Komşum Sade: Alçak Filozof ile Birlikte [1 ed.]
 9789755399546

Table of contents :
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0001
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0004
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0005
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0006
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0007
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0008
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0010
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0011
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0012
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0013
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0014
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0015
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0016
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0017
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0018
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0019
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0020
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0021
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0022
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0023
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0024
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0025
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0026
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0027
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0028
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0029
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0030
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0031
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0032
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0033
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0034
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0035
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0036
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0037
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0038
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0039
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0040
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0041
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0042
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0043
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0044
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0045
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0046
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0047
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0048
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0049
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0050
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0051
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0052
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0053
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0054
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0055
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0056
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0057
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0058
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0059
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0060
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0061
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0062
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0063
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0064
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0065
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0066
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0067
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0068
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0069
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0070
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0071
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0072
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0073
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0074
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0075
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0076
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0077
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0078
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0079
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0080
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0081
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0082
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0083
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0084
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0085
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0086
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0087
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0088
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0089
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0090
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0091
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0092
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0093
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0094
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0095
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0096
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0097
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0098
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0099
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0100
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0101
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0102
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0103
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0104
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0105
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0106
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0107
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0108
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0109
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0110
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0111
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0112
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0113
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0114
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0115
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0116
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0117
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0118
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0119
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0120
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0121
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0122
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0123
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0124
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0125
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0126
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0127
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0128
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0129
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0130
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0131
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0132
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0133
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0134
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0135
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0136
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0137
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0138
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0139
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0140
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0141
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0142
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0143
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0144
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0145
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0146
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0147
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0148
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0149
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0150
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0151
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0152
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0153
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0154
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0155
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0156
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0157
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0158
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0159
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0160
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0161
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0162
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0163
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0164
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0165
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0166
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0167
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0168
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0169
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0170
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0171
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0172
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0173
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0174
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0175
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0176
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0177
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0178
0822 Pierre Klossowski Komşum Sade Ayrıntı Yayınları - 0179
z - 0002

Citation preview

• • •

: Komşum Sade • • • • • •

Alçak Filozof ile birlikte Pierre Klossowski Fransızca'dan Çeviren: Nihan Çetinkaya Lacivert Kitaplar

PIERRE KLOSSOWSKI

1905 doğumlu Fransız yazar, düşünür, çevirmen ve sanatçı. Mar­ quis de Sade ve Friedrich Nietzsche üzerine yaptığı kapsamlı çalışmalarla Michel Foucault, Gilles Deleuze ve Jean-François Lyotard gibi Fransız düşünürleri etkilemiştir.

2001 yılında öldü­

ğünde, geride çok sayıda eser bırakmıştır. Bunlardan bazılarını

La Vocation suspendue (1950); Roberte ce soir (1954); Le Bain de Diane (1956); La Revocation de ledit de Nantes (1959); Le Souffleur ou le theatre de societe (1960); Un si funeste desir (1963 ); Le Baphomet (1965 ); Origines Culturelles et mythiques d'un certain comportement des dames romaines (1968); Nietzsche et le cercle vicieux (1969); La Monnaie vivante (1970); La Ressemblance (1984); Les derniers travaux de Gulliver (1987); Le Mage du Nord (1988). şöyle sıralayabiliriz:

Ayrıntı: 822 Lacivert Kitaplar Dizisi: 42

Komşum Sade Alçak Filozof ile birlikte Pierre Klossowski Kitabın Özgün Adı

Sade mon prochain precede de Le philosophe sce/erat Fransızca'dan Çeviren

Nihan Çetinkaya Yayıma Hazırlayan

Serdar Rifat Kırkoğlu Editions du Seuil, 1947 et 1967 Bu kitabın Türkçe yayım hakları Ayrıntı Yayınları na aittir. Kapak Tasarımı

Gökçe Alper Kapak İllüstrasyonu

Sevinç Altan Dizgi

Hediye Gümen Baskı

Kayhan Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti. Merkez Efendi Mah. Fazı/paşa Cad. No: 812 Topkapı/İstanbul Tel.: (0212) 612 31 85 - 576 00 66 Sertifika No.: 12156 Birinci Basım 2014 Baskı Adedi 2000 ISBN 978-97S-S39-9S4-6 Sertifika No: 10704

AYRINTI YAYINLARI Basım Dağıtım San. ve Tic. A.Ş. Hobyar Mah. Cemal Nadir Sok. No: 3 Cağaloğlu - İstanbul Tel.: (0212) Sl2 ıs oo Faks: (0212) s12 ısı ı www.ayrintiyayinlari.com.tr & [email protected]

Pierre Klossowski

Komşum Sade Alçak Filozof ile birlikte

LACiVERT SERiSi iŞ iŞTEN GEÇTiKTEN SONRA VERiLEN SÖZLER Darian Leader SEVGiNiN HALLERi Stephanie Dowrick ÖPÜŞME Metafizikten Erotiğe Adrianne Blue KAHKAHA BENDEN YANA Sören Kierkegaard ARISTOS Yaşam Üzerine Notlar John Fowles SALOME Yaşamı ve Yapıtları Angela Livingstone BAŞTAN ÇIKARMA ÜZERiNE jean Baudrillard BENi AYAKTA GÖMÜN Çingeneler ve Yolculukları isabet Fonseca GECE Gece Hayatı, Gecenin Dili, Uyku ve Rüyalar A. Alvares COOL Bir Tavrın Anatomisi Dick Pountain & David Robins COOL ANILAR 111 - iV ( 1990-2000) Jean Baudrillard

ÖPÜŞME, GIDIKLANMA VE SIKILMA ÜZERiNE Hayatın Didiklenmemiş Yanlarına Dair Psikanalitik Denemeler Adam Phillips KARŞILIKSIZ AŞK Kovalamak ve Kovalanmak Üzeri Gregory Darı BIRÇIFT SOZ Julian Barnes IMKANSIZ TAKAS Jean Baudrillard COOL ANILAR V (2000-2004) Jean Baudrillard MASUMiYETiN AYART!CILICI Pascal Bruckııer SON MEKTUP Bir Aşk Hikayesi AndreGorz DiKiZLEME GÜNLüCü Hal Niedzviecki BEN OZELIM Hal Niedzviecki KORKU! ACAK BiR ŞEY Y OK Julian Barnes ÖMÜ R BOYU ESENLiK Mutluluk Ödevi Üzerine Bir Deneme

Pascal Bruckııer

KENDiNi ALDATMA Herbert Fingareııe

GÜNAH KEÇiSi Charlie ( ımpbell

GOCü DELEN ADAM Papalagi

DIVAN!MDAKI ERKEKLER Dr. Brandy Engler & David Rensin

ŞÖHRET Chris Rojek

AŞK ÜZERİNE BiR DiYALOG Eve Kosofsky Sedgwick

KÖTÜLÜCÜN ŞEFFAFLICJ Aşırı Fenomenler Üzerine Bir Deneme Jeaıı Baudrillard APTALLIK ANSiKLOPEDiSi Maıthijs van Boxsel

OKUMAD!C!NIZ iÇiN TEŞEKKÜR EDERiZ Dubravka Ugresiç ÇOKAKŞLILIK Thomas Schroedter & Christina Vetıer

Pierre Leyrise

ROBERTE

Antoine'ın elindeki şu kitap, nereden buldu onu? Siz mi verdiniz? Yoksa Victor mu? Başlığı bile in­ sanın midesini kaldırmaya yeter: "Komşum Sade!" OCTAVE

Kimin midesini kaldıracakmış? ROBERTE

Kendine saygısı olan tüm ateistlerin. Sade'la ilgili ne varsa alın sizin olsun. Fakat sapkınlığa düşme­ den ateist olunamayacağına bizi ikna etmeğe çalış­ mak da ne demek oluyor! Sapkınlar.. Tanrı yı var edebilmek için ona hakeret ediyorlar, inanıyorlar o zaman, gizliden gizliye bağlı olduklarının kanıtı bu! Aynı şekilde inançısızı da kendi sağlıklı görü­ şünden uzaklaştırabileceklerini sanıyorlar..

Roberte ce soir,

III.

[Bu Akşam Roberte, III)

İçindekiler

Okur'un Dikkatine Alçak Filozof

....................................................................

................................................................ . . . ...........

Komşum Sade

............................................................................

Sade ve Devrim

............................................. .............................

Sade Sisteminin Ana Hatları Ateizm Maskesi Altında Ekler

....................................................

..........................................................

..........................................................................................

11 17 55 57 85

129 161

Okur'un Dikkatine

ana bir zamanlar Komşum Sade dedirten anlayıştan uzakla­

B şırken, tam tersine bir yönelimle özgür bırakılmış bir dü­ şüncenin özgürleştirici erdemine kanıt olması bakımından, Sade ateizminin temel karakteri üzerinde ısrarla duranlara yak­ laşmış olduğumu fark ediyorum. Bu düşünce, ateizmin bir hiç olarak ilan ettiği Tanrıöan kurtulunca, bir hiçöen kurtularak mı özgür kalacaktı? Ya özgürlüğü . . . o da bir hiç için miydi? Bu soruya, görece yeni bir çalışma olan le Ph ilosophe Scelerat'da [Alçak Filozof] cevap aranıyor. Bu yeni baskıda, eski metnin başına yerleştirilen bu çalışmanın, yazarını bir ön­ ceki görüşüyle ters düşüren ne varsa göstermesi ve bununla kalmayıp, eğer yapabiliyorsa, büyük bir boşluğu dold urması bekleniyor. Eğer yazar, vaktiyle bu kitapta biraraya getirilen çalışmalarının en eskisi olan L'Esquisse du Systeme'de [Sisteme 'ıl'

\.. ./

Komşum Sade • Pierre Klossowski



Lacivert Kitaplar

Dair Eskiz] geliştirmeye çalıştığı fikrinde ısrarcı olmuşsa, Sade'ın akılla kurduğu ilişkiyle ilgili bazı tespitlerden yola çı­ karak, bu ilişkinin yazarı zorlu bir sınavdan geçirmiş olduğu­ nu söyleyebiliriz. Söz konusu tespitleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz: 1. Rasyonel ateizm, ruhun birlikçi [unitarien] düzenine iliş­ kin tektanrıcı normları koruyarak sorumlu ben'in mülkiyetini ve kimliğini [la propriete et l'identite du moi responsable] sür­ dürmek suretiyle bu normların mirasçısı olmuştur; 2. Eğer insanın egemenliği rasyonel ateizmin prensibi ve amacıysa, Sade ın peşinde olduğu, aklın normlarının ortadan kaldırılmasından yola çıkarak insanın bütünlüğünün bozulma­ sıdır [ desintegration]; 3. Kendi çağının rasyonel materyalizminin dışında herhan­ gi bir kavramsal formülasyon bulunmadığına göre (Eskizde de ifade edildiği gibi), Sade, ateizmden, bütüncül bir canavarlığın [ monstruosite integrale] "dinini" oluşturmuştur diyebiliriz; 4. Bu din, edimlerin duyumsama olmaksızın [apathique] tekrarına dayanan bir tür çileciliği barındırır; bu çilecilikte ate­ izmin yetersizliği kendini kanıtlamış olur; 5. Böylelikle, SadeCı ateizm, canavarlığın tanrısal karakteri­ ni yeniden devreye sokar - tanrısal, "gerçek mevcudiyetini" [presence reelle l ritüellerle tekrarlanan edimler dışında başka herhangi bir şekilde gerçekleştirmeyen anlamındadır; 6. Dolayısıyla görülmektedir ki, Sadecı canavarlığı koşul­ landıran ve özgürleştiren ateizm değildir; buna karşılık, ateizm aracılığıyla kendi canavarlığını rasyonelleştirmeye kalkıştığı noktada, bu canavarlık Sade'ı, tam tersine, ateizmi rasyonel ol­ maktan çıkarmaya zorlamaktadır. SadeCı düşünceyi tasvir etmek ile SadeCı sadizmi tasvir et­ mek birbirinden farklı iki ayrı şeydir. Bu ikisi arasında kesin bir ayrım yapmadan önce, sodomi olgusunun Sadecı düşünce­ deki primitif ve yadsınamaz yerini kabul etmek gerekir. Zira Sadecı heyecanı geliştiren bu olgudur; normların yıkılışına l'.ı i' \:../

Komşum Sade • Pierre Klossowski



Lacivert Kitaplar

ilişkin bir simülakr olarak, dölsüz nesnenin dölsüz hazza ulaş­ ması; çünkü amaç rasyonel anlamlandırma kisvesi altında, duygulanıma dair [affective] bir sapkınlığın, normların temi­ natçısı biricik Tanrı yı aklın bir sapkınlığı olarak geçersiz ilan ettiğini göstermektir. Bu geçersiz ilan ediş, düşüncenin kendi yasası gereğince, bir suç ortaklığı döngüsünde yer alır. Peki, düşünce bu suç ortaklığını bozabilir mi? Fakat yazar Sisteme Dair Eskiz'de açmış olduğu bu yoldan devam etmek yerine, mutlak nesne tarafından belirlenen mut­ lak arzunun psiko-teolojik şemasını takiben Sade ruhunun analizine girerek sözünün bulanıklaşmasına sebep olmuştur (Tanrı: ruhun özü - fond de lame) . Yazara sorarsanız, çalışma­ sının son kısmı (Ateizm Maskesi Altında isimli bölümü) so­ runludur: Problemi neredeyse Wagnerei bir romantizmle boğmuş gibidir; çünkü Sade'daki bir çeşit "bilincin mutsuzlu­ ğu" olgusunu açıklama bahanesiyle, sadizmi kendi içinde son derece tutarlı bir argümantasyon gereği, inançsızlığın hanesi­ ne yazmıştır: Sade m bilincinin taşıdığı anlam kendini bir ya­ sak üzerine inşa etmektedir; bilinç, Tanrıyı sansürlemek suretiyle, mutlak nesnedeki mutlak arzuyla buluşur ama hiçbir zaman bu arzunun ısrarcı sürekliliğine ulaşamaz çünkü arzu burada, Sadecı bilincin kendini içinde tanıyamadığı ama bun­ dan böyle sıkıntısı oranında duyumsayacağı inkar edilen ölümsüzlük'tür. Sade'cı ben, kendine yüklediği rasyonel anlamlandırma ge­ reği "Tanrı ya inanmayı" yasaklamakla, aslında kendi bütünlü­ ğünü zedeler; buradan da arzu ve bilinç arasında sürekli ve karşılıklı ihlale dayalı bir ilişki doğar: bilincin arzuyu ihlali ki burada bilincin kendi tanımı içinde anlamını koruyabilmesi zaten ancak yıkıcı olmaya karar vermesiyle mümkündür ve ar­ zunun bilinci ihlali de, bu durumda arzunun nesnesine sımsıkı tutunmakta ısrar etmesini doğurur. Arzunun saflaştırılması­ nın ve nesnesinin yıkımının ortak tek bir koşulu gerektirmesi yüzünden, bu uyumsuz eşzamanlı ilişkiden Sadecı bilinç düzel"ı � '- ./

Komşum Sade • Pierre Klossowski • Lacivert Kitaplar

yinde bir karmaşa doğacaktır. Nesnenin yıkımı şehvetlidir ama ancak bu şehvet yaralanmış olan arzudan doğuyor ve ru­ hun kederini örtüyorsa; işte ortak koşul o kederdir: mutlak nesnenin kaybından duyulan keder. Kuşkusuz, yazarı burada Sadecı deneyimi aydınlatmaya iten, Sade'ı rasyonalist yorumun dar sınırlarından çıkarma ça­ basıdır. Sadecı deneyimi Markion·un gayri cismi saflığa duy­ duğu özlemi şeklinde ifade edilebilecek manici gnostik öğreti doğrultusunda anlamaya ve Sadecı tutumun bir benzerini Karpokratesçiler'in' "göksel ışığı" özgür bırakan orgazm kül­ tünde bulmaya yönelik bir çabadır bu. Fakat sapkın mezhep kurucularına [heresiarques] yapılan bu referans ancak, yazar diğer tasavvur biçimlerine, özellikle de ortodoks dogmatik tasavvura aynı mesafede durabilseydi gerçekten aydınlatıcı bir özellik taşıyabilirdi. O zaman, Sade, "bilincin mutsuzluğu" olgusunu, saraylı aşkına özgü [ amour courtois] bir savunma biçiminde ele almaz, yani hayal etmez; daha çok, "Bakireye Saygı" bölümünde ortaya koyduğu gibi, din adamlarına özgü [ele rical] bir savunma tarzı geliştirirdi. Keza bu "mutsuzluğu" Bakire Meryem'in paradoksal imgesi karşısında bir erkeklik kompleksi şeklinde de açıklamazdı. Fa­ kat, yazar, bu imgede, üreme içgüdüsünün ölümünü imlediği şekliyle I:Androgyne mitinin bir çeşit (tektanrıcı) normalizas­ yonunun ayırdına varmak şöyle dursun, Sadeöa esas olan soKarpokrates: ( M.S. II. yüzyıl) İskenderiye'de dersler vermiş bir gnosti k ilahiyatçı olan Karpokrates, Platon un Tanrı, idea ve r uhlarla ilgili görüşlerini benimsedi. Sonradan bu fikirleri Hıristiyanlık ile garip bir şekilde bağdaştırdı. Ona göre dünya ilk saflıklarını kaybeden ve ebedi madde ile birleşmiş melekler tarafından yaratılmıştır. Dünyan ın kendisi de, mü lkiyet, e vli li k, siyaset ve din gibi yapma engellerle insanları bölmüş ve Tanrı ilkesinden kopmuştur. Bu bakımdan dünya kötüdür, dolayısıyla yasalar da hiçe sayılmalıdır. Karpokrates, bu kurtuluşa, Tanrıbi lim veya batini bilgiyle (gnosis) ile ulaşılabileceğini savu ­ n ur. Pythagoras, Platon, Aristoteles bunu başarmışlardır. Yahudi İsa'nın d a be­ nimseyerek salık verdiği kurtuluş budur. Karpokrates'in çömezlerinin en ünlüsü oğlu Epiphanos'tur. Karpokrates tara ftarları Akdeniz bölgelerine yayıldılar, Pa ­ gan ayin usullerine Hıristiyan terminolojisini uyguladılar ve kendilerini büyü ­ cülüğe verdiler. (ç.n. )

Komşum

Sade• Pierre Klossowski •

Lacivert Kitaplar

domi motifini göz ardı ederek, bu motifi, ilahi saflığın vücut bulduğu elde edilemez bakireyi ele geçirme isteği' dolayısıyla lanetlenmiş erkeklik temasının arkasına gizlemekte ve bu tema­ yı SadeCı psikolojinin gizil gücü olarak sunmaktadır. Yazarın, içine düşmekten eskiden keyif aldığını itiraf ettiği, fakat bugün artık, içinden sofuca niyetlerin ayıklanmasının gerektiği bir ro­ mantizm.

Yazar tarafından çok sonra ele alınacak olan bu tema, in suo loco proprio, Le Bain de Dianeöa (Diana'nın Banyosu] bazı düzeltmelerle yer almıştır. ·

rj :." '- ,1

Alçak Filozof

B

urada', Sade'ın deneyimini, yazılarına aktarmış olduğu ha­ liyle ele almayı amaçlıyoruz. Ö nce, Sade'ın romanlarında aldığı ya da alıyormuş gibi yaptığı felsefi pozisyonunu tanımlamaya çalışacağız. Bu bağ­ lamda, Sade için düşünmek ve yazmak, hissetmek ve harekete geçmekle kıyaslandığında ne ifade ediyordu? Sade bizzat, Justine'ini şüpheye yer bırakmayacak şekilde eleştirir ve "kendi" çalışmalarında yer alan bütün "filozof" ka­ rakterlerin sadece "dürüst insanlar" olduklarını, halbuki yaza­ rının (Justine'in yazarının), "bağışlanamaz bir beceriksizlikle, hem aklı başındalar hem de delilerle arasını bozmak için", bu B u tema üzerine ele alınmamış düşünceler ve uzantılarını içeren konferans:

Signe et perversion chez Sade, "Tel Quel'; 12 Mayıs 1 966.

l'j:;'\ \:_/

Komşum Sade • Pierre Klossowski



Lacivert Kitaplar

romandaki "tüm filozof karakterlerin bayağılıktan, alçaklıktan [sceleratesse] kangrenleşmiş olduklarını " ilan eder. Bu "dürüst insan" - "alçak" filozof karşıtlaşması Platon a ka­ dar geri götürülebilir. Dürüst insan olarak filozof, varlığının tek makbul etkinliği olarak düşünüyor olmasıyla övünür. Felse­ fe yapan alçak ise, düşünceye, tutkunun en güçlüsünü m ümkün kılan etkinlik olmasından başka bir değer atfetmez; dürüst in­ sanın gözünde ise bu durum ancak bir varlık noksanlığına [ un manque d'etre] işaret eder. Fakat en büyük alçaklık tutkuyu düşüncenin kılığına sokmaya dayanıyorsa, alçak olan, dürüst insanın düşüncesinde yalnızca kılık değiştirmiş güçsüz bir tut­ ku bulacaktır. Sade'a hakkını teslim etmek istersek, bu "alçakça felsefeyi" ciddiye almamız gerekir. Çünkü çok geniş bir esere saçılıp ya­ yılan bu felsefe, düşünmek ve yazmak ikilisinin olduğu tarafa uğursuz bir soru işareti koymaktadır; özellikle de söz konusu olan, bir edimi ifa etmek yerine, o edimi düşünmek ve betim­ lemekse. Burada bir taraf tutmak dilemmayı ortadan kaldırmaz: Kendisini dile getiren edimlerden başka bir şey tarafından in­ dirgenemez olan bir duyarlığın özünün hesabı nasıl verilebilir? Bu indirgenemez öz ancak ve ancak düşüncenin dışında yeri­ ne getirilen bu edimler içinde düşünülebilir ve yeniden kavra­ nabilir: düşünülmemiş ve kavranmamış edimler. .,,

SADE'DA YAZMA OLGUSU

Tamamen insana özgü olan yazma edimi, bireyin, kendi te­ killiğinde katılabilmeyi talep ettiği bir çoğunluğun varsayımı­ nı gerektirir ve bireyin kendini anlayabilmesi bu çoğunluğa aidiyetiyle mümkün olur. Sade, kendi tekilliği söz konusu ol­ duğunda, yazma olgusunu bizzat bu aidiyetin doğrulanması . Bkz. Note relative a ma detention: Marquis de Sade, Cahiers personnels (18031804). Gilbert Lely tarafından önsöz yazılmış ve notlan mış, daha önce yayınlan­ mamış metinler, Correa, 1953.

Komşum Sade • Pierre K lossowski • Lacivert Kitaplar

olarak tasavvur eder. Sade m yaşadığı dönemde çoğunluğa ulaşman ın aracı, klasik geleneğin mantık çerçevesinde yapı­ landırdığı dilidir: Yapısı gereği bu dil, iletişimi sağlayan jestle­ rin [geste communicatif] alanında insan türünün normatif yapısını bireylerde yeniden üretir ve kurgular. Fizyolojik ola­ rak konuşan bir varlık olan insan, kendini yaşamsal fonksi­ yonlarına bağımlılığı çerçevesinde ifade eder ve bu bağımlılık, türün kendini muhafaza etmesinin ve yayılmasının teminatı­ dır. Her bireyde varolan üreme ve soyunu sürdürme ihtiyacı, kendini yeniden var etme ve devamlılığını dil aracılığıyla sağ­ lama ihtiyacına karşılık gelir. Böylelikle çoğunluğun hareket döngüsünde bi reysel tekilliklerin değiş tokuşunu mümkün kılan, birbirini ikna ve birbirine inanmaya dayalı bir müteka­ biliyet ilişkisi kurulmuş olur. Bu ilişki, ancak özdeşlik [identite] veya uyuşmazlık [contradiction ] ilkesine göre kurulabilir: mantık çerçevesinde yapılandırılmış dil ile anlığın [ entende­ ment] genel prensibini yani evrensel aklı buluşturan ilke. Sade, insan türünün bu normatif çoğunluk ilkesine uygun olarak bu defa sapkınlıkların özgüllüğü [specifıte] için geçerli olacak bir karşı-çoğunluk oluşturmak istemektedir; sapkınlı­ ğın varolan normatif çoğunluğa göre mantıklı bir yapıdan yok­ sun oluşla tarif edilen tekil halleri arasında alış-verişi mümkün kılabilecek bir karşı-çoğunluk. Böylece Sadecı bütüncül cana­ varlık kavram ı tasarlanmış olur. Fakat Sade sapkınlığın özgüllüğü için geçerli olan bu karşı­ çoğunluğun, varolan çoğunluğa içkin [ implicite] olduğunu varsayar: Sade'a göre, insanın özgürlüğü ve egemenliği adına normatif akıl tarafından ortaya konan ateizm, varolan bu ço­ ğunluğu söz konusu o karşı-çoğunluğa çevirmeye yazgılıdır. Dolayısıyla, ateizm, normatif aklın bu yüce etkinliği, norm­ ların topyekün yokluğunun hüküm sürdüğü bir düzen tesis etmelidir. Mantıktan yoksun olan sapkınca duyumsamayı ve davran­ mayı, aklın bir faaliyeti olan ateizme tanıklık etmesi için seçe-

Komşum Sade • Pierre Klossowski



Lacive r t Kitaplar

rek, Sade, derhal iki unsuru tartışmaya açar: bir yandan kendi pratiğinde çelişkili hale getirdiği evrensel akıl [raison univer­ selle] , diğer yandan yaşamsal fonksiyonlara bağımlılıktan kay­ naklanan insan davranışı [comportement humain] . SADE'IN ATEİZM ELEŞTİRİSİ

Akıl ateizme nasıl varır? Tanrı kavramının, kendi otonomi­ sini mantığa aykırı, dolayısıyla canavarca bir biçimde bozdu­ ğuna karar vererek. Şöyle ki: Akıl, tüm keyfi, sapkın ve canavarlığa özgü tutumların, kendi içinde keyfi ve nedensiz olan Tanrı kavramından türediğini ilan eder. Bundan böyle, eğer ateizm otonom aklın kararı olarak üstün gelebiliyorsa, bu otonomi bireydeki türe ait normları elinde tutanın sadece akıl olduğunu ileri sürer ve böylece herkes için eşitlik ve özgürlük amacıyla her bir bireyde bulunan yaşamsal fonkiyonlara ba­ ğımlılık aracılığıyla, bu normlara göre insan davranışını temi­ nat altına alır. Akıl kendi konsepti içinde yen ilenmeseydi, türün muhafazasına zıt düşen ve yapısına aykırı fenomenleri nasıl kapsardı? İ şte tam da burada, Sade normatif akla üstü ka­ palı bir eleştiri geliştirmektedir. Sade'a göre bu ateizm baş aşağı edilmiş ve görünüşte putperestlikten arındırılmış -ki deizm­ den güçlükle de olsa ayrıldığı nokta burasıdır- bir tektanrıcı­ lıktan başka bir şey değildir hala; çünkü Tanrı kavramıyla eşdeğer bir nitelikte bu sefer ben'i sorumlu tutar ve bu sorum­ lu ben i, bu benin mülkiyetini [propriete] ve bireysel kimliğini [ identite individuelle] garanti altına alır. Ateizmin bu ters yüz edilmiş tektanrıcılıktan arınabilmesi için bütüncül [ integral] olması gerekir. Fakat bu durumda insanın tutumu ne olacak­ tır? Sade ın şu şekilde cevap vereceğini duyar gibiyim: Benim canavarlarıma bakın! Kendisinin bu denli naif bir cevap vere­ bileceğini düşünmemizi sağlayacak şekilde kartlarını karıştır­ dığına da şüphe yoktur. Sade ın, evrensel aklın kavramları çerçevesinde kendini ifa­ de ederken, sapkınlığın pozitif içeriğinin, örneğin çok biçimli {,-;-.. , :;

Komşum Sade • Pierre Klossowski • Lacivert Kitaplar

duyarlığın [sensibilite polimorphe] farkına varabilmesi, bu akıldan temellenen negatif kavramlar aracılığıyla mümkün olabilmektedir ancak; dolayısıyla, din işbirlikçilerine yüz sek­ sen derece zıt bir konumda da olsa, ateizmin konformist savu­ nucularının kınamalarını üstüne çekmekten kurtulamaz; bunlar onu, ateizmin dolambaçlı yoluyla tanrısalın keyfi cana­ varlığına katıldığı için asla affetmeyeceklerdir. Akıl Tanrı'd an özgürleşmiş olmayı hedef alıyordu. Sade ise, gayet gizliden giz­ liye, düşünceyi, yerleşik tüm normatif akıl yürütmelerden öz­ gürleştirmek istiyordu: Bütüncül ateizm, insanmerkezci aklın sonu olacaktır. Bu karanlıkta kalan isteğine karşın, Sade, dü­ şünme olgusuyla, kendi doğa konsepti içinde hipoztazlaştırdı­ ğı [töz düzeyine çıkardığı] evrensel akla başvurma olgusunu birbirinden ayırmaz, bu yönde bir çabaya da girmez. Bu ayı­ rım yalnızca tasvir ettiği sapkın edimlerde kendini hissettirir; öyle ki düşüncenin bu noktada deneysel bir düzeye sahip ol­ ması amaçlanır. Adına ister kaygısızlık ister çelişik durumlar­ dan alınan muzip haz densin, Sade, bir roman yazarı olarak karakterlerine, "alçaklıktan kangrenleşmiş filozof" tavırları takındırır. Zira bu kişilikler, anomalinin dikte ettiği davranışlarının dayanağı olarak normatif aklı gösteriyorlarsa, bu, dalga geçtik­ leri aklın otonomisini iflas ettirmek ve bu aklın, ateizm aracı­ lığıyla insan davranışını garanti altına aldığını iddia eden kibrini ifşa etmek içindir. Ateizm aklın reddettiği fenomenler­ den hareketle yeniden düşünülmezse, insanbiçimci normlar üzerine temellendirilmiş varolan kurumları desteklemeye de­ vam edecektir. Bunun sonucunda bir dilemma ortaya çıkar: Ya aklın kendisi, insanın canavarlığını engellemesi beklenen ken­ di otonom kararı olan ateizmden dışlanacaktır ya da canavar­ lık olgusunun kendisi, yeniden mümkün olan tüm tartışmaların dışında kalacaktır.

Komşum Sade• Pierre Klossowski • Lacivert Kitaplar

SADE'CI DENEYİMİN SADE TARAFINDAN TASVİ Rİ

Sade'ın, yarattığı karakterler aracılığıyla kişisel tecrübeleri­ ne ilişkin yaptığı tasvir ikili bir deneyimi içerir: 1. Duyumsanır olanı [le sensible] sapkın bir edimde can­ landırmak; 2. Bu canlandırmayı tasvir etmek. Buradan da, duyumsanır olanın bir edim içinde yazı aracı­ lığıyla gerçeklenmesi [ actualisation] ile o edimin yerine getiril­ mesi [execution] arasında ilişki tasvirinden bağımsız olarak sağlanmış olacaktır. Sade'd a bu yazı, salt betimleyici (nesnel) değil, tersine yo­ r u mlayı c ı dır : Sapkın edimi, duyarlı doğanın [nature sensible] akılla rastlaşması şeklinde yorumlayarak, Sade, aklı, duyumsa­ nan [le sensible] aracılığıyla aşağılarken, akla yatkın [ raison­ nable] duyuları da sapkın bir akılla aşağılamış olur. Sapkın akıl aynı zamanda duyumsanır olanı sansürleyen aklın replikasın­ dan başkaca bir şey değildir: Sansürü muhafaza eder ki "akla yatkın" duyuların alanına cezai yaptırım olarak ağır hakareti [outrage] sokabilsin- Sade m bundan anladığı tam da normla­ rın ihlalidir. Sade'a göre, sapkınlığın karşı durulamaz unsuru olan du­ yumsama olgusuna kendi içinde bir gerekçe göstermeye çalış­ manın gereği yoktur. Sade'ın ahlakileştirmek istediği, bundan çıkan sapkın edimin kendisidir: Sade'ın gözünde de, sapkın olarak nitelendiğinin altını çizelim; sapkın çünkü akıl -ateist de olsa- burada kendini tanıyamamaktadır. Sade'd a duyumsama, ancak eyleme geçme eğilimi biçimin­ de tasvir edilir. Sade bu tasvirden yola çıkar ve giderek edimin ahlaki açıdan açıklanmasına geçer. Böylece duyumsamanın sapkın formuyla, eylemin sapkın formu arasında ikili bir ilişki tesis eder:

Komşum Sade • Pierre Klossowski



Lacivert Kitaplar

kendi içselliğiyle, sapkın edimin dışsallığı arasında kurduğu ilişki

kendi içselliğiyle normatif aklın dışsallığı arasında kurduğu ilişki. Ö yle ki, üzerinde düşünülerek gerçekleştirilen sadizm ile

düşünülmeden gerçekleşen edim arasında ayırım yapmak yal­ nızca normatif akıl aracılığıyla mümkün olur. Buradan da Sade'da parçalanamaz bir bütün ortaya çıkar; duyumsanır ola­ nın (bu Sade'ın kişisel deneyimi de olabilir) , söylemin [ disco­ urs] edimi [ acte] doğrulaması gerektiği ölçüde belirsizleştiği bir bütün. Duyumsamanın sapkın biçiminden doğduğunu kabul etti­ ği edimi düşünme biçimiyledir ki Sade kendini ateist ilan eder. Sapkın edimin ahlaki bir buyruğa, diyelim ki fikre [ idee] bo­ yun eğdiği olgusundan hareketle, sapkınlaşmış duyarlığı [ sensibilite] bu fikirden yola çıkarak yeniden değerlendirir: Böylece doğrudan doğruya yaşamsal fonksiyonlara itaatkarsızlığı ateist akla göre yeniden organize eder; fakat bu fonksiyonel bağımsızlaştırmadan hareketle de normatif aklın organizasyonunu üstü örtülü bir biçimde bozmuş olur. SADE N EDEN, SAPKINLIGA (DUYUMSANIR ÇOK BİÇİMLİLİGE-POLYMORPHIE SENSIBLE) DAİ R POZİTİF B İ R KAVRAMSAL FORMÜLASYON OLUŞTURMAYA ÇALIŞMADI. AGIR HAKARETE DUYULAN GEREKSİNİM.

Eğer Sade, sapkınlığın pozitif kavramsallaştırılmasına ilişkin bir çabaya girmiş olsaydı -bilindiği kadarıyla böyle bir çabası hiçbir zaman olmamıştır- kendi kurduğu bilmeceyi görmezlik­ ten gelmiş olacak, daha doğru bir şekilde ifade etmek gerekir­ se, sadizm fenomenine entellektüel bir n itelik kazandıramamış olacaktı. Bunun nedeni Sadecı deneyimin düğüm yeri diyebi­ leceğimiz daha karanlık bir motifte saklıdır: Ağır hakaret mo­ tifi. Ağır hakaret önemlidir; çünkü ağır hakaret edilene /'...� , :;

Komşum Sade • Pierre Klossowski • Lacivert Kitaplar

[ outrage] , ihlale destek olması bakımından ihtiyaç duyulmak­ tadır. Sade normatif aklın alanına kendi ni hapsediyorsa, bunun sabebi sadece mantık çerçevesinde yapılandırılmış olan dile bağımlı olması değil fakat aynı zamanda varolan kurumların uyguladığı baskının Sade m kendi yazgısında kişileşmiş olma­ sıdır. Sade bilincinde aklı anomaliye referans olması ve anomaliyi de ateizmin dolambaçlı yoluyla akla referans olması için zorla­ mak şeklinde kurulan, dışavurumcu güçlerle yıkıcı güçler ara­ sındaki sıkı suç ortaklığını göz ardı ettiğimiz takdirde, ihlal mekanizmasından, ağır hakarete olan gerekliliği kaldırmış olurduk: İ hlalin kendisi bu sefer entellektüelleşerek, Devrim arifesinde tüm zihinlerin baş kaldırma eğiliminde olduğu bir atmosferde, bu genel ayaklanmayla karışır ve sadizm de o za­ man diğer bir sürü ütopik ideoloj iden sadece biri haline gelirdi. Buna karşılık, eğer ağır hakaret Sade'da içkin bir gereklilik­ se, o zaman ihlalin de, Sade ın mantıken ateist açıklamaların­ dan çıkan postulatlara galebe çalması gerekmektedir. İHLAL TEMASI BÜTÜNCÜL ATEİZMİN SADE'CI POSTULATLARINI ÇELİŞKİLİ HALE GETİ RİYOR

Bütüncül ateizm, kimlik prensibinin yine bu prensibin mutlak teminatıyla ortadan kalktığını, dolayısıyla da sorumlu ben in sahipliğinin ahlaki ve fiziksel açılardan aşılmış olduğu­ nu ifade eder. Bunun çifte sonucu şudur: insanların evrensel olarak fahişeleşmesi [prostitution] ki bu, türe ait normatif bir otoritenin yokluğunda yaşamsal fonksiyonlara karşı itaatsız­ laşmaya dayanan bütüncül canavarlık olgusunun da tamamla­ yıcısı olmaktadır. Oysa ihlal ihtiyacı paradoksal olarak ateizmin bu çifte sonu­ cuyla ters düşmektedir; evrensel fahişeliğin ön koşulu olarak bedensel ve ahlaki ben'in sahipsizleştirilmesinin [ expropriati­ on] kurum haline getirilmeye elverişli bir tarafı olabilirdi: yani, (,°'"'\

\..'>

Komşum Sade• Pierre Klossowski • Lacivert Kitaplar

Fourier falansterinin ütopik anlamında, "tutkuların oyunu" üzerine kurulu bir birliktelik olarak. Fakat bu komün haline geliş kurumsallaştığı anda, ağır ha­ karet için gerekli olan gerilim ortadan kalkmış olacaktı: ve kendisine "oyun" icabı, bile bile çiğnenecek kurallar yaratma­ dıkça bu noktada sadizm dağılacaktı (zaten bu, Sade'ın hayal ettiği gizli toplumlarda gerçekleşmiştir) . İhlal, kurulu düzeni gerektirir, normların görünürde sür­ dürülmesi gerekir ki ihlali gerekli kılan enerjinin birikmesi mümkün olsun. Böylece, evrensel fahişeliğin, ancak bireysel bedenin ahlaki sahipliğine [propriete morale] bağlı kalındığı ölçüde bir anlamı olabilir. Bu sahiplik nosyonu olmadan, fahi­ şelik çekiciliğini kaybederdi: Ağır hakaret -kurumsallaşmış fahişelik durumunda, evrensel ortaklığın dışında kalmış bir bireye bedenin asli mülkiyetini dayatmadıkça- boşa çıkardı. Sözünü ettiğimiz karşı-çoğunluk, varolan çoğunluğa içkin­ se eğer, yukarıdaki saptamalar bütüncül canavarlık için de ge­ çerli olacaktır. Sapkınlık (yaşamsal fonksiyonlara itaatsızlık) ilham verdiği edimler aracılığıyla (hele ki sodomist edim), ih­ lalci niteliğini ancak normların sürekliliğinden edinecektir (ör­ neğin cinsiyetlerin normatif ayırımı gibi) . Bireylerde sapkınlık eğilimi az ya da çok gizli olduğu ölçüde, sapkınlık, "normal" bireylere ihlalin yolu olarak sunulan bir model görevi görür. Tıpkı, sapkın bir kişinin diğer bir sapkınla arasında kurulan yakınlığın, her birinin kendi özel durumunu karşılıklı olarak aşmasına izin vermesi gibi. Eğer insan türü topluca bir "bozulmaya" uğrasaydı [ degeneration entiere] , yani sadece sapkın olduğunu itiraf edenler olsaydı -dolayısıyla eğer bütüncül canavarlık işlerlik kazansaydı- Sade'ın "amacına" ulaştığını düşünebilirdik; yani artık "canavarlar" olmayacağını ve "sadizm"in de ortadan kal­ kacağını. Bu perspektif "optimist" bir Sade yorumunun tuza­ ğıdır elbette. Bu "optimist" yorum Sade'ın eserinde Fourier'nin ütopya sistemindeki işçilerin oluştur duğu cemaatler. (y.h.n.) (,>. V:../

Komşum Sade • Pierre Klossowski • Lacivert Kitaplar

"psiko -patoloj ik" yani "sağaltıcı" [therapeutique] yönü des­ teklemek istemekle, onun bilmecemsi yanını gizlemektedir. Ne var ki Sade fizyonomisini oluşturan fenomenin kurnazlığı tam da bir "amacı" varmış gibi görünmesindedir, hatta "bilim­ sel" bir amacı. Bu kurnazlık, bütüncül canavarlığın tam da yal­ nızca sadizmi mümkün kılan koşullarla, engellerden oluşan bir ortamda yani mantık çerçevesinde yapılandırılmış norm­ lara ve kurumlara ait dilde gerçekleşebildiğine dair derin sez­ gisellikte [ intuiton profonde] kendini gösterir. Mantıklı bir yapının yokluğu ancak yine o verili mantık tarafından doğru­ lanabilir; yine de canavarlığı reddederken aynı zamanda pro­ voke eden bu mantık yanlış olacaktır. Bu sefer de anomali ya da Sade'a göre canavarlık, kendini ancak negatif olarak ifade ederek verili normları ortaya koyar. Dolayısıyla, Sade'ın varo­ lan normları ve kurumları sapkınlıkların söz konusu formunu oluşturan etmenler olarak tasvir etmesi hiç de şaşırtıcı değil­ dir. Sapkınlığın pozitif içeriğini yeni kavramlara göre tesis etme kaygısını taşımamasının şaşırtıcı olmaması gibi. Sade' da, ihlal fenomenini açıklayacak olan, kendisinden "eserlerinin yıkıcı doğasını" yaptığı, özünde Spinoza'cı doğa kavramı da değildir; çünkü, der Sade, doğa "olabilecek en aktif gücüne ulaşmak istediği için yıkıcıdır". Bu kavram, sadece bir cinayete argüman olabilir; cinayet işlemedeki kendini beğenmişliğe ya da türün yayılmasına ilişkin yasanın çiğnenmesine yarar, fakat kendini yenilemekten başka hiçbir şey arzulamayan ihlalci zevki açıklamaya yaramaz. İ hlal (ağır hakaret) , artık gerekli olmayacağı bir durumda çözüme kavuşturulmayı başaramazsa saçma ve çocukça görü­ nür. Fakat ihlalin doğası gereği, böyle bir durumla hiçbir zaman karşılaşılmaz. Ö yleyse, ihlali, salt, bir engel sayesinde biriken enerj inin patlaması olarak tanımlayamayız. İ hlal, mevcut du­ rum ve şartlar, mümkün olanı bir varoluş biçiminden alıkoy­ duğu sürece, söz konusu bu mümkün oluşun durmaksızın geri

Komşum Sade • Pierre Klossowski • Lacivert Kitaplar

kazanılmaya çalışılmasıdır. Varolmayana ilişkin bir mümkün oluş sadece bir olasılık olarak kalacaktır: Çünkü eğer edimin yeni bir varoluş biçimi olarak geri kazanmaya çalıştığı bu mümkünatsa, bu varoluş biçimini de yeniden ihlal etmesi ge­ rekecektir; çünkü bu mümkün oluş saf dışı bırakılmış ve geri kazanılmayı gerektirecek başka bir mümkünat da olabilirdi. Dolayısıyla ihlalci edimin varolmayanın mümkün oluşu açı­ sından elde ettiği, kendisinin, varolanı ihlal edebilme imkanıdır. İ hlal, Sade'ın bu konuda yaptığı yorumdan bağımsız olarak, deneyiminin ayrılmaz bir parçası olarak kalmaktadır. İ hlal sa­ dece ateizme tanıklık ettiği için kendini çözüme kavuşturacak bir durumu bulmak zorunda değildir, keza kendini çözüme kavuşturabileceği bir durumu asla bulamaz da: Enerji sürekli olarak kendi kendini aşmalıdır ki geldiği seviyeyi kontrol ede­ bilsin çünkü herhangi bir engelle karşılaşmadığı takdirde var­ dığı seviyenin altına düşer. İ hlalden hemen yeni bir ihlal daha doğmalıdır: Oysa ihlal sürekli tekrarlanmak durumundaysa, Sade'd a bu tekrar ilke olarak sadece aynı edim ile gerçekleşir. İ hlal edilebilecek olan hiçbir zaman söz konusu bu edimin kendisi değildir. Her seferinde edimin söz konusu imgesi sanki bu edim daha önce hiç yerine getirilmemiş gibi yeniden zihin­

de canlandırılır. SADE'DA, SADE'CI KARAKTERİ N YARATILMASININ İLK ADIMI OLARAK SAPKININ ELEŞTİRİSİ

Sade'ın, bütüncül canavarlık kavramına ulaşabilmesi ve bu kavramın temsilcisi olacak orijinal karakteri yaratabilmesi için, öncelikle sapkın olanın bir eleştirisini yapması, çerçevesi­ ni çizmesi gerekmiştir. Sade'da patolojik anlamda sapkınlık terimi bulunmaz. Bu alanda kullandığı terminoloji ahlaki psikoloji alanından kal­ madır, örneğin kazüvistlerin' vicdan muhasebesi gibi. Aklın ve Hıristiyan öğre tisinin öngördüğü kurallarla vicdan durumların ı çözü­ me kavuşturmaya çalışan teolog. (y.h.n.)

(',,°J'

-.::_/

Komşum Sade • Pierre Klossowski



Lacivert Kitaplar

120 fournees de Sodome'da farklı sapkınlık halleri, basitin­ den karmaşığına doğru giden tutkular olarak belirtmiştir. Bu tutkular bütünü, daha önce Aline et Valvour'da ortaya konul­

muş olan, şu insani zaafların ve suçların soyağacını oluşturur. Bu tutkuların etkisi altındaki özne, kötü, ahlaken düşkün, baş­ tan çıkmış, kendini "sefahat cinayetleri'"ne bırakan "şehvet düşkünü bir suçlu" gibi niteliklere sahiptir. Bununla birlikte, modern patoloj i kavramlarına en çok yaklaştığını gördüğü­ müz "manyak" terimi birçok yerde karşımıza çıkmaktadır. Sade'ın Sodom'un 120 Günıi'nde belgeselci bir yaklaşımla gözlemleyip tasvir ettiği sapkın kişi -kitabın dört ana karakte­ rinin doğaçlama yoluyla üzerinde değişiklikler yaparak kul­ landıkları randevuevi anekdot ve epizotlarından bildiğimiz kadarıyla- esasen manyaklara özgü bir davranış içindedir: Hazzını tek bi r jestin yerine getirilmesine bağlı kılar. Böylelikle uçkuru düşük en sıradan topluluğun içinde bile, sapkın kişi, belirli bir sabit fikri olması dolayısıyla kendini he­ men açık eder. Gerçi bu, henüz Sade'ın geliştireceği anlamıyla bir fikir değildir. Dolayısıyla "sefih eğlence düşkünlüğü" [liber­ tinage] olarak adlandırılan bir kontekstte, hiçbir şey sapkın kişinin davranışından daha az serbest olamaz; çünkü eğer bu eğlence düşkünlüğünden anladığımız, olabildiğince utanmaz, hayasız bir orjiye olan basit eğilimse, sapkın kişinin arzusu an­ cak takıntılı biçimde bir detay arayışıyla, titizlikle bu detaya ulaşmak için gerçekleşen bir hareketle, o küçük detaydan alı­ nacak hazla tatmin olabilir. Ve bu tasa, kaba saba iştahların peşinden gidenlerin gözünden kaçacaktır. Sapkın, tek bir jestin gerçekleşmesi için bekler. Bu bir an me­ selesidir. Sapkın kişinin varoluşu o jestin gerçekleşebileceği anın sürüp giden beklentisi halini alır. Bu haliyle sapkın kendini an­ cak bu jestle ifade edebilir: Bu jesti gerçekleştirmek, varolma olgusunun bütünü için geçerlidir. Bu yüzden de, sapkın kişinin bireyler arası karşılıklılık [ reciprocite] ilişkisi düzeyinde kav•

Sodom'un 120 Günü, Çev. Birsel Uzma, Chiviyazıları Yayıne vi , 2010

l";ı"i'

'- ,/

Komşum

Sade •

Pierre Klossowski •

Lacivert Kitaplar

ranabilir olan bu jestiyle ilgili söyleyebileceği hiçbir şey yoktur. Sapkın, aynı anda "bireysel" düzeyin hem gerisinde hem de ile­ risindedir: Türün normları gereği bir bağımlı işlevler bütünü oluşturan bireyselliğe kıyasla, sapkın kişi, yaşamaya dair alışıl­ mış işlevlerin keyfi bağımlılığını, itaat etmeyen tek bir işlevin, nesnesi dolayısıyla nezaket kurallarına aykırı olan içgüdüsel bir isteğin hizmetine sunar. Buradan bakılacak olursa, en kaba saba bireylerden daha da aşağıda bir konumda olacaktır; ama bu tek bir işlevin itaatsizliği sadece kendine has o durumda somutlaşabildiği ve dolayısıyla kişiselleşebildiği sürece, sapkın kişi, Sade'ın düşünüşünde işlevlerin yeniden dağıtılmasına yö­ nelik bir çoklu imkan telkin etmektedir ve "normal bir bünye­ ye sahip" bireylerin ötesinde, daha geniş bir perspektif açmaktadır: duyarlığın çokbiçimliliğine ait bir perspektif. Ne var ki insan türünün yaşam koşullarında, sapkın, ancak bu ko­ şulları kendisi için geçersiz kılarak kendini ifade edebilmekte­ dir: Varolma olgusu, türün bireydeki ölümünü kutsar. Varlık kendini, söz konusu yaşamın askıya alınması olarak doğrular. Sapkınlık, böylece, yaşamsal fonksiyonların sahipsizleştirilmesi üzerine kurulu bir varolma özelliğine [ propriete detre] karşılık gelecektir. Kendi bedenini ve de başkasının bedenini sahipsiz kılmak, dolayısıyla, bu varolma özelliğinin anlamı olacaktır. Sapkın kişi, ne tür bir sapkınlığın etkisinde olursa olsun, gerçekleştirdiği jestle varoluş un bir tanımını yapıyora benzer ve bu tanım aynı zamanda varoluş üzerine bir yargılamadır. Bu jestin, varolma olgusunu doğrulayabilmesi için, bir temsile karşılık gelmesi gerekmektedir. Jestin gösterdiği kendi içinde anlaşılır değildir. Her ne kadar bir ahlaksızlık ortamında mey­ dana geliyorsa da, sapkının jesti anlaşılmaz içeriğinden kopuk olarak duyumsanır: Bu jestin kendisinde, "normal" iştahları doyurmakla görünüşte bir fark taşımayan, bir iştahın dolaylı bir yoldan tatmin edilme biçimini gözleyebiliriz sadece. Sade'ın gözünde sapkın edimin jesti belirli bir sapkınlık du­ rumunun kapalı devresinde bulanıklaşan bir anlam taşımalı-

Komşum Sade • Pierre Klossowski • Lacivert Kitaplar

dır. Sapkın kişinin kendine has el-kol hareketleri [ gesticulation] bir sağır-dilsiz dilidir. Sağır-dilsizler kendi kodlarının hafızası­ na sahiptir. Buna karşılık sapkın kişinin jesti henüz hiçbir koda dahil değildir. Kendi sapkınlığına gelince; bu sapkınlık onun kendi hafızasıdır. Yani jest ile o jesti gerçekleştiren sapkın kişi arasındaki ilişki kesiklidir. Jestine yeniden başlamak üzere onu hatırlayan kişi sapkının kendisi olmaktan çok, sapkını hazırla­ yan söz konusu bu jestin ta kendisidir. Eğer bu jest kavranabilir bir içeriğe sahipse, bir temsile kar­ şılık geliyorsa, yani eğer bir yargı ise, bu jest bir şeyi yorumlu­ yor demektir: Bunu daha belirgin kılmak için, Sade, sapkın kişinin yaptığı varsayılan yorumun yorumunu yapacaktır. Ve bunu sapkın kişinin jestlerinden çıkardığı anlamdan yola çıka­ rak yapar. Sade için sapkınlığın merkezinde sodomi bulunmaktadır. Bütüncül canavarlık [ monstruosite integrale] olgusunu oluş­ turacak olan diğer tüm sapkınlık durumlarını sodomi ile bir benzerlik ilişkisinden yola çıkarak yorumlar. Ahlaki teoloji tarafından genel kabul görmüş bir Kitab-ı Mukaddes terimi olan sodomi'nin içeriği, eşcinsel pratikle sı­ nırlı değildir: Aynı şekilde, özünde bir sapkınlık olarak nitele­ yemeyeceğimiz eşcinsellik olgusunu, bir sapkınlık olan sodomi'den ayırdetmek gerekmektedir. İ nsan topluluklarının tarihinde defalarca görüldüğü üzere, tıpkı heteroseksüel dav­ ranış biçimleri gibi, eşçinsel gelenekler de kurumsal yapılar oluşturmaya elverişlidir. Buna karşılık sodomi, karşı-çoğunlu­ ğa ait bir eylem olarak telaffuz edilmektedir ve Sade'ın gözün­ de sodomiyi son derece belirleyici kılan da budur: Ö yle bir eylem ki insan türünün üreme ve yayılma yasasına darbe indi­ riyor ve böylece türün bir bireydeki ölümüne tanıklık ediyor. Sa­ dece bir red halinin değil aynı zamanda bir saldırganlığın da kanıtı: üreme eyleminin simülakrı olarak bir yandan da bu ey­ lemin alaya alınması. Bu aynı zamanda, bir öznenin aynı cin­ siyetteki başka bir özne üzerinde uygulamayı hayal ettiği, I", ';'\ ,-;;

Komşum Sade



Pierre Klossowski • La civert K i t a p l a r

birbirlerinin sınırlarının karşılıklı ihlali sayılabilecek bir yıkı­ mın da simülakrıdır. Karşı cinsten birinin üzerinde uygulandı­ ğında ise bir başkalaşım [metamorphose] simülakrı olur ve her zaman büyülü bir çekiciliği vardır. Aslında, bireylerin organik özgüllüğünü [specifıte oranique] ihlal ettiği sürece, bu jest va­ roluşa, insanların birbirleri içinde başkalaşmaları prensibini dahil eder ki bütüncül canavarlığın yeniden üretmeye yöneldi­ ği ve ateizmin nihai uygulaması olan evrensel fahişeliğin var­ saydığı budur.

Sade, sapkın kişinin jestlerini deşifre etmeye çalışırken sap­ kınlığa ilişkin kodu oluşturacaktır. Bu koda ilişkin anahtar gös­ terge, kendine özgü yapısıyla ifşa olunan sodomist jestin oluşumundadır. Uzak ya da yakın, Sade'a göre her şey bu jestin etrafında dönmektedir: Sodomist jest en mutlak olandır; çün­ kü türün normları için ölümcül bir tehditi barındırır ve aynı zamanda kendini tekrar etmesi ile bir çeşit ölümsüzlüğe sahip­ tir; en ikircikli olandır çünkü ancak bu normların varlığı ile kavranabilir olur; ihlal açısındansa en elverişli olandır çünkü ancak bu normların engellenmesiyle gerçekleşebilir. Görülüyor ki Sade sapkınlığın kaynağını, hiçbir şekilde, normlarla ilgisini kurarak bilmeye çalışmamaktadır, keza bu normların bireyde nasıl bozulduğuyla da ilgilenmemektedir. Sapkınlığı, rasyonel bir şekilde doğanın açığa vurduğu her şey diye açıklayarak, verili (yapısal veya doğuştan gelen) bir feno­ men olarak kabul etmektedir. Sade, mantık çerçevesinde yapılandırılmış dili sapkınlığın alanına bu fenomenden hareketle sokmaktadır ve sapkınlık bu dile oranla, mantıktan açıkça yoksun bir yapıdır. Bundan böyle kelimelere aktarılmış olan bu kod, üzerine kurulacağı sapkın jestten özel bir şekilde etkilenecektir; tıpkı mantık çerçevesinde yapılanmış olan dilin bu sapkın j esti ye­ niden yapılandıracak ve Sade ın yazılı ifadesini karakterize edecek olması gibi.

Komşum Sade• Pierre Klossowski • Lacivert Kitaplar

Bir yandan, mantıklı bu dil aklın dili olarak sapkın kişinin kodlanmış hareketlerine "sağduyulu bir edime" gönderme ya­ pan ateizmi adapte ederken, diğer yandan, bu şekilde kodlan­ mış olan sapkın jestler, "sağduyunun" diline, bu kodun arkasında yatan canavarlığın karşı-dilini sokacaktır. Burada, normların rasyonel dili ile anomali arasında, yalnız Sade ın kurgulayabileceği türden bir karşılıklı etkileşim [ osmose] söz­ konusudur: Sapkınlık kendini ancak mantıklı addettiği sürece ve yalnızca bu koşulla, ateizm bütüncül bir nitelik kazanabilir ve sapkınlık kendini mantıklı olarak kurmak istediği ölçüde ve yalnız bu şekilde bütüncül canavarlık halini alabilir. Bu andan itibaren, Sade ın yaratımına dair orijinallik, kes­ kin ve ustaca bir hamleyle kendini gösterir: Tasarladığı karak­ teri, öngördüğü sapkın tipine cevap verecek şekilde yaratabilmek üzere, onu sonuç olarak ahlaksızlığın bildiğimiz klasik ortamlarından uzak tutar, özellikle de randevu evlerin­ den. Hatta bu şekilde, sefih eğlence düşkünlüğünün edebi ge­ leneğinden de kopar çünkü sapkınlık temasını, geleneklerin tasviri içine yerleştirir. Karakterlerini gündelik hayatın içinde resmeder: Yani onları sosyal hayatın rastlantısallığında, kamu­ sal kurumların kalbinde bulur. Aynı şekilde, dünyanın kendisi tüm insanlar için geçerli olan evrensel fahişeliğin gizli yasası­ nın doğrulandığı bir yer olarak belirir. Dolayısıyla da Sade, karşı-çoğunluğunu, şimdiden, varolan çoğunluğun ayrılmaz bir parçası olarak düşünür; bunun sebebi kurumları eleştir­ mek değil, fakat bizatihi bu kurumların sapkınlığın zaferini güvence altına aldıklarını göstermektir. Sade, kendi tekil jesti doğrultusunda fakat çoğunluk adına konuşan sapkın bir tip yaratır. Eğer bu jest bir yargıya denk geliyorsa, sapkın kişi bu yargıyı ancak çoğunluk nosyonu dev­ reye girdiği andan itibaren telaffuz etmeye başlar. Eğer bu jest tekil ve anlaşılmazsa, bu sadece jeste ilişkin bir genelleme kar­ şısında geçerlidir. Jestin genellemesi sözle beraber kaybolur. Ve eğer kendi jesti sapkın kişi için bir anlam taşıyorsa, jestinin /', 0

�-:;

Komşum Sade• Pierre Klossowski



Lacivert Kitaplar

ne ifade ettiğini açıklamak üzere kelimelere ihtiyaç duymaz. Oysa şurası kesindir ki sapkın kişinin jesti, kimi zaman söze eşlik eden, kimi zaman sözün yerine geçen hatta kimi zaman söze karşı duran çoğunluğun alışılagelmiş jesti değildir. Sapkın kişinin tekil jesti, sözün tüm içeriğini bir anda boşaltıverir; çün­

kü varolma olgusu bütünüyle kendisine aittir. Fakat, sapkın kişi, Sade ın tipik karakterlerinden birine dö­ nüştüğü zaman, kendi tekil jestini, bu jestin genellemesinden yola çıkarak ortaya koyar. Sadece konuşuyor olmasıyla, karşı­ lıklı ikna ve etkileşimi arzular; insan türüne olan aidiyetini yardıma çağırır. Bunun sonucunda, sapkın kişi söze başladığı an, söylemi­ nin arkasındaki motif olan jestin tekilliği, bu tekillik her sap­ kın için farklı olacağından, yadsınmış olur: Ö yleyse jestinin içeriği artık tekil değildir; sessizlikte henüz hiçbir anlamı ol­ mayan jest sözle beraber bir anlama kavuşur. Fakat eğer jestin tekilliği o jesti gerçekleştiren kişiye hassa, o zaman, her bir sap­ kın ın kendisi gibi davranabileceğini de kanıtlaması gerekmek­ tedir. Oysa, bu şekilde her konuştuğunda sadece karşıt bir düşünce tarafından ikna olmuş olduğu için konuşuyordur: Davrandığı şekilde davranacak bir tek kendisi olduğunu bildi­ ği için. Konuşuyor olması, gösterisinin nesnesi üzerinde hata­ ya düşmesine neden olur ve kendi içinde oluşmuş olan engel açığa çıkar: Sapkın kişi için bu engel tekil olmak değil fakat kendi tek.illiğinde bir çoğunluğa dahil olmaktır. Bu engel nasıl aşılabilir? Konuşursa, çoğunluk adına çoğunluk diye bir şey olmadığını ve türün normlarının gerçek bir varoluşu bulun­ madığını kanıtlayabilir mi? Eğer bu doğru olsaydı, tekilliğin kişiye has olduğunu söyleyemeyecekti. Peki normların varol­ madığını nasıl göstermeli? Jestin tek.illiği kendisine dair hiçbir ipucu vermeden tekrar oluşur. Sapkın kişi, jestinin geçerliğini göstermek üzere jesti gerçekleştirmek için sabırsızdır. Sapkının söylemi, sağduyu tarafından benimsenmeyi dile­ diği için, normatif akıl kavramından çıkılmadığı sürece, bir /' - , \.. _j

Komşum Sade



Pierre Klossowski



Lacivert Kitaplar

sofizm olarak kalır. Yani bu demektir ki sapkın kişinin muha­ tabı da normları reddedecek hale getirildiğinde ancak, ikisi arasında etkileşim sağlanabilecektir. Sadecı karakter eğer kar­ şısındaki tarafından benimseniyorsa, bu kesinlikle sunduğu argümanlar sayesinde değil, bir suç ortaklığı çerçevesinde ger­ çekleşir. Suç ortaklığı evrensel anlığa göre iknanın tersidir. Birbirle­ rini sapkınlıkta suç ortağı olarak görenler anlaşmak için hiçbir argümana ihtiyaç duymaz. Bununla birlikte, Sade'ın yarattığı kişiler eşsiz bir jest (sodomi jesti) aracılığıyla birbirlerine karşı bir yakınlık içine girmelerine rağmen, her seferinde birbirleri­ ne normların teminatçısı olan bir Tanrı nın yokluğunu ilan etme yani edimleriyle kanıtladıklarını öne sürdükleri bütün­ cül ateizmi açıkça ifade etme zorunluluğunu duyarlar. Fakat kendi aralarındayken, belli kodlara sahip olan jestler, hitap ederken bir önlem olarak kullandıkları o mantıklı dilin örtü­ sünden kurtularak serbest kalır ve bu jestlerin işaret ettiği an­ lam kendi gerçek ortamında yeniden ortaya çıkar: Adeta gizli bir dernek olan bir topluluktur bu. Burada, jest, bir simulakra döner, kendilerini ancak normların mutlak teminatçısının yokluğu vasıtasıyla açıkladıkları bir ayinin ritüelidir artık; ve bu yokluğun kendisi, temsili ancak söz konusu jestle mümkün olan bir olay misali törenle anılır. Sapkının muhatabı olan normal kişinin, onunla bir suç or­ taklığına girebilmesi için, öncelikle "mantıklı" bir birey olarak çözülmeye uğraması gerekmektedir; bu da ancak, sapkının sözlerinin kendisinde yaratacağı şiddetli bir sarsılma, bir itki veya güçlü bir tiksinti sonucu bir dirilme ile mümkün olabilir. Peki sapkın kişi, muhatabı olan "normal" kişinin kendisiyle bir suç ortaklığına girmiş olduğunu nereden anlar? Nesnesi­ nin, söylediğine ters düşecek biçimde gerçekleştirdiği bir jest ipucudur. Sapkının sofızmini reddeden muhatap, bu jesti, çe­ lişkili bir şekilde, sözlerindeki inkara karşın, fiziki anlamda yani bedensel olarak, herkeste olduğu gibi onda da gizli kalmış

Komşum Sade • Pierre Klossowski



Lacivert Kitaplar

biçimde varolan kendi tekilliğini ifade edecek şekilde gerçek­ leştirir. Pasif özne konumuna gelmiş normal kişi, eğer sapkı­ nın sofızmini sağduyunun genelgeçerliği adına reddediyorsa, bu gizli kalmış tekilliği dışında kendini savunabileceği neye sahiptir? Bu yadsıma ve savunma jestini, ancak aynı anda ken­ di tekilliğini itiraf ederek gerçekleştirebilir. İşte, sapkın, tam da sözle çelişen bu jesti kollamaktadır. Sapkının, refleks olarak gerçekleştirilen, bedensel, dolayısıyla da dilsiz olan bu jesti de­ şifre ettiğini şu sözlerinden anlarız: "Bizi birleştiren yazgıyı dü­

şün. Karşı konulamaz ne varsa göz önüne al ve gör bakalım doğa benim şahsımda sana bir kurban sunuyor m u ?" BÜTÜNCÜL CANAVARLIGIN ZİHİNLERDEN BİR MEKAN OLUŞTURMASI NASIL MÜMKÜN OLUYOR. BİR TÜR ÇİLECİLİK OLAN DUYUMSAMAZLIK (APATHIE).

Sade'a göre sodomi edimi normların ihlalinin (normların paradoksal olarak kabulünü de varsayan ihlalin) en üstün biçi­ midir; sodomi aynı anda farklı sapkınlık halleri için ortak bir ihlal biçimi olmak zorundadır ve böylece bu sapkınlıkların kendi aralarındaki yakın ilişki ve kaynaşmayı sağlayan prensi­ bi tesis etmek durumundadır. Kabaetlere dair [callipygien]" bir deneyim olan sodomi, cinsiyetler arasındaki belirleyici sınırları ortadan kaldırdığın­ dan Sade'a göre tüm sapkınlıklar için kilit simge durumunda­ dır. Ahlaki açıdan ateizme tanıklık ettiği şeklinde yorumlanan dolayısıyla da monoteizmden miras kalan normlara karşı bir savaş ilanı olan bu eylemden yola çıkarak Sade, sapkınlığı dü­ şüncenin alanına sokar. Bütüncül canavarlık, sodomi edimi­ nin sağladığı ortak anlama [ intelligence mutuelle] sayesinde kendi aralarında iletişime geçen zihinlerin mekanını oluştu­ rur. Anti k Yunancada kallipugos, KaAO

\... /

E l i n izdeki kitap, Pie rre Klossowski ' n i n , Sade ' ı bütü n l ü k l ü b i r analizden geçi rdiği 1 947 tari h l i çal ı şm a s ı Sade Mon Prochain i l e bu çal ı şm aya bir nevi ye n i bir bak ı ş aç ı s ı s u n a n 1 967 tari h l i L e philosophe scelerat o l m ak üzere, i k i ayrı m etn i n d e n o l u şm aktad ı r. Sade ' ı n d ü ş ü nce sah n e s i n e taş ı n m as ı nd a etki l i o l a n Sade Mon Proc­ hain [ K o m ş u m Sade] 1 967 y ı l ı nda tekrar yayı m l an m ı ş ancak bu defa

kitab ı n baş ı n a Le Phi/osophe Scelerat [Alçak Fi lozof] i s i m l i bir maka l e eklen m i şt i r. H e m gövde metne hem d e son rad a n ekle n e n met n e ba­ karak, y i r m i s e ne l i k zaman zarf ı nda K l ossows k i ' n i n g e l i ş i m i n i i z l e m e k d e a y r ı c a heyecan ve rici d i r. İ l k kitab ı nda yazar, Sade'cı ate i z m i n

teo­

l oj i n i n karş ı s ı nd a o l m a eği l i m i n d e n e s i n l e n d i ğ i g ö r ü ş ü nded i r; Sad e ' ı n , yads ı d ı ğ ı Tan r ı 'ya tam da o n u yads ı m ak z o r u n d a h issett i ğ i içi n bağl ı o l ­ d u ğ u g ö r ü ş ü çal ı şman ı n o m u rgas ı n ı o l uşturmuşt u r. Ana m etn i n baş ı n a yerleşt i r i l e n 1 967 tari h l i iki nci çal ı şm as ı nda

ise Klossowski , Sade'da­

ki sapkı n l ı ğ ı n anal i z i n e g i r i ş i r ; sapkı n l ı ğ ı n Sade' ı n bütü ncü l ate i z m i n i n form ü l asyonu n d a n as ı l b i r ro l o y n ad ı ğ ı y l a i lg i l e n i r v e Sade ' ı n normatif akl ı n d i l i n i k u l l a n arak yaz ı y l a kurd u ğ u i l i ş ki n i n i nc e l i k l e r i n e deği n i r. Akl ı n sapkı n l ı kta ro l ü n e d i r ? Şöy l e der Klossows k i : "Ak ı l Tan r ı 'dan özg ü rleş­ m i ş o l mayı hedef al ı yo rd u . Sade i se, giz l id e n g i z l iye, d ü ş ü ncey i , yerleşi k tü m n o r m atif a k ı l yürüt m e l e rden özg ü rleşt i r m e k istiyord u : Bütüncül ate­ izm, insanmerkezci aklın sonu olacakttr. "

Yazar, d ü ş ü nceleri n i pek çok fark l ı perspektiften bize aktarm ı ş olsa d a , s ö z ko nusu S a d e o l d u ğ u n d a , tü m a rayo l l ar ı n Sade ' ı n i ro n i s i y l e kesi ­ şen t e k b i r y o l a ç ı kt ı ğ ı n ı söyleye bi l i riz . Dolay ı s ı y l a Klossowski ' n i n h e r iki metn i n i oku rken d e , söyled i k l e ri n i n g ü ncel l i ğ i n i buz g i b i koru d u ğ u nu g ö rerek etki l e n m e mek m ü m k ü n deği l . Ortaya koyd u ğ u i ç i n d e n ç ı k ı l ması n e redeyse i m kan s ı z çelişki lerle, e rd e m l e rezaletin i ç içeliği ve s u ço rtak­ l ı ğ ı nd a top l u m taraf ı ndan kab u l görme ama b u n u n yan ı nd a tü m farkl ı l ı k­ ları n ı m u h afaza etme i steği , ke n d i y l e mu kayese etm eye i hti yaç d u y d u ğ u ö l ç ü d e yads ı m ak i ste d i ğ i ötek i n i n gerçekl i ğ i n e pe rç i n l e n i ş i Sade ' ı h a l a b i z i m ko m ş u m u z k ı l m akta , bizi b i l i n meye n i n aray ü z ü n e taş ı maktad ı r. AYR I N:f l

ISBN :



LAC İ V E RT

978-975-539-954-6

1 111 1 1111111 1 1 111111111 1 1

9 7 89 7 5 5 399546

12 T