Tarih Boyunca Türk Atasözleri [1 ed.]

Citation preview

BİRİNCİ BASK!: istanbul, Mart

5000 1972

TARİH BOYUNCA TÜRK ATASÖZLERİ AYDIN

OY

TÜRKIYE iŞ BANKASI KÜLTÜR YAYlNLARI- 114

Kapak : T. ERMEN

Basıldığı Yer: Baha Telefon :

Matbaası, 27 32 44

istanbul

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ

IX

Bu kitap nasıl hazırlandı'

XI XV

İNCELEME Atasözlerinin Nitelikleri ve Tanımlanması

ı

Atasözlerine Verilen Adlar

3

Atasözlerinin Doğuşu

6

.

Atasözlerinin Kümelere Ayrılması

10

Toplum Hayatında Atasözleri

12

.

Atasözlerimizde Ulusal Değerlerimiz

ı7

Türklük Konusunda Atasözleri

20

Atasözlerimizde Sosyal Yaşantı ve Sosyal Değerler

24

Atasözlerimizde Din

29

Atasözlerimizde Tasavvuf izleri

31

Sağlık v e Ölüm Konusunda Atasözleri

34

Ekonomi Üzerine Atasözleri

36

Atasözlerimizde D o ğ a (Tabiat) v e Evren (Kainat)

39

Hayvanlarla İlgili Atasözleri

42

Atasözlerimizde At

44

.

Atasözlerimizde Tarım ve Hayvancılık

46

İklim ve Halk Takvimi Üzerine Atasözleri

50

Atasözlerinin Sanat Yönü

53

Atasözlerinin Edebiyattaki Yeri

59

Tanzimat Yazarlan ve Atasözleri

64

- V -

67

Ulusların Benzer Atasözleri Türkiye Türkçesi Dışında Türk Atasözleri

70

Bölge Atasözleri

73

Atasözleri Atıası

76

Karşıt Kavramlı Atasözleri

78

Atasözlerindeki Kelime, l er

81

Atasözlerimizin

83

Kelime Kadrosu

Atasözü Cümlelerinde Fiil

85

İki Cümleli Atasözleri

89

.

Atasözlerimizin Cümle Yapısı

91

Atasözlerinde Devrik Cümle

97 99

Atasözleri ve Deyimler Atasözleri - Veeizeler Atasözlerinin

102

( Özdeyişler)

104

Değişikliğe Uğrarnaları

Atasözlerinin Kullanıştan Atasözlerimizin

108

Düşmeleri

l lO

Sayısı

l l2

Atasözlerinde Son Durum

ESKİ KAYNAKLARIMIZDA ATASÖZLERİ ll7

Orhun Anıtlarında Atasözleri Uygur Türkçesi Dönemi Atasözleri

ll9

Divan-ü Lügat- it Türk'teki Savlar

122

Kutadgu Bilig v e Atasözleri

155

Atebetü'l Hakayık'ta Atasözleri

157

Dede Korkut Kitabı'nda Atasözleri

162

Hikayelerde Geçen Atasözleri

1 66

Berlin Kral Kütüphanesi Oğuznamesi'nde Atasözleri

1 68

Topkapı Sarayı Oğuznamesi'nde Atasözleri

ı71

.

Kabusname Çevirisinde Atasözleri

173

Bibliotheque Nationale' deki Türk Atasözleri Yazması

180

Kitab-ı Atalar (Fatih Kitaplığı Yazmasıl Atasözleri

1 85

Megiser'in Gramerinde Türk Atasözleri

216

- VI -

TÜRKİYE TÜRKÇESİ DIŞINDA TÜRK ATASÖZLERiNDEN ÖRNEKLER Türkmence Atasözlerinden Örnekler

225

Altay Türkleri'nin Atasözleri

228

Sagay Atasözleri

230

Kıpçak Türkçesi Atasözleri

231

Nogay Atasözlerinden Örnekler

234

Çağatay ( Özbek) Türkçesi Atasözlerinden Örnekler

239

TÜRKİYE TÜRKÇESi İLE GÜNÜMÜ ZDE KULLANILAN ATASÖZLERİ

243

SÖZLÜK

329

ATASÖZLERİ BİBLİYOÖRAFYASI

�53

-

VII

-

ÖN SÖZ

Hemen

hemen

hepimizin

çocukluk

anılarını büyüklerimizden dinlediğimiz ma­ salların yanısıra çevremizdekilerden işitti­ ğimiz atasözleri de süslemektedir. Masal­ larla ilgimiz, çocukluk dönemini gerilerde bıraktıktan sonra biter fakat atasözleri bü­ tün hayatımız boyunca bizi bırakmaz. On­ ları kullanmadan, onları duymadan geçirdi­ ğimiz gün pek yok gibidir. Atalarımızın görüş, öğüt ve düşüncele­ rini kısa fakat o ölçüde de özlü bir anlatım­ la veren atasözleri, folklorumuzun, halk kül­ türünün en önemli ürünlerinden biridir. On­ lardaki görüş, öğüt ve düşünceler; yüzyıl­ lar boyu süren denemelerden, yapılan göz­ lemlerden ve

hayat

okulundan

kazanılan

öğrenimden elde edilmiştir. Üzerinde defalarca durulmuş, hakkında pek çok eser verilmiş ve inceleme yapıl­ mış bir konu olan atasözleri; davranışları­ mıza, duygularımıza ve düşüncelerimize çe­ ki

düzen verir ve yön kazandırır. Toplumları ve kişileri yöneten yasala­

ların, din kurallarının, gelenek ve görenek-

IX

-

lerin, ört ve adetlerin yanında atasözlerinin de önemli bir yeri vardır. Halk edebiyatının sözlü geleneği için·

de yüzyıllar öncesinden günümüze dek ya· şayagelen atasözleri, diğer falklor ürünle· rinde olduğu gibi, zamanla derlenmiş ve ya· zıya geçirilmiştir. Bu alanda, daha önceden ya zılmış bu· lunan her kitap, konuya değişik açılardan eğilmişti. Bu kitapta, önceki yayınların eğil­ medikleri noktalar ele alınmakta, dağınık kalmış bulunan çalışmalar bir araya geti­ rilmekte, okurlar için belli ölçüler içinde

deri i toplu ve yeterli açıklamalarda bulunul­ maktadır.

- X-

Bu

kitap

nasıl

hazı rland? ı

On beş yıla yaklaşan uzun ve sürekli bir çalışmanın sonunda hazı rlanmış bulu­ nan bu kitapta şu ana bölümler yer alıyor: 1

-

inceleme, 2 - E ski Kaynakla rı­

mııda Atasözleri, 3 -Türkiye Türkçesi Dı­ şında Türk Atasözlerinden Örnekler, 4

-

Türkiye Türkçesi ile Günümüzde Kullanılan

Atasözleri, 5- Sözlük, 6 - Atasö zle ri Bib1 iyoğrafyası.

i nceleme bölümünde, atasözleri üzerin­ de daha önceden yapılmış bulunan çalışma­ lar bir araya getirildi. Böylece konu ile il­ gili olan fakat dağınık kalmış bulunan bil­ gi, görüş, araştırma ve denemeler toplandı. Bilinen ve konu üzerinde

daha önceden

söylenmiş olanları tekrarlamak yerine, onla­

rın ayrı maddelerde fakat bi rbirle rini bü­ tünleyecek şekilde yer almalarına ça ba gös­ terildi. Yeri geldikçe, söz düştükçe hangi kaynaklardan yararlanıldığı da ayrıca belir­ tildi. Bu arada daha önce den üzerlerinde hiç durulmamış olan yönler de ele alındı. Yeni görüşler ve bulgular ile inceleme alanı olabildiği ölç ü de geniş tutuldu

- XI -

.

Önceki yayınlarda pek söz konusu edil­ meyen, üzerlerinde ya pek az durulmuş ya da hiç durulmamış olan noktalar da ince­ leme alanı içine alındı. Atasözlerinin doğuşu, atasözlerinde ta­ sawuf izleri, toplum hayatında atasözleri, atasözlerinde kelime kadrosu, atasözlerimi­ zin kullanıştan düşmeleri ve değişikliğe uğ­ ramaları, atasözleri atiası gibi konular ilk kez, bir bütünlük göstererek bu kitapta ele alınmış ve incelenmiştir. incelemenin diğer bölümlerinde de ko­ nu, daha önceki kaynaklardan ayrı bir yol tutularak değişik görüş açılarından ele alın­ makta ve değerlendirilrneğe çalışılmakta­ dır. Eski Kaynaklarımııda Atasözleri bölü­ münde Türk Dili Tarihi'nin Türkiye Türkçesi yönünden gelişimine uygun bir yol izlene­ rek, önemli dönemlerde ve önemli eserler­ de kullanılan atasözleri kronolojik sıra gö­ zetilerek verildi. Divan-ü LOgat-it Türk'teki savlar

harf

sırasına kondu ve önceki çalışmalar oku­ ma yönünden gözden

geçirildi. Atebetü'l

Hakayık'ta yer alan atasözleri, ilk olarak bu kitapta sunulmaktadır. Daha önceden de üzerinde çalışma yaptığımız Dede Korkut Kitabı'ndaki atasözlerini yeniden ve biraz daha geniş ölçülerle ele aldık. Kitab-ı Ata­ lar adlı yazmada yer alan atasözleri de harf sırasına konularak sunuldu. Velet izbudak'­ ın çalışmalarından ayrı bir yol tutuldu ve

- XII -

okuma yönünden beliren ayrılıklara işaret edildi. Megiser'in gramerinde yer alan ata­ sözlerinden bir kısmı da öbür bölümlerde yapıldığı gibi harf sırasına konuldu. Kitabın üçüncü ana bölümünde, Türki· ye dışındaki Türk lehçe ve şivelerind e ya­ şayan atasözlerimiz hakkında bir fikir ve r­ mek üzere, özellikle Türkiye'd e kullanılan atasözlerine çok benzeyenlerden örnekler alındı. Böylece, bundan sonra konuya bu yönden eğilecek olanlar için bir ön çalış­ mada bulunuldu. Günümüzde Türkiye Türkçesi ile kulla· nılmakta olan atasözlerinin dizini

yapılır­

ken, deyimlerden, özdeyişlerden, ünlü mıs­ ra ve beyitlerden sakınmak asıl amacımız oldu. Bu arada okuyucuları göz önünde tuta­ rak en yaygın olan atasözleri, en yaygın söylenişleri ile verilrneğe çalışıldı. Bibliyoğrafyanın, bu konuda Tü rkiye'de şimdiye dek üzerinde durulmamış bir zen­ ginlikte ve sağlamlıkta olmasına özen ve titizlik gösterildi. Türkiye Türkçesi dışı atasözleri .ile es­ ki dönemlerdeki, özellikle Uygur Türkçesi dönemindeki, atasözleri bölümlerinde

_

ana

metinlerin yetersizliği nedeniyle boşlukla r oldu. Gerek buralarda, gerekse incelemede kimi bölümlerde karşılaştırmalarda bulun­ mak, kimi bölümlerde

panoramik davran­

mak, kimi bölümlerde de

derinlemesine

durmak gibi birtakım tutarsızlıklar olduğunu biliyoruz. Bunların biraz da konularla ilgili

-

XIII

-

olduğunu belirtir, okurlarımızın hoş karşı­

layacaklarını umarız. Bu kitap, özellikle, atasözlerimizi dö­ nem dönem vermesi yönünden, kendisinden

önceki yayınlardan ayrılmaktadır. Kaynakla­ ra bağlı çalışma sırasında, en önemiiierin üzerinde durmak, en dikkate değer yönleri belirtmek yoluna gidildi. Beni bu konuda çalışmaya yöneltmiş bulunan değerli hacarn yay'a, yakın

Orhan Şaik Gök­

ilgi ve desteğini

gördüğüm

Carhit Öztelli'ye, dil yönünden

yardımını

esirgemeyen gunluklarımı

Osman F. Sertkaya'ya, yor· paylaşan

Türkçe öğretmeni

eşim Yurdanur Oy'a, yerinde eleştiril eri ile beni uyaran Ömer Asım Aksoy'a çok şeyler

bor çluyum

.

Kendilerine ve kitabımın ha sıl

­

masında emaği geçen ilgililere yür ekten te­ şekkürlerimi sunarım.

Aydın OY Bahariye istanbul •

Aralık 1971

-- XIV-

İNCELEME

ATASÖZLE R i N i N N iTELiKLERi VE TANI M LAN MASI

İnceleyenlerce, atasözlerimizin nitelikleri üzerinde ayrı ayrı durulmuş ve tanımlamalar yapılmıştır. Burada bu görüş ve tanırnlara yer veriyoruz : Ö mer Asım Aksoy, atasözlerinin niteliklerine dayanarak şu ta­ nımı yapıyor : "Atalarımızın uzun denemelere dayanan yargılarını genel kural, bilgece düşünce ya da öğüt olarak düstur­ laştıran ve kalıplaşmış biçimleri bulunan kamuca benim­ senmiş özsözler." (Atasözleri Sözlüğü, 36. sayf a, An k . 1 971 , "Türk D i l Kurumu Y ayını") Ö mer Faruk Akün, atasözlerinin niteliklerine ağır­ lık verdiği yazısında tanımı daha kısa tutmuştur: "Halk tarafından söylenen, kendi içinde kapalı bir ifadesi olan, öğretici bir muhteva ve yüksek bir şekil ta­ şıyan söze atasözü denir." (Şad ırva n, 28. sayı, Ekim 1 949) Tam sayılmasalar bile ölçüye yaklaşan diğer tanım­ ları da görelim: "Türkçemizde atalar sözü denilen birtakım sözler vardır ki bunla r kısa, bellenmesi kolay, unutulması çok vakte muhtaç, çok değerli ve düşündürücü sözlerdir ve her biri bize doğru yolu, hakikatı göst eren bir meştale­ dir. " (O sma n N u ri P eremec i, Atalar Sözleri, i st. 1 943, Edir­ ne Halkeviı Y ayın , ı ö nsöz) 1-

"Atalarsözü, içine fikirler basa basa doldurulmuş bi­ rer pırlanta kutudur. Bunlar kimi şaka yollu, kimi kes­ kin bir hiciv, bazısı biraz açık saçık, fakat hepsi de Türk ruhunun en belli vasfını teşkil eden kuvvetli sağduyu­ nun, realist görüş ve anlayışın mahsulü şen, kıvrak ve­ cizelerdir." (Hamdi Akverdi , Ülkü 1 6. sayı, 1 941 ) "Atasözü, az kelime ile bir fikri, bir öğüdü tam ve kesin olarak anfatan ve atalardan kalma diye kabul edi­ len kalıplaşmış söz." ( inönü (Türk) Ansiklopedisi , atasözü maddes i , IV. ci lt, 87. sayfa) "Bir fikri, bir öğüdü, mecaz yolu ile kısa ve kesin olarak anlatan, eskiden söylenegelmiş veciz sözler." ( Meydan Larousse, 1. cilt, 798. sayfa, atasözü maddesi.) Bu arada, birbirlerine yaklaşan başka tanımlar da yapılmıştır. İ lk tanım ise Şinasi'nindir : "Durub-ı emsal ki hikmetü'l avamdır, lisanından sadır olduğu milletin mahiyet-i efkarına delalet eder." ( Durub-ı Emsal-i Osmaniye) Bütün bu tanımlar, birleştirilecek olursa atasözleri­ nin nitelikleri ortaya çıkar. Burada yapılmış tanırnlara bir yenisini eklemek, nitelikleri madde madde sıralamak yerine, yalnızca birkaç tanımı sıralamakla yetindik. Ata­ sözlerimizin niteliklerini bundan sonraki bölümlerde ay­ rı ayrı ele alacağız.

-2-

ATASÖZLERiNE VERiLEN ADLAR

Atasözleri her ulu s tarafından kullanılmış ve her ulusun di linde, tarih ve coğrafyaya göre değişen ayrı ayrı adlarla anılmı ştır . Yunanca' da böyle sözlere parabol, Latince ve Fransızca'da proverbe, A lmanca ' da sprich­ wört, Farsça'da pend adı ve rilmiş tir. "Arapça'da mesel at alar sözü, darbü'l mesel i se böy bir söz söylemek demektir. Fakat bu tabir, vaktiyle di­ limize doğrudan d oğruya mesel manasma alınmış, her­ kesçe o manada söylenilip anlaşılmakta bulunmuştur." (Tahir Olgu n : E d ebiyat LOgatı. istanbul' , 1 936, 18. sayfa)

­

le

"Mesel (Arapça çağulu em sal ) , aslında iştikakine göre, Habeşçe mesl, messale; Ararnice masla ve İ branice masal gibi mukayese ve karşılaş tırma ifade eder. Tabir­ ler mutad ol arak bu şekli al dıkları için, bu kelime de sonra umumi olarak atalar sö zü ve darb- ı mesel manası­ nı a lmıştır. " (C. Brockelmann : Mesel maddesi. islam An­ sikloped i si, 8. cilt, 80. cüz, 1 20. sayfa) HProverbe ke limesini Türkçede karşılayan iki kelime ede­ bi osmanlleada XV. y.y.'ın sonundan itibaren kullaml­ maz ol muş , daha sonra konuşma dilinde de yerini darbı­ mesere bırakmıştır." ( Meydan Larousse, 1. cilt, 798. sayfa) vardır: atalarsözü v e darb-ı mesel. Atalarsözü t erimi

-3-

Bu arada Şina si ve Rıza Tevfik tarafından hikmetü'l avam terimi de kullanılmıştır. Şinasi "Durub-ı emsal ki hikmetü'l avamdır, Usanından sactır olduğu bir milletin mahiyet-i efkarına delalet eder." diyerek k e ndi sine göre bir atasözü tanımı yapmıştır. "Rıza Tevfik, Folklor adlı yazısında hikmet-i avam deyimiyle karşılığını verdiği folklorla yalnız atasözl erini değil bütün h alk edebiyatını, yaratıcı sı bilinmeyen, hal­ kın malı olmuş söz sanatı yapıtlarını kapsadığını belir­ tir." ( Pertev Naili Boratav: 1 00 Soruda Türk Halk Edebiyatı. istanbul , 1 969, 1 8. sayfa)

Atasözlerinin özel bölge adlan da vardır. " İ çel'de atalar sözüne deyişet derler." (Sai t Uğur: içel' Folkloru. 21 5. sayfa) A sy a ' da XL yüzyıla· kadar olan dönemde ortaya konmuş Türkçe eserlerde atasözü anlamında sav kelime­ sinin kullanıldığını görüyoruz. Sav, (söz, haber, mesaj, nutuk, şöhret, şan, atasözü) anlamına gelir. XL yüzyılda Kutadgu Bilig'le başlayarak islamlığın etkisiyle sav terimi yerini mesel sözüne bırakır. Mesel

sö­ zü, darb-ı mesel, durub-ı emsal olarak özellikle Tanzimat dönemi eserlerinde kulla nılmıştır.

Fakat bu arada XIV. ve XV. yüzyıllarda süren Eski atalar sözü deyimi daha yaygındır. Gene aynı dönemlerde Farsça'dan gelen pend sözünün kullamldığını, pend-nameler yazıldığını biliyo­ ruz. Son yüzyılda hem yazı, hem de konuşma dilinde ata­ sözü, atalar sözü, atasözleri, atalar sözleri gibi dört ad OsmanlıcaDönemi metinlerinde

karşımıza çıkıyor.

-

4

-

Batı Türkçesi alanı dışında kalan Türkler'de daha değişik adlar görülüyor. Bu adları bir listeyle verelim : Xohoono

Yakutlar'ca,

Takmak

To bollar'ca,

Ülgercomak

Tuvalar'ca,

Takpak

Sagaylar'ca,

Söspek

Koyballar'ca, Kırgızlar, Kazaklar, Özbekler, Kazanlılar, Kara-Kalpaklar, Başkurtlar ve diğer Orta-Asya Türkleri'nce,

Mak al

Eskiler sözü

Irak Türkmenleri'nce,

Makal ve nakıl

Türkmenler' ce,

Comak ve samalı

Çuvaşlar'ca, Dobruca'daki ri'nce.

Kartlar sözü

Kırım

Türkle­

(Fazla bi lgi için bakınız: Şükrü Elçi n : Türk D i l i nde Atal�r Sözü . Hacettepe Sosyal ve Beşeri B i l i mler Dergisi, 1. ci lt, 2. sayı , Ekim 1 969)

Bugün tek bir atasözünü belirtirken çoğunlukla ata­ sözü, bunun yanısıra atalar sözü ; küme halinde veya bü­ tün atasözlerini belirtirken de atasözleri, bunun yanısıra atalar sözleri dendiği görülüyor. Tek bir atasözünü belir­ tirken atasözü demek, küme halindekileri veya bütünü anlatırken de atasözleri demek, hem dil kurallarına daha, uygun olacak, hem de karışıklığı önleyecektir. Yazım (imlft) da da bu kelimeleri, bileşik yapıda kelimeler ol­ dukları için, bitişik yazmak gerekir: Atasözü ve atasözleri gibi.

-- 5 -

ATASÖZLER i N i N DOGUŞU

Dünyadaki bütün ulusların ve ulus haline gelemeyip tarihin ilk çağlannda kavim olarak görünen bütün top­ lulukların atalarından kalmış sözleri vardır. Sosyolojinin klan, fratri adını verdiği toplumlardaki insaniarına da atasözleri yol göstermiştir. Toplumlar, imparatorluk dönemlerini arkada bırakıp ulusal nitelik kazanana kadar geçen sürelerde atasözleri hem sayıca artrruş, hem de biçim ve anlam gücü kazanmıştır. Artan olaylar karşısında düşünen insan kafası, bu olayları yo­ rumlayan pek çok atasözü yaratmıştır. Toplum niteliğini kazanmış her insan topluluğunda var olan atasözleri, insanlık tarihinin başladığı çağlara kadar uzariır. Atasözlerinin nasıl doğduğu, büyük düşü­ nürlerin de üzerinde durdukları bir konudur. "Aristo'ya bakılırsa, atasözleri, tarihten önce vuku­ bulmuş büyük kargaşalıklar neticesinde inkıraz etmiş pek eski bir tefekkürün kalıntılarıdır. Atasözleri veciz oluşları ve ifadelerindeki üstünlük sayesinde bu tefekkü­ rü tamamiyle yok olup gitmekten kurtarmış, küçük kü­ çük parçalar halinde tesbit etmiştir. Yeni çağların fi­ lozofları, Rousseau ve Herder, daha umumi bir görüşle bakıyorlar ve atasözlerinin menşeinde yaratıcı o larak toplumu görüyorlar. Bugünün araştırıcıları bu görüşü doğru bulmamaktadırlar. Diyorlar ki atasözleri toprak­ taki bitki gibi halkın içinden kendi kendine bitmez. Kit­ le kendi kendine yaratmaz; fert tarafından yaratılanı seçer, kendine mal eder. Halkın dilinde dolaşan bir ata- 6 -

sözü başlangıçta mun akkak bir fert tarafından söylen­ miş, sonra onu kendi ruhuna uygun bulan halk tarafın­ dan benimsenmiştir." (Ömer Faruk Akün: Atalar Sözüne Dair. Şadırvan, 28. sayı, Ekim 1 949) Kavim döneminden ileri geçemeyip sürekli bir ta. rih yaratamayan ve ulusal nitelik kazanamayan toplum­ larla ilgili dil ve tarih araştırmaları da atasözleri konu­ sunda yeni belge ve bulgular ortaya koymuştur: Yurdu­ muzda uzun zamaıı çalışmış bulunan sümerolog S. N. Kramer, İ stanbul Arkeoloji Müzesi'ndeki tabietierde gördüğü Sümer atasözlerini "Tarih Sümer'le Başlar" adlı kitabına almış ve Sabahattin Eyüboğlu da bu ata­ sözlerini Türkçe'ye çevirmiştir. Aşağıda birkaç örneği­ ni vereceğimiz Sümer atasözleri için bakınız : ( i l k Ata Sözleri . Yeni Ufuklar dergisi, 65. sayı, Ekiım 1 957) B.ir el, bir el daha ev kurulur; 'bir mide, bir mide

daha ev yıkılır. Evini bey gibi yapan köle gibi yaşa.1·, evini köle gibi yapan bey gibi yaşar. K eyfine sor evlen, a.klına sor boşan. Muazzez Çığ, gene aynı konuda kaleme aldığı ve daha zengin Sümer atasözü ile bezediği makalesinde daha geniş bilgi veriyor : "Tevrat'ta yazılan ve menşelerinin İ srail kavmi ol­ duğuna inanılan birçok menkıbelerin, efsanelerin, edebi motiflerin yaratıcılarının Sümerler olduğu, ancak Babil ve Asurlular vasıtasiyle İ srail'lerE:: geçtiği anlaşıldı. Sü­ merler'in felsefi düşüncelerini aksettiren mitolojiler, bu edebiyata ait çok güzel misaller vermektedir. Bu edebi­ yatta uzun tecrübelerinin, keskin görüşlerinin mahsulü olan birçok atasözleri ve vecizeler, oldukça mühim bir yer işgal ederler. Bunlar beşeriyet tarihinde yazılı bulu-

7

-

nan en eski darbımesellerdir ki Tevrat'taki atasözleri mecmuasının bir men§ei mahiyetindedirler. " (Dünyanı n En Eski Atas ö zler i . Tarih-Coğrafya Dü nyası , 1 . c i l t , 2. sayı, M ayıs 1 959) Yapılan araştırmalarda Tevrat'taki "Süleyman'ın Meselleri" anılmaktadır. Sümerologlara göre bu sözlerin çıkış yeri Mezopotamya'dır. Süleyman'ın meselleri Mezo­ potamya atasözlerinin İbrani kavmine geçmi§ olan bi­ çimleridir. Tevrat'ta "Süleyman'ın Meselleri" bölümün­ deki sözlerin arasında o dönemler için atasözleri nite­ liğinde olanları bulunduğu gibi Hazreti Süleyman'ın kendi ağzından çıkmış bulunan özdeyişler de vardır. Bu noktanın unutulmaması gerekir. Atasözü niteliğinde gör­ düğümüz ve Türkçe'de "Karıncadan ibret al, yazdan kı­ §ı kar§ılar" atasözümüzün karşılığı olan bir meseli ör­ nek olarak sunalım : "Ey tembel, karıncaya git; Onun yollarına bak da hikmetli ol; Onun üzerine ba.ş, Gözcü ve hükümdar yokken , Yazın ekmeğini hazırlar, Biçim zamanında yiyeceğini toplar." ( Kitab-ı Mukad­ des, Süleyman'ın Meselleri, bab: 6) Bu türlü karşıla§tırmalar sonucu dah'a ba§ka ben­ zerlikler de bulunabilir. Böylece dünya dillerindeki or­ tak atasözlerinin birl e§t ikleri ilk kaynaklar da öğrenilir. Ulusların atasözleri arasında böyle hem kavram hem de deyi§ yönünden benzerlik gösterenleri olmu§tur. Bu gibi atasözleri, kar§ıla§tırmalı olarak incelemelere konu ol­ mu§tur. Atasözlerinin tarih ile ilgisi açıkça ortadadır. ''Atasözlerinin tarihin, geçmi§in (içtimai durum, inanı§lar, örf ve a d et ler, kıyınet hükümleri, v.b. bakımın-8-

dan) bir aynası olduğunu söylemeden geçemiyeceğiz. Ta­ rih dedik; çünkü atasözleri tarihin içinde, tarihle bera­ ber doğmuş, onunla beraber gelişmiş ve onunla beraber zamanımıza ulaşmış ve geleceğe doğru yol almaktadır. O halde birçok yönlerden tarihi aksettirir. " (Ayhan Gök­ san : Türk Dünyası Atasözleri . Reşid Rahmeti Arat için, 249. sayfa, Ankara 1 966) Aynı kaynakta birleşen ve ulusların dillerinde ortak ' olarak yaşayan atasözlerinin bu benzerliklerinin neden­ leri üzerinde ayrıca durulabilir. Bu benzerlikler ya aynı olaylar karşısında aynı düşüncenin belirmesi gibi bir noktada toplanabilir veya daha değişik nedenlere bağ­ lanabilir. ''Eski Yunanlılar, atasözlerini çoğunlukla Yedi Bil­ ge'ye mal ederler ve bunları tapınaklarının alınlıklarına yazarlardı. (Delphoi'deki Apolion tapınağında Kendi kendini tanı, Aşırııığa kaçma v.b. atasözleri yazılıydı. ) Ama sembollerle dolu yoğun bir anlatıma yönelmiş ata­ sözleri, özellikle sözlü edebiyatın yaygın olduğu çağlar­ da edebi nitelik taşır veya ahlakçı yazarların ürünü ola­ bilir. " ( Meydan Larousse, 1. cilt, atasözü maddesi . 798. sayfa) "Atasözlerinin meydana gelişi bütün halk edebiyatı çeşitlerinin meydana gelişi gibidir. Bunları ilk söyleyen­ ler belli olmamakla beraber, güzel, manalı ve yerinde söz söylemesini b eceren ve bu tür sözleri iyi ve çok bilen kimseler, herhalde, eskilerini örnek tutarak yenilerini icat etmek veya ufak tefek farklarta değiştirmek sure­ tiyle bu sözlerin sayısını arttırmışlardır. " ( inönü (Türk) Ansiklopedisi. Atasözü maddesi , IV. cilt, 87. sayfa)

-- 9 --

ATASÖZLER i N i N K Ü M ELERE AYRILMASI

Atasözleri, türlü görüş açılarından birtakım küme­ lere ayrılarak ele alınmıştır. Ö mer Asım Aksoy, atasöz­ lerini içindeki yargılara göre üçe ayırmıştır : "a) Bir kısmı açıktan açığa ahlak amacı gözetir. Düşüncelere ve tecrübelere dayanan öğütler verir: "Böy­ le yapınız", "Şöyle almayınız", "O yola gidilmeli", "gidil­ memeli" der : Brugünün işini yarına bırakma gibi. b) Bir kısım atasözleri ise açıktan açığa öğüt ver­ mez. Derin düşünceler verimi olan hikmetleri yahut ha­ yat olaylarının yüzyıllar boyunca nasıl sürüp gelmiş ol­ duğunu tarafsız bir dil ile kural halinde belirtir. Bunlar­ dan ders ve ibret alırız; birçok faydalı şeyler öğreniriz. Olgun düşünceler, büyük tecrübeler, olaylardan çıkarılan değerli kurallar bizi aydınlatıp uyandırır : Davulun sesi uzaktan hoş gelir gibi. c) Atasözlerin bir kısmı da bazı adet ve gelenekleri düsturlaştırmış olanlardır. Bunlar da kendi alanlarında kurallardır." ( Gaziantep Ağzı ll. cil't, ist. 1945, 2 1 4-2 1 5. sayfalar) İ nönü (Türk) Ansiklopedisi'ne göre : "Atasözleri başlıca üç gruba ayrılırlar : ı � Bir öğüt veren, bir davranış yolu gösteren, hayat tecrübelerinin --10



sonuçlarını, tabiat olaylarından elde edilen bilgileri tes­ bit edenler, 2 - Basit temsilli sözler, 3 - Bir fıkraya benzeyen temsilli sözler: "Yengece sormuşlar neden yan yan gidersin diye, serd e kabadayılıklar var demiş." sözü gibi." (a. g. e. IV. cilt, 87. sayfa, atasözü maddes i ) Pertev Naili Boratav, atasözlerini 1 - Asıl atasöz ­ leri, 2 - Atalarsözü değerinde deyim ler diye önce .iki bölümde toplar. Asıl atasözü dediklerini de a) Bir yargı­ yı, ya da bi r gözlemi kapsayan atasözeri, b ) Fıkra edası taşıyan atasö:ıleri diye ayırır. (1 00 Soruda Türk Halk E de­ biyatı, 1 30 . sayfa , i st. 1 969) Meydan Larousse'taki ayırım da Boratav'ın ayırımı doğrultusunda olup verilen örneklere varıncay a kadar aralarında tıpkılık görülüyor. ( Bkz : Atasözü maddesi , 1. cilt, 798. sayfa) Bunların yanısıra atasözleri bir de konularına göre kümelere ayrılarak incelenmiştir. Bu alanda pek çok ya­ yın vardır. K erim Yund'un "Ağaç Orman Üzerine Atasöz­ leri ve Açıklamaları " ile aynı yazarın bunu izleyen kitap­ ları, Selim Kurnaz'ın " Konularına Göre Seçme Türk Ata­ sözleri" bu örnekler arasındadır. Mustafa Nihat Ö zön de "Türk Ata Sözleri " adlı ese ­ rinin sonuna ekiediği atasözleri d izinini , konularına gö­ re at asözleri açısından hazırlamış olup inceleyicilere bu yönden büyük bir kolaylık sağlamıştır.

-ll-

TOPLU M HAYATIN DA ATASÖZLER i

Atasözü kullanmadığımız yahut karşımızdaki biri­ sinden atasözü duymadığımız gün geçmez. Günümüz ga­ zetelerinde olaylar çok kez keskin pir anlatırola verilmek istendi mi hemen bir atasözü konuyu ya özetliyor veya yazının, haberin başlığına gelip oturuveriyor. Ana ve babaların birçoğu evlatlarını evlendirirken şu atasözünden güç alıyorl a r : "Evlenenle ev yapanın Al­ lah yardımcısıdır." Ticarete yeni başlayan birisine, bil­ dik ve tanıdıkları "Korkak bezirgan ne kar eder, ne za­ rar." diye cesaret vermeye çalışıyorlar. Günlük hayatta karşılaştığımiz n ic e olay ve bu ol aylara uygun nice ata­ sözü bilir ve h at ı rl arız .

"Konuşmalarımızda bazan atasözlerine başvurmak­ tan kendimizi alamayız. Ö y l e anlar olur ki insan mutla­ ' ka bir at asözü kullanmak ihtiyacını duyar. Yerinde ve zamanında kullanılmış bir atasözü karşımızdakine bir sürprizdir. Ta rtışm al ard a çok kere atasözüne başvurma­ mızın sebebi budur. Tartışmada konu dağılmıştır. Fikir­ ler etrafında bir sürü söz söylenmektedir. O sırada söy­ lenen bir atasözü bütün fikir ve sözleri birdenbire kısa bir cümleyle toparlayıverir." (Ö. F. Akün, Atalar Sözüne Dair, Şadırvan, 28. sayı , 1 949) Okullarda bütün eğitim ve öğretim çalışmalarında atasözleri önemli yer tutmaktadır. Hele dil ve edebiyat -- 1 2 -

derslerinde, kompozisyon çalışmalarında atasözleri öğ­ retmen ve öğrenciler için akla ilk gelen konudur. Bu ko­ nuda zamanla el kitapları, kılavuzlar düzenlemeye ka­ dar varılmıştır. Müzik derslerinde atasözlerinden yarar­ lanarak bestelenmiş kanonlar kulak ve ruh eğitiminde rol oynamaktadır. Eski Mezopotamya devletlerinden birini kurmuş bu­ lunan Sümerler'in de atasözlerine öğretimde yer verdik­ lerini son araştırmalar ortaya çıkarmış bulunmaktadır: "Bunların ( atasözü tabletıerinin) ekserisi talebeler tarafından kopya edilmiştir ki bu bize mekteplerde ata­ sözlerinin ayrı bir mevzu olarak okutulduğunu ve talebe­ lerin etüt ettiğini ispat etmektedir. " (Muazzez Çığ: Dün­ yanı n En Eski Atasözl eri, Tarih-Coğrafya Dünyası , I . cilt, 2. sayı , Mayıs 1 959) Atasözlerinin ilk söylenmeleri hakkında hikayeler olduğunu bildiren Osman Nuri Peremeci, bu konuda şun­ ları yazıyor: (Atalar Sözleri , 7. sayfa) "Eski zamanlarda, kış geceleri bir yere toplanan dostlar, bazan da atasözleri söylerler ve bunların asıl hikayelerini bilenler takdir olunurmuş. Elli sene evvel ( 1 893) Osman Pazarı'nda muallim olduğum zaman Sarı Yusuflu köyünden Yirik Mehmet Efendi isimli bir zattan bu adeti dinlenıiştim. Birbirlerine şöyle sorarlarmış : - Elifle nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun? Adın ne? Babanın adı ne? Annenin adı ne? Sabah ne yedin? Akşam ne yedin? Sevdiğinin adı ne? Yap darbı­ meselini! Bu darbımeselin ilk söylenınesi nasıl olmuştur? Bu suallerin yukardakilerine cevap vermek kolay ise de hikayelerini bilmek mühimdir. Yirik Mehmet Efendi bize bu adeti anlattı, bir iki hikaye ile de hem neşelen- 13 -

dirdi hem bize güzel vakit geçirtti idi. Bu eğlencenin Varna'da da türküler a rasında yapıldığını orada gördü­ ğüm eski adamlardan işitmiştim." Bugün de halkımız arasında atasözleri ile ilgili hi­ kayeler anlatılmakta, bu gelenek sürdürülmektedir. Böy­ le bir hikayeyi biz de Konya Astsubay Hazırlama Orta­ okulu'nda yedek subaylığımızı öğretmen o�arak yaptığı­ mız yıllarda ( 1958), bir öğrencimizden duymuştuk. Beyşehir'in Eğirler köyünden olan öğrencimiz Ali Osman Dene'nin anlattığı hikayeyi kendi ·ağzından tes­ bit ettiğimiz şekliyle veriyoruz : "Bir zamanlar Eğirler köyüne kar yağmış. Tam da kirezlerin alardığı bir zaman. Herkesin samanı kıştan tükendiği için yazın samansız kalakalmışlar. Senenin ba­ har gününde hayvanlar yeşillikte otlayacakları yerde karın yağmasıynan içerde k almışlar. Saman da yok. Her­ kes ne yapacağını şaşırmış. Bu olaydan sonra "Sakla samanı, gelir zamanı" ata­ sözünün üzerine bir de "Kiraz zamanı y aptım bu ham" diye eklemişler. Bu eklenen sözün manası : O yıl kış mev­ simi çıkınca herkes nasıl olsa kış yok diye samanlarını satmışlar. Bu samanlan adamın biri satın almış. Kiraz zamanında da kar yağıverince bu adam ucuz aldığı sa­ manları aynı adamlara bu sefer pahalı satmış ve kiraz zamanında bir han yaptırmış. İşte bu hanın sahibi bu atasözünü millete karşı ibret için demiş." Ali Osman Dene'nin anlattığı bu hikaye ile arala­ rında benzerlik bulunan bir olay daha var. Bir tarım uzmanı olan Bekşioğlu Şemsettin de Erzurum'da bir han kitabesinde bu atasözünü şu şekliyle okumuş olduğu nu bildiriyor: Sakla samanı gelir zamanı, sakladım sa­ manı geldi zamanı, sattım samanı yaptım bu ham." (1 00 1 Zirai Atasözü, Ank. 1 952, 29. sayfa) -14 -

"Köylü atasözlerine çok bağlıdır. Konuşma sırasın­ da sözüne atasözüyle başlar veya sözünün hitamında bir atasözüyle fikrini daha açık ifade etmeye çalışır. Hele · dışarı çalışmalarının sona erdiği kış gecelerinde köy oda­ sında oturulduğu zaman atasözleri sık sık duyulu r. " (Bekşioğlu Şemsettin : 1 001 Zi rai Atasözü, 66. sayfa) Gençlik yıllarını anlatan Dehri Dilçin yazıyor: "Çankırı' da evimize pek yakın bir kahvede fasıllar yapmakta olan aşıkları dinlemek için babamın müsaa­ desiyle büyük kardeşimle birlikte kahveye gitmiştik. Faslın sonlarına doğru okunan Mir'ati ile Bedri'nin na­ sihat destanları benim zevkimi okşamış ve ruhuma da­ ha uygun gelmişti." (Edebiyatımızda Atasözleri, ist. 1 945, X. sayfa) Bilindiği üzere aşıklar Anadolu'da kahvelerde kar­ şılaşınca yanşırlar ve bu arada da atasözlerinden oluşan nasihat destanla n söylerlerdi. "Kırınılı Karayııniarda ve Anadolu'da İ ç el'de, belki başka yerlerde de bir oyun vardır: Bunda k arşılıklı iki takım sıra ile atas özleri söyleşir; yenilmemek için karşı tarafın söylediği atasözünün baş:ı.angıç halfinde y eni bir atasözü bulmak gerektir. Dağarcığını tüketen takım ye­ nilmiş sayılı r ." ( Pertev Naili Boratav: 1 00 Soruda Türk Halk Edebiyatı , i st. 1 969, 1 29. s ayfa . Ayrıca M eydan La­ rousse 1. cilt, 798. sayfadakiı Atasözü maddesi ) Buraya kadar Türk toplumunda günlük hayatta atasözlerinin nerelerde nasıl kullanıldığını, atasözlerin­ den nasıl yararlanıldığını, bu sözlere verilen değeri, çe­ şitli kaynaklardan aldığımız bölümlerle vermeye çalış ­ tık.

Batı t oplumlannda atasözlerinin yerini de Meydan Larou sse'dan aldığımız bölümlerden izleyelim : -15-

"Rönesans devrinde halk, atasözlerinin dobralığı ile eskiçağın bilgeliği arasında karşılaştırmalar yapmaktan hoşlanırdı. Güzel sanatlarda da durum aynıydı. Flaman resminde atasözlerinin gerçekçi bir gözle yansıtılması (Baba Bruegel) , Erasmus'un Adagiorum Chiliades'i (Es­ ki Sözleri) Rabelais'nin Pantagruel'inde gülünç atasözü derlemeleri, Cervantes'in Don Quijote'sinde Sancho'nun sözleri v.b." "Tiyatroda atasözü oyunlannın başlangıcı Louis XIII zamanına kadar uzanır. Ö nceden seçilmiş bir ata­ sözüne dayanarak irticalen oynanan piyeslere bu ad ve­ riliyordu. Bu oyunlarda, oyunculara sadece bir iki olay ve rolün havası önceden bildirilirdi. XVIII. y.y. da geliş­ me gösteren bu tür 1768'den 1781'e kadar yayımlanan Carmontelle'in atasözü oyuulariyle eğlenceli ve ince bir biçim kazandı. Ama bu türün ş aheserleri Alfred de Mus­ set'nin oyunlarıdır. " ( M eydan Larousse 1. cilt, 798 ve 799. sayfalar, Atasözü maddesi ) N e kadar aniatılsa o kadar uzayacak olan bu konu­ da gereksiz ve bir yığın örnek ve bilgiyi bir araya geti­ rip sıralamaktan çok, en ilginç örneklerle durumu ve konuyu belli bir sınır içinde vermeyi uygun bulduk.

- 16-

ATASÖZLERi M iZDE ULUSAL DEGERLERiMiZ

Ulusal değerler sözü ile, bir ulusun bütün tarihi bo­ yunca hiç değişmemiş olan, üzerine titrenen varlıklan ve özellikleri belirtilmek istenir. Bu varlıklar ve özellik­ ler, herkesin üzerinde birleşmiş olduğu duygu ve düşün­ celer bakımından ele alındığında Türk atasözlerinde bel­ li motiflerle karşılaşılır. Her ulusun bir karakteri vardır. Bu karakter - o ulu­ sun yaşayışında, anıtlarında görüldüğü gibi - düşünce dünyasında, özellikle atasözlerinde belirir. Bundan dola­ yı her ulus, kendi karakterine, kendi yapısına, kendi ha­ yat görüşüne ve huylanna uygun atasözleriyle düşünür, konuşur ve hareket etmeğe çalışır. Yazılı kanunların olmadığı dönemlerde, kişilerin ve toplumun düşüncelerine ve yaşayışma yön veren kural­ lar, genellikle atasözleri olmuştur. Türk'ün karakterini, bir ölçüde Türk atasözleri belgeler, demektir. İ ngilizler, politika aJanında ün yapmışlardır. Yahu­ diler, ekonomide özelliği olan bir ulusun insanlarıdır. Türk'ün de yiğitlik, mertlik, ağlrbaşlılık, sabırlılık, ko­ nukseverlik gibi erdemleri vardır. ViGiTLiK:

Türk, tarih boyunca hareketli bir ulus olarak görül­ müştür. Büyük devletler kurmak, akınlar yapmak, ava çıkmak, gerektiğinde yurdunu savunmak gibi büyük o'Laylar, hareketi ve yiğitliği gerektiriyordu. Böylesi bir

-17-

yaşayış içinde olan bir ulusun atasözleri arasında, el­ bette ki yiğitlikle ilgili olanlar bulunacak, dahası var, sayıca çokluk gösterecektir. Pek çok atasözümüz, alp, alp er, er ve yiğit kelime­ leri ile söylenmiştir: Divan-ü Lugat-it Türk savlarından günümüze gelinceye dek, pek çok atasözü yiğidi anlat­ mış, yiğidi ve yiğitliği övmüştür.

At ölür, meydan kalır; yiğit ölür, şan kalır. Yiğit Ulkabıyle anılır. Yiğidin malı meyd,andadır. Yiğidin sözü, demirin kertiği. Yiğit, yiğide at bağışlar. gibi örneklerin yanısıra kitabımızın dizin bölümlerinde görülecek olan diğer atasözleri, konunun önemini ve ge­ nişliğini gösterecek niteliktedir. MERTLiK:

Yiğitliğin yanı sıra mertlik gelir. Türk, aynı zaman­ da mert insan olarak ün yapmıştır. Atasözlerimiz ara­ sında yer alan:

"Aman diyene kılıç kalkmaz", bu yönümüzü en ke­ sin dille anlatıyor .

AGlRBAŞLlLlK :

Ulusal yapımızda yeri olan bir yönümüz de, eskile­ rin diliyle vakar deruğimiz, ağırbaşlılığımızdır. Ağırbaş­ lılık, atasözlerimizde övgülü bir dille anlatılır:

Ağır ol, batman gelesin. Ağırtık altın kale, hafiflik başa bela. Yeğniyi yel alır, ağır yerinde kalır. Ağır yongayı yel kaldırmaz. SABlRLlLlK :

Biraz da dinin etkisiyle oluşup gelişen bu huyumuz da atasözlerimizde çokça ele alınmıştır: -

18

-

Sabrın sonu seltimettir. Sabreden derviş, muradına ermiJş. Sabır ile koruk helva olur, dut yaprağı atlas. KONUKSEVERLiK :

Yiğitliğimiz ölçüsünde yaygın bir yönümüz de ko­ nukseverliğimizdir. Bu yönümüzle dünyada haklı bir ün kazanmış bulunuyoruz. Konukseverliğimiz, tarihimiz ka­ dar eski bir özelliğimizdir; onun için bu konudaki ata­ sözlerimiz de yiğitlik konusundakilerde olduğu gibi Di­ van-ü Lugat-it Türk'e kadar çıkar. Bugün kullandıkları­ mız arasından seçtiğimiz bir iki örnek veriyoruz:

Misafir kısmeti ile gelir. Misafir on kısmetle gelir, birini yer, dokuzunu bırakır. Gelmek misafirin, gitmek ev sahibinin elinde Misafir misafir üzerine olur, ev ev üzerine olmaz. .

Atasözlerimiz, konu olarak ulusal değerlerimizi yansıttıkları ölçüde, söz olarak da ulusal değerlerimizden­ dir. Çünkü onlarda ulusumuzun yüzyıllar boyunca süre­ gelmiş bulunan damgası vardır. Atasözleri gençliği ve genç kuşaklan, halkımızın düşünce ve söyleyiş gücü ile kendi tarihimize, ataları­ mıza bağlar. Günün yeniliklerine ilgisiz kalacak olan dünkü kuşakları da gençliği anlamaya çağınr, dünün tecrübelerine yeni atılımlar (hamleler) eklemeğe zorlar. Böylece ulusal hayatın sürekliUğinde, kopmalara yer vermeksizin, önemli rol oynar. Sosyolojide, ulus tanımında yer alan öğelerden ikisi dil birliği ve kültür birliğidir. Atasözleri, tanımda yer · almış bulunan bu iki birliği en güçlü bir biçimde kendi bünyelerinde toplamış olmak yönünden ayn bir değer ta şırtar.

-19-

TÜ RKLÜ K KONUSU N DA ATASÖZLERi

Mustafa Nihat Özön'ün "Türk Ata Sözleri" adlı ki­ tabının birinci baskısı yayımlanınca hakkında birkaç eleştirme yazısı çıktı. Bu eleştirmelerin yöneldiği konu­ lardan biri de kitabın 309. sayfasında sıralanmış bulu­ nan ve Türk kelimesi ile başlayan sözlerdi. Cahit Öztel­ li, görüşlerini şöyle belirtiyordu : "Türklüğe hakaret anlamı taşıyan (7444'ten 7456'ya kadar) sözler alınmamalı idi. Burılar arasında "Türk'ün aklı sonradan gelir." "Türk ne bilir bayramı, lak lak içer ayram", "Türk'ün bildiğini tilki bilmez." ile başka yerde bulunan "Bin Türk bir turp" acaba "Birçok yüzyıllardan süzülerek zamanımıza kadar gelmiş"ler midir? Yazann p ek benimsediği, Şinasi'nin "Bu sözler hangi milletin dilinde yaratılmış ise o milietin düşüncesini gösterir" mi? Türk düşmanı azınlıkların uydurduğu bu çeşit söz­ ler en az elli yıldan beri unutulmuştur. Öte yandan bu sözlerdeki Türk kelimesi, bugünkü anlamında olmayıp "kaba, cahil köylü" yerindedir. Bu anlamı herkes bile­ miyeceği için, hiç olmazsa eski anlam not olarak verilme­ liydi." (Türk Dili, ll. cilt, 1 3. sayı, Eki m 1 952) Aradan zaman geçti, ikinci baskısı yapılınca Mus­ tafa Nihat'ın bu gibi sözleri kitabına almadığını gördük. Uyarınalar yararlı olmuştu. Birkaç yıl sonra Azmi Gü­ leç'in bir yazısı ile konu yeniden canıandı ve dikkatler

- 20 -

bu noktaya çevrildi. ( Bkz: Türkl1 ü k Hakkında iftira Edebiya­ tı , Türk Düşüncesi, VI. cilt, 3 . sayı , 1 957) Yazısının bir yerinde Güleç şunları söylüyordu: "Hakiki Türk atasözlerinde Türklüğe hakaret eden cümlelere rastlamadığımızı en eski yazmalarda görüyo­ ruz. Mesela Türk Dil Kurumu'nun hastırdığı Velet Çe­ lebi'nin Atalar Sözü'nde 698 sav vardır ki bunlar arasın­ da Türklüğü tehzil eden tek bir satıra rastlanmaz." (aynı yazı , 19. s.) Tepkisini saygıdeğer bulduğumuz Güleç'in yanıldı­ ğı iki nokta üzerinde durmak gerekiyor:

1 Sav dediği sözlerin o kitaptaki adı atasözüdür. Sav adı, atasözleri için kaynak olarak yalnız Divan-ü Lü­ gat-it Türk'tekiler için kullanılmıştır. Uygur türkçesi dönemi atasözleri de bu adla anılırdı. Oysa sözü edilen kaynak Eski Anadolu Türkçesi dönemi metinlerinden olup XV. y.y. da düzenlenmiştir. -

2 "Yazmada Türklüğü tehzil e den tek bir satı­ ra rastlanmaz." cümlesi de yanlış ve incelemeye dayan­ madan verilmiş bir yargıdır. Adı geçen yazınada Türk kelimesi ile söylenmiş satırlar, daha doğrusu atasözleri vardır ve Mustafa Nihat Özön de sonradan kaldırdığı bu atasözlerini Velet İzbudak'ın kitap halinde inceleyip has­ tırdığı bu yazmadan almıştır. Üzerinde durulan sözler, Güleç'in yorumladığı gibi Türklüğe hakaret ve iftira an­ lamında olmayıp Öztelli'nin belirttiği gibi onlardaki Türk kelimesi doğrudan doğruya köylü anlamına gel­ mekteydi. Fakat sonradan kelime bu anlamını kaybedin­ ce sözler kalıp olarak yruıaniasını sürdürmüş ve zaman­ la bir ulusu hedef alan iftira ve hakaret anlamı taşıyan sözlermiş gibi bir kavrama bürünmüştür. -

-

21

-

Yazma ile çağdaş bir eser olan Kabusname çevırı· sinde 94. sayfada "göçgüncü Türk" sözü ile gene aynı sayfada geçen "Türklükte durmadılar, şehire düştüler" sözleri bu anlamdadır. Milliyetçi ve Türkçü yazarlarımızın eserlerinde de ne yazık ki bu inceliğe dikkat edilmediğinden ve yanlış bir geleneğe sapianıldığından Türk kelimesi ile köylü sı· mf anlatılagelmiştir. Kelimenin sonradan kazandığı an­ lam ile ilk anlamı, bilmeyenler için bir karışıklık yarat­ mıştır. Ziya Gökalp, bu gibi sözleri ele alarak şunları yaz­ mak zorunda kalmıştır: "Ahmet Vefik Paşa'nın Müntehabat-ı Durub-ı Em­ sal'ini açarsanız kavmi isimler hizasında birtakım mü­ nasebetsiz tavsifler görürsünüz. Şehrilerden sadır olan bu meseller, sahiplerinin ruhiyetine en vazılı vesikalar­ dır. Bunlardan yalnız Türkler'e ait olanları naklediyo­ rum." der ve üzerinde durulan sözleri sıralar. (Bkz : Türl

126) Korkmuş kişiye koyun başı çift görünür. 1 2 3 . . . . Koş kılıç kınka sıgmas. (I, 3 5 9 ) Çift kılıç kına sığmaz.

1 24

·· ·

Kowı er kudhugka kirse yil alır. ( III, 226) Bahtsız adam kuyuya girse yel alır ( su bu­ lamaz. ) -- 1 3 7 -

125

Kök temür kirü turmas. (I, 36 1 ) Gök demir girip durmaz ( girince dokundu­ ğunu yaralar. )

126 - -- Kökke sagursa (sudhsa) yüzke tüşür. ( II, 8 1 ; III, 1 3 2 ; III, 439) Göğe tükürülürse yüze düşer. Not : Bu sav "Rüzgara tüküren yüzüne tükü­ rür" atasözünün orijinidir. 127 -- Köni barır keyikning közinde adhın başı yok. ( III, 1 5 1 ) Düz giden geyiğin gözünden başka yarası yok. 1 28 --- Köp söğütke kuş konar körkJ,üg kişige söz ke­ lir. ( I , 3 1 9 ) Gür söğüde kuş konar, güzele söz gelir. 1 2 9 - Közden yırasa köngülden yeme yırar. ( III, 366) Gözden ırak olan gönülden de ırak olur. Not : Bu sav da günümüze kadar yaşayanlar­ dandır. 1 3 0 -- Közegü uzun bolsa elig köymes. ( I , 448 ) Küskü uzun olursa eli yakmaz. 1 3 1 -- Kudhugda suw bar ıt burnı tegmes. ( I , 3 7 5 ) Kuyuda su var, i t burnu değmez. 1 32 -- Kul yagı ıt böri. (I, 336) Kul düşman, it kurt. 1 3 3 - Kulak eşitse köngül bilir köz körse üdhik kelir. (I, 2 1 2 ) Kulak işitirse gönül bilir, göz görürse coş­ kunluk gelir.

138 -

134

135

136

137

138

139

1 40 141

Kulan kudugka tüşse kurbaka aygır bolur. ( III, 1 2 2 ) Yaban eşeği kuyuya düşse kurbağa aygır olur.

-

-

-

Kurmış kiriş tügülmes ukrukun tag egilmes. ( III, 2 1 5 ) Kurulmuş kiriş düğümlenmez, kementle dağ eğilmez. Kurtga büdhik bilmes yirim tar tir. (III, 259) Kocamış kadın oyun bilmez, yerim dar der. Not : Bu sav gelişerek " Oynamasını bilmeyen kız yerim dar demiş, yerini genişletmişler, yenim dar demiş" atasözü olmuştur.

Kurug yıgaç egilmes, kurmış kiriş tügülmes. (I, 198) Kuru ağaç eğilmez, kurulmuş kiriş düğüm­ lenmez. - Kuruk kaşuk agızka yaramas kurug söz ku ­ lakka yakışmas. (I, 383) Kuru kaşık ağıza yaramaz, kuru söz kulağa yakışmaz. Kuş ba lası kusınçıg ıt balası ohşançıg. (III, 232) Kuş yavrusu iğrençtir, köpek yavrusu okşa­ nacak kadar güzeldir. (Büyüdükten sonra iş tersine döner. )

- --

-

-

--

-

Kuş kanatın er atın. ( I, 34 ) Kuş k!madıyle, er atıyle. Kuş tuzakka meng uçun ılınur. ( III, 358) Kuş tuzağa dane için ilinir, takılır. Not : Bugünkü "Gözü tanede olan kuşun aya­ ğı tuzaktan kurtulmaz" atasözünün karşı­ lığıdır. -

1 39

-

. Kuş yawuzı sagızgan, yıgaç yawuzı azgan, yir yawuzı kazgan, budun yawuzı Barsgan. (I, 4 3 9 ) Kuşun kötüsü saksağan, ağacın kötüsü kuş­ burnu (yaban gülü ) , yerin kötüsü bataklık, halkın kötüsü Barsgan halkı.

1 42

1 43

.

Kutlugka koşa yagar. ( III, 6 0 ) Kutıuya çift yağar.

144

145

Ku t belgüsi bilig. (I, 428 ) Kut belgisi bilgi. (Kutıuluğun belgesi bilgi­ dir. )

.

- Kutsuz kudhugka kirse kum yagar. ( I , 457) Kutsuz, kuyuya girse kum yağar.

146 -

Kuzda kar eksümes kayda yag eksümes. (I, 3 26 ) Kuzeyde (kuzeye bakan yerlerde ) kar eksil­ mez, koyunda yağ eksilmez.

147

Küç ildin kirse törü tünglüktin çıkar. (II, 1 8 ; III, 1 2 0 ) Güç ilden (içeri) girerse töre bacadan çıkar. Not : Bu sav, islamlığın etkisiyle �'Zor kapı­ dan girerse şeriat bacadan çıkar" atasözüne dönüşmüştür.

1 48 - - Kül ürkünçe köz ürse yiğ. (I, 33 7 ) Kül üflemekten köz üflemek yeğdir.

149

1 50

-

- · ·

Kümüş künke ursa altun adhakın kelir. ( I, 165) Gümüş güneşe bırakılırsa altın ayağıyle ge­ lir. Künde irük yok begde kıyık yok. ( I, 70) Güneşte yarık yok, beyde caymak yok. - 140 -

151 1 52

153

Künke ba ksa köz kamar. (I, 340) Güneşe bakılırsa göz kamaşır.

-

-

-

-

Künining küline tegü yagı. (III, 23 7 ) Kumanın külüne kadar düşman. ( Kuma kumaya düşmandır. Birinin külü öbürünün gözüne savrulur.) Küz keligi yayın belgülüg. (III, 1 60)

Güzün gelişi yazdan bellidir. 1 54

-- Küz

keligi yazın belgürer. (II, 1 72)

Güzün gelişi yazın belirir. Not : Bir önceki savın az değişiğidir. Her iki sava karşılık bugün "Perşembenin gelişi çarşambadan bellidir. " atasözü var. 155

---

Muş oglı muyavu togar. (II, 14)

Kedi yavrusu miyavlayarak doğar. 1 56

157

-�

-

Muş yakrıka tegişmes a.yur kişi nengi yaraş­ mas. (II, 105) Kedi yağa erişemez der ki elin malı yaramaz. Not : Bu sav zamanla "Kedi eremediği ciğere pis dermiş" atasözüne dönmüştür.

Neçe mundız erse iş edhgü, neçe egri erse yol edhgü. (I, 458) Ne kadar budala olsa eş, arkadaş iyi ; ne ka­ dar eğri olsa yol iyi.

1 58 - Neçe yitik Oiçe k erse öz sapın yonumas. (I, 384) Ne kadar keskin bıçak olsa kendi sapını yon­ tamaz. Not : Bugün de "Bıçak kendi sapını kesmez" atasözünde yaşıyor. - 1 41 -

159

160 161

162

163 164

Neçeme uprak kedhük erse yagmurka yarar. ( III, 38 ) Ne kadar da yıpranık kepenek olsa ( gene) yağınura yarar. ---

----

�-

�-

-

Oglak yiliksiz oglan biligsiz . (I, 1 1 9 ) Oğlak iliksiz, oğlan bilgisiz ( olur) . Oglan ışı ış bolmas oglak munguzı sap bol­ mas. ( III, 145) Çocuk işi iş olmaz, oğlak boynuzu sap olmaz. Oglan suw töker, ulug yanı sınur. ( II, 1 9 ) Oğlan s u döker, büyüğün yanı kırılır. Not : Bu s avın XV. yüzyıla kadar yaşadığı anlaşılıyor : "Kiçiler su döker ulular tayı­ nur. " (Bkz: Kitab-ı Atalar, no: 454)

Ortak erden artık almas. (I, 99) Ortak, ortağından artık almaz. Ot tise ağız köymes. (I, 4 3 ) Ateş dense ağız yanmaz.

1 6 5 -- Ot tütünsüz bolmas yigit yazuksuz bolmas. (I, 400 ; III, 1 6 ) Ateş dumansız olmaz, genç (yiğit) günahsız olmaz. Not : Bu sav aşağı yukan bugünkü "Dağ ba­ şından duman, insan (yiğit) başından ya­ man (boran, güman) eksik olmaz" atasözü­ nün benzeridir.

166 - O tug odhgu ç birle öçürmes. (I, ı 77) ( İ nsan) ateşi alev ile söndürmez. Ö 167 d keçer kişi tuymas yalnguk oglı mengkü -

kalmas. (I, 44) Zaman geçer insan duymaz, insanoğlu ben­ gi kalmaz ( bir gün gelir, ölür. ) - 142 -

1 6 8 - - Ö dhlek karıtmışka bodhug talıkmas. ( II, 304 ) Zamanın kocattığına boya ayıplanmaz. 1 6 9 --- Ö güngügi üminde artatur. (I, 203 ) Öğünücü donunu kirletir. (Sınandığında bir şey yaparnazsa sıkılır, altını pisler. ) 1 7 0 --- Ö küş sewinç bolsa katıg ohsunur. ( III, 373) Çok sevinç olursa katı kaygılanılır. Not : Bugünkü "Çok gülen çok ağlar. " ata­ sözünün karşılığıdır.

Ö küz adhakı bolgınça buzagu başı bolsa yig. (I, 5 9) Öküz ayağı olunacağına buzağı başı olunsa yeğdir.

171

1 7 2 � Ö ldeçi sıçgan muş taşakı(n) kaşır. (I, 4 3 8 ; III, 18) Ölecek sıçan kedi hayasım kaşır. Not : Bu sava karşılık bugün aynı anlamda şu atasözleri var: " E cel i gelen it cami duvamia işer" "Keçinin eceli gelince çobanın değn eğine sü­ rünür." -

ı 73 - Ö tlüg yinçü yirde ka lmas. (III, 30) Delikli inc i yerde kalmaz. Not : Bu savın karşılığı bugün "Delikli taş (boncuk) yerde kalmaz" atasözüdür. ı 74 - Ö z kartıng kartan. (II, 248) Kendi yaranı sağalt (Haddini aşma anla­ mında. ) ı 75 - Ö z köz ir kışlag. (I, 46 4) Kendi gözün ile işini gör, kışlağın iyisine er. - ı43 -

ı 76

ı 77

ı 78

-

- Sabanda. sandırış (sandruş) bolsa örtkünde irteş bolma.s . (I, 402 ; II, 2 ı 4 ; III, 4 ı 6 ) Sahanda atışma olursa harmanda dövüş ol­ maz.

-

--

Saçratgudın korlcmış kuş kırk yıl adhrı yı­ gaç üze konmas. (II, 3 3 ı ) Tuzaktan korkmuş kuş, kırk yıl ayrı (çatal ) ağaç üzerine konmaz. Sakak bıçar, sakal ohşar. (I, 282 ; II, 286) ( Hilesini dalkav uklukla saklayan kimse) giz­ lice çeneyi keser (fakat bu sırada kurnazca) sakalı okşar .

ı 79 -- s a rt nı ng (sart) azukı arıg bolsa yol üze (yol­ da) yir. (I, 66 ; I, 3 42 ) Sartın (satıc ı nın) malı a rı ( temiz) olsa yol üzerinde yer. Not : O çağlarda Türkler İ ranlılar'a özellikle Sart derlerdi ve Sartlar tüccarlıkta i leri ol­ duklarından sart aynı zamanda tüccar, sa­ tıcı anlamında kullanılırdı. 180

18ı

-

-

Sawın sagrakka tegir. (I, 471 ) Savla sağrağa değilir. (Sözle sürahiye, sof­ raya e rişilir . ) Sınamasa arsıka.r sakınmasa utsukar. (I, 2 42 ) Sınanınazsa aldanılır, dü§ünülmezse kayb e dilir.

­

182 - Sögüşüp uruşur otra ton tit i şür (II, 89) Sövüşerek vuruşulur, ara da elbise yırtılır. .

183 - Sögüt sülinge kadhıng kasınga. (I, 356 ; III, 1 34; III, 369) - 144 -

Söğüt tazeliğine, kayın katılığına. tazelik, kayma katılık yaraşır. ) 1 84

.

(Söğüde

- Sözke süçünse bulun b a rı r . (II, 1 5 0 )

Söze dadanılsa esirliğe varılır. (Söze dalan kimse esir olur. ) 185 -

-

186

-

187

--

188

·

-

Su bu rganda ev bolmas topurganda aw bol­ m as . (I, 5 1 6 ) Eski mezarl ıkta ev olmaz, topraklıkta a v ol­ maz. Sundılaç ışı ermes örtgün tepm e k . ( I, 526) Çayır kuşunun işi değildir harman dövmek . Suw birmeske (içürmeske) süt bir. (I, 2 1 8 ; III, 129) Su vermeyene (içirmeyene) süt ver. Suw körmeginçe etük tartma. ( III, 426) Su görmeyince pabuç çıkarma. Not : Bu sav bugünkü "Dereyi görmeden pa­ çalan sıvama " atasözünün karşılığıdır.

189 --- S üsegen udhka Tengri munguz birmes. (III, 364) Çok süsen özüke Tanrı boynuz vermez. 1 90

--

Tag tagka kawuşmas, kişi kişike kawuşur. (II, 103 ; III, 153) Dağ dağa kavuşmaz, insan insana kavuşur.

Not : Bugün de atasözü olarak yaşamaktadır . 191

-

Tagıg ukrukın egmes tengiz ni kaygıkın bük­ mes. (I, 1 00) ( İ nsan) dağı kementle eğemez, denizi kayık­

la kapayamaz. - 1 45 -

1 92

-

Tamu kapugın açar tawar. ( III, 234)

Cehennem kapısını açar mal. (Rüşvet, hennemin kapısını açar. ) 1 93

ce­

- T apug taş yarar, taş başıg yarar ( III, 5 8 ) .

-

Hizmet, taşı yarar; taş başı yarar. Taşı ısrumasa öpmiş kerek. ( I , 1 6 3 ) ( İ nsan ) taşı ısıramazsa öpmeli.

1 94 195

-- -

Tatıg közre tikenig tüpre. (II, 280 )

Tat'ın (Fars'ın) gözüne vur, dikeni kökle (kökünden çıkar) . 1 96 - - Tatsız Türk bolmas baş sız börk bolmas. (I, 349 ; II, 281 )

Tatsız Türk olmaz, başsız börk olmaz. 1 97

-

-

Tawar uçun Tengri edhlemedhip uya kadaş oglını çınla bogar (I, 8 6 ) .

Mal için Tanrı'dan korkmayıp kardeş, kar­ deş çocuğunu gerçekten boğar. 1 98

1 99

200

- - -

-

-

Tawgaç hannıng turkusı teıim tenglemedhip bıçmas . (I, 427 ) Çin hakanının ipeği çok (tur) (fakat) denk­ lemeyip biçmez. Tay atatsa at tınur, ogul eredhse ata tınur. (I, 206 ) Tay, ·at olursa at dinlenir, oğul er olursa ba­ ba dinlenir. Tayak bile taymas, tanuk sözün bütmes. ( III, 166) Değnek ile l{ayılmaz, tanık sözü ile karar kı­ lınmaz.

- 146 -

20 1

202

T ayga.n yügürgenni (yügrügin) tilkü sew­ mes. (II, 1 5 ; III, 1 75) Tazının yürüğünü tilki sevmez. -

- Taz at tatarcı bolmas. ( III, 1 4 9 ) Daz at davarcı olmaz. (Alaca at yük taşımaz, çünkü tırnağı kötüdür) .

203 -- Taz keligi börkçike. ( I, 26) Dazın gelişi börkçüye. (Kelin geleceği börkçü dükkanı dır )

yer

.

Teğirmende togmış sıçgan kök kükreginge

204

korkmas. (III, 282) Deği rmende doğmuş sıçan gök gürlediğinde korkmaz. 205 - Tegme k işi öz bolmas, yat yaguk tüz b o lm as ( I, 433 ) Değme kişi insanın kendisi gibi o lmaz , ya­ bancı akraba ile bir olmaz. .

206

-- -

Telim sözüg uksa bolmas yaZım kaya y ı ksa

bolmas. ( III, 20) Ç ok sözü an lamak olmaz, yalçın kaya yıkıl­ mak olmaz. ( İ nsan çok sözü anlayamaz , na­ s ıl ki dağdan yalçın kayayı yıkamaz . ) 207 --- T engsiz de tegirmen turgursa yaragsızda yar barır. (III, 355) Denk olmayan yerde değirmen yapılırsa bek­ lenmedik sırada yar belirir. 208 -- Teşük suwda belgürer. ( I, 387) Deşik, suda belirir. 209 - Te wey bedük erse mayakı bedü k ermes. (III, 168) Deve büyük ise ( de) pisliği büyük değil. - 147 -

Tewey münüp koy a.ra yaşmas. ( III, 6 0 )

210

Deveye binip koyun arasında gizlenilmez. 211

-

212

- -

Tewey yük kötürse kamıç yeme kötürür. ( II, 75 ) Deve yük götürürse kaşığı d a götürür. Tezek karda yat mas edhgü is iz katmas. ( I , 3 86 ) Tezek karda yatmaz, iyi kötü karışmaz.

2 13

214

Tewey silkinse eşekke yük çıkar. (II, 246 ) Deve silkinse eşeğe yük çıkar. Not : Bu sav b ugün de " Devenin silkintisi eşeğe yük olur" diye kullanılmaktadır.

--

Tıtın tirgike tegir. (I, 429) Dil ile sofraya deği l ir ( İ nsan iyi sözle sof­ raya buyur edilir. ) .

215

-

216

--

217

---

2 18

----

219

-

Tılın tügmişni tışın y azmas . (II, 20) Dil ile bağlanan diş ile çözülmez. Tikmeginçe önmes tilemeginçe bulmas. (II, 21) Dikilmeyince bitmez, dilemeyince bulunmaz. Tilkü öz inge (yinige) ürse udhuz bolur. (I, 54; III, 5) Tilki kendi inine ürse (kendi yuvasını aşa­ ğı lasa) uyuz olur. Tirig esen bolsa tang öküş körür. (I, 62) Yaşıyan, başı esen olursa şaşılacak çok (şey ) görür. Tokum yüzüp kudrukta biçek sıma. (I, 4 72) Deriyi yüzüp kuyrukta bıçak kırma. - 1 48 -

220 ..

221

222

223

224

225

-

-

-

-

--

Tolum anutsa kulun bulur tolum unu t s a bu­ lun bolur. (I, 2 1 5 ) SiHlh hazırlansa tay ( da) bulu nur , silah unut u lsa tutsak olunur. - Tünle yorup kündüz sewnür kiçigde ewlenip ulgadhu sewnür. (III, 87) Geceleyin yürünüp gündüz sevinilir, küçük­ lükte evlenilip ya.şlandıkta sevinilir. - Tütün kopursa islenür. ( II, 72) Duman kaldırılırsa islenir. (Dumanla oy­ nayan islenir. ) Tütüşmeginçe tüzülmes tüpi rm e g in ç e açıl­ mas. ( II, 7 1 ) ( İ nsan l ar) çekişmeyince düzelmez, (hava ) tipilemeyince açılmaz. Not : Bu savın karşılığı "Su bulanmayınca durulmaz" atasözü olmaktadır. - Tüzün b·irle uruş utun birle üsterme (tireş­ me) . (I, 221 ; I, 414) ' Doğru adam ile vuruş, alçak ad am ile yanş­ ma (çekişme) . Ula bolsa yol azmas, bilig bolsa söz yazmas. ( I, 9 2 ) ( İ nsan) işaret olsa yolu şaşırmaz, bilgi olsa sözünde yanılmaz.

226

Ulugnı uluglasa kut bulur. (I, 304) ( İnsan) uluyu ululasa kut bulur.

227

Uluk yagırı (keriş yagrı) ogulka kalır. (I, 68 ; I, 370) Atın omuzba.şı (sırt) yağın y·avrusuna kalır. - -- 149 -

228 -

Uma kelse kut keUr. (I, 92 )

Konuk gelse uğur gelir. Not : Bu sav bugün kü "Misafir kısmeti ile ge­ lir" atasözünü andırır. 229

Uprak yasıkdın tozlug ya çıkar. ( III, 1 6 ) Yıpranık yaylıktan tozlu yay çıkar.

230 -

Usukmışka sakıg kamug suw körünür. ( I , 191) Susamışa ılgın ( serap ) bütün s u görünür.

2 3 1 -- - Ü ri kapsa oguş aklışur yagı kelse imrem tep­ reşür. (I, 88)

Gürültü kopsa hısım akraba akışır ( topla­ mr) , düşman gelse halk depreşir ( harekete geçer) . 232 - - Yadhag atı çaruk küçi azuk. ( I , 38 1 )

Yayanın atı çarık, gücü azık. 233

Yagıng erse kerek yundakı tegir. ( III, 44)

Düşmanın ise ( de) gereklidir, gübresi kalır. (Mal sahibi olan düşman bile gereklidir. Hiç olmazsa ondan insana atının gübresi kalır. ) 234 - - Yagını aşaklasa başka çıkar. (I, 3 0 5 ) Düşman aşağılanırsa başa çı kar. 235

Yakadakı yalgagalı eligdeki ıçgınur. (I, 253 ; III, 3 0 7 ) ( İ nsan ) yakasındakini yalarken eldekini kaybeder.

23 6

Yakrı yagı yagsım as. ( III, 306 ) İ ç yağı yağ y erini tutmaz. -- 1 5 0 -

237

Yalınguk mengkü tirilmes sınka kirüp kirü yan mas. ( III, 65) İ nsanoğlu bengi yaşamaz, mezara girip geri dönmez.

238 - - Yalınguk oglı yokadhur edhgü atı kalır. (III, 384) İ nsanoğlu ölür yok olur, iyi adı kalır. Not : Bugünkü "Yiğit ölür şan kalır" atasö­ zünün karşılığıdır. 239 - - Yalnguk oglı munsuz bolmas. ( III, 141 ) İ nsanoğlu bunsuz ( sıkıntısız) olmaz. 240 - - Yalnguk ürülmiş kap ol a.gzı yazlıp a lkınur. (I, 195) İ nsan şişirilmiş tulum gibidir, ağzı açıldı­ ğında tükenir. 24 1 - - Yalksa yeme yag edhgü köyse yeme kün edhgü. (III, 435) ( İ nsan) bıksa da yağ iyi, yansa da güneş iyi . 242 - - - Yalngus kaz ötmes. (III, 384) Yalnız kaz ötmez. 243 -- Yaş ot köymes yaZatar ölmes. ( III, 47) Yaş ot yanmaz, elçi ölmez ( öldürülmez) . Not : Bugünkü "Elçiye zeval olmaz" atasözü­ ne karşılıktır. 244 -- Yatnıng yaglıg tiküsinden öznüng ka.nlıg yudhrulcı yig. ( III, 43 ) Yabancının yağlı lokmasından kendinin kanlı yumruğu yeğdir. - 151 -

245

-

-

Yawlak tıllıg bigden kerü yalıngu tul yig. (III, 1 3 3 ) Kötü dilli beyden yalnız dul yeğ.

246

-

-- Yazıda böri ulısa ewde ıt bağrı tartışur. ( III, 255) Kırda kurt ulusa evde köpeğin bağrı sızlar.

24 7

248

249

250

251

-

- Yazıdaki süwlin edhergeU ewdeki t ak agu ıç­ gınma. (I, 447 ) Kırdaki sülünü ararken evdeki tavuğu ka­ çırma. Not : Bu savdaki anlam, günümüzdeki "Dim­ yat'a pirince giderken evdeki bulgurdan ol­ mak" deyiminde görülüyor.

- -

- -

--

Yazın katıglansa kışın sewnür. ( III, 1 5 9 ) Yazın katlanılsa kışın sevinilir. Not : Bu savın bugünkü karşılığı "Yazın başı pişenin kışın aşı pişer" atasözüdür. Yazmas atım bolmas yangılmas bilge bol­ mas. (III, 59 ) Şaşmaz atıcı olmaz, yanılmaz bilge olmaz. Yazmas atım yagmur yangı lmas bilge yang ­ ku . ( III, 379) Şaşmaz atıcı yağmur, yanılmaz bilge yankı. (Yağmur hedefi olan yeryüzüne iner. Bu ba­ kımdan şaşmayan atıcıdır. Yankı da ne söy­ lenirse onu tekrarlar, yanılmayan bilge du­ rumundadır. ) Yıgaç uçınga yil tegir, körklüg kişige söz ke­ lir. (I, 3 1 9 ) Ağaç ucuna yel değer, güzel insana söz gelir. - 152 -

252

253

254

255

256 257

Yıgaç uzun kes temür kıska kes. (II, 1 0 ) Ağacı uzun kes, demiri kısa kes. Not : K a şgarlı Mahmut bu savın Uygurlar arasında söylendiğini yazıyor. -·-

-

Yılan kendü egrisin bilmes tewi boynın egri tir. (I, 1 2 7 ) Yılan kendi eğrisini bilmez, deve boynuna eğri der.

. Yılan yarpuzdın kaçar ka.nça barsa yarpuz utru kelür. ( III, 39) Yılan yarpuzdan kaçar nereye varsa yarpuz karşı gelir. Not : Bu sav bugünkü "Yılanın sevmediği ot deliğinin ağzında biter" atasözünde yaşa­ maktadır.

-

- -

--

Yıparlıg kesürgüdin yıpar kitse yıdhı kalır. ( III, 48) Miskli kaptan misk gitse kokusu kalır. Yırak yir sawın arkış keldürür. (I, 97 ) Uzak yerin haberini kervan getirir. Yir basrukı tag budhun basrukı beg. (I, 466 )

Yerin baskısı dağ, insanların baskısı beydir. ( Yeri tutan nasıl dağıarsa insanları düzene sokan da beylerdir. )

258

-

Yitüklig anası koyun açar. ( III, 1 8 )

B i r şey yitiren, anasının koynunda arar.

259

-

-

Yogurkanda artuk adhak (II, 1 3 7 ) Yorgandan artık ( dışarı) üşür.

- - 153 --

kösülse üşiyür.

ayak uzatılırsa

Not : " Ayağını yorganına göre uzat" atasözü bu savdan gelir. 260

Yurt kiçük bolsa angut bedhük ur. (I, 93 )

Delik küçük olsa da tıpayı büyük vur. Not : Bugünkü " delik büyük yama küçük" deyimi ile bu sav ilgili görülüyor. 261

Yüfüşlüg kelin küdhegü, yafaş bolur. ( III, 12) Mallı gelinin güveyi, yavaş olur. ( Malının çokluğu karşısında güveyi, gelinin her dedi­ ğini yapar . )

262 - Yüzke körme, erdhem tile. ( II, 8 ; III, 1 4 3 )

Yüze bakma, erdem dile. (Yüz güzelliğine bakma, insanda erdem ara. )

1 !14 --

KUTA D G U BiLiG VE ATASÖZLERi

Divan-ü Lılgat-it Türk'le yaşıt olan büyük bir dil ' anıtı da Yusuf Has Hacip 'in yazdığı Kutadgu Bilig'dir. (Yazıldığı tarih : 1 0 7 0 ) Kutadgu Bilig, özellikle devlet yönetimi konusunda yazılmış olup insan hayatı, ahl ak, töre, görgü ve dünya görüşü ile ilgili deyişlerle de doludur. Bunlara h i k m e t adı verilegelmiştir. Hikmetlerin birçoğu kavram yönünden o dönemde­ ki atasözlerine (savlara) benzemektedir. Yusuf Has Ha­ cip, eserini yazarken hiç kuşkusuz kendi çağının halk düşüncesinden, halk kültüründen de geniş ölçüde yara r­ lanmıştır. Divan-ü Lılgatcit Türk derlerneye dayandığı için savlar, içinde olduğu gibi geçer. Oysa Kut'adgu Bilig iş­ lemeye ve yaratmaya dayandığı için savlar, eserde eri­ miştir. Bu bakımdan Kutadgu Bilig 'i Osmanlıca döne­ mindeki atasözü dest'anlarına, pend-n a melere benzetebi­ liriz. Kaldı ki pend-n amelerde bile ata sözleri az çok belli olup gerek deyiş, gerekse anlam yönünden kendilerini hemen belli ederler. Kutadgu Bilig'de ise durum hiç de böyle değildir. Yusuf Has Hacip, eserde şairlik gücünü gösterme eğiliminde olduğundan Kutadgu B ilig 'deki sav­ ' lar, ancak sezinlenebilir. ç ağlayanı görmeyen fakat uzaklardan sesini alan insan gibi oluruz.

- - 155 --

Bir iki örnek üzerinde duralım : N egü ekse yirke yana ol ön ür Negü birse evre anı ok alur ( 1 394. beyit)

Buradaki hikmet "Ne ekersen onu biçersin" atasözünü karşılar.

i ve kılmış işler ökinçi yarın (587. beyitten)

Acele işin sonu pişmanlık, anlamında olup dilimiz­ deki bu atasözüne yaklaşmaktadır.

Serinse bulur er mesel kökke yol ( 1 322. beyitten)

" İ nsan sabrederse göğe bile yol bulur, bu meseldir" anlamında olup "Sabreden derviş muradına ermiş" ata­ sözünü andırıyor. Bu konuda, daha geniş açıklama, Tuncer Gülen­ soy'un yazısında yer almaktadır : (Kutadgu B i l i g 'de H i k­ metler, Türk Kültürü dergisi , 98. sayı , Aral ı k 1 970, Ank.) Atasözleri yönünden Kutadgu Bilig'e göre daha net kaynak o dönem eserlerinden olan Atebetü'l Hakayık'tır.

-- 1 56 --

ATEBET Ü ' L HAKAYl K'TA ATASÖZLERi

Türk dili ve edebiyatının gelişiminde, Edip Ahmet B. Mahmut Yükneki'nin yazdığı Atebetü'l Hakayık, önemli bir yer tutar. Bu eserin XIII. yüzyıl başların da kaleme al ındığ ı sanılmaktadır. XIV. yüzyılın sonlarında ve XV. yüzyılın baş l annda yeniden düzenlenmiştir. Atebetü'l Hakayık ile Kutadgu Bilig arasında birta­ kım konu benzerlikleri bulunmaktadır. Kutadgu Bilig'de olduğu gibi Atebetü'l Hakayık'ta da atasözlerinden ya­ ra rlanılmıştır. Eseri yazan, "Gören ve okuyan faydalan­ sm diye kitabı nadir sözlerle süsledim" diyor. Bu nadi r sözlerin, atasö zleri olduğu -okuyunca- hemen anlaşılıyor. Edip Ahmet, atasözlerini çok net kullanmıştır ; bu du rum aŞağıdaki açıklamalarda görülecektir. Atasözle r i­ ni nazına geçirme, onlan kullanma yönünden Atebetü'l Hakayık, Kutadgu Bilig'e göre üstünlük göstermektedir. Eser, "Ortak Orta Asya Türkçesi" döneminin Harezm alanı ürünlerindendir. Atebetü'l Hakayık'ın Reşid R ahmeti Arat yayımı üzerinde, konumuzia ilgili olarak yaptığımız tararnayı sunuyoruz; sözlerin yanlanndaki rakamlar mısra nu­ maralandır.

ı

-

Bilig birle bulnur saadet yolı. (83 )

(Saadet yolu bilgi ile bulunur.) DLT : Kut belgüsi bilig. - 157 -

2

Biliglig biligsiz kaçan teng bolur. ( 8 7 ) (Bilenle bilmeyen nasıl denk olur. ) Bugün : Bilen ile bilmeyen bir olmaz.

3

Eren körki akl ol. (90) ( İ nsanın ziyneti akıldır) . Bugün : Akıl kişiye sermayedir.

4

5

6

7

-

- B,iligsizke hak söz tatıgsız erür ( 1 09) Angar pend nasihat asıgsız erür. ( 1 10 ) (Bilgisize doğru söz tatsızdır, Ona öğüt ve nasihat faydasızdır. ) Bugün : Akılsız kafaya söz kar etmez.

- -

--

---

Edebler başı til küdezmek. ( 130) (Edeplerin başı dili gözetmektir. ) DLT : Erdem başı tıl. Ö çüktürme emi tilin bil bu til ( 1 39) Başıktursa bütmez büter ok başı ( 140 ) ( İ nsanı dil i l e kızdırma, bil k i bu dil Yara açsa o yara kapanmaz, kapanır ok yarası. ) Bugün : Bıçak yarası geçer, dil yarası geçmez. Ne kim kelse erke tilindin kelür ( 145 )

( İ nsana ne gelirse dilinden gelir. ) Bugün : a) Bülbülün çektiği dili belası. b) Dilim, seni dilim dilim dileyim ; her başıma geleni senden bileyim.

8

--

9

--

Küdezilse bu til küdezlür özüng ( 1 58) Dil korunursa kendin korunmuş olursun. Kitab-ı Atalar: Dil epsem olsa baş esendür. Bu ya.lgan söz ig teg köni söz şifa ( 163) Bu bir söz ozakı urulmış mesel ( 1 64) (Yalan söz hastalık, doğru söz şifadır Bu söz eskiden söylenmiş bir mesel dir. )

- 158 -

10 -

İ şim tip ınanıp sır ayma sakın ( 1 7 3 ) Neç e me ınançlıg i ş ers e yakın ( 1 7 4 ) Serip sinde razıng singip turmasa ( 1 7 5 ) Serer m ü işingde munı ked sakın. ( 1 7 6 )

( Eşim deyip inan ıp sır söyleme sakın Ne kadar da g üve n ilir eş olsa yakın Sabredip sende sırrın sinip durmazsa Sabreder mi eşinde, bunu iyi düşün. ) Bugün : Sırrını açma dostuna, dostunun da dostu vardır; o da söyler dostuna.

l l - . Yılan yumşak erken yavuz fi'l iter ( 2 1 5 ) Yırak turgu yumşak tip azılmagu. ( 2 1 6 )

(Yılan yumuşak iken kötülük yapar Uzak du rmal ı, yumuşak deyip yanılmamalı. ) Bugün : Yıl ana yumuşak diye el sunma. 12

�-

EUglerde kutlug birigli elig (2 5 1 ) Alıp birmegen ol elig kutsuzı (252) ( Ell erin en kutıusu veren eldir Alıp da vermeyen el, ellerin kutsuzudur. ) Bugün : a) Veren el, alandan üstündür. b) Veren eli herkes öper. c) Veren eli kimse kesmez.

13 - Tavar asgı ne ol barur sen ya Zıng (287 ) Kalu r munda kidin seped s andu kung. (288) (Malın faydası nedir ki, çıplak gidersin Kalır burada sonra sepet ve sandığın. ) Bugün : Dünya malı dünyada kalır. 1 4 - Burun başka börkni keder baş kerek (300) ( Önce başa börkü giyecek baş gerek. ) Kitab-ı Atalar: Baş sağ olıcak börk eksük olmaz. -- 1 5 9 -

15

- .

C efa kıldaçıngka yanut kıl vefa (327 )

(Sana cefa edene vefa ile cevap ver. ) Bugün : Sana taşla varana sen aşla var. 16

-

A rımaz neçe yusa kan birle kan ( 3 2 8 )

(Ne kadar yıkanırsa yıkansın, kan kan ile temiz­ lenmez. ) DLT : Kanıg kan bile yumas. Bugün : Kanı kan ile yıkamazlar, kanı su ile yı­ karlar.

ı7

_

İsiz kılgan erke sen edgü kıla (333) Keremning başı bu erür ked bile ( 334) (Kötülük yapan adama sen iyilik yap, Keremin başı budur, bunu iyi bil . ) Bugün : iyiliğe iyilik her kişinin kan, kötülüğe iyilik er kişinin kan.

18

-

Kalur sabr idisi seva.bın yüdüp (352)

(Sabır sahibi sevap kazanmakla kalır. ) Bugün : Sabrın sonu selamettir.

19

-

Ukup söz le sözin 'ivip sözleme (357) Sözüng kizle kidin başıng kizleme (358)

( Düşünüp söyle sözünü, acele edip söyleme, S özünü gizle ki sonra başını gizlemeyesin. ) Bugün : a ) Sözünü bil, pişir; ağzını der, devşir. b) Düşüne düşüne görmeli işi, sonra piş man olmamalı kişi. 20

-

Ming er dostung erse öküş körmegil (359) Bir er duşman erse anı azlama. (360)

(Bin kişi dostun olsa çok görme, Bir kişi düşman olsa, onu azımsama. ) Bugün : Bin dost az, bir düşman çok. - 1 60 -

­

21

-

Ö künç erse andın azarak sakın. (372)

(Pişmanlık olacaksa, daha önceden sakın. ) Bugün : Son pişmanlık fayda etmez. 22

-

-

Tiken edlegen er üzüm biçmez ol. (376)

(Diken eken insan üzüm biçmez.) Bugün : a) Arpa eken buğ day biçmez. b) Ne ekersen onu biçersin. 23

-

Budun mallıg erke urup yüzlerin (42 1 ) Tözü kul kılurlar azad özlerün ( 422) Kim o l malsız erse ol emi körüp (4 23 ) Yüz evrüp keçerler yumup közlerün (424)

(Halk mallı kişiye döndürüp yüzlerini Hepsi kul yaparlar azad özlerini Kim malsız ise, o kişiyi görünce Yüz çevirip geçerler yumup gözlerini. ) Bugün : Var m ı pulun, cümle alem kulun; yGk mu pulun, öteden gider yolun. Görüldüğü üzere Edip Ahmet Yükneki, atasözlerini asıllarını bozmadan nazına almıştır. Onun söyleyişi ile atasözlerinin söyleyişi birbirleriyle karşılaştırılınca ikisi de birbirinden güzel demekten başka elden bir şey gel­ mez. Atebetü'l Hakayık bu yönüyle bir kat daha değer kazanmaktadır.

- l fil -

D E D E KORKUT KiTA B I 'NDA ATASÖZLE'Ri

Birçok uluslarda olduğu gibi, Oğuz Türkleri'nin de ' başlangıcı henüz tam olarak bilinmeyen bir çağd a oluş­ muş bir ulusal destanları vardı. Sözlü gelenekte yaşaya­ gelen ve bir ara derlenip taparlandığı ani aşılan bu des­ tana Oğuzlar 'la ilgili olması nedeniyle O ğ u z n a m e adı verilmiştir. Bugün, on iki bölümden oluşan, Dresden'de bulu­ nan Dede Korkut Kitabı ile Vatikan'da ele geçen ve altı bölümden oluşan Dede Korkut Kitabı'nın, asıl Oğuzna­ me'nin parçaları olduğu konusunda görüşler vardır. Bu konuda, Prof. Dr. M. Fuad K öprülü 'nün tında i l k M utasavvıflar" adlı eserine bakılmalıdır. ( ikinci Basım , Ank. 1 966 , 21 1 . sayfa) Dede Korkut Kitabı, Oğuzname'nin yer yer manzum niteliği kaybolmuş ve zamanl a arasına yeni olaylarla gö­ rüşlerin ve kültür ögele rinin karışmış ol duğu bir destan artığıdır. Dede Korkut Kitabı'nın yanı sıra ona benze­ yen hele diğer Oğuzname metinlerinin bulunması da bu görüşü güçlü kılmaktadır. Hele Dede K orkut Kitabı'nda­ ki ata sözleri i le diğer Oğuznameler'deki atasözleri nin ya aynı veya benze r olması, en sağlam dayanak noktaların­ dan biridir. Pertev N ail 'i Boratav'a göre "Destan geleneğinin canlı olduğu çağlarda, destanın giriş bölümünde sırası düşünce ; için de de destancı, anıatısını anlam bakımın- 162 -

dan da birbirini tamamlıyan bir sıra atasözleri ile süs­ leyerek önem verdiği bir düşünceyi belirtmek amacını güderdi. Dede Korkut Kitabı'nın girişinde bu çeşit söz katariarına rastlarız. " ( 1 00 Soruda Türk Halk Edebiyat ı , ist. 1 969, 1 33 . sayfa) Kitapta, Dede Korkut, her konuda çok tecrübeli ve en iyi bilici bir ulu kişi olarak tanıtılmaktadır : "R e s u ı Aleyhisselam zamanına yakın B a y a t boyından Korkut At a dirler b i r e r k o p ­ d ı. O ğ u z ' u n o ı k i ş i t a m a m b i l i ç i s i -y- i d i. N e d i r i 15 e, o ı u r i d i . " Giriş bölümünde s-ıralanan atasözleri ve diğer kalıplaşmış sözler de "D e d e K o r k u t s o y ı a m ı ş" veya " D e d e K o r k u t d i ı i n ­ d e n o z a n a y d u r" diye verilmektedir. Dede Korkut Kitabı'ndaki atas-özlerini ilk olarak biz tarayıp yayımlamıştık. (Türk D i l i Dergisi·, 61 ve 65. sayı­ lar, Ekim 1 956 ve Şubat 1 957) Burada o yazılarımızı esas aldık fakat gerekli ekleme ve düzeltmeleri yaptık. Böy­ lece, Dede Korkut Kitabı'ndaki atasözlerini yeni araştır­ maların ışığında daha değişik ölçülerle yayımlamış ol­ maktayız. Dede Korkut Kitabı atasözleri ile XV yüzyıl­ da yazıldığı kestirilen Atalar Sözü Kitabı'ndakiler ara­ sında birtakım benzerlikler bulunmaktadır. İlgili bölüm­ de görülecektir. Atasözlerinin okunuşlarını, bu konuda Türkiye'de son bilimsel yayın olan ve Muharrem Ergin tarafından hazırlanan Dede Korkut Kitabı'n dan aldık. (Türk Di l Ku­ rumu yayın ı , Ankara, 1 958) -

Giriş Bölümündeki Atasözleri 1 2

3 4

-

--

---

--

Allah Allah dimeyinçe işler onmaz. Kadir Tanrı virmeyinçe er bayımaz. Ezelden yazılınasa kul başına kaza gelmez. Ecel vade irmeyinçe kimse ölmez. -- 163 -

5 6 7

8 9 10 ll 12 13 14

15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26

27 28 29 30 31 32 33

Ö len adam dirilmez, çıkan can girü gelmez. Bir yiğidün kara tağ yumrısınça malı olsa yığar, direr, taleb eyler; nasibinden artuğın yiye bilmez . - Urlaşuban sular taşsa deniz tolmaz. Tekebbürlik eyleyeni Tanrı sevmez. Könlin yüce tutan erde devlet olmaz. Yad oğulı saklamağ ıla oğul olmaz ; böyüyende salur gider, gördüm dimez. .

- - .

-

-- -

- -

-····-

-

Kül depeçük olmaz. Güyegü oğul olmaz. - Kara eşek başına oyan ursan katır olmaz. - Kara vaşa ton geyürsen kadın olmaz -



.

.

- -

.

Yapa yapa karlar yağsa yaza kalmaz, yapağulu gökçe çemen güze kalmaz.

- -- Eski panbuk biz olmaz. -- Karı düşmen dost olmaz. Kara goça kıymayınça y ol alınmaz. Kara polad öz kılıcı çalınayınca kırım dönmez. Er malına kıymayınça adı çıkmaz. --- Kız anadan görmeyinçe öğüt almaz. Oğul atadan görmeyinçe sofra çekmez. Oğul, atanın yetiridür, iki gözinün biridür. Devletli oğul kopsa ocağınun kö zidür. -- -

--

- -

---





--- Oğul dahı neylesün, baba ölüp mal kalmasa; baba malından ne faide başda devlet olm'asa. -















Çalabilen yiğide ok-ıla kılıçdan bir çomak yig. Gitdükde yirün otlaklann geyik bilür. Gögez yirler çemenlerin kulan bilür. Ayru ayru yollar izin deve bilür. Yidi dere kohul ann dilkü bilür. Dün-ile ka nian köçdügin turgay bilür. Oğul kimden oldugın ana bilür. Erün ağınn yiynisin at bilür. �

164



34 - Ağır yilide r zahmın katır bilür. 35 Ne yirde sızılar var-ısa çeken bilür. 36 Gafil başun ağrısın beyni bilür. 37 Kolça kopuz götürüp ilden ile bigden bige ozan ge­ zer; er cömerdin, er nakesin ozan bilür. Konşı hakkı Tanrı hakkı. 38 --

- 165 -

H i KAYELERDE GEÇEN ATASÖZLERi

Giriş bölümünde olduğu gibi, Dede Korkut Kitabı'n­ da yer alan hikayelerde de atasözleri geçmektedir. Aslın­ da boy adı verilen bu destan parçalannda hem destan, hem masal, hem de hikaye ögeleri bulunmaktadır. Hikayelerde yer mündekilerde olduğu kut Kitabı yayımını yanındaki rakamlar, lirtmektedir. 1 2 3 4 --

5

- -

6 7 -- -

8

9

- -

-

alan atasözlerinde de, giriş bölü­ gibi, Muharrem Ergin'in Dede Kor­ ve okuyuşunu esas aldık. Sözlerin hangi sayfalarda geçtiklerini be­

Aldayuban er tutmak avrat işidür. ( 248 ) Alp er, erden adın yaşurmak ayıb olur. ( 2 14, 2 3 2 , 24 1 ) Alp ere korku virmek ayıb olur. ( 187, 223 ) Ana hakkı Tanrı hakkı. ( 1 07, 227, 239) Arafat'da irkek kuzı kurban içün, baba oğul ka­ zanur ad içün. ( 16 0 ) Not : Bunu Uruz söylemekte v e sözüne "işidürem" diye başlamaktadır. Aslan enügi yine aslandur. ( 2 1 9 ) A y ayağı külüg, ozan dili çevük olur. ( 8 1 , 9 0 , 1 10 , 186, 2 3 9 ) A t işler, er öginür; yayan erün umudı olmaz. ( 1 30) Not : 2 1 7 . sayfada Kazan Bey'in sözünde "At işle­ mese er öginmez" biçiminde konuşma cüm­ lesi içinde geçmektedir. At kulağı sak olur. (230) - - 1 6 6 -- -

ıo 11 12 13 14

-

. Baş esen olsa börk bulınmaz mı olur. ( 1 9 4 ) Depegen götini süsegen yırtar. ( 2 3 0 ) Evvel ahır uzun yaşun u ç ı ölüm. ( 233, 25 1 ) -- Eyegülü ulalur, kapurgalı büyür. ( 8 1 , 2 2 6 ) Gelirnlü gidimlü dünya, ahır son u ç ı ölümlü dünya. ( 1 1 5 , ı 76, 1 98, 243, 25 1 ) Geyim kılcadasından, at çokramasından. (230) Oğlan kuş yüreklü olur. ( 1 62, 2 2 1 ) Oğuz'un arsuzı Türkmen'ün delüsine benzer. ( 2 2 3 ) Otuz iki dişten çıkan bütün orduya yayıldı. ( 2 1 9 ) . .

.

-

15 16 ı7 18

-

Not : Destanı anlatanın ağzından verilen bu söz bugünkü "Bir ağızdan çıkan bin ağıza ya­ yılır" atasözünü karşılamaktadır. 19 20 21 22

.

-

Ö ginmek ile avrat e r olmaz. ( 1 9 7 ) Öksüz oğlanun dili aci olur. ( 2 2 6 ) - Yalunuz yigit alp olmaz. ( 2 2 2 ) - Yavşan dibi berk olmaz. ( 2 2 2 ) Not : Uruz'un, babası Kazan Bey'e karşı söylediği : "Deveçe böyümişsin köşekçe aklun yok." bi­ çimindeki kakınç söz, Kitab-ı Atalar'da : "Begler deve bigi olur kancaruya olursa yi­ dilür. " atasözünde yargı niteliği gösteren bir cümle olarak karşımıza çıkar. (Bkz : M. Er­ gin, Dede Korkut, 156. sayfa)

- 167 -

B E R L i N KRAL KÜTÜPHANESi OGUZNAMESi 'NDE ATASÖZLER i

Dede Korkut Kitabı'ndan söz ederken, eski ve bü­ yük bir destanın kalıntısı olduğunu ve henüz ele geçme­ miş bulunan bu büyük destana O ğ u z n a m e adının verildiğini söylemiştik. Her ne kadar tamamı elde değil­ se de Oğuzname'nin gene aynı adla anılan küçük parça­ larından biri Berlin Kral Kütüphanesi'nde, diğeri de Topkapı Sarayı Revan Köşkü Kütüphanesi'nde bulun­ maktadır. Berlin Kral Kütüphanesi'ndeki yazma Hazihü'l Ri­ salet-i Min Kelimat-ı Oğuzname el-Meşhur bi- Atalar Sözi adını taşımaktadır. Kitabın dışına yapıştırılan bir kağıt üzerinde "Kitab-ı Oğuzname, Türki ve Tatarca darb-ı meseldir" yazılıdır. Bundan Diez bahsetmiş ve ilk 400 atasözünü Tatarca ve Almanca yayımlamıştır : { Denkwürdigkeiten von Asien, 1 , 1 57·205. sayfalar ve l l , 3 3 1 -338. sayfalar) Pertcsh kataloğu yazma hakkında şu bilgiyi ver­ miştir: Berlin'de Kral Kütüphanesi Yazmalar Cetveli, Cilt : IV, Berlin 1889. Bu yazmadaki atasözlerinden bir kısmı yazma W. 2 0 3 'te bulunmaktadır. Bu yazmada, Dede Korkut Kitabı'nın önsözünün ay­ nen görülmekte olduğu ve içindeki bütün atasözlerinin - 168 -

hep Dede Korkut ağzından söylendiği bildiriliyor. ( Daha

geniş bilgi için O rhan Şaik Gökyay: Dede Korkut, 1 938 , XXIX ve XXX . sayfalara, ayrıca M u harrem E rg i n : Dede Kor· kut Kitabı , 1 958, 38. sayfaya bakı nız.)

Adı geçen yazma, Berlin'de bulunduğu yıllarda Prof. Ahmet Caferoğlu tarafından kopya edilmiş, Orhan Şaik Gökyay tarafından 1 938 tarihli Dede Korkut Kitabı'nda yayımlanmıştır. Yazmanın baş tarafında yer alan atasözl e rini s ı ra lıyoruz : ı 2

Oğul acısı, yurt yoksulluğu katı düşvardır. Mürüvvet bilmez kişilerden dügen sürer öküz yeg Denliliğini densizliğini tanımaz arsızlardan yakası yaruk, kolu kılı kıvrık tuyuz yeg. .

-

3 4

5 6 7

-



-

--

-

-

-

Ç ok söylegen karıdan dibi göçmiş göveç yeg. Namaz kılmaz kocadan küllige ağnamış eşek yeg. Eyilik bilmez adamdan göti boklu köpek yeg. Kalabada söyleyenün sözi yiter, yollarda izierde yalınuz yüriyenün özi yit e r .

8 9 10 ll

-

Begler ile uruşanun başı ile malı yiter. Daniş danişmendler ile atışanun dini ile imanı yiter. Gönüllü yigit ler ile atışanun adı ile sanı yiter. Dede Korkut sman dervişler-ile söyleşenün canı ile hanümanı yiter .

12 13 14 15 16

Sanup s·anup söyleye n ler iş bitirür, saya saya s0yleyenler yaş yitirür. Kelecisin begenenler yüzine kir getürür. -- Kılıçsuzın kartı kurt er kocadır. Kızoğlanun y ü zsüzi kov iletür, kov getürür. Atalarun sözi Kuran'a gi rmez, Kuran yanınca ya­ lın yalın yilişür.

--

-

-

-�

-

-

1 69 -

ı7 ı8

ı9

20 2ı 22 23 24 25 26 27 28 29 30 3ı

Atalar sözini tutmayan y'abana atılur, ahırette ta­ mu ehline katılur. - Atalara atam öldi demişler, iş başına düşmiş de­ miş; anam öldi demişler, öksüz kalmışsın demiş ; oglum öldi demişler, yüregine ok tokınmış demiş ; kızum öldi demişler, harcdan kurtulmışsın demiş ; karındaşum öldi demişler, y eründe elünde garib olmışsın demiş ; avratum öldi demişler, döşegün yenilenmiş demiş; konşım öldi demişler, tanışık­ çun gitmiş demiş ; hısmım kavmım öldi demişler, vay ne hata etmişsin demiş. Allah Allah demeyince işler onmaz. - Kadir Tanrım vermeyince er b ayımaz. Halayıka ton geyürsen kadın olmaz. Çalı-y-ıla kokar dikeni odun olmaz. Kara eşege yular ursan katır olmaz. Sab sikkin-ile kalemtraş satır olmaz. Dövlengece günde tağsan toğan olmaz. Gülbeşeker içinde sogan olmaz. Kül depincek olmaz. Güyegü ogul olmaz ve gelin kız olmaz. Kar ne denlü çok yağsa yaza kalmaz. Gök yapagılu çimen güze kalmaz. Kerem ehli olan kişiler çoğa aza kalmaz. --

-

·· - -

--

--

-

- -

-

-

- -

- -

-

-

--

--

-- ı 7 o --

TOPKAPI SARAVI OGUZN A M ESi'NDE ATASÖZLERi

Hakkında Berlin Oğuznamesi dolayısiyle bilgi ver­ diğimiz bu Oğuzname metnini Nihai Atsız kopye edip Or­ han Şaik Gökyay'a göndermiştir. Orhan Şaik Gökyay ta­ rafından yayımlanmıştır. ( Dede Korkut, 1 938, 1 22 . sayfa) Muharrem Ergin, bu 65 satırlık Oğuzname 'nin Yazıcıoğ­ lu Selçuknamesi'nin başına eklenmiş olduğunu ve Revan Köşkü kitaplığında ı390 nurnarada kayıtlı bulunduğunu bildiriyor. ( Dede Korkut, 1 958, 37. sayfa) Oğuzname'de yer alan atasözlerini veriyoruz : ı --

2 - -3 --4 -5 6 --7 8 9 ıo -ı ı --

. . . . . . yer eginden yer akın yılan bil ür. ( ? ) Burulu yonca halin borsuk bilür. Yedi dere kokuların dilkü bilür. Çuvaldız kıymatın nökeri bilür. Ağır yükün hengin katır bilür. Yedi yollar ·ayırdın deve bilür . Er ağırın er yeynisin eren bilür. Kara başa ağrı gelse beyni bilür. Gen yerler otlagın geyik bilür. Datlu suyun halin kulan bilür. Er nekesin er cömerdin ozan bilür.

Dede Korkut Kitabı ve Oğuzname metinlerinde ge­ çen atasözlerinin dizinini bitirmiş bulunuyoruz. Bu ara­ da Dede Korkut ile ilgili bir atasözü hakkındaki görüş­ lere de yer vermek istiyoruz : -- ı n

Barthold, Rus Arkeoloji Cemiyeti Şark Şubesi'n in mecmualarında (Cilt IX, 269/72. sayfalar, 1 8 9 6 ) A. Tu­ manskiy'den öğrendiği bir söylentiyi vermekte "Kor­ kud'un adının Türkmenler arasında yaşadığını" bildir­ mekte ve buna tanık olar·a k : Korkud'un gürını kazma diye bir atasözü bulunduğun u söylemektedir. ( Orhan Şai k Gökyay, Dede Korkut, 1 938, VIII sayfa) Gene Türkmenler arasında Korkut Ata'nın kabir iz­ lediği hakkında bir söylenti daha vardır. Türkmenler takdir ve kısmet hakkında söz oldukta Korkut'un kabrini kazıma. d iye atasözü söylerler; aynı söylenti Kırgız-Kazaklar'da da vardır. (Orhan Şaik Gökyay, Ded e Korkut, 1 938, XXXV. sayfa}

Dede Korkut Kitabı hakkında nasıl son söz söyle n ­ miş sayılmazsa Dede Korkut'taki atasözleri için de konu tam incelenmiş kabul edilemez.

- 172 -

KABUSNAM E ÇEVi RiSiNDE ATASÖZLERi Kabusname, XI. y ü zyıl da Emir Keykavus taraf ından

yazılmış olup eser İran klasikleri arasında önemli yer tutar . Yazarının KiLhistan hükümdan olduğu sanılmak­ tadır. Eserinde oğlu Giylan Şah'a öğütler vermektedir. Bu yönüyle Kabusname, Os m a n l ı c a döneminin pend-na­ melerine benzemektedir. Kitabın adı hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte , şehzadenin dedesi olan Kabus'­ l a ilgisi bulunduğu kabul edilmiştir. Kırk dört konuya ayrılan eserin İ ran ve Hindistan'da birçok baskısı yapıl­ mış, ayrıca Fransızca, Almanca, Rusça ve Türkçe'ye de çevrilmiştir.

Türkçe çevirileri sırasıyle şunlardır:

1 - XIV. yüzyıl sonlarına doğru Germiyanoğlu Sü­ leyman Şah adına yapılan çeviri. 2

-

XV. yüzyılda Ak Kadwğlu çevirisi.

3 - Yine aynı y üzyılda II. Murat adına Mercimek Ahmet tarafından yapılan çeviri . Bu sonuncusu, önceki­ lerine göre daha geniş bir çeviridir. Mercimek Ahmet'in

"kendince müphem gördüğü yerleri aslının tercümesini verdikten sonra bir ikinci cümle ile yahut bir atasözü ile daha ziyade açtığı" görülür. Mercimek Ahmet tara­ fından eklenen cümlelerin başında " z i r a, k i m, d e y i p t ü r ü r 1 e r k i m " yollu giriş sözleri bulunmak­ tadır. - 1 73 -

Kabusname çevirisinde ustalıkla söylenmiş devrik cümlelere de rasl a nıyor . Eser, bu yönü ile tam bir ko­ nuşma havasındadır, Mercimek Ahmet'in çevirisi, Or­ han Şaik Göky ay tarafından yeniden gözden geçirilip yeni Türk h a rfleriyle bastırılmış, eserin başına geniş bir inceleme, sonuna da açıklamalar ve sözlük konmuştur. ( Kabusname, Keykavus, Mercimek Ahmet, M . Eğ . B. Kla­ sikler Serisi , 1 944) Esere Mercimek Ahmet tarafından eklenen atasöz­ lerinin dizinine ve benzerleriyle karşılaştırılmasma ge­ çelim. Ata sö zle rin i n sonunda parantez içinde bulunan rakamlar, eserdeki sayfa numaralarını göstermektedir.

1 -- Her nesnenin azı ve özü yeğrektir. ( 7 ) a) A z ol su n , ö z olsun. b) Çoğu zarar, azı karar. 2 -- Oğul atadan gördüğün işler. ( 3 7 )

a) Oğul atadan görmeyince sofra çekm ez . (D.K . ) b ) Oğul atada n görmeyince sofra salmaz. ( V ) c ) K ı z anadan öğrenir sofra düzmeyi, oğlan ba­ badan öğrenir sokak gezmeyi (koyun yüzme yi) (Bölge ağızlarından) 3 - - Oğul, aslın ululaya kendüzün ululamış olur. (34)

a ) Ulugnı uluglasa kut bulur. (D.L.T. ) 4



Eyiliği eyle, suya bırak, bir gün sana karşı gele. (48)

a ) Eylük eyle, suya sal, eğer eylük eylük ise ol seni bulur. (V) b) İyilik et, denize at, balık bilmezse Halik bilir. 5 -- Rüneri hünersizlerden ve bilüyü bilüsüzlerden da­ hi öğrenmek olur. ( 54) - 1 74 -

a) Bin bilsen bir bilmeze sor. ( 1 00 1 Z . A. ) b ) Edebi edepsizden öğren. 6 - - Danışıkcı bulmasan börkünle danış. (64/5) a) Tanışıkçun yoğ-ısa börkün yanına k o . (V. )

b) King ton upramas, ( D.L.T. )

kengeşlik bilig artamas.

7 ---- Dil konukluğu yeğdi r, türlü türlü nimetten ise. ( 1 08) a ) Misafir aş değil, kaş ister. ( 1 0 0 1 Z . A . ) 8 - - Yok yere gülrn e k deliliktendir. ( 1 14 )

a ) Yok ( boş) yere gülene deli derler. 9 - - Aşkı aşk gider ir ancak. ( 1 2 5 )

a ) Acı acıyı bastırır, s u sancıyı.

b) Çivi çiviyi söker. 10 - Sonunda kişi çok nesneyi düşmana komak yeğdir, dirliğinde dosttan azacık n e sne dilemekten. ( 159)

a) Akçayı boş yere sarfeyleme, kalırsa düşmana kalsın dosta muhtaç eyleme. (Bursa bölgesi) b) Karı hesap et, malı cem et, sakla pek; ölürsen düşmana kalsın, dosta muhtaç olma tek. ( İ z­ mir bölgesi) c) Cehdeyle, malını etme israf; düşmana kalırsa da dosta muhtaç olma tek. (Burdur çevresi) l l --- Zahmetle saklamak yeğdir, zahmetle istemekten.

( 15 9 ) Tanık atasözü olarak bir öncekilere bakınız. 12



Zahmet çeken rahata erer. ( 1 63) a) Zahmetsiz lokma yinmez. (V. ) b) Zahmetsiz rahmet olmaz. -- 1 7 5



13

- -

Ema nete uğru dahi hıyanet etm ez . ( 1 66)

a) Emanete hıyanet olmaz. 14

-

15

-

Fayidesiz olan kulun ve kullukçunun azlığı ikinci baylıktır. ( 184) Az assı bilmeyen çok ziyan eder. ( 186)

a ) Azı bilmeyen çoğu hiç bilmez. (V. ) b) Aza kanaat etmeyen çoğu hiç bulamaz. 1 6 - Gafilli.k ikinci ahmaklıktır. ( 187)

a) Gafil b�a düşman erişir.

ı7

-

Evvel komşu andan ev.

a) Ev alma, komşu al. 18

-

Eyiliği evvel komşuya etmek haktır, ayruktan ise .

( 188) a ) Komşu hakkı, Tanrı hakkı. (V. ve D.K. ) 19

-

Atını ve donunu hoş tut ki atın ve donun seni hoş tuta. ( 1 90)

a) Ata dost gibi bak, düşman gibi bin. 20

-

(Kız) ya erde, ya yerde. ( 2 1 0 )

a) O n beşindeki kız y a erde, ya yerde. 21

-

Er görmemiş avrete, avret görmemiş er gerektir

(212) a) Avretin mesturesin al, gözen (V. ) b) Tarlayı düz al, kadını kız al.

.

çıkarsa taliün.

22 - Ö get düşman yeğdir, ağduk dosttan. ( 2 1 6 )

a) Akıllı düşman, akılsız dosttan hayırlıdır. b) C ahilin dostluğundan, alimin düşmanlığı yeğ­ dir. (V.) - 1 76 -

23

24

- --

---

Düşman olmayan kişi sonra düşman tapası olur. (219) a ) Dost s'anma şanlı vaktinde dost olanı, dost bil gamlı vaktinde elinden tutanı. Düşmanı hor tutmamak gerek. (220 ) a ) Düşmanın kannca ise de hor bakma. b) Düşmanını hor görme. ( İ nce Memed, Yaşar Kemal) c) Yagını aşaklasa başka çıkar. (D.L.T. ) ç ) Düşmanı sen kendinden yiğin gör, alu çıkarsa taliün. (V. )

25 - De sti de ğme gez sudan dürüst gelmez. ( 227)

a ) Su testisi su yolunda kırılır. b) Yendek seğek sudan dürüst gelmez. (Kab. )

Tatlı s öy lemek iliinci caduluktur. (227) a) Buğday ekmeğin yoksa buğday dilin de mi yok. b) Tatlı dil yılanı deliğinden çıkanr.

26

27

28

29 30

-

-

-

-

İki kişi aras ın da pişen ya tuzlu olur ya tuzsuz. ( 229 / 30) a) Eşeğin kuyruğunu kalabalıkta kesme, kimi uzun der kimi kısa.

İki avret olduğu ev temiz süpürülmez. (23 0 ) a) İ ki avratlı ev süpürülmemiş olur. (Ebüzziya Tevfik) Biregüden dilekli olmak ikinci esirliktir. (234) Terbiyetsiz nesnenin zahmeti artuk olur. (238)

a) At at oluncaya kadar sahibi mat olur. 3 1 - Ko rkak b ez i rgan ne assı eder ne ziyan. (256) a) Korkak bezirgan ne kar eder, ne zarar (ziyan) -

1 77

-

32· -

Yakın dostunla a lı ş ve satış eyleme. ( 2 5 7 )

a ) Dost i l e y i i ç satu bazar eyleme. (V. ) b) Akrab a ( dost) ile ye iç alışveriş etme. 33

-

-

Artuk tamah ziyan getirir. ( 25 7 )

a) Az tamah çok ziyan getirir. b) Tama' çok ziyan eder. (V. ) 34

Haramın sebatı olmaz. ( 2 5 9 )

-

a ) Haramın temeli olmaz. b) Haydan gelen huya gider, selden gelen suya gider. 35

36

37 38

-

-

-

- Çok kişilerin başını ve malını yine bilişleri alıptır. ( 26 3 ) a ) Akrabanın akrabaya ettiğini akrep etmez. - Geç geç s at ı lan kumaşın çok ass ısı ndan tez satılan kumaşın azacık assısı yeğdir. ( 264) a) Ucuz satan tez satar.

- Sınanmış dev yeğdir sınanmamış ddemden. ( 2 65 )

--

39

-

4!0

----

41

-

---

Bugünkü nakit serçe yarınki veresi tavustan yeğ­ di;. (265) a ) Bugünkü tavuk yarınki kazdan iyidir. Mal bulunur, can bulunmaz. (265) Bugün de aynen kullanılıyor. Biregüyü yerseler, ne assısın (267 )

bilür ne z iy anın

Hainlerin sonu çürük olur. (267)

42 -

B,ilüsüz ve akılsız kişilerle yoldaş olma. ( 2 7 0 ) a) D e li ile çıkma yola başa gelir türlü bela.

43

Can tensiz olmaz ve ten cansız olmaz. (280 )

--

·--

178



.

44

Yendek seğek su d an dürüst gelmez. (298) a) Desti değme gez sudan dürüst gelmez. ( K ab. ) b) Su testisi su yolunda kı rılır.

45 -- - Ariyeti don giyenin soyumcuğu tez açılır. (299)

a) El atma binen tez iner. 46 - - Diş arasından çıkan etle karın doymaz. ( 3 3 5 )

a) Diş eti karın d oyurmaz. 47 - - Adamın adını ekmek arttırır. ( 348)

a) Er malına kıymayınca adı çıkmaz. (D.K. ) 48 --- JVIüflis tunç kale içindedir. ( 384) 49 - - Güc ile had kişi akıl olmaz. (392) a) Sokma akıl sekiz adım gider. Kabusname çevirisine Mercimek Ahmet tarafından alınan atasözlerinin bugün de yaşadığı görülüyor. Ara­ dan geçen zaman boyunca halk estetiği ve halkın dil mantığı onların üzerinde gereken işlerneyi yapmış bulu­ nuyor. Cümle kuruluşlarında ufak tefek değişiklikler ol­ muş, kelimeler de bu değişikliğe uymuştur. Ü zerinde asıl önemle durulması gereken nokta, Ka­ busname'de geçen atasözlerinin Dede Korkut Kitabı ile Velet İzbudak tarafından yayınlanan yazmalardakilerle hemen hemen aynı oluşlarıdır. Yazma Atalar Sözü Ki­ tabı ile Kabusname çevirisinin atasözlerinin ortak o l u ş ­ ları, ikisinin de aynı yüzyıl ürünü olmaUırındandır. KI SALTMALAR

(V. ) (D.L.T . )

(D.K . ) (Kab . )

Velet İ z bu d ak, Atalar Sözü, İ stanb u l ı936 Divan - ü Lugat-it Türk'ten Derlemeler, En Eski Türk Savları, (Yayımlayan : Ferit Bir­ tek) . Ank. ı 944 Dede K ork ut Kitabı Kabusname çevirisi

-- ı 79 --

BiBLiOT H E O U E NATiONALE'DEKi T Ü R K ATASÖZLERi YAZMASI

Türk atasözlerini toplama çalışmalarının en yoğun olduğu ilk dönem olarak XV. yüzyılı görüyoruz. Bu yüz­ yılda atasözlerini toplayan önemli yazmalardan biri Fa­ tih kitaplığında 3443 no. da kayıtlı olup Velet İ zbudak tarafından yayım lanmıştır Bundan sonraki bölümde bu yazmayı ve içindeki atasözlerini tanıtacağız. .

Diğer bir atasözleri yazması, Pert ev Naili Boratav tarafından tanıtılmışt ır : (Ouatre-Vingt Ouatorze Prover­ bes Turcs du XV.e Siecle, Res�es l nedits, Orient, Vol . VII, N r . 2 , 1 954, 223-229) Söz konusu atasözleri B iblio theque Nationale'daki bir el yazmasmın içinde bulunanlardır. (Ancien Fonds Turc, No: 237; Blochet, Catalogue des M anuscrits Turcs, 1, p. 9 9 ) Pertev Naili Boratav, Fransa'daki yazma hakkında şu bilgileri veriyor: Metnin sonunda 932 yılında Djuma­ da t arafın dan İ stanbul'da bitirildiği hakkında bir not vardır. Milat takvimine göre 1526 yılına gelir. Boratav, bu noktadan hareketle "Yazma, şüphesiz bizce bilinen en yeni f ak at tarih bakımından en eski alan ıdır Çünkü bu, hicri 885 (miladi 1480- 148 1 ) de meydana getirilen eserin önsözünden daha duru bir ifade taşıyor." demekt e di r . .

Boratav, Bibliotheque N at ion a le'ın elyazmaları ara-

- 180 -

sındaki ve ortalama bundan 35-36 yıl sonrasına ait olan bir kitapta yer alan başka bir nüshanın varlığından söz ediyor. "Bu son yazma, diğer yazmalardan kopya edilmiş sayılm az . Bundaki atasözleri aynı sırayı takibetmedikle­ ri gibi mükerrer numara alanlar da yoktur. Bu, Fatih yazmasında bulunmayan 94 at a sözünü ihtiva ediyor . İ kincisinde yer lan 140 atasö zü birincisinde yoktur, ek­ siktir. Bibliotheque Nationale'daki yazınada çok uzun bir önsöz vardır. Burada bu önsözü ve 94 atasözünü ya­ yınlıyoruz" diyen Boratav, şu sonuca v'arıyor : " 1 - -- Fatih yazması i l e bu yazma birbirine çok ben­ zer özelliktedirler. Fatih y azm ası 932 de yeni baştan başka eserlerden devşirilmiştir. 2 - 1 2 0 0 atasözünün derlenmiş olduğu ve bizim gördüğümüz e lyazmaları , araya giren daha başka elyaz­ malarından kısaltılarak sonradn topl anm ıştırö Bibliot­ heque Nationale yazması, Fatih yazmasına gö re daha doğru, emin bir yazmadır. Bu son tahmin, doğruya çok yakındır."

Boratav'ın meydana çıkardığını söylediği yazmanın önsöz ünde kendince ilgi çeken bir yön vardır : "Müellif, atalar dediğimiz Türk, Türkm en ko cas ı d eğil ; e nbiya ve evliyadır," demekte dir. Buna benzer bir n ot da İ zbudak'­ ta vardır : Atalar sözi Kura.n'a girmez ama yanınca yili­ ş ü r. " 94 atasözünün arasında b ugü n iç i n çok müstehcen olanları bulunduğundan b u raya almıy oru z . Yazmanın önsözünü ve iç i n dek i atasözlerinin bir bölümünü veri ­ yoruz :

--- 1 8 1 -

Ö

n

s ö z

Her bir sözi atalar kırk yıl gütdi andan oldı tamam, kendülerden sonra bu sözi ta tutalar has u 'am- atalar dedügimiz Türk Türkmen kocası degül- enbiya ve evli­ yadur andan gayrı degül- sözlerini ay at ve hadisden al­ dılar, kim dutma s ıza - dünya ve ahıreti yıkıla dedikleriy­ le amel itmezise- çok lataifün vardur içinde mergub söz­ den- yerine düşicek her biri bir sihr (ü) efsundur - vay ana kim atalar sözi kulagına girmeye- hakiki hayvan­ dur ol kirnesne insan olmaya- diledük atalar sözin dev­ şürem cem'eyleyem- cemi' içinde halk arasında tamam eyl ey em - ü ç yılda cem' eyledüm bin iki yüz atalar sözin­ bilmeyenler ögrene hem ögrede oglın kızın- A de m Ata'­ dan bu deme gelince söz asıl budur has u ' am ·a rasında söylenen- söz bu dur kim işinün önin bilmeyen sonın tan­ la r- firak u hasret odına bagrını taglar. Önsözden sonra Boratav 94 atasözünün Türkçeleri­ ni ve al t larında fransızcalarını sıraladıktan s on ra herbi­ rinin yine fransızca aç ıklamas ın ı yapıyor. Yukarda da belirttiğimiz gi bi , müstehcen olanlan at a rak yazınada geçen atasözlerinden seçtiklerimizi s ı r al ıyoruz : 1

2

--

3

--

5

Anbardan bir çaşnı besdür. Atalarun bir sözi bin ögii d e geçer. Avrat var kim arp·a unun aş eyler, avrat var kim kertik başın yaş eyler. Bazıamaç bilmeyen deve tabanın bazıamaç sanur. - - 1 82 --

6 8 9

- -

-

--

11

--

1 3 -18

---

20 21 25 28 -30 32 - 33 36 37 -

--

-

-

-

- --

38 39 40

-

-

---

- -

41

-

-

42 43 --- -

44 47 48 54 55 56 57 59 -

-

--

- --

-

-

-

-

60 63

--

-

-

Beglerile uruşan başdan ç ık ar. Biş de biş, biş buçuk da biş. Bınar başından kokar. Bilmeyen katında tapu kılmagıla bükülmek bir dür. Birlü biniüye küsmez. Çok it av eylemez. Delilsüz çırak yanmaz. Delüden uslu haber. Devletiünün avratı ölür, bi-devletün eşegi. Ere, at ( a ) , ite sancı yok Eski ırınağa su yürür. Eşine benzemeyen. uğrılık. Gideni ko, duranı hoş gör. Gözün ile gördügün etegün ile örtgil. Hak batıldan ağlamadı, akan dereyi ki m se ba ğ· lamadı. Hemişe keşiş k ete yimez. İ l gezen ya budına bulur, ya bogazına İ l ile tavşan avlayalar. İ rteye kalan beladan korkma. İ tün dişin görmeyen başını kabak sanur. İ tün kulagın kes itdür, tonuzun . kulagın kes tonuzdur . İ vecek kancuk gözsüz incük doğrur. Kanda olursa olsun, buz'agu kazıhda olsun. Kara haber yirde kalmaz. Kişi kendüye itdügin il dirilüb itmez. Kişi azıtmaz ill a nefsi. Kişinün eski oynaşı eyerlenmiş atı gibi olur. Kocayıla yigidün ne oyum ola. Okunınadın varan döşeksiz oturur. Evvel dahı oglan bokından bellüdür. Öküzile oynayan danaya boynuz yeter.

-

.

-

.

-- 1 83 -

64 68 71

75 77 79 81 82

-

-

-

-

-

--

---

-

- -

83 84 ---85 87 88 89 92 -

- -

----

--

--

-

93 94

-

-

Ö küz hasta olmuş, inek gibi yügülememiş. Sıçan inine sıgmaz, götine kabak asar. Sinek kösüreye konmuş, kösüre eyitmiş : Biz dallı demürden koparız. Sulu sinek suda yatar. Tadanmış kudurmışdan artukdur. Ton kürkdür, er Türkdür. Ugrı kurda oyuk assı itmez, uruspıya ögüt assı itm ez. Ulu bayramda itden sakın, kiçi bayramda otdan sakın. Ulu var şol iniye (nene) degmez. Usuli sakla sıpayı, kurt yemeye. Uyku ölümün kardaşıdur. Yagmur yagıcak yarık dolar. Yalandan hayır gelmez. Yalan vardır kim gerçekden yegdür. Yohsul danişmendün sözi geçmez, geçmezse de yirde kalmaz. Yügrük at yemin kendü artırur. Yüz dutulm'aduk bildircin bir akçaya.

- 184 -

KiTAB-I ATALAR ( FATi H KiTAPLIGI YAZMASil ATASÖZLE R i

Bundan önceki bölümlerde d e söz konusu ettiğimiz M evlana Şemsettin adındaki bir tıp bilgininin yazdığı T e s h i ı kitabının sonuna eklenmiş olup harekeli sülüs yazısı ile yazılmış ­ tır. 3443 nurnarada kayıtlıdır. Önsözdeki : bu yazma, Fatih Kitaplığı'ndadır.

"Bu kitab pür pend-ile hatmolundukda tamam, hicretün sekiz yüz seksen beşi olmışdı vesselam. " cümle­ si, kitabın yazılı§ tarihini vermektedir: Hicri 885 ( Miladi 1480/ 148 1 ) Yazmada, " atalar eydür" girişiyle sıralanan v e son­ radan bir okuyucu tarafından latin rakamlarıyle sayı­ sı belirtilmiş bulunan 698 atasözü yer almaktadır. Bun­ ların arasında deyimler ve atasözü sayılmayan diğer sözler de bulunmaktadır. Yazma kırk iki sayfa olup baş tarafında bir giriş bölümü var. Giriş bölümünde, ayrıca numara verilmemiş bulunan "Atalar sözi Kuran'a gir­ mez yanınca yilişür. " atasözü geçmektedir. Önsöz, seeili cümlelerden oluşmuştur. Bu yazma, Türk Dil Kurumu tarafından fotokopisi aldınlarak bastırılmıştır. Yazmayı basıma hazırlayan ve üzerinde çalışan yazar, Velet İzbudak'tır. Velet İ zbudak , baş tarafa atasözleri üzerine bir açık­ lama koymuş, sonradan " Okuyanlara İki Söz" başlığı - 185 -

altında kitabını nasıl düzenlediğini belirtmiştir. Yazma­ daki atasözleri siyah punto ile dizilmiş altlarına Divan-ü Lugat-it Türk'teki savlardan, atasözleriyle ilgili mısra ve beyitlerden, günümüzde kullanılan atasözlerinden ta­ nıklar eklenmiştir. Yazmadaki atasözü sayısı, her ne kadar 698 olarak görülmekteyse de aralanna başka sözler karıştığından ve numaralama dikkatli yapılmadığından bu sayı kesin değildir. Divan-ü Lügat-it Türk'teki savları, harf sırasına göre dizerek sıralamıştık Bu bölümde de aynı yolu tutu­ yoruz. Her atasözünün bitiminde ayrıca Velet İ zbudak'ın kitabındaki numaralarını da gösterdik. Haza Kitab-ı Atal,ar Bi-Fermayed O ğullara

Bismillahirrahmanirrahzm Her işün evveli bismillahirrahmanirrahim ola- ne kadar müşkil iş varısa yardımcısı ola. Aklıla irdi dü ci­ ham hakdan gayrı bulmadı. Her kime hak gerekse ni'me­ tine şükr eylesün- gönlinden gidermesün, müdarn anı zikr eylesün. Hem resuline salat ve s elam-ı bihadd bi­ payan- Ebub ekir, Ömer, Osman, Ali; bunlar islamı eyle­ di ayan. Hasan, Hüseyin, Hamza, d ükeline fikrün olsun­ aslıab-ı etba-ı resul üzerine zikrün olsun. Hak Taala bu­ yurur : Velekad kerremna beni A dem. A demi oldur ki hak söz-ile amel eyleye- her sözi kancaru varur akl-ıla ol söy­ leye. Sözüm çok dürlü dürlü her biri bir suretden gelür­ aklı olan hak sözi bulduğı yirde al ur. A t a 1 a r s ö z i K u r a n ' a g i r m e z y a n ı n c a y i ı i ş ü r- pes bu söz ol söze hakikatde bulışur. Söylenınemiş söz ci­ handa hergiz olmaya- söylenınişi gönlüne yaz, söylenen girü gelmeye. Cihanda gizlü söz olmağ-ıçun aşikar- ol sebebden a d virildi buna Kitab-ı At a lar. Okuyanlar, din-- 1 8 6 -

leyenler o l masu n hor ü zelil- bu s özleri cem' idene tev­ fik-i i m an virsün Celil. Bu kitab pür pend-ile hatmolun­ dukda tamam- hicretün sekiz yüz seksen beşi olmışdı v e ss ela m Geldük imdi atalar sözin söyleyelüm- h e r biri ne dimiş, ögüdini şerh eyleyelüm. Atalar eydür : .

ı

2 3

- -

- --

4

5

--

-

6

-

7

--

8

9

-

10

-

ll 12 B

ı4 13

ı6 ı7 ı8 19 20

21 22 23

Ac aman bilmez erken karnun toyur. (296) Ac a rslandan tok tonuz yiğdür. ( 6 0 ı ) Ac karın katık istemez uyku yasduk istemez. (426 ) Ac-ıla ecelli söyleşür. ( ı87) Acıyan işek atdan geçer. ( 3 7 3 ) Açuk boğaz ac kalmaz. ( ı 33 ) Ad kişi adından korkdukça adsuz Tangrı'dan korkmaz. ( 3 ı 9 ) Ad am alası içinde tavar alası taşınd a. ( 40) - A dem nefsinden, hayvan yularından yidilür. (92) Ağaç kapu yapıldı-y-ısa altun kapu açıldı. (379) Ağaç n e kadar uzansa göğe ireceği y o k . ( 98 ) Ağaç yumşağın kurt yir. ( 6 8 3 ) Ağrıya beglerün borcı vardur. ( 440 ) Ağustosda gölge kovan zemheride karnın ova r . (573) Ağzı eğri ensesinden bellüdür. ( 6 3 9 ) Ahşam bazarı sabaha yömdür. ( 43 7 ) A hşam aldı kon sabah aldı göç. ( 3 0 ) Alışamdan sonra kapıını yap. ( 83 ) Al-ıla arslan dutulur güc-ile gücigen tutulmaz. (332) Alçak eşek tımarlamağa genez olur. ( 640) Alçak uçan yüce konar yüce uçan alçak ko nar. (352 ) A let işler er öğünür. ( 3 2 2 ) Alım birle borc ödenmez. ( 7 6 )

-

-

-

-

-

-

-

-

- -

-

-

- --

-

--

-

-

-

--

- - 187 - - -

24 25

26 27

28 29 30

--

-

-

-

-

31 32 34

35 36

37

38 39 40 41 42

A lmağun sat ma sı d.ahı vardur. ( 507 ) A ltu n yirde pasla.n maz taş yağmurda ıslanmaz . (580) Anan kaNnin ko öcün koma. (284) Anasın gör kızın al, kıyısın gör bezin al. ( 7 ) A rkın meleyen de bulur katı meleyen de kuzusın. ( 18 1 ) . . Arugun aslı belürmez. ( 2 9 7) Arusın söyündür balın andan yi. ( 8 7 ) Asıl azmaz sağ yıymaz. ( 1 9 ) A sı kuzıya kurt yitmez. ( 6 1 7 ) A ş tuz-ıla tuz oran-ıla. ( 4 1 0 ) Aşağa korsam pas olur yukaru korsam i s olur. (317) A şıka ya sabr ya sefer gerekdür. ( 253 ) Aşun altın yanında, işün üstün yanında. (5 02) (V. İ zbudak, " eşün altın yanında" diye okumuş ve eş kelimesine arkadaş anlamı vererek sözü açıklamış. Biz, "Sofranın ·aıt başında, kavganın üst başında" atasözüne dayanarak yukardaki gibi okuduk. Bkz : M. N. Ö zön, 7239 no. lu ata­ sözü. ) - A t mı satdun, gümişlü yancuğum isen kesil. (450) ( V. İ zbudak, bu sözü "Bana at mı sattın ? Atın sırmalı çulu isen de çekil benden uzaklaş . " diye açıklamıştır. ) Ata dostı oğula mirasdur. (252) Atun kulağın kesün yine atdur, tonuzun kuyru­ ğın kesün yine tonuzdur. (606) Atun yürügenin al yüğrük çıgarsa tali'ün. ( 1 77) Atunı boz at yanına bağlama ya huyın hu (y) la­ nur ya tüyin. ( 3 3 8 ) Atıını dost bigi sakla d uşman bigi bin. ( 1 74 ) -

-

-

-

-

-

- -

-

- 188 -

43 - - Av köpeği avdan kalmaz . ( 6 5 6 ) 4 4 - - Avcı etin it yemez. ( 508) (V. İ zbudak, "Avcı atın it yemez. " diye okumuş. ) 45 46 4'7

-

- Avrat düzdüği evi Tanrı yıkmaz, avrat bozduğı evi Tanrı yapmaz. (22 1 )

Avrata) oğlana, meyhora zar (raz) dime. (528) Avratun-ıla bazarun kimseye inanma. ( 107) 48 - Avratun mesturesin al gözen çıkarsa tali'ün. ( 177) ( V . İ zbudak, gözen kelimesinin yanına ( 2 6 . say­ fa) soru işareti koymuş. Gözen, sevimli, hoşa gi­ den anlamında dır. Bkz : Tarama S özlüğü, III. cilt, 1 8 1 5 . sayfa) --

--

49 - - Ay gör oruc tut ay gör bayram eyle. ( 1 64) 50 Ayıbsuz ydr isteyen ydrsuz kalur. ( 90) Aylak kan alıcı bulıcak tamarlarun toğrat. ( 3 7 0 ) 51 52 - Ayluk turmakdan ayluk işlernek yeğdür. ( 1 7 ) 53 - Ayunun dişin görmeyen ba.şın kabak sanur. ( 622 ) 54 -- Ayuyı belgilet temaşaya bak, kurdı belgilet keten yarakla. ( 1 88) ---



55 56 57 58

- ----

Azacuk nereye gidersin ? -Çok getürmeğe. ( 1 54) Azaçuk işüm gavgasuz başum. ( 1 7 1 ) Azı bilmeyen çağı hiç bilmez. ( 1 52) BahU cennete girmez girer-ise de rahmet bulmaz. (637 )

5 9 - BahU, gün olsa, kimse üstine toğmazdı. ( 492 ) 60 - Bak bakışun, al alışun. ( 1 3 5 ) (V. İzbudak, 2 2 . sayfada b u sözün bitimine soru işareti koymuş. Biz, bu sözün "Her iş, tam yapıl­ dığında iyi sonuç alınır. " anlamınd a olduğunu düşünüyo ru z ) .

6 1 - Bal dimek-ile ağız tatlu olmaz. ( 5 1 0 ) 62 - B.al d a bal, balıası da bal. (599) - 189 -

63 - - Bal-ıla kaymak isteyen akçasına kıymak gerek. ( 3 74 ) 64 - Bal tutan barmağın yalar. (85)

65 66 67

-

68 - 69 --70 --- 71 .. 72 7 3 .. 74 - -75 -

76 - - -

7 7 -- 78 - 79 80 81 - 82 83 -

·

8 4 ---

85 - 86 - --8 7 ---

88 ---

Bal yiyen belasın çekmek gerek. ( 547) Balı olan bal yimez mi. ( 282) Balçığı dıvara vur dutarsa hoş dutmazsa gine hoş . (323 ) Balık başından yıyır. ( 2 0 ) Bana şu'de (şu'le) virmeyen göz çıksun. ( 1 6 5 ) Bana yaramayanı bir pula a.Z mazam. ( 3 7 8 ) Baskusuz sazı y i l alur. ( 8 4 ) Baş gidicek payidar olmaz ayak. (288) B,aş sağ alıcak börk eksük olmaz. ( 1 62) Başına gelen başmakçı. ( 1 37 ) Başına gelen hekim. ( 5 1 ) Başuna toprak koyma koyarsan ulu yirden koy. ( 175) B ayram istemeyen bayrama irmesün. ( 3 3 5 ) Bazirganı bit y i r kazanduğın at y i r. ( 405 ) Beg olugör sana kul eksik o lmaz. ( 2 3 0 ) Begler buyruğı yohsula kan ağladur. ( 5 39 ) Beg l e r deve bigi olur kancaruya olursa yidilür. (258) Begler sözi gevherdür sımale olmaz. ( 540 ) Beglere ve avrata inanma akar suya tayanma. (26) Beg l erü n aklı olmaz akıl işin devlet işler. ( 2 5 9 ) Beglerün sözi sözün begidür. ( 522) Bela çekmeyince bal y e nme z (86) Ben i s teme z miyem kay ın atam kassab ola ve kayın anam hammamcı o la . ( 497 ) Ben keküm ile mi bükülürem b en i erenler bükül­ dür. (662) (Ben kendi isteğimle mi dönerim, beni sema - - - 1 90 --

eden erenler döndürür. Tasavvuf kültürü ile il­ gili bir söz olarak görünür. ) Benüm ol talığım yokdur ki gökden palan yağar89 sa kuskunı boğazıma geçe . ( 654) 9 0 - . Beş barmak düz olmaz . ( 1 5 5 ) 91 Bıçak kendü sapın kesmez. ( 1 1 7 ) 92 - Bıçakı ortaya k o Sa'd-ı Vakkas-ıla o k at. ( 5 1 9 ) (Bıçak kullanmaktaki becerikiiliğin n e ölçüde çok olsa da Sad'-ı Vakkas ile yarışacak kadar ok a tmağa çalış, anlamındadır. Sa'd-ı Vakkas, peygamberimizin sahab el e rinde n olup çok iyi ok atardı. ) 93 Bınarı başından avZa. ( 4 30 ) (B u atasözündeki avla, ç evir anlamındadır. ) 94 - . Bl-devlete öğüt viresin tekin eiişmedi benimle dir. ( 4 7 2 ) 95 - Bl-devletle kardaş okuşma. (67) 96 - Bile toğmak neylesün bile büyümeyince. ( 477) 97 Bilen-ile bilmeyen bir olmaz. (234) Bilmeye bulut yükdür. ( 5 8 4) 98 (V. İz budak bu atasözü ile ilgili bir de fıkra an­ latır: Bir adam, kırda bir yere para gömmüş fa­ kat sonra o yeri kaybetmiş. "Hiçbir nişane koy ınadın mı ?" demiş ler ; "Tam üzerinde siyah bi r bulut vardı." demiş. ) 99 B'ilmezem dimek çok dürlü kaza savar. (72) 100 - Bilüre dan bildüğün işle. (290) 101 Bin akçalık kılıcı çek bir akçalık yayı çekme. (486 ) 1 02 - Bin atmak bir vurmağa muhtaçdur. ( 51 8) 103 - Bin atun var-ısa inişde in bi r atun var-ısa yo­ kuşda bin. (329) 104 Bin 'işçi bir başçı. (320) 105 - Bin kargaya bir sapan taşı yiter. (336) .

-

--

--

--·

,

­

--

- -

-

- - 191 -

Bin kerre A llah dimekden bir kerre eyvallah di­ mek yiğdür. ( 5 1 3 ) 1 07 - Bir acı bin cebelit soy maz . (367) 108 - - Bir ağaçdan okluk da çıka r bakluk da çık a r . (687) 1 0 9 - Bir akça bitürdüğin iller bitürmez . ( 380) 1 1 0 - Bjr bine küsemez. ( 607) l l l - Bir çiçek-ile yaz yarımaz . (345 ) 1 1 2 - Bir dahı gelin olsa m, yatış turuş öğrend üm . ( 145) 1 13 -- Bir elmayı bin akçaya soy, bin armıdı bir akça ­ ya sayma. (327) 1 1 4 - Bir görüş b'ir kör biliş. (67 mü. ) 1 1 5 - Bir kalendere iyman getür dimişler andan dahı vaz giçdüm dimiş. ( 66 1 ) 1 1 6 -- - Bir kara kuzgun ağar mı. ( 244) 1 1 7 - B,ir kişide iki hüner çok mı dur. ( 5 5 9 ) 1 1 8 - Bir kişinün karnın döğerlermiş vay arkam dir­ imiş. (241 ) 1 1 9 - Bir kişiyi kir pas gördünse dene, buzağu sanma. (301) 1 2 0 - Bir koyuna ve bin koyuna dahı bir çoban gerek . (524) 121 - Bir ku ş bir çalıy a sığ ınur, sen bi r çaluca olma­ dun mı ? ( 543 ) ( İ lk yarısı o dönem atasözlerinden olup ikinci yarısı kakınç olarak eklenmiştir. ) 122 - Bir mıh bir nal ku rtaru r, bir nal bir a t kurta.rur, bir at bir er kurtarur, bir er bir memleket kurta­ rur. ( 5 6 9 ) 123 - Bir mud tarı bir akçaya, bir karı a c ölniiş. ( 3 5 3 ) 1 2 4 - B,ir sınaduğun bir dahı sınamak şomdu r. ( 224) 125 - Bir söyle bin işit. (203 ) 126 Bi r s ürçen a.tun ayağın kesmezler. (428) 106 -

�-

- 192 -

127 128 129 1 30 131

-�--

132 --1 33 134i - -

--

135 136 137

-- -

-

--

138 139

--

140 141 142 ---

Bir yiğitlikde bir kocalıkda bellüdür. ( 108) Biregü atına binen tiz iner. (60) Bire gü sözin b iregü y e dimek kolay olur. ( 424) Biregü yumruğın yemeyen kendü yumruğın de mür sanur. (387) Biregüyi köye koymazlar-ımış bilügüm. kethüda evine asun dirm.i ş. ( 2 6 1 ) (Bir adamı köye koymazlarmış, okluğumu kethü­ danın evine asın dermiş. ? ) Bağaza yumruk yaramaz. (435) Borca içen iki kez esirir. ( 50) Borcun emin b ilü rem, virüb kurtuLmakdur. (498 ) (Emin : ilacını) Borç eyü güne kalmaz. ( 2 9 ) Borçlunun yalımı alçak olur. (390) Bpz ata, avrata, oğlana kulluk idenün yüzi ağar­ maz. ( 33 9 ) Börküm eski sözüm geçmez. ( 3 7 1 ) Bugünki hergele nevbeti bizüm degüldür tava­ run ayruk yirde iste. ( 148 ) Buğday e tmeğün yoğ-ısa buğday dilün yok mı ? ( 1 94 ) Buldum bilemedüm bildüm bulamadum. ( 1 6 9 ) Bulınanda kız yok. ( 457) ( Olana pahalılık yok, anlamındadır. Kız, bu söz­ de pahalı demektir ) Burun yüzden götürülmez. (453 ) Cahilün dostluğından dllmün duşmanlığı yiğd ür (58) Can alıcı oğlançuklar iUeşdürmiş anun ana be· nüm b ana tek kasım. ( 1 92 ) (Azrail, küçük çocukları üleştirirmiş, tek benim­ kini bana bıraksın da onun vereceği çocuktan

-

.

143 144 145

-



--

--

.

-

1 93

-

vazgeç tim. ) İz budak, sözü bu yolda açıklıyor. Alacağını alsın, tek benimkini bana bıraksıın, dense daha doğru olurdu. ) ı 4 6 --- Can alıcıdan korkup oğlancuklarun yavuz öğret­ me . ( 2 2 3 ) ı47 Cömerd elin kimse kesmez. ( ı 5 3 ) ı 48 Cuha'ya muhtesiblik virmişler evvel ii a.t asın hak­ lam ı§. ( 147) ( Cuha : Hicret'in ikinci yüzyılında Kü fe'de yaşa­ mıştır. Aptallığı ile tanınmıştır. Birtakım hika­ yelere konu olmuştur. ) Cü hud etmeğin yiyen yine cü hud yardımın ko ­ ı 49 var. (308) ı 5 0 --- Çamı budağından güz eli . ( 99) (Bir yanlış yazma olsa gerijk. Her halde "Çam hudağıyle güzeldir" anlamına gelen bir söz ola­ cak . ) ı 5 ı - - Çanağa n e toğrarsan kaşuğuna o l çıkar. ( 446 ) ı 52 - -- ÇayZağa sarmışlar anasın koyub yavrısın neye kaparsın avazı ku la ğuma h oş gelü r dimiş. ( 4ı5 ) ı 5 3 - - Çevik kuş iki ayağında (n) tutulur. ( 5 3 ) ı 54 - Çıbuğı yaş-iken eğmek gerek, s onra eğir virm ez . (463 ) ı 5 5 - Çırak dibi TCaranu olur. (303) ı56 - Çağ-ıla azun oyunı olmaz. (608) ı 5 7 - Çok ağız bir alıcak bi r ağız hiç olur. (593) ı 5 8 - ÇöZmek dimiş dibü m altun, kaşık dimiş girdüm çıkdum. ( 43 6 ) ı 5 9 - - Çöreğün büyüği u n çokluğundan olur. ( 526) ı6 0 ---- Çöreğünde cekün (şekin) yağ-ısa gam yime. (40 1 ) 1 6 1 - Çuvalduz yurdusı denlü delikden deve denlU sovuk girer. ( 4 9 4) 162 -- Çürük baklanun kör alıcısı olur. ( 1 3 6 ) 1 6 3 - - Dalabın bilmeyen devlüngeç atar. ( 505) · ·· - -

- 194 -

ı64

-

-

(Kımıldanmayı bilmeyen kendisine yırtıcı kuş adını koyar. ) Davicün danişmend oldı yarıcun Allah ol su n.

(20ı ) ı65 Değirmene dadanan köpek dere sıyırdur. ( 62 ı ) ı 6 6 - Deği'rmene varan u n öğüdür evdeki nevbet so rar. ( 6 9 ) ı 67 Değirmi yurt tutmağa değirmi göt gerek. ( 642 ) ı68 Dek duranun devece assısı vardur. (95) ı69 Delüklü taş yirde ka l maz. ( l l l ) ı7 0 Delüye depret delü sana sapradur. ( 264) ı 7 1 - Delü-y-ile halva yimekden u slu-y-ıla savaş yiğdür. (295) ı 72 Deminde kaçmak dahı erlikdendür. (514) ı 73 Derziye göç dimişler iğnesin başına sokmış. ( 7 7 ) Devekuşına y ü k getür dimişler, b en kuşam diı 74 miş; u ç dimişler, deve uçar mı dimiş. ( 660) 5 Deve ölürse derisi eşeğe yük olur. (576) 17 Deve yirine deve çöker. ( 624) ı76 177 Deveye binüb yara pusma. (42 1 ) ı7 8 Deveye burc gerek-ise boynın uzada. (96 ) ı 79 - Devlet oğul, mal tahıl, milk detfirmen. (592) ı 8 0 - Devletlu ol kişidür kim duşmanın bile. ( 5 1 6 ) 181 Devletlilnun ayağı katında yatmak yiğdür bz­ dev.Zetün başı katında yatmakdan. ( 452) ı82 - Devletsüz oğlun olmakdan devletlUya kul o lm ak yiğdür. (395) 183 Devletsüze devlet olumadum devletsüzden kaçub kurtulumadum. ( 407 ) ı84 -- Diğrenden korkan porsuk hırman yanında ney­ ler. (464) 185 - Digü dinleyen kendü aybın işidür. (35) -�

-

-

-

-

-

-

--

-�

--

-

-

--

(Gizlice konuşulanı dinleyen kendi ayıbını işi­ tir. )

- 1 95 -

1 8 6 - Dil ebsem olsa baş esendür. ( 1 05 ) 1 8 7 - Dilkü ne kadar cevük ise bir gün b ağaz ı ele virür. ( 6 1 9 ) 1 8 8 - Dilkü n e kadar yatursa o l kadar yiler. ( 6 1 8 ) 1 8 9 -- Diş eti karın toyurmaz. ( 340) 1 9 0 -- Dişi sevilmeyince irkek kovulmaz. ( 5 9 7 ) 1 9 1 - Dost- ıla etmeği incecük uzunca yimek gerek. ( 182) 1 92 - Dost-ıla yi i ç satu bazar eyle m e . ( 5 7 ) 1 93 - Döğülmek eşeğe yar (a) şur, edebsüzlik itme. ( 28 1 ) 1 94 - Dükkan darçuk alıcak oturacak yir bu.Zınmaz. (553) 1 9 5 - Dünyayı ümid�ile yimişlerdür. ( 283 ) 1 96 - Duşmana yarak gerek ya duşmandan ırak gerek. (483 ) 1 97 -- Duşmanı sen kendünden yiğin gör alu çıkarsa tali'ün. ( 1 5 0 ) 1 98 - Duşmanun ömri akça gibi olsun . ( 125) 1 99 - Ebleh kehl olmaz. (27) 200 - Ecel yiri açukdur cebe dahı fayide itmez. ( 362) 201 - Ecelsüze ölüm yok. (385) 202 - Eğri otur toğrı söyle. ( 2 1 ) 2 0 3 - Eğrilerde yol toğrı. ( 478) 204 - Ek�nci kırk yılda biter bazı'rgan kırk günde. ( 544) 205 - Eksüklik-ile büyüyenin ya Z ımı alçak olur. ( 406 ) 206 - E.Z elden üstündür. (280) 2 07 - El eli yur iki el yüzi yur. (583 ) 208 - Elmayı yukaru at inince hezar varış. ( 4 1 9 ) 2 0 9 --- Elün-'i le virürsen a ş olur sonra kalan savaş olur. (558) 2 1 0 - - Elün işde-y-iken gözün işde olsun. ( 1 70) 2 1 1 - - Emanete hıyanet olmaz. (73) - 1 96 -

212

-

213 2 14 2 15 216 2 17 2 18 219 220 22 1 222 -

-

--

--

--

-

- -

--

-

--

223 224 225 226 227 228 229 230 23 1

.

-

-

-

..

.

--

-

-

· --

232 23 3 234 235 236 -

--

··--·

·--

-

Engece niçün yanın yürürsin dimişler yiğide nice yürürse yaraşur dimiş. ( 3 3 3 ) Er etmeği er kursağında kalmaz . (403 ) Er gördün kuşan ev gördün kaşan. ( 5 9 1 ) Er oyunı üç kez. ( 144) Er tayıya it ataya. ( 294) Erenlerün ardı öni birdür. (585) Eri söylet okı fırlat. ( 598) Erkek eşek taşağından bellüdür. (667) Erli!k on tokuzı hiyle. ( 349) Eski varlu va.rludur. (45 1 ) Eşeğe sormış.Zar, bugün kanda gidersin anı biz­ lingeç bi:lür dimiş. ( 5 6 7 ) Eşeği düğüne okumuşlar ya su eksükdür ya odun eksükdür. ( 242) Eşek eti dirile tatludur. ( 474) Eşek eve gelmiş yorga yolda kalmış. ( 427 ) Et-ile tırnak arasına giren yiyüp çıkar. (240 ) Et ne denlu arık olsa etmek üstinde yaraşur. ( 130) Etki (öteki) kapudan kovarlarsa sen bacadan düş. ( 582) Etmeğün hakkı var- ısa tuz anı komaya. ( 27 1 ) Evde bir kez ölince yabanda bin kez öl. ( 1 6 7 ) Evde her odun yanar eyle (öyle) tağda yanar. ( 58 1 ) (Her odun evde nasıl yanarsa dağda d a öyle ya­ nar, anlamındadır. ) Evdeki hisab bazarda rast gelmez. ( 70) Eve gerek-iken mescide haram. ( 1 34) Evmek-ile kalkan pişmanlığ-ıla oturur. (289) Evren evreni yudmayınca evren olmaz. ( 6 1 1 ) Evün yapılmış avratun tutulmış tonun dikilmiş. ( 1 78)

- 1 97 -

Evün yatdı sen tur evin turdı sen yat. ( 542 ) ( Ev halkı yatınca sen kalk, ev halkı kalkınca sen yat ; eve her zaman bir bekçi lazımdır, anlamın­ da bir atasözüdür. ) Evvel bazara bazar yitmez. ( 439) 238 ( İ lk pazarlığa sonraki pazarlıklar uymaz, ilk pa­ zarlık pazarlıktır. ) Evveı ta'am, sonra kelam. ( 246 ) 239 Evvelki bereketden ay aydını kalıbdur. ( 3 6 3 ) 240 241 - - Eylik bilmeyen katında s u getüren -ile senek sıyan birdür. ( 3 1 8 ) 24� - Eylik iden eylik bulur. ( 2 1 1 ) 243 -- Eylüğe eyülük o lsa öküze bıçak olmazdı. ( 1 9 7 ) 2 4 4 - - Eylük eyle suya sal, eğer eylük eylük-ise o l seni bulur. ( 1 6 ) 245 - -- Eyü dirliğe çok harç gerek. ( 549) 246 -- Eyü söze ne tanışık gerek. ( 5 1 2 ) . 247 Gammazun kanda.-y-ısa yüzi karadur. ( 433 ) Garip gözi kör olur. (285) 248 249 -- Gayret altında er ölmiş. ( 1 68 ) 2 5 0 - - Geçid bilmezsen köpriye tolan. ( 1 2 9 ) Geçmiş yağmura kepenek alup çapınma. ( 3 0 9 ) 25 1 252 - Gelini ata bindür, güyeği yalı kancarı, dir. ( 470) Gelmek iradet, gitmek icazet. ( 140) 253 254 --- Giyeği kim itmez, kızı kim dilemez. ( 46 1 ) Göcdük yurdun kadrı konduk yurtda bilinür. 255 (55) 2 5 6 --- Göçerem diyü eksüğün tağıtma. ( 1 2 ) 257 - - Gönül yapmak arş yapmakdur. (600 ) Gönül yiken (yıkan) Tanrı'ya irmez. ( 1 83 ) 258 259 -- Gördüğün dınma (tınma) gözden düşersin. (557) Göre göre bahadur olur. (348) 260 26 1 - Görinenden görinmez çok. (392) 262 -- Görünen köye ne kulağuz gerek. ( 633 ) 237 -



















-

-- 1 98 -- -

26 3 26 4 26 5 266 26 7 268 26 9 27 0 27 1 27 2 273 274 275 276 277 278 27 9 280 281

282

- Gözsüz kuşun yuvasın Tanrı Ta'ala yapar. ( 1 9 8 ) Gül dikensüz olmaz. ( 8 9 ) Gün kandan t oğars a e lü n o yana çön. ( 465 ) Gün var-iken tavarun eve getür. ( 7 1 ) - Günine göre kürkin gey. ( 1 02 ) Güzel kanda-y-ısa gavgasuz olmaz. ( 8 8 ) H a ördek h a değirmen ikisi dahı suda yürür. (434) Haber, didüklerince olmaz . (1 72) Haberi virenden alan uslu gerek. ( 1 6 6 ) - Haberün toğrusın oğlandan al. ( 48) Hak söz ağudan acıdur. (423 ) --- Hamamda bir tas suyı bilmeyen hamamı başına yıkarsan bilmez . ( 1 5 6 ) - Hammam senden almadan sen hammarndan al çık. ( 6 2 5 ) Hasta sağlığınca hekim kapuya gelür. ( 2 1 2 ) Hatib, kılıç gibi bir kez gerek olur. ( 469) Hatun ele giricek kalayığı (halayığı) hoş görmek gerek. ( 1 84 ) Hayır san işüne hayır gele başuna. ( 43 ) Helüksüz dıvar olmaz. ( 2 6 5 ) Her inişün yokuşı vardur. ( 1 20) - - Her kimün bağı var yüreğinde tağı var. ( 1 8 0 ) Her kişi kendü aybını gözedür. ( 1 16 ) Her kişi kendü çöreğine köz eşer. (266) Her kişinün ağacı tağda bellüdür. (603) Her nesnenün erkanı vardur oduna gidenün urganı vardur. ( 447 ) Her yumrı koz olmaz. ( 46 ) Her ziyan bir öğüt olur. ( 1 96 ) Hiç üzüm yokdur ki götünde çöpi olmaya. ( 5 32) Hiçden yok yiğdür. (484) Horosça aklun yok mı vaktında ötes'in. (520) -

-

--

--

-

-- -

---

--

--

-

- -

- -

--

-

---

- -

-

283 284 285 286

-- -

287 288

-

289 2 90 291

--

-

--

-

--

- -

-- - -

- 199 -

2 92 293 2 94 295 296 297 298 299 300 301

-

-

·-

- -

- -

--

- -

-

- -

- --

302

303

304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 3 14 315 316 317 318 319

-

-

(Vahdete eremeyen gerçek aşkı bulamaz, anla­ mında olup tasavvufla ilgili bir sözdür. ) İkiyi bir alma, yiğit diyüb karı alma. ( 25 1 ) ( İ kiyi bir diye alma, güçlü kuvvetli deyip yaşlt kadınla evlenme. )

-- -

-- -

-

-

---

-

- -

-

---

-

Horoş (s) çok alıcak sabah bulınmaz. ( 53 6 ) Horyatdan savaş kopar. (673) Huyın bilmedüğün tavarun ardına tolanma._ (632) Isıran i t diş göstermez. ( 590) Issıdan korkan suyı üfürür içer. ( 3 5 9 ) İ den bulur, inleyen ölür. ( 3 3 ) İgen açılma sovuk geçer. (473 ) İ ki çetük bir arslana tabdur. (43 1 ) İ ki kardaş savaşmış e bleh ana inanmış. ( 247 ) İ ki karpuz koltuğa sı ğmaz. ( 5 7 7 ) İ ki sanan iletmez ışkı başa. ( 55 1 )

-

--

--

--

-

-- -

--

- -

İl atduğı taş ırak gider. (382) İ l gezen ilce bilür. ( 420 ) İ l göz i mehekdür. ( 475) İ l içün ağlayan göz çıksun. (207) İ l ilden ayruksı olmaz töresi ayruk olur. ( 2 9 2 ) İ l-ile gelen vurgun düğün bayra.mdur. ( 383 ) İ l, kuyruk yağıdur, yey igö r . ( 3 6 5 ) İ l önüne kimse turmaz. ( 3 1 2 ) İ le sen sarınca i l sana sorsun. (235 ) İ le uyan eşlerin başar. (206) İ:lk uran okcı son vuran bokcı. (695) İ llet-ile dirilen mihnet-ile can virür. ( 1 23 ) İ lleti illet bil urgan:a un koymışlar. ( 1 99 ) Üm ehli cahili yola getürür. ( 6 1 2 ) İ lün ağzı faldur ne dirse olur. ( 2 5 7 ) İmam osurıcak cema'ata sıçmak görinür. ( 694)

- 200 -

320

-

32 1

.

322

323 324

·

·

.

325 326 327 328 329 330 33 1 332 333 -

-

-

·-

-

--

334 335



-

336 337 338 339

--

İn dinlen, bin dinlen. ( 3 3 0 ) ( At üzerine söylenmiş bir atasözüdür. ) İnce kız tonanınca yağın kız ere varmış. ( 2 6 9 ) ( İ nce, narin kız evlenmek üzere hazırlanıncaya kadar kaba saba kız kocaya varmış olur. ) İp kuşaklunun sulhın kur kuşaklu bozamaz. (462) (Bu atasözünde ip kuşaklu sözü ile halk anlatıl­ maktadır. Kur kuşaklu olan da o halkın beyi, yöneticisidir. Halkın sağladığı barışı, yöneticisi bozamaz, anlamında olup halk tari:tfından sağla­ nan barışı, değerli ve sağlam bir barış olarak gösteren bir atasözüdür. ) İrkele arsıan arslan, dişi arslan arslan değül mi ? (43 2 ) İrtelci dane pirinçden bugünki bulamaç yiğdür. (39) İsa içün Musa'yı kınamazlar. ( 2 1 8 ) İssine benzemeyen uğurluk (uğruluk) . (638) İsüz eve it buyruk. ( 523 ) İ ş başarana baş ururlar. ( 500) İ şeği issi didüği yire bağla. ( 2 3 3 ) İşeği tımarZayan osuruğına katlanur. ( 6 7 2 ) İşeğinden çulı yiğ. (666 ) İşeğün berk bağla andan Tanrı'ya ısma.rla. ( 3 9 3 ) İ şek ata eytmiş yokuşda sen bana küy, inişde ben sana küyem. (570) İşek atan (atın) ne yoldaşı, yohsul bayın ne kardaşı. ( 605 ) İşin yoğ-ısa evüne direk ur. ( 575 ) İ t a ğzın kemik tutar. ( 2 1 4) İt bokı keferede yaradı ol dahı bulunmadı. (671 ) İ t değdiğiyle deniz murdar olmaz. (657) İ t dişi tonuz derisine. (670)

- 201

340 34 1 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353

-

-

-

- ·

-- -

- -

---

-

--

-

-

-

·

-

- -

---

İt etmekden kaçmaz. ( 402 ) İt üni gö ğ e a ğmaz. ( 668) İti an ağacı yanuna ko. ( 2 1 3 ) İti bir kez ur ölsün bir dahı vur dirülsün. ( 2 1 5 ) İtin aksayısı gelicek karıvana uyar. ( 6 2 3 ) İtün issi var-ısa tavşanun dahı Tanrısı vardur. (25) İven kız ere varmaz varsa dahı baht bulmaz. ( 18) Kadı etmeğin karınca yimez . ( 2 1 7 ) Kadıya yalnuz giren sakalın sığayıb çıkar. ( 3 5 0 ) Kalb (p) kazanur kaltaban gönenür. ( 2 7 5 ) Kalem cömerd olur ni dilerse yazar. ( 1 5 1 ) Kalendüre kış olur dimişler ditremeğe turmışuz dimiş. ( 2 7 0 ) Kalkan, kaza savar; götürmek gerek. ( 2 7 6 ) Kamu kuşlar uçar nesne yok bıldırcın uçdı elver­ didür. (80)

(Bütün kuşlar uçar da kimse bir şey demez, bıldırcın uçunca yetişir denir. ) 354 355 356 357 358 359

-

-- -

- --

-

--

---

Kanglı çökicek yol gösterici çok olur. ( 47 ) Kanı kan-ıla yuzarlar (yumazlar ?) kanı su-y-ıla yurlar. (262) Kaplan bigi buludla talaşma. (535) Kar anun-uçun yağar ki ayak üşede. ( 6 1 ) Kar susalık kandurmaz. ( 3 6 8 ) Karı bağla yanın a l ağla. ( 5 6 0 ) ( Karaya al bağla, geç karşısına ağla . )

3 60 - - Ka.rı (yı) yiğit iden tondur. ( 438) 361 Karıncaya dahı merdane yok. ( 1 0 ) 362 Karındaşı olmayan garib olur. ( 5 9 6 ) 363 Karışık, kaza savar. ( 1 1 4 ) (Harman zamanı fakiriere verilen arpa v e buğ- -

---

- --

- 202 -

364 365 366 3 67

-

368 369 370

--

37 1

- ··

372

·---

3 73

·

374 375 376

377 378 379

380

-

-

-

·

-- --

--

day karışımı (karışık) , tıpkı sadaka gibi insanın başına gelecek olan kaza ve belayı savar, defe­ der. ) Kartaştan karın yakın. ( 5 8 7 ) Karvansamy-ıla hamam il evidür. ( 1 5 7 ) Kaşa.ğuyı al ahura gir yağır at bellüdür. ( 36 1 ) Kaşuğ-ıla aş virüb sapu-y - ıla gözin çıkarma. (47 1 ) Katı yürürsem kaza bana yiter. (408) Kavırga karın toyurmaz. ( 3 6 9 ) Kavm duşmanlığı düşvar olur. ( 5 6 ) Kaza görüni gelmez karı yüğülüb ölmez. (525) (Yazmada yüğülüb diye yazılı kelimenin bükü­ lüb (beli bükülüp ) olması gerekir. ) İ zbudak da bükülüb okumuştur. ) Kazan kazan kazana vir artuğın kazmaya. ( 5 5 5 ) (Kazandığını kendin yeyip içeceğine harca, kala­ nını mezar kazıcıya ver. Bu açıklamayı V. İ zbu­ dak'tan aktardık. ) Keçiye bıçak çalıcak oğlak bucakda osurur. ( 6 14) (Söz, yazınada b u okuyuşa uygun olarak kayıt­ lıdır. V. İ zbudak sehven "Keçiye bıçak çalıcak oğ­ lakda bucak osurur" diye okumuştur. ) Keçiye canı kayusu kasaba yağ kayusı. ( 245) Kedinün ıısluluğı sıçan görincedür. ( 2 1 6 ) Kedinün yüğrüği samanlığa dek. (400) ( Kedinin gideceği s amanlığa kadardır. Bir kaba­ hatı olan kedi ancak samanlığa kadar kaçar, orada yakayı ele verir. ) Kendü düşen ağlamaz . ( 3 7 ) Kesernedüğün eli ö p başuna ko . ( 6 2 ) Kesilen baş girü bitmez. (364) (Kesilen baş , yerine gelmez. ) Kınadan gayrı nesne yağ götürmez. ( 3 7 2 ) -- 203

--

Kış kış gerek yaz yaz. ( 1 6 0 ) Kızı vir köpri kes. ( 5 94 ) Kızıl tiz salar. (200 ) · Kızıl olsa buğday al a.vrat ölse kız al. ( 5 5 6 ) ( Pahalılık olursa yiyecek sıkıntısı çekmernek için buğday al, karın ölürse yeniden evlenince kızla evlen. ) 385 Kızlıkda bol