Siyah Sancak - Kod Adı: 96 Saat: Türkiye'nin İşgal Planı : Türkiye'nin İşgal Planı [1 ed.]
 9786055642877

Table of contents :
SİYAH SANCAK
BAŞLARKEN
İÇİNDEKİLER
1. BÖLÜM (Hedef İşgal)
Sanki Tiyatro Oyunu
1. Perde
Türkiye’yi “Metal Fırtına”ya Hazırlamak
Kod Adı: 96 Saat
Türkiye Parçalanacak!
Ankara’nın Bombalanması
Şimdi Politika Üretme Zamanı
Hedef: Petrol ve Doğalgaz
Suriye Sorumluluk Yasası
Evanjelizm Nedir?
Evanjelizm’e İnanan Müslümanlar
Evanjelistlerin Yarışı ve İslâm
Türkiye’nin Zayıf Düşürülmesi
Eşref Bitlis Neden Öldürüldü
TSK Karşısına Polis Çıkarma
Gladiocu Subaylar Tasfiyesi
Gizli Anlaşma
TSK Saf Dışı Edilecek
Çuvalı Geçirten Komutandan Madalya
HSYK'ya Şikâyet
Suikastla İlgili Araştırma Yapılmamış
Belgeleri Albay Teslim Etti
Devlet Sırrı Taşıyan Belgeler
Rumlar Neye Hazırlanıyor?
ABD Petrol Şirketinin Ne İşi Var?
2. BÖLÜM –(15 Temmuz Kanlı Darbe)
Nerede Sizin İstihbaratınız?
Darbe Girişiminin Planlanması
İlk Hedef ÖKK
Naklen Darbe Girişimi
Köpekler Benimle Olacak
Şahin ve Aslan Vurdu
Şehirlerde İt Dalaşı
Erdoğan’ın Uçağı
Helikopter “Düşman Unsur” Vurun!
Generaller Komandolara Katıldı
Halef Seleflerin Rolü
Komutana Rağmen Görev Verildi
Hedef Komutan
Yıl 2004
Darbe İhbarı Var
Komutanlar Düğüne Neden Gitti?
Tüm Emirler Whatsapp Üzerinden
Tasfiye Edildik
FETÖ ve PKK'nın Anlaşması
Ejder Timi’nin Gizli Görevi
Son Emir, İlk Kurşun
Şehit Halisdemir’in Hikâyesi
O Artık Tüm Türkiye'nin Evladı
Bu İş Sabaha Biter
Tek Kurşunla Şehit Oluyor
Ordumuza Sahip Çıkalım
İmamların Öcü
3.BÖLÜM- (Şah ve Mat)
Putin Şah-Mat Yaptı
Gölge CIA Neyin Peşindeydi?
Sis Perdesini Wikileaks Araladı
CIA'nın Gölge Kuruluşu
İslam Karşıtı ve İsrail Yanlısı
CIA Erdoğan'ı Alıp İğne Yapacaktı. Sonra?
Türkiye'yi İşgal Edeceklerdi
Güvenli Bölgeler Oluşturacaklardı
Kumpasla Emekli Edilen Orgeneral
Uzun Hazırlık Dönemi
Çalınmış Makamlar
Zayıf Bir TSK Gerekiyor
Örgüt, Şüphelileri Öldürebilir
Olağanüstü Terfi Ettiler
Opus Dei (Tanrı'nın Eseri)
Dinler Arası Diyalog
Beyaz Masonlar
Beyin Yıkama Yöntemi
Scientology Örgütü
Peygamberliğe Uzanan Yol
Ünlüler Merkezi
Kurnaz, Acımasız ve Paranoyak
Daha Çok Para Kazanın
Scientology ABD Dışında Ne Yapıyor?
Beyin Yıkama
Müslüman-Hıristiyan Diyalogu
Sahte Dini Liderler Yaratmak
Hedef TSK
4. BÖLÜM- (Fethullah Gülen ve Paralel Yapı)
Fethullah Büyük Sırrı Nedir!
Takiyye Üstadı Gülen
Tarihi Mektup
Gülen'in Papa'ya Yazdığı Mektup
1971’de İlk Sanık
İstihbarat Örgütü Kurdu
Seyit mi Şerif mi?
Her Yol Mubah
Cemaatin Hiyerarşik Yapısı
Paraleli Ürküten Rapor
Küresel Örgüt Suçlaması
Gülen Örgüt Lideri
Telkin Ve Güven
Yanlış Yapanı Aforoz Ediyor
Gülen'in Özel Kasası Var
Fethullah Arşı
Kaçanın Hoca'sı Ağlamaz!
MİT İmamı Güney Afrika'da
5. BÖLÜM – ( Hedefteki ÖKK, PÖH, JÖH, MİT)
Polis Özel Harekât
Bordo Bereliler?
Özellikleri
Güven Atışı?
Özel Harekât Sözleri
Hedefteki Teşkilat MİT
Fidan Müsteşar Oluyor
Eski İstihbaratçılar Konuşuyor
MİT’e Operasyon Başlatıldı
İşte O Belgeler
Savcı, Büyük Operasyonu Bozdu
Ana Hedef Karayılan’dı
MİT ve Fenerbahçe İlişkisi
MİT’çilere Yakalama Kararı
Koordinasyon Eksikliği Var
MİT - Cemaat Kavgası mı?
Vali’den MİT’e Suçlama
Dünyada Örneği Yok
MİT'çiler Deşifre Oldu
Adli Tıp'ta Operasyon
Öldürme Teknolojileri
Paralel Devlet ve Fidan
MİT’e Kurulan Tuzak
Büyük Oyun Bozuldu
Afrodit Operasyonu
Türk Echelon’u
Kaynaklar

Citation preview

ALİ KUZU

SİYAH SANCAK Türkiye’nin İşgal Planı

KOD ADI: 96 SAAT

B‹LGE KARINCA

Siyah Sancak Türkiye’nin İşgal Planı - Kod Adı: 96 Saat Ali Kuzu ISBN: 978-605-5642-87-7 Yayın No. 320 1. Baskı: İstanbul, Ağustos 2016 Yayın Yönetmeni: Lâtif U€urd›kan Yayın Koordinatörü: Murat Kaynak Diziyi Yöneten: Fırat Kartal Redaksiyon: Ebru Güçlü Kapak Grafik ve İç Tasarım: Sevda U€urd›kan Baskı ve Cilt: Lord Matbaası Sertifika No. 22858

© Bu eserin tüm yayın hakları Bilge Karınca Yayınları’na aittir. Yayıncıdan yazılı izin alınmadan bu kitap sesli, görüntülü, çizim, internet, sanal ortam vb. yollarla kısmen ya da tamamen çoğaltılamaz, kullanılamaz.

Bilge Karınca Yayınları Ankara Caddesi, Cağaloğlu Yokuşu Evren Çarşısı No. 17/6 Cağaloğlu/ ‹STANBUL Tel.: (0) 212 522 42 49 www.bilgekarincayayinlari.com [email protected]

BAŞLARKEN

Küçük Asya olarak tabir ettikleri Anadolu toprakları ile Avrasya coğrafyası ve Ortadoğu Bölgesi’ni ele geçirme hevesinde bulunan Küresel emperyalist güçler Haçlı Seferleri ile başlattıkları saldırılarını aradan geçen asırlara rağmen bitirmemişlerdir. Türklüğü ve İslamiyet’i dünya üzerinden silmeye çalışan bu güçlerin önlerindeki tek engel Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Bu engeli Çanakkale’de kaldırmaya çalıştılar ağır bir şamar yediler. Sevr antlaşması adı altında Anadolu’yu İşgal ettiler. Kendilerine göre bölgelere ayırdılar. Ne yazık ki oturma iznini! Alamadılar. Yanlarında getirdikleri kiracıları, Ege’nin mavi sularında yüzme dersleri aldılar. İlerleyen yıllarda; yenilen pehlivan güreşe doymaz misali, önce Anadolu topraklarında etnik isyanlar çıkarttılar. Yine tuş oldular. Bu sefer de Alevi- Sünni adı altında mezhep savaşları çıkarmaya çalıştılar. Yetmedi Türk gençliğini sağ-sol diye bölmek istediler. O da yetmedi ‘Bizim çocuklar’ adı altında darbelere giriştiler. Tabi bu plânlarını uygulamaya koyarken, hep içimizdeki hainleri kullandılar. Bu topraklar sayısız kahramanlıklara sahne olmuştur. Türk Milleti’nin bünyesinden sayısız kahraman çıkmıştır. Dünya var oldukça da bu kahramanlar çıkacaktır. Ancak bu topraklar kahramanlardan çok hainler görmüştür. Bu hainleri görmeye de devam edecektir. Ancak Türkiye Cumhuriyeti Devleti bu küresel güçlerin plânları ve hevesleri karşısında bir set olarak durmaktadır. Yeni bir dünya düzeni peşinde olan küresel emperyalist güçler bu seti yıkmak, parçalamak istemektedirler. Küresel emperyalist güçler bu hedeflerinden asla vazgeçmemişler ve de vazgeçmeyeceklerdir. İşte; Siyah Sancak- Kod adı: 96 Saat “Türkiye’nin İşgal Plânı” adı altında yazdığımız bu kitabımızda, içimizdeki hain işbirlikçilerle

birlikte İkinci Sevr plânıyla Türkiye’yi işgal edip parçalamaya çalışan küresel “Güçler”in oyunlarını ve onların bu oyunlarını bozan kahramanlarımızı öğreneceksiniz. Bu kitabı okurken her sayfanın başında şunu aklınızdan çıkarmayın: Hedef, Türkiye’nin işgal edilip parçalanması senaryosudur…

İÇİNDEKİLER

Başlarken..................................................................................3 1. BÖLÜM (Hedef İşgal)........................................................13 Sanki Tiyatro Oyunu ..............................................................15 1. Perde ...................................................................................15 Türkiye’yi “Metal Fırtına”ya Hazırlamak ..............................17 Türk Savaş Gemisi Vuruldu ...................................................20 Kod Adı: 96 Saat ....................................................................23 ABD’nin İstanbul’u İşgal Planları..........................................24 50 Yıllık Bir Plan....................................................................26 Hedef Türkiye’nin Güneydoğusu ...........................................27 Türkiye Parçalanacak! ............................................................30 Evanjelizm’in Türk Düşmanlığı .............................................33 Türkiye’yi Tehdit Ediyorlar ....................................................36 Sözde Türkiye’nin Dostları! ...................................................41 Ankara’nın Bombalanması .....................................................43 Böl-Parçala-Yut ......................................................................44 Şimdi Politika Üretme Zamanı ...............................................46 Psikolojik Savaş......................................................................47 Hedef: Petrol ve Doğalgaz......................................................49 Kehanet ve Politika.................................................................53 Büyük Orta Doğu Projesi .......................................................57 Suriye Sorumluluk Yasası.......................................................57 Ortak Düşman; İslam..............................................................59 Sisteminin Yeniden Kurulması ...............................................63 Evanjelizm Nedir? ..................................................................65

Evanjelizm’e İnanan Müslümanlar.........................................66 Hz. İsa’yı Paylaşmak ..............................................................69 Evangelistler Kimdir?.............................................................71 Bush Mesih mi? ......................................................................73 Deli ve Fanatik........................................................................76 Evanjelistlerin Yarışı ve İslâm ................................................76 Türkiye’nin Zayıf Düşürülmesi ..............................................79 ABD’nin TSK Düşmanlığı .....................................................80 ABD’nin ÖKK Rahatsızlığı....................................................80 Eşref Bitlis Neden Öldürüldü .................................................81 Gazi Olaylarını Kim Tertipledi...............................................82 TSK Karşısına Polis Çıkarma.................................................83 Gladiocu Subaylar Tasfiyesi ...................................................84 Türkiye’yi İşgal Planı .............................................................84 Gizli Anlaşma .........................................................................85 Beş Genelkurmay Başkanı......................................................86 TSK Saf Dışı Edilecek............................................................86 Çuvalı Geçirten Komutandan Madalya ..................................87 Yarım Asırlık Devlet Sırrı ......................................................89 HSYK'ya Şikâyet ....................................................................89 Genelkurmay Tutanakları .......................................................91 Suikastla İlgili Araştırma Yapılmamış....................................93 Kopyaları Çıkartıldı ................................................................94 Belgeleri Albay Teslim Etti ....................................................95 Devlet Sırrı Taşıyan Belgeler .................................................96 Para Transferleri .....................................................................98 Rumlar Neye Hazırlanıyor? ..................................................101 ABD Petrol Şirketinin Ne İşi Var?........................................101 2. BÖLÜM –(15 Temmuz Kanlı Darbe)...............................103 Nerede Sizin İstihbaratınız?..................................................105

Darbe Girişiminin Planlanması.............................................105 Akıncı Üssü’nde Toplantı .....................................................106 Mermili Mesaj ......................................................................107 Kimseye Söyleme .................................................................108 İncirlik Üssü..........................................................................109 İlk Hedef ÖKK .....................................................................109 Masada Marmaris Planları....................................................110 Naklen Darbe Girişimi..........................................................110 Gerçek Planın Adı: Pars........................................................111 Köpekler Benimle Olacak.....................................................112 Uçuş Planı Saat 12.00'de Geldi .............................................113 Efkan Ala’nın Uçağını Malatya’ya İndirin ...........................115 Şahin ve Aslan Vurdu ...........................................................117 Şehirlerde İt Dalaşı ...............................................................118 Silah Yüklü Kargolar ............................................................118 Erdoğan’ın Uçağı..................................................................119 Darbenin Kırılma Noktası.....................................................120 Helikopter “Düşman Unsur” Vurun! ....................................121 Siyah Sancak Timleri............................................................122 Gemiler Harekete Geçti ........................................................125 Generaller Komandolara Katıldı...........................................126 Ürkütücü Subay Kim? ..........................................................129 Halef Seleflerin Rolü ............................................................130 Komutana Rağmen Görev Verildi.........................................130 Hedef Komutan.....................................................................130 Siyah Sancağın Cemaat Raporu............................................133 Yıl 2004 ................................................................................133 Kalkışmanın İpuçları ............................................................135 Darbe İhbarı Var ...................................................................136 Komutanlar Düğüne Neden Gitti? ........................................137

Tüm Emirler Whatsapp Üzerinden.......................................138 Savaşçıların Hikâyesi............................................................139 Tasfiye Edildik......................................................................140 Sus payı Öcalan ....................................................................143 Dikkat Çeken Sessizlik .........................................................144 FETÖ ve PKK'nın Anlaşması ...............................................145 Siyah Sancağın Şehitleri .......................................................147 Ejder Timi’nin Gizli Görevi .................................................149 Karartma Yapıp Girdiler .......................................................149 Son Emir, İlk Kurşun ............................................................151 Bunun Sonunda Şehâdet Var ................................................152 Karargâha Giremezsiniz .......................................................153 Şehit Halisdemir’in Hikâyesi................................................154 Çobanlık Yaparak Okudu......................................................155 Yardım İstemiyoruz Okul Yaptırın Yeter ..............................155 O Artık Tüm Türkiye'nin Evladı...........................................156 Evinin Bittiğini Göremedi ....................................................156 En Kıdemli Şehit...................................................................157 Bu İş Sabaha Biter ................................................................157 Hainleri Yakalamaya Geldik.................................................158 Tek Kurşunla Şehit Oluyor ...................................................159 Not Defterinden ....................................................................159 Ordumuza Sahip Çıkalım .....................................................160 İmamların Öcü ......................................................................161 3.BÖLÜM- (Şah ve Mat)......................................................165 Putin Şah-Mat Yaptı..............................................................167 Gölge CIA Neyin Peşindeydi?..............................................169 Sabıkalı Kuruluş ...................................................................171 Sis Perdesini Wikileaks Araladı ...........................................171 CIA'nın Gölge Kuruluşu........................................................172

İslam Karşıtı ve İsrail Yanlısı................................................173 Stratfor CIA'ın Arka Bahçesidir ............................................174 Amaçları Erdoğan'ı Yakalatmak ...........................................176 CIA Erdoğan'ı Alıp İğne Yapacaktı. Sonra? .........................177 Zodyaklarla Öcalan’ı Kaçıracaklardı....................................180 Türkiye'yi İşgal Edeceklerdi .................................................181 İngilizlerden İşgal Planı........................................................182 Güvenli Bölgeler Oluşturacaklardı .......................................183 Kıyma Makinesi....................................................................184 Kumpasla Emekli Edilen Orgeneral .....................................187 TSK 8-10 Yılda Toparlanamaz.............................................187 Türk Pilotları Hain Olamaz ..................................................188 Uzun Hazırlık Dönemi..........................................................188 Pilotların İstifa İhtimali.........................................................189 Çalınmış Makamlar ..............................................................189 Zayıf Bir TSK Gerekiyor ......................................................190 Komuta Kademesi Hatalı......................................................191 Örgüt, Şüphelileri Öldürebilir...............................................193 Suikastçılara Ödül.................................................................194 Olağanüstü Terfi Ettiler ........................................................195 Paralel Yapı Evanjelisttir ......................................................197 Uluslararası Tarikat Modeli ..................................................199 Opus Dei (Tanrı'nın Eseri) ....................................................201 Dinler Arası Diyalog.............................................................203 Beyaz Masonlar ....................................................................206 Beyin Yıkama Yöntemi ........................................................206 Scientology Örgütü...............................................................209 Peygamberliğe Uzanan Yol...................................................210 Ünlüler Merkezi....................................................................211 Kurnaz, Acımasız ve Paranoyak ...........................................211

Daha Çok Para Kazanın........................................................214 Mutluluk Yolu Vakfı .............................................................215 Ünlülere Şantaj Yapıldı mı?..................................................215 Scientology ABD Dışında Ne Yapıyor? ...............................216 Beyin Yıkama .......................................................................218 Vatikan’ın Gizli Raporu........................................................218 Müslüman-Hıristiyan Diyalogu ............................................219 İslam'ın Protestanlaştırılması ................................................221 Sahte Dini Liderler Yaratmak ...............................................223 Hedef TSK ............................................................................225 4. BÖLÜM- (Fethullah Gülen ve Paralel Yapı)...................227 Fethullah Büyük Sırrı Nedir! ................................................229 CIA’nın Küresel Ajanı..........................................................235 Takiyye Üstadı Gülen ...........................................................235 ABD Dışişleri’nin Raporu ....................................................236 Fettullah Gülen Gizli Kardinal mi? ......................................241 Papa’nın Gizli Kardinalleri...................................................242 Tarihi Mektup .......................................................................247 Gülen'in Papa'ya Yazdığı Mektup.........................................253 İngiliz Kültürüne Katkı Ödülü..............................................257 1971’de İlk Sanık..................................................................259 Devletle Çatışma ve Uyum ...................................................259 Orduyla Hep Sorunlu............................................................260 İdeolojik Değerlendirme Raporu ..........................................263 Gerekirse Kişiler Feda Edilir ................................................263 İstihbarat Örgütü Kurdu........................................................264 1999'da Örgüt Tespiti ............................................................265 İki Medreseden Birden Kovuldu...........................................265 Seyit mi Şerif mi? .................................................................266 Paralel Devlet Fitnedir..........................................................266 Takiye Sanatının Dansözlerinden .........................................267 Her Yol Mubah .....................................................................267 Cemaatin Hiyerarşik Yapısı ..................................................268 Paraleli Ürküten Rapor .........................................................273 Küresel Örgüt Suçlaması ......................................................273

Gülen Örgüt Lideri ...............................................................274 Örgütlenme Yapısı ................................................................274 Böyle Rapor Olur muymuş? .................................................275 13 Basamaklı Örgüt Piramidi ...............................................277 Öğrencilere ‘Işık Evleri’ Tuzağı ...........................................278 Telkin Ve Güven ...................................................................279 Fethullah Usulü Sigortacılık .................................................280 Hocanın Okulları ..................................................................281 Yanlış Yapanı Aforoz Ediyor ................................................281 Şeytan Üçgeni.......................................................................283 Gülen'in Özel Kasası Var .....................................................284 Vali Konforu .........................................................................285 Vitrindeki İsimler..................................................................285 Fethullah Arşı .......................................................................286 Kaçanın Hoca'sı Ağlamaz!....................................................287 MİT İmamı Güney Afrika'da ................................................287 5. BÖLÜM – ( Hedefteki ÖKK, PÖH, JÖH, MİT) ..............291 Polis Özel Harekât ................................................................293 Bordo Bereliler? ...................................................................295 Özellikleri .............................................................................296 Güven Atışı? .........................................................................297 PKK Mağarasında Bulunan Bir Yazı; ..................................297 Özel Harekât Sözleri.............................................................299 Hedefteki Teşkilat MİT.........................................................303 TİKA’daki Hizmetleri ..........................................................304 Fidan Müsteşar Oluyor .........................................................305 MİT İkiye Bölünmeli ............................................................306 Dış İstihbaratımız Yok ..........................................................307 Eski İstihbaratçılar Konuşuyor .............................................309 MİT’e Operasyon Başlatıldı .................................................311 Oslo'da Ne Konuşulmuştu? ...................................................312 İşte O Belgeler ......................................................................313 MİT Deşifre Edilmek İsteniyor.............................................313 Savcı, Büyük Operasyonu Bozdu .........................................314

Ana Hedef Karayılan’dı........................................................315 Fidan Benim Sır Küpüm.......................................................315 Hedef Fidan Değil, Erdoğan’dı.............................................317 MİT ve Fenerbahçe İlişkisi ...................................................318 Uçak Düştü MİT Suçlandı ....................................................319 MİT’e Saldırılara Devam......................................................321 MİT’çilere Yakalama Kararı.................................................322 Kardeş Mustafa Açıklaması..................................................323 MİT 10 Yıl Geriye Gider ......................................................324 Koordinasyon Eksikliği Var..................................................325 MİT, KCK'nın İçine Sızmıştı ................................................326 MİT - Cemaat Kavgası mı? ..................................................327 Erdoğan'ın İfadeye Çağrılması .............................................330 Vali’den MİT’e Suçlama.......................................................352 Devletin Temeline Dinamit Koymak....................................354 Dünyada Örneği Yok ............................................................337 Eymür; Başbakan Hedef Alındı............................................338 Savcı Görevden Alındı .........................................................341 Yargıtay Yargılamayı Durdurdu............................................342 MİT'çiler Deşifre Oldu .........................................................343 Hayalet İstihbaratçı ...............................................................344 Ajanın Esrarengiz Ölümü .....................................................345 Adli Tıp'ta Operasyon...........................................................347 Kozinoğlu İçin Rapor............................................................348 CIA Ajanı Uyarmış...............................................................350 Öldürme Teknolojileri ..........................................................352 Paralel Devlet ve Fidan.........................................................353 MİT’e Kurulan Tuzak...........................................................354 Büyük Oyun Bozuldu ...........................................................355 Afrodit Operasyonu ..............................................................357 Türk Echelon’u .....................................................................359 Kaynaklar..............................................................................363

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 13

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

1. BÖLÜM Hedef İşgal

13

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 14

14

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 15

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

15

SANKİ TİYATRO OYUNU

Türkiye’de tarihler 15 Temmuz 2016’yı saatler ise 21.00’i gösterdiğinde önce İstanbul ardından da başkent Ankara’da olağan dışı hareketler gözlemleniyordu. Sanki birileri Türk kültür hayatından yavaş, yavaş silinmeye yüz tutmuş ve sonu dram ile bitecek bir tiyatro oyununu sahneye koymuştu. Ücretsiz olan bu oyunun seyircileri ise 78 milyon Türk halkı ile oyunu televizyonlardan canlı, canlı izleyecek olan dünya kamuoyu idi. İşte saatler tam 21.00’i gösterdiğinde sahne ışıkları yandı ve bu tiyatro oyununun ilk bölümü İstanbul’da ‘Perdeee’ dedi. Haydi, sonu dram ile bitecek olan bu tiyatro oyununu beraber izleyelim… 1. Perde Aslında güzel bir dram tiyatrosu sahneye konulmuştu. Oyunun başlangıcı ise şöyleydi; Avrupa ile Asya Kıtası’nı birbirine bağlayan ve İstanbul’un gerdanlığı olarak bilinen Boğaziçi Köprüsü’nün Avrupa yakasından Anadolu yakasına geçiş ayağında trafiğin birkaç askeri araç tarafından kesildiği görüldü. Diğer tarafta ise araç trafiğine açık olan Anadolu yakasını Avrupa yakasına bağlayan şeritte ise her akşam olduğu üzere yoğunluk vardı. Diğer şeridin askeri araçlar tarafından araç trafiğine kesilmesi karşısında kendi kendilerine yorumda bulunan İstanbullular’ın ortak fikirleri Boğaziçi Köprüsü’nde bombalı bir aracın olduğu ve bu yüzden de Askeri araçların tedbir aldığı şeklindeydi. Nitekim o sıralarda canlı yayında olan bazı haber kanalları bile askeri araçların Boğaziçi Köprüsü’nde bulunmasını “bombalı araç varmış. O yüzden tedbir alınmış” diye seyircilerine açıklarken, aslında Türk medyasının ne kadar aciz ve bilgisiz insanlarla dolu olduğunu gözler önüne seriyordu. Daha ilkokul sıralarından itibaren; büyükşehirlerde ve illerde Asayiş ve güvenlik gibi konuların Polis’in görevleri arasında olduğunu,

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 16

16

Ali Kuzu

Polis’in yetersiz kaldığı olağanüstü durumlarda ise Vali’nin emri doğrultusunda Jandarma’dan yardım istenileceğini öğretirler. Bunu ilkokul talebeleri dahi bilirken; konumları gereği yarı yarıya istihbaratçı olan haber sunucularının bunu düşünmemeleri hayli sorgulanması gereken bir durumu ortaya koymaktadır. Bu da daha önceleri çeşitli kitaplarımda ve konferanslarımda dile getirdiğim ve de bizlere lise dönemlerinde öğretilen bir deneyin ne kadar doğru olduğu ortaya çıkıyordu. Bu deney meşhur ‘Kurbağa Deneyi’ idi. Aslında onlarca yıldır, Türk milleti bu kurbağa deneyine tabi tutuluyordu. Neticesi mi? Mal Ortada… Neyse biz sahnemize geri dönelim; Boğaz Köprüsü’nde bunlar yaşanırken, haber kanalları Yeşilköy havaalanı girişinden vatandaşların cep telefonu ile çektiği görüntüleri paylaşmaya başladılar. Yine Askeri araçlar yine giriş çıkışların kesilmesi bir bomba ihbarı da Yeşilköy’de mi var? Soruları sorulurken; esas bomba başkent Ankara’da patladı. Askeri helikopterlerin ve F-16 savaş uçaklarının Ankara semalarında alçak uçuş yaptıkları görüntüleri televizyon ekranlarına düşmeye başladı. Evet, Türkiye’de darbe yapılıyordu. Az kalsın 36 yıl aradan sonra yine gayri meşru bir çocuğumuz oluyordu… Gözünüz aydın Türk medyası, gözünüz aydın istihbarat teşkilatları, gözünüz aydın siyasiler ve gözünüz aydın burnundan kıl aldırmayan bazı çokbilmiş paşalarımız… Gayri meşru bu çocuğun tüm doğum masraflarını her zaman olduğu gibi yine gariban Müslüman – Türk halkına kaskalayacaksınız…

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 17

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

17

…Orduyu imha etmek için mutlaka zabitini mahvetmek, zelil etmek lazımdır. Bunu da teşebbüs ettiler. Bundan sonra milleti koyun sürüsü gibi boğazlamakta mevani ve müşkilat kalmaz… 31.07.1920 Afyon - Mustafa Kemal Atatürk

TÜRKİYE’Yİ “METAL FIRTINA”YA HAZIRLAMAK

Hatırlarsanız bir zamanlar Türkiye’de çok ses getiren bir kitap piyasaya sürülmüştü. Adı Metal Fırtına olan bu kitabın konusu ABD’nin Türkiye’yi işgal etmesiydi. Bu kitap kamuoyunda çok tartışmalara sebep oldu. Günlerce Televizyonlarda tartışıldı. Kitabı yazan yazarlar kimi çevrelerce CIA ajanı olmakla suçlandı, kimi çevrelerde ise yazarlar milliyetçi ilan edildi. Ancak o dönemde bu ‘Metal Fırtına’ kitabına Türk Silahlı Kuvvetleri’nden de ilgi yoğundu. Nitekim TSK’nın bazı birimleri kitapta yazanları ciddiye aldılar ve ABD’nin Türkiye’yi İşgal senaryosuna karşı tedbirler üzerinde çalışmalara başladılar. Bu tedbirler Seferberlik Tetkik Kurulu’nda plan haline getirildi ve bu yeni plan asırlardır TSK ile Türk Devleti’nin sırlarının saklandığı ‘Kozmik Oda’ tabir edilen ve de çok sıkı korunan bölümde yerini aldı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 18

18

Ali Kuzu

Böyle bir planın hazırlandığını öğrenen başta ABD olmak üzere Türkiye üzerinde asırlardır emelleri olan bazı ülkelerin istihbarat teşkilatları hem bu yeni planı hem de asırlık Türk sırlarını ellerine geçirmenin peşine düştüler. ABD’nin işi kolaydı. Yıllardan beri avuçlarının içinde Fethullah vardı. O’nu yıllardır kuluçkaya yatırmışlardı. Kuluçkada meydana getirdiği civcivlerini ise başta Türkiye olmak üzere dünyanın birçok ülkesinde özel olarak hazırlanmış bol vitaminli yemlerle yetiştiriyorlardı. Türkiye’deki civcivler serpilip gelişmişler ve iyicene yetişkin olmuşlardı. Artık onlardan randıman almanın sırası gelmişti. Ve düğmeye basıldı. Hedef Türk Devleti’nin ele geçirilmesiydi. Ancak bunun için öncelikle Devletin sigortası olan TSK’yı yok etmekti. Operasyonlar arka arkaya gelmeye başladı. Ergenekon, Balyoz, Casusluk, Danıştay Baskını ve kamuoyunda ses getirecek çeşitli suikastlar yapıldı. Fethullah Örgütü tarafından TSK terör örgütü Komutanlar ise Terörist ilan edilmeye başlandı. Birçok Komutan, Aydın ve Gazeteci ardı ardına Silivri Cezaevi’ne yollandı. Fethullah örgütünün desteklediği cumhuriyet düşmanı basın ve yazarlar tarafından körüklenen ‘psikolojik cihat’tan sonra şimdi sıra, Türk ordusunun savunma yeteneğinin fiziksel olarak zayıflatılmasına geldi. Esas hedef buydu. TSK’nın tasfiyesi çerçevesinde bu yeni Türk savunma hazırlıkları planının mutlaka ele geçirilmesi gerekiyordu. Bu bağlamda planlanan en son operasyon çerçevesinde, Bülent Arınç’a yönelik sözde suikast iddiaları bahanesiyle ordunun savunma ve seferberlik planlarının ele geçirilmesi ve bu planların ABD’de üslenmiş Fethullah örgütü vasıtasıyla bu ülke istihbaratına iletilmesi gerçekleşecekti. 19 Aralık 2009’da, Bülent Arınç’a suikast iddiasıyla bir albay ve bir binbaşı gözaltına alındı. Olaydan hemen sonra, bir hâkim ve emrindeki polisler soruşturma bahanesiyle Seferberlik Tetkik Kurulu’nun ‘Kozmik Odaları’nda araştırma başlattılar.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 19

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

19

Bu odalarda Türk ordusunun, ülke işgal edildiğinde uygulamaya koyacağı seferberlik ve düşmana karşı direniş planları saklanıyordu. Aramaları yöneten Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi üyesi Kadir Kayan ve ekibi, bu çok gizli planları bir güzel incelediler. Araştırma günlerce sürdü ve yüzlerce sayfa not tutuldu. Ocak 2010 sonu itibarıyla Arınç’a suikast iddiası olayından bir aydan fazla bir süre geçmiş oldu, fakat hiçbir şey bulunamadığı gibi tüm tutuklular salıverildi. Kozmik odalardan da hiçbir şey çıkmadıTürk ordusunun savunma planları haricinde tabii… Zaten amaç da buydu, bu gizli planlar, birkaç yıl önce kamuoyunda büyük yankı getiren “Metal Fırtına” kitabındaki Türkiye’nin ABD tarafından işgali senaryosu temel alınarak güncellenmiş, böyle korkunç bir durumda Türkiye’nin ezici bir askeri güç karşısında kendini nasıl savunacağı ayrıntılı bir biçimde tasarlanmıştı. Kozmik odaları araştıran hâkim Kayan, daha önce Fethullah Hoca’ya “laiklik karşıtı faaliyet” iddiasıyla açılan davada Fethullah’ı beraat ettirmişti. İşte Kozmik Oda aramasının ardından İstihbarat çevreleri, kozmik planların Fethullah’ın hâkimi eliyle alınıp, ABD’deki cemaat liderliğine aktarıldığını ve buradan da ABD istihbaratına ulaştırıldığını ifade ediyorlardı. Böylece, TSK’nin ‘Metal Fırtına’ benzeri bir işgal ve istila hareketine karşı güncelleştirilmiş planlarının tümü düşman eline geçmişti. Ancak Genelkurmay da bu planların gizliliklerini yitirdiği gerekçesiyle iptal edildiklerini açıkladı. Yine de, bu planların ele geçirilmesinin, Türk ordusunun seferberlik ‘modus operandi’sinin, yani hareket tarzları ve opsiyonlarının, öğrenilmesi açısından değer taşıyordu. Yani bir anlamda, Türkiye’yi işgal edecek olanlar, TSK’nin seferberlik ve savunma planlarını hazırlarken hangi faktörleri göz önüne aldığı, hangi opsiyonları geliştirdiği, hangi fikirleri yürüttüğü gibi değerli bilgileri elde etmiş oluyorlar. Kozmik planların çalınmasına ek olarak, medyada sahte darbe planı haberi patlaması yaşanıyordu. Aslında TSK’ye karşı ilan edilen bu psikolojik cihadın amacı, ordunun Türk halkı gözündeki itibarını sarsmak ve bu yolla anayasayı değiştirerek bir İslam diktatörlüğü

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 20

20

Ali Kuzu

tesis edilmesi ve ardından Türkiye’yi üç ayrı bölgeye ayırarak yıllardır ağızlarında sakız olan Türk Federe Devleti’ni oluşturmak…

Türk Savaş Gemisi Vuruldu Bulunduğu bölgenin stratejik durumu ve 1400 yıldır İslam’ın sancaktarlığını yapan Türkiye Cumhuriyeti, Küresel Güçler tarafından sürekli bir biçimde Türk-İran savaşı’na hazırlanmak istendi. Bu arada Türk dış politikasının istenmeyen yönlere sapması da engelleniyordu. Türkiye İran’la savaşmak yerine Boşnaklara askeri müdahale ile yardım etmeyi düşündüğünde ilginç bir “uyarı” aldı: Muavenet Gemisi, Amerikan donanmasına bağlı Saratoga savaş gemisi tarafından vuruldu. Amerikalılar resmi açıklamalarında olayın bir kaza olduğunu söylediler, oysa teknik olarak bu mümkün değildi. Dönemin Genel Kurmay Başkanı Doğan Güreş “olayın kaza olduğuna inanmak güç” demişti. Zaten Saratoga ilginç bir gemiydi. Geçmişi de benzeri sabıkalarla doluydu; Muavenet, Saratoga’dan nasibini alan ilk kurban değildi. Saratoga’ya bir “ihtar gemisi” demek abartma değildi. Saratoga’nın ilginç bir özelliği daha vardı: ABD’deki “Yahudi Askerler Sosyal Yardımlaşma Derneği” başkanı haham David Lapp’ın, 5 Eylül 1990 tarihli Şalom’da bildirdiğine göre, Saratoga’da görevli denizciler arasında çok sayıda yüksek rütbeli Evanjelist subay vardı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 21

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

21

Kaza süslü uyarı eylemlerinden bir başkası Eşref Bitlis’in uçağının düşmesiydi. Kaza nedeni olarak ileri sürülen komik iddialar hala zihinlerde Bir başka “uyarı eylemi” ise Türk uçaklarının Kuzey Irak’ta gerçekleştirdiği sınır ötesi hareket sırasında meydana geldi. Ancak bu kez Amerikalılar bir hata yapmışlar, Türk helikopteri sandıkları kendi helikopterlerini düşürmüşlerdi. Mümtaz Soysal’ın deyişiyle “trajikomik” bir durum olan bu “kaza”yla ilgili olarak Türk pilotlar önemli açıklamalar yaptılar: PKK’nın Şive ve Mezi kamplarına düzenlenen hava indirme operasyonlarına katılan Türk pilotların hemen hepsi ABD’nin, iki helikopteri Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait olduğunu sanarak düşürdük lerini savundular. Çekiç Güç’e ateş püsküren Türk pilotlar, iddialarını geçmişte yaşadıkları tecrübelere dayandırdılar. Pilotlarımız, Çekiç Güç’e bağlı Amerikan uçaklarının birçok kez bölgede keşif veya bombardımana katılan Türk uçak ve helikopterlerine engelleme yaptıklarını ve birkaç kez düşme tehlikesiyle burun buruna geldiklerini kaydettiler. Bu tehlikeyle zaman, zaman yüz yüze kaldığını söyleyen bir Skorsky pilotu, ‘şimdiye kadar Çekiç Güç’ün bizim üzerimizdeki baskısı kamuoyuna yansımadı. Hep sustuk. Ancak bu son olay sabrımızı taşırdı’ diyerek tepkisini dile getirdi. Pilotlarımız, Kuzey Irak’taki PKK kamplarına ilk kez bu kadar büyük çapta hava indirme operasyonlarının yapıldığı sırada olayın meydana gelmesine de dikkat çekiyorlar. Mezi kampına yapılan hava bombardımanına katılan bir F-5 pilotu ise şu değerlendirmeyi yaptı: “Çekiç Güç helikopterlerini bence Türk helikopteri sandılar ve vurdular. Amaçları bize gözdağı vermek ve sınır ötesi operasyonlardaki etkinliğimizi azaltmaktı.” Kısacası Türkiye ABD’de ki Evanjelist Siyonistler tarafından dış politika alanında yönlendirilmek isteniyordu. Türkiye İran’la çatışmak gibi bazı “yapması gereken” işlere yöneltiliyor ve “yapmaması gereken” işlere yöneldiğinde ise “Amerikan usulü” uyarılıyordu. Somali’ye asker yollamak gibi mantıksız bir eylemin yapılması da hep bu günlere rastladı. “İnsani yardım” hikâyesine Türk Dışişle-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 22

22

Ali Kuzu

rinin inandığını düşünemeyeceğimize göre, “Türk Dışişleri bunu yapmaya zorunlu tutuldu” desek yersiz olmaz sanırız. Evanjelik basın ise Somali konusunda Washington’dan yayın yapan gazetelerden farklı bir çizgi izlemeyerek tam bağımlı yayın politikasını sürdürdü.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 23

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

23

KOD ADI: 96 SAAT

ABD’nin Türkiye’yi nasıl işgal etmek istediğiyle ilgili bir dosya var elimizde. Dosyamızın adı: 96 Saat. Hadi dosyanın detaylarına bakalım. ABD Kaliforniya Nevada Çölü’nde 24 Temmuz- 15 Ağustos 2002 tarihleri arasında gerçekleşen ve 13.500 Amerikan askerinin katıldığı “Millenium-Challenge 2002” adlı askeri tatbikatı çok daha farklı bir önem ve anlam kazanmaktadır. Çünkü tatbikatın senaryosu, Ankara’da yapıldığı dönemde ciddî bir tepki uyandırmıştı. Senaryoya göre, Amerikan Ordusu, ağır bir depremden sonra ordunun yönetime el koyduğu deniz aşırı bir ülkeye müdahale edecektir. Ordunun müdahalesi sonrasında, uluslararası bir mahkeme bu ülkenin taraf olduğu sınır ihtilâfında bu ülkenin aleyhinde bir karar alacaktır. ABD de BM’nin bu ülkeye yaptırım uygulaması için Güvenlik Konseyi’nden karar çıkaracaktır. Bunun üzerine anılan ülkedeki askeri yönetim seferberlik ilân edecektir. ABD Ordusu, bu ülkenin 96 saat olan seferberlik süresi (Türkiye’nin seferberlik süresi 96 saattir) sona ermeden önce ülkeye hava saldırısı başlatmış ve bazı kentlerini işgal etmeye başlamıştır.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 24

24

Ali Kuzu

Senaryodaki ülkenin Türkiye’ye benzemesi(deprem, deniz aşırı, 96 saat seferberlik süresi), Türkiye’de tartışmalara neden olmuştu. ABD, 1 Mart 2003’te TBMM’de, ABD birliklerinin Türkiye üzerinden Irak’a girişine izin veren 1 Mart Tezkeresinin reddedilmesinden Türk Ordusunun ve Türk Ordusunda bir süreden beri kendisini rahatsız eden bağımsızlıkçı çizgiyi sorumlu tutmuştur. Bir anlamda Amerikan Ordusunun açık istihbarat raporu olarak nitelendirilebilecek olan yukarıda söz ettiğimiz çalışmalarda ileri sürülen Türk Ordusu’nun tehdit olduğuna dair istihbarat öngörüsü doğrulanmıştır. 1 Mart Tezkeresi’nin reddi ve TSK: Ergenekon Operasyonu’nun piminin çekilmesi, 12 yıl süren kontrollü yüksek tansiyon politikası, 1 Mart 2003 sonrasında “yapısallaşmış krize” dönüşmüştür. Artık Türk Ordusu’na karşı bazı etkili önlemler almanın zamanı gelmiştir. ABD güçlerinin bir Beyaz Saray-Pentagon senaryosu çerçevesinde Süleymaniye’de 4 Temmuz 2003’de Türk Özel Kuvvetleri üzerinden Türk Ordusuna karşı başlattığı “stratejik nitelikli psikolojik operasyon” ikili ilişkilerde olduğu kadar ABD’nin Türk Ordusuna yönelik politikalarında da bir aşama noktası oluşturmuş ve Ergenekon Psikolojik Operasyon’u başlamıştır. ABD’nin İstanbul’u İşgal Planları Önce ABD’nin Türkiye’yi işgal planlarıyla örneklere başlayalım: “NMC Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Ali Nail Kubalı (…) Gözlem Gazetesi’nden alınan yazısında Amerika’da yaşadığı bir anıyı şöyle anlatıyor: ‘Yirmili yaşlarında Kansas Eyaleti’nin Wichita kenti’nde bir kuruluşun yönetim kuruluna organizasyon yapıları ile ilgili bir sunum yapıyor. Dinleyicilerden Afrika kökenli bir Amerikalı çok akılcı sorular soruyor. Aynı adam toplantı bitiminde de genç sunumcunun yanına geliyor ve “İngilizcenizde biraz aksan var, nerelisiniz?” diye soruyor. “Türk’üm” yanıtını alınca akıcı bir Türkçe ile konuşmaya başlıyor. Kendisinin silahlı kuvvetlerden emekli bir yarbay olduğunu, Türkçeyi ABD kara kuvvetlerinin California’daki dil okulunda öğrendiğini anlatıyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 25

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

25

Kubalı, “Neden Türkçe” diye soruyor. Amerikalı gülüyor ve şöyle diyor: “Benim ödev kentim İstanbul. Ben, Amerikan silahlı kuvvetleri İstanbul’a girdiğinde, Türk sivil savunma ekiplerinin yolumuzu şaşıralım diye değiştirecekleri sokak isimlerini yerli yerine takmakla görevliyim. Emekli olmama rağmen her yıl tatilimi İstanbul’da geçiririm. Bunun için ordudan ücret alırım. İstanbul’u en küçük sokaklarına kadar bilirim.” Kübalı, adamın anlattıklarını duyunca şaşırıyor, “Ama biz sizin müttefikiniziz, NATO üyesiyiz” diyor. Yarbay gülüyor “Contingency Planning-Olasılıklar Planları” diyerek bu konuda bilgi veriyor. ABD silahlı kuvvetlerinin her türlü ihtimale göre böyle yüzlerce planı varmış. Bunlar hazırlanır, yarın uygulanacakmış gibi çalışılır ve öylece bekletilirmiş.” İstanbul’u işgal planı olan ABD’nin Bütün Anadolu’yu ve Türkiye’yi işgal planı yok mudur? Olmaz olur mu? 2003 yılında da Genelkurmay, İçişleri Bakanlığı’na gönderdiği gizli kriptoda, ABD Hava Kuvvetleri Özel Tahkikat ve Araştırma Bürosu’ndan (AFOSİ) bazı ABD’li askerlerin faaliyetlerine dikkat çekilerek; “Bu kişilerin görev sınırlarını aşarak Türkiye’nin değişik bölgelerinde araştırma yaptığı, bilgi topladığı, üst düzey kamu görevlileri ve vatandaşlarla özel görüşmelerde bulunduğu belirlenmiştir.” deniliyor. Adana İncirlik Üssü’nde görevli AFOSİ personelinin hiçbir makamın bilgisi olmadan Giresun’da görüşmeler yaptığı, Trabzon gibi civar illerde benzer başka olaylar da tespit edilmiştir. Bilindiği gibi, ABD’nin İncirlik üssü gibi, Türkiye’nin değişik bölgelerinde sayıları yaklaşık 15’i bulan Amerikan üsleri ve ABD askerlerinin görev yaptığı yaklaşık aynı sayıda NATO üsleri vardır. Ayrıca resmi açıklanan bu askeri üslerden başka ABD’nin, açıklanmayan gizli üsleri de vardır. Bu üslerin, Anadolu’nun nerelerinde faaliyette bulunduğu açıklanmamakta ve gizli tutulmaktadır. Ünlü Amerikalı gazetecilerinden Seymour Hersh şöyle demiştir: “ABD, Türkiye’de birçok gizli üsse sahip. Geçmiş dönemlerde faaliyete geçen bu üsler yanılmıyorsam 7 kentte bulunuyor. İsrail, bunların hepsinden haberdar. PKK da bu üslerin yerini biliyor.”

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 26

26

Ali Kuzu

Türkiye’yi gizli ve açık bir şekilde işgal etmiş bulunan bu yabancı üslerde, İncirlikteki gibi, Türkiye toplumunun arasında faaliyette bulunan AFOSİ sivil işgal elemanları yok mudur? Eğer varsa, bu durumda memleketimiz, bir baştan bir başa hem askeri, hem sivil işgal orduları tarafından kuşatılmış değil midir? 50 Yıllık Bir Plan ABD Ulusal İstihbarat Konseyi’nin hazırladığı “Küresel Trendler 2030” raporu, tahmini senaryoları değil stratejik saptamaları ve Washington’un planlarını içeriyordu. Bu nedenle raporda yer alan “Kürdistan’ın yükselişi nedeniyle önümüzdeki yıllarda Türkiye’nin bölünme riski var” ifadesi bir müttefik uyarısı değil, ABD’nin stratejik hedefi oluyordu. •

ABD Kürdistan’ın kurulması ve Türkiye ile federal bir çatı altında birleştirilmesi şeklindeki tarihi projesini Ankara’nın önüne ilk olarak 1965 yılında getiriyordu.

Yıl 1965 Emekli Amiral Vedii Bilget’in, 24 Şubat 1987 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde yayımlanan yazısına göre ABD, 1965 yılında Türkiye’ye bağlanacak bir “Federe Kürt Cumhuriyeti” için dönemin başbakanı Süleyman Demirel’in ağzını aramıştı. Bilget’e göre “Federe Kürt Cumhuriyeti,” Türkiye, Irak ve İran Kürtlerini kapsayacak ve Türkiye ile federal bir çatı altında birleştirilecekti. •

Yine dönemim Senato Üyesi Sadi Koçaş, anılarında, “ABD’nin AP’yi ve Demirel’i 1965’te iktidara getirdiğinde, Irak-İran ve Türkiye Kürtlerini Federe bir Cumhuriyet haline getirelim, bunu Türkiye’ye bağlayalım’ isteğinde bulunduğunu,” belirtiyordu.

ABD, bu projeyi tekrar 12 Mart’ta Erbakan’ı hükümetten uzaklaştırdıktan sonra 1974’te ve bir kez de 12 Eylül sürecinde 1986’da Türkiye’nin önüne koyuyordu. 7 Kasım 1986 günü Ankara’ya gelen Pentagon’un iki numarası, savunma bakan yardımcısı William Taft çantasında Pentagon’un Kürt Senaryosu’nu getirmişti. Özal’ın kabul ettiği planı, dönemin Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Üruğ reddediyordu.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 27

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

27

1991-ABD’nin Irak’a saldırısından hemen önce, 13 Ocak 1991 tarihinde dönemin ABD Dışişleri Bakanı James Baker planın güncellenmiş halini yine Ankara’ya dayatıyordu. Yüzyıl Dergisi’nin 10 Şubat 1991 tarihli “ABD’nin Üç İsrail Planı” başlıklı kapağıyla kamuoyuna duyurduğu plana göre ABD, Körfez Savaşı’ndaki desteği karşılığında Türkiye’ye Kürdistan’ın hamiliğini öneriyordu! Plan, Çekiç Güç’ün 17 Nisan 1991 tarihli Huzur Operasyonu ile işleme sokuluyor; 36. Paralel ile Irak’ın kuzeyini uçuşa yasak ilan eden Çekiç Güç, Bağdat’tan kopardığı bu bölgede Kürdistan’ın temelini atıyordu. Ve Erbakan’ın Refah Yol’u, Çekiç Güç’ü bölgeden çıkmaya mecbur bıraktığı için hedef yapılıyordu. Hedef Türkiye’nin Güneydoğusu

1993 yazının sıcak günlerinden birinde, Mümtaz Soysal, Hürriyet’teki “Açı” başlıklı köşesinde Kürt Meselesi’ne değinmişti. Soysal, sorunun ardındaki uluslararası boyuta dikkat çekerken, bir de Washington’da kurulmuş olan bir think-tank’ın kendisini bir Kürt devleti kurmaya adamış olduğundan söz etti. Washington Institute for Near East Policy adlı bu kuruluş, Soysal’ın aldığı ve yazısında aktardığı bilgilere göre, kurulmasını hedeflediği Kürt Devleti’ne Türkiye’nin Güneydoğusu’nu da dâhil etme hesapları yapıyordu.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 28

28

Ali Kuzu

Türkiye’nin Güneydoğusu’nu kapsayan bir Kürt Devleti kurmayı hedefleyen Washington Institute for Near East Policy’nin (WINNEP) üç önemli Evanjelist Siyonist üyesi: Martin Indyk, Richard Haass ve Richard Perle. Daha pek çok WINNEP üyesi de Yahudi asıllıdır. Çünkü kurum, İsrail’in ABD’deki uzantılarından biridir. Kısa adı WINNEP olan söz konusu kuruluşun Kürt meselesine olağanüstü bir hassaslık gösterdiği ve sorunun ancak bağımsız bir Kürt devleti kurularak çözümlenebileceğini savunduğu, başka kaynaklarda da sık, sık vurgulandı. Örneğin Cengiz Çandar da, WINNEP’in Kürt devleti kurma çabasına değindi. Çandar, WINNEP’in “Irak: Amerikan Politikası için Müstakbel Adımlar” adlı raporundan yola çıkarak, bir Kürt devletinin yolda olduğunu ima ediyordu.” Adı geçen think-tank’in (WINNEP) de Amerikan Ortadoğu politikası’nın belirlenmesindeki ağırlığı tartışılmaz” diyen Çandar, kurumun yayınladığı raporda Kuzey Irak’taki Kürt hareketinin desteklenmesinin savunulduğunu hatırlatıyor ve rapordan; “Irak muhalefetinin şemsiye örgütü Irak Ulusal Kongresi’ne, onunla temas düzeyini yükselterek ve ona bölgesel ve uluslararası destek sağlayarak, desteği arttırmak” maddesini aktarıyordu. Peki, neden bu think-tank Kürt meselesiyle bu denli yakından ilgileniyor ve daha da önemlisi, sorunun çözümünün açıkça söylemese de, Türkiye topraklarının bir bölümünü de kapsayan bir Kürt devleti kurulmasından geçtiğini iddia ediyordu? Belki ülkemizde çok yaygın olan “dış mihrak” edebiyatından hareketle, bu kurumun Ermeni ve Rum lobileriyle ilgisi olduğu sanılabilir. Oysa bu kurum, başka bir “lobi”nin uzantısıydı. Arap-İsrail sorununa İsrail yanlısı olarak değil, tarafsız bir şekilde yaklaşılmasını savunan Washington Report on Middle East Affairs dergisi’nin Mart 1993 sayısında söz konusu think-tank’e oldukça geniş bir yer ayrıldı. Haberin başlığı şöyleydi: “Clinton’s Indyk Appointment, One of Many from Pro-Israel Think Tank.” Yazıda Clinton’ın Ulusal Güvenlik Konseyi’nin Ortadoğu danışmanlığı masasına Martin Indyk’i atamasının, “Evanjelist think-tank’lerden yapılan sayısız transferin yeni bir örneği” olduğu söyleniyordu.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 29

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

29

Çünkü Martin Indyk, İsrail lobisinin en ünlü isimlerinden birisiydi. İsrail’in ABD’deki resmi lobi kurumu olan AIPAC’ın (American-Israel Public Affairs Committee) araştırma müdürlüğü yapmış, İsrail eski Başbakanı Yitzhak Şamir’in medya danışmanlığı işini yürütmüştü. Avustralya doğumlu bir Evanjelist Siyonist olan Indyk, Sudan ve İran’ın “terörist devlet” ilan edilmesinde oynadığı büyük rolle de dikkatleri üzerine çekmişti. Indyk, son olarak 1995 başında Clinton tarafından Amerika’nın İsrail Büyükelçisi olarak atandı. Indyk’in önemli icraatlarından biri ise 1985 yılında, AIPAC’ın yöneticiliğini yapmış Los Angeles’lı bir Yahudi olan Barbi Weinberg ile birlikte Ortadoğu konusunda strateji üretecek bir think-tank kurmuş olmasıydı. Washington Report’un “İsrail yanlısı” olarak tanımladığı bu kurum, Washington Institute for Near East Policy (WINNEP) idi, yani az önce “Türkiye’yi bölme” hesapları yaptığına değindiğimiz think-tank! Kurumun İsrail lobisiyle olan ilişkisi, daha doğrusu İsrail lobisinin bir uzantısı olduğu o kadar belliydi ki, Washington civarında Evanjelik AIPAC’ın bir kolu olarak tanımlanıyordu. Örgütün kurulduğu yıl seçilen 11 kişilik yönetim kurulunda, 6 kişi AIPAC’ın üst düzey yöneticisiydi. Washington Report’un bildirdiğine göre, kurumun İsrail bağlantısı her geçen gün daha da güçlenerek devam etti. Başlangıçta sadece üç kişi istihdam edebilen enstitüde bugün en aşağı 30 civarında uzman, araştırmacı, yönetici çalışıyor. Kısa zamanda büyüyen enstitünün yıllık bütçesi 750 bin dolar civarında ve bu bütçe büyük ölçüde Yahudi lobisinin ve Yahudi cemaatinin bağış ve yardımlarından geliyor. Enstitünün Indyk ve Weinberg dışındaki üyeleri de oldukça ünlü ve kurumun İsrail bağlantısına uygun isimlerdi. Washington Report‘un yaptığı tanımlamalarla bu isimleri şöyle sayabiliriz: “Amerikan tarihinin en İsrail yanlısı Dışişleri bakanı” olarak tanımlanan George Schultz; eski NATO genel sekreteri General Alexander Haig; “İsrail’in uzun vadeli destekçilerinden” BM eski temsilcisi Jeane Kirkpatrick; Mossad ajanı David Kimche ve İsrail Başbakanı’nın terör danışmanı Amiram Nir’le bağlantılı çalışan Reagan’ın mahkûm olmuş eski Milli Güvenlik Konseyi danışmanı Robert Mc Farlane;

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 30

30

Ali Kuzu

Kissinger Şirketler Topluluğu’ndan Lawrence Eagleburger; Bush yönetiminde Dışişleri danışmanlığı yapan Dennis Ross; ABD’nin eski İsrail büyükelçisi Samuel Lewis; eski Savunma Bakanlığı yardımcılarından Yahudi asıllı “Karanlıklar Prensi” Richard Perle; askeri yorumcu Edward Luttwak; eski Başkan yardımcılarından Evanjelist Siyonist örgüt B’nai B’rith üyesi Walter Mondale; US News and World Report, Atlantic Monthly ve The New York Daily News’un sahibi Mortimer Zuckerman; Yahudi cemaatinin yayın organlarından New Republic’in yayıncısı Evanjelist Martin Peretz; Carter dönemindeki iç politika danışmanı ve İsrail için yapılan lobi çalışmalarının lideri Stuart Eizenstat; Bush yönetimindeki Yahudi asıllı Milli Güvenlik Konseyi Ortadoğu danışmanları Richard Haass ve Aaron David Miller... Washington Report’un da vurguladığı gibi bu isimlerin en büyük ortak özellikleri İsrail yanlısı görüş ve icraatlarıyla tanınmalarıydı. Zaten yarısına yakını Barbi Weinberg, Martin Indyk, Samuel Lewis, Martin Peretz, Richard Haass, Aaron David Miller, Richard Perle Yahudi’ydi. Kuruma üye olmasa da, çalışmalarına katkıda bulunan kişiler arasında da ilginç bir isim daha vardı: “Tarihin Sonu” teziyle ses getiren Francis Fukuyama... Washington Report, ayrıca kurumun “Kissinger bağlantısı” üzerinde de durmuştu. George Schultz’la birlikte “İsrail çıkarlarını en çok savunan Dışişleri Bakanı” unvanını taşıyan Kissinger, Washington Report’un deyimiyle, İsrail taraftarı kurumlar arasındaki ilişkiyi koordine eden kilit isimlerden biriydi. Sağ kollarından birini, Lawrence Eagleburger’ı Washington Institute for Near East Policy’e üye yapan Kissinger, Washington Report’un haberine göre, bu bağlantıyı kullanarak kurum üzerinde etki kurmuş durumdaydı. Türkiye Parçalanacak!

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 31

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

31

ABD’nin, özellikle de ABD’deki Evanjelist Siyonistlerin (WINNEP gibi), Türkiye’nin Güneydoğusu’nu kapsayan bir Kürt devleti hesapları içinde olduğu aşikârdır. Ancak Türkiye üzerindeki parçalama senaryoları bununla da kalmıyor. Yalnızca Güneydoğu’yu değil, tüm Türkiye’yi kapsayan bir “federasyonlaştırma” hesabı var ortada. Federasyonun bir adım ötesi ise bildiğimiz gibi tam dağılma! ABD Dışişleri Bakanlığı’nın uzun vadeli politikalarını belirleyen “Bureau of Intelligence and Research”ün (İstihbarat ve Analizler Bölümü) “çok gizli” damgalı bir raporu, Yunanistan’da yayımlanan Stohos gazetesi tarafından ortaya çıkarıldı. INR diye adlandırılan İstihbarat ve Analizler Bürosu’nun CIA ile ortak hazırladığı belirtilen çalışmada, Türkiye’nin Kürt meselesini çözmesi için federasyon öneriliyordu. Federasyonlaşmış bir Türkiye’de uluslararası 10 milyonluk İstanbul Federasyonu’nun çok etkili bir konumda olacağı öngörülüyordu. Yunanistan İstihbarat Örgütü KYP’ye çok yakın olduğu bilinen Stohos’un haberinde Türkiye’yi Federasyonlaştırma Senaryosu’nun Yugoslavya sorununun kapanmasından sonra gündeme gireceği belirtiliyordu. Stohos’un haberinin üst başlığı “Yugoslavya’nın dağılmasından sonra sıra Ankara’ya geldi” diye konulmuştu. Başlık ise “Türkiye bölgesel büyük güç rolünü oynamaması için federasyonlaştırılacak.” Stohos’un haberi şöyle sürüyordu: CIA’nın çok gizli olarak adlandırdığı planları, uluslararası ve bağımsız bir İstanbul istiyor. Yugoslavya sorunu kapanır kapanmaz sıra Türkiye’ye gelecek. Bunun ilk adımı olarak Evanjelistler’in ve INR’nin yıllardır üzerinde çalıştığı federasyon planı yürürlüğe konacak. ABD Dışişleri Birimi’nin çok gizli raporunda, federasyonlaştırma programının ana unsuru Kürtler. Dış politika yazarı Özcan Buze konuyu şöyle yorumlamıştı: İstanbul’un başkent olmaması “özel statü” planlarını epeyce kolaylaştıracak. İstanbul başkent olsaydı, ülkenin geri kalanından koparmak pek o kadar kolay olmayabilecekti. İstanbul’a özel statü ya da bağımsızlık planlarını, Yunanistan da dinsel ve milliyetçi nedenlerle destekleyecek.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 32

32

Ali Kuzu

İstanbul sermayesinin buna itirazı olacağı sanılmamalı. ABD, ‘İstanbul’u bir finans merkezi haline getireceğiz’ deyince İstanbul sermayesi özel statüyü de, bağımsızlığı da kabullenir. Zaman, zaman zaten bu yönde demeçler veriliyor. Stohos’ta yayımlanan ve CIA ve INR’nin yıllardır üzerinde çalıştığı raporu hazırlayan ekibin başında ABD Dışişleri Bakanlığının Türkiye sorumlusu Evanjelist George Harris olduğu öğrenildi. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın INR diye adlandırılan bölümün Bush ve Reagan dönemlerindeki başkanı ise tanıdık bir başka isim, ABD Ankara eski Büyükelçisi Morton Abramowitz idi. Evanjelist olan Abramowitz Ankara’ya atanınca büronun başına Türkiye’nin içinde bulunduğu Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölümünün sorumlusu George Harris getirilmişti. Bir başka deyişle, Harris’in patronu Abramowitz’di. Yahudi lobisinin bu iki önemli ismi bugünlerde Türkiye’nin parçalanacağı kehanetini sık, sık dile getiriyorlar...

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 33

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

33

EVANJELİZM’İN TÜRK DÜŞMANLIĞI

Evanjelizm’in Türkiye ile ilgili planlarını biraz daha geniş şekilde inceleyelim; Milliyet’in Washington muhabiri Turan Yavuz, ABD’nin Kürt Kartı adlı önemli kitabında, Kürtlerin, özellikle de Iraklı Kürtlerin onyıllardır ABD tarafından nasıl kullanıldığını ayrıntılarıyla gözler önüne sermişti.

Ancak hem Yavuz’un kitabında, hem de daha birçok kaynakta verilen bilgiler göstermektedir ki, bir de “Evanjelist Siyonistlerin Kürt Kartı”ndan söz etmek mümkündür. İsrail, Araplarla süren uzun savaşı boyunca, Arap ülkelerini zayıflatma stratejisi gütmüş, bunun en kolay yolunun da bu ülkelerdeki etnik ve dini azınlıkları kışkırtmaktan geçtiğini düşünmüştü. İsrailli yazar Benjamin Beit-Hallahmi, The Israeli Connection: Who Israel Arms and Why?(İsrail Bağlantısı: İsrail Kimi Neden Silahlandırıyor?) adlı kitabında Yahudi Devleti’nin bu strateji doğrultusunda 1950’li yılların sonunda Kuzey Irak’ta gelişen rejim muhalifi Kürt hareketine vermeye başladığı desteği şöyle anlatıyor: Irak’taki Kürt azınlık her zaman İsrail’in ilgi alanı içerisindeydi. Bu yüzden Mossad’ın Kürtlere desteği 1958’de başladı. İsrailli askeri danışmanları, cephaneyi ve silahları kapsayan daha geniş çaptaki yardım ise 1963’de başladı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 34

34

Ali Kuzu

Ağustos 1965’de İsrailli askeri uzmanlar tarafından Kürt subaylar için Kuzey Irak dağlarında eğitim kampları oluşturuldu. Haziran 1966’da Başbakan Levi Eshkol Kürt liderleriyle görüşmeler yaptı. 1967 Savaşı sırasında, Kürtler İsrail’in isteği üzerine Kuzey Irak’tan Bağdat yönetimine bir saldırı düzenlediler ve Irak ordusunun diğer Arap ülkelerine yardım etmesini engellediler. Savaş sonrasında ise Kürtlere Mısır ve Suriye birliklerinden ele geçirilen Sovyet yapımı silahlarla yardım edildi. Her ay yaklaşık 500.000 dolarlık bir para yardımı da Mossad tarafından Kürt gerillalara ulaştırılıyordu. Kürt lideri Mustafa Barzani önce Eylül 1967’de sonra Eylül 1973’de İsrail’i ziyaret etti. Turan Yavuz da kitabında İsrail-Kürt ilişkisinin uzun geçmişine değinir. Buna göre, İsrail başından beri Kürtlere bir “Kürt devleti” vaat etmiştir. Knesset (İsrail parlamentosu) üyesi Luba Eliav, 1966’da Kürt hareketinin lideri Molla Mustafa Barzani’yle yaptığı görüşmede, “İsrail’in Kürt devleti ve halkının kalkınması için askeri, ekonomik ve teknik yardım vermek istediğini” söylemişti. İlerleyen yıllarda Kürt-İsrail ilişkisinin kilit isimleri, birer Mossad ajanı olan David Kimche ve “Kürt Yahudisi” Yacov Nimrodi’ydi. Yine Turan Yavuz’un bildirdiğine göre, Amerikalı gazeteci Jack Anderson, Washington Post’un 18 Eylül 1972 tarihli sayısında yazdığı makalede şöyle diyordu: “Her ay, kimliği belli olmayan bir Mossad yetkilisi Irak’a gizlice İran sınırından girerek Kürt lider Molla Mustafa Barzani’ye 50 bin ABD doları veriyor. Bu para, Kürtlerin İsrail aleyhtarı olan Irak hükümetine karşı faaliyetlerini devam ettirmelerini sağlıyor.” Barzani’nin İsrail’in üst düzey yetkilileriyle olan ilişkisi oldukça düzenli bir biçimde sürmüştü. Kürt lider, Mossad lideri Zvi Zamir ile defalarca yüz yüze görüşmüş, Zamir yaptıkları yardım karşılığında, Barzani’den Irak rejimine karşı daha etkili saldırılar beklediklerini hatırlatmıştı. Barzani, İsrail’in eski Başkanı Menahem Begin ile de görüşmüştü. Barzani-İsrail ilişkilerini ayrıntılarıyla anlatan bir başka kaynak ise, İngiliz The Guardian gazetesi’nin 1984 yılından bu yana Tel-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 35

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

35

Aviv muhabirliğini yapan Ian Black’in yazdığı Israel’s Secret Wars: A History of Israel’s Intelligence Services (İsrail’in Gizli Savaşları: İsrail Gizli Servisleri’nin Tarihi) adlı kitap. Kitapta Mossad-Barzani ilişkileri, İsrail Dışişleri Bakanlığı ve Mossad yazışmalarına dayanılarak açıklanıyor. Uğur Mumcu da, öldürülmeden 17 gün önce gazetesindeki sütununda bu kitabı kaynak göstererek uzun bir “Mossad-Barzani ilişkisi” yazısı yazmıştı. Peki, İsrail’in Kuzey Irak’taki Kürt ayaklanmasını desteklemekteki amacı neydi? Akla ilk gelen cevap, doğal olarak, İsrail’le savaş halindeki bir Arap devleti olan Irak’ın zayıflatılmasının hedeflendiği şeklindedir. Oysa İsrail’in hedefi, yalnızca Irak rejimini zayıflatmak değildi. İsrailliler, Barzani’ye vaat ettikleri gibi Irak’ın kuzeyinde bir Kürt devleti kurulmasını hedefliyorlardı. İsrail’in bu hedefi, İsrail eski dışişleri görevlisi Oded Yinon’un 1982’de yazdığı “İsrail İçin Strateji” başlıklı raporda açıkça görülmektedir. Kuzey Irak’taki Kürt ayaklanmasının lideri Molla Mustafa Barzani, aynı zamanda Mossad’ın da yakın müttefiki idi. Evanjelist Siyonistler, “Arap ülkelerindeki azınlıkları ayaklandırma” stratejisi gereğince, Barzani kuvvetlerinden hiçbir yardımı esirgememişti. Oded Yinon’un Dünya Siyonist Örgütü’nün yayın organı olan Kivunim dergisinde 1982 yılında yayınlanan, Raporda yazılanlar, İsrail‘in “Nil’den Fırat’a” uzanan coğrafya üzerindeki yayılmacı hedeflerini ve bunun için kullanılması düşünülen yöntemi ortaya koyuyordu. Kullanılması düşünülen, daha doğrusu kullanılan yöntem, bölge ülkelerindeki etnik ve dini çatışmalar körüklemekti. Böylece bu ülkelerin bölünüp parçalanması ve İsrail işgaline hazırlanması öngörülüyordu. Yinon, Irak’ın geleceği hakkında ise şu kehanette bulunmuştu: “Irak etnik ve mezhebi temeller üzerine bölünecektir; kuzeyde bir Kürt Devleti; ortada bir Sünni ve güneyde Şii devleti.” İsrail, Kürt ayaklanmasını, yalnızca Bağdat rejimine karşı bir koz olarak kullanmayı düşünmüyordu. Bunun da ötesinde, Evanjelistlerin aklında, tüm Ortadoğu’yu kapsayan hegemonya hesaplarına uygun olarak, bir Kürt devleti kurulması hedefi vardı. Hem de bu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 36

36

Ali Kuzu

Kürt devletinin, Türkiye’nin bir bölümünü kapsaması hedefleniyordu. Öyle ki, 1983 yılında İsrail Dışişleri Bakanı Yitzhak Şamir Türkiye’nin Kuzey Irak’ta gerçekleştirdiği sınır ötesi harekât ile ilgili olarak görüşlerini soran Brüksel’deki gazetecilere verdiği cevapta; Türkiye’yi “Kürdistan’ı işgal altında tutan devletlerden biri” olarak tanımlamış ve şöyle devam etmişti: “Ama bu işgalci devletler hiçbir şey dinlemedikleri için, Kürt halkının bağımsızlık mücadelesi bir türlü sonuca ulaşamamaktadır.” Kısacası Ortadoğu da bir “Kürdistan” yaratmak, İsrail’in daha doğrusu Evanjelist Siyonistlerin geleneksel hedefleri arasında yer alıyordu. Bu hedef, Oded Yinon’un “Irak’ın Kuzey’inde bir Kürt devleti” öngören satırlarının yazılışından yaklaşık 10 yıl sonra gerçekleşmeye başladı: Körfez Savaşı, Evanjelistlerin, Kürt kartını daha iyi oynama fırsatı verecekti. Türkiye’yi Tehdit Ediyorlar Amerika Birleşik Devletleri’nde son zamanlarda etkisini artıran Evanjelizm mezhebi, Türkiye’yi de Mesih planı çerçevesinde tehdit etmektedir. İlk ortaya çıktığında özellikle Orta ve Güney Amerika’da çiftçi kesiminden büyük destek gören mezhep, zamanla Amerikan Başkanlarının dış politikasını belirleyecek seviyeye geldiğini belirtmiştik. Bu politika, kayıtsız şartsız İsrail’in desteklenmesini ve bölgenin Eski Ahit’in tasvir ettiği şekilde yeniden yapılandırılmasını öngörmektedir. İşte bu noktada Türkiye, Evanjelizm planı ve dolayısıyla ABD ve İsrail ile karşı karşıya gelmektedir. Çünkü Evanjelizmin kıyamet senaryosunda Türkiye’nin toprak bütünlüğüne saygı gösterilmediği anlaşılmaktadır. Bu plan uyarınca Kürtlerin kışkırtıldığı, bunu yaparken PKK ve Barzani’nin kullanıldığı anlaşılmaktadır. Realizm; menfaat anlayışını, uluslararası ilişkilerde alınan kararları etkileyen en etkili faktör olarak kabul eder. Menfaat kelimesine sadece maddi çıkarlar değil, buna alet edilen manevi unsurlar da dâhil edilmelidir.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 37

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

37

Bu tezde de görüleceği üzere alınan bazı kararlar ülke çıkarlarını hedeflerken bazıları da siyasi liderlerin inançları çerçevesinde şekillenmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde son yarım asırdır gittikçe güç kazanan ve zamanla siyasi bir hareket haline gelen Evanjelizm mezhebi ve bu mezhebin Ortadoğu planı çerçevesinde Türkiye’yi ilgilendiren yönleri incelenmiştir. Böyle bir konunun incelenmiş olma nedeni ABD’de ortaya çıkan bir mezhebin, nasıl olup da zaman içinde Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tehdit eden bir harekete dönüştüğünü gözler önüne sermektir. Size verdiğimiz bilgiler ışığında, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının adını dahi duymadıkları, ABD’nin en etkin mezhebi Evanjelizmi ve Türkiye’ye dokunabilecek muhtemel zararlarını ortaya koymaktır. Evanjelizm mezhebi, Siyonistlerin de desteğini alarak İsrail’in Nil ve Fırat arası olarak tanımlanan “vaat edilmiş topraklar” emelini gerçekleştirmek istemektedir. Bu yolda ilerlerken de bölgede bulunan Kürt halkı da egemenlik vaatleriyle istismar edilmektedir. ABD’de “Yeni Muhafazakârlar” (Neo-Con) olarak nitelendirilen bu mezhebin takipçileri, Eski Ahit’te Mesih’in yeniden dünyaya gelmesi için bazı şartların yazdığına inanmaktadırlar. “Dispensalizm” olarak adlandırılan bu inanca göre, en önemli şart İsrail oğullarının vaat edilen topraklara dönerek yeniden Kudüs başkentli bir Yahudi devleti kurmalaradır. Bu şartın gerçekleşmesi için; kamuoyu desteği sağlamak, İsrail’e maddi destekte bulunmak ve Amerikan Dış Politikasını bu yönde etkilemek gibi bazı yöntemler izlemektedirler. Tam da bu noktada Siyonizm ile aynı kulvarda koşmaya başlamaktadırlar. Başlangıçta Hıristiyanlığı Birleşik Devletlerin kırsalındaki halka yaymak gibi dini bir amaçla başlayan akım, zamanla liderlerinin zenginleşmesini sağlayan bir gelir kapısına dönüşmüştür. Diğer yandan mezhep liderlerinin takipçileri olan insanlar da siyasilerin dikkatinden kaçmamış; seçim dönemlerinde oy için gönülleri alınması gereken öncelikli kitlelerden biri haline gelmiştir.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 38

38

Ali Kuzu

Bu durum evanjelist liderlere siyasi bir güç sağlamış ve sadece iç politikada değil dış politikada alınan kararlarda da etkin olmaya başlamışlardır. Amerikan iç politikasında ahlakçı bir anlayış izleyerek liberal Yahudilerden ayrı düşseler de Eski Ahit çerçevesinde savundukları “vaat edilmiş” topraklar anlayışı nedeniyle onlarla birlikte hareket etmektedirler. Evanjelistlerin Eski Ahit esaslarına göre takip ettikleri bu politika, bazen uluslararası hukuku hiçe sayarak insan hakları ihlallerine sebep olmakta, bazen daha da ileri giderek ABD’nin milli menfaatlerine dahi ters düşen adımların atılmasına neden olmaktadır. Mezhebin izlediği bu bağnaz politika ülke içinden ve dışından tepki toplamasına rağmen siyasi liderler büyük bir ağırlığı olan evanjelist ve Yahudi seçmeni kaybetmemek uğruna mezhepçe dikte edilen kararlara uymak durumunda kalmaktadır. Mezhebin bir diğer destekçisi ise Yahudi Lobisi’dir. Sadece finansal destekle yetinmeyip Amerikan Kongresi’nde alınan kararları da etkileyerek mezhebe destek vermektedir. İşte çıkar ilişkisi tam da bu noktada gözler önüne serilmektedir. Evanjelistler, aslında cehennemlik olduklarını düşündükleri Yahudileri Eski Ahit inancı nedeniyle desteklerken, Yahudiler de evanjelistlerin tüm bu ikiyüzlülüklerini bilmelerine rağmen kendi vaat edilmiş topraklarına kavuşmak amacıyla evanjelistleri desteklemektedirler. Bu iki grubun izlediği politika ise Türkiye’nin egemenliğini hiçe saymaktadır. Tezin ilk bölümünde evanjelizmin terim anlamı tarih boyunca beslendiği veya kendisinden ayrı düştüğü Hıristiyan mezhepleriyle birlikte anlatılmıştır. Mezhebin Eski Ahit’i asıl kitap kabul etmesiyle birlikte Hıristiyanlıktan ziyade Yahudiliği öne çıkarır bir duruma gelmesi ve Hıristiyan siyonizmi terimi ele alınmıştır. Ardından mezhebin daha çok insana ulaşmak için kullandığı yöntem ve araçlar tarihi gelişimi içinde anlatılmıştır. Medyanın her kolunu kullanarak kitleleri nasıl etki altına aldığı açıklanmıştır. Mezhebin önde gelen liderleri ve Amerikan Dış Politikasına etkileri gözler önüne serilmiştir.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 39

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

39

Mezhebe bağlı olan ya da bağlıymış gibi görünen Amerikan Başkanları da bu bölümde yer almaktadır. Son olarak ise mezhebin etkinliğini göstermek adına, tamamlanmış bazı anketlere yer verilmiştir. Anketler Amerika’da mevcut bulunan tahmini evanjelist sayısını vermesinin yanında bu kesimin İsrail sempatisini göstermesi açısından da kayda değer bilgiler içermektedir. Tezin ikinci bölümünde ise, mezhep mensuplarının siyonistlerle birlikte hareket ederek Türkiye’nin egemenliği için doğurdukları tehditler ortaya konmuştur. Mezhebin dispensalist esaslar gereği gerçekleşmesini istediği “vaat edilmiş” topraklar, Irak ve Suriye gibi komşu ülkelerin yanı sıra Türkiye’nin güneydoğu topraklarını da içermektedir. Bu çerçevede kimilerince şehir efsanesi olarak değerlendirilen Nil-Fırat iddialarına yer verilmiştir. Hıristiyan siyonistlerin, Mesih’in yeniden dünyaya dönmesi için temel bir şart olarak kabul ettikleri bu toprakların Yahudilere iade etme gayretleri, evanjelist ve siyonist kaynaklar gösterilerek kanıtlanmıştır. Evanjelistlerin, siyonistlerle birlikte yürüttükleri bu politika bağlamında, Kürt halkını istismar ede geldikleri vurgulanmıştır. Siyonistlerin, bölgedeki Kürt halkıyla neden bu kadar ilgili olduklarını açıklamak için bazı kaynaklarda “Kürdistanlı Yahudi” bazılarındaysa “Yahudi Kürtler” olarak ele alınan Kürt grupları hakkında bilgiler verilmiştir. Bu çerçevede bölge Kürtlerini temsil ettiğini iddia eden Barzani ve PKK’nın, evanjelistler ve siyonistlerle birlikte hareket ettikleri iddia edilmiştir. Bu ilişkiyi göstermek için İsrail’in PKK ile olan ilişkisinin yanında Barzani ile olan ilişkisi de ele alınmıştır. Evanjelist ve siyonist işbirliğinin Irak Savaşı’nda Kürtlerin bağımsızlığı için gösterdiği gayretin de aslında Yahudiler’in lehine yapılan bir hareket olduğu öne sürülmüştür. Kürtlerin neden böyle bir işbirliğine gittikleri ise uluslararası ilişkilerdeki Realist kuram ile açıklanabilir. Öyle ki Yahudiler “vaat edilmiş toprakları” ele geçirme telaşındayken, Kürtler de kendilerine “vaat edilen toprakları” ele geçirmenin telaşındadırlar.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 40

40

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 41

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

41

SÖZDE TÜRKİYE’NİN DOSTLARI!

Richard Perle örneğinden yola çıkarak varılabilecek sonuç, Türkiye’nin “dost” zannettiği ABD başta olmak üzere AB, NATO ve onları yöneten CFR, Bilderberg gibi örgütlerin, gerçekte Ayrılıkçı Kürt meselesinin asıl mimarı olduğudur. Buna örnek olarak Richard Perle, Morris Amitay, Douglas Feith gibi isimlerin yanı sıra başka kişileri de sayabiliriz. Örneğin, uzun süre Kongre üyeliği yapan ve “Dış İlişkiler Komitesi üyesi olmak istiyorum, çünkü o zaman İsrail’e daha iyi destek verebilirim” sözünün sahibi, “ırk bilinci” yüksek yahudi Stephen Solarz da piyon Kürt devleti projesinin önemli mimarlarından. Bunun yanı sıra eski ABD Ankara Büyükelçisi, Carnegie Endowment Başkanı ve “Mossad ajanı” Morton Abramowitz; 19871989 arası B’nai B’rith başkanlığı yapmış Yahudi lobisinin etkili isimlerinden Morris Abram; CIA Ortadoğu analizcisi Ellen Laipson; Al Gore’un Senato’daki dış politika danışmanı Leon Fuerth; Pentagon Türk masasından B’nai B’rith üyesi Harold Rhode ve Paul Goble; Ted Kennedy’nin dış politika danışmanı Nancy Soderberg; Uluslararası Güvenlikten sorumlu Savunma Bakanlığı sekreteri Fred Ikle gibi “ırk bilinci” yüksek Amerikalı Yahudiler de hep piyon Kürt devleti projesinin önemli destekçileri. Bu üstte sayılan isimler arasında Abramowitz’in üzerinde bir parça durmakta yarar var. İsrail ve Mossad’la özel bir yakınlığı olan Abramowitz, Türkiye’ye Büyükelçi olarak atanmadan önce yollanmak istediği ülkelerden Mısır, Malezya ve Pakistan bu şahsın ülkelerine büyükelçi olarak gönderilmesine karşı çıkmışlardı. Her üç ülkenin Washington’a bildirdikleri gerekçe şuydu: “Söz konusu kişi CIA ajanıdır. Görev yaptığı ülkelerin içişlerine müdahale etmeyi alışkanlık haline getirmiştir. İstemiyoruz!” Morton Abramowitz kriz ülkelerinin büyükelçisi olarak tanınıyordu. Tayland örneğinde olduğu gibi Abramowitz’in kriz çözme

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 42

42

Ali Kuzu

yöntemi darbe planlamaya kadar da gidebiliyor. Ankara’daki görevinden sonra Ortadoğu ile ilgili Carnegie Endowment’ın başına geçen Abramowitz, Ankara’ya da ABD Dışişleri Bakanlığı istihbarat ve Araştırma Müsteşar yardımcılığı görevini bırakarak gelmişti. Abramowitz burada CIA, FBI, SIA, DIA gibi ABD’nin haber alma örgütleri arasında koordinasyonu sağlıyordu. Bölgeden Talabani ve Barzani gibi siyasileri konuk eden Abramowitz, aynı zamanda ABD’de 208 numaralı komitenin üyesi. Komite ABD’nin üçüncü dünya ülkelerindeki operasyonlarıyla yakından ilgileniyor. Bu ülkelerde gizli ve açık ilişkiler kurup çalışmalar yürütüyor. Taktik ateşkes sırasında Kuzey Irak’ta bulunan Abramowitz Kürt hareketinin önemli stratejistlerinden. Foreign Policy’nin 1993 yaz sayısında Abramowitz Türkiye’nin parçalanacağı gibi cüretkâr bir iddia ortaya savurarak ve Kürt meselesinin de kendi haline bırakılamayacağını belirterek ilginç mesajlar vermişti. Abramowitz’in ilginç bir girişimi, ABD’deki Yahudi “Türk dostlarının” gerçek niyetleri konusunda önemli ipuçları verdi. 1994 yılının Haziran ayında Washington’da Türkiye’yi de yakından ilgilendiren bir toplantı düzenlenmişti. Toplantıyı Abramowitz yönetecekti. İlginç olan toplantıya Türkiye’den bazı milletvekillerinin yanı sıra, bölücü terör örgütünün de temsilcilerinin çağrılmış olmasıydı. Türk basınında “PKK ile aynı masada” gibi manşetlerle verilen haberlere göre, bu “tesadüfî” karşılaşmanın iki taraf arasındaki “müzakerelerin başlangıcı olması hedeflenmişti. Yani Abramowitz gibi “Türk dostu” (!) Mossad ajanlarının arabuluculuğu ile Türk hükümeti ve ayrılıkçı akım uzlaştırılacak ve belki de Türkiye, Güneydoğu’yu (ya da daha yerinde bir deyimle Fırat’ın doğusunu) “sen sağ, ben selamet” mantığıyla terk etmeye zorlanacaktı. Toplantı son anda iptal edildi ama bazı gerçekleri de gün ışığına çıkardı. ABD’nin niyeti, Mümtaz Soysal’ın da zaman zaman belirttiği gibi, “büyük ağabey” ve “uzlaştırıcı” rolü oynayarak Türkiye’nin bölünmesine çanak tutmaktı. Abramowitz gibi İsrailli beyinlerin yardımıyla gerçekleşecek “bölünme” ise İsrail’in Vaat edilmiş Toprakları’nın Kuzey sınırını, yani Fırat’ın doğusunu İsrail hegemonyasına açık hale getirecekti...

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 43

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

43

Abramowitz sık sık Türkiye’ye gelerek önemli temaslarda bulunuyor ve etkinliğini koruyor. Ankara’ya yeni atanan (Eylül 1994’te) ABD Büyükelçisi Marc Grossman ise Abramowitz’in eski “çırak”larından biri. Kendisi de yahudi olan Grossman, yahudi lobisinin “has adamı” olarak tanınıyor. Hatta bu nedenle Şalom gazetesi, 28 Eylül 1994 tarihli sayısında, Grossman’ın atanmasıyla ilgili haberinde “Ankara’ya eski dost” başlığını kullanmıştı. Grossman daha önce Abramowitz’in yanı sıra Lord Carrington gibi önemli Yahudilerle de beraber çalışmıştı. (Carrington, Rothschildlar’ın akrabası ve Kissinger’ın iş ortağıdır). Amerika’daki Yahudi sermayesinin güdümündeki Carnegie Endowment adlı think-tank’in başkanlığını yürüten Abramowitz, Bosna-Hersek’te Sırplara stratejik avantaj sağlamaktan başka bir işe yaramayan “güvenli bölgeler” uygulamasının da mimarıydı. Şu aralar Abramowitz, yanına Stephen Solarz gibi Yahudi dostlarını da alarak “International Crisis Group” (Uluslararası Kriz Grubu) adlı BM’ye alternatif bir örgüt kurma çabası içinde... Ankara’nın Bombalanması Kürt meselesini kışkırtma heveslisi Yahudiler yalnızca bu ünlü isimlerle sınırlı da değildi. Helsinki İzleme Komitesi’nin Türkiye’deki 1992 yılı Nevruz olayları’nı izlemesi için gönderdiği komitenin raportörü olan Amerikalı Yahudi David E. Nachman’ın “Kürt’ten çok Kürtçü” raporu; Andrei Saharov’un eşi Yahudi Yelena Bonner’in “Kürtlere yaptıklarından dolayı Ankara’nın bombalanması” talebi ve bir başka Yahudi Daniela Mitterand’ın Uluslararası Yahudi lobisini de arkasına alarak, Kürt ayaklanmasına verdiği açık destek hafızalardan silinmiyor. Yelena Bonner’in Mazzini’den aktardığı “her ulusa bir devlet” ilkesi ise İsrail’in böl-yönet stratejisinin farklı bir anlatımı olsa gerek. Fransa’nın eski Ankara Büyükelçisi Yahudi Eric Rouleau’nun, CFR’nin yayın organı olan Foreign Affairs dergisi’nin yaz 1993 sayısında Kürt ayrılıkçılığına desteğini sunarken yaptığı kehanet de ilginç doğrusu: “Bu gidişle Türkiye’nin eski Yugoslavya’nın bugün bulunduğu duruma düşmesi uzak bir olasılık değil...”

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 44

44

Ali Kuzu

Çok ilginç skandallardan birisi, 24-25-26 Ocak 1994 tarihlerinde Başbakanlığa bağlı “Politik Psikolojik Merkez” tarafından organize edilen “Türkiye’de Terörizm Olgusunun Psikolojik Açıdan Değerlendirilmesi” konulu toplantıda yaşandı. Toplantıya ABD heyetinden Prof Dr. Norman Itzkewitz ve Prof Dr. Joseph Montvile adlı iki Yahudi akademisyen katılmıştı. Skandal, bu iki kişinin toplantı sırasında Türkiye’nin Güneydoğusu’nu “Kürdistan” olarak nitelendirmeleriyle patlak verdi. Ancak bir tek RP TBMM Grup Başkanvekili Şevket Kazan gerekli sağduyu göstererek konuyu gündeme getirdi. Kazan toplantıya katılan Amerikalıların CIA ajanı olmakla birlikte iki tanesinin de Yahudi asıllı olduğunu hatırlattı. Kazan toplantının İsrail Cumhurbaşkanının Türkiye’yi ziyareti ile aynı tarihte yapılmış olmasının bir rastlantı olmadığını bildirdi ve “bu planlı bir düzenlemenin sonucudur. Amerikalı uzmanların dinleyiciler arasında yer alması gerekirken başkanlık divanında oturmaları Türk milleti ve Türk hükümeti açısından onur kırıcıdır” diye konuştu. Gerçekten de iki Yahudi “uzman”ın Türkiye’nin Güneydoğusu’nu “Kürdistan” olarak nitelediği anda İsrail Cumhurbaşkanı Weizmann’ın Güneydoğu’yu geziyor olması ilginçti. Ayrıca bu iki “eşanlı” olayın yanına bir üçüncü garip olay daha katıldı. Weizman’ın Ankara’da kaldığı Sheraton oteli’nde dört Yahudi ilginç bir biçimde bir araya geldi. İsimleri tanıdıktı: Morton Abramowitz, Karanlıklar Prensi Richard Perle, İslami fundamentalizm masallarından tanıdığımız Bernard Lewis ve B’nai B’rith’in önemli ismi, Pentagon’un eski Türk masası şefi Harold Rhode. Türkiye’de bir stratejik araştırmalar kurumunun think-tank oluşturulmasına yardımcı olan bu dört isim daha sonra da Kuzey Irak’a geçti. “Önemli temaslar” yapmak için… Böl-Parçala-Yut Güneri Civaoğlu’nun Körfez Savaşı sırasında yaşadığı bir olay vardır. Civaoğlu’nun gerek Sabah’taki köşesinde, gerek televizyon yorumlarında bir kaç kez aktardığı olay, Amerikalıların Körfez Savaşı sırasında bir Kürt devleti hedefleyip-hedeflemediklerini oldukça çarpıcı bir biçimde ortaya koyar. Civaoğlu, söz konusu olayı, bir yazısında şöyle anlatır:

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 45

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

45

“Körfez Savaşı sırasında Dahran’daydım. Orada beni Amerikan kuvvetlerinin bulunduğu binanın üst katlarından birinde çok iyi Türkçe bilen bir Albay ve Yarbay’ın odasına aldılar. Daha evvel Sabah’ta bu köşemde yazmıştım... O Albay ve Yarbay haritanın Kuzey Irak yörelerinde avuçlarını gezdirmişler ve ‘burada savaş bitecek, geri çekileceğiz. Saddam’a da o yöreyi yasaklayacağız... Saddam’ın bıraktığı silahlara, havaalanlarına, cephaneliklere yöredeki Kürtler el koyacaklar. Orada bir Kürt devleti kurulacak. Sizden toprak isteyecekler... Ya vereceksiniz barış olacak... Ya da vermeyeceksiniz savaşacaksınız’ demişlerdi.” Yalnızca Civaoğlu’nun bu anısı bile oldukça açıklayıcıdır. Açıktır ki, Amerikalılar baştan beri, bu niyetlerini pek belli etmek istemeseler de, Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt oluşumu, kısacası bir Kürt devleti kurmak hedefindeydiler. Nitekim Körfez Savaşı sırasında bunun için epeyce çaba da göstermişler, Kuzey Iraklı Kürtleri ayaklanmaları için silahlandırmışlardı. Amerika söz konusu silah yardımını açıktan açığa değil, geleneksel yöntemini kullanarak aracılar yoluyla yapmıştı. Jim McDonald adlı ABD Hava Kuvvetleri’nden emekli bir albayın kurduğu silah şirketi, ABD yönetiminden aldığı direktifle Kürtlere bol miktarda silah vermişti. Peki, Evanjelistler bir Kürt devletini neden istiyordu? Evanjelist Siyonistler, Vaat edilmiş Toprakların tümünü ele geçirebilmek için, şu klasik yöntemi, “böl-parçala-yut” metodunu kullanmak istiyordu.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 46

46

Ali Kuzu

Kürt devleti, bu stratejiye göre oluşturulmak istenen mini-devletlerden biriydi yalnızca. Bu arada, Evanjelist Siyonistler’in, tüm Vaat edilmiş Toprakları istiyor olması da bu noktada ortaya ilginç bir sonuç daha çıkarmaktadır. Çünkü Vaat edilmiş Topraklar, “Nil’den Fırat’a” uzanan topraklardır. Bu durumda İsrail, “Fırat’ın Doğusu”nu da istemek durumundadır. Bunun tek yolu ise, bizim “Güneydoğu Anadolu” dediğimiz bu bölgenin, aynı Kuzey Irak için kullanılan yöntemle Türkiye’den koparılmasıdır; yani bir Kürt devleti yoluyla. (Konjonktürel yönden de Kuzey Irak’ta kurulacak bir Kürt devleti, kaçınılmaz bir biçimde Güneydoğu’ya yönelecektir. Cengiz Çandar’ın da dediği gibi “Türkiye’nin Güneydoğusu ile Kuzey Irak’ın tarihte olduğu gibi birbirinden kolay, kolay tecrit edilemeyeceği ve giderek birlikte mütalaa edildiği” bir döneme giriyoruz.) Şimdi Politika Üretme Zamanı Öte yandan CFR üyeleri 7-9 Haziran 2003 tarihleri arasında Türkiye’deydi. 9 Haziran 2003 akşamı Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin konuğuydular. Devlet Konukevi’nde verilen yemekte Dışişleri Bakanı’da konuşma yaptı. Basına açık toplantıların yanı sıra, ikili görüşmeler de yapıldı. Ancak Türkiye’yle ilişkileri belirli kişiler üzerinden yürüyen Bilderberg’le “çok yakın temas”ın ardından, şimdi de CFR heyetinin Ankara’da birçok partinin siyasi kurmaylarıyla yaptığı toplantılar dikkat çekti. “Gizli Dünya Devleti” olarak tanımlanan CFR temsilcileri, Türkiye’ye Dışişleri Bakanlığı’nın davetiyle gelmişti. CFR üyelerini İstanbul’da ağırlayan önemli düşünce kuruluşumuz TESEV’in tepe ismi Can Paker CFR üyelerine hitaben bir konuşma yapmıştı. Toplantıda neler konuşuldu, Sayın Paker’in yorumundan öğreniyoruz; “Konuklarımıza benim dışımda Prof. Doğu Ergil ile Özden Sanberk birer sunum yaptılar. Genel notlar dışında şu önemli konuyu tartıştık; - Araplar ile bizim Türklerin ‘şans’ gibi duran ama gerçekte ‘kendilerine büyük şanssızlık’ getiren ortak şanssızlıkları var. Arapların en

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 47

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

47

büyük şanssızlıkları petrole sahip olmaları, Türklerin de ‘stratejik’ konumları. Yıllarca ‘Araplar petrol, Türkler stratejik konumları sayesinde ‘durduk yerde’ önemli oldular, hiç politika üretmeden-pozisyon belirlediler, ABD de onları destekledi... Ancak artık Kafkasya ve Ortadoğu’daki yeni yol haritası sayesinde bizim stratejik önemimiz de ortadan kalktı, petrolün efendisi de Araplar değiller artık. İncirlik, Boğazlar yerini Romanya, Polonya, Gürcistan, Özbekistan, K. Irak başka ‘üs’lere bıraktı... Stratejik önem haritası değişti. Türkiye’nin artık stratejik bir önemi kalmadı.” - Artık stratejik önemimiz kalmadığı için de ABD’nin demokratik özürlerimize veya yolsuzluklara göz yumma dönemi, IMF kredileriyle açık kapatma dönemi de bitti. Türkiye son 30 yıl ‘stratejik önem’ rantı yedi. Stratejik önem bitti, şimdi gerçekten politika üretme zamanı. Bu anlamda Meclis çoğunluğuna sahip hükümet, yeni dönem başlatabilir, gerçek politika üretebilir veya... ?” Paker’in mesajına dikkat, çok önemli; “Türkiye son 30 yıl ‘stratejik önem’ rantı yedi. Stratejik önem bitti, şimdi gerçekten politika üretme zamanı...” Psikolojik Savaş ABD’nin Başkanlık yönetimi çeşitli alanlarda, eşgüdüm içinde, Türkiye’ye karşı hâlâ bir psikolojik savaş sürdürüyor. Bir yandan Washington’da görev yapan bir meslektaş temas halinde olduğu ABD resmi kaynaklarının eleştirel görüşlerini olduğu gibi gazetesine yazıyor. Diğer yandan ABD’nin itibarlı bir düşünce üreten kurumundaki Türkiye uzmanının aynı yöndeki analizlerini okuyoruz. Bunlara ilaveten çeşitli yayın organında, Türkiye ile yakın ilgilerinden dolayı tanıdığımız ABD şahsiyetlerinin eleştirel değerlendirmeleri yer alıyor. Nihayet, ABD’nin Türkiye’ye karşı tavrının resmi şekilde, oraya giden Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı’na uygulanışı kampanyayı tamamlıyor. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın randevu isteklerine de Washington’dan yanıt gelmediği haberleri yalanlanmıyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 48

48

Ali Kuzu

Cumhurbaşkanı Sezer’in, ABD baskısına karşın, Suriye’ye gitmiş olmasının anlamsızlığı ve önemsizliği öne sürülüyor. Bunu ispatlamak için de ‘ABD için önemli olsaydı basında hakkında yazı yayımlanırdı’ deniyor. Türkiye ile çeşitli dönemlerde, son 20-30 yıl içerisinde yakın güvenlik işbirliği yapmış bir yetkili çıkıp, ‘İncirlik bizim için fazla öneme sahip değil’ diye ısrar ediyor. Avrupa Birliği’nden beklentilerimizin gerçekçi olmadığını, bizi aralarına almayacaklarını söylüyor. Ama bütün bunlar sergilenirken geleneksel ilişkilere tehdit unsurları da ekleniyor. Ermenilerle ilgili olarak, şimdiye kadar kullanılmayan ‘soykırım’ sözcüğünün Bush tarafından bu defa kullanılabileceği, ABD parlamentosundan hiç hoşumuza gitmeyecek bir karar çıkabileceği ‘Demokles’in kılıcı’ gibi başımızda sallandırılıyor. Baskı en üst noktasına vardıktan sonra Bush ‘soykırım’ sözünü kullanmıyor. Ankara’da işin içinde olanlar ABD’nin bu günlerde üzerinde ısrarla durdukları konunun İncirlik’le ilgili olduğunu değerlendiriyorlar. ABD’nin ‘Büyük Ortadoğu Projesi’ ile ilgili gereksinimlerini bir yana bırakan bir ‘İncirlik uzmanı’ şunları söylüyor: “İncirlik Üssü Balkanlar’ı, Türk Boğazları’nı, Karadeniz’i, Kafkasları, Basra Körfezi’ni, Süveyş Kanalı’nı, Doğu Akdeniz’i, Hazar Havzası ve Basra Körfezi enerji kaynaklarını, Basra Körfezi’nden küresel pazarlara açılan enerji deniz ulaştırma hattını, Türk Boğazları’ndan geçen petrol tankerlerini, Bakü-Tiflis-Ceyhan boru hattı’nı ve GAP bölgesini kontrol eden, Orta Asya ve Ortadoğu’ya yönlendirilecek stratejik açılımları destekleyen jeostratejik konumu ile küresel ve bölgesel öneme sahiptir.” ABD’nin bu üssü önemsemediğini ısrarla söyleyen bir yetkilisi “Bu üs sadece ilişkilerimize verdiğiniz önemin bir ifadesidir” diyor. İşin kapalı kapılar ardında gelişmekte olan yönünü bir yana bırakırsak geriye kamuoyu önünde cereyan eden psikolojik savaş kalıyor. Yapılmak istenen Türkiye’yi sadece siyasi iktidarı ve sağlam anayasal kurumlarıyla değil, kamuoyuyla birlikte baskı ve çaresizlik duygusunda bırakmak.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 49

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

49

HEDEF: PETROL VE DOĞALGAZ

Dünya, 20. yüzyılın tamamını petrol savaşları, darbeler, suikastlar, kanla irinle geçirmişti; 21. yüzyıl için planlanan oyunlar daha ilk yıllardan sahne almış, kaldığı yerden devam ettiğini gösteriyordu. The San Francisco Chronicle’ın 26 Eylül 2002 sayısında Frank Viviano imzalı analizde, ABD’nin antiterör savaşı adını verdiği küresel kaynak savaşı hakkında şu ifadeler kullanılıyordu: “Terörizme karşı savaşın arkasındaki gizli amaç tek bir kelimeyle özetlenebilir: Petrol… Terörist hedefler olarak gösterilen yerler, 21. yüzyıl için dünyanın başlıca enerji kaynaklarının haritasıdır. Terörizme karşı savaş, Amerika’nın Chevron, Exxon, Arco, Fransa’nın Total Fina Elf, İngiltere’nin British Petroleum, Royal Dutch Schell ve diğer petrol devlerinin bu bölgelerdeki yüz milyarlarca dolarlık yatırımları adına yapılıyor.” “Uluslararası Terörizm” adı altında korkunç bir sömürge savaşı başlatıldı. İslam coğrafyasının bütün kaynaklarını ele geçirmeyi, Or-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 50

50

Ali Kuzu

tadoğu enerji kaynakları üzerindeki Batı hegemonyasının Orta Asya enerji kaynakları üzerinde de sağlayarak, dünyanın iki zengin enerji kaynağını tek elde toplamayı amaçlayan bu kirli savaşı gizlemek için daha çirkin bir söylem kullanıldı: “Uluslararası İslamcı terörizm…” Bir taraftan İslam coğrafyasındaki kaynaklar ele geçirilerek, müstemleke yönetimler kurulurken diğer taraftan bu sürece karşı çıkan “tek söylem” olan İslami hareketlere karşı Haçlı Savaşı ilan edildi. Dünya Müslümanlarının büyük çoğunluğu bu çirkin oyunun henüz farkında değildi. Batı başkentlerinde tezgâhlanan “Küresel İstila Hareketi”ni Müslüman dünyanın gözünde meşrulaştırmak ise ABD’deki araştırma kuruluşlarında eğitilen Halilzad gibi teknisyenlere, aydınlara ve siyasilere düştü. Onlar, bu istila hareketinde öncü güç görevine soyundular. Onlara göre; diri, diri mezarlara gömülen Müslümanların, ambargo sebebiyle ölen on binlerce çocuğun, fakirleştirilen Müslüman ülkelerin hiç bir kıymeti yoktu. Afganistan’da tezgâhlanan oyunun bundan sonra nerelere uzanacağını dünyanın zengin enerji kaynaklarının haritasına bakarak görmek mümkündü. Irak öncelikli hedefti, çünkü petrol deniziydi. Türkiye bu savaşta en fazla istismar edilen ülke olacaktı. İran da hedefti: Zengin petrol ve doğal gaz yatakları ile nükleer gücü ortadaydı. Suriye, Lübnan, Hizbullah, Filistin’de Hamas ve İslami Cihad hedefti. Zira hem İsrail’in güvenliğini tehdit ediyor hem de Batı sömürge savaşına karşı dik kafalılık yapıyordu. Sudan hedefti çünkü: Zengin enerji kaynakları toprak altında bekliyordu. Somali hedefti: Orta Afrika’yı ve Nijerya gibi ülkelerdeki enerji kaynaklarını kontrol edecek askeri üs konumundaydı. İngiltere’nin eski Çevre Bakanı Michael Meacher’a göre, Müslüman ülkelere açılan savaşın sebebi enerjiydi. ABD ve İngiltere, güvenli petrol ve doğalgaz rezervlerini tüketmiş durumdaydı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 51

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

51

2010 yılında İslam dünyası dünya petrol üretiminin yüzde 60’ına, en önemlisi yüzde 95 oranında doğalgaz ihracat kapasitesine kavuşacaktı. ABD, 1990’da enerji ihtiyacının yüzde 57’sini karşılarken bu rakam 2010’da yüzde 39’a düşecekti. İngiltere, 2020’de elektrik ihtiyacının yüzde 70’ını gaz santrallerinden karşılayacak olmasına rağmen yüzde 90 oranında dışa bağımlı olacaktı. Irak sanıldığı gibi sadece petrol rezervlerine değil 110 trilyon küp metrede gaz yedeklerine sahip bir ülkeydi.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 52

52

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 53

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

53

KEHANET VE POLİTİKA

“O gün Rab İbrahim’e ahdedip dedi: Mısır ırmağı’ndan büyük ırmağa, Fırat nehrine kadar diyarı senin zürriyetine verdim.” Tekvin: 15/18. İşte Eski Ahit’te geçen bu ayet, Evanjelistler ve Siyonistler için ele geçirilmesi gereken toprakları göstermektedir. Evanjelistler için bu sınırlar arasındaki toprakları almak dispensalizmin şartlarından biriyken, Siyonistler için inançları gereği vaat edilmiş toprakları göstermektedir. Nil ve Fırat arasındaki bu topraklar Irak, Suriye, Mısır, Sudan ve Türkiye’yi kısmen; Ürdün, Lübnan ve Kuveyt’in ise tamamını içermektedir. Bahsi geçen bölgelerin her zaman diken üstünde duran istikrarsız bölgeler olması dikkat çekicidir. Çünkü bu ülkeler, Amerika’nın evanjelist, İsrail’in ise Siyonist ülküsü çerçevesinde sürekli manipüle edilmektedir. Bu ülkelerden Ürdün ve Lübnan hiçbir zaman istikrarı yakalayamamış ülkelerken, Sudan ise kendi iç sorunlarıyla başı dertte olan bir ülkedir. Irak, uzun dönem kargaşa içinde kaldıktan sonra şimdi Amerika ve İsrail’in istediği kadar istikrara kavuşmuştur. Fırat’ın ötesinde kalan Erbil yönetimi, işbirlikçi tavırlarından dolayı ödüllendirilmiş ve kendi hükümetlerini kurmayı başarmışlardır. Irak savaşı her ne kadar dışarıdan bakıldığında başarısız bir operasyon gibi gözükse de aslında amacına ulaşmıştır. Kuveyt ve Suudi Arabistan ne bilim alanında ne de askeri alanda ileri seviye ülkelerken, sahip oldukları zenginlik sayesinde görece bir istikrar yakalamışlardır. Türkiye’yi ilgilendiren kısmı, iddia edilen haritaya göre Adana, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman’ı kapsamakta, bazı kaynaklarda ise Güneydoğu Anadolu’nun tamamı olarak gösteril-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 54

54

Ali Kuzu

mektedir. Türkiye için de bu bölgelerin istikrarsız olması dikkat çekicidir. Evanjelistlere göre bu toprakların ele geçirilmesi İsa’nın dönmesini sağlayacak şartlardan biridir. Fakat bu planın Türkiye nedeniyle sekteye uğrayacağı belki de akim kalacağı anlaşılmaktadır. Bu korku, yaşanan Çuval Olayı ile iyice ayyuka çıkmıştır. 4 Nisan 2011 tarihli Taraf gazetesinde yayınlanan yeni Wikileaks belgelerinde, Kuzey Irak’ın ABD için önemi daha iyi anlaşılmaktadır. Wikileaks tarafından açıklanan bu yazışmalara gör; Çuval Olayı olarak tarihe geçen 2003 Temmuzu’nda yaşanan Türkiye-ABD geriliminin ardında, bu iki ülke arasındaki menfaat çatışması vardır. Türkiye Irak’ın kuzeyinde bir Kürt yapılanmasına şiddetle karşı çıkarken, ABD ise birinci öncelik olarak bunu gerçekleştirme çabasındadır. Türk Özel Kuvvetlerine mensup 18 askerin Çuval Olayı ile etkisiz hale getirilmesi, Türkiye’de büyük bir şokla karşılanırken ABD tarafından bir başarı olarak görülmüştür. Olayla ilgili olarak Irak’ta bulunan hava indirme Tümen’inden Albay William Mayville, “Kerkük bugün kurtarıldı” demiştir. Evanjelistler, ahlaki konularda gösterdikleri hassasiyetten daha fazlasını Nil ve Fırat konusunda göstermektedirler. Nitekim Evanjelist Jerry Fallwell bir konuşmasında, İsrail’den Nil ve Fırat arasındaki bütün toprakları işgal etmesini rica etmiştir. Fallwell’in bu konuşması takipçileri tarafından da kabul görmüştür. Bir diğer ünlü Evanjelist Pat Robertson da aynı sınırları Yahudilerin toprakları olarak göstermektedir. O da bu haritayı Fırat boyunca Suriye’yi sınırları içine alan ve oradan da Mısır’daki Nil’e kadar uzanan toprakları göstermektedir. Robertson, İsraillilerin şimdiki hallerine acır. Çünkü şu anda sadece Beytullahim, Ramallah ve Batı Şeria onlarındır, Cenin ve Nablus için şu anda mücadele vermektedirler. Robertson’a göre Yahudilerin gidecek daha çok yolu vardır. Grace Halsell, Kehanet ve Politika adlı kitabında Nil ve Fırat arasında uzanan tüm vaat edilmiş toprakların Yahudilerin eline geçmesi için her gün dua eden üst düzey Amerikalı hükümet görevlilerinden bahseder.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 55

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

55

Tüm bu kaynaklar, İsrail’in sınırlarının komşularından sakınılmasından öte İsrail’e yeni topraklar kazandırılması gayreti olduğunu göstermektedir. Bunlardan başka İsrail ve Evanjelistler arasında ne tür pazarlıklar yapıldığını bizzat gözleriyle gören gazeteci Serdar Turgut, başından geçen olayı gazetesinde de yazmıştır. Irak savaşından yıllar önce böyle bir olayın yaşanmış olması dikkat çekicidir. Bu olayın ortaya çıkması, yaşanan Irak savaşıyla yapılan planların uygulama aşamasına geldiğini göstermektedir. Tüm bu kaynaklar, İsrail’in sınırlarının komşularından sakınılmasından öte İsrail’e yeni topraklar kazandırılması gayreti olduğunu göstermektedir.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 56

56

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 57

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

57

BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ

ABD, 11 Eylül olaylarından sonra Orta Doğu’da karşılaştığı sorunları bölge ülkelerini demokratikleştirerek çözme şeklinde bir plan hazırlamıştır. Büyük Orta Doğu Projesi adı altında hayata geçirilen bu yeni politika ile Orta Doğu’da demokratik olmayan rejimlerin desteklenmeyeceği ileri sürülmüştür. Bölge ülkelerine demokratikleşme konusunda baskılar yapılmıştır. Seçimler yoluyla ülkelerin demokratikleşeceği varsayımı birçok yerde savunulmuştur. Ancak, birkaç yıl içinde şu gerçek ortaya çıkmıştır: Orta Doğu’da merkezî otoritenin güçlü olmadığı yerlerde, istikrarsızlık önü alınamaz bir şekilde yükselmektedir. Bu şartlar altında seçimler yoluyla demokratikleşme mümkün değildir. Bugün Orta Doğu ülkelerinde merkezî yönetimi en zayıf olan üç ülke, aynı zamanda en istikrarsız ülkelerdir. Bunlar, Irak, Lübnan ve Filistin’dir. Bu üç ülkede son yıllarda ABD baskısı veya aracılığıyla merkezî yönetimler zayıflamıştır. Irak’ta Saddam rejimi ABD tarafından devrilmiş, Filistin’de Arafat’ın gücü İsrail ve ABD aracılığıyla silinmiş, Lübnan’da ise Suriye varlığı yine ABD girişimiyle sona erdirilmiştir. Bu istikrarsızlık ortamı aynı zamanda, ABD’nin bir sonraki mücadele alanı olarak belirlediği İran’ın eline de ciddi bir koz olarak geçmiştir. Bu noktadan sonra, ABD’nin en azından bir süreliğine demokratikleşme baskısını hafifletmesi ve istikrarı demokrasiye tercih etmesi beklenebilir Suriye Sorumluluk Yasası Genel olarak İsrail yanlısı senatörler tarafından hazırlanıp ABD kongresine yasa tasarısı şeklinde sunulan “Suriye Sorumluluk Yasası,” Suriye ve Lübnan üzerinde etkilerini göstermeye başladı. Yasa tasarısı Suriye’nin; teröre verdiği desteği kesmesini, BM yaptırımlarına aykırı olarak Irak’tan petrol ithal etmemesini, kitle imha silahları üretmemesini ve esas Lübnan için önem arz eden konu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 58

58

Ali Kuzu

olarak da Lübnan’dan tüm askeri varlığını çekmesini ve bu ülkenin bağımsızlığına saygı göstermesini içermekteydi. Gene yasa tasarısına göre bu koşulların yerine getirilmemesi durumunda Suriye’ye bir dizi ekonomik yaptırımların uygulanması öngörülmektedir. Yasa tasarısının Kongre’ye sunulmasını takiben etkileri de Lübnan’da ve Suriye’de iki ülke ilişkileriyle bağlantılı olarak ortaya çıkmaya başlamıştır. Lübnanlı Hıristiyanlar Lübnan’daki Suriye varlığına muhalefet eden kesimi oluşturmaktadır. Bu yasa tasarısının çıkmasıyla, başlangıçta Lübnan içinde tepki bulmayan tasarı son günlerde gündeme oturmaya başlamıştır. Lübnan’daki Suriye varlığı karşıtı grupların tasarının çıkışını destekler yöndeki çıkışlarına karşılık Suriye, Devlet Başkanı Yardımcısı Abdülhalim Haddam aracılığıyla bu çıkışlara karşılık vermiştir. Haddam Lübnan’da bazı grupların yanlış tarafa oynadıklarını ancak bu grupların geçmişte olduğu gibi yanlış tarafa oynadıklarını ve yenileceklerini söylemiştir. Suriye resmi basını da son günlerde yasaya karşı saldırıya geçmiştir. Bütün bu gelişmelere karşılık Bush yönetimi, bu yasa tasarısının Kongre’den geçmesine soğuk bakmakta ve istememektedir. Nitekim ABD Dışişleri Bakanlığı Yakın Doğu sorumlusu David Satterfield konuyla ilgili olarak görüşmelerde bulunmak üzere Lübnan’a bir ziyaret düzenlemiş ve tasarının yasalaşmayacağını ve terörle mücadelede Suriye-Lübnan arasındaki işbirliğinden duydukları memnuniyeti dile getirmiştir. Esasında bu yasa tasarısını Irak’a düzenlenmesi planlanan askeri harekât çerçevesinde düşünmek gerekmektedir. ABD gerçekleşecek bu operasyonda belki de en çok Suriye’nin desteğine ya da pasif muhalefetine ihtiyaç duymaktadır. Bu tasarıyı yasalaştırmak niyetinde olmamakla birlikte Suriye üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanmak istemektedir. Bu nedenle gerçekleşecek bir Irak operasyonu öncesinde Suriye’den Lübnan konusunda ciddi adımlar atması yönünde baskı olacak ancak Lübnan’daki konumunu en azından operasyon sonrasına kadar değiştirecek bir gelişme yaşanmayacaktır.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 59

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

59

Bu nedenle Suriye-Lübnan ilişkilerini kısa dönemde etkileyebilecek bir gelişme yaşanmayabilir ancak Irak operasyonu sonrasında şu anda sadece baskı olarak hissettiği Lübnan’dan çekilme konusunda daha ciddi taleplerle karşılaşabilir ve iki ülke ilişkilerini etkileyebilecek ciddi gelişmeler yaşanabilir. Ortak Düşman; İslam

Noam Chomsky, Türkçeye Kader Üçgeni adıyla çevrilen önemli kitabında, Amerika’daki Yahudi lobisinin gücünün önemli bir özelliğine şöyle dikkat çekiyordu: “Amerika’daki İsrail yanlıları, yalnızca Amerikalı Yahudilerden oluşmamaktadır. Aksine, İsrail’i ısrarlı bir şekilde destekleyen büyük bir Yahudi-olmayan çoğunluk vardır.” Chomsky, şöyle diyordu: Öncelikle, Seth Tillman’ın ‘İsrail lobisi’ dediği olgunun Amerikalı Yahudi toplumu ile sınırlı olmadığı belirtilmeli. Bu olgu, liberal zihniyetin büyük bir bölümünü, sendika liderlerini, dinsel fundamentalistleri, içeride devlet öncülüğündeki yüksek teknolojili üretim (yani askeri üretim) ile dışarıda askeri bakımdan tehdit kar ve maceracı, bunun yanında bu kategorileri yatay kesen ateşli ve savaşmaya hazır her renk sırmadan apoletleriyle güçlü devlet aygıtından yana tutucuları kapsamaktadır.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 60

60

Ali Kuzu

Chomsky, İsrail yanlısı Amerikalıları bu dört kategoride topladıktan sonra, Evanjeliklerin İsrail’e destek olmasının ardındaki mantığa da değinmişti. Ona göre Evanjeliklerin bu tutumunun iki nedeni vardı. Birincisi, az önce değindiğimiz teolojik nedenlerdi (Eski Ahit kehanetleri, Yahudilerin “Seçilmiş Halk” olduğu safsatası vs.). İkincisi ise iki tarafın da özellikle son dönemlerde ortak bir düşmana sahip olmalarıydı. Ortak düşman, İslam’dı. Chomsky şöyle diyordu: Evanjeliklerle Siyonistlerin iki temel noktada yakınlığı söz konusuydu (birincisi Evanjeliklerin dini inançları)... İkincisi ve dolaylı olanı ise Evanjeliklerin İslam’la ilgili yorumlarıydı: Arap halkın esaretinden, dünyadaki antisemitizmin büyük bölümünden ve İsrail karşıtı hissiyattan, Tanrı’nın adını kirleten İslam sorumluydu. Amerika’daki Evanjelik Protestanların Yahudi lobisi ile kurmuş oldukları ittifak, İsrail lobisini konu edinen hemen her kaynakta vurgulanıyordu. Evanjelik liderler, İsrail’e yapılan Amerikan yardımının artarak sürmesinde önemli bir pay sahibiydi. Yardımın yanı sıra, İsrail’in bir tabu haline getirilmesi, İsrail’i eleştirmenin imkânsız hale sokulmasında da Evanjelik propagandanın büyük bir rolü vardı. Evanjeliklerin en önemli liderlerinden biri ve Amerika’daki dini tutuculuğun sembolü olan Moral Majority (Ahlaki Çoğunluk) adlı kurumun yöneticisi olan Jerry Fallwell, Püriten teolojisindeki “judaizer” geleneği politikaya aktararak şöyle demekteydi: “Sanmıyorum ki Amerika İsrail’e sırtını dönsün ve sonra da ayakta kalmaya devam edebilsin. Diğer milletler İsrail milletine nasıl davranıyorsa, Tanrı da onlara öyle davranır.” Fallwell’in söylediklerinin anlamı açıktı; Amerika eğer Tanrı’nın desteğini yanında bulmak istiyorsa, İsrail’e destek olmak zorundaydı. Amerika’nın “bekasını” İsrail’e verdiği desteğe endeksleyen bu düşünce, oldukça etkiliydi ve 100 milyonu aşkın evanjeliğin yanında diğer Amerikalı Protestanları bile kimi zaman etkileyebilmekteydi. Bir başka Evanjelik lider Mike Evans, “İsrail, Amerika’nın Yaşamını Sürdürebilmesinin Anahtarı” (Israel, America’s Key to Survival) adlı televizyon programları hazırlamış ve malum evanjelik edebiyatını milyonlara aktarmıştı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 61

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

61

Benzeri televizyon programları, radyo yayınları, Evanjeliklerin çıkardığı çok sayıda dergi ve gazete, söz konusu telkini Amerikan toplumuna enjekte etmekteydi. Evanjelikler, Kongre, Beyaz Saray ve resmi kademelerde de etkindi ve tamamen İsrail yanlısı bir faaliyet göstermekteydiler. Evanjelik Kongre üyeleri ile AIPAC üyesi Yahudi Kongre üyeleri arasında İsrail’e sadakat konusunda hiçbir fark yoktu. Ve Evanjeliklerin de amacı, aynı AIPAC ve diğer Yahudi örgütleri gibi İsrail-yanlısı olmayan insanların seçilmesini engellemekti. Jerry Fallwell, İsrail’de yaptığı bir konuşmada, “İsrail yanlısı olmayan hiçbir adayın Amerikan Kongresi’ne seçilemeyeceği günler çok yakındır” demişti. Evanjelikler, İsrail’in işgal politikasını da şimdiye dek ısrarla desteklemişlerdi. Bazıları daha da ileri giderek, İsrail’den, daha fazla toprak işgal ederek tüm Vaat edilmiş Toprakları egemenlik altına almasını istemişler, örneğin Jerry Fallwell, 6 Şubat 1983’te yaptığı bir konuşmada İsrail’in Nil ve Fırat nehirleri arasında kalan tüm toprakları işgal etmesini rica etmişti. Fallwell’in konuşmasında, İsrail’in kısmen işgal etmesini istediği ülkeler arasında, Irak, Suriye, Türkiye, Suudi Arabistan Mısır, Sudan vardı; Ürdün, Lübnan ve Kuveyt’in ise tamamen işgal edilmesi söz konusuydu. Fallwell, bu ilginç işgal kehanetinin ardından da şöyle demişti: “Tanrı, kendisi için değerli olanı (yani İsrail’i) desteklediğimiz için, Amerika’yı kutsamıştır.” Tüm bu ilginç demeçlerin sahibi olan, “kraldan çok kralcı” olan Moral Majority lideri Fallwell, İsrail liderleri ile çok yakın ilişkilere sahipti. Geçmişte özellikle Likud liderleri Menahem Begin ve Yitzhak Şamir ile çok yakın olan Fallwell, Siyonizme yaptığı hizmetler adına Begin’den Vladimir Jabotinsky Madalyası almıştı (Jabotinsky: sağ kanat Siyonizmin kurucusu, Likud Partisi’nin ideolojik öncüsü.) Fallwell, dünyada bu madalyayı alan ilk “goyim,” yani Yahudi-olmayandı. Bu arada, Fallwell’in İsrail’e bu denli ilginç bir destek vermesinin nedenleri arasında, temsil ettiği dini akımın teolojisi yanında, kişisel çıkarlarının da rol oynadığı söylenebilirdi.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 62

62

Ali Kuzu

Çünkü İsrailliler, Fallwell’in ve diğer Evanjelik liderlerin hizmetlerini karşılıksız bırakmamaktaydı. Grace Halsell, bir makalesinde, eski Likud hükümetindeki Savunma Bakanı Moşe Arens’in, Fallwell’e özel bir jet uçağı “hediye ettiğini” yazmıştı. Fallwell’in performansının nedenlerinden biri, aldığı bu ve benzeri “rüşvet”lerdi bir başka deyişle... Evanjeliklerin ABD içindeki politik güçleri ve dolayısıyla da İsrail’e destek olabilme yetenekleri giderek artmaktaydı. 1980’li yıllarda Jerry Fallwell’in önderliğindeki Moral Majority, Evanjeliklerin en güçlü siyasi organizasyonuydu. 80’lerin sonunda Moral Majority yönetimi bazı mali skandallara karışınca bu örgüt dağıldı ve hemen ardından Evanjelikler bu kez de Christian Coalition adlı örgütü kurdular. Cumhuriyetçi Parti içinde önemli bir desteğe sahip olan ve ülke içinde büyük bir örgütlenme oluşturan Christian Coalition, Amerika’nın en güçlü siyasi organizasyonlarından biri haline gelmiş durumdaydı. 2001’den itibaren Evanjelistler, 11 Eylül olaylarını Müslümanlara mal ettikleri için, İslam’ı “küresel tehdit” olarak görmekteydiler. Ulusal Evanjelistler Derneği sözcüsü Richard Cizik görüşünü şöyle açıklıyordu: “İslam günümüzde, kötülük sembolü Sovyet imparatorluğunun yerini almıştır. Müslümanlar, modern çağda şer imparatorluğu ile eşdeğer hale gelmişlerdir.” Irak’ın işgaliyle Hıristiyan dünyasının tekrar kutsal kadim topraklarına dönüş içinde olduğunu bildiren Evanjelistler, Irak’ın Hıristiyan misyonerlere açılması ve Müslüman ülkeler kapalı tutulması gerektiğini savunuyorlardı. Kuzey Carolina’daki Wake Forest Üniversitesi öğretim üyesi Charles Kimball, “İslam, Hıristiyanlığı tehdit eden tek din. Bu bizim bilinçaltımıza işlemiş; kültürümüzde yer almış” diyerek İslam düşmanlığının asıl kaynağını da açıklamaktaydı. Amerikan Üniversitesi’nde profesör olarak görev yapmakta olan Akbar Ahmed ise saf, saf Pakistan’da misyonerler İslam aleyhine konuşmazken Amerika’da Evanjelistler ağza alınmayacak hakaretler sıralamasını şaşkınlıkla karşılamaktaydı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 63

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

63

Fallwell,’in CBC’de peygamberimize “terörist,” İslam’a ise “terörist dini” demesinden sonra Müslümanlar CBS’yi ve Fallwell’i özür dilemeye çağırmıştı. Fallwell, özrü kabahatinden büyük bir özür ifadesiyle yine saldırmıştı. Hâlbuki İslam ülkelerindeki misyonerlerin taktik icabı İslam’a açıkça saldırmadığı anlamak için ortalama bir zekâ yeterliydi. Mevcut Hıristiyanlığın mimarı Pavlus’un misyonerlik stratejisinin makyevelizm üzerine kurulu olduğunu bilmek de yeterliydi. Sisteminin Yeniden Kurulması Eylül 2000 tarihli Gelenekçi muhafazakârlara ait think tank grubu tarafından hazırlanan, küresel Amerikan hegomanyası için ‘Amerikan savunma sisteminin yeniden kurulması’ başlıklı orijinal adıyla ‘Project for the New American Century (PNAC)’ bir yıl sonra başlayacak yeni Amerikan savaşının iskeletini oluşturuyordu. Belgeyi yazanlar, hâlihazırda ABD Başkan yardımcısı Dick Cheney, Cheney’ın personelden sorumlu yardımcısı Lewis Libby, Savunma Bakanı Donald Rumsfeld, yardımcısı Paul Wolfowitz ve ABD Başkanı Bush’un küçük kardeşi Jeb Bush’dan başkası değildi. Wolfowitz ve Libby’ye gönderilen PNAC’nin ilk çıktı belgesinde; ABD’nin bölgesel ve küresel hiç bir ülkenin üstünlüğünü tanımayacağı (İngiltere dâhil), Ortadoğu’da liderliği ve üstünlüğü İngiltere’den tamamen devralacağı; Saddamlı veya Saddamsız Irak’ın ve ardından Körfez bölgesinin ele geçirileceği, Suudi Arabistan ve Kuveyt’de Amerikan üslerinin uzun süreli kalacağı, Çin’de rejimin değiştirileceği, Asya’ya yerleştirilen Amerikan güçlerinin artırılacağı, bu yolda Amerikan çıkarlarını Irak ve İran’ın tehdit ettiği belirtiliyordu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 64

64

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 65

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

65

EVANJELİZM NEDİR?

Yukarıda ki satırlarda hep Evanjelist – Evanjelizm kelimelerini kullandık. Kitabın ilerleyen sayfalarında da kullanmaya devam edeceğiz. İyi de bazılarınız şu soruyu soracaklardır? Ne demektir Evanjelist veya Evanjelizm diye. İşte size açıklamalar: Hıristiyan öğretisini bütün dünyaya ve insanlığa yaymak anlamına gelen Evanjelizm, daha çok iç misyon görevini üstlenmektedir. Yani Hıristiyan olan insanların kendi iç dünyasında geçirmiş olduğu dini tecrübe sonucunda Hıristiyanlığa sıkı sıkıya bağlanmasını sağlayan insan toplulukları oluşturma amaçlanmaktadır.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 66

66

Ali Kuzu

Dolayısıyla ilk planda Evanjelizm, ilk zamanlarda Hıristiyan olmayan insanların bu dine dönmelerinden çok, Hıristiyan olan insanlarla daha çok ilgilenmiştir. Bu açıdan bakıldığında misyonerlik daha çok Hıristiyan olmayan insanlara yönelik bir çalışma gibi görülmektedir. Fakat Evanjelizm aynı zamanda misyonerlikle de eş anlamlı olarak kullanılmıştır. Öyle ki, günümüzde yürütülen misyon faaliyetleri incelendiğinde, Hıristiyan olmayan insanlara da İncil’in vaaz edildiği görülmektedir. Böylece Evanjelizm ve misyon kavramı, evanjelizasyon olarak nitelendirilebilir. Evanjelikler etkin müjdecilik doktrini ile Hıristiyan öğretisinin bütün insanlığa yayılmasına önem vermektedir. Bu, daha çok İsa’nın ikinci gelişi öncesinde yapılması gereken küresel bir Evanjelizm görevi olarak da görülmektedir. Yazılı kelam, vaaz edilen kelamın temeli ve kutsal hayatın tanıklık sürecinin bir parçası olarak görülmektedir. Bu nedenle de evanjelizme göre, İncil’in her zaman ve mekânda vaaz edilmesi, bu çerçevede de insanların Mesih’e yönlendirilmesi gerekmektedir. Bu evanjelizasyon görevini yapabilmek içinse dünya çapında faaliyet gösteren birçok kurum ve kuruluş oluşturulmuştur. Özellikle Metodistler, laik kimselerin de bu tür kuruluşlarda görev alarak insanlara vaaz etmelerini sağlamışlardır. Evanjelizm’e İnanan Müslümanlar İsrail devletinin kurulması ile beraber Evanjeliklerin geneli, İncilin kehanetinin gerçekleştiğine ve Mesih’in geri dönebilmesi için Hıristiyan olmayan bütün herkesin katledilip, yok edilmesi gerektiğine ve ancak böylece bin yıllık barışın başlayacağına inanıyorlar. Ortadoğu’da yaşanılan çatışmalar bütün bunlar özlemle beklenen sonun müjdecileri!. Evanjelik bir kitap olan,” Kudüs için Gerisayım”da (Jerusalem Countdown) korkunç bir ahir zaman senaryosu tasarlanmış. Rusya ve Müslüman devletler birleşip İsrail’e karşı savaşıyorlar. Bütün bu karmaşıklıklar ve savaşların ardından, Hıristiyan karşıtı olan Avrupa birliği lideri, İngiliz ve Amerikan ittifakına karşı savaşıyor. Mesih geri dönüyor ve yeryüzündeki ebedi krallığını Kudüs’te inşa ediyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 67

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

67

Evanjeliklerin ve Yaheb beklentisi içerisinde olan Siyonist Yahudilerin rüyalarını süsleyen bu sahne, yani Ortadoğu’nun Cehenneme dönmesi ne yazık ki gerçekleşmeye başladı gibi. Üzüntü verici olan; Müslümanlarında böyle bir savaşın yaşanmasını Allah’ın murat ettiğine inanmaları ve bunu kadere bağladığına dair şüphelerinin olmamalarıdır. Ancak şunu kısaca belirteyim: Bu inanç her Müslüman’a ait değildir… ABD ve İsrail arasındaki derin siyasi, kültürel ve dini ilişkiyi anlamak; hem ABD’nin Ortadoğu politikasını daha doğru analiz etmek için hem de ABD ve İsrail dostluğunun dünü, bugünü ve geleceğinin idraki için önemi haiz bir konudur. Evanjelik geleneğe göre, Kıyametin kopmasından önce Hz. İsa yeryüzüne ikinci kez gelecek ve az sayıdaki yeniden doğuşçu Hıristiyan’ın ruhları semaya yükselecek. Hz. İsa’nın dönebilmesi ise yeryüzünde sahnenin hazırlanmasına bağlıdır. Bu sahnenin hazırlanması için Yahudilerin Filistin’e dönüp İsrail devletini kurmaları, Kudüs’ü başkent yapmaları, Mescid-i Aksa’nın yerine Süleyman Mabedi’nin inşa edilmesi, bunun için de İsrail’e yardım etmek, Kıyametin çabuklaştırılması için ne gerekiyorsa yapmak gerekiyor! Bu yüzden Fransız Le Nouvel Observateur Dergisi’nde de ifade edildiği gibi dünya üzerinde yaşayan 500 milyon “Evanjelist”in en önemli liderlerinden biri olan ABD Başkanı Bush’un Irak’ı işgal edişinde Evanjelist düşüncelerinin etkisi olduğunu söyleyenler oldukça fazladır. Hareketin önde gelen isimleri ise Bush’un da akıl hocalığını yapan Jerry Falwel, Pat Robertson, Franklin Graham ve Jerry Vines gibi İslam ve Peygamber Efendimiz için ağza alınmayacak hakaretlerde bulunan kişiler bulunuyor. Evanjelistler, Klasik Hıristiyan inancından farklı olarak Yahudilerle birçok ortak inancı paylaşırken; Kitabı Mukaddes’ten kehanet ettikleri Kıyamet öncesi yedi aşamaya odaklanmaktadır. Yahudilerin Filistin’e geri dönmesi, Büyük İsrail’in kurulması, İncil’in tüm dünyaya vaaz edilmesi, İsa Mesih’in ikinci kez dünyaya gelmesi, Yedi Yıl savaşı ve sonrası felaket dönemi, Armageddon Savaşı…

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 68

68

Ali Kuzu

Evanjelik inanca göre; Tanrı’nın Evanjelik Protestan Hıristiyanlar için olan uhrevi (cennetle ilgili) ve Yahudiler için de dünyevi(yeryüzüyle ilgili) olmak üzere iki planı vardır. Öteki dinlere mensup insanlar ise Tanrı için önem taşımazlar. Tanrı’nın Yahudilerle ilgili planı gereği Yahudiler, vaat edilmiş topraklara dönüp Büyük İsrail’i kuracak ve dünyaya egemen olacaklar. Evanjelikler ise bu plana destek olacaklar ve kendileri için kurtuluş ahirette gerçekleşecektir. Eski Ahit(Tevrat ve Zebur) ve Yeni Ahit(İncil)’ten oluşan Kitabı Mukaddes’e göre, İsa Mesih’in yeryüzüne yeniden inebilmesi için Yahudilerin, “Kenan Diyarı” olarak da adlandırılan ve kendilerine Tanrı tarafından vaat edildiğini iddia ettikleri topraklarda toplanmış olması gerekmektedir. Evanjelist Hıristiyanların Yahudilere ve İsrail’e duydukları muazzam sempatinin ve Evanjelizm-Siyonizm ittifakının kaynağı işte bu inanıştır. Mesih geldiğinde Yahudiler ve Evanjelikler bir yanda, bunların haricindeki diğerleri ise bir yanda olacak ve iki taraf arasında büyük bir savaş, yani “Armageddon Savaşı” yaşanacak ve Hz. İsa önderliğindeki Yahudiler ve Evanjelikler savaşı kazanarak dünya egemenliğine ulaşacaklardır. Son aylarda Mısır ve Suriye’de yaşanılan dramı Hıristiyan Evanjelikler, Ortadoğu’daki savaşın sonun başlangıcı olarak görüyorlar. Onlara göre İsrail’de iyi ve kötünün son savaşı gerçekleşmeli. Dünyanın beklenildiği üzere batması için İsrail desteklenmeli. Evanjelik Basın, televizyon ekranlarından takip ettiği Ortadoğu’dan yansıyan görüntüler için, acıklı fakat beklenildiği gibi diyor. “Robinson Drive Metodis” Kilisesinin rahibesi, Şimdi İsrail ve komşuları arasında olan savaşın İncilin bir kehaneti olduğunu söylüyor. Rahibenin Teksas’taki cemaati, aslında barışa inanmadan, Ortadoğu’da barış için dua ediyor. Çünkü Evanjelikler dünyada kalıcı bir barış için, insanlık tarihinin şahit olmadığı kadar kanlı bir savaşın olması gerektiğine inanıyorlar. Yol haritaları onları kıyamete (Armegeddon) doğru götürüyor. Ortadoğu’da Kaosu Bitirecek Olan Kişi Şeytanmış!

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 69

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

69

“Çünkü inanışlara göre, Ortadoğu’daki çatışmalar İsa’nın geleceğini gösteren işaretler belirdi ve bunlar devam etmelidir. Öte yandan, karışıklığı ilk durduracak liderin Şeytan’ın ta kendisi olduğuna inanıyorlar.” Tüm bu yaşananları sadece dinsel kodlarla açıklamak mümkün mü? İşin içinde dezenformasyon ya da manipülasyon var mı? Bu soruları yanıtlarken ”Savaşların nedenini tek bir şeye bağlayamayız. Ortadoğu’da yaşanılan çatışma ve Savaşların sebebini; Dünya kamuoyunun bir kısmı petrolle, bir kısmı da dinle ilişkilendiriyor. Ortadoğu’da kaosun artmasını ve hangisinin doğru olduğunu zaman gösterecek. Evanjelistler, Kıyamet savaşı Armageddon’un çok yaklaştığını düşünüyor. Ve bazı kesimlerin iddiası doğruysa, Bush’un başını çektiği Evanjelistler, Armageddon’u yaşayan nesil olmak için ellerinden geleni yapacak. Hz. İsa’yı Paylaşmak Günümüzde ABD vatandaşlarının üçte biri bu inanışa yönelmiş durumdadır. Yalnız bu yeni oluşum Protestan ve Katolik Yahudi Hıristiyanlar arasında Hz. İsa’yı paylaşamama sorununu doruğa çıkarmaktadır.

Protestanlık faizi reddeden Katoliklere karşı faizi serbest bırakıyor, “ahiretten” çok bu dünya ile ilgili düzenlemelere vurgu yapıyor, çalışmayı, ticareti ve üretimi kutsuyordu.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 70

70

Ali Kuzu

Protestanlığın bu görece modern girişimleri bir reform hareketi olarak değerlendirildi. Ancak Protestanların en önemli farkı ilk beş kitabını Tevrat’ın oluşturduğu 39 kitaptan oluşan Eski Ahit’e inanmalarıydı. Eski Ahit, özellikle ABD’nin kuruluşunda farklı yorumlara ve anlayışlara yol açtı. Bu, bakış açılarında “kıyamete” ve “Mesihçiliğe” ayrı bir değer vermelerini sağlıyordu. Özgür iradenin “Tanrı” tarafından çizilen kaderin dışına çıkamayacağını öngören Evanjelistler, bu kaderi hızlandırmak için Hıristiyanların ellerinden geleni yapması gerektiğini savunuyor. Ve Armageddon’la, yani “iyi” ile “kötü” arasındaki o büyük savaşla gelecek olan kıyameti ve Mesih’i hızlandırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Seçilmiş insanlar olduklarına inandıkları Yahudilerin, bir kıyamet koşulu olarak desteklenmesi gerektiğini düşünüyorlar. Protestanlar; ‘Hz. İsa’ya işkence eden Yahudi’ler günahkârdırlar bu erdeme sahip olamazlar’, Katolik Yahudiler ise; Hz. İsa bizdendir ve ancak O bizi kurtarmaya gelecektir. Hz. İsa’nın kurtarma listesi 144 000 ile sınırlı olduğundan bundan ancak iyi Yahudiler faydalanabilecekler diye birbirini ekarte etmekle uğraşmaktadırlar. Evanjelistlerin İslam’a karşı uyguladıkları stratejiler; Hz. Muhammed’i iyi bir sosyolog, Kuran-ı Kerim’i iyi yazılmış bir eser olarak görüp, Hadislerle, Tarikatlarla, Sahte Din Adamlarıyla, Dinler arası diyaloglarla İslam’ı – Hıristiyanlığa yakınlaştırarak tıpkı Şia mezhebinin Kıyamet inanışı gibi benzerlikler yaratarak Senkretik din diye ortaya empoze etmeye çalıştıkları bağdaştırılmış din noktasında buluşturmaktır. 70’li yıllardan itibaren yeniden dirilen ve muhafazakârlaşan Evanjelizm aradan geçen otuz yıl içinde Hıristiyanlığın en hızlı büyüyen “Kilisesi” oldu. Ve Ortadoğu’da yaşanan gelişmeler pek de yabana atılmamaları gerektiğini gösteriyor. 2004 yılında toplam sayıları 500 milyona ulaştı. Hıristiyan nüfusun 4’te birini oluşturuyorlar. 2050 yılında tüm Hıristiyan nüfusunun yarısı olacakları tahmin ediliyor. 70 milyon kişilik nüfusla en çok Amerika’da yaşıyorlar.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 71

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

71

Amerika’nın ardından en yoğun bulundukları ülke Brezilya (30 milyon). Evanjelistlerin şu anki güçlü durumu 1970’li yıllarda ortaya çıkan yeni-Evanjelizm akımıyla oldu. Şili’de Hıristiyanların 4’te biri Evanjelist. Fas’ta halkı Evanjelist yapmak için çalışan 150 misyoner var. Kaliforniya’da üniversitede ders olarak okutuluyor. Onlara göre İncil Tanrı’nın kitabı, İyi ve Kötü arasındaki savaş (Armageddon) dünyanın dengesini oluşturuyor, dünyanın sonu geliyor, dünyada yaşanan her şey, yapılan her savaş Tevrat’taki efsanelerde, İncil’de anlatılıyor, İsrail vaat edilmiş toprak ve günün birinde tüm Museviler İsrail’e dönüp Evanjelist olacak... Onlar Protestanlığın Evanjelist mezhebine bağlılar... Irak Savaşı aslında hiç de görüldüğü gibi değil, ardında birçok dini etken olan bir savaştı. Ve olup bitenleri sadece Evanjelistler anlıyordu. Evanjelistler Amerika’yı tamamen ele geçirdikten sonra asıl hedefe yani dünyayı Evanjelistleştirmeye yönelmişti. Bu da onların inanışına göre durdurulamaz bir dönemdi. Bu dönem tamamlanacak, bu uğurda ölünerek de İsa’nın yanına yükselinecekti. Evanjelistler Kimdir? Sayıları sadece Amerika’da 70 milyona ulaşan, Başkan George W. Bush’un da en büyük takipçisi olduğu Evanjelistler, İncil’de yer alan kehanetleri gerçekleştirmek için çalışıyor. Bu koyu Hıristiyanlara göre kıyamet 2000’li yıllarda Ortadoğu’da kopacak ve onlar da İsa Mesih sayesinde dünyaya hâkim olacak. Evanjelistlerin hayallerinde kıyamet var Dünyadaki pek çok insan Amerikan politikalarını artık İncil’deki kehanetlerin şekillendirdiğine inanıyor. Bush’a seçimi kazandıran Evanjelistler ise Ortadoğu’da kıyameti hızlandırmak için çalışıyor. “Tanrı ve Başkan bize İsa’yı Ortadoğu’ya getirme şansı doğurdu. Bu bana verilen bir emir!” ... Bu sözlerin sahibi kan ve ateş altındaki Irak’ta Evanjelistler için çalışan misyoner Tom Craig. Evanjelistlerin Bağdat’ta şimdiden 9 kilisesi ve yüzlerce müridi var. Amaç Irak’ı Ortadoğu’da Evanjelizm’in merkezi yapmak ve tıpkı İncil’de sözü edildiği gibi dünyanın bütün kavimlerini bu Kilisede toplamak.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 72

72

Ali Kuzu

Evanjelistlerin “Kilisesi” var ama aslında Protestanlığa ait küçük inanç farklarıyla bir araya gelen büyük bir ittifaktan söz etmek daha doğru. Genel olarak liberal Protestanların ve Baptistlerin dışında kalan tüm Protestanlar Evanjelist adını alıyor. Kökleri Yunancada “Müjde” anlamına gelen “Evanjelion”dan gelen bu isim İncilci tanımına denk düşüyor. Ancak kast edilen elbette ki “Eski Ahit” ve Mesih inancı. Protestanlığın bu yorumunda pek çok şey gizleniyor. Amerikan İsrail ilişkilerinden Büyük Ortadoğu Projesi’ne kadar kimi zaman “komplo” teorilerine boyanan kavramların altında 70’li yıllarda yeniden dirilen “Evanjelizm” yatıyor. Evanjelistleri bu aralar önemli hale getiren iyi ve kötü arasında kaçınılmaz olarak gerçekleşecek o yıkıcı savaşa, yani Armageddon’a olan inançları ya da insan eliyle yaratılacak kıyamet fikrini destekliyor olmaları ve dünyayı ele geçirmek istemeleri değil. 70 milyonluk nüfuslarıyla ABD seçimlerini etkilemeleri ve bu fikre inanan güçlü politikacılarının Beyaz Saray’da etkili olması. Durum böyle olunca ABD’nin Ortadoğu’daki etkinliği, İsrail sorunu ya da Büyük Ortadoğu Projesi gibi kavramların izi politikanın dinamiklerinde değil, kutsal kitapların satır aralarında sürülüyor. Ve dünya başkentlerinde Amerikan politikalarının, özellikle de Irak’ın işgalinin kaynağını “Eski Ahit”den aldığı şüphesi hızla yayılıyor. Ezici bir üstünlükle yeniden seçilen Bush 1985 yılından beri sık sık diz çöküp dua eden ve “Yaradan” sözcüğünü ağzından düşürmeyen bir Evanjelist. Seçimlerde pek çok Amerikalı politik kaygılardan çok, Bush’un yeniden seçilip “İncil’deki kehaneti gerçekleştirmesi” için oy verdi. Özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra sık sık “Haçlı Seferi” ya da “İyi-Kötü” gibi kavramları kullanan Bush’un bir politikacıdan çok dünyanın dört bir yanına yayılmış olan Evanjelist vaizlerden biri gibi konuşması bu şüpheyi daha da belirginleştiriyor. Önceki Amerikan başkanları Carter ve Reagan da benzer cümleler kullanıyor, İsrail devletinin kutsallığından ve kıyametten söz ediyordu. Ancak Bush açık bir biçimde “Mesihçi” ve “kıyametçi” bir başkan olarak hepsini geride bırakıyor. 11 Eylül saldırısı da Evanjelistlerin yükselişinde etkili oldu.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 73

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

73

ABD’de saldırıdan hemen sonra yapılan kamuoyu araştırmalarına göre kendisini “Evanjelist” olarak tanımlayanların oranı yüzde 46’ya yükseldi. Irak’ın işgalinden sonra ise yüzde 50’nin altına düşmedi. Irak’taki Amerikan tanklarının üzerlerine asılan haçlar, çarpışmadan önce vaftiz olan askerler ve birbiri ardına açılan Evanjelist Kiliseler işte bu gelişmelerin bir sonucu. ABD Başkanı George W. Bush, sabahın erken saatlerinde kalkıp dini kitaplar okuyor. Kabine toplantıları da dualarla başlıyor. Bush kendisine sorulan basit soruları bile İncil’den örnekler vererek cevaplıyor. “Yaradan” kelimesini dilinden düşürmeyen Başkan, görevinin kendisine Tanrı tarafından verildiğine inanıyor. Fransız Le Nouvel Observateur Dergisi Amerika Başkanı George W. Bush’un dünya üzerinde yaşayan 500 milyon “Evanjelist”in en önemli dini liderlerinden biri olduğunu yazdı. Bush Mesih mi? Meşhur haber dergisi Newsweek “Bush and God” adlı yazıda fundamantalist dinciliğinin modern dönemde Bush’un kafasında yaşamasını masaya yatırmıştı. Dergide bu çağdışı anlayışın ABD gibi bir devletin devlet politikasına yansımaları irdelenerek Avrupalıları şaşırtan dini referanslar aktarılmıştı.

Dünyanın büyük bölümü Bush’u inançlarının veya onu etkileyen Evanjelik grubun esiri olarak görüyordu. Oval Ofis’in alt katına 1917’li yıllarda Filistin’de görev yapmış İskoç bir Baptist olan Sandy Koufax’ın resmi almıştı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 74

74

Ali Kuzu

İncil Kemeri veya Allahın Dokunulmaz İnsanları, tabirleri sizin için birşey ifade etmeyebilirdi, ama Evanjelist Bush ciddi, ciddi Allah’ın kendisine bir misyon yüklediğine inandırılmıştı ve “Mesih” olduğuna inanıyordu. Der Spiegel Dergisi’de 17.2.2003 tarihli nüshasında George W. Bush’u ve dindarlığını alaya alırken, Haçlı seferi çağrısıyla dalga geçmişti. Bush her olayı dine gönderme yaparak yorumluyordu. En önemlisi ABD’yi ve kendini Allah’ın yeryüzünde kutsanmış gölgesi olarak gördüğünden başarısız olmayacağını savunuyordu. Güya Bush, tüm dünyada kulların Allah’a özgürce ibadet edebilmeleri için şeytanlara savaş açmıştı, terörizmle mücadelesi bunun içindi! Bir yandan “şeytanın baltası” denilen Saddam’ın başını kesmeye çalışırken, öte yanda Afrika’da AIDS’e karşı mücadele adı altında Hıristiyan misyonerlerin dünyayı kurtuluşa hazırlaması için 15 milyar dolarlık bütçe ayırmıştı. İki ciddi haber dergisi de, “Bush bu dini referanslarla giderse ne gibi çılgınlıklar yapabileceğini kestirmek güç” diye endişelerini okuyucularına duyurmuştu. Avrupalıların Bush’la ters düşmesinin nedeni Ortaçağ’ın karanlık dönemlerini hatırlatan bir radikallikle Bush’un dini referansları kullanmasıydı. Bush’un dini geçmişinin savaşı hazırladığını savunan dergi, 17 yaşında bir alkolik iken dine dönüş yapan Evanjelik mezhebine bağlı Bush’u Baptist öğreticilerinin “karanlık güçlere” karşı savaşmaya teşvik ettiğine dikkati çekiyordu... Güya Hz. İsa savaşmalarını istiyordu. Saddam, insan kılığına bürünmüş bir ‘şeytan’dı. Bush, onun kendisi için ağır sıklet olduğunu kabul ediyor, zor olsa da mutlaka yenip tüm insanlığı Allah’tan özgürlük getireceğini ifade ediyordu. Her ABD Başkanı geleneksel dini referanslar kullanırdı. Ama İncil’de savaş öneren pasajlar fazla olmadığı gibi politikalarına argüman yapan hiç bir başkana da rastlanmamıştı bugüne kadar. Irak savaşının tamamen dini motifli olduğunu itiraf eden dergi, ilk defa Allah’ın yardımı, gölgesi ve tanrısal misyonundan bahsedilerek ABD’nin bir savaşa sürüklendiğini yazıyordu.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 75

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

75

Küçük yaşlarda babasının Teksas’da açtığı dini ağırlıklı Sunday School’a giden Bush, gençlik evresini saymazsak hayatı boyu dini hayatına hayat yapmış, siyasete alet etmiş bir fanatikti. Bush, ne kadar “İslam barış dinidir.” düzeltmesini yapsa da Arap dünyası 11 Eylülden sonra sarf ettiği “ Haçlı savaşı” tabirini ona yakıştırıyordu. Doğrusu haksızda sayılmazlardı. Almanlar ve İngilizler bile artık sözün doğrusunu böyle okuyordu. Almanya’nın bir milyonu aşkın tirajı ile en ciddi haber dergisi Der Spiegel’dan Bush’un incilerini şöyle anlatıyordu: “Fundamantist dindarlığa sahip Bush, Bağdat’a saldırarak Tanrısal misyonu yerine getiriyor. Gayretkeş Hıristiyanlar İslâm’a karşı Haçlı Seferleri çağrısı yapıyor” ifadelerini manşete taşıdı. Washington’un Tanrı’dan korkulan şehir haline geldiğini belirten dergi, bakanlar kurulu toplantılarının dua ile başladığını, Donald Rumsfeld’in “aksiyon arzularını beğenmesi için” Tanrı’ya yalvardığını belirtiyordu. Beyaz Saray’da sürekli İncil okuma toplantıları yapılıyordu. Bu toplantılara katılmak serbestti, ama kimin katılıp kimin katılmadığına dair liste tutuluyordu. Sarayda içki ve sigara yasağı vardı. W. Bush, her gün İncil ve Tevrat okuyor, “güçlü olmak, yönetmek ve affedilmek için” dua ediyordu. 22 Ocak 2005 tarihli Star Gazetesi’nde Evanjelist Bush başlığı altında özetlendiğine göre: Bush ‘Yıldızların ötesinden kendisine mesaj geldiğini’ söyleyen ilk başkan oldu. Hakkındaki ‘tarikat üyesi’ iddiaları yeniden gündeme geldi. 11 Eylül olaylarından sonra ‘Hayatımı Tanrı’ya verdim; o da benim Başkan olmamı istedi’ ifadesiyle de ortalığı karıştıran Bush’ta, Matrix gibi filmlerinde çokça işlenen ‘Seçilmiş Kişi’ (The One) obsesyonu yemin töreninde yine su yüzüne çıktı. 1980’lerde alkol alışkanlığından kurtulmasına yardımcı olan din adamı ve Evanjelizmin önderlerinden Bill Graham’la tanıştıktan sonra kendini dine verdiği bilinen Bush’un, son seçimi de Evanjelistler’in oylarıyla aldığı anketlerle belgelenmişti. Evanjelistler, Yahudilerle birlikte Tanrı tarafından yeryüzünü yönetmeleri için kendilerini seçilmiş olarak görüyor. Deccal (Müslü-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 76

76

Ali Kuzu

manlar) ile Yahudilerin yapacağı Armageddon savaşında sadece kendilerinin savaştan etkilenmeyeceklerine, Savaş sonrasında da İsa’nın gökyüzünden kendilerini de alarak ineceğine, Ve adaletin hâkim olacağı Tanrı’nın Krallığı’nı kuracağına inanıyor.” Deli ve Fanatik Akli dengesini yitirdikten sonra ‘Mesih’ olduğunu söyleyen RP eski milletvekili Hasan Mezarcı ve açıkça ‘Mesih’ olduğunu iddia eden ABD Başkanı Bush arasındaki tek fark, birinin ‘deli’ diğerinin ‘fanatik bir lider’ olarak görülmesiydi. Müslümanlar boynunu bükmüş Mesih ve Mehdi ile ilgili ilahi kaderin tecelli etmesini beklerken, Evanjelik- Yahudi ittifakı kaderi kurgulamaya karar vermişti. Eski Ahit’te göre, kıyametten bir süre önce, Mesih’in gelişiyle birlikte Mesih’e tabi olan Yahudiler ve onların düşmanı olan “goyim” arasında büyük bir savaş yaşanacaktı. Yaşanacak Armageddon’da, Yahudiler büyük kayıplar verecek buna rağmen bu savaşı kazanacakları kehaneti yer alıyordu. “ABD’nin etkin gruplarından olan, birçok bürokrat, istihbaratçı ve uzmanın yanı sıra eski ABD Başkanı Ronald Reagan’ın ve ABD Başkanı Bush’la birlikte Neo con Şahinlerin de mensubu olduğu Evangalistler, Armageddon’un çok yakın olduğunu, bu büyük savaşın içinde bulunduğumuz insan nesli tarafından görüleceğine inanırlardı. Onlara göre, bugünkü İsrail ordusu, yakında Armageddon’da “goyim” ile savaşacak olan orduydu. Dolayısıyla İsrail’in askeri gücünü artırmak, nükleer silahlarla donatmak ve korumak için ellerinden geldiği kadar çalışmaları kutsal görevdi. Evanjelistlerin Yarışı ve İslâm Bu günlerde Evanjelistler diğer dinlerle, özellikle de İslâm’la hummalı bir yarışa girdiler. Çünkü Müslümanlar tarafından yapılan büyük davet çalışmaları olmamasına rağmen, İslâm’ı seçen batılıların sayısı her geçen gün artıyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 77

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

77

Onlar da yaptıkları hesaplamalara ve oranlara bakarak İslâm’ın yayılmasını durdurmaya çalışıyorlar. “Christianity Today” dergisi, Şubat 2006 da Massachusetts eyaletinde, bu konuyla ilgili yapılan bir toplantıda ulaşılan sonuçların özetini yayınladı. Toplantıya katılanlar, eldeki verilere göre şu sonuçlara vardılar: İslâm, Hıristiyanlıktan daha hızlı yayılıyor. İslâm yıllık % 2 oranında yayılırken, Hıristiyanlık %1.2 oranında yayılıyor. Yine yayınlanan istatistiklere göre, 11 Eylül saldırıları’ndan sonra, Fransa’da her yıl otuz bin ile kırk bin kişi, Amerika’da da 500 bin kişi İslâm’ı seçiyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 78

78

Ali Kuzu

Doğu, Orta ve Güney Afrika Müslümanları Birleşik Meclisi üyesi Harun Singoba da şu açıklamayı yaptı: “Uganda’da İslâm hızla yayılıyor. Her dakika insanlar bize gelip İslâm’a girmek istediklerini söylüyorlar.” Katolikler İslam’ın yayılmasını önlemek için ellerinden gelen tüm çabayı sarf ediyorlar. Yine 45 milyonluk nüfusun %80’i Hıristiyan olan Güney Afrika’daki siyahlar arasında da İslâm hızla yayılıyor. Hatta İslâm’ın bu geniş çaplı intişarı karşısında, bir Alman papaz, geçtiğimiz aylarda İslam korkusunda intihar etti. Burada Evanjelistleri ilgilendiren bir husus, seksenli yıllarda Anglikan istatistik uzmanı David Barant’in yaptığı öngörülerdir. David’in öngörülerine göre, Evanjelistlerin, Hıristiyanların toplamı içindeki %25’lik oranı %44 fırlayacak, buna karşılık Katoliklerin dışındaki Hıristiyanların oranı %25’ten %23’e ve Katoliklerin oranı da %50’den %33’e düşecektir. David bu görüşlerini yayınladığında, konuyla ilgilenenler onun söyledikleriyle alay ettiler. Örneğin “Hıristiyanlığın Siyasi Coğrafyası” adlı kitaptaki bir araştırmanın başlığı şu ismi taşıyordu: “Evanjelistler: Hıristiyanlığın Evrensel Geleceği.” Ancak bu öngörülerin hepsi doğru çıktı. Çünkü bir asır içinde Evanjelistlerin sayısı sıfırdan 500 milyona ulaştı. Tarihte bunun bir benzeri yoktur. Gelecek kuşak içinde, tek başına Evanjelistlerin sayısı, diğer bütün Hıristiyanların sayısını geçecektir. Zaten şu anki gidiş bunu gösteriyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 79

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

79

TÜRKİYE’NİN ZAYIF DÜŞÜRÜLMESİ

Bütün bu afet ve siyasi çalkantıları Hıristiyanlığı dünyaya yaymak ve diğer toplumları Hıristiyanlıkla tanıştırmak için fırsat bilen evanjelistler için özellikle Türkler ve Türk dünyası onlar için hedef kitle konumundadır. Fakat misyonerlerde, yapılan misyonerlik faaliyetlerine karşın Türklerden istenilen verimi alamadıkları düşüncesinin hâkim olduğunu söylemek zor değildir. Bu sebepledir ki, Türkiye üzerinde çeşitli aşamalardan oluşan çok yönlü bir strateji uygulayan Evanjelik gruplar, Hıristiyanlığın yayılmasında en büyük engelin Türkler olduğu düşüncesini taşımaktadırlar. Bunun için de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin en azından kontrol altında tutulması ve zayıf düşürülmesi, daha sonraki aşamaların başlangıcı gibi görülmektedir. Çünkü bir ileri aşamanın bu coğrafyanın ele geçirilmesi gibi göründüğünü söylemek zor değildir. Hıristiyanlar, kıyamet alameti olarak ortaya çıkacak olan olayların, Anadolu ve Ortadoğu coğrafyasından çıkacağına inanılmaktadır. Bu yüzden Anadolu ve Ortadoğu coğrafyasında meydana gelen siyasi ve sosyal olayların tesadüfî olmadığı göz önünde tutulmalıdır. Çünkü bu düşünce de İncil’e dayandırılmıştır. Bu cümleden hareketle, kıyametin ortaya çıkışında meydana gelecek olaylar Anadolu topraklarında başlayacaktır. Dolayısıyla evanjelik grupların kıyametin kopmasını öne almak için, sarf etmiş oldukları çaba Türk Devleti’ne büyük zarar verebilir. Büyük Ortadoğu projesi bu amaca hizmet etmektedir. Çünkü Ortadoğu büyük ölçüde Müslüman ülkelerden oluşmaktadır. Yeni dünya düzenin kurulmasının yolunun Ortadoğu ve Anadolu’dan geçtiğini düşünen evanjelikler, bu bölgede zaten zayıf olan İslam ülkelerinin gücünü kırmak için her türlü gayreti göstermektedir. Bilindiği gibi Ortadoğu’da İsrail devletinin kurulmasında evanjelik Hıristiyanların büyük desteği olmuştur.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 80

80

Ali Kuzu

ABD’nin TSK Düşmanlığı Aslında her şey 1991 yılı başında ABD’nin Körfez saldırısıyla başladı. ABD, Bağdat’a yürümedi. Bunun yerine Irak’ın kuzeyinde bir Kürt isyanı kışkırttı. Arkasından, Irak Ordusunun 36. enlemin kuzeyine geçmesini önleyerek buradaki Kürt oluşumunu güvence altına aldı. ABD’nin planı şuydu: Önce Kuzey Irak’ta bir Kürt Devleti kurmak ve sağlamlaştırmak, sonra Irak’ı tümüyle işgal etmek. Kuzey Irak‘taki yeni devleti Türkiye’nin güneydoğusu, Suriye’nin doğusu ve İran’ın batısından koparacağı parçalarla birleştirerek Büyük Kürdistan’ı, yani ikinci İsrail’i kurmak. Bu projenin ismini biliyorsunuz: Büyük Ortadoğu Projesi. Türkiye’deki bütün hükümetler, İncirlik’e yerleşen Çekiç Güç’ün görev süresini uzatarak ABD’nin Kuzey Irak’taki Kürt oluşumunu desteklemesine yardımcı oldular. TSK, bu süreçte Kuzey Irak’taki oluşum üzerinden Türkiye’nin bölünme tehlikesini erken algıladı ve ABD ile karşı karşıya gelinmesinin kaçınılmaz olduğunu da farketti. İlk olay: Orgeneral Torumtay’ın istifası Özal’ın, “kuzeyden Irak’a girme” emrini uygulamamak için Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necip Torumtay istifa etti. Böylece TSK, Amerikan planlarında rol almaya direneceğinin ilk işaretini vermiş oldu. O andan itibaren TSK’ya karşı ABD “tetik” düşürmeye karar verdi. “Ergenekon” tertibinin planlanmaya başlanması, o zamandır. ABD’nin ÖKK Rahatsızlığı Sovyet tehdidine karşı kurulmuş olan Özel Harp Dairesi (ÖHD) Amerikan güdümündedir ve Sovyetler yıkıldığı için tehlike ortadan kalkmıştır. Şimdi tehdit, Kuzey Irak’taki ABD varlığından gelmektedir, dolayısıyla, “ABD güdümündeki” ÖHD, “ABD’den gelen bir tehdide karşı” kullanılamaz. Geçmişteki kontrgerilla eleştirileri TSK’da zaten belli bir rahatsızlık yaratmıştı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 81

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

81

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Doğan Güreş, ÖHD’i yeniden örgütledi, ismini Özel Kuvvetler Komutanlığı (ÖKK) olarak değiştirdi. Yıl 1991. ÖKK’nin PKK’yı hedef alması ve Kuzey Irak’ta kurulan devlete karşı tavır alması, Amerikan denetiminden kurtulma çabasının başlangıcıdır. “Tugay” düzeyindeki ÖKK, “tümen” düzeyine çıkarıldı. Ankara’da ÖKK için yeni bir eğitim tesisi yapımına başlandı ama ABD bundan çok rahatsız oldu, “kullandığı” pek çok kişi aracılığıyla, tesis inşaatında yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla mesnetsiz davalar açılmasını sağladı, ÖKK eğitim tesislerinin yapılmasını uzun süre felce uğrattı. Eşref Bitlis Neden Öldürüldü

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 82

82

Ali Kuzu

ABD’nin Kuzey Irak’taki planlarını bozan bir planı uygulamakta olan Orgeneral Eşref Bitlis, Amerikan Çekiç Güç helikopterlerinin PKK’ya silah ve malzeme attığını saptadı ve bunu bildirdi. Org. Eşref Bitlis, Jandarma Genel Komutanı olarak, Amerika’nın Türkiye’nin toprak bütünlüğünü hedef aldığını gördüğü, bu tehlikeyi önlemek amaçlı, savunmaya yönelik bir strateji geliştirdiği için Amerika tarafından derhal “hedef”e seçildi. Org. Bitlis helikopterle Kuzey Irak’a giderken, bu yolculuk önceden ABD’ye haber verilmiş olmasına rağmen iki Amerikan savaş jeti yakın uçuş yaparak oluşturdukları vakumla helikopteri düşürmeye çalıştılar ama deneyimli helikopter pilotunun dalış manevrasıyla bu girişim sonuç vermedi. Bu saldırıdan hemen sonra telsizle Amerikalılara helikopterde orgeneralimiz olduğu tekrar bildirildi ama Amerikan savaş jetleri saldırıyı tekrarladılar. Helikopter pilotu büyük bir çabayla yeniden dağların arasındaki derin vadilere dalarak kurtulmayı başardı. CIA tarihinin en önemli suikastlarından birisi 17 Şubat 1993 günü gerçekleşti: Uçağına yapılan sabotaj sonucunda Orgeneral Bitlis şehit edildi. Ağustos 1994’de Genelkurmay Başkanı olan İsmail Hakkı Karadayı döneminde Eşref Bitlis Planı “uygulandı” ve Kuzey Irak’a Çelik Harekâtı yapıldı. 35 bin Mehmetçik Mart 1995’de Kuzey Irak’a girdi. Kuzey Irak’a giren TSK, ABD’nin “egemenlik alanı”na da girmiş oldu. Bölge ABD ordusunun işgali altındaydı. ABD’nin Foreign Affairs, Foreign Reports, Mediterranean Quarterly ve Joint Forces Quarterly gibi “yarı-resmi” organlarında “Türk komutanlar hizadan çıktı,” “Türk Ordusu ABD-Türkiye ilişkilerini bozuyor” türünden görüşlere yer vermeye başladılar. Gazi Olaylarını Kim Tertipledi Çelik Harekâtı öncesinde CIA’nın Moskova İstasyon Şefi’nin CNN televizyonunda Türkiye’nin “karışacağını” dünyaya şöyle ilan etti: “Önümüzdeki dönemde dünyanın en çok karışacak ülkesi Türkiye’dir. Şu anda Türkiye, gizli servislerin gündeminde ilk sıraya yerleşmiştir.” Gazi Mahallesi olaylarından birkaç gün önce, ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Holbrooke, Türkiye’nin Kuzey Irak sınırında yaptığı yığınağı durdurmak istediklerini şu “ifadelerle” belirtti:

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 83

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

83

“Kuzey Irak sınırına asker yığıyorsunuz. Önümüzdeki günlerde terör olaylarının artma ihtimali var. Oraya yapacağınız bir harekâtta dikkatli olmanızı tavsiye ederim.” CIA Şefi’nin ve Holbrooke’un “haber verdiği gibi,”12 Mart 1995 gecesi İstanbul’da Gazi Mahallesi olayları başladı. TSK bu tehditi önemsemedi ve Çelik Harekâtı yapıldı. NATO tarafından, üye ülkeleri komünizmden korumak için kurulan kontrgerilla (diğer adları Gladio ve Süper NATO) örgütleri, İtalyan savcının ispatladığı gibi, CIA tarafından yönetiliyordu ve esas görevleri bu ülkelerdeki hükümetlerin ABD kontrolünden çıkmalarını önlemekti. TSK Karşısına Polis Çıkarma Türkiye de ÖHD de kontrgerilla ile bağlantılıydı. 1991 yılında Özel Harp Dairesi’nin Özel Kuvvetler Komutanlığına (ÖKK) dönüştürülmesi aslında bir “ulusallaştırmaydı.” ABD bu kuruluştan dışlanıyor ve hedef, Kuzey Irak’tan yöneltilen tehdide karşı mücadele olarak tanımlanıyordu. ABD, “kontrgerilla yapılanmasında TSK yerine polisi koyma” denemesine girişti. 1973’den beri İçişleri Bakanlığı içinde örgütlenen “İslamcı Cunta,” artık “F Tipi Gladio” olarak kontrgerilla içinde TSK’den boşalan yeri alıyordu. “F Tipi Gladio”nun ilk büyük organizasyonu da 1995 Gazi olaylarıdır. ABD ordusu, özellikle Çekiç Güç, Irak’ın kuzeyinde 7500 “CIA Peşmergesi”nden oluşan bir askeri güç örgütlemişti. Eylül 1996’da, Eşref Bitlis Planı gereğince Barzani, Türk Genelkurmayı’nın yönlendirmesi sonucu Saddam yönetimiyle işbirliği yaparak CIA Peşmergelerini dağıttı. 200’e yakın ölü veren CIA Peşmergeleri, ABD tarafından Guam Adası’na taşındı. ABD kaynakları, bu harekâtı “ABD’nin Vietnam’dan sonraki en büyük yenilgisi” olarak değerlendirdi. Bu harekâttan 20 gün önce ismini açıklamayan bir tuğgeneral, Aydınlık dergisi’ne bir demeç vererek Eşref Bitlis’in uçağının ABD’ye bağlı Gladio görevlileri tarafından düşürüldüğünü açıkladı ve dergi de 25 Ağustos 1996 tarihli sayısında bu haberi yayınladı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 84

84

Ali Kuzu

TSK, Çelik Harekâtını Başbakan Çiller’e haber vermeden gerçekleştirmişti çünkü Çiller’in ABD’ye “örgütsel” bağlılığı TSK tarafından biliniyordu. 28 Şubat harekâtının en önemli başarısı, Fethullah Gülen’e indirdiği darbe oldu. Gülen kaçıp ABD’ye yerleşti. Gladiocu Subaylar Tasfiyesi Mayıs 1997 YAŞ toplantısında “160 subayın irtica bağlantısı nedeniyle ordudan atılması,” Başbakan Erbakan’a onaylaması için dayatıldı. Bu uygulama, ordu içindeki Gladio’yu, yani ABD görevlilerini temizlemek anlamına geliyordu. Çünkü kontrgerilla, artık “F Tipi Gladio”ydu. 28 Şubat kadrosu içinde “ABD’nin Truva Atı” olan bir de general vardı: Çevik Bir. Çevik Paşa da hemen sonra TSK tarafından sessizce tasfiye edildi ve sadece bu nedenle bile, “İrtica,” 2002 yılı sonuna kadar iktidara el koyamadı. 1994-1998 arasında genelkurmay başkanı olan Orgeneral Karadayı şunları yaptı: -ABD ve NATO yuvalanmasını, yani kontrgerillayı Genelkurmay Karargâhı’ndan çıkardı. -Özel Kuvvetlerin ulusal amaçlar için kullanılmasına yönelik önlemleri geliştirdi. -Özel Harp subaylarımızın Çin’in Uygur bölgesinde ve Çeçenistan’da “kullanılmasına” engel oldu. Türkiye’yi İşgal Planı

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 85

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

85

1998 yılında Genelkurmay Başkanı olan Orgeneral Kıvrıkoğlu, ABD’nin bölge ülkeleri için tehdit oluşturduğunu “açık bir dille” belirtti. Kıvrıkoğlu, Washington ziyaretini iptal etti ve NATO döneminde “ABD’yi ziyaret etmeyen ilk ve tek Genelkurmay Başkanı” olarak tarihe geçti. Kıvrıkoğlu, “28 Şubat’ı Bin Yıl sürdürmeye kararlıyız” diyen komutandı. Demek istediği aslında, “ABD tehdidine karşı, bin yıl da sürse direnilecek” olduğuydu. Mesajı alan ABD, aynı sözcüklerle yanıt verdi: Bin Yılın Meydan Okuması (Mıllenıum Challenge 2002) ABD, “bu” isim altında, 24 Temmuz 2002’de Nevada çölünde Türkiye’yi işgal tatbikatı yaparak “gözdağı” verdi. Bu, “ABD tarihinin” en büyük askeri tatbikatıydı. ABD’nin yarı resmi ajansı olan Assocıated Press, “tatbikatın Türkiye’yi işgal senaryosu üzerine kurulu olduğunu” açık açık yazdı. Tatbikat senaryosu alabildiğine ilginçti. Assoc. Press’e göre, tatbikatın resmi senaryosu şu şekildeydi: Türkiye’de bir “deprem” oluyor (!) ve TSK, “karışıklığı önlemek için” yönetime el koyuyordu. Bunun üzerine ABD Deniz Kuvvetleri önce Kıbrıs’ı kuşatıyor ve “96 saat içinde” “hedef ülkeyi” işgal ediyordu. “96 saat,” TSK’nın bir dış saldırıya karşı hazırlanması için gerekli olan minimal süredir ve bu süre, TSK tarafından “kozmik sır“ düzeyinde saklanıyordu (saklandığı “sanılıyordu”). Tatbikatta işgal süresi olarak “96 saat” seçilerek, “hedef ülkenin Türkiye olduğu,” “anlayan kişilere” anlatılıyordu... Gizli Anlaşma O dönemde Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül, 2 Nisan 2003 günü ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Ankara’da 2 sayfa 9 maddelik bir “gizli anlaşma” yaptığını itiraf etti. Gül, anlaşma içeriğini “açıklayamayacağını,” “gizli olduğunu” söyledi. 13 Temmuz 2003’de Doğu Perinçek bu gizli anlaşmanın maddelerini açıkladı. Birinci madde: “TSK ve ÖKK 4 ay içinde Kuzey Irak’tan çekilecek” şeklindeydi. Gül’ün yaptığı bu gizli anlaşmadan 3 ay sonra, ABD ordusu “Türk askerinin başına çuval geçirdi.” “Çuval geçirme” eylemi, gizli anlaşmanın uygulanması için bir “ihtar”dı. Başbakan Erdoğan’ın o günlerde kullandığı “müzik notası“

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 86

86

Ali Kuzu

vecizesi, yine, “anlaşmanın uygulanması gerektiğine” ilişkin TSK’ya yönelik bir uyarıydı. “Biz anlaşma yaptık, Kuzey Irak’tan çık artık” diyordu Başbakan, TSK’ya. ABD Savunma Bakanı Rumsfeld’in, çuval olayından sonra Başbakan Erdoğan’a gönderdiği mektupta şöyle deniyordu: “TSK (ÖKK kastediliyor) Kuzey Irak’ta sizin bilginiz haricinde eylemler yapmaktadır.” Rumsfeld, çuvalı “Erdoğan’ın değil,” “TSK’nın başına geçirdiklerini” böylelikle anlatarak, Başbakan Erdoğan’ın “içini rahatlatmak” istiyordu. Beş Genelkurmay Başkanı Ulusal devlet ve Atatürk karşıtı açıklamalar yapan, Milli Egemenlik ve Milli Güvenlik kavramlarının “artık geçersiz olduğu” açıklamalarını yapan Org. Hilmi Özkök, böylece, tarihe “başına çuval geçirilen komutan” olarak kaydedildi. Buna ses çıkarmadı, böylece “Ergenekoncu” olarak suçlanmaktan kurtuldu. Başına çuval geçirilmesine ve Kuzey Irak’tan çıkarılmasına rağmen “akıllanmayarak” sınır ötesi harekâtta ısrar eden TSK’ya karşı, Org.Torumtay zamanından beri hazırlanmakta olan organizasyon artık açığa çıkarılacaktı ve düğmeye basıldı. “ABD’ye direnen 5 Genelkurmay Başkanı” ve destekleyici tüm unsurlar “Ergenekon çetesi” olarak suçlanacaktı. Suçlama belgeleri aslında çoktan hazırdı, ama Org. Özkök “Ergenekoncu olmadığından,” onun görev süresince organizasyon “uykuya” yatırılmıştı. Organizasyonun uykudan uyandırılmasının ilk işareti Org. Büyükanıt’a karşı kullanılan Şemdinli olayıdır. TSK Saf Dışı Edilecek

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 87

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

87

O günlerde, Büyükanıt “çete kurmakla” suçlandı fakat sonuç alınamadı. Fehmi Koru, “Taha Kıvanç” imzasıyla Yeni Şafak gazetesinde yayınlanan 30 Nisan 2001 ve 1 Mayıs 2001 tarihli yazılarında “Yeniden kurulsun diye hakkında rapor hazırlanan Ergenekon, çok kapsamlı, bir partiyle irtibatı bulunmayan, ‘devleti yapılandırma’ amaçlı bir örgüt” demektedir. Koru, yazısında 24 sayfa olduğunu söylediği bu dokümanın sonunda yazanın adının bulunduğunu da belirtmektedir. Ne var ki, şimdi bu “masum” tanımlamadan vazgeçilmesi, daha büyük ve kapsamlı bir düzeneğin çalıştırılması zorunludur. Bu, günümüzde devam eden Ergenekon davasıdır. ABD’nin her tür desteğini alan Paralel Yapı – Fethullah Gülen FETÖ Terör Örgütü Ergenekon ve buna benzer davalarla ABD’ye sorun çıkaran başta TSK olmak üzere tüm ulusalcı güçleri saf dışı etmek zorundadır. Plana göre, bu dava sürecinde komutanlar yıldırılacak ve “1991 öncesinde olduğu gibi” ABD ile tam uyumlu olarak görev yapmaları sağlanacaktır. AB’nin de “bir kriter” olarak dayattığı gibi, TSK “sivil otoriteye” tabi olacak, kendisine Atatürk tarafından verilmiş olan “ulusal bütünlüğü ve laik cumhuriyeti koruma” görevini unutacaktır. CIA’nın yan kuruluşu Rand Corporation’un yayın organlarında ve ABD strateji merkezlerinin hazırladıkları raporlarda şöyle deniyor: “ABD artık ANAP ve DYP gibi partilerle Türkiye’yi kontrol edemez, Fethullah Gülen Başkanlığındaki Cemaat ile ABD Türkiye’yi kontrol altında tutmaya devam edebilir.” Tarih:20 Ekim 1996. Çuvalcı Komutandan Madalya

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 88

88

Ali Kuzu

27 Ocak 2015’te HDP’li vekiller Kobani’de zaferi kutlayıp, PKK’lılar İdil’de silahlarıyla resmigeçit yaptığı saatlerde Çuval hadisesinin Türk Milletinde yarattığı öfke daha dinmeden Türk askerine çuval geçirilmesi emrini veren ABD’li komutanın, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hulusi Akar’a, “Suriye” madalyası takması kamuoyunda büyük tartışma yarattı. Ağustos 2015’den sonra Genel Kurmay Başkanı olmasına kesin gözüyle bakılan Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Akar’a, ABD Savunma Bakanlığı Pentagon tarafından ‘Liyakat Lejyonu’ madalyası verilmesinin resmi gerekçesi ‘NATO’ya sıra dışı katkı’ olarak gösterildi. Madalya olayının duyulması ve Madalyayı da, Süleymaniye’de Türk askerinin başına çuval geçiren Albay Bill Mayville’in komutanı ABD Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Raymond Odierno tarafından takılması “Türk generali ABD’den nasıl Suriye madalyası alır?” sorularını gündeme getirdi. Hulusi Akar’dan önce bir Türk komutanı daha ABD’nin ‘Liyakat Lejyonu’ madalyası takılmıştı. O da dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt 2005’te madalya almıştı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 89

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

89

YARIM ASIRLIK DEVLET SIRRI

Genelkurmay Başkanlığının tüm itirazlarına rağmen, kamuoyunda “kozmik oda” olarak bilinen Genelkurmay Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığında 20 gün boyunca yapılan aramaların ayrıntıları, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başmüfettişliğinin raporuyla ortaya çıktı. HSYK müfettişlerince “kozmik oda” soruşturmasında görev yapan hâkim ve savcılarla ilgili hazırlanan raporda, Genelkurmay Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı 11 ve 16 nolu odalarda yapılan aramaya ilişkin ayrıntılara yer verildi. Dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a “suikast” düzenleneceği yönündeki telefon ihbarı sonucu konuyla ilgili soruşturma başlatan Ankara Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili, Genelkurmay Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı 11 ve 16 nolu odalarda 25 Aralık 2009’da kendisi arama yapmak istedi. Genelkurmay Seferberlik Tetkik Dairesi Başkanlığınca yazılan yazıda, binanın 1. katında bulunan 11 ve 16 numaralı çift kilitli çelik kapılarla muhafaza edilen odalardaki bilgi, belge ve arşiv kayıtlarının devlet sırrı niteliğinde, devletin güvenliğiyle ilgili doğrudan bilgiler içerdiğinden Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 125. maddesi gereği cumhuriyet savcılığına bu odalara giriş izni verilemeyeceği belirtildi. Bunun üzerine Bilgili yerine dönemin Ankara Hakimi Kadir Kayan, 26 Aralık 2009’da Genelkurmay Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı 11 ve 16 nolu odalarda arama yapmaya başladı. Kayan’ın 20 gün süren araması sonucu CD, dosya ve hard disklerden oluşan “gizli belgeler” dışarı çıkarılarak, bugün FETÖ ile bağlantılı oldukları tespit edilen TÜBİTAK uzmanı bilirkişilere çözümletildi. HSYK’ya Şikâyet Genelkurmay Başkanlığı Adli Müşavirliğince HSYK’ya başvurularak, soruşturmaya karışan hâkim ve savcılar hakkında, “19 Aralık 2009 tarihinde sahte olarak düzenlendiği anlaşılan ihbar tutanağı

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 90

90

Ali Kuzu

ile başlayan ve kamuoyunda ‘kozmik oda’ olarak bilinen soruşturmada; Seferberlik Tetkik Kurulu Ankara Bölge Başkanlığında, içerisinde ‘devlet sırrı’ niteliğinde bilgi ve belgeler bulunan 11 ve 16 nolu odalarda yer alan, devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibarıyla gizli kalması gereken bilgi ve belgeleri, hukuka aykırı yollarla, siyasal ve askeri casusluk maksadıyla temin ederek, başka kişilere açıklamak yoluyla işlemiş oldukları eylemlerden dolayı” işlem yapılması istendi. Hâkim ve savcılardan Seferberlik Tetkik Daire Başkanlığında görev yapan askerler de şikâyetçi oldu. HSYK Başmüfettişliğince, Ankara Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili, eski Ankara Cumhuriyet Savcısı, Trabzon Cumhuriyet Savcısı Şadan Sakınan, Ankara Hâkimi Hasan Şatır, emekli Hakim Selahattin Türkeli, Ankara hakimleri Nihal Uslu, Halil İbrahim Kütük, Abdullah Bahçeci, eski Ankara Hakimi, halen Denizli Hakimi Dündar Örsdemir hakkında soruşturma başlatıldı ve bu kişiler soruşturma tamamlanıncaya kadar görevden uzaklaştırıldı. Bu kişiler hakkında, FETÖ’nün darbe girişiminin ardından başlatılan soruşturma kapsamında gözaltı kararı da verildi. Bulunamayan Mustafa Bilgili hakkında yakalama kararı çıkarıldı. Devam eden süreçte HSYK Başmüfettişliği, görevden uzaklaştırılan bu kişilerle ilgili meslekten çıkarılmaları istemli raporunu tamamladı. Raporda, aramada el konulan belgelerin “devlet sırrı” niteliğiyle ilgili hukuki değerlendirme yapılarak, hâkim ve savcıların yanı sıra şikayetçilerin de ifadelerine yer verildi. Buna göre, olay tarihinde Seferberlik Tetkik Daire Başkanlığı görevinde bulunan Tümgeneral Selahattin Kısacık, 30 Aralık 2015 tarihli ifadesinde: “Özel Kuvvetlere bağlı Seferberlik Tetkik Daire Başkanlığının savaş veya işgal durumunda vatanseverlerin gayrinizamî harp faaliyeti içerisinde örgütlenmeleri, eğitimleri gibi hususları yürütmekle görevli bir teşkilat olduğunu, bu amaçla devlet ve ülke güvenliği için çalıştığını, Bölge Başkanlığındaki 11 ve 16 nolu arşiv ve çalışma odalarında bulunan bilgi ve belgelerin büyük kısmının devletin iç ve dış güvenliğiyle doğrudan ilgili devlet sırrı niteliğinde bilgi ve evraklar olduğunu” belirtti.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 91

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

91

HSYK Başmüfettişliği, Savcı Mustafa Bilgili’nin savunmasını 31 Mart’ta aldı. Bilgili, savunmasında FETÖ/PDY terör örgütü ile bağlantısı bulunmadığını ileri sürerek, “Söz konusu evrak o dönemde Ankara Başsavcı Vekili Hamza Keleş tarafından soruşturmaya kaydedilerek tarafıma tevzi edilmiştir. Cumhuriyet savcısı olarak benim evrakı soruşturmaya kaydetme ve kendime tevzi etme, alma yetkim yoktur.” şeklinde beyanda bulundu. “Kozmik odaların” aranması, şüphelilerin ifadesinin alınması, tutuklamaya sevk edilmesi gibi adli soruşturmaya ilişkin esaslı işlemlerin, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu ve Başsavcı Vekili Hamza Keleş’in bizzat görüşleri alınarak, denetim ve gözetimleri kapsamında gerçekleştirildiğini öne süren Bilgili, şu savunmayı yaptı: “Soruşturmaya ilişkin evrakın, tarafıma tevzi edilmesinden itibaren attığım tüm adımlar, tüm işlemler, Başsavcı Vekilim ve Başsavcım ile paylaşılarak yapılmıştır. Soruşturma konusunun hükümete darbe yapmaya yönelik olması nedeniyle siyasi tarafının bulunduğu dikkate alınmış, ne zaman, nerede, ne yapılacak, nerede arama yapılacak, bilirkişi kim olacak, teknik ve fiziki takip yapılacak mı? Kime veya kimlere yapılacak hatta kimler hakkında tutuklama talep edilmesi gerektiğine kadar tüm kararların, Başsavcı Vekili ve Başsavcı ile müzakere edilerek alındığını, hiçbir önemli kararı kendiliğimden almadığımın bilinmesini isterim. Bu hususlarda o günkü Başsavcım ve başsavcı vekillerinin tanık olarak dinlenmesini talep ederim. Dönemin başsavcı vekilleri Hamza Keleş ve Murat Esen, dönemin Başsavcısı Hüseyin Boyrazoğlu, dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin, bu konuyla ilgili açıklamalarda bulunan dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tanık olarak dinlenilmesini talep ediyorum.” Genelkurmay Tutanakları HSYK’nın raporunda, aramaların yapıldığı süreçte Genelkurmay Başkanlığınca gün gün tutulan tutanaklara da yer verildi. Kayan’ın aramaları sürerken, 3 Ocak 2010 tarihli tutanakta, “Ankara Sefer-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 92

92

Ali Kuzu

berlik Bölge Başkanlığında kozmik evrakların bulunduğu 11 ve 16 nolu odaların Hâkim Kadir Kayan tarafından incelenmesine 27 Aralık 2009 günü saat 00.15’te başlanılmıştır. Birlik temsilcisi Tümgeneral Selahattin Kısacık tarafından ‘yüklenen suçla ilgisi olmayan devlet sırrı niteliğinde bulunan bilgilere nüfuz edilmemesi ve yüklenen suçu açıklığa kavuşturabilecek nitelikteki bilgilerin tutanağa geçirilmesi’ hususu Hâkim Kadir Kayan’a belirtilmiştir. Bu açıklamaya rağmen Kayan tarafından bugüne kadar yapılan incelemelerden 1970’li yıllardan günümüze kadar, yüklenen suçla ilgisi olmayan devlet sırrı niteliğindeki tüm bilgilere nüfuz edilmiştir.” denildi. Genelkurmay Başkanlığının tutanaklarında arama işleminin soruşturma konusu fiille sınırlandırılması, aramanın en kısa sürede tamamlanması konularının Kayan’a hatırlatıldığı da belirtildi. Bilinçli ve karara aykırı olarak arama süresinin uzatıldığı kanaati oluştuğu aktarılan tutanaklarda, Kayan’ın, soruşturma konusuyla ilgisi olmayan; “Ankara’da işlenen cinayetler, Ahmet Taner Kışlalı, Hablemitoğlu, Uğur Mumcu, Danıştay, şüpheli şahıslar, zararlı şahıslar, tatbikat, şifahi emirler, komutan emirleri, gerçek görev, maskeli görev, maske mazereti, haftalık rapor, kişiye özel notlar, özel görev, özel personel, haber toplama planı, bölge etüdü, cami çalışmaları ve kilise” gibi ibarelerle aramalar yaptığı kaydedildi.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 93

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

93

Tutanakta bahse konu anahtar kelimelerin ve yapılmak istenen işlemin soruşturma konusuyla ilgili olmadığı, bunun yetkinin aşılması anlamına geleceği ve suç teşkil edeceğinin hatırlatıldığı, Kayan’ın ise “hangi belgenin devlet sırrı olduğu, hangisinin suçla ilgisi olduğu konularındaki değerlendirmenin tamamen kendisi tarafından yapılacağını” beyan ettiği ve aramasını sürdürdüğü vurgulandı. Suikastla İlgili Araştırma Yapılmamış

HSYK Başmüfettişliğince hazırlanan raporda, açığa alınan savcı Mustafa Bilgili tarafından, olay tarihinde suikasta uğrayacağı iddia edilen Bülent Arınç’ın ikametinde veya Ankara’da bulunup bulunmadığına dair herhangi bir araştırma ve incelemenin yapılmadığı vurgulandı. Şüphelilerin yakalandıkları noktadan, suikast yapılacak yeri görüp göremeyecekleri hususlarının da araştırılmadığına dikkat çekilen raporda, savcı Bilgili tarafından yürütülen soruşturmada, maddi gerçeği ortaya çıkarmaya yönelik, delil araştırması yoluna da gidilmediği ifade edildi. Raporda, “makul şüphe,” “ihbarı destekleyen emarelerin olmaması,” somut olguların bulunmamasına karşın, Bilgili tarafından, 25-26 Aralık 2009’da, içerisinde devlet sırrı niteliğinde bilgi ve belgeler bulunan Seferberlik Tetkik Kurulu Ankara Bölge Başkanlığındaki 11 ve 16 numaralı arşiv ve çalışma odalarında arama, inceleme ve çözümleme talep edildiği anlatıldı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 94

94

Ali Kuzu

Talebin, şüphelilerin üzerine atılı suç açıkça belirtilmeden yapıldığı ifade edilen raporda, talep üzerine, hâkim Kadir Kayan tarafından alınan kararlar doğrultusunda, Bilgili’nin yazdığı müzekkere ile suçla ilgisi olmayan kelimelerin aranması talebinde bulunulduğu, böylece soruşturmanın başka bir amaçla yapıldığı izlenimi oluşturulduğu ve hukuka aykırı hareket edildiği bildirildi. Arama kararları öncesinde ve sonrasında, şüphelilerin ve müdafilerinin ifade ettikleri hususların Bilgili tarafından değerlendirmeye alınmadığı, bu şekilde savunma hakkının ihlal edildiği, cumhuriyet savcısının şüphelinin aleyhine ve lehine tüm delilleri toplayacağına ilişkin kanun hükmüne de açıkça aykırı davranıldığı kaydedildi. Kopyaları Çıkartıldı

Raporda, cumhuriyet savcısının soruşturma aşamasında devlet sırrı niteliğindeki bilgi veya belgeleri inceleme yetkisi bulunmadığından, bu aşamada bahsi geçen şekilde talepte bulunulmasının da yasal mevzuata aykırı olduğu vurgulandı. Bilgili’nin, hâkim Kayan tarafından başlatılan aramalar sürecinde, sürekli kozmik odaların bulunduğu yere geldiği anlatılan raporda, bu süreçte Kayan ile sürekli konuştuğu, bilirkişilerin seçimlerine ilişkin de görüşmeler yaptığı belirtildi. Raporda, Bilgili’nin ifadesini aldığı şüphelilere, kozmik odadan hâkim Kayan tarafından çıkarılan devlet sırrı niteliğindeki belgelere yönelik sorular sorduğu, bu şekilde bu belgelerden haberdar olduğunun anlaşıldığı ifade edilerek, soruşturma dosyasına konu suç ve suç-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 95

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

95

lamalar ile ilgili olarak ise şüphelilere kapsamlı sorular sorulmadığı kaydedildi. Raporda, 16 numaralı odada, 3 yıl kadar sonra mahkemeden alınan karar doğrultusunda, “devlet sırrı” kavramına değinilmeksizin yeni ve yeterli bir delil bulunmadan, tekrardan arama yapıldığı belirtilerek, devlet sırrı niteliğindeki bazı bilgi ve belgelere el konulduğu, bir kısım bilgi ve belgelerin Genelkurmay Başkanlığına kademeli olarak iade edildiği aktarıldı. Bilgili’nin, ilk aramadan 3 yıl kadar sonra yapılan aramada, devlet sırrı niteliğindeki dijital verileri, yasa ve yönetmelik hükümlerine aykırı olarak yaklaşık 9 ay beklettikten sonra emanete aldığına işaret edilen raporda, bu verilerin soruşturma dosyası kapsamında herhangi bir görevi bulunmayan üçüncü kişi konumundaki bilirkişilerce incelenmesi sağlanarak kopyalarının çıkartılmasına izin verdiği ifade edildi. Belgeleri Albay Teslim Etti

Raporda, söz konusu bilgi ve belgelerin FETÖ’nün darbe girişimine ilişkin soruşturma kapsamında tutuklanan Genelkurmay Adli Müşaviri Albay Muharrem Köse tarafından Bilgili’ye teslim edildiği bildirildi. El konulan “imaj hard disk” içerisinde, yürütülmekte olan soruşturmayla ilgili bilgi veya belgelerin bulunmadığı, bulunması halinde dahi soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcısı tarafından söz konusu bilgi ve belgelerin incelenemeyeceği vurgulanan raporda şu değerlendirmelere yer verildi:

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 96

96

Ali Kuzu

“Yapılan tüm bu tespitler neticesinde, savcı Bilgili’nin, içeriği sahte olarak düzenlenen ihbar tutanağına dayanarak, savunmada ileri sürülen delilleri araştırmadan, soruşturma kapsamındaki şüphelilerin savunma haklarını da açıkça ihlal ederek, lehe yönünde delil toplama görevini de yerine getirmediği anlaşılmıştır. Bilgili’nin yanlı olarak hazırlanan kolluk değerlendirme tutanaklarına itibar ederek, dosya içeriğiyle örtüşmeyen zıt bir şekilde yapılan yorum ve değerlendirmelerle, içerisinde devlet sırrı niteliğinde bilgi ve belgeler bulunan Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığındaki 11 ve 16 nolu arşiv ve çalışma odalarında, hukuka aykırı yollarla, makul şüphe bulunmamasına karşın, arama ve el koyma yaparak buradaki bilgi ve belgeleri temin ettiği belirlenmiştir. Bilgili’nin, elde ettiği bu bilgi ve belgeleri soruşturma kapsamında herhangi bir görev ve yetkisi bulunmayan, FETÖ/PDY içerisinde yer alan, ‘Balyoz, Askeri Casusluk, Poyrazköy, Ergenekon ve OdaTv’ gibi davalarda bilirkişilik yapan ve taraflı bilirkişi raporu hazırladığı iddiası bulunan, TÜBİTAK tarafından iş akdine son verilen Ünal Tatar isimli şahsa, soruşturma dosyasında herhangi bir görevi ve yetkisi olmamasına rağmen adliyede inceleterek imaj almasını sağlamak suretiyle bu bilgi ve belgeleri elde ederek öğrenmesine neden olduğu anlaşılmıştır.” Devlet Sırrı Taşıyan Belgeler Bilgili’nin, kamuoyunda “cemaat tarafından yapıldığı” belirtilen soruşturma dosyalarında bilirkişilik görevi yapan, FETÖ/PDY içerisinde yer alan ve görev yaptığı TÜBİTAK tarafından iş akdi sona er-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 97

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

97

dirilen Burak Akoğuz’u bilirkişi olarak görevlendirdiğine işaret edilen raporda, devlet sırrı niteliğindeki bilgileri bu kişiye de verdiği bildirildi.

“Kozmik oda” soruşturması sürecinde Mustafa Bilgili ile Şadan Sakınan’ın sürekli telefonla irtibat halinde bulunduğuna değinilen raporda; “Bu görüşmelerin sonrasında da Mustafa Bilgili ile güvenlik güçleri arasında görüşmeler yapıldığı, ayrıca dosyada resmi bir görevlendirmesi bulunmayan ancak Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili tarafından devlet sırrı niteliğindeki ‘imaj hard disk’in kopyalanması ve kendisine verilmesi sağlanan Ünal Tatar isimli şahıs ile Mustafa Bilgili arasında yapılan görüşmeler öncesi ve sonrasında da Bilgili ile Sakınan’ın irtibat halinde oldukları anlaşılmıştır.” ifadesi kullanıldı. Bilgili ve Sakınan’ın yanı sıra Ankara Hâkimi Hasan Şatır, emekli hâkim Selahattin Türkeli, Ankara Hâkimleri Nihal Uslu, Halil İbrahim Kütük, Abdullah Bahçeci, eski Ankara halen de Denizli Hâkimi Dündar Örsdemir ile ilgili “meslekten çıkarılma” istemli raporun sonuç bölümünde şunlar kaydedildi: “Tüm ‘kozmik oda’ soruşturması sürecinde yapmış oldukları işlemleriyle FETÖ/PDY içerisinde yer alarak hareket etmek suretiyle, içerisinde devlet sırrı niteliğinde bilgi ve belgeler bulunan kozmik odada arama yapılarak bu bilgi ve belgelerin hukuka aykırı yollarla ele geçirilip askeri ve siyasal casusluk amacıyla temin edilip açıklanması eylemine, soruşturma ve değerlendirme kapsamındaki hâkimler, cumhuriyet savcıları ve diğer kişilerle birlikte hareket ederek müşterek fail olarak katıldıkları tespit edilmiştir.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 98

98

Ali Kuzu

Bu itibarla, haklarında kuvvetli suç şüphesini gösteren somut delillerin mevcut bulunması ve bu şekilde mesleğe olan genel saygı ve güveni gidererek, mesleğin şeref ve nüfuzunu veya şahsi onur ve saygınlıklarını yitirdiği, memuriyet nüfuz ve itibarını bozacak nitelikte hareket ettiği ve nihayetinde hakkındaki iddiaların sübut bulduğu anlaşılmıştır.” Para Transferleri Öte yandan, HSYK raporunda, Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığınca soruşturmayı yürüten hâkim ve savcılara ilişkin hazırlanan ve dikkat çekici bulunarak HSYK’ya gönderilen mali analizlere de yer verildi. Bu kapsamda, dönemin Ankara Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili’ye ilişkin mali analiz raporunda, Bilgili’nin hesabından Haziran 2013’te bir şirkete 300 bin lira tutarında EFT yapıldığı, işlemin açıklamasında “29.05.2013 tarihinde gelen buğday avansı iadesi” yazdığı belirtildi. Bilgili’nin 29 Mayıs 2013’te İstanbul Arnavutköy’de tapu alış kaydı bulunduğu anlatılan analiz raporunda, bu işleme ilişkin havale ve EFT bilgisinin tespit edilemediği, 29 Mayıs-3 Haziran 2013’te gerçekleşen bu işlemlerin mahiyetinin anlaşılamadığı ve bu durumun dikkat çekici olduğu bildirildi. Dönemin Ankara Hâkimi Hasan Şatır’a ilişkin mali analiz raporunda ise Şatır’ın 100 bin lira tutarında 4 farklı ihtiyaç kredisi kullandığı tespitine yer verildi. Bu kredi tutarlarından talimatla bir şahsa 187 bin lira ödeme yapıldığı anlatılan analiz raporunda, kredi taksitlerinin ödeme yapılan bu kişinin hesabından virman ile tahsil edildiği belirtildi. Söz konusu şahıs hakkında veri tabanında yapılan araştırma neticesinde ulaşılan istihbarı bilgilere göre, şahsın 3. kişilere ait banka ödemelerini ve gayrimenkul işlemlerini şahsına ait bireysel hesaptan gerçekleştirdiğinin ifade edildiği belirlendi. Eski Ankara Hâkimi Dündar Örsdemir’in de bir şahsa 5 farklı işlemle toplam 457 bin 500 lira tutarında havale gönderdiği, MASAK veri tabanında yer alan istihbarı bilgilere göre, bu şahsın şirket sahibi olduğu, ticari işlemlerini şirketin hesabında değil bireysel hesabında yürüttüğü, alım-satım işlemlerinden gayriresmi aldığı bedelleri

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 99

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

99

bireysel hesabında değerlendirmiş olabileceğinin belirtildiği aktarıldı. Analiz raporları doğrultusunda, 3628 sayılı Mal Bildiriminde Bulunulması, Rüşvet ve Yolsuzluklarla Mücadele Kanunu kapsamında Bilgili, Şatır ve Örsdemir hakkında, HSYK Teftiş Kurulu Yönetmeliği uyarınca, bu eylemlerle ilgili ihbarda bulunulması gerektiği düşünülerek, konunun HSYK’ya bildirildiği ifade edildi. Raporda, tüm bu nedenlerle soruşturma maddesindeki hususlar sübut bulduğundan, kapatılan Ankara CMK 250. Maddesi ile yetkili Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği eski Cumhuriyet Savcısı, halen Ankara Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili hakkında 2802 Sayılı Yasanın 69. maddesi uyarınca meslekten çıkarma cezası uygulanması ve kovuşturma yapılması istendi.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 100

100

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 101

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

101

RUMLAR NEYE HAZIRLANIYOR?

Türkiye sıkıntılı günler geçirirken 1974 yılında yediği şamarı çabuk unutmuş olan Rum Milli Muhafız Ordusu’na istihdam edilecek 3 bin profesyonel askerin isimlerinin dün, Rum Savunma Bakanlığı’nın web sayfasında yayınlandığı bildirildi. Politis gazetesi, asker alım prosedürünün ilk safhasının tamamlandığını ve web sayfasındaki bilgilerde, askerlerin isimleri, kimlik numaraları ile hangi birlikte görev yapacaklarıyla ilgili bilgilerin yer aldığını yazdı. Gazete, 15 günlük itiraz süresinin dolmasıyla birlikte, askerlere, Ekim sonuna kadar, sözleşmelerini imzalamak üzere çağrı yapılacağını kaydetti. ABD Petrol Şirketinin Ne İşi Var? ABD’nin dünya devi petrol şirketi Exxon Mobil’in Güney Kıbrıs’ın sözde “Münhasır Ekonomik Bölgesi” (MEB) içerisindeki 6, 8 ve 10 numaralı parseller için çıkılan üçüncü tur ruhsat ihalesine başvurması için ABD yönetimi tarafından teşvik edildiği bildirildi. Alithia gazetesi’nin haberinde, Beyaz Saray’ın, önümüzdeki dönemde bölgede siyasi denge sağlanacağına dair inancını dile getirdiği kaydedildi. Gazete, Türkiye ile İsrail arasındaki ilişkilerin düzelmesinin de ABD’li yetkilileri cesaretlendirdiğini yazdı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 102

102

Ali Kuzu

Gazete, Anastasiadis hükümetiyle iyi ilişkiler içerisinde olan ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in de konuya şahsen müdahil olduğunu ve Doğu Akdeniz’de sorunsuz işbirliğine yönelik çalışmalar yaptığını kaydetti. Haberde, Rus şirketlerin 3. tur ruhsat ihalesine katılmamasının siyasi nedenleri bulunduğu aktarıldı. Doğu Akdeniz ile ilgili planların, Rusların planlarıyla örtüşmediğine işaret edilen haberde, Moskova’nın, Güney Kıbrıs ile İsrail’in de doğalgaz satması halinde, Avrupa piyasasındaki payının küçüleceği endişesi taşıdığı iddia edildi.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 103

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

2. BÖLÜM 15 TEMMUZ KANLI DARBE

103

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 104

104

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 105

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

105

NEREDE SİZİN İSTİHBARATINIZ?

Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde kara bir leke olarak yer alacak olan 15 Temmuz’daki kanlı darbe girişiminin hazırlık sürecinin 8 Temmuz’dan beri Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) içerisinde konuşulduğunu ve 14 Temmuz’da bütün cuntacılar tarafından öğrenildiğini gösteriyordu. Cuntanın merkezi diye bilinen Akıncı Üssü’nde 11 Temmuz’dan sonraki dört gün boyunca her akşam toplantı yapılmış. İstanbul Yeşilköy’deki Harp Okulu binası ise darbe planlarının yapıldığı üsse dönüştürülmüş. Burada şu soruyu sormak hakkımızdır sanırım: Nerede sizin İstihbaratınız? Darbe Girişiminin Planlanması

Gerçek hedeflerinin daha önce Ergenekon, Balyoz, Casusluk vs. adı altında temeline dinamit koydukları Türk Silahlı Kuvvetlerini son bir patlama ile tamamen pasifize etmek ve ardından Ülkede iç savaş

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 106

106

Ali Kuzu

çıkararak, Türkiye’yi 3 bölgeye bölmek olan bu hain yapılanmanın darbe girişimi öncesi neler yaptıklarını sayfalarımıza dökelim; Hava Kuvvetleri Komutanlığı Müşterek Hedef Analiz Yönetim Başkanı Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş, 11 Temmuz’da mesaisinin ilk gününde, makamında otururken, ‘Milsec’ adlı güvenli hattan aranır. Arayan kişi, Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndan Tuğgeneral Semih Terzi’ydi. Terzi, “Türkiye kötü günler geçiriyor, durumdan rahatsızım. Sen ne düşünüyorsun” diye sorar. Terzi, doğrudan “darbe” dememişti. Ancak Sönmezateş, Terzi’nin darbeyi kastettiğini anlamıştı. Çünkü bu jargon Askeriyede ihtilalı çağrıştırmaktadır. Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş, Tuğgeneral Semih Terzi’ye, “Başka kimler böyle düşünüyor” diye sorar. Terzi, Genelkurmay Başkanı ve komutanların da böyle düşündüğünü söyler. İkinci görüşme, 13 Temmuz’da saat 15.00 sularında gerçekleşir. Arayan yine Terzi’ydi. Bu kez Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ve kabine üyelerinin gözaltına alınacağını söyledi. Erdoğan’ı bulunduğu otelden alma görevini, Sönmezateş’e verdiklerini açıkladı. O da bu operasyonu yönetmeyi kabul etti. 14 Temmuz’da uçakla İstanbul’a geldi. İstanbul’a geldikten sonra Sönmezateş Yeşilköy’deki Hava Harp Okulları misafirhanesine geçer ve bir müddet orada istirahat eder. Sönmezateş, Hava Harp Okulu’nda o gün yapılan darbenin son toplantısına katılmak üzere saat 19.53’te ana komuta binasına gelir. Ardından da 20 general ile subay “Sönmezateş’in misafiriyiz” diyerek, Hava Harp Okulu’ndan içeriye girer. İşin ilginci Cuntanın aylar öncesinden darbeyi planlandığının kanıtı, gerek okula girişlerde gerekse misafirler için kayıt tutulmamış olmasıydı. Dahası, kamera sistemleri üç ay öncesinden iptal edilmiş, kamera izleme odası dinlenme odasına çevrilmişti. Akıncı Üssü’nde Toplantı Aslında Tuğgeneral Sönmezateş’in darbe girişimini öğrendiği günün akşamında, 11 Temmuz’da Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın Ankara’daki Akıncı Üssü’nde cuntanın ilk toplantısı yapılmıştı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 107

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

107

İddiaya göre Yüksek Askeri Şûra (YAŞ) üyesi ve eski Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Akın Öztürk’ün de içinde olduğu generaller 11 ve 14 Temmuz arasında üst üste her akşam bir araya geldiler. Üs Komutanı Tuğgeneral Hakan Evrim ve Akın Öztürk’ün damadı olan 141. Filo Komutanı Pilot Yarbay Hakan Karakuş’un da katıldığı bu toplantılarda masaya haritalar serildi, hangi şehirlerdeki birliklerin harekete geçirileceği ve kimlerin gözaltına alınacağı netleştirildi ve darbe bildirisi hazırlandı. Plan gereği 15 Temmuz günü “Havalar çok sıcak, uçuş için uygun değil” denilerek, üste çalışan personele izin verildi. Personel saat 14.00’te ayrıldıktan sonra, dördüncü ve son toplantı gerçekleştirildi. Aynı gün Çiğli 2. Ana Jet Üs Eğitim Merkezi Komutanı Tümgeneral Kubilay Selçuk, Ankara’ya gelerek komuta merkezinin başına geçti. Mermili Mesaj Cuntayı, Kara Havacılık Alayı Bakım Tabur Komutanı Yarbay Murat Bolat gibi daha erken öğrenenler de vardı. Bolat, 8 Temmuz’da kendisini görüntülü telefondan arayan Alay Komutan Yardımcısı Yarbay Halil Gül’le konuşuyordu. Gül, “Sus” işareti yaparak, Bolat’a mermi gösterdi ve darbe olacağını söyledi. 15 Temmuz darbe girişimini en erken konuşan iki isim Bolat ve Gül’dü. İkili arasındaki ikinci temas, darbe girişimden bir gün önce, yani 14 Temmuz’da oldu. Yarbay Gül, MİT’e hava indirme harekâtı yapılacağını belirterek, helikopterlerle uçacak olanların listesini gösterdi. Bolat’tan ertesi gün helikopterleri dışarıda bırakmasını ve iki Skorsky helikoptere hızlı indirme teşkilatı kurmasını istedi. Bolat kabul etti. Aynı gün saat 19.00’da Ankara OSTİM’de bir evde buluşuldu. Plana göre Cumhurbaşkanı Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve İçişleri Bakanı Efkan Ala kaçırılacaktı. Erdoğan’ın kurtarılması halinde ‘öldürülmesi’ emri verilmişti. Erdoğan’ı alamazlarsa hedefleri ülkeyi yerle bir etmekti. Bolat, o gün için şunları söyler: “Planları 14 Temmuz gecesinde konuştuk. Yapılan plan 16 Temmuz’da gece saat 03.00’te devreye girecekti.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 108

108

Ali Kuzu

15 Temmuz günü saat 18.00 sıralarında üslerde yapılan üst düzey denetimler sırasında deşifre olduğumuzu düşünmeye başladık. Bu sırada Halil Gül Yarbay beni karargâha çağırarak, ‘Hadi başlıyoruz’ dedi ve gitti.” Ankara’daki hazırlık, kısa sürede birliklere yayılmıştı. Cuntacılar Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alay Komutanlığı’nı bütünüyle ele geçirmişti. Burada görev yapan Yarbay Ümit Gençer, darbe girişimini üç gün önce öğrendi. 12 Temmuz’da Gençer’i çağıran Albay Enver Topal, “Cuma gecesi saat 3 civarı darbe olacak” dedi. 15 Temmuz’da, Cumhurbaşkanı Muhafız Alay Komutanı Albay Kutsi Barış, saat 20.30’da Gençer’i arayıp TRT’de okunacak sıkıyönetim bildirisini eline tutuşturur. TRT’yi basan grubun içinde Gençer’in yanı sıra eski Cumhurbaşkanı Muhafız Alayı Komutanı Albay Tanju Poshor da bulunmaktadır. Kimseye Söyleme Ankara’da bu planlar yapılırken İstanbul’daki 2. Zırhlı Tugay Komutanı Tuğgeneral Özkan Aydoğdu darbe girişimini 13 Temmuz’da Kahramanmaraş 5. Zırhlı Tugay Komutan Yardımcısı Albay Uzay Şahin’den öğrenir. İstanbul’a gelen Şahin, Aydoğdu’ya ‘Yurtta Sulh Hareket Planı’ndan söz eder ve kendisine de görev verildiğini söyler. 15 Temmuz’da gönderilen sıkıyönetim planına göre Aydoğdu ‘Sıkıyönetim Komutan Yardımcısı’ ilan edilecekti. O da ‘emirler gereği’ elindeki tankları sokağa çıkaracak, Boğaziçi Köprüsü’nü ve Sabiha Gökçen Havalimanı’nı tutacaktı. Öte yandan Darbeciler sadece Cumhurbaşkanlığı’na değil, Genelkurmay Karargâhı’na da sızmıştı. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın emir subayı Piyade Yarbay Levent Türkkan, o sabah darbeyi haber almıştı. Kendisi, Akar’ı etkisiz hale getirmekle görevlendirilmişti. Bunun üzerine ise Türkkan, Gülen cemaati içindeki ağabeyine danışmıştı. ‘Ağabeyi’de “Kimseye söyleme” diye Türkkan’ı uyarmıştı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 109

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

109

İncirlik Üssü

Bu ara İstanbul ve Ankara’da darbe toplantıları sürerken 14 Temmuz’da Adana’da bulunan İncirlik Üssü Komutanı Tuğgeneral Bekir Ercan Van, karargâhında topladığı iş adamlarından oluşan 25 kişiye üssü gezdiriyordu. Tuğgeneral Van, “Gelecek günler çok güzel olacak” derken, yarı şaka yarı ciddi bir ifade ile bir kaç kişiye dönerek, “Sen belediye başkanı olmak istemez misin,” “Sen başhekim olmak istemez misin” diye sorar. Ardından da bu gruba uçak hangarlarını, mühimmat depolarını, ‘gizli’ bazı özel yerleri gezdirir. Bu, Van’ın üste yaptığı ilk toplantı değildi. İddiaya göre İncirlik’e son iki ayda olağanın dışında ve sıkça yabancı heyetler geliyordu. ‘Nezaket ziyareti’ ya da ‘turistik gezi’ diye gelen bu heyetler Üs Komutanı Tuğgeneral Bekir Can Van ile görüşmeler yapıyordu. Nitekim 15 Temmuz gecesi havalanan F-16’lara İncirlik’ten kalkan tanker uçaklarıyla havada yakıt ikmali Tuğgeneral Van’ın emriyle yapılacaktı. İlk Hedef ÖKK Darbenin başarıya ulaşması için öncelikli hedeflerden biri ÖKK( Özel Kuvvetler Komutanlığı) idi. Bu yüzden darbeciler, TSK’nın en vurucu gücü olan Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda da yuvalanmıştı. ÖKK’dan Piyade Yarbay Emin Güven cemaatteki ‘ağabeylerinden’ olan ‘Hami’nin telefon açması üzerine 14 Temmuz’da Dik-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 110

110

Ali Kuzu

men’e gitti. Güven araç içinde beklerken; ‘Hami’ 14. Tabur Komutanlığı’ndan iki üsteğmenle geldi. Grup topluca Dikmen 1206 Sokak’taki eve yöneldi. Evde Kurmay Albay Fırat Alakuş ve adını bilmediği bir kişi daha aralarına katıldı. Fırat Alakuş’un elinde operasyonda ne yapacaklarını belirten bir liste vardı. Alakuş, “Bir ağabeyimiz MİT tarafından kaçırıldı ve işkence görüyor, onu kurtarmak amacıyla özel operasyon yapacağız” dedi ve ertesi gün, 15 Temmuz’da, saat 18.30’da Akıncı Hava Üssü’nde toplanılacağını bildirdi. Masada Marmaris Planları Fırat Alakuş ve Emin Güven, 15 Temmuz’da saat 15.30’da Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’na giderler. Gelenleri, Erdoğan’ın Başyaveri Ali Yazıcı karşılar. Başyaverin odasına giren Alakuş ve Güven’in gözüne Yazıcı’nın masasının üzerindeki otel ya da tatil köyüne benzer, üzerinde ‘Marmaris’ yazan uydu görüntüleri ve planlar ilişir. Yazıcı’ya verilen görev, Marmaris’te olan Erdoğan’ın hangi otelde kalacağını belirlemek ve Alakuş’a bildirmekti. Yazıcı, “Cumhurbaşkanı’nın yanına gider, yerini öğrenirim. Benden şüphelenmezler” der. Bir sıkıntı olması halinde Yazıcı, Genelkurmay tarafından “Paralel Yapı”ya ilişkin önemli bilgiler içeren bir zarf geldiğini söyleyecekti. Bu amaçla Yazıcı elinde boş zarf bulunduruyordu. Erdoğan’ın yeri tespit edildiği takdirde Alakuş ise baskın düzenleyecekti. Naklen Darbe Girişimi Plana göre 16 Temmuz’da başlatılacak darbe girişimi deşifre olunduğu haber alınınca 15 Temmuz’da saat 20.00’a çekilir. Tuğgeneral Terzi’nin görevlendirdiği Tuğgeneral Sönmezateş, helikopterlerle Marmaris’e iner. Ancak Erdoğan’ın nerede kaldığını tam olarak tespit edemedikleri ve operasyon emrinin gelişi yarım saat geç kaldığı için, Marmaris’e vardıklarında, Cumhurbaşkanı Erdoğan çoktan ayrılmıştı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 111

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

111

Aynı esnada Tuğgeneral Hakan Evrim ve Yarbay Levent Türkkan; Genelkurmay Karargâhında Orgeneral Hulusi Akar’ın odasını basarlar. Evrim, Orgeneral Akar’a Fethullah Gülen’le görüşmeyi önerir. Bütün bunların devamında TRT basılarak darbe bildirisi okutulurken; İstanbul’da tanklar sokağa çıkmış. Ankara’da TBMM, MİT ve Özel Harekât vurulmuş; İstanbul’daki Boğaziçi Köprüsü kapatılmış. Ancak daha o anda, yani cunta tüm yakıcılığıyla vurduğunu düşündüğü anda kaybetmişti. Çünkü Türkiye, televizyon başından yalnızca bir darbe girişimini değil, sokaklara dökülen halkın cuntayı püskürtmesini de naklen izlemekteydi. Gerçek Planın Adı: Pars

Öte yandan Muhafız Alayı’ndaki FETÖ’cü askerlerin 15 Temmuz’un hazırlıklarına günler öncesinden başladığı belirlendi. Bu kapsamda cuntacılar, “Köşk Muhafız Komando Birlik Komutanlığı Alarm Planı” başlıklı göstermelik tatbikat planı hazırladı. Darbe girişimi hazırlıklarını gizlemek için bu yola başvuran cuntacıların, gerçek harekât planının adının ise “Pars” olduğu ortaya çıktı. Pars kuruluş şemasına yer verilen planda, Muhafız Alay Komutanlığı’nın nerelerde operasyon yapılacağı belirtildi. Buna göre, Ge-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 112

112

Ali Kuzu

nelkurmay Başkanlığı, Çankaya Köşkü ve TRT’de görevlendirilecek personelin isimleri tek tek belirtildi. 15 Temmuz için 4 ayrı birlik çıkarılırken, Genelkurmay’a 108, Başkanlık ve üst düzey bürokratların lojmanların içinde yer aldığı Çankaya Köşkü 105, TRT için ise 103 ve 121 kişilik birlikler oluşturuldu. Pars harekât planında ayrıca 15 Temmuz gecesi kullanılacak mühimmat listesi bile yer aldı. “Muhafız Komando Tabur Komutanlığı Pars Malzeme Listesi”nde yer alan mühimmatların bir kısmı şöyle sıralandı: “137 G3A3 piyade tüfeği, 23 G3A4 piyade tüfeği, 53 MP-5, 90 tabanca, 137 şarjör tabanca, 800 G3 şarjörü.” Listede ayrıca megafon, gece görüşü cihazı ve telsiz de yer aldı. Köpekler Benimle Olacak Söz konusu toplantılara katılan isimlerden Kosova’da güvenliği sağlamakla görevli NATO önderliğindeki çok uluslu barış gücü Kosovo Force(KFOR) atanan Tanju Poshor. Yapılan araştırmada Poshor’un darbe girişiminden 2 gün önce Ankara’ya geldiği belirlendi. Poshor’un uçak biletini ise 1.5 ay önceden ayırttırdığı tespit edildi. Ankara’ya geldikten sonra ise Poshor’u havalimanından Alay Komutanı Albay Kutsi Barış’ı aldırtarak Muhafız Alayı’na gittiği anlaşıldı. Öte yandan, darbe planının bulunduğu araçta Işık’a ait olduğu anlaşılan bir de ajanda bulundu. Söz konusu ajandada, planın uygulanmasına ilişkin notların yer aldığı tespit edildi. Bunların arasında “Muhafız alayı armaları çıkarılacak,” “Köpekler benimle olacak,” “Toplanma bölgesinde sessizce beklenecek,” “Şahsi ambulans isteği olmayacak” gibi notlar yer alıyor. Soruşturma kapsamında gözaltına alınan 3 erin cebinden 1 dolar, bir erin cebinden ise 2 dolar çıktığı öğrenildi. Darbe girişiminde görev alacak ‘Pars kuruluş Listesi’ndeki isimlerin kan gruplarına kadar yazıldı. Darbe planında ayrıca telsiz çevrim şeması da yer aldı. Buna göre, telsiz konuşmalarında Alay Komutanı ‘Kaplan’, 1. müdahale kuvveti ‘Kudret’, Köşk Muhafız Komando Bölümü ‘Kaya’ koduyla anons edilecekti.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 113

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

113

Öte yandan, Alay Komutanı Albay Kutsi Barış ve Cumhurbaşkanlığı Başyaveri Albay Ali Yazıcı ile Genelkurmay Başkanı Başdanışmanı Kurmay Albay Orhan Yıkılkan’ın özellikle darbe girişiminin gerçekleştiği hafta sık sık Muhafız Alayı’nda bir araya geldiği tespit edildi. Ayrıca çok sayıda cuntacı subayın da bu toplantılara katıldığı belirlendi. Alınan ‘tanık’ ifadelerine göre, Albay Barış’ın söz konusu toplantılarının deşifre olmaması için darbe girişiminden bir hafta önce kendisine gelen misafirlerin kaydının tutulmaması için Nizamiye’ye talimat verdiği de ortaya çıkarıldı. Uçuş Planı Saat 12.00’de Geldi Darbe girişimi olduğu gün saat 12.00 sıralarında 8’inci Ana Jet Üssü Harekât Komutanı Albay Özkan Edip Akgülay’ın yanına 181 ve 182’nci Filo Komutanları Binbaşı Ahmet Özdemir ve İbrahim Yozgat gelir. Albay Akgülay, o anları şöyle açıklıyor: “Öğleden sonra acil bir görev olduğunu, iki filodan 3’er uçak olmak üzere, 6 uçak ile terörle mücadele harekât görevi verileceğini söylediler. Arkadaşları Tuğgeneral Deniz Kartepe’ye götürüp, durumu arz ettik. Kendisi de onayladı. Öğlen yemekte Albay Ali Durmuş ve yakın zamanda Eskişehir’e tayin olan Yüzbaşı Yavuz İstek’i gördüm. Daha önce birliğimizde görev yapan bu pilotlar ‘Geri hizmet uçuşu’ adlı planlı uçuşlar yapıyordu. Bu amaçla birliğimize geldiklerini düşündüm. Filo komutanlarının öğlen bana söylediği uçuşa katılacaklarını söylediler. Filo komutanları iniş meydanı olarak İncirlik veya Konya’yı kullanabilecek lerini ancak, bunun havada netleşeceğini söylemişlerdi. Saat 14.20’de 6 uçağın katılacağı uçuşun iptal edildiği bilgisi geldi.” Üs Komutanı Deniz Kartepe’nin Korgeneral Mehmet Şanver’in kızının düğününe katılmak için saat 15.00’da uçakla birlikten ayrılacağını söyleyen Akgülay, şöyle devam ediyor: “16 Temmuz saat 02.30’da dönecekti. Birlikten ayrılmadan önce Albay Ali Durmuş ile kendi makam odasında özel görüşme yaptı. Eski çalışma arkadaşı olmaları sebebiyle görüşmeyi yadırgamadım. Komutan saat 15.10’da düğüne katılmak üzere tek başına ayrıldı. Yerine vekâlet etmeye başladım.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 114

114

Ali Kuzu

Eskişehir Birleştirilmiş Hava Harekât Merkezi’nden (BHHM) 181 ve 182’nci filoya veya birliğimizde geçici görevle bulunan arama ve kurtarma ile görevli 135’inci filoya yönelik bir uçuş emri veya göreve ilişkin mesaj geldiğini hatırlamıyorum. Nöbetçi amir böyle bir mesaj getirmişse de ilgili filoya yönlendirmişimdir.” 8’inci Ana Jet Üssü Harekât Komutanı Albay Özkan Edip Akgülay, açıklamalarında Diyarbakır’dan kalkıp TBMM’yi bombalayan uçaklara ilişkin bilgileri de aktarırken şöyle dedi: “Saat 22.15 sıralarında 181’inci filo nöbetçisi Üsteğmen Alper Arslan arayarak, Filo Komutanı Binbaşı Özdemir’in uçuş için uçağa gittiğini bildirdi. Hemen filoya gittim. Saat 18.00’dan itibaren kalkışların yasak olduğunu ancak, yasağın kalktığını kuleden öğrendim. Filo Komutanı odasından Eskişehir BHHM’yi aradım ve bize kalkış emri verilip verilmediğini sordum. Böyle bir emir ve uçuşun söz konusu olmadığını söylediler. Telsizden uçakların pist başında ikaz beklemesini söyleyip, kuleye benden habersiz kalkış yapılmaması uyarısını yaptım. Uçaklarla telsiz irtibatı kurmaya çaıştım. Tüm girişimlerime rağmen cevap alamadım. Uçaklar kalkmadan, Albay Ali Durmuş 181’inci Filo Komutanı makam odasındaki hattan bana ulaşarak, Ankara’dan aradığını, askerin yönetime el koyduğunu, 70 kişilik özel kuvvet ekibi için 202’nci nakliye filomuzdan 2 uçağın Ankara’ya gönderilmesi gerektiğini söyledi. Bu sırada pistte kalkışa hazır olan 6 adet F-16 savaş uçağı tüm uyarılarıma rağmen izinsiz ve usulsüz bir şekilde, daha önce hiç uygulamadığımız ard arda kalkış yaparak, hepsi havalandı. Hatta o an sivil uçaklarla ortak kullandığımız pistteki yolcu uçağını tehlikeye düşürdüler. Bu aşamadan sonra kuleden ve tüm telsiz yayınlarından uçaklara geri dönüş çağrısı yapmama rağmen dönmediler. Saat 22.35’te cep telefonumdan komutanımız Deniz Kartepe aradı. Telefonda izinsiz kalkan uçaklardan söz ettim. Bir yerde tutulduğunu ve konuşamadığını söyledi. İzinsiz kalkan uçakların Hava Kuvvetleri Komutanı’nın emri ile geri dönmelerini söyledi.”

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 115

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

115

Darbecilerin kendi birliğinde kendisinden habersiz 100 kişilik özel kuvvet timi tuttuğunu belirten Albay Akgülay, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan General Osman Nuri Gür’ün saat 22.40’ta makam odasındaki telefonundan kendisini aradığını söyledi. Albay Akgülay, açıklamalarına şöyle devam ediyor: “2 nakliye uçağı ile birlikte birliğimde bulunduğundan habersiz olduğum 100 kişilik özel kuvvetin Ankara’ya gönderilmesini istedi. İzinsiz kalkan uçaklar nedeniyle tüm üssü kalkışa kapattım. Tüm pilot ve birlik komutanlarını 181’inci filoya topladım. Amacım herkesi toplu kontrol altına almaktı. Bu sırada 7’nci Kolordu Komutanlığı’ndan birliğimize bombalı araç saldırısı yapılabileceği uyarısı geldi. Karışıklığın önüne geçmek, sızmayı engellemek için nizamiyeyi giriş ve çıkışlara kapatma ve kırmızı alarma geçiş emri verdim.” Efkan Ala’nın Uçağını Malatya’ya İndirin Saat 23.03’te Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan Tuğgeneral Kemal Mutlum’un aradığını belirten Akgülay, kendisinden 2 nakliye uçağı ile birliğindeki özel kuvveti Ankara’ya göndermesini istediğini kaydederek şöyle konuştu: “İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın Van’dan kalkış yaptığını, 182’nci filodan kaldıracağım F-16 ile bakanın uçağının Malatya’da iniş yapmasını sağlamamı istedi. Bu konuda yetkili olmadığımı, Eskişehir BHHM ile görüşmeleri gerektiğini söyledim. Bunun üzerine telefonu General Recep Sami Özatak aldı ve bana hitaben “Bizi dinleyeceksiniz, emrimizi yerine getireceksiniz” dedi. Ben Eskişehir ile temas edilmesi gerektiğini söyledim. Eskişehir BHHM’yi arayıp Albay İsmail Üner’e beni arayan kişileri ve isteklerini anlattım. Kendisi Korgeneral Mehmet Şanver ve Tuğgeneral Recep Ünal’ın emri ile herkesin 1’inci BHHM’den emir alacağını ve kontrolün onlarda olduğunu, pisti askeri trafiğe kapatmamı söyledi. Saat 23.00 sıralarında kargaşa ve 7’nci Kolordu’dan gelen bombalı araç uyarısı sebebiyle birlik kırmızı alarma geçti. Saat 23.14’te Hava Kuvvetleri Komutanlığı’ndan Genel Sekreter Albay Veysel Kavak’ın aradığını kaydeden Albay Akgülay, “2 nak-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 116

116

Ali Kuzu

liye uçağı ile birlikteki özel timi derhal Ankara’ya göndermem yönündeki emri tekrarladı. Ben Eskişehir BHHM’nin yetkili olduğunu söyledim. Yanlış yaptığımı, Hava Kuvvetleri’ne itaat etmem gerektiğini söyledi. Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal’ın telefonuna ulaşmaya çalıştım, ulaşamadım. Saat 23.45’te Nöbetçi Amir aracılığı ile Genelkurmay ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na ait iki acil mesajı okumadan ana birlik komutanlarına sistem üzerinden dağıttım. Komutanlar zaten benimle birlikteydi. Saat 01.00 sıralarında mesajların içeriğini idrak edebildim ve ne kadar saçma olduğunu anladım. Zaten mesaja uymadım. Mesajları idrak ettiğimde Eskişehir BHHM’ye bildirdim. 7’nci Kolordu Komutanı’na da mesajları bildirip, itaat etmediğimi söyledim. Emniyette olup olmadığımı, başıma silah dayalı olup olmadığını sordu. Bana komutasında olduğumu söyledi. Ben de 1’inci BHHM’nin emrinde olduğumu söyledim” diye konuştu. Özel Kuvvetler Komutanlığı’nı ele geçirmeye çalıştığı sırada Astsubay Ömer Halisdemir’in öldürdüğü Tuğgeneral Semih Terzi’nin saat 23.47’de aradığını söyleyen Akgülay, açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Kendisini tanımıyordum. Bana “Meydanı uçuşa kapatmışsın, birliklerimi göndereceğim” dedi. Bu yöndeki talimatın 1’inci BHHM’den alınması gerektiğini söyledim. “Salak, birliğim taarruzda. Ben senin üstünüm. Bana itaat edeceksin” dedi. Ben de küfrederek telefonu kapattım. 00.22‘de Diyarbakır BHHM Komutanı Tümgeneral Atilla Darendeli aradı. Sakin olup birliği toparlamamı, emniyete almamı, 1’inci BHHM’de Tuğgeneral Recep Ünal’a itaat etmemi söyledi. 00.45‘te Albay İsmail Ünal arayarak, birlikteki özel kuvvet timinin birliği ele geçirmemesi için gerekli önlemleri almamı istedi. Kendi nakliye uçağı ile kalkış yapıyorsa kalkıp gitmesini söyledi. O anda Tuğgeneral Semih Terzi’nin kendi nakliye uçağını kalkışa hazırladığını öğrendim. Sonra yanındaki 100 kişilik birlikten 40 kişiyi alarak izinsiz şekilde kalkış yaptı.”

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 117

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

117

Birlikte kalan 60 kişilik özel kuvvet timinin etrafında Güvenlik Tabur Komutanlığı ile birlikte tedbir aldıklarını kaydeden Ana Jet Üssü Harekât Komutanı Albay Özkan Edip Akgülay, şunları ekledi: “Bu 60 kişi tam teçhizatlıydı. Bu birliğin nereden, ne şekilde birliğimize geldiğini bilmiyorum. Destek Grup Komutanım, sabah birliğe gelen 7’nci Kolordu Kurmay Başkanı’na kontrol altında tutulan 60 kişilik özel kuvvetten bahsetti. Onlar da kendi araçlarıyla bu 60 kişiyi birliğimizden aldılar. Nereye götürdüklerini bilmiyorum. Saat 05.15’te Eskişehir’den Tuğgeneral Recep Ünal’dan, Başbakanlık emri ile 2 adet F-16 uçağının kalkış emri verildi. Bu uçakların görevi Ankara’da uçan F-16’ların vurulmasıydı. Bu uçakların kalkışını hemen gerçekleştirdik. Ancak 1’inci BHHM bu uçakları Malatya civarında tuttu. Darbe girişimine iştirak etmedim ve karşısında durdum. Pilotları bir arada tutarak darbe girişiminde başka uçakların üsten kalkışını engelledim.” Şahin ve Aslan Vurdu

Bu ara Saat 22.00’de Akıncı 4. Ana Jet Üssü hava trafik kontrol operatörü, Esenboğa Havalimanı operatörü ile iletişim kurarak, üsten 2 F16’nın kalkacağını duyurdu. Aslan 1 ve Aslan 2 kod isimli iki F-16’nın kalkmasının ardından, Aslan 1, Esenboğa’dan yükseliş izni istedi. Pilota uçuş amacı sorulduğundaysa, yanıt ‘özel görev, Ankara üzerinde uçacağım’ oldu. Ardından, Esenboğa’ya telefon yağmaya başladı. Alçaktan çok hızlı uçan jetlerin varlığı soruldu. Saatler 22.20’yi gösteriyordu.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 118

118

Ali Kuzu

Esenboğa hava trafik kontrolü, gelen raporlara anlam veremeyerek, Akıncı hava üssünden açıklama istedi. Akıncı’dan gelen cevapta, uçakların IFF vericileri kapalı uçtukları ve Şahin kod adlı iki F-16’nın daha alçak irtifada uçmakta olduğu söylendi. Şahin kod adlı uçaklar, sivil hava trafiğine tehdit oluştururken, bu sebeple alternatif yollara yönlendirdi. Bundan kısa süre sonra Asena 2 isimli bir KC-135R tanker uçağı İncirlik’ten havalandı. Bu uçağın havalandığı Ankara’daki Mode-S kayıtlarınca da doğrulandı. Bu noktada Esenboğa’nın söz konusu F-16’lar ve KC-135R ile iletişimi kalmazken, uçaklar Asena 2’den yakıt almaya başladı. Şehirlerde İt Dalaşı Darbeyi destekleyen ve sayıları 6 olduğu sanılan F-16’lara karşı, Dalaman, Erzurum ve Balıkesir’den F-16’lar havalandı. İki tarafın savaş uçakları Ankara ve İstanbul üzerinde it dalaşına girdi, ancak birbirlerine ateş etmediler. Sonrasında Asena 2 Ankara’dan ayrılıp Kastamonu üzerinde daire çizmeye başladı. Onun yerine gelen Asena 3 tanker uçağı darbe yanlısı F-16’lara havadan yakıt ikmal desteği sağlamayı sürdürdü. Darbe yanlısı uçakları durdurmak için gelen F-16’lardan ikisi Asena 2’yi düşürmek için yöneldi ancak uçağın yerleşim birimleri üzerinde olması nedeniyle aşağıda sivil halkın zarar görmesinden endişe ederek bundan vazgeçtiler. Silah Yüklü Kargolar

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 119

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

119

Darbecilere bağlı bir AH-1 Cobra helikopteri TBMM’ye ve sokaktakilere ateş açtı. Bir helikopter de Türksat’ı vurdu. Ancak bu helikopter darbe karşıtı bir F-16 tarafından düşürüldü. Bu sırada Sikorsky S-70A model bir helikopter MİT binasının kapılarına ateş açtı. Bu helikopter tesise darbeci komandoları indirerek MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı kaçırmaya çalıştı, ancak isabet aldı ve düşürüldü (konfirme edilmiyor). Hava Kuvvetleri bünyesindeki bir AS532 arama kurtarma helikopteri İstanbul Moda’da Hava Kuvvetleri Komutanı ve üst düzey havacı generallerin bulunduğu düğünü bastı. Helikopterden inen darbe yanlısı havacı komandolar tüm komutanları kaçırdı. C-160 ve A400M model 8 kargo uçağı tamamen silah ve mühimmat yüklü olarak Kayseri’den havalandı ve Malatya’ya indi. Bunlardan biri ‘Esem 26’ çağrı adını kullanıyordu. Bu silahlar darbede kullanılacaktı. Erdoğan’ın Uçağı

Darbe yanlısı F-16’lar, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağı TCATA’yı Dalaman’dan İstanbul’a gelirken vurmak istedi. Hatta iki darbeci F-16 bazı raporlara göre uçağı havada tespit dahi etti. Ancak radarda kimliğini gözlemek için TC-ATA olan ismini THY 8456 olarak değiştirip Türk Hava Yolları’nın bir sivil uçağı gibi davranan Gulfstream IV model uçağa gerçekten kilitlenip kilitlenmedikleri bilinmiyor. Ancak pilotların radarda THY uçağı olarak görülen bir uçağı düşürme riskine girmek istememiş olabilecekleri düşünülüyor. Erdo-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 120

120

Ali Kuzu

ğan’ı taşıyan TC-ATA Dalaman’dan İstanbul Atatürk Havalimanı’na ulaşmak üzereyken havaalanı da darbe yanlılarının elinden alındı. Uçak tüm ışıkları kapatılmış ve kulesi askerler tarafından zaptedilmiş olan havalimanına bu olayın ardından inebildi. 16 Temmuz sabahı da F-4E 2020 model savaş uçakları Eskişehir’den havalanarak 4’ncü Ana Jet Üssü’nün (Akıncı) pistlerini yeni uçuşları engellemek için bombaladı. Bu sırada bir F-16 da Ankara’nın batısında devriye uçuşu gerçekleştirdi. Aynı günün öğle saatlerinde ise 131’inci filodan E-7 AEW uçağı ile 142’nci filodan bir F-16, küçük uçaklarla ya da helikopterlerle darbecilerin Yunanistan’a kaçışını engellemek için devriye uçuşu yapmaya devam etti. Darbecilerin Ateş Açtığı Hedefler: The Aviationist, darbe girişimi sırasında ateş açılan hedeflerin listesini de yayımladı. -Polis Özel Harekât karargâhı -Polis Havacılık Dairesi karargâhı -TBMM -İl Emniyet Müdürlüğü -Yenimahalle MİT karargâhı -Gölbaşı Türksat binası -Beştepe Cumhurbaşkanlığı Külliyesi Darbenin Kırılma Noktası

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 121

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

121

Saat 24.00 sularında kargo uçağıyla beraberindeki 40 özel kuvvet mensubuyla Diyarbakır Üssü’nden havalanan Tuğgeneral Semih Terzi, Ankara’da darbe girişiminin ana merkezi olan Akıncılar Üssü’ne indikten sonra buradan helikopterle intikal ettiği Gölbaşı’ndaki Özel Kuvvetler Karargâhına baskın düzenledi. Saat 02.30 sularında Karargâh’tan içeri girdiğinde Astsubay Ömer Halisdemir, Semih Terzi’yi alnından vurarak öldürür. Terzi’nin ölümü, darbe girişimini başarısızlığa uğratan en önemli kırılma noktalarından biriydi. Saat 05.15: Eskişehir’deki karargâhta görev yapan Tuğgeneral Recep Ünal’dan, Albay Akgülay’a kritik bir emir gelir: “Başbakanlık emri” ile 2 F-16 hemen kalkış yapacaktı. Bu uçakların görevi Ankara ilinde uçuş yapan F-16’ların vurulmasıydı. Uçakların kalkışı hemen gerçekleştirilir. Ancak Eskişehir’deki Birleştirilmiş Harekât Merkezi bu uçakları Malatya civarında beklemeye alır. Daha sonra öğrenildiği üzere; Başlangıçta Ankara üzerinde darbecilerin safında ortalığa bomba yağdıran F 16lar’ın vurulması konusunda Başbakan Binali Yıldırım tarafından bir prensip kararının alındığını, bu amaçla uçakların havalandığını, ancak bir şekilde çatışmaya girmekten vazgeçildiğini ortaya koyuyordu. Helikopter “Düşman Unsur” Vurun! FETÖ darbe girişiminin karargâhlarından Güvercinlik’teki Kara Havacılık Komutanlığı, sabaha kadar süren çatışmalarla darbecilerden temizlendi. Darbecilere darbe indiren operasyonu, Korgeneral Mustafa Kemal Alataş ve Tümgeneral İbrahim Aydın komutasında jandarmanın seçkin birimi Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığı (JÖAK) yürüttü. Operasyona karşı havadan komutanlığı kurşun yağmuruna tutan helikopter için ise F-16’lara “Düşman unsur, vurun” talimatı verildi. Darbecilerden geri alınan ilk karargâh da sabaha karşı 6’da temizlenen Kara Havacılık Komutanlığı oldu. Ankara’da Akıncı Üssü ve Kara Havacılık Komutanlığı’nın karargâh olarak kullanıldığı FETÖ darbe girişiminde Kara Havacılık Komutanlığı, vatansever generallerin devreye girmesiyle darbeciler-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 122

122

Ali Kuzu

den ilk temizlenen yer oldu. Darbe girişiminin duyulduğu ve komutanların darbecilerin elinde olduğunun duyulduğu andan itibaren bazı jandarma generaller harekete geçti. Jandarma Eğitim Komutanı Mustafa Kemal Alataş ile MİT TIR’ları davasından kısa süre önce tahliye gören Jandarma Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Tümgeneral İbrahim Aydın, beraberlerinde bazı generallerle birlikte “Artık komuta bizde. Bu helikopterleri indireceğiz” diyerek darbecilere karşı harekete geçti. Siyah Sancak Timleri

FETÖ’cü darbeciler adına, Kara Havacılık Komutanlığı görevini devraldığını ilan eden Okul Komutanı Tuğgeneral Ünsal Çoşkun ve darbeci ekibine karşı, Kara Havacılık Komutanlığı’nı darbecilerden temizleme operasyonunu Jandarma’nın en seçkin birimi olarak tanınan JÖAK timleri yürüttü. Gece saatlerinde başlayan çatışmalar sabahın ilk ışıklarına kadar sürdü. Operasyon sürerken darbeci askerlere helikopterlerle havadan destek verildi. Darbeci helikopterin yaylım ateşi altında kalan Tümgeneral İbrahim Aydın, yakın hava desteği talebinde bulundu. Bu sırada Güvercinlik’e gelen F-16’lara, “Kobra helikopter düşman unsur, vurun” talimatı verildi. Darbecilerin elindeki Kobra he-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 123

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

123

likopter Akıncı’ya kaçtı. Helikopterin uzaklaşmasının ardından vatansever askerler Kara Havacılık Komutanlığı’nı ele geçirdi. Darbeci FETÖ unsurlarına ilk darbe de sabah saat 06.00 sıralarında tamamlanan Kara Havacılık Komutanlığı’nda vuruldu. Bütün gece devam eden çatışmaların ardından karargâh darbecilerden arındırıldı. Darbecilerin, emir subayı ve kurmay bir pilot ile birlikte başına silah dayayarak rehin aldıkları Kara Havacılık Komutanı Tümgeneral Hakan Atınç, kurtarıldı. Kara Havacılık Komutanlığı’nı darbecilerden temizleyen Korg. Alataş ve Tümg. Aydın emrindeki JÖAK timleri daha sonra Jandarma Genel Komutanlığı’na operasyon düzenledi. Aynı ekip, Jandarma Genel Komutanlığını darbecilerden teslim aldı. Darbeciler en büyük kaybı da bu operasyonda verdi. 16 darbeci asker Jandarma Genel Komutanlığı’ndaki operasyonda öldürüldü. 15 Temmuz gecesi TBMM ve Genelkurmay Başkanlığı bölgesinde havadan aşağıdaki askerlere, polislere ve vatandaşlara ateş eden ve acımasızca ölümlere sebep olan helikopterler Güvercinlik Kara havacılık meydanından kalkmışlardı. TBMM ve Genelkurmay Başkanlığı bölgesindeki darbeci helikopterleri, Taarruz Helikopter Tabur Komutanı Kara Pilot Yarbay Özcan Karacan sevk ve idare etmişti. Yarbay Karacan halen firari.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 124

124

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 125

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

125

GEMİLER HAREKETE GEÇTİ

Öte yandan Donanma Komutanı Oramiral Veysel Kösele 15 Temmuz akşamı Fenerbahçe Orduevi’nde bulunuyordu. İki tankın orduevine doğru gelmekte olduğunu öğrenen Oramiral Kösele, emir subayıyla iskeledeki makam botuna binerek denize açıldı. Oramiral Kösele ile emir subayı bölgeye en yakın konumdaki TCG Yavuz Fırkateyni’ne ulaşmayı hedeflerken, Aksaz Üssü’ndeki Gelibolu Fırkateyni, Gölcük’teki Fatih Fırkateyni ve Büyükada Korveti’nin komutanlarını arayıp; “Benim ağzımdan duymadığınız hiçbir emri uygulamayacaksınız” dedi. Oramiral Kösele TCG Yavuz Fırkateyni’ne çıktığında geminin birinci ve ikinci komutanları tarafından derdest edildi. Aynı dakikalarda Gölcük’teki Donanma Komutanlığı’nda çatışma çıktı. Harp Filosu Komutanı Tümamiral İskender Yıldırım’ı öldüren 3 yardımcısı Donanma Harekât Merkezi’ni ele geçirdi. Tüm gemilere hareket emri verildi. Poyraz Limanı’na demirli bulunan 6 fırkateyn 1 korvet ile 4 hücumbot darbecilerden gelen emri uygulamaya koydu. Marmaris’te tatilini geçirmekte olan Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu bir televizyona bağlanarak “Hiçbir kuvvet komutanı bu hareketi desteklemiyor” deyince, denize açılan gemiler durumu anladı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 126

126

Ali Kuzu

Oramiral Kösele’nin rehin tutulduğu TCG Yavuz Fırkateyni ise tek başına hareket etmeye devam etti. Bunun üzerine TCG Fatih Fırkateyni ile Büyükada Korveti, adalar civarında TCG Yavuz’a yaklaştı. TCG Yavuz iletişim araçlarını kapatınca, etrafı çevrildi ve silah sistemleri açıldı. TCG Yavuz’un rotasını İstanbul’a çevirmesi halinde vurulması kararlaştırıldı. TCG Yavuz komutanları Oramiral Kösele’den özür dileyerek af edilmelerini istedi. Oramiral Kösele 2 komutanı tutukladı. Gölcük’te Donanma Komutanlığı’nı ele geçiren 3 amiral ise Sahil Güvenlik botuna binerek kaçtı. Generaller Komandolara Katıldı

Darbe girişiminin olduğu geceye dair ilginç bir detay ortaya çıktı. FETÖ darbecilerine karşı Siyah Sancağa bağlı generaller komando timlerine katılıp vuruşmuşlar. FETÖ üyelerince gerçekleştirilen darbe girişimi sırasında yoğun çatışmaların yaşandığı Jandarma Genel Komutanlığı’nda o gece yaşananların bir bölümü ortaya çıktı. Darbe girişiminin başlamasının ardından gelişmeleri televizyondan gören Jandarma’daki Siyah Sancağa bağlı üst rütbeli komutanlar Jandarma Genel Komutanlığının Harekât Merkezi’ni aradı. Telefona cevap veren bir Binbaşı, “TSK ülke yönetimine el koymuştur, sokağa çıkma yasağı ilan etmiştir” ifadelerini kullandıktan sonra telefonu komutanların yüzüne kapattı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 127

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

127

Bunun üzerine darbe girişimine engel olmaya çalışan üst rütbeli subaylar önce lojmanlardaki bir evde toplandı. Burada verilen karar doğrultusunda Jandarma Komando Özel Asayiş Komutanlığına geçilerek geçici karargâh oluşturuldu. Bu karargâhtan yurt genelindeki birlikler aranarak “darbe emrinin yasal olmadığı, hiçbir jandarma personelinin bu emirlere uymaması gerektiği” bildirildi. Bu sırada komutanların bulunduğu karargâh askeri helikopter tarafından üç kez ateş altına alındı. Komutanlar karargâh içinde sürekli yer değiştirerek saldırıdan kurtuldu. Bu arada hem kendilerini hem de başkenti vuran askeri helikopterlerin etkisiz hale getirilmesine karar verildi, komando timleri oluşturuldu. Operasyonları gerçekleştiren komando timlerinde bazı generaller de görev aldı. Bu kapsamda verilen emir doğrultusunda komando timi, komutanlığın yakınındaki Kara Havacılık Okul Komutanlığına yöneldi. Yapılan operasyon sırasında Özel Tim’e helikopterden ateş açıldı. Bu sırada iki asker yaralandı. Tekrar bir araya gelen Özel Tim’in ikinci operasyonunda ise helikopterlerin bulunduğu alan kontrol altına alındı. İkmal için indiği belirtilen helikopterin yeniden kalkışına engel olunduğu, pilotların ise kaçtığı öğrenildi. JÖAK’a bağlı komandolar darbe yanlısı subayların bulunduğu Jandarma Genel Komutanlığına da yönlendirildi. Burada darbe yanlıları ile komandolar arasında yoğun çatışma yaşandı. Çatışmaların ardından darbe yanlısı bazı askerler vurulurken bazıları da silahlarını bırakarak teslim oldu.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 128

128

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 129

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

129

ÜRKÜTÜCÜ SUBAY KİM?

Vatan gazetesi yazarı Murat Çelik, ‘Ürkütücü’ başlıklı yazısında Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın derdest edilmesini ve ÖKK Komutanı Aksakallı’nın öldürülmek istenmesiyle ilgili elebaşlarının kimler olduğu ve de 15 Temmuz’dan önce FETÖ’nün Özel Harekât’ta örgütlenmesinin detaylarını şöyle açıkladı: “(...) Bir müddet sonra gidiyoruz deyip beni aldılar. (...) Kapıdan çıktığımda tam teçhizatlı, kafasında çelik miğfer ve silahlı bir şekilde, ürkütücü bir yüz ifadesi ile karşıma çıkan asker şahıs dikkatimi çekti. Sonradan bu kişinin Kurmay Albay Fırat Alakuş olduğunu öğrendim.” Bu satırlar, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’ın ‘tanık’ sıfatıyla savcıya verdiği ifadeden... Orgeneral Akar, 15 Temmuz akşamı makam odasında başına gelenleri detaylarıyla anlatıyor. Akıncı Üssü’ne götürülmek üzere karargâhtan çıkartılması aşamasında karşılaştığı kişi için ise diğerlerinden öte bir tanımlama yapıyor. Akar, Kurmay Albay Fırat Alakuş için ‘ürkütücü’ ifadesini kullanıyor. ‘Ürkütücü’ olan sadece Alakuş’un o anki yüz ifadesi değil. Asıl ‘ürkütücü’ olan birazdan okuyacaklarınız... Akar’ın bahsettiği Fırat Alakuş kim? derseniz Kurmay Albay Alakuş, Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda (ÖKK) alay komutanı. Alakuş’un Haziran’da, yani geçen ay bu göreve başlamasının hikâyesi, aslında, bugünlere nasıl gelindiğinin en somut ve çarpıcı örneği. Aynı durumda bir başka kurmay albay daha var. Fatih Yarımbaş. Anlatayım...

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 130

130

Ali Kuzu

Halef Seleflerin Rolü Kurmay Albay Fırat Alakuş, 2012 - 2014 döneminde KKTC Sivil Savunma Teşkilat Başkanı olarak Kıbrıs’ta görev yaptı. Aynı dönemde, Kurmay Albay Fatih Yarımbaş da Ankara’da, ÖKK İstihbarat Şube Müdürüydü. 2014’te görevlerinde halef selef oldular. Yarımbaş KKTC Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı’na, Alakuş da ÖKK İstihbarat Şube Müdürlüğü’ne atandı. 2014 - 16 dönemini bu görevlerde geçiren bu iki kurmay albayın da, bu yıl kıta görevine çıkmaları gerekiyordu. Teamül, ikisinin de Bordo Bereli alaylardan ikisine komutan olarak atanmasıydı ancak Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı, boşalan iki alay komutanlığına bu iki kurmay albayı önermedi. Komutana Rağmen Görev Verildi Özel Kuvvetler Komutanlığı altı alaydan müteşekkildir. 2013’te Özel Kuvvetler Komutanı olarak göreve başlayan Aksakallı, kendisine bağlı altı alaydan ikisinin başına, üç yıldır maiyetinde bulunan Alakuş ve Yarımbaş’ı istemedi. Tümgeneral Aksakallı, bu iki isim hakkında olumsuz görüş bildirdi ve alay komutanlıkları için başka iki kurmay albayın ismini verdi. Komutan, Mart ayında tercihini bu şekilde bildirdi ama Haziran’da, yani geçen ay, Fırat Alakuş ve Fatih Yarımbaş ÖKK’nın iki alayının komutanı olarak atandılar. Yani Alakuş ve Yarımbaş, geçen ay itibariyle, artık birlikte Ankara’daydılar. Komutanlarının olumsuz görüşüne rağmen... Hedef Komutan Bordo bereli bu iki ismin 15 Temmuz akşamı nerede, ne yaptıklarına gelince... Fırat Alakuş’un; Genelkurmay Karargâhı’nda, derdest edilen Hulusi Akar’ın karşısındaki ‘ürkütücü’ subay olduğunu bizzat Akar’ın - yazının başında yer alan - ifadesinden öğrendik.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 131

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

131

Fatih Yarımbaş da aynı dakikalarda Gazi Orduevi’ndeydi. Kendisini o göreve getirmek istemeyen komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı’yı ele geçirmek için operasyon düzenliyordu. Başında bulunduğu darbeci grubun girişimi başarıyla sonuçlanmadı. Aksakallı’yı yakalayamadılar.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 132

132

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 133

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

133

SİYAH SANCAĞIN CEMAAT RAPORU

Sizlerle çok ilginç bir hikâye paylaşacağım... Teksözhaber kurucusu ve Genel Yayın Yönetmeni Zihni Çakır, 28 Ocak 2015 tarihinde ‘Gizlenmiş Gerçekler’ başlığı ile bir yazı kaleme almış. Şimdi o yazıyı noktasına dahi dokanmadan sizlerle paylaşalım; Paralel Yapı ile ilgili kumpas iddialarına karşı çıkan arkadaşların dikkatle okumasını tavsiye ediyorum. Hele “Hizmet hareketinin devleti ele geçirmek gibi ne niyeti olabilir” diye savunma yapan psikolojik savaş söylemlerinin esiri olmuş Paralel taban muhakkak okusun bu hikâyeyi. Yıl 2004 Türk Silahlı Kuvvetleri içerisindeki kimi yapıların, iktidarın varlığından tamamen ideolojik referansları gereği rahatsızlıklarının tavan yaptığı dönem. Ana karargâhın hemen her odasında “darbe sohbetlerinin” ayyuka çıktığı bir süreç. Karargâhtaki ikili sohbetlerde bile daha sonra AK Parti’ye kapatma davasının temel gerekçelerinden biri olacak olan “AK Parti’nin eğilimi siyasal İslâm’dır. Siyasal İslam’ın temel düsturu şeriattır. AK Parti, şeriatı amaç edindiği için kaynağını şeriattan alan takiyyeyi kullanıyor” ifadelerinin tartışıldığı bir süreç yani. Siyasi iktidarın kulağına gelen bu minvaldeki haberler, Milli İstihbarat Teşkilatı’nın yeniden yapılandırılması gerektiği tezini güçlendirir. Zira siyasi otoriteye bağlı olan MİT’in askeri oligarşiye hizmet ettiğinin en açık göstergesi, karargâhtaki bu toplantılar ve darbe hazırlıklarına dair en küçük bilgi akışının sağlanmamış olmasıdır. Hükümet, 2004’te MİT’e yönelik bir operasyon planlar.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 134

134

Ali Kuzu

MİT’in başına, henüz ortadan kaldırılmamış olan askeri vesayetin hareket kabiliyetini bilen, komuta katı dâhil olmak üzere ordu içerisindeki olası darbe hazırlıklarına dair önleyici istihbarat başta olmak üzere her türlü istihbarat akışını sağlayacak bir isim üzerinde karar kılınır. Bu isim dönemin Başbakanı şimdiki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da yakın tanıdığı ve sık sık görüştüğü Mustafa Levent Göktaş’tır. Göktaş, 2004 yılında emekliye ayrılana kadar bilhassa Özel Kuvvetler Komutanlığı’ndaki görevinde üstün başarılara imza atar. Genelkurmay 2. Başkanlığı’na bağlı Özel Kuvvetler Komutanlığı bünyesindeki Muhabere Arama Kurtarma (MAK) Birliği’nde de görev yapan Göktaş, kimsenin bilmediği bir çalışmanın da başındaki isim olmuştur. Bu çalışma, Fethullah Gülen Cemaati’nin doğuşundan “sızdığı” kurumlara ve imza attığı birçok eyleme hepsini içinde barındıran ve 2000 sayfadan oluşan rapordur. Göktaş’ın başında olduğu bu raporun çalışmalarında Binbaşı B.K, Yüzbaşı H.B, Yüzbaşı T.M, Yüzbaşı T.D ve Yüzbaşı Ş.A da yer almıştır. Öyle ki raporun hazırlandığı bilgisayarlar imha edilir. Böylesine önemli bir çalışmaya imza atan Mustafa Levent Göktaş, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök tarafından emekli olmaya zorlanır. Bu süreç öncesinde de, Göktaş’ın emrindeki üst subaylar teker teker karargâha çağrılarak bu rapor sorulur. Ancak raporun izine rastlanamaz. Göktaş’ın emekliliğini bilhassa silah arkadaşları ve himayesindeki askerler bu rapora dayandırır. Gelelim tekrar MİT Müsteşarlığı konusuna... Göktaş’ın 2004’te emekliye ayrılması üzerine, kendisine MİT Müsteşarlığı teklifi yapılır. Hatta iddiaya göre teklifi yapan bizzat Erdoğan’dır. Teklifi alan Göktaş, ekibini kurma çalışmalarına başlar. ÖKK’daki ekibinden güvendiği isimlere Daire Başkanlığı teklif eder. Bu isimlerden kabul edenler, ÖKK’da görev yaparken aynı zamanda MİT’te oryantasyon eğitimine bile alınır.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 135

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

135

Bir süre sonra Göktaş için kararname hazırlığı başlar. O dönem Başbakanı Erdoğan ve Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer arasında uzlaşma da sağlanır. Son olarak teamül gereği Genelkurmay Başkanı ile görüşülür. Ancak Hilmi Özkök refere etmez. Gerekçesi ise ilginçtir. Özkök, Göktaş’ın rütbesinin Albay olduğunu oysa müsteşarlık konumuna TSK kökenli bir ismin gelmesi için en az Korgenerallik rütbesine haiz olması gerektiğini, aksi durumda hiyerarşik kargaşaya sebep olacağını öne sürerek ayak direr. Gül ve Erdoğan da belki o dönemin koşullarından kaynaklanan sebeplerle bu yönde ayak diremez. İşte o Göktaş, 7 Ocak 2009’da, cemaat tarafından amacından saptırılarak rövanşist duygulara kurban edilen Ergenekon soruşturma sürecindeki onuncu dalga operasyonunda gözaltına alınır. Birkaç gün sonra da “silahlı terör örgütü üyesi olmak” suçlamasıyla tutuklanır. Öyle ki Göktaş, Operasyonun emniyet ve adliye ayaklarının servis ettiği manipülatif bilgilerden yola çıkılarak, Susurluk silahlarıyla bile irtibatlandırılır. Sözün özü; bu hikâyeden de anlaşılacağı üzere; Paralel Yapı’nın devleti ele geçirmek için uygulamayacağı zulüm, hayata geçirmeyeceği plan yoktur… Kalkışmanın İpuçları

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 136

136

Ali Kuzu

Güvenlik uzmanı Mete Yarar’ın darbe girişiminden sonra yaptığı açıklamalar hep dikkat çekti. Yarar, 15 Temmuz’da yaşanan darbe girişiminin ipuçlarını 22 Temmuz 2016 Sözcü gazetesinde şöyle yazdı: 15 Temmuz sabahı Genelkurmay karargâhında kalkışmanın ilk ipuçlarını veren bir gelişme yaşanıyor. Yıllık izinde olan veya görev gereği karargâh dışında bulunan birçok isim çeşitli mazeretlerle geri dönüyor. Kalkışma planından haberi olmayan komutanlar bu erken dönüşlere anlam veremiyor ancak akıllarına darbe yapılacağı gelmiyor. Erken dönenler arasında iki kritik isim var. Birincisi, Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Yaşar Güler’in emir subayı Mehmet Akkurt… Akkurt, İstanbul’da Harp Akademileri’nde düzenlenen kursta olması gerekirken Ankara’ya dönüyor ve “Bir günlüğüne geldim, yapmam gereken işler var” diyor. Kalkışma planının en kritik isimlerinden biri olan Tuğgeneral Semih Terzi de darbe girişiminden bir gün önce, babasının ağır hasta olduğunu söyleyerek görev için bulunduğu Silopi’den Ankara’ya dönüyor. Bu iki ismin ihanet planında üstlendikleri kritik roller ve akıbetleri çok geçmeden belli olacaktı. Darbe İhbarı Var Öte yandan MİT’in darbe olacağına dair istihbaratı 15 Temmuz Cuma günü saat 16.00’da Genelkurmay Başkanlığı’na geçtiği herkesçe biliniyor. Bilinmeyen ise MİT’in bu istihbaratı nasıl aldığı. Karanlıkta kalan bu önemli ayrıntıyı aydınlatacak bilgi. MİT’e ihbar cuntanın içinden geliyor. Darbe planlaması içinde yer alan üst rütbeli bir subay saat 15.00’da MİT’e giderek kalkışma planını ihbar ediyor. İhbarcı subayın ifadesinin alınması yaklaşık bir saat sürüyor. MİT, 16.00’da Genelkurmay’ı kriptolu mesajla bilgilendiriyor ancak mesajla yetinilmiyor. 17.30’da MİT Müsteşar Yardımcısı, Genelkurmay Karargâhı’na gidip, Genelkurmay İkinci Başkanı’na darbe planı hakkında detaylı bilgi veriyor. Yardımcısının bilgilendirmesiyle yetinmeyen Fidan, olayın önemi ve aciliyetini dikkate alarak bizzat Genelkurmay Karargâhı’na gidip Genelkurmay Başkanı, Genelkurmay İkinci Başkanı ve Kara Kuv-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 137

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

137

vetleri Kurmay Başkanı ile gizli bir toplantı yapıyor. Toplantıda, tüm detaylar konuşuluyor, karşı tedbirler tartışılıyor. Saat 18.30’da Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar, darbeyi önleme adına tüm birliklere şu talimatları gönderiyor: Tüm ülke hava sahasının uçuşlara kapatılması, askeri uçakların hiçbir şekilde havalanmaması, birlik hareketliliğinin yasaklanması, tank hareketliliğinin yasaklanması, Kara Havacılık Okulu’ndaki faaliyetleri denetlemesi için Kara Kuvvetleri Komutanı’nın buraya gönderilmesi. MİT’in ihbarıyla darbenin deşifre olduğunu öğrenen cuntacılar gece 03.00 olarak belirledikleri saati öne çekerek 21.00’e alıyorlar. Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanları İstanbul’da. Kara Kuvvetleri Komutanı ve Kurmay Başkanı darbeyi önlemeye yönelik tedbirleri almak için görev yerlerine gidiyor. Jandarma Genel Komutanı ve Özel Kuvvetler Komutanı Gazi Orduevi’ndeki düğünde. Karargâhta Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar ile İkinci Başkanı Org. Yaşar Güler kalıyor ve biraz sonra olacaklardan habersiz çalışmaya devam ediyorlar. Cuntacılarla baş başa kaldıklarının farkında değiller. Artık geri sayım başlamıştır. Darbecilerin planı, Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarını 20.30’da evlerinden almaktı. Komutanlar evlerine gitmeyince plan değişikliği yaparak karargâhta teslim almaya karar veriyorlar. Teslim alma sırasında hiçbir engelle karşılaşmayacaklarını biliyorlar. Çünkü komuta katındaki personelin büyük çoğunluğu cuntacıydı. Bu cuntacı ekip çoğunluğu sağlamak için kendilerinden olmayanları ya izne göndermişlerdi ya da görevden el çektirmişlerdi. Genelkurmay Başkanı’nın koruma şube müdürü o sırada izinde olan personelden biriydi. Komutanlar Düğüne Neden Gitti? Planlarını komutanların katılacağı düğünlere göre yapan paralel çete, Ankara’daki düğüne katılmak istemeyen Özel Kuvvetler Komutanı’nı da, ‘TSK adına takıyı siz takacaksınız’ diyerek kandırmaya çalıştı. Bu noktada herkesin aklını kurcalayan bir noktaya değinmeden geçmeyelim. Çok ciddi bir darbe istihbaratı alındığı halde üst düzey komutanlar neden Ankara ve İstanbul’daki iki düğüne gidiyorlar?

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 138

138

Ali Kuzu

Bu konuyu araştırıldığında karşılaşan tablo, işin ne kadar organize olduğunu gösterdi. İstanbul’daki komutanların neden kritik toplantıya çağırılmadığı açıklığa kavuşmuş değil. Fakat üst düzey bir komutanın kızının Ankara Gazi Orduevi’ndeki düğünü, düğün sahiplerinin haberi olmadan bazı kritik komutanların ele geçirilmesi için fırsat bilinmiş ve plan bunun üzerine yapılmıştı. Darbecilerin en büyük engellerden biri olarak gördüğü Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı’nın düğüne katılması bir kumpasla sağlanıyor. Kumpas şöyle kuruluyor: Genelkurmay komuta katındaki cuntacı yaverlerden biri, Aksakallı’yı arayarak düğünde komutanın (Org. Akar) hediyesini takma görevinin kendisine verildiğini söylüyor. Aksakallı, birkaç defa katılamayacağını bildirmesine rağmen cuntacı yaver bunun komutanın özel ricası olduğunu söyleyince düğüne gitmekten başka yapacak bir şey kalmıyor. Özel kuvvetler komutanının düğünde kendisini ele geçirmek isteyen cuntacıların elinden nasıl kurtulduğu başlı başına ele alınması gereken bir konu. Ankara sokaklarında yaşanan ve aksiyon filmlerini aratmayan sıcak takibe tekrar döneceğiz. Tüm Emirler Whatsapp Üzerinden Aslında her şey 13 Temmuz Çarşamba günü, yani darbe girişiminden iki gün önce yapılan toplantıyla başlıyor. Yeri ve saati bilinmeyen toplantıya darbede görev alacak üst düzey cuntacılar katılıyor. Darbenin, 16 Temmuz Cumartesi gecesi saat 03.00’da yapılmasına karar veriliyor. Yeni satın alınmış cep telefonları ve GSM hatları ile whatsapp üzerinden haberleşme ağı kuruluyor. Darbe girişimindeki emir komuta zinciri ve verilen tüm emirler, whatsapp’taki haberleşme grubunda kayıtlı. Genelkurmay karargâhında komuta katına dışarıdan gelen personelin içeri giriş prosedürü diğerlerine göre çok ağırdır. Ancak darbeciler içeri girmekte zorlanmıyor. Komuta katındaki bazı emir subayları nizamiyeye giderek özel kuvvetler komutanlığından gelen cunta mensuplarını içeri alıyor. Genelkurmay komuta katında rehin alma eylemi 21.00-21.20 arasında gerçekleştiriliyor. Komuta katı birkaç kapıdan özel kartlarla girilen bir bölüm. Bu bölümde birkaç kişi dışında komutanları korumak için personel bulundurulmuyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 139

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

139

Çünkü emniyet tedbirleri dışarıdan gelecek saldırılara göre alınmış. Yaverlerin de içinde bulunduğu cuntacı darbeye göre değil. Savaşçıların Hikâyesi Siyah Sancağa bağlı Özel Harekât Gazilerinden ‘terörle mücadele’ye ilişkin çarpıcı açıklama ve değerlendirmeler. Yıllarca teröristlere büyük zayiatlar verdirdikten sonra pasifize edilen Özel Harekât Timi mensuplarından Necmi K., Yusuf G., Ahmet T. D., bölücü başı Öcalan’ın kendilerinden rahatsızlığını bir mesajla ilan etmesinden sonra, başta gayri milli basın olmak üzere bazı çevrelerin kendilerini hedef aldığının altını çizdiler. Görev yaptıkları dönemde uyguladıkları mücadele taktik ve usullerini, terörle mücadele halindeki bazı güvenlik unsurlarının arzu edilen başarıya bir türlü ulaşamamalarının sebeplerini dile getiren Özel Harekât E. Mensuplarından, Gazi Necmi K. şunları söyledi: “PKK ile mücadelede teröristler gibi yaşar, onlar gibi dağlarda gezerseniz başarı artar. Bir PKK’lı günde 40 kilometre yürür, yer değiştirir. Özel Harekâtçı ise aldığı eğitim sayesinde bunun üzerine çıkar. Bizler görevdeyken 50 kilometre yürüyerek yer değiştiriyorduk. Hayatını devam ettirmek için onlar gibi yaşamayı öğrenmek şarttır. Bunu özel harekât başarmıştır. Biz her türlü şartta barınma yöntemlerinden yiyecek ihtiyacımıza kadar hiçbir destek almadan yaşamayı öğrendik.” “Bizde 20 kişinin oluşturduğu TİM’ler vardı. Bu TİM’lerin başında bir görevli dört de yardımcı amir vardı. Özel Harekât’ta birlikte hareket etme özelliği en üst safhadadır. Dayanışma en başta gelir ve herkes birbirine güvenir.” “Özel Harekâtta terörün en yoğun olduğu zaman da bile şehit verdiğimiz arkadaşımız yok denecek kadar azdır. Bizde eğitimsiz askerlerde olduğu gibi kazayla birbirini vurma ya da yanlışlıkla kendini vurma, topuktan vurulma pek söz konusu olmamıştır. Ölüm nedenleri genellikle trafik kazasıdır. Araçlarımız yeni değildi. Arabalarımız maalesef teneke gibiydi. İngiliz arabalarına biniyorduk. Belki de tek hata buydu.”

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 140

140

Ali Kuzu

“Mehmetçik, 3 ay eğitimden sonra bölgeye gidiyor. Bölgeyi tanıyacağım derken de terhis oluyor. Ancak Özel Harekât bağlı olduğu alanı, yolu, mağarasını kendi evi gibi tanımak zorundadır. Biz bölgeye vardığımızda yeni doğan çocuğun, okula başlamasını görürdük. Ahırlarda ne kadar hayvanı var biliyorduk. Bölgemizin tüm muhtarların isimleri ezberimizdeydi. Bölgeye gönderilen askerlerden bazıları ise ilçelerin isimlerini dahi bilmiyordu.” “İlçeleri bırakın köyleri, köylerdeki kilise evlerinden, insanların ne işle uğraştıklarından bile haberdardık. Fabrikalarda kaç bekçi var bilir, köyün imamını tanırdık. Onlarla birlikte yaşardık. Birlikte yer, içer, birlikte ibadet yapar, iftar açar, sahura kalkardık. Arazide yıllarca çalışır, haritalar çıkartırdık. Teröristlerin yerlerini bire bir belirlerdik. İz takiplerimiz sonunda bölünür; tekrar bir araya gelerek zamansız ve habersiz baskınlar yapardık. Vatandaşımız da, aramızdaki inanç bağının da büyük desteği ile iz sürmemize yardımcı olurdu. Bir baskın için 45 gün gezdiğimiz olurdu. Biz terörle bekleyerek mücadele etmezdik. Biz resmi araçlarla gezerek PKK’ya imkan sunmazdık!.. Köylü kamyonlarının arkasında gizlendiğimizi biliriz.” Tasfiye Edildik

“Türkiye’de iyi işlere imza atan insanlar hep tasfiye edilmiştir. O dönemlerde terörle mücadelede bizim zırhlı birliklerimiz vardı. Havanlarımız, roketlerimiz ve benzer ağır silahlarımız vardı. Ne oldu bilmiyoruz. Aklımız karıştı. Düşünsek de içinden çıkamadık. Elimizden silahlarımız alındı. Sayılarımız azaltıldı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 141

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

141

Bunun yanı sıra ele geçirdiğimiz örgüt silahlarını da kullanıyorduk. Onları kullanmamız bile yasaklandı. Bizi dağıttılar. İçimizden birçok arkadaşı alıp batıya gönderdiler. Arkadaşlarım trafik şubeye, pasaport daireye gönderildi. Terörden rant sağlayan şakşakçılık yapanlar hoşuna gitti. Bize darbe vuruldu onlar sevindi. Şimdi de terör hortladı. Bölücü başı Apo, bir dönem bir mesaj yayınladı. Mesajında, üst düzey PKK’lılara, “Mecbur kalmadıkça Özel Harekât ile çatışmaya girmeyin” talimatı verdi. Çok kayıp vermişlerdi. Onlar taktik değiştirmek zorunda kalmıştı. Aslında bu talimat her şeye yön verdi. Gayri milli basın da bize saldırmaya o andan sonra başladı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 142

142

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 143

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

143

SUS PAYI ÖCALAN

FETÖ darbesinin gizli ortaklarından birinin PKK olduğu ortaya çıktı. Örgüt, teröristlere 16 Temmuz’da “Askere saldırmayın” talimatını verdi. Darbe olmayınca da talimatı iptal etti. Darbe gecesi yakalanan 12 Albay, Öcalan’ı kaçırıp PKK ile pazarlıkta kullanacaktı. Ancak planları bozuldu. Ele geçirilmeyen FETÖ’ye bağlı polis ve askerlerin PKK ile kaos saldırıları yapmasından endişe ediliyor. FETÖ darbe girişimi, soruşturmalarla aydınlatılmaya çalışılırken, perde arkasında kurulan karanlık işbirlikleri de gün yüzüne çıkmaya başladı. Askeri istihbarat, FETÖ darbe girişimi sırasında bölücü terör örgütü PKK’nın eylem talimatlarını rapor etti. Gizli mahreçli belgede, örgütün darbe girişimi sırasında “askerlere saldırılmaması” emri verdiği ortaya çıktı. KONGRA-GEL (PKK)/KCK sözde Kuzey Alan Karargâhı muhaberecisi tarafından 19 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen muhaberede, 16 Temmuz’da “Askerlere karşı sıradan eylemlerin şimdilik durdurulması” yönünde talimat verildiği anımsatıldı. 19 Temmuz itibariyle bu talimatın iptal edildiği belirtilirken, yeni talimat olarak, “yurt içindeki tüm grupların askerlerin faaliyetlerine karşı dikkatli olması ve askerlere karşı etkili eylemler yapması” istendi. Darbe girişiminin sürdüğü 16 Temmuz’da saldırıların durdurulması talimatı veren, girişimin başarılı olmayacağını anlayınca da 19 Temmuz’da saldırıların daha da arttırılmasını isteyen örgüt, talimatında ayrıca sözde Amed Eyaletindeki grupların sokağa çıkma yasağının uygulandığı yerlerde toplumsal ve silahlı/bireysel eylemler gerçekleştirmesini, uygun fırsatlar aranarak kuşatma engelini kırmaya çalışmasını istedi. Bu talimat, “güvenlik güçleri tarafından Diyarbakır’da kontrolü sağlanmış bölgelere yönelik eylemlerin arttırılması” şeklinde yorumlandı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 144

144

Ali Kuzu

FETÖ’ye bağlı 12 Albay’ın 15 Temmuz gecesi PKK terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ı kaçırıp PKK’ya teslim etme planını uygulayamadan yakayı ele verdi. Darbe işbirliği karşılığında albayların Öcalan’ı kaçırıp PKK’ya teslim edeceği iddia ediliyor. Gülen’in teröristleri üzerinden Türkiye’de darbe ve iç savaş senaryosunu devreye sokanların PKK’ya da bu yönde talimatlar verdiği, iki yapının da aynı merkezlerce yönetildiğini ortaya koyuyor. Darbe başarısız olunca FETÖ ve PKK’nın ortak kaos planını devreye sokacağı, Gülen’e bağlı asker ve polislerin örgüt ile birlikte terör saldırılarına başlayacağından endişe ediliyor. Dikkat Çeken Sessizlik

PKK terör örgütünün bir süredir güvenlik güçlerine saldırılarını durdurması da talimatlara uyulduğunu gösteriyor. Darbe girişiminden kısa bir süre öncesine kadar askeri lojmanları, karakolları, askeri servis araçlarını bombalı saldırılarının hedefine alan örgüt, son 1 aydır büyük bir eyleme başvurmuyordu. Son olarak 23 Haziran’da Mardin’in Ömerli ilçesinde PKK militanları tarafından İlçe Jandarma Komutanlığı’na bomba yüklü araçla saldırı düzenlenmiş, olayda, yoldan geçen bir TIR sürücüsü ölürken, üçü asker 12 kişi yaralanmıştı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 145

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

145

FETÖ ve PKK’nın Anlaşması

Bu derin sessizliğin perde arkası ortaya çıktı. FETÖ ve PKK’nın ‘15 Temmuz hain darbe girişimi’ ile ilgili anlaşma yapılmış. Anlaşmaya göre, hain darbe girişimi başarılı olsaydı PKK tüm militanlarını Kandil’e çekecekti. FETÖ ise Rojava’nın bağımsızlığını destekleyecekti. Kandil de İran için tehdit olarak kullanılacaktı. Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile PKK arasında 15 Temmuz “hain darbe girişimi” ile ilgili anlaştığı ortaya çıktı. İstihbarı bilgilere göre, FETÖ, PKK’ya 10 ile 20 Temmuz arasında darbe girişiminde bulunulacağını bildirerek, girişimin başarılı olması halinde Rojava’nın tanınması için destek sözü verdi. Ayrıca, FETÖ ve arkasındaki güçlerin, PKK’yı İran’a tehdit olarak kullanmayı planladığı da öğrenildi. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından firar eden FETÖ’cü 9’u general, 288 muvazzaf askerden 60’nın terör örgütü PKK’ya sığındığı tespit edilirken, iki örgüt arasında “darbe” anlaşması yapıldığı ortaya çıktı. İstihbarat kaynaklarından edinilen bilgilere göre, FETÖ, PKK’ya darbe yapılacağını bildirdi. Tam tarihi vermeyen FETÖ, 10 ile 20 Temmuz arasını işaret etti. FETÖ, terör örgütü PKK’dan, girişimin başarılı olması durumunda, silahlı güçlerini ülke sınırlarından çıkararak, Kandil’e çekmesini istedi.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 146

146

Ali Kuzu

Kandil’de PKK’yı, İran’a karşı bir tehdit olarak kullanmayı planlayan FETÖ ve arkasındaki güçlerin, bunun için de Rojava’nın tanınması yönünde destek olunacağı sözünü verdi. İki terör örgütü arasındaki anlaşma nedeniyle PKK’nın sözde kuzey saha sorumlusu ise, militanlarına darbe girişimi gecesinden itibaren bir süre eylem yapmamaları uyarısında bulundu. Ancak girişiminin başarısız olmasıyla PKK yeniden eylemlerine başladı. Bu tarihten sonra PKK sessizliğe bürünürken, 19 Temmuz’dan itibaren terörist saldırılarını tekrar başlattı. Trabzon’un Maçka ilçesinde 19 Temmuz sabahı gerçekleştirilen silahlı saldırıda 3 polis şehit oldu, biri sivil, 4’ü polis olmak 5 kişi yaralandı. Polis ve Jandarma Özel Harekât saldırıyı gerçekleştiren teröristleri yakalamak üzere bölgede operasyon başlattı. Yine aynı gün PKK’lı teröristler Mardin’in Dargeçit İlçesi’nde polis lojmanlarına roketatar ve uzun namlulu silahlarla saldırdı. Tunceli Hozat ilçesinde ise Yenibaş Jandarma Karakol Komutanlığı’na erzak taşıyan sivil kamyonet ile yakıt taşıyan sivil tanker, PKK’lıların saldırısına uğradı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 147

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

147

“Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın Galip et, çünkü bu son ordusudur İslam’ın”

SİYAH SANCAĞIN ŞEHİTLERİ Darbeci askerlerin Ankara’daki kritik hedeflere saldırısında en fazla kaybı Siyah Sancak Timlerinin yetiştiği Gölbaşı Özel Harekât personeli verdi.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 148

148

Ali Kuzu

Darbe girişimi ortaya çıkınca Ankara Emniyet Müdürlüğü tüm polisleri göreve çağırdı. Gölbaşı’ndaki Özel Harekât Daire Başkanlığı’nda yüzlerce personel toplandı. Polisler darbecilerin kuşattığı Genelkurmay, TRT ve Jandarma Genel Komutanlığı’na operasyon için gitmeye hazırlanırken darbecilerin kontrolünde bir F-16 savaş uçağı binayı havadan bombaladı. Binada büyük yangın çıktı. Savaş uçağı bir sorti daha yaparak 2. bombayı da bıraktı. Yerle bir olan binada ilk olarak 47 Özel Harekât polisi şehit düşerken, çok sayıda polis ise yaralandı. Kısa adı PÖH olan Polis Özel Harekât Başkanlığı Ankara Gölbaşında bulunan ana karargâhında adını Siyah Sancak olarak telaffuz ettiğimiz ve başta PKK terör örgütü olmak üzere her türlü terörist eylemlerde büyük kahramanlıklar gösteren elemanların yetiştirildiği bir merkezdir. Bu merkezin bu kadar acımasız şekilde bombalanmasının arka planında Türkiye’deki her türlü yapıya sızan Fetö terör örgütü elemanlarının yıllardan beri bir türlü burayı ele geçirememesi yatmaktadır. Yapılan her türlü operasyona Şehit ya da Gazi olacağını bile, bile marşlar eşliğinde giden bu Siyah Sancak Kahramanları PKK terör örgütü elemanlarının en korktuğu grupların başında gelmektedir.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 149

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

149

11 Temmuz gününden itibaren bilinmez bir sessizliğe giren ve hiç eylem yapmayan Terör Örgütü PKK’nın Azraili olan PÖH Merkezinin 15 Temmuz Gecesi acımasızca bombalanmasının arka planında yatan sebepleri hayli düşünmemiz gerekecektir. Ejder Timi’nin Gizli Görevi Darbe girişiminde tam 51 Siyah Sancak arkadaşlarını şehit veren Ankara Gölbaşı’ndaki Özel Harekât binasından çıkan yirmi kişilik Ejder Timi’nin gizli görevinin detaylarına ortaya çıktı. 15 Temmuz gecesi  Ankara üzerinde jetlerin alçak uçuş yapması üzerine Gölbaşı’ndaki Özel Harekât Daire Başkanlığı’nda ortaya çıkan durum masaya yatırıldı. Darbe girişimine karşı koymak için yapılan planlamada tankların karşısına ekip otolarıyla çıkılamayacağını belirten Daire Başkanı, hali hazırda  Sincan’daki fabrikada Nurol Firması’nın ürettiği zırhlı araç Ejder’leri gündeme getirdi. Anlaşma gereği Doğu  Anadolu’ya gidecek olan Ejder’lerin 50’si daha önce teslim edilmişti. Geriye kalan 10 aracın ise testlerin ardından bu ay sonunda bölgeye gönderilmesi bekleniyordu. Karartma Yapıp Girdiler Daire Başkanı, hemen Nurol Makina Fabrikası yetkililerini aradı. Araçlarla ilgili bilgi aldı. Yetkililer yeni banttan indirilen 10 Ejder’in test sürüşlerinin bittiğini ve kullanıma hazır olduğu bilgisini verdi. Bunun üzerine yirmi kişilik bir özel harekât timi gizli görevle Sincan’a, Ejder’leri almaya gitti. Sivil araçlarla Sincan’a giren birlik gece yarısını geçerken Ejder’leri de alarak Ankara’ya doğru yola çıktı. Ejder Timi yoldayken Gölbaşı Özel Harekât Merkezi uçakla bombalandı. Ejder timi Sincan’dan karartma yaparak Ankara’ya ulaştı. Plakasız olarak ilerleyen birlik ne asker tarafından ne de polis tarafından biliniyordu. Ejder Birliği konvoyu Ankara içine dağıldı. Askeri kamuflaja boyanan Ejderleri askerin zanneden halk, bazı yerlerde timin önünü kesmeye çalıştı. Ancak gerçek kısa süre sonra anlaşıldı. Ejder Timi polisin askerle karşı karşıya geldiği noktalarda ön saflardaki yerini aldı. Ejderlerden birinin Beştepe’deki helikopterin halka ateş açmasını önlediği öğrenildi.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 150

150

Ali Kuzu

Darbe girişiminin büyük oranda önlendiği 16 Temmuz sabahı Ankara Jandarma Genel Komutanlığı’ndaki cuntacılar, Ejder eşliğinde teslim alındı. Halkın Ankara sokaklarında gezen araçları darbeci askerlerin sanmasını önlemek için de yan tarafına polis logosu yapıştırıldı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 151

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

151

SON EMİR, İLK KURŞUN

Aksakallı: Ömer; Tuğgeneral Semih Terzi Vatan hainidir, isyancıdır. Onu, karargâha girmeden öldür! Bunun sonunda şehâdet var. Hakkını helâl et. Ömer Başçavuş: Başüstüne komutanım, hakkım helâl olsun. Siz de helâl edin...

Bu diyalog, 15 Temmuz darbe girişiminde Cuntaya ilk kurşunu sıkan astsubay Ömer Halis demir ile komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı arasındaki son konuşma oldu. Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı’nın koruma astsubayı olan Halis demir, Aksakallı’dan aldığı bu emrin ardından Özel Kuvvetler binasına girmek isteyen darbeci askerlerin başındaki isim Tuğgeneral Semih Terzi’yi vurarak öldürdü. Darbeci Terzi, aynı zamanda Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı’nın yardımcısıydı. Özel Kuvvetler Komutan Yardımcısı Tuğgeneral Semih Terzi, 15 Temmuz’da görev gereği Silopi’de idi. 15 Temmuz sabahı ısrarla Zekai Paşa’yı aradı. “Kayınpederimin durumu kritik Ankara’ya gelmek istiyorum” dedi. Paşa, normal zamanlarda makul karşılayacağı bu talepten şüphelendi. Aynı gün darbeci General Terzi’nin eşi de bir bahane ile Zekai Paşa’nın eşini arayıp ikna etmeye çalışmıştı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 152

152

Ali Kuzu

Zekai Paşa için tuhaf gelen başka olaylar da vardı. Terörle cansiperane mücadele eden Zekai Paşa, sürekli arazide idi. O günü yakın arkadaşlarına şöyle anlattı: “Ben, son bir yıldır, düğüne bayrama gitmiyorum. Ancak kanser tedavisi gören bir arkadaşımızın düğünü vardı. Bana da görev verdiler. ‘Komutanım, sizden başka kıdemli kimse yok. Genelkurmay adına hediye çekini siz takdim eder misiniz?’ dediler. Doğrusu tuhaftı. Çünkü Ankara’da benden kıdemli çok sayıda komutan vardı. Düğün salonuna girince şüphelerim daha da arttı. Hem kıdemli komutanlar oradaydı hem de salonda bulunmaması gereken kişiler de gelmişti. Hızlıca protokol görevini yapıp çıktım.” Aksakallı’nın makam aracı, Külliye’ye giden yol üzerinde 3 araç tarafından sıkıştırıldı. Paşa, zaten tedirgindi ve yakın ekibini önceden uyarmıştı. Darbecileri atlattılar. Zekai Paşa, o gece bir kalkışma olduğunu Özel Kuvvetler Karargâhı’nın da ele geçirilmek istendiğini öğrenir öğrenmez hem en güvendiği adamını aradı hem de karargâhtaki nöbetçi subaylara ulaşmaya çalıştı. Tabii aynı anda, ÖKK’den en sadık adamlarına da silahlarını alarak komutanlığını önüne gelmeleri emrini verdi. Zekai Paşa, karargâhı aradığında, şok bir cevapla karşılaştı. Terzi, “Ben oraya geliyorum. Kışlanın emniyetini sağlayın, içeriye komutanlardan kimseyi almayın, gerekirse ateş edin” emrini vermişti. Zekai Paşa, “Siz görevden alındınız, artık Semih Paşa’nın emrini dinliyoruz” diyen albaya, “Emrimi dinlemiyorsun, FETÖ’cülerin emirlerini dinliyorsun, sen paralelcisin” diye bağırdı. Bunun Sonunda Şehâdet Var

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 153

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

153

İşte o andan itibaren yaşananları Zekai Paşa gözyaşları içinde şöyle anlattı: “ Başçavuş Ömer Halisdemir’i aradım, Ömer benim koruma astsubayımdır. Ömer’e, “ Sana, vatanımız ve milletimiz adına tarihi bir görev veriyorum. Tuğgeneral Terzi vatan hainidir, isyancıdır. Onu, karargâha girmeden öldür! Bunun sonunda şahadet var. Biliyorsun seninle 20 yıllık beraberliğimiz var. Hakkını helâl et” dedim. Ömer Başçavuş, sonu ölüme varan emir üzerine vakur bir sesle Zekai Paşa’ya hitaben, “Baş üstüne komutanım, hakkım helâl olsun. Siz de helâl edin” dedi. Karargâha Giremezsiniz

Bu sırada darbeci General Terzi helikopter pistinden karargâha yürüyordu. 10 kişilik koruma ekibi etrafındaydı. Tam karargâh binasının girişinde ÖKK Koruma Astsubayı Başçavuş Ömer Halisdemir tarafından durduruldu. Terzi ve korumaları “Karargâha giremezsiniz. Zekai Paşa’nın emri” demeye kalmadan kendisi etkisiz hale getirmeye çalışan özel time rağmen namlusuna mermiyi sürdüğü tabancasını çekti darbeci Terzi’yi alnından vurdu. Halisdemir ise 10 koruma tarafından ateş edilerek, başına ve vücuduna isabet eden 30 kurşunla şehit düştü. Ömer başçavuşun şehit düştüğü sırada Zekai Paşa, en mutemet adamları ile Gölbaşı’ndaki karargâha girdi ve cuntanın elemanlarını etkisiz hale getirdi. O dakikadan itibaren Genelkurmay karargâhı ve Akıncı Üssü’nün darbecilerden temizlenmesi planını organize etti.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 154

154

Ali Kuzu

Şehit Halisdemir’in Hikâyesi Kahraman şehidin yürek burkan hikâyesi Darbeci General Semih Terzi’yi alnından vurarak darbe girişimini büyük oranda engelleyen Niğdeli kahraman şehit Ömer Halisdemir’in hikâyesi yürek burktu. Niğde’nin bir köyünde hayvancılık yapan bir babanın 7 çocuğundan biri olarak, çocukluğu çobanlıkla geçen kahraman şehit Ömer Halisdemir, meslek sahibi olduktan sonra da ailesinin geçimini sağlayıp kardeşlerini okutmaya çalıştı. En büyük hayali bir gün köyüne dönerek ev yapmak olan Halisdemir’i, babası Hasan Hüseyin Halisdemir ile çocukluk arkadaşı olan Belediye Başkanı İleri Koçak şunları anlattı. Ailemizin tek güvencesiydi Şehit oğlunun en büyük destekçisi olduğunu ifade eden baba Hasan Hüseyin Halisdemir, “Çocukluğunda çok başarılı bir çocuktu. Hayvanları, doğayı çok severdi. Bütün okulları başarıyla okuyordu. Okuldan eve geldiğinde ve boş zamanlarında bana yardımcı olurdu. Hayvanları otlatırdı. En büyük ikinci çocuğumdu. Büyük çocuklarımdan birisi olarak sorumlulukları büyüktü. Bunun da farkındaydı. Çok güçlü bir yapısı vardı. Benim en çok güç aldığım destek aldığım çocuğumdu. Nasıl ki çocukken işte güçte en büyük yardımcımsa meslek sahibi olduğunda da en büyük destekçim oldu. Kardeşlerini çok severdi. Onlar için çok şey yaptı. Bütün kardeşlerine sahip çıktı. Beni ayakta tutan o çocuktu” dedi. Kahraman şehidin hayalini gerçekleştiremediğini de anlatan baba Halisdemir, “Oğlum iki yıl sonra emekli olacaktı. Tek hayali ise emekli olduğunda köye dönmekti. Köyde kendisine bir bahçe yapmıştık. Buraya bir ev yapıp burada yaşamayı hayal ediyordu. Köyünü, arkadaşlarını çok seviyordu. Ne yazık ki bu hayalini gerçekleştiremedi. Her defasında emekli olunca köye döneceğim, burada yaşayacağım diyordu” ifadelerini kullandı. 15 Temmuz gecesi yaşanacakları oğlunun hissettiğini de söyleyen baba Halisdemir, “Her fırsatta bizi arıyordu. Mutlaka her gün görüşüyorduk. En son gün görüştüğümüzde sanki yaşananları hissetmiş gibi bana içinde kötü bir his olduğunu söylemişti.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:38 Page 155

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

155

Ben de içini ferah tut oğul diye teselli etmiştim. Olayları duyup şehit olduğunu öğrenince ilk aklıma gelen bu sözleri oldu. Şimdi oğlumun yerine beni kabul etseler bu yaşta görevi kabul ederim. Her yerde de görev yaparım” dedi. Çobanlık Yaparak Okudu Ömer Halisdemir’le çocukluk arkadaşı olan Çukurkuyu Belde Belediye Başkanı İleri Koçak ise “Kahraman okul arkadaşımın çok zor çocukluk ve öğrencilik yılları geçti. Çobanlık yaparak okumaya çalıştı. Her sabah 05.00’te kalkarak okula gitmek zorunda kalırdık. Okuldan gelince de kahraman şehidimiz çocukluk arkadaşım Ömer Halisdemir çobanlık yapardı. Hafta sonu tatillerinde, yaz dönemlerinde bütün vakti çalışmakla geçerdi. Tek isteği de bir an önce okuyup bir devlet memuru olmaktı. Çünkü şartlar onu gösteriyordu. Onun yükü büyüktü. Meslek sahibi olup sadece kendisini kurtarmak değil, ailesine kardeşlerine de destek olmak istiyordu ve öyle de oldu. Dün kardeşleri için ailesi için kendini feda eden kahraman şehidimiz bugün ülkesi için kendini feda etti” diye konuştu. Kahraman şehidin adının beldede yaşatılacağını da söyleyen Başkan Koçak şunları söyledi: “Beldemizde ve ilçemizde şehidimizin adının yaşatılması için çalışmalar başlattık. Onun adına park yapılıp, orman kurulacak ve kültür merkezlerine ismini vereceğiz. Bunlar elbette yetmez biliyoruz onun için başka ne gerekiyorsa yapıp hatırasını yaşatacağız.” Yardım İstemiyoruz Okul Yaptırın Yeter Darbe girişiminin yaşandığı gece, Ankara’da Özel Kuvvetler Komutanlığı’nı ele geçirmeye çalışan darbeci General Semih Terzi’yi vuran ancak kendisi de şehit düşen Astsubay Ömer Halisdemir, darbe girişiminin seyrini değiştiren isim olmuştu. Şehidin ailesine devlet ve tüm Türkiye sahip çıktı, her türlü imkân seferber edildi. Şimdi de şehidin baba ocağı Niğde’nin Bor ilçesine bağlı Çukurkuyu beldesinde Ömer Halisdemir adına bir park ve anıt yapılıyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 156

156

Ali Kuzu

Kocaeli Belediyesi’nin yapımını üstlendiği park ve anıtın inşaatına başlandı. Halisdemir’in doğduğu Çukurkuyu’nun yolları da asfalt ve parke taşı ile döşeniyor. O Artık Tüm Türkiye’nin Evladı Niğde Valisi Ertan Peynircioğlu, şehit Ömer Halisdemir’in ülkenin gururu olduğunu belirterek yapılan çalışmalar hakkında şu bilgileri verdi: “Bu vatan için gözünü kırpmadan şehit düşen Ömer kardeşimiz için devlet olarak her tülü imkânı seferber ediyoruz. Kasabada yollar hızlı bir şekilde parke ile döşeniyor. Karayolları tarafından yolun asfaltlama çalışması başlatıldı. Çukurkuyu için devletimiz hangi alanda ne yapılması gerekiyorsa bir bir gözden geçiriyor. Devletimiz ilk günden itibaren şehidimizin ailesine de sahip çıkmıştır, yanında olmuştur, her zaman da yanında olmaya devam edecek. Kahraman Ömer kardeşimiz için ne yapsak azdır.” Ömer Halisdemir’in ailesi ise devletin yardımı dışında hiçbir kurum ve kişiden yardım kabul etmezken, büyük bir özveri örneği gösterdi. Şehidin ağabeyi Doğan Halisdemir, kendileri için bir şey istemediklerini belirterek, “Biz dimdik ayaktayız. Hiç kimseden beklentimiz yok. Devletimiz ne yaparsa ona her zaman razıyız, ona karşı gelmeyiz. Biz sadece Ömer’in isminin unutulmamasını istiyoruz. Çukurkuyu’nun çocukları, gençleri artık daha iyi okullarda okusun. Kardeşim Ömer’in de okuduğu Fatih İlkokulu yenilensin ve yanında öğrenciler için bir kültür merkezi yapılsın istiyoruz. O eğitim kurumunun etrafında spor alanları ve kütüphane de yapılabilir. Kardeşim artık sadece bizim değil, Türkiye’nin evladı. Onunla ne kadar gurur duysak azdır” dedi. Evinin Bittiğini Göremedi Şehit Ömer Halisdemir’in en büyük hayali, emekli olduktan sonra Çukurkuyu’ya yerleşmekti. Bu nedenle kasabada bir arazi satın alan Halisdemir’in, şehit düşmeden önce bankadan kredi çektiği ve ev yaptırmaya başladığı ortaya çıktı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 157

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

157

Şehidin kredi çekerek parasını peşin ödediği evi tamamlamak için inşaat işçileri çalışıyor. Ağabey Halisdemir ise, “Ömer arazinin etrafını duvarla çevirdi, içine kendi elleri ile meyve ağaçları dikti. Kendisi ve ailesinin oturacağı evi yaptırmak için uğraşıyordu. Ancak evinin tamamlandığını göremedi” diyor. En Kıdemli Şehit

Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında şehit düşen ‘en kıdemli asker’ Piyade Kurmay Albay Sait Ertürk, arkadaşı Piyade Albay Davut Ala’yla 66. Zırhlı Tugay’da verdiği mücadeleyle İstanbul için kilit rol oynayarak, tugayın darbe girişimine desteğini engelledi. 3. Kolordu Komutanlığı Yardımcı Başkanı Piyade Kurmay Albay Sait Ertürk (47) ve Albay Davut Ala liderliğinde kurulan iki tim, tankların, silahların ve askerlerin çıkmasını engelleyerek, tugaydaki hareketlenmeyi durdurdu. Sait Ertürk, tek kurşunla şehit düşerken 7 kurşunla yaralanan Davut Ala’nın tedavisi sürüyor. Sait Ertürk’ün eşi Ceylan Ertürk de o geceyi eşiyle birlikte yaşadı. Ceylan Ertürk, eşiyle konuşmalarını ve o geceyi şöyle anlattı: Bu İş Sabaha Biter “Devre arkadaşı ‘Komutanım, emir komuta zinciri dışında cemaat sanırım bir kalkışma yapıyor’ diyor. Sonrasında Sait, iki sene önce

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 158

158

Ali Kuzu

görev yaptığı 66. Zırhlı Tugay Komutanlığında Kartaltepe Kışla Komutanı olarak görev yapan arkadaşı Piyade Albay Davut Ala’yı arıyor. Telefonda irtibat kurup, ‘Davut ne yapacağız?’ diye soruyor ve eve çağırıyor. Davut Albay, eşim ve Sait’in yanında çalışan bir astsubay, bizim evde buluşuyor ve istişarede bulunuyor, ne olup bittiğini anlamaya çalışıyorlar. Sonuçta, kendi inisiyatifleriyle 66. Tugay’a gitmeye karar veriyorlar. Bir konuşmamızda çok heyecanlıydı. “Sakin olun, bu iş sabaha biter, hepsini derdest ederiz” dedi. Eşim, 66. Zırhlı Tugay’da 2 yıl önce Tugay Komutan Yardımcısı olarak görev yaptı. Kendini sorumlu hissetmiş. “Biz gidelim, orası benim eski tugayım, personelin bir kısmı beni tanıyor, ben onları ikna ederim, bu işe kalkışmazlar” fikriyle oradaki kalkışmayı engellemek için gidiyor. Hainleri Yakalamaya Geldik Anlatılanlara göre, vardıklarında önce büyük bir kalabalık görüyor tugayın dışında. 66. Zırhlı Tugay’ın Kartaltepe Nizamiyesi’nde araçtan iniyorlar. Tugaydan öncesinde birkaç tank çıkmış ve zayiata neden olmuş. Onun üzerine halk orada toplanmış. Sait sivil olduğu için kimliğini göstererek, kendisini halka tanıtıyor. ‘Biz bu hainleri yakalamaya geldik, bu olayları bastırmaya geldik’ diyerek halkı teskin edici bir konuşma yapıyor. Halk neyin ne olduğunu görünce hatta ‘En büyük asker bizim asker’ diye tezahürat yapıyor. Davut Albay’ın yanında iki polis bir uzman çavuş, Sait’in yanında bir polis iki uzman çavuş iki ayrı tim oluyorlar, karargâha doğru ilerliyorlar. Sait, karşısına çıkan askerlere ‘Devletten yana mısınız, hainlerden yana mısınız?’ diye sorarken, ‘Devletten yanayız’ diyenleri de yanına alıyor. Karşısına çıkan gruplara teslim olmaları gerektiğini, yaptıklarının vatan hainliği olduğunu söylüyor ve kışla içerisinde bu kalkışmaya karışan askerleri ikna ederek, etkili bir konuşmayla olayların yatışmasını sağlıyor, tankların ve silahların dışarı çıkmasını engelliyorlar.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 159

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

159

Karargâha varana kadar geçen birkaç saat içinde tugay içindeki hareketlendirmeyi durduruyorlar. Taziye için beni arayan komutanlardan şu ifadeyi kullananlar oldu; ‘Sait olmasaydı, bugün İstanbul yoktu.’ Tabii ben bunun yanına Davut Albay’ı da ekliyorum. Tek Kurşunla Şehit Oluyor Davut Albay bir yönden, eşim bir yönden gidiyorlar. Karargâha önce Davut Albay geliyor ve kimsenin olmadığını görüyor. Eşimi arayarak ‘Komutanım kaçmışlar’ diyor. Çatışma sesleri duyuyor. Bu arada kalkışmacıları yakalamak için karargâha arkadan yaklaşan eşim ve beraberindeki bir polis iki uzman çavuşun karşısına hainler çıkıyor. Sait onlara önce kendisini tanıtıyor, ‘Teslim olmanızı emrediyorum’ diyor. Karşı taraf da ‘Sen bize teslim ol’ diyor. Çıkan çatışmada önce polis arkadaşımız, sonra eşim şehit oluyor. Davut Albay silah seslerini duyunca beraberindeki ekiple geliyor. Açılan ateş sonucu Davut Albay 7 kurşunla yaralanıyor, yanındaki iki polis şehit oluyor. Eşim sağ tarafından giren tek kurşunla şehit oluyor.” Not Defterinden Şehit Kurmay Albay Sait Ertürk’ün, o gün yanında bulunan not defterinin ilk sayfasında yer alan Yahya Kemal Beyatlı’nın ‘26 Ağustos 1922’ başlıklı şiirinin şu mısralarının yazılı olması dikkati çekti:

“Şu kopan fırtına Türk ordusudur ya Rabbi/Senin uğrunda ölen ordu budur ya Rabbi/Ta ki yükselsin ezanlarla müeyyed namın/Galip et, çünkü bu son ordusudur İslam’ın.” Eşini kaybettiği geceyi anlatan Ceylan Ertürk, eşinin telefon etmek yerine attığı mesaja “Hayatım merak etme, sağ olsun vali yardımcısı araç gönderdi, Davut Albay, ben, iki polis arkadaşla yoldayız. Halkımız da burada. Onların da desteğiyle sabaha kadar hainleri toparlayacağız” yanıtını verdiğini anlattı. Bunun eşiyle son iletişimi olduğunu söyleyen Ceylan Ertürk, “Askerlik onun için havaydı, suydu, yediği ekmekti, her şeyin önündeydi” dedi.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 160

160

Ali Kuzu

Ordumuza Sahip Çıkalım Bazı Özel Harekât mensupları da FETÖ’nün, “Emniyet teşkilatı içerisinde sızamadığı yerlerden olan Özel Harekâtı hep önemli bir tehdit olarak gördüğüne” işaret ederek, Güneydoğu’daki operasyonlarda birlikte omuz omuz mücadele ettikleri TSK’nın uçak ve helikopterlerinin hedefi olmalarının kendilerini çok yaraladığını ifade etti. Üst düzey Özel Harekât yetkilisi ve Özel Harekât mensupları, “Bu ihanetin asla Türk Ordusuna mal edilmemesi” gerektiğini vurguladı. Kendilerinin asla böyle bir düşünceye kapılmadıklarını ifade eden polisler, “Biz bunu tüm ordumuza mal etmiyoruz. Ordunun içerisinde olur, diğer kurumlarda olur, zihnini, iradesini, beynini bir şekilde kiralamış gruplarımız her zaman mevcuttur. Bizim birlik olmamız lazım. Biz birlik olduktan sonra kimse bizim bileğimizi bükemez. Operasyonlar sırasında gözaltına aldığımız bütün teröristleri TSK’nın şerefli üniformasını üzerlerinden çıkararak ayırdık. Halkımız da bu ayrımı yapmalı ve ordumuza bu süreçte sahip çıkmalıdır.” görüşünde birleştiler.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 161

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

161

İMAMLARIN ÖCÜ!

28 Mayıs 2015 tarihli ve “Cemaat, darbe yapabilir mi?” başlıklı yazımızda, böyle bir darbe girişiminin olup olamayacağını incelemiştik. Arkadaşımız Yavuz Selim Demirağ, Kırmızı Kedi Yayınları arasında çıkan “İmamların Öcü” adlı kitabında şu bilgileri vermişti: -MİT Müsteşarı Hakan Fidan, paralel yapının ordu içinde mesafe kat ettiğini söyleyince Tayyip Erdoğan, “Araştırın liste yapıp getirin. Genelkurmay Başkanı’ndan bunları uzaklaştırmasını, atmalarını isteyelim” talimatı verdi. (...) İlk etapta iki bin kişilik bir liste oluşturuldu. (Millî Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, bu bilgiyi, “Binden fazla kişiyle ilgili ihbar gelmiştir. Soruşturmalar başlatılmıştır” diyerek doğruladı.) Fidan, iki bin kişilik listeyi Başbakan Erdoğan’ın önüne koydu. Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Necdet Özel ile baş başa görüşerek listeyi verdi. Özel, Başbakan’ın çantasından çıkardığı dosyayı dikkatle inceledi. “Sayın Başbakanım, burada somut bilgi yok. Delillendirilmemiş bir çalışma. Hukuken bir şey yapmak mümkün görünmüyor” anlamında bir şeyler söylese de Erdoğan, kestirmeden “Kurum, sizin kurumunuz. Bir şeyler bulun. Sanki onlar Silivri’de kanıt mı koydu. Arkadaşlarınızla istişare ederek bir çare bulun. Bunlar Emniyet’i ne hale getirdi Allah korusun, ordumuzu da bozarlar” türünden sözlerle toplantıyı bitirdi. (...) Özel, konuyu, komutanlarla görüşürken, Hulusi Akar, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşmeyi teklif etti. Gül de görev süresinin sona ermekte olduğunu belirterek konuyu Tayyip Erdoğan ile çözümlemelerini tavsiye etti. Demirağ, TSK’da soruşturmanın hâlâ sürdüğünü ve bir neticeye varılamadığını anlattıktan sonra, “TSK, darbe yapar mı?” başlığı altında, Ergenekon sanıklarından Yarbay Mustafa Dönmez’in, Ulusal

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 162

162

Ali Kuzu

Kanal’daki bir program sırasında “Cemaat, Emniyet’ten ziyade TSK‘da etkin ve köklüdür. Eğer TSK’da tasfiye kararı alınırsa, cemaatin maşaları bir bahaneyle darbe yapar” sözlerini hatırlattı ve kendisine tekrar sorduğunda Dönmez’in “Evet, TSK’da kümelenen, özellikle personel ve istihbaratta yuvalanan, askeri yargıda kök salan cemaat, ciddi bir soruşturma durumunda resmen darbe yapar. Hükümeti de bir bahaneyle görevden uzaklaştırır” dediğini belirtti. Demirağ, programdan hemen sonra Ulusal Kanal’a gelen ünlü yazar Nihat Genç’in, “Desenize Atatürkçülük adına, terörün tırmanması ve Suriye bahanesiyle yeni bir darbeyle karşılaşabiliriz” değerlendirmesi yaptığını, Dönmez’in de buna “Atatürkçülük maskesi dahil her türlü bahaneye sığınabilirler” cevabını verdiğini bildirdi... Bunlar 14 ay önce yayınlandı! Aşağı yukarı 15-16 Temmuz 2006’daki, Amerika’dan talimat alan cemaatçi darbe girişimi, aynen böyle yaşanmadı mı? Bildiride Atatürk’e de atıfta bulunmadılar mı? Sadece, elleri ayaklarına dolaştığı için başaramadılar. İlk anda bütün televizyon yayınlarını durdursalardı, bu itibarla CNN Türk ve Ulusal Kanal başta olmak üzere, televizyonlar, halkı doğrudan bilgilendirip, Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın konuşmalarını yayınlamasalardı, darbecilerin, silahlı kuvvetler içinde, dışarıdan emir alan bir çete olduğu bilgisi Başbakan Binali Yıldırım tarafından halka duyurulabilmiş olmasaydı, bu büyük ihanete karşı, sokağa kim çıkacaktı?. Başsız kalmış TSK’da, 1. Ordu Komutanı ve Deniz Kuvvetleri Komutanı, kolordu komutanları ve Özel Kuvvetler Komutanı gibi inisiyatif alanlar, televizyonlar olmadan, psikolojik üstünlüğü nasıl sağlayacaktı? Sonuç olarak Türk Milleti’ne büyük geçmiş olsun... Fakat TSK’nın bu kadar zaaf içine düşürülmesinde, 40 yıl öncesinden başlamak üzere, cemaatin, robotlaştırdığı çocukları askeri liselere yerleştirip, bugün general seviyesine yükselmelerinde bütün iktidarların desteği olduğunu ve devlet kadrolarını yakın zamana kadar cemaate teslim ettiğini unutmamak gerekir.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 163

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

163

Bu kalkışmadan iki gün önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı iddianamede, paralel örgütün, 2006’dan itibaren başlayan asimetrik, psikolojik harekâtlarına Türk Silahlı Kuvvetleri’nin dayanamayıp pes etmek zorunda kaldığına, kurulan kumpas ve cemaat baskısının, “askeri vesayeti kırıyoruz, darbeleri önlüyoruz” algısıyla gölgelendiğine dikkat çektiğini hatırlayalım. Sahi, bu algıyı, kim oluşturmuştu? Hani devletin bağırsakları temizleniyordu ya... Gerçekte, cemaatçi kadroların terfi etmesini sağladılar! Devlet ve TSK, bu zafiyet içine nasıl düşürüldü, belli değil mi? Bu bakımdan, iktidarın ve halkın, partizanlığı veya ideolojik projeleri bir kenara bırakarak, cumhuriyetin kuruluş felsefesi temelinde, millî birlik ve beraberlik düşüncesi içinde davranması gerekir. Kimse, bu havadan istifadeyle, öyle her istediğini yapamaz! (Arslan Bulut)

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 164

164

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 165

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

3.BÖLÜM ŞAH ve MAT

165

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 166

166

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 167

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

167

“Türk F-16’larının peşinde 7 Rus uçağı ve iki S400 füze sistemi de üzerlerine kilitlenmişti. F-16 pilotlarına ihtar edildi: “Erdoğan’ın uçağına en ufak bir atış yaptığınız takdirde yok edileceksiniz.”

PUTİN ŞAH-MAT YAPTI

Rus Savaş Uçağının Türk F-16 Savaş Uçağı tarafından Suriye üzerinde düşürülmesinin ardından Rusya ile Türkiye arasındaki ipler kopma noktasına geldiğini hepimiz bilmekteyiz. Rusya tarafından Türkiye’ye uygulanan ambargonun ardından Rus Devlet Başkanı Putin’in emriyle Suriye’nin Lazkiye kenti yakınlarında bulunan ve Akdeniz’deki tek askeri üssüne S-400 Füze sistemleri ve büyük kulaklar yerleştirildi. Artık Türkiye’de sinek uçsa Rus İstihbaratı anında bilgilenecekti. Büyük kulak olarak bilinen dinleme istasyonu vasıtasıyla öncelikli olarak İncirlik Üssü ve Rus savaş uçağını düşüren Türk Pilotların tüm konuşmaları dakika dakika dinlenmeye başlandı. Nitekim Rus İstihbarat Servisi KGB’nin çok iyi çalıştı ve 15 Temmuz Darbesi ile ilgili bilgileri Rus Başkan Vladimir Putin’e çok önceden iletti. Rusya, Türkiye Hükümetini haberdar etmek için detaylı bilgi topladı ve darbecilerin kullanacakları silahlara karşı bir koruma sistemi oluşturdu.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 168

168

Ali Kuzu

İncirlik Üssü’nden yöneltilen bu boyuttaki bir darbenin fiyasko ile sonuçlanmasının nedeni Rusya’nın iki tarafa da çalışan ajanları ekarte etmiş olmasıdır. Bu darbede İncirlik Üssü”ndeki yüksek rütbeli subayların kullanılması çok aptalca oldu. Bu hata darbenin CIA tarafından yapıldığını ortaya çıkardı. Batı güçleri Erdoğan başta olduğu müddetçe, Yeni Dünya Düzeni (New World Order-NWO) projesinin hedefi olan Dünya Devleti’ni kurmanın mümkün olmayacağını artık anlamışlardı. Erdoğan’ın Orta Asya Türk Devletleri ve bir kısım Orta Doğu ülkeleri ile güçlü bir blok kuracağını anladılar ve bu darbeyi planladılar. Kremlin, Türkiye’nin NATO ve AB ile arasının bozulduğunu biliyordu. Başarısız bir darbenin Türkiye’yi Rusya’ya yakınlaştıracağını hesaplayıp, darbe süresince Türkiye Hükümetine yardım etti. Rusya, Suriye, İran ve Batı ülkeleri darbe yapılacağını biliyorlardı. Darbe günü Batı dünyası İstanbul ve Ankara’ya canlı yayınla bağlanmış, CNN’in ünlü sunucusu Christiane Amanpour ise darbeden 2 gün evvel tüm kamera ve yayın ekibi ile Türkiye’ye gelmişti, darbe günü canlı yayın yapabilmek için. Putin, danışmanı Alexander Dugin’i, Türkleri darbe konusunda uyarması için, Ankara’ya çok gizli bir şekilde gönderdi. Dugin Türk Hükümetine uzun bir darbeciler listesi verdi. Darbecilere “karşı darbe” yapılması” bir ay önceden bazı darbecilerin kimliklerinin öğrenilmesi ile başlatıldı. Türk hükümeti 2 bin Türk askerinin (hava ve deniz) tutuklanması için savcıya talimat verdi. Mahkemeler bu talebi reddetti. Fetö’cü yargıçlar darbeci generallere bir şeylerin olduğu haberini ilettiler. Bu şekilde, darbe öne alınmak zorunda kalındı. 24 saat susan Amerikan ve Batı medyası, darbenin başarısız olacağını anlayınca, tipik yanıltıcı propaganda ile ortaya çıktı. Madem Erdoğan’ın uçağını F-16’lar gördü niye vurmadılar; çünkü darbe Erdoğan’ın “Sahte Darbesiydi” de ondan demeye başladılar. Türk F-16’larının peşinde 7 Rus uçağı ve iki S400 füze sistemi de üzerlerine kilitlenmişti. F-16 pilotlarına ihtar edildi: “Erdoğan’ın uçağına en ufak bir atış yaptığınız takdirde yok edileceksiniz.” Bu sebeple, Türk jetleri Erdoğan’ın uçağına ateş edemedi.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 169

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

169

İncirlik ABD Üssünden 42 helikopterin yok olması ilk anlarda izah edilemedi. Sonradan öğrenildi ki, bu helikopterler Türkiye’yi işgal edecek güçlere katılmışlardı. Bu nedenle Türk hükümeti İncirlik üssünü 7000 polisle kuşatmış, elektriğini kesmis ve Amerika’ya “Ne yaptığınızı biliyoruz, Askerlerinizi bu yüzden güvenceye aldık.” Mesajını iletti. Bunun üzerine, Obama işgal güçleri armadasını (birçok ulustan oluşan ordu) durdurdu… 15 Temmuz darbesinin arkasından bilinen ve bilinmeyen birçok neden, etken ve organizatör var anlaşılan. Kesin olan şu ki, Batı artık Türkiye’den ve Türkiye’nin potansiyelinden çok korkuyor… 15 Temmuz Darbesi’nin Amerikan Ordusu ve NATO tarafından organize edildiğini, planlayıcılarının da CIA, MI6 ve Mossad olduğunu ve sonucunun da Türkiye’yi Anglo-Siyonist Eksen’den uzaklaştıracağını ve Şangay İşbirliği Organizasyonu’na veya da Gelişmekte Olan Ülkeler Grubu olarak tanımlanan BRICS’e (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika) yaklaştıracağını belirtmekte. Gölge CIA Neyin Peşindeydi?

Öte yandan şu sorular aklımıza geliyor: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uçağını dakika dakika takip ederek twitter’dan sürekli konumunu paylaşan Stratfor aslında kimdir? Darbe kalkışması gecesi ne yapmaya çalışıyordu?

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 170

170

Ali Kuzu

Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz’daki darbe girişimi esnasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uçağının lokasyonuyla ilgili 3 kez paylaşımda bulunarak dikkatleri üzerine çeken ABD’nin özel istihbarat örgütü Stratfor, kuruluşu, çalışma yöntemleri ve topladığı istihbaratlarla oluşturduğu raporlarla dünyada tartışılmaya devam ediyor. Teksas merkezli olan ve George Friedman tarafından kurulan Stratfor, ekonomi, dış politika ve güvenlik konularında küresel analizler sunsa da birçok ülkede istihbarat birimleri ve “casuslarla” çalışmasıyla hakkında soru işaretleri uyandırıyor. Stratfor, FETÖ’nün 15 Temmuz’daki darbe girişiminin kritik dakikalarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan paylaşımları ve darbeciler lehine yönlendirmelerle dikkati çekti. Stratfor’un, FETÖ’nün darbe girişimi gecesi paylaşımları olağanüstü artmış, normalinin birkaç katına çıkmıştı. Stratfor’un, darbecilerin suikast için yerini tespit etmeye çalıştığı Erdoğan’ın İstanbul’a hareket eden uçağının yerini çok kısa süre içinde tespit etmesi ve havadaki konumuyla ilgili üç kez tweet atması kamuoyunun dikkatini çekmişti. İlk paylaşımında Erdoğan’ın uçağını Marmara Denizi üzerinde ifşa eden Stratfor, ikinci tweetinde uçağın İstanbul’a yaklaştığını ve “muhtemelen” iniş yapacağını bildiren bir paylaşımda bulundu. Stratfor, son tweetinde ise uçağın İstanbul’a indiğinin teyit edildiğini Atatürk Hava Limanı’nın konumunu da göstererek kamuoyuna aktardı. Stratfor, darbe girişimi gecesi, Erdoğan’ın “Almanya’dan sığınma istediği” şeklindeki Amerikan MSNBC kanalının yalan haberini de Twitter hesabından paylaşarak tepki topladı. O gece Erdoğan’ı hedef göstermekle yetinmeyen Stratfor, bir gün sonra 16 Temmuz’da, yine Twitter hesabından Erdoğan hakkında gerçekleri yansıtmayan bir profil paylaştı. Profilde, Erdoğan’ın 1999 yılında “ordu tarafından hapse atıldığı” ifade edildi. Stratfor, Erdoğan’ın mahkûmiyetinin sebebi olarak “şiddet ile dini veya ırksal nefreti teşvik ettiği” iddiasını gösterdi.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 171

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

171

Erdoğan’ın 2000’li yıllar boyunca “ordunun gücünü azaltmak için çalıştığı” iddiasında bulunan profilde, Cumhurbaşkanı’nın orduya karşı geçmişten gelen kişisel husumetle hareket ettiği iddialarında bulunularak, takipçilere darbeyle ilgili “olağan bir sebep-sonuç ilişkisi” mesajı vererek, darbe girişimini makul göstermeye çalıştı. Kuruluş, uluslararası kamuoyunu yönlendiren açıklamalarına tepkilerin gelmesinin ardından söz konusu paylaşımını sildi. Sabıkalı Kuruluş Darbe girişiminde bir ülkenin liderini hedef göstermesi gibi skandal paylaşımlarda bulunmak Stratfor için olağan bir durum. Zira kuruluşun Güvenlik Başanalisti Fred Burton, analistlerden birine gönderdiği e-postasındaki eski Venezüella Devlet Başkanı Hugo Chavez ile ilgili ifadeleri kamuoyunda tepkiye neden olmuştu. Burton e-postasında, “Bir zamanlar, onun (Hugo Chavez) helikopter ‘kazasını’ planlardık.” ifadesini kullanmıştı. Bazılarına göre “Gölge CIA” diye tanımlanan, bazılarına göre ise haftalık ekonomi-finans dergisi “The Economist’in 1 hafta geriden geleni, 4-5 yüz katı daha pahalısı” denilen Stratfor’un skandal paylaşımlarının Amerikan medyasında alıcısı oldukça fazla. CNN, Bloomberg, AP, Reuters, The New York Times gibi büyük kuruluşların istihbarat konularında “güvenilir kaynaklardan edinilen bilgiye göre” aktardığı haberleri Stratfor’dan edindiği biliniyor. Ancak Stratfor’un istihbaratlarının ne kadar güvenilir olduğu, bu bilgileri hangi amaçla kamuoyuyla paylaştığı üzerine soru işaretleri bulunuyor. Sis Perdesini Wikileaks Araladı Wikileaks’in 2012 yılında Stratfor’a dair iç yazışmaları yayımlaması ise kuruluşun iç işleyiş mekanizmasını ortaya çıkardı. Wikileaks, Stratfor’un sadece açık kaynaklara dayandırdığını iddia ettiği analizlerini aslında tıpkı bir istihbarat örgütü gibi dünyanın her köşesinde kendisine “casuslar” edinerek topladığını gösterdi. Örneğin Wikileaks belgelerine göre Stratfor, Ortadoğu bölgesi analizleri için Lübnan ordusu içindeki bir kişiye aylık 6 bin dolar ödeme yaptı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 172

172

Ali Kuzu

Stratfor’un diğer ülkelerde de bugüne kadar benzer uygulamalarının olup olmadığı bilinmiyor. CIA’nın Gölge Kuruluşu

Stratfor, ABD’nin Teksas eyaletinin başkenti Austin’den yönetiliyor.1996 yılında ünlü strateji uzmanı ve siyaset bilimci George Friedman tarafından kuruldu. Kendisini ekonomi, enerji, dış politika ve güvenlik konularında küresel alanda faaliyette bulunan bir kuruluş olarak tanımlayan Stratfor, dünya genelindeki 175’ten fazla ülkeye dair analizler sunuyor. Online abonelik ve danışmanlık hizmeti sunan Stratfor’un analizlerini abonelerine para karşılığı satması, kendisini, finansmanını genellikle sponsorlardan sağlayan bir düşünce kuruluşu olmaktan çıkarıyor. Stratfor, kamuya açık kaynaklara dayandırarak hazırladığını iddia ettiği analizlerini, dünyanın değişik bölgelerindeki farklı dilleri bilen İngilizcesi iyi “casuslara” yazdırdığı Wikileaks belgeleri tarafından ortaya çıkarılmıştı. Bu nedenle medyada ABD Merkezi İstihbarat Teşkilatı’nın (CIA) “gölge kuruluşu” olarak tanımlanan Stratfor’un, ABD’nin dış politikası açısından büyük önem arz eden bölgelere ilişkin jeopolitik analizlerinin ciddi takipçisi bulunuyor. Dünyanın birçok ülkesinde resmi ve özel alıcıları bulunan kurumun, ABD’de en büyük müşterileri arasında ise Dışişleri Bakanlığı, Pentagon, İstihbarat Başkanlığı ve İç Güvenlik Bakanlığı’nın yanı sıra savaş uçağı üreticileri Lockheed Martin, Northrop Grumman ve Raytheon gibi büyük şirketler yer alıyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 173

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

173

İslam Karşıtı ve İsrail Yanlısı Stratfor’un kurucusu olan siyaset bilimci George Friedman, yeni muhafazakâr (neo-con), İslam karşıtı ve İsrail yanlısı kimliğiyle biliniyor. Macaristan asıllı Yahudi bir ailenin çocuğu olan Friedman, küçük yaşta geldiği ABD’de istihbarat, savaş teknikleri ve askeri teknolojiler konusundaki uzmanlığıyla tanınıyor. Friedman, 2015’te Stratfor’dan ayrılırken, kuruluşun başına David Sikora getirildi. Sikora, cep telefonu bazlı satışlar olarak tanımlanan mobil ticaret üzerine kurduğu Digby’den ayrılarak Stratfor’un başına geçti. Digby’ı kısa sürede büyük bir şirket haline getiren Sikora’nın, istihbarat ve savaş teknolojileri gibi konularda uzmanlığı bulunmasa da dijital ortamda daha fazla istihbarat edinmeyi Stratfor’a kazandırmak için şirketin başına getirildiği iddia ediliyor. Her sabah saat 08.00 sularında işbaşı yapan Sikora, saat 18.00’de işten çıkıyor. Sikora, üç kız çocuk babası. Stratfor’un üst kademesindeki çalışanlarının istihbarat konularındaki geçmişi dikkati çekiyor. Örneğin, 25 yıl CIA’nin dünya genelindeki operasyonlarını yürüten ekibin içinde yer alan Jon Sather, Kasım 2015’te Stratfor’un baş istihbarat sorumlusu olarak işe alındı. Stratfor’un istihbarattan sorumlu başkan yardımcısı Bret Boyd da ABD Özel Kuvvetler Komutanlığındaki geçmişiyle ön plana çıkıyor. İstihbarat operasyonları, gelişmekte olan ülkeler ve devlet-ordu ilişkilerinde uzmanlaşan Boyd, ABD ordusundaki görevinde Irak operasyonlarında görevler üstlendi. Stratfor’un Genel Yayın Müdürü olan David Judson ise Türkiye’deki 8 yıllık geçmişiyle dikkati çekiyor. Doğan Medya Grubu altındaki Referans gazetesinde genel koordinatör olarak çalışan Judson, daha sonra Hürriyet Daily News’in yayın yönetmeni olarak görev yaptı. Stratfor’un güvenlik ve terör baş analistlerinden Scott Stewart da kuruluşa katılmadan önce ABD Dışişleri Bakanlığında yaklaşık 10 yıl özel ajan olarak çalıştı. Stewart’ın uzmanlık alanları arasında te-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 174

174

Ali Kuzu

rörist organizasyonlar, onların taktikleri, koruyucu istihbarat ve terörizm eğilimleri bulunuyor. Stratfor’da başka ne kadar eski CIA veya istihbarat uzmanı çalışanın olduğu bilinmezken, kuruluşun birçok ülkede istihbarat birimleri ve istihbaratçılarla iç içe çalıştığı yönündeki göstergeler, beraberinde soru işaretleri getirmeye devam ediyor. Stratfor CIA’ın Arka Bahçesidir

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 175

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

175

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Birol Akgün, Stratfor’un görünüşte şeffaf ama arkasında kimin olduğu bilinmeyen bir Amerikan kuruluşu olduğunu ileri sürer. Akgün’ün paylaştığı bilgilere göre; CIA’in gölge yapılanması” olarak bilinen kuruluşun Türkiye’deki darbe girişimi sırasında saat, saat bilgi paylaşmasının darbe hazırlıklarından haberdar olduğunun da bir kanıtı olduğu ortadadır. Burada yapılması istenen Türkiye’deki darbenin herhalde başarılı olmasıydı ki, o gece Sayın Cumhurbaşkanı’nın uçağının Türkiye’deki istihbarat kuruluşlarının bile bilmediği bir vakitte dünyaya adeta açık hatlardan Türkiye’deki darbecilere yol gösterici bir rol benimsemiş oldular. Bu tür kuruluşlar asla tarafsız, dünyayı sadece bilgilendirmek için iş yapan kuruluşlar falan değildir. Stratfor eskiden beri CIA’in arka bahçesi veya gayri resmi gölge yapılanması olarak bilinen bir kuruluştur. Stratfor’un sözde bağımsız, gerçekte ise gayrı resmi olarak Amerikan derin yapılarıyla, CIA ile bağlantılı olan bir kuruluş olduğu aşikârdır. Darbe girişimi sırasında paylaşılan bilgilerin kendiliğinden toplanan bilgiler olma ihtimali sıfırdır. Darbe ile ilgili bilgiyi Amerikan istihbaratının verdiği açıkça ortadadır. Stratfor ancak gece 02.00’den sonra darbenin başarısız olduğuna ilişkin yazılar ve yayınlar yapmaya başladılar. En baştan itibaren bunların ya Türkiye’nin içindeki darbecilerle bağlantıları vardı ya da Amerika’nın ilgili istihbarat birimleriyle bir şekilde temasları vardı ve istihbarat topluyorlardı. Habercilik değil, yönlendirme yapıyorlardı. Sayın Cumhurbaşkanının uçağının konumunu vererek adeta havada gezen darbeci uçaklara yol göstermeye çalışıyorlardı. Benzer bir durumda, Stratfor ya da başka bir kuruluşun ABD Başkanının konumunu paylaşmalarının mümkün olamaz. Akla bile gelmez. Birincisi, bilemezler. İkincisi, bilseler bile paylaşmayı göze alamazlar.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 176

176

Ali Kuzu

Wikileaks belgelerinde Stratfor’un Lübnan ordusundan 6 bin dolara rapor aldığı bilgisi göz önünde bulundurulduğunda, kuruluşun Türk ordusu içindeki darbeci unsurlarla da benzer bir ilişki kurmuş olma ihtimali çok yüksektir. Böyle kuruluşların kaynakları gizlidir. Bu yarı istihbarat kuruluşları bilgiye ulaşmak için her türlü maddi kaynağı harcarlar, insan unsurunu da kullanırlar. Türkiye’de siyasetle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la kavgalı kim varsa bunlar için potansiyel devşirecek elemandır. FETÖ’nün en büyük özelliklerinden biri de uluslararası alana istihbarat sağlaması ve bunu da pazarlık gücü olarak kullanmasıdır. Amaçları Erdoğan’ı Yakalatmak

Nitekim Marmara Üniversitesi’nden Doç. Dr. Ahmet Uysal’da, Stratfor’un darbe girişimi sırasında yaptığı paylaşımlara ilişkin, “Neredeyse Erdoğan’ı darbecilere yakalatmak üzerine bir çabası olduğunu, bir bilgi paylaşımı değil de yerini ihbar etme anlayışıyla bunu yaptığını söyleyebiliriz.” dedi. Tehlikeli bir durum söz konusu olduğunda ABD Başkanının konum bilgilerinin paylaşılmasının mümkün olmayacağını vurgulayan Uysal, “Büyük bir karartma olurdu. Bunu kesinlikle söylemezler.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 177

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

177

Batı medyası da bunu söylemeyi vatana ihanet gibi görürdü. Ama maalesef bize karşı bunu basın özgürlüğü gibi yansıtıyorlar. Burada bir kasıt olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.” diye konuştu. Eski CIA direktörü Graham Fuller gibi istihbaratçıların FETÖ elebaşı Gülen’le alakalarının açıkça bilindiğini hatırlatan Uysal, Stratfor’un darbe girişimini yönlendirici mesajlarına ilişkin şunları kaydetti: “Bu ABD’nin belki sistem olarak içinde olmadığı ama belli bir lobinin belli bir istihbarat ekibinin yapmaya çalıştığı bir darbe girişimi gibi görünüyor. Mısır’da da aynı şeyi yapmışlardı. Gerçekleşince emrivaki gibi bunu kabul ettireceklerdi ama Türkiye’de başarısızlığa uğrayınca ‘Bizim haberimiz yoktu’ diyorlar. Batı istihbaratının bunu bilmemesi mümkün değil. Zaten yapanlar onlar. Graham Fuller’in, eski istihbaratçıların bu işin içinde olduğunu net bir şekilde görebiliyoruz.” CIA Erdoğan’ı Alıp İğne Yapacaktı. Sonra... Darbe günü İncirlikte bulunan CIA Ajanları Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı alacaktı. Ama bir Türk subayı durumu farkedip o bölümün elektriğini kesti. Plan başarılı olsaydı Erdoğan’a yapılan bir iğne ile Lahey Adalet Divanı’na kadar uzayan uzun ve sancılı bir dönem kendisini bekliyordu. Yukarıdaki bu bilgiler Takvim Gazetesi’nden Ergün Diler’in 4 Ağustos 2016 tarihli makalesinde yer alıyor. Ergün Diler’in bilgilerini sizlerle paylaşalım; Evet! Kaç gündür ulaşmaya çalışıyordum. Sonunda ABD’li Dostumu buldum! 15 Temmuz’la birlikte pek çok soru sordum. “Bu darbe girişiminin lideri kim?,” “Emri kim verdi?,” “Başarılı olsalardı Hükümeti kim kuracaktı?,” “Cumhurbaşkanı kim olacaktı?,” “Parayı kim bulup verdi?,” “Hangi gazeteciler darbenin içindeydi?,” “Genelkurmay’da neler yaşandı?,” “Akıncı Üssü’nde neler oldu?,” “İstihbarat neden eksikti?” ve “Erdoğan dışında herkes bu darbeyi nasıl biliyordu?” Sorular benimdi! Ama cevap bulmak kolay değildi!

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 178

178

Ali Kuzu

Amerikalı dostum yine imdadıma yetişti. Bir eli Beyaz Saray’da, bir eli Pentagon’daydı. CIA’da neler olup bittiğini de çok ama çok iyi bilirdi! Ben sordum... İnanılmaz cevaplar geldi. Hala şaşkınım. Bakalım siz ne hissedeceksiniz. Okuyun anlayın! İşte o sohbet... *

15 Temmuz’da neler oldu?

İtiraf etmeliyim ki Türkiye’de bir askeri darbe girişimi olacağına hiç ihtimal vermiyordum. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 3 parça olduğuna, Başkan Erdoğan’a yakın olan ekibin bunu engelleyeceğine inanıyordum Öncelikli olarak Başkan Erdoğan’a yakın isimlerin ordu içinde çok etkisiz olduğu ortaya çıktı. 15 Temmuz’un ilk sonucu bu! *

Sonuca geliriz! Kim yaptı 15 Temmuz’u?

Peki, darbe girişimini kim yaptı? Gülen hareketine bağlı askerler mi? Evet! Bunu kabul etmekle birlikte darbenin planlayıcısı Amerika (NATO askerleri), yardımcı oyuncular ise İngiltere ve Almanya. Merkel’in emri ile İncirlik’te lojistik destek sağlandı. Bu konuda hiç şüphe olmadığını belirtmeliyim. Buna net olarak inan. Zaten Almanya ile yaşadığınız İncirlik sürtüşmesini hatırla! * İncirlik önemliydi yani? Türk Silahlı Kuvvetleri’nde Gülen’e bağlı askerler vardır. Bunların büyük çoğunluğu Albaylardır! Paşalar da vardır ama bunların tek bağlı olduğu Makam Gülen değildir. Albaylar bu darbenin içindeydi. Hemen hemen hepsi! 400 kadar Albay yani! Sadece askerler değil ki! Erdoğan’ın yanında olanların bazıları da Darbenin içindeydi! Odasına kadar girenler Darbenin merkezindeydi!

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 179

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

179

Darbe girişimi tek noktadan yönetildi. Merkez İncirlik Hava Üssü... İncirlik NATO’dur, NATO da İncirlik... Belki 5 NATO üssü daha vardır merkez olarak gösterilen ama İncirlik başkadır. İncirlik, Amerika için Türkiye’den çok daha önemlidir. *

Komuta merkezi de bu nedenle İncirlik’ti. Biraz açar mısın?

Tabii ki... Albay John C. Walker (İncirlik), Albay Michael Manion (İncirlik), Yarbay Timoty Cook (İzmir) ve Yarbay Mark Coker (Ankara)... Darbenin arkasındaki isimler bunlardı. Bunlar operasyonu yürüttü! Türk ordusu içindeki Darbeye karışanlar ve daha üst rütbeli komutanlar dâhil çok kişi bunlardan Emir Alırdı! Darbecilerden pek çoğu Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’dan emir almaz bunlardan alırdı. Siz bilmezdiniz ama... Bunları bilmediğiniz için de 15 Temmuz’u anlamakta zorlanıyorsunuz! Darbenin en önemli 4 komutanının görevleri de farklıydı. Öncelikli olarak Başkan Erdoğan’ı alacak ekibi yöneten kişi Yarbay Timoty Cook’tu. Aralarında birçok CIA ajanının olduğu ekip Başkan Erdoğan’ı Marmaris’teki otelinden alıp, İzmir’deki NATO üssüne götürecekti. Burada özel bir iğne yapılacak olan Başkan Erdoğan artık eskisi gibi olamayacaktı. *

Büyük plan bu muydu?

Elbette! Başkan Erdoğan’ın ele geçirilme planında cinayet kesinlikle yoktu. Erdoğan ne kadar kayıp verilirse verilsin sağ olarak İzmir NATO üssüne götürülecekti. Yapılan iğneden sonra, Ankara’ya transfer edilecek Erdoğan için zor günler başlayacaktı. Bazı paşalar önceden ayarlanmıştı. Suriye’deki kimyasal silah bile Erdoğan’ın üzerine kalacak bir suç olacaktı. İhanetler mahkemede tavan yapacaktı. Yalanlarla Erdoğan yalnızlaştırılacaktı. Yanında bir tek ailesi kalacaktı. Büyük ihtimal bir sonraki adım Lahey, yani Savaş Suçları Mahkemesi olacaktı... Bu adamlar planı böyle yaparlardı. Sen de bilirsin ki tek sonuç için yola çıkılmaz! Yalnız şunu unutma, bu plan hala yürürlükte!

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 180

180

Ali Kuzu

İncirlik’ten yönetilen darbe girişiminin başarısız olmasının nedeni, Bir Türk Subay! Bunu ilk kez duyduğunu biliyorum... *

Nasıl yani?

Darbenin başladığı ilk saatlerden itibaren her şey plana uygun gidiyordu. İncirlik’ten her nokta yönetiliyordu. Ancak o Türk subayı, kendi kararıyla İncirlik Hava Üssü’ndeki ilgili birimin elektriğini kesti. Daha sonra Ankara, bütün üssü elektriksiz bıraktı. İşte o andan itibaren darbe, başarısızlığa doğru yönlendi. Başkan Erdoğan’ı almaya otele giden Türk ekip, B Planı’nın bir parçası olarak harekete geçti. Aslında Yarbay Timoty Cook’un CIA ajanlarından oluşan ekibi, Erdoğan’ı alacaktı. Onların başarısız olma ihtimali hiç yoktu. B Planı pek ihtimal dâhilinde olmadığı için Türk ekip çuvalladı. Bütün acemiliğin nedeni bu! Kendilerine görev geleceğini bilmiyorlardı. Zamanlama sorunları bu nedenle yaşandı. İncirlik Kör olunca bunlara “Yürüyün!” emri verildi. Ama oyun bozuldu! Bozan da tek bir Türk Subay’dı! Zodyaklarla Öcalan’ı Kaçıracaklardı

Kazlıçeşme’de yakalanan 12 albayın, Zeytinburnu’ndan zodyak botlarla donanma gemilerine gitmeyi, oradan da Öcalan’ı kaçırmak için İmralı Adası’na ulaşmayı planladıkları anlaşıldı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 181

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

181

Bu albayların Zeytinburnu Limanı’nda hazır bekleyen zodyak botlara binip Donanma Komutanlığı’na ait gemilere ulaşmayı, oradan da Abdullah Öcalan’ı kaçırmak için İmralı Adası’na gitmeyi planladıkları iddialar arasında... Edinilen bilgilere göre 12 albayın gerçekleştiremedikleri plan şöyleydi: •

Darbenin son provası 13 Temmuz Çarşamba günü Anadolu yakasında bir otelde yapıldı. Birçok albay ve yarbay toplantıya katıldı. Cep telefonlarının buradan sinyal verdiği tespit edildi.



Darbeye katılan bazı subaylar, önceden tayin olmasına rağmen darbe girişiminden 1 gün önce birliklerinden ilişiklerini kesti, yeni birliklerinde göreve başlamadı.



Darbede rol alan askeri personel, karargâhların dikkatini çekmemek için şehir içerisinde görev yapan tüm askeri araçların ikizini-ikiz plakasını yaptı. Bu araçlarla kimseye fark ettirmeden çalışmalarına devam etti.



Darbe girişiminin başlamasıyla İstanbul polisi tüm trafiği kesti ve darbecilerin hareket alanları kısıtlandı. Polis, Kazlıçeşme’de trafikte sıkışan askeri cipte 4 albayın bulunduğunu tespit etti. Askerler “Biz darbeci değiliz” dedi ama polisler onları Güven Timleri Şubesi’ne götürdü.

Bir süre sonra, 4 albayı kurtarmak için 2 cip içerisinde 8 albay daha polis merkezinin önüne gitti. Yüzlerce polis, onları da gözaltına aldı. Bu 12 albayın, Zeytinburnu’ndan zodyak botlarla donanma gemilerine gitmeyi, oradan da Öcalan’ı kaçırmak için İmralı Adası’na ulaşmayı planladıkları anlaşıldı. Türkiye’yi İşgal Edeceklerdi 15 Temmuz gecesinin sadece darbeden ibaret olmadığı, FETÖ’cülerin başarılı olması halinde Türkiye’nin İstanbul ve Ankara üzerinden işgal edileceği bilgisine ulaşıldı. ABD’nin kullanımında olan Adana’daki İncirlik Üssü’nde yapılan toplantılara katılan ve Hatay’da yakalanıp sorgulanan FETÖ’cü subay, korkunç işgal planının detaylarını açıkladı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 182

182

Ali Kuzu

Darbenin ilk saatlerinde MİT tarafından Kilis’te tutuklanıp acilen İstanbul’a getirilen Hatay’da görevli FETÖ’cü subay 12 haftadan beri İncirlik’te ABD’den gelen özel ihtisas sahibi subaylarla gizli toplantılara katıldığını ve darbenin gerçekleşmesi sonrasında Türkiye’nin İstanbul üzerinden işgal edileceğini bunun için de darbeden sonra 24 saat içinde 8 bin ile 10 bin DAEŞ militanı Türkiye’ye sokulacağını, İkinci gün ise Irak’ın Şii milislerinden 5.000 milis ve Suriye Muhaberatı’ndan bin ajan Türkiye’ye sokulacak ve bunlar hep beraber İskenderun’a hücum edeceklerdi. İskenderun’a saldırma kararı, İncirlik’te yapılan ve İran’dan gelen bir temsilcinin de katıldığı toplantıda verildi. İran’dan gelen temsilci, İncirlik’teki toplantıya darbeci Türk subaylarından birisi ile birlikte katıldı. İşgal planının İskenderun ayağından sonra, İran, Irak ve Suriye’den getirtilen Şii milisler İstanbul ile Ankara’ya hareket ettirilecekti. Toplamda 50 bin Şii milisi silahlandırıp öncelikle İstanbul ve Ankara’ya daha sonra Türkiye’nin her tarafına doğru peş peşe harekete geçireceklerdi. İtirafçı subay, İşgal güçleri İstanbul Boğazı’ndan Avrupa tarafına geçmeyecek, Avrupa yakası FETÖ’cülerin idaresinde kalacaktı. İngilizlerden İşgal Planı FETÖ Terör örgütü tarafından girişilen darbe girişiminden birkaç gün önce İngiliz Ordusu’nun Kıbrıs Rum kesiminde bulunan Dikelya

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 183

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

183

Askeri Üssü’ne özel seçkin birlikler yolladığı ve Akdeniz’de seyir halinde bulunan İngiliz Donanmasını Alarm durumuna geçirdiği ortaya çıktı. İngilizlerin Türkiye’yi İşgal Planlarının Basına sızmasından sonra telaşa düşen yetkililerin konuyla ilgili yaptıkları açıklamalar, kendi vatandaşlarını kurtarma girişiminin de ötesinde, adeta bir işgal planını andırır nitelikte. Daily Star Sunday’e konuşan önde gelen bir savunma kaynağı: “Türkiye uçurumun kenarında. Türkiye’de vatandaşları yaşayan ya da tatilde bulunan her ülke onları kurtarmak üzere girişimde bulunacaklardır ve biz oyunun ilerisinde olmaya niyetliyiz,” sözlerini ifade etti. Darbe girişiminin başlamasından önce Özel Görevli İngiliz Birliklerinin, Türkiye’nin komşusu Kıbrıs’a geçtiklerini ve gerektiği takdirde ülkede bulunan Britanyalı turistleri kurtarma görevi için acil durum planları doğrultusunda silah donanmış askerler, Özel Kuvvetler Destek Mangası‘yla beraber gözde bölgelere uçarak turistleri ve aileleri evlerinde güven içerisinde tutmak için hazır bekledikleri de öğrenildi. Güvenli Bölgeler Oluşturacaklardı Kurtarma operasyonunun merkezi Türkiye’ye 100 mil uzaklıktaki Kıbrıs’ın güneybatı sahilinde bulunan Kraliyet Hava Kuvvetleri üssü olacak. Fakat hali hazırda Akdeniz’de bulunan Kraliyet Donanması savaş gemileri, Başbakan Theresa May’in görevlendirmesi halinde harekâta dâhil olacaklar. Yüzlerce jet, helikopter ve öteki uçaklar 50 bin civarı Britanyalıyı tehlikeden uzaklaşmalarına yardımcı olmak için görevlendirilecekler. Askerler bu operasyona müdahale etmeye kalkışacak Türklere ateş etmekte serbest olacaklar. İlk etapta İngiliz birlikleri Türkiye içerisinde “Güvenli Bölgeler” oluşturacaklar ve İşgal edilecek olan havalimanları İngiliz vatandaşlarının havayolu ile ülkeden çıkarılmaları için kullanılacak. Önce pek çoğu Lübnan’a götürülmek üzere SAS komandoları eşliğinde tahliye başlayacak. Bilhassa İngilizlerin ağırlıkta yaşadığı Ege Bölgesinde güvenli bölgeler oluşturulacak ve bu bölgeye yaklaşan veya İngiliz Koman-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 184

184

Ali Kuzu

dolarına müdahale etmeye çalışan Türk Güvenlik kuvvetleri ile halka ikaz edilmeden ateş açılacak… Bu gerçek haber size neyi çağrıştırıyor? Sevr değil mi? Ancak burada eksik ülkeler var. Yani; Fransa, İtalya ve Yunanistan. Onlarında kokusu çok yakında ortaya çıkar… Kıyma Makinesi 15 Temmuz Kanlı Darbe girişiminin ardından Türkiye’nin NATO üyeliği oldukça tartışıldı. Bu konuyla ilgili kardeş ülke Pakistan’ın emekli subaylarından Binbaşı Agha Humayun Amin bazı yorumlarda bulundu. Halen uluslararası enerji yatırımlarında danışmanlık yapan Pakistanlı emekli Binbaşı Agha Humayun Amin darbe girişiminin, ABD’nin Orta Doğu’yu şekillendirme projesinin parçası olduğunu söyledi. Savunma danışmanı Agha Humayun Amin, “NATO’nun stratejik Koridoru Kürdistan ile Türkiye’de gerçekleşen darbe kalkışması arasında bir bağlantı var mı?” şeklindeki sorumuza bu kalkışmanın, “ABD’nin Kıyma Makinesi Stratejisi nin bir parçası” olduğu yanıtını verdi. Amin, 2013 yılında Türkiye. İran, Irak ve Suriye’den kurulacak parçalarla Orta Doğu’da sözde Büyük Kürdistan kurulacağını belirterek, “NATO’nun stratejik koridoru Kürdistan ile Kafkasya ve Hazar üzerinden Hindistan’a uzanılacak. Türkiye, Balkan devletleri gibi parçalanırken, Kürdistan’la Rus güney akım boru hattına darbe indirilecek” tespini yapmıştı. Yeniçağ Gazetesi bu değerlendirmeleri 30 Mart 2013’te, “NATO’nun Stratejik Koridoru Kürdistan” manşetiyle okuyucuları ile paylaşmıştı. Bilindiği gibi, bir süre sonra ABD ile üyesi oldukları Avrupa Birliği’nin baskılarıyla Karadeniz’e sahili bulunan Bulgaristan ve Romanya gibi ülkeler ile Ukrayna daha önceden kabul ettikleri Güney Akım Projesi’ne zorluk çıkardı. Rusya da Güney Akım’ı iptal ederek Türk Akım’a dönüştürmüştü. TSK’yı zayıflatmak Enerji Güvenliği Uzmanı Amin, ABD ve NATO içindeki müttefiklerinin, terörle savaş bahanesi uydurmak ve

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 185

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

185

bölgeye müdahale şartları oluşturmak için IŞİD ile PYD ve benzeri örgütlerin, “Kıyma makinesi stratejisi” kapsamındaki projenin birer parçası olduğunu söyledi. Amin, ABD’nin bu strateji ile bölgemizde yaşanan gelişmeleri şöyle anlattı. “Orta Doğu’daki orduları bir kurum olarak manevi ve fiziksel olarak tahrip edip, istikrarsızlık yaratarak ve Balkanlaştırarak bölgeyi ele geçirmek için terörle savaş bahanesi ortaya atıldı. ABD, Türk ordusunu zayıflatmak için ülkesinde üslenmiş olan Fethullah Gülen’i, klasik istihbarat taktikleriyle ajan provokatör olarak kullandı. Bir yandan da ABD kaynakları Türk yönetimini,  Operasyon hedefi olarak Türk ordusu tahrip edilirse, Türkiye Balkanlaşarak yani parçalara ayrılarak küçülür. ABD ve NATO da İslamcılık bahanesiyle Türkiye’yi işgal eder’ diye uyarıyordu.”Şii-Sünni çatışması taktiğiAmin, “Kıyma Makinesi Stratejisi” nin Genişletilmiş Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi kapsamında devreye sokulduğunu ve “Arap Baharı” ile geliştirildiğini kaydederek, şöyle devam etti: “Kıyma makinesi stratejisi eski Başkan George Bush döneminde ortaya çıkmıştı. Bu strateji, Başkan Barack Obama tarafından günümüzde geliştirildi ve İslam ülkelerinde şiddet ve karışıklık çıkarıp, işgalini ve yok edilmesini öngörüyordu. Amerikan kıyma makinesi Suriye’de Rusya sayesinde başarısız oldu. ABD, Müslüman ülkelerinde devleti bir arada tutan orduyu hedef alarak, Irak ve Libya’yı tahrip edip parçalamayı başardı. Ancak Suriye’de bunu yapamadı. Irak ordusu tahrip oldu ve ardından İslam âlemi, 100 yıl sürecek Şii-Sünni çatışması ve ayrışmasına tanık oluyor. Irak zaten tam anlamıyla Balkanlaştırıldı. Liderler sayesinde büyük bir dünya savaşı ve stratejik anarşiye doğru gidiyoruz. Çünkü politika uygulaması ve tarihin akışını düzenlemesi gereken pilotlar pilot üniformalı, ama yetenekleri yok. Bu bizi Saraybosna durumuna götürür. Yani liderlerin olayları kontrol etmesi yerine, olayların liderleri idare etmesi durumu.”Suriye bittikten sonra sıra Türkiye’ye gelecekPakistanlı  emekli Binbaşı Agha Humayun Amin, ABD’nin NATO üzerinden yürüttüğü stratejik planı şöyle açıklamıştı:

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 186

186

Ali Kuzu

“Bölgedeki petrol ve doğal gaz kaynakları kontrol altına alınmak isteniyor. Hatlar kesilmek isteniyor İran’ın, Türkiye ve Suriye ile bağlantısının koparılması amaçlanıyor. Bunun başarılması halinde Doğu Akdeniz üstünden Avrupa’ya petrol ve doğal gaz satılmasının önü kesilecek. Türkiye’nin parçalanarak küçük eyaletlere bölünmesi de öngörülüyor. NATO kurtlar sofrası İran’dan gelip Irak ve Suriye’den geçerek Doğu Akdeniz’e ulaşan 10 milyar dolarlık PARS gaz boru hattı projesi iştah kabartıyor. Türkiye’den Hindistan’a açılacak NATO koridorunun bir bölümünde kurulacak Kürdistan, Rus güney akım gaz boru hattının güvenlik dinamiğinde önemli değişikliğe yol açacak. NATO, kurtlar sofrasıdır. Türkiye ise NATO’nun garip kurdudur. NATO’nun kurtları Suriye’yi yedikten sonra sıra Türkiye’ye gelecek. ABD liderliğindeki NATO, 1991’den beri kuzuları yiyor. Önce Sırbistan, ardından Kosova, Afganistan, Irak ve Libya yıkıldı. Suriye’nin dönüm noktası olmasını umuyorum.” Pakistanlı Amin, ABD ve İngiltere’nin amacının, kıta Avrupası ve Rusya’nın ulusal ekonomisi ile enerji sektörünün entegrasyonunu sabote etmek olduğunu ileri sürdü ve “Atılan adımlar bu amaçladır” dedi. “NATO’nun stratejik nosyonunun, İsrail’in kuzey sınırlarını Hizbullah’a, güney sınırlarını ise Hamas’a karşı güvenliğe almak; Rusya’nın Doğu Akdeniz’de, Suriye’nın Tartus limanındaki deniz üssünü ortadan kaldırmak olduğunu kaydeden Amin, şunları söylemişti: “ABD güdümündeki NATO, Türkiye, Suriye, Irak ve İran’dan koparılacak topraklarda kurulacak kukla Kürdistan’la hem Akdeniz’e hem de Kafkaslar’a açılmayı planlıyor, Karadeniz üzerinden Kafkasya ve Hazar Denizi bölgesine ulaşamayan ABD güdümündeki NATO, rotayı karaya çevirdi. ABD; Türkiye, Suriye, Irak ve İran’dan koparılacak topraklarda kurulacak kukla Kürdistan ile Rusya’nın yumuşak karnı Kafkaslar’a doğrudan erişimi sağlayacak, böylece bölgedeki petrol ve doğal gaz kaynaklarını kontrol altına alacak. Projeyle İran’ın, Türkiye ve Suriye’ye ulaşması, Doğu Akdeniz üstünden Avrupa’ya petrol ve doğal gaz satmasının önü kesilecek.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 187

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

187

Kumpasla Emekli Edilen Orgeneral Emekli Orgeneral Bilgin Balanlı, Balyoz sanıkları arasında tek muvazzaftı. Hava Kuvvetleri Komutanı olması beklenirken 2011 Mayıs’ta tutuklandı, 2014 Haziran’da serbest kaldı. Balyoz davasında mahkemeye “Komplonun amacı, çirkin iftira kampanyası operasyonuyla 100’üncü kuruluş yılını kutlayan kartalın başının koparılmasıdır” demişti. Hürriyet’e “Darbe girişimiyle kartalın kanadı ve kuyruğu da kopmuştur” diyen Balanlı özetle şunları söyledi: TSK 8-10 Yılda Toparlanamaz

*

1 Şubat 2013’te yazdığınız mektupta, ‘Kartalın başı kopartıldı’ demiştiniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda Balyoz davası sonrası oluşan duruma dikkat çekmiştiniz. Darbe girişiminden sonra oluşan tabloya baktığınızda ‘kartalın’ durumu nedir ?

Tutuklandıktan sonra ilk defa 15 Ağustos 2011 tarihinde bizi yargılayacak olan 10. Ağır Ceza Mahkemesi’ne çıktım. ‘Kartalın başının koparıldığını’ ilk defa o gün mahkemede söyledim. Komplolarla komuta kademesi tasfiye edildikten sonra bizlerin yerine komuta kademesine getirilen kişilerin yıllarca büyük emeklerle ve fedakârlıklarla oluşturduğumuz ve tüm dünyanın gıpta ile bakarak kıskandığı Hava Kuvvetlerimizi ne hale düşürdüğünü gördükçe kahroluyorum.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 188

188

Ali Kuzu

Bu hainler bütün emeklerimizi 5 yıl gibi kısa bir sürede heba ettiler. Hem Türkiye’mize hem milletimize hem de Türk Silahlı Kuvvetlerimize büyük zararlar verdiler. Balyoz davası ile başı koparılmış kartalın bugün için kanatları ve kuyruğu da kopmuştur. 2011’ deki gücüne 8 -10 yıldan önce kavuşmasını çok olası görmüyorum. Türk Pilotları Hain Olamaz *

Cami bombalama iddiaları için Goebbels yalanı demiştiniz. 15 Temmuz günü TBMM’yi bombalayan, sivil vatandaşlara ateş açan pilotları, Hava Kuvvetleri mensuplarını görünce ne hissettiniz, bunu nasıl yorumladınız?

15 Temmuz’da TBMM’yi bombalayan, polis merkezlerine ve sivil vatandaşlara ateş açan pilotlar Türk pilotları olamaz. Ben onları Hava Kuvvetleri mensubu vatanı ve millet için ölmeye yemin etmiş gerçek kahraman pilotlarla asla bir tutamam. Bu darbeciler aklını ve vicdanını bir başkasının menfur emellerine satmış vatan hainleri ve teröristlerdir. Uzun Hazırlık Dönemi *

F-16’lar darbe günü havadaydı, bu savaş uçaklarının havalanması bu kadar kolay mıdır ? Teknik olarak bunun nasıl olabileceğini anlatır mısınız?

Bir savaş uçağının havalanması en az 1 hafta öncesinden planlanır. Hangi uçak, kaçta nereye, hangi göreve gidecek bunlar belirlenir. Ciddi bir hazırlık devresi gerektirir. Bir savaş uçağının havalanması için sadece filo komutanın emri yeterli değildir. Üs komutanın da buna izin vermesi gerekir. Ayrıca uçaklara silahların yüklenmesi vesaire ayrı bir iştir, zaman gerektirir. Bütün buralarda bir çok subay, astsubay görev alır. Bütün bunlara rağmen F-16’ların havada olması çok ciddi sayıda askeri personelin bu işte yer aldığını ve epeyce uzun bir zaman diliminde hazırlık yaptıklarını gösteriyor. *

15 Temmuz sürecine nasıl gelindi? 15 Temmuz sürecine gelinirken maalesef siyasetçiler 17-25 Aralık sürecine kadar bu tehlikeyi tam olarak göremediler. Bu tarihten sonra bazı tedbirler alındı ise de geç kalındığını düşü-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 189

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

189

nüyorum. Bunu Sayın Cumhurbaşkanı başta olmak üzere birçok siyasetçi çeşitli vesilelerle açıkladı. Kısaca ifade etmek gerekirse “Ne istediler de vermedik?” söyleminden “Rabbim ve milletim beni affetsin” noktasına geldik. TSK ise tam bir aymazlık içinde bu çete mensuplarını bırakın temizlemeyi kritik görevlere getirerek bu hain kalkışmaya adeta zemin hazırladı. Hava Kuvvetleri’ndeki tasfiye sadece Balyoz ve benzeri davalarla sınırlı kalmadı. Disiplin soruşturmaları altında yüzlerce subay astsubay Hava Kuvvetleri’nden atıldı. Kimse buna ses çıkarmadı. Ne oluyor diye sorgulamadı. Tüm bunları görmezlikten gelen komuta kademesinin en basitinden büyük bir zafiyet içinde olduğunu değerlendiriyorum. Pilotların İstifa İhtimali *

TSK’nın bundan sonra nasıl yapılandırılması gerekiyor?

TSK büyük bir güçtür. İyi yetişmiş, çok kaliteli ve özverili personeli de vardır. Her türlü siyasi etkiden uzak bir şekilde komuta makamlarına liyakatli personel atanırsa bu yaralar birkaç yıl içinde büyük ölçüde sarılabilir diye düşünüyorum. Ancak TSK’nın yapısını oluşturan temel değerler ile oynanmamalıdır. Devlet öfke ile hareket etmez. Devlet, bilimsel analizler yaparak devletin ve milletin çıkarlarına en uygun rasyonel çözümleri bulmak zorundadır. Bu bağlamda acele ile alınmış kararları çok uygun bulmuyorum. Darbeyi kurumların varlığı değil buradaki personel yapar. Bu kurumlar yeniden organize edilerek darbeye meyilli personel temizlenir ve buralarda yuvalanmalarının önüne geçecek ciddi tedbirler alınabilir diye düşünüyorum. Ancak bir tehlike var ki, oluşan bu travmada birçok pilot subayın istifa etme ihtimali var. Çünkü TSK’da büyük bir güven bulanımı oluştu. Bu pilotlar TSK’dan istifa ederse önemli ölçüde sıkıntı oluşacağını düşünüyorum. Bu konuda alınacak önlemler şimdiden planlanmalıdır. Çalınmış Makamlar *

Akın Öztürk‘ü olayların içinde gördüğünüzde ne hissettiniz? Kendisini nasıl tanırdınız, darbe girişimin ardındaki 1 numaralı isim olduğunu düşünüyor musunuz?

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 190

190

Ali Kuzu

Akın Öztürk ile hiç beraber çalışmadım. Balyoz sürecindeki tavırları nedeniyle de hiç temasım olmadı. Çok iyi tanımıyorum. Basına yansıyan haberlere bakıldığında darbe girişiminde önemli bir pozisyonu olduğu görülüyor. Ancak 1 numara mıdır bilemem. Bunlara rağmen onu olayların içinde görünce inanın çok üzüldüm. Bir havacı Orgeneralin böyle rezil bir duruma düşmüş olmasına üzüldüm. Daha önce de söylediğim gibi bu makam ve rütbeler hak edilmiş rütbe ve makamlar değil bizlerden ve hak etmiş arkadaşlarımdan çalınmış makam ve rütbelerdi. Yine de bizlerin ne kadar haklı olduğumuzun bir kez daha ortaya çıkmış olmasına sevinemedim. Çünkü bu girişim ülkemize, milletimize ve TSK ya çok pahalıya mal oldu. 250 ye yakın şehit verdik. Binlerce yaralımız var. Kurumlar alt üst oldu. Diğer taraftan Türkiye’nin uçurumun kenarından döndüğünü düşünüyor ve şükrediyorum. Darbe girişiminin başarılı olması halinde yaşanabilecekleri düşünmek bile istemiyorum. Ancak bu husumetten dersler çıkararak bir faydaya dönüştürme şansımızın da bulunduğunu görmemiz gerekir. Zayıf Bir TSK Gerekiyor Balyoz davasının ardında CIA ve ABD’nin varlığına dikkat çekmiştiniz. 15 Temmuz’un arkasında hangi güçler var? Böyle bir güç varsa düşüncenize temel oluşturacak deliller ne? Balyoz davasının arkasında CIA var’ dediğimde elimizde bir delil yoktu. Sadece bazı CIA görevlilerinin yazılarındaki ifadelerinden yola çıkarak yorum yapmıştım. Ancak daha sonra dava içinde bunun izlerini daha çok gördük. Bu konudaki en önemli emare ise bu kumpas davalarının kimin yararına sonuçlar vereceği değerlendirmeleri idi. Aşikârdı ki ABD’nin bölgedeki çıkarlarını gerçekleştirmesi için zayıf bir TSK nın varlığı gerekiyordu. Şimdi gelinen durum itibariyle TSK’nın bugün düştüğü durumu görünce aynı değerlendirmeleri yapmak mümkündür. Diğer taraftan Allah korusun darbe girişimi başarılı olsaydı yine kimin bundan yararlanacağını hesaplamak da mümkündür. Sanıyo-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 191

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

191

rum darbe soruşturması kapsamında bu konuda da bazı somut bulgulara ulaşılabilir. Komuta Kademesi Hatalı

Darbe girişimin öne çekilmesinin büyük bir felaketin engellediğini düşünüyorum. Planladıkları gibi 03.00 sıralarında yapabilselerdi, hepimiz darbe olmuş bir Türkiye’ye uyanabilirdik. Bu anlamda, darbe girişimini bir binbaşının MİT’e haber vermesini çok önemsiyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın televizyona çıkması, 1.Ordu Komutanı’nın ve Özel Kuvvetler Komutanı’nın darbenin komuta kademesi içinde yapılmadığını halka anlatmaları olayın kırılma anlarıdır. Halkın bunlara reaksiyon vermesi, sokaklara çıkması, polisin ve TSK içindeki vatansever Atatürkçü subayların darbeye direnişleri bu noktada önemlidir. Bu bağlamda muhalefet partileri ile basının tutumunun da direnişte önemli bir rol oynadığını düşünüyorum. TSK’nın komuta kademesi bu olayda baştan sona hatalıdır. Başlangıçtan itibaren darbe girişimden haberdar olmamaları önemli bir zafiyettir. Fethullahçı subayları tasfiye etmemiş, hatta terfi ettirmişlerdir. Adeta 15 Temmuz’a gelinmesi için davetiye çıkarmışlardır.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 192

192

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 193

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

193

ÖRGÜT, ŞÜPHELİLERİ ÖLDÜREBİLİR

BBP’nin kurucusu ve ilk Genel Başkanı merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun 2009 yılında yaşamını yitirdiği şüpheli helikopter kazasının arkasındaki sır perdesi aralanıyor. 15 Temmuz darbe girişiminin ardından kazada FETÖ izi olabileceği gündeme gelince, Yazıcıoğlu dosyasındaki üç şüpheli isimle ilgili avukatlar tarafından bir açıklama yapıldı. Kahramanmaraş Göksun Cumhuriyet Başsavcılığı’na avukatları aracılığıyla suç duyurusunda bulunan Yazıcıoğlu ailesi soruşturma dosyasının yeniden açılmasını sağladı. Yazıcıoğlu’nun ölümünde FETÖ’nün parmağı olduğu yönündeki iddialarının güçlendiğini söyleyen ailenin avukatı Kemal Yavuz, “Dava dosyasındaki şüpheliler darbe teşebbüsünden tutuklandı. Bunlar çok önemli. Ayrıca Fethullah Gülen’e ait olduğu söylenen bir ses kaydı var. İşte tüm bunların incelenmesi ve yeniden soruşturulması için dosya tekrar açıldı” dedi. Tutuklanan isimlerin öldürüleceğinden endişe ettiklerini anlatan avukat Kemal Yavuz, bu yöndeki dilekçeyi de savcılığa sundu. Yavuz “Şüphelilerin vereceği ifadeler Yazıcıoğlu’nun ölümünü aydınlatacak. Onların anlatacakları bize katili söyleyecek. Bu yüzden öldürülmelerinden endişe ediyoruz. Konuşmadan susturabilirler. Örgütün ne kadar tehlikeli olduğu ortada. Cezaevlerinde bile adamları var. Acilen gerekli tüm önlemler alınmalı. Özel koruma altında tutulmalılar. İfadelerini dosyaya hâkim oldukları için soruşturmaya bakan savcılar almalı. Yıllardır aydınlatılamayan bu olay artık gün yüzüne çıkabilir” diye konuştu. Daha önce Takipsizlik kararı verilerek kapatılan dava dosyasındaki ‘suikast delillerini kararttıkları’ iddia edilen şüphelilerden, helikopterin radar altimetresini söken Astsubay Aydın Özsıcak ile kaza kırım ekibinin başındaki Yarbay Davut Uçum’un 15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a suikast düzenleyen hain-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 194

194

Ali Kuzu

lerin arasında çıkması Muhsin Yazıcıoğlu’nun FETÖ tarafından öldürüldüğü ihtimalini güçlendirdi. Son olarak ‘dosyanın üçüncü şüphelisi’ FETÖ’cü Emniyet Müdürü Dursun Özmen’in tutuklanmasının ardından harekete geçen Yazıcıoğlu ailesi, dosyanın yeniden açılmasını istedi ve yeniden soruşturma başlatıldı. Helikopter kazasının yaşandığı 25 Mart 2009 tarihinden sonra suikast iddiaları yargıya taşındı. Ancak 1 ay önce Kahramanmaraş kazaya ilişkin 132 şüpheli hakkında takipsizlik kararı verdi. Tartışmaya yol açan kararın ardından önemli bir gelişme yaşandı. FETÖ’cü üniformalı teröristlerin darbe girişimi, davanın seyrini de bir anda değiştirdi. Davanın şüphelilerinden üçü, hain kalkışma sonrası tutuklandı. Onlardan biri Aviyonik Teknisyeni Astsubay Aydın Özsıcak’tı. Özsıcak, Muhsin Yazıcıoğlu’nun düşen helikopterindeki irtifa bilgilerinin yer aldığı radar altimetresini söken isimdi. Darbe girişimi gecesi Marmaris’te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a suikast düzenleyen hainlerden biriydi. Yazıcıoğlu’nun ölümüne ilişkin açılan davada şüpheli olan ve darbe gecesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a suikasta giden bir diğer isimse Yarbay Davut Uçum’du. Star’da yer alan habere göre, Uçum, Yazıcıoğlu’nun düşen helikopterine ilişkin kaza kırım ekibinin başındaydı. Hain kalkışma sonrası gözaltına alınan Yarbay Uçum ifadesinde, Yazıcıoğlu’nun ölümüyle hakkında davalar açıldığını ve FETÖ’nün kendisine gözdağı verdiğini söyledi. Darbe girişiminden sonra tutuklanan 3’üncü isim de geçen ay meslekten ihraç edilen eski Isparta Asayiş Şube Müdürü Dursun Özmen’di. Özmen, Kahramanmaraş’ta görev yaptığı 2009 yılında ‘Yazıcıoğlu’nun bacağı kırık, ambulansla hastaneye götürülüyor’ bilgisini vererek arama-kurtarma çalışmalarının aksamasına neden olmuştu. Suikastçılara Ödül Şüpheli helikopter kazasına giden, FETÖ tutuklusu Asb. Özsıcak ile Yb. Uçum’un da içinde olduğu 18 kişilik kaza kırım ekibinin ‘örtbas raporları’ karşılığında ev, araba ve tayinle ödüllendirildikleri ortaya çıktı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 195

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

195

Yeniden açılan soruşturmanın ayrıntılarına ulaşıldı. Savcılığa verilen şikâyet dilekçesinde çok çarpıcı tespitler dikkati çekiyor. Muhsin Yazıcıoğlu’nun helikopteri düştükten sonra bölgeye 18 kişilik ekipteki rütbeli askerlerin tamamı o dönem Malatya Kara Havacılık Komutanlığı’nda görevliydi. Ancak daha sonra askerler toplu olarak Ankara Güvercinlik Kara Havacılık Komutanlığı’na tayin edildi ve hepsi olağanüstü terfi aldı. Soruşturma çerçevesinde şüphelilerinden Astsubay Aydın Özsıcak’ın askeri uçakla özel olarak İzmir’den getirildiği, ortak avukat tutulduğu, savunma ücretinin ve tutuklanmaları halinde giderlerinin ortaklaşa karşılanmak üzere konuşulduğu belirlendi. Dosyada, savunmaların birlikte oluşturulduğuna dair ve diğer iddialara yönelik 4 sayfalık bir ihbar mektubunun da olduğu ortaya çıktı. Olağanüstü Terfi Ettiler Soruşturma kapsamında savcılığa sunulan dilekçede, bölgeye gönderilen kaza kırım ekibinin nasıl ödüllendirildiğine dair önemli bilgiler bulunuyor. Bu bilgilere göre 18 kişilik ekibe verilen ödül, toplu tayin ve terfilerle sınırlı kalmadı. Ayrıca hepsi olaydan sonra kendilerine verilen yüklü miktarda paralarla yeni ev ve araba satın aldı. Ödüllendirilen isimlerden ikisi 15 Temmuz darbe girişimi sonrası tutuklandı. İkisi de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve beraberindekileri katletmek için giden üniformalı teröristler arasındaydı. Onlardan biri Aviyonik teknisyeni Astsubay Aydın Özsıcak’tı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 196

196

Ali Kuzu

Muhsin Yazıcıoğlu’nun düşen helikopterindeki irtifa bilgilerinin yer aldığı radar altimetresini söken isimdi. Darbe gecesi Marmaris’te yakalandı ve tutuklandı. İkinci isimse Yarbay Davut Uçum’du. Suikast için Marmaris’e giden Skorsky helikopterde Albay Ali Aktürk’ün yanında bulunan ikinci pilottu. Yazıcıoğlu’nun düşen helikopterine ilişkin kaza kırım ekibinin de başındaydı. Yıllar sonra “suikast” şüphesiyle yeniden başlatılan soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcılığı şimdi bu tespit ve iddiaları araştırıyor. Muhsin Yazıcıoğlu’nun yaşamını yitirdiği helikopter kazasına ilişkin, hakkında ‘görevi kötüye kullanma’ suçundan dava açılan Isparta eski Asayiş Şube Müdürü Özmen, FETÖ soruşturması kapsamında tutuklandı. Isparta’da yürütülen FETÖ/PDY operasyonu kapsamında eski Asayiş Şube Müdürü Dursun Özmen, Isparta Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri tarafından önceki gün gözaltına alındı. İşlemlerinin ardından bugün adliyeye sevk edilen Dursun Özmen, çıkarıldığı mahkemece ‘Anayasal düzene karşı işlenen suçlar’ kapsamında tutuklandı. Geçen haziran ayında ‘görevleri gereği düzenlemeye yetkili oldukları resmi belgede sahtecilik, haberleşmenin gizliliğini ihlal ve iftira’ iddiasıyla gözaltına alınan Dursun Özmen, Emniyet Genel Müdürlüğü Yüksek Disiplin Kurulu kararıyla görevden ihraç edilmişti. Dursun Özmen, Kahramanmaraş Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şube Müdür Yardımcısı olarak görev yaptığı 2009 yılında Muhsin Yazıcoğlu’nun yaşamını yitirdiği helikopter kazası sonrasında ‘Muhsin Yazıcıoğlu’nun bacağı kırık, ambulansla hastaneye götürülüyor’ yazılı bilgi notunu hazırladığı, bu nedenle arama-kurtarma çalışmalarının aksamasına neden olduğu iddiasıyla ‘görevi kötüye kullanma’ suçundan yargılanıyordu.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 197

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

197

PARALEL YAPI EVANJELİSTTİR

Ekim 2015 tarihinde Güney Amerika’ya giden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan uçakta gazetecilere yaptığı konuşmada Paralel Yapı için ilk kez Evanjelist benzetmesi yapmıştı. Bazı yazarların paralel yapıya “Opus Dei” benzetmesi yaptığını belirten Erdoğan, Paralel yapının “Opus Dei”den çok ABD’deki Evanjelist’lerin radikal unsurlarına benzediklerini belirterek şunları söylemişti: Bunlar tarikat havasında değiller. Bu Orada (Amerika’da) fazla yaşamanın getirdiği bir şey de olabilir. 1999 Türkiye den gidiş ve gidişten itibaren orada yüklenilen görev ve bu yüklenilen görevle birlikte yapılan şeyler ortada. Ama tabanları bunu bilmiyor. Tabanları bunu tamamen dini meşruiyet olarak algılıyor bunlar da o dini meşruiyete sarılıyorlar. Öyle şeyler var ki bulunduğumuz makam bunları söylememize müsaade etmiyor. Böyle bir durum var ortada, açık ve net. Bunlarda bir kere insana acıma diye bir şey yok. Geçenlerde bir başlık atmışlardı: Kod adı Süfyan yeri Sincan. Kimin kod adı Süfyan? Beni kastediyorlar. Beddua seansları yaptılar.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 198

198

Ali Kuzu

Peki, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Paralel yapıya ilişkin İspanya’da ortaya çıkan bazı katolik tarikatlar için kullanılan “Opus Dei“ benzetmesi yerine “Evanjelist”lere daha çok benziyorlar açıklaması ne anlama geliyor? Paralel yapıyla ilgili, Cumhurbaşkanı tarafından da gündeme getirilen “İsrail ilişkisi,” Evanjelizm benzetmesinin şifresini oluşturuyor. Bugüne kadar ki bütün demeçlerinde İsrail’e karşı özenli bir dil kullanan Paralel yapının Evanjelizm’le bu yanının çok benzeşmesi, Cumhurbaşkanı’nın Paralel yapıyı Evanjelistlerin İsrail ve Siyonizm’le ilişkisine benzer bir ilişki içinde olduğunu düşündüğünü gösteriyor. Amerika’daki en etkili Hıristiyan tarikatlarından birine dönüşen Evanjelistlerin, diğer Hıristiyan tarikatlara göre en önemli özelliği Yahudilik ve Siyonizm’e olan bağlılıkları. Martin Luther tarafından kurulan, papa ve kiliselere karşı çıktığı için Protestan ismini alan tarikatın bugünkü mensupları Yahudi egemenliğine destek olmayı inançlarının en önemli parçası olarak görüyor. Birçok analiste göre, kurulduğu günden bugüne çok büyük değişim yaşayan tarikat, Siyonizm’in Truva atı olarak faaliyet gösteriyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 199

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

199

Tarikatın bugünkü inançlarının uzun bir zaman diliminde planlı bir şekilde İsrail ve Siyonizm lehine dönüştürülerek yeni bir yapıya kavuşturulduğu belirtiliyor. Paralel yapının da benzer bir proje olarak, bu yanıyla evanjelizmin geçirdiği sürecin İslam dünyasında denenmekte olan modeli olduğu, bu yüzden de en çok bu çevrelerden destek gördüğü belirtiliyor. Uluslararası Tarikat Modeli Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Bölücübaşı Fethullah Gülen ve Paralel yapılanmayı Evanjelizm ile ilişkilendirmesi boş bir iddia değildir. Nitekim Fethullahçıların hareket tarzı ile Katolik Opus Dei ve Koreli Moon tarikatlarınınki arasında önemli benzerlikler vardır. Fethullah Gülen 1970 başlarında Nurculuktan koptuğunda bu hareket derin bir kriz içindeydi: Said Nursi’nin eserlerini (Nur Risaleleri) okuyup okutmaktan ve koyu bir sağcılıktan ibaretti. Gülen, önce politikadan uzak durdu; ardından epey bir emek gerektiren risaleleri hatmetmeyi sadece en yakın talebelerine zorunlu kıldı. Onun yerine kendi vaaz ve yazıları cemaatin temel eğitim kaynakları oldu. Bu yüzden kimi Nurcular Gülen’i, kendisini Said Nursi’nin yerine koymak, hatta ondan da ileri göstermekle suçladılar. Nurculukta kısmen var olan iç demokrasiyi rafa kaldırdı; katı bir hiyerarşi ve disiplini temel aldı ve merkeze de kendisini koydu. Öyle ki uzun bir süre gençlerin eğitimiyle bilfiil meşgul oldu; cemaat içinde ondan habersiz en ufak adım atılamadı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 200

200

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 201

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

201

OPUS DEI (TANRI’NIN ESERİ)

Gülen’in Türkiye’de yepyeni bir çığır açtığı tartışma götürmez. Ama dünya için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Örneğin onun öyküsü Opus Dei’nin kurucusu İspanyol Josemaria Escriva’nınkiyle, epey benzerlikler taşıyor. İsviçreli parlamenter ve toplum bilimci Jean Ziegler’in dediğine göre Opus Dei kendisiyle Komünizm kadar mücadele edilmesi gereken, gizli çalışan aşırı sağcı bir harekettir. İngiliz araştırmacı Michael Walsh’ın deyimiyle bu örgüte Opus Dei değil Octopus Dei (Ahtapotun işleri) denilmeliydi. Katolik bir papaz olan Escriva, daha 26 yaşındayken, Tanrı’dan aldığını söylediği bir ilham sonucu bir avuç yol arkadaşıyla birlikte Opus Dei (Tanrının İşleri) adlı gizli örgütü 2 Ekim 1928’de Madrid’de kurmuştu. Ona göre “aziz” olmak için illa din adamı olmak gerekmiyordu; insanlar gündelik hayatlarını, mesleklerini aksatmadan da bu mertebeye ulaşabilirlerdi. Yani önemli olan laiklerin dindarlaştırılmasıydı. Escriva’nın amacı din adamlarını değil, ama en az onlar kadar Katolikliğe sadık laik iş ve meslek sahiplerini bir araya getirerek Papaya Vatikan dışında destek olacak varlıklı ve iyi eğitim görmüş elit bir kadroyu oluşturmaktı. Oluşturdu da. Böylelikle Vatikan’a bağlı Fakat onun içinde yer almayan ilk laik Muhafızlar örgütü kurulmuş oldu. Doktorlar, işadamları, gazeteciler, yazarlar, avukatlar, mimarlar vb. vb. bir arada Opus Dei için çalışmaya başladılar. Çeşitli ülkelerdeki aynı meslek sahipleriyle ilişkiler kurdular. Bu ilişkileri sağlayabilmek için iki anahtar kavram seçmişlerdi. Escriva’nın “Opus Dei” (Tanrı’nın Eseri) adlı tarikatı, Vatikan’ın da onayıyla esas olarak eğitim alanında faaliyet gösteriyor. Cemaat önce İspanya, ardından İspanyolca konuşulan Latin Amerika ülkelerinde ve nihayet tüm dünyada okullar açmış durumda.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 202

202

Ali Kuzu

Opus Dei çok sıkı hiyerarşik ve disiplinli örgütlenmesiyle “Beyaz Masonluk,” karmaşık ve şaibeli mali yatırımları nedeniyle “Aziz Mafya” gibi yaftalara maruz kalmış. Ama tarikata en yoğun eleştiri siyasetle ilişkisi nedeniyle geliyor. Bu örgüt gizli çalışan aşırı sağcı bir harekettir. Örneğin İspanya’da faşist Franco’nun dokuzuncu hükümetinde 19 bakandan 12’si tarikat üyesiydi. Günümüzde Jose Maria Aznar hükümetinde de dört tarikatçı bakan olduğu söyleniyor. Opus Dei’nin etkisi İspanya’yla sınırlı değil. Latin Amerika’da diktatör danışmanları ve sağcı politikacılar arasında çok sayıda tarikatçı kadro mevcut. Aynı şekilde Fransa, Belçika gibi ülkelerde sağ hükümetlerde Opus Dei kökenli bakanlar olduğu biliniyor. Opus Dei, başarısını üyeleri kadar işbirlikçilerine de borçlu. Bunların Katolik, Hıristiyan, hatta inançlı olmaları gerekmiyor; örgütün başarısını istemeleri ve mali yardımda bulunmaları yeterli. Aynı tür kişiler Gülen cemaatinde de karşımıza çıkıyor. Birtakım politikacı, gazeteci, sanatçı, bilim adamı / kadını, işadamı / kadını, kamuoyunda bilindikleri kimliklerini aynen muhafaza ederek Gülen’i destekler oldular. Hatta içlerinden bazıları cemaatin sözcüsü gibi görünebildi. Gülen cemaati 1995’ten itibaren “dışa açılma” iddiasında. Ancak bu süre boyunca, kamuoyu, Gülen dışında cemaatten pek kimseyi tanımadı, onların yerine destekçileriyle muhatap oldu. Aslında bu kişiler de, Gülen dışında cemaatten fazla kişi tanımadılar, zaten cemaatin işleyişini de sorgulamadılar, başkalarının sorgulanmasına da engel oldular. Örneğin, Polonyalı Kardinal, şair ve aktör Karol Wojytla’yı, Papa 2. John Paul olarak Vatikan’daki tahta oturtan bu örgüttür. Karol, Papa seçilince Cizvitlerin başı Peter Pedro Arrupe hemen muhalefete başladı. Opus Dei tarafından seçtirilen Papayı tanımamakla tehdit etti. 1983’e kadar Cizvitler 2. John Paul’a karşı muhalefet ettiler. Bu arada Papaya suikastlar düzenlendi. Portekiz’de oturan Arrupe’nin taraftarı bir papaz, Papayı tahtında otururken bıçakla saldırarak öldürmek istedi. Papa ise Opus Dei’nin Vatikan’da tüm dizginleri eline alıncaya kadar bekledi.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 203

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

203

1983’te Cizvitlere karşı taarruza başladı. Kişisel yetkisini kullanarak Cizvitlere yeni bir önder seçilmesini sağladı. Bu, 54 yaşındaki Hollandalı Cizvit Hans Kolvenbach’dı. Bu seçimde Papanın adamı diye bilinen Kolvenbach’ın seçilmesi Cizvitler! Yeniden ateşledi. Bu kez doğrudan Opus Dei’yi hedef alan saldırılara başladılar. Ve Opus Dei’yi, aynen, Katolik Kilisesi’ndeki Mason Locaları olarak tanımladılar. Buna karşılık Papa da onları Latin Amerika’da Marksistlerle dayanışma halinde olmakla suçladı. Papa bir risale yayınlayarak Marksizm kınadı. Cizvitler de buna karşı Papanın Latin Amerika’daki kapitalist sömürüyü, adaletsizlikleri ve işkenceleri görmemezlikten gelmekte olduğunu ve yoksulları insan yerine koymadığını vurguladılar. Konu daha sonra insan Hakları tartışmalarına geldi. Cizvitler ısrarla insan haklarını savundular. Papa da köşeye sıkışınca Vatikan’ın daima insan haklarından yana olduğunu yayınladığı bir risaleyle tekrarladı. Tartışma büyüdü. Bu arada Papa, tarihte ilk kez olarak doğrudan Opus Dei üyesi olduğu açıklanmış olan bir gazeteciyi, 48 yaşındaki ABC gazetesinin Roma muhabiri İspanyol asıllı Joaquin Navorro-Valls’ı Vatikan’ın basın sözcüsü yaptı. Böylelikle sadece Kardinallere ayrılmış olan böylesine önemli bir göreve tarihte ilk kez din adamı olmayan, laik bir kişi atanmış oldu. Papa, ayrıca, 1984’e kadar Cizvitler tarafından yönetilen Radyo Vatikan’ın başına da yine laik bir şahsı atamıştı. Dinler Arası Diyalog Birincisi “Diyalog” ikincisi de “Hoşgörü.” Kendisini uygar, barışsever ve eşitlikçi, demokrat kabul eden hiçbir aydının bunlardan sakınması mümkün değildi. Opus Dei bu kavramları kullanarak birçok ülkede konferanslar, seminerler ve toplantılar düzenledi. Böylece oluşturulan “Dayanışma” grupları gerçekte tek amaca hizmet ediyordu. Opus Dei’nin Vatikan içindeki yerini güçlendirmeye, olmayan meslek sahibi üyeleri çok çalıştılar. Böylece Escriva, “Preletür” (Bölgesiz Dini Yetkili) sıfatını kazandı. Opus Dei bundan sonra daha da gelişti.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 204

204

Ali Kuzu

Opus Dei gittiği her ülkede ilkin mesleğinde çabuk yükselmek isteyen hırslı, yerleşik, ahlaki değerlere önem vermeyen şahıslarla, kendilerini çok önemseyen fakat nedense adlarını duyuramamış aydınları avladı. Özellikle Basın ve TV’de bunları destekledi. Mesleklerinde adlarını duyurmalarını sağladı. Sonra da bunları kullanarak ülkede her istediğini yaptırır hale geldi. Günümüzde Opus Dei’nin tuzağına düşmüş “Diyalog ve Hoşgörü”den yana birçok gazeteci ve aydın vardır. Bu şaşkın ördekler kiminle yatağa girmiş olduklarını iş işten geçtikten sonra anlayamayacak kadar bağımlı hale getirilmişlerdir. İspanyol Hükümetlerinde ele geçirdiği bakanlıklar sayesinde çok büyük bir servet edinme şansını elde etti. Bu sermayeyle yeni ve uluslararası şirketler kurdurdu. Özellikle İspanya’nın turizm sektöründeki gelirlerinden büyük pay almaya başladı. Daha sonra inşaat sektörüne girdi. Sonra da eğitime işine girdi ve çeşitli ülkelerde okullar açmaya başladı. Halen Opus Dei’nin dünyada 428 üniversitesi ve sayısız okulu vardır.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 205

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

205

Peru, Kolombiya ve Guatemala’da yatırımlara başladı. Daha sonra da Şili de General Pinochet ile temas kurdu. Bu diktatörü de sonuna kadar destekledi. Escriva 26 Haziran 1975’de öldü. Verine yıllardır yanında bulunan Dr. Diez Sollano geçti. Opus Deı artık uluslararası bir güç haline gelmişti. Yaklaşık 80 ülkede 75.000 üyesi olduğu tahmin ediliyordu. Protestanlığı ile övünen İngiltere ve Almanya ile Protestanlığın kalesi sayılan Alman-İsviçre’sinde bile bu korkutucu Katolik örgütü kendisine yer açmış ve Katolikliği yaygınlaştırmaya başlamıştı. Örneğin İsviçre’nin Zürih şehri Protestanlığın kalesi olarak tanınırken şimdi Katoliklerin egemenliğine girmişti. Opus Dei ustaca bir taktikle Zürich’e özellikle Katolik ülkelerden işçilerin gelmesini ve iltica ederek yerleşmelerini sağlamıştı. Böylelikle kentin nüfusu 10 yıl içinde Katoliklerin lehine değişmişti. Escriva ilk kez 1950’de Vatikan’ın dikkatini çekebilmişti. Papa 12. Pius, Escriva’ya ve Opus Deı’ye Katolikliğe hizmet eden “Seküler Enstitü” statüsü verdi. Daha sonra 1960 yıllarında Papa 23. John’dan ve sonraki Papa 6. Paul’dan da yakınlık gördü Escriva. Komünizme karşı özellikle Polonya’da yürütülen gizli, yeraltı çalışmalarında din adamı Görünüşte tam bir Seküler örgüt gibi çalışan Opus Dei gerçekte sadece Katolikliğin egemenliğini temin etmeye uğraşıyordu. Bu gerçek Escriva’nın bölge kumandanlarına gönderdiği ve Gözden Kaçmasın başlıklı mektubunun 1970’li yıllarda basına sızdırılmasıyla anlaşıldı. Opus Dei Escrîva mektubunda kendilerinin Seküler savılmalarının sadece bir taktik olduğunu ve tek hedeflerinin bu maske altında Katolikliği egemen din olarak yerleştirmek olduğunu vurguluyordu ve bu hususun gözden kaçırılmaması gerektiğini söylüyordu. Papa yaptırdığı 2. John Paul tarafından, ölümünden 15 yıl sonra Aziz yapılmak için sırada bekleyen 2000 kişinin önüne geçirildi. Normal olarak 300 yıl beklenmesi gerekirken Escriva 15 yılda Aziz olma yoluna girdi. Halen Vatikan’da en önemli kurumlardan biri olan “Hıristiyanlık Dışı Dinler ve İnançsızlar” Bakanlığını elinde tutan Opus Dei bu kurum aracılığıyla özellikle Müslüman ülkelerle ilişki kurmuştur.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 206

206

Ali Kuzu

Türkiye’de de Opus Dei’yle iş ve ticaret ilişkileri içinde olanlar vardır hiç kuşkusuz. Opus Dei, var gücüyle tüm kiliseleri birleştirmeyi öngören Ekümenizm hareketini desteklemektedir. Bu nedenle Vatikan tarafından hazırlanmış olan Ekümenizm hareketi nedir bunu bilmekte yarar vardır. (Aytunç Altındal - Vatikan ve Tapınak Şövalyeleri) Beyaz Masonlar Opus Dei ile ilgili Fransız Le Nouvel Observateur dergisi de geniş bir araştırma yayınlandı. Haberde, Katolik Kilisesi’nin yayın organı sayılan Golias’ın yazı işleri müdürü Christon Terray’ın, Opus Dei hakkındaki ilginç yorumları yer almıştı. Şöyle diyordu Terray: Opus Dei, Vatikan’ı ve Papalığı tamamen eline geçirmiş olan tam bir kutsal mafyadır. Vatikan’ın karar organı durumuna gelmiştir. Dini ve ekonomik lobicilik yapar. Görünürde yokturlar. Ancak çok güçlüdürler; dünyanın en ünlü bankaları bunların tekelindedir. Gelirler gayri meşrudur. Onlar için dürüstlük veya namus bir fazilet değildir. Ahlakları yoktur ama kazanmışlardır ve Vatikan bunların emrine girmiştir. Laik görümündedirler ve hepsi de ‘beyaz mason’dur. Aralarından judeomason, yani Yahudi-masonlarla işbirliği yapan da çoktur. Yarın bu laikler Vatikan’ı yönetirse, Kilise’nin hali ne olur? İncelediğimiz bu süreç, İttifak’ın dini otoriteyi yıkma hedefini ne denli ciddi bir biçimde gerçeğe dönüştürdüğünü göstermektedir. Dini otoritenin yıkılması, Yeni Seküler Düzen’in kurulmasını, bu düzen de iktidarın İttifak’ın eline geçmesini sağlamıştır. Beyin Yıkama Yöntemi “Dışa açılma” stratejisi Gülen cemaatini Batı’daki, yeni dinsel hareketlerle de benzeştiriyor. Hemen tümü karizmatik bir lider etrafında şekillenen bu modern tarikatlar genellikle “beyin yıkama” yöntemlerine başvurdukları ve “sapkın” amaçlar taşıdıkları iddiasıyla eleştiriliyorlar. Sonuçta bu hareketlerin büyük kısmı, toplumda kendilerine meşru bir alan açmak için ya popüler konuları sahipleniyor ya da meşhurlardan yararlanıyorlar.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 207

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

207

Örneğin Güney Kore kökenli Moon tarikatı uzun yıllar “anti - komünizm”in bayraktarlığını yaptı, dinler arasında diyalog tesis etmeye çalıştı; son yıllarda spora ve “dünya kardeşliğine” ağrılık veriyor. Son yılların en gözde tarikatı “Scientology” ise John Travolta, Tom Cruise, Chick Corea gibi starları öne çıkartıyor. Hatta tarikat hakkında derin bir soruşturma yürüten Almanya hükümetinin Cruise’un bir filmini yasaklama girişimi, bu ülke ile ABD’nin arasını açmıştı. Türkiye’de bu yaklaşımın ilk örneklerini Adnan Hoca (Oktar) grubu vermişti. Şık otellerde Atatürkçülük hakkında düzenlenen panel ve konferanslara, gazeteciler, bilim adamları, emekli diplomatlar vb. katılmış, bunların Oktar’la olan fotoğrafları grubun dergilerinde yayınlanmıştı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 208

208

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 209

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

209

SCIENTOLOGY ÖRGÜTÜ

Gelin bu Scientology denen örgütü derinlemesine inceleyelim. Size kısa bir hatırlatma Scientology örgütü ile FETÖ örgütünün nasıl birbirine benzer çalışmalar içerisinde olduğunu fark edeceksiniz… Yok olan yaşamlar, kaybolan umutlar, işlenen suçlar; büyük dinlerden sonra dünyanın en etkili inancı olarak ortaya çıkan Scientology göründüğü kadarıyla geçmişin tüm inançlarından daha hızlı yayılıyor ama ortada küresel bir acımasızlık ve maddi hırs var, tabii ki görmek isteyene. Acaba iddialar doğru mu? Scientology, yüzyılın en büyük şarlatanlığı mı yoksa tüm din ve inançların yerini alıp, huzur ve barışı sağlayacak yeni bir yol mu? Almanya’da Kohl Hükümeti tarafından sempatiyle karşılanan, ABD’de Rockefeller’den, Tom Cruise’a, Travolta’dan, Chick Corea’ya uzanan sempatizanlar çizgisi daha kimlere uzanacak? Pennsylvania, Kingston’dan Noah Lottick normal bir insandı, 24 yaşındaydı ve mutluydu, dünyanın her yerindeki yaşıtları kadar coşku ve umut doluydu, Haziran’ın o meşum gününe kadar. Onun vücudunu taşıyan anne ve babası, acıdan uyuşmuşlardı. Rus asıllı genç adam Milford Plaza Otel’in 10. katından atlayarak bir limuzinin damını parçalamıştı, cesedin avucu sıkı sıkı kapalıydı, polis genç adamın elini zorla açtığında, 171 $ dolar buldu, bu para Lottick’in Scientology Kilisesi’ne geri dönmesine yetmeyen paraydı oysa aradan sadece 7 ay geçmişti. Bir doktor olan babası Edward, Scientology Kilisesi’ni itham ederken, araştırmalara başladı, Edward Lottick “Biz Scientology’yi Dale Carneige gibi düşünüyorduk ama artık oranın psikopatlar okulu olduğuna inanıyorum, şarlatanlıklarına terapi diyorlar, en iyileri, parlak zekalı insanları kandırıp topluyorlar ve yok ediyorlar.” Lottick, bir an evvel resmi soruşturmanın başlamasını istiyor ama durum pek umut vermiyor. Çünkü ABD’in Anayasal İyileştirme ve Islah Etme Hakları adlı yasal destek Scientology Kurumu’na arka çı-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 210

210

Ali Kuzu

kıyor ve 40 yıldan bu yana dünyanın en pahalı avukatları ve özel dedektifler bu savaştan henüz galip çıkamadılar. Peygamberliğe Uzanan Yol Scientology Kilisesi’nin kurucusu bilim kurgu yazarı L. Ron Hubbard’dı, yazar mutsuz insanları hedef almış ve onları huzur ve umut vaadiyle dinsel içerikli bir kurumun çevresine toplamıştı. Oysa Kilise’nin gerçeği başkaydı; ortada büyük kazançlar vardı, kurtulanlar şantajdan, tehditlerden söz ederken, üyelerin korkutulduğu ve Mafya tarzı bir örgütten söz ediyorlardı. Savcıların tüm çabalarına rağmen Scientology hala bir tehdit oluşturmakta. Aralarında Hubbard’ın karısının da bulunduğu Scientology Kilisesi’nin 11 üst yöneticisi 1980’lerin başında hapse yollanınca, yüzden fazla hükümet ajanı kurumun adeta didikledi ama sanki önlerinde bir duvar vardı, bir türlü istenenler elde edilemedi. Scientology tutkunları, pişman dahi olsalar kanuni bir sonuç elde edilemiyordu çünkü yasal olarak kişiler aldatılmış görünmüyorlardı, herkes kendi yaptığından sorumluydu ve yapılanlar gönül rızası ile yapılmıştı.

Değişik olaylarda ise varılan en uç nokta, suçlamada çok ileri gidenler “şizofren ve paranoyak” damgasını yerlerken, günahkâr, ayartılmış ve tehlikeli olarak tanımlanıyorlardı ve inanılmaz bir şekilde bunu imzaladıkları belgeler ve kuruma ait doktorların raporlarıyla önceden kabul etmişlerdi.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 211

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

211

Kısacası Scientology Kilisesi’nin bir açığı henüz yakalanamadı. Ünlüler Merkezi Örgütün 65 ülkede 700 merkezi var ve gittikçe de yaygınlaşmakta. Yeni yasalarla karşı önlemler alınmaya çalışılsa da, dalga dalga geliyorlar, birçok grup üyesi finansal suçlardan sanık, bu suçlar Scientology üyelerinin el attığı ve dev kazançlar sağladığı yayıncılık, danışmanlık, sağlık ve eczacılık alanlarında işleniyor. Kilise, bir de Hollywood grubu oluşturmayı başardı; bu kızgın ve şımarık grup gerçekten Scientology yönetiminin çok işine yaradı; “Ünlüler Merkezi” adı verilen bir dizi çok özel kulüp oluşturuldu, buralarda ünlülerin kariyerlerine yön veriliyor ve çok büyük ücretler karşılığında danışmanlık yapılıyordu. Başta “Mission Impossible/Görevimiz Tehlike”nin Almanya gösteriminde kilisenin provoke ettiği büyük halk kitleleri tarafından protesto ve boykot edilen Tom Cruise olmak üzere, John Travolta, Kirstie Alley, Mimi Rogers, Anne Archer, senatör ve şarkıcı Sonny Bono, cazın büyük ismi Chick Corea ve Nancy Cartwright gibi çok tanınmış isimler bu grubun içindeydiler. Scientology’nin yöntemleri arasında İnanç Öğretim Tv’si da var; ayrıca 800’lü ve 900’lü telefon hatları da çok yaygın ve etkin kullanılıyor; Chicago’da bulunan medya uzmanlarından Cynthia Kisser şöyle diyor; “Scientology, acımasız bir örgüt; daha çok klasik terörizme benziyor. Çok kavgacılar ve sadece kazanç peşindeler; ABD tarihinde böylesi hiç görülmedi; hiçbir inanç üyelerini böylesine soymadı...” 1987’de kaçıp kurtulana kadar Scientology’nin yedi liderinden biri olan Vicki Aznaran ise; “Bu bir suç örgütü, her geçen gün daha çok illegal oluyor.” diyor. Kurnaz, Acımasız ve Paranoyak Time Dergisi, 150 kişiyle özel görüşmeler yaptı; binlerce sayfalık mahkeme tutanağı ve Scientology belgesi gözden geçirildi. Kuruluşu yönetenler konuşmayı reddettiler. Sayısız üyenin suçlamasına ve tüm yasal baskılara rağmen Scientology, 1986’da kurucusu Hubbard’ın ölümünden sonra çok daha fazla büyüdü ve büyüyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 212

212

Ali Kuzu

Mahkeme kayıtlarına göre, kuruluşun bir kolu olan Ruhsal Teknoloji Kilisesi’nin, sadece 1987 yılındaki geliri, 503 milyon $’ın üstündeydi, tahminlere ve bazı ipuçlarına göre, Kıbrıs, Liechtenstein ve İsviçre bankalarına 400 milyon $ aktarılmış ve özel hesaplar açılmıştı. Scientology yetkililerinin açıklamalarına göre bugün grubun 90.000 aktif üyesi ve 8 milyon sempatizanı bulunuyor, gittikçe de artıyor. Hubbard’ın garip ve alışılmadık kuramları her geçen gün kitleleri dünya çapında sarıyor ve etkilemeye devam ediyor. Örgütü şu anda, 45 yaşındaki David Miscavige yönetmekte, Miscavige kuruluşun ikinci kuşak üyelerinden, kurtulanlar veya ayrılanlara göre bu adam kurnaz, acımasız ve paranoyak; üstelik düşmanlarına işkenceler yapıyor. Miscavige’nin 1990’larda başlattığı gözü pek hareket ve atılımlar kurum içindeki prestijini çok arttırdı. Emekli örgütleriyle ilişkileri yönetici düzeyinde geliştirerek, satın alıp, rüşvetler vererek, büyük emekli gruplarını kuruluşun çevresinde topladı, Sony ve Pepsi gibi dev şirketleri ve CNN’in patronu Ted Turner’in sahibi bulunduğu Goodwill Games’i hem sponsorluk için, hem de yakın ilişkiler için ikna etmeyi başardı. Scientology yayınlarında yayınlanan kitaplardan yüz binlercesini, büyük kitapevlerine sevk ederek, kendi taraftarlarına durmaksızın satın aldırarak, perakende kitapçılara büyük cirolar sağladı ve bu yöntemle tüm “en çok satan kitaplar” listelerinde aralıksız yer aldı. Bu kadar da değil. Miscavige, Newsweek ve Business Week gibi önemli ve ciddi yayınlara tam sayfa ilanlar vererek, Scientology’yi bir felsefe olarak tanıttı, aynı yöntemi tv’de de uygulayarak ülkenin en büyük tv istasyonlarında dev ilan kampanyaları başlattı. Her alandaki güvenilir ve saygın profesyonelleri danışma grupları adı altında toplayarak kamuoyuna tanıttı ama büyük ücretler alan bu insanların örgütle olan gerçek mali ilişkilerini sakladı. Sonuç olarak Miscavige öylesine başarılı oldu ki, neredeyse örgütün kurucusunun adını gölgede bırakacaktı. Yeri gelmişken biraz da, Scientology’nin babasından söz etmek gerekiyor. Hubbard, 1911’de Nebraska’da doğdu; II. Dünya Savaşı’nda denizciydi, daha sonra savaş gazilerinin ruhsal sorunlarıyla ilgili bir ör-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 213

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

213

gütte çalıştı, ruhsal sorunları olan gazilerin intihar eğilimlerini engellemek için çalışıyordu. Bu arada bilim-kurgu yazıyordu. Scientology kurulduktan sonra basılan tanıtım broşürlerinde Hubbard, hiç alakası olmadığı halde bir savaş kahramanı olarak tanıtılacaktı hatta daha da ileri gidilerek mucizelerden söz edilmişti; kör olmuş ama gözleri açılmıştı, iki kez ölüp yeniden dirilmişti vb... Bir doktora yaptığından söz ediliyordu ama neydi? Bilinen tek eğitim, Hubbard’ın Sequoia Üniversitesi’nden almış olduğu açık öğretim diplomasıydı. (Fetö’den daha tahsilli) 1984 yılında, Hubbard’ın geçmişiyle ilgili olarak yapılan resmi bir araştırmada, California’lı bir yargıç Hubbard’ı patolojik bir yalancı ilan etti. 1950’de Scientology’nin kutsal metinlerini yazmaya başladı; “Dianetics; The Modern Science of Mental Health” teknikte kaba, yüzeysel bur yöntem kullanılıyordu. Çok basit bir yalan makinesi “E-metre” kullanılarak, derinin üzerindeki statik elektriğin değişimi ölçülüyordu. Bu şekilde de kişinin geçmişiyle ilgili bilgilere ulaşıldığına inanılıyordu. Hubbard’a göre, geçmişteki mutsuz anılar (Bunlara Engram diyordu), ruhsal travmalara (yaralara) neden oluyordu. E-metre ile yapılan seanslarda, bu travmalar açığa çıkarılıyor ve terapik bir çalışmayla kişinin ruhsal sorunları düzeltiliyordu. Hubbard, sonraki adımlarını sakladı ama 1960’larda İnsanlık için bir açıklama yapıldı; insanlar adına “Thetan” denen bir bulutsu ruhdan oluşmuşlar ve 75 milyon yıl önce “Xenu” adlı zalim bir galaktik güç tarafından dünyaya sürülmüşlerdi ve şimdi insanlar bir sınav geçiriyorlardı. 1967’de Scientology’nin ana kilisesi veya merkezi kuruldu. 1971’de federal bir mahkeme, Hubbard’ın tıbbi iddialarını ve Emetre cihazının bilimselliğini reddetti. Hubbard, bir din kurmakla suçlanıyordu ama Amerikan özgürlük yasaları Hubbard’ı ve inanılmaz iddialarını korudu. Örgütlenme devam etti, şubeler peş peşe açıldı, misyonlar oluştu, ücretler fiks bağışlara dönüştürüldü ve Hubbard’ın komik kozmoloji öyküsü “kutsal metinler” haline dönüştü.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 214

214

Ali Kuzu

Daha Çok Para Kazanın 1970’lerde, devlet ciddi bir atağa kalktı ve kilisenin milyonlarca dolarının yurtdışına kaçırıldığı, Panama’da paravan bir şirketin kurulduğu ve bir İsviçre bankasına para aktarıldığı açıklandı.

Örgüt üyeleri, devlete sızmışlar ve bazı gizli belgeleri çalmışlardı, sahte vergi formları doldurmuşlar, üstelik üyelerinin çoğunu kullanmışlardı ve 1971’de Hubbard vergi kaçakçılığı ve resmi belgelerde sahtekârlık suçlarından sanıktı. Scientology üyeleri gece gündüz çalışarak, belgeler düzenlediler ve kararı geciktirmeye çalıştılar. Bu arada, Hubbarda beş yıl saklandı ve savcılık tarafından suçlanamadan önce öldü. Bugün Scientology örgütü tüm bunları yalanlıyor ve gerçekleri tahrif ediyor; Scientology doktrini ile insanların ruhlarının temizlendiği, arındığı iddia edilirken engramlarla ruhsal tehlikelerin giderildiği öne sürülüyor ve bunun için de gittikçe yükselen pahalı ücretler ödeniyor. Psikiyatrlar, seansların uyuşturucularla yapıldığını ve euphoria ile düşünce kontrolu yapıldığını belirtiyorlar. Bu tür seansların sonunda, yeni üyelere milyarlarca yıllık iş kontratları imzalatılıyor. Hubbard’ın sağlığında yayınlanan bültenlerde, “Para kazanın, daha çok para, para için gerekenleri yapın, ne olursa olsun onları yakalayın ve gerekeni yapın.” deniyordu.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 215

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

215

Mutluluk Yolu Vakfı Scientology örgütü, bağış toplamak adı altında çeşitli servisler oluşturdu, çabucak ilahi köprüyü geçip, aydınlanmaya ulaşmak istiyor musunuz? Bir bağış yapmanız yeterli. Scientology öylesine finans gücüne sahip ki, özel kuruluşlar oluşturdu; 1983’de kurulan Sterling Yönetim Sistemi, ABD’nin en hızlı büyüyen kuruluşları arasında, danışmanlık yapıyor ve çeşitli yayınları yönetiyor. 1988’de sermayesi 20 milyon doları aşmıştı. Bir diş doktoru olan Gregory Hughes tarafından kurulduğu için, özellikle tüm ülkede diş doktorları arasında etkin ve yaygın. Bir diğer Scientology kuruluşu olan Mutluluk Yolu Vakfı tarafından, Amerika’daki halk okullarına Hubbard’ın görüşlerini anlatan 3.5 milyon broşür dağıtıldı. Vakfın 400 hektarlık bir kampusu var ve burada Hubbard eğitimi yapılıyor. Vatandaş İnsan Hakları Komisyonu adını verdikleri bir örgütleri daha var ve bu örgüt psikiyatrlarla savaş halinde. Bu komisyon, özellikle de son dönemin mucize stres ilacı olan Prozac’a savaş açtı; Prozac’ın intiharlara ve cinayetlere neden olduğunu iddia ediyorlar, sürekli tv programları yaparak, posta aracılığı ile yüz binlerce mektup yollayarak Prozac’ı ve bulucusu Eli Lilly’i durdurmaya çalışıyorlar. Örgütün siyasi etkisi çok güçlü; Batı Virginia Senatörü John D. Rockfeller IV, senatoda bu örgütü öven bir konuşma yaptı ve İllionis Valisi Jim Edgar, 13 Mart’ı “Hubbard Günü” olarak ilan etti. Scientology Kuruluşu’nun diet ve sağlıklı yaşama yönelik Sağlık Vakfı ve “Criminon” adını verdikleri alkol ve narkotik bağımlıları ile hapisten çıkanlara rehabilitasyon uygulayan Narconan, diğer iki kuruluş. Ünlülere Şantaj Yapıldı mı? Scientology’ye karşı olanlar soruyorlar; “Bilmek istiyoruz, bizim devletimiz nerede?” Los Angeles’lı avukat Toby Plevin; “Özel haklar tehlikede, her soruşturmacı ihtiyatlı olmalı, bu konuda her atılan adım yumurta kabuğu üzerinde yürümeye benziyor.” diyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 216

216

Ali Kuzu

FBI, üç yıldır Scientology Örgütü’nün peşindeler; Los Angeles FBI şefi olan Ted Gunderson; “Bana göre, ülkedeki en zekice operasyon Scientology hareketidir...” diyor. İnanç uzmanları, federal ciddiyetten umutsuzlar, otoritelerin yetersiz kaldığını düşünüyorlar; Scientology bir kanser kadar hızlı yayılıyor; “Scientology artık müteşebbis ve başarılı iş adamlarının elinde, Hubbard’ın ölmüş olması dahi farketmiyor, beyin fırtınası sürüyor. Korkarım gelecekte onları daha ön planda ve iş hayatında daha güçlü olarak göreceksiniz” Bu sözler, California Üniversitesi Nöropsikiyatri Enstitüsü Direktörü olan Louis West tarafından söylendi. Bazen örgütün büyük militanlarının durumu dikkat çekiyor; sinema oyuncusu John Travolta, uzun zaman boyunca örgütün sözcüsü olarak hizmet yaptı ama 1983’de örgütün yönetiminden hoşlanmadığını bir dergiye açıkladı ama arkası gelmedi ve bir daha konuşmadı. Eski ve kaçak Scientolog’lara göre, Travolta korkuyordu çünkü özellikle seksüel yaşamıyla ilgili tüm sırları ortaya dökülebilirdi. Çünkü Travolta bir homoseksüeldi ve bazı porno filmlerde oynamıştı. Bugün için Scientology, Amerika’nın en büyük halkla ilişkiler örgütü; örgütün ana stratejisi daha ilerlemek ama din-karşıtı bir kimliğe bürünmekten çekiniyorlar. İnanılmaz ama hem Amerikan İnsan Hakları örgütleri tarafından, hem de Amerika Ulusal Kiliseler Birliği’nce destekleniyorlar. Sonuç olarak para, Scientology’ye gerekeni sağlıyor. Muhalifler olsa da, kurbanlar ağlaşsalar da birşey değişmiyor, Scientology yöneticileri ve onların çok güçlü avukatları milyonlarca doları ceplerine doldurarak yollarına devam ediyorlar ve ister inanın, ister inanmayın bütün bunlar 1950’lerde yazılmış basit ve ucuz bir bilimkurgu hikâyesinden kaynaklanıyor; Scientology ABD Dışında Ne Yapıyor? 1960 ve 70’lerden sonra Ron Hubbard, çoğu zaman özel feribotlar hazırlayarak, dünyaya yönlenmişti; İngiltere, Yunanistan, İspanya, Portekiz ve Venezuela’da kampanyalara başlandı ama Scientology kendi ülkesindeki kadar başarılı olamadı. Avustralya’da bir mahkeme Scientology Kilisesi adını reddetti, Fransa’da bir diğer mahkeme, Hubbard’ı bir şarlatan olarak ilan etti.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 217

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

217

1976’da İtalya, Milano’da 76 Scientolog tutuklandı ve mahkûm edildi; savcı Pietro Forno; “Bütün kurbanlar daha iyi bir yaşam hayaliyle bunlara gitmişler ama Scientologlar sadece amatör birer psikolog ve yaptıklarının adı ise psikolojik terörizm...” diyordu. Kanada’da, Scientology Örgütü, ülkenin en ünlü insan hakları avukatı Clayton Ruby’i kendisine bağlayarak işe başladı ama birkaç ay sonra kendisi başta olmak üzere 9 Scientolog yargıç karşısındaydılar, dava Ruby’nin hukuki manevraları sayesinde hala sürüyor. İspanya’da Adalet Bakanlığı, Scientology’yi bir din olarak iki kez tanımladı; 1989’da Sağlık Bakanlığı örgüt için, “totaliter, saf ve basit bir şarlatanlık” diyordu; 26 örgüt şubesine baskın yapıldı, 11 Scientolog tutuklandı; Savcı Jose Maria Honrubia; “Gerçek amaçları sadece para” diyordu. Fransa’da 16 Scientolog, şarlatanlık ve illegal tıbbi uygulama ile suçlandılar, bu arada intihar eden bir endüstri-dizaynırın ölümünün ardında Scientology’nin bulunduğu anlaşılınca örgüt ciddi bir darbe yedi ve aralarında ünlü isimlerin de bulunduğu gruba karşı soruşturma başlatıldı ve örgüt merkezi kapatıldı. ABD dışında Scientology’nin en etkin ve başarılı olduğu ülke Almanya’dır; başta Münih olmak üzere hemen tüm Bavyera’ya yayıldılar; 1984’de 100 polis, örgütün Münih’deki merkezini bastı ve sayısız dokümana el konuldu. Yine vergi yolsuzlukları aranıyordu ama olaya parlamentodan müdahale edildi. “Der Spiegel” in yazdığına göre, orta ve orta üstü düzeyde yüzlerce firmanın Scientology ile ilgileri vardı. Göründüğü kadarıyla Alman politikacılarına Scientology çekici geliyordu veya Scientology militanlarının yöntemlerini seviyorlardı, kim bilir belki de Nazileri anımsamışlardı. Mart 1991’de Hür Demokratlar, Helmut Kohl başkanlığında bir koalisyonu oluşturdular. Bu arada Scientolog’lar Hamburg’a sızıp, örgütlenmişlerdi, aynı anda merkez muhalefeti oluşturan Sosyal Demokrat Parti, üyelerini uyararak, eski komünistlerin kilise tarafından sömürülmeye karşı uyanık olmalarını istedi. Bu sırada, Bundestag’da yani Alman Parlamentosu’nda Hubbard’ın broşürleri elden ele dolaşıyordu. Derken Dışişleri Bakanı Hans-Dietrich Genscher istemeden Scientologları onayladı;

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 218

218

Ali Kuzu

“Gerçekten, dünya daha güzel bir yer olmalı ve bu broşürde bu yol gösteriliyor, bir yaşam nedenlerle ve sorumlulukla anlamlandırılmış, kısacası çok daha dikkatli olmalıyız.” Bu temel sempatiye rağmen Eylül 1996’da ünlü Scientolog ve sinema starı Tom Cruise’un başrolünü oynadığı “Görevimiz Tehlike” filmi Almanya’nın birçok yerinde büyük protestolarla karşılaştı ve boykot edildi, halk Cruise’ın şahsında Scientology’ye karşı çıkıyordu. Beyin Yıkama Evet, Scientology hakkında daha çok şey yazılabilir ve yazılacak ama şu an için altı çizilerek söylenmesi gereken birkaç sonuç cümlesi var; Birincisi Scientology, göründüğünden çok ama çok daha fazla gücü olan bir örgüt halinde, korkunç bir para gücü ve beyin yıkamaya yönelik bir yöntemi var. İkincisi çok hızlı yayılıyor ve Scientology tam anlamıyla bir din, bunun tartışılması dahi mantıksız ama bu din öncekilere hiç benzemiyor çünkü insan beynine doğrudan hücum ediyor. Şu anda Hıristiyan ülkelerde etkin, Budizm’in ve İslamiyet’in etki alanlarında pek dolaşmak istemiyor ama kesin bir şey daha var; eğer bu iki din insan kanı dökmekte ve sosyal baskı uygulamakta biraz daha ileri giderlerse Scientology ile kısa zaman içinde tanışacaklar. Çünkü öncelikle gerek Scientology, gerekse de ondan çok daha küçük olan benzeri mistik örgütler (Mahareshi’nin TM’i veya Moon Tarikatı gibi...) kan ve tehdide karşı kendi ruhsal yaptırımlarını ve yönelmelerini kullanarak, etkin olacaklar. Ötesini göreceğiz... Bu yazıyı bir de Kiliseler yerine okulları koyarak okuyun! Vatikan’ın Gizli Raporu Almanya’da çıkan Welt Am Sonntag gazetesi, Vatikan’ın “Milyonlar Muhammed’e Karşı” adını taşıyan raporunu yayınladı. Gazete, Vatikan’ın Katolik Kilisesi’ne bağlı, dünyanın dört bir yanında şubeleri olan ve gizli misyonerlik faaliyeti yürüten bir kuruma, İslam’ın yayılmasını engellemek için büyük bir fon tahsis ettiği belirtildi. Haberi, “Milyonlar Muhammed’e Karşı” manşetiyle okuyucularına duyuran Alman Welt am Sonntag gazetesi, 30 Mayıs 2004 tarihli

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 219

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

219

nüshasında, Vatikan’ın büyük bir meblağdan oluşan bir fonu, gizli “Congregation for the Evanjelization of Peoples (İnsanları Evanjelist Yapma Cemaati)”in kullanımına verdiğini yazdı.

Vatikan’ın İslam’ın yayılmasını engelleme raporunu Welt Am Sonntag gazetesi’nde yayınlayan Andreas Englisch, cemaatin öncelikli hedefinin Hz. Muhammed’in insanlığın gözündeki imajını zedelemek yoluyla İslam’ın yayılmasını frenlemek ve insanların İslam dinine gösterdiği ilgiyi azaltmak olduğunu ifade etti. Merkezi Roma’da olan cemaatin ilgi alanının daha çok Hıristiyanlık ile İslam arasındaki hassas noktalarda yoğunlaşmak olduğu belirtilen raporda, cemaatin bu konudaki kötü şöhretine özellikle vurgu yapılıyor. Raporda, cemaatin Hıristiyanlık ve İslamiyet arasındaki gergin noktaları körükleyen tek uluslararası kurum olduğu da kaydediliyor. Müslüman-Hıristiyan Diyalogu Raporda, Hıristiyanlaştırma Cemaati’nin bir- çok hükümetten de sosyal, kültürel ve ekonomik yardım gördüğü belirtilerek, birçok hükümet yetkilisi ve diplomatın cemaatten Katolik inancın yaygınlaşması için ellerinden gelen hiç bir desteği esirgemedikleri ve İslam ile Hıristiyanlığın dünya üzerinde yayılmasını karşılaştıran sosyal, demografik gibi istatistiği bilgileri bu cemaatin kullanımına sundukları vurgulanıyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 220

220

Ali Kuzu

Raporda, Papa’nın İnsanları Hıristiyanlaştırma Cemaati’ne verdiği açık desteğin altı çizilerek, Papa’nın Katolik inancın yeryüzünde yaygınlaştırılması için gereken tüm yeni metot, yol ve yöntemlerin kullanılması yönünde talimatlarının titizlikle uygulandığı belirtildi. Fakir ülkelerdeki Müslümanlara bedava sağlık hizmetleri verilerek Hıristiyanlaştırılması, diğer bölgelerde ise, Hıristiyan-Müslüman diyalogunun desteklenmesi adı altında çalışmalar sürdürülmesi tavsiye edilen raporda, Müslüman ülkelerde yürütülen bu çalışmaların kesinlikle gizli tutulması isteniyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 221

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

221

İSLAM’IN PROTESTANLAŞTIRILMASI

Devam edelim daha neler var; ABD eski başkanlarından Bill Clinton’un danışmanı Eckelman, Fethullah Gülen’i “İslam’ın Martin Lutheri” olarak tanımlıyor. Martin Luther olmak, yani İslamı tahrif ederek, modernleşme-globalleşme tuzağında bozmak... Fethullah Gülen’i en iyi tarif eden kavramlardan birisi belki de budur. Fethullah Gülen’e çok yakın isimlerden, Utah üniversitesi’nde öğretim görevlisi Doç. Dr. Hakan Yavuz’ da aynı tarif içinde son derece önemli bir tespit yapıyor: “Turgut Özal ile başlayan İslam’ın Protestanlaşma süreci siyasetteki muhafazakârlar ve Gülen hareketi ile tamamlanmıştır.” Fethullah Gülen’in, gerek Eckelman gerekse Yavuz’un tarifi ile Türkiye’de öncülüğünü yaptığı “Protestan İslam,” “hermenötik/tarihselci“ anlayışa dayanır. Bu yorumcu anlayışa göre İslam’da hiç bir “kesin” yoktur ve diğer insanları bağlayıcı değildir. Her okuyan bir ayetten ne hüküm çıkarıyorsa gerçek odur ve kimse kimseyi başka bir doğrunun olduğuna zorlayamaz. Amerikalılar temellerini attıkları bu garabete “Light İslam” ya da “liberal İslam” diyorlar. Şu satırlar Light İslam bir başka ifade ile Protestan İslam’ı kurmaya çalışan Fethullah Gülen’e ait.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 222

222

Ali Kuzu

Hoşgörü ve Diyalog iklimi sayfa 156: “Kanaatime göre, tarihi hadiseleri kendi tarihsellikleri içinde ele almalı, yani her hadiseyi kendi şartları ve konumu içinde değerlendirmeli ve bugünkü davranışlarımızda da bugünkü tavırları esas almalıyız” Fethullah Gülen’ın bu cümlelerle önünü açmaya çalıştığı adresin Yahudi ve Hıristiyanlar olduğunu yukarıda aktarmıştık. Gülen, bir taraftan Kuran’ın Yahudi ve Hıristiyanlarla ilgili ayetlerini sabote etmeye çalışıyor, diğer taraftan da İslami liberal bir mantıkla anlamaya ve pazarlamaya gayret ediyor. Yani İslam’ı Protestanlaştırarak, Kur’anın hükümlerini Washington’un-Vatikan’ın taleplerine uygun hale getirme çabası içine giriyor! Hz. Peygamber’i Kelime-i Tevhid’den silen anlayış, Kur’an’ı da tarihin derinliklerinde bırakarak Liberal İslam’ın, bir başka yaklaşımla Hıristiyanlığın önünü açıyor. Impact International dergisi’nde, Afrika üzerine yaptığı araştırmalarıyla tanınan Amerikalı kadın gazeteci-yazar Elizabeth Liagin bakınız Fethullah Gülen’in yarenlik ve itikat birliği ettiği neo-con’ların “Ilımlı İslam”ını nasıl anlatıyor: “ABD liderleri ve Amerikan dış politikasına yön veren toplum mühendislerinin ‘ılımlı İslam’dan söz ederken kastettikleri şey atıl, pasif ve uysal bir İslam portresidir. Yani Amerikan hegomanyasına karşı çıkmayacak, sınırları Batı tarafından çizilmiş, alanı daraltılmış bir İslam...” Liagin, Batının Hıristiyan işgaline ve talanına karşı çıkmayacak İslam’ın “en iyi İslam,” “en liberal İslam” olarak görüldüğünü anlatıyor. Daha doğrusu Neocon-Evanjelistlerin nasıl bir İslam kurguladığını deşifre ediyor. İçi boşaltılmış böyle bir anlayışın İslam’la uzaktan yakından hiç bir ilgisinin olmadığını bir kez daha söylemeye bilmiyoruz hacet var mı? Protestan, light ya da liberal ne derseniz deyin bunların hiçbirisinin İslam’la bağı-bağlantısı yoktur ve de olamaz. Bahsedilen şey bal gibi bir Hıristiyanlık en azından Hıristiyanlığın önünü açmaktır. Ve Fethullah Gülen ‘tarihselci’ bakış açısıyla, bu büyük “İslam Bozgunun” kaldıracı ve Martin Luther’i olarak vazife görüyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 223

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

223

Sahte Dini Liderler Yaratmak Ronald Kessler tarafindan kaleme alınan “CIA Savaşta “adlı bir kitap bugünlerde çok revaçta. Kitap yaptığı ifşaatlar nedeni ile CIA başkanı George Tenet’in istifasına kadar neden olmuş durumda. Eser oldukça ilginç ve çarpıcı şeyler anlatıyor. Örneğin kitap CIA’in, yumuşak dini mesajlar vermeleri ve Amerikan karşıtlığını gidermeleri için etkili bazı sözüm ona İslam sıfatlı dini liderlere para ödediğini ve desteklediğini belgeleriyle ortaya koyuyor. “CIA Savaşta”(The CIA at War), “İslam’da, herhangi bir kişi dini lider olarak adlandırabilir” diyor ve ekliyor: “Bu yüzden CIA kendisine bağlı sahte dini liderler yarattı.” Sanıyoruz ki bu bilgi epeyce düşündürücü. CIA sahte dini liderler üreterek, Amerika’ya karşı çıkmayacak, Amerikan muhibbi kitleler üretiyor! Sahte dini lider’ kavramının altını bir kez daha çizerek şimdi de şu satırlara dikkat kesilelim: “CIA, kendilerini din adamı olarak tanıtan ve Müslüman olmayanlar hakkında yumuşak dini mesajlar verecek görevlileri öne çıkardı...” Şimdi bu çalışmanın, başından itibaren anlattıklarını, dokümanları hatırlayalım ve Kessler’in kitabında ‘sahte din adamı,’ ‘görevli,’ ‘yumuşak dini mesajlar verecek lider’ gibi sıfatlarla anlatılan tüm bilgileri ekleyerek kritik soruyu soralım: “Amerikan sevgisini, buna açılan yol demek olan Hıristiyan-Yahudi aşkını topluma aşılayan, CIA’in desteklediği, yumuşak mesajlar veren, sahte din adamı ve görevli acaba kim olabilir? Her şey, psikolojik savaş taktikleriyle örtülmesine rağmen her şey, aslında son derece apaçık bir ‘çıplak hakikat’ olarak önümüzde durmuyor mu? “ Hıristiyanlar için ‘cennete girecek’ diyen, daha 1. Körfez Savaşı’nda Saddam’ın güç bela attığı birkaç füzeden yaralanan İsrailli çocuklar için sabahlara kadar uyuyamadığını itiraf eden, “İslam dünyası ve Müslüman kavramını” böyle bir coğrafya yok. Kendi doğrularıyla yaşayan insanlar var’ diyerek bir kalemde silip atan, İslam coğrafyasının işgali için bir tek ciddi kelime ederek itiraz

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 224

224

Ali Kuzu

etmek yerine ülkelerini savunan Müslümanları ‘terörist’ olarak nitelendiren, daha da ötesinde tüm bu işleri kotaran ülkenin kucağında yatan “bir Rabbin aciz kuluna” işaret etmiyor mu? “Evet, İslam’ı Protestanlaştırma, siz bunu ‘İslam’ı tüketme gayret ve saldırısı’ olarak okuyabilirsiniz misyonunu üstlenmiş, bir büyük senaryo ile kitleler tarafından kabul görmüş, vazife ve önemine binaen himaye altına alınmış bu isim acaba kim?

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 225

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

225

HEDEF TSK

2003 yılından sonra ABD ve AB çevreleri, her fırsatta Türk Silâhlı Kuvvetleri’ni hedef alıyordu. ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Avrasya işlerinden sorumlu Bakan Yardımcısı Matt Bryza, 2006 yılında, Türkiye’nin, ordunun siyasetteki rolünü sınırlandırması gerektiğini öne sürmüştü. Nitekim 2006 yılında başlatılan çete operasyonlarının TSK’ya yönelik olduğu da netlik kazanmaya başlamıştı. Bu konuyla ilgili eski bir istihbaratçı olan merhum Prof. Dr. Mahir Kaynak, “Ülkemizde günaşırı yeni bir çete yakalanıyor ve bunların hemen hepsi askerlerle ilişkilendiriliyor. Bazı yorumcular 28 Şubat süreciyle günümüz arasında benzerlik kuruyor ve demokrasiye yönelik yeni bir komplodan söz ediyor. Bu analizlerin hiçbirine katılmıyorum ve silâhlı kuvvetlerin tertiplerin bir parçası değil hedefi olduğunu düşünüyorum” diyordu. Kaynak, meseleyi şöyle ortaya koyuyordu: “Türkiye’nin bugünkü manzarası, doğal sürecin bir sonucu değil, başarılı dış operasyonların eseridir. (...) Yeni hedef Silâhlı Kuvvetlerin siyasi etkisini sınırlamak hatta yok etmektir. Bugün yaşadığımız coğrafya askeri operasyonların cereyan edeceği bölgedir ve ordumuzun oynayacağı rol belirleyici olacaktır. Bu şartlar altında ordu ile halk arasındaki güvenin zedelenmesi Türkiye’nin bölgede oynayacağı rolü zora sokabilir hatta engelleyebilir. Olayları, orduyu töhmet altında bırakacak biçimde yorumlayanlar bir karşı hamleye zemin hazırlamaktadır.” Yeniçağ Gazetesi’nden Arslan Bulut’da benzer olayları kastederek hedefin TSK’yı çökertmek olduğunu yazıyordu. Arslan Bulut’un bu görüşüne İşçi Partisi Basın Bürosu Başkanı Hikmet Çiçek de destek mahiyetinde bir mektup yazarak şunları ilave ediyordu:

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 226

226

Ali Kuzu

“Görüşlerinize katılıyorum, TSK ‘bir güç merkezi’nin hedefi durumdadır. Türkiye, Şemdinli olaylarından beri büyük bir tertip içindedir. Şemdinli, Sauna, Küre, Danıştay derken şimdi de kamuoyu ‘Atabey çetesi’ ile karşılaştı. Dikkat edilirse bu olayların tümünde Özel Harekâtçı bir subay ya da emekli subay ‘zanlılar’ arasına yerleştiriliyor. Kuşkusuz son üç-dört ay içinde medyanın yansıttığı olaylarla Özel Kuvvetler Komutanlığı mensupları arasında bir bağlantının kurulması bir tesadüf değil. Sözünü ettiğiniz ‘güç merkezi’nin adını koymak gerekiyor. Bu merkez ABD’dir. Anlaşılıyor ki ABD, Türk Ordusu’na karşı cepheden saldırı taktiğine girişti. Türk Ordusu’nu içten bölme faaliyetinde başarısız olunca, bu kez cepheden saldırıya geçtiler. Amerika için en büyük tehdit olan, hem Kuzey Irak’taki operasyon gücü, hem de iç yıkıcılık ve bölücülüğe karşı Türk Ordusu’nun en vurucu gücüne, ÖKK’ya karşı saldırıyı yoğunlaştırdı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 227

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

4. BÖLÜM Fethullah Gülen ve Paralel Yapı

227

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 228

228

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 229

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

229

FETHULLAH’IN BÜYÜK SIRRI NEDİR?

15 Temmuz 2016 gecesi arkasına aldığı Küresel güçlerle birlikte önce Türk Silahlı Kuvvetlerini zayıflatarak yok etmek ardından da anlaştığı küresel güçlerin yardımıyla Türkiye’yi üçe bölmek amacıyla darbe girişiminde bulunan ve bu hedefine ulaşmak amacıyla Türk halkını acımasızca bombalatan ve kurşunlatan Bölücübaşı Fetö’nun hainliklerini öğrenmeye devam edelim; Öncelikle Teröristbaşı Fethullah Gülen’i tam bir mercek altına alalım. Soyu – sopu kimlerdendir. CIA’nın Küresel Ajanı olabilmesi için neler yapmıştır. Türk Devleti’ne, Türklüğe, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve Türk Halkı ile İslam’a düşmanlığı neden vardır. Haydi, tekmili birden bu satırlarda öğrenelim: Öncelikle; Teröristbaşı Fetö neden bulunduğu yerlerin içinde Van’dan bahsetmez sakladığı sır ne? Van’dan kaçtıktan sonra neden bir daha hiç doğuya gitmemiştir? Sevgili okurlar şimdi bakın. Burada FETÖ terör örgütü liderinin ülkemiz içinde bulunduğu yerlerle ilgili bilgiler var. Başka kaynaklarda da ha farklı ama Van’nın ilçesindeki kuran kursu görevinden hiç bahsetmez…

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 230

230

Ali Kuzu

Açıklıyoruz! “Ermeni olan dedesinin Pasinlerli İbrahim Bey’in hizmetkârlığını yaptığı yıllarda, Rus işgali sırasındaki Ermeni ayaklanması’nda İbrahim Bey ve ailesi Ermeni hizmetkarlarının tasallutuna uğrayınca, İbrahim Bey hizmetkarını ve onun ailesinin bir bölümünü öldürür. Ardından, intihar eder. Olaydan sağ kurtulan Fethullah Gülen’in babası, 18-19 yaşlarındayken, İspir’e gelir ve yerleşir. Fethullah Gülen: Müslüman adı alır ve bir Türk kızı ile evlenir. Gülen’in babasının, ‘Öyle bir evlat yetiştiriyorum ki, bunları kendi dinleri ile vuracak’ dediği de rivayet olunur.” ( E.M.H., 2 Haziran 1999) 1968 yılı itibariyle İzmir Merkez Vaizi, İzmir İmam Hatip ve İlahiyatta Öğrenci Yetiştirme Derneği Kestane pazarı Kuran Kursu öğreticisi görevlerinde bulunmuştur. 1969 Ağustos ayı içinde İzmir Buca’da kendi yönetiminde olan dernek ve Kestane pazarı Kuran Kursu’nda okuyan 100 öğrencinin katılımıyla açılan bir kampta, Kuran okumanın yanı sıra Risale i Nur eğitimi yapmıştır. Aynı yıl içinde Said i Nursi için Isparta’da okutulan mevlide katılmıştır. 1970 de İzmir’de Nurculuk üzerine programlar yapmış, ayrıca toplantılarda eğitici görevini üstlenmiştir. 1971 Ocak ayı içinde, İzmir İmam Hatip ve İlahiyat Öğrenci Yetiştirme Derneği içinde Nurculuk faaliyetleri yürüttüğü gerekçesiyle dernek idare heyetinden çıkarılmıştır. Aynı yıl itibariyle Nurculuk faaliyetlerinden dolayı İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından ifadesi alınarak hakkında dava açılmıştır. Anılan komutanlıkça açılan davası sonucunda vaaz etme yetkisi alınmıştır. 1972 Eylül ayı içinde Erzurum’a gitmiş, anılan ilde Nurcu liderle görüşmüş ve çeşitli Nur toplantılarına katılmıştır. 1973 yılı itibariyle Edremit’e tayin edilmesine karşın, İzmir’de ikamet ederek her hafta cuma günleri Edremit Alemzade Camii’nde vaaz vermiş ve her gelişinde ayrı, ayrı Nur medreselerinde Nur toplantıları düzenlemiştir.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 231

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

231

Aynı yıl itibariyle Edremit Merkez Vaizi görevi sırasında yaz aylarında Edremit civarında açılmış olan ve Nurcu öğrencilerin iştirak ettiği kamplarda Nurculuk faaliyetlerini organize etmiştir. 1974 Eylül ayı içinde Merkez Vaizliği’ne tayin edilmiştir. 1974 1976 yılları arasında yurt çapında çeşitli konularda konferanslar vermiştir. 1976 Temmuz ayı içinde Aydın çevresinde açılması planlanan Nur kampları’nda F. Gülen’in fıkıh dersi vereceği öğrenilmiştir. 1976 Ağustos ayı başında İzmir Bornova ilçesi vaizliğine atanmıştır. Münfesih MSP yanlısı olan Nurculardan Fethullah Gülen, İran’da gerçekleştirilen devrimin Türkiye’de de gerçekleştirilmesini arzulamakta olup, Türkiye’de İslami bir devrim için yurt sathında teşkilatlanmaya önem vermektedir. İzmir Bornova Merkez Vaizi olduğu dönemde vaaz bantlarının yurt sathında dağıtılmasını sağlayarak Nurculuk propagandası yapmıştır. 19.04.1980 de İzmir’de gerçekleştirilen bir Nur toplantısında yaptığı konuşmada; birkaç gün içerisinde “Huruç harekâtı” (Atılım harekâtı) başlatılacağını, bu harekât için hemen, hemen her ilde liderlerin tespit edildiğini, İran’da yapılan İslam harekâtının Türkiye’de de böylece başlamış olacağını” belirtmiştir. 1980 yılında İzmir’de bir Nur toplantısında yaptığı konuşmada; “Huruç harekâtının başarıya ulaşması için bütün yurtta kendi binalarında ve kiralayacakları müsait yerlerde orta ve yükseköğrenim gören öğrenciler için yurt binalarının açılması, yurtlarda eğitilen öğrencilerin meyvelerini vermesi, kendi fikirleri doğrultusunda çeşitli kitap ve dergilerin basımının gerçekleştirilmesi ile özellikle Türkiye’deki öğretmenlerin büyük bir bölümünün kendi yönlerinde faaliyet göstermeleri gerektiğini” ifade etmiştir. 24.06.1980 tarihinde, “Denizli Merkez Akyazılı Köyü Orta ve Yüksek Eğitim Vakfı” Denizli Şubesi’nin açılışında yaptığı konuşmada; “Milletimiz içinde bulunduğu zelil duruma, şeytanın uşakları muallimler ve onların yetiştirdiği inançsız talebeler nedeniyle düşmüştür.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 232

232

Ali Kuzu

Rusya, Müslümanlığın giderek azalması ve komünizmin yayılması amacıyla, Türkiye’ye her yıl yardım göndermektedir. Ahlaksızlık, zina ve anarşi almış yürümüştür” tarzında ifadeler kullanmıştır. Yazıcı Nurcuların lideri olan Fethullah Gülen, Bornova Merkez Camii’nde verdiği vaazlarında, hükümetin icraatlarını eleştirmiştir. 1980 yılında İzmir’de Nurcuların yayın organı “Sızıntı” adlı dergide zaman zaman “MFD” rumuzu ile yazılar yazmıştır. 12.09.1980 tarihinde Ege Ordu ve Sıkıyönetim Komutanlığı’nca kendisini yakalamaya yönelik operasyonu haber alması sonucu, İzmir’den Erzurum’a kaçmıştır. 16.10.1980 tarihinde müstafi addedilmek için Erzurum’dan 20 günlük, daha sonra Kayseri Tıp Fakültesi’nden 45 günlük rapor alıp Bornova Müftülüğü’ne göndermiştir. 1980 Aralık ayında İzmir Bornova Merkez Vaizliği’nden Çanakkale’ye tayinini yaptırmıştır. 1981 Ocak ayı itibarıyla Isparta ili Uluborlu ilçesi’nde bulunan Islah Sitesi’ndeki “İmam Hatip Lisesi Öğrencilerini Koruma ve Yetiştirme Derneği” merkezinde gizlenmiştir. 27.02.1981 tarihinde Eyüp İstanbul Hükümet Tabipliği, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği’nce 20 günlük rapor almıştır. 22.03.1981 tarihinde Çanakkale Müftülüğü Merkez Vaizliği’nden istifa etmiştir. 1981 yılında Ankara’da Nurcu liderlerden “Toprak Diş Kliniği” sahibi Hayrettin Toprak‘ın evinde saklanmıştır. 1982 Mayıs ayında Konya’daki Nurcu liderlerle bir toplantı düzenlemiştir. 7.8.1982 tarihinde Keşan’ın bir köyünde gizlenerek “Molla” ve “Dahhak” takma isimlerini kullanmıştır. Aynı yıl itibariyle Sızıntı grubuna mensup şahıslarca, Mekke’de kiralanan bir dükkânda adı geçenin bantları hac süresince Türk hacılarına satılmıştır. 10.06.1983 tarihinde Menemen Helvacıköy’de Y.İ.E. öğrencisi Yaşar Erdoğdu’nun yanında saklanmıştır. Ege Ordu ve İzmir Antalya illeri Sıkıyönetim Komutanlığı’nın 7 Şubat 1985 tarihli yazısı ile arananlar listesinde yer almıştır.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 233

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

233

18 Mayıs 1985 tarihi itibariyle, kendisini maddi yönden destekleyen zenginlere hitaben İstanbul/Altunizade’de bir konuşma yapmış ve özel okullara maddi yardımda bulunmaları için etkileyici öğütlerde bulunmuştur. 23 Eylül 1985 tarihi itibariyle Çanakkale ili Biga ilçesinde mukim Fethullah Gülen grubuna mensup Nurculardan Sabri Kadıoğlu, Abdülkadim Zellüm adlı yazarın “Hilafet Nasıl Yakıldı” isimli eserini, Nurcular ile Milli Görüş mensuplarına ücretsiz olarak dağıtmıştır. 1 Ekim 1985 tarihi itibariyle; Hizb üt Tahrir mensubu Muhammed Kürdi, parti merkezinden aldığı emir üzerine, İzmir’de tahsilini yaparken, Fethullah Gülen ile bir görüşme yapmış, ancak bu görüşmede müspet bir netice alınamamıştır. Genelkurmay Başkanlığı tarafından çıkarılan 15 Nisan 1985 gün ve 7130 97/85/Sıkıyönetim İstihbarat Hrk. Ş. Ks. sayılı aranan şahıslar kitabının 2. kategori, 15. sayfa ve 588 sırasında arananlar arasında yer almıştır.1987 yılında, İstanbul’daki evinde, imamlarına eğitim vermeye başlamıştır. Yalan söylemeyi adet haline getiren Gülen, Ağustos 1987 ayında ders verdiği öğrencilerine yaptığı konuşmada; “Alparslan Türkeş ile görüştüğünü, Türkeş’ten cemaatini şeriat doğrultusunda yetiştirmesini istediğini, onun da kabul ettiğini” ifade etmiştir. Bu konunun doğru olmadığına dair de sonraki beyanatlarında Türkeş’e; Adnan Menderes’in vebali Türkeş’in boynundadır diye itham ederek göstermiştir... 6 Eylül 1987 günü yapılan seçim yasaklarıyla ilgili referandumda, Turgut Özal’ı desteklemek maksadı ile Nurcuların hayır oyu kullanmalarını sağlamıştır. Şubat 1990 tarihinde Korkut Özal’ın dünürünün İstanbul’daki evinde, “ANAP’ın geleceği ile ilgili” toplantıya katılmıştır. Mart 1990 ayı içerisinde Türkiye’deki İslami faaliyetleri tek bir merkezden koordine etmek amacıyla oluşturulan İslam Şurası içerisinde yer almıştır.1990 yılı içerisinde rahatsızlığı sebebiyle birkaç kez yurtdışına çıkmıştır. Nisan 1992 ayı içerisinde, Azerbaycan’a giderek anılan ülkede TV kurma çalışmalarını başlatmıştır.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 234

234

Ali Kuzu

Aynı tarihte ABD’deki Risale i Nur Enstitüsü’nün çalışmalarını yönlendirmek maksadıyla gizli olarak anılan ülkeye gitmiş, ardından Avustralya’ya geçerek Türk öğrencilerin akademik eğitim gördüğü okul ve kaldıkları yurtları ziyaret etmiştir. Ayrıca kuracağı üniversitelerde ders verdirmek amacıyla söz konusu ülkelerdeki çeşitli profesörlerle de görüşmüştür. 19 Ocak 1994 te Ankara’da kurulan “Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı”nın kurucuları arasında yer almaktadır. 1995 yılı içerisinde ABD, Almanya, İngiltere ve Rusya’nın Türkiye’deki büyükelçileri tarafından ayrı ayrı ziyaret edilmiştir. Ağustos 1995 tarihi itibarıyla basında çıkan devlet yanlısı beyanları nedeniyle İBDA - C örgütünün lideri Salih Mirzabeyoğlu tarafından ölümle tehdit edilmiştir…

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 235

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

235

CIA’NIN KÜRESEL AJANI

Fethullah Gülen’in özellikle ABD-İngiltere eksenli istihbarat çalışmalarının odak noktası olması ile ilgili olarak ifade edilen rapordaki şu açıklama da galiba Gülen’in misyonunu deşifre ediyor: “Fethullahçılar, Türkiye’nin hasmı olan ülkeler için en uygun ve en zengin ajan borsasını oluşturmuşlardır.” Fethullah Gülen’in, “Türkiye’nin hasmı olan ülkeler için en zengin ajan borsasını oluşturması” meselesinin içinin nasıl doldurulduğunu da isterseniz bir başka rapordan izleyelim. 1998 yılında yayınlanan MİT raporu, Gülen’in “derin bağlantıları” ile ilgili en ünlülerden birisidir: “Fethullah Gülen’in CIA’in bölgemizdeki en önemli sivil toplum kuruluşu olduğu, Maliye Bakanlığı müfettişlerinin Fethullah Gülen’in mali kayıtlarını incelemesi, İçişleri ve Dışişleri Bakanlıklarının ilgili kuruluşlarla yapacakları koordine sonucunda çözülecektir.” Raporun söylediğini bir tek cümlede özetleyelim: Fethullah Gülen, CIA’in küresel en önemli temsilcisidir. Takiyye Üstadı Gülen Türkiye’nin ajan borsası, ABD’de yaşıyor. Hayat sürdüğü Pensilvenya’daki çiftlikte, FBI’nın korunması ve imkânları ile CIA’in ‘çok özel’ himayesinde olduğu biliniyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 236

236

Ali Kuzu

Yani Fethullah Gülen görünen o ki ABD’yi mesken tutmuş durumda. Acaba Gülen’i Atlantiğin öte tarafında tutup buraya getirmeyen şey nedir? Gülen kendisine sayfalarını cömertçe açan kartel medyasındaki demeçlerinde bu konuda çelişkili beyanlarda bulundukça milletin kafası iyice karışıyor. Takiyye üstadı Gülen, duruma göre kimi zaman sağlık, kimi zaman sürgün, kimi zaman da şartların elverişsizliği bahanesine sığınıyor. “Ülke koşulları müsait değil” ifadesi denklemi çözmeye yetmiyor. Çünkü Gülen finans kuruluşları ile okulları, basını-televizyonu hatta bakanları-milletvekilleri ile Türkiye’de gerçek anlamda bir iktidardır! Ancak buna rağmen Gülen dönmüyor? Bu koşullar altında Fethullah Gülen’i, CIA’in himayesine alıp, ülkeye dönmekten alıkoyan “derin suç” acaba nedir? Bu sorunun cevabı Anka Ajansı’nın 2003 tarihli haberinde gizli. ABD Dışişleri’nin Raporu:

“Fethullah Gülen’i Devlet Destekledi” başlıklı ve bu güne kadar tekzip edilmeyen haberdeki şu çarpıcı tespit gerçek her şeyi açıklıyor: “Gülen, 1980’lerın ortalarından, 1997’ye kadar devlet tarafından desteklendi” ABD Dışişleri Bakanlığı’nın hazırladığı “2003 Uluslararası Dinsel Özgürlük” raporunun Türkiye bölümünde, Tarikatların 1920’lerden bu yana resmi olarak yasak olduğu ifade ediliyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 237

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

237

Ordu’nun, tarikatları laiklik karşısındaki en zararlı tehditler olarak gördüğü vurgulanırken, tarikatların yaşamaya devam ettiği ve yaygınlaştığına dikkat çekildi. Milli Güvenlik Kurulu’nun, İslami köktencilikle mücadelesinde, tarikatlara karşı daha sıkı önlemler alınmasını istediği belirtilirken, “Bununla birlikte, bazı önde gelen siyasi ve sosyal liderler, tarikatlarla ve diğer İslami topluluklarla bağlantılarına devam ediyor” ifadesi dikkat çekti. Raporun bir diğer ilgi çekici bölümünü ise, halen ABD’de yaşayan Nur tarikatı lideri Fethullah Gülen ile ilgili olan kısım oluşturdu. Raporda, “Gülen, 1980’lerin ortalarından, 1997’ye kadar devlet tarafından desteklendi” denildi. Gülen’in, 2000 yılında Terörle Mücadele Yasası’na dayanarak 5 ile 10 yıl arası hapis cezasıyla karşı karşıya kaldığı belirtilen raporda, Gülen’in, orduya sızma teşebbüsü içinde olduğu iddiasına da yer verildi. Gülen’in 5 yıl içinde bir başka ağır suça karışmaması halinde, davanın düşeceği de anımsatıldı. ABD Raporunda 1997 yılına kadar Türkiye’de derin devletçe kullanılan Gülen’in bu tarihten sonra ABD- İngiltere- İsrail ve Vatikan dörtgeninde duble ajan olarak kullanıldığından bahsedip deşifre edecek değil herhalde. Bu kritik soruya doğrudan cevap olmak üzere, yazılarının bedeli olarak faili meçhul cinayetin kurbanı olan Dr. Hablemitoğlu’nun yayınladığı “Türkiye’deki Etki Ajanı Borsası: Fethullahçılar” isimli istihbarat raporundan bir bölümü aktarıyoruz: “Bizzat kendi yandaşlarının açıklamalarına göre; hoca efendileri yakın zamana kadar Türk devletinin istihbarat örgütlerine ajanlık yapmaktaydı. Bir başka ifade ile gerekli ve önemli bulduğu 2. Sakıncasız bilgileri -sırf gizli ilişkilerin ve amaçlarının örtülmesine yönelik olarak (second cover)-Türk ilgili makamlarına iletmekteydi. CIA ile bağlantının gelişmesinden sonra bu tür enformasyon hizmeti, (double-agent) statüsü içinde bir süre devam etti. CIA bağlantısı, Fethullahçıların ve de Hoca efendilerinin yerinde yani kendi vatanlarında taraf değiştirmesi (defection in place) sonucuna yol açtı. Ta ki bu çarpık ilişkiyi Türk Silahlı Kuvvetleri ve MİT fark edinceye kadar!”

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 238

238

Ali Kuzu

İşte Fethullah Gülen’i Amerikalarda yaşamaya iten gerçek neden bu. Raporun ifadesi ile ‘double ajanlık’ Fethullah Gülen’in Türkiye’ye dönmesinin önündeki en büyük engeldir! Bir gerçek tüm çıplaklığı ile deşifre ediliyor ama raporun anlattıkları bununla sınırlı değil. İşte bir önemli soru daha: CIA, Fethullah Gülen ve teşkilatına acaba nasıl bakıyor? CIA’nın gözünde bu teşkilatın statüsü nedir? Rapordan izleyelim: “CIA nezdinde tüm Fethullahçılar(walk-in) diye tabir edilen bir kategoride tutulmaktadır. Yani kendi ayaklarıyla ve gönüllü olarak ajanlık hizmetine talip olmuşlardır.” Rapora göre hizmet gönüllü gerçekleştiriliyor. Hani en temel ‘kutsalınızı’ Ayet-i Kerime’nin ifadesi ile ‘çok az bir pahaya satma’ durumu… Raporda yer alan çarpıcı notları izlemeye devam edelim. Şu cümlelerde hareketin uluslar arası boyuttaki çeşitliliğine ve hizmet zenginliğine! İşaret ediyor: “Bir yandan ABD ile ilişkileri sürdüren Fethullahçılar, diğer yandan da Vatikan, Fener Rum Patrikhanesi, Musevi Hahambaşı derken, farklı ülkelerin istihbarat servisleri tarafından yönetilen-yönlendirilen bir yapı olarak paylaşılmaktadır” Peki, bu kıymetli hizmetin! İçeriğinde acaba neler yer alıyor? Bu hizmeti esas itibarı ile ‘coğrafyamızın, Batının taleplerine özellikle dini ve insani olarak hazırlanması’ olarak ifade edebiliriz ki bunun bir ayağı da Türk dünyasında icra ediliyor. Fethullah Gülen hareketi Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından, Sovyetlerin boşalttığı alana göz diken ABD-İngiltere imparatorluğuna hizmet etmiştir. Türk dünyası için “Ilımlaştırılmış İslam,” yani “İslam olmaktan çıkmış İslam” formülünü üreten ABD-İngiltere ortaklığı, doğrusu, Fethullah Gülen’den daha iyi bir adres bulamazdı. Türk dünyasında bir anda kurulan Gülen’e bağlı okulların sırrı işte bu ince noktadır! Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit o nedenledir ki, yani bu okulların misyonunu, niçin kurulduğunu, izinleri kimin aldığını, arkasında kimlerin var olduğunu bildiği içindir ki ölesiye savunmuştur! Hatta o günlerde doğan tepkiler üzerine Gülen’in “istiyorsanız Türk Milli Eğitimine devredelim” teklifi de aslında okulların arka-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 239

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

239

sındaki gücü hatırlatma ve “zoru gösterme” amacı taşıyordu. Hablemitoğlu bu tespitlerinde yalnız değildir. 1960’lı yıllardan beri Gülen’nin sır ekibinden olan eski misyon arkadaşı Nurettin Veren yolları ayırdıktan sonra içerden gözlemleri ile yerel ajanlıktan sonra küresel ajanlığa terfi etmenin, derin devletten küresel çete ile iş tutmanın hikayesini anlatıyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 240

240

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 241

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

241

FETHULLAH GÜLEN GİZLİ KARTİNAL Mİ?

Aşağıdaki okuyacağınız yazı Rahmetli gazeteci, yazar Aytunç Altındal’ın Vatikan ve Tapınak Şövalyeleri adlı kitabının 115-116 ve 117.sayfalarında bulunan çok araştırılması ve sonucunun Türk Milletine acil olarak duyurulmasının gerektiğini anlatan bir yazıdır. Bizler Rahmetli Aytunç Altındal gibi yazmıyoruz. O bazı şeyleri biliyor fakat söylemiyordu. Ama biz söylüyoruz. Yazının muhatabı Fethullah Gülen denen gizli Katolik Kardinalidir... Yıllarca Müslüman kılıfında / kılığında gezinip, şehir, şehir, köy, köy hatta ülke, ülke gezerek kendine taraf toplayan bu adamın artık kimliği açıklanmalıdır. 28 Şubat kadife (!!) devriminin baş mimarlarından olan Çevik Bir adlı emekli paşanın dediği gibi ülkede gerçek manada İslami bir din devleti kurmaya çalışmamaktadır. Bu adamın kurmaya çalıştığı devlet Vatikan-ABD-İsrail-AB dörtlüsünün bize sunduğu Ilımlılaştırılmış (!), Ehlileştirilmiş (!), Hıristiyanlık (!) çevresinde birleştirilmeye çalışılan sözde İslami devlettir. ABD’de FBI ajanları tarafından 24 saat boyunca güvenlik içindeki korunan çiftlikte 5000 dolarlık masaj koltuğunda oturup, masonik medyanın paçavraları üzerinden cilalanarak Türk Milletine Halife olarak yutturulmaya çalışılan Fethullah Gülen bir ara dönme sinyalleri veriyordu. Kendisinde hastalık var onun için gelmiyor denilen bu Vatikan şarlatanı derhal İslami kimlikten çıkarılıp Papaz kimliği ile dolaşmalıdır.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 242

242

Ali Kuzu

Döndüğünde trafik sıkışır diye gelmiyor diyen Nurcu tayfa çocukların bile güleceği bu sebeple oyalatılan Türk Milleti artık bu ve benzeri gibi dış mihrakların yerli taşeronlarını bilmesi anlaması ve uyanması gerekmektedir. İslam’dan, Türklükten fersah, fersah uzaktaki bu Vatikan’ın İslam Halifesi’nin bizlere ve genç neslimize zerk edeceği Zehirin telafisi, panzehiri asla, asla, asla bulunmamaktadır. Onun için her daim Türk Milletine; Zaman, Stv, Sızıntı, Aksiyon gibi iletişim araçlarıyla ulaşmaya çalışan bu sözde halifenin yayınları seyredilmemeli, paçavralarına ilanlar verilmeyerek çöküşünü hazırlamalıyız. Türk Milletine kin ve zehir kusması bu şekilde önlenmelidir. İşte Fethullah Gülen’in Gizli Kardinal olduğuna dair ipucu yazısı… Papa’nın Gizli Kardinalleri

16 Nisan 1995’te Papa 2. John Paul, Vatikan St. Peter Meydanı’nı dolduran 200.000 kişilik bir kalabalığa, Paskalya mesajını okudu. Papa ilk kez bu paskalya mesajında siyasal haklar edinmek için silahlı mücadele veren örgütleri bizzat dile getirdi.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 243

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

243

Papa aynen şunları söyledi: “Özellikle Kürtleri, Filistinlileri ve Latin Amerika’daki gurupları siyasal haklar elde etmek için silahlı mücadelede bulunmaya son vermeye çağırıyorum. Toplumda karşılıklı kabule ve saygıya dayalı kullanılabilir (equitable) çözümün tek yolu vardır. Diyalog. Ben onları bir an önce diyalog başlatmaya davet ediyorum.” Bu Papalık çağrısından sonra ilginç gelişmeler oldu. İlkin Belçika’da, sonra da Almanya’da “Diyalog” gurupları oluştu. Hemen ardından 1995 yılının Eylül ayında “Pkk diyalog istiyor” sesleri yükseltilmeye başlandı. Bunları “Türkiye diyalogdan kaçıyor” şeklindeki batı basınının manipüle edilmiş haberleri izledi. Türkiye yeniden insan hakları örgütlerinin boy hedefi haline getirildi. Vatikan’ın ve onun bürokrasisinin Türkiye’deki siyasi gelişmelerle doğrudan ve açıklanmış iradeyle ilgilenişi işte bu 16 Nisan Paskalya konuşmasından sonra hız kazandı. Ne hikmetse bu güne değin “Diyalog” sözcüğünü telaffuz bile edemeyen bazı çevreler “Din” aşkına “Diyalog ve Hoşgörü” toplantıları düzenlemeye başladılar. Papanın ne tür bir diyalog çağrısı yaptığı ise Katolik Kilisesi tarafından yayınlanan resmi belge ve yayınlardan anlaşıldı. Katolik âleminde en ciddi ve en çok izlenen yayın organı olan “The Catholic World Report” (ABD tarafından finanse ediliyor) Mayıs 1995 sayısında Türkiye’yi tek taraflı suçlayan bir haber yayınladı (ss.13-14). Haberde Amerikalı Cumhuriyetçi Senatör John Porter’in “Türkiye’de Kürtlere Jenosist uygulanıyor” şeklindeki demeci verildikten sonra Müslüman Türklerin elindeki Ankara Hükümetinin başta Kürtlere, Aramilere, Ermenilere, Süryanilere ve Rumlara baskı yapmakta olduğu vurgulandı. (Aynı senatör bilindiği üzere ABD de Ermeni soykırımı tezini savunur.) 1998 yılında eşiyle gelerek Türkiye’deki bazı Kürt liderleriyle görüşmüştü. Aynı dergi Haziran 1995 sayısında ise tam altı sayfalık bir yazıyla Türkiye’nin AB’ye girmesini engelleyeceğini duyurdu. Papa’nın diyalog çağrısının böylece kasıtlı bir Anti-Türkiye kampanyasını seslendiren bir “monolog” olduğu da anlaşıldı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 244

244

Ali Kuzu

Rastlantı bu ya 1995’ten bu yana Türkiye’de diyalogla yatıp, hoşgörüyle kalkanlar, ne hikmetse tıpkı Vatikan ağzıyla konuşarak terörist bir örgütle Türkiye Cumhuriyetini “Diyalog ve Hoşgörü” yutturmacısıyla kendi deyimleriyle “Diplomatik” görüşmelerde bulunmak üzere eşit taraflar olarak “Diyalog masasına” oturtmaya uğraştılar. Hala da uğraşıyorlar… Vatikan bu gelişmeleri nasıl değerlendirdi bilinmez. Ama ölmeden evvel Papa 2. Jean Paul sessiz sedasız bir atama yapmıştı. 21 Şubat 1998’de resmiyet kazanarak yürürlüğe giren bu atama olayı ile Kardinaller Koleji’ne (Vatikan’ın Senatosu) 20 yeni Kardinal daha atandı. Böylece bu Papa’nın ölümünden sonra yapılacak olan seçimde oy kullanma hakkına sahip olan Kardinal sayısı 122’ye yükseltildi. (Gerçekte 166 Kardinal var. Bunlardan 80 yaşının üstündekiler oy kullanamıyorlar.). Yeni kardinallerin ikisi de Amerikalıydı. Bunlardan biri Türkiye’deki “Diyalog ve Hoşgörücüleri” yakından tanıyan Chicagolu Francis Kardinal George diğeri de eski Denver Başpiskoposu James Kardinal Satfford’du. Ancak ilginç olan bu değildi. Papa 2. John Paul neredeyse 100 yıldır uygulanmayan bir “Papalık Hakkını” da bu atamalarda kullanmıştı. Vatikan terminolojisinde “in pectore” diye bilinen bu uygulamaya göre Papa 20 Kardinale ek olarak ikide “in pecture” yani Gizli Kardinal atamıştı. Söz konusu sözcük Latince “Kilisenin bağrına bastığı gizli evladı” anlamına gelmektedir. Diğer bir anlatımla “in pecture” ile yıllardır Vatikan’ın, gizli hizmetinde çalışan ve / fakat kendi ülkesinde kimliğini gizleyen başka dine mensup iki kişi şu anda Vatikan’da Kardinal yapılmış bulunuyorlar. Papa’nın özel “audiance – görüşme” yapmasından sonra Kardinalliğe getirmeye uygun gördüğü bu kişilerin kim oldukları şu anda Papa dâhil sadece 7 kişi tarafından biliniyor. Geleneğe göre Papa’nın bu şahısların kimliklerini ölümünden önce açıklaması gerekiyor, yoksa bu kişilerin “in pecture” statüleri kimlikleri açıklanmadan sürecek.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 245

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

245

Yıllardır Vatikan’ın isteklerini yerine getirerek “Gizli Katolik” olarak çalıştıkları ve bizzat Papa’nın dediğine göre gerçek kimliklerinin açıklanması halinde ihanetleri nedeniyle kendi ülkelerinde öldürülebilecekleri ihtimali bulunan bu iki kişi acaba kimdir? Bunlardan birinin Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki bir din adamı olduğu tahmin ediliyor. Diğeri de acaba Orta Doğu’dan Müslüman bir lider, kral ve / veya bir din adamı mıdır? Soğuk savaş yıllarında CIA adına çalıştığı bilinen Papa 2. John Paul’un Vatikan’daki mafyası “Opus Dei” nin Orta Doğu’da hangi liderlerle kol kola ve sermayesiyle iç içe olduğu biliniyor. Bir kaç yıl içinde çok hazin bir aldanışla karşılaşmasınlar diye Orta Doğu’nun Müslümanları bu soruyu kendilerine sorsalar iyi ederler, kanısındayım… Vatikan’ın “Üçüncü bin yılda Asya’yı Hıristiyanlaştıracağız ilk hedef Türkiye’dir” dediği bir ortamda, Papa’nın gizli kardinali acaba kim? Sizce kim olabilir? Size iki ipucu : Papa/ya sunduğu mektupta., Papalık misyonunun bir parçası olarak acizane diyalog misyonuna katkıda bulunmak için görev talep eden ve Papa’ya Vatikan’da ölmeyi arzu ettiğini açıklayan kişi kimdi acaba? Ve Gülen’in göstermelik yargılanıp sayesinde paçayı yırttığı Vatikan’ın Türkiye temsilcisi Maroviç’ın, ‘O şeriatı getirmez çünkü Muhammedun resulullah demeyen de cennetliktir’ dediği için biz onu çok seviyoruz’ diye bağrına basması yeterli delil oluşturmuyor mu? Fethullah Gülen’in duble ajanlığa terfi macerasını içerden tanıklarla, dışardan yürütülen temasların belgeleri ile ortaya koymaya devam edeceğiz.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 246

246

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 247

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

247

TARİHİ MEKTUP

Prof. Dr. Haydar Baş’tan Fethullah Gülen’e Tarihi Mektup “ Fethullah Efendi, … Zat-i âliniz ve hizmet camianızla ilgili olarak kamuoyunda tartışılan, medya yoluyla aleniyet kazanan ve aşağıda bir kısmına temas edeceğim hususlarda, inancımız, yolumuz İslam adına ciddi endişelerim hâsıl olmuştur. Belki de meseleler, intikal ettiği gibi değildir ki öyle olmasını çok temenni ederim fakat değil mi ki hadiseler bir noktaya gelmiştir ve tartışılmaktadır; o halde ciddiyet kazanmıştır. Eğer meseleler saptırılıp, kamuoyuna yanlış izlenim veriliyorsa, basın yoluyla tekzibinin çok isabetli olacağı kanaatindeyim. Yaşadığımız devrin şartlarının zorluğunu ve vahametini kabul etmekle beraber, Müminlerin usul ve metot açısından basiret yürümeleri, ancak Hakk’ın hududunu da korumaları bir zorunluluktur. Mevzuat ve hukuka ters düşmeden, Devlet ve Millet bütünlüğünü koruyarak zira bu Devlet, bu Millet bizimdir. Müsamaha hudutlarını sonuna kadar zorlamalı, fakat asla tavize yaklaşılmamalıdır.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 248

248

Ali Kuzu

Buna hakkımız olmadığı gibi, Hakk’a ancak hak ölçülerin korunması suretiyle hizmet edilebileceği, diğer gayretlerin ise hizmet değil, bir vebal olacağı bilinmelidir. Bu ölçüler içerisinde, bizi endişeye sevk eden hususlara ana hatlarıyla temas edeceğim. I-

Bir müddet evvel basına yansıyan bir beyanatınızda başörtüsüne “teferruat” demişsiniz. Bu söz, İslam’ı tahrif etmeyi meslek edinenler tarafından ele alınarak neredeyse tesettürün lüzumsuzluğuna hükmedildi. Belki maksadınız bu değildi, fakat olaylar sonuçlarıyla ölçüdür.

Çok iyi bilirsiniz ki tesettür, başörtüsü bir vecibedir, farzdır. Ayetlerle sabittir. Ayette başörtüsü, “Hamr” kelimesiyle anlatılır. Bir manası başı, diğer bir manası da göğsü örtmek hakkındadır. …Yine biliriz ki, bir farzı basite almak, helâli haram, haramı helâl kabul etmek, itikadı açıdan pek vahim sonuçlar doğurur. … Neden Allah’ın emirlerini tartışma konusu yapmaya sebep oluyoruz? Bu bir mecburiyet midir? Mecburiyet ise nereden kaynaklanmaktadır? II-

Yine günümüzde Kur’an-ı Kerim’i tahrif planları yapan çevreler ve bunların avukatlığına soyunan İslam muhalifleri var. “Yeniden yapılanma” adı altında İslam’ı, reformcu bir mantıkla tahrife kalkışmaktadırlar.

Sanki Resûlüllah (s.a.v), Kuran-ı Kerim’i anlayamamış da, 14 asır sonra bu hilkat garibeleri anlamış... Bu kadar vahim dalâlet, sapıklık ve tezat içinde yüzenlere, kurduğunuz TV kanalınızda zehirli fikirlerini yayma fırsatı veriyorsunuz. Bundan daha da vahimi, sözünü ettiğimiz şahıs ve şahıslara plaket vermek suretiyle ödüllendiriyorsunuz; bunun adı tolerans, müsamaha oluyor. Böylece hem bu gibiler özendiriliyor, hem de büyük kitleler bu yapılanların meşru olduğu zannına kapılıyor. III- Basında ve kamuoyunda müşahede ettiğimiz daha büyük bir yanlış ise, Hıristiyan din öncüleriyle yakınlıklar kurulması, karşılıklı dostluk mesajları gönderilmesi ve bu yolda birlik-beraberlik, işbirliği, iyi niyet havasının verilmek istenmesidir. Hatta son günlerde çıkan bir haberden takip ettiğimize göre bir iftar sofrasında bir Hıristiyan temsilciye dua ettiriliyor. Temsilci duasında teknik bir şekilde Allah Resûlü’nü tanımadığını ifade ediyor. “Ortak yanımız Allah-u Ekber dir. Allah-u Ekber diyelim” diyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 249

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

249

Şimdi soruyorum; “Muhammed’ür rasûlullah” demeden, gerçek manada Allah-u Ekber demek nasıl mümkün olur? Belli ki bu demagojidir. Bu şahıs, muharref İncil’e dayalı teslis inancını taşıyan ve Kur’anı Kerim’de şirk olduğu ifade edilen Hıristiyanlığı cazip ve meşru göstermek maksadındadır. Güya iki din arasında ortak bir taraf bulunuyor ve bu basın yoluyla kamuoyuna arz ediliyor. Hâlbuki küfür olan Hıristiyanlık ile yegâne hakkın kendisi olan İslam’ın hiçbir ortak yanı yoktur. Küfür ile hak, karanlık ile aydınlık nasıl ortak cihet taşıyabilir? Kaldı ki küfürde olanların duası makbul olmadığı gibi, böyle bir duayı meşru ve faziletli saymak da itikadı açıdan tehlikelidir. Bilindiği gibi itikadı konular son derece büyük bir önemi haizdir. Küçük bir açı farkı, vahim neticeler doğurabilir. … Topluma genişleyerek yansır. Hıristiyanlarla tesis edilmiş gibi görünen samimiyet bağı, muhabbet havası ola ki, gençliğe “Hıristiyan da olunabilir” kanaatini verirse, bu hatanın tamiri mümkün olamaz. Kimse de bu vebali kaldıramaz. Bütün bunlar sizin malumunuzdur. Çok iyi biliniz ki, Allah Resulünü inkâr edenler, “Allah-u Ekber” kelimesinde nasıl samimi olabilirler? Biz Hıristiyan veya diğer din mensuplarıyla görüşülmesin, irtibat kurulmasın demiyoruz. Ancak onlarla olan ilgi ve irtibat, açıkça söylemek şartıyla meşrudur. Yani tebliğ esastır. Nitekim Allah Resulünün o devrin Hıristiyanlarıyla olan görüşme ve münasebetleri, tam bir tebliğ örneği ve hakkın beyanı şeklinde cereyan etmiştir. …Kaldı ki haham ve papazlarla işbirliği ihtiyacı nereden çıkmaktadır? Kimin için, neye ve kime karşı bir ve beraber olunacaktır? Ancak ilhad fikri ve ateizm öldüğüne göre bu taviz, bu tahribat, bu zillet nedendir? Bu tutum insanlara Hıristiyanlığı normal ve meşru kabul etme hissiyatını verir ki, gençliğimiz, teknolojik üstünlüğü elinde tutan Hıristiyan dünyasına, Hıristiyanlık dinine meylederlerse bu vebali kim taşıyabilir?

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 250

250

Ali Kuzu

Nitekim bütün şehirlerimizde ve özellikle İstanbul, İzmir, Ankara, Eskişehir ve Adana gibi vilayetlerde gençlere İncil okutma faaliyetine başlanmıştır. Ve bilmekteyiz ki, asırlardır süren Hıristiyanlaştırma ve misyonerlik faaliyetleri, özellikle günümüzde daha da organizeli ve sinsi bir şekilde hız kazanmıştır. Hâlâ tarihi haçlı taassubunda İstanbul, İzmir ve hatta Anadolu kurtarılmayı bekleyen işgal edilmiş topraklar olarak algılanıyor ve öğretiliyor. İspanya’yı düşünün ki, 800 yıl yaşayan bir İslam medeniyetinden bugün bir iz bile bulamazsınız. Ehli küfrün hesabının ileriye dönük ve intikam dolu olduğunu asla unutmamalıyız. Sekiz asır Endülüs Müslümanlarının yaşadığı İspanya’da bir tek Müslüman bırakılmamış, hepsi katledilmiştir. Hâlbuki İstanbul’un fethinin üstünden 545 yıl geçmiştir. Sırplar, Bosna’da katliam yaparken ‘Hedefimiz İstanbul-Anadolu, hatta Horasan’ diyorlardı; unutmayalım. Haçlı taassubunun doğurduğu kin, tarih boyunca hızından hiçbir şey kaybetmeden yaşatılmaktadır. Son günlerde manevi ve dini değerler üzerinde çıkarılan tartışmalar sebepsiz değildir. Bu, uluslararası organizeli bir güç tarafından planlanmakta, bu hususta yerli uşaklar kullanılmaktadır. İyi bilelim ki hedef, sadece dinimiz değil, devletimiz ve hatta vatanımızdır. Bir baskı ve yılgınlık hali sergilenmesi de anlamlı değildir. Kaldı ki siz, ne bir siyasi lidersiniz, ne de İslam namına seçilmiş bir temsilcisiniz. Her iki halde de böyle badirelere düşmenin anlamı yoktur. Nitekim biz, devlet ve millet kucaklaşmasıyla milli bütünlüğü temine çalışıyor, mevzuat ve hukukun üstünlüğünü hayata geçirmeye gayret ediyoruz…” Prof. Dr. Haydar Baş (Bu Mektup Fethullah Gülen’e Papayı ziyaretinden bir hafta önce yazılmış ve bir heyet tarafından götürülmüştür. Mektup’ta ifade edilen tereddütlere gerek bizatihi veya gerek yayın organlarında maalesef bir cevap alınamamıştır.

Hemen akabinde Papa ziyaret edilerek o meşhur mektup Papa cenaplarına! Takdim edildi ve “Dinler arası Diyalog İçin Papalık Kon-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 251

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

251

seyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz.” ifade edilmiştir. Bu sebeple bu 11-12 Şubat 1998 tarihinde Yeni Mesaj Gazetesi’nde yayınlanmıştır )

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 252

252

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 253

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

253

GÜLEN’İN PAPA’YA YAZDIĞI MEKTUP

Pek muhterem Papa Cenapları, Üç büyük dinin doğum yeri olarak bilinen toprakların dünyayı daha iyi yaşanabilir bir mekân kılma yolundaki kutsal misyonumuzu tam manasıyla bilen halkından size en içten selamları getirdik. Yoğun gündeminizde bize zaman ayırarak sizinle müşerref olmayı bahşettiğiniz için zatıâlilerinize en derin kalbi teşekkürlerimizi sunarız. Papa 6. Paul cenapları tarafından başlatılan ve devam etmekte olan Dinler arası Diyalog İçin Papalık Konseyi (PCID) misyonunun bir parçası olmak üzere burada bulunuyoruz. Bu misyonun tahakkuk edişini görmeyi arzu ediyoruz. En aciz bir şekilde hatta biraz cüretle, bu pek kıymetli hizmetinizi icra etme yolunda en mütevazı yardımlarımızı sunmak için size geldik. Pek muhterem Papa cenapları, İslam yanlış anlaşılan bir din olmuştur ve bunda en çok suçlanacak olan Müslümanlardır. Uygun bir yerdeki vakitli bir gayret bu yanlış anlamanın büyük oranda azalmasına katkı sağlayabilir. Müslüman dünyası, İslam’ın asırlarla ölçülen yanlış algılanmasını silip atacak bir diyalog imkânını bağrına basacaktır.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 254

254

Ali Kuzu

Beşeriyet, çelişen görüşler ortaya koydukları gerekçesiyle, zaman zaman bilim adına dini, din adına da bilimi inkâr etmiştir. Bilginin tamamı Allah’a aittir ve din Allah’tandır. O halde bu ikisi nasıl çelişebilir? İnsanlar arasında anlayışı ve hoşgörüyü artırmaya yönelik dinler arası diyaloğa yönelik ortak gayretlerimiz çok iş görebilir. Kendi memleketimizde şimdiye kadar çeşitli Hıristiyan mezheplerinin liderleriyle diyalog içinde olduk. Bu naçiz gayretlerin boşa çıkmadığını âcizane ifade etmek isteriz. Amacımız bu üç büyük dinin inananları arasında hoşgörü ve anlayış yoluyla bir kardeşlik tesis etmektir. Bizler bir araya gelmek suretiyle sözde medeniyetler çatışmasının gerçekleşmesini görmek isteyen yolunu şaşırmış ve şüpheci kimselere karşı dalgakıranlar gibi, isterseniz bariyerler gibi deyin, karşı durabiliriz. Geçen yıl bazı ünlü uluslararası bilim adamlarının katıldığı medeniyetler arası barış ve diyalog konulu bir sempozyum düzenledik. Bu gayretin başarısından aldığımız teşvikle bu tür etkinlikleri tekrarlamak istiyoruz. Hâlihazırda üç büyük dinin bağlıları arasındaki bağları güçlendirmeye yönelik olarak dinler arası diyalog konusunda Vatikan’ın da temsil edileceğini ümit ettiğimiz bir konferans düzenleme sürecinde bulunuyoruz. İkinci serinin zamanı için Hz. İsa’nın doğumunun 2000. yıldönümü ideal olabilir. Yeni fikirlerimiz varmış iddiasında bulunmuyoruz. Yine müsamahanıza sığınarak, bu misyonun hedeflerine yakından hizmet etmek için üstlenmek istediğimiz birkaç teklifte bulunmayı arzu ediyoruz. Hıristiyanlığın üçüncü bin yılına girişi münasebetiyle yapılacak kutlamalar vesilesiyle Ortadoğu’daki Antakya, Tarsus, Efes ve Kudüs gibi bazı kutsal yerlere müşterek ziyaretleri içeren birçok etkinlikler önermek istiyoruz. Bunu Sayın Cumhurbaşkanımız Demirel’in, cenaplarının ülkemizi ziyaretine ve mezkûr kutsal mekânları göstermeye davetini tekrarlamak için bir fırsat addediyoruz. Anadolu halkı size misafirperverliğini göstermeyi ve şevkle selamlamayı hararetle beklemektedir.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 255

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

255

Filistinli liderlerle diyalog kurmak suretiyle Kudüs’ü birlikte ziyaret etmemize davetiye çıkarabiliriz. Bu ziyaret bu mübarek şehri Hıristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanların, hiçbir kısıtlama, hatta vize dahi olmaksızın serbestçe ziyaret edebileceği uluslararası bir bölge olarak ilan etme gayretlerine yönelik dev bir adım teşkil edebilir. Üç büyük dinden liderlerin işbirliği ile ilki Washington DC’de olmak üzere muhtelif dünya başkentlerinde bir konferanslar serisinin gerçekleştirilmesini teklif ediyoruz. Bir öğrenci değişim programı da çok faydalı olacaktır. İnançlı genç insanların birlikte eğitim görmesi birbirlerine yakınlıklarını artıracaktır. Öğrenci değişim programı çerçevesinde üç büyük dinin babası olduğu ikrar edilen Hazreti İbrahim’in doğum yeri olarak bilinen Urfa şehrindeki Harran’da bir ilahiyat okulu kurulabilir. Bu, ya Harran Üniversitesi’ndeki programların genişletilmesi suretiyle ya da üç dinin ihtiyaçlarını da temin edecek şumullü bir müfredata sahip bağımsız bir üniversite şeklinde gerçekleştirilebilir. Önerilen programlar aşırı büyük işler gibi algılanabilir; ama bunlar erişilmez değildir. Dünyada iki tip insan vardır. Bazıları kendilerini topluma adapte etmeye çalışır. Diğer bazıları ise topluma uymaktansa toplumu kendi değerlerine adapte etmek ister. Toplum bütün ilerlemeleri bu ikinci tip insanlara borçludur. Onları yarattığı için Rabb’e şükürler olsun.

M. Fethullah Gülen / Rabb’in aciz kulu / 9 Şubat 1998

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 256

256

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 257

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

257

İNGİLİZ KÜLTÜRÜNE KATKI ÖDÜLÜ

“Türk dünyasında kurulan okullar senelerdir Türk dünyasını Batıya, ille de ABD ve İngiltere’ye bağlama vazifesi görüyor. ABD’nin gönderdiği ve CIA pasaportu taşıyan 3000 Dolar maaşlı öğretmenlerin kontrolünde bu okullarda, İngilizce eğitimi ve Batı kültürü aşılanıyor. “ Yukarıda bahsettiğimiz raporda ve başka kayıtlarda da yer alan şu bilgi her şeyi, bu okulların kuruluş gerekçesini yeterince izah ediyor: “İngiltere, Fethullahçıları desteklemekle Türk Müslümanları konusunda da söz sahibi olma niyet ve iradesini ortaya koymuştur. Lord Rotherham, Londra’da, Gülen ve teşkilatının bu konuda yaptığı hizmetler nedeniyle yapılan ödül töreninde Fethullahçıların okul sayısını kendi okulları olarak kabul ile övünerek ‘50’den fazla ülkede 500’den fazla okulumuz var’ demiştir.” Raporda yeralan ve Lord Rotherham’ı heyecanlandıran, Fethullah Gülen’e övgüler dizdiren ödül töreninin başlığını da eklemeden geçmeyelim: “İngiltere’ye ve İngiliz kültürüne yapılan katkılardan dolayı üstün hizmet ödülü...” İngiliz kültürüne üstün hizmet nedeniyle verilen nişan ve yapılan takdirler sadece Londra’dan değil, Kazakistan’ın başkenti Almatı’daki İngiliz Büyükelçisi tarafından da bizzat ifade edilmiştir. İşte 1995 Ekim’inde Kazakistan’daki İngiliz elçisinin ağzından sarfedilen övgüler: “Bu okulları açmak suretiyle İngiliz kültürüne yaptığınız hizmetler ve İngiliz kültürünü yaymakta gösterdiğiniz katkılar için İngiliz milletinin minnettarlığını bildiriyor ve teşekkür ediyoruz.”(Yeni Hayat, 1995 Ekim) Raporda Fethullah Gülen-İngiltere bağlantısına yönelik olarak da şu somut ifadeler yer almaktadır: “İngiltere’de okul açan ve Londra’da büyük bir merkez kuran Fethullahçılar, İngiltere’nin dahilde yabancılara yönelik faaliyet gösteren MI5 ve dış istihbarat servisi MI6’nın Uzakdoğu’ya yönelik faaliyet gösteren departmanı (CIFE)

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 258

258

Ali Kuzu

ve Ortadoğu’ya yönelik faaliyet gösteren departmanı (MEIC) ile okullar konusunda ortak faaliyetler yürütmektedirler.”

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 259

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

259

“Biz kışlada namazımızı açıkta kılıyorduk. Fethullah Hoca cemaatindekiler ise gizli. Sonunda hepimizi attılar.”

1971’DE İLK SANIK

Fethullah Gülen’in kamuoyunu şaşkına çeviren gizli konuşma bantları, devlet içine sızan taraftarlarınca şimdiye kadar ustalıkla gizlenen birtakım dosyaları tek tek gün ışığına çıkarılıyor. İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın 19 Ağustos 1971 tarih, 1971 / 42 esas, 1971 / 27 karar sayılı iddianamesi; İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi’nin 20 Eylül 1972 tarih ve 1972 /3 - 36 sayılı hükmüyle Askeri Yargıtay 3. Dairesi’nin 1973 / 146 esas,1973 / 242 sayılı onama kararı, Gülen’in “hakkında takipsizlik kararı verilen bir masum olmadığını” anlatıyor. Anılan belgeler, Gülen’in “TCK’nun 163 1, 2, 3, 36. ve 173. son maddeleriyle yargılanıp hüküm giyen eski bir sabıkalı olduğunu açığa çıkardı. Fethullah Gülen, Hava Hakim binbaşı Nurettin Soyer tarafından hazırlanan iddianamede bir numaralı sanık olarak yer aldı. 54 sanık “Laikliğe aykırı olarak devletin içtimai, iktisadi, siyasi, hukuki temel nizamlarını kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacıyla cemiyet tesis, teşkil, tanzim veya sevk ve idare etmek, böyle cemiyetlere girmek veya girmek için başkasına yol göstermekle” suçlanıyordu. İddianamede Rüştü Şardağ ve Mehmet Oruç’un bilirkişi raporlarıyla bu rapor konusunda Prof. Faruk Erem’in hukuki mütalasına da yer verilmişti. Devletle Çatışma ve Uyum 12 Mart 1971 darbesi’nden sonra İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı tarafından tutuklanan Gülen 12 Eylül 1980’den sonra yine soruşturmaya uğradı, adı arananlar listesinde yer aldı. Hâlbuki o hep devlete itaat içinde olmuştu.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 260

260

Ali Kuzu

Örneğin, 1977’deki Yüksek İmam Enstitüleri boykutunu “İslam’da boykot yoktur” fetvasıyla kırmıştı. Aylık “Sızıntı” dergisindeki başyazılarında 12 Eylül darbesini desteklemekten öte, ona methiyeler düzdü. 1989’da ilk türban eylemlerindeki çarşaflı kadınların çoğunun erkek, geri kalanların da açık saçık kadınlar olduğunu söyledi. En nihayet 28 Şubat sürecinde MGK yanlısı açıklamalar yaptı; türban yasağının sert bir şekilde yeniden uygulanması üzerine cemaate bağlı kız öğrencilerin ve cemaat okullarındaki kadın personelin başlarının açılmasını emretti. Gülen’in devletle ilişkilerinin 12 Eylül’ün hemen ardından düzelme yoluna girdiği, Turgut Özal’ın başbakanlığı dönemindeyse bu sürecin tamamlandığı biliniyor. Ordu ve Dışişleri’nin başlangıçtaki itirazlarına rağmen Gülen cemaatinin yurtdışındaki eğitim faaliyetleri devletin teşvik ve onayıyla gelişti. Türkiye başlangıçta, İran ve Suudi Arabistan’ın kendilerine özgü İslam yorumlarını sokmaya çalıştığı Türk cumhuriyetlerine “laiklik” ihraç etmek istemişti. Bu stratejisinin kısa sürede iflasıyla devreye “ılımlı” olduğu düşünülen cemaatler sokuldu.

Orduyla Hep Sorunlu Gülen, RP’nin 1994 ve 95 seçimlerindeki zaferlerinden ve buna paralel olarak İslamcılığın genel yükselişinden kaygı duyan çevrelerle iyi ilişkiler geliştirdi. “Arap ve Acem İslam’ına karşı Türk İslamı” olarak tanımlanabilecek muğlak bir projeyi ve kendi cemaatini onlara bir nevi panzehir olarak sundu.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 261

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

261

Ancak “Takiye mi yapıyor?” sorusu Gülen’in peşini hiç bırakmadı. Basın mensuplarına yurtdışındaki okullar gezdirildi; cemaatinin yayın organlarında dışarıdan isimlere de yazı yazdırıldı, program yaptırıldı. Değişik vesilelerle düzenlenen ödül törenlerinde bilim adamlarından sanatçılara, parti liderlerinden cumhurbaşkanına kadar ödüller dağıtıldı. Şık otellerdeki toplantılarda değişik dinlerin temsilcileri bir araya getirildi ve nihayet Gülen, Papa’yı ziyaret edip görüştü. Gülen devlet katında belki herkesi bir şekilde ikna etti; ordu hariç. Çünkü 1986 yılında yapılan bir operasyonla cemaatin askeri liselere sızmış olduğunu ortaya çıkaran askerler, bu cemaate yönelik kuşkularından asla vazgeçmediler. Devletin değişik kademelerinin, bu cemaatin kadrolarını ve imkânlarını değişik yer ve zamanlarda kullanılmasına göz yummuş olsalar da kendi içlerindeki bu cemaat yanlılarını ayıklamayı hiç aksatmadılar. Gülen ve cemaatinin serüvenini belki de en iyi ordudan atılma bir Nakşibendi subayın sözleri özetliyor: “Biz kışlada namazımızı açıkta kılıyorduk. Fethullah Hoca cemaatindekiler ise gizli. Sonunda hepimizi attılar.”

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 262

262

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 263

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

263

“Gülen, devleti ele geçirmek için ‘her yol mubahtır’ stratejisini izledi. Emniyet’te istihbarat örgütü kurdu. Karşı çıkanları tasfiye etti.”

İDEOLOJİK DEĞERLENDİRME RAPORU

Teröristbaşı Fethullah Gülen ve grubuyla ilgili 17 Aralık darbe girişimine ışık tutan rapor, dönemin Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral tarafından 1999 yılında kaleme alındı. Yeni Şafak gazetesinin haberine göre, İstihbarat Daire Başkanlığı ve Teftiş Kurulu’na gönderilen ‘İdeolojik Değerlendirme Raporu,’ Gülen örgütünün örgütlenme modeli, hedefleri ve örgütün lideri Fethullah Gülen’in çelişkilerini gözler önüne seriyor. Örgütün ilk kez devlet kayıtlarına girmesini sağlayan raporun ardından Gülen, Türkiye’den ayrıldı. Raporda, Gülen’in alışılmış din adamı profilinden uzak olduğu belirtilerek şu ifadeler kullanılıyor: ‘Din adına farklı söylemleri bulunan, kimi zaman ‘sfenks’ kadar sessiz, kimi zaman Atatürk’ü övmeye gerek duyan; Kimi zaman 8 yıllık eğitime destek verecek kadar reformcu, rejim yandaşı ve aydın bir düşünür, kimi zaman da farklı dinlerin temsilcilerine dünya barışı adına çağrılar yapacak, hatta Papa ile fikir teatisinde bulunabilecek kadar da enternasyonal yanı güçlü biri olarak görüntüler vermektedir. Gerekirse Kişiler Feda Edilir 1999 tarihli değerlendirme raporunda örgüt mensuplarının, ‘baş imam’ Fethullah Gülen’den aldıkları fetvalar doğrultusundaki davranışları ile kendi düşüncelerinin zıttı olanlara karşı ‘hile mübahtır’ yöntemi ile tedbirler geliştirdikleri yazıldı.’ Gülen cemaatinin devlet içindeki yapılanmasının, alışılmış örgütlenme modelinin dışında olduğunun belirtildiği raporda, örgüte göre makamların öncelikli olduğu ve kişilerin ikinci planda kaldığı vurgulanıyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 264

264

Ali Kuzu

Gülen cemaatinin örgütlenme modeli ve hedefleri ilk kez resmi devlet raporlarına şu ifadelerle yansıdı: ‘Kişiler makamlara tercih edilmekte ve gerekirse ya da herhangi bir nedenle güç durumda kalındığında kişiler feda edilerek yerlerine hazır tutulan, kendilerinden olan kişilerin getirilmesi için yoğun çaba sarf edilmektedir. Mümkün olmaması halinde mevcut bürokrat ya da siyasetçilere hoş görünmek suretiyle kendi tabirleriyle ‘Kullanabildiğin sürece ya da sana zarar vermeyecekse istifade et’ taktiği ile yönetim kademelerini kontrol altında tutmaya çalışmaktadırlar.’ İstihbarat Örgütü Kurdu

Fethullah Gülen grubunun sadece dini alanda değil eğitim, basın, ticaret, para piyasası gibi alanlar ile ordu ve polis teşkilatı içinde de yoğun bir örgütlenme çalışması yaptığının vurgulandığı raporda, ‘Bu faaliyetleri ilmi masumiyet kisvesi ile izah etmek mümkün değildir’ ifadeleri kullanılıyor. Işık kışlaları’nda özenle yetiştirilen ışık süvarileri, ağabeyleri tarafından yönlendirilerek bu birimler için açılacak imtihanlara özenle hazırlanarak sızma faaliyetleri içerisine girdikleri alınan bilgilerdendir. Sızmalardan Emniyet teşkilatının en çok İstihbarat, Bilgi İşlem, Personel birimleri hedef yapılmıştır. Gülen grubunun Emniyet teşkilatı ve istihbarat birimlerinde örgütlenmesindeki amaç da rapora yansıdı. Gülen’in, ‘Hasım cepheyi

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 265

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

265

mükemmel işleyen haber alma teşkilatıyla içeriden tanırken öte yandan da hasım cephenin aynı faaliyetleri kendi içimizde sürdürmesine müsaade edilmemeli’ tarzında bir mantaliteye sahip olduğu vurgulandı ve istihbaratı bu nedenle ele geçirmeyi amaçladığı vurgulandı.

1999’da Örgüt Tespiti Gülen grubunun örgüt deyimine uygun bir yapılanmasının oluştuğu kesindir. Ancak, ele geçirmeyi hedeflediği devlet kurumlarından bazıları dikkate alındığında, hedefi topyekun ele geçirme şeklinde ve bu kurumların yöneticilerinin Işık evlerinde yetişen mensupları tarafından işgal edilmesiyle mümkün olacağı gerçeği kendi deyimleri ile itiraf edilmiş bir suç olarak karşımızdadır. İki Medreseden Birden Kovuldu İşte o rapordan önemli tespitler: - 40’lı yılları zemmederek gizli gizli, hem de dört yaşlarındayken annesi tarafından gece yarıları gizli olarak kaldırılarak Kur‘an okuduğundan bahseden Gülen, annesinin gündüzleri de köyün kızlarına, kadınlarına Kur’an öğrettiğini söyleyerek adeta kendi kendisini tekzip ediyor. - Farz olan tesettürü fer’i mesele olarak açıklıyor, sünnet olan sarığı ise nerede ise dinin vazgeçilmez bir öğesi gibi görüyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 266

266

Ali Kuzu

- Fethullah Gülen, Sadi Efendi’nin medresesinden atıldığı gibi, Cemal Efendi’nin Taş Mescidi’nden de kovuluyor. Fethullah Gülen, bu olayı şöyle anlatıyor: ‘Taş Mescide gittim. Oranın imamı da Cemal Efendi. Bu zat aynı zamanda Seyfettin Efendi’nin ikinci bacanağı. Benim medreseye girip çıktığımı görünce, orada kalanlara ‘Bu Ramiz’in oğlu buraya niçin girip çıkıyor. Sakın onu medreseye almayın’ demiş. Oradan da ayrılmak zorundaydım.’ - İki senelik bir dini eğitimden sonra 17 yaşında müftülüğe talip oluyor. Seyit mi Şerif mi?

- Ortaya şecere koymamasına rağmen, hayatta olmayan ana ve babasının ağzından Seyit olduğu izlenimi uyandırmaya çalışıyor. Yani arkasından gelen cemaatine dolaylı yoldan, ‘Ben Seyidim’ mesajı veriyor. Nevval Sevindi’nin 1997 basımı ‘Fethullah Gülen’le New York Sohbeti’ adlı kitabın 23. sayfasında Hoca karşımıza bu sefer Seyit olarak değil Şerif olarak çıkarılmaktadır: ‘Erzurumlu eski bir aileden olan Fethullah Gülen, soyağacı olarak bir yandan Selahattin Eyyubi’ye, diğer yandan Hz. Ali’ye dayanıyor.’ Paralel Devlet Fitnedir - Adil Sönmez’in hazırladığı kitapta Fethullah Gülen’e yöneltilen sorulara verdiği cevaplar da dikkat çekici. Gülen, paralel devlet iddialarına ilişkin şu cevabı veriyor:

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 267

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

267

“Böyle bir teşkilat veya teşkilatlanmanın hayal mahsulü olduğunu söyledim. Çokları da beni devlete çok bağlı olmakla suçluyor. Mevcut devlete alternatif örgüt teşkili bir fitnecilik, bozgunculuk demektir. Böylesi bozgunculuk ve fitneden en çok kaçınan ve istikrarı en fazla müdafaa eden birisi olduğumu, beni uzaktan ve yakından tanıyan herkes bilir.” Takiye Sanatının Dansözlerinden Raporda, örgüte yönelik başlatılan soruşturmanın ardından cemaat mensupları arasında tedirginliğin arttığı ve buna paralel olarak Gülen örgütlenmesinin temel taktiklerinden olan takiye yönteminin uygulanarak tedbirlerin artırıldığı vurgulandı. Aynı raporda ‘Komiser ve komiser yardımcısı rütbesinde bulunan teşkilatımız mensuplarının örgütlenme içerisinde yoğunlukta olduğu yolunda emareler mevcut olup, bu konudaki tespit çalışmamız devam etmektedir’ ifadeleri yer aldı. Saral, raporunda Gülen için dikkat çekici bir niteleme kullanıyor: “Takiye sanatının gelmiş geçmiş en önemli virtüözlerinden biri. “Raporun yazıldığı 1999 yılında, Gülen’in düşüncelerinden yola çıkılarak henüz evrim aşamasında oldukları ve ‘devrim’ aşamasına geçemediklerinin anlaşıldığı ifade ediliyor. Gülen’in Bediüzzaman Said-i Nursi’yi, ‘karşı cephe’ye aksiyoner tavır almamakla suçladığı ve eleştirdiği de raporda belirtilerek, ‘devleti diğer önemli mevkileriyle en üst düzeyde ele geçirmeyi amaçladığı anlaşılmıştır’ denildi. Fethullah Gülen’in, ABD’ye gitmesine neden olan raporda, ‘Fotoğrafını hep kendisi çekti. Toplum görülmesi gerekeni değil, kendisinin göstermek istediğini görmekle yetindi. Bazı siyasiler onun havasından yararlandı’ deniliyor. Her Yol Mübah -

Gülen’e göre toplumun gelir seviyesi düşük ancak zeki ve çalışkan öğrencileri, okullardan özenle seçilerek ışık evlerine gelmeleri sağlanmakta, ‘ağabey’ tabir edilen şahıslarca ders çalıştırılmakta ve telkin yöntemiyle cemaate kazandırılmanın ön hazırlığı yapılmaktadır.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 268

268

-

Ali Kuzu

Gençler belli bir seviyeye geldiklerinde özel okullar ve yurtlarda eğitmek bahanesiyle evlerinden ve ailelerinden koparılarak, tarikat için ihtiyaç duyulan okullara yerleştirilmektedirler. Cemaate kazandırılan bu öğrencilerin gönderildikleri okulların veya kursların, aile ve kendi çevrelerinden uzak olmasına dikkat edilmektedir.

-

‘Esnaf, tüccar ve kazanç seviyesi ne olursa olsun bütün cömertler’e seslenilmek suretiyle cemaatin giderlerini karşılamada bu kesim ikna edilerek ‘silkelenmektedir.’

-

Gülen istenilen güce ulaşıncaya kadar geçici olarak Işık evlerinde kendi yetiştirdiği prototipler ile Müslümanlığı temsil etmeyi elzem görmektedir.

-

Gülen, ülkemizde faaliyet gösteren partilerin birçoğunu kendi etki alanına alabilmek için çaba sarf etmektedir. Cemaatin Hiyerarşik Yapısı

İşte devletin 1999’da hiyerarşik şemasını tespit ettiği Gülen örgütü: -

İstişare Grubu: 7 kişiden oluşur. Başkanlığını Fethullah Gülen yapar.

-

Dünya İmamı: İstişare grubundan biridir. Görevi dünyadaki bölge ve ülke imamlarını atamak, istişare sonucu alınan kararları uygulamaktır.

-

Coğrafi Bölge İmamı: Bir dünya coğrafi bölgesinden sorumlu olan kişidir.

-

Ülke imamı: Bir ülkenin tamamından sorumlu olan kişidir.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 269

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

-

Bölge İmamı: Bir coğrafi bölgeden sorumlu kişidir.

-

İl İmamı: Bir ilin tamamından sorumlu olan kişidir

-

İlçe İmamı: İlçenin tamamından sorumlu olan kişidir

-

Semt İmamı: Semtten sorumlu kişidir

-

Mahalle İmamı: Mahalleden sorumlu olan kişidir

-

Ev İmamı: Evden veya yurttan sorumlu olan kişidir.

-

Serrehberler

-

Belletmenler

-

Öğrenciler ve cemaat mensupları

269

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 270

270

Ali Kuzu

Raporda, örgütün o dönemde emniyetteki yapılanması da isimleriyle yer aldı 1)

Emniyet Amiri Hakan Ö. Personel D. Bşk.

2)

Emniyet Amiri Mehmet T. Personel D. Bşk.

3)

Kom. Yrd. Murat D. Personel D. Bşk.

4)

Kom. Yrd. Bahattin T. Personel D. Bşk.

5)

Kom. Yrd. Hakan T. Personel D. Bşk.

6)

Komiser Adnan Ö. Personel D. Bşk.

7)

Komiser Gaffur Y. Personel D. Bşk.

8)

Komiser Fazlı G. Personel D. Bşk.

9)

Komiser Muzaffer B. Personel D. Bşk.

10) Komiser Cem T. Personel D. Bşk. 11) Başkomiser Ruhi Y. Eğitim D. Bşk. 12) Komiser Yılmaz A. TEM. D. Bşk. 13) Komiser Mehmet A. Personel D. Bşk. 14) Komiser Erkan D. Personel D. Bşk. 15) Komiser Murat K. Personel D. Bşk. 16) Komiser Adem B. Diyarbakır Pol. Okulu 17) Başkomiser Necmettin U. Diyarbakır Pol. Okulu 18) Başkomiser Yesari V. Diyarbakır Pol. Okulu 19) Komiser Gafur Y. Elazığ Pol. Ok. 20) Komiser Erdoğan S. Elazığ Pol. Ok. 21) Komiser Sebahattin P. Elazığ Pol. Ok. 22) Komiser Aydın D. Elazığ Pol. Ok. 23) Komiser Selçuk Ö. Elazığ Pol. Ok. 24) Komiser Adem Y. Elazığ Pol. Ok. 25) Komiser Eyüp D. Elazığ Pol. Ok. 26) Komiser Hüseyin K. Elazığ Pol. Ok.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 271

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

27) Komiser Cihan A. Elazığ Pol. Ok. 28) Komiser Yusuf S. Polis Koleji 29) Komiser İsmail Ö Polis Koleji 30) Komiser Muharrem S. Polis Koleji 31) Başkomiser Oktay K. Polis Akademsi 32) Başkomiser Tahsin P. Polis Akademisi 33) Komiser Gürbüz P. Polis Akademisi 34) Başkomiser Halil S. Adana Polis Okulu 35) Komiser Uğur Ş. Erzurum Polis Okulu 36) Komiser İbrahim A. Erzurum Polis Okulu 37) Komiser Halil A. Erzurum Polis Okulu 38) Komiser Hasan B. Erzurum Polis Okulu 39) Komiser Erdoğan E. Eğitim D. Bşk. 40) Komiser Hasan B. Eğitim D. Bşk. 41) Komiser İbrahim E. İdari ve Mali İş. D. Bşk. 42) Komiser Yrd. Ali A. Personel D. Bşk. 43) Kom. Yrd. Hüseyin G. Personel D. Bşk 45) Komiser Yrd. Ersin T. Personel D. Bşk. 46) Komiser Yrd. Murat Y. Personel D. Bşk 47) Komiser Yrd. Cafer K. Personel D. Bşk. 48) Komiser Yrd. Köksal D. Personel D. Bşk. 49) Komiser Yrd. Yusuf İ. Personel D. Bşk. 50) Komiser Yrd. Hasan A. Personel D. Bşk. 51) Komiser Yrd. Abdurrahman K. Personel D. Bşk. 52) Şube Müdürü Fuat Ö. Personel D. Bşk. 53) Emniyet Amiri Ramazan A. Personel D. Bşk. 54) Başkomiser Uğur A. Personel D. Bşk 55) Komiser Yrd. İsmail O. Personel D. Bşk

271

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 272

272

Ali Kuzu

56) Komiser Sedat P. Personel D. Bşk 57) Başkomiser İsmail U. Personel D. Bşk 58) Komiser Dursun G. Personel D. Bşk 59) Komiser Yrd. Ahmet Y. Personel D. Bşk 60) Komiser Yusuf B. Personel D. Bşk 61) Komiser İhsan Ö. Personel D. Bşk 62) Komiser Ömer Ç. Personel D. Bşk 63) Komiser Yrd. Ömer A. Personel D. Bşk 64) Komiser Erkan D. Personel D. Bşk 65) Komiser Yrd. Hasan A. Personel D. Bşk 66) Komiser Osman Ş. Personel D. Bşk 67) Komiser Tahsin D. Personel D. Bşk 68) Komiser Yrd. Yavuz P. Personel D. Bşk 69) Komiser Yrd. Erdal S. Personel D. Bşk 70) Komiser Yrd. Ersin C. Personel D. Bşk 71) Komiser Yrd. Ferhat G. Personel D. Bşk 72) Komiser Yrd. Rakkas A. Personel D. Bşk 73) Komiser Yrd. Yılmaz A. Personel D. Bşk 74) Komiser Yrd. Kenan B. Personel D. Bşk 75) Komiser Yrd. Eren Ö. Personel D. Bşk 76) Başkomiser Murat Y. Elazığ Polis Okulu 77) Başkomiser Mustafa E. Elazığ Polis Okulu 78) Başkomiser Murat Ş. Elazığ Polis Okulu 79) Emniyet Amiri Erkan G. TEM D.Bşk. 80) Komiser Yrd. Hasan Ş. Kaçakçılık D. Bşk. 81) Polis Memuru Muhsin P. İçişleri Bk. 82) Başkomiser Cengiz Ş. Polis Akademisi

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 273

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

273

PARALELİ ÜRKÜTEN RAPOR

İlk önce İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Savcılığı’nın 19 Ağustos 1971 tarihinde hazırladığı iddianamesinin ile dönemin Ankara Emniyet Müdürü Cevdet Saral tarafından 1999 yılında kaleme alınan ve İstihbarat Daire Başkanlığı ile Teftiş Kurulu’na gönderilen ‘İdeolojik Değerlendirme Raporu’nun ardından Paralel yapıya yönelik operasyonlara temel oluşturması için Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Şube Başkanlığı’nın “Paralel Devlet Yapılanması (PDY) Fethullah Gülen Örgütü” başlığı altında Gülen Cemaatini hedef alan bir rapor hazırladığı ortaya çıktı. Paralel yapı medyasının duyurduğu ve tepki gösterdiği raporda, cemaat tabanlı paralel örgüt detaylı şekilde ele alınıyor. Raporda cemaatin okul, dersane ve iş dünyasındaki faaliyetleri hedef alınırken, Fethullah Gülen de örgüt lideri olarak gösteriliyor.

Küresel Örgüt Suçlaması Haziran 2014 tarihli ve 261 sayılı Gizli ibareli raporda: “Gülen örgütü, bünyesinde bulunan vakıf, okul ve dershaneleri kullanarak ideolojisine bağlı gençlerden oluşan bir taban oluşturmayı, devletin kurumlarına sızarak devletin tüm karar ve uygulama mekanizmalarını kontrol altına almayı; Örgütsel faaliyetleri her türlü değerin üstünde tutarak örgüt ideolojisine hâkim kılmayı, bölgesel ve küresel bağlamda uygulanacak iç ve dış politikalarda belirleyici ana unsur olmayı;

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 274

274

Ali Kuzu

Sadece ülkemizde değil dünyadaki tüm müslümanları yönetmeyi hedefleyerek ruhani liderliğe ulaşmayı amaçlamaktadır” deniliyor. Raporun girişindeki bu cümleyle Gülen ve cemaati küresel bir örgüt olarak konumlandırılıyor. Raporda örgüt olarak tanımlanan Gülen cemaatinin yapılanması, kullandığı iddia edilen taktik ve yöntemler de yer alıyor. Gülen Örgüt Lideri

Raporda cemaatteki yapılanmayı gösterdiği iddia edilen bir de şema bulunuyor. Şemada Gülen örgüt lideri olarak gösteriliyor. Raporda Fethullah Gülen’a ilişkin detaylı bilgiler yer alıyor. Bu arada raporda, 30 Mart yerel seçimler öncesi kamuoyunda tartışmalara neden olan ses kayıtlarının bir bölümüne ilişkin doğrudan cemaat suçlanıyor. Örgütlenme Yapısı Raporda ayrıca cemaatin örgütlenme biçimi 7 katlı bir piramitle anlatılıyor. Gülen, 7 katlı piramitin en üst sırasında yer alırken en alt bölümünde ise cemaate maddi finansman sağlayan, gazete aboneleri ve gönül verenlerden oluşan “halk tabanı” yer alıyor. Tabandan tavana kadar çeşitli özelliklerin yer aldığı piramitte, katmanların bir bölümünün doğrudan Fethullah Gülen tarafından atandığı, isimlerin gizli tutulduğu ve bazı katmanların ise birbirlerini bile tanımadıkları iddia ediliyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 275

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

275

Böyle Rapor Olur muymuş? Rapor ilk kez cemaatin haber sitesi Rotahaber tarafından duyuruldu. Daha sonra diğer cemaat medyasında bu haber yer aldı. Bu kesimin haberlerinde rapora tepki gösterildi. Örneğin paralel yapının merkez yayın organı olduğu ileri sürülen Zaman gazetesi’nde rapor şu şekilde duyuruldu: “Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Şube Başkanlığı’nın raporunda iş dünyasında camiaya yakın isimler ve faaliyetleri ile dershane, okul gibi kurumlar hedef alınıyor. Masum insanlara örgüt yaftası vuruluyor.” deniliyor. Rota Haber’in ulaştığı Haziran 2014 tarihli raporda yazılanlar daha önce ortaya atılan ve 9 yıl yargılaması yapıldıktan sonra Yargıtay tarafından da iftira olduğu onaylanan bildik safsatalardan ibaret. Yandaş medyada yayımlandıktan sonra yalanlanan ve tekzip edilen beyanların yer aldığı skandal raporda, ‘ruhani liderlik’, ‘tüm dün-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 276

276

Ali Kuzu

yayı yönetmek’ gibi saçma tanımlamaların bulunması böyle İstihbarat Raporu mu olur sorusunu akıllara getirdi. Hizmet’e gönül verenlerin yurt dışında açtığı ve Türk bayrağını dalgalandıran eğitim faaliyetlerinden hareketle “küresel örgüt” tanımlamasının yapıldığı skandal rapor, hezeyanın boyutlarını da ortaya koydu.” Raporun cemaatin hala emniyet içinde varlığını korumayı başaran kadroları tarafından cemaat haber sitelerinden Rotahaber’e sızdırıldığı ileri sürülüyor. Raporun internete sızmasıyla birlikte yeni bir tartışma daha başladı. Cemaate yakın sosyal medya hesapları üzerinden, “uydurma iddialarla” hazırlandığı iddia edilen raporun, cemaate yönelik operasyona zemin hazırladığı ileri sürüldü. Buradaki kritik bir noktaya dikkat çekmek gerekiyor. Çok önemli.. Zaman’ın haberinden de belirtildiği gibi rapor aslında yeni sayılmaz. AK Parti’den önceki dönem olan 1999 yılında da benzer bir rapor hazırlanmış. Bu da cemaatin devlet içindeki paralel yapılanmasının AK Parti’den önce de devlet tarafından tehlike olarak algılandığını gösteriyor. Hatırlanacağı gibi o raporun hemen ardından Fethullah Gülen tedavi bahanesiyle ABD’ye gitmişti. Gülen o tarihten beri o ülkede yaşıyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 277

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

277

13 BASAMAKLI ÖRGÜT PİRAMİDİ

Bölücübaşı Fethullah Gülen ve cemaatinin hiyerarşik yapılanması Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün 21 Nisan 1999 tarih ve 2456/99 sayılı “gizli” ve “kişiye özel” raporunda ayrıntılı olarak ortaya konulmuştu. Milliyet’in 21 Haziran 1999 tarihli ve “Onüç basamaklı örgüt piramidi” başlıklı haberinde bu raporu biraz daha açarak şu bilgileri vermiş: Yedi sayfalık “Işık Tarikatı/ Fethullahçılık” adlı rapora göre Fethullahçı örgütlenme hiyerarşik olarak 13 basamaklı bir yapıya sahip. Bu yapının en tepesinde “İstişare Grubu” yer alıyor. Yedi kişiden meydana gelen bu ekibin başkanı Fethullah Gülen. Bu grubun hemen altındaki “Dünya imamı,” İstişare Grubu içinden seçiliyor. “Dünya imamı,” bölge ve ülke imamlarını atamaktan ve istişare sonucu alınan kararların hayata geçirilmesinden sorumlu. Üçüncü basamakta yer alan “Coğrafi bölge İmamı,” dünyanın herhangi bir bölgesinden sorumlu oluyor. Örneğin, Orta Asya imamı ve Doğu Pasifik imamı gibi... “Ülke imamı,” bir ülkenin tamamından sorumlu olan kişiye verilen sıfat. “İngiltere imamı,” “Fransa imamı” ve “Türkiye imamı” unvanlarına sahip olan kişi, bulunduğu ülkedeki Fethullahçı örgütlenmenin her aşamasından sorumlu oluyor. “Ülke imamı”nın hemen altında “bölge imamı” bulunuyor. “Marmara bölge imamı,” “Ege Bölgesi imamı” veya “Doğu Karadeniz imamı,” sorumluluk alanına giren illerdeki faaliyetleri yönetiyor. “İl imamı” ise bir ilin tamamından sorumlu olan Fethullahçı örgüt üyesi için kullanılıyor. Bulunduğu ilde Fethullah cemaatinin idari, mali, eğitim ve örgütlenme çalışmalarını kontrol ediyor. Yukarıdan gelen talimatları, alttaki elemanlara iletiyor, uygulanmasını denetliyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 278

278

Ali Kuzu

Fethullahçılar’ın il teşkilatları, bir nevi “büyükşehir yapılanması” şeklinde. “İl imamı”nın altında yer alan “İlçe imamı” ilçenin tamamından sorumlu bulunuyor. Bunun hemen altında ise “mahalle imamı” görev yapıyor. Bir alt basamakta yer alan “ev imamı” ev toplantılarını düzenliyor. Son üç basamak “serrehberler,” “belletmenler” ve “Öğrenciler ve cemaat mensupları” şeklinde uzanarak yönetim zinciri tamamlanıyor. Fethullahçı örgütlenmenin çalışma yöntemi şöyle gelişiyor: Yeni ilişki kurulan öğrenciler ders çalışmak bahanesiyle evlere davet ediliyor. Öğrencilere ders konularında yardımcı olunuyor. Zamanla öğrencilere ses ve görüntülü kasetler dinletip izletiliyor. Fethullah Gülen’in kitapları okutuluyor. Cemaate kazanılanlara, kendilerinin Türkiye’yi kurtaracak cemaat olduğu anlatılıyor. Burada, birinci ilklerin “Peygamberimiz ve arkadaşları,” ikinci ilklerin “cemaat mensupları” olduğu vurgulanıyor. Öğrencilere ‘Işık Evleri’ Tuzağı Fethullah Gülen cemaati, büyük kentlere okumaya gelip, barınma sorunları ile karşılaşan taşralı öğrencileri “kazanmak” için, özel yurtların yanısıra “ışık evleri” adını verdiği tarikat evlerini kullanıyor. Bu evlerde gençler sistemli olarak “telkin” altında tutuluyorlar. Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği “gizli” raporda yer alan bilgilere göre, “ışık evleri”ni “ebedi bir nur” olarak tanımlayan Fethullah Gülen, “Işık evlerde idrak edilen aydınlık gün ve gecelerin içinde insan adeta bir saadet rüyası yaşar” yorumunu yapıyor. Bu mekânlardaki faaliyetlerin kutsallığını savunan Fethullah Gülen, ışık evleri için, “Mabede giden yolların kapatıldığı bir zaman diliminde, içinde kitapların okunduğu, hakkın müzakere edildiği müstesna mekânlar” tanımlamasını kullanıyor. Öğrenimleri süresince tarikat yurtlarında ve “ışık evleri”nde kalan öğrenciler, mezun olduktan sonra da bağlantılarını koparmıyor. Tarikatla bağlantılarını daha aktif bir biçimde, maddi ve manevi olarak sürdüren öğrencilere bazen tarikat tarafından ev kiralanıyor

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 279

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

279

ve öğrenciler çalışma hayatına atılsalar bile, tarikattan yardım almaya devam ediyor. Kiralanan evlerin elektrik, su gibi faturaları da tarikat tarafından ödeniyor. Gülen’in çeşitli vakıflar aracılığıyla açtırdığı yurtların sayısı 200’ü geçiyor. Yurtların en büyük özelliği karma olmaması. Gülen’in okullarının birçoğunda yurt bulunuyor. Okula kabul edilen öğrenci barınma sorununu da bu yurtlar sayesinde çözümlemiş oluyor. Yurtta kalan ve ayrılan öğrencilerin verdiği bilgilere göre, yurtlarda namaz kılma, belirli televizyon kanallarını izleme, verilen vaazlara katılma şart koşuluyor. Bazı yurtlarda türban zorunluluğu yok, ancak namaz kılmayan ve “sohbetlere” katılmayan öğrencilerle onlardan sorumlu olan “ağabey” ve “abla”lar arasında “tartışmalar” yaşanıyor. İsim vermek istemeyen öğrencilerin anlattığına göre, sohbet toplantılarında Fethullah Gülen’in kasetleri dinletiliyor. Kasetlerde ise, Gülen’in vaazlarının yanı sıra, Atatürk ve laik Cumhuriyet ile ilgili olumsuz görüşler yer alıyor. Telkin Ve Güven Emniyetin Fethullah Gülen hakkında hazırladığı rapora göre, “ışık evleri”nde kalan çocuk ve gençler “telkin” yoluyla tarikat gönüllüsü haline getiriliyor. Çocuklara her türlü sorununda yardım ediliyor ve güvenlerini kazanmaya çalışılıyor. “Işık evleri”ne alınacak 12 - 18 yaş arası çocukları görmeden kabul etmeyen yetkililer, onları buraya titiz bir değerlendirmeyle kabul ediyor. Bu çocuklarla bire bir ilgilenen cemaatin ileri gelenleri, özellikle ortaokul öncesi çocukları kendi saflarına çekmek için uğraşıyorlar. Denetimin eksik olduğu Kur’an kurslarına devam eden ve Devlet Parasız Yatılılık ve Bursluluk Sınavları’nı kazanarak ailelerinden uzakta bir yerde okumaya hak kazanan çocuklar, “ışık evleri”ne yerleştirilmek için önceliğe sahip. “Altın nesil” hedefini gerçekleştirmek isteyen Fethullah Gülen, medrese insanına olan hayranlığını sık sık dile getiriyor. Gülen‘e göre, “ışık evleri”nde eğitim gören insanlar, “medrese insanını aratmayacak nitelikte.”

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 280

280

Ali Kuzu

Tevhid - i Tedrisat Kanunu’nu eleştiren ve bugünkü eğitim sisteminin dejenere olduğundan bahseden Gülen’e göre, “Medrese ne zaman yıkıldıysa millet o zaman yıkılmıştır.” Laik devlet okullarında yetişen öğrencileri “anlamsız nesiller” olarak nitelendiren Gülen, bu kesimi “cehalet”ten kurtarmak için, öğrencileri, kendi okullarında eğitime davet ediyor. Dil devrimine karşı çıkan Fethullah Gülen, imam hatip liselerinin ve ilahiyat fakültelerinin açılmasını, “kendi kültür ve dinamiklerimize dönüş” olarak yorumluyor. Fethullah Usulü Sigortacılık Dost Sigorta’nın MÜSİAD üyesi beş kurucusunu Ankara Emniyet Müdürlüğü’ne ihbar ettikleri iddiasıyla gündeme gelen ve Fethullah cemaatinin kurduğu iddia edilen Işık Sigorta, şimdi de acenteleriyle mahkemelik oldu. Işık Sigorta’nın İskenderun ve Konya acenteleri “kendilerinden silah zoruyla” tahsilât yapıldığı gerekçesiyle şirketi mahkemeye verdi. Bu acenteler, “Işık Sigorta genel merkezinin kendilerinden teminat olarak aldığı açık çeklerin üzerine, borçlarının üzerinde rakam yazdığını ve bu rakamları da zorla tahsil etmek istediğini” iddia ettiler. Işık Sigorta Yönetim Kurulu Başkanı İhsan Kalkavan da şirketin 400 acentesi bulunduğunu, bunlar arasında sorun çıkabileceğini söyledi. Kalkavan, bazı acentelerin “poliçeleri ödemek istemediğini” savunarak, bu acentelerin hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. Işık Sigorta’nın eski Konya acentesi Fatih Aylak, “karşılıksız bir çekin bedelini hakaret, tehdit ve sair hukuka aykırı yollarla tahsil etmek” iddiasıyla Işık Sigorta İzmir Bölge Müdürü Ahmet Talu, Işık Sigorta Genel Müdürü Ahmet Başarı, Işık Sigorta Genel Müdür Yardımcıları Alaaddin Pekmezci, Ali İstanbullu ve Hüsamettin Doğramacı‘yı mahkemeye verdi. Işık Sigorta’nın İskenderun acentesi Bestami Kılıç da şirketi mahkemeye verdiğini söyleyerek, “Manevi tazminat davası açtım. Hakkımızda ilan verdiler. Benim bu şirkete borcum varsa bunu ispat yoluna gitsinler” dedi.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 281

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

281

Poliçe karşılıklarının ödenmediği için müşterilerine ödeme yapamadığını anlatan Kılıç, “Universal Sigorta ile anlaşma yaptım. Işık Sigorta yetkilileri manevi baskı yaptılar. Fethullah Cemaati’nden oldukları için bunu kullandılar. Işık Sigorta Genel Müdür Yardımcısı Alaaddin Pekmezci ticari hayatımı bitireceğini söyleyerek beni tehdit etti” diye konuştu. İddialar arasında Işık Sigorta’nın Bandırma ve Gaziantep’te de mağdur bıraktığı acenteler bulunduğu, onların da cemaat baskısıyla susturulduğu bulunuyor. Hocanın Okulları

Yaklaşık bir sene önce Fethullah Gülen’in yurdunda kalan ve ayrılan öğrenciler “Hocanın okulları” adında bir kitap hazırlamış ve olay gazetelere “Yurtların iç yüzü” manşetleriyle yansımıştı. Anılarını anlatan öğrenciler İsmail Özdemir ve Serhat Özkan, Gülen’i anlatırlarken, “Amacı, okulları sayesinde Türkiye’de ve çevre ülkelerde bir yönetici sınıfı oluşturmak” nitelemesini yapmışlar ve açıklamaları Gülen’in taraftarı olan kesim tarafından büyük tepki görmüştü. O zaman bir basın toplantısı düzenleyen gençler, “Bizim durumumuzda olan pek çok genç var ve kötü durumdalar. Daha çok çocuğun yaşamı kararmasın diye birilerinin çıkıp bu gerçekleri anlatması gerekiyordu” açıklamasını yapmışlardı. Yanlış Yapanı Aforoz Ediyor Fethullah cemaati adeta bir zincirin halkaları gibi. Bu zincirde ‘yanlış yapan’ bizzat Gülen tarafından cezalandırılıyor ve ‘aforoz’ ediliyor Fethullah Gülen Cemaati, “cemaat menfaatlerine aykırı dav-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 282

282

Ali Kuzu

ranan mensuplarını” çeşitli yöntemlerle cezalandırarak topluluk dışına atıyor. Cemaat, bu üyeleri ilk aşamada “şefkat tokadı” denilen bir yöntemle sözlü olarak uyarıyor. Eğer bu uyarıdan hiçbir sonuç alınmazsa, Hz. Muhammed döneminde uygulanan “Kat - ı irtibat”a, yani tüm ilişkinin kesilmesi anlamına gelen bir tür “aforoz” yöntemine baş vurarak dışlıyor. Bu dışlama resmi veya sözlü olarak cemaat yönetimi tarafından gerçekleştirilirken, sosyal bir yaptırım niteliği taşıyor. Kat - ı irtibat müessesinde cemaat menfaatine aykırı ister büyük ister küçük olsun her hareket bu şekilde cezalandırılıyor. Sözlü nitelikteki dışlamada, durum cemaat üyelerine bildiriliyor. Cemaat üyeleri, dışlanan kişiyle tüm maddi ve manevi bağlantısını kesiyor. Cemaate yakın kaynaklar, resmi nitelikteki dışlamada gazete ilanı yönteminin kullanıldığını ve bunun için Zaman Gazetesi’ne başvurulduğunu belirtiyorlar. Bu ilanlarda “adı geçen kişinin, cemaatle hiçbir ilişkisinin bulunmadığı” duyuruluyor. Dışlanan üye, tüm çevresini cemaat üyeleri oluşturduğu için yalnız kalıyor ve bir daha ne maddi ne de manevi destek göremiyor. Kaynaklar, Gülen tarafından verilen her talimatın “uhrevi” yani Tanrı katından gelen talimatlar olarak kabul edildiğini belirtiyor. Bu arada Gülen’in herhangi bir anlaşmazlık ve aykırı fikirleri önlemek amacıyla, cemaatte stratejik noktalarda bulunan üyelerinin telefonlarını dinlettiği de iddia ediliyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 283

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

283

ŞEYTAN ÜÇGENİ

Askeri vesayetin kaldırılmasından sonra kendi vesayetini kurmaya kalkışan paralel yapının gizli yönetim piramidi deşifre oldu. Fethullah Hoca Arşı dışında 7 katmandan oluşan paralel örgütün 5’inci katmanına kadar yükselen ve karanlık yapıya 25 yıl hizmet veren Dicle Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Keleş, Fethullah Gülen Cemaati’nin bilinmeyenlerini tüm çıplaklığıyla anlattı. Gülen yapılanmasının 25 yıllık tanığı Prof. Dr. Ahmet Keleş, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde verdiği ifadede, paralel yapının piramidini çıkardı. İşte Prof. Dr. Keleş’in kendi çizimleriyle tek tek ortaya koyduğu paralel örgütün şeytan üçgeniyle ilgili çarpıcı şu detayları açıklıyor; Piramidin en üstü Fethullah Gülen katı. Üst akıl diye tanımladığımız, dünya akıllarının da müdahil olduğu yer. Buradaki üst akıl, dünyayı dizayn eden yukarıdaki aklın koordine olmuş halinden oluşuyor. Zemin katta halk var. Taban, yukarıya maddi finansman sağlıyor. Fakat tek kaynak burası değil. (Çocuklarını dershaneye vermeyecekler, okullardan alacaklar, gazeteye abone olmayacaklar ve dolayısıyla cemaat çökecek) diye düşünmeyin. Çünkü yapı, varlığını sadece bu katın üzerine inşa etmemiş.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 284

284

Ali Kuzu

5. katta bulunduğum sürede çok bir şey dikkatimi çekti. Emniyetten arkadaşlar, üst düzey yetkililerin yaptığı görüşmeler ve toplantılara ait kayıtlar ile kararnameleri anında özel faksla gönderirlerdi. Daha cumhurbaşkanına bile gitmeden Gülen bunları faks şeklinde alıp okurdu. Gülen’in Özel Kasası Var

Gülen’in çok önemli bir kasası var. Her yere taşıdığı bu kasada nakit para, çok önemli gizli bilgiler ve paraya çevirebileceği tahviller var. Paranın da üç beş milyar dolar gibi büyük bir meblağ olduğunu biliyorum. Bu para yanında olmadan hiçbir gün geçirmezdi. Yukarı tırmanmanın tek yolu evler. Dolayısıyla öğrenciler evlere geçerken kendilerine verilen güven dereceleri ile yükselir. Görev hiyerarşisi ise şöyle: ev, semt, bölge abiliği, ilçe, il, bölge imamlığı, müfettişlik. İl ve bölge imamları ile müfettişlerin olduğu 5. kat meclistir. Ayda bir bu meclis toplanır. Toplantılar 3 gün sürer. Burası resmi/gayri resmi bütün çalışmaların ve hizmetin konuşulduğu yerdir 5. kat üyesinin aşağıda olan her şeyden haberi vardır. Burada gündem oluşur. Gülen gelir ve oturur. Cevaplar ve emirler/direktifler/ kararlar verir. Buradaki alınan emirler hiyerarşik bir düzende aşağıya kadar iner. Herkes kendisine bağlı olanlara söyler. Okullar, hastaneler ve medyadan sorumlu imamlar da 5. kata gelir.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 285

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

285

Vali Konforu 5. katta bulunduğumuz dönemde konforumuz validen kötü değildi. Şoförlüğümüzü işadamları yapardı. Devlet benzeri bir disiplinle toplantı yapılırdı. Tehlikeli operasyonları 6. kat yürütürdü. Yani fetih hareketini gerçekleştirilme amacına dair yönetim Gülen ve 6. kat. Burada kimlerin olduğunu sadece Gülen bilir. Askeriye ve yargı içinde kimin sorumlu olduğunu da sadece o bilir. 6. kat düzenli olarak bir araya gelmez. Çok heterojendir. Birbirinden farklı iki kişi 6. kat üyesi olup birbirlerini tanımayabilir. Buradan ayrılma olmaz, ayrılamazsınız. Gülen’in yanında Barbaros, mollaların başında duran mollaları İdare eden İsmail Büyükçelebi vardı. Soyadını hatırlayamadığım Cevdet (Uzun İmam) halen Amerika’da Gülen’in özel kalem müdürüdür. İstanbul İmamı zannedilen Ahmet Kara yapının tüm finansmanından sorumlu maliye bakanıdır. Yapı sağlık ve ticari alandaki çok güçlü. Memurlardan maaşın en az yüzde 10’u himmet olarak alınır. Bir de çek/senetler var. Bu çek/senetler inşaat ve diğer işlerde kullanılırdı. Resmi girdi çıktılar Bank Asya üzerinden. Bütün güç Gülen’in elinde mi yoksa İsrail’in veya başka bir ülkenin etkisi var mı? - Piramitte üst akıl, Gülen’le birlikte hareket eder. Üst akıl Türkiye’deki uzantılarına bir strateji verir. Vitrindeki İsimler Prof. Dr. Ahmet Keleş aHaber’de yayımlanan Kadraj programı’nda örgüt yapısını anlattı. 5. kattakiler tanınanlar ve sayıları 250’yi geçmez. Bu kat çözülürse Gülen ve 6. katın diğer katlarla irtibatı kopar. 5. katta İlhan İşbilen, İdris Bal var. Hakan Şükür ise vitrinden bir isim. Herhangi bir kademede değil. Mustafa Sarıgül de vitrinde. Partilerle temas sağlayan şahısları MHP ve CHP dahi bilmiyor. Bunları yönlendiren kişi Şerif Ali. Şerif Ali bunlarla konuşurken Gülen adına konuşur. Şerif Ali gitmezse Mustafa Özcan onun selamı ile gidebilir.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 286

286

Ali Kuzu

Süleyman Uysal memurların imamı. Gülen’le direkt görüşür. Ali Çelik, finansın başına gelir. Cemaatin medya sorumluları Naci Tosun, Ekrem Dumanlı ve Mustafa Yeşil. Okullar sorumlusu Said Cansu. Dış Pikeler koordinatörleri: Bahaddin Karataş, Nejdet Başaran, Harun Tokak. Fethullah Arşı 7-

Sadece Fethullah Gülen’in bildiği kurmay tabaka. Atamaları direkt olarak Gülen yapar.

6-

Hizmetin en has tabakası. Fethullah Gülen ile aşağıdaki tabakadakilerin irtibatını sağlar. Görev değişiklikleri, azillere bakar. Direkt Fethullah Gülen atar.

5-

Üst düzey gizlilik gerektirir. Devletteki yapılanmayı organize eden ve yürüten tabaka. Bu tabakadakiler birbirlerini çok az tanır. Direkt Fethullah Gülen atar. (Keleş, bu tabakada görev yaptığını belirtti.)

4-

Bağlılık ve itaatte dereceye girenlerin yükseldiği teftiş-kontrol tabakası. Hizmeti denetler.

3-

Gayriresmi faaliyetlerde görev alanlar: Ev ağabeyleri, semt, belde-şehir ve bölge sorumluları (kaymakam-vali) statüsünde olanlar. Müfettişler. İrşad ekipleri. İdeolojik örgütlenmeyi sağlar.

2-

Okul, dershane, yurt, banka, gazete, vakıf ve resmi kurumlarda görevli olanlar. En sadık grup.

1-

Halk tabanı: Cemaate gönül ve iman bağı ile bağlı olanlar. Fiili ve maddi destek sağlayan müntesipler.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 287

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

287

KAÇANIN HOCASI AĞLAMAZ!

Türkiye’deki örgütünü imamları aracılığıyla yöneten ve ‘aşüfteli’ telefon görüşmeleriyle son durumu gece yarısı bile olsa haber alan Pensilvanya’daki bölücübaşı Fethullah Gülen’in liderliğini yaptığı FETÖ terör örgütü ve Paralel Devlet Yapılanması’nın (PDY) kritik görevlerdeki 32 imamının, dünyanın çeşitli ülkelerine kaçtığı ortaya çıktı. FETÖ’cü imamlar, ABD’den Tayland’a, Almanya’dan Güney Afrika Cumhuriyeti’ne kadar değişik ülkelere firar etti. Kaçak imamlardan 9’u Paralel Yapı’nın illegal örgütlenmesine mensup. Bir başka deyişle Gülen Örgütü’nde ‘mahrem hizmetler’ adı verilen sınıfta görev yapan emniyet, istihbarat ve ordu imamlarından oluşan yer altı yapılanmasının üyeleri… Firari isimlerden en meşhuru ise, 16 Aralık 2013’te Zaman gazetesine girerken görüntülenen Kozanlı Ömer kod adlı Emniyet İmamı Osman Hilmi Özdil. Özdil, kayıtlara göre 5 Şubat 2014’te yurtdışına çıktı. En son bulunduğu ülke ise Tayland olarak görünüyor. MİT İmamı Güney Afrika’da

Hakkında yakalama kararı çıkarılan Sinan kod adlı Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) İmamı Murat Karabulut ise 4 Şubat 2014’te yurtdışına kaçtı. Karabulut’un son olarak bulunduğu ülke Güney Afrika Cumhuriyeti.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 288

288

Ali Kuzu

Yargı imamı Ahmet Can ise 21 Şubat 2014’te Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) gitti. Paralel Yapı’nın İllegal Örgütlenmesi’ne mensup diğer firari isimler de şunlar: Süleyman Uysal: Alevilerden sorumlu imam (Aynı zamanda polis memurları imamı) 9 Ağustos 2014’te yurtdışına çıktı. ABD’de görünüyor. Nadir Ürkmeztürk: Finansal Kamu Kurumlarından Sorumlu İmam. 31 Mart 2015’te çıktı. Son bilgilere göre Hong Kong’da. Ahmet Şahinalp: Elazığ’da polislere yönelik fişlemelerin bulunduğu çantayı camide unutan imam. 17 Aralık 2013’te Almanya’ya gitti. Mehmet Hanefi Sözen: KPSS soruşturmasında aranan imam. 29 Kasım 2014’te yurtdışına çıktı. Son bilgilere göre Tayland’da. Abdüllatif Tapkan: Paralel Yapı’nın illegal kanadından. Özdil’den sonraki Emniyet İmamı. 11 Ekim 2014’te yurtdışına çıktı. En son Fransa’daydı. İllegal örgütlenmedeki firari isimlerden biri de GATA İmamı Orhan kod adlı Rıdvan Akovalı. Akovalı 7 Ağustos 2014’te Almanya’ya gitti. Kaçan isimler içinde en çarpıcı isimse 2014’te Tayland’a giden Kozanlı Ömer kod adlı Emniyet İmamı Osman Hilmi Özdil Paralel Yapı’nın aynı zamanda illegal örgütlenmesini yöneten kişi Fatih Üniversitesi eski Mütevelli Heyeti Başkanı Türkiye İmamı Mustafa Özcan ise 7 Ocak 2014’te yurtdışına kaçtı. Özcan son olarak Kazakistan’da idi. Naci Tosun 6 Şubat 2014’te Güney Afrika Cumhuriyeti’ne, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Başkanı Mustafa Yeşil ise 29 Nisan 2015’te Almanya’ya gitti. Paralel Yapı üyesi olan İsmet Aksoy 22 Ekim 2014’te, Barbaros Kocakurt da 7 Ağustos 2014’te ABD’ye uçtu. İrfan Yılmaz 1 Eylül 2015’te İspanya’ya, Sadık Kesmeci ise 7 Mayıs 2015’te İngiltere’ye gitti.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 289

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

289

Paralel Yapı’nın bölge imamları da dünyanın çeşitli ülkelerine kaçtılar. Ege Bölgesi İmamı Bekir Baz 3 Eylül 2014’te ABD’ye, Bursa Bölgesi İmamı Cansun Sarıyıldız 22 Kasım 2014’te Belçika’ya, Kayseri Bölgesi İmamı Sıtkı Baş 4 Nisan 2015’te Gürcistan’a, İstanbul İmamı Ahmet Kirmiç 8 Ağustos 2015’te Sırbistan’a, Ankara İmamı Cemil Koca 4 Aralık 2014’te ABD’ye, İstanbul eski İmamı Ahmet Kara 28 Eylül 2012’de ABD’ye, Ankara Yenimahalle İlçe İmamı Oğuz Umucu 3 Eylül 2015’te ABD’ye gitmiş görünüyor. Almanya’yı tercih eden diğer isimlerse 17 Aralık darbe girişimi savcıları Zekeriya Öz ve Celal Kara. 2’si de 10 Ağustos 2015’te Almanya’ya kaçıp siyasi sığınma talebinde bulundu. Ergenekon soruşturmasında gizli tanıklık da yapan eski İliç Savcısı Bayram Bozkurt ise (İsmini Hakan Aslan olarak değiştirdi) 15 Aralık 2013’te ABD’ye gitti. Paralel Yapı’nın yurtdışına giden medya üyelerinden Tuncay Opçin 28 Mart 2015’te, Adem Yavuz Arslan da 6 Haziran 2014’te ABD’ye gitti. Emre Uslu 1 Mart 2014’te önce Belçika’ya, sonra ABD’ye giderken Önder Aytaç da 17 Kasım 2014’te İngiltere’ye gitti. Aytaç sonradan Nijerya’ya geçti. Örgütün finans yapılanmasındaki firari isimlerden en önemlisi ise Koza İpek Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Akın İpek. İpek 30 Ağustos 2015’te hakkında yakalama kararı çıkmadan hemen önce İngiltere’ye kaçtı. Finans ayağındaki bir diğer firari isim ise Bank Asya Yönetim Kurulu Başkanı Ali Çelik. Çelik de aynı şekilde Akın İpek’ten 5 gün önce 25 Ağustos 2015’te İngiltere’ye firar etti. Başta Fethullah Gülen olmak üzere Paralel Yapı’nın yurtdışındaki yöneticilerinden bazıları çeşitli davalarda sanık, bir kısmı da hakkında yakalama kararı alınmadan önce yurtdışına firar etmiş isimler.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 290

290

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 291

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

5. BÖLÜM Hedefteki ÖKK, PÖH, JÖH, MİT

291

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 292

292

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 293

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

293

POLİS ÖZEL HAREKAT

Polis Özel Harekât Dairesi Başkanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün; banka soygunu ve terör eylemlerine müdahale, rehine kurtarma gibi olağanüstü durumlar ve baskınlar için özel taktik ve silahlar kullanan bir özel kuvvet birimidir. 1983 yılında kurulmuştur. Timler genel olarak terörle mücadele alanında yoğunlaşmış ve hemen hemen her şartta operasyon yapabilmektedir. Özel harekât polisleri, emniyet teşkilatı içinde farklı birimlerde çalışan polis memurları ve PMYO öğrencileri arasından gönüllülük esasına bağlı olarak seçilir ve yetiştirilirler. Balıkesir ve Ankara-Gölbaşı’ndaki eğitim birimlerinden başarıyla mezun olan özel harekat polisleri genellikle Doğu ve Güneydoğu’daki terör bölgelerinde görev alırlar. İçişleri Bakanlığının onayı ile 22.03.1983 tarihinde Asayiş Dairesi Başkanlığı bünyesinde merkezde “Özel Harekât Şube Müdürlüğü”

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 294

294

Ali Kuzu

ve Ankara, İstanbul, İzmir illerinde ise Emniyet Müdürüne doğrudan bağlı olarak “Özel Harekât Grup Amirlikleri” şeklinde teşkilatlandırılmıştır. Günün değişen ve gelişen şartları neticesinde 13.03.1987 yılında Asayiş Dairesi Başkanlığı bünyesinden alınarak 23.02.1988 tarihinde Terörle Mücadele ve Harekât Dairesi Başkanlığı bünyesinde “Özel Harekât Şube Müdürlüğü” olarak 1993 yılına kadar faaliyet göstermiştir. Özellikle bölücü terör olaylarının artması nedeniyle 13.07.1993 yılında Özel Harekât Dairesi Başkanlığı kurulmuş, içinde İzmir İlinin de bulunduğu 48 il Özel Harekât Şube Müdürlükleri, Özel Harekât Dairesine bağlanmıştır. Özel harekât birimine alınacak personel; teşkilatta çalışmakta olan gönüllü polis memuru veya komiser sınıfından, kıdeme müessir ceza ve olumsuz sicil almamış, müracaat tarihinde polis memurları için 28, komiser sınıfı için 31 yaşından büyük olmayan, spor ve bedeni geliştirme çalışmalarına yatkın olan, fiziki güce, soğukkanlılığa, hızlı

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 295

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

295

reaksiyona sahip, azimli, dayanıklı olanlar içinden yapılan mülakatta başarılı olanlar özel harekât kursuna alınır. Bu kursu başarı ile bitiren personel özel harekât branşlı olarak kadrolara atanır. Bordo Bereliler? Ordudaki çoğu askerin hayalidir Bordo Bereli olmak. Ama bu iş her babayiğidin altından kalkabileceği bir iş değildir. Bordo Bereliler çoluğunu çocuğunu, anasını babasını yok sayabilir. Bordo Bereli bildiğiniz askerlere benzemez. Tabiri yerindeyse yanında ailesini kesseler umursamazlar. O askerlerin eğitiminde duygusallık diye bir şey yoktur. Komutanları vurun beni dese 2. emri beklemeden vururlar. Askeri literatürde Özel Kuvvetler Komutanlığı olarak bilinen Bordo Bereliler, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin gözbebeği ve gurur kaynağı olan özel harekât uzmanı birliklerdir. TSK’da görev yapan subay ve astsubaylardan gönüllülük esasına göre seçilen bu askerler, yurtiçi ve yurtdışı olmak üzere 3-3,5 yıllık bir eğitimden geçerler. Aldıkları eğitime normal bir erbaşın dayanması olanaksızdır. Aldıkları bu zorlu eğitim, kara, hava ve denizde üstün savaş gücü ve düşmanı bozguna uğratmak için oluşturulan taktiklerle daha da güçlendirilmiştir. Bubi tuzağı kurmakta ve 200 metre gibi mesafelerde nokta atışı yapmakta uzmandırlar. Onlar adeta savaşmak için yaratılmışlardır. Duyguları alınmış ve tek bir ideal için savaşır duruma gelmişlerdir. Tek kuralları vardır, emre mutlak itaat ve verilen emir doğrultusunda tehdit oluşturulan bölgenin yasadışı unsurlardan temizlenmesi. Sizler bu özel birliği Şemdin Sakık’ın Kuzey Irak’tan; PKK elebaşı olan Abdullah Öcalan’ın ise Kenya’dan getirilmesi esnasında duymuşsunuzdur. Bordo Bereliler, bir karakol baskını olduğunda bölgeye gönderilirler. Sınır ötesi operasyonlarda piyadelerin ilerledikleri güzergâhlardaki sığınak ve stratejik noktaları onlar imha ederler.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 296

296

Ali Kuzu

Ayrıca Bordo Berelilerin bu üstün savaş yetenekleri defalarca NATO tarafından yapılan Dünya Özel Kuvvetler Şampiyonası’nda kanıtlanmıştır. Bordo Bereliler bu yarışmalarda 4 kez üst üste birinci olunca NATO, yarışmayı 5. senesinde kaldırmıştır. Eğitimlerinde bir insanın başarabileceği noktanın üstünde ki işler için eğitim alırlar. Kısacası en ağır şartlar onlar içindir. İste bordo bereliler bundan dolayı bir numaradır. Özellikleri 1-

Subay ve Astsubaylardan oluşuyor.

2-

Üç-üçbuçuk yıl eğitim alıyorlar.

3-

Gönüllülük esasına göre seçiliyorlar.

4-

Yurt içinde 72 haftalık temel nitelikli kursları var.

5-

Daha sonra ihtisas alanına göre 10-52 hafta arasında değişen yurt içi ve yurt dışı ihtisas eğitimleri var.

A-

Yurt İçi Temel Kursları

-

Muharebe temel eğitimi

-

Göğüs göğüse muharebe

-

Uzak mesafeli keşif devriye

-

Sızma

-

Teşhis ve tanıma

-

Hayatı idame

-

Kaçma kurtulma

-

Hedef atrifi, Ateş tanzimi

-

Psikolojik Harekât

-

Tahrip

-

Paraşüt

-

Kurbağa adam

-

Gayri nizami savaş

-

Özel harekât türleri. konularında eğitilirler.

B-

İhtisas Kursları

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 297

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

-

Yer ekip komutanlığı

-

Tahrip teknikleri. Mayın ve bubi tuzakları

-

İlk yardım

-

Cerrahi müdahale teknikleri

-

Mühimmat imha

-

Hafif ve ağır silah uzmanlığı

-

İstihbarat uzmanlığı

-

Muhabere kursları

-

Psikolojik harekât kursları

C-

Yurt Dışı Kursları

-

Ranger

-

Hava İndirme

-

Sivil İşler

-

Halkla İlişkiler

-

Hayatı İdame

-

Psikolojik harekât

297

Tümü iyi paraşütçüdür. Çeşitli yabancı dilleri iyi bilirler. Güven Atışı? -iki adet bordo bereli karşı karşıya geçer. -ilk önce ikiliden birisi başının üzerinde kitap büyüklüğünde bir hedef tutar. -diğer bordo bereli iki elinde iki tabancayla yürüyerek o hedefe gerçek mermilerle ateş eder. -yolun yarısına geldiğinde arkasını dönüp, tabancaları bacaklarının arasından hedefe doğru sıkmaya devam eder. Mermiler bitince roller değişir, bu kez ateş eden kişi hedefi tutar, atış sırası diğerine gelir. Bu eğitim her gün yapılır. PKK mağarasında bulunan bir yazı; Eğer bir asker sizi Gördüğü zaman durmadan ateş ediyorsa, bilin ki o acemidir... kurşununun bitmesini bekleyin... Bittiği zaman gidin ve kafasına sıkın...

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 298

298

Ali Kuzu

Eğer sadece sizi gördüğü zaman ateş ediyor saklandığınız zaman duruyorsa o bir komandodur... Kaçın ve canınızı kurtarın... Eğer sizi gördüğü zaman ortadan kaybolmuşsa ve etraf sessizse, bilin ki o Bordo Berelidir... Merak etmeyin o sizi bulur...

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 299

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

299

ÖZEL HAREKAT SÖZLERİ

Gözbebeğimiz ve özel olarak eğitilmiş olan güzel Özel Kuvvetler, Özel Hareket Polisleri ve Jandarma Özel Harekât sözlerini sizler için derledik. Yürümezsem hak yolda, erimezsem hak yolda, çürümezsem hak yolda, Gök Girsin Kızıl Çıksın… Yaşatılan oyunları bozacağız, yine tarih yazacağız… Türk’e kefen biçenin, mezarını kazacağız… Köprüyü gecene kadar ayıya dayı demem, gerekirse köprüyü yıkar o ayının kafasını ezer geçerim. Sen Kralsan ben Kuralım, Yeter ki ihlal etme… Bir hışımla geldi geçti; P.Ö.H - J.Ö.H - P.Ö.H Her adindi bilmeze bir mermi sözümüz var bu böyle biline Ambulans girmeyen eve özel harekât girer… Biz bize yeteriz… Özgürlük isteyen kafasını çıkartsın… Allah var, keder yok...

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 300

300

Ali Kuzu

Vatansız Sen, Sensiz Vatan Asla… Düşünmeyiz asla ne olursa sonu, Ölüme gideriz Vatan ise konu… Vatanını, Milletini, Dinini, Bayrağını ve bir birini Allah için sevenlere Selam olsun... Dostlara sorsanız ermiş veliyiz… Düşmana sorsanız onmaz deliyiz… Adınız ne diye sormayın bize… Biz Türkün… Delisiyiz… Çıktık bir sevda uğruna Dönersek sevinin, dönmezsek Hakkınızı helal edin… Torunlarım dört yana, kol kol, gitsin; Malazgird’den İstanbul’a yol gitsin! Gelip sana çarpan gücü, yavaştan anlamazsa, haritadan sil, gitsin… Biz vurduk Allah arttırsın. Leşini dağa yollayanlar kaldırsın… Tuna’dan Tanrı dağı’na, Selenge ırmağı’ndan Orhun vadisi’ne kadar; Türk’ün olduğu her yere selâm olsun… Göğsünde sürgününü geri çağıran bir damar vardır, Gün batsa ne olur geceyi onaran bir mimar vardır, Sakın kader deme kaderin üstünde… Bir Kader Vardır, Ne Yapsalar Boş Göklerden Gelen Bir Karar Vardır. Bir kader vardır. Ne yapsalar boş göklerden gelin bir karar vardır… Seloooo sıradaki adresi alalım Lann dingil, aslanlar ısındı bir kere soğumasınlar… Ebabil kuş’larının, fil sahipleri ile olan hesabı daha bitmedi… Vatanına göz dikeni ez oğul... Bir Özel Harekât son nefesini vermeden, son söz söylenmemiştir… Erlik günü geldiğinde, Yiğitlere şan görünür. Ölmek var dönmek yok bu yolda… Özel Harekât için kahramanlık; içerek acı ölüm tasından, İleriye atılmak ve sonra dönmemektir… Özel Harekâtım vur. Şanlı silahınla gönül mülkü düzelsin… Paçavraların yeri postallarımızın altıdır…

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 301

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

301

Bu yolla şehit olmak için çıkanları, davalarından vazgeçiremezsiniz! Yaşasın Özel Harekât… Ülkemizi yıkacaklarmış, yakacaklarmış, böleceklermiş… Kaygılanmayın! Hepsini gömecek kadar toprağımız var… Jandarma Özel Harekât “Size mi kaldı? ” dedikleri her şey bizim üstümüze kaldı. Bu ülkeyi kurtarmakta inşaa etmekte Özel Harekâta kaldı… Ölmezliği düşünmek boşuna bir emektir… Yolumuzda çakıllar, karşımızda çakallar olsa ne yazar, kahraman Türk evladı hepsine mezar kazar… Bir değer uğruna ölmeyen beden gömülür toprağa bir ceset olur, hakikat yolunda ölürse beden yücelir ruhuyla şehit olur… Vatanıma göz dikeni ez oğlum; dostum kim düşmanım kim sez oğlum. Tarihi şerefinle yaz oğlum… Mevzu vatansa hepimiz ölelim… Mevzu makamsa hepiniz ölün… Özel Harekât üstün olmak için kâfidir… Eğer bir gün şafağım için doğacak güneş dağdaki teröristin sırtını ısıtacaksa bırakın o güneş hiç doğmasın... Ne Polat ne Mematiyiz! Biz bu vatanın yaşayan efsanesiyiz… Benim adım vatandır. Benim aldığım her nefes vatan içindir, gördüğüm her yer yarınlarımız içindir… Şehitlik şereftir gazilik yüce, türkün göğsündeki imanlı güce, kahpe hançeri vurdurma Ya’Rab… Vatan’sız kalan sığınacak Vatan arıyor, Vatan’ı olmayan bölecek Vatan arıyor. Bizim millette elindeki Vatan’ın kıymetini bilmiyor… Kimisi kaç üniversite okur adam olmayı beceremez, it gibi yaşar. Kimisi de hiç okumamıştır adamlığıyla ün salar, kurt gibi yaşar... Ve imanla bir kere daha düşündük ki: Türk topraklarında yaşamak hakkı yalnız Türk’ün olmalıdır... İhanet kahpelik haine göreyse… Sadakatle vatan sevmek bize göredir… Şehadeti saadet bilenler için yenilgi yoktur…

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 302

302

Ali Kuzu

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 303

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

303

HEDEFTEKİ TEŞKİLAT MİT

MİT’e Müsteşar olduğu andan itibaren hem yurt dışı istihbarat teşkilatlarının hem de şu an Paralel yapı olarak bildiğimiz odaklar tarafından yıpratılmaya çalışılan Hakan Fidan şimdi de, 15 Temmuz 2016 Kanlı darbeyi zamanında önleyemediği ve istihbarat paylaşımında bağlı olduğu makam olan Başbakanlığa ve de Cumhurbaşkanlığı’na gerekli ikazi bilgileri veremediği için eleştirilerin odağına yerleştirildi. 15 Temmuz Kanlı Darbe kalkışmasında İstihbarat zaafımı var, yoksa bilgi saklanması mı var. Bu ilerleyen zamanda ortaya çıkacak. Biz; MİT Müsteşarı olduğu andan itibaren hedefe oturtulan Hakan Fidan’ı ve onun döneminde MİT’in ve elemanlarının nasıl yıpratılmaya çalışıldığını sizlerle paylaşalım: Yıl 2010 olduğunda yani Milli İstihbarat Teşkilatında Hakan Fidan’lı yıllar başladı. Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşar Yardımcılığı’na, 2,5 yıldır Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı yapan Hakan Fidan Atandı. 15 yıl astsubay olarak görev yaptığı TSK’dan ayrıldıktan sonra bürokraside hızla tırmanan Fidan’ın emekliye ayrılacak olan Emre Taner’in yerine MİT Müsteşarı olması hedeflenmişti. Ordudan ayrıldıktan sonra çeşitli büyükelçiliklerde görev yapan Hakan Fidan, 14 Kasım 2007 tarihinde dış politika ve uluslararası güvenlik konularından sorumlu Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı görevine atandı. Dönemin Başbakanlık Dış Politika Başdanışmanı Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu’na bölgesel temaslarda eşlik etti. TİKA Başkanlığı döneminde Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olan Abdullah Gül ile yakın çalışma içinde olan Fidan’ın, Müsteşar Yardımcılığı sırasında da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın pek çok yurtdışı gezisine ve yabancı devlet adamları ile görüşmelerine katıldı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 304

304

Ali Kuzu

ABD’de yapılan Nükleer Güvenlik Zirvesi’nde Başbakan Tayyip Erdoğan ve Türk heyetine teknik konulardaki rehberliği nedeniyle “Nükleer Şerpa” olarak adlandırılan 42 yaşındaki Fidan, 1986-2001 yılları arasında 15 yıl süreyle astsubay rütbesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yaptı.

Abdullah Gül’ün Çankaya Köşkü’ne çıkması üzerine bir ara Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği için de adı geçen Fidan, Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı görevini yürütürken 2008 yılı Kasım ayında Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Yönetim Kurulu üyeliğine ve Uluslararası Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet üyeliğine getirildi. TİKA’daki Hizmetleri 1986-2001 yılları arasında astsubay rütbesiyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nde görev yaparken, Almanya’daki NATO Süratli Reaksiyon Kolordusu Karargâhı’nda yurt dışı görevinde bulunan Fidan, ordudan ayrıldıktan sonra Avustralya’nın Ankara Büyükelçiliği’nde kıdemli siyasi ve ekonomik danışman olarak çalıştı. University of Maryland University College’den Yönetim ve Siyaset Bilimi üzerine lisans dereceleri alan Fidan, Bilkent Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler alanında yüksek lisans ve doktora yaptı. Fidan’ın master tezi, “Dış Politikada İstihbaratın Rolü,” doktora tezi ise, “Bilgi Çağında Diplomasi: Enformasyon Teknolojilerinin Uluslararası Antlaşmaların Doğrulanmasında Rolü” konusunda oldu. Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (Viyana), Birleşmiş Milletler Silahsızlanma Enstitüsü (Cenevre) ve Verification Technologies Re-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 305

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

305

search Center’da (Londra) akademik araştırmalarda bulundu. Hacettepe ve Bilkent üniversitelerinde dersler verdi. 2003-2007 yılları arasında, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı yapan Fidan, TİKA’nın yurtdışındaki faaliyetleri ile Türk dış politikasının etkin yürütülmesine katkı verdi. Fidan’ın TİKA başkanlığı döneminde Türkiye, OECD nezdinde ‘donör’ (yardım veren ülke) sıfatını kazandı. Hakan Fidan’ın, başında bulunduğu TİKA’nın yaptığı başarılı hizmetlerini anlattığı bir MGK toplantısında, asker üyelerin de takdirini kazandığı belirtiliyor. Hakan Fidan, büyükelçi iken MİT Müsteşarlığı’na getirilen Sönmez Köksal’dan sonra dışarıdan teşkilatın başına gelen ikinci isim oldu. MİT Müsteşarlığı’na kuruluşundan 1992 yılına kadar korgeneral rütbeli subaylar getiriliyordu. Son olarak korgeneral rütbesindeki Teoman Koman bu göreve getirilmişti. Bu gelenek, büyükelçi Sönmez Köksal’ın MİT Müsteşarı olmasıyla sona erdi. Müsteşarların 68 yaşın sonuna kadar görev yapabilmelerini öngören yasaya göre görev süresi iki kez 6’şar ay uzatılan 68 yaşındaki Emre Taner, 15 Haziran 2005 tarihinden bu yana, MİT Müsteşarlığı görevinde bulunuyor. 43 yıldır teşkilatta görev yapan Taner’in yaş haddini doldurması nedeniyle yerine gelecek isim, 2937 sayılı MİT Kanunu’na göre atanacak. Atama MGK’da görüşüldükten sonra Başbakan’ın inhası ve Cumhurbaşkanının onayı ile yapılıyor. Fidan Müsteşar Oluyor Kısa bir süre MİT Müsteşar Yardımcılığı görevinin ardından, 27.05.2010 tarihinde MİT Müsteşarı olarak atanan Dr. Hakan Fidan’ın Müsteşarlığa getirilmesinin ardından bazı haber kanallarıyla, gazetelerde Fidan hakkında yoğun bir yıpratılma kampanyası başlatıldı. İsmi gündeme geldiği günden itibaren organize saldırılara maruz kalan Fidan’ı ilk olarak İsrail ardından oda tv ve Aydınlık hedef aldı. İstihbarat teşkilatının yeni yapısı ve çalışma şekilleri ortaya çıktıkça, içimizdeki gizli Neo-Concular harekete geçti.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 306

306

Ali Kuzu

Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu’nun oluşturulduğu, bu kurulda istihbaratın birleşeceği ve ilgili birimlere dağıtılacağı netleştiğinde ise sistematik olarak yıpratma-karalama haberleri ile Fidan’a karşı istihbarat ve psikolojik harekât operasyonları devreye girdi. Aynı merkezden emir almışsına daha önce bu kadar yoğun MİT haberi yapmayan bazı yazılı ve görüntülü haber kuruluşları Hakan Fidan’ın Müsteşarlığının ardından Milli İstihbarat Teşkilatımıza özel bir ilgi göstermeye başladılar. Daha sonraları ortaya çıkacağı üzere bir merkezden düğmeye basılmasıyla MİT Müsteşarlığına karşı salvo atışları arka arkaya gelmeye başladı. İlk Salvo atışı Hakan Fidan’ın şahsına karşı oldu. Türk kamuoyundan destek almak için Fidan’ın İran hayranı olduğu ortaya atıldı. Ardından MİT‘in Müsteşarı Dr. Hakan Fidan’ın, ‘İstihbarat’ konulu tez çalışması kamuoyuna servis edildi. MİT İkiye Bölünmeli Bu teze göre; Fidan, tezinde izole edildiğini savunduğu MİT’in reformize edilmesi gerektiğini savunuyor. Fidan, CIA - FBI modelinin örnek alınabileceğini söylüyor Fidan’ın, Bilkent Üniversitesi’nde hazırladığı yüksek lisans tezinde, Türk istihbaratının dış politikada zayıf olduğuna dikkat çekilerek, güçlü dış politika ve etkin bir istihbarat için ayrı örgütlenen bir dış istihbarat birimine ihtiyaç duyulduğu vurgulanıyor. Fidan, ‘Türk istihbarat sistemi için reform kaçınılmazdır’ değerlendirmesi de yapıyor. MİT Müsteşarı görevinde bulunan Dr. Hakan Fidan, 2000 yılında Bilkent Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler alanında yüksek lisans, 2006 yılında da yine aynı üniversitede doktora yaptı. Fidan’ın mastır tezi, ‘İstihbarat ve Dış Politika: İngiliz, Amerikan ve Türk İstihbarat Sistemleri’nin Mukayesesi‘; doktora tezi de; ‘Bilgi Çağında Diplomasi: Antlaşmaların doğrulanmasında Enformasyon Teknolojilerinin Kullanımı’ başlıklarını taşıyor. Fidan’ın, ‘İstihbarat ve Dış Politika’ konulu İngilizce olarak hazırlanan mastır tezinde, çarpıcı değerlendirmeler yapılıyor. Fidan’ın, MİT Müsteşarlığı’na getirilmesi halinde nasıl bir vizyon çizeceğinin işaretlerini veren tez çalışması 6 bölümden oluşuyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 307

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

307

Tez çalışmasının ilk bölümü ‘İstihbarat Tarihi’; ikinci bölümü, ‘Dış Politika ve İstihbarat’ başlıklarını taşırken üçüncü ve dördüncü bölümlerde İngiliz ve ABD istihbaratları inceleniyor. Tezin beşinci bölümünde Türk İstihbarat yapısı incelenirken, son bölümde de kıyaslama yapılıyor ve çeşitli öneriler getiriliyor. Dış İstihbaratımız Yok Türkiye’de MİT’in dışında Emniyet, Jandarma ve ordunun istihbarat birimlerinin olduğu ifade edilirken, ‘teknik’ ve ‘dış istihbarat toplanması’ alanında ayrı kurumların olmadığı belirtiliyor. Dış istihbaratın MİT’in içindeki bir birim ve profesyonel olmayan Dışişleri bakanlığı ile yapıldığı hatırlatılıyor. Tezde, şu değerlendirmeye yer veriliyor: ‘Türkiye’de bütün istihbarat faaliyetleri tek bir kurum çatısı altında yapılmaktadır. Bütün istihbarat türlerinin analizi ve toplanmasında MİT sorumludur. Doğal olarak da bu dış istihbaratın gereklilikleriyle, gerçek ihtiyaçlar arasında büyük bir açığa neden olmaktadır. Eğer ayrı bir dış istihbarat örgütü olsaydı, Türk dış politikasının uygulanması ve oluşturulmasında daha başarılı olunurdu. İç tehditler MİT’in birinci önceliğini güvenlik istihbaratına ağırlık vermesini gerektiriyor. O zaman dış politikada, politik, ekonomik, teknolojik istihbarat ve değerlendirme ne olacak?’ Tezin sonuç ve öneriler bölümünde de Hakan Fidan, reform önerisi getiriyor ve şu değerlendirmelerde bulunuyor: Türkiye’nin, dış, ekonomik ve askeri politikalarını formülize etmek (hatta bazen uygulamak) için, gerekli istihbaratı sağlayacak bir istihbarat teşkilatına ihtiyacı vardır. Soğuk Savaş dönemindeki cömert istihbarat paylaşımı artık beklenemez. Türk istihbarat sisteminin, güçlü bir dış istihbarat teşkilatına ihtiyacı vardır. MİT ve diğer istihbarat kuruluşları güvenlik konusunda kendi görevlerini sürdürmeye devam edebilirler. Ancak, bunlar, dış istihbarat ihtiyaçlarını tam olarak karşılayamazlar. MİT’in güvenlikle birlikte dış/stratejik istihbarat da ürettiği düşünülür.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 308

308

Ali Kuzu

Aslında, MİT, ABD’nin FBI, Britanya’nın MI5’i gibi bir iç güvenlik istihbaratı haline dönüşmüştür. Bunlar genellikle kendi ülkeler içinde operasyonlar düzenleyen kuruluşlardır. Türkiye’de dört istihbarat birimi vardır; ancak yalnızca MİT’in bir kolu dış istihbarat toplar. Hatta bu da güvenlik endişeleriyle toplanır. Türkiye’nin, yakın çevresiyle ilgilenmek, yurtdışındaki Türklerin haklarını korumak, ulusal çıkarlara karşı yükselen tehditleri erken saptamak, dünyanın her yerindeki Türk yatırımlarını ve işadamlarını korumak ve Türk dış politikasının planlanması için güçlü ve kesin istihbarat sağlamak için güçlü bir dış istihbarat ajansına ihtiyacı vardır. Dışarıdan ve bağımsız bir denetleme ve performans gözetimi geleneği Türk sistemi içinde başlatılmalıdır. Bu yalnızca, demokratik cumhuriyetin değil; güçlü ulusal güvenlik yapısının korunması için de gereklidir. Türk sistemi içinde yer almayan, modern istihbarat yapıları için önemli bir başka element de ayrı bir elektronik istihbarat toplama teşkilatıdır. ABD’de NSA, Britanya’da, GCHQ, Kanada’da CSE, bunların örnekleridir. Türk istihbarat sistemi şu görevleri yerine getirmek için reformize edilmelidir: -

Türk diplomasisine destek

-

Anlaşma ve sözleşmelerin izlenmesi

-

Savunma planlamalarının yapılabilmesi

-

Ekonomik istihbarat

-

Türkiye’nin çıkarları aleyhindeki dış tehditlerle mücadele

-

Cezai adalet ve düzenleyici kurumların desteklenmesi

-

Çevresel bilgilerin toplanması ve analizi

-

Bilgi savaşı konusunda destek

Merkezi bir haber alma teşkilatı olan MİT, yukarıda anlatılan bütün misyonları yerine getirememektedir. Bu nedenle de, Türk istihbarat sistemi için reform kaçınılmazdır.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 309

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

309

Eski İstihbaratçılar Konuşuyor MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın, ‘MİT ikiye bölünmeli’ tezi kamuoyunda geniş yankı buldu. Reform niteliğindeki değişikliklere eski istihbaratçılar da destek verdi. Eski MİT’çi Mahir Kaynak, ‘İyi olacağını düşünüyorum’ derken bir de uyarıda bulundu: “Ancak şunu hesaba katmak gerekir. Amerika ile Türkiye arasında fark var. Amerika, dışarıda operasyon yapan bir ülke. Türkiye ise içeride operasyon olan bir ülke. MİT, iç istihbaratı ihmal ederse, dışarının operasyonlarını algılayamaz.

MİT, iç istihbarat yapar. Bu konuyu polise bırakmamalıdır. Mesela, Türk ekonomisini belli bir yöne çevirmek için dış operasyonlar yapılıyor ya da içeride bir takım ülkücü, Kürt, solcu, sağcı kişileri dışarısı yönlendiriyor diyelim. MİT bunları izlemek zorunda. Dışarıdan Atatürkçüleri bile kullanırlar.” Kaynak, dış istihbarat çalışmasının nasıl olması gerektiği konusunda ise şunları söyledi:

“”Türkiye’nin, dış istihbarat yapması lazım. Yabancı ülkelerde hiçbir organizasyonu yok. Mesela, Kuzey Irak’taki Kürt veya Türk, herhangi bir yapılanmanın içinde değil. Oysa CIA, dünyanın her tarafındadır. Biz, hiçbir yerde değiliz. Dış istihbaratı MİT yapacak. Dışarıdan yapılan operasyonları ülke içinde de takip edecek.’ Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş de, sadece MİT’te değil Türkiye’nin her konuda reforma ihtiyaç olduğunu belirterek, “Türkiye, bölgesel bir güç ve küresel aktör olma potansiyeline sahip. Bu konuda gelişmeler de var.

MİT’in görev ve yetkilerinin çok sağlıklı bir şekilde, evrensel değerler ve uygulamalar da dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekir. Aceleci, münferit bir yaklaşımdan ziyade, Türkiye’nin güvenlik konseptinin çerçevesini çizebilmek için güvenlik sektörünün görev ve sorumluluklarının açıklıkla ortaya konulması ve rolünün saptanması gerekiyor.” ‘Ben konuyu önemsiyorum’ diyen Öneş, ‘MİT’in denetimsizliği dünyaya kapalılığı’ yönündeki görüşleri de şöyle değerlendirdi: “MİT’in içinde olmadan, MİT’in denetimsizliği ve dünyaya kapalılığını söylemek biraz subjektif olabilir.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 310

310

Ali Kuzu

Ama MİT’in içine girdikten sonra, objektif tespit, dünyadaki uygulamalar ve Türkiye’nin geleceğinde MİT’in oynaması gereken roller, bizzat yaşanarak anlaşılmalı. Yaşanmadan yapılan tespitleri, biraz erken bulurum. Türkiye hangi konuda yetersiz kalmadı ki, istihbarat alanında yeterliliği tartışılsın. Türkiye, her konuda hiçbir zaman çağın gelişmelerine paralel gelişme gösteremedi. Türkiye, bunları dikkate alarak ihtiyaç duyduğu reformları, evrensel değer ve uygumaları da örnek alarak, kendi potansiyelini kullanabilecek adımları atmak durumunda. Ama özenli hazırlanarak bunu yapmalı.”

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 311

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

311

MİT’E OPERASYON BAŞLATILDI

Aslında MİT Müsteşarlığı için ismi gündeme geldiği günden itibaren organize saldırılara maruz kalan Fidan’ı ilk olarak İsrail ardından, Oda tv ve Aydınlık hedef aldı. Ardından da FETÖ Terör Örgütü’nün o zamanki adıyla Cemaat’ın medyası ve paralel yapıya bağlı Savcılar acımasızca saldırıya geçtiler. İstihbarat teşkilatının yeni yapısı ve çalışma şekilleri ortaya çıktıkça, Türkiye içindeki gizli Neo-Concular harekete geçti. Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu’nun oluşturulduğu, bu kurulda istihbaratın birleşeceği ve ilgili birimlere dağıtılacağı netleştiğinde ise sistematik olarak yıpratma-karalama haberleri ile Fidan’a karşı istihbarat ve psikolojik harekât operasyonları devreye girdi. Ve Oslo görüşmelerinin gizli kayıtları internete düştü. Olayın üzerine ilk başta Ergenekon medyası atladı. Yazıp çizmedikleri kalmadı ama plan tutmadı. Çünkü millet artık akan kanın durması için ne gerekiyorsa yapılmasını istiyordu. Ancak birkaç ay sonra MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Taner ve eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş KCK kapsamında ifade vermeye çağrıldı. Özel yetkili savcının, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski müsteşar Emre Taner ve yardımcısı Afet Güneş ile iki MİT’çiyi ifadeye çağırdığı bilgisi Ankara’ya bomba gibi düştü. Ergenekon medyasına bu kez farklı cenahlardan da destek gelince ülkenin gündemi değişti. Her haberden-köşeden damlayan kan, nefret, kin ve öfke oldu. 5 MİT’çinin KCK savcıları tarafından ifadeye çağrıldığı haberi, daha önce “Yok öyle bir şey” diyen İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı vekili Fikret Seçen tarafından da doğrulandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Turan Çolakkadı ise böyle bir soruşturmadan bilgisinin olması gerektiğini belirterek, “Bilgimiz yok, olsa verilirdi” demişti.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 312

312

Ali Kuzu

Olayın yankıları sürerken bir bomba da İstanbul Emniyet’te yaşandı. İstihbarat Şube Müdürü Erol Demirhan ve Terörle Mücadele Şube Müdürü Yurt Atayün görevden alındı. Görevden almaların Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın’ın teklifi ve İstanbul Valiliği’nin onayıyla gerçekleştiği açıklandı ve hemen ardından yeni atamalar geldi. Atayün’den boşalan Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü görevine Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Ömer Köse, Demirhan’dan boşalan İstihbarat Şube Müdürlüğü görevine de aynı şubede müdür yardımcısı olan Serdar Güldalı getirildi. Oslo’da Ne Konuşulmuştu? İnternet sitelerinde de yayınlanan ses kaydına göre, Norveç’in başkenti Oslo’da yapıldığı belirtilen zirvede, koordinatör bir ülke gözlemciliğinde, dönemin Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı şimdiki MİT Müsteşarı Hakan Fidan, o dönemki MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ile KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, PKK yöneticisi Sabri Ok, Kongra-Gel Başkan Yardımcısı Zübeyir Aydar’ın bir araya geldiği iddia ediliyor. Emre Taner ise iddia edilen görüşme sırasında MİT Müsteşarlığı görevinde bulunuyor. Fidan’dan Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı olarak söz edilen kayıtlarda, Güneş olduğu iddia edilen kişi, PKK’nın eylemsizlik kararının seçime ya da bir başka nedene bağlı olmaksızın uzatılması gerektiğini anlatıyor ve Fidan’ın görüşmede bulunmasının hükümetin konuya verdiği önemi gösterdiğini belirtiyor. Fidan olduğu iddia edilen kişi de, İmralı’da Öcalan’la görüşen 3 kişilik heyette bulunduğunu, Başbakan tarafından görevlendirildiğini, siyasi riske rağmen zirveye katıldığını anlatıyor. Görüşmede, PKK tarafının eylemsizliğe rağmen yapılanlara yönelik şikâyetlerine Güneş olduğu iddia edilen kişi, ordunun planlı operasyonu bulunmadığı yanıtını veriyor. 47 dakikalık kayıtta, Fidan olduğu iddia edilen kişi siyasi atmosferi, yapılacakları anlatıyor. Koordinatör ülke temsilcisi de hem Ankara’ya hem dağa gitmeleri gerektiğini, Oslo’daki 6. zirveye hazırlanmaları gerektiğini söylüyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 313

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

313

İşte O Belgeler MİT‘çilerin ifadeye çağırılmasına neden olan iddiaların detayları ortaya çıktı. KCK soruşturması kapsamında Diyarbakır BDP binasında ele geçirilen ve MİT ile PKK arasında oluşturulduğu iddia edilen mutabakat ve protokol metinleri Savcı Sarıkaya’nın elinde bulunuyordu. Akşam’dan Seda Kılıç’ın haberine göre; ‘Oslo X Mutabakat Taslağı’, ‘20 ve 21 No’lu Protokol’ adlı bu belgelerde şu konuların yer aldığı öğrenildi: - Türkiyeliliği esas alan demokratik ulus temelinde yeni bir anayasa. - Demokratik özerklik statüsünün sağlanması. - Kürt kimliğinin yeni anayasada yer alması. Kürtçenin ikinci resmi dil olarak kabul edilmesi. - Önderliğin (Öcalan) ilk aşamada ev hapsine alınması. - Önderliğin özgürce, toplumsal ve siyasal yaşama katılması. - Gerillanın silahsızlandırılması, mevcut yasalar çerçevesinde toplumun öz savunma gücü ya da yeni bir statüyle demokratik çözüm içinde varlığını koruyacak bir yapılanmaya kavuşması. Protokoldeki ‘İş bu mutabakat metni, taraflar arasında arabuluculuk yapan HD (Hakem Devlet) temsilcileri tarafından, taraflar adına imza altına alınmış ve aslı HD merkezinde arşive alınmıştır’ ifadesi dikkat çekiyor. MİT Deşifre Edilmek İsteniyor Tabi bu yıpratılma sadece Hakan Fidan’ın şahsıyla kalmadı, Başbakan Erdoğan ve MİT’de bu kampanyayla hedef haline getirildiler. Şimdiye kadar hiçbir MİT Müsteşarının göreve getirilmesinde sesini çıkarmayan lehte ve aleyhte yayın yapmayan bu haber kanalları ve de gazeteler sanki bir yerden düğmeye basılmış gibi aynı anda yeni müsteşar Hakan Fidan’a karşı bombardımana başladılar. Aslında bu yapılan yayınların sadece Hakan Fidan’la sınırlı kalmayacağı ve Fidan’ın üzerinden MİT’in hedef alınacağı aşikârdı. Nitekim de bir müddet sonra hedefin MİT olduğu ortaya çıkmaya başladı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 314

314

Ali Kuzu

Önce bazı illerde görev yapan MİT elemanları çeşitli suçlamalara maruz kaldılar. Ardından da MİT bünyesinde önemli görevlerde bulunmuş eski MİT görevlileri arka arkaya gözaltına alınmaya başlandılar. Bu göz altılarda bazı MİT görevlileri tutuklanırken, bazıları da ifadelerinin ardından serbest bırakıldılar. Her ne hikmetse Devlet için çok gizli bilgilere sahip olan bu İstihbaratçıların verdikleri ifadeler daha onlar serbest kalmadan bazı yayın organlarında yayınlanmaya başlaması MİT üzerindeki büyük oyunu ortaya koyuyordu. Hele bu ifadelerin ardından MİT Müsteşarlığında arama yapılmak istenmesi çok düşündürücüydü. Artık düğmeye basılmıştı. Önce eski MİT’çilerin, arkasından MİT Müsteşarı Fidan’ın suçlanıp gözaltına alınmak istenmelerinin arkasında MİT’in deşifre edilip pasifize edilmesi ve de en büyük hedefe ulaşılmasıydı. Bu operasyonda en büyük hedef Başbakan Erdoğan’dı. Savcı, Büyük Operasyonunu Bozdu Devlette krize yol açan KCK-MİT bağlantısıyla ilgili soruşturmada savcının, şirket kurup terör örgütü PKK’nın beynine sızan görevlileri sorgulamak istediği ileri sürüldü PKK’nın şehir yapılanması KCK’ya yönelik soruşturma kapsamında MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile birlikte ifadeleri alınmak istenen iki MİT görevlisinin paravan şirket aracılığı ile PKK ve KCK’nın Avrupa’daki kritik bir isminden bilgi sızdırmaya başladığı, ancak savcılığın iki görevliyi “örgüte yardım etmek”le suçladığı öne sürüldü. Haberin yer aldığı Sabah Gazetesi’nin manşetinde yargı-MİT krizine yol açan soruşturma belgelerindeki bazı ayrıntılar yer aldı. Habere göre, paravan şirket kurup PKK’ya sızma operasyonu yürüten MİT görevlileri Yaşar Hakan Yıldırım ve Hüseyin Emre Kuzuoğlu, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nce çıkartılan yakalama müzekkeresinde “silahlı terör örgütüne bilerek veya isteyerek yardım etmek” ile suçlandı. Aynı suçlama eski Müsteşar Emre Taner ile eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş’e de yöneltildi. Özel yetkili savcılar Oslo görüş-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 315

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

315

melerinin yanı sıra bu konuyla ilgili de operasyon emrini veren Fidan’ın ifadesini “şüpheli” sıfatıyla almak istedi. Yıldırım ve Kuzuoğlu ile ilgili gözaltı kararına gerekçe olarak sunulan ifadenin bir MİT muhbirine ait olduğu öne sürüldü. Ana Hedef Karayılan’dı Habere göre muhbir, İstanbul Emniyetine Kandil ve PKK kamplarına gidip elde ettiği bilgileri MİT’e ilettiğini söyledi. Muhbir, şunları anlattı: “MİT, PKK’nın ‘beyni’ olarak gördüğü Avrupa’daki kadrosuna ve Kuzey Irak’taki isimlere ulaşmak için paravan şirket kurdu. MİT’in örtülü ödenekten sağlanan aylık 17 bin 500 TL bütçe ile kurduğu şirketle ulaşmak istediği isimlerden biri Murat Karayılan’dı. Karayılan’ın kaldığı ev tahmini noktası bilinse de adres konusunda tereddüt vardı.” Muhbir, örgüt liderlerinin yerlerini öğrenmeye çalışıyordu. Kuzey Irak-Avrupa hattında faaliyet gösteren şirket, dikkat çekmemek için İstanbul’da kuruldu.

“PKK’nın Avrupa yönetimindeki kişiye bir şirket kurmak fikrimi açıp destek istedim. Yusuf’un da (Yaşar Hakan Yıldırım) sponsor olacağını söyledim. O kişiyi, ortak ettiğimiz şirket üzerinden MİT’e angaje ettik. Sonra Kuzuoğlu bize katıldı. 2010 Nisan’ında Yıldırım ve Kuzuoğlu ile Frankfurt’a gittik. Burada PKK yöneticisi kafalandı. Görüşmeleri telefonla kayıt altına alıp fotoğraf çektirdik. Yıldırım ‘Örgütün Avrupa’daki beynine girdik’ dedi. Operasyon için bütçe çıkardık. MİT projeyi kabul etti. PKK’lı, bize örgütün tavırlarını, davranışlarını yansıtan bilgiler ulaştırırdı. Bunu yaparken de MİT’e değil, şirkete çalıştığını zannediyordu.” Eski MİT’çi Prof. Dr. Mahir Kaynak da şirket kurup istihbarat edinme yönteminin yabancı servislerce çok kullanıldığını, başarılı bir yöntem olduğunu belirterek, “İstihbarat taktiğinin soruşturulmasını doğru bulmuyorum” dedi. Fidan Benim Sır Küpüm Savcılığın MİT Müsteşarı Hakan Fidan başta olmak üzere bazı MİT görevlilerini gözaltına almak istemesi Çin gezisini bitirerek yurda dönen Başbakan Erdoğan’dan büyük tepki geldi. Başbakan Erdoğan’ın açıklamaları şöyle:

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 316

316

Ali Kuzu

“MİT olayındaki gelişmelerde sessiz kalmak mümkün değil. Niye. Benim malum nekahet dönemime rastlayan süreçti. Benim sır küpüm. Türkiye Cumhuriyeti devletinin sır küpü. Türkiye’nin geleceğinin sır küpü. Uluslararası alanda bu görevi yapanlar ajan olarak nitelendirilir.

Operasyon yapacakları zaman görevlendirmeyle devlet adına giderler. ABD, Rusya, Çin, Batı ülkelerinin hepsinde var. İmralı’ya da gönderen benim, Oslo’ya da gönderen benim. Niye, ortada bir problem var. Terör mücadelesinde başarılı olmamız lazım. Bunun için bazı bilgi alışverişlerine sahip olmamız lazım. Gazetelerde çıkanın hiçbirisi Müsteşarım tarafından verilmiş söz değil, hepsi yalandır. Yazılı değildir. Konuşmalar görüşmeler olmuştur, asla verilmiş sözler değildir. Bunu söyleyenler siyasi menfaat elde eder miyiz, acaba ne devşirebiliriz gayreti içine girmişlerdir. Gayretlerinden çok memnunum. Gerek öncesi, gerek sonrasında ve şimdi, ülkeme çok şeyler kazandırdı. Müsteşar yardımcılığı ve TİKA’nın başında olduğu zaman da iyiydi. İyi yetişmiş bir bürokrattır. İnsan kıyma makinesi değiliz. Bu insan takdir edilmesi gerekirken, bunu yemeye çalışan bazı mahfiller olmuştur. Ana muhalefet partisi başta olmak üzere... Yargı, görevi olmayan bir alana girdi. Bu konuda hakkı olmayan konumda kendini hissedince kusura bakmasın bizi karşısında görür. Yargı, kendini yasamanın üzerinde göremez. 250 meselesinden Müsteşar’ı yargılama süreci içine sokmaya çalıştı.“

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 317

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

317

Hedef Fidan Değil, Erdoğan MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve beş yardımcısının, savcı Sadrettin Sarıkaya tarafından ifadeye çağrılma sebebi, savcı Sarıkaya’nın, bu isimleri PKK’daki siyasi liderlerle görüşmeleri konusunda şüpheli görmesiydi. İfade daveti sürpriz oldu. MİT Müsteşarlığına ilk kez böyle bir suçlamada bulunuluyor ve ilk kez ifadeye çağrılıyordu. Dahası Fidan, kendisini bu göreve getiren Başbakan Erdoğan’ın hesabına çalışıyordu. Kanunen MİT Müsteşarlığı direk olarak Başbakanlığa bağlı bir kurumdur. Fidan, ifade vermeyi reddederek savcının yetkilerini aştığını, devlet güvenliğinden sorumlu yetkililerden biri sayılan istihbarat başkanının soruşturulamayacağını ve yetkilerinin ülkenin güvenliğini tehdit eden örgütlere nüfuz etmesine izin verdiğini belirtti. Ancak savcı, tutumunda ısrar etti. Bu durum, hükümeti sıkıntıya soktu ve dosya, soruşturma hâkiminden alındı. Ancak bu da tartışmaları sona erdirmedi. Zira muhalefet partileri, kararı yürütme organının yargının işleyişine müdahalesi olarak gördü. Kopan gürültü gösterdi ki hedef, sadece istihbarat başkanı Fidan değil, aynı zamanda Başbakan Erdoğan’dı. Olayın patlak vermesinde dış güçlerin rolüne işaret eden analist Semir Salha ise operasyondaki İsrail rolüne, Tel Aviv’in son yıllarda bölge politikası değişen Erdoğan hükümetinden nasıl intikam almak istediğine dikkat çekti. Salha, İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak’ın, Fidan’ın MİT müsteşarı seçilmesini, İran’a yakın olduğu ve Türkiye -İsrail istihbarat işbirliğine dair belgeleri İsrail’in güvenliğini tehdit edecek biçimde Tahran’a verebileceği iddiasıyla eleştirdiğini belirtti. Fidan’a yüklenmenin asıl sebebinin PKK ile görüşmesi değil, Türkiye’deki Mossad ağlarına karşı başlattığı temizlik operasyonları olduğu aşikârdır. Bu operasyonlar, Mossad ajanlarının ülkedeki siyasi ve ticari sahadan istifade ederek, her uyruktan işbirlikçi ve ajanı avlamak için Türkiye’de hayata geçirdikleri birçok operasyonun önünü kesti. Ayrıca Fidan, Mossad’ın birçok Türk kuruluşundaki faaliyetlerini de dondurdu. Yanı sıra Fidan, İsrail’in, Türk toprakları üzerindeki

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 318

318

Ali Kuzu

en önemli keşif ve casusluk istasyonunu kapattı ve MİT’in operasyon çıtasını yükselterek Ankara ile Tel Aviv arasında çıkarların çatıştığı birçok bölge ülkesine ulaştı. Bu ara Uludere’de sınırı geçmeye çalışan bir gruba TSK tarafından müdahale edilmiş ve grubun büyük bir çoğunluğu etkisiz hale getirilmişti. Bu olay derhal malum haber kaynakları tarafından MİT’e saldırı için kullanılmaya başlanmıştı. Onlara göre öldürülen grup üyeleri masum köylülerdi. İstihbaratı veren ise MİT’ti. MİT ve Fenerbahçe İlişkisi MİT ile ilgili bu sefer de Ünlü sanatçı İbrahim Tatlıses’e düzenlenen suikast için İstanbul’a gönderilen 2 Kalaşnikof tüfeğin MİT’in haber elemanı tarafından suikastı düzenleyen Abdullah Uçmak’a İstanbul’da teslim edildiği iddia edildi. MİT haber elemanının, saldırı ile ilgili kuruma hiçbir uyarıda bulunmadığı öne sürüldü. Son 3 yılda MİT’in haber elemanlarının İstanbul’da yaklaşık 50 olaya karıştığı iddia edildi. MİT haber elemanlarının karıştığı olayların büyük çoğunluğunun PKK-KCK eylemleri olduğu polis tarafından da tespit edildi. Mart 2011’de Başakşehir’deki adliye lojmanlarına gelen bir araçtan uzun namlulu silahla ateş açıldı. Kurşunlardan bazıları mahkemeye giden hâkimin aracına isabet etti. Yakalanan saldırganların arasında bir MİT haber elemanı bulunduğu ortaya çıktı. Kayıtlara girdi. Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) İstanbul Bölge Başkanı İ.N.’nin Ankara’ya atanmasının arkasında KCK soruşturması nedeniyle yaşanan Yargı-MİT çekişmesinin değil, şike soruşturmasının yattığı ortaya çıktı. Bu atama kararının şubat ayı başında çıkmasına karşın İstanbul Özel Yetkili Mahkemesi’yle yaşanan ‘KCK krizi’ nedeniyle hemen gerçekleştirilmediği, gerilimin yatışmasının beklendiği de anlaşıldı. MİT kaynaklarının verdiği bilgiye göre, MİT Müsteşarlığı’ndaki üst düzey görevliler, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün imzasıyla atanıyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 319

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

319

Bu kapsamda İstanbul’daki Bölge Müdürlüğü’ne başkanlık görevinde bulunan İ.N.’nin Ankara’daki Merkez Karargâha atanmasına ilişkin MİT Kararnamesi de Ocak 2010’da hazırlanarak Başbakanlık’a gönderildi. Başbakanlık da Ocak sonunda kararnameyi onay için Çankaya Köşkü’ne iletti. Cumhurbaşkanı Gül de kararnameyi Şubat başında imzaladı. İ.N’nin Şubat ayının ilk haftasında İstanbul ile ilişiğini kesip Ankara’ya gelmesi gerekirken, 7 Şubat’ta İstanbul Özel Yetkili Savcılığı’nın MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Taner ve emekli Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş’i ifadeye çağırmasıyla başlayan kriz nedeniyle İstanbul’dan ayrılamadı. Hükümetin, MİT Yasası’nın 26. maddesini jet hızıyla değiştirip Fidan ve diğer eski yöneticilerle ilgili arama kararının düşmesini sağlamasının ardından kriz yatışınca da atama işlemi hayata geçirildi. MİT kaynakları da, atamanın KCK soruşturması ile ilgili olmadığını bildirdi. Atamanın perde arkasında ise futboldaki şike soruşturması yatıyor. İ.N’nin adı 3 Temmuz’da başlayan şike operasyonunda da geçmiş ve MİT müdürünün Aziz Yıldırım’a “Senin hakkında soruşturma başlatıldı“ dediğinin dinlemeye takıldığı iddia edildi. Bu iddia üzerine şike soruşturmasını yürüten Savcı Mehmet Berk tarafından Ağustos 2011’de İ.N’nin ifadesi alındı. Mahkemeye gönderilen 93 şüpheli arasında ise İ.N. yer almadı. Uçak Düştü MİT Suçlandı Bu arada Akdeniz üzerinde keşif uçuşu yaparken Suriye füzeleri tarafından düşürülen Türk savaş uçağıyla ilgili iki flaş gelişme yaşandı. Malatya Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği, iki pilotun şehit olduğu olayla ilgili soruşturma başlattı. Savcılığın ayrıca, MİT Müsteşarı Hakan Fidan hakkında soruşturma açılmasına izin verilmesi için Başbakanlık’a yazı yazacağı öğrenildi. Daha önce Hakan Fidan ile bazı MİT mensuplarının KCK soruşturmasını yürüten özel yetkili savcılık tarafından ifadeye çağrılması üzerine yasal düzenleme yapılmış ve soruşturma izni Başbakan’ın iznine bağlanmıştı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 320

320

Ali Kuzu

Soruşturma kapsamında, uçağın düşürülmesinde ihmal ve kasıt bulunup bulunmadığı araştırılacak. Şehit Pilot Teğmen Hasan Hüseyin Aksoy’un ailesinin avukatı Mehmet Katar’ın, uçağın düşürülmesinde ihmal ve kasıt şüphesi bulunduğu gerekçesiyle ilgililer hakkında 21 Aralık 2012’de suç duyurusunda bulunması üzerine, Terörle Mücadele Kanunu’nun 10. maddesiyle görevli Malatya Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği soruşturma başlattı. Savcılığın, ilgili kurumlardan, şehit pilotlar Hasan Hüseyin Aksoy ve Gökhan Ertan’ın otopsi raporları ile soruşturmaya ilişkin bilgi ve belge istediği öğrenildi. Öte yandan, soruşturmayı başlatan savcılığın, MİT Müsteşarı Hakan Fidan hakkında soruşturma açılabilmesi için Başbakanlığa yazı yazacağı öğrenildi. Malatya Erhaç Havaalanı’ndan 22 Haziran 2012’de havalanan Türk askeri uçağı, Doğu Akdeniz’de uluslararası hava sahasında Suriye tarafından düşürülmüş, pilotlar Gökhan Ertan ve Hasan Hüseyin Aksoy şehit olmuştu. Malatya Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği’ne dilekçeyle müracaat eden Pilot Teğmen Hasan Hüseyin Aksoy’un ailesinin avukatı Mehmet Katar, uçağın düşürülmesinde ihmal ve kasıt şüphesi bulunduğu gerekçesiyle Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Mehmet Erten, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, MİT görevlisi Atınç Özkaya ve varsa diğer ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Düğmeye basıldı demiştik. Yukarıda verdiğimiz bu açıklamaların ışığında Hakan Fidan’ın MİT Müsteşarlığına getirilmesinin ardından açılan kampanyaları ve oyunları görmeye çalışalım. Kampanya yürüten çevrelerin desteğindeki bazı yayın organları arka arkaya MİT ile ilgili raporlar ve röportajlar yayınlamaya başladılar. Savcılara ise bazı çevreler tarafından itiraflar, ihbarlar ve raporlar yollanmaya başlandı. Yine ne hikmetse savcılara giden bu raporlar daha incelenip işleme konmadan bazı yayın organlarında detaylı olarak yayınlanmasıydı. İşte bu operasyonların nasıl başladığını adım adım takip edelim.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 321

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

321

Devreye ilk giren belge İkinci MİT raporuydu. İkinci MİT raporunda neler vardı derseniz okuyun; Susurluk kazasının ardından Çankaya Köşkü’nde dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel başkanlığında yapılan zirvede Başbakan Necmettin Erbakan’ın polis-mafya ve siyasetçi üçgenini çözmek için istediği ikinci MİT raporu, 1990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlerle ilgili soruşturmayı yürüten Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’na ulaştırıldı. Taraf gazetesi’nin haberine göre; Raporda, söz konusu faili meçhul cinayetleri işleyen Özel Harekât Daire Başkanlığı’nda görevli polislerin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar tarafından himaye edildiği belirtildi. Raporda Ağar’ın, Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı ve Korkut Eken ile olan ilişkileri de ayrıntılı olarak yer alıyor. MİT’e Saldırılara Devam

MİT’e saldırılar derecesini yükselterek devam etmeye başladı. Bunlardan biri de izinsiz dinlemeyle ilgili oldu. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Yasemin Çongar’ın da arasında bulunduğu dokuz kişiyi dinleyen MİT görevlileri hakkında soruşturma başlatmak için Başbakanlıktan izin istedi. Başsavcılık soruşturma izni gerekçesinde, dokuz kişiye kod adı vererek dinleyen MİT görevlileri hakkında “resmî belgede sahtecilik,” “haberleşmenin gizliliğini ihlal” ve “görevi kötüye kullanma” suçlarını isnat etmişti.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 322

322

Ali Kuzu

Savcılık yazısında, toplumun güzide bir kurumu olarak nitelenen MİT’in sahtecilik yaparak, kod isimler kullanmak suretiyle mahkemelerden dinleme kararı alarak toplum içindeki güvenilirliğini zedelendiğini belirtmişti. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı nedeniyle Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından Çankaya Köşkü’nde verilen resepsiyonda, konuya ilişkin sorularını yanıtlayan Hakan Fidan, şunları söyledi: “Olay, (Taraf’ın dinlenmesi) benim göreve başlamam öncesi dönemde 2009’da olmuş.” Savcılık talebinin Başbakanlığa geldiğini ifade eden Hakan Fidan, prosedüre göre, Başbakanlığın kendilerinden yani MİT’ten bu konuda görüş isteyeceğini ve bu sürecin henüz başlamadığını belirtti. Müsteşar Fidan, “Bizim vereceğimiz görüşe göre Başbakanlık bir karar verecektir,” demekle yetindi. Taraf, 9 Şubat 2012 tarihli sayısında “Taraf’a MİT operasyonu” başlığıyla yayımladığı haberde Ahmet Altan, Yasemin Çongar, Markar Esayan, Amberin Zaman ve Mehmet Altan gibi yazarların MİT tarafından dinlendiğini kamuoyuna duyurmuştu. Aynı haberde Taraf muhabiri ve yazarı Mehmet Baransu’nun kendisini takip eden iki MİT mensubunu fark ederek polise yakalattığı ve MİT’çilerin üzerinden teknik takip ile dinleme cihazları çıktığı belirtilmişti. MİT’çilere Yakalama Kararı Bu arada Ankara kulislerine yansıyan bilgilere göre, Ankara Cumhuriyet Başsavcı vekili Hüseyin Görüşen ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan ifade verme konusunda görüştü. Fidan’ın, Görüşen’e “Uygun bir zamanda ifade vermeye geleceğini” söylediği ileri sürüldü. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, Hakan Fidan’ın ifadesinin alınması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na talimat yazmıştı. Müsteşar Fidan ile birlikte MİT’çilerin ifadeye çağrılmaları önce yalanlanmış, 12 saat sonra basın açıklaması yapan Özel Yetkili Başsavcı vekili Fikret Seçen, olayı doğrulayarak Savcı Sadrettin Sarıkaya’nın Fidan’ın da arasında bulunduğu 3 MİT’çiyi telefonla ifadeye çağırdığını söylemişti.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 323

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

323

Aynı gün, ifadeye çağrılanların 5 kişi olduğu ortaya çıkmıştı. Ancak 5 MİT’çi ifadeye gelmemiş, MİT Hukuk Müşavirliği, savcılığa dilekçe göndererek yetkisizlik ve görevsizlik verilmesini istemişti. Talebi dikkate almayan savcılık, eski MİT Müsteşarı Emre Taner ile eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ve MİT Müsteşar Yardımcıları Yaşar Yıldırım ve Hüseyin Kuzuoğlu hakkında yakalama emri çıkarılması için mahkemeye başvurmuştu. Aynı gün İstanbul nöbetçi 14’ncü Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yakalama emri çıkarılmıştı. Kardeş Mustafa Açıklaması Bu arada Milli İstihbarat Teşkilatı’nı tamamen yıpratıp, istihbarat yapamayacak hale getirdikten sonra Türkiye’yi parçalanmanın eşiğine getirmek amacındaki bu çevreler, saldırılarına MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın sanal kardeşi Mustafa hakkında yayınlar yapmaya başladılar. Milli İstihbarat Teşkilatı ise internet sitesinden yaptığı açıklamada, Müsteşar Hakan Fidan’ın kardeşine yönelik iddiaların tamamıyla yalan olduğu ifade edildi. Yapılan yazılı açıklamada, bir internet sitesinde yer alan “MİT Müsteşarının kardeşi kimin hizmetine çalışıyor.“ başlıklı haberin yalan olduğu vurgulanarak şöyle denildi: “Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı olarak, kurumumuz ya da kurum mensupları hakkında medyada yer alan haberlerle ilgili açıklama yapmak gibi bir geleneğimiz bulunmamaktadır.

Ancak söz konusu haber Sayın Müsteşarımızın kişilik haklarına doğrudan saldırı niteliği taşımakta, kamuoyunu yanlış yönlendirmeyi amaçlanmaktadır. Sayın Müsteşarımızın ne ABD’de yaşayan, ne de Mustafa isimli bir erkek kardeşi yoktur. Halen Türkiye’de yaşamını sürdüren erkek kardeşi ise hayatı boyunca hiç yurtdışında bulunmamıştır. Bu çerçevede; ima etmeye çalıştığı hususlarla birlikte tamamıyla yalan olan söz konusu haberle ilgili olarak yasal yollara başvurulacağı kamuoyuna saygı ile duyurulur.“

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 324

324

Ali Kuzu

MİT Müsteşarlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği’de böylece ilk açıklamasını da Müsteşar Hakan Fidan’ın “kişilik haklarına yönelik saldırı”ya yanıt vermek için yaptı. MİT 10 Yıl Geriye Gider Bugüne kadar MİT başkanı dış istihbarata yönelmemişti. MİT yapması gereken görevi yapmadığı için hiçbir ülke rahatsızlık duymadı. Hep iç istihbarat yapıldı. Eski Müsteşar Emre Taner ile başlayan dış istihbarat çalışması Fidan’la devam etti. Taner’le başlayan sürece kadar dış istihbarat hiç rahatsız olmamıştı. Taner, ‘Ulus devletin yaşaması için Türkiye’nin önleyici istihbarat yapmasının yanında, dış istihbarata da yönelik dönüşümler, çalışmalar yapılmalı’ demişti. MİT bir dönüşüm içinde. Bu kararı destekleyen ve arkasında duran bir siyasi otorite var. Ortadoğu’da gelişen olayları takip etmek için güçlü bir istihbarat yapılmalı. Bunu emniyetle, silahlı kuvvetlerle değil MİT’le yapabiliriz. Bu olay MİT’e en az on yıl kaybettirir. Ama doğru yönetirseniz güçlenerek çıkar MİT. Arap dünyasında güçlenen Türkiye istemiyorlar. İstihbaratı olmayanlar, bölgede yarı kördür. Politika üretilmesi için MİT, bölgede en önemli katolizer güçtür. Bize karşı bütün komplo ve eylemleri öğrenmeliyiz. Casusluk faaliyetini önleyecek MİT. Komplo teorilerini, komploları ortadan kaldıracak olan MİT. Türkiye’de manipülasyon engellenirse, siyasete müdahale edilemez. Bu şekilde yapılan olayları yurt dışı kullanmak istiyor. Bunu yaparken siyaseti baskı altına alıyorlar. Şu anda siyaset baskı altına alındı. Bu açıklamalar Türk Silahlı Kuvvetleri’nden emekli güvenlik danışmanı Mete Yarar’a ait, Sabah Gazetesi’ne bir röportaj veren Mete Yarar, Kamuoyunu aydınlatacak çok önemli bilgiler veriyor. Mete Yarar açıklamalarında şunlara değiniyor: Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Hakan Fidan’ı harcamak isteyen güçlerin, Ortadoğu’da Türkiye’den rahatsız olan ülkelerdir. “Uludere ile PKK’nın dağ kadrosuna, bununla KCK’ya nefes aldırıldı. İstihbaratı olmayanlar bölgede yarı kördür“ derken, MİT’in KCK’ya sızıp şehir yapılanması çökertilecekken, emniyetin MİT’e yönelik hamlesiyle

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 325

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

325

PKK operasyonuna darbe vurulduğunun altını çizen Mete Yarar, Fidan’ın ifadeye çağrılması ile yaşanan gelişmeleri şöyle değerlendirdi: MİT olayında kafama yatmayan bazı şeyler, mantık hataları var. Dünyada bu tür terör örgütleriyle mücadele eden istihbarat birimlerinin çalışma şeklini iyi analiz etmemiz lazım. Bunun hukuki dayanağı, siyasi sorumlulukları nedir? Bunu anladığımızda bu yapılan operasyonun da ne olduğunu çok rahat ortaya koyabiliriz. Dünyada bunu en fazla uygulayan üç ülke var. ABD, İngiltere ve İspanya. Herkesin bildiği ETA, IRA ve El Kaide örgütleri. En son CIA’nin Usame Bin Ladin’in öldürülmesiyle ilgili bir operasyonu vardı. Ladin’in ele geçirilmesiyle ilgili içeri sızdırılan bir doktordan bahsedildi. Bu operasyon sonuca kadar getirildi. CIA’nin terör örgütü listesinde yer alan ve şu an çatışma yaşadığı bir Taliban var. Taliban‘la CIA’nin görüşmeler yaptığı, hatta İstanbul’da bu görüşmelerin yapılacağını sağır sultan bile biliyor. Ama ABD’de hiç kimse, ‘Bizim askerlerimizi öldüren Taliban’la neden görüşülüyor’ denilmiyor. Bunu kimse sorgulamıyor. İstihbarat operasyonları planlanırken, başlangıç ile sonuçlar arasında bir fark yoktur. Ama ilk başlangıçta izlenilen yol birçok kişi için aykırı olabilir. Amaç sona bakmaktır. Koordinasyon Eksikliği Var Devlet içinde koordinasyon bozulduğu zaman büyük sıkıntılar olur. Emniyet, yargı, güvenlik birimleri koordineli çalışmak durumundadır. Hepsinin farklı yöntemleri var. Ancak amaçları ortak. Koordinasyon “eksiklikleri var. Yargının önüne gelen evraklar çok önemli. Bence bu evrakların nasıl geldiğini iyi irdelemek gerekir. Oslo görüşmelerinin nasıl yapıldığını herkes biliyor. MİT görev aldı, Başbakan’ın bilgisi dâhilinde yapıldı. MİT, ‘Ben bu görüşmeleri yaptım’ dedi. Bunu emniyette, yargı da biliyor. Burada ilk yapılması gereken, emniyetin eline gelen belgeleri üstleri olan siyasi erk, yani İçişleri Bakanlığı. Bu bilgiler ilk önce bu erke teslim edilmeliydi.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 326

326

Ali Kuzu

KCK’nın içine sızan bazı MİT görevlileri, ‘Biz bu nedenler için sızdık‘ dediler. Emniyet, İçişleri Bakanı’na, ‘Bu görevlilerin başı, sorumlusu kimse bununla konuşmak istiyoruz’ demeleri gerekiyordu. MİT yetkilileri iyi dinlenmeliydi. Yarar’a göre evrak savcılığa gönderilirken, ‘Bu görüşmeler kapsamında MİT’in ilgili birimleriyle görüşmeler yapıldı. Amaç böyle bir fotoğraftı’ dersiniz. Kimse emniyete, ‘Bu evrakları yok edin’ demiyor. Bütün bunlar tam olarak yapılsaydı Hakan Fidan şüpheli olarak değil, bilgisine başvurulmak için çağrılırdı. Burada emniyetten başlayan bir eksiklik var. Savcı evrak üzerinden hareket etti. Başsavcının haberi yok. Burada bazı eksiklikler, rahatsız edici unsurlar var. MİT, KCK’nın İçine Sızmıştı PKK terör örgütü, Ortadoğu’nun kullanılabileceği tek taşeron örgütü. Bu örgütü İsrail, Irak, İran, Suriye zaman zaman kullandı. Bazı Avrupa ülkeleri de kullandı. Dolayısıyla bu örgütün kaldırılmasını istemiyorlar. Son aylarda başarılı operasyonlar yapıldı. Ele geçirilen militanlar üst düzey. Böyle bir operasyon yapısını güden bir devlet yapısı, KCK’nın içine sızmış bir MİT. Uludere olayı ile Hava Kuvvetleri ile Kara Kuvvetleri’nin ortak operasyon yapma kabiliyetini ortadan kaldırdılar. Hava ve Kara Kuvvetleri’ne darbe vuruldu. Şu an da MİT ile KCK içindeki operasyona darbe vuruldu. Uludere olayı ile PKK’nın dağ kadrosuna nefes aldırıldı. Bununla KCK’ya nefes aldırılıyor. Uludere’de yapılan yönlendirme, manipülasyonla devleti yönlendirdiler. Kendi halkını, ‘öldürme’ pozisyonuna düşürdüler. Devletin en üst düzey istihbarat örgütü MİT’i devlet aleyhine hareket ediyor noktasına getirdiler. Ancak bu işten hem Başbakan, hem de siyaset güçlenerek çıkacak. Görüntü, istenmese dahi AK Parti’nin sorgulandığını çağrıştırıyor. Emniyet ve savcılığın böyle bir nihai amacı olmayabilir. Ama çıkan tablo maalesef böyle. MİT’in KCK’nın içine sızmasını akıl okuması olarak yorumladılar. İstenmese dahi çıkan tablo bu. Devlette sistem birbiriyle çekiş-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 327

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

327

mek üzerine değil, koordinasyon içinde ortak hareket etmekle gerçekleşmeli. Siyasi otorite Fidan’a ‘Gidip Oslo’da PKK’nın silah bırakıp, müzakere yapmasını sağlayacaksın’ demiş. MİT başkanına şüpheli yaftası yapıştırılması, geri dönülmesi zor bir olay. Bilgi vermesi için çağırırsınız. Memnun kalmazsanız, ‘Seni tanık değil, sanık olarak dinleyeceğim’ dersiniz. Böyle bir şahsı hırsızlıktan, yolsuzluktan, vatan hainliğinden sorgulamıyorsunuz. Siyasetin emir verdiği konuda soruşturma açtığınızda, siyasetin kararlarını sorguluyorsunuz. En tehlikelisi de bu. MİT - Cemaat Kavgası mı?

Öte yandan Taraf gazetesi yazarı Emre Uslu’da köşesinde Hakan Fidan’ın başkanlığındaki MİT’e yapılan operasyonu mercek altına almış ve önemli iddialarda bulunmuş. Uslu’nun ortaya koyduğu iddiaları şöyle; “ Ankaralı dostuma göre, son bir yıldır Ankara’da cemaatçi bürokrat avı var ve bu av artık sürek avına dönüşmüş durumda. Bu konuda Bilal Çetin’in verdiği “MİT cemaat aleyhinde bilgiler toplamış bu artık operasyon aşamasına gelmiş” bilgisi önemli. Yani MİT cemaate mensup bürokratları fişlemiş. Ahmet Necdet Sezer zamanındakine benzer uygulamalarla kapıcılardan alınan bilgilerle bürokrat fişlendiği iddia ediliyor. MGK’da irtica iç tehdit olmaktan çıkmasına rağmen MİT cemaat üyelerinin peşini bırakmıyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 328

328

Ali Kuzu

Bu fişlemelerin hukuksal temelinin bulunmadığı, bunun için de hukuksuz fişlemeleri yapanların “Başbakanlık emri” kılıfı altında kurtarılmaya çalışıldığı iddia ediliyor. Peki, Hakan Fidan veya AKP neden cemaat aleyhinde dosya toplasın? İşte burada KCK süreci devreye giriyor. MİT içindeki bir kanat, cemaatin AKP’nin PKK ile müzakere politikalarını boşa çıkarmak için polis ve yargıyı devreye soktuğunu öne sürüp Başbakan ve çevresine yönelik dezenformasyon yaptı. Böylece cemaat aleyhine bir hava oluşturdu. Bu çabanın arkasında KCK’yı yöneten MİT elemanları var. Bunlar polisin KCK operasyonlarından oldukça rahatsız, çünkü KCK’ya yardım eden MİT’in üst düzey elemanlarının açığa çıkması durumunda ihanetleri belgelenir ve kendilerini kurtarmaları zor. Peki, Fidan bu ekibe nasıl izin veriyor? Bu soruma sadece şu sorularla karşılık veriyor: Fidan MİT’e gelmeden evvel acaba MİT içindeki bu ekiple bir irtibatı oldu mu? Bu ekiple –bilerek veya bilmeyerek– bazı konularda bilgi paylaşımı mı yaptı? Bu bilgiler Fidan’ın önüne konulup birlikte hareket etme talebi iletildi mi iletilmedi mi? Ankaralı dostuma göre, MİT-PKK görüşmelerini internete sızdıran ekip de bizzat KCK ile ilişki kuran ekip. Dikkat et o kayıtlarda Fidan aleyhinde olabilecek hiçbir şey yok. Özenle ayıklanmış bir metin sızdırıldı. Hatta o kayıttan sonra Fidan’ın AKP nezdinde ki değeri hayli arttı, çünkü Fidan orada AKP ve Başbakan’ı çok etkili bir şekilde savunuyor. Yayınlanmayan kısımlarında o ekip aleyhine olabilecek çok feci şeylerin olduğu iddiaları var. O kaydı internete verenler MİT veya Fidan’ı hedef alsa o feci kısımları koyarlardı. O ekip kayıtları sızdırarak Fidan’ın AKP nezdinde ki yeri sağlamlaştırıldı, ekibin yeri de Fidan’ın nezdinde sağlamlaştırıldı. Böylece o ekip Fidan’ı avuçlarının içine alıp yollarına yürümeye devam etti. Ankaralı dostuma göre, KCK’yı yöneten-yönlendiren o ekip, Fidan’ı kendilerine kalkan yapmak için bu işe bulaştırdılar. Amaçları Fidan’ın AKP ile olan ilişkisini kullanıp KCK operasyonlarını durdurmak ya da operasyonları yapan polisi tasfiye etmek.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 329

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

329

Zira KCK’yı kazdıkça pislik çıkıyor. KCK operasyonlarına karşı her yolu deniyorlar. Bazı AKP’lileri ve müzakereci aydınları yönlendirip KCK operasyonlarını itibarsızlaştırmaya çalıştılar. KCK operasyonları ve PKK’ya karşı nokta operasyonları çok etkili sonuç vermeye başlayınca KCK operasyonlarını durduramayacakları ortaya çıktı. Bunun için de Uludere olayını planladılar ve bunun amacı da insansız hava araçlarının siviller için riskli olduğundan hareketle PKK’ya karşı hava harekâtlarını durdurmaktı. Kısmen başarılı da oldular. Bu ekibin temel bir amacı var. TCK 250 ve 251’i değiştirip KCK’lıları serbest bıraktırmak. Zira içerideki MİT’çi KCK’lılar konuşursa MİT içindeki bu ekibin işi zor. MİT Yasası’ndaki değişiklik bile bunları kurtaramayabilir. İşte bunun için KCK ve PKK operasyonları başarı ile sürdürülürken Aralık ayında Sabah gazetesinde 2. Açılım Paketi diye bir haber çıktı. Paketin içinde Kürt meselesine ilişkin hiç bir şey yoktu ama KCK ve Ergenekoncuları kurtaracak TCK 250 ve 251. maddelerin değişikliği öneriliyordu. Bu paket AKP tabanında tepki toplayınca beklemeye alındı. Ancak bu ekip KCK’lıları kurtarmazlarsa kendilerini yakacaklar; bu nedenle de TCK 250 ve 251 mutlaka değişmeli diye düşünüyor. Bunun için de Başbakan’ı özel yetkili savcıların çok ileri gittiğine ikna etmek için bir plan yaptılar. BDP Diyarbakır teşkilatından çıkan Oslo görüşmeleri ve MİT-KCK ilişkileri çok işe yaradı. Zira bu belgelerin içinde hem MİT Müsteşarı olması nedeniyle Fidan’ı hem Oslo görüşmeleri zabıtlarının içeriği nedeniyle hükümeti yıpratacak çok vahim bilgiler vardı. Bu aşamadan sonra, KCK operasyonlarına karşı fitne çarkını döndürmeye başladılar. Ankara’da Hakan Fidan’a operasyon yapılacağı, KCK belgelerini oraya polisin koyduğu gibi fitne tohumları ektiler. Bu konuda özellikle Fidan’ı ikna edip değişik arayışların içine soktular. O belgeler adli kayıtlara girdikten sonra nasılsa bir gün soruşturmaya dönecekti. MİT’in KCK’yı yönetip yönlendirdiği açıkça görülen bu belgelere göre savcıların haliyle MİT’in üst yönetimini

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 330

330

Ali Kuzu

sorgulaması gerekiyor yoksa KCK’yı yönetmek alt kademe MİT mensuplarının kendi başına yapacağı iş değil. Belgelere bakan savcı da haliyle MİT yöneticilerini çağırdı. Bu duruma hazırlıklı olan bu grup, savcının telefonla verdiği bilgiyi, anında Hürriyet’e sızdırdı ve aynı anda bir medya kampanyası için düğmeye basıldı. Fidan da hükümet de uzun süredir bu ana hazırlandığından, olay büyüdü. Zaten son bir yıldır Ankara’da yaratılan “cemaat fobi” nedeniyle Başbakan ile KCK operasyonlarını yürüten ekibin karşı karşıya getirilmesi böylece sağlandı. Medya kampanyasıyla olay önce cemaatin sonra da İstanbul’daki KCK operasyonlarını yapan polisin ve savcının üstüne yıkıldı. KCK operasyonunu yapan polisler tasfiye edildi. Erdoğan’ın İfadeye Çağrılması Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu’nun analizi ise en çok tartışılan ve konuşulan yazılardan. ‘Büyük kavga: Fidan’a davet... Bardağı taşıran son damla’ başlığıyla, dikkat çeken bir yazı kaleme alan Bayramoğlu, emniyet + yargı ve iktidar kavgasına işaret etti. İşte Bayramoğlu’nun o yazısı Devlet içinde büyük bir deprem yaşanıyor. İstanbul polisinin hazırladığı bir fezleke üzerine ilgili savcı MİT Müsteşarı’nı, bir önceki müsteşarı ve Oslo görüşmelerine MİT adına katılan dönemin müsteşar yardımcısını ifadeye çağırdı. Konu, çağrılan kişilerden de anlaşılacağı gibi, MİT’in PKK ve Öcalan’la yaptığı görüşmeler ve bu çerçevede yürüttüğü faaliyetler... Açık: Bir kurum ve politika yargı ve polis tarafından hesaba çekilmiş durumda... Nasıl açıklamalı, nasıl yorumlamalı Önce bir tespit: Hakan Fidan MİT’in ve hükümetin çiçeği burnunda müsteşarıdır. AK Parti’nin ürettiği yeni seçkinlerdendir. Kürt meselesi başta olmak üzere güvenlik konularında Başbakan’ın en yakınındaki danışman ve yardımcılarından birisidir.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 331

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

331

Başbakan açısından tam anlamıyla bir güven adamı, yakın çalışma arkadaşı ve içeriden bir isimdir. Bu vasıflara sahip bir ismin “şüpheli” sıfatıyla ifade vermeye çağrılması, üstelik Başbakan’ın talimatıyla kimi temas ve görüşmelerden dolayı savcılığa celp edilmesi, bir anlamda Başbakan’ın ifadeye çağrılmasıdır. Hükümetin ve politikalarının savcı tarafından sorgulanmasıdır. Özetle bir meydan okumadır... O zaman adını koyalım: Bu deprem bir iktidar kavgasının izdüşümüdür. Bir süredir devam eden “saray içi” iktidar mücadelesinin su yüzüne çıktığı en keskin noktadır. Bu kavgayı üç ayrı boyutuyla ele almak gerekir. 1.

Her ne kadar sık sık üst üste otursalar, iç içe geçseler ve pek çok ortak noktaya sahip olsalar da, siyasi iktidarın Kürt politikasında iki ayrı eğilim bulunmaktadır.

Bunlardan birincisi “Oslo süreci”ni, daha doğrusu “siyaset”i diğeri, “mevcut KCK operasyonları mantığını,” başka bir ifadeyle “asayiş”i temsil etmektedir. Birinci mantık Öcalan’ın avukatlarıyla temas kurup Kürt meselesinde siyasi kapılar açmaya çalışırken, ikinci mantık o avukatları tutuklamakta, o kapıları tehlikeli görmekte ve kapatmaktadır. Son yaşananlar, bu iki farklı eğilimin bugün tokuştuğunu göstermektedir. Bu tokuşma devletin bir güvenlik kurumunun, polisin diğer bir güvenlik kurumunu MİT‘i takip etme, faaliyetlerini, ilişkilerini “suç” alanına sokma noktasına kadar gelmiştir. 2.

Ne var ki, birinci boyut işin ancak bir kısmını açıklar. Bir kısmını açıklar zira, “saray içi iktidar savaşı” nda “belirleyici olan” politik görüş farklıklarından çok, cephe kazanma ya da devlet içinde etkili yer tutma meselesidir. Politik görüşler aslında bu arayışa göre şekillenmektedir. Nasıl ve kim arasında iktidar kavgası

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 332

332

Ali Kuzu

İktidar kavgasının ayaklarından birisini oluşturan “otonomlaşma eğilimi taşıyan” polis ve yargı merkezli son derece etkin bir gruptur. Vali’den MİT’e Suçlama MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın KCK’ya yönelik soruşturma çerçevesinde şüpheli sıfatıyla ifadeye çağrılmasıyla ortaya çıkan MİTEmniyet çekişmesi iddialarına, Batman eski Valisi Salih Şarman’ın açıklamaları yeni bir boyut kazandırdı. Şarman, Batman’da valilik yaptığı döneme ilişkin bir olayla ilgili bilgi verirken, “Bombayı koyan MİT elemanıydı. Polis olayı çözdü. Ama kurumlar arasında çatışma çıktı. Baskılardan şahsı teslim ettim“ şeklindeki sözleri dikkat çekti.

11 kişiyi öldüren bombacıyı, MİT muhbiri diye elimden aldılar“ diyen Şarman’ın Aksiyon Dergisi’ndeki açıklamaları, son dönemde PKK-KCK operasyonlarında MİT muhbirlerinin yakalandığı iddialarıyla paralellik taşıyor. Terörün en yoğun yaşandığı 1993 yılında Batman’a vali olarak atanan emekli Vali Şarman, görevli olduğu şehirde terörle mücadeleye karşı proje hazırladığını ve dönemin Başbakanı Tansu Çiller’e sunduğunu ve projenin de kabul gördüğünü kaydetti. Valiliği süresince yaşadıklarını anlatan Şarman, “Koruculuk sistemini kabul edenlere özel cezalandırma operasyonu yapılıyordu. Batman merkezine yakın bir köyümüz uzun süre korucu olmamak için direndi. PKK, imamını öldürdü. Gittik anlattık, 20 kişiye silah verdik. Bir hafta sonra şehir merkezinden o köye kalkan minibüslerin durağını TNT kalıplarıyla patlattılar. 11 kişi öldü o olayda. Kolları, bacakları bahçelerden topladık. 5 dakika sonra patlasaydı en az 50 ilkokul çocuğu ölecekti, çünkü okul dağılacaktı“ değerlendirmesinde bulundu. Vali Şarman, minibüs durağına bomba koyan kişiye ulaşıldığını, 11 korucunun öldüğü minibüs durağı saldırısıyla ilgili teknik takibe yakalanan kişinin şifreli konuştuğunu ancak bu konuşmanın çok kapalı olmadığını ve şüphe üzerine bu kişinin evinden alındığının altını çizdi. Şarman, saldırıya yönelik şüphelenilen kişinin gözaltına alınmasının kurumlar arasında gerginliğe neden olduğunu kaydederek, OHAL Valisi Ünal Erkan’ın, kendisini aradığını, Diyarbakır’dan ‘konuyla ilgilenmek üzere’ Batman’a geldiğini söyledi.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 333

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

333

Şarman, “O olayda kimseyi evine yollamadım, bir kişi teknik takibe yakalandı. Alındı, fakat MİT ‘bizim elemanımız’ diye devreye girdi. Bayağı ciddi gerginlik oldu. Ünal Erkan kalkıp Diyarbakır’dan geldi. Toplantılar yapıldı. Konuyu devrettim” diye konuştu. Şarman’ın, “Aldığınız kişinin rolü neydi” sorusuna verdiği “Olayın faili olarak alındı. Öyle rastgele alınmadı. MİT’in elemanı, ama kadrolu değildi. Terör örgütünün eline malzeme vermemek için MİT muhbirini teslim ettim” yanıtı, terör örgütü PKK’ya yönelik operasyonlarda Emniyet ile MİT arasındaki çekişmeye dikkat çekti. Şarman, görev yaptığı 1993-1997 yılları arasında MİT’in, kendisine ciddi istihbarat vermediğinin de altını çizdi. PKK’nın içine giren yeni isimleri sadakat testine tabi tuttuğunu ifade eden Şarman, “PKK ‘git ananı vur’ der. Bunu yaptırdıkları çok insan vardır. Gözünü kırpmadan vurursa kabul görür. Aralarına alırlar, eylem boyunca takip ederler. Ateş ederken havaya mı ediyor, rapor verirler. Ona göre karar verir. İstihbarat örgütlerinin suça karışmaması mümkün değil. Bir MİT ajanı PKK’nın içine girdi, ‘Hadi bakalım, şuradan askeri servisler geçiyor. Al uzaktan kumanda, bunu patlatacaksın.’ Yanlış patlattı, gelmeden patlattı. Öldürürler“ dedi. Bütün bunlar olurken, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadeye çağrılması ile zirveye oturan tartışmalı sürecin en dikkat çeken gelişmelerinden biri yaşandı. Bir gazetede Kamu Güvenliği Müsteşarlığındaki bir toplantıda Emniyet Genel Müdürü Mehmet Kılıçlar ile MİT Müsteşarı Hakan Fidan arasında istihbarat paylaşımı konusunda tartışma çıktığı, iki kurum arasındaki çatışmanın da o kavgaya dayandığı iddia edildi. İki kurum yani tepedeki isimler bu haberden hemen sonra temasa geçtiler, her iki kurum önce ayrı ayrı haberi yalanlamayı düşündü, ancak sonra bunun birlikte yapılmasına karar verildi, öyle de oldu. MİT Müsteşarlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğü ortak açıklama yaptı. Açıklamanın başına “Milli İstihbarat Teşkilatı ve Emniyet Genel Müdürlüğü ortak basın açıklaması “ ifadesi konuldu, ardından da şöyle denildi;

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 334

334

Ali Kuzu

“Habertürk Gazetesi’nde 13.03.2012 tarihinde “MİT’le Polisin Savaşı Böyle Başladı” başlığıyla yayınlanan haberde yer alan; MİT Müsteşarı Dr. Sayın Hakan Fidan ile Emniyet Genel Müdürü Vali Sayın Mehmet Kılıçlar arasında istihbarat kavgası yaşandığına ilişkin iddialar gerçek dışıdır.

Özellikle terörle mücadelede önemli görevleri birlikte yürüten bu iki kurumla ilgili verilen haberlerde kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi ilkesine ve kurumların yıpratılmamasına özen gösterilmelidir. İki kurum arasında ileri düzeydeki işbirliğinin vazgeçilmez unsuru olan kurumlar arası bilgi paylaşımının, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kararlılıkla devam edeceği bilinmelidir.”    Devletin Temeline Dinamit Koymak Vatan gazetesi yazarı Ruşen Çakır, başta Hakan Fidan olmak üzere MİT yöneticilerinin özel yetkili savcı tarafından ifadeye çağrılmasıyla başlayan süreci, eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’le konuştu. Türkiye’de Kürt meselesini en iyi bilen “akil” isimlerden olan Öneş, MİT’in eski ve yöneticilerinin ifadeye çağrılmasına şaşırmış, ama sonuçta bunun hayırlara vesile olacağına inanıyor.

Şu anda karşı karşıya olduğumuz durumu olağanüstü diye bile isimlendirmek güç. Siz bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Özel Yetkili Savcılık tarafından MİT Müsteşarı hakkında celp çıkarılması, anlaşılması, hatta değerlendirme yapılması bile çok güç bir gelişme. Çünkü bu celp olayında başsavcı “haberdar değilim” diyor, başsavcı yardımcısı önce “haberdar değildim” sonra “haberdardım“ diyor, Başbakan Yardımcısı “haberdar değilim” diyor ve kabine içerisindeki önemli isimler haberdar değildik diyerek, değerlendirmeler yapıyorlar. Böylesine bir olayda devlet adabı görülmediği gibi hukuki kurallar da dikkate alınmıyor ve özel yetkili savcı sanki bireysel bir değerlendirme çerçevesinde böyle önemli bir karara imza atıyor. Bunu izah etmek mümkün değil. MİT Yasası ancak Başbakan’ın izniyle MİT mensuplarının yaptıkları görevlerle ilgili yargılanabileceğini söylüyor. MİT Yasası özel bir kanundur ve genel kanun karşısında çıkartılmıştır.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 335

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

335

Bu MİT’in özelliği sebebiyle çıkartılmıştır. Bunu bir hukukçunun değerlendirmesi gerekirdi. MİT Müsteşarı’ndan alınması gereken bir bilgi varsa onu kendisiyle önceden iletişime geçerek alınması daha doğru olurdu veya bunun bir idari araştırma konusu yapılarak, ortaya çıkan sonuçlar çerçevesinde bir bulgu bulunuyorsa Başbakan’ın izniyle bir yargılama yapılması gibi normal bir prosedürün uygulanması gerekirdi.

Burada Hakan Fidan’ın adı tanık değil, şüpheli olarak geçiyor değil mi? Medyadan öğrendiğimiz kadarıyla şüpheli olarak çağrıldığını biliyoruz. KCK operasyonları sebebiyle çağrıldığını gördük. Bazı gazeteler ve televizyon programlarında MİT’in kullandığı elemanların KCK’nın çeşitli kademelerinde görevlendirildiği konuşuldu. Bir istihbarat teşkilatının görevi nedir? Şimdi KCK eğer PKK’nın bir şemsiye örgütüyse, yasa dışıysa bu örgüte içine sızmak MİT’in görevidir...

Ama haberlerde sadece oraya sızma değil eylemlere göz yumma, silahlı eylemleri teşvik etme gibi ciddi iddialar var. Bu yanlış bir değerlendirme. Çünkü MİT kendi görevlilerini örgütün içine sokmuyor. Genellikle tüm dünyada, Türkiye’de de aynısıdır, örgüt içinden o örgütün elemanı ile ilişki kurulur, o eleman faaliyetlerini sürdürürken ondan bilgi alma yoluna gidilir. O elemanın örgüt içindeki faaliyetlerinin engellenmesi onu örgüt nezdinde şüpheli kılar ki buna zaten örgüt izin vermez. Haber alma faaliyeti içerisinde iletişime geçilen örgüt üyesi örgüte inanmıştır, hizmet etmektedir ancak çeşitli motivasyonlarla teşkilat tarafından kazanılabilirse örgütün çalışmaları hakkında bilgi verir. Bu bilgi verme durumunun derecesi teşkilat lehine midir, örgüt lehine midir, yoksa karşılıklı bir fayda mı vardır, bu duruma göre değişebilir. Bunu bir savcı değerlendiremez.

Bazıları Oslo sürecinin, Öcalan’la görüşmelerin bu olaya sebep olduğunu söylüyor... Bu olay bir savcının veya dosyayı hazırlayan emniyetse, emniyetin, mevcut siyasi iktidarın siyasi tercihine müdahalesidir. Çünkü

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 336

336

Ali Kuzu

Oslo süreci siyasi bir karar ile başlamıştır. Hatta Hakan Fidan, MİT mensubu olmadığı halde bu görüşmelere katılmıştır. Bu görüşmeler de, örgütle iletişim kurma, güven kazanma ve barış şartlarını oluşturma konusundaki önemli bir çalışmanın parçası olmuştur. Bu tamamen siyasi bir karardır ve barış için önemli bir aşamadır. Siyasi iktidar için önemli bir risktir ama bunu bir savcı sorgulayamaz. Sorguladığı takdirde görevini kötüye kullanmış olur.

Tam da bu noktada “Hakan Fidan’ın çağrılması Başbakan’ın çağrılmasıdır” deniyor. Bu siyasi kararın bir parçası olarak Hakan Fidan oradadır. Oslo görüşmelerinde ortaya çıkan bandın kurgulandığını biliyoruz. Gösterilmek istenen şey belli ama görüşmelerdeki amaç açık. Amaç barış şartlarını geliştirmek. Orada kullanılan “sayın, önderlik” gibi laflar karşılıklı güven için kullanılan ifadelerdir. Bana göre önemsizdir.

Çağrılan tek kişi Hakan Fidan değil. Siz Fidan’la çalışmadınız ama diğer iki isimle, Emre Taner ve Afet Güneş ile çalıştınız. Görevdeki müsteşar çok öne çıkıyor ama diğer iki isim de son derece önemli. Eski müsteşarlıkla yeni müsteşarlık arasında bir devamlılık var değil mi? Devlette devamlılık esastır. PKK ile mücadele süreci 2010 yılında başlamış bir mesele değildir. Müsteşarlığın çalışmaları Hakan Fidan göreve geldiği andan itibaren kendisine devredilmiştir. Hakan Fidan da bu bayrağı alıp, devam etmiştir. Temennimiz başarılı olmasıdır. MİT Müsteşarı ve önceki görevlilerin sorgulanması özellikle Oslo Süreci’nin de meseleye çekilmesi söz konusu. Olaya böyle çok dar çerçeveli bakarsanız barış sürecine ağırlık verilmesinin önlenmesine neden olursunuz. Bu çok yanlış ve çok siyasi bir yaklaşım. Bir savcı böyle bir yaklaşım gösteremez. Hatta bir mahkeme, bir hâkim bile böyle bir yaklaşıma giremez, buna göre karar veremez. Ben bu olayın hayırlı olduğuna inanıyorum. Türkiye’nin demokratik sistemi, hukuk sistemi bakımından, devlet sisteminin demokratik sistemle ve hukuk sistemiyle uyumluluğu bakımından hayırlı olmuştur. Aksi takdirde demokratik, siyasi kararlara vesayet gibi bir olguyla karşılaşırız ki bunu daha önce çok yaşadık.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 337

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

337

Bu noktada son olayı bir tür “ikinci Uludere olayı” diye adlandırıyorum. Biliyorsunuz, hükümet diyalog yoluyla çözüme ağırlık verdiği konsept bir süre önce bir kenara bırakıp yerine güvenlik tedbirleri ağırlıklı bir konsepte geçiş yapmıştı. İşte bu son olayla bu yeni konseptin sonucu açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Dolayısıyla bu son yaşanan olayın olumlu bir etkisinin olacağı kanısındayım. Yapılanın yanlış olduğu görülmüştür ve yanlıştan dönülecektir. Dünyada Örneği Yok Eski MİT Müsteşar yardımcısı Cevat Öneş ortaya çıkan yargıMİT kriziyle ilgili bu sefer de Milliyet Gazetesi yazarı Aslı Aydıntaşbaş ile de bir röportaj yaptı. İşte yıllar yılı kurumun en tepesinde görev yapan Öneş’in Hakan Fidan olayı ile ilgili değerlendirmeleri... MİT’te neredeyse yarım asır çalıştınız ve yöneticilik yaptınız. Hiç böyle bir kriz hatırlıyor musunuz?

Hayır. MİT Müsteşarının çağrılması devlet teamülleri ve hukuk sistemine uygun değil. Dünyada örneği yok. Patagonya’da bile yoktur. Sadece hatırladığım bir kaç yıl önce Erzincan savcısına yönelik soruşturma nedeniyle 3 MİT mensubunun Erzurum özel yetkili mahkeme tarafından gözaltına alınmasıydı. Ama bu olayın boyutu bambaşka... Peki, ne oluyor? Daha doğrusu neden?

Hiç bir kurumsal bilgim olmadan şöyle bakıyorum; biz demokratikleşen bir Türkiye istiyoruz. Hesap verilebilir, denetlenebilir ve sorgulanabilir bir devlet yapısı arzuluyoruz. Ancak bu olayda, MİT‘i temsil eden bir müsteşara celp çıkarılıyor ve Başbakan’ın haberi yok. Yardımcılarının ya da bakanların da haberi yok. Bırakın onu İstanbul başsavcısının ve hatta müsteşarın kendisinin haberi yok! Bu hukuk sistemine uygun değil. İşin içinde Afet Hanım’ın (Güneş) olması da meselenin Oslo’yla bağantılı olduğunu gösteriyor. Yani doğrudan Başbakan’ın kararı sorgulanıyor?

Sayın Fidan’ın katıldığı Oslo süreci, bir siyasi karar üzerine, Sayın Başbakan’dan talimat alınarak yapılmış toplantılar serisidir. Sayın Fidan Başbakan adına katılmış, bu tamamen siyasi bir karardır.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 338

338

Ali Kuzu

Amacı da 30 senedir Türkiye’ye büyük zararlar veren terör belasından Türkiye’nin kurtulmasıdır. Bu Başbakan’ı zor durumda bırakan, siyasi iradesini sorgulatan, ‘yönetimde zafiyet vardır’ dedirten bir durumu ortaya çıkartıyor. Basına sızan, müsteşarın çağrılmasının, MİT’in ilişkide olduğu bazı KCK’lıların eylemlere katıldığı gerekçesiyle olduğu yönünde...

Evet, KCK operasyonları içerisinde MİT’in haber elemanlarının olduğu iddiası var. Bu olay istihbaratın bilinmediğini gösterir. MİT’in haber elemanları devlet kadrosu içinde devlet memurları değil, KCK içinde çalışmakta iken PKK üyesi olan şahıslardan yararlanma imkânıdır. Bunlar MİT mensubu ya da devlet memuru değil. Örgüt üyesiyken bu işin çözümlenmesinde karar veren ya da yardımcısı olan ya da bilgi veren, ama örgüt faaliyetlerini de devam ettiren insanlar. Teşkilat böyle bir haber alma ağını kurmuşsa bu alkışlanmalıdır. Eğer bu kişilerin eyleme katıldığı ya da MİT’in PKK’yla ilişkisinde prosedür dışı davranıldığı kaygısı varsa?

Bir şüphe varsa, polis böyle bir tespit yapmışsa, devlet adabı ve hukuk sistemi içinde Başbakan’a doğrudan arz edilmesi gerekir. Başbakan’ın gerekli görürse soruşturma açabilir. Ama bu yapılmadan direkt Başbakan’a bağlı çalışan bir kurumun böylesine deşifre edilmesi ve haber alma imkânlarının kısıtlanması tuhaf. Bu süreçte MİT’in haber alma imkânları deşifre edilecek, belki insanların hayatları da tehlikeye girecektir. MİT PKK’nın kuruluşunda katkı yaptı mı?

Mümkün mü? 41 sene onurla çalıştım, müsteşar yardımcılığına kadar çıktım. O zaman da en küçük emaresine bile rastlamadım. Bu devlet kurumunun da varlığını tehdit eden bir iddia. PKK içindeki gruplarla iddia edildiği gibi bağlantıları var mı, o ayrı. Ama PKK’nın bir kurum tarafından kurdurulduğu iddiası bambaşka. Kabul edilebilir değil. Eymür; Başbakan Hedef Alındı MİT’e yapılmak istenen operasyonla ilgili eski MİT’çi Mehmet Eymür’de katıldığı bir Televizyon programında şunları söyledi: “Hakan Fidan ve diğer kişilerin şüpheli olarak çağırılmaları tatsız bir

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 339

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

339

durum. MİT müsteşarı birinin sanık sıfatıyla çağırılması yanlış bir şey. Hakan Fidan daha çok yeni teşkilatı tanıması en az 3 sene alır. Ben bu emrin içerden verildiğini düşündüm çünkü hem Hakan’ı hem de Başbakan’ı zora sokacak atraksiyonlardı. Yani bu iş üzerinden Başbakan da hedef alınmış olabilir. Hakan Fidan’ın yerinde olsam bende rahatsız olurdum. Benimde susurluk zamanında başıma geldi ve sanık olarak gitmeyi kabul etmedim. Ama bu dönemin savcılarına çok büyük yetkiler verilmiş. Bunda bir yanlışlık var.” Sevilay Yükselir “KCK ve Oslo görüşmeleri suç mudur?” sorusunu sorması üzerine Eymür; “ KCK’ya eleman yerleştirme, operasyon yapmak ve Oslo görüşmeleri suç değildir. Fakat siz eğer o elemanı başka amaçlı kullanırsanız o zaman suç olabilir. Yani bir insan ancak amacının dışında kullanılıyorsa suçlanabilir.” açıklamasını yaptı. Sevilay Yükselir’in “Abdullah Öcalan’a en yakın isimlerden birinin MİT ajanı olduğu ortaya çıktı bu suç mudur?” sorusunu yöneltmesini üzerine ise ”Hayır, bu bir başarıdır. Bir elemanın örgüt liderine yanaşabilmesi, bir karar merceği yaratan birine ulaşabilmesi güzel bir şey. Bu hukuken bizim yönetmeliklerimize de uygun. Bu yönetmenlikte Başbakan tarafından onaylanan bir durumdur. MİT’te her tip adam kullanılabilir. ” dedi. GES Komutanlığı’nın devri sıkıntı yarattı ve bunun intikamını alıyorlar. Sizce bu doğru mu? ” GES Komutanlığı Amerikalıların eskiden kurduğu bir istasyon. Belki eski bir teknoloji ama çok iyi bir istasyon. Bu devir sıkıntı yaratmış olabilir tabi ama bundan ne tür bi sıkıntı duyulduğunu bilemiyorum. Kendi yaşadığım zamanda da bunları çok yaşadım. Mesela Amerikalı bir ajanı yakaladım ve benim yükselmem durdu.” Devletin bütün birimleri kontrol edilebilmelidir. Kontrolsüz birim devletin başına beladır. Bugün MİT’in başında kontrol yok. Eğer MİT’in başına kötü niyetli biri gelirse MİT maceralara girer. MİT elemanlarını deşifre edenlere ceza verilmelidir ama mutlaka bunların kontrolleri yapılmalıdır.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 340

340

Ali Kuzu

Bu kontroller başbakanlık nezdinde denetlenebilir veya başka bir şekilde denetlenebilir. Devlet içinde devlet olmaz. Bir sürü denetimsiz elemanı var MİT’in. Suç işlemeye hazır veya suç işleyen bir sürü eleman hem de. Bunlar kontrol altına alınmalıdır. Mesela elemana bir görev verilir burayı bombalayacaksın denirse bunu yapmak zorundadır. Ağır da davransa buna uymak zorundadır. Ben bunu yapmam diyebilir mi? Yalnız bunun karşı tedbirlerini de almak zorundadır. Emniyete ve gereken yerlere bu bildirilmelidir. Emniyetle de askerle de çok iyi münasebet içindeydik biz zamanında. Ama iyisi de var kötüsü de var. MİT’te Müsteşar esastır, Müsteşar ne derse ona göre iş yapılır. Müsteşardan habersiz iş yapılamaz. Özer Yılmaz, kendi başına hareket edecek birisi değil. Bu olaydan sonra da terfi etti ve başka yere başkan oldu. Hrant Dink ve Dalan olayını da üstlendi. Abdullah Öcalan’ı pasifize etme olayıyla ilgili hem teşkilattan hem de askerden çok zorluk çektim. Biz Türkiye içinde yargısız infaz falan yapmadık. Bu konuyla ilgili en faal birimin başında ben vardım ve kendi vatandaşlarımıza hiç bir şey yapmadık. Yurt dışında ise mutlaka olmuştur.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 341

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

341

SAVCI GÖREVDEN ALINDI

KCK soruşturması kapsamında MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski müsteşar Emre Taner ve eski müsteşar yardımcısı Afet Güneş ve iki MİT görevlisi ‘şüpheli’ sıfatıyla ifadeye çağrılmasıyla başlayan MİT aleyhindeki Operasyonlar tam hızla sürerken, Başbakanlık derhal olaya müdahale etti. MİT’in yıpratılmasının Türk istihbaratının büyük zarar vereceğini ve bunun arkasından Devletin her konuda zayıflayacağını bilen Başbakan Erdoğan derhal yetkili kurulları toplayarak gereken tedbirin derhal alınmasını istedi. MİT Kanunu’nda yapılan jet değişiklik ile MİT mensupları hakkında soruşturma yürütülmesi için Başbakanlıktan izin alması şartı getirildi. Bu sayede Türk Devleti’nin göreceği tehlikeyi önlemiş oldu. Eski MİT Müsteşarı Emre Taner, eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş, MİT Müsteşar Yardımcıları Yaşar Yıldırım ile Hüseyin Kuzuoğlu hakkında yakalama emri çıkaran, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da şüpheli olarak ifadesinin alınması için Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’na talimat yazan Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya soruşturmadan alındı. MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile eski MİT Müsteşarı Emre Taner, eski Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş ve MİT Müsteşar Yardımcıları Yaşar Yıldırım ile Hüseyin Kuzuoğlu’nu ifadeye çağıran, itiraz üzerine 4’ü hakkında yakalama emri çıkaran, MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın da şüpheli olarak ifadesinin alınması için Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’na talimat yazan Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Sadrettin Sarıkaya soruşturmadan alındı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili Fikret Seçen tarafından soruşturmadan alınan Sarıkaya’nın niçin alındığına ilişkin herhangi bir açıklama yapılmadı. Sarıkaya’yı KCK soruşturmasından alan Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcı vekili Seçen, yerine özel yetkili Cumhuriyet savcıları İsmail Işık ile Adem Özcan’ı görevlendirdi. Işık ve Özcan, MİT Müs-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 342

342

Ali Kuzu

teşarı Hakan Fidan’ın da arasında bulunduğu 5 MİT’çinin şüpheli olduğu KCK soruşturmasını Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Bilal Bayraktar ile yürütecek. Yeni savcıların daha önceki görevleri şöyleydi: Adem Özcan Diyarbakır’da özel yetkili Cumhuriyet savcısı olarak görev yaptığı dönemde KCK, faili meçhul cinayetler, JİTEM ve Hizbullah gibi önemli dava dosyalarına baktı. Haziran 2011’de İstanbul’a atandı. Özcan, “Parasız eğitim istiyoruz” pankartı açan öğrenciler Berna Yılmaz’ın ve Ferhat Tüzer’in tahliyesini talep etmişti. İsmail Işık Şişli Savcılığı’ndan 13 Ağustos 2011’de Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’ne atandı. KCK (PKK’nın şehir yapılanması) soruşturmasından alınan Sadrettin Sarıkaya, özel yetkili Cumhuriyet savcısı olarak Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesi’nde görevine devam edecek. Başka bir soruşturma kapsamında ifade almak için adliyede bulunan Sadrettin Sarıkaya, “Yapacak bir şey yok. Başsavcının takdiri. Yeni görevlendirmeler de oldu. Görevimizi yaptık” dedi. Sarıkaya’nın yerine görevlendirilen Cumhuriyet Savcısı Işık, akşam saatlerinde Beşiktaş’taki İstanbul Adliyesine gitti. Savcı Işık, adliyenin 5’inci katında bulunan Sarıkaya’nın odasına çıktı. Işık, yaklaşık 1 saat Sarıkaya ile baş başa görüştü. Sarıkaya, Işık’a soruşturma dosyasını devrettikten sonra adliyeden ayrıldı. Sarıkaya gazetecilerin sorularını yanıtsız bıraktı. Yargıtay Yargılamayı Durdurdu MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın ifadesine başvurulmak üzere savcılığa çağrılması üzerine jet hızıyla “soruşturma için başbakan izni“ getirilen düzenleme Erzincan’da gözaltına alınan 3 MİT mensubunun işine yaradı. Yargıtay 11. Ceza Dairesi, CHP Denizli Milletvekili Cihaner ile emekli Orgeneral Saldıray Berk’in de aralarında bulunduğu 14 sanıklı davanın ilk duruşma öncesi 3 MİT mensubu için Başbakanlıktan yargılama izni istedi. Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 18 Şubat 2012 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren “Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”a atıfta bulunarak;

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 343

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

343

“MİT mensuplarının veya belirli bir görevi ifa etmek üzere kamu görevlileri arasından Başbakan tarafından görevlendirilenlerin görevlerini yerine getirirken görevin niteliğinden doğan veya görevin ifası sırasında işledikleri iddia olunan suçlardan dolayı ya da 5271 sayılı Kanunun 250. maddesinin birinci fıkrasına göre kurulan ağır ceza mahkemelerinin görev alanına giren suçları işlediklerdi iddiasıyla haklarında soruşturma yapılması Başbakan’ın iznine bağlıdır.” şeklindeki değişikliği anımsattı. Daire, “silahlı terör örgütüne üye olmak,” “birden fazla kişiyle tehdit suçlarını işledikleri” iddia edildiği tarihte MİT mensubu oldukları anlaşılan Ş.D., K.Ü. ve S.B.İ., hakkındaki kovuşturmanın devam edebilmesinin Başbakanın iznine bağlandığına dikkat çekerek, 3 MİT mensubu yönünden yargılamanın durdurulmasına karar verdi. MİT’çiler Deşifre Oldu Ardından Hükümet kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla atağa kalktı. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, MİT mensuplarının ifadeye çağrılması ve soruşturmayı yürüten savcının görevden el çektirilmesiyle ilgili ‘Burada öyle gözüküyor ki yorum farkından, yanlış yorumdan kaynaklanan sonuçlar ortaya çıkıyor. Terörün içine sızmış kişileri terörle işbirliği yapmış olarak görmek kadar bir büyük yorum hatası olamaz’ dedi. Bozdağ, Kanal 7’de yayımlanan Başkent Kulisi programında, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ve bazı MİT mensuplarının KCK soruşturması kapsamında ifadeye çağrılmasıyla ilgili soruları yanıtladı. ‘Yargı-Emniyet-MİT arasında bir güç savaşı mı yaşanıyor? Olup biteni Hükümet olarak nasıl teşhis ettiniz?’ sorusu üzerine, bu süreçte Bakanlar Kurulu toplanmadığı için toplu ve detaylı bir değerlendirme yapılmadığını belirten Bozdağ, ‘Yorumların, kanunun yerine geçtiği bir olay gibi gözüküyor bana göre. Çünkü bizim hukukumuzda suç ve ceza ancak kanunla olur’ dedi. Ülkenin güvenliğiyle ilgili içte ve dışta istihbarat toplama görevinin MİT’e verildiğini, bu nedenle KCK soruşturması içerisinde istihbaratla ilgili isimlerin çıkabileceğini, MİT’in terör örgütlerinin faaliyetlerini takibe almasının ve bilgi toplamasının görev gereği olduğunu ifade eden Bozdağ, ‘Ben sizin içinize girdim’ demeden, örgüt üyeliği suçunu işlemeden örgütün içine girilmesinin mümkün olmadığını vurguladı. Bozdağ, şöyle konuştu:

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 344

344

Ali Kuzu

‘Milli İstihbarat’ın terör örgütü içine sızmalarına baktığınızda, sızmanın suç işlemeden yapılma imkânı yok. Oraya girdiğiniz zaman o faaliyetlerin içinde olduğunuz zaman karşıdakilerin güvenini kazanmak için de bazı şeyler yapması gerekir ama burada önemli olan şu, bu yaptığı şeylerin ülkenin aleyhine sonuçlar doğurmaması. Askerimize, polisimize kurşun sıkılmaması, canlı bomba eylemlerinin yapılmaması... Bunlar zaten yok, olması da mümkün değil, düşünülemez de zaten. Bunların içerisine girdiğinde bir takım kanunların suç olarak tanımladığı bazı fiilleri işlemeden bunların yapılma imkânı yok. Onun için MİT Kanunu var, onun için deniyor ki: Bunların görevi sırasında yaptıkları bir takım eylemler olursa, onu da Başbakanın iznine bağlıyor. Peki, burada ne yapmak lazım? Soruşturma yaparken MİT mensubu birisi çıktı, baktınız irtibatları var, bu doğru mu, eğri mi? Siz soruşturmayı yürüten kişi olarak, MİT mensubuysa bununla ilgili bilgileri alman, sorman gereken yerler var. Eğer MİT mensubuysa soruşturmada ona göre bir usul takip edilmesi lazım ama burada, işin içerisinde soruşturmanın seyrine baktığınızda böylesi bir ayrıma gidilmediğini çok açık, net görüyor insanlar. Burada yorumdan kaynaklanan bir hadise olduğunu düşünüyorum ben. Soruşturmayı yürütenler yorum noktasında, değerlendirme noktasında farklı bir değerlendirmeye tabi tuttuklarını düşünüyorum çünkü 250. maddeyi siz eğer çok geniş yorumlarsanız ve onu mutlak bir yorum ilkesi olarak kabul ederseniz o zaman bu ince ayrımları yapma imkânı ortadan kalkar. Bence kanunla değil, yorumla bir suç iddiası var gibi geliyor.’ Hayalet İstihbaratçı MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın göreve gelmesinin ardından MİT üzerine oynanan oyunların ardı arkası kesilmedi bunlardan en önemlilerinden biri de ‘hayalet İstihbaratçı’ olarak bilinen Kaşif Kozinoğlu’nun aniden gözaltına alınmasıydı. Hayalet İstihbaratçı Kaşif Kozinoğlu, 1 Ağustos 1955’te Trabzon’da dünyaya geldi. 1976 yılında Harp Okulu’ndan mezun oldu. 1980’de Özel Harp Dairesi’nde göreve başladı. 1995 yılına kadar bu-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 345

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

345

rada istihbarat subaylığı, istihbarat şube müdürlüğü ve eğitim öğretim grup komutanı olarak görev yaptı. Albay Arif Doğan’ın aktarımlarına göre Jandarma İstihbarat ve Terörle Mücadele (Jitem) adlı gizli birimin kuruluş aşamasında ‘eğitmen’ olarak görev aldı. 1995’te Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) saflarına katıldı. O dönemde Operasyon Başkanı olan Şenkal Atasagun’a bağlı olarak çalıştı. Sürekli yurtdışı görevlerde bulundu. Suriye, Bosna-Hersek ve Afganistan da görev yaptı. Afganistan bölgesine odaklandı. Sık sık buraya giderek bölge liderleriyle güçlü ilişkiler kurdu. Afganistan’daki güçlü bağlantılarını kullanarak o dönemde çok da tanınmayan El Kaide Lideri Usame Bin Ladin’i yakalayabileceğini öne sürdü ancak bunu başaramadı. 2005 yılında bir davada “Reis” dediği hemşerisi Çakıcı lehine karar çıkması için Yargıtay eski Başkanı Eraslan Özkaya’yı etkilemeye çalıştığı ortaya çıktı, yargılandı ve 5 ay hapis cezası aldı. Yükselmek için MİT’e sunduğu Taşkent Üniversitesi diplomasının sahte olduğu ortaya çıktı. Sahteciliği örtbas ettiği ileri sürülen Dışişleri Bakanlığı İstihbarat Genel Müdür Yardımcısı Kemal Asya daha sonra Kozinoğlu’nun istihbarat hinterlandında yer alan Taşkent’e müşavir olarak atandı. Ajanın Esrarengiz Ölümü

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 346

346

Ali Kuzu

Gözaltına alınmasının ardından tutuklanan ve tutuklandığı güne kadar flu bir vesikalık fotoğrafı dışında hiçbir görüntüsü olmayan Kaşif Kozinoğlu, “Hayalet“ olarak tanınıyordu. 1976’da Harp Okulu’ndan mezun olduktan sonra TSK’da binbaşı rütbesine kadar yükseldi. Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda çalıştı, Bordo Bereli olarak tanınan özel kuvvetleri yetiştirdi. 1995 yılında kendi isteğiyle emekli olduktan sonra MİT’e girdi. Suriye, Bosna Hersek ve Afganistan bölgesinde görev yapan Kozinoğlu, Eylül 2010’da baş müşavir olarak Asya Bölgesi’ne atandı. 9 Mart’ta bu görevden Türkiye’ye döndükten sonra Beşiktaş’ta, özel yetkili savcılara ifade verdi. İlk kez burada görüntülenen Kozinoğlu, tutuklanarak cezaevine gönderildi. Ancak bir süre sonra Kozinoğlu cezaevinde aniden rahatsızlanarak önce cezaevinin revirine ardından da hastaneye kaldırıldı. Fakat Kozinoğlu esrarengiz bir şekilde hayatını kaybetti. Hayalet MİT’çi Kozinoğlu’nun ölümü ile ilgili birçok iddia ortaya atıldı. Bu iddialar arasında konuşmaması için susturulduğu ve zehirlenerek öldürüldüğü şeklindeydi. Adli Tıp Kurumu, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan MİT’çi Kaşif Kozinoğlu’nun 12 Kasım 2011 tarihinde Silivri Cezaevi‘ndeki ani ölümüyle ilgili yaklaşık 3 ay süren kapsamlı otopsi çalışmasını tamamladı. Habertürk’te yer alan habere göre; Kozinoğlu’nun kronik iskemik kalp hastalığı nedeniyle öldüğü tespit edildi. Kaşif Kozinoğlu’nun hayatını kaybetmesinden sonra, öldürüldüğü yönünde iddialar ortaya atılmış, bu nedenle Adli Tıp Kurumu, bütçesini de aşarak Amerikan laboratuarlarında kullanılan yöntemlerle zehir taraması yapmıştı. Kozinoğlu’ndan alınan doku örneklerinde, boyama yöntemiyle yiyecek, içecek ya da kullandığı ilaçlardan kaynaklanan kimyasal etkileşimlerle zehir olup olmadığı araştırılmıştı. Bu analizler, tekrar tekrar yapılarak sonuçlar teyit edildi. Kozinoğlu’nun kesin ölüm raporuna göre kalp hastalığı nedeniyle ölümün gerçekleştiği belirlendi. Adli Tıp raporu dün, soruşturmayı yapan savcıya gönderdi.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 347

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

347

Kalbin kanlanmasını ve oksijenlenmesini sağlayan koronerarterin, çoğunlukla yağlı plak (ateromplağı) yüzünden mekanik olarak daralmasıdır. Koronerarterdeki daralmanın şiddeti hastalığın seyrin de önemli olmakla birlikte, daralma şiddeti az olsa bile yağlı plaklarda ani çatlama, damarın tamamen aniden tıkanması ile kalp krizi ne yol açabilir. Adli Tıp’ta Operasyon Bu arada ölen MİT’çi Kaşif Kozinoğlu’ndan alınan örneklerin Adli Tıp’tan çalındığı iddia edildi. Adli Tıp Kurumu’nun Yenibosna’da bulunan merkezinde ilginç bir soygun gerçekleşti. Kritik davaların, cinayetlerin, şüpheli ölüm olaylarına ait çok önemli delillerin bulunduğu Kimya İhtisas Daire Başkanlığı’na elinde metal metre ve bazı malzemelerle gelen 30 yaşlarındaki kişi, “Çabuk burayı boşaltın, silikon sıkıp su sebili takacağım” dedi. Elini kolunu sallayarak güvenlikten geçen kimliği meçhul kişi, önce Kimya İhtisas Daire Başkanı Doç. Dr. Mahmut Aşırdizer’in odasına girdi. Doç. Dr. Aşırdizer’i odadan çıkarttı ve bir süre içeride yalnız kaldı. Masadaki ve ceketinin cebindeki cüzdan, cep telefonu gibi eşyalarını aldı. Ardından laboratuara yöneldi. Aynı yöntemle çok titiz teknik incelemeleri yapan uzman personeli de dışarıya çıkardı. Bir süre yalnız kaldıktan sonra ayrılırken masalardaki eşyayı alarak olaya hırsızlık süsü verdi. Ancak geçtiğimiz günlerde cezaevinde şüpheli bir şekilde ölen MİT’çi Kaşif Kozinoğlu’nun vücudundan alınan kan, doku ve saç teli örneklerinin çalınması ihtimali Adli Tıp çalışanlarını sarstı. Kozinoğlu’nun kan, doku ve saç teli örneklerinin bulunduğu dosyanın başka bir örnek dosyasıyla değiştirmiş olabileceği de ihtimaller arasında. Çünkü Morg İhtisas Dairesi’nde Kozinoğlu’ndan alınan hayati önemdeki numuneler, Kimya İhtisas Dairesi’ne getirilmişti. Polis, meçhul hırsızı tespit edebilmek için kamera görüntülerine el koydu. Özel Kozinoğlu, “Babamın kalbiyle ilgili hiçbir rahatsızlığı yoktu. Öyle iddia edildiği gibi ‘uzun süreli spor ve ağır spor nedeniyle öldü’ iddiaları da asla gerçeği yansıtmıyor” demişti.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 348

348

Ali Kuzu

Kozinoğlu İçin Rapor MİT Baş müşaviri Kaşif Kozinoğlu 10 Mart 2011 tarihinde İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “silahlı terör örgütüne üye olma, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri tahrip etme, amaç dışında kullanma, hile ile alma ve çalma” iddiası ile tutuklandı. Kozinoğlu’nun mahkeme ve savcılıkta verdiği ifadenin örneğini alan avukatları Taner Serim ve Duygu Köksal burada iddia edilen suçlamalara dayanak olan delillerin doğruluğunu ve Kaşif Kozinoğlu tarafından MİT içerisinden elde edilip edilemeyeceğini MİT Müsteşarlığına sordu. MİT Müsteşarı adına Hukuk Müşaviri imzası ile 15 Mart 2011 tarihinde avukatlarına verilen raporda Kozinoğlu’nun tutuklanmasına dayanak teşkil eden suçlamaların tek tek yanıtlandığı kaydedildi. MİT Baş müşaviri Kaşif Kozinoğlu’nun kendilerine verilen bilgiler doğrultusunda iddia edilen delilleri MİT içerisinden temin edip edemeyeceğini 4 madde halinde belirtti. Avukatların Kaşif Kozinoğlu’nun serbest bırakılması için 17 Mart 2011 tarihinde yaptıkları başvuru Özel Yetkili Savcılığın bildirdiği görüş doğrultusunda 30.03.2011 tarihinde reddedildi. İşte MİT’in Kozinoğlu hakkında verdiği rapor İlgi; 04.03.2011 tarihli dilekçe. Müsteşarlığımız personeli Kaşif Kozinoğlu hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca (CMK. 250. Maddesi İle Yetkili) yürütülmekte olan 2010/857 sayılı soruşturma kapsamında, Müsteşarlığımızca 14.03.2011 tarihinde intikal eden dilekçe ile 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 2 nci maddesi uyarınca talep edilen hususlarda gerekli bilgi aşağıda sunulmuştur. 1. İlgi dilekçeden ve 10.03.2011 tarihli ifade tutanağında Kaşif Kozinoğlu tarafından telefon görüşmesi yapıldığı belirtilen şahıslardan; - 25.08.2009 tarihinde görüşme yapılan Aydın isimli şahıs, 10.10.2009 tarihinde görüşme yapılan Ferruh isimli şahıs, 08.01.2010 tarihinde görüşme yapılan Gökhan isimli şahıs, Müsteşarlık personelidir. Yapılan araştırmada, söz konusu görüşmelerin iş kapsamında ve koordine amaçlı yapıldığı anlaşılmaktadır. 2. 2008-2010 tarihleri arasında yurtdışında görevli olan Kaşif Kozinoğlu, bu süreçte sık sık istişare amacıyla Türkiye’ye çağrılmış olup, anılan tarihlerde de istişare amacıyla Ankara’ya çağrılmıştır.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 349

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

349

3. Müsteşarlığımız bilgi sistemlerinde kullanıcılar bulunduğu hiyerarşi ile çalıştığı birim kapsamında sadece iş kuralları dâhilinde yetkili oldukları yazılar ile dosyalar içerisindeki dokümanlara erişebilmektedirler. Söz konusu sistemlerdeki erişim kayıt altına alınmaktadır. Bu kapsamda, Güvenlik İstihbaratı Başkanlığı emrinde görevli olmayan Kaşif Kozinoğlu’nun bu başkanlığa ait yetkili olmadığı herhangi bir dokümana Müsteşarlık bilgi sistemlerinden erişim imkânı bulunmamaktadır. 4. Müsteşarlığımız personeli Kaşif Kozinoğlu’nun 10.03.2011 tarihli ifade tutanağında belirtilen ve Teşkilatımıza ait olduğu iddia edilen dokümanların örnekleri hâlihazırda tarafımıza intikal etmemiştir. Bu itibarla, söz konusu dokümanların Müsteşarlığımıza ait olup olmadığı ve bu dokümanların resmi kanaldan dış makamlara dağıtımlarının yapılıp yapılmadığı konularında herhangi bir değerlendirme yapılamamaktadır. Kozinoğlu’nun mahkemedeki savunması: Odatv davası kapsamında tutukluyken Silivri Cezaevi’nde hayatını kaybeden MİT Baş müşaviri Kaşif Kozinoğlu’nun avukatlarının hazırladığı ve 22 Kasım’da görülen ilk duruşmada mahkemeye sunulan savunması da ortaya çıktı. Avukatları tarafından Kozinoğlu’nun ağzından yazılan savunmada; “Ben hiçbir gazeteciye bu türden veya başka bir belge temin etmedim. Bu davada yargılanan sanıklardan hiçbirini tanımam. Ne Alaaddin Çakıcı’yı, ne Abdullah Çatlı’yı ne de iddianamede adı geçen diğer şahısları istihbarı maksatla dahi olsa benim kullanmadığımdır. Bu kişiler ben Teşkilata girmeden önce bazı MİT mensupları tarafından kullanılmaya başlanmıştır.

Hiçbir zaman MİT’te Kontr-Terör merkezinde çalışmadım. Kontr-Terör ile ilgili iddialar bana değil, departmanın o tarihteki başkanı olan Mehmet Eymür’e sorulması gerekir.“ “Tansu Çiller dönemin başbakanıdır. İddianamede neye dayanarak bu iddialara yer verildiği somutlaştırılmamıştır” denildi.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 350

350

Ali Kuzu

Kozinoğlu’nun avukatlarının ilk duruşmada mahkemeye sunduğu ancak mahkemenin daha sonra avukatlarına iade ettiği savunma “yazılı savunmamdır ifadesiyle başlıyor. Avukatları tarafından Kozinoğlu’nun ağzından yazılan savunmada; “Ben halen Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Baş müşaviri olarak görev yapan, mesleki kariyerinin 17 senesi MİT mensubu olmak üzere 34 yıldır Terörle mücadelede görev yapmış, Cumhurbaşkanları ve MİT Müsteşarları başta olmak üzere devlet büyükleri tarafından başarılarından ötürü nişan, rütbe ve takdirname ile ödüllendirilmiş bir devlet görevlisiyim” denildi. Kozinoğlu, iddianamede anlatılan suçları işlemediğini, işlendiğinden haberdar olmadığını, böyle bir suça katkıda bulunmadığını vurguladı. Kozinoğlu savunmasına şöyle devam etti: “Ben bir MİT mensubu olarak deşifre olmamam gerektiği için bugüne kadar son 7 yıldır hakkımda basında yürütülen sistemli dezenformasyon faaliyetine rağmen genelde kamuoyundan ve özellikle medyadan uzak durmağa her zaman itina ettim.

Bu konuda ne kadar başarılı olduğum da, basında yer alan bana yakıştırılmış “esrarengiz MİT’çi” yaklaşımından ve bu dava ile ilgili haberler öncesinde bir vesikalık fotoğrafım haricinde hiçbir fotoğrafımın dahi basında yayınlanamamış olmasından da bellidir“ 34 yıllık meslek hayatım boyunca yukarıda belirttiğim nedenler gereği, tek bir basın mensubu/gazeteci ile dahi tanışmadım, irtibatta olmadım, anılarımı anlatma kisvesi altında hiçbir gazeteciye MİT’e dair açıklamalarda bulunmadım” dedi. Dava dosyasında Milli İstihbarat Teşkilatı’na ait “Gizli ibareli iki adet yazısı bulunduğunu ifade eden Kozinoğlu; “Bu belgelerin hiçbiri devletin güvenliğine ilişkin belge değildir. Bu belgelerin hepsinin dağıtımı Genel Kurmay Başkanlığı’na yapılmıştır ve oradaki belgelere benim ulaşmam zaten mümkün değildir“ dedi CIA Ajanı Uyarmış Öte yandan Silivri’de kuşkulu bir şekilde ölen Kaşif Kozinoğlu ile ilgili şok bir iddia ortaya atıldı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 351

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

351

İkinci “Ergenekon” davasının tutuklu sanıklarından Hasan Ataman Yıldırım, cezaevinde hayatını kaybeden Kaşif Kozinoğlu ile ilgili ilginç bir iddia öne sürdü. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesince Silivri Ceza ve İnfaz Kurumları Yerleşkesi’ndeki küçük salonda görülen duruşmada söz alan tutuklu sanık Yıldırım, “Oda tv davası” kapsamında yargılanırken 12 Kasım 2011 tarihinde Silivri Cezaevi’nde rahatsızlanarak hayatını kaybeden Kaşif Kozinoğlu ile aynı koğuşta kaldığını hatırlatarak, “Kozinoğlu, tutuklanması ile ilgili süreci anlattı. Kozinoğlu, Afganistan’da iken bir CIA ajanının kendisine ‘Türkiye’ye gitme, seni tutuklayacaklar’ dediğini söyledi” dedi. Ancak buna rağmen Kozinoğlu’nun Türkiye’ye gelerek Savcı Zekeriya Öz’e ifade verdiğini söyleyen Ataman, “Mahkemeye sevk edilmek üzere evrak beklediği sırada bir yargıç gelerek Kozinoğlu’na ‘Seni tutuklayacaklar’ demiş” diye konuştu. Kozinoğlu’nun, ‘Mahkemede konuşayım mı?’ diye sorduğunu anlatan Ataman, şunları söyledi: ‘Konuşsam devlet sırrı açıklamaktan suç olur, konuşmasam ben suçlu olurum’ diyordu. Sonunda MİT’e avukatı aracılığıyla ‘Konuşayım mı, konuşmayayım mı?’ diye yazı gönderdi. Avukat, Kozinoğlu’nun mektubunu MİT’e göndermiş ama cevap gelmedi. Bir mektup daha gönderildi ama cevabı gelmeden kaybettik.” MİT’in kara kutusu olarak bilinen Kozinoğlu, 10 Mart 2011’de, hâkim karşısına çıkmasına 13 gün kala hayatını kaybetti. Kozinoğlu’nun kalp krizi geçirerek öldüğü söylendi ancak otopside doku örneklerini inceleyen Adli Tıp uzmanları ‘kalp krizi’ vakalarında rastlanan temel verileri tespit edemedi. Damarlarda darlık olduğu fakat bunun kriz geçirtecek kadar ciddi olmadığı ve herhangi bir kan pıhtısının damarları tıkamadığı görüldü. Bu da Kozinoğlu’nun ölümündeki ‘cinayet’ şüphelerini arttırdı. Bu arada Kozinoğlu’nun hapiste yazdığı günlüğüne Özel Yetkili Savcılar el koydu. Günlükle ilgili gizlilik kararı alan savcılar bunları aileye vermedi. İçeriği sır gibi saklanan günlükle ilgili inceleme sürüyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 352

352

Ali Kuzu

Kozinoğlu, ölmeden önce Aydınlık’a, el yazısıyla uzun bir mektup göndermiş, bunun bir bölümü yayımlanmıştı. Öldürme Teknolojileri Aynı zamanda eski savcı olan Bugün gazetesi yazarı Gültekin Avcı, Silivri Cezaevi’nde geçirdiği kalp krizi sonrası hayatını kaybeden OdaTV soruşturmasının en kilit isimlerinden biri olan MİT görevlisi Kaşif Kozinoğlu’nun ölümünü kaleme aldı ve çok konuşulan bir komplo teorisini yazdı. İşte Avcı’nın o yazısı: Yıl 2004. Cumhuriyet Savcısı olarak görev yaparken, saygı duyduğum 50 yaşlarında siyasal menşeli bir istihbaratçı ağabeyimle bir mevkide hasbıhal ediyordum. Konuşurken ona “Bir kitap yazma hazırlığı içindeyim” dedim. İnfialle bana dedi ki: - “Sakın ağabeycim, böyle bir şey yapma!” Israrla sebebini sorduğumda fevkalade müteessir bir şekilde şöyle dedi: - “Yapma! Bak sen savcısın. Farklısın. Seni bir gece görev yaptığın yerden bir ekip alır. İl merkezinde ..... Mevkiinde bir yapı var. Oraya götürürler.” (Orayı hatırladım.) -İşte orası Batı Çalışma Grubu’nun sorgu merkezidir. Seni sorgularlar. Sonra da diğer kimyasalları bir tarafa bırak en basitinden ..... Dedi ve sustu. Yüzünde “bunu söylemeli miyim” kararsızlığını izhar eden derin çizgiler belirmişti. Et haşlama suyu heyecanla “Evet ağabey” diyerek devam etmesini istedim. - “Et haşlama suyunu bilir misin” dedi. Şaşırmıştım. “Evet” dedim. Devam etti. -“Sorguladıktan sonra beline et haşlama suyu şırınga ederler. 50 tane savcı ve adli tabip gelse ölüm sebebini bulamaz!” Şoke olmuştum. “Böyle mi ve hâlâ mı” diye sordum. Başını öne eğdi. 4-5 yıl önce yayınlanan Genelkurmay Cumhuriyeti isimli kitabımda mevcut bir hatıraydı bu. Yüzlerce ölüm şekli ve ceset inceleyen birisi olarak “otopside bulgu vermeyen” böyle farmakolojik bir tasfiye operasyonunu hiç duymamıştım. Et haşlama suyu bele veya omuriliğe enjekte edildiğinde böyle bir etki doğurur mu bilmiyorum doğrusu. Ama kesin olan şu ki, öldürme teknolojileri bilimin ve istihbaratın gelişmesine paralel ilerliyor. Adli mekanizma istihbarattan geridedir

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 353

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

353

Şunu unutmayın. Teknolojik bir gelişme halkla paylaşılıyorsa, istihbarat teknolojisi onun en az 10 yıl ilerisindedir. Bilimsel alanlardaki tüm teknolojiler öncelikle askeri ve istihbarı tezgâhtan geçerler. Derin yapıların tümü de istihbarat teknolojisiyle kucak kucağadır. Merhum Prof. Haluk Nurbaki, faks cihazının icadıyla halkın kullanımına sunulması arasında insan ömrü kadar bir zaman dilimi vardır diyordu. Komplo teorisi falan değil. 1974 yılında bilim adamı Kaznacheyev, ölümün uzak bir mesafeden ultraviyole ışınlarının nakledilmesiyle gerçekleştirilebildiğini ispatladı. Yine aynı yıl Çek mühendis Robert Pavlita, böcekleri uzak bir mesafeden (1000 km) psikotronik cihazlarla öldürebildiğini gösterdi. CIA, Pavlita’nın çalışmalarıyla ilgili rapor da hazırladı. Dikkatinizi çekerim yıl 1974. Bunları anlatırken Kozinoğlu bu şekilde bir operasyona maruz kaldı demiyorum. Ama otopside bulgu vermeyen kimyasal maddelerin varlığı bir hakikatse, Özal ve Kozinoğlu’nun ölümü kaçınılmaz olarak farmakolojik tasfiye operasyonunu düşündürür. Gerek elektromanyetik dalga harekâtı, gerekse ileri seviyede farmakolojik operasyonlarla yapılan tasfiyeleri çözebilecek bir adli teknolojimiz yok. Paralel Devlet ve Hakan Fidan PKK Terör Örgütüne silah bıraktırmak için bizzat Başbakan Erdoğan’ın MİT’e görev verdiği ve kritik görüşme trafiğinin başladığı hafta Hakan Fidan yine hedef alınmaya başlandı. Yani diyalog ortamının oluşması, silahların susması ve akan kanın durması için başlayan Oslo sürecini yerle bir ederek MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı hedef tahtasına oturtan yapılar boş durmadı. Şöyle ki; Suriye tarafından düşürülen Türk askeri uçağına ilişkin soruşturma kapsamında savcılığın, MİT Müsteşarı Hakan Fidan hakkında soruşturma açılabilmesi için Başbakanlığa yazı yazmaya hazırlanması yeni bir operasyondur. Ama bu tek başına Hakan Fidan’a değil yeni devlet anlayışına karşı yürütülen bir karanlık operasyondur. Bu operasyon 2009 yılında TSK, MİT, Polis birlikte hareket ederek karanlık yapıların üzerine gittiği dönemde başlamıştır.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 354

354

Ali Kuzu

PKK’nın şehir yapılanması KCK’ya yönelik yapılan operasyon kapsamında gözaltına alınan 9’u belediye başkanı toplam 34 kişi Adliye’ye tek sıra halinde getirilerek düğmeye basılmıştır. (Tam da Oslo görüşmelerinin başladığı süreç. Görüşmeleri ise o dönem yürüten eski MİT Müsteşarı olan Emre Taner) Üstelik hepsinin bileklerinde plastik kelepçeler. O görüntünün servisi ile birlikte istihbarat savaşları resmen başladı. Ancak derin devlete karşı tarihinde hiç olmadığı kadar mücadeleye kararlı gözüken yeni devlet ileri adımlarını da sürdürdü. Yeni devletin hedefi Kürt meselesini çözmek ve paralel devletin bugüne kadar millet ile devlet arasına ördüğü seti yerle bir etmekti. Tabi bu o kadar basit değildi. Olmadığını da PKK’ya yönelik operasyonlarda verilmeye başlanan zayiatlar ile görmeye başladık. Karakollara yapılan saldırılarda istihbarat paylaşımlarının yapılmadığını ya da yapılan bilgilendirmelerin ilgili kurumlara ulaştırılmadığını bu yüzden çok sayıda kayıplar verildiğini gözlemledik. Derken heron skandalları, termal kameraların ve gece görüş dürbünlerinin yetersizliği, internete düşen ses kayıtları ile de paralel devletin ve küresel karanlık yapıların oyunlarını daha iyi anladık. MİT’e kurulan Tuzak Uludere olayının hemen ardından ise paralel devletin istihbaratçıları hiç beklenmeyen yerden servise başladı. Hava operasyonu istihbaratını MİT’in verdiği yönündeki haberler, sayfa sayfa çete soruşturmalarını başlatan gazetede yer aldı. Süreç oldukça manidardı. Çünkü MİT bu kez Ortadoğu açılımları başlatmış, dünyanın en etkili 10 gizli servisinden biri olmak için çalışmalarını hızlandırmıştı. Bu durum elbette en fazla Mossad’ı rahatsız ederken, güvenilir olduğu düşünülen bir gazete (bilmeyerek!) İsrail’in değirmenine su taşıyordu. Ancak yükselen tepkiler, raporlar ve MİT’ten gelen açıklamalar söz konusu gazeteyi boşa çıkartırken, yeni devlet anlayışına kurulan tuzak yine yerle bir oluyordu. (Yalnız bu tuzakta MİT’in içinde halen aktif olan ve paralel devlete hizmet eden bir yapının varlığını da es geçmemek lazım.) Uludere’de 35 sivil, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin hava saldırısı sonrası hayatını kaybetti. Taraf gazetesi ise Genelkurmay Başkanlığı’na yanlış istihbaratın MİT tarafından gönderildiğini yazdı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 355

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

355

Ardından Başbakan Tayyip Erdoğan kameralar karşısına geçip, istihbaratın MİT tarafından 10 gün önce verildiğini üstü örtülü bir şekilde doğruladı. Taraf Gazetesi’nde Mehmet Baransu’ya gelen bilgiler ise MİT’in, Uludere’de operasyonun olduğu gün Genelkurmay’a ilettiği raporda, Fehman Hüseyin sınırı geçen grupta denmiş. O da Uludere iddialarının doğruluğunda ki ısrarını sürdürüyor! Erdoğan, operasyondan önce sivillerin PKK’lı olduğuna yönelik bir istihbaratın son anda MİT’ten askere gitmediğini, konuyla ilgili MİT’in bir açıklama yapacağını söyledi. Beklenen açıklama altı saat sonra geldi. MİT yaptığı açıklamayla Başbakan’ı da yalanlayarak, Genelkurmay’a herhangi bir istihbarat gönderilmediğini açıkladı. Ancak, 28 Aralık günü yani hava operasyonunun yapıldığı gün MİT, askerlere bir rapor göndermiş. Rapor, kestirme yani cep telefonu ve telsizlerin dinlenmesi sonucu elde edilen bilgiler ışığında hazırlanmış. Raporda MİT, askere “grup içinde Fehman Hüseyin’in olduğu değerlendirilmiştir” notunu da göndermiş. Bu raporun yanı sıra konuyla ilgili olarak MİT, 20, 23 ve 25 Aralık tarihlerinde üç ayrı rapor daha göndermiş. İşte MİT’in gün, gün askerlere gönderdiği o raporlar ve raporların içeriğindeki bilgiler; Büyük Oyunu MİT Bozdu Diyarbakır Lice’de kalekol yapımını bahane ederek çıkarılmaya çalışılan gerginlik MİT’in ‘büyük oyunu’ görmesi ile bozuldu. Edinilen bilgilere göre; devletin istihbarat birimleri Gezi Parkı olayları sonrasında Türkiye’nin hassas bir bölgesinde provokasyon beklentisi içerisindeydi. Bu çerçevede gerginliğin ilk fitili barış sürecine destek için Cizre’ye giden ve yatırım kararı olan TÜSİAD’ın bu ziyareti sonrasında ateşlenmişti. Bu ziyaretin hemen ardından PKK’nın Cizre’de sözde asayiş birimi kurduğu iddiası ortaya atıldı. Provokasyon için ikinci sahne de Lice’de oynandı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 356

356

Ali Kuzu

Birçok ilçede yapımı devam eden kalekolun Lice’deki inşaatına gerçekleştirilen saldırı ‘acaba neden şimdi?’ sorusunu akıllara getirdi. MİT daha önce bölgede uyuşturucu kaçakçılarının çözüm sürecinden duyduğu rahatsızlığı rapor etmişti. Diyarbakır İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, yılın 6 ayında kent merkezi ile ilçelerinde düzenlediği MİT destekli yapılan kapsamlı operasyonlarda tonlarca esrar ele geçirdi. Ayrıca son 6 ay içinde Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü ekiplerince yapılan operasyonlarda da 1 ton 807 kilo 850 gram esrar ve 78 ayrı alanda yapılan çalışmada ise 397 bin kök Hint keneviri ele geçirildi. Diyarbakır Valiliği de, karakola saldırı eyleminin son dönemde gerçekleştirilen başarılı uyuşturucu operasyonlarını engellemek amaçlı olduğunu açıkladı. Hani ve Lice ilçelerinin Alevi Kürt nüfusun yoğun olarak yaşadığı Bingöl’ün Genç ilçesi ile sırt sırta olması da provokasyona Alevi vatandaşların dâhil edilebileceği ihtimalini güçlendirdi. Öte yandan Diyarbakır Lice, Kocaköy, Hazro ve Hani’de son 6 ayda yoğunlaşan uyuşturucu operasyonlarına paralel olarak gümrüklerde de uyuşturucu ve patlayıcı madde kaçakçılığına dönük önlemler artırıldı. Özellikle Suriye sınırındaki Kilis Öncüpınar ve Şanlıurfa Akçakale kapıları uyarılırken, Gümrük Muhafaza Genel Müdürlüğü kapılardaki personel ve teçhizat eksikliğini giderdi. Son olarak satın alınan ve en ileri teknolojiye sahip 2 x-ray cihazı 2 hafta önce Öncüpınar ve Akçakale kapılarına gönderildi. Söz konusu x-ray cihazlarıyla özellikle TIR’larla yapılan kaçakçılığa karşı darbe vurulması amaçlanıyor. Ayrıca Gümrük Muhafaza’nın elinde bulunan 6’sı bomba 40’ı narkotik olmak üzere toplam 46 dedektör köpeğin büyük bölümü bölgede görevlendirildi. 27 bin nüfuslu Diyarbakır’ın Lice ilçesi, aslında Narkotik polisin gündeminin başköşesinde yer alıyor. Zira bu küçük ilçe, PKK’nın kontrolündeki uyuşturucu trafiğin ana arterleri arasında geliyor. Burada ekilen kenevir bitkileri, batı bölgelerine pazarlanıyor. Terör örgütü, uyuşturucu tarlalarını, etrafını mayın döşeyerek koruyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 357

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

357

Afrodit Operasyonu MİT’in, Güney Kıbrıs ile İsrail’in Akdeniz’de petrol aramaya başlamasından sonra kurduğu uzman personelden oluşan özel birim İsrail gizli servisi Mossad ile ve Yunanistan gizli servisi EYP’yi rahatsız etti. Güney Kıbrıs Rum Kesimi’nin İsrail’in desteğiyle Akdeniz’de petrol ve doğalgaz aramaya başlamasıyla ortaya çıkan gerginlik Akdeniz’de 3’lü istihbarat savaşına dönüştü. Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT), Akdeniz’deki krizin ardından Dış İstihbarat’a bağlı Stratejik İstihbarat Daire Başkanlığı bünyesinde yalnızca petrol, Kıbrıs ve İsrail konularında uzman personelden oluşan ve Kıbrıs’ta faaliyet gösteren özel bir birim Güney Kıbrıs’tan başlayarak Mısır, Libya, Suriye ve Lübnan’da çeşitli istihbarat operasyonları yürütüyor. Bölgedeki istihbarat savaşları, hangi parselin içinde ne kadar petrol rezervinin olduğunun belirlenmesine yönelik bir savaşa dönüştü. Rum Kesimi, Ada’nın güneyindeki Münhasır Ekonomik Bölgelerden (MEB) birinde yer alan “Afrodit” isimli 12’inci parselde Noble Energy şirketi vasıtasıyla arama sondajları yürütmeye başlamıştı. MİT, buradan başlayarak bütün parsellerdeki doğalgaz ve petrol rezervleriyle ilgili bilgilere ulaştı. MİT‘in, Kıbrıs Rum Kesimi’nin kendisine ait olduğunu öne sürdüğü MEB’lerle ilgili detaylı ekonomik istihbarat raporları hazırladığı belirtildi. Türkiye’nin bu çalışmaları, MİT ile Mossad ve EYP arasındaki mücadelenin kızışmasına neden oldu. Rum Milli Muhafız Ordusu (RMMO) Komutanı Korgeneral Stilyanos Nasis de MİT‘in Güney Kıbrıs’ın Akdeniz’deki petrol ve doğalgaz rezervleri ve politikalarına ilişkin gizli bilgileri öğrenmesi üzerine bir kararname yayınlayarak askerlerin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne (KKTC) geçişini yasakladı. Kararın, EYP ve Mossad‘ın telkinleriyle alındığı belirtildi. Türkiye’nin etkin istihbarat faaliyeti yürüttüğünü gören Mossad, EYP ile gizli bir anlaşma yapıp Rum tarafının istihbarat operasyonlarına yön vermeye başladı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 358

358

Ali Kuzu

Mossad, alışveriş için gittiği KKTC’de hırsızlık yaptığı gerekçesiyle yakalanan üst düzey Rum Milli Muhafız Ordusu subayının MİT tarafından devşirilmeye çalışıldığını Güney Kıbrıs’ta çıkan Fileleftheros adlı günlük gazeteye sızdırdı. Gazetenin 21 Ekim tarihli sayısında “Askerler MİT‘in elinde“ başlığıyla haber yayınlandı. Bir gün sonra gazetenin köşe yazarı Aristos Mihailidis de “MİT‘in ve saflığın ellerinde” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Haber ve yazıda KKTC’ye geçen askerlerin MİT ajanlarının eline geçme tehlikesinin bulunduğu belirtildi. MİT, Müsteşarlığa Hakan Fidan’ın gelmesinin ardından iç ve dış istihbaratın ayrıldığı yeni bir döneme girmiş ve dış istihbarata ağırlık vermeye başlamıştı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 359

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

359

TÜRK ECHELON’U

Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) yapısının değiştirilmesine ilişkin düzenleme Kasım ayı başında tamamlandı ve gizli kararname ile yayımlandı. Kararname ile MİT müsteşar yardımcılıklarının sayısı dörde çıkarıldı. Eskiden istihbarat, idari ve teknik olmak üzere üç müsteşar yardımcılığı vardı. Artık istihbarat iç ve dış olmak üzere ikiye ayrıldı. MİT, terörle mücadelenin yanı sıra, uyuşturucu ve insan kaçakçılığı vakalarındaki artış nedeniyle dış istihbarata özellikle ağırlık veriyor. Bu nedenle, son bir yıl içinde; İbranice, Ermenice, Rusça ve Balkan dillerini bilen personel alındı. Kurum içindeki bazı personelin de bu dillerde eğitim alması sağlandı. 12 Eylül darbesinde tüm elektronik muhabere işlemlerinin yürütüldüğü yer olduğu için Bayrak Garnizonu olarak da bilinen GES Komutanlığı sahip olduğu büyük teknolojik altyapı ve kapasite ile dikkat çekiyor. GES, artık MİT’in Elektronik ve Teknik İstihbarat (ETİ) birimi bünyesinde faaliyet gösteriyor.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 360

360

Ali Kuzu

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla 1 Ocak 2012 itibariyle Genelkurmay’dan MİT’e devredilen Türkiye’nin en önemli teknik istihbarat birimi GES’in Çeşme’de bulunan üssünü diğer MİT karargâhları gibi MİT kadrosundaki Bordo Bereliler korumaya başladı. Birlik bundan böyle merkez üs Ankara Gölbaşı’nda olduğu için Gölbaşı Elektronik Sistemler Başkanlığı adıyla anılacak. Türkiye’nin çeşitli bölgelerine konuşlandırılan GES birliklerinden toplanan teknik istihbarat verileri MİT’te, doğrudan Müsteşar Hakan Fidan’a bağlı bir birimde değerlendirilmek üzere Teşkilat’ın Yenimahalle’deki ana karargâhına aktarılacak. ‘Derin kulak’ ve ‘Türk Echelon’u olarak anılan ve Balkanlar, Kafkasya ve Ortadoğu’da elektronik izleme ve dinleme kapasitesine sahip uydu ve yer sistemlerinden oluşan GES’in, Türkiye genelinde 13 üssü bulunuyor. Çeşme’nin en hâkim tepesinin yer aldığı Ovacık köyü’nde bulunan GES Komutanlığı, Yunanistan’ın Sakız adası’nın karşısında bulunuyor. Birlikte kullanılan yuvarlak top şeklindeki radarların benzerleri Amerikan Ulusal Güvenlik Teşkilatı’nın (National Security Agency) kullandığı radarlara benziyor. Bu cihazlar yüksek kaliteli dinleme, izleme ve uydu üzerinden görüntüleme yapabiliyor. Bunun yanı sıra Çeşme’deki GES birliğinde çeşitli çap ve özelliklerde çok özel antenler bulunuyor. Antenlerden biri birliğe 5 kilometre uzaklıkta deniz seviyesinde konuşlandırılmış durumda. Bu anten sayesinde yer üstü muhaberenin yanı sıra deniz altıların kullandığı telsiz frekansları da dinlenebiliyor. Alınan ses ve görüntüler Ovacık tepesinde bulunan birliğe aktarılıyor. Bilgiler buradan önce Ankara Gölbaşı’ndaki GES birliğine, oradan da Yenimahalle’deki MİT karargâhına gönderiliyor. Türkiye’nin, yerleri sır gibi saklanan 13 ayrı bölgesinde bulunan GES Birliklerinden alınan tüm bilgiler aynı şekilde kıymetlendiriliyor. Kullandığı teknolojik sistemler itibariyle GES birliklerindeki dinleme ve izleme cihazları MİT’e gerçekleşen devir sonrası uzmanlar tarafından tekrar gözden geçirilerek yenilendi.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 361

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

361

Bu yenileme ile birlikte farklı istihbarat birimleri tarafından aynı hedeflerin takip edilmesinin önüne geçildi. Yeni sistemde teknik istihbarat verilerinin elde edilmesi, işlenmesi ve değerlendirilmesi tek elden kontrol ediliyor, böylelikle daha etkin istihbarat paylaşımı sağlanıyor. Bu yolla yasa dışı dinlemelerin de önüne geçilirken, diğer ülkelerin istihbarat servislerine karşı kontrespiyonaj faaliyetlerinin daha sağlıklı yürütülmesi de sağlanıyor. Derin kulağın MİT’e devri sonrasında Çeşme’de bulunan GES birliğinde MİT Ege Bölge Başkanlığı’nda görevli teknik uzmanlar çeşitli incelemelerde bulundu. Teknik altyapı ve malzemeleri inceleyen uzmanlar eksikleri belirleyerek Ankara’ya rapor etti. Üssün giriş kapısı üzerinde yazan askeri birlik ismi silindi. Askeri araçlar çıkartıldı. Nöbet kulübelerinde görev yapan erlerin yerini MİT bünyesinde görev yapan Bordo Bereli özel eğitimli kişiler aldı. İngilizcenin yanı sıra bölgede kullanılan Yunanca, İtalyanca ve Rumca dillerini bilen personel görevlendirildi. GES Komutanlığı Genelkurmay Başkanlığı’nda Muharebe ve Elektronik Bilgi Sistemleri (MEBS) Başkanlığı’na bağlı olarak görev yapan tugay seviyesinde bir birlikti. Soğuk Savaş döneminde ABD’liler tarafından Sovyetlere karşı istihbarat toplamak amacıyla 1950’lerin sonunda kuruldu. 1 Mart 2003’te ABD’nin Irak’a Türk topraklarının kullanarak girmesi harekâtını başlatması yönündeki hükümet tezkeresinin Meclis tarafından reddi üzerine getirilen ikinci tezkere çerçevesinde GES Komutanlığı çok özel görevler üstlendi. Bu görevler arasında, ABD’nin Irak’a hava harekâtı sırasında, Irak’ın kuzey kesimine elektronik karartma uygulanması ve hedeflerin elektronik olarak işaretlenmesi yoluyla Amerikan uçaklarının vurmasının sağlanması da bulunuyor. GES, uydu üzerinden görüntüleme ve yer belirleme yapabiliyor. Başbakan Erdoğan, Başbakanlık muhabirlerine, ‘Müsteşar tercihimde haklıymışım’ dedi. Fidan’ın icraatlarını da ne kadar yakından takip ettiği aşikâr. Fidan’ın sunumunda ‘biz küresel oyunun hiç bitmeyeceğinin farkındayız’ deniliyordu. Uluslararası arena tam bir satranç tahtası hatta yeni tür bir savaşın açık alanı.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 362

362

Ali Kuzu

Türkiye, 21’inci yüzyıl dünyasında büyük aktör olacaksa hem tek tek kurumları güçlü olmak zorunda hem de kurumlar arasındaki işbirliğini başarıyla sağlamak durumunda. Güçlü MİT güçlü Türkiye. Ama her şey bireylerde başlıyor. Teşkilat mensuplarının da yaratıcılıklarına büyük iş düşüyor, hele kendi yaşam öyküleriyle ilgili.

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 363

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

363

KAYNAKLAR

16 Temmuz 9 Ağustos 2016 Tüm Gazeteler Abdullah Harun / kontrgerilla.com. 12 Ağustos 2014 Ahmet Bilge - Yasin Esen /iha.com.tr -Kahraman şehidin yürek burkan hikayesi 28 Temmuz 2016 Akşam -29 Temmuz 2016- Darbe girişiminin kod adı ‘Pars’ Ali Kuzu – Siyah Sancak, Pandora’nın Kutusu- Kariyer yay. 2015 Arslan Bulut -Darbe nasıl önlendi şimdi ne yapmalı? 17.07.2016 Arslan Bulut—Yeniçağ Gazetesi - 14.07.2016 [email protected] Aytunç Altındal - Vatikan ve Tapınak Şövalyeleri (sayfa115116-117) CIA – Ali Kuzu / Kariyer Yay.- 2010 Cumhuriyet.com.tr- 07.08.2016 Ergün Diler- Takvim Gazetesi- 04 Ağustos 2016 Evanjelizm – Ali Kuzu/ Kariyer Yay.- 2016 Express.co.uk- Çeviri: Şıvan Okçuoğlu -Odatv.com Faruk Arslan | ÖKK ve MAK’taki Göktürk!- Aralık 15, 2013 Hayrettin Yenel – Sabah gazetesi -9.8.2016 http://arsiv.aksiyon.com.tr/arsiv/167/ http://bmajans.blogspot.com/2009/12/iste-o-hakim-kadirkayan.html. http://farukarslan.com/genel/okk-ve-maktaki-gokturk/

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 364

364

Ali Kuzu

http://img264.imageshack.us/img264/7451/85925487ae5.jpg http://m.teknolojioku.com/haber/tskdan-mayina-roketebombaya-dayanikli-ejder-yalcin-4x4-hamlesi-30542.html, Emniyetin yeni zırhlı Aracı, 2013 http://turkeyexposed.wordpress.com/2009/12/26/akp%E2%80 %99nin-turkiye-2030-master-plani/ https://turkeyexposed.wordpress.com/tag/2030-master-plan/ Hürriyet- Kahramanın ilk sayfası- 08 Ağustos 2016 İHA Giriş Tarihi: 8.8.2016 Kiymet Sezer- Yeni Şafak- 22 Temmuz 2016 Küresel Gizli Örgütler – Ali Kuzu, Kariyer Yay. 2015 Mehmet Ali Demir- Vatan gazetesi /28.07.2016 Mehmet Dalmaz-http://www.facebook.com/#!/notes/uyanikt%C3%BCrkler-kulub%C3%BC/ermeni-asilli-fetto%C5%9Fun-%C3%B6zge%C3%A7mi%C5%9Fi-derleme-/1781354422 39972 Milliyet.com.tr - 01.08.2016 Milliyet.com.tr - 27.07.2016 Milliyet.com.tr 28.07.2016 – Milliyet.com.tr - Komutanı rehin alan fırkateyn sıkıştırıldı. 19.07.2016 Milliyet.com.tr -”Kozmik oda”da yarım asırlık devlet sırrı ele geçti - 04.08.2016 Milliyet.com.tr -Darbeciler Zodyaklarla Abdullah Öcalan’ı 21.07.2016 MİT- Mossad- CIA – Gladio- Ali Kuzu/ kariyer Yay. 2009 Mossad – Ali Kuzu / Kariyer Yay.- 2010 Murat Çelik - Vatan gaz.- 27.07.2016 Odatv.com- 12.01.2010 Okan Müderrisoğlu- Sabah gazetesi-27.07.2016 Prof.Dr. Ata Atun- www.hitittv.com

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 365

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

365

Sabah gazetesi-27.07.2016 Sabah –kaçanın hocası ağlamaz- 04 Kasım 2015 Salim Yavaşoğlu- “Kıyma makinesi” ile Türkiye’yi bölme planı-yeniçağ gazetesi -01.08.2016 Sedat Ergin- 15 Temmuz gecesi Diyarbakır Üssü’nde ne oldu? Hürriyet gaz.31 Temmuz 2016 Siyah Sancak – Ali Kuzu / Kariyer Yay.- 2015 Star gazetesi - 31 Temmuz 2016 www.americanrifleman.org/articles/2012/1/23/akdal-mka1919-shotgun/, Akdal Firearm, 2012 www.haberturk.com/dunya/haber/1275130-ciain-haber-sitesistratfor-nedir- 01 Ağustos 2016 www.hitittv.com/f16-neden-erdogan-in-ucagini-vuramadi— 21929.html www.kalptensozler.com/ozel-harekat-sozleri.html www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=5897 www.kontrgerilla.com/mansetgoster.asp?haber_no=6198 www.tabancatufek.com/forum2/showthread.php?tid=6903, Haber,2014 www.trthaber.com/haber/gundem/iste-turk-polisinin-yenisilahi-98423.html www.urfa1.com/ozel-harekata-ozel-silah.htm, Şanlıurfa Haber Sitesi. www.yenicaggazetesi.com.tr/darbe-nasil-onlendi-simdi-neyapmali-38979yy. htm www.yenicaggazetesi.com.tr/darbenin-asil-hedefi-neydi39073yy.htm. 25.07.2016 Yeni Şafak- 22 Temmuz 2016 Yenişafak - 18 Mart 2014 Zihni Çakır - Gizlenmiş Gerçekler/ TekSözHaber.com -28 Ocak 2015

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 366

366

Ali Kuzu

Prof. Dr. Haydar Baş’ın yazdığı Mektup (Not: Bu mektubun Aksiyon’daki adresi iptal edilmiş. Eski Kaynak: http://arsiv.aksiyon.com.tr/arsiv/167/)

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 367

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı

367

ALFABETİK DİZİN 1 Mart Tezkeresi 24 II. Dünya Savaşı 212 10. Ağır Ceza Mahkemesi 187 11 Eylül Saldırıları 77 11. Ağır Ceza Mahkemesi 19 12 Eylül 26, 259, 260, 359 12 Mart 1971 Darbesi 259 1206 Sokak 110 14. Ağır Ceza Mahkemesi 314, 348 14. Tabur Komutanlığı 110 141. Filo 107 2. Ana Jet Üs Eğitim Merkezi 107 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı 322 36. Paralel 27 4’ncü Ana Jet Üssü 120 7’nci Kolordu Komutanlığı 115 8’inci Ana Jet Üssü 113, 114 -AAaron David Miller 30 AB 41, 87, 168, 225, 241, 243 ABC Gazetesi 203 ABD 17, 18, 19, 20, 21, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 36, 37, 38, 41, 42, 43, 44, 45, 47, 48, 49, 50, 51, 54, 57, 58, 62, 63, 67, 69, 70, 72, 73, 74, 76, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 101, 102, 169, 170, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 181, 182, 184, 185, 186, 190, 197, 207, 209, 211, 215, 216, 217, 221, 222, 225, 226, 234, 235, 236, 237, 238, 241, 243, 257, 267, 276, 287, 288 ABD Dışişleri Bakanlığı 31, 32, 42, 58, 225, 236 ABD Dışişleri Birimi 31 ABD Hava Kuvvetleri 25, 45 ABD Ulusal İstihbarat Konseyi 26 Abdullah Bahçeci 90, 97 Abdullah Çatlı 321, 349 Abdullah Gül 85, 161, 303, 304, 318, 322 Abdullah Öcalan 139, 141 143, 144, 180, 181, 295, 312, 313, 330, 331, 335, 339, 364

Abdullah Uçmak 318 Abdülhalim Haddam 58 Abdülkadim Zellüm 233 Abdüllatif Tapkan 288 Abidin Ünal 116 Abramowitz 32, 41, 42, 43, 44 Açılım Paketi 329 Adalet Bakanı Sadullah Ergin 91 Adalet Bakanlığı 217 Adana 25, 53, 109, 181, 250, 271 Adem Özcan 341, 342 Adıyaman 53 Adil Sönmez 266 Adli Tıp Kurumu 346, 347 Adnan Hoca (Oktar) 207 Adnan Menderes 233 Afet Güneş 311, 312, 314, 319, 323, 336, 341 Afganistan 50, 186, 345, 346, 351 AFOSİ 25, 26 Afrika 24, 32, 50, 74, 77, 78, 169, 185, 222, 287, 288 Afyon 17 Agha Humayun Amin 184, 185 AH-1 Cobra helikopteri 119 A Haber 285 Ahmet Altan 321, 322 Ahmet Can 288 Ahmet Kara 285, 289 Ahmet Kirmiç 289 Ahmet Necdet Sezer 48, 135, 327, 364 Ahmet Özdemir 113, 114, 281 Ahmet Şahinalp 288 Ahmet Taner Kışlalı 92 Ahmet Yesevi Üniversitesi 304 Ahtapotun İşleri 201 AIDS 74 AIPAC 29, 61 AK Parti (AKP) 133, 276, 326, 328, 329, 330, 364 Akar 88, 108, 111, 129, 130, 137, 138, 161, 179 Akbar Ahmed 62

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 368

368

Ali Kuzu

Akçakale 356 Akdeniz 48, 102, 167, 183, 186, 319, 320, 357 Akgülay 113, 114, 115, 116, 117, 121 Akgün 175 Akın İpek 289 Akın Öztürk 107, 189, 190 Akıncı 105, 106, 110, 117, 118, 120, 121, 123, 129, 153, 177 Akıncı (Hava) Üssü 105, 106, 110, 121, 129, 153, 177 Akıncılar Üssü 121 Aksakallı 129, 130, 131, 138, 151, 152 Aksaz Üssü 125 Aksiyon 75, 138, 242, 332, 363, 366 Aksiyon Dergisi 332 Aktürk 196 Akyazılı Köyü 231 Al Gore 41 Alaaddin Çakıcı 345, 349 Alaaddin Pekmezci 280, 281 Alakuş 110, 129, 130 Alataş 121, 122, 123 Albay Arif Doğan 345 Albay Bill Mayville 88 Albay John C. Walker 179 Albay Michael Manion 179 Albay Muharrem Köse 95 Albay Özkan 113, 114, 117 Albay William Mayville 54 Alemzade Camii 230 Alexander Dugin 168 Alexander Haig 29 Ali Bayramoğlu 330 Ali Çelik 286, 289 Ali Durmuş 113, 114 Ali İstanbullu 280 Ali Nail Kubalı 24 Ali Yazıcı 110, 113 Alithia Gazetesi 101 Allah’ın Dokunulmaz İnsanları 74 Alman Parlamentosu 217 Almanya 75, 170, 178, 205, 207, 209, 211, 217, 218, 234, 243, 287, 288, 289, 304 Almatı 257

Alparslan Türkeş 233 Altunizade 233 Amerika 24, 29, 36, 37, 39, 43, 45, 49, 53, 59, 60, 61, 62, 70, 71, 73, 77, 82, 162, 169, 175, 178, 179, 197, 198, 201, 202, 203, 215, 216, 223, 226, 243, 285, 288, 309 Amerikalılar 20, 21, 45, 221 Amerikan İnsan Hakları Örgütleri 216 Amerikan Ordusu 23, 169 Amerikan Özgürlük Yasaları 213 Amerikan Üniversitesi 62 Amiram Nir 29 Anadolu 15, 25, 46, 53, 79, 149, 181, 250, 254 ANAP 87, 233 Anastasiadis 102 Andreas Englisch 219 Andrei Saharov 43 Anglo-Siyonist Eksen 169 Ankara 15, 16, 19, 23, 26, 27, 31, 32, 41, 42, 43, 44, 46, 48, 81, 85, 89, 90, 91, 92, 93, 96, 97, 98, 99, 106, 107, 108, 109, 111, 112, 114, 115, 116, 117, 118, 120, 121, 130, 136, 137, 138, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 155, 163, 168, 179, 180, 181, 182, 195, 232, 234, 243, 250, 263, 273, 277, 278, 280, 283, 289, 293, 294, 304, 311, 312, 318, 319, 321, 322, 327, 329, 330, 341, 348, 360, 361 Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 163, 322 Ankara Seferberlik Bölge Başkanlığı 89 Anne Archer 211 Antakya 254 Antalya 232 Arap Baharı 185 Araplar 46, 47 Arco 49 Aristos Mihailidis 358 Armageddon (Savaşı) 67, 68, 70, 71, 72, 76 Arnavutköy 98 Arrupe 202 Arslan Bulut 163, 225, 363 Asena 2 118

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 369

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı Asena 3 118 Aslı Aydıntaşbaş 337 Assocıated Press 85 Astsubay Aydın Özsıcak 193, 194, 195 Asya 15, 48, 50, 63, 168, 245, 277, 285, 289, 345, 346 Asya Bölgesi 346 Atabey Çetesi 226 Atatürk (Mustafa Kemal) 17, 86, 87, 120, 162, 170, 263, 279 Atatürk Hava Limanı 170 Atayün 312 Atılım Harekâtı 231 Atilla Darendeli 116 Atlantic Monthly 30 Austin 172 Avrupa 15, 48, 66, 102, 182, 184, 186, 225, 314, 315, 326 Avukatlık Kanunu 348 Avustralya 29, 216, 234, 304 Aydın 16, 18, 121, 122, 123, 193, 194, 195, 204, 231, 263, 270, 348 Aydınlık 83, 249, 278, 305, 311, 352 Aydınlık Dergisi 83 Aydoğdu 108 Aytunç Altındal 206, 241, 363 Azerbaycan 233 Aziz Yıldırım 319 -BB Planı 180 B’nai B’rith 30, 41, 44 Bağdat 27, 34, 35, 71, 75, 80 Bahaddin Karataş 286 Bakü 48 Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı 48 Balıkesir 118, 293 Balkanlar 48, 360 Balyoz 18, 96, 105, 187, 188, 189, 190 Bandırma 281 Baptist 73, 74 Barack Obama 169, 185 Barbaros Kocakurt 288 Barbi Weinberg 29, 30 Barzani 34, 35, 36, 39, 42, 83 Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 324 Basra Körfezi 48

369

Başakşehir 318 Batı Çalışma Grubu 352 Batı Şeria 54 Batman 332 Batman Eski Valisi Salih Şarman 332, 333 Bavyera 217 Bayrak Garnizonu 359 Bayram Bozkurt 289 BBP 193 BDP 313, 329 Begin 34, 61 Bekir Baz 289 Bekir Bozdağ 343 Bekir Can 109 Bekir Ercan 109 Belçika 202, 243, 289 Benjamin Beit-Hallahmi 33 Berna Yılmaz 342 Bernard Lewis 44 Bestami Kılıç 280 Beşiktaş 342, 346 Beştepe 120, 149 Beyaz Masonluk 202 Beyaz Saray 24, 61, 72, 75, 101, 178 Beytullahim 54 BHHM 114, 115, 116, 117 Bilal Bayraktar 342 Bilal Çetin 327 Bilderberg 41, 46 Bilgili 89, 90, 91, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99 Bilgin Balanlı 187 Bilkent Üniversitesi 304, 306 Bill Graham 75 Binali Yıldırım 106, 107, 121, 162 Bingöl 356 Birleşmiş Milletler (BM) 23, 29, 45, 57, 304 Bitlis 21, 81, 82, 83 Bloomberg 171 Boğaziçi Köprüsü 15, 16, 108, 111 Bolat 107 Bordo Bereliler 130, 295, 296, 297, 346, 360, 361 Bornova 231, 232

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 370

370

Ali Kuzu

Bornova Müftülüğü 232 Bosna 43, 250, 345, 346 Boyd 173 Bret Boyd 173 Brezilya 71, 169 BRICS 169 Britanya 308 British Petroleum 49 Brüksel 36 Bulgaristan 184 Bundestag 217 Burak Akoğuz 97 Bursa 289 Bush (George W.) 30, 32, 48, 58, 63, 67, 69, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 185 Business Week 212 Bülent Arınç 18, 19, 89, 93 Bülent Bostanoğlu 125 Bülent Ecevit 238 Büyük Ortadoğu Projesi 48, 57, 72, 79, 80 Büyükada Korveti 125, 126 Büyükanıt 86, 87, 88 -CC-160 119 California 24, 213, 216 California Üniversitesi 216 Can Paker 46 Cansun Sarıyıldız 289 Carnegie Endowment 41, 42, 43 Carter 30, 72 CBC 63 CBS 63 Celal Kara 289 Cemal Efendi 266 Cemil Koca 289 Cenevre 304 Cengiz Çandar 28, 46 Cenin 54 Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği 232 Cevat Öneş 309, 334, 337 Cevdet (Uzun İmam) 285 Cevdet Saral 263, 273 Ceyhan 48 Ceylan Ertürk 157, 159

Ceza Muhakemesi Kanunu 89 CFR 41, 43, 46 Charles Kimball 62 Chevron, Exxon 49 Chicago 211 Chicagolu Francis 244 Chick Corea 207, 209, 211 Chomsky 59, 60 CHP 285, 342 Christian Coalition 62 Christiane Amanpour 168 Christianity Today Dergisi 77 Christon Terray 206 CIA 17, 31, 32, 41, 42, 44, 82, 83, 87, 168, 169, 171, 172, 173, 174, 175, 177, 178, 179, 180, 190, 223, 229, 235, 236, 237, 238, 245, 257, 306, 309, 325, 350, 351, 353, 363, 364 CIFE 257 Civaoğlu 44, 45 Cizre 355 Cizvit Hans Kolvenbach 203 Cizvitler 202, 203 Clayton Ruby 217 Clinton 28, 29, 221 CMK 99, 348 Contingency Planning-Olasılıklar Planları 25 Criminon 215 CSE 308 Cumhuriyet Gazetesi 26 Cumhuriyet Savcılığı 196, 321, 322, 341 Cynthia Kisser 211 -ÇÇanakkale 232, 233 Çandar 28, 46 Çankaya Köşkü 112, 304, 319, 321, 322 Çeçenistan 84 Çek Mühendis Robert Pavlita 353 Çekiç Güç 21, 27, 80, 82, 83 Çeşme 360, 361 Çevik Bir 84, 241 Çiğli 107 Çiller 84, 332, 349 Çin 63, 84, 169, 245, 315, 316 Çin Halk Cumhuriyeti 245

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 371

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı Çukurkuyu 155, 156 Çuval Olayı 54 -DDahran 45 Daily News 30, 173 Daily Star Sunday 183 Dalaman 118, 119, 120 Dale Carneige 209 Danıştay Baskını 18 Daniela Mitterand 43 David 20, 29, 30, 34, 43, 58, 78, 173, 212 David Barant 78 David E. Nachman 43 David Kimche 29, 34 David Lapp 20 David Miscavige 212 David Satterfield 58 Davut Ala 157, 158 Deccal 75 Demirağ 161, 162 Demirel 26, 254, 321 Demirhan 312 Demokles’in Kılıcı 48 Denizli 90, 97, 231, 342 Dennis Ross 30 Der Spiegel Dergisi 74, 75, 217 Devlet Konukevi 46 Dış İlişkiler Komitesi 41 DIA 42 Dick Cheney 63 Dicle Üniversitesi 283 Digby 173 Dikelya Askeri Üssü 182 Dikmen 109, 110 Dispensalizm 37 Diyarbakır 114, 116, 121, 143, 270, 313, 329, 332, 333, 342, 355, 356, 365 Doç. Dr. Hakan Yavuz 221 Doç. Dr. Ahmet Uysal 176 Doç. Dr. Mahmut Aşırdizer 347 Doğan Güreş 20, 81 Doğan Medya Grubu 173 Doğu Akdeniz 48, 102, 186, 320 Doğu Pasifik 277 Doğu Perinçek 85

371

Donald Rumsfeld 63, 75 Dost Sigorta 280 Douglas Feith 41 Dönmez 161, 162 Dr. Diez Sollano 205 Dursun Özmen 194, 196 Duygu Köksal 348 Dündar Örsdemir 90, 97, 98 Dünya Devleti 46, 168 Dünya Özel Kuvvetler Şampiyonası 296 Dünya Siyonist Örgütü 35 DYP 87 -EE-7 AEW uçağı 120 E-metre 213 Eckelman 221 Edip Akgülay 113, 114, 117 Edremit 230, 231 Edward 30, 209 Edward Lottick 209 Edward Luttwak 30 Efes 254 Efkan Ala 107, 115 Ege 183, 232, 277, 289, 361 Ehud Barak 317 Ejder 149, 150, 364 Ekrem Dumanlı 286 El Kaide 325, 345 Elazığ 270, 271, 272, 288 Eli Lilly 215 Elizabeth Liagin 222 Ellen Laipson 41 Emin Güven 109, 110 Emniyet Müdürlüğü (Genel) 120, 148, 196, 273, 275, 277, 278, 280, 283, 293, 333, 356 Emre Taner 303, 305, 311, 312, 314, 319, 323, 324, 336, 341, 354 Emre Uslu 289, 327 Endülüs 250 Engram 213 Enver Topal 108 Eraslan Özkaya 345 Erbakan 26, 27, 84, 321 Erbil 53

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 372

372

Ali Kuzu

Ergenekon 18, 24, 80, 86, 87, 96, 105, 135, 161, 289, 311, 346, 351 Ergenekon Operasyonu 24 Ergün Diler 177, 363 Erhaç Havaalanı 320 Eric Rouleau 43 Ermeni Ayaklanması 230 Erol Demirhan 312 Ertan Peynircioğlu 156 Erzincan 337, 342 Erzurum 118, 230, 232, 271, 337 Escriva 201, 203, 205 Esenboğa Havalimanı 117, 118 Eski Ahit 36, 37, 38, 53, 60, 68, 70, 72, 76 Eskişehir 113, 114, 115, 116, 117, 120, 121, 250 Eşref Bitlis 21, 81, 82, 83 ETA 325 ETİ 359 Etki Ajanı Borsası 237 Evangelion 72 Evanjelist Kiliseler 73 Evanjelik Basın 22, 68 Evanjelik Kongre 61 Evanjelik Liderler 60 Evanjelist Siyonistler 21, 28, 29, 30, 35, 45, 46 Evanjelistler (Evanjelikler) 31, 38, 39, 45, 53, 54, 55, 61, 62, 66, 68, 67, 69, 75, 76, 78, 79 Evanjelizm 33, 36, 37, 65, 66, 68, 70, 71, 72, 198, 199, 363 Evanjelizm’e İnanan Müslümanlar 66 Exxon Mobil 101 Eymür 338, 339, 349 EYP 357 Eyüp 232, 270 -FF Tipi Gladio 83, 84 F-16 16, 114, 115, 117, 119, 120, 121, 148, 167, 168 F-5 21 Fallwell 54, 60, 61, 62, 63 Fas 71 Fatih Aylak 280

Fatih Fırkateyni 125, 126 Fatih Üniversitesi 288 Fatih Yarımbaş 129, 130, 131 FBI 42, 216, 235, 241, 306, 308 Federe Kürt Cumhuriyeti 26 Fehman Hüseyin 355 Fehmi Koru 87 Fener Rum Patrikhanesi 238 Fenerbahçe Orduevi 125 Ferhat Tüzer 342 Fethullah Cemaati 281 Fethullah Gülen 18, 19, 84, 87, 108, 111, 134, 144, 177, 178, 185, 193, 199, 201, 202, 206, 221, 222, 227, 229, 230, 231, 232, 233, 235, 236, 237, 238, 239, 241, 242, 245, 247, 250, 253, 255, 257, 259, 260, 261, 263, 264, 265, 266, 267, 268, 273, 274, 276, 277, 278, 279, 280, 281, 283, 284, 285, 286, 287, 289 FETÖ Terör Örgütü 87, 148, 182, 229, 287, 311 FETÖ 87, 89, 90, 91, 95, 96, 97, 111, 121, 122, 123, 126, 129, 143, 144, 145, 146, 148, 152, 157, 160, 170, 176, 177, 181, 182, 193, 194, 196, 229, 287, 311 Fethullah Gülen 221, 241, 242 Fethullah Gülen Cemaati 134 Fethullahçı Terör Örgütü 157, 170 Fethullahçılar 235, 237, 238, 278 Fıkıh Dersi 231 Fırat Alakuş 35, 37, 39, 42, 46, 53, 54, 61, 110, 129, 130 Fikret Seçen 311, 322, 341 Filistin 50, 57, 67, 73 Foreign Affairs 43, 82 Foreign Policy 42 Foreign Reports 82 Franco 202 Frank Viviano 49 Frankfurt 315 Franklin Graham 67 Fransa 43, 49, 77, 184, 202, 216, 217, 277, 288 Fred Burton 171 Fred Ikle 41 -G-

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 373

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı GAP 48 GATA İmamı 288 Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı 234, 288 Gazi Mahallesi 82, 83 Gazi Orduevi 131, 137, 138 Gaziantep 53, 281 GCHQ 308 Gelibolu Fırkateyni 125 Gelişmekte Olan Ülkeler Grubu 169 Genelkurmay Başkanı Org. Necdet Üruğ 26 Genelkurmay Başkanlığı 89, 111, 123, 136, 233, 350, 354, 361 Genelkurmay Tutanakları 91 General Pinochet 205 George Bush 185 George Friedman 170, 172, 173 George Harris 32 George Schultz 29, 30 George Tenet 223 GES 339, 359, 360, 361 GES Komutanlığı 339, 359, 360, 361 Gezi Parkı olayları 355 Giresun 25 Gizli Dünya Devleti 46 Gizli Kardinal 242, 244 Gizli Katolik 241, 245 Gladio 83, 84, 364 Gladiocu Subaylar 84 Goebbels 188 Golias 206 Goodwill Games 212 Gökhan Ertan 320 Gökhan Şahin Sönmezateş 106 Göksun Cumhuriyet Başsavcılığı 193 Göktaş 134, 135 Gölbaşı 120, 121, 147, 148, 149, 153, 293, 360 Gölbaşı Türksat Binası 120 Gölcük 125, 126 Görevimiz Tehlike 211, 218 Gözlem Gazetesi 24 Grace Halsell 54, 62 Graham Fuller 177 Gregory Hughes 215 Grossman 43

373

GSM Hatları 138 Guam Adası 83 Guatemala 205 Gulfstream IV 119 Gültekin Avcı 352 Gümrük Muhafaza Genel Müdürlüğü 356 Güneri Civaoğlu 44 Güney Afrika 77, 78, 169, 287, 288 Güney Akım Projesi 184 Güney Kıbrıs 101, 102, 357, 358 Güney Kore 207 Güneydoğu 31, 39, 42, 44, 46, 53, 160, 293 Gürcistan 47, 289 Güvenlik Konseyi 23, 28, 29, 30 Güvenlik Tabur Komutanlığı 117 -HHabertürk 334, 346 Hablemitoğlu 92, 237, 239 Haçlı Savaşı 50, 75 Haçlı Seferi 72, 74 Haçlı Seferleri 75 Hakan Atınç 123 Hakan Evrim 107, 111 Hakan Fidan 107, 119, 136, 161, 303, 304, 305, 306, 307, 309, 311, 312, 313, 314, 315, 317, 319, 320, 322, 323, 324, 325, 326, 327, 328, 329, 330, 332, 333, 334, 335, 336, 337, 338, 339, 341, 342, 343, 344, 353, 358, 360 Hakan Şükür 285 Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 89 Halil Gül 107, 108 Halil İbrahim Kütük 90, 97 Halilzad 50 Halis Demir 151 Haluk Kırcı 321 Hamas 50, 186 Hamburg 217 Hamza Keleş 91 Hani 163, 238, 356 Hans-Dietrich Genscher 217 Harold Rhode 41, 44 Harp Filosu Komutanı 125 Harp Okulu 105, 106, 344, 346

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 374

374

Ali Kuzu

Harran 255 Harran Üniversitesi 255 Harris 32 Harun Singoba 77 Harun Tokak 286 Hasan Ataman Yıldırım 351 Hasan Hüseyin Aksoy 320 Hasan Hüseyin Halisdemir 154 Hasan Mezarcı 76 Hasan Şatır 90, 97, 98 Hatay 53, 181, 182 Hava Harekât Merkezi 114 Hava Harp Okulu 106 Hava Kuvvetleri Komutanlığı 106, 115, 116, 187 Hava Kuvvetleri Özel Tahkikat ve Araştırma Bürosu 25 Hayrettin Toprak 232 Hazar 48, 184, 186 Hazar Havzası 48 Hazreti İbrahim 255 Hazro 356 HDP 88 Helmut Kohl 217 Helsinki 43 Helsinki İzleme Komitesi 43 Hersek 43, 345, 346 Hıristiyanlaştırma Cemaati 219, 220 Hıristiyanlığın Evrensel Geleceği 78 Hikmet Çiçek 225 Hilmi Özkök (Orgeneral) 86, 134, 135 Hindistan 169, 184, 186 Hint Keneviri 356 Hizb üt Tahrir 233 Hizbullah 50, 186, 342 Holbrooke 82, 83 Hollywood 211 Hong Kong 288 Horasan 250 Hoşgörü ve Diyalog İklimi 222 Hrant Dink 340 HSYK 89, 90, 91, 93, 98, 99 Hubbard 210, 211, 212, 213, 214, 215, 216, 217 Hugo Chavez 171 Hulusi Akar 88, 108, 111, 129, 130, 137,

161, 179 Huruç Harekâtı 231 Huzur Operasyonu 27 Hür Demokratlar 217 Hürriyet 27, 173, 187, 330, 364, 365 Hüsamettin Doğramacı 280 Hüseyin Boyrazoğlu 91 Hüseyin Çapkın 312 Hüseyin Emre Kuzuoğlu 314 Hüseyin Görüşen 322 Hz. Ali 266 Hz. İsa 67, 68, 69, 70, 74, 254 Hz. Muhammed 70, 219, 282 -IIlımlı İslam 222 Işık evleri 278, 279 Ian Black 35 IFF 118 IMF 47 Impact International Dergisi 222 Indyk 28, 29, 30 INR 31, 32 International Crisis Group 43 IRA 325 Irak 21, 24, 26, 27, 28, 33, 34, 35, 36, 39, 42, 44, 45, 46, 47, 50, 51, 53, 54, 55, 57, 58, 59, 61, 62, 63, 67, 71, 72, 73, 74, 80, 81, 82, 83, 85, 86, 173, 182, 184, 185, 186, 226, 295, 309, 315, 326, 361 Irak Savaşı 39, 53, 71 Irak Ulusal Kongresi 28 Israel’s Secret Wars 35 Işık Kışlaları 264 Işık Sigorta 280, 281 Işık Tarikatı 277 IŞİD 185 -İİBDA - C 234 İbrahim Aydın 121, 122 İbrahim Tatlıses 318 İbrahim Yozgat 113 İdris Bal 285 İhsan Kalkavan 280 İleri Koçak 154, 155 İlhan İşbilen 285 İlker Başbuğ 91

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 375

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı İmam Hatip 230, 232, 280 İmam Hatip Lisesi Öğrencilerini Koruma ve Yetiştirme Derneği 232 İmralı (Adası) 180, 181, 312, 316 İnanç Öğretim Tv 211 İncil 66, 67, 68, 71, 72, 73, 74, 75, 79, 249, 250 İncil Kemeri 74 İncirlik (Hava Üssü) 25, 45, 48, 80, 109, 113, 118, 167, 168, 169, 180, 181, 182 İngiliz The Guardian Gazetesi 34 İngiltere 49, 50, 51, 63, 178, 186, 205, 216, 234, 235, 237, 238, 257, 277, 288, 289, 325 İnsan Hakları Komisyonu 215 İnsani Yardım 21 İnsanları Evanjelist Yapma Cemaati 219 İran 20, 21, 26, 29, 34, 50, 57, 63, 80, 145, 146, 168, 182, 184, 186, 231, 260, 306, 317, 326 İrfan Yılmaz 288 İsa 54, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 74, 76, 254 İskender Yıldırım 125 İskenderun 182, 280 Islah Sitesi 232 İslam Şurası 233 İslamcı Cunta 83 İslami Cihad 50 İsmail Büyükçelebi 285 İsmail Işık 341, 342 İsmail Özdemir 281 İsmail Ünal 116 İsmail Üner 115 İsmet Aksoy 288 İsmet Yılmaz 161 İspanya 198, 201, 202, 204, 216, 217, 250, 288, 325 Isparta 194, 196, 230, 232 İspir 230 İsrail 25, 27, 28, 29, 30, 33, 34, 35, 36, 37, 39, 41, 42, 43, 44, 46, 50, 53, 54, 55, 57, 59, 60, 61, 62, 66, 67, 68, 71, 72, 76, 79, 80, 101, 102, 173, 186, 198, 199, 237, 241, 285, 305, 311, 317, 326, 354, 357 İsrail Lobisi 59

375

İsrailliler 35, 62 İstanbul 15, 24, 25, 31, 32, 46, 83, 98, 105, 106, 108, 109, 111, 118, 119, 120, 126, 136, 137, 138, 157, 159, 168, 170, 181, 182, 232, 233, 250, 285, 289, 294, 300, 311, 312, 314, 315, 318, 319, 321, 322, 323, 325, 330, 337, 341, 342, 348, 351 İstanbul Adliyesi 342 İstanbul Hükümet Tabipliği 232 İstihbarat Daire Başkanlığı ve Teftiş Kurulu 263 İstihbarat Şube Başkanlığı 273, 275 İstihbarat Şube Müdürlüğü 130, 312, 345 İstihbarat ve Analizler Bürosu (bölümü) 31 İsviçre 205, 212, 214 İşçi Partisi 225 İtalya 184, 217 İzmir 179, 195, 230, 231, 232, 233, 250, 259, 273, 280, 294 İzmir Bornova Merkez Vaizliği 232 -JJabotinsky 61 Jack Anderson 34 James Baker 27 Jandarma Genel Komutanlığı 123, 126, 148, 150 Jandarma Özel Harekât 146, 299, 301 Jean Ziegler 201 Jeane Kirkpatrick 29 Jeb Bush 63 Jerry Falwel 67 Jerry Falwell 54, 60, 61, 62 Jerry Vines 67 Jerusalem Countdown 66 Jim McDonald 45 JİTEM 342, 345 Joaquin Navorro 203 Joe Biden 102 John D. Rockfeller 215 John Porter 243 John Travolta 207, 209, 211, 216 Joint Forces Quarterly 82 Jon Sather 173

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 376

376

Ali Kuzu

Jose Maria Aznar 202 Jose Maria Honrubia 217 Josemaria Escriva 201 JÖAK 121, 122, 123, 127 Judaizer 60 Judeo-Mason 206 Judson 173 -KKaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü 196 Kader Üçgeni 59 Kadir Kayan 19, 89, 92, 94 Kadraj Programı 285 Kafkaslar 186 Kafkasya 47, 184, 186, 360 Kahramanmaraş 53, 108, 193, 194, 196 Kaliforniya 23, 71 Kanada 217, 308 Kandil 145, 146, 315 Kansas Eyaleti 24 Kara Havacılık Komutanlığı 121, 122, 123, 195 Kara Havacılık Okulu 137 Karabulut 287 Karadeniz 48, 184, 186, 277 Karanlıklar Prensi 30, 44 Kardinal George 244 Kardinaller Koleji 244 Karol Wojytla 202 Kartepe 113, 114 Kastamonu 118 Kat -ı İrtibat 282 Katolik Kilisesi 203, 206, 218, 243 Katolikler 78 Kayan 19, 89, 91, 92, 93, 94, 363 Kayseri 119, 232, 289 Kayseri Tıp Fakültesi 232 Kazakistan 257, 288 Kazan 44 Kaznacheyev 353 KCK 143, 311, 312, 313, 314, 318, 319, 324, 326, 328, 329, 330, 331, 332, 335, 338, 339, 341, 342, 343, 354 Kehanet ve Politika 53, 54 Keleş 91, 283, 285, 286 Kelime-i Tevhid 222

Kemal Asya 345 Kemal Mutlum 115 Kemal Yavuz 193 Kenan Diyarı 68 Kessler 223 Kestane Pazarı 230 Keşan 232 KGB 167 Kıbrıs 85, 101, 102, 130, 182, 183, 212, 357, 358 Kırmızı Kedi Yayınları 161 Kıvrıkoğlu 85 Kıyamet Savaşı Armageddon 69 Kıyma Makinesi Stratejisi 184, 185 Kilis Öncüpınar 356 Kimya İhtisas Daire Başkanlığı 347 Kingston 209 Kirstie Alley 211 Kissinger 30, 43 Kissinger Şirketler Topluluğu 30 Kitabı Mukaddes 67, 68 KKTC 130, 357, 358 Knesset 34 Kobani 88 Kocaeli Belediyesi 156 Kocaköy 356 Kod Adı Süfyan 197 Kohl Hükümeti 209 Kolombiya 205 Kolvenbach 203 KONGRA-GEL 143, 312 Konya 113, 232, 280 Korkut Eken 321 Korkut Özal 233 Kosova 112, 186 Kosovo Force 112 Koza İpek Holding 289 Kozinoğlu (Kaşif) 344, 345, 346, 347, 348, 349, 350, 351, 352, 353 Kozmik Oda 17, 18, 19, 89, 90, 97, 364 Körfez 27, 36, 44, 45, 63, 80, 223 Körfez Savaşı 27, 36, 44, 45, 223 KPSS 288 Kraliyet Donanması Savaş Gemileri 183 Kremlin 168 Kubilay Selçuk 107

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 377

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı Kudüs 37, 66, 67, 254, 255 Kuran Kursu 229, 230 Kuran-ı Kerim 70, 248 Kurbağa Deneyi 16 Kurtlar Sofrası 186 kutsal metinler 213 Kutsi Barış 108, 112, 113 Kuveyt 53, 61, 63 Kuzey Carolina 62 Kuzey Irak 21, 28, 33, 34, 35, 36, 42, 44, 45, 46, 54, 80, 81, 82, 83, 85, 86, 226, 295, 309, 315 Kuzuoğlu 314, 315, 323, 341 Kürdistan 26, 27, 36, 44, 80, 184, 186 Küre 226 Küresel Güçler 20 Küresel İstila Hareketi 50 küresel Tehdit 62 Küresel Trendler 2030 Raporu 26 Kürt Devleti 27, 28, 31, 34, 35, 36, 41, 44, 45, 46, 80 Kürt İsyanı 80 Kürt Kartı 33 Kürt Meselesi 27, 330 Kürt Senaryosu 26 Kürt Yahudisi 34 Kürtler 31, 34, 39, 45 KYP 31 -LL. Ron Hubbard 210 Ladin 325, 345 Lahey 177, 179 Lahey Adalet Divanı 177 Latin Amerika 201, 202, 203, 243 Lawrence Eagleburger 30 Lazkiye Kenti 167 Le Nouvel Observateur Dergisi 67, 73, 206 Leon Fuerth 41 Levent Türkkan 108, 111 Levi Eshkol 34 Lewis Libby 63 Liagin 222 Libby 63 Liberal İslam 221, 222 Libya 185, 186, 357

377

Lice 355, 356 Light İslam 221 Likud Liderleri 61 Likud Partisi 61 Liyakat Lejyonu 88 Lockheed Martin 172 Londra 257, 305 Lord Carrington 43 Lord Rotherham 257 Los Angeles 29, 215, 216 Lottick 209 Louis West 216 Luba Eliav 34 Lübnan 50, 53, 57, 58, 59, 61, 171, 176, 183, 357 -MMadrid 201 Mahareshi 218 Mahir Kaynak 225, 309, 315 Malatya 115, 117, 119, 121, 195, 319, 320 Malezya 41 Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu 98 Mardin 144, 146 Markar Esayan 322 Marksizm 203 Marmara 170, 176, 277 Marmara Denizi 170 Marmara Üniversitesi 176 Marmaris 110, 125, 179, 194, 196 Maroviç 245 Martin Indyk 28, 29, 30 Martin Luther 198, 221, 222 Martin Peretz 30 MASAK 98 Mason Locaları 203 Massachusetts 77 Matrix 75 Matt Bryza 225 Mazzini 43 MEB 101, 357 MEBS 361 Mediterranean Quarterly 82 Mehmet Ağar 321 Mehmet Akkurt 136

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 378

378

Ali Kuzu

Mehmet Altan 321, 322 Mehmet Baransu 322, 355 Mehmet Berk 319 Mehmet Erten 320 Mehmet Eymür 338, 349 Mehmet Hanefi Sözen 288 Mehmet Katar 320 Mehmet Kılıçlar 333, 334 Mehmet Oruç 259 Mehmet Şanver 113, 115 MEIC 258 Mekke 232 Menahem Begin 34, 61 Menemen Helvacıköy 232 Merkez Camii 232 Mescid-i Aksa 67 Mesih 36, 37, 39, 66, 67, 68, 70, 71, 72, 73, 74, 76 Mesih planı 36 Metal Fırtına 17, 19 Metal Fırtına 17 Mete Yarar 136, 324, 325 Mezi 21 MFD 232 MGK 260, 305, 327 MHP 285 Mısır 34, 41, 53, 54, 61, 68, 177, 357 Mısır Irmağı 53 MI5 257 MI6 169, 257 Michael Meacher 50 Michael Walsh 201 Mike Evans 60 Milano 217 Milford Plaza Otel 209 Milli Görüş 233 Milli Güvenlik Konseyi 29, 30 Milli Güvenlik Kurulu 237 Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu 306, 311 Milliyet Gazetesi 33, 277, 337, 364 Mimi Rogers 211 Miscavige 212 Mission Impossible/Görevimiz Tehlike 211

MİT (Millî istihbarat Teşkilâtı) 107, 110, 111, 119, 120, 122, 133, 134, 136, 137, 161, 182, 191, 235, 237, 287, 291, 303, 305, 306, 307, 308, 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315, 316, 317, 318, 319, 320, 321, 322, 323, 324, 325, 326, 327, 328, 329, 330, 331, 332, 333, 334, 335, 336, 337, 345, 350, 357, 359 Moda 119 Modus Operandi 19 Moon Tarikatı 199, 207, 218 Moral Majority 60, 61, 62 Morg İhtisas Dairesi 347 Morris Abram 41 Morris Amitay 41 Mortimer Zuckerman 30 Morton Abramowitz 32, 41, 44 Moskova 82, 102 Mossad 29, 33, 34, 35, 41, 42, 169, 317, 354, 357, 358, 364 Moşe Arens 62 MSNBC 170 MSP 231 Muavenet Gemisi 20 Muhabere Arama Kurtarma (MAK) Birliği 134 Muhafız Alayı 108, 110, 111, 112, 113 Muhammed Kürdi 233 Muhsin Yazıcıoğlu 193, 194, 195, 196 Murat Bolat 107 Murat Esen 91 Murat Karabulut 287 Murat Karayılan 315 Museviler 71 Mustafa Barzani 34, 35 Mustafa Bilgili 89, 90, 91, 93, 97, 98, 99 Mustafa Dönmez 161 Mustafa Karasu 312 Mustafa Kemal Alataş 121, 122 Mustafa Levent Göktaş 134 Mustafa Özcan 285, 288 Mustafa Sarıgül 285 Mustafa Yeşil 286, 288 Mutluluk Yolu Vakfı 215 Mücadele Kanunu 99, 320 Mümtaz Soysal 21, 27, 42

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 379

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı Münih 217 MÜSİAD 280 -NNablus 54 Naci Tosun 286, 288 Nadir Ürkmeztürk 288 Nancy Cartwright 211 Nancy Soderberg 41 Narconan 215 NATO 25, 29, 41, 83, 84, 85, 88, 112, 168, 169, 178, 179, 184, 185, 186, 296, 304 Near East Policy 27, 28, 29, 30 Nebraska 212 Necdet Özel 161 Necdet Üruğ 26 Necip Torumtay 80 Necmettin Erbakan 321 Nejdet Başaran 286 Neo-Con 37, 173, 222 Neo-Concular 305, 311 Nevada Çölü 23 Nevruz Olayları 43 New Republic 30 New York Sohbeti 266 Newsweek 73, 212 Niğde 154, 155, 156 Nihal Uslu 90, 97 Nihat Genç 162 Nijerya 50, 289 Nil 35, 37, 39, 46, 53, 54, 61 NMC Danışmanlık 24 Noah Lottick 209 Noam Chomsky 59 Northrop Grumman 172 Norveç 312 Nöropsikiyatri Enstitüsü 216 NSA 308 Nur Kampları 231 Nur Tarikatı 237 Nur Toplantıları 230 Nurcular 199, 233 Nurculuk 230, 231 Nurettin Soyer 259 Nurettin Veren 239 Nurol Firması 149

379

Nurol Makina Fabrikası 149 Nükleer Güvenlik Zirvesi 304 Nükleer Şerpa 304 -OOda Tv 96, 305, 311, 349, 351, 352, 363, 364 Oded Yinon 35, 36 OECD 305 Oğuz Umucu 289 OHAL Valisi Ünal Erkan 332 Oktar 207 Onüç Basamaklı Örgüt Piramidi 277 Opus Dei 197, 198, 199, 201, 202, 203, 204, 205, 206, 245 Orgeneral Raymond Odierno 88 Orhan Yıkılkan 113 Orhun Vadisi 300 Orta Afrika 50 Orta Asya 48, 50, 168, 277 Ortaçağ 74 Ortadoğu 28, 29, 30, 32, 35, 36, 37, 41, 42, 47, 48, 49, 57, 63, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 79, 80, 168, 171, 184, 185, 254, 258, 324, 326, 354, 360 Ortadoğu Politikası 28 Oslo 311, 312, 313, 314, 316, 325, 327, 329, 330, 331, 335, 336, 337, 339, 353, 354 Oslo sSüreci 331, 336, 337 Oslo X Mutabakat Taslağı 313 Osman Hilmi Özdil 287, 288 Osman Nuri Gür 115 OSTİM 107 Ovacık Köyü 360 Oval Ofis 73 -ÖÖğrenci Yetiştirme Derneği 230 ÖHD 80, 81, 83 ÖKK 80, 81, 83, 85, 86, 109, 129, 130, 134, 152, 153, 226, 291, 363 Ömer Başçavuş 151, 153 Ömer Halis Demir 116, 121, 151, 153, 154, 155, 156 Ömer Köse 312 Ömerli 144 Önder Aytaç 289

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 380

380

Ali Kuzu

Öneş 309, 334, 337 Örsdemir 90, 97, 98, 99 Özal 26, 80, 221, 233, 260, 353 Özbekistan 47 Özcan Buze 31 Özcan Karacan 123 Özden Sanberk 46 Özdil 287, 288 Özel Harekât Grup Amirlikleri 294 Özel Harekât Şube Müdürlüğü 293, 294 Özel Harekât Polisleri 299 Özel Harp Dairesi 80, 83, 344 Özel Kuvvetler Destek Mangası 183 Özel Kuvvetler Karargâhı 152 Özel Kuvvetler Komutanlığı 81, 106, 109, 116, 129, 130, 134, 155, 226, 295, 346 Özel Tim 127 Özer Yılmaz 340 Özkan Aydoğdu 108 -PPaker 46, 47 Pakistan 41, 62, 184 Panama 214 Papa 2. Jean Paul 202, 242, 244, 245 Papa 23. John 205 Papa 6. Paul 205, 253 Papalık Konseyi 250, 253 Paralel Devlet Yapılanması 273, 287 Paralel Yapı 87, 110, 133, 135, 197, 227, 273, 287, 288, 289, 303 PARS Gaz Boru Hattı 186 Pars Malzeme Listesi 112 Pasinlerli İbrahim Bey 230 Paskalya 242, 243 Pat Robertson 54, 67 Patagonya 337 Paul Goble 41 Paul Wolfowitz 63 Pavlita 353 Pavlus 63 PDY 91, 96, 97, 196, 273, 287 Pennsylvania 209 Pentagon 24, 26, 41, 44, 88, 172, 178 Pepsi 212 Peru 205

Peter Pedro Arrupe 202 Pietro Forno 217 Pilot Yarbay Hakan Karakuş 107 Piyade Yarbay Levent Türkkan 108 PKK 21, 25, 36, 39, 42, 81, 82, 88, 139, 140, 141, 143, 144, 145, 146, 148, 149, 243, 295, 297, 312, 313, 314, 315, 317, 318, 324, 325, 326, 327, 328, 329, 330, 332, 333, 335, 336, 338, 342, 353, 354, 355, 356 PMYO 293 PNAC 63 Polis Özel Harekât Başkanlığı 148 Politik Psikolojik Merkez 44 Politis Gazetesi 101 Polonya 47, 205 Portekiz 202, 216 Poshor 108, 112 Powell 85 Poyraz Limanı 125 Poyrazköy 96 PÖH 148, 149, 291 Prof Dr. Joseph Montvile 44 Prof Dr. Norman Itzkewitz 44 Prof. Doğu Ergil 46 Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu 303 Prof. Dr. Ahmet Keleş 283, 285 Prof. Dr. Birol Akgün 175 Prof. Dr. Haydar Baş 247, 250, 366 Prof. Dr. Mahir Kaynak 225, 315 Prof. Faruk Erem 259 Protestan İslam 221 Protestanlar 70, 72 Prozac 215 psikolojik Cihat 18 Psikolojik Operasyon 24 Psikolojik Savaş 47, 48, 133, 223 Püriten 60 PYD 185 -RRadyo Vatikan 203 Ramallah 54 Rand Corporation 87 Raytheon 172 Reagan 29, 32, 72, 76 Realizm 36

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 381

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı Recep Sami Özatak 115 Recep Tayyip Erdoğan 85, 86, 91, 106, 107, 110, 119, 134, 135, 161, 167, 168, 169, 134, 170, 171, 176, 177, 178, 179, 180, 191,193, 194, 195, 197, 198, 199, 270, 271, 303, 304, 313, 314, 315, 317, 318, 330, 341, 353, 355, 360, 361 Recep Ünal 115, 116, 117, 121 Refah Yol 27 Report on Middle East Affairs Dergisi 28 Rıdvan Akovalı 288 Richard Cizik 62 Richard Haass 28, 30 Richard Perle 28, 30, 41, 44 Risale-i Nur 230, 234 Risale i Nur Enstitüsü 234 Robert Mc Farlane 29 Robertson 54, 67 Robinson Drive Metodis 68 Rockefeller 209 Rojava 145, 146 Roma 203, 219 Romanya 47, 184 Ronald Kessler 223 Rota Haber 275, 276 Rothschildlar 43 Royal Dutch Schell 49 RP 44, 76, 260 Ruby 217 Ruhsal Teknoloji Kilisesi 212 Rum Kesimi 357 Rum Milli Muhafız Ordusu 101, 357, 358 Rumlar 101 Rumsfeld 63, 75, 86 Rus İstihbaratı 167 Rus İşgali 230 Rusya 66, 167, 168, 169, 184, 185, 186, 232, 234, 316 Ruşen Çakır 334 Rüştü Şardağ 259 -SS-400 Füze Sistemleri 167 Sabah Gazetesi 314, 324, 363, 364, 365 Sabiha Gökçen Havalimanı 108

381

Sabri Kadıoğlu 233 Sabri Ok 312 Saddam 45, 57, 74, 83, 223 Sadık Kesmeci 288 Sadi Efendi 266 Sadi Koçaş 26 Sadrettin Sarıkaya 317, 322, 341, 342 Said Cansu 286, Said-i Nursi 230, 199, 267 Sait Ertürk 157, 159 Saldıray Berk 342 Salih Mirzabeyoğlu 234 Samuel Lewis 30 Sandy Koufax 73 Saratoga 20 Sarıkaya 313, 317, 322, 341, 342 SAS Komandoları 183 Savaş Suçları Mahkemesi 179 Savunma Bakanlığı 30, 41, 88, 101 Scientolog (lar) 216, 217, 218 Scientology 207, 209, 210, 211, 212, 213, 214, 215, 216, 217, 218 Scientology Kilisesi 209, 210, 211, 216 Scientology Kuruluşu 215 Scientology Kurumu 209 Seçilmiş Kişi (The One) 75 Seda Kılıç 313 Seferberlik Tetkik Kurulu 17, 18, 90, 93 Selahattin Eyyubi 266 Selahattin Kısacık 90, 92 Selahattin Türkeli 90, 97 Selenge Irmağı 300 Semih Paşa 152 Semih Terzi 106, 116, 121, 136, 151, 154, 155 Semir Salha 317 Sequoia Üniversitesi 213 Serdar Güldalı 312 Serdar Turgut 55 Serhat Özkan 281 Seth Tillman 59 Sevilay Yükselir 339 Seyfettin Efendi 266 Seymour Hersh 25 Sheraton Oteli 44 Sırbistan 186, 289

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 382

382

Ali Kuzu

Sırplar 250 Sıtkı Baş 289 Sızıntı Dergisi 232, 242, 260 SIA 42 Sigorta Genel Müdürü Ahmet Başarı 280 Sikora 173 Silivri 18, 161, 346, 349, 350, 351, 352 Silivri Cezaevi 18, 346, 349, 351, 352 Silopi 136, 151 Sincan 149, 197 Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı 130 Siyah Sancak Kahramanları 148 Siyah Sancak Timleri 122 Siyonistler 21, 35, 45, 46, 53 Siyonizm 37, 68, 198, 199 Skorsky 21, 107, 196 Skorsky Pilotu 21 Soğuk Savaş 245, 307, 361 Somali 21, 22, 50 Sonny Bono 211, 212 Sosyal Demokrat Parti 217 Sovyetler Birliği 238 Sönmez Köksal 305 Sönmez Ateş 106, 110 St. Peter Meydanı 242 Star Gazetesi 75, 365 Stephen Solarz 41, 43 Sterling Yönetim Sistemi 215 Stewart 173, 174 Stilyanos Nasis 357 Stohos 31, 32 Stratejik Araştırmalar Merkezi 46 Stratfor 169, 170, 171, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 365 Stuart Eizenstat 30 Stv 242 Sudan 29, 50, 53, 61 Sunday School 75 Suriye 34, 39, 48, 50, 53, 54, 57, 58, 59, 61, 68, 80, 88, 162, 167, 168, 179, 182, 184, 185, 186, 319, 320, 326, 345, 346, 353, 356, 357 Suriye Sorumluluk Yasası 57 Susurluk 135, 321, 339 Suudi Arabistan 53, 61, 63, 260 Süleyman Demirel 26, 321 Süleyman Mabedi 67 Süleyman Uysal 286, 288 Süleymaniye 24, 88

-ŞSüveyş Kanalı 48 Şadan Sakınan 90, 97 Şalom 20, 43 Şangay 169 Şanlıurfa 356 Şatır 90, 97, 98, 99 Şefkat Tokadı 282 Şemdin Sakık 295 Şemdinli 86, 226 Şenkal Atasagun 345 Şerif Ali 285 Şevket Kazan 44 Şii Devleti 35 Şili 71, 205 Şişli Savcılığı 342 Şive 21 -TTakvim Gazetesi 177, 363 Talabani 42 Taliban 325 Taner Serim 348 Tanju Poshor 108, 112 Tanrı Dağı 300 Tanrı’nın Krallığı 76 Tanrının İşleri 201 Tansu Çiller 332, 349 Tapınak Şövalyeleri 206, 241, 363 Taraf Gazetesi 321, 327, 354, 355 Tarsus 254 Taş Mescidi 266 Taşkent Üniversitesi 345 Tayland 41, 287, 288 TBMM 24, 44, 111, 114, 119, 120, 123, 188 TC-ATA 119, 120 TCK 259, 329 Ted Gunderson 216 Ted Kennedy 41 Ted Turner 212 Teksas 68, 75, 170, 172 Teksözhaber 133, 365 Tel Aviv 34, 317, 318 Teoman Koman 305 Terörle Mücadele ve Harekât Dairesi Başkanlığı 294 Terörle Mücadele Yasası 237 TESEV 46 Tevhid - i Tedrisat Kanunu 280 Tevrat 68, 70, 71, 75

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 383

Siyah Sancak- Kod Adı: 96 Saat - Türkiye’nin İşgal Planı The Aviationist 120 The New York Daily News 30 The New York Times 171 The San Francisco Chronicle 49 Theresa May 183 Thetan 213 Think-Tank 27, 28, 29, 43, 44 THY 119 Tiflis 48 TİKA 303, 304, 305, 316 TİM 127, 139, 157, 158 Time Dergisi 211 TM 218 TNT 332 Toby Plevin 215 Tom Craig 71 Tom Cruise 207, 209, 211, 218 Toprak Diş Kliniği 232 Torumtay 80, 86 Total Fina Elf 49 Trabzon 25, 90, 146, 344 TRT 108, 111, 112, 148 Truva Atı 84, 198 TSK 17, 18, 19, 21, 24, 80, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 105, 109, 126, 133, 135, 137, 160, 161, 162, 163, 178, 184, 187, 189, 190, 191, 225, 226, 229, 237, 295, 303, 304, 318, 324, 346, 353, 354 Tuna 300 Tuncay Opçin 289 Turan Çolakkadı 311 Turan Yavuz 33, 34 Turgut Özal 221, 233, 260 TÜBİTAK 89, 96 Türk Boğazları 48 Türk Devleti 17, 18, 79, 229, 341 Türk Devletleri 168 Türk Dışişleri 22 Türk Federe Devleti 20 Türk Hava Yolları 119 Türk Hükümeti 42, 44, 168, 169 Türk Ordusu 24, 82, 176, 179, 185, 226 Türk-İran Savaşı 20 Türkiye 13, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 36, 37, 38, 39, 41, 42, 43, 44, 46, 47, 48, 50, 53, 54, 61, 79, 80, 82, 83, 84, 85, 87, 101, 105, 106, 111, 140, 144, 148, 155, 156, 167, 168, 169, 173, 175, 176, 177, 178, 179, 181, 182, 183, 184, 185, 186,

383

188, 190, 191, 197, 201, 206, 207, 221, 225, 226, 229, 231, 232, 233, 234, 235, 236, 237, 238, 243, 244, 245, 260, 263, 277, 278, 281, 285, 287, 288, 305, 307, 308, 309, 310 Türkiye Cumhuriyeti 20, 37, 47, 79, 105, 316 Türkiye Cumhuriyeti Devleti 79 Türkkan 108, 111 TÜSİAD 355 -UUganda 77 Uğur Mumcu 35, 92 Ukrayna 184 Uluborlu İlçesi 232 Uludere 318, 324, 326, 329, 337, 354, 355 Uludere Olayı 326, 337 Ulusal Evanjelistler Derneği 62 Ulusal Kanal 161, 162 Ulusal Kiliseler Birliği 216 Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Yönetim Kurulu 304 Uluslararası İslamcı terörizm 50 Uluslararası Kriz Grubu 43 Uluslararası Terörizm 49 Universal Sigorta 281 University of Maryland University College 304 Urfa 255, 365 US News and World Report 30 Usame Bin Ladin 325, 345 Utah Üniversitesi 221 Uzakdoğu 257 Uzay Şahin 108 -ÜÜç İsrail Planı 27 Ümit Gençer 108 Ünal Erkan 332, 333 Ünal Tatar 96, 97 Ünlüler Merkezi 211 Ünsal Çoşkun 122 Ürdün 53, 61 Üsteğmen Alper Arslan 114 -VVaat Edilmiş Topraklar 37, 39, 42, 46, 53, 61 Van 109, 115, 229 Vatan Gazetesi 129, 334, 364 Vatikan 201, 202, 203, 205, 206, 218,

96 saat 2016 son:Layout 1 19.09.2016 00:39 Page 384

384

Ali Kuzu

219, 222, 237, 238, 241, 242, 243, 244, 245, 254, 363 Vedii Bilget 26 Venezuela 216 Veysel Kavak 115 Veysel Kösele 125 Vicki Aznaran 211 Vietnam 83 Virginia 215 Viyana 304 Vladimir Jabotinsky 61 Vladimir Putin 167, 168 -WW. Bush 71, 73, 74, 75 Wake Forest Üniversitesi 62 Walter Mondale 30 Washington 22, 26, 27, 28, 29, 30, 33, 34, 41, 42, 47, 75, 85, 222, 255 Washington DC 255 Washington Post 34 Washington Report 28, 29, 30 Weinberg 29, 30 Weizman 44 Weizmann 44 Welt Am Sonntag gazetesi 218, 219 What-sapp 138 Wichita Kenti 24 Wikileaks 54, 171, 172, 176 William Taft 26 WINNEP 28, 29, 31 Wolfowitz 63 -XXenu 213 -YY.İ.E 232 Yacov Nimrodi 34 Yaheb 67 Yahudi Askerler Sosyal Yardımlaşma Derneği 20 Yahudi Devleti 33, 37 Yahudi Lobisi 38, 60 Yahudiler 38, 39, 41, 43, 68, 70, 76, 255 Yahya Kemal Beyatlı 159 Yakın Doğu 58 Yarbay Davut Uçum 193, 194, 196 Yarbay Mark Coker 179 Yarbay Timoty Cook 179, 180 Yarımbaş 129, 130, 131 Yasemin Çongar 321, 322 Yaşar Büyükanıt 88

Yaşar Erdoğdu 232 Yaşar Güler 136, 137 Yaşar Hakan Yıldırım 314, 315 Yaşar Yıldırım 323, 341 Yavuz 33, 34, 113, 125, 126, 161, 193, 221, 272, 289 Yavuz Fırkateyni 125 Yazıcı 110, 113, 232 Yazıcıoğlu 193, 194, 195, 196 Yedi Yıl Savaşı 67 Yelena Bonner 43 Yeni Ahit 68 Yeni Dünya Düzeni 79, 168 Yeni Hayat 257 Yeni Mesaj Gazetesi 251 Yeni Muhafazakârlar 37 Yeni Seküler Düzen 206 Yeni Şafak Gazetesi 87, 263, 330, 364, 365 Yenibosna 347 Yeniçağ Gazetesi 184, 225, 363, 365 Yenimahalle 120, 289, 360 Yeşilköy 16, 105, 106 Yıldırım Beyazıt Üniversitesi 175 Yitzhak Şamir 29, 36, 61 Yugoslavya 31, 43 Yunanistan 31, 120, 184, 216, 357, 360 Yunanistan İstihbarat Örgütü KYP 31 Yurt Atayün 312 Yüksek Askeri Şûra 107 Yüksek İmam Enstitüleri 260 Yüzyıl Dergisi 27 -ZZaman Gazetesi 275, 282 Zamir 34 Zebur 68 Zekai Aksakallı 130, 131, 138, 151 Zekai Paşa 151, 152, 153 Zekeriya Öz 289, 351 Zeytinburnu 180, 181 Zeytinburnu Limanı 181 Zihni Çakır 133, 365 Zübeyir Aydar 312 Zürih 205 Zvi Zamir 34