Erken Cumhuriyet Döneminde Ekonominin Türkleştirilmesi [Paperback ed.]
 9789750509544

Citation preview

ler millete kültür ve va­ tandaşlık bağı ile bağla­ nır. Türk milletinin par­ çası olmak için etnik kö­ ken in çok önemi yok­ tur. Aynı dili konuşmak ve ortak kültürü paylaş­ mak yeterlidir. Ziya Gö­ kalp'in kültürel milliyet­ çilik olarak nitelendirile­ bilecek Türk milliyetçili­ ği anlayışı, Balkan savaş­ larından Milli M ücade­ le'ye uzanan süreçte ya­ şanan büyük siyasi ve de­ mografik altüst oluşlar­ la 1920'lerin ortalarından itibaren etnik milliyetçi­ Milli iktisat düşüııcesiııiıı teorileştirilmesinde liğe doğru yol aldı.3 rol oynamış İttihatçı tıkir adamlarından Türk milliyetçiliğinin, Ziya Gökalp. kültürel milliyetçilikten etnik milliyetçiliğe yönelmesiyle nüfusun etnik ve dinsel tür­ deşlik yaratmak üzere homojenleştirilmesi hız kazandı. Bu bağlamda önce İttihatçıların ve ardından Kemalistlerin, Müs­ lüman-Türk nüfusu merkeze alan homojenleştirici önlemle­ re başvurdukları görülür. İttihatçıların Osmanlı lmparatorlu­ ğu'nda Türklük eksenli etnik homojenleştirme girişimleri iki ayrı koldan ilerledi. Bu kollardan biri, Türklük dairesine alına­ mayacakları düşünülerek daha baştan homojenleştirilemeye­ cek unsurlar olarak kabul edilen Müslüman ve Türk olmayan unsurlara yönelik, gerektiğinde şiddetin de kullanıldığı bir et­ kisizleştirme politikasıydı. Diğeri ise Türk olmayan Müslüman unsurların Türkleştirilmesiydi. Kültürel milliyetçilikten kopu­ şun gerçekleştiği erken Cumhuriyet döneminde gayrimüslim unsurların Türkçe konuşmaları ya da Türk kültürüne tabi ol3

Aktar, 2000, s. 62-63.

25

:·""�§1· , 1·•"-"·• --· --�--ı •-····· ---·.·- j ı. . -.--ır •"" [ .., .••-··"� •""·--·....l. t· .,. �. .. _____ll-.ı.··· . ...,__ ı•l.."ı.'"'.,"""" l G,,.......... ,-....... ·-J-!__,•....,,.•..•. -"'•""-�-• r-==,....;:.---ı·

. ·r--�-···-....• -• ..r , ·••"•l ı' .·.' . ....... �....•·•••-J -� . 1 ..1-···•-..-.� ·••·•w• _._.. l '.,._ ".,..,,. ,..,, , J 1 ' ....-�.......::ı . .,............ ,. J , ........... ... r-=-;:;-,c·:..-;-ı ..- p - .,==,-.....�� y

,r,

,'(ılt•I:"'

rsıı.ıı

10

< ••· .:"i' ! •��;�

j3

.-,o... l\'' .. ,ı:,;ııır 'aı •••mdan aynl.ıırak ayn barolar teşkil (Devamı 11 ıncı ıa.yfoda) 1 kala çılı.tı. J:ıı.ı mııka!eda bazı Rum. Erme--

Son Posta, sayı 3003, 9 Birinci Kanun/Aralık 1938.

ğerini yitireceği düşünülebi­ lir. Ancak Özkent'in iddialarını ispatlamak konusunda hiç gayret göstermemesi, ka­ muoyunun da kendisini bu yönde zorlamaması, bu id­ dialara dair kamuoyunda ön kabullerin olduğunu akla ge­ tirir. Dolayısıyla iddia sahi­ binin kendinden emin, hatta mağrur tavrına karşı, itham edilen gayrimüslim avukatla­ rın iddialar karşısındaki ses­ sizliklerini yalnızca üç gün Adliye vekili Şükrü Saraçoğlu. üst üste gazetede yayınlanan tekziplerle bozmuş olmaları gayrimüslim avukatların kendilerini savunma konusunda de­ yim yerindeyse çaresiz hissetmelerinden kaynaklanan bir ka­ yıtsızlık olarak yorumlanabilir. Öte yandan baro yönetimi ve diğer avukatlardan Özkent'in iddialarına dair yüksek sesle dillendirilen destek söz konu­ su değildir. Bu da baronun zımni olarak desteklediği anlaşılan tasfiyeye ve Özkent'in iddialarına karşı mesafeli durması ola­ rak değerlendirilebilir. Özkent ise bu süreçteki rolünü o kadar büyütür ki, 1938'de baro yönetim kurulu seçimlerinde ilk tur­ da seçilemeyip ancak ikinci turda seçilmesinde dahi haklarında ağır iddialarda bulunduğu bu avukatların rolü olduğunu söy­ ler. Başka bir ifade ile bu avukatlara karşı tutumunu deyim ye­ rindeyse bir kan davasına dönüştürme eğilimindedir. 34 34 "Birçok arkadaşlar nasıl olup ta birinci seçimde ekseriyet kazanamadıgıma hayret etmişlerdir. Bunun sebebi pek basittir: Fazla milliyetçi ve ifratla idealist oldugum ve idare Meclisine girersem tasfiyeye veyahut agır disiplin cezaları­ na rey veririm düşüncesiyle, bir iki istisnadan maada, bütün Rum, Ermeni ve Yahudi avukatlar, yine aynı düşünce ile, tasfiye edilmiş oldukları halde son­ radan levhaya kaydedilmiş ve benim şahsımda kendileri için tehlike görmüş olan bir kısım Türk avukatlar, sırf vatan ve meslek aşkıyla vuku bulan bunca neşriyatımdan ve idare-i maslahat bilmez seciyemden ürkmüş bazı eski yeni meslektaşlar bana rey vermemişler, rey vermemekle de kalmayarak yazıhane 222

gibi teşebbüsatda bulundu­ ğunu anlamak zarüretinde­ yim." demektedir.49 TBMM'de Nafia Vekili Süleyman Sırrı Bey bu öner­ geye verdiği yanıtta, anlaş­ ması yenilenen imtiyazlı şirketlerden ilk anlaşmaya varılanlarla yapılan sözleş­ melerde Müslüman-Türk istihdamı zorunluluğu ge­ tirildiğini, yapılan antlaş­ malara bu yönde hükümle­ re yer verilmemiş olan şir­ ketlerde de Nafia Vekale­ ti'nin Türklerin is tihdamı N;:ıfi;ı Vekili 50/eym;:ın Sırrı Bey talebinde bulunulduğunu belirterek tasfiye sürecini resmi ağızdan doğrular. Ardından gayrimüslimlerin tasfiyele­ rine, Müslüman-Türklerin istihdamına dair çeşitli şirketlerde­ ki rakamsal değişiklikleri verir. İmtiyazlı şirketlerde işgücünün Türkleşmesine ilişkin Vekalet'in verdiği rakamlara karşın kimi mebuslar bu sürecin yavaş işlediğinden şikayet eder. Önerge sahibi olan Ali Rıza Bey, bu sürecin yavaş işlemesinden dolayı lstanbul'da birçok işsiz ve yoksul Müslüman-Türk'ün intihara kalkıştığı, imtiyazlı şirketlerde çalışan gayrimüslimlerin yerine Müslüman-Türklerin istihdamının gerçekleştirilmemesi halin­ de bu durumun artarak süreceğini belirtir. Ali Rıza Bey böyle­ ce işgücünün Türkleştirilmesine ekonomik ve sosyal bir gerek­ çe de üretmiş olur. 50 Bu dönemde yabancıların ve gayrimüslimlerin tasfiyesine gerekçe olarak işsiz ve geçim sıkıntısı çeken birçok Müslü­ man-Türk'ün var olduğu, çalışanların ise yabancı ve gayrimüs­ limlerin ancak yarısı kadar ücret aldıkları iddiaları dile getiri49 BCA, Tarih 14.10.1923, Fon Kodu 30 .. 10.0.0, Yer No. 6.31..35. 50 TBMMZC, devre 2, cilt 5, s. 612-614. 258

ya gayrimüslimlere ait şirket­ lerde de istihdamlarını sağla­ yacak, hatta bunu zorlayacak bir etken olarak görülür. 6 Ömer Lütfi Bey'in kanun teklifi nedeniyle TBMM'de yapılan görüşmelerde tekli­ fin içeriğinden ziyade , ben­ zer amaçla çıkarılmış olan 23 Mart 1916 tarihli kanunun varlığından dolayı yeni bir kanuna ihtiyaç olup olmadığı tartışıldı. Tramvay ve demirAmasya mebusu ômer Lutfi. yolu kumpanyalarından verilen örneklerle, yabancı sermayeli imtiyazlı şirketlerde Türkçe dışında dillerle düzenlen­ miş bilet ve benzeri yazılı evrakın yanı sıra yabancı memurla­ rın çalıştırılmasından duyulan rahatsızlık, hatta bazı şikayet­ ler, Nafia Vekili Muhtar Bey'in bulunduğu oturumda dile ge­ tirildi. 7 Bu türden şikayetler, TBMM çatısı altında söz konusu kanun teklifinin görüşülmesinden sonra da sürdü. Örneğin Zongul­ dak Mebusu Tunalı Hilmi Bey TBMM'de, 26 Kasım 1924'te Ay­ vansaray'da bulunan Şark Değirmencilik Şirketi'nin ve 1 Aralık 1924'te ise hem Şark Değirmecilik Şirketi'nin hem de Bomon­ ti Bira Fabrikası ve lzmir'deki Şark Halı Kumpanyası'nın yazış­ malarını Türkçe yapmadıklarını bildirdi ve konuya ilişkin ola6

7

Bu kanaate, kanun teklifine ilişkin esbab-ı mücibe layihasında yer alan şu ifadelerden varmak mümkündür: "Memleketimizin milli ve iktisadi istik­ lalimizin muhafaza ve idamesi için bu kadar kan ve emek sarf ettik. lktisa­ den efradı milletimizin yükselmesi için mevcut hallerden biri de lisan mese­ lesidir. Bilumum büyük şirketlerde muamelat-ı dahiliyenin elsine-i ecnebiye ile cereyan etmekte olması Türk gençlerine bu müessesatın kapılarını kapa­ lı tutmaktadır. Hele gerek lstanbul'un vaziyet-i ahiresi ve gerekse ordunun er geç terhis olunarak ihtiyat zabitlerine iş bulmak meselesi bu keyfiyeti da­ ha da ehemmiyetle piş-i nazara vazetmektedir." Bkz. TBMMZC, devre 2, cilt 4, s. 503. TBMMZC, devre 2, cilt 4, s. 572-577.

267

rak Ticaret Vekaleti'nin cevap vermesi için sözlü soru öner­ gesi verdi. 8 Yalnızca TBMM'de mebusların dile getirdikleri veya şikayet konusu ettikleri uy­ gulamalar değil, basında çı­ kan haberler dahi ihbar ka­ bul edildi. Örneğin Vakit ga­ zetesinde Mehmet Asım'ın, Elektrik Şirketi'nde Türkçe yazılmamış bir makbuzu ko­ nu ettiği "Şirketlerde Türk­ Zonguldak mebusu Tunalı Hilmi. çe" başlıklı yazısı üzerine Nafia Vekaleti, İstanbul Mü­ essesat-ı Nafia Komiserliği'ni konuyu incelemekle görevlen­ dirdi.9

Çarşıda, pazarda Türkçe dışında diller yasaklanıyor Bir yandan hükümetin tek tek şirketler nezdinde Türkçe kul­ lanılmasını zorunlu kılma yönündeki girişimleri, 10 diğer yan­ dan kamuoyunda yabancı sermayeli şirketlerin aksi uygulama­ larına dair haber ve tepkilerin artması üzerine, bütün şirketle­ ri Türkçe kullanmaları konusunda uyaran bir hükümet tebli­ ği yayınlandı.11 8

TBMMZC, devre 2,cilt 10, s. 384,419. BCA, Tarih 26.11.1924,Fon Kodu

30..10.0.0, Yer No. 6.38..33. Bkz. Mehmet Asım, "Şirketlerde Türkçe",Vakit, sayı 2795, 11 Teşrin-i ev­ vel/Ekim 1925, s. 1. BCA,Tarih 14.10.1925,Fon Kodu 230 .. 0.0.0, Yer No. 28.24..8. 10 Örneğin Ocak l 924'te, lzmir'de tramvaylardaki her türlü Fransızca yazı ve ra­ kamlar Türkçeye çevrilir. Fransızca olan ilan, bilet ve diğer evrakın da Türk­ çe basımına geçilir. BCA,Tarih 31.1.1924, Fon Kodu 230 .. 0.0.0,Yer No. 133.8.. 8. 11 Bu talep ve duyurular Mehmet Asım'ın şu sözlerinden öğrenilir: "Hüku­ met-i milliyemiz lisanı hususunda ta'klb ettiği siyaset ma'lumdur. Bu siya­ set, halkın ma'lumat-ı umumiye ve resmiyesinde temas eden ahvalde Türk9

268

nin ikinc� Anadolu'da ise ku­ rulan ilk mühendis mektebi olan okulun Osmanlı Devle­ ti zamanında ve erken Cum­ huriyet yıllarında yabancı ser­ mayenin etkin olduğu bölge­ de mühendislik gibi önemli bir mesleğin Türkleştirilme­ si ile ilgisi olduğu açıktır. Bu ilgiyi TBMM'de 1927 yılı Büt­ çe Kanunu görüşmeleri sıra­ sında 16 Nisan 1927'de Tica­ ret vekili Rahmi (Köken) Bey Ticaret Vekili Ali Cenani. kürsüden yaptığı konuşma sırasında "Bu mektebin talebeleri yetiştikçe bugün ma'denlerimizde çalışan ecnebı anasır yerine tabı'atıyla Türk mühendisleri ka'im olacak ve tabı'i nis­ bette istifademiz yükselecektir." ifadesiyle dile getirir. 30 Türk­ lerin kısa zamanda bu alanda egemen hale geldikleri 22 Nisan 1928'de TBMM'de Nafia Vekaleti bütçesi görüşülürken Eski­ şehir Mebusu Emin (Sazak) Bey'in "Bugün memlekette ecne­ bılere verildiği halde bütün işi yapanların yüzde doksan beşi Türk'tür. Mühendisi ile sermühendisi ile, işçisi ile müte'ahhidi ile Türk'tür" ifadesi ortaya koyar. 31 Formel mesleklerin yanı sıra birçok informel mesleğin ve küçük sanatın T.C. vatandaşı olmayan gayrimüslimlerce icra edilmesi, 2007 sayılı yasadan önce 1920'lerde herhangi bir ya­ sal dayanak olmaksızın engellenir. l 925'te Dahiliye Vekaleti'nin bir tebliği ile "deniz ameleli­ ği, kayıkçılık, balıkçılık, ayak satıcılığı, işportacılık, kunduHavzası'nda Madencilik Eğitimi ve Maden Mektebi", s. 33-49. BektaşAçıkgöz­ Mustafa Yüce-Bekir Keskin, "Atatürk ve Zonguldak'ta Yükseköğretim", s. 5155. Nermin Fenmen, "Refik Fenmen: Mühendisliği ve Eğitimciliği ile Örnek Bir Fen Adamı", Mühendislik Mimarlık ôyküleri-2, Ankara: TMMOB Yayınları, 2006, s. 49-59. 30 TBMMZC, devre 2, cilt 31, s. 167. 31 TBMMZC, devre 3, cilt 3, s. 221. 285