Pomaklar Kimdir?

Citation preview

POMAKLAR KİMDİR? Yazan: Bozhidara Georgieva Çeviri: Njala Meglenska Yüzyıllar önce bazı Balkan Hristiyanları İsa’yı Muhammed ile değiştirdi, ve bu seçimin yarımada üzerindeki etkileri hala devam ediyor. Değişim rüzgarları her yerde aynı kuvvette esmez. Eski Walkman’inizi yeni bir iPod ile değiştirdiğinizde, yaşam standardınızda ufak bir değişim yapmış olursunuz. İspanyol veya Yunan olmayan biri işi hakkında konuşurken Mañana veya σιγά σιγά kullanmaya başlarsa, bu onların düşünce şeklindeki bir değişikliği gösterir. Fakat dininizi değiştirdiğinizde, bu durum bütün hayatınızı kökünden değiştirir – yeni bir din, dünyaya yeni bir bakış açısıdır. Belli bir yerde bulunan insanların tamamı tarafından böyle bir karar alındığında, çevresinde nasıl bir etki yaratabileceğini rahatlıkla tahmin edebilirsiniz. Bosna-Hersek ve Bulgaristan’dan, Yunanistan ve Türkiye’ye kadar hemen hemen her Balkan ülkesinde ataları İsa adına vaftiz edilmiş, ancak sonra “Allah’tan başka tanrı olmadığını ve Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğunu” kabul etmiş topluluklar bulunmaktadır. Onlara genellikle Pomaklar deniyor ama isimler değişebiliyor. 1990’lardan itibaren Bosna-Hersek’teki Slav kökenli Müslümanlar resmi bir şekilde Boşnak olarak adlandırılıyor. Balkanların farklı yerlerinde Ahtari, Apovtsi, Babechani, Dilsazi, Marvatsi, Torbeshi ve Chechentsi (Çeçenya halkıyla karıştırılmasın) adı verilen insan topluluklarını da bulabilirsiniz. Bütün bu isimler, Hristiyan komşularıyla aynı dili konuşan Müslümanlara atıfta bulunuyor. Eğer Batı Rodoplar’da olduğu gibi baş örtüsü ya da kendilerine özgü kıyafetleri giymiyorlarsa, onları atıyorum Sofya veya Saraybosna’daki kalabalıktan ayırt etmek çok zor. Onları diğerlerinden farklı kılan tek şey dini inançları. Ancak

Balkan tarihi, dinin bir ölüm kalım meselesi olabileceğini bizlere sıklıkla kanıtlamıştır. Yarımadadaki Pomakların sayısının tam olarak ne kadar olduğunu kimse bilmiyor. Kimlikleri konusunda en net fikre sahip olanlar Boşnaklar: kendilerine Müslüman Slavlar diyorlar. Pomakların geri kalanı bir belirsizlik durumu içinde yaşıyorlar ve kökenleri hakkında ortalıkta çok fazla teori uçuşuyor. Örneğin Bulgaristan’daki bazı Pomaklar, kendilerini ana dillerini unutmuş Türkler olarak görüyorlar. Bazıları da 6., 10. ve 11. yüzyıllarda Balkanları işgal eden ve Osmanlı gelmeden çok önce orada Türki genlerinin bazı parçacıklarını bırakmış olan Avarlar’ın, Peçenekler’in veya Kumanlar’ın torunları olduklarına inanıyorlar. Başka bir grup da, Arap misyonerler tarafından 9. yüzyıl gibi erken bir tarihte İslamla tanıştırılan eski Balkan kabilelerinden olduğunu iddia ediyor. Yunanistan’daki bazı Pomaklar, çok büyük olasılıkla antik Traklar’dan gelen, kendi diline sahip tamamen ayrı bir ulusun üyeleri olduklarına inanıyorlar. Hristiyan Bulgarlar, Bulgaristan, Yunanistan, Türkiye, nerede yaşarlarsa yaşasınlar Pomakların (Müslüman da olsalar) Bulgar olduklarından eminler. Bu teorilere ve “Pomak” kelimesinin anlamına daha yakından bakınca, bu karışıklığın nasıl ortaya çıktığını az çok anlayabiliyoruz. Bulgaristan’da iki temel teori bulunuyor. İlk teori, kelimenin kökeninin pomagach yani yardımcı olduğunu iddia ediyor, çünkü Bulgar Hristiyanlar, Bulgar Müslümanları Osmanlı’nın sağ kolu ve mürted olarak görüyorlardı. İkinci ve ilkinden çok daha farklı olan teori ise kelimenin kökünün pomachen yani işkence olduğunu söylüyor, çünkü Pomaklar Osmanlı’nın resmi İslamlaştırma politikasının kurbanlarıydı ve şehit olarak ölmek yerine, Müslüman olarak yaşamayı tercih ediyorlardı. Bazı Yunan araştırmacılar, Pomak kelimesinin şarap seven Trakyalılar’a Antik Helenler’in verdiği bir isim olan “pomax”ın bir türevi yani kelime anlamı olarak “içici” olduğunu iddia ediyorlar. En abartılı olan teori, Pomakların “polyak” veya “Pole”dan geldiğini iddia eden teoridir. Bu teoriye göre Slavca konuşan Müslümanlar, 17. yüzyılda, Podolya bölgesinden gelen mülteciler, ana vatanları Osmanlılar tarafından fethedildikten sonra Rodop'a yerleştiklerinde ortaya çıktılar. Orada da her nedense İslam dinini kabul ettiler.

Pomakların kim olduklarını ve nereden geldiklerini açıklamaya duydukları ihtiyaç, Hristiyanların Pomak komşularına karşı tavırları ve büyük Pomak azınlıkların bulunduğu ülkelerdeki milli duyguların yoğunluğu, bunların hepsi bir araya gelince korkunç bir kafa karışıklığına ve Pomaklar açısından karmaşık bir duruma yol açtı. İdeolojik savaş, genç Balkan uluslarının kendi kaderlerini tayin hakkı için savaştığı 19. Yüzyılda başladı. Bulgarların bir de özel bir sorunu vardı. Ülkelerinde kendileriyle aynı dili konuşan, aynı şarkıları söyleyen, aynı masalları anlatan ve aynı goblinler ve orman perilerine inanan Müslümanlar vardı. Osmanlıların geri olan ve gerici olan her şeyin sembolü olduğu bir dönemde, yeni Bulgar tarihçiler ve gazeteciler, hiç kimsenin kendi özgür iradesiyle kendilerini köleleştirenlerin dinine geçemeyeceği düşüncesini benimsediler. Bunun için de iyi bir nedenleri vardı. Osmanlı yönetimi boyunca, paşaların ve vezirlerin haremleri için Bulgar kızlarının kaçırıldığı herkes tarafından biliniyordu. Bunun dışında İslamiyet’e geçmemek için şehit olup azizlik mertebesine yükselen Sveti Georgi Novi Sofiyski gibi kimseler de vardı. Ancak yine de bu, Bulgarca konuşan Müslüman bir nüfusun varlığının tamamını açıklamaya yeterli değildir. Ama sonra birdenbire, orijinal nüshalarının nerede olduğu meçhul bir dizi kronik ortaya çıktı. Kroniklerde 17. yüzyılda Rodoplarda yapılan kılıç zoruyla toplu halde İslamlaştırmadan bahsediliyordu. Böylece Korova köyünden Metodi Draginov adlı bir rahibin yazmış olduğu bazı nüshalar da gün yüzüne çıktı. 1668’de Chepinsko bölgesinin zorla Müslüman yapıldığını anlatıyodu. 19. yüzyılın sonları gibi geç bir zamanda bile, tarihçiler Konstantin Irecek ve Profesör Marin Drinov, Peder Metodi’nin Bulgarcası’nın şüphe uyandıracak şekilde çağdaş olduğunu belirtmişlerdir. Bu küçük ayrıntıya rağmen, nüshalar gerçek kabul edildi ve yazar Anton Donchev bunları 1964’teki “Ayrılık Zamanı” isimli romanının ana teması olarak kullandı. Tamamen bir sahtekarlığa dayanan kurgusal bir hikaye olan bu roman, hala Bulgaristan’da ortaokullarda okutulmaktadır. Geçtiğimiz Mart ayında Big Read kampanyası altında Bulgarların en çok sevdiği 12 kitaptan biri olarak seçilen bu kitap, zorla İslamlaştırma “bilgi”sinin dayanaklarından biri olarak kabul edilir.

Roman, komünistlerin Türk, Pomak veya Çingene olsun tüm Müslümanların isimlerini Slav isimleriyle değiştirdiği sözde “Uyanış Süreci”nden bir yıl sonra, 1987’de, “Şiddet Zamanı” adıyla sinemaya aktarıldı. Rejimin “zorlayıcı” argümanı buydu: Ülkedeki tüm Müslümanlar zorla İslamlaştırılmış Bulgarların torunlarıdır ve bu nedenle istemeseler bile köklerine dönmeleri gerekir. Türklerin Bulgarlara yönelik şiddet uygulamasıyla alakalı ve masrafları komünist parti tarafından ödenen film, komünistlerin Bulgaristan Türklerine yönelik kendi zulmünü haklı çıkarmak için 1980’lerin sonlarında tasarlanan kara propagandanın belki de en bariz örneğiydi. “Ayrılık Zamanı”na baktığınız zaman Osmanlı İmparatorluğu’nun aslında çağına göre dini açıdan en hoşgörülü yönetimlerden biri olduğunu asla tahmin edemezsiniz. Padişahlar, gayrimüslim tebaalarından fazladan vergi alıyorlardı ve bu nedenle, hazinelerinin ana gelir kaynağı olan bu haraçtan kazancını azaltmak hiç de kendi çıkarlarına yönelik bir davranış olmazdı. Daha ziyade, Rodoplar gibi imparatorluğun görece olarak daha fakir kısımlarında Müslümanların daha az vergi ödemesi ve Patrikhane’nin yüksek miktarda vergi alması yerel halkın İslamlaşmasında rol oynamıştır. Osmanlı işgalinin ilk dönemlerinde, ortaçağ Balkan aristokratlarının İslamiyeti kucaklamasının başka bir nedeni vardı. Osmanlı İmparatorluğu sosyal refahı sadece Müslümanlara garanti ediyordu. 1703 yılına kadar, Osmanlı saflarına katılan bir diğer Slav grubu da devşirmelerdir. Her dört ya da beş yılda bir vergi tahsildarları, Hristiyan topraklarında dolaşıp en yakışıklı ve zeki çocukları ailelerinin kederlerini ve feryatlarını görmezden gelerek zorla alıp götürüyorlardı. Bu çocuklar İslam dinine devşirildiklerinde, elit yeniçeri birliklerinin birer üyesi oluyorlardı. İçlerinden en yetenekli olanlar sosyal sınıf atlayabiliyordu, hatta birkaçı baş vezir bile olmuştu. Bunların en ünlüsü, Bosna kökenli Mehmet Paşa Sokolović'ti (1505– 1579). Višegrad'daki Drina üzerindeki ünlü köprünün yapımını bizzat kendisi emretmişti. 1992'de aynı köprüde, yerli Hıristiyan Sırplar,

Bosna Savaşı'nın ilk büyük şiddet patlamalarından birinde Boşnakları katledecekti. Başta Bosna'da olmak üzere çok sayıda mürted, farklı bir nedenle İslam'ı kabul etti. 11. yüzyılda, Bogomil inancı topraklarına girdi ve o kadar çok taraftar kazandı ki resmi bir din haline geldi. Ne Konstantinopolis Patriği ne de Roma’daki Papa buna izin veremezdi. Yaşanan acılar ve zulümler, halkın Hristiyan kurumlarına olan inancını büyük ölçüde zayıflattı. Böylece Osmanlılar geldiğinde, Bogomiller İslam'a dönmelerinin daha iyi olacağına karar verdiler. Pomakların İslam dinini tercih etmelerinin nedenleri ne olursa olsun, ortaya çıkan sonuç, Hristiyanların anlayamadığı, hoşgörü ile karşılayamadığı ya da istemediği bir grup insandı. Yüzyıllar boyunca gerginlik alevlendikçe alevlendi, tıpkı Bosna Savaşı’nda olduğu gibi acı sonuçlar doğurdu, umuyorum ki bu türden bir acının son örneği olsun.

Bulgaristan Pomakları Nüfus: Yaklaşık 150.000 Rodop dağları, Ruen belediyesi ve Kuzeydoğu Bulgaristan’da yaşıyorlar. Osmanlılar Balkandzi Yovo'nun kollarını ve bacaklarını kestiler ve onu kör ettiler, ancak o kız kardeşi "güzel Yana'yı Türk inancına vermedi.” İşkenceciler, artık onlara direnecek takati kalmadığı zaman kız kardeşini alıp götürdüler. Bulgar öğrenciler okullarda folk şarkısı “Balkandzi Yovo” yu çalışıyorlar ve kompozisyon yazarken de okul kitaplarında yazan şeyleri tekrar ediyorlar: “İşgalcinin boyunduruğu altındaki Bulgar ruhunun gücü”. Aslında bu şarkı, Bulgarların sadece baskı altında İslamiyet’i kabul edebilecekleri klişesini vurguluyor. Bu, Bulgaristan Pomakları’nın hayatlarını şekillendiren klişelerden sadece bir tanesi. Hristiyanların çoğu, özellikle Pomakları şahsen tanıyanlar, onları iyi ve çalışkan insanlar olarak görürler. Ama bu, Suudi Arabistan’dan gelen elçilerin Pomaklar arasında radikal İslam anlayaşını yaydıkları gibi dedikodulara inanmalarına engel teşkil etmiyor.

Eylül 2008'de bir Eurobarometer anketi, Bulgarların yüzde 70'inin uluslararası terörizmin ülkeleri için en büyük tehdit olduğunu düşündüğünü gösterdi. Mart ayında milletvekili Yane Yanev'in yaptığı bir açıklama, bu inancın ne kadar ileri gittiğini ortaya koydu. Ribnovo köyünde Pomaklar arasında köktendinci fikirleri yayan kişilerin bulunduğuna dair açıklaması kitlesel histeriye neden oldu. Devlet Ulusal Güvenlik Dairesi (DANS) şikayeti araştırdı ancak herhangi şüpheli bir duruma rastlamadı, ama bu olay, Bulgaristan’ın içinde uyuyan bir çatışma alevinin yaşadığına kanıt olmuştu. Vatansever zihniyetli tarihçiler1876 Nisan Ayaklanması'nın bastırılması sırasında Batak'ta 1.750 ila 5.000 Bulgar'ın (tahminler değişiklik gösteriyor) öldürülmesi üzerine kafa yormayı seviyorlar. Ancak, katliam Osmanlı ordusu tarafından değil, yakınlardaki Pomak köylerinden rastgele bir şekilde örgütlenmiş paramiliter gruplar tarafından gerçekleştirildi. Başka bir deyişle etnik Bulgar, etnik Bulgar'ı öldürdü. İki yıl sonra Bulgarlar bağımsızlıklarını kazandılar ve Pomaklarla olan çatışma yoğunlaştı. Özerk Doğu Rumeli eyaletinin valisinin otoritesini tanımak istemeyen ve Polonya asıllı İngiliz subay S. G. B. St. Clair'in de yardımlarıyla Kırcali bölgesinden Pomaklar ayaklandı. Timraş Cumhuriyeti, Osmanlı İmparatorluğu'na devredildiği 1886 yılına kadar ayakta kaldı. Bu hareket diğerlerine de ilham verdi. Gümülcine Cumhuriyeti, Balkan Savaşları'nda Bulgaristan'ın Ege Trakyası’nı ilhak etmesine tepki olarak 1913 yılında kurulmuştur. Rodop Dağları'nda 1942'den 1945'e kadar Bulgaristan'dan bağımsızlık için savaşan silahlı Pomak çeteleri vardı. Bulgar yetkililer de boş durmuyordu. Her ayaklanma isyancıların farklı bir yere zorunlu iskanı ile sonuçlandı. Bunların en büyüklerinden biri 1940’ların sonlarında oldu. Rodop'taki Pomak savaşçılarının faaliyetlerinin bir sonucu olarak, birkaç topluluk kuzeydoğu Bulgaristan'a sürüldü. 1881, 1912–1913 ve 1942'de, Pomakların atalarının yaptıklarının tersini yapması için üç büyük çaplı kampanya düzenlendi: Zorla Hristiyanlaştırma. Komünistler değişik bir taktik geliştirmişti. Pomak isimlerini Bulgar isimleriyle değiştirdiler. Komünistlerin zalim politikaları sözde “Uyanış Süreci” ile doruk noktasına ulaştı, fakat

asıl 1956’da Pomakların “Bulgar milliyetinde olduklarını anlamak zorunda olduklarına” karar verildi. Pomaklar, yaşadıkları zorlukların üstesinden kendi kendilerini izole ederek ve kendi efsanelerini yaratarak gelmeye çalıştı. 2000 yılında Rodop'ta bir Pomak mezrasından bir adam, Uyanış Süreci sırasında isimlerini değiştirmek istemeyen düzinelerce erkeğin götürülüp idam edildiğini anlattı. Hiçbir tarihçi böyle bir vakayı belgelememiştir. Tek sıra halinde yürüyen kahramanların “beyaz gömlek giymişler, kahkülleri havada uçuşuyor” açıklaması kelimenin tam anlamıyla Türkler tarafından asılmadan önce haydutun son arzusuna karşılık geliyor.

Yunanistan Pomakları Nüfus: 140.000 Ege Trakyası’nda yaşıyorlar. 1921'de Lozan'da bir grup diplomat, Türkiye'deki Yunanlıları Yunanistan'daki Türklerle değiştirmeyi kabul ettiğinde, anlaşmanın bazı dikkate değer muafiyetleri ve ilginç sonuçları oldu. İstanbul'daki Rumların, birkaç yakın kasabanın ve Ege Trakyası'ndaki Müslümanların kendi topraklarında kalmalarına izin verildi. Mantığa aykırı olarak Mora, Epir ve Girit'te yaşayan Yunan Müslümanlar oradan ayrılmak zorunda kaldı. Yunanistan, şu anda yaklaşık 140.000 kişiyi bulan, nispeten küçük bir alanda yoğunlaşan hatırı sayılır bir Müslüman azınlığa sahip oldu. Ancak hem Bulgarca konuşan Pomaklar hem de Türklerden oluşan bu grup içinde var olan farklılıkları Yunanistan devleti görmezden geldi. Müslüman okulları sadece Türk dilini öğretti ve 1974'te albayların devrilmesinden sonra başlayan demokratikleşmeye kadar Pomaklar Türk olarak kabul edildi. Buna ek olarak, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonraki ilk yıllarda yetkililer, Trakya Bölgesi'ndeki Pomakların Komünist Bulgaristan'ın

beşinci kolonu olduğundan şüpheleniyorlardı. Bu nedenle eğitim kurumları, Pomakları gerçekten Türk olduklarına ikna etmek için ellerinden geleni yaptılar. Bunun sonuçları şu anda bile gözle görülebilir. İskeçe'ye veya bölgedeki köylerden herhangi birine gidin ve makul düzeyde Bulgarca, Türkçe, Yunanca ve biraz Arapça konuşan başörtülü kadınlar göreceksiniz. Onlara etnik kökenlerini sorarsanız, Türk olduklarını söyleyeceklerdir. Pomak kimliğinin karışımına 1990’ların ortalarında yeni içerikler eklendi. Bunlardan biri, Yunanistan'daki Pomakların Trak kökenli olduklarına dair teoriydi. Geçtiğimiz 2.500 yıl içinde arka arkaya Helenleştirilen, Romalılaştırılan, Hıristiyanlaştırılan, Slavlaştırılan ve İslamlaştırılan eski bir kabile oldukları iddia ediliyor. Başka bir teori, Pomakları kendi dili olan ayrı bir etnik grup olarak tanımlıyor. Bu teorinin destekçileri kendi gramer ve sözlüklerini bile derledi. Yayınlar Bulgaristan tarafında güçlü bir öfkeye yol açtı ve Yunanistan etnik Bulgar nüfusunu asimile ederek köklerinden ayırmakla suçlandı. İronik bir şekilde, hala Yunanistan'da yaşayan tek Yunan Müslüman grubu Oniki Ada'da - Rodos ve İstanköy'de bulunuyor. Nüfus mübadelesinden kaçındılar çünkü Lozan antlaşması imzalandığında adalar İtalya'ya aitti.

Türkiye Pomakları Nüfus: 120.000 ile 300.000 arası. Edirne ve Lüleburgaz civarında, Çanakkale’de, İstanbul’da, İzmir’de ve Bursa’da yaşıyorlar. Edirne'de terkedilmiş sinagogun avlusunda sekiz yıldır fakir ama temiz bir kulübede yaşayan 74 yaşındaki Ayşe Karapınar ile tanışmak biraz rahatsız edici bir deneyim oldu. Yaşadığımız şok, yaşlı kadının temiz bir Bulgarca ile bizi Dobre doshli ile selamlamasından kaynaklanmıyordu!

Bu şehir sınıra yakın ve adlarını Slav olanlarla değiştirmek zorunda kalmamak için Komünist Bulgaristan'ı terk etmeyi seçen bir dizi Türk göçmen barındırıyor. Ayşe bizi şoke ediyor çünkü: "Ben bir Pomak'ım. Drama'da doğdum. Türkiye'ye küçükken taşındık." diyor. Drama, Gümülcine ve Nevrokop bölgesinden Pomakların göçü Ayşe'nin doğumundan çok önce başlamıştı. Bunun sebebi, Birinci Dünya Savaşı'nda bu bölgeleri fetheden Bulgar ordusunun Pomaklara yönelik kötü muamelesi ve uyguladığı şiddetti. Milletvekili Mehmed Dzelal Abedin tarafından 12 Aralık 1917'de Bulgaristan Parlamentosu'nda yapılan açıklama, tecavüzlerin ve hükümet projelerinde ücretsiz çalışmaya zorlanan köylülerin oldukça tatsız bir resmini çizdi. Bu, Bulgar topraklarından yapılan ilk Pomak göçü değildi. Bulgaristan'ın bağımsızlığından memnun olmayan ve baskıdan korkan Pomaklar, 1878-1912 gibi erken bir tarihte Osmanlı İmparatorluğu'na taşınmaya başlamıştı.

Bosna-Hersekli Boşnaklar Nüfus: Bosna-Hersek’te 2.185.000, dünya genelinde 2.4 ile 4.4 milyon arası. Bosna-Hersek, Sırbistan ve Karadağ’ın Sancak bölgeleri, Hırvatistan, Kosova, Makedonya’da yaşıyorlar. 16. Yüzyılın sonunda Osmanlı işgalcileri ülkelerine akın ettiğinde, Boşsnalılar’a reddedemeyecekleri bir teklifte bulundular. Osmanlılar bağımsızlıklarına karşılık, Bosnalıların mülklerini, sosyal statülerini ve inanç özgürlüklerini koruyacaklarına söz verdiler. Son vaat ettikleri şey çok önemliydi. Üç yüz yıl önce Bosnalılar Bogomilizme dönmüşler ve hatta bu inancı kendi resmi dinleri haline getirmişlerdi. Bu hareket, hem Konstantinopolis’teki Patrikhane’nin, hem de Roma’daki Papa’nın gazabına yol açtı ve Katoliklerin acımasız zulmüyle sonuçlandı. Osmanlı teklifi bir nimet olarak geldi ve Dame Rebecca West'e göre, padişahın Balkanlar'daki gücünün sağlamlaşması konusunda bir dönüm noktasıydı.

Bu olay başka bir şeye de yol açtı: Boşnaklar. Bogomil'in takipçileri yavaş yavaş İslam'a döndü ve böylece benzersiz bir Pomak modeli haline geldiler. Uzak topraklarında izole edilmiş Müslüman Slavlar neredeyse özerkti ve kendi otoriteleri vardı. 19. yüzyılda, tüm Osmanlı vatandaşlarına eşit haklar tanımayı amaçlayan geçici reformları ve 1878'de Avusturya-Macaristan İmparatorluğu'nun Bosna ve Hersek'i işgal etmesi, Boşnaklara ayrıcalıklı statülerini kaybetme korkusu yaşamalarına sebep oldu. Bu korku, Sırplar (Ortodoks Slavlar) ve Hırvatlar (Katolik Slavlar) ile aynı dili konuşan, ancak onlardan farklı bir halk olarak öz farkındalıklarını belirginleştirdi. Üç grup arasındaki gerilim, Boşnaklar'ın sosyal piramidin tepesinde olduğu Osmanlı yönetiminin ilk yıllarından beri var olmuş ve Avusturya-Macaristan işgali sırasında da devam etmişti. Bir Yugoslav vatandaşı, 1937'de Dame Rebecca West'e şunları söyledi: "Avusturya-Macaristanlılar, nüfusun üçte biri olan Müslümanları Hıristiyanlara ve Yahudilere karşı müttefikleri olarak yetiştirdiler." Yugoslavya'nın bir parçası olduktan sonraki ilk yıllarda Boşnaklar, zamanın artık geri dönülmez bir şekilde değiştiğini fark ettiler. Bosna, idari olarak diğer birkaç bölge arasında bölündü. İkinci Dünya Savaşı sırasında Tito'nun gerilla gruplarında savaşan Boşnaklar - diğerleri SS ile işbirliği yapsalar da - Sosyalist Yugoslavya'daki gruplarına pek yardımcı olmadı. İlk defa 1960'larda Boşnaklara ulusal kimliklerini tanımlamak için "Müslüman" sıfatını kullanma hakkı verildi. 1992'de Yugoslavya'dan ayrılma ve bağımsız ve çok etnikli bir Bosna-Hersek kurma niyetlerini açıkladıklarında, bölgedeki en büyük etnik grup onlardı ama bu yine de kanlı bir savaşın başlangıcına engel olamamıştı. Yaklaşık 100.000 kişi hayatını kaybetti ve etnik açıdan karışık bölgelerde Sırplar ve Hırvatlar tarafından işlenen cinayetler ve sınır dışı etmeler, yeni bir terimin ortaya çıkmasına neden oldu: "etnik temizlik". Boşnaklar, Balkanlar'daki diğer Müslüman Slavlar arasındaki münhasırlıkları için ağır bir bedel ödediler.

Bosna-Hersek'tekiler, ülkeyi oluşturan iki federal oluşum arasındaki hassas dengenin sınırında yaşıyor: Boşnak-Hırvat Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti.

Orijinal metin: https://sites.google.com/site/skrabalica/Home/whoare-the-pomaks Diğer çeviriler için libgen’de arama kısmına Njala Meglenska yazıp aratabilirsiniz.