Hunlar

Table of contents :
Untitled.FR12 - 0003
Untitled.FR12 - 0004
Untitled.FR12 - 0005
Untitled.FR12 - 0006
Untitled.FR12 - 0007
Untitled.FR12 - 0008
Untitled.FR12 - 0009
Untitled.FR12 - 0010
Untitled.FR12 - 0011
Untitled.FR12 - 0012
Untitled.FR12 - 0013
Untitled.FR12 - 0014
Untitled.FR12 - 0015
Untitled.FR12 - 0016
Untitled.FR12 - 0017
Untitled.FR12 - 0018
Untitled.FR12 - 0019
Untitled.FR12 - 0020
Untitled.FR12 - 0021
Untitled.FR12 - 0022
Untitled.FR12 - 0023
Untitled.FR12 - 0024
Untitled.FR12 - 0025
Untitled.FR12 - 0026
Untitled.FR12 - 0027
Untitled.FR12 - 0028
Untitled.FR12 - 0029
Untitled.FR12 - 0030
Untitled.FR12 - 0031
Untitled.FR12 - 0032
Untitled.FR12 - 0033
Untitled.FR12 - 0034
Untitled.FR12 - 0035
Untitled.FR12 - 0036
Untitled.FR12 - 0037
Untitled.FR12 - 0038
Untitled.FR12 - 0039
Untitled.FR12 - 0040
Untitled.FR12 - 0041
Untitled.FR12 - 0042
Untitled.FR12 - 0043
Untitled.FR12 - 0044
Untitled.FR12 - 0045
Untitled.FR12 - 0046
Untitled.FR12 - 0047
Untitled.FR12 - 0048
Untitled.FR12 - 0049
Untitled.FR12 - 0050
Untitled.FR12 - 0051
Untitled.FR12 - 0052
Untitled.FR12 - 0053
Untitled.FR12 - 0054
Untitled.FR12 - 0055
Untitled.FR12 - 0056
Untitled.FR12 - 0057
Untitled.FR12 - 0058
Untitled.FR12 - 0059
Untitled.FR12 - 0060
Untitled.FR12 - 0061
Untitled.FR12 - 0062
Untitled.FR12 - 0063
Untitled.FR12 - 0064
Untitled.FR12 - 0065
Untitled.FR12 - 0066
Untitled.FR12 - 0067
Untitled.FR12 - 0068
Untitled.FR12 - 0069
Untitled.FR12 - 0070
Untitled.FR12 - 0071
Untitled.FR12 - 0072
Untitled.FR12 - 0073
Untitled.FR12 - 0074
Untitled.FR12 - 0075
Untitled.FR12 - 0076
Untitled.FR12 - 0077
Untitled.FR12 - 0078
Untitled.FR12 - 0079
Untitled.FR12 - 0080
Untitled.FR12 - 0081
Untitled.FR12 - 0082
Untitled.FR12 - 0083
Untitled.FR12 - 0084
Untitled.FR12 - 0085
Untitled.FR12 - 0086
Untitled.FR12 - 0087
Untitled.FR12 - 0088
Untitled.FR12 - 0089
Untitled.FR12 - 0090
Untitled.FR12 - 0091
Untitled.FR12 - 0092
Untitled.FR12 - 0093
Untitled.FR12 - 0094
Untitled.FR12 - 0095
Untitled.FR12 - 0096
Untitled.FR12 - 0097
Untitled.FR12 - 0098
Untitled.FR12 - 0099
Untitled.FR12 - 0100
Untitled.FR12 - 0101
Untitled.FR12 - 0102
Untitled.FR12 - 0103
Untitled.FR12 - 0104

Citation preview

HÜSEYİN NAMIK ORKUN

�� )_J

-

I 'Jl-/ 2_ J!!_L �,/�

HUNL

-

AR

---

İSTANBUL BÜRHANEDDİN BASİMEVI 1938

ÖN SÖZ Doğu Hunları hakkında bizim dilimizde de yazılmış bir kaç esere tesadüf edebiliriz; Fakat bunların hemen hepsi de bugünkü ilmi araşdırmalar yanında son derece eskimiş bir haldedir B. Rıza Nurun Türk tarihinde, M. Şemsettinin Mufassal Türk tarihinde bu hususda malô­ mat olduğu ğibi De Guignesden tercüme edilmiş olan Hunların, Türklerin, Moğolların ve daha sair Tatarlann tarihi umumisi adlı eserde de oldukça değerli tafsilata tesadüf edilir. Mamafi bütün bu tafsilat artık temamile eskimiş ve ilm in yeni araşdırmalarını ihtiva etmediğin­ den noksan bir halde kalmıştır. Son zamanlard a gine ayni bahse temas eden bir eser daha neşredilmiş olup bu eser bilhassa Rus alimlerinden Biçur in'�n kitabın a dayanm aktadır. Biçurin 1778 de doğ­ muş ve 1853 de ölmüştür. Eserler i ise 1828 den itiba­ ren neşredilmeğe başlanmıştır. Binaenaleyh B içurin'in de vermiş olduğu iz ahat bugün için temamile eskimiş bir haldedir. ••

Halbuki bu mevzua dair yazılmış birçok yeni tet­ kikler vardırki bunların hiç birisi henüz bizim dilimize nakledilmiş değildir. İşte bu sebeden Doğu Hunları bah­ sini yeniden işlemek zaruretini hissettik. Batı bunların a gel ince: Bu hususda dilimizde yazıl­ ınış hiç bir eser yokdur der isek hiç de mubalaga et­ miş olmayız. Gerek De Gu ignes'nin ve gerek M. Şem­ settin'in vermiş oldukları tafsilat temamile eski ve hiç

-4-

bir ilmi kıymeti haiz değildir. Bu hususda dilimizde ya­ zılmış ilk ciddi eser olarak Attila ve o(ı'ullarını zikre­ d ilebilir ise de maalesef bu eıer de yeni tetkikleri ih­ tiva etmesine rağmen bir çok noktalarda -bazı zaruret­ ler dolayısile- tafsilata girişilmekten çek inilmiş ve bu suretle bazı kısımlar noksan kalmıştır. Binaenaleyh aynı mevzuu tekrar işlemek zaruretini hissettiğimizden dolayı bu eseri vücuda getirdik. Attila ve oğulları aynı zamanda Attiladan sonra gelen devletleri de ihtiva etmekte idi. Bu kitabımız ise yalınız Doğu ve Batı Hunlarını ta{sil edecektir.

HÜSEYiN NAMIK ORKUN

HİUNG-NULAR Türklerin vesikalarla başlayan en eski tarihleri Hiung­ nularla birlikte başlamaktadır. Çin tarihleri kendi tarih · !erini kaydederken münasebette bulundukları komşu kavim­ lerden de bahsetmişler, bu suretle bu en eski Türk kav­ mi hakkında da mühim malumat toplamışlardır. Hiung·nularla Avrupadaki Hunların gerek isim ve ge­ rek ırk itibarile aynı olduğu De Guignes ve D'Herbelot gibi en eski alimlerden itibaren bütün ilim adamlarınca ileri sürülmüş ve kabul edilmiş, en son olarak da Hirth tarafından bu mesele vazı han isbat edilmiştir [1] . Bu ismi garp kavimleri başka bir kavim vasıtasile Öğrenmiş de­ ğillerdi . Binaenaleyh bu kavmin aslında da adı Hun idi. Mal6mdır; ki H sesi K dan çıkmıştır. Orhun Türk a lfa· besinde de H sesine tekabül eden bir harf yoktur. Bu itibar ile bu kelime aslında Kun idi. Bu söz Prof Nemeth'e göre Türk ırkının en eski adı idi. O halde iptidai devir­ lerde kavimlerin adları adam manasına gelen kelimelerden ibaret olduğunu bildiğimize göre bu sözde de bu mananın aranmasını Nemeth ileriye sürmektedir. Filhakika Züriyen !er kendi kendilerine Koni derler: ki manası adamdır. Tunguzların müşterek bir ismi yoktur. Sibiryada yaşayan Tunguzların büyük bir kısmı kendilerini Boye, Boya veya Bye yani adam diye tesmiye ederler. Garp Samoyedleri de kendilerini adam manasına gelen bir sözle adlandır[1] Hirth in bu isbatı Hüseyin Narnık'ın «At i l la ve oğulları" adlı eserinin sahife 9-12 sinde izahat vardır. Orada giisterlleıı blbllografiden maada şu eserlere d e bakınız: Inostrantzev, 1926, Leningrad. Chun n u 1 Gunny; Grousset, Hlstolre de l'Exlri·mt­ Orlent, Oberhummen Die Türken und das Osrnanische Relch.

-6-

makta idiler. Yenisey Ostyakları da adam manasında olan Di sözü ile adlanmışlardı [1] . Çeremisler Mari, Laplar Almaç diye kendi kendilerine ad vermişlerdir; ki bunların manaları da kendi dillerinde adam demektir. Bu tesmiye tarzlarına bakan Nemeth Hun adında da aynı manayı ara­ makta ve bu kelimeyi Mogolca da Kümun, Macarca Him, Morolca Kum, Züryence Komi, ve Volyakça Kum, Samo· yedce Kum, Kume sözlerile alakadar bulmaktadır; ki bütün bu kelimeler bu dillerde de hep adam manasına gelir. Türk dilinde ise kün sözü vardır. Kelime kavim, halk manasına gelir. Nemethe göre bu kelimenin asıl manası k avim halk değil adamdır. Mogolca da A rabca-Türkçeden alınma adam kelimesi de halk manasına gelmektedir. Tıpkı burada olduğu gibi Türkçede de kelime manasını değiştir· miştir [2] . Prof· Nemeth Kun sözünü Hun veya daha doğrusu Kun adı i le birleştirdikten sonra daha ileri giderek bu sözü Latince Homo, Gotca guma adlarile de birleşdir· mektedir [3] . Türkçede Kun adının mana değiştirdiğini nihayet adam manasına getirerek bunun Kun sözü ile aynı olduğunu araştırmadan bu sozun Türkçede mevcut bir kelime ile mukayesesini daha kestirme addetmekteyiz: Bu söz Kun şeklinde Kaşgarlı Mahmudun eserinde kaydedilmiş olup ma­ nuının da koyun olduğu yazılmaktadır [ 4]. Bu sözün başka l 1] Hu hususta şu esere bakınız: Nemeth; A honfoglalo mag· yarsag kialakulasa; S. 148. Nemeth in metinde zikrettiğimiz nok· tai nazarı da bu sahifelerde bulunmaktadır. [2] Bu ciheti daha mufassal olarak evvelki notta zikredilen eserde bulabilirsiniz. [3] Ncmeth bu hususta Setii.la nın JSFOu nun XXX uncu cil­ dindeki makalesini zikrederek kendisi de aynı uoktal nazarı ese· rlnin başında kaydetmektedir. Ncmeth bu sözü Türk ve lndo· Germau münasebatının hatıralarından olarak zikrediyor. [4] Divanı Lugat üttürk; Cilt 3, S. 1,02.

-7şekli Kuydur. Türk dilinde N ve Y tebadülü mevcuttur: Bay - Ban; Çığay·Çığan şekillerini vazıhan görmekteyiz [1]. Binayenaleyh Kuy Kun da aynı şekilde teşekkül etmiştir. Başkırd lehçesinde şarkta Koy, Garpta Kuy, idil havzasın· da Kuy, Kırgız lehçesinde Koy, Kırımda da Koy şekli var· dır. Filhakika hayvan isimlerinin Türklerde kabile adı ola­ rak kullanıldığını biliyoruz: Kaşgarlı Gücet adlı bir Türk kabilesini zikrediyor ve manasının da at olduğunu yazı­ yor 12). Kongurat kabile adının manası malumdur [3] . Bir Üğuz kabilesinin adı Töker olup manası alnında beyaz bir leke olan attır. Bu hususta -tafsilata lüzum görmüyoruz. To· temizm devrinin bakiyesi olarak daha böyle pek çok isim· lere desadüf etmekteyiz [4] . Binaenaleyh Kun veya Hun adı da T oteınizm devrinden kalmış olup koyun manasına gelen bir sözden ibarettir zannındayız. Bu tarz izah aynı zamanda Çince şekli olan Hiung·nu adını da için� almak­ tadır; zira Hiung sözünü de Türkçede koyun sözü ile mu­ Koyun; Hun Kun kayese edebiliriz. O halde Hiung ( koyun) her i ki tesmiye tarzı da aynı manada olmuş olur. Hiung·nuların tarihi hakkında yalnız Çin tarihleri ma­ lumat vermektedirler. Onlar da tabii kendileri ile olan mü· nasebetlerinden bahsetmektedir. Fakat Çinlilerin Hiung nu· lar hakkında kayıtları o kadar eski zamanlara kadar çıkmak· tadır; ki Çinlilerin tarihi ile beraber Hiuniı'·nuların tarihininde başlamakta olduğunu görmekteyiz. Çin tarihleri Hiung·nu· lar hakkında malumat vermeği kendi tarihlerinin efsanevi devirlerine kadar çıkarmaktadırlar. Efsanevi kırallardan olan Ti-Hoang ' ın şimalde bulunan Hiung · nuları püskürttüğünün •

=

=

=

[ 1] Bu hususta bakınız: İhni Mühenna lugatı; lstanbul tabı, S. ıs:ı; Divan Lugat üttürk; cilt 1, S. 32. [2J Cilt ı. s. 298. (3] .-:;eyh Süleyman lugatı; İstanbul tabı, S. 241 . (4] Bu husurta tafsilat Hüseyin Namık'ın •Türk dünyası• adlı eserinin S0-54 üncü sahifelerindedir.

- 8kaydedilmesi bu kavmin tarihinin Çinliler kadar eski oldu­ e"unu göstermeğe kafidir. Bazı Çin tarihleri de bunların menşeını en eski Çin imperatorlarına bağlamaktadırlar : Rivayete göre Hia hanedanı imperatorlarından birinin oğlu olan Şun-vei Miladdan evvel 7 1 67 senesinde şimale kaçmış, Hiung-nu hükümdarlığını kurmuştu. Miladdan evvel XXllI üncü asırda bu kavmin ismi Çin tarihleri tarafından dağ Cong ları diye kaydedilmektedir. Hia hanedanı zama­ nında aynı isi m Hi·un-nu, Çen sülalesi devrinde de Hien· yun ve en nihayet Hanlar zamanında da Hiung · nu diye kaydedilmiş ve bundan sonra da Çin tarihlerinde hep bu sonuncu şekil muhafaza edilmiştir. Hiung-nuların tarihi Çinlilerin tarihi ile başlamakta ise de Çinlilerin bunlar hakkında kaydettikleri kısa kayıd· lar arasında en belli başlılarını zikrile Hiung·nular hakkın­ da malumat vermeğe çalışacağız. Hiung·nular Çinin şima­ linde muhtelif kabile olarak yaşamakta idiler. Bu kabileler arasınd4 Tik ve Conglar Çin ile en fazla münasebette bulundukları için bunlar hakkında malumat daha fazladır. Milladdan evvel 1766 senesinde Şang hanedanı ile Tikler muharebeye girişmişlerdi. 7 1 8 1 de de uzun harplardan sonra Çinliler Tiklerle müsalaha akdetmişlerdi . 1078 se­ nesinde de Çin imperatoru Tikler arasında bazı rüesaya bir takım rütbeler ve unvanlar dağıtmıştı. Bu tarihlerde Hiung·nuları Çin tarihleri bir takım renk adlarile birlikte zikretmektedirler. Renklerin Çinlilerde cihet gösterdiğini nazarı dikkate alırsak bunların hangi istikamette oturduklarını bu suretle kestirebiliriz [ l] . Miladdan önce 1582 yılında ilk defa olarak Çi n ta­ rihleri çölün öte tarafında oturmakta olan yeni Hun kabi[1) O halde bundan vazıh olarak şu neticeyi çıkarabiliriz. Kırmızı Hunlar cenupta, Ak Hunlar garpta, kara Hunlar şimalde oturmaktadırlar. Mila