32.'00 iğli, 900 otomatik tezgahlı, ıslah kısmına malık ve 1.700 ameleli olacaktır. 2 nci kombinat Nazillide yapılacak ve 69.025 iğli, 1.500 otomatik tezgahlı, ıslah kısmına malik ve 2.700 ameleli olacaktır. 3 üncü kombinat Afyonda yapılacak ve 66.833 iğli, 1.500 otomatik tezgâhlı, ıslah şubesini havi ve 3.000 ameleli olacaktır. Komisyonumuzun tetkik seyahatma çıkmasından evvel teknologlarve iktisatçılar Türkiyede yeni mensucat sanayii ile alâkası olan nakliyat, mevaddı iptidaiye, işçi kuvveti meselelerini ve bütün teknolojik malûmatı topladılar ve bu hususları ayrı bir raporla (Prof. Orlofun umumî raporu ile) aydınlattılar. Rapo-

rumuzun mevzuları, yapılan ziyaretlerin tarihleri şırasile beyan edilmiş ve münderecatı ait olduğu noktaya göre ikişer kısma ayrılmıştır: Evvelâ o havaliye ait umumî malûmat, saniyen seçilen mıntaka dahilindeki sınaî inşaat şartlarına dâir malûmat. Tetkik edilen su kaynaklarının evsafı hususunda şunu kaydetmeliyizki, işbu raporun tanzim edildiği esnada her yerden alman nümunelerin kimyevî tahlilleri henüz yapılmamıştı ve bunun için ileride, belki suların evsafı hakkında bazı tashihlerin yapılması lâzım olacaktır. Kömürlerin evsafı, kimyevî tahlilleri ye kalori miktarları hakkında dahi aynı sözü söyleyebiliriz. Yani işbu raporda yazılı malûmat ileride tashih olunabilir. Komisyonun faaliyeti 1932 senesi 20 ağustostan 30 birinci teşrine kadar sürdü ve bu müddet zarfında 12 mevki tetkik edildi ve her mevkide 2 ilâ 5 gün kalındı.

ESKİŞEHİR

Eskişehir 1 — l'ııııın ıi m a lû m a t : 1 - Vaziyeti, şehrin münakalât yolları ve nüfusu. Eskişehir, aynı isimdeki garbî

kısmında

Mevkii

vilâ\ et

içinde olup

ve Porsuk Irmağı vadisinde

Anadolûnun

bulunmaktadır.

coğrafisi takriben 39° 40’ arzı şimali ve ( Grinviçten

itibaren ) 30° 20’ tulü şarkî ile tayin olunur.

1,300,000 mikya­

sındaki topografik haritalarda Bursa Planşet’nin şark kısmında yerleştirilmiştir. Eskişehir, demiryollarının

kavuşalı olan

bir noktadır ki,

burada İstanbuldan gelen ana hat ikiye ayrılır. Biri Eskişehir Ankara - Kayseri

ve Sivas

hattı

Afyon - Konya - Adana hattıdır.

olup

diğeri de

Demiryolu

Eskişehir -

hattından

başka

Eskişhirde üç şose yolu birleşir. Bunlardan biri mevzuubahs şehrin şimali garbî ve kasabanın Bileciğe

istikametinde gider ve Bozüyükten geçer

on kilometre şimalinde

ve daha

ilerisine,

diğeri ise

yol ikiye ayrılır.

Biri

Pazaıcık

ve Bursaya

gider. Aynı şosenin Eskişehirden başlayıp Avgin

ve Söğütten

geçerek Bileciğe kadar uzünan diğer bir kısmı da vardır. Bu

şosenin Eskişehir * Söğüt arasındaki kısmı henüz ikmal edil­ memiş ise de daha şimdiden otomobillerin geçmesine müsaittir. İkinci şöse Eskişehirin cenup istikametinde gider ki bunun Bursa - Kütahya - Afyon ana şose yoluna da bir mahreci vardır. Üçüncü şose şehrin şark tarafından başlar. Şehrin nüfusu 35,000 kadardır. Eskışehrin cn mühim sanayi müesseselerinden şunları gösterebiliriz: Demiryolu Atelyeleri, Tayyare imalâthanesi, Elektrilc teçhizat fabrikası, Tuğla-Kiremit imalâthanesi, İspirto fabrikası ilh. ve küçük sanayi müessese­ lerinden de kuyumculuk atelyeleri, şekerleme fabrikası, iplik imalâthanesi, dört adet değirmen ve başkaları vardır: 2 — İ l l i v a l a r ve s u la r a ait m a lü ım U : Kıyısında şehrin bulujıduğu Porsuk Irmağı vadisi, nisbeten dik dağ yamaçlarile çevrilmiş olan bir ova arzeder. Vadinin yatağı garpten şarka doğru, yani arz dairesi istikametinde umumî bir inginliğe ve oradaki. PorsuıC ve bunun sol kolu olan Sarı Su ırmaklarına doğru mevziî inginliklere maliktir. Vadinin genişliği şehre pek yakın olan yerlerde üç kilometreden 8 kilo­ metreye kadar tehalüf eder. Sathi bahirden yükseklik vaziyeti ise topoğrafik haritaya göre şu tarzda tesbit edilebilir: Garp tarafında, şehirden > kilometre yukarıda 805 metre, şehir civarında 792- 800 metre, şehirden 15-18 kilometre me­ safede şarkî istikamette 770-774 metre. Vadinin şimalinde Bozdağ tepesi bulunmaktadır ki bunun sular bölüm hattı Eskişehirden 15-20 kilometre mesafede bulunur ve deniz sathından irtifa? 1,300-1,365 metredir. Cenup istikametinde ise vadinin sular bölüm hattı ile birleştiği yerlerdeki sular bölümü çok inginleşir ve 1,000 metreye kadar alçalır. Porsuk ırmağının çıktığı yer aynı isimde ve Kütahyanın 10 kilometre cenubu şarkî tarafında bulunan bir pınardır. Pınar çatlak mermerler arasından çıkar. Senenin en kurak mevsiminde su miktarı saniyede İm 3 dır. Pınarın bulunduğu yerin deniz sathından irtifaı 1,145 metredir. Eskişehirden bu noktaya kadar ırmağın uzunluğu 100 kilometre kadardır. Şu halde Porsuk ırmağının umumî meylini 0,003-0,004 olarak kabul edebiliriz. Fakat Eskişehire pek y? kın olan yerlerde bu meyil daha az olur. Irmak, Eskişehir civarında arz dairesi istikametinde garpten

şarka doğru akar ve bazı yerlerde nısıf kutru 250-500 metre kadar olan dolambaçlar teşkil eder. Nehrin eni 1U-15 metre olup vasatî derinliği 0,50-0,75 metreden ibarettir. Sürati 0,300,40 metredir. Suyu bulanıktır ve kül rengini andırır. Su mik­ tarı saniyede 3-4 dır. Sühunet ağustos ayında hava hararet derecesi 28° santigrat iken 22° C idi. Irmağın yatağı 2 Terasse şeklindeki temel toprağı arasına sıkışmıştır Terassın su sat­ hından yüksekliği 3-5 metredir. Yerli ahalinin ifadesine göre feyezan zamanlarında ırmağın suyu 1,5-^,0 mt tre yükseliyormış. Sahiller esas itibarile çayırlıktır, yalnız bazı yerlerde yarlar görülmektedir ki bunlarda üst toprağı müşahede etmek müm­ kündür. Üst toptağın altında ve daha aşağıda seyrek çakıl taşlan karışık dere kumu bulunmaktadır. Şehirden aşağı 1 nu­ maralı platform da küçük bir ada bulunmaktadır ki mezkûr platformu iki kısma ayırır. Bunlardan sol (şimal) kısmı baş kısım addedilmelıdir. Poısuğun sol kolu olan (Sarı su) ırmağı Eskişehir civarında aynı vadi içinde Porsuk yatağının 3-4 kilometre şimal tarafmd n akmaktadır. Tetkikat zamanında burada su cereyanı müşahade edilmemiştir. Ahalinin söylediğine göre, bu çay bermutat temmuz eylül aylarında kuruyor ve çayın yatağında yalnız küçük küçük bataklık sahaları kalıyormuş. 3

-

İk lim e a il m a lû m a t :

Eskişehirin iklimi şu tarzda tavsif edilebilir: (1918 senesine göre) Azamî dereceî hararet olan 35° C Temmuz - Ağustos aylarına tesadüf eder, asgarî olan - 18° C ise ikinci kânun ayına düşer. Ankara terassudatı cevviye enstitüsünün (1931 senesi bülteninde) verdiği malûmata göre cevvî teressübatın miktarı şu tarzda olmuştur: 1926 Senesi - 238 m/m. 1927 - 352 m/m. 1928 - 287 m/m. 1929 - 304 m/m. 1930 » - 243 m/m. En çok yağmur senenin ilk ve son üç aylarında düşer. Mezkûr senelerin Ağustos ayında ise hiç yağmur yağmamıştır. Kar örtüsü yer üstünde ikinci kânun ve Şubat aylarında durur.

Rü7gârla>-ın hakim istikameti şimal istikametidir. ( Fon Freym 1925 senesi neşrolunan Das Hochland von Anatolien eserine göre ) 4 — Jeolojik ve H id r o - .Jeolojik M a l û m a t : Jeolojik noktai nazardan Eskişehir havalisi Konya kütlesi­ nin (Massif de Lycaonie) garbî kısmında bulunmaktadırki bu, merkezi bir kütledir ve bunun çerçevesinde 3 üncü devrede dağların teşekkülü hitam bulmuştur. Bu teşekkül ameliyesinin neticesi olarak 3 üncü devreye ait taşlar başlıca ufkî vaziyette yatmaktadırlar. Fakat bunlar yandan yapılan tazyikler yüzünden kırılmışlar ve aynı zamanda da Mağma husule gelmiştir. Memleketin umumî jeolojik yapılışı $u tarzdadır: Şehrin garp tarafında porsuk ve ve Sarı su Irmakları arasındaki sular bö­ lümü hattı serpantin taşlarından teşekkül etmiştir. Bunlar ise çok eski zamanların bakiyesidir. Sarı su ırmağının şimalindeki dağ yamacı şist taşlarından müteşekkildir ki bu taş tabakalarının meyli şimal ve yahut şimali şarkî cihetindedir. Bu. tabaka çok eski teşekküllerin şimal cenahını teşkil eder. Eskişehrin cenup tara­ fında Porsuk ırmağı kıyısında aynı şist taşlarının meyli cenuba doğ-rudıır. Yani bunlar da eski teşekkülün cenup cenahını teşkil ederler. Şistlerin üzerinde gayri muntazam surette mermerler ya­ tıyor v e bîlâhara vukua gelen kırılmalar neticesi olarak mermerler eski Relief’de muhtelif vaziyetler almışlardır. Bütün bu kadi ıı taşlar serisi taze (neogen) devrine ait teressubatla kaplanmıştır. Bunlar ise, yukarıda gösterildiği üzere, ufkî vaziyette döşenmişlerdir. Fakat aşınma hadiseleri neticesinde bunlar her yerde görülmez, bunların en iyi tetkik edilebileceği saha Eskişehirin cenubuna düşen yerlerdir Porsuk ırmağı vadisinin menşei meselesi hak­ kında iki faraziye vardır:. Bunun suların akıntısı neticesinde husule ğ'elmesi mümkün olduğu gibi, daha doğru olmak Ü7ere burada tektonik kırılmalar neticesinde husule gelen b ir çöküntü meydana gelmiş olacaktır. Bu son faraziyevi takviye eden şu âlâim görülür: Eskişehirin cenubu garbî istikametinde yer altı kuvvetlerinin yukarıya attığı taşların ve b ir de sıcak su m em bamın bulunması; bunun, işbu şartlar dahilinde şüphesiz par­ çalanma hatlarile rabıtası olanaktır. Ve bir de şehrin garbî kısmında 1 numaralı platformun karşısında 3 üncü devreye ait

kireç taşlan bakiyeleri müşahede edilmiştir. Böyle bir jeolo­ jik yapılış, asıl ana tabakalarda bol yer altı sularının bulun­ masına müsait değildir. Zira serpentin taşlarile şist taşları çok miktarda yer altı suları toplayıcı maddeler değildirler. 3 üncü devreye ait çatlak kireç taşları ise, vadinin dibinden çok yu­ karıda bulunduklarından Relief ve iklim şartlarile birlikte büyük miktarda yer altı sularını saklayacak mahiyette değildirler. En büyük su birikintisi şehirden 8 kilometre mesafede bulunan bir membadır ki bunun suyu şehre akıtılmak isteniyor. Umu­ miyetle söyleyebiliriz ki bu civarda, belki de Anadolunun büyük bir kısmında , tazyikli artezien suyu beklemek abestir. Dikkate değer sular rüsubî (Alluvial) tabakalarda tazyiksiz meydana gelen yer altı sularıdır. 15 metreden fazla kalınlıkta olup kum ve çakıl taşı maddelerinden teşekkül eden geniş vadî en iyi bir yer altı suyu hâzinesidir. Dağlardan inen sular ile vadinin kendi sathına doğrudan doğruya düşen teressübat, burasını beslemeğe kâfi derecede boldur. Bunun için vadide esas itibarile garpten şarka doğru akan ve ırmaklara doğru kollan olan kudretli bir yer altı cereyanı bulunduğunu tahmin etmelidir. Defalarla yapılan hafriyat tecrübeleri bu tahmini te’kit etmiştir. Bu hususta demir yolu fidanlığının beton kuyuları dikkate şayandır. 6-7 metre derinliğinde ve 2,25 m. kutrunda ve tulumba edilmeden evvel su irtifaî 1-2 metreden ibaret olan bu kuyular saniyede 10-15 litre su vermektedirler. Bu kuyuların suyu iyidir. Suhunet derecesi l2 ° C d ir . Porsuk ırmağını besleyen, başlıca işbu sulak yeraltı tabakasıdır. Aynı zamanda nehirden uzakta bulunan sahaların irva ve İskası için dahi bu tabakanın sularından pek alâ istifade edilebilir. Eskişehirin su ihtiyacı da şehirden yukarı su çekmek tesisatı yapıl­ makla bu tabakanın yardımile tatmin edilebilir. Şehrin tam merkezinde bulunan ve hali hazırda şehrin su ihtiyacım temin eden ve suhunet derecesi 50° C den ibaret olan sıcak su kay­ nağını da zikredelim. Bu kaynak yukarıda mezkûr çatlakla, belkide 1 No. lı arsa karşısında ki yığını teşkil eden hat vasıtasile bağlanmıştır Kaydettiğimiz jeolojik hadiselerin inşaat için menfi bir tesiri görülmez. Bilâhara Anadoluda vukua gelen dağların teşekkül hareketleri burada pek az hissedılebilir. Çünki bu havîtli sert kütlenin şimali garbî ucunu teşkil eyletnektedir.

Hekikaten ahalinin ifadesine göre zelzelelerin galiba 3-4 dere­ ceyi geçmiyen nisbeten pek hafif, sarsıntıları hatırlarda kalabilmiştir.

— Su tesisatı ve K a n a l i z a s y o n : Yukarıda verilen malûmata göre söyleyebiliriz ki şehrin su menbaları şunlardan ibarettir: 1 -Garpten şarka doğru şehrin ortasından geçen Porsuk ırmağı,2 -Şehrin ortasında bulunan sıcak su kaynağı, 3 -Şehir­ den 8 Km. mesafede bulunan pınarla, 4 -Porsuk ırmağı vadisinin yer altında birikmiş olan suları. Hali hazırda şehrin su ihtiyacı sıcak su kaynaklarile temin edilmektedir. Su şehrin bulunduğu seviyeden 14 metre yüksekte kâin bir havuzda toplanarak oradan evlere akıtılmaktadır. Suyun suhunet derecesi menbamda 5l/° C olup evlerde 35-40 derecedir. Bütün şehrin bir saat zarfında vasatî su sarfiyatı 3ü m3 miktarında tesbit olunabilir. Şehirde yaşayanların miktarı 35.000 dir. Eğer belediye su tesisatından, ahalinin yarısı istifade ettiğini nazarı itibare alırsak ( yarısı kuyu sularından istifade ediyor), bir kişinin bir gün zarfında 40 -45 litre miktarında su sarfetmesi g-ibi bir norm elde ederiz. Su boruları 0,8-1,0 m. derinlikte döşenm ştir. Yukarıda zikri geçen souk su menbalarından istifade ederek yeni bir şehir su volu ihdas etmek projesi mevcut ise de, bu proje henüz tatbik edilmiş değildir. Şehirde kanalizasyon yoktur. Ahalinin bir kısmı lâğım sularını bu husus için açtıkları çukur­ lara ve şehrin merkezindeki diğer bir kışımı da Porsuk ırmağına yahut bostanları sulayan kanala akıtırlar. Bu kanal şehirden yukarı bir yerde ırmaktan ayrılır ve şehrin içinde tekrar ona katılır. Şehirdeki mezbehanın pis su­ ları da ırmağa akıtılır. Bundan dolayı gerek ırmak gerek mez­ kûr sulama kanalı şehir dahilinde çok pislenmiştir. Şehirden aşağıda bulunan köyler Porsuk suyundan içmek için istifade etmezler, fakat kendileri bu suda banyo yaptıkları gibi hay­ vanlarını da oradan sularlar. Gerek yukarıda mezkûr kanal vasıtasile gerekse ondan ayrılan talî kanallar vasıtasile şehirden yukarı 30.000 hektar arazi sulanmaktadır. Şehirden aşağı ırmağın mecrasında 20.000 hektar kadar bir saha mevcuttur ki bunları da sulanılan arazi sırasına sokmak mümkündür.

kişehirde bir kaç tuğla ima­ lâthanesi vardır ki bunlardan bazılarında Marsilya kiremidi ve delikli tuğla imâl olunmaktadır. Eskişehir kurbünde Afyon isti­ kametinde ve demiryolu boyunda ormanlar mevcuttur ki bun­ lardan inşaat için kereste tedarik edilebilir.

Ilıılâsa Yukarıda söylediklerimizi hulâsa ederek diyebilirizki Eski­ şehir sınaî inşaatın inkişafı için teman ile muvafık bir noktadır. Bunun müsbet âm'lleri şunlardır:

1 • Eskişehir, Demir ve Şose yollarının bir telâki noktasıdır; 2 - Nisbeten büyük bir ırmağın kıyısında bulunmaktadır. Kezalik bu havalide büyük yer altı sulan vardır; 3 - Taş kömürü ocakları nisbeten yakın yerlerde bulunduğu gibi bunlar Eskişehire demiryollarile de bağlanmıştır; 4 • İnşaat sahası elverişlidir ve sınaî inşaatın ilerideki inki­ şafına da mâni olacak mahiyette değildir; 5 - Sınaî müesseseler için kanalizasyon tesisatı yapmak hususunda da büyük müşkülâta tesadüf olunmaz.

SARAYKÖY

Sarayköy ı — Um m i m a l û m a i : 1 - Vaziyeti, münakalât yollan ve nüfusu: 5,000 kadar nüfusa malik olan Sarayköy kasabası Büyük Menderes ırmağının sol sahilinde ırmaktan 3 km. mesafede kâindir. Sarayköyün coğrafî mevkii 37° 53’ arzı şimalî ve 28° 56’ tulü şarkîdir ( Grinviçten itibaren ) . İzmiri Dinara bağlayan demiryolu Sarayköyden geçmektedir. Sarayköy şose yolları vasıtasile şimal istikametinde Buldana ve sark istikametinde Denizliye bağlanmıştır. Garp istikametinde Nazilliye doğru şose yolu yoktur. Fakat otomobilleıin seyrüseferi için müsait değil ise de Nazilli, Denizli ve diğer noktaları biıbirine bağ­ layan ehemmiyetli bir kervan yolu vardır. 2 - D ağ (O rog rafik) ve sulara ( H idrografik) ait malûmat: Sarayköyün şark tarafında 15 km. vüs’atinde pek geniş bir vadî vardır. Vadinin bu derece genişliği burada Büyük Menderes Irmağile Çürük Su Irmağının biribirine katılmasından ileri gelmiştir. Şehrin tam karşısında vadinin genişliği 3-4 km. den fazla değildir. Sarayköy îstasiyonunun rakımı 169 metredir. Vadinin şimalinde Sazak Dağı sııtı vardır ki bu, Sarayköyü Buldandan ayırmaktadır. Sııtm irtıfaı 60Ü-800 metredir. Cenup tarafında Çubuklu Dağı silsilesi başlar. Bunun azamî yüksekliği 20 km. mesafede bulunup deniz sathından 1,300-1,500 metredir. Bu havalinin esas su damarı Büyük Menderes İrmağıdır ki Sarayköy civarında şarktan garba doğru akar. Menderesin başlandığı yer Dinar kurbündeki Samsan Sultan dağlarının mermerleri arasında bulunan kuvvetli pınarlardır. Menderesin iki tane sağ kolu ve Sarayköy yakınında Çürük Su isminde bir sol kolu vardır. Sarayköy yanında Menderes üzerinden geçen şose yolu köprüsünden 20 km. yukarıda Çürük Suyun rakımı 223 metredir. Bu mahalden 25 km. aşağıda Menderesin rakımı ise 130 metredir. Şu halde meylin takriben 2/1000 (Binde iki) olduğu kabul edilebilir. Sarayköy yanında Menderes Irmağının genişliği 47 metreye çıkar. Vasatî derinliği 0’45 metre olup vasatî sür’ati saniyede 0,45 metredir. Mantarla ölçüldüğü zaman su miktarının saniyede 7 m3 olduğu görül­ müştür. Su içinde az miktarda leressüp etmeyen yabancı

maddeler bulunmakla baraber, nisbeten berraktır. Havanın suhunet derecesi 37° C olduğu zaman suyun suhunet derecesi 22° C dir. 1/300.000 mikyasında olan haritada gösterilen ve dağdan akan sular Sarayköyün cenubunda yazın görünmez, dere yatakları kurumuş bulunur. Su taştığı zaman vadinin büyük bir sahası ve sol sahilinde 1 km. genişliğinde olan alçak teras Menderes suyunun altında kalıyor. Şose yolu köprüsünden garp istikametinde terasın yayılma sahası tedrici surette eksilir, ve Dayilli köyü havalisinde ırmağın tam yanında ancak küçük küçük parçalar halinde hissedilebilir. 3 - J e o lo jik ve H id ro je o io jik m alû m at: Sarayköy havalisini, Konya kitlesini cenup tarafından kucaklayan dağın şimali teşekkülü sahasına katmak gerektir. Bunun için burada müşahede edilen 3 üncü devir mevaddı arziyesi oldukça büyük inhiraflara maliktir. Tahmin edilmelidir ki Sarayköye en yakın olan arzî teşekkülün dingili Sarayköyün cenubuna düşen Baba Dağı ve Çubuklu Dağı sırtlarım keserek geçer ve şimal cihetine inhiraf eder. Sarayköyün cenubundaki dağ yamaçlarını teşkil eden ve Mendersin sağ sahiline de yayılan 3 üncü devir mevaddı arziyesi, anlaşılan, bu teşekkülün şimali şarkî cenahından ibarettir. Demiryolu köprüsile şose köprüsü arasına düşen sahadaki 3 üncü devir mevaddı arziyesi şimali şarkî 45° de hissedilecek bir yükseliş arzeder. Dağlarda ve demiryol köprüsünün ötesindeki 1 inci kuru vadinin menbamda 3 üncü devre ait kayaların meyli şimali şarkî 45° deki tabakaların meyil istikametini tayin eylemiştir ve meyil zaviyesi de 20° C dir. Tahmin edilmelikir ki bu teşekkülü vücude getiren hadiselerden başka jeolojik kuruluşu ehemmiyetli bir surette işkâl eden çat­ lamalar ve atılmalar da vukua gelmiştir. Yukarıda kaydedilen jeolojik kuruluş bu havalinin Hidrolojisi için esas ehemmiyeti haizdir. Burada mebzul bir surette yer altından fışkıran suların bulunduğunu tahmin için esaslar vardır. Zira 3 üncü devre ait kayaların tabakaları biri diğerini takip ederek meyilleri netice­ sinde bir yığın halinde vadinin dibine inmişlerdir. Rüsubî ( Alluvial) terakümlerin oldukça kalınlığını ve meyil zaviyesinin nisbî büyüklüğünü göz önünde tutarak tahmin etmelidirki,

eğer bir zaman bu sulan istismar eylemek mukadder ise, bunun için çok derin kuyular açmağa lüzum görülecektir. Bu sulama sahası rüsubî yığınlarda dolaşan sular için de büyük ehemmiyeti haizdir. Nehrin vadisi temelde su saklayan kum-çakıl taşı malzemesinden teşekkül etmiş olsa gerektir. Bu sular cevvî teressüplerden ve başlıca ise 3 üncü devre ait toprak tabaka­ larındaki su kaynaklarından kuvvet almaktadırlar. Binaenaleyh vadide suhuneti 15° C den ibaret olan kuvvetli bir yer altı cereyanı vardır ki bu yer sathına yakın olduğundan, içme sularını fazlalaştırmak hususunda da ondan istifade etmek mümkündür. II - Sınai iıışaal kısım: Yukarıda yazıldığı gibi şehir ve civarı şarktan garbe doğru akan Büyük Menderes İrmağının vadisinde vakidir. Batıdan doğuya doğru giden demiryolu şehri Nazilli ve Denizli ile bağlamakta ve şehrin bir kilometre kadar kenarından geçmek­ tedir. Şimali garbî ve cenubu garbî taraflarından Buldandan gelen şöse geçmektedir. inşaat sahası araştırmaları şehrin Menderes Nehrine ve birde demiıyoluna yakın istikametinde icra edilmiştir. Aynı zamanda biri Buldandan diğeri Nazilliden gelen şoselerden de uzak düşmemek ciheti gözetilmiştir. Biz 3 saha tetkik ettik. 1 Numaralı saha, doğrudan doğruya Buldan şosesi yakınına düşen bu saha şehre yakınlık cihetinden çok müsait şeraiti haizdir. Fakat şunu söylemeliyiz ki ırmaktan ve demiryolun­ dan uzak bulunması orasını büyük bir fabrika inşası için gayri müsait bir hale koymaktadır. 2 Numaralı saha; Demiryoluna, nehre ve Buldandan gelen şoseye yakınlık cihetinden çok müsait şartlar içinde bulunan bu saha çok küçüktür ve bir tepenin eteğinde bulunduğundan onun yamacına dayanır ve bu keyfiyet ise sahanın ileride genişletilmesine mâni olur. Diğer taraftan şehre de epi uzaktır. Bu sebeplerden dolayı bu iki sahadan vaz geçerek fabrika inşası için 3 numaralı sahayı tesbit ettik. Bu saha şehrin şimali garbî tarafında 2 km. mesafede Dayilli Köyünün kırlarında vakidir. 400X300 metre vüs’atinde olan bu saha Menderes ırmağının sol (yüksek) sahilinde bulunuyor ve yerli mütehassıs­

ların dediğine göre feyezan zamanlarında bile su altında kalmış değildir. Nakliyat hususunda 3 numaralı saha doğrudan döğruya Nazilli - Denizli demiryoluna yakın bir mevkidedir. Ve demiryoluna 1 km. den fazla olmıyan bir kolla arızasız bir saha üzerinden bağlanabilir. Bu saha şehre ve Buldana giden şoseye, Dayilli köyünden Sarıköye giden yolla, Nazilli yoluna ise sahanın garbinden geçen ve mezkûr Nazilli yoluna götüren diğer bir yolla bağlanabilir. Şu halde bu sahada inşa edilmesi mutasavver olan fabrika demiryolu ve otomobil nak­ liyat vasıtalarından istifade edebilir. Mevzuubah’s komuinat amelesinin meskenleri ise seçilen arsa ile şehir arasındaki sahada inşa edilebilir. Bu sahanın nehre doğru hafifçe meyilli olması icabeden toprak iş­ lerini yapmak için çok müsaittir. [?] Temel toprağı itibarile arsanın iyi olduğunu kabul edebiliriz. Bu arsa dahilinde dört kuyu açıldı ve neticenin yukarıdan aşağıya doğru şu tarzda olduğu görüldü. 1 - 0,40 m. derinliğine kadar gittikçe killi toprağa tahavvül eden zemin tabakaları; 2 - 1,25-1,^0 m. derinliğine kadar yeşili andıran renkte kireç karışık kesif kil; 3 - 2,80-3,0 m. derinliğin“ kadar kireç karışık kumlu kil; aşağı kısmında plastik kil tabakası; 4 - 0,50-0,75 m. derinliğine kadar siyah, mikaya yakın, taneli kilimsi yaş kum; Santimetre murabbama kabul edilebilecek tazyik, normal rutubet şartları altında (Sovyetler Birliğinde kabul edilen mütte­ hit proje normlarına göre) şu tarzda tespit olunabilir; No. 2tabaka : Kesif kil 3 Kg. / Sm3 No. 3 » : Kumlu kil 2,5 K g./S m 2 No. 4 » : Kum 1,5 K g ./S m 2 Bu sahada y e r altı sularının sathı 3,00 -3,20 m ., Şariyet mıntakası 1. 0-1,40 m. derinliktedir. İlk baharda ve kışın yer *J S a r a y k ö y b a şk a tuğla,

h a v a lin d e

temel taşı,

inşaat

m alzem esi

k u m v - k ire ç g ib i

b o 1 de ğilse de

esas m alzem e

çim en todan

şe h ir civ a rın d a ucuz

İst hsal e d ilere k m evzuubahis sa h ay a ge tirileb ilecektir. B ilh a ssa tem el taşı ırm ağın s a ğ k y ıs m d a d e m ir y o lu , k ö p rü sü ve m a ad in ise S a r a y k ö y e

k a rşısı d alt i

İzm ird e n

sahad an alınabilir,

celb ed lebilir.

Ç mento, cam

altı sularının yer sathından 1,50 metrede bulunduğunu tahmin etmelidir. İklim şartları inşaat işlerinin bütün sene imtidadında icra edilmesine müsaittir. Yerli ahalinin söylediğine bakılırsa 1892 senesinde bura­ larda 8 dereceye kadar zelzele hissedilmiştir. Ahalinin verdiği bu malûmat gereği gibi tahkik edilmeli ve inşaat projeleri yapılırken bu keyfiyet nazarı itibara alınmalıdır. M c v z ııu b a h is s a h a y a sıı teıııini ve k a n a liz a sy o n y a p m a k m eselesi:

Seçilen saha Sarayköyün şimali garbî istikametinde bulun­ makta ve Menderes Nehrinin kavis yaptığı yere yakındır. Burada ırmağın genişliği 47 metre olup derinliği 0,30-0,60 m. kadardır. Bu yer, ırmağın su alınabilecek noktasında azamî derinliktir. İlkbaharda su 1,5-2 m. ye kadar çıkar. Yazın ise bunun yarı­ sına iner. Akıntı sür’ati saniyede 0,40 - 0,50 m. olduğu görül­ müştür. Su miktarı, ölçüldüğü zaman, saniyede 7 m3 olduğu görülmüştür. Bu rakam asgarî olarak kabul edilmelidir. Men­ deresin suyu görünüşte temizdir. Sahamızın hem yukarı hem aşağı tarafında ahali sudan istifade etmektedir. *

Sarayköy, şehir yakınındaki dağlardan çıkan menbalardan kuvvet alan su tesisatından başka, kısmen ırmak suyundan da istifade eder. Şehirden aşağı bulunan köylerde Menderes suyu kullanırlar. Nehir vadisinde seçilen sahanın yakininde sınaî müesseselerin içme suyunu temin edecek kadar yer altı suları vardır. Sahanın temel toprağı killi topraktır. Yukarıda söylediklerimize istinaden, Sarayköyde sınaî mü­ esseselerin suyunu temin etmek ve orada kanalizasyon yapmak imkânları hakkında şu neticelere gelinebilir: 1 - Gerek Menderesten su çekme tesisatı kurmak, gerekse su şebekesi ihdas etmek hususunda sahamızın şeraiti çok elverişlidir. 2 - İçme su tesisatı için nehrin yatağındaki yer altı sula­ rından istifade edilebilir. 3 • Kanalizasyon tesisatı ise aşağıdaki sebeplerden dolayı müşkülâta uğrayabilir:

a - Arsanın sathı düz olduğundan oldukça uzun lâğım boruları döşemek neticesinde bir tulumba istasiyonuna ihtiyaç görülebilir. b - Pis suları tasfiye etmeden Menderese akıtmak doğru olmaz. Çünki sahamızdan aşağıda da dere suyundan istifade edilmektedir. Eğer kirli sular ırmağa tasfiye edilmeden akıtıla­ caksa, şimdiye kadar Menderes suyunu kullanan aşağı köylerin ihtiyacını yer altı sularile temin etmenin çarelerine bakmalıdır. c - Saha mıntakasmda İska edilen arazi bulunmaz, bunun için pis suları tasfiye etmek maksadile sun’î çarelere baş vur­ mak lâzım olacaktır. d - Tabiî tasfiye icra edilebilecek kumsal yerler mevzuubahis sahada bulunmamıştır. Bunun için sun’î tasfiye usulü tatbik edileceği muhtemeldir. Enerji roenbaları

a - Mevcut tesisat: Şehirde elektrik merkezi yoktur. Mevcut küçük sınaî müesseseler mihanikî ve elektrikî vasıtalar kullanmayıp başka iptidaî, kuvvei muharrikelerden istifade ederler. b - Enerji imkânları: Sarayköyde ve civarında kendisinden enerji istihsal edile­ bilecek su kuvvetleri yoktur. Şehrin yanından akan Menderes ırmağının meyli pek azdır; sahilleri alçak ve yatağı ise geniş bir vadidir. Binaenaleyh burada bent yapmak mevzuudahis olamaz. Sarayköy yakınında taş kömürü madenleri yoktur. Şehrin şimalî garbî tarafında dağlardan takriben 8-10 Km. mesafede bulunan biricik kömür madeni, çok ince ve az kârlı kömür tabakasına maliktir. Şehrin sınaî inşaatının istinat ede­ bileceği kömür madeni ancak Nazilli şehri yanındaki Nazilli kömür yataklarıdır. Enerji tedariki

Sarayköy şehrinin müstakbel sınaî inşaatında lâzım olan enerji tedariki meselesini halletmek için Nazilli kömür ocaklarına istinat edilecektir. Bu kömürün kuvvei haruriyesi 6 GOO-6.4CO kaloridir. Sarayköy ile Nazilli arasındaki mesafe ancak 55 Km. dir.

Hülâsa Şehir, demiryol hattı ve şose yolu üzerinde ve büyük Menderes ırmağı yakinindedir. Nazilli kömür ocaklarından ancak 55 K. mesafede vakidir. Bunlar inşaat sahasının hep müsbet evsafmdandır. Yer altı suları yer sathına yakındır, zemin sağ­ lamdır, saha ilerde genişletilebilecek mahiyettedir. Bütün bun­ lar iklimin gayri müsait olmasına rağmen Sarayköy sınaî inşaat ve inkişafa müsait bir mevki olduğunu teyit edecek vasıflardır.

E , 142

DENİZLİ

Denizli I - U mu mi ma l û ma t :

1 - Mevkii, münakalât yolları ve nüfusu: Denizli şehri aynı isimdeki vilâyetin merkezidir. Coğrafî mevkii 37° 46 arzı şimalî ve Grinviçten itibaren 29° 6 tulü şarkidir. İzmir-D;nar hattına Denizli 8 km. tulündeki bir kol ile bağlanmıştır. Denizli şose yollan vasıtasile Sarayköye, şimal tarafından Demirciye ve cenuptan Yarengümeye bağlanmıştır. '2 - Dağ ve sul?ra ait malûmat: Denizli Baba dağı sırtının ingin yamacında vakidir. Bu ha­ valinin deni/i sathından irtifaı 380-400 m. dir. Şehrin şimali şarkî tarafında Çüriiksu ırmağının geniş vadisi bulunur. Şehir­ den bu ırmağa kadar olan mesafe 8-10 km. d ;r. Denizliden vadiye doğru hissedilir derecede bir meyil vardır, fakat şehre pek yakın olan yerler bir az yükselerek, alçak tepeler teşkil ederler. Şehrin içinden bir dere geçmektedirki değirmenler, tabakhaneler ve saire gibi küçük sınaî müesseseler onun suyunu kuvvei muharrike olarak kollanırlar. Bu keyfiyet şehre bir nevi sınaî mahiyet vermektedir. 3 - Jeolojik ve Hidrojeolojik malûmat: Jeolojik cihetten Denizli mıntakası Sarayköyle aynı teşek­ küle mensuptur. Buradaki ehemmiyetli fark Filiyosen (Filiocen) teşekküllerin bulunmasıdır ki bunlar da Denizliye kadar uzanırlar. Yer altı sularına gelince bu sular başlıca mermer tabakalarının altında bulunur. Misal olarak şehre su veren menbaları ve Barsak deıe ırmağının merbaı ile bunun cenubu garbî istika­ metine düşen pınarları gösterebiliriz. Bunların her bir gözünden

çıkan su miktarı saniyede 1 m3 kadardır. Mermerlerin altında dolaşan sular yer sathına pek az miktarda çıkar ve başlıca kısmı ingin yamaçları teşkil eden tabakaların altına kaçarlar. Denizli havalisinde yer altı sularının, hatta senenin en kurak zamanlarında bile, yüksek seviyede bulunması, bununla izah edilebilir. Umumiyetle Denizli mıntakasında yer altı suları mebzuldür. Fakat bunlardan lâyikile istifade etmek için daha esaslı jeolojik ve hidrojeolojik tetkikler yapmak lüzumu vardır. Şehir, İzmir - Dinar ana hattına bağlanmış olan demiryolu kolu üzerinde vakidir. Bu kol Denizlinin ötesine geçmez. İstasyon şehrin şimal tarafında yani daha ingin bir kısımda bulunuyor. Buradan şehir cenuba doğuru yükselir, bu irtifa 10u M. kadardır. Bunun için burada umumiyetle bir sınaî mıntaka ve bilhassa fabrika için bir arsa seçmek müşküldür. Denizlide arazinin bu yükselişi şehrin cenubunda çıkan bir dereden su enerjisi almak suretile istismar ediliyor. Mahallî sınaî müesseseler ( Tabak­ haneler ve değirmenler) işte bu enerji kaynağından istifade ederler. Sınaî mıntaka araştırmaları başlıca demiryolunun öte tara­ fındaki düz yerde icra edilmiştir. Mutasavver mensucat müessesesinde suyun rolü çok mühim olduğundan sınaî sahanın su geçitlerine yakın olması istihdaf edilmiştir. Bu hususta şehre Barsak dereden ayrılıp gelen bir ikinci dere tercih edilmiştir. Çünki birinci dereden halihazırda mevcut olan sınaî müesse­ seler istifade etmektedirler. Zaten bu dere su miktarı itibaı ile de zayıftır. Şu halde sınaî inşaat için en muvafık yer istasyon çıkmazile ikinci derenin dirseği arasındaki sahadır. Fakat buradaki sahayı mısır ve diğer sulanmaya muhtaç mezruata mahsus tarlalar ve bağlar işgal etmiştir. Binaenaleyh sahanın ziraat için ehemmiyeti aşikârdır. Bundan başka burası meyilli bir arazidir ve bir çok arklara malik olup umumî yapılışı taraça varidir. Bunun için şose yakininde olması matlup olan bir arsa aramak oldukça güçtür. Nihayet buranın r.ebatatı nisbeten boldur; bir kıymet temsil eden bu mezruat kolayca feda edilemez. İşte bu mülâhazalar bizi esasen elverişli olan bu sahadan vaz geçmeğe ve şimal tarafına, yani demiryolunun ve şosenin öte tarafına gitmeğe mecbur etmiş ve aradığımız yer şimalî şose civarında istasyondan 1 km. mesafede, Karabacak değirmeninin civarında bulunmuştur.

Rüzkâr şartları, şosenin yakınlığı, kuvvet itibarile mevzuubahs sınaî müesseseler için kâfi gelecek su miktarının bulun­ ması ve demiryalunun nisbî yakınlığı burasının sınaî inşaat için elverişli olduğunu göstermiştir. S e ç ile n s a h a n ın m evkii

""

Bu saha hem şoseye hem dereye yakındır. Dere burada yolun tam kenarından geçer, Sahanın vüs’ati 250X300 M3 dır. İstenidiği zaman şoseye karşı olan tarafa doğru genişletilebilir. Yerin cenup hududu üzüm bağlan olup şimaldeki dududu da oradan geçen dere sularile İska edilen mısır tarlaları teşkil eder. Sahanın sathı, Şose boynca cenuptan şimale doğru mevcut olon azıcık meyli nazarı, itibara almazsak, oldukça düzdür. Sahanın bir kusuru aynı zamanda hem yola hem de su geçidine yakın bulunmasıdırki bu dere yolun yakınlığı yü­ zünden pislenir. Bundan başka aşağı mecradan kanalizasyon için istifade edildiği takdirde sahamıza bitişik olan mmtaka da dere sularını borulara almak iktiza edecektirki ayrıca bir mas­ rafı mucip olacaktır. Sahanın şose boyundaki kısmı dar ol­ duğundan orası büyük binalar vücuda getirmeğe elverişli değil­ dir. Bunun için binaları şoseden uzak düşen yerlere kurmak mecburiyeti vardır. Sahanın nakliyat imkânları şoseye bitişik olmasile ve nisbeten demiryoluna da yakın bir mevkide bulunmasile taayyün eder. Ve bir demiryol kolu vücuda getirmekle mümkündür. Yalnız bu kola ehemmiyetlice bir meyil vermek zarureti vardır. Zemin ( Y e r altı)

Saha üzerinde üç yerde açılan kuyulardan zeminin üst kısmında 1,1-1,5 metre kalınlığında siyahımsı kum karışık killi toprak bulunduğu anlaşılmıştır. Daha aşağıda killi ıslak kum görülmüştür. Sm2 ma isabet edilebilecek tazyik kil toprak için 2 Kg. /Sm 3, kum için 0,75-1 K g ./S m 2 kabul etmek mümkün­ dür. Yer altı sularının sathı yer yüzünden 1,5-2 m. kadar derinliktedir. İlk baharda yer altında sular boldur. O zaman yer altı sularının sathı zemin sathından 1 m. kadar yahut daha az derinliktedir.

Sahanın suyunu temin etmek ve kanalizasyon yapmak

meselesi

Yukarıda kaydedildiği üzere seçilen saha şehrin şimal tara­ fında ve demir yolu istasyonundan 1 Km. mesafede vakidir. Sınaî müesseselerin su ihtiyacı sahanın garp tarafından geçen sulama kanalından temin edilir. Kanal, şehrin cenup tarafından çıkan dağ menbalanndan ( Barsak derede ) beslenmektedir. Bunun suyundan irva ve İska için istifade olunuyor. Kanalda su miktarı mevsimine ve günün muhtelif saatlerine göre değişir. Kanalın kenarları tanzim edilmemiştir. Miktarı değişmekle beraber müşahede edilen su sür’ati saniyede 0,75 m3dan ibarettir. Senenin iki ayında (Temmuz ve Ağustosta) su miktarı haddi asgariye iner. Bu senenin Ağustos birinde kombinat inşa edilecek yerde tebdilât yapılmış olduğundan bu miktarın saniyede 400 litreye muadil olduğunu kabul edebiliriz. Geriye kalan aylarda su miktarı oldukça fazladır. ( Takriben iki mislidir), çünkü kanal pınar sularından teşekkül eden ve şehirde mahreci bu­ lunan diğer bir derenin sularını da çeker. Bu ikinci dere bizim sahamızın yukarı tarafında şehirdeki dabakhanenin pis sularını alır. Su miktarının günün muhtelif saatlerinde değişmesi suyun sulama için alınmasından ileri gelmektedir. Sulama ile alâkalı olarak suyun renği günün saatlerine göre değişir ve bazı saat­ lerde suyun bulanıklığı fazla, bazı saatlerde ise hafif olur. Mahallinde alınan malûmata göre, kanalde su miktarı ikinci derenin katılmasile aynı seviyede kalabilirmiş. Yine bu kabil malûmata nazaran, İska rejiminin değiştirilmesile suyun berrak­ laştırılması da kabilmiş. Yerinde alınan bu malûmat fennî ve İktisadî cihetten tenvire mühtaçtır. Bize kalırsa tasfiye tesisatı vasıtasile suyu berraklaştırmak daha hakikî bir çare olsa ge­ rektir. İçme suyu sahamızın civarında bulunan yer altı suların­ dan tedarik edilebilir. Kombinatm kirli suları kombinat inşa edilen mahallerden aşağıda gine şu sulama kanalına akıtalabilir, fakat bu suların kanal suyu ile gereği gibi karışması şarttır. Karışma derecesi ise pis suların terkibine ve sulama rejimine göre değişir. Eğer pis sular üzerinde bazı ameliyeler yapmak lâzım ge­ lirse, bunu pis suların kanala akıtılmasmdan evvel yapmalıdır.

Yukarıda söylediklerimizi telhis ederek Denizli sınaî sahasının su şeraitini şöyle tavsif edebiliriz: 1 - Halihazırda kanalın verdiği su miktarı mahduttur. Y u­ karıda gösterilen saniyede 400 litreyi asgarî miktar olarak kabul edebiliriz. Tahmin eylemelidirki su ne gibi usulle alınırsa alınsın mezkûr miktarın ancak bir kısmı alınabilir; zira su alı­ nırken suyun alt kısmı kiılenecek, tasfiye esnasında zayiat husule gelecek ve saire, fakak herhalde alman su mensucat fabrikasının saniyede 150 litreden ibaret ulan su ihtiyacını temine kâfi gelecektir. 2 - Mahiyet itibarile su pislenmiş bir daimî ayni değildir.

haldedir ve terkibi

3 - Suyu berraklaştırmak meselesi kısmı azamî hususî emlâkten ibaret olan araziyi sulama meselelerile alâkadardır. Bu mesele epi karışık olduğundan sınaî müessesemiz için tas­ fiye tesisatı kurmaktan başka çare yoktur. 4 - Kanalda pis suların katılmasında mahzur olmiyacak miktarda su bulunmadığı takdirde pis suları kanala akıtmak doğru olmaz. Bu hususta kanalda lâzım olan su miktarı pis suların mahiyetine göre değişir.

E n e r ji m e m b a la r ı a - Mevcut tesisat: Şehirde iştial motörü ile işler iki elek­ trik merkezi vardır. Bu merkezlerin vasatî kudreti 40-50 KV. tır. Mütenavip cereyanlı olan bu elektrik santralleri başlıca şehirde mevcut küçük sınaî müesseselere kuvvei muharrike verirler. Ve şehrin evlerini, sınaî müesseselerini ve sokaklarını tenvire de hizmet ederler. Mevcut sınaî müesseseler elektrik kuvvetini az sarfettiklerinden ve cereyan fiatları yüksek olduğundan elektrik merkezlerinin gündüz işi azdır. Sarfiyatın başlıcası tenvirat içindir. Kuvvei muharrike kilovatı 8-10 kuruş olup tenvirat kilovatı 18 -20 kuruştur. Mezkûr elektrik merkezlerinden başka şehirde su motörlerile işliyen değirmenler vardır. Bunlar suların sukutundan istifade ederler ve mecmuu kudretleri 200 beygir kadardır.

E n e r ji im k â n la r ı Denizli mıntakasının su hâzinesi hakkında şunıi söyleyebilirizki şark tarafında şehirden 10 km. mesafede bir memba ve hızlı akıntı vardırki bundan enerji membaı olarak istifade edi­ lebilir. Bu memba mermer tabakaları içinden çıkar ve bir derin vadiye dökülür. Membam su miktarı saniyede 1,1 m8 dır. Bu membam lardır:

su enerjisinden istifade etmek şekilleri şun­

1 - İtalyan «A» projesi şekli. Bu projeye göre 637 m. v ahiren yapılan ölçüye göre 596 m. irtifamda bulunan membaın suları 1,4 m. kadar yükseltilir ve 67 m. uzunluğunda bir kanal ve 180 metre uzunluğunda bir tünel vasıtasile İtalyan projesine göre 544 m .. ahiren yapılan ölçüye göre 203 m. rakımlı nok­ taya akıtılır. Sukut irtifalarınm hendesî farkı: İtalyan projesine göre: 638.4-544m.=94,4 m. yahut sonraları yapılan mesahaye göre: 597.4-503m.— 94,4 m. dir. Suyun kanala sukutu kanalda ve tünelde hareketi esnasında yaptığı hidrolik zayiatı hesaba katınca sukutun filî irtifaı -85 m. olur. ' Türbin randmanmm emsalini M =0,75 olarak kabul ederek Q — l,lm .3/San. ;H = 8 5 M Na ~

M =0,75

1100X85=0,75 . . . /B . "”75~” =935 Bk. (Beygir kuvuetı) istihsal

,

olunur.

Aşağıda su miktarlarını ve mesafeleri hesap ederken 1932 senesi topografik mesaha plânının rakımlarım kullanacağız. 2— Q = S A B İT «B» Projesi şekli suyun düşme yolunu daha alçak olan 465m. irtifaı noktasına uzatmakla 38m. lik büyük bir sukut irtifaı

daha ihdas olunur. Bunun için tünelden sonra 1300m. uzunlu­ ğunda yeni bir yan kanalı açılır yahut kanal 400m. olduğu halde tünel 600m. ye kadar uzatılır. Rakımların hendesî farkı şu tarzdadır: H j = H + H = 9 4 ,4 f38=132,4m . Bütün yol boyunca tazyik zayiatını hesaba katarsak nihaî sukut irtifaını 120m. olarak kabul edebiliriz. Şu halde Q = l , l m 3/San H j = 120m. ve M =0.75 iken 1100X120X0,75

Bk

75 Kudreti istihsal olunur. 3 — Q = Mütehavvil ve H. «C » şekli — pinar şarkındaki bir tepenin öte tarafında olan ve su miktarı saniyede 850 litreden ibaret olan çukur dereyi getirmek suretile menbalaı m su miktarı arttırılabilir. Menbaa yalnız bu suyun bir kısmının getirilebileceğini ve çünkü yolda suyun bir miktar zayî olacağını hesaba katarsak su miktarının saniyede ancak 700 litre artacağını tahmin etmelidir. ( Bu mik­ tar yaz aylarının asgarîsidir). Şu halde netice böyle olur:

Qı = Q + Q„ - 1100 + 700 = 1800 L/San. 1800X 85 X 0,75 = 1530 gk kudreti e,de edüir 75 4 - Q mütehavvil ve H j « D » şekli — memba suyu «C*> şeklinde gösterilen devre suyunu katmakla arttırıldıktan sonra suyun sukut tarzı da «B» şeklinde gösterildiği veçhile büyütülürse: Q =

1800,L/San; H — 120 m. ; M

- 0,75

Nd =

1800X120X0.75 = 2.160 BK. 75 istihsal olunur.

Bu hesaplar yaz aylarında su -miktarmm asgarî vaziyetine göre yapılmıştır. Senenin başka zamanlarında membalarda ve

başlıca çukur derede su miktarı daha fazla olur. Şu halde suyun senevî \asatî kuvveti de bu nisbette artar. Buna göre türbindeki senevî vesaitî su kuvvetini takriben şu tarzda göste­ rebiliriz: N a = 1.000 Nb

BK.

1.400

«

Nc - 1.500

«

Nd - 2.400

«

5 - «B», « C » ve « D » şekillerinde « A » şekline nisbeten elektrik merkezi çok kuvvetli olmakla beraber müşkül dağ va­ ziyetleri içinde kurulacak olduğundan tesisat için büyük mas­ raflara ihtiyaç vardır.. « B » şeklinde dağ yokuşu boyunca 1.300 m. uzunluğunda bir ilâve tüneli yapılacak yahut 100 m. lik bir ilâve kanalla bir likte tünel 600 m. uzatılacak. Bu takdirde kuvvet 400 BK. miktarında artar. «C » şeklinde çukur derenin suları, uzunlukları cem’an 1.500 m. den ibaret olan bir tünel ve kanal hattı vasıtasile membaa (yani «A» şekli için kaynak olarak kabul edilen havuza) katılır. Bu takdirde kuvvetin artması 500 BK. dır. « D » şeklinde « B » ve « C » şekillerinde tahmin edilen masraflar bir araya gelir ve kuvvetin artması da o nisbette yani 1,1^0 Bk. olur. Bu tesisatı vucude getirmek için birden para sarfına ihtiyaç olacağından, kömüre istinat etmek belki maksat için daha kolay olur. En yakın kömür madenleri Denizliden 100 km. mesafede bulunan Nazilli ocaklarıdır. Bu kömürün kuvvei haruriyesi 6,000 kaloridir.

Enerji tedariki Denizlide vucude getirilmesi mutasavver olan sınaî müessese için elektrik enerjisi yukarıda anlatılan şekillerden birile ihdas edilecek su kuvvetleri vasıtasile, yahut Nazilli kömüründen isti­ fade edecek buhar türbinleri vasıtasile tedarik edilir. Bunlardan

hangisini tercih etmek lâzım olduğu meselesi müessesenin muhtaç olduğu buhar ve enerji miktarı arasındaki nisbete göre de belli olur. Yukarıdaki şekillerden her hangi birine göre ihdas edilmiş bir su elektrik me-kezi mevcut bulunduğu tak­ dirde bile ilâve veya ihtiyat kabilinden 400-500 kv. lık bir kömür elektrik merkezinin bulunmasına ihtiyaç vardır. Su elek­ trik merkezinden enerji nakletmek için 22.0( 0 volt maksada kâfidir. Sınaî müesseselerin ve şehrin ihtiyaçları için tâli Trans­ formatör İstasyonlarında ise tevettür miktarı 6.300.380.220 volta tahvil olunacaktır. Buhar meksife tesisatı yapıldığı takdirde eyi bir vakum elde etmek için su, kanaldan alınır ve lüzum görülürse buna yer altı suları da katılır.

H u lâ s a Den'zli merkezi bir mensucat fabrikası kurmak için oldukça münasip bir yerdir. Burada istihsalin ve inşaatın irikişafıda müsait şartlar vardır. Meselâ: 1 - Ham madde ve mahrukat menbaları nisbeten yakındır. (K öm ür Nazilliden, pamuk İzmir havalisinden) 2 - İlk zamanlarda mesken inşası için caktır, çünkü şehir oldukça büyüktür.

masraf asgarî ola­

3 - Bu mıntakada fabrikada çalışabilecek dokumacı kuv­ vetleri de eksik değildir. 4 - Fabrikalar geçen derenin su miktarı mahdut ve suyu durultmak ihtiyacı mevcut olmakla beraber yine mevzuubahs sınaî müessese için kâfi gelecek miktardadır. 5 - Yer altı suları zemine oldukça yakın bulunmakla bera­ ber bu sahanın temel toprağı kâfi derece de iyidir. 6 - Denizlinin iklim şartları Nazilli ve Sarayköy iklim şart­ larına nisbeten daha iyidir.

E 154

KONYA

Konya 1 — U m u m î m alû m at; 1 - - M evk ii, m ü n a k a la t y o lla rı, nüfusu: Konya Şehri Anadolunun cenubî kısmında kâindir. C o ğ ­ rafî mevkii 37° 50, arzı şimalî ve 32° 30’ tulü şarkidir. (Griviçten itibaren). Şehir, Eskişehir ile Afyonu Adanaya bağlayan demir yolu üzerindedir. Afyon - Mersin şose yolu Konyadan geçer. Şehrin nüfusu 50.000 dir.

2 — D a ğ v e s u la r a a it m alû m at: Konya, dağlarla çevrilmiş bir ova üzerinde bulunur. Şehir yakınında rakım 1.000 - 1150 m. dir. Konyanın çevresindeki tepeler ve bayırların deniz sathından irtifaı 1.200 - 1.300 m. dir. Konya ovasını besleyen su damarı aşağıda mevzuubahis olacak ırva ve İska kanallarıdır. Şehre su veren membalan istisna edersek bu mıntakada diğer yer sathı suları bulunmaz.

3 — Jeolojik ve h id ro - jeolojik m alûm at: Şehrin bulunduğu ova umumî kütlenin alçalmış bir kısmını arzeder. Çatlakların istikametlerinden birinin, Konyanm daha şark tarafında ve arzî istikamatte olduğunu tahmin etmelidir. Atılan ahçarın üst kısmı ufkî istikamette döşenen 3 üncü devir teressübatı olacaktır. Yer altı sularını 3 zümreye ayırmak

mümkündür: 1 - Konyanın şarkî kısmında kâin dik meylin membaları, 2 - Yer sathındaki sular 3 - Derinliklerdeki sular. Şehirden 5-6 km. mesafede yer altından çıkan kaynaklar aşağıya doğru akan bir vaziyette bulunduklarından, sulan, elde edildikten sonra su miktarını arttıramazlar. Ovanın yer üstü sularının ekserisi mahallî hidrolojik ve iklimi şeraitten dolayı tuzludur. Yer sathından 10-15 m. aşağıda bulunan sula­ rın evsafı iyidir; fakat onları istediğimiz yerde, bilhassa sulak tabakası, kumlu ve çakıllı kil olan sahamızda çok miktarda ele ğeçirmek kabil değildir. Yapılan sondaj neticeleri şunlardır. 1 - Zemin toprağının altında sarı renkli kesif kil 0,00-2,33 m. ye kadar 2 - Sarı renkli ve seyrek çakıl taşları karışık 2,33-3,00 m. kadar

killi toprak

3 - Sarı renkli kesif plastik kil: 3,00-500 m. kadardır. 4 — Beyazımsı fazla kireçi havi kil:

5,CO-6,60m. ye

5 — Çakıl karışık kumlu kil (Su­ yun peyda olması)

6,60-8,00 »

6 — Çakıl taşıle birliktekumlu kil

»

»

»

9,30-9,50 »

»

8 — Kül rengine mail sarı kireçi an­ dıran plastik 9,50-14,00 »

»

9 — Çakılla birlikte kumlu kil

14,00-14,80 »

»

10 — Çakılsız kumlu kil

14,80-16,87»

»

11 — Yağlı plastik kil

16,87-19,50»

»

12 — Seyrek çakıllı kil

19,50-20,50»

»

20,50-20,80»

»

7 — Çakıl taşı tabakası

.13 - Yağlı kil

8,00-9,30

kadar

İlk su 6,60 m. derinlikte zuhur etti ve Sondajın sonuna doğru 5,40 m. de durdu. Yer altı suları, sınaî müesseselerin içme su ihtiyaçlarını temin etmeğe yarar. Bu suların 15 m. derinlikte bulunacağını tehmin etmelidir. Fakat sınaî müesse­ selerin su ihtiyaçları bu sularla tatmin edileceğini hesaba kat­ malıdır. Ç ok derinliklerde arteziyen sularını beklemek doğru olmadığı gibi bu suların fazla madenileşmiş olması da pek mümkündür.

Ş e h rin su tesisatı ve k a n a liz a sy o n u Halihazırda şehir su yollarının esas menbaı iki tane su kaynağıdırki bunlara 3 üncü bir kaynakta katılabilir. Yerli mü­ tehassısların söylediğine göre bu menbaların vereceği “su mik­ tarı saniyede 100 litreye erdirilebilir. Bundan başka bir çok evlerin su ihtiyacını tatmin eden 400 tane kuyu vardır. Yanğın söndürmek için sular muayyen su mahzenlerinden ve kuyular­ dan seyyar tulumbalarla çekilir. Şehirde kanalizasyon yoktur. Bir kısım evlerin ayak suları bir kanala ve oradan da şehir haricine gider.

Konya şehrinin enerji m elihaları A - Mevcut tesisat: Şehir içinde elektrik

merkezi

yoktur.

Şehir ve küçük sınaî müesseselerin bir kısmı elektrik ener­ jisini şehirden 13-14 km. mesafede bulunan hidro elektrik san­ tralinden alırlar. Bu elektrik merkezinin tesisatı: Beheri 410 BK. tinde olan iki adet su türbini ve ihtiyat vasıtası olmak üzere 210 BK. tinde olan bir Dizel motöründen ibarettir. İstihlâkin kısa müddetli azamî haddi 240 kv. tır. Elektrik nakil tevettürü 14.000 volttur. Nakil hattı ve tevzi şebekesi havaidir. Şehirde tevettür trasformasyonu 380/220 vo'.ttür. Merkezin Hidrolik kısmı şu tarzdadır. Membam suyu küçük bir bendden geçerek kanala ve sonra 3 km. tulünde olan bir boruya geçer. Böylelikle 64 m. irtifaında bir sukuk hattı vü­ cuda gelir. Al nan malûmata göre, su miktarı saniyede 600 litredir. Elektrik merkezinin başlıca kusuru su rejiminin karar­ sızlığı ve yazm membada su miktarının azlığıdır. Cereyan ta­ rifesi yüksektir. Tenvirat için kilovat saâtı 20 kutuş olup kuyvei muharrike için kilovak saati 8 kuruştur. Anlaşılan, bundan dolayı şehirdeki bir çok atelyeler ve sınaî miiesseselerde ayrıca 300 BK, tinde olan dahilî iştial motörleri ve su turb nleri kullanmaktadırlar. Yazın ise, başlıca dizel motörü işler, çünkü o zaman kâfi derecede su bulunmaz. Geceleri 4 saat zarfında tek bir türbin işler, bundan fazlasına su kâfi gelmez.

B - Enerji imkânları: Yukarıda tavsif edilen 820 bk. tinde olan su türbinleri ve 210 bk. tinde bir tane dizel motörü o'.an su elektrik merkezi su yetişmediğieden fasıla ile çalışmaktadır. Elektrik merkezi müdürünün anlattığına göre lâzımgelen Hidroteknik tesisat neticesinde menbaı, mevcut 2 türbinin her iki­ sini normal çalışacak bir ha'e koymak mümkündür. Konyamn yakın kuıbinde olan mmtakalarda madenî mah­ rukat yoktur. En yakın kömür madeni Kütahya madenleridir. Kütahya Konya arası 300 km. dir. Şehrin sahası civarile bir­ likte ehemmitsiz nebatata malik olan düz bir ova arz eyle­ mektedir. Yukarıda yazıldığı gibi, yer yüzündeki su namına irva ve İska kanallarından başka bir şey yoktur. Bu kanallar şehrin garp tarafında ve merkezinden 5 km. mesafede geçmek­ tedir. İska sisteminden istifade etmek için, bundan sonra şeh­ rin mesken olacak bnaları o istikamette inşa edilmelidir. Bu keyfiyet orada bahçe ve bostanların inkişafına da hizmet eder. Hakikaten burada böyle bir inkişaf temayülü vardır. Konyamn bu tarafı başka taraflarına nisbeten fazla yeş llıktir ve ileride daha f.ızla yeşillenmek imkânlarına maliktir. Şu halde sınaî mın takanın, şimali şarkî tarafında bulunması daha ziyade maksada uyğun olurdu. Burasını demiryolu ile birleştirmek de çok kolaydır. Zira tesviyei turabiyesi çok alçak olacaktır. Konya şt-hri tetkik edildiği zaman, fazla su isteyen mensucat kombinatı göz önünde tutulduğundan, elbette sulama kanalındaki suya istinat edile­ cek ve sınaî saha dahi orada seçilecektir. Fakat bunun bir mahzuru vardırki o da şehrin ilerideki inkişafına set çekil­ mesidir. Sınaî inşaat sahası sulama kanalının yakınında ve cenubu garbî istikametinde giden şose ile birleştiği yerde seçilmiştir. Yukarıda anlatıldığı veçhile, sahanın şehre uzak yerde seçilmesi su yolu ve kanalizasyon inşaatında tasarruf yapmak mülâhaza­ sından ileri gelmiştir. Çünki kanalizasyon sularını yeniden mez­ kûr sulama kanalına akıtmak fikri göz önünde tutulmuştur. Sahanın vüs’ati ve hudutları tesbit edilmemiştir. Zaten şose boyunca şehre doğru 2 Km. kadir yayılmak mümkündür, ara­ zinin evsafı aynıdır. Bu saha, gerek demiryol nakliyatından gerekse otomobil nakliyatından istifae edebilir. Şose iyi bir vaziyette bulundu­

ğundan otomobil nakliyatı için şerait çok müsaittir. Demiryolu koluna gelince, tesviyei turabiye yüksek olduğu için onu ana hattın yanından uzatmak müşkül oldıjğu gibi istasyonla birleş­ tirmekte de müşkülât vardır. İstasyondan sahamıza kadar 3,5 km. bir mesafe vardır ki demiryol kolunun uzunluğu 4 km. olacak demektir. Zemin ( Yer alt ı): Sondaj ve kuyu açmalar neticesinde zeminin iyi olduğunu kabul edebiliriz. Sm2 ına kabul edilebile­ cek tazyik 2,50-3,00 Kg. Sm2 ı dır. Yer altı su sathı 3,5 ra. derinliktedir. Yerli inşaat malzemelerinden trahit ve andezit taşlarını zikredebilirizki bunların yatağı şehirden 4,5 Km. lik yerde bu­ lunmaktadır. Son zamanlarda Konyada yapılan binaların cephe­ leri için bu malzeme kullanılmıştır.

Sahanın su ihtiyacını teinin etmek ve kanalizasyon yapm ak meslesi Sahanın su menbaı, zengin bir su hâzinesi olan Beyşehri göllerinden gelen sulama sisteminin münteha kısmını teşkil eden sulama kanalı olabilir. Yakında fabrika sahasının bulunduğu Karaarslan havalisinde 4,400 hektar kadar arazi sulanmaktadır. Kanalda suyun sertliği 10 Alman derecesidir. Su görünüşte bulanıktır. Halihazırda kanalda suyun miktarı yalnız günlere göre değil günün saatlerine göre bile kararsızdır. Bu keyfiyet ise sulama rejiminden ileri gelmektedir. Kanalda suyun asla bulunmadığı zamanlarda vardır. Çumrada irva ve İska merkezi Müdürile konuşmalarımızdan anlaşıldığına göre, kanalda su miktarı daimî bir asgarî olmak üzere sanayide 2 m3 temin edilebilirmiş. Bu miktar o sahanın İskası ve sınaî müesseselerin ihtiyacı için sarfolunabilir. Yuka­ rıda söylenenlere istinaden ve sahanln topoğrafyasınm da göz önünde tutarak, Konya sınaî sahasının su membaları hakkında şu neticelere gelebiliriz:

1 - Sanayide lâzım olan suyun, İska kanalından alınacağını ve mülevves sularını da o kanala akıtılacağını kabul edersek, fabrika sahası şehre yakın olduğu takdirde su tesisatı ve ka­

naiizasyon şebekeleri boruları oldukça uzun olacaktır. Aynı zamanda bu saha düz olduğundan bir kanalizasyon tulumba istasyonu inşasına da ihtiyaç hasıl olacaktır. 2 - Sulama kanalı şimdiki vaziyetinde, sınaî müesseselerin suyunu temin edecek bir memba olamaz, çünki orada su mik­ tarı kararsızdır. Kanalın suyu senenin her vakti için daimî bir asgarî miktar arzetmelidir. 3 - Bu asgarî miktarı temin etmek için Karaarslan hava­ lisindeki sulama ihtiyaçları ve rejimi tesbit olunmalıdır. 4 - Kanalda su bulanık olduğundan herhangi bir sınaî mü­ essese için su tasfiye tesisatına ihtiyaç vardır. 5 - Şehre su veren membalardan biri, yani sahamızdan 3 km. mesafede bulunan bu sahanın içme suyunu temin ede­ bilir. Bu sayede beherini nufusu 1,000 kişiden ibaret olan Karaarslan ve Abdürreşit Köylerinin de içme ve yangın sön­ dürme suları temin edilebilir. İçme suyu müstakillen tedarik edilmek istenilirse, bu su kuyulardan temin edilebilir. 6 - Ayak sularını kanala akıtmak için, kanalda daima bir miktar su bulunmalıdır ki pis sular onunla kanşabilsin bundan maada pis suların çıktığı yerde suyun daimî akması da temin edilmelidir. Bu şartların temin edilmesi için kanalizasyon me­ selelerinin Karaarslan havalisindeki arazinin İska rejimine tev­ fikan halledilmesi şarttır. H u lâ s a

1 - Konyada su alacağımız menba, yalnız sulama kanalı olduğundan, bu şehirde sınaî müesseselerin inşası, o kanalda senenin her zamanında lüzumu kadar suyun bulunmasını temin etmeğe bağlıdır. Şunu da hesaba katmalıyız ki, kanaldan sınaî müesseseler' için su çekmek, o havalinin bütün sulama siste­ minde bir icbar rejimi vücude getirecektir. 2 - Sınaî müesseseler şehrin cenubu garbî tarafında kana­ lın yakınında zemini sağlam olan yerde kurulmalıdır. 3 - Kömür madenleri Konyadan uzakta bulunduğundan enerji istihsalinin yüksek maliyetini hesaba katmalıdır. Haliha­ zırda su ile müteharrik elektrik merkezine cüvenmek doğru olmaz. Çünki elektrik merkezinin kuvveti manaut olduğu gibi su mevcudu da gayri kâfidir.

M ALATYA

j ^ A L A r K / e

yvv A A A r W .X

Malatya U m um ! malûmat:

1 - Mevkii, münakalat yolları, nüfusu: Malatya Anadolunun şarkında Baltan Dağı şimal yamacının eteğinde Fırat nehrinden 15 km. mesafede bulunmaktadır. Coğrafî mevkii 38°28’ arzı şimalî ve 38°30 tulü şarkidir. (Grinviçten itibaren) Şehir Adana-Diyarbekir demir yolu üzerindedir. Oradan Sıvasa Balâya ve Elâzize şose yolları vardır, nüfusu 27.000 dir. 2 - Dağ ve sulara ait malûmat: Dağların sathı bahirden irtifaı 1.100.1200 m. dir. Cenup tarafındaki bayırların irtifaı 3 000 m. dir. Başlıca su sistemi Derme ırmağıdır ki bunun membaı şehirden cenubu garbi istikametinde 20 km. mesafede bulunuyor. Bu ırmağın suyu bütün mecrası boyunca sulama ihtiyaçları için alınır ve ırmak şehir içine girmez. 3 - İklime ait malûmat: Malatya^n ikilimi Türkiye için pek bariz bir berrî iklim sayılabilir. Burada senevî azamî ve asgarî sühunetlerin farkı 60°C dir. Azamisi oldukça yüksektir. (36,8°C). Asgarisi ise -25,1°C dir. Şarkî Anadolu için tipik olan senevî vasatî suhu­ net 11,9°C dir. Vasatî senevî teressübatın miktarı 435 m/mdir. Hâkim olan rüzgâr istikameti garp ve şimali garbidir. Senede açık günlerin adedi 156 dır ki bu, Türkiye için hemen hemen âzamidir.

-1 - Jeolojik ve hidro-jeolojik malûmal: Şehrin cenubunda bulunan dağın şimalî yamaçları, 3 üncü devre ait teressübattan ve tebeşir teressübatındaıı yapılmıştır. Bunların meyil istikameti şimale doğru 10-12n dir. Şehrin şima­ line düşen yaylanın yapılışı ufkidir ve Neogen devrine ait- teşekkülâtla döşenmiştir. Şehrin bulunduğu yamacın ve ovanın üst tabakalarında yer altı suları mebzuldur. Fakat banların çok miktarda yer sathına çıkarılabilmesi şüphelidir. Kendisine daha fazla güvenilebilecek su membaları, istasyon yakıında çıkan kaynağa benzeyen, damarlı kayaların altında fışkıran kaynak­ lardır. Bu mıntakanın jeoloj k kuruluşu derin arteziyen suları çıkarmağa çok müsaittir. Bu kabil sular tepenin şimal yamacını teşkil eden < üncü devıe ait kayalarda ve tebeşir tabakss nda da bulunacaktır. Şehir civarında bizim tetkik ettiğimiz 2 sahanın mesahası küçüktü. Demiryol istasyonuna bağlahması da müşkülâta bağ­ lıdır ve şehrin şimali garbî tarafından akan ve yegâne su menbaı olan dereden de uzakta bulunuyordu. Onun için biz şehrin şimali garbî tarafına düşen ve mutasavver fabrika için su menbaı olacak kaynağa 250 ir. mesafede bulunan bir noktayı seçtik. Bu sahanın vüs’atı 310X200 m. murabbaından ibaret, olup demiryolu istasyonundan uzaklığı 1 km. den Jfazla değildir ve şehrin içinden geçerek şarka doğru giden şosenin cenup kısmına yakındır. Bu sahanın dereye doğru meyilli olması bir az tesviyei turabiye ihtiyacını doğuruyorsa da, bu meyi pis suların kendiliğinden akmasını teshil eder. Birde yer altı sula­ rının çok aşağıda bulunması Sm2 ma kabul edilebilecek tazyi­ kin 3 kg. dan eksik olmıyacak derecede zeminin n ükemmeliyeti bu sahayı ötekilerine tercih ettirmektedir. Sahamız nisbeten küçük olduğundan, orada kurulacak sınaî müesseseler de pek büyük olamıvacaktır. Lâkin şehre yakın olması, nakliyat şartla­ rının elverişli oluşu, suyun yakınlığı, zeminin eyiliği bıı sahanm müsbet evsafmdandır. Biz bu sahanm yanı başında, dere boyunca başka sahalar dahi keşfettik. 40C-500 m mesafede 500X250m. vüs’atinde bir saha vardır ki orada daha büyük sınaî müesseseler kurulabilir Ve aynı zamanda orası derenin aynı cihetinde öteki sahanm bir imtidadı sayılabilir.

inşaat malzemesine gelince kereste fiatlarının pek yüksek olduğunu kaydetmek lâzımdır. Şöyle ki kerestenin metre mikabı 36-45 liradır. Zelzele ihtimalleri cihetinden Sarayköy ve Nazilli havalisinde ne gibi tehlikeler varsa bunlar Malatya için d6 varittir. İklim şartları ise başka türlüdür. Zira kış 3-4 ay eder Suhunet derecesi 25 şe kadar iner. S a h a n ın su ihtiyacını m eselesi

tenıiıı ve

devam

k an a liza sy o n

Seçilen saha şehrin şimali garbî istikametinde bulunuyor. Sınaî ve içme suları sahanın şimal istikametinde akan menbadan alınabilir. Bu menba 250 m. mesafede bulunan bir kay­ nağın suyundan teşekkül eder ve yolunda diğer kaynakların sulan da birleşir ve sahamızı geçtikten sonra oldukça geniş araziyi sulamak için kullanılır. Membada su miktarı sahamız yakınında ölçüldüğü zaman saniyede 330 litre olduğu anlaşıl­ mıştır. Membam suyu görünüşte temizdir. Şehirdeki kanalların suyunu katmakla membadaki su miktarını arttırmak meselesi ciddî surette tetkike muhtaçtır. Anlaşılan, su miktarını bir az artırmak mümkün ise de epi müşkülâtı mucip olacaktır. Yukarıda söylenenlere istinaden, Malatya sanayi sahasının suyunu temin etmek ve orada kanalizasyon tesisatı yapmak imkânları hakkında şu neticelere vasıl olabiliriz. 1 - Kendisine güvenilecek ve iyi evsaflı bir memba vardır. Su miktarı mahdut olmasından dolayı membaın bütün suyu ahnamıyacağından, itiraf etmelidir ki, şimdiki su şeraiti dahi­ linde mevzuubahs sahada büyük mikyasta sınaî müesseseler kurmanın imkânı yoktur. 2 - Şimdiki .şerait dahilinde su kazanmak için en münasip vasıta sahamızın yakınında çıkan membalarm suyunu çoğalta­ cak bir kuyu ihdas etmektir. Bu kuyu membam baş yatağile birleştirilebilir. 3 - Şehirdeki kanalların suyuniı katmak suretile mezkûr memba suyunun miktarını artırmak meselesi ciddî tetkike muh­ taçtır. Bu mesele şehre su vermek hakkuvdaki yeni proje ile birlikte tetkik edilmelidir.

4 - Sınaî müesseselerin pis suları, su çekme mahallinden aşağıdaki bir mahalde yine o dereye akıtılabilir. Fakat bunun için pis suların katılabileceği kadar temiz su bulunmak şarttır. Bu mesele aşağıda bulunan araziyi sulama rejimi ile alâkadardır. E n e rji m e m b a la r ı

5 - Mevcut tesisat: Şehre ve küçük sınaî müesseselere cereyan veren elektrik santralı şehirden 6-7 km. mesafede olup bu santral su kuvvetile işler. Bu fabrika Siemens Schuckert şirketi tarafından inşa edilmiştir. Elektrik merkezinde, beheri 260 kv. kudretinde iki tane su kuvvetile işleyen türbu dinamo vardır. 3 üncü dinamo, için de yer hazırlanmıştır. Su ilk önce kanalların yanındaki su mahzenine, sonra bir beton kuyuya ve oradan boruya akıtılır ve 15 m. yükseklik ten aşağı iner. Borunun kutru başladığı yerde 180 Sm., nihayetindeki kutru 140 Sm. dir. Tevzi tesisatı ve tevzi tablosu mutasavver kudretin (3 üncü makinede dahil olmak üzere) tamamı ile tat­ biki için ihzar edilmiştir. Yaz günlerindeki 3 saatlik azamî kudret 100 Kv. tır. Cere­ yan tarifesi yüksektir. Kuvvei muharrike için kilovat saati 8, tenvirat için kilovatı 16 kuruştur. 14 eylülde tetkik edildiği esnada umumî kudretin 40 kilovat olduğu ve su miktarının saniyede 700 litre olduğu görülmüştür. Siemens Schuckert şirketi tarafından projesi yapılmış kuvvet ile hakikî kuvvet arasında büyük fark görüldüğünden, suyu derenin başına kadar getiren kanaldan başlıyarak su miktarı tetkik edildi ve ölçüldü. Neticede şudur: 1 - Kanalın havuza aktıdğı yerde ölçüldükte su miktarı saniyede 800 litre, 2 - Havuzdan bir kilometre mesafede ölçüldükte saniyede 1,5 m3; 3 - Havuzdan 2,5 - 3 Km. mesafede saniyede 2 m3; 4 - Havuzdan 8-9 Km. saniyede 3 m3;

Barguzu

yanında

Kilayik köyü yanında

mesafede Kapılık mevkii yanında

5 - Menbalar yakınında, 20 Km. mesafede ölçüldükte yede 4 m9; bulundu.

sani­

Menbalardan bende doğru gittikçe su miktarının eksilmesi suyun pek fazla sulama işlerinde kullanılmasından ileri gelmek­ tedir. Tetkik neticelerile, elektrik fabrikası projesi sathî bir surette mukayese edildikte bile proje ile netice arasında büyük uygunsuzluk olduğu görülür. Bundan başka Elektrik merkezinin havuzuna su isale eden kanal saniyede 2 m3 miktarından fazla su alamaz. Bu keyfiyet, projesi Siemens Schuckert tarafından yapılan ve inşa edilen Elektrik merkezinin kudretine aslâ uygun değildir ( en aşağı 2 misli eksiktir) lin erji im k â n la r ı

Yukarda yazdıklarımızdan anlaşıldığına göre, elektrik istih­ sali için su kuvvetleri pek mahdut olduğu gibi onları artırmak çok para sarfına ve sulanan sahaların eksiltilmesine tevakkuf eder. Malatya havalisinde kömür madenleri bulunmadığından orada enerji, başka yerlerden getirilen madenî mahrukat vasi- „ tasile ancak elde edilebilir. H u lâ s a

Malatyada sınaî inşaat meselesi hakkında şunları kaydede­ biliriz: 1 - Demir yolu ve şose gibi müsait nakliyat şartları tamamile vardır. 2 - Sınaî inşaat sahasının demir yoluna yakın olması, sumembaının yanı başında bulunması zeminin iyi olması ve yer altı sularının çok yüksekte bulunması sahanın müsbet evsafındandıt 1ar. 3 - Fakat su membalarının mahdut olması sınaî inşaat imkânlarını tahdit eylemektedir.

bu havalide

4 - Enerji istihsali için kâfi derecede su kuvveti yoktur, kömür madenleri uzaklardadır. Bu yüzden sanayi müesseselerine enerji pahalıya mal olacaktır. Şu halde Malatyada ancak az su istihlâk eden küçük bir mensucat fabrikası kurulabilir.

E 170

KAYSERİ

Kayseri I - U m u m î m alu m at:

1 - Mevkii münakalât yolları, nüfusu: Kayseri şehri Anadolunun merkezî kısmında bulunur. Grinviçten itibaren 35° 30’ tulü şarkî ile 38° 41’ arzı şimalide vakidir. Kayseri, demiryolu hattile Ankaraya ve Sivasa bağlan­ mıştır. Bundan başka Adana istikametinde de bir demiryolu hattı yapılmaktadır. Ankara, Sivas ve Adana istikametlerine mühim şose yollan da gider. Şehir nüfusu 46.000 dir. 2 - Dağ ve sulara ait malûmat: Şehir delisu ve karasu ırmakları vadisinde kurulmuş olup delisuyun sağ tarafında ve 8 km. mesafede bulunur. Şehir mmtakasında rakım 1.064 m.dir. Şehrin cenup ve cenubi garbî tarafında dağlar bulunmaktadır ki bunların irtifaı 2,000 - 3.000 m. olup bazı tepelerin irtifaı 3,000 m. yi geçer. Küçük kanallar nazarı itibara alınmazsa şehir içinde sathânî sular bulunmaz. 3 - İklime ait malûmat: Kayserinin iklimi dağ önü iklimi­ dir. Fakat şehrin sıra dağlar eteğinde bulunması yüzünden iklim oldukça yumuşaktır. Senevî vasatîsuhunet derecesi + 1M derece, yazlık vasatî suhunet derecesi -f-17,2° C ve kış'ık va­ satî suhunet derecesi +4,1° C dir. Azamî suhunet derecesi 35 derece olup asgarisi de 14,5 derecedir. Vasatî rutubet derecesi % 77 dir. Teressübatın miktarı 435 m/m dir. Bir se­ nede açık günlerin sayısı 97 dir. Başlıca rüzgârlar batı yelle­ ridir. (bütün bu malûmat tarassudatı cevviye merkezinin 1931 senesine ait cetvellerinden alınmıştır).

4 - Jeolojik ve Hidrojeolojik malûmat: Jeoloji noktai na­ zarından şehrin bulunduğu vadi büyük kütleden yana atılmış olan bir kısmıdır. Atılan mevaddı arziye 3 üncü devre ait olup merkezî Anadolunun diğer yerlerinde olduğu gibi ufkî istika­ mette döşenmişlerdir. Bunu bürkânî hadiseler takip etmiş ve magma (lav) akıntıları vadinin büyük bir kısmını kaplamıştır. Bunun neticesidir ki tetkik mevzuumuz olan bu sahada, doğ­ rudan doğruya yer sathında, yahut son zaman teşekküllerinin örtüsü altında, andezit ve trahit kayalarına tesadüf edilmektedir. Beyan edilen jeolojik hadiselerden başka burada sonraları, daha hafif tesirli ihtilâller vukua gelmiştir ki bu da vadiye atılan tabakaları ve indifaî ahçarı bir kat daha parçalamış. Bazı yerlerde kayanın yer üstüne çıkıp ve bazı mahallerde toprak içinde gömülü durması bu suretle izah edilmelidir. İşte bu gibi jeoloj k yapılış, Orografik ve iklimi esbapla birlikte Hidrojoolojık şartları tayin eder. Bu havalinin yer altı suları kuvvetlerini başlıca Kayserinin cenup tarafında kâin dağlara düşen cevvî teressübattan ve tekasüften alırlar. Su cereyanları kısmen yer sathından ve kısmen yer altındaki yollarla aşağı vadiye inerler. Dağların eteğinde jeolojik çatlakların ve iri parçalı mevaddın bulu­ nması suların vadiyi terkip eden tabakalara kadar tasfiye edilmiş bir halde inmesine yardım eder. Sular hem billurî taş­ ların üstünde bulunan tabakadan hem de billurî tabakanın al­ tındaki tabakadan dolaşarak gelir ve yolunda birer hail vazife­ sini gören yükselmiş maddelere tesadüf edecek (ağlebi ihtimal âni arz istikametinde yatan) çatlakların çizgileri boyunca yer sathına çıkar ve menbaları meydana getirir. Bu arzanî istikame­ tindeki çatlaklar bütün satıhların sularını çektiklerinden menbalardaki su miktarı ehemmiyetlicedir. (saniyede 350-400 litre). Şunu da kaydelelim ki arzanî çatlaklar vadinin bütün sahasına yayılmış değildir ve bunun için yer altı sularının bir kısmı doğ­ rudan doğruya ırmağa kadar vasıl olur. Su, yolunda rastgeldiği mevaddı arziyenin tuzlarını eriterek götürür. Tetkik edilen havalide dağlarda köherçile tevlit eden (Na2 No3) gibi mevadda dahi rast geliniyormuş. Bu havalideki sularda diğer tuzlarla birlikte muhtelif miktarda köherçile bulunmaktadır. Yukarıda Konya havalisi tavsif edilirken kaydolunduğu gibi yer altı suları kendi sathından yukarıda bir sarî tabakaya

maliktirler. Bu mıntakanın kalınlığı killi mevaddı arziyede bir kaç metre olup kumlularında ise bir kaç santimetreden ibaret­ tir. Şârî tabakanın yukarı kısmında su tebahhur eder ve bu keyfiyet tuzun vücuda gelmesini ve tabakanın tüzlulaşmasmı mucip olur. Tetkik edilen saha da tuzlanma hadisesi hem şe­ hirde hem onun civarında görülmektedir. Şehrin garp tarfında tuzlu topraktan köherçile çıkarmak san’atile uğraşanlar daha hâlâ vardır. Bu sebepten derin olmayan kuyuların suyu alelusul çok madenileşmiş ve içilmez bir haldedir. Derin kuyular ise sathanî sular çekildikten sonra daha aşağılardaki tabakaların sularını çekerler. Bunun için bu sular ni&beten iyi evsaflıdır, blınunla beraber bu sularda da tadarken hisedilmese dahi hamızı azot bulunmaktadır. Yer altı sularının sathı aynı seviyede değildir: su sathı yük­ seldiği zaman tuzlu mıntakaya rastgelir ve toprağı yıkar ve bu keyfiyet yer altı sularının madenileşmesini artırır. Projesi yapılan sınaî müesseselerin su ihtiyacını tatmin et­ mek meselesine gelince; suları kolaylık olmak için, üç züm­ reye taksim edelim: 1 - sathanî sular, 2 - derinliklerdeki sular, 3 - pınarlar. Sathanî sular toprak teressübatı, kumlar ve kumlu killi toprak­ lar üzerinde dolaşırlar. Dağlara yakın mahallerde toprak sat­ hının yüksek olmasından dolayı, su oldukça derinde bulunur. Meselâ şehrin cenubu şarkî tarafında Tayyare fabrikası kuyu­ sunun suyu 25 m. derinlikten çıkmıştır. Aşağıda şehrin ötesinde bir yerde suyun daha az derinlikte bulunmadığı görülmüştür. Fakat orada meylin az ve binaenaleyh akıntı sür’atinin noksan olduğunu tahmin etmelidir; bundan maada, sondaj neticesinde anlaşıldığına göre, sulak tabakanın kalınlık ve kesafetide ehem miyetli değildir, yani ancak 4 m. kadardır. Bundan dolayı sınaî müesseseye lâzım miktarda (saniyede 100-150 litre) su elde etmek için bir kaç kilometrelik sahada pek çok kuyulardan mürekkep tesisat yapmağa ihtivaç olacak ve bununla beraber su epi miktarda hamızı azot ihtiva edecektir. Eğer yeraltı suları sınaî müesseseye su temin etmek hu­ susunda sadece mütemmim bir unsur olmayıp esas bir menba olacaksa hidrojeolojik şeraite göre su çekme tesisatını başka bir yerde meselâ demiryol deposunun karşısında veya şehrin

garbında dağ- vadisinin mansabında bulunan bir sahada yapıl­ masını tavsiye etmelidir. Dağlar istikametinde bu vadi bazan genişler bazan daralır fakat mansap kısmında dağlar arasına sıkışmıştır. Başka yerlere nisbeten kum ve çakılın burada daha fazla bulunması bundan ileri gelmiştir. Binaenaleyh vadinin mansap kısmında yeraltı sularının sür’ati daha fazladır. Bu yüzden kumsal yerlerde şârî tabaka büyük değildir ve su sathı yükseldikçe tuzlar azalır binaenaleyh burada toprağın tuzlanması asgarî derecededir. Suyun sathı nisbeten derin olmayıp 6-7 m. kadardır. Bunun için tahmin ediyoruzki eğer, sınaî müessese esas itibarile bu sulara istinat edeceklerse yeraltı sularının tetkik edileeeği yegâne mahal işte burasıdır. Jeolojik ve hidrojeolojik şartlar, burada sınaî müessese için lâzım olan suyun bulunacağını tahmin etmeğe müsaittir. Fakat bunu mahallinde tetkikat icra etmek suretile tesbit eylemelidir. derinliklerde bulunan sular hakkında şunu diyebilirizki, billur! mevaddı arziyede su araştırmak oldukça müşküldür. Zira bu mevaddın çatlakları sık değildir ve her sondaj ağzının bir çatlakla karşılaşmasını temin edecek tarzda tesisat yapabilmek adeta im­ kânsızdır. Billûrî mevaddı arziyenin altında, daha fazla derinlik­ lerde bulunan sulara gelince, saha jeolojik cihetten tetkik edil­ meden ve 100-150 m. derinliklere kadar sondajlar yapılmadan evvel bir hüküm vermenin imkânı yoktur. Şehrin şimal tara­ fındaki pınarların suyu hakkında yalnız şunu söyleyebiliriz: Bu pınarların suyu muhtelif tabakaların sularının bir halitasıdır. Anlaşılan bunların kısmı azami 100 m. aşağıda bulunan derin tabakalara ait olacaktır, zira pınar sularının suhuneti kııyu su­ larının sühunetinden (birinci teşrin ayında kuyu suyunun suhu­ leti 12-13°C iken pınar suyunun 10° idi) ve o havalinin hava sühunetinden yüksektir. Bu halitaya sathanî sular dahi karış­ mış olacaktır. Suyun çıktığı yerde tuz teressüp etmesi bunu göstermektedir. Yukarıda yazılanları hulâsa ederek derizki, Kayseri mıntakasında su tedariki için şu menbalar vardır: 1 - Demiryol de­ posunun cenubunda, vadinin mansap kısmında ele geçirilecek yer altı suları ve 2 - Şehrin şimal tarafında bulunan pınarlar, Sınaî müessesenin su ihtiyacı meselesi hal edillirken suyun miktarı ve evsafı meseleleri de tetkik edilmelidir. Su miktarını

öğrenmek için yapılacak işler kısaca ( tafsilât buna mahsus programdadır.) Kuyu açma, sondaj yapma, müsbet neticeler görüldüğü takdirde en az iki adet mütemmim kuyular açma ve bir kaç defa su çekme lecrübeleri gibi ameliyelerdir ve bu tecrübeler senenin muhtelif zamanlarında birer ay sürmelidir. Mevzuubahis menbaın güvenilecek bir vaziyette olduğu yalnız nazarî mütalâalarla tesbit olunamaz. Bunun için lâzım olan su­ yun mühim bir kısmı bilfiil çıkarılmalı ve görülmelidir. Bu gibi amelî (pratik) tetkikten evvel inşaata başlamak’tehlikeli olur. Suyu senenin muhtelif zamanlarında çekmek yalnız suyun mik­ tarını öğrenmek için değil evsafını öğrenmek için de lâzımdır, zira suyun evsafı mevsime göre değişebilir. Eğer bizi alâkadar eden yalnız pınar suları ise o vakit suyun yalnız evsafı tetkik edilmek kâfidir. Eğer azot emlâhı mamulâtı smaiyeye zararlı olacaklarsa, bu dakikada suda azot mürekkebatınm bulunmamasına veyahut az bulunmasına bakmadan, ikinci temrinden -temmuz ayına kadar müddet içinde zaman zaman suyun tahlili lâzımdır. Çünki kı­ şın ve ilk baharda suyun daha fazla madenileşmesi mümkündür.

Ş e h rin suyunu temin etıuek ve k a n a liz a s y o n Kayseri şehri, şehrin cenubu-şarkî tarafında 4 Km. mesa­ fede bulunan 6 menbadan su almaktadır. Şehre su, kapalı kanallar içinde akıtılır ve şehir dahilinde ise künkler içinde sevkolunur. Şehirde 100 kadar ana su mahzenleri ve ikinci derecede bir çok mahzen yerleri bulunmaktadır. Yangın söndürmek için su, şehirdeki su mahzenlerinden alınır ve seyyar tulumbalar vasıtasile çekilir. Belediyeden alman malûmata göre su ihtiyacı adam başına günde 54 -60 litredir. Demiryol istasiyonunun yer altı sularını çeken ayrıca tesisatı vardır. Su, şehrin şimal tarafında demiryolundan 1 Km. mesa­ fede bulunan bir kuyudan alınır. Şehirdeki bazı binalar iki hamam, camiler, askerî hastane ve başkaları kirli sularını bir beton kanala akıtırlar; bu kanal şehrin şimali garbî ucunda nihayet bulduktan sonra sular daz araziye dökülür ve toprağa sinerle. Şehir idaresi istikbalde bu kanalı şehir dışında şimali garbî tarafına doğru 5,5 Km. kadar uzatmak fikrindedir.

K a y serin in E n e rji M e lih a la rı a) Mevcut tesisat: Şehir ve sınaî müesseselerin elektrik enerjisini şehirden 40 Km. mesafede kâin Bünyan kazasında bulunan ve su kuvvetile işleyen elektrik merkezinden alınır. Bu elektrik fabrikasında beheri 400 Kv. kudretinde ve 3,150 volt tevettüründe cos S = 0,8 ve frekons adedi C = 50 olan 2 adet su türbü - dinamosu konulmuştur. Elyevm mevcut tesisatın kudreti 800 Kv. dır. Bütün bu elektrik santralı, gerek hidrolik kısmı gerek elektrik kısmı 1600 Kv. kudretinde olmak üzere tesis edilmiştir. 2 adet türbü - dinamo dörder yüz kilovatlık, 3 üncüsü de 800 kilovatlıktır. Bu son dinamo henüz kurulmamış fakat makine binasında onun için bir temel hazırlanmıştır. Şehre elektrik nakli 22000 volt tevettüründe olan adî hava hattı vasıtasile icra olunmktadır. Elektrik tesisatı fabrikanın tam kudreti üzerine hesap olunmuş ve ona göre yapılmıştır. Yalnız 800 kv. kuvvetinde olan enerj nin 3.150/22.000 voltluk tevettüre tahvil transformelörü yoktur. Elektrik fabrikası iyi düşünülmüş ve iyi kurlmuştur. Tevzi tesisatında kolay tamir edilebilecek bazı kusurlar vardır: 1 - Transformetör binasında Vantilâtör yoktur; 2 - Kuvvei muharrike transformatörlerinin muhafazası kâfi derecede değildir. Buhholtz - releleri (relais) koymak lâiimdır^ 3 - Trans­ formetör binası küçüktür, büyütmek ister. Sınaî istihlâkât için cereyan tarifesi çok yüksek olduğundan elektrik fabrikasından az istifade olunuyor. Su rejimi fabrikanın mutasavver kudretine uyğundur ve esas itibarile daimidir. Projedeki sukut irtifaı 88,8 m. dir. Hal­ buki mevcut hakikî irtifa 9 j m. den fazladır. Sarımsaklı köyü yanında mantar vasıtasile yapılan ölçme neticesine göre mev­ cut su miktarı saniyede 2 m3 dur. Bu miktar bir az a Kırılabilir. M = Np =

0,75 kabul edilirse mevcut kuvvet 2.000X90X0,75 =

1.800 bk. olur

75 ..................(kudret ise 2.000 bk. dır) Sukut boruları çeliktendir. Flençleri kaynatılmıştır. Bu bo­ ruların kutru yukarıdan aşağıya doğru itibar ederek 1.200, 1.100 ve 1.000 m/m dir. Ufkî şubeleri ise 900 m/m dır.

Elyevm bu kadar kudrete lüzum olmadığından suyun bir kısmı elektrik fabrikasından yukarıda bulunan tarlaların sulan­ ması için sarfolunur. Diğer bir kısmı o civarda yeni kurulmuş iplik fabrikasına gider. Nihayet bir kısım da suyun miktarım tanzim eylemek maksadile kanalın haricine akıtılır; bu suretle elektrik fabrikasına saniyede ancak 600 litre kadar su vasıl olur. b - Enerji imkânları: Tavsif edilen hidro elektrik santralı aşağıdaki çarelerle bir az büyütülebilr. 1 - Menbaların yanın­ daki bataklık vaziyetini ortadan kaldırmak ve 2 - Su mecra­ sındaki sulama rejimini tanzim etmek ( menbalardan elektrik fabrikasına kadar). Bu çarelerle büyütülen kudret yazın asgari olmak üzere 2.200 bk. kuvvetine kadar çıkabilir. Yer altı sularını yahut yakınlarda bulunan diğer menbaların sularını katmakla su miktarını ehemmiyetlice arttırmak meselesi daha vasi bir jeolojik tetkikat yapmağa ihtiyaç gös­ terir. Alman malûmata göre ilk ve son baharlarda Sarımsaklı köyü mıntakasmda su miktarı pek fazla artmakta imiş. Su mçnbalarından kuvvet olarak amelî surette lâyıkile istifade edebilmekiçin en yakın bir zamanda Sarımsaklı civarında suyun yüksekli ğini, sür’atini ve miktarını esaslı bir surette tesbit etmek ve o mmtakadaki teressübatın miktarını ölçmek lâzımdır. Madenî mahrukata gelince şunu söylemelidirki en yakın kömür madeni şehirden 100 km. mesafededir. Bu kö­ mür yataklarını tetkik eden maden mühendisi Cemal Zühtü Beyin raporunda yazıldığına göre, yatakların birinde 100,000 ton kadar kömür bulünuyormuş. Diğer yataktaki kömür mev­ cudunu tayin etmek müşkülce imiş. Kömürün kuvvei haruriyesi 4,000 kaloridir. Kömür mevcudunun kat’iyetle tesbiti için bu yatakları daha ciddî surette tetkik etmek lâzımdır. S ın a i inşaat Şehir, cenuptan şimale doğru azıcık meyli olan düz bir sahada bulunuyor. Demiryol Îstasiyonu şehrin şimal kısmında en fazla alçalmış olan bir noktasındadır. Mutasavver mensucat fabrikası için bir inşaat sahası seçerken, su alınacak menbam mevkilerini hesaba katmak zaruridir, Tahmin edilmiştir ki, su

almak için en ziyade güvenilebilecek menbalar, Şehrin şimal tarafında vaki su kaynakları ve şehrin şimali şarkî istikame­ tinden şehre doğru akan bir dere olacaktır. Buna tevfikan Belediye Reisinin teklifi üzerine biz iki sahayı tetkik ettik: 1 - Demiryolunun ötesinde şimal istikametinde olan bîr saha ve 2 - Şimali şarkî istikametinde olan bir diğer saha. Yapılan tetkikler neticesinde şehrin garp tarafında, Demiryol İstasiyonu ve deposu karşısında, Tayyare meydanı yakınında bulunan 3 üncü bir saha tercih edildi 1 Numaralı saha: Birinci' sahadan murat şosaya muvazi olarak şimal istikametinde uznan geniş bir sahadır. Bu saha­ nın demiryoluna yakın olan şimal kısmı demiryoluna ve şehre yakın bulunmak meziyetini haizdir. Menfi vasıflan ise şunlardan ibarettir: Su menbalarından uzak bulunması (5km. kadar), temel toprağının gevşekliği (yazın en kurak günlerinde yer altı sularının sathı ançak 1 m. kadar derinlikte olup diğer zamanlarda 1 m. den daha az derinlikte olacağını tahminetmelidir), bir de rüzgârların en fazla şimal tarafından esmesi yü­ zünden yakınlarda bulunan evlerin duman altında kalacağı da muhtemeldir. Şimale doğru hareket ettikçe şehirden ve demiyolundan uzaklaşır fakat su menbalarma yaklaşırız. Demiryolunda takriben 1,5 Km. mesafede bulunan bir saha Billurî taşlardan terekküp etmiştir ki bu taşlar ya yer sathı üzerinde (meselâ demiryol tulumba istasiyonu yakınında) görülürler, yahut pek kalın olmiyan toprak tabakası altında gömülü kalırlar. Burasının sathı evvelce tavsif edilen sahanın sathından epi farklıdır. Şosenin sağ (Şark) tarafında Billurî ahçardan terekküp eden tepeler bulunmaktadır. Sol taraftaki yerler düzdür fakat oradaki yer altı suları pek derinde olmasa gerektir. Pınarlara yakın yerlerde sağ (Şark) tarafta tepeler, sol tarafta ise bataklık vardır. Sınaî müesseseyi şosenin sağ tarafına- kurmak mümkündür. Menbaa yakın bulunması müsbet bir vasıf olduğu halde, men’fi amiller­ de şehirden ve demiryolundan (5 Km. kadar) uzakta buluumasıdır burada inşaatın temeli, yer altı sularından daha yukarıda bulunan Billurî taşlar olacaktır. 2 N o.lı Saha: Tavsif edilen sahaya nisbeten daha iyi bir saha şimali şarkî cihetidir. Burada şimali şarkî tarafındaki iki

şose arasında şehrin kenar binalarından 600 m. mesafede bulu­ nan bir sahayı seçmek mümkündür. Bu sahanın şimal tarafında 250 - 300 m. mesafede bir dere vardırki o, suyunu şehirden 11 Km. mesafede bulunan Pervane pınarlarından almaktadır. Yer altı suldrı nisbeten derin (3 m. kadar) bulundukları ve temel toprağı da daha sağlam olduğü için bu 2 No. lı saha birinci sahanın cenubî kısmına tercih edilir. Saha düz olup şimalden canuba doğru, dere istikametinde göz bakışile pek az his edilen cüz’î bir meyli vardır. Ayrılması mutasavver olan sahanın vüs’ati 350 X 350 m. olup lüzumunda üç tarafa doğru genişletilebilir. Şimali garbî tarafından bu saha şose ile tahdit edilmiştir. Şehıin şimali şarkî tarafı, mürur ve uburun azlığı sayesinde, Sivas şosesine nisbeten daha az tozlu olduğundan amelenin gidip gelmesi için daha elverişlidir. İlk zamanlarda meskenler yapılıncaya kadar şehirle fabrika arasın­ daki mesafe çok kısa olduğundan amele için nakliyat vasaiti ihdas etmeğe lüzum görülmez. Pamuk, hazır mamulât, Kömür ve malzeme nakli ise Kayseri istasiyonundan ayrılan bir demir yol kolu yahut Otomobil vasıtasile icra edebilir. Bu meseleyi hal­ letmek için yapılacak masrafları ve müteakip istismarı göz önünde tutarak her iki nakil vasıtasının hesabını yapmalıdır. Burada yalnız şunu söyliyebilirizki demiryol nakliyatı aktarma ameliyesine ihtiyaç bırakmaz ve malların temizliğini temin ederki bu, renkli mensucat için ayrıca ehemmiyeti haizdir - ve ambalajı iyi muhafaza eder. Ayrıca demiryol kolu hakkında şunu söyleyebiliriz: Kayseri istasiyonunun birinci hattından, mutasavver sınaî arsaya kadar bir keşif ameliyesi yapıldığı zaman mesafenin 2,5 km. olduğu anlaşıldı. Bir de demiryol kolu üzerinde 10 m. uzunluğunda bir köprü yapılmak lâzımdır. (Belki ara sütunlarına da ihtiyaç düşer) İstasiyondan 4C0 m. mesafede, fakat semafora gelme­ den evvel ana hat üzerinde de aynı su yatağı için bir köprü vardır. Eğer kol bu köprüyü geçtikten sonra ayrılırsa, o tak­ dirde kol üzerinde ayrıca bir köprü yapmağa ihtiyaç kalmaz ve kolun uzunluğu da % 15 nisbetinde eksilir. Sınaî nakliyat meselesi hal edilirken ucuzluk imkânını hesaba katmalıdır. Temel topraklarının mahiyetini tayin etmek için 3 adet kuyu açrldı. Bunların neticeleri şu tarzdadır:

1 - Nebatat tabakası ve zemin toprağı 0,00 dan 0,?-P,3 m. ye kadar. 2 - Killi toprak ( orta kesafette ve kireç karışık ) 0,2*0,3 den 2,60-2,50. m. 3 • Sarımtrak kara renkli kireç karışık kumu fazla toprak 2,00- \50 den 3,0 m. ye kadar.

kumlu

Su, yer sathından 2,20-2,80 m. derinliğinde bulunuyordu. İlk baharda 1-1,5 m. ye kadar yükseliş vuku bulacağım tahmin etmeli. Killi toprak üzerine Sm2 ına kabul edilebilecek tazyik 2 kg. olarak, kumu hâkim olan kumlu toprak üzerine ise 1 kg. olaıak kabul edilebilir. Tavsif edilen saha iyi ve esas inşaat muktaziyatına uygun olarak kabul edildi. Fakat bilâhare belediyenin dere suyundan istifadeye müsaade etmiyeceği anlaşıldı, halbuki bu saha inti­ hap edildiği zaman şehir mümessilleri tarafından bir itiraz filan olmamıştır. Şimdi ise belediye, suyun bir kısmı kombinat için alınırsa, tarlaları sulamak için su yetişmiyeceğinden endişe et­ mektedir. Bu keyfiyet vaziyeti esasından değiştirdi. Su tedarik edilecek başka şayanı itimat menbalar yoktur. Yer altı suları­ nı toplamak ve su sarfiyatını tahdide matuf tefrik kuleleri gibi tesisat yapmak mütemmim tedbirlerden madut olup su ihtiya­ cını esas itibarile halledemez. 3 numaralı saha: Son zamanda dere suyundan istifade edilemiyeceği ve müessesenin yer altı sularına istinat etmek suretile kurulmasının matlup olduğu tavazzuh edince şehrin garbında demiryolunun cenup tarafında ve demiryol istasiyonu ve deposu kurbünde bulunan 3 üncü bir saha göze alındı. Bu­ rada vadinin mansap kısmında açılacak kuyular işimize yarayan su menbaı olabilir. Bu mahal demiryolundan 3 km. mesafe­ dedir. Eyi evsâfa malik yer altı suları kâfi derecede bulunduğu takdirde bu sahanın bir çok meziyetleri vardır, şehre ve istas­ yona yakındır, şimale doğru biraz meyli olmakla beraber sathı düzdür. İnşaat sahası bir çok mülâhazalara göre ya demiryol istasiyonunun kurbünde yahut ondan biraz kenarda seçilebilir. Sınaî müessese demiryoluna yaklaştığı nisbette su membala­ rından uzaklaşır ve bundan maada satha çok yakın, bazan ancak 1 m. kadar derinlikte yer altı sularl vardır. Demiryo­ lundan uzaklaşmakla yer altı sularının yakınlığından sakınıyoruz

ve aynı zamanda su menbalarına da yaklaşırız. Bu meseleyi gereği gibi tesbit etmek ikinci derecede mühim bir vazifedir. Zira hafi hazırda esas mesele yer altı sularını tetkik eylemektir. İleride, bugün mevcut olan Tayyare meydanının vaziyetini de düşünmek lâzım olacak. Gerçi hususî malûmata göre, meyda­ nın Tayyare fabrikası civarına nakledilmesi mevzuubahis imiş. Kayseride inşaat ne tarzda ve nerede yapılırsa yapılsın, top­ rağın tuzluluğu gözden kaçırılmamalıdır. Zira zeminin tuzluluğu ve suyun yükselmesi tesisatın inhidamına sebep olabilir. Şâriyet tabakasındaki sudan tecrit meselesi inşaatta çok mühim bir esastır. S a h a n ın sııyıınu temin etmeU ve k a n a liz a s y o n

1 - Şehrin şimal tarafında demiryolu ötesinde vaki 1 N°lı sahanın su mevcudu şehrin şimali garbî istikametinde ve 5 km. mesafede bulunan pınarlardır. Pınarların kaynağı sahamızdan 6 km. mesafede bulunmaktadır. Pınarlar çıktığı yerlerde bir göl vücuda getirmişlerdir ki o gölden ayrılan kanal mühim bir sahayı suladıktan sonra Kızıl İrmak Nehrine dökülür; bu pınar­ ların su miktarı saniyede 300 - 400 litre olarak tayin edilebilir. Bu esas pınarlar zümresinden başka, şehirden aynı istika­ mette çıkan ve şose boyunca şehre 1 km. daha yakın olan diğer pınarlar da vardır. Bu sonuncu menba dahi ayrıca bir göl vücude getirir ki bundan ayrılan sulama kanalının uzunluğu 5 Km. kadardır. Bu kanalın su miktarı saniyede 100-150 litre olarak tayin edilebilir. Yer altı sularının evsafı ise, tahlil yapıl­ madığından, şimdilik malûm değildir. Sahanın inşaata en ziyade müsait yeri yolun şark tarafında pınarlara yakın bir mahalde bulunmaktadır ki, orası şark tarafına doğru bir az yükseliş arzeder. Bu saha seçildiği takdirde su borusunun 1 km. kadar fazla uzatılması lâzım olacaktır. Suları toplayacak tesisatın tipi - Pınarların suyunu birleş­ tirecek şakulî su hâzineleridir. Sahanın demiryoluna y a k ın lığ ı tazyik borularının uzunluğunu icap ettirmektedir. Tulumba İstasiyonu yer altı sularından tahaddüs eden gö­ lün kıyısındaki yıkık binaların yakınında kurulabilir.

Hali hazırda suyun evsafı malûm değildir. Tasfiye tesisa­ tına ihtiyaç düşerse bunu kurmak için tulumba istasiyonu ya­ nında yer bulunacaktır. Pis sular ise yukarıda mezkûr ikinci zümre ve daha az sulu pınarların vücuda getirdiği sulama ka­ nalına akıtılabilecektir. Eğer kombinat mutasavver sahada kurulursa, pis sulan akıtmak içrn tulumba tesisatına ihtiyaç düşmez, çünki burası kanalın istikametinde meyillidir. 2 Numaralı saha: Şehrin şimali şarkî tarafında şehir hudu­ dundan 600 m. mesafede bulunan bu sahanın şimali garbi tarafında 10 km. yukarıda mevcut yer altı suları kaynakların­ dan kuvvet alan bir dere geçmektedir. Sahanın hem aşağı hem yukarı tarafında bu derenin suyundan irva ve İska için istifade edilmektedir. Yukarı mecrasında yer altı sularının kaynaklarına yakın yerlerde yapılan ölçülere nazaran, orada bu derenin su miktarı saniyede 500 litredir, Derenin sahamıza yakın yerde su miktarı ise yukarı taraftaki arazinin sulanma derecesine göre değişir. Evvelce bu dere sanayi müessesesi için bir su menbaı olarak tayin edilmiş, şehir mümessilleri de buna muvafakat et­ mişlerdi. Fakat Kay seriyi ikinci defa ziyaret ettiğimiz zaman dere suyunun kombinat ihtiyaçları için kullanılamiyacağı ve yalnız sulama ihtiyaçtan için kullanılabileceği anlaşıldı. Bu suretle hali hazirda sahamıza su tedarik etmek için ya yer altı sularından ve yahut şehrin şimali garbî tarafındaki pınarlardan istifade edilebilir. Yer altı sularının tetkiki devam etmektedir. Pınarların kaynağı sahamızdan 6 km. mesafede tadır.

bulunmak­

3 No. lı Saha: Bu saha demiryolu istasiyonu kurbünde, onun cenubu garbî tarafında bulunur. Bu saha için su, dağlardan şehrin cenubunda kâin vadiye akan yer altı sularından tedarik edilebilir. Bu suların mahiyeti ve kuvveti ve muhtemel kimyevî terkibi hakkında yukarıda malûmat verildi. Bu menbaı inceden inceye tetkik edilinceye kadar ancak muhtemel bir menba sayabiliriz. Mutasavver mahalde temel toprağının yapılışı kumlu, çakıllı olmasından dolayı burada su toplayacak tesisatının 1 No. lı sahanınkine nisbeten daha küçük olacağını tahmin etmelidir. ( çünki bu son sahadaki yer altı

suları kumlu killi zeminde dolaşırlar) Aynı zamanda bu sahada yer altı sularının daha muntazam toplanabilmesi ve daha meb­ zul olması muhtemeldir. 1 No. lı sahada su yer altı sularından alındığı takdirde düşünüldüğü gibi, bu 3 No. lı sahada da su toplayıcı tesisat müteaddit kuyulardan ibaret olacaktırki bunların adedi suya olan ihtiyaca ve her kuyunun vereceği su miktarına göre değişir. Fabrika mahallinin tesbiti, su tesisatının yeri ve sahası tevazzuh ettikten sonra da icra olunabilir. Bundan maada denrrryol istasiyonunun cenubi garbî tarafındaki vad de temel toprağının vaziyeti ve demiryoluna yakınlık meselesi de saha intihabında müessir amillerden sayılabilir. Demiryoluna yakınlık meselesi sahanın kanalizasyonu cihetinden de ehemmiyeti haizdir. Zira kirli suların, demiryolunun öte tarafındaki tarlalara akıtılması şayanı arzu bir keyfiyettir. Pis suları ç- ken kanallar öyle açılmalıdır ki muayyen sahalar muntazam surette İska edilebilsin. Yapılan müşahedelere göre buranın temel toprağı su nüfuzuna müsait mahiyettedir. Pis suların terkibine ve sula­ manın derecesine göre tarlalar zer olunabilir yahut onlar sadece tasfiye sahaları olarak hizmet ederler. Yukarıda söylenenleri hülâsa ederek mezkûr 3 sahaya, su yolu ve kanalizasyon hususunda, şu tarzda kıymet biçebiliriz: 1 - 3 Sahanın üçünde de sınaî müessese için ancak yer altı suları temin olunabilir. 2 - Kendisine en ziyade güvenebilecek menba şehrin şimali garbî tarafında kâin yer altı suları kaynağıdır. Böylelikle su temin cihetinden en müsait şeraiti haiz olan saha 2 No. lı sahadır. 3 - Geriye kalan 2 sahada yer altı sularının mikatarını tayin etmek için tetkikler yapmak lâzımdırki bunun programı ilâveten takdim edilir. 4 - Yapılan müşahedeler, temel topraklarının umumî evsafı ve yer altı sularının sathına dair mülâhazalara göre, yer altı suları temin etmek hususunda 1 numaralı sahaya nisbeten 3 numaralı saha daha elverişli bir vaziyettedir. Çünkü burada yer altı sularının kuyulara ve su kapan tesisatına daha mun­ tazam ve daha devamlı bir surette akmasını ve birikmesini beklemek doğru olacaktır.

5 - Yer altı sularının kimyevî terkibi meselesi daha hal olunmamıştır. Çünki bu suların tahlili henüz yapılmış değildir. Toplanan malûmata ve umumî Hidrojeolojik alâime naza­ ran 3 sahanın da yer altı sularında göherçile bulunacağını beklemek mümkündür. 6 - Suların kimyevî terkibi mevsime göre değiştiğinden muayyen devirlerde kimyevî tahlilleri tekrar etmelidir. 7 - Kombinatın ihtiyacını temin etmek için lâzım olan muhtemel su miktarı ilk sırada saniyede 100 litre, 2 inci saf­ hada saniyede 225 litredir ki bu miktar, yer altı suları için oldukça külliyetli bir miktardır. Bunun için su tedariki mese­ lesi hakkında bilhassa ihtiyatlı davranmalıdır. Kıterji tc'd.ıriUi Kayseride inşa edilmesi mutasavver olan 1 inci mensuçat kombinatı her biri 10 ar saatten olnak üzere 2 posta ile iş­ letilecek fabrikanın 32.100 iğli iplik şubesi 900 otomatik doku­ ma şubesi ve ona göre boya şubesi bulunacaktır. Bu kombinatın enerji ihtiyacının miktarı takribi olarak hesap edil­ miştir. Lâzım olan enerji kudreti iki türlü usulle hesap edilmiş­ tir: 1 - İplik, dokuma, boya ve ıslah şubelerinden hfer birinin vasat î enerji ihtiyacı hesap edilmek suretile; 2 - Bu fabrika için mutasavver mensucat makinelerinin müfredatını yaparak ve bunlardan her birini çevirmek için lâzım olan elektrik motörlerini hesap etmek suretile. 2 inci usul daha sağlam oldu­ ğundan 1 incisine tercih edilmiştir. Bu usulle fabrikanın istih­ lâk edeceği enerji miktarı takriben şöyle tesbit edilmiştir. 1 azım olan kudret: a - İplik şubesi için: Kuvvei muharrike için birlikte çalış­ ma emsali olarak şunu alalım: Mipe. -- 0,9;

cos S =

0,75

Kuvyei muharrikenin °/ol5 i nisbetinde hava tasfiyesi için ve %8 i nisbetinde tenvirat için enerji ihtiyacı vardır. Şu halde kuvvçi muharrike hava tasfiyesi ve tenvirat için lâzım olan enerji miktarı 920 KV. dır.

b - Dokuma şubesi. Kuvvei muharrike için birlikte çalışma emsali olarak şu kemiyetleri alalım. M dok. = 0,85 ;

CosS = 0,7

Kuvvei muharrikenin %20 si nisbetinde hava tasfiyesi için ve %10 u nisbetinde tenvirat için eneıjiye ihtiyaç vardır. Şu halde kuvvei muharrike, hava tasfiyesi ve tenvirat için lâzım olan enerji miktarının yekûnu 430 KV. tır. c - Boya ve ıslah şubesi. Kuvvei muharrike için birlikte çalışma emsali olarak şu kemiyetleri alalım: Mboy = 0,65 ;

CosS ■ ---0,65

Kuvve» muharrikenin % 15 i nisbetinde hava tasfiyesi için ve %10 u nisbetinde tenvirat için enerji ihtiyacı vardır. Şu halde kuvvei muharrike, hava tasfiyesi ve tenvirat için lüzumu olan enerji miktarının yekûnu 160 KV. eder. Mensucat kombinatı ihtiyacını tasiyonu için 40 KV. ayıracağız.

tatmin edecek tulumba is­

Diğer ihtiyaçlar ile yardımcı binalar için 50 KV. lâzım olacağını hesaba katarsak bütün fabrika için lâzım olan kudret miktarının 1.600 KV. olacağı meydana çıkar, Kayseri Bünyan ve Talaşın ve birde şehir sınaî müesseselerinin ihtiyaç­ ları bu hesaba dahil değildir. Kayseride kurulacak 1 inci imkânları şunlar olabilir:

mensucat fabrikasının enerji

ı inci sureti hal: kudreti 2.000 BK. olan Bünyan su elek­ trik fabrikası enerji ihtiyacının en büyük kısmını temin eder. Kâfi gelmeyen enerji miktarını fabrika yedek bir termo elektrik fabrikasından alır. 2 nci şekil, müstakil bir termo elektrik fabrikası

1 inci şekle göre kudretin takribi p la n ç ^ u şu tarzdadır: Su elektrik fabrikasından türbinlerde 2.0J0 BK.yahut CosS 0,8 olduğuna göre dinamolarda 1.600 BK. olduğunu hesap edersek mecmuu 1.280 KV. elde ederiz. 80 KV ın. elektrik fabrikasının kendi İhtiyaçlarına sarfedileceğıni % 7-8 inin nakil hattında zayi olacağını hesaba katarsak Kayseri elektrik fabrikasının esas hattında elimize geçecek kudretin 1,100 kv.

olduğu meydana çıkar eksik kalan 600 kv. tı fabrika kendisinin termo elektrik merkezinin kudretile kapatır. Termo elektrik merkezinin tesbit edilen kudretinin 1,200 kv. raddelerinde olması maksada uygun olur. Biri ihtiyat kudreti olarak (beheri 600 kv. lık. 2 makine). Fabrika için lâzım olan buhar 2 yolla tedarik edilebilir: 1 - Türbinlerden çıkan kullanılmış buharı almak buna mahsus ayrıca kazanlar kullanmak suretile,

yahut

2 - Mensucat fabrikasının bütün enerji ihtiyacı olan 1,600 k v , kudreti 2,400 kv. olan (800 lük 3 makine) ayrı bir termo elektrik merkezi vasıtasile tatmin olunur. (800 kv. lık ihtiyat ta buna dahildir.) Fabrikanın buhar ihtiyacı türbinlerden kullanılmış buharı çekmekle tatmin olunabilir. Termo elektrik merkezinde mahrukat olarak ocakları Kayserıden luO km. mesafede bulunan Linyit kömürü kullanılabilir. Bu kömürün kuvvei haruriyesi Cemal Beyin ifadesine göre 4,000-4,500 kaloridir. Bir günlük kömür sarfiyatı, 45-50 ton raddesinde olacaktır. Kondensatorların tebridi için yer altı sularından istifade olunur ve bu suvun derecei harareti alçak olmak dolayısile eyi bir vakum elde edilir. Mahrukat elektrik merkezinin hesabı tafsilâtile yapılmış değildir. Çünki kömürün tahlili icra edilmemiştir. Sarımsaklı köyü civanndaki menbaın su rejimi hakkında malûmat bulun­ madığından, Bünyan su elektrik merkezinin de tevsiat hesabı yapılmamıştır. İnşaat m a lze m e si Kayseri yakınlarında madenî inşaat malzemesi olmak üzere, tuf taşları kullanılabilir. Bu taşlar şehrin şark tarafında Sıvasa giden şose boyunda Kayseriden 11 km. mesafede çok miktar­ da bulunur. Kayseride Duvar malzemesi olarak en ziyade kul­ lanılan ve orada «Yunu» adını taşıyan tuf taşıdır ki bunun sathı yontmaya müsait derecede yumuşaktır. Sıkleti izafiyesi 1,5 ton /m3 dır. Sıcağa karşı gyrı nakildir. Kayseride inşaat işlerinden anlaşıldığına göre, bu taştan yapılan duvarların kalınlığı 2C-75 Sm. den fazla değildir. Fakat onun mesamatlı olan nescinden neş’et eden kusurları da var­

dır. Bu yüzden su nüfuz eder ve souğa karşı mukavemeti az­ dır. Lâkin onun hizmet müddeti, Kayserideki inşaat tatbikatın­ dan anlaşıldığına göre fabrikanın amortizasyon devrini bir kaç defa geçmektedir. Temel taşı olmak üzere şehirden 2 km. mesafede aynı şose civarında çıkarılan diğer bir sert taş kul­ lanılabilir. Diğer inşaat malzemelerinden Kayseri yakınlarında demir­ yolu yapılırken imal olunan yanmış tuğlayı zikredebiliriz. Bun­ lardan bir ocak şimdiye kadar muhafaza olunmuş. Bu ocak yeniden ihya edilebilir. Uzvî mücerrit (isolateur Organique) olarak Kayseri civa­ rında çok miktarda biten ve elyevm hasır imali için kullanılan sazları zikredebiliriz Kum kâfi miktarda bulunur ve envai vardır. Bunlar için de İzafî ağırlığı 0,9 olan bir kum bulunmaktadır ki hafifletici bir madde gibi betona katılır. H u lâ s a Kayseri şehrinin sınaî inşaat ve bilhassa mezkûr mikyasta (32.100 iğ 900 tezgâh) bir mensucat kombinatı yeri olmak üzere müsait olup olmayacağı yer altı sularının miktarı ve evsafı tetkik edilerek neticeler alındıktan sonra ancak kat’î surette taayyün eder. Müsbet âmiller şunlardır: 1 - Orada çok miktarda dokumacılar ( Halı dokuyanlar) vardır. Bunların işsizleri de çoktur. İlk zamanlarda mesken inşasına ihtiyaç düşmeden fabrika için bunlardan istifade edilebilir. 2 — Kombinatın enerji ihtiyacının büyük bir kısmını kapatacak bir vüsatte bir Bünyan su elektrik santralı vardır. 3 - Pamuk nakliyatı bir sene sonra işletilmeğe başlayacak olan Ulukışla - Kayseri hattı vasıtasile icra olunabilir. 4 - Kayserinin iklimi oldukça nemlidir. ( Alınan malûmata göre senenin vasatî nisbî rütubeti % 77 dir) ve Anadolunun bu kısmındaki diğer şehirlere nisbeten yumuşaktır. Şu halde cevvî şerait hem mensucat sanayii için hemde amelenin sıhhati için müsait demektir.

Menfi âmiller şunlar olabilir: 1 - Yer altı sularının satha çok yakın bulunması ve bazı yerlerde zeminin tuzlu olması. Bu keyfiyet inşaat şartlarına fena surette tesir edebilir. 2 - İnşaatın şehre yakm olduğu takdirde pınarlardan isti­ fade hususunda su borularının epi uzun olmak icabetmesi. 3 - İnşaat yeri su membalarına yakın olduğu takdirde fab­ rikanın şehre uzak düşmesi ve demir yol kolunun fazla uzaması.

NAZİLLİ

N az İli

1 — l mıııni m a lû m a t : ] - Mevkii, yolları ve nüfusu: Naz;lli Anadolunun garbî kısmında bulunup Aydın Vilâyeti dahili ıdr, mevkii cağrafisi 37° 52’ arzı şimali ile 27° 22’ tulü şarkide vakidir. ( Grinviçten itibaren ) İzrr iri Dinara bağlayan demiryolu Nazilliden geçer. Şose yollarından Aydına ve Boz­ doğana giden yollan gösterebiliriz. Şark tarafında Sarayköy istikametinde şose yoktur ve yol otomobil nakliyatı için az müsaittir. Şehrin nüfusu 9,800 kişidir. 2 - D ağ ve sulara dair m alûm at: Şehir Büyük Menderes Irmağı vadisinden, nehirden 4-4,5 km. mesafede, vadinin sağ meylinin dibinde kâindir. Nazilli'nin deniz sathından irtifaı 90-106 m. dir. Şehrin şimal tarafındaki bayırların irtifaı 450 m. dir. Menderes Irmağı şarktan garbe doğru akar su miktarı yazın saniyede 20 M:! dır. Su bulanıktır. Suvun suhunet derecesi ilk teşrinde 21° C dir. Başka yer üstü suları yoktur. Topografik haritada gösterilen dereler ve çaylar yazın kurumaktad r. 3 - İklime ait malûmat: Nazillininin iklimi hakkında malûmata malik değiliz. Şu halde bu ş°hir için takribi olarak aydına ait iklimî malûmatı kabul edebil riz. Bu şehir dahi aynı Menderes vadisi içinde Nazillinin garbinde vakidir.. Buranın iklimi mutedil ( Süp tropik ) iklim addolunabilir. Teressübatı çoktur. ( Aydın:

8'^0 m/m, Denizli: 568 m/m d ir ) senevî vasatî suhunet derecesi 16-18°C olup yazın vasati 22-25° C, kışıjı asgarisi 10-11° C dir. Senenin nisbî rutubeti % 70 dir. Ekseriyetle şark rüzgâr­ ları hakimdir. Senede açık güneşli günlerin sayısı 150 kadardır. Bu gibi sıcak ve rutubetli iklim fabrikada bedpnî hizmet şartlan için çok ağır olur. J eo lo jik ve H id r o J e o lo jik mnlııınat jeolojik noktainazardan Nazilli tabakasının cenup meylinin dibinde vakidir. Buradan inkişaf eden 3 üncü devir teşekküllerinin meyil istikameti, cenubu garbî 42-45° C d r ve meyil zaviyesi 20° C -30° C dir. Dağın dere ile vaki olan tekatu mıntakasmda çok miktarda kırılan maddeler vardır ve bunun başlıcası çakıl taşı yığınlandır. Bunun kalınl ğı 100 m. den fazladır. Dere teşekkülünün üst katı killi toprak olup bunun altında bu toprağa benzer maddelerle karışık kum ve çakıl bulunsa gerektir. Bu keyfiyet yer altı sularının teşek­ külüne pek müaittir. İlk bahar ve yaz teressübatı dağ önü mıntakasını teşk l eden çakıl taşı tabakasına sızar. Bu tabaka adeta kudretli bir yer altı suları hâzinesini teşkil eder. Çakıl taşlan tabakası, suyu çabuk emdiğinden şeliir tulumba kuyusunun vaziyetinden anlaşıldığına göre yer altı sulan belkide 20 m. kadar derinlikte bulunmaktadır. Çakıl taşlan taba­ kasının suları, senenin kurak zamanında büyük Menderes vadi­ sini teşkil eden teressübatı doldurur. Burada ver altı sularının hatta son baharda bile çok yüksekte bulunmasını işte bununla izah etmelidir. Vadinin sulak tabakasının çok kudretli oldu­ ğunu kabul etmeliyiz. Eski ve yeni Nazilli arasındaki arazi bu sularla irva ve İska edilmektedir. Fakat bunun için o suların bütün kudretinden istifade ed.lmez. Suların büyük bir miktarı büyük Menderdes ırmağına ulaşır ve ona kuvvet verir. Bazı yerlerde 1,4 m. derinl ğinde olan bir kuyunun su miktan sani­ yede 10 litre olduğu görülmüştür. Yer altı sularının akıntısı ırmağa doğrudur, yani şimalden cenup istikametindedir. Bina­ enaleyh su zaptetme ( K o p taj) tesisatının arzı istikamette kurul­ ması iktiza eder. Su miktarının umumî debis Allt IC sbit ve kezalik fabrikanın ihtiyacı olan zarurî su miktarını elde etmek

için ( eğer sınaî inşaatın burada yapılacağı takarrür ederse) yeniden mütemmim tetkikat yapmak lâzım olacaktır. E n e rji m elih alar» a - Şehirin ve burada bulunan küçük sınaî müesseselerin enerji ihtiyaçlarını belediye elektrik fabrikası tatmin eder. Bu fabrikada bir buhar makinesi ve Dizel motörü kurulmuştur. Mecmu kudreti 150 beygir kuvvetindedir. Sarfiyatın başlıcasl tenvirat içindir. Şehirde iki küçük fabrikaya ait 2 adet kuvvei muharrike tesisatı vardır, (bunlardan biri tamamile muattaldır) ve mecmu kudretleri 300 beygir kuvvetinden fazla değildir. b - Enerji imkânları: Enerji kaynağı olabilecek su kuvveti Nazilli havalisinde yoktur. Su miktarı nisbeten fazla olmakla beraber meyli az ve sahası düz olduğundan enerji kaynağı olarak büyük Menderes ırmağından kârlıca istifade edilemez. Nazilli şehri yakınında ve demiryolundan 7-8 km. mesafede bulunan oldukça zengin ve iyi evsaflı linyit kömür madenleri vardır. Bu kömürün kuvvei haruriyesi 6.000, 6.400 kalori kadar olup muhtelif tetkıkçiler tarafından tesbit edilen miktarı 750.000-1.500.000 ton kadardır. Bundan evvel kömür ocaklarile şehir arasında bir dekovil hattı varmış; şimdi ise o hat sökülmüş, fakat onu yeniden kurmak o kadar müşkül olmıyacaktır. Şeiıirn su tesisatı v e kan alizasy o n u Şehir, eski Nazilli ve yeni Nazilli olmak üzere iki kışıma ayrılır. Nufusunun miktarı 9.800 den ibarettir. Şehire su veren membalar şehirden 1 km. mesafede şimal tarafında bulunmak­ tadır. ^Su, i