Marx Engels Ekonomi Politik Sözlüğü

Citation preview

MARX



ENGELS

EKONOMi POLiTiK tt

tt

V

tt

SOZLUGU AiAAniN BiLGI

KITAP-YAYlN

MARX



ENGELS

EKONOMi POLiTiK SÖZLÜ GÜ ALAATTiN BiLGi

YURTKİTAP-YAYIN: Birinci Baskı: Ekim

69 1992

Dizgi: Yurt Kitap-Yayın Baskı: Aydınlar Matbaacılık-lSTANBUL

YURT KİTAP-YAYIN G.M.K. Bulvan

Onur lşhanı Kat: 7 No: 176 Tel, Fax: 417 35 49 KlZlLAY-ANKARA

MARX



ENGELS







EKONOMI POLITIK ..

..

"'

..

SOZLUGU ALAAniN BiLGi

ÖNSÖZ M arx-E ngels Ekonomı Pol itik Sözlüğ ü , Marx'ın ve En­ gels'in ekonomi politik alanı nda kullandıkları ve geliştirdikleri te­ rimleri ve kavramları içermektedir. Marx ile Engels'in isimleri ve ekonomi politik sözcükleri bir arada anılınca önce akla, bu iki düşünürün neredey�e onak yapıtı d iyebileceğimiz Das Kapital gelir. Marx'ın bu başyapıtı nın ikinci ve üçüncü ciltlerini, Marx'ın ölü münden sonra baskıy� Engels haz ı rladığı gibi, bunlara ön­ sözler yazmış, kimi Çevirilerinin editörluğünü de yine Engels yapmı ş!�r. Bu bakı mdan Kapit al'!n oluşmas ı nda Engels'in katk ı ­ ları büyük1ür. Kald ı ki, dostluklarınm yanısıra , bütü n yaşamları boyu nca, düşün, çalışma ve eylem arkadaşlığı yapan bu iki bü ­ yük düşünürün, M arksist ekonomi politiğinin oluşmasında da elele yürüdükleri görü lür. ·

Bugün yay ın alanı nda çeşitli Marksist ekonomi politik söz­ lükleri var ve bunları n bazıları dilimize de çevrilmiş. Ancak bun­ lar genel anlamda ekonomi politik terimlerini kapsadıkları gibi, 'MarX ve Engels'den sonra geliştirilen kimi kavramları da içeri­ yorlar. Oysa bu sözlük, genel anlamda bir Marksist ekonomi •

sözlüğü değil, başta Kapital olmak üzere , Marx'ın kullandığı ya da geliştirdiği terim ve kavramlar ile, Engels'in, Anti-Dührlng ve I ngli tere'de Emekçi Sınıfl arın Durumu, vb. yapıtlarında kullan­ d ığ ı terimleri kapsamaktadır. Bu terim ve �vramların tanı mları ve bunlarla ilgili ayrınt ılar elden geldiğince , Marx'ın ya da En­ gels'in kendi sözlerinden alıntılar yapı larak veri lmiştir. Sözlüğü­ müzün önde gelen özelliği de buradan geliyor. Kapital'in çevir­ meni ve bu kitabı biraz yakından tanıyan bir kimse olarak biz, bu 5

terim ve kavramlar üzeri nde özellikle durduk. Amacımız, Kapi­ ta l 'in ve Marx ile Engels'in, ekonomi politik alanındaki diğer ya­ pıtlarının, yine kendi katkı larıyla, daha kolay ve daha doğru anıa­ şılmasına yardımcı olmaktır. Bu arada, 1 9. yüzyılda sanayi devrimi ile birlikte, bu devri­ min öncülerinden lngiltere'de, emekçi sınıf ların içinde bulunduk­ ları toplumsal ve ekonomik koşullar ile ilgili maddeler de (örne­ ğin: Çocukların Çalıştırı lmas ı , Emekçiler Yasas ı , Fabrika Yasaları , Yoksu llar Yasası , vb.) sözlüğe alınmışt ı r. Bunu.yapar­ ken, Kapital'in sadece kuru bir ekonomi politik kitabı olmad ığı na dikkatleri çekmek istedik. Asl ı nda Marx' ı n Kapital'de güttüğü amaçlardan biri de, sermaye birikimi olay ının emekçi sınıfiara nelere malolduğunu gözler önüne sermektir. Marx ve Engels için son amaç insandır; ekonomi politiğin olsun, öteki insani bi­ li mlerin olsu n en son ereği, insan ın daha adil ve bölüşümün hakça olduğu bir düzende ça lışmasına, ü retmesine ve yaşama­ sına katkıda bulunmaktır. Ayrıca, sözü edilen yüzyılda, emekçi sınıflar için büyük önem taş ıyan sosyo ekonomik mücadele ile il­ gili, Çartist Hareket , Tah ıl Yasaları , vb. gibi maddeler de sözlü­ ğe katı lmıştır. Sanayi devrimi sırası nda yaşanan olayları ayd ı nla­ tan bu gibi maddeler bilinmeksizin, M arx'ın ve Engels'in ekonomi politiğinin ve Kapital'in a macı olan, "kapitalist üretimin eleştirel bir tahlilinin" anlaşılması eksik olur diye düşündük. Öyle umuyoruz ve diliyoruz ki bu sözlük, Marx ve Engels gi­ bi iki büyük düşünürün ekonomi politik yapıtlarının daha doğru ve daha kolay aniaşılmasına katkıda bu lunur ve Marksizmin yo­ ğun biçimde tartışıldığı şu günlerde okurun Marksist ekonomi politik alanında daha sağlıklı fikirlere ulaşmasına yardımcı olur.

Alaattın Bilgi 6

Umurbey, E;ylül1991

SÖZLÜKTEKiMADDELER

A

1. 2. 3. 4. 5.

6. 7.

B.

9. 1 0.

Adil Bir işgünü Için Adil Bir Ücret Angarya Artı-Değer Artı- Değer Oranı Artı-Değer Ü retimi Artı-Emek Artı-Kar Artı -Nüfus Artı-Ürün Aş ırı-Üretim

16 18 19 20 21 23 23 24 26 27

B

1. 2. 3. 4. 5.

Basit Yeniden üretim ve Boyutları Gen işlemiş Yeniden Ü retim Bireysel Tüketim Birikim Bölüşüm Bunal ım Teorisi

28 32 32 32 34

c

1.

Canl ı Emek ve Ölü Emek

36

ç 1. 2.

Çartist Hareket Çocukların Çalıştırı lması Komisyonu

37

42

D 1. 2. 3. 4. 5. 6.

Dağıtım Değer ve Değer Biçimleri Değişim Değişim Biçimi Değişim - De!)eri Değişmeyen Sermaye ve Değişen Sermaye

46 46 51 52 53 54

E 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 1 0. 11. 1 2. 1 3. 1 4. 1 5.

Ekip Sist emi Ekonomi Politik Ekonomik Yapı Elbirliği ya da Ortaklaşa Emek Emek Emek Araçları Emek-Değer Teorisi Emeğin Değeri Emek-Gücü Emek-Gücünün Değeri Emeğin Konusu Emek Ürünü Emek-Süreci Emek-Sürecinin Yal ı n Öğeleri Emekçiler Yasası

57 60 62 63 66 67 68 69 69 71 73 73 74 75 75

F 1. 2. 3. 4. 5. 6.

Fabrika Yasaları Faiz Faiz Getiren Sermaye Farkl ı l ı k Rantı Fiktif Sermaye Fiyat

79 83 83 84 87 88

G 1. 2.

3.

Geçim Araçları Genel (Ortalama) Kar Oran ı Gerçek Ücret ve Göreli Ücret

90 91 91

H 1. 2.

Hammadde Hünersiz (Yalın) Emek - H ünerli (Karmaşık) Emek

92 93

.

I 1. 2.

3.

4.

5.

6.

96 97 99 101 1 01 1 01

iddihar, Para Y ığma i lkel Sermaye Birikimi Işbölümü i şevleri Işgücü i şgünü

K 1. 2.

3.

4. 5. 6. 7. 8. 9. 1 0. 11.

Kapal ı Köyler ve Açı k Köyler Kapitalist Birikimin Genel Yasası Kapitalist Birikimin Tarihsel Eğilimi Kapitalist Çiftçinin Doğuşu Kapitalist üretim Anarşisi Kapitalist üretimin Ay ı rd Edici Özelliği Kar Kar Oranı Kar Oranının Düşme Eğilimi Kar Oranı ve Kar Kitlesi Kullanım Değeri

1 05 1 08 1 09 1 10 1 12 1 14 1 15 116 117 1 19 1 20

L 1.

Lo nca

1 21

M 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 1 0. 11. 1 2.

Makine Maliyet Fiyatı Manüfaktür Meta Meta Dolaş ımı Meta Fetişizmi Meta Üretimi Modern Sömürg�cilik Teorisi Mutlak Ranı Mutlak ve Nispi Artı-De�er Mülkiyet Mü lksüzleştirenlerin Mülksüzleştirilmesi

1 23 1 30 1 30 1 32 1 33 1 34 1 37 1 39 1 42 1 43 1 45 1 48

N 1. 2. 3.

Nispi Artı- Değer Nispi Artı-Nüfus Nominal Ücret ve Gerçek Ücret

1 50 1 50 1 50

o 1. 2. 3.

Ortalama Kar On Saat Tasarısı Ortak Toprakları n Çevrilmesi

1 52 1 53 1 54

p 1. 2. 3. 4. 5. 6.

Para Para, Meta, Sanayi ve Ü retken Sermaye Para Sermaye v e Ge�çek Sermaye Para Ticaretiyle Uğraşan Se rmaye Parça-Başı Ücret Perhiz Teorisi

158 1 58 1 59 1 60 1 60 1 63

R 1. 2.

Ra;ıt Rekabet

1 66 1 66

s 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 1 0. 11.

Sabit Sermaye ve Döner Sermaye Sanayi Devrimi Sermaye Sermaye Birikimi Sermayenin, Değer, Teknik \{e Organik Bileşimi Sermaye Dolaşımı Sermayenin Genel Formülü Sermayenin Merkezileşmesi Serserilere Karşı Yasalar Somut E mek, Soyut Emek Sözde Emek Fonu

1 68 1 69 1 69 1 74 1 76 1 77 1 78 1 80 1 82 1 84 1 88

T 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 1 0. 11. 1 2. 1 4. ıs. 1 6.

Tahıl Yasaları Takas Sistemi ve Kulübe Sistemi Tarımsal Nüfusun Topraksızlaştı rılması Tefeci Sermaye Ticari Kar Toplam Sermaye Toplam Toplumsal Ürün Toplumsal Gerekli-Emek Zamanı Toplumsal Işbölümü Toplumsal Sermaye Toplumsal Üretim Toprak Rantı Toprak Sermayesi Tüccar ya da Ticaret Sermayesi Tüketim

1 90 191 ' 1 94 1 98 200 201 201 201 202 203 203 206 208 208 209

o 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 1 0.

210 212 212 213 214 215 217 218 218 219

Ücret Ü retim Üretim Araçları Üretim Biçimi Üretim Fiyatı Ü retim Güçleri Ü retim I lişkileri ü retim Maliyeti Ü retken Emek Üretken Tüketim

V 1.

Vardiya Sistemi

220

y 1. 2. 3. 4. 5. 6.

YadsımanınYadsı nması Yararlı Emek Yaratıcı Emek Yardımcı Maddeler Yeni Sosyo -Ekonomik Düzen Yoksul lar Yasası

222 223 224 224 225 228

z 1. 2.

Zamana Gö re Ücret Zihinsel ve Fiziksel Emek

235 236

Al N l TI VAPlL AN VAPITL AR Karl Marx,

Kapital, Çeviren: Alaaltin Bilgi Birinci Cilt, Soi Yayınları, Mart 1 978 , Ankara . Ikinci Ci lt, Sol Yayı nları, Haziran 1 979 , Ankara Üçüncü C ilt, Sol Yayınları, A{Justos 1 978 , An­ kara

Marx-Engels,

Se çme Yapıtlar Birinci C ilt , So l Yayı nları , Aralık 1 976. Ankara ikinci Cilt, Sol Yay ı nları, Temmuz 1 977, Ankara Üçüncü C ilt, Sol Yay ınları. Aralık 1 9 79 , Ankara

Friedrlch Engels, I ng iltere 'de Eme kçi Sınıfların D urumu, Çe­ viren: Oktay E mre . Gözlem Yay ınları, Aralık 1 974, I stanbul

Ekonomi Politiğln Eleştirisine Katkı, Çeviren: Se­ vim Belli, Sol Yay ı nları , Temmuz 1 979, Ankara Karl Marx,

Karl Marx,

F else e f nın Se fale ti, Çeviren: A. Kardam, Sol Yayın­

ları, Nisan 1 975, Ankara

L ouis Bonaparte' ın 18 Brumaire'l, Çeviren: Sevim Belli, Sol Yayı nları, Mayıs 1 978

Karl Marx,

Karl Marx,

Ücre tli Eme k ve Se rmay�-ü cre t, F iyat ve Ka r, Çe­

viren: Sevim Belli, Sol Yayı nları , Kasım 1 979 , Ankara

A nti-Dührl ng, Çeviren: Kenan Somer, Sol Yayınları , Mart 1 977, Ankara Frledrlch Engels,

Ütopik Sosyalizm ve Bilimse l Sosyalizm, Çeviren: Öner Ü nalan , Sol Yayınları , Kasım 1974, Ankara

.Frledrich Engels,

13

Gotha ve E tr urt P rog ramlarının Ele ştiri· �ı. Çeviren : M. K�bagil, Sol Yayınları , Mayıs 1 976, Ankara K. Marx, F. Engels,

K: Ma�; F. Engels, Alman I de olojisi (Fe ue rbach) , Çeviren : · Sevim Bell i, Sol Yayı nları , Kasım 1 987, Ankara ..

P. Nik/tln, Ekono mı Politik, Çeviren: Harndi Konur, Sol Yay ın­

ları , Şubat 1 979 , Ankara Karl Marx,

The orle s of Surplus-Value , Three Parts, Progress

Publishers, Moscow, 1 975

Se el cte d C orre sponde nce , Progresss Publis­ hers, Moscow, 1 955 Marx



Engels,

Elyazmaları, Çeviren: Kenan SOmer; Sol Ya­ yınları, Temmuz 1 976, Ankara

Karl Marx, 1844

14

N ot

Bir maddenin metninde geçen diğer maddeler, gerekli görüldüğü yerlerde dikkati çekmek için eğik yazıyla di­ zilmiş, ancak çok lüzumlu hallerde bu maddelere "Bkz" kısalıması konularak göndermeler yapı lmışt ır. Alınt ıların sonuna, alıntı yapı lan yapıtın adı ile sayfa nu­ marası parantez içerisinde yazı lmıştır. Yalnız, Ekonomi Politiğin Eleştirisine Katk ı , "Katkı" sözcüğü ile kısalt ıl­ mıştır.

Kısaltmalar: Değişmeyen sermaye

s.

Değişen Sermaye

d

Toplam Sermaye

S

Artı-Değer Artı-Değer Oranı K�r Oranı

= =

a a'

k'

Maddelerin yanısıra Ingilizceleri d e ayraç içeri­ sinde yazı lmıştır.

15

A

Adli Bir İşgünü İçin Adil Bir Ücret (A Falr Days Wages For A Falr Days Work): İngiltere'de makineli mo­ dern sanayiin başlangıç yılları olan 19. yfızyıl ortalarına cloğ;ru. kapilalizmin emek sömürüsünü iyice yoğ;unlaştır­ clığ;ı yıllar olıııuştur. 13una karşılık aynı yıllar, emekçi sı­

nıfın cia scııdikalarda örgütlenmeye başladıgı ve bu emek sönıürüsüne karşı aktif mücadeleye girişUgi yıllar olmuş­ Lur. işle bu sıralarda. ingiliz işçi hareketinin sloganı "Adil bir işgünü için adil bir ücret" idi. ingiliz proletaryasının verdi,ı1i bu mücadeleyi -ve as­ lında tüm yaşamını- yakından izleyen Engels, 1 880 yılın­ da Londra'cia çıkan

The Labour Standard

gazetesinde

yayımlanan bir yazı�ında bu sloganı ele alır ve özetle şu görüşleri öne sürer: Son 50 yıl boyu nca, İngiliz işçi hareketinin sloganı olan "adil bir işgüni'ı için adil bir ücret" sözlerinin artık yararlı olmaktan çıkLıgını kaydeden Engels. "adil bir işgü­ nü" ve "adil bir ücret" sözlerinin o gün için ne anlam taşı­ dıgını ircleler. Engels'e göre, "adil bir ücret, nonnal du­ rumlarda. işçinin, kendi ortanıının ve ülkesinin koşul­ lanna uygun olaral{, kendisine çalışma ve yeniden üret­ me olanagını saglayacak araçları edinınesi için gereksin­ di,ı1i para Lu larıdır." Adil bir işgünü ise. "İ şçinin bütün emek-gücünün, ertesi gün aynı emek miktarını veremeye­ cek hale gelmernek üzere, her gün gerçekten sagladıgı emek-süresi ve çabasıdır." Demek ki "işçi, bütün emek-

16

gücünü, yani bu işi sürekli bir biçimde yapabilecek du­ rumda kalmak üzere sağlayabileceği kadannı kapitaliste verir. Bunun karşılığında, kapitalistten her gün aynı işi yeniden yapabilmesi için kendisine gerekli olduğu kadar ­ fazla değil- geçim aracı alır." (Ücret, Fiyat ve KAr, s. 1 55) Her şeyden önce bu, şu iki noktadan hiç de adil bir durum değildir: Önce, ücretin ve emeğin durumunu reka­ bet belirler. Rekabetin adil olabilmesi için, işçi ile patro­ nun iş sözleşmesi yaptıklarında eşit koşullarda olmaları gerekir. Oysa durum böyle değildir. Eğer kapitalist, işçi ile anlaşamazsa. bekleyebilir ve sermayesinden yiyerek yaşayabilir. İşçi ise bunu yapamaz. O, ancak ü cretiyle ya­ şayabilir ve bu yüzdendir ki . en köli_"ı koşullarda işi kabul etmek zorundadır. Yoksa açlık korkunç bir şiddetle yaka­ sına yapışır. İkinci olarak, "Yeni işyerlerinde mekanik kuvvetin ve makinelerin kullanılması. eski işyerlerinde makinelerin yaygınlaşması ve yetkinleşmesi, sürekli ola­ rak birçok insanı işlerinden etmektedir.. . Bu artan fazla emek-güçleri, sermayeye yedek bir sanayi ordusu sağ­ lar. . . Sermaye ile rekabetinde işçi, yalnızca açlığa itilmez, bir de ayağında sımsıkı perçinlernniş bir prangayı sürük­ lemek zorundadır. Ve bu da, kapitalist ekonomiye göre adillik denen şeydir." (a.g.y. , s. 1 56) Engels. işçi ile patronun rekabet konusunda bu kar­ şılıklı konumlanru saptadıktan sonra. kapitalistin bu "adir ücretleri ne ile ödediğini araştırır. Bu adil ücret el­ bette ki. sermaye ile ödenir. Oysa sermaye, birikmiş eme­ ğin meyvesinden başka bir şey değildir. (Bkz. Sermaye) "Bundan, işçilerin ücretlerinin ernekle ödendikleri sonu­ cu çıkar; işçi bizzat kendi emeğinin meyveleriyle ödüllen­ dirilir. Yürürlükte olan adillik anlayışına göre , işçinin üc­ reti, işçinin emeğinin meyvelerinin tümünden meydana gelmeliydi." Oysa işçinin emeğinin meyvelerine kapitalist el koymuştur ve işçi ancak, gerekli araçlanru "adil bir üc­ ret" adı altında almaktaqır. 17

Şu halde, "adil bir emek karşılığında adil bir ücret", çalışaniann ürünlerinin çalışmayaniann ellerinde toplan­ ması ve böylece biriken serveti üretmiş olanların tümü­ nün omuzlanna kölelik zincirlerini yüklemenin bir aracı haline gelmiştir. Bu durumda . açıkça ortaya çıkar ki, eski slogan. zamanında yararlı olmuştur, ama şimdi artık hiç­ bir faydası olamaz. " Öyleyse işçiler eski savaş naralannı gömsünler ve yerine daha iyisini, yani: 'Üretim araçlan­ nın: hammaddelerin. fabrikalann ve makinelerin emekçi halkın eline geçmesi!' sloganını koysunlar." (a.g.y.. s . 1 56)

Angarya (Corvee): Feodal düzende, özellikle tanm alanında, artı-ürün elde etmenin tarihsel biçimidir. Feodal ü retim sürecinde angaıya, ariı'emek ve artı-ürün elde et­ meye yarayan bir ek-emek sürecidir. Kapitalist üretim sürecinde, gerekli-emek ile artı­ emek süreleri birbirleriyle iç içedir. işgünü , diyelim 6 saat gerekli-emekle. 6 saat artı-emeği içersin. Bu durumda iş­ çi her hafta kapitaliste. 6 x 6 = 36 saat artı-emek verir. Eğer. haftada üç gün kapitalist. üç gün de kendisi için çalışsa aynı şey olurdu. Ama angarya için bu böyle değil­ dir. Serlin ya da köylünün. kendi yaşamı için harcadığı gerekli-emek, efendisi için harcadığı artl-emekten belirli bir biçimde ayrılmıştır. Bunlardan ilkini kendi tarlasında harcar, ikincisini ise efendisinin malikanesinde harcar.

"Emek-zamanı n ı n her iki kısmı da bu nedenle birbirinden bağımsız ama yanyana vard ı r. Angarya­ da artı-emek, gerekli-emekten kesi nlikle ayrı lmıştı r. Ne var ki bu durum, artı-emeğin, gerekli-ernekle miktar yönünden ilişkisi bak ı mı ndan hiçbir değişik­ lik yapmaz. Haftada üçgünlük artı-emek, ister buna 18

angarya, ister ücretli-e mek densin, işçi nin ke ndisi­ ne bir eşdeğer sağlamaz ." (Kapital i , s. 251 ) Marx, Kapital'de. i'ıretlmde harcanan emek açısından

angaıyanın

bu

özelliklerini

belirttikten

sonra,

Tuna

Prenslikleıinde angaryaııın uygulanmasına değinir. An ­

cak, onun asıl vurgulamak Istediği, ister kapitalizmde İn­

giliz fabıikalarında olsıııı, ıster feodalizmde Eflak'da Bo­

yarlar'da olsun. üretim aracına sahip bulurunayanlann,

buna sahip olanlara, kar�ılıı:tı olmayan bir emek vermek zorunda bulunmalandır. İııglllz fabıika sahibi, elden gel­ diğince fazla artı-emek :o>ızclıııııaya ne derece eğilimli ise,

Eflakli Bayar da aynı derecede eğlllınllcllr. 1 831 'de yayun­ lanan Angarya Kanunnamesl-Reglement Organlque Ef­

lakli köylünün , toprak sahibi Bayar kar�ısında sömürü­ s-y.nu

sözde

kısıtlıyordu

ama,

bundan

kaçınmanın

yollamu Boyarlar, tıpkı ingiliz fabıika sahiplerinin Fabri­

ka Yasaları'nın hükümleıinden kaçındıklan gibi buluyor­

lardı. (Bkz.

Kapital I,

Onuncu Bölüm, İkinci Kesim)

Artı-Değer (Surplus-Value):

Kapitalist,

piyasadan

değelini ödemek suretiyle emek-gücü satın alır. Bütün metalar gibi emek-gücünün değeri de. üretimi için zorun­

lu olan. toplumsal bakundan gerekli- emek zamanı ile be­

lirlenir.

Kapitalist. bütün metalar gibi bir kullanun­ değerine sahip bulunan emek-gücünü bir gün boyunca, diyelim on iki saat süreyle kullaruna hakkıru elde etmiş demektir. Emek-gücünün bir günlük değerinin altı saat­

lik emeğe tekabül ettiğini kabul edelim . Yani, işçi lle aile­ sinin tükettikleri metalar altı saatlik ernekle eşdeğerdir ve işçiye bunun karşılığı para olarak ödenmiştir. İşçi altı sa­ at çalışırsa, yeni yaratılan değer (üretimde ku llamlan üre­

tim araçlarının tutanyla birlikte) işçiye ödenen ücrete eşit olacak, kapitaliste herhangi bir kar sağlarunış olmaya-

19

caktır. Oysa ikinci altı saatte de işçi, emek-gücünü har­ c amaya devam edecek ve kapitalist için artı-değer ürete­

cektir. Bu örnekte, on iki saatlik emek-sürecinin ilk altı saatinde

değer,

ikincı altı saatinde

artı-değer

üretilmek­

tedir. Zaten emek-gücünün, kullanım�değertnin özelliği,

varlığının ve yeniden üretiminin devamı için gerekli olan­ dan daha fazla bir değer üretme yetisine sahip bulunına­

sıdır. Birbiiini tamamlayan, değer ü retme ve artı-değer

yaratma süreçlerı

eğer,

emek-gücü için kapitalistin ödedi­

ği değerin -ücreliıı- yerını lam eşdeğerinin aldığı noktada kesintiye ugrasa. bıı yalnız değer yaratma süreci olur. Bu noktadan sonra siirece devam edilirse. buna artık,

değer yaratma süreci

diyebiliriz.

artı­

Kapitalistin ürettiği nesnenin değeri. serbest plyasa­

d;m satın aldığı üretim araçları ile emek-gücünün toplam değerinden fazla olacaktır. Onun amacı. yalnız kullanım­

değeri

olan bir nesne -meta- ü retmek değil. değer ü ret­

mektir; yalnız değer değil, onunla birlikte bir artı-değer ü retmektir. imdi, sınıf olarak bakıldığında. kapitalist sı­

nıf. işçi sınıfının ürettiği bütün artı-değere el koymu ş ol­ maktadır. Artı-değer üretimi, kapitalizmin temel ekonomik

yasasıdır.

Artı-Değer Oranı (Rate of Surplus-Value):

Klasik

buıjuva iktisatçılan sermayeyi yalnızca. sabit ve döner

sermaye diye ikiye ayınyorlardı. Marx bu konuda önemli

bir adım attı, sermayeyi değişmeyen ve değiŞen sermaye olarak Ikiye ayırdı ve artı-değerin üretilmesinde bu kısırn­

Iann aynadıklan rolü açıkça ortaya koydu. Sermayenin üretim araçlarına (makineler, iş araçlan. hanunaddeler,

vb.) yatınlan kısmına

değişmeyen sermaye ve emek· gücüne yatınlan kısmına ise değişen sepnaye diyordu. Yaratılan yeni değerin biricik kaynağı canlı emektl ve üre20

·

tim araçlannın değert, ancak bu emek.-gücünün aracılığı

ile ve üretim süreci sırasında hiç değişmeksizin (ya büt ü­

nüyle ya da parça parça) yeni ürüne aktanlmış oluyordu. Emek-gücüne

yatınlan

değişen sermayenin değeri ise sa­

bit değildi, emek-s üreci içerisinde a rtı-değer yaratıyor ve

büyüyordu.

Marx'ın sermayeyi bu şekilde, değişmeyen ve değişen

sermaye diye ikiye ayırması, ü cretli emeğin nasıl sömü­ rüldüğünün aynntılı bir çözümlenmesini yapmasına ola ­

nak sağladığı gibi bu sömürünün derecesini nicel olarak belirlemesini ve ifade etmesini de kolaylaştırdı. Sermaye­ . nin emek-gücünü sömürme derecesini ifade etmek için

şimdi artık. artı-değer ile. yatırılmış bulunan sermayenin tamamı arasında değil, yalnızca bunun değişen kısmı arasında bir orantı kurulması gerekiyordu. İşte Marx bu­ na.

artı-değer. oranı

ya da emeğin sermaye tarafından

sömürülme derecesi diyordu. Örneğin, emeğin günlük fi ­ yatı 3.000 lira ve bir günde yaratılan artı-değer de �·iııc

3.000 lira ise . .artı-değer oranı% 1 00 oluyordu.

Artı-Değer tiretiml (Production of Surplus-Value):

Serbest piyasadan emek-gücü metaını satın alan kapita­ list. bu gücü,

emek-sürecinde kullanırken ik1 noktaya

dikkat eder. Önce. değişim-değeri niteliğine sahip kul/a­

nım-değerleri ü retecek. yani satabiieceği yararlı bir mal.

bir meta üretecektir. Ama bunu yaparken, ürettiği bu

metaın değertnin; bu metaın ü retimi için kullanılan rııeL't

lann -yani üretim araçlarının- toplam değerinden dah;ı fazla olmasına da özen gösterecektir. Kısaca söylemek gc·­

rekirse, ürettiği nesnenin değeri, serbest piyasadan salın

aldığı ü retim araçlan ile emek-gücünün toplam değerin­ den fazla olacaktır. Demek ki, kapitalistin amacı, yalnız

kullanım-değeri olan bir nesne üretmek değil, değer 21

üretmektir; yalnız değer üretmek değil, onunla birlik­ te bir artı-değer üretmektir. Artı-değer üretiminin genel ilkelerini Marx, pamuk ip­ liği üretimi gibi yalın bir emek-sü recini ele alarak açıklar.

Örnekteki iplik eğirme

işinde,

uretilen ipliğin değeri,

emek-sürecinde tüketilen toplumsal bakımdan gerekli üretim araçlamun değeri ile, iplik eğirme işinde kullanı­

lan toplumsal bakımdan gerekli emeğin değerinin toplamı­

na eşittir. Burada hem üretim araçlan için ve hem de

emek-gücü için utoplumsal bakımdan gerekli" koşulu öne

sürülmüştür. Çünkü kapitalist, kullanılan malzemenin de üretım aletlerinin de çarçur edilmesini istemez. Zira bu israf. emeğin boşuna harcanması demek olduğu için ü ründe yer almaz, yani ürünün değerine katkıda bulun­

maz. Emek gücünün toplumsal bakımdan gerekli olması koşulu ise. zaten kapitalizmin temel ilkelerindendir. Şimdi örneğimizi geliştirmeyi sürdürelim . Diyelim, emek-gücünün bir günlük değeri, altı saatlik emeğe teka­ bül etsin; yani işçi ile ailesinin tü kettikleri metalar altı saatlik ernekle eşdeğer olsun ve işçiye bunun eşdeğeri pa­

ra olarak ödensin. İşçi altı saat çalışırsa. yeni yaratılan değer (kullanılan ü retim araçlannın tutarıyla birlikte) iş­

çiye ödenen ücrete eşit olacak, kapitaliste kar falan bı­ rakmayacaktır. Ne var ki , emekçinin bundan daha fazla, diyelim on iki saat çalışması gerekecek ve bu fazladan altı

saatlik emek. _kapitalist için artı-değer üretecektir.

Verilen örnekteki on iki saatlik emek sürecinin, ilk altı saatirlde değer, ikinci altı saatinde artı-değer üretil­

mektedir. Bu birbirini tamamlayan , değer üretme ve artı­ değer yaratma süreçlerinde biz, emek-gücü için kapitalls­

tın ödediği değerin yerini tam eşdeğerinin aldığı noktada süreci kesintiye uğratırsak, b u , yalnız

reci

değer üretme .sü­

olur. Bu noktadan sonra sürece devam edilirse, bu ­

na artık, artı-değer üretme süreci diyebiliriz. (Bkz. Yedinci Bölüm, İkinci Kesim)

tal I. 22

Kapi­

Artı-Emek (Surplus-Labour): Marx. işgününü. üreti­ len değer açısından ikiye ayırmakta ve işçinin, emek­ gücünün eşdeğerini ürettiği kısmına gerekli-emek zamanı ve bu sürede harcanan emeğe gerekli-emek demektedir. İşçi yönünden gereklidir, çü nkü emeğinin özel toplumsal biçiminden bağımsızdır ve kendi emek-gücünün eşdeğeri­ ni üretmektedir. Sermaye ve kapitalist düzen açısından gereklidir, çünkü , işçinin varlığının devamı. onların da varlığının temelini oluşturur. Emek sürecinin ikinci kıs­ mında da işçi çalışır ve emek-gücü harcamaya devam eder ama. emeği artık gerekli-emek olmadığından kendisi için bir değer yaratmaz. "Bu dönemde, kapitalist için, hiç yoktan yarat­ man ı n bütün güzel liklerini taş ı yan artı-değeri yara­ t ı r. lşgününün bu kısm ı na ben artı-emek zamanı ve bu zamanda harcanan emeğe de artı-emek ad ı n ı veriyorum." (Kapital i , s . 232)

Kapitalist üretim biçiminde. verilen ücret yalnız bir günlük çalışmanın bir kısmının karşılığı olduğu halde. ilk bakışta bu görülmez ve sanki emek-gücünün tam değeri ödenmiş gibi görünür.

Artı-Kir (Surplus-Proftt): Ortalama kcir. oranının üzerinde sağlanan kardır.. "Artı-kar. sanayi ü retiminin her alanında. sermayesini ortalamanın üzerindeki koşul­ lar altında çalıştıran" her kapitalist için söz konusudur. (Selected Correspondence. s. 133 , Marx'dan Engels'e. 2 Ağustos 1862) M etalann fiyatlan. piyasa değerleri ile belirlendiği için. emek üretkenliği yüksek. teknik donatımlan daha iyt olan işletmeler ek bir kar, yani artı-kar sağlarlar. An­ cak, serbest rekabet nedeniyle bu böyle sürüp gitmez. 23

Yüksek kar çekici bir etki yapar ve ekonomik işletme sa­ hibi kapitalistler. hem üretim tekniklerini yetkinleştirir,

hem de emeği yoğunlaştırarak verimliliği artırırlar. Böyle­ ce bu işletmelerde ü retilen ürünlerin değeri, ileri düzey­

deki bireysel değer ile denkleşiT ve bu değer şimdi, piyasa

değeri halini alır. Ve bunun sonucu artı-kar kaybolur.

Ama bu, değerlerin denkleşme süreci, sanayide yeni tek­

niklerin uygu lanması ve emeğin verimliliğinin artıruması

ile sürekli yinelenir. (Bkz. Ortalama Kdr)

Artı-Nüfus (Surplus Populatlon):

Kapitalist ürelimin

boyutlarındaki büyüme ve sermQ.!ıe birikim� sermayenin değişmeyen kısmında (üretim araçları. vb . ) değişen kıs­

mın (emek-gücü ) aleyhine devamlı bir artış göstererek meydana gelir. Emeğe olan talep , sermayenin bütünü ile değil. ancak değişen kısmının miktarıyla belirlendiğine göre. bu talep, ilk bakışta s anıldığı gibi, toplam sermaye ile orantılı olarak artacağına, gittikçe küçülen şekilde dü­

şer. Toplam sermayenin Lüyümesi ile birlikte _değişen kıs­

mı, yani onunla birleşen emek de büyür, ama bu d aima küçülen bir oranda olur. Emeğe olan talep, toplam ser­

mayenin büyüklüğü nisbetinde ve büyüklüğün artması ölçüsünde artan bir hızla d ü şer. Emekçi nüfusu kendi

yarattığı sermaye birikimi ile birlikte, kendisini nispi öl­ çüde fazlalık haline getiren, nispi artı-nüfus haline geti­

ren araçlan üretmiş olur. B u , kapitalist üretim biçimine

özgü bir nüfus yasasıdır. Emekçi artı-nüfus. birikimin ya da kapitalist temele dayalı zenginliğin zorunlu bir ürünü

olduğu gibi, aynı zamanda, kapitalist birikimin kaldıracı­

ve hatta bu ü retim biçiminin varlık koşulu halini de alır.

Bu artı-nüfus. her an el altında bulunan yedek bir sanayi ordusu oluşturur. Şu halde, büyük sanayiin işleyiş şekli. emekçi nüfusun bir kısmını, sürekli olarak işsiz ya da ya-

n işsiz insanlar haline getim1eye dayanır. (Bkz. Kapital I, s. 646-649) . Engels. büyük üretim ve dağıtım kurumlarının ano­ nim ortaklıklara dönüşmesi ve büyük tröstlerin olu şımı­ sıyla birlikte. artık kapitalistin bütün yönetsel görevlerini aylıklı memurların yaptığına işaret eder ve şöyle der:

"Kapitalistin artık, kar paylarını cebe atmaktan , faiz kupo nu kesrnektım v e fark l ı kapitalistlerin bir­ birlerinin sermayelerini yağma ettikleri borsada ku­ mar oynamaktan başka toplumsal görevi yoktur. Kapitalist üretim tarz ı , önce işçileri yerinden eder. Şimdi ise kapitalistleri yerinden ediyor ve onları , tıpkı işçiler gibi, doğrudan doğruya yedek sanayi ordusu saflarına değilse de, art ı-nüfus saf ları na so­ kuyor.'' (Ü topik Sosyalizm v e Bil imsel Sosya­ il zm, s. 1 73)

Artı-nüfusun bir başka kaynağı da. büyü k sermaye karşısında gitgide gücünü yitiren küçük işletmelerdir. Ör­ neğin: "Küçük toprak mülkiyeti . . . en sonu nda , ne kırda . ne de kentte iş bulamad ıkları için bir tür saygıdeğer sadaka g ibi memu rluk görevleri araştıran ve bu gö­ revlerin yaratı lmas ına yol açan fazladan bir işsiz nüfus yaratır." (L ouis Bonaparte'nin 18 Brumai­ re' i , s. 58 1 )

M arx. artı-nüfusun b ir kısmına nlspl artı-nüfus di­ yor. Bunlar. artı-nüfusun. devresel bunalunlam bağlı ola­ rak bazen iş bu labilen. kimi zaman da işsiz kalan kesimi­ d ir. Sürekli işsizler ile rantla geçlrenler. artı-nüfusun doğal üyeleri olmakla beraber nispi artı-nüfusa dahil de­ ğillerdir. Nispi artı-nüfus aynı zamanda yedek sanayi or­ dusudur. Marx. nispi artı-nüfusu üç farklı biçimde ince­ ler: 25

1) Sanayi merkezlerinde yaşayan ve sermaye­ nin gereksinmelerine göre kimi zaman kitleler ha­ linde üreti me çekilen ve bazen de üretimden uzak­ laştırılıp işsiz kalan akıcı biçimdeki art ı-nüfus . 2) Kapitalist üretimin tarı m alan ı na girmesi ve bu alana egemen olması ölçüsünde, bu alanda kul­ lan ı lan se rmaye bi rikiminde bir ilerleme olur ama tarım emekçisine duyulan talep mutlak olarak aza­ l ı r. Bu nedenle tarı msal nüfusun bu kısmı sürekli olarak kent ya da tarım dışı her tü rden sanayi pro­ letaryasına dönüşme noktası nda ve bu dönüşüm için uygu n koşulları bekler duru mdadır. K ı rsal böl­ gedeki bu sakl ı nispi artı-nüfus nede niyle , tarım emekçisinin ücreti daima en alt düzeye indirgenmiş duru mdad ı r ve bu nların bir ayakları hep setalet ba­ tağına saplanm ı ş haldedir.

3) Nispi artı -nüfusun üçüncü kategorisi, durgun artı-nüfus , faal emek ordusunun bir kesimini de olu şturmakla beraber, bir iş bu lup çalışmaları son derece düzensizlik gösterir. Böylece sermaye, her an elinin altı nda bu lunan bitip tükenmez bir emek­ gücü deposu sağlar. Azami çalı şma süresi ve as­ gari ücret bunların ayırd edici özel liğidir. Akıcı artı­ nüfus normal çal ışma koşulları altı ndaki işlerde ça­ l ı ştıkları halde, durgun artı-nüfus en berbat işlerde çalışırlar. (Bkz. Kapital i, s. 660, 661 )

Artı-Ürün (Surplus-Product): Üretilen ürünün, artı­ değeri temsil eden kısmıdır. Tıpkı artı·değer oranının, ser­ mayenin toplamı ile değil , yalnız değişen kısmıyla orantılı olması gibi, artı-ürünün nispi miktan da, ürünün bütü­ nü ile değil, gerekli-emeğin somutlaştığı kısmı ile orantılı 26

olarak belirlenir. (Kapital I,

s. 244) (Bkz. Artı-Emek, Artı­

Değer Oranı)

Aşın-Üretlm: (Bkz. Bunalım TeorisO

..

27

Basit Yeniden-Üretim ve Boyutlan Genişlemiş Ye­ niden-Üretim (Simple Reproduction and Reproduction On An Extended Scale): Marx'ın ekonomi politiğinde çok önemli yer tutan bu Iki kavram üzerinde biz de b iraz ge­ nişçe dum1ak istiyoru z.

Basit Yeniden-Üretim:

Üretim . biçimi ne olursa ol­

sun. devamlı olması gereken· bir süreçtir. Bir toplum, tü­

ketmekten nasıl vazgeçemezse . üretmekten de vazgeçe­

mez.

Bunun için de,

üretimin bütün öğelerinin. yani

maddi öğeleri -üretim araçlan. hammadde. emek-gücü, bi­

lim, teknik vb . - ile, toplumsal öğelerinin -toplumsal sınıf­ lann- sürekli yenilenmesi ya da yeniden üretilmesi zorun­

ludur. Üretim süreci sırasında. üretken biçimde tüketilen

üretim araçlan ile emek-gücünün, sürecin kesintiye uğ­

ramaması için. yine aynı şekilde yerine konulması gere' kir. Ancak, üretim biçimi kapitalist olunca, yeniden üre­

tim biçimi de buna uygun olacaktır, Kapitalist üretım bi­ çiminde, nasıl ki emek-süreci, sermayenin kendisini ge­

nişletmesi için bir araçtan b aşka bir şey değilse, yeniden

üretim sürecinde de amaç, yatırılmış değeri sermaye ola­ rak, yanı kendi kendini genişleten değer olarak yeniden

üretmek ve bu büyümüş şekliyle yeniqen üretim sürecine sürmektır.

Eğer kapitalist, elde ettiği arlı-değerin tamamını kişi­

sel tüketimi için kullanır ve her üretim döneminde aynı

28

büyüklükte sermaye kullarursa üretim aynı düzeyde de­ vam eder. M arx buna basit yeniden üretim diyor. Emek-gücünün belli bir süre için satın alınması, üre­ Um sürecinin ilk adımıdır. Ne var ki, emekçiye emek­ gücünün karşılığı. ancak bu gücü harcadıktan sorıra, metalarda yalnız kendi değerini değil artı-değert de ger­ çekleştikten sonra ödenir. Yani emekçi, bizim, kapitalis­ tin tüketim fonu diyebileceğimiz art ı-değeri ü retmekle kalmaz, sorıradan kendisine. ücret !-jeklinde dönen fonu . değişen sermayeyi de üret ir. Emckçiye ilcret şeklinde geri dönen şey, emekçinin sürekli olarak yeniden ü rettiği ürü ­ nün bir kısmıdır. G erçi kapit alis t erıwkçlye ücretini para olarak öder ama bu para. oİııırı ı·ıııt·ğlııln ürününün kılık değiştirmiş şeklinden başka bir şey değildir. Emekçi, ü re­ tim araçlanndan bir kısmını ürüne dönüştü rürkcn, daha önceki ü rünün bir kısmını da paraya çevim1işl1r. Daha önceki emeğinin ürünü , daha sonraki emek-gücünün karşılığını ödeyen şeydir. .

.

''Tek bir kapitalist ile tek bir e mekçi yerine , kapi­ talist s ı n ıf ile emekçi s ı nıfı bir bütün olarak ele alır­ sak, paranın işe karı şmasıyla ortaya ç ıkan hayal derhal yokolur. Kapitalist s ı n ıf , emekçi s ı nıfa, sürek­ li olarak, emekçi s ı nıf tarafı ndan üretilen ve kapita­ list s ı n ıf tarafından elkonulan metaların bir kısmı (artı-ürün) için, para biçiminde ödeme makbuzları verir. Emekçiler ise yine aynı süreklilik içerisind e , b u ödeme makbuzları n ı kapitalist s ı n ıfa geri verirler ve böylece kendi elleriyle ürettikleri üründen .kendisi ile ailesinin varl ığını sürdürmesi için gerekli geçim araçlarını kapsayan- paylarını alırlar. Ürü nün meta şeklini ve meta ı n para şeklini al ı ş ı , bu alışveri­ şi bir ö rtü ile gizler." (Kapital 1, s . 583) (Tireler ara­ sındaki sözcükleri ben ekledim. A.B.)

Bir kimsenin kapitalist olabilmesi için her şeyden ön29

ce elinde daha önceki bir kaynaktan elde edilmiş bir mik­ tar paranın bulunması gerekir. Ayrıca, kapitalist de niha­ yet bir insandır ve aile sahibidir, onun da bir tüketimi vardır. Elinde belli bir miktar değişmeyen sermaye ile işe başlamış olsa bile, eğer ortada artı-değer üretimi diye bir şey olmasa, bir süre sonra elindeki bütün sermayeyi tü­ ketmiş olur. Öyleyse, kapitalist üretimin sürekliliği ancak artı-değer üretimi ile mümkündür. " . . . salt üretim sürecinin sürekliliği, bir başka deyişle , basit ye niden üretim, eninde sonunda ve zorunlu olarak, her sermayeyi, birikmiş sermayeye ya da sermayeleştirilmiş artı -değere çevirir. Bu ser­ maye , başlang ıçta, onu kullanan kimsenin kişisel emeği ile elde edilmiş olsa bile , er geç, eşdeğeri verilmeksizin elde edilmiş bir değer, başkaları n ı n , parada ya d a başka b i r metada maddeleşen karşı­ lığı ödenmemiş emeği halini alı r." (a .g.y., s. 586)

Üretim süreci bir yandan maddi serveti sermayeye, kapitalist için daha fazla servet ve zevk yaratma aracına çeviriyor, buna karşılık işçi ü retim sü recine bir servet ya­ ratma kaynağı olarak girdiği halde süreci, oraya girdiği haliyle terk ediyor. "Sürece girmeden önce kendi emeği , emek­ gücünün satışı ile kendisinden ayrıld ı ğ ı , ona yaban­ cılaştığı ve kapitalist tarafı ndan elkonularak serma­ ye ile birieşiirildiği için, süreç s ı rasında da bu emek, kendisine ait olmayan bir üründe gerçekleş­ mek zorundadır. Üretim süreci, ayn ı zamanda, ka­ pitalistin, emek gücünü tükettiği bir süreç olduğu için, emekçinin ürünü sürekli olarak yalnız metalara değil, sermayeye, değer yaratıcı gücü emen değe­ re , emekçiyi satın alan emek araçlarına, üreticilere komuta eden üretim araçları na da dönüşür." (a.g.y . , s. 586) 30

Şu halde, üretim sürecinin iki temel direğinden birisi. işçi, hiç durmadan, kendisWıe egemen olan ve onu sömü­ ren yabancı bir güç biçiminde sermayeyi üretiyor ve mad­ di nesnel zenginlik yaratıyor. diğeri, kapitalist ise. öznel bir zenginlik kaynağı biçiminde emek-gi"ıcü. emekçi, ama ücretli emekçi üretiyor. Bu kesintisiz yeniden üretim. emekçinin böylece ebedileştirilmesi. ka j)italist üretimin vazgeçilmez koşulu oluyor. Marx'ın sözleriyle:

"Kap italist ü retim, birbirine bağlı sürekli bir sü­ reç, yani bir yeniden-üretim sü reci olması nedeniy­ le, yalnızca meta ve artı-değer üretmekle kalmıyor, aynı zamanda, bir yanda kapitalist. öte yanda üc­ retli emekçi olmak üzere, kapitalist ilişkiyi de üreti­ yor ve yeniden üretiyor." (a.g.y . , s. 594)

Boyutları Genişlemiş Yeniden Üretim: İşçiler, üre­

tim süreci boyunca. emek-güçlerini üretim araçlan Ue birleştirerek artı-değer üretirler. Üretilen bu artı-değer, . sürecin yenilenmesiyle, emek-gücünü satın alan kapita­ listin tüm kişisel tüketimi için gerekli olan miktarın çok daha üzerinde artı-değer yaratır. Yaratılan bu artı­ değerin bir kısmını kapitalist sermayeye çevirerek, üreti­ min boyutlannı büyütmekte kullanır. Marx, "Artı-değerin sermaye olarak kullanılmasına, tekrar sermayeye dönüş­ türülmesine. sermaye birikimi" diyor. (a. g.y. . s. 595) Artı-değer sennaye birikiminin bir kaynağı olduğu gi­ bi, her yıl üretilen artı-değerin sermayeye aktanlması yo­ luyla kapitalist hem sermayesini artırmış ve hem de üre­ timin boyutlarını genişletmiş olur. Daha fazla artı-değere sahip olma isteği gibi öznel et­ menle, kapitalistler arası rekabetin yarattığı nesnel ko­ şullar, her kapitalisti üretim tekniklerini geliştirmeye, üretimi genişletmeye zorlar. Çeşitli yöntemlerle emeğin 31

üretkenliğinin artınlrnası, emek-gücünün sömürü derece­ sinin yükseltilmesi ve sermC\Yenin büyüklüğü, sermaye birtkimini ve dolayısıyla boyutlan genişlemiş yerıiden üre­ timi hızlandıran etmenlerdir. Ensonu, basit yeniden üretim süreci çapı belli bir çember çizdiği halde, sermaye birikimi ile boyutlan gittik­ çe büyüyen kapitalist üretimde bu şekil bir yaya, sarmal bir biçime dönüşür. Kapitalist toplumdaki sınıflar arası çelişki de bu sarmala uygun olarak keskinleşir.

Bireysel Tüketim: (Bkz. Üretken Tüketim)

Birikim: (Bkz. Sermaye BirikimQ

Bölüşüm (Partitlon): Kapitalizmde kişi, toplam top­ lumsal üründen. emeği ve yeteneği ölçüsünde değil, göste­ receği beceri ve ailesinden kalan servete dayalı olarak. emekçilerin ürettiği artt-değere el koyarak pay alır. Bura­ da bölüşüm, işçilerin emeği ile yaratılan toplumsal ürü­ nün en büyük dilimine artı-değer olarak sahip çıkan sö­ ınürücü sınıflar yaranna gerçekleşir. Yani bölüşüm, emeğe göre değil sermayeye göre olur. Ve bölüşümdeki farklılıklar. farklı sınıflarm oluşmasına yolaçar. ·

Üretim araçlannın toplumsal mülkiyetine dayalı sos­ yalist toplumda bölüşüm emeğe göre yapılır. Bu aşama­ da, maddi malların üretimi henüz. insanlar arasında. on­ lann gereksirımelertne göre bölüşümü sağlayabilecek bir düzeye ulaşmamıştır. Çalışma daha, bir hayati gereksirı­ me halirıe gelmemiştir; şimdilik bir varolma aracıdır. Bu nedenle de bir karşılık gerektirir. Bu koşullar altında, tü32

ketim nesnelertnin bölüşümü, toplumun her üyesi tara­ fından harcanan emeğin niceliği ve nttelJğt tle belirlenir. Emeğe göre bölüşüm, sosyaltst tbplumun ekonomik yasa­ lanndandır. Bu yasa gereği, ctnstyet, yaş, ırk, mtlliyet far­



gözetmekslztn, eşıt emeğe eşıt ücret ödenir. Emeğe gö­

re bölüşümde, ürettlen toplumsal ürünün tamamı değtl, bir bölümü paylaşılır. Zira, aşınan ve yıpranan ürettm araçlanru

karşılama

gtderleriİıin,

üretırnın

boyutlarını

büyütmeye ayrılan kısmın, yedek ya da sıgorta fonunun, idari gıderler tle okul, hastane ve benzeri kurumlarm gi­ derlerinin, çalışmayan kişilerin bakırnma ayrılan fon tle ulusal savurunaya ayrılan fonun. toplam toplumsal ürün­ den düşülmesi gerekir. İşte bunlar çıktıktan sonra, top­ lam toplumsal ürünün, bireysel tükelim fonunu oluştu­ ran kısmı, emeğe göre üleşttrtltr. ·

Ürettme katılan ktmselerin, bireysel tükettm fonuna

ayrılan emek ürünlerı dtltm1ne

gerekll-ürün

ve bu ürün­

leri yaratan emeğe de gerekli-emek denir. Yıpranan üre­ ttm araçlannı karşılamaya ayrılan giderlerin düşülmesin­ den sonra, toplumsal fona giden (ve yukarıda sayılan) emek ürünleri bölümüne, artı-ürün ve bu ürünleri yara­ tan emeğe de

artı-emek denir. Sosyallzmde, artı-ürün bel­

lt ktştlertn çıkarianna değtl, toplumun ve emekçtlerin ge­ rekstnınelertnt karşılamak için kullanılır.

Böylece artı­

ürün, bir başkası kendisine maletmediği için artı-değeri de temstl etmez. Ancak.

toplam

toplumsal

ürünün

paylaşılmasının

hiçbir zaman ürünlerin eşıt olarak bireyler arasında bôlü­ şülmesi anlamına gelmediğint unutmamak gerek.

göre bölüşüm yasası

Emeğe

açıktır ve kimi buıjuva teorisyenle­

rtnin dedikleri gibi "mutlak" bir eşttltk anlamını taşımaz. Sosyallzm aşamasında herkes emeği ve ürettme katkısı oranında pay alacaktır. Sosyalizmdekt,

neğine göre, herkese emeğlne göre"

..

herkesten yete­

bölüşüm ilkesi, ko-

33

münizme geçişle birlikte, "herkesten yeteneğine göre, herkese gereksinmesine göre" ilkesi halini alacaktır. (Bkz. Antl-Dührlng, 250-255; P. Nikittn, Ekonomi Politik, Ondördüncü Bölüm I ve Onsekizinci Bölüm 5)

Bunalım Teorisi (Crlsls Theory): Marx'ın kapitalist toplumdaki ekonomik bunalımlarla ilgili teorisi, Kapi­ tal'in çeşitli yerlerinde Izlenebilir. Aynca , kapitalist eko­ nomide, gerileme ve tıkanıklık biçiminde görülen bu bu­ nalımlarla liglll derli toplu teorik açıklamalan. Engels'in Anti-Dührlng'inde de bulmak mümkündür. Bu bunalımlarda. üretimin toplumsal niteliği ile (Bkz. Toplumsal Üretim). üretilen ürünlerin kapitalist temellü­ kü arasındaki çelişkinin patlama noktasına geldiği görü­ lür. Meta dolaşımı bir anda durur, dolaşım aracı olan pa­ ra, dolaşımın engeli haline gelir. Bunalımdan önceki aşın üretim döneminde (Bkz. Kapitalist Üretim AnarşisO " . . . Burjuvazi. bolluğun verdiği sarhoşlukla . . . parayı boş bir hayal ilan eder. Yalnızca meta paradır. " Oysa şimdi: "Yal­ nızca para metadır. " Ve dolaşım aracı olan para. bu du­ rumda -yani piyasadaki nakit kıtlığı nedeniyle- dolaşımın engeli haline gelmiştir. (Kapital I, s. 152 -153) Kapitalizmin gelişmesiyle üretici güçlerin ulaştığı yüksek düzey ve kapitalistler arasındaki rekabet sonucu, meta ar.mun talebi aşması (aşırı üretim) ve böylece pazar­ Iann tıkanmasıyla, her on yılda bir ekonomik bir bunalım dönemi yaşanır. Üretim yetkinleŞmiş, işçiler işlerinden edilmiş, yedek sanayi ordusunun saflan yoğunlaşmış, ge­ nel alım gücü azalmış, mal yığılması artmıştır. Bir yanda, ü retim araçlan lle ü rün bolluğu, öte yanda, işinden edU­ miş ve geçlin araçlanndan yoksun işçi fazlalığı. Kapitalist üretim biçimi, kendi yarattığı üretici güçleri faaliyetlerin­ den alıkoymuş, ürünler sermayeye dönüşernemiş ve dola-

34

şuna gırememlştir. Yani, dretim biçimi ile değişim biçimi arasındaki çelişki son derece yetkinleşmiştir. Buıjuvazl, yarattığı üretım biçimi ve üretıcı güçler üzerindeki denetı­ mini yitinniştir. Engels, bu evrede. üretım ve büyük ulaş­ tırma

araçlanrun,

"önce hisse

senetli

şirketler.

sonra

tröstler. en sonra da devlet tarafından temellük" aşaması­ na ulaşılacağını kaydeder.

(Antl-Dührlng.

s. 449)

c

Canlı Emek ve Ölü Emek (Llvlng Labour.and Dead Labour): Üretim süreci sonunda işçinin emeği üründe so­

mutlaşır. Bu somutlaşmış ve maddeleşmiş emeğe, ölü emek de diyebiliriz.

"Emek kendisini konusuyla bir1eştirmiştir: Emek maddeleştirilmiş, konu dönüştürülmüştür. lşçide hareket olarak ortaya çıkan şey, şimdi üründe ha­ reketsiz sabit bir nitelik olarak görülür. (Kaphal 1, s. 1 97) "

Buna karşılık, fiili üretim hareketı sırasındaki emek, canlı (yaşayan) emektir. Bu anlamda, geçmişte harcan­ mış bulunan emeğin ürünleri olan üretim araçlan ile ser­ maye, ölü (cansız) emektir. Üretım araçlan ile hammad­ de. canlı emeğin bunlara el atması ve ölüm uykusundan uyandırması ile üretim sürecinde:

"eme{lin ateşinde yıkanarak, e mek organizması­ nın esas unsuru olarak, eskiden oldu{lu gibi, süreç­ teki işlevlerini yerine getirmek için canlanırlar; ger­ çekte tüketilirler ama ... yeni bir e mek-süreci için üretim aracı olmaya hazır bir amaçla tüketilirler." (a.g.y. , s. 1 99) Ölü (cansız) emeğe Marx, pıhtılaşmış, donmuş emek de der.

36

ç

Çartlst Hareket (Chartlsm): Makine li modem sana­ ylin kuru luş yılları olan 19. yüzyılın ilk yarısında ingllte­ re'de. emekçi sınıflann verdikleri uzun savaşırnlar sonu­ cu çıkartılan Fabrika Yasalan Ue işgününe sınırlamalar getirilmiş, sendikalaşma yolunda büyük adunlar atılmış­ tır. Ancak yine bu yıllarda. ingiliz işçi sınıfı. b uıj uvaziden kopardığı bu tavizlere karşın. e ylem ve talepleri e konomik alarıla sınırlı kaldıkça. e lde edUen bu kazanımların uzun süreli olamayacağının ve alaru genişletemeyeceklerinin bilincine vardı. Asıl öne mli olan. p olitik alanda da ağırlık­ larını duyurmak, işçi sınıfının çıkarfarını politik platform­ da da savunmak ve kabul e ttirmekti. Bunun Uk ve e n önemli adımı olarak da demokratik seçim hakkını elde et­ me k geliyordu. Bu amaçla, William Lovett'in öncülüğünde kurulan

Londra Çalışanlar Derneği (London Workingmen' s Asso­ ciation). 1838 yılında "People's Charter" adıyla anılan bir bildirge hazırladı. inglliz işçi sınıfı tarih inin gelecekte­ ki programı denlie bUecek bu "H al k Bildirge si", Avam Ka­ marasından şu te me l demokratik taleplerde bulunuyor­ du: 1) Bütün yurttaşiara genel oy hakkı: 2) Parlamento­ nun her yıl toplanması: 3) Yoksulların da se çime katıla­ bUmesi için Parlamento üye lerine · ödenek verilmesi: 4) Gizli oy: 5) Eşıt seçim bölgeleıi; 6) Parlame ntoya girecek­ lerin mülk sahibi olma koşulunun kaldırılması.

Ekonomi politik literatüründe . sosyalist amaçlar güt37

mekle beraber. sosyal demokrat bir hareket olarak kabul edilen bu talepler için Engels, "sadece, Avam Karnarasma yöneltilmtş olan bu altı madde, bütün zararsız görünü­ müne rağmen Kraliçe ve Lordlar dahil, tüm in_gillz Anaya­ sasını ortadan kaldırmaya yeterlidir" diyor. (Inglltere'de Emekçi Sınınann Durumu. s. 345)

Londra Çalışanlar Derneği, bütün İngiltere'ye "mis­ yonerler" göndermek suretiyle büyük bir kampanya baş­ lattı. O sırada. Fabrika Yasası hükümlerinin -patronlann engellemesi yüzünden- pek iyi uygulanamadığı fabrika iş­ çileri, madenciler. dokuma tezgahı işçileri arasında sefa­ Jet ve işsizlik çok yaygındı ve doğal olarak bunlar Çartist Hareketin sıcak destekçilerin i oluşturuyGrlardı. 1834 ta­ rihli Yoksullar Yasası'nın uygulamasına karşı (Bkz. Yok­ sullar Yasas� yoğun bir kampanya yürüten Richard Cas­ ter ile Rahip J.R. Stephans. bu yasanın uygulanmasının birkaç bölgede durdurulmasıru başarmışlar ve şimdi de bütün ağırlıklanyla Çartist harekete katılmışlardı. Kuzey bölgesinde geceleri bo�kırlarda meşaleler yakarak geniş katılımlı toplantılar düzerıliyorlar ve emekçilerin haklanru alabilmesi için gerekirse silaha başvurulmasını öneriyor­ lardı. Rahtp Stephans, Manchester'de 200.000 -kişinin katıldığı bir toplantıda şunlan söylüyordu: "Dostlarım, Çartizm temel amacı yalnız sizin oy hakkı elde etmenizi isteyen politik bir hareket edğil­ dir. Çartizm yaşam ı n asgari gereklerini yerine getir­ mek demektir. Çarter, iyi bir ev, yeterli yiyecek ve giyecek, refah ve k ısa iş saatleri demektir . . . Sizi ezenlerin emrinde olan hükümet gücünden, asker­ lerden, süngü lerden ve toplardan korkman ıza ge­ rek yok ; sizin onlardan çok daha güçlü bir silahınız var. Öyle bir silah ki, buna karşı tüm süngüler ve toplar güçsüzdür ve on yaşında 9ir çocuk onu ku l­ lanabilir. Bütün yapacağınız, elinize birkaç kibrit, bir 38

de zifte batırılmış bir saman tomarı almaktı r. O za­ man, hükümetin ve onun binlerce askerinin, cesur­ ca kullanıldığı takdirde bu silaha karşı ne yapabile­ ceğini görmek isterdim." (a.g.y., s. 346) Oldukça ılunlı bölgeler olan iskoçya ile Batı ingilte­ re'de kampanyayı, Ç artist hareketin en iyi hatiplerinden Henry Vincent yürütüyordu. Galler bölgesindeki roaden­ ciler ise en hızlı devrimcilerdl. iriandalı büyü k toprak sa­ hibi Feargus O'Conner, Çartizrhin, konuşmalannda şid­ dete başvuru lmasını savunan en ateşli hatibiydi. Bu arada, B irmingham'dan Parlamento üyesi Thos. Attwood. yeni bir Çartist kampanya planı hazırladı. Bu plana göre , Avam Karnarasma rakip olarak seçilecek bir Konvansiyon . Çarter'ın taleplerini bütün ülkede geçerli kılmak için, işçi sınıfı kitlelerince imzalanan bi.r dilekçeyi Parlamentoya sunacak, eğer bu istek ka bul edilmezse , Korivansiyon genel grev ilan edecekti. Bu heyecan verici program derhal yürürlüğe kondu ve hazırlanan dilekçeyi 1 .280.000 kişi imzaladı. Halk tarafından seçilen Konvan­ siyon üyeleri, 4 Şubat 1839'da Londra'da ilk toplantılan­ nı yaptılar. Konvansiyona öncelert başlannda Lovett'in bulunduğu ılımlı "moral güçlerin� denetimi altındaydı ama yine de polisle sık sık şiddetli çatışmalar oluycrdu. 12 Temmuz'da Avam Kamarasının dilekçeyi reddennesi üzerine ılımlılar denetimi büsbütün ellerinden kaçırdılar ve büyük bir heyecan içerisinde topluluk "Genel Grev" çağrısında bulundu . Ne var ki Konvansiyon. birkaç gün içerisinde . arkalannda kendilerini destekleyen bir örgüt bulunmadığı gıbı h erhangi bir hazırlıklannın olmadığını fark etti. Böylece. genel grev çağrısı Konvansiyon adına utanç verici bir biçimde geri alındı. Şimdi de, bu ılunlı "moral güçlerin" beceremedikleri genel grevi, tam bir halk ayaklarunasına dönüştürmek için kurulan "fizikse l güçler" grubu harekete geçti . Ayak39

lanma merkezleri olarak, Newport. Lancasbire ve York­ shtre seçtlıniştı. Önce Newport ele geçirilecek ve burada tutuklu bulunan işçi liderleri kurtanlacaktı. 4 Kasmı sa­ bahı, eski belediye başkanlanndan John Frost'un yönetti­ ği bir grup Newport'a saldırdı. Lakin yine örgütlenme ve eşgüdüm eksikliği yüzünden bu saldınya ancak, tüfek ve madenci kürekleri Ue güya silahlanmış ancak 3.000 kişi

katılabildL

Polisle girişilen

epeyce ölü ve yaralı

kısa bır · çatışmadan sonra

vererek yenik düştüler.

Liderleri

Frost, Emest Jones ve Williams, önce ölüme mahkum edildller sonradan cezaları sürgüne çevrtldi. Polis, aynca bütün önemli Çarlist lideriert tutukladı ve bunlar da bir ya da iki yıllık hapis cezasına çarptırıldılar. Liderlerin hapisten çıkmalan üzerine, 1 840 ve 4 1 yıl­ lannda, O'Conner ile gazetesi

Kuzey Yıldızı

(Northem

Star) çevresinde toplananlardan G.J. Harney'in öncülük ettiği "fiziksel güçlerft Ue, Lovett ve Bronter.

O'Brien'in

öncülük ettiği "moral güçlerft arasında çekişmt.. er başladı. Sendikacılık çalışmaları ile eğitime ağırlık verilmesini is­ teyen "Moral güçlerft, işçi sınıfırun isteklerini kabul ettire­ cek güce ulaşamadığıru öne Sürerek orta burjuva gruplan ile işbirllği yapması gerektiğini savunuyorlardı . Buna kar­ şılık, silahlı bir ayaklarunadan yana olan "fiziksel güçft yandaşları, orta sınıf reformculannın daima işçi sınıfını aldattıklannı, fabrikalar ile madenierde çalışan işçileri as­ lında bu sınıfa bağlı kimselerin ezdiğini ve sömürdüğünü ·

öne sürüyorlardı.

O'Conner, baskı sayısı o günlerde işittimemiş miktar­ lara ulaşan ve işçiler arasında büyük etkinlik kazanan

Kuzey Yıldızı'nın

da yardmııyla günün adamı haline gel-

di ve "moral güçlerift sahneden sildi. Yaptığı konuşmalar­ daki zehirli diliyle halk arasındaki saygınlığı gitgide artı­ yordu .

Bu konuşmalardan

birinde

aristokrasiye

şöyle

sesleniyordu: "Bizim kalp aristokrasinin hangi malzeme­ den yapıldığını işte size söylüyorum. Beyler siz, koca gö-

4

·

bekli, fındık beyinli, mankafalı aristokratlar sınıfına da­ hilsiniz. Siz, ahmak suratlı. ikiyüzlü aşağılık yaratıklar nasıl olur da beni ıslık.lamaya cesaret edersiniz?" Ulusal Çarter Birliği · adında geniş tabanlı bir örgüt kun,ılara:k. hareketin şimdiye kadar başarılı olarnamasına neden olan birlik ve eşgüdüm sağlamaya çalışıldı. Birkaç sendikayla işbirliği sağlanarak. üç milyonu aşkın emekçi, nin imzaladığı tkinet bir dilekçe hazırlandı. Bu dilekçenin verildiği 1 842 yılı Çarttst hareketin en güçlü olduğu yıldı. Dilekçenin 2 Mayıs'ta reddedilmesi üzerine hareketin ön­ derleri Ashton'daki küçük bir grevi, genel grev haline dö­ nüştürdüler. Kısa zamanda grcv Lancashtre, Cheshire ve diğer bazı sanayi bölgelerine yayıld ı . erevetler kent kent dolaşıyorlar ve kendilerine katılmayarı yerlerde buhar ka­ zanlarının tıkaçlarını çıkartıp atıyorlard ı. Grev bu neden­ le, !ıkaç Ayaklanması" diye de anıldı . GreveHer arasın­ daki iletişim noksarılığı nedeniyle hareket ağır yayılmakla beraber. kuzeyde Aberdeen'deki sendikalar bile greve ka­ tıldılar. Bu kez de hareketin öncüsü O'Conner'in sinirleri­ nin bozulacağı tutmuştu . iriandalı lider'in birdenbire bu grevin, Tahil Yasasına Karşı Birliğin Anti-Com Law Asso­ ciation bir komplosu olduğunu ilan etmesi üzerine, genış­ Iernekte olan grev yenilgiyle sonuçlanmış oldu . Böylece Çartist hareket bir gerileme dönemine girdi.

1 848 devrimlerinin bütü n Avrupa'da büyük heyecan yarattığı yıllarda Çartist harekette de bir canlanma olduy­ sa da fazla etkin olamadı. Ancak 1 852 yılından başiaya ­ rak hareketin önderliğine, daha önce de hareketin içinde önemli bir rol oynamış olan ve 1 848 yılında tutuklanarak ağır koşullar altında iki yıl süreyle bir h ücrede tecrit edil­ miş durumda kalan ve emekçi sınıfın baskısıyla salıveJ1len Emest Jones geldi. Jones. çıkardığı Halk Ga�etesl (People's Paper) aracılığı ile hareketi yeniden etkin hale getirmeye çalışıyordu . Marx ve Engels. gazetenin yayıma 41

başladığı 1 852 yılından 1 856 sonuna kadar gazeteye yazı yazdılar ve çıkmasına katkıda bulundular. Bu yakın ilişki sonucu Marx ile Engels'in Çartıst hareket içinde gittikçe daha belirleyici bir rol aynaması sonucunu doğurdu. Ne

var ki Jones'un buıjuva radikalleri ile yakın işbirliğine girmesi, Marx ile Engels'in gazeteyle illşkilertni kesmelen­ ne neden oldu. Yine de Çartist hareket bu yeniden can­ lanma döneminde ( 1 850- 1 858) eski gücüne kavuşama­ dıysa da, işçiler arasında sendikaiaşma ve özellikle enter­ nasyonalizm düşüncesinin yerleşmesinde önemli bir rol oynadı. Marx'ın, �İngiliz işçilerinin, on üç yıl boyunca hayran olunacak bir direnmeyle sürdürdükleri bir kavga" diye söz ettiği Çartlst Ha reket, sendikalaşma ve enternasyona­ l ist fikirlerin yerleşmesine olan katkısının yanısıra.

Fabri­ ka Yasalan'nm. On Saat Tasarısının. kadın ve çocuklann çalıştınlması ile ilgili yasalann ve Tahıl Yasalarnun kaldı­ rılması gibi konularda İngiliz emekçi sınıfına öncülük et­ miştir. (Bkz.

Fabrika Yasaları. On Saat Tasarısı. Çocukla­ rın Çalıştınlması Komisyonu, Tahıl Yasalan)

Çoculdann Çalıştınlması (İstihdamı) Komisyonu (Children Employment Commission): Avrupa'da sanayi devriminin gerçekleştiği 19. yüzyılda, bu devıimin. emek­

çi kitlelert üzerinde yarattığı etkileıi incelerken Marx. araştırmalannda daima ingiltere'yi esas almış ve bunun nedeni olarak da, en güvenilir ve düzenli bilgilerin , ista­ tistiklerin bu ülkede bulunmasını göstermiştir. Gerçekten de ingiltere'de bu yüzyılda, kapitalizmin yerleşme ve ge­ lişme çabası içerisinde, bir yandan emekçi sınıflar üzerin­ deki zorlu baskı ve emek sömürüsü sürerken, bir yandan da ingiliz bürokrasisinde emekten yana güçlü bir oluşu m yaşanmıştır. Kurulan çeşitli İş Komisyorılan ile . İçişleri

Bakanlığına bağlı Fabrika Denetmenleri (İş Mfıfettışleri) aracılığı Ue, kapitalizmin İngiliz sanayi proletaryasına karşı uyguladığı sömürfı . en azından, bunların hazırla­ dıklan raporlarla kamuya duyurulmuş ve denetim altına alınmaya çalışılmıştır. Bu çabalar çoğu kez, buıjuvazinin bir organı durumundaki Parlamento'ya rağmen sürdürül­ müştür. İşte fabrika yönetmeliklerı lle yasalanna uygun olmayan biçimde, çeşitli manüfakt ürlerde ve işkollannda çaliştınlan çocuklann ve gençlerin clu rumlannı araştıran Çocuklann Çalıştınlması Komisyonu , bu t ablo içerisinde sürekli faaliyet göstermiş ve yetki alanı Içerisine giren ko­ nularda düzenli raporlar yayımlamışlır. Bu komisyon ra­ porlarından Engels, İngiltere'de Emekçi Sınıfların Du­ rumu'nda yararlandığı gibi, · M a rx da Kapital'de büyük ölçüde yararlannuştır. Biz burad a . meka nık güçlerin sa­ nayle uygulandığı yıllarda. kapit a lizmin çocuk emeğini sömfırmede gösterdiği acımasız uygulamalan bu komis­ yonun raporlanna dayanarak kısaca gözden geçireceğiz.

"Dantela yapımı ile uğraşan halk arası nda, kral­ lığın diğer yerlerinde ve hatta uygar dünyada görül­ memiş bir setalet ve ızdırap vard ı r. . . . Dokuz-on ya­ şı ndaki çocuklar, sabahın ikisinde, üçünde ya da dördünde çul yataklarından zorla kald ırılmakta, bir dilim ekmek için gece saat ona, onbire, on ikiye ka­ dar çal ıştırılmaktad ır. Elleri ayakları yorgunluktan bitkin, vücutları kavruk, yüzleri kireç gibi, insanlıkla­ rı taş g ibi uyuşukluğa dönüşmüş . . . . Tam bir kölelik . düzeni; hem toplumsal, hem fizik, hem ahlak ve hem de manevi yönden . . . . Virginia ile Carolina'lı pamuk yetiştiricHerini yeriyoruz. Oysa onların zenci pazarlarından , kamçı larından, insan eti bezirganla­ rından , kapitalistlerin kar ve kazançları uğruna tül­ ler ve danteller örmek için sürdürülen insanlığın bu yavaş yavaş k ı rımı daha mı az lanetliktir?" 43

"William Wood , dokuz yaşında. Işe 7 yıl 1 O ay­ lıkken başlamış. Önce "kalıp taşıma" işinde çalıştı ; hazırlanmış kalıpları kurutma odasına götürür, son­ ra da boş kalıpları geri taşırd ı . Haftanın altı günü işe sabah ahıda gelir, gece dokuzda işten çıkard ı : "Haftan ın altı günü gece saat dokuza kadar çalışır­ dım. Yedi ya da sekiz hafta bu böyle sürdü." 1 2 ya­ şındaki J. Murray şöyle diyor: "Tornayı çevirir, kalıp dökerim. Sabah ahıda, bazen dörtte gelirim. Ak­ şamdan bu sabahı n ahısına kadar bütün gece ça­ lıştım. Önceki geceden beri yata{Ja yatmadı m . . . Ben üçbuçuk şilin alıyorum. Gece çalıştı{Jım için fazladan bir şey almıyorum. Geçen hafta iki gece çalıştım." "Lüks dantelacılık, kötü beslenen ve nadiren et yiyen, çocuklar ve ge nçler tarafı ndan Nort: ıampton, Oxford ve Bedford kırsal kasabalarında yapı lmakta­ dır. Küçük çocuklar, havasız ve rutubetli odalarda, yere oturmuş, e{Jilerek çalışı rlar. Bu yorucu durum­ da vücudu desteklemek için, kızlar gelişme çağın­ da, insan ı n kaburgaların ı birbirine geçiren ve dar göğüslü o lmayı bu yörelerde genel bir görünüş ha­ line getiren tahta balinalı korseler giyerler. Çoğu pis hava içinde kımı ldamadan oturmaktan ileri ge­ len aşırı h azımsızlık çektikten sonra genellikle ve­ remden ölürler. Hemen hiç eğitim görmezler ve hiçbir ahlaki terbiye de almamışlardır. Gösterişe bayılırlar. Bu iki etkenin sonucu ahlaki durumları iç­ ler acısıdır; fahişelik de aralarında çok yaygındı r." Çocukların Çalıştırılması Komisyonu'nun hazırladığı çeşitli raporlardan yapılan bu alıntılar, kapitalizmin geliş­

mesi, sermaye birikiminin devam etmesi ve buıj uvaztnin şık hanımlan ile beylerinin dantelli giysilerle donanması ­

nın emekçi sınınara nelere malolduğu yetertnce anlat ­

ma ktadır.

44

Bu emekçi çocuklann, fiziksel ve ahlaki durumlanrun yarusıra, "kültürw düzeyleri de, Komisyon üyelerinden bi­ ' risi ile yaptıklan şu ilginç konuşmada açıkça görülür: Je­ remiah Haynes. yaşı 1 2: "Dört kere dört 8 eder: dört tane dört 1 6 eder. Kral bütün para ve altınların sahibi olan kimsedir. Kraliçenin oğlu Prenses Alexandra'dır. Prenses erkektır.w William Tumer, yaşı 1 2 : "İnglltere'de yaşamıyo­ rum. Sarurun orası bir ülke . w Heruy Matthewınan, yaşı 1 7: "Şeytan iyi bir kimsedir. Nerede oturur bilmiyorum.w (Çocuk emeğinin sömürüsü konusunda daha ayrıntılı bil­ gi için, Engels'in yukanda arnlan yapıtı ile Kapital'in Bi­ rinci Cildi nin 3. Kısun, 1 0 . Bölümüne bakınız. ) '

45

D

Dağıtım (Distribution): Genel anlamda, bir top lum­ da, toplam üretimde n bireyin payına düşen h isse. An cak Marx. dağıtunı, ürünlelin dağıtunı ve böylece üretimden uzak ve ondan bağımsl7.. bir olgu gibi kabul eden görüşle­ re karşı çıkar. Çünkü ona göre dağıtım, ürünlelin dağıtı­ mı olmaktan önce, 1 ) üretim araçlarının dağıtunı ve 2) toplumun üyele rinin çeşitli ürettm alanlan a rasında dağı­ tımı, yani, bireylerin belirli üretim iliŞkilerine tabi tutul­ masıdır. Bu nedenle , "Ürünlerin dağıtunı, üretim süre ct­ nin içinde bulunan ve üretirnin yapısını belirleyen bu dağıtırnın sonucundan başka bir şey değildir. " (Katkı, s. 262) Şu halde, dağıtım, belirli bir taıihsel üretimin bir so­ nucudur ve üretim ile dağıtun arasında karşılıklı bir etki­ leşim, diyalektik bir bağ vardır.

Değer ve Değer Biçimleri (Value and Forıns of Va­ lue): Bütün metalar, değiŞim ala nına, kullanun-değerleri ya da kumaş, buğday, tablo gibi ticart mallar olarak girer­ ler. Bunlar hem yararlı nesneler ve hem de değer taşıyı cı­ lan olduklan için metadırlar. Birisi, fi ziksel ya da doğal biçim, birisi de değer-blçim ( değiŞim-değeri taşıyan biçim) olmak üze re, iki biçime sahip oldukları süre ce, ancak me· ta olarak görünürle r, ya da meta biçimine bürünürle r. Günlük yaşamunı zda biz, çevremlzde binlerce şe yin, 46

h atta birbirleriyle karşılaştınlmaları olanaksız gibi görü ­ nen şeylerin (diyelim bir tablo lle çizmenln) birbirleriyle eşıtlendiğlnl. birbirleriyle değişlldiğini görürüz. Bütün b u metalarda bulunan o rt ak özellik, emeğin ürünleri olmala ­ rıdır. Ürünleri birbirleriyle değişUrtrken bireyler, çok farklı türden emeklerı birbirleriyle eşitlemiş oluyorlar. Bu çok farklı türden metalann birbirleriyle değişilebilmeleri bu metalann ortak bir ntteli�c sahip bulunduklarını tanıtlar. Bu ortak özell1k o metaın değerı. yanı. üretimde harca­ nan toplumsal bakımdan gerekil emek zamanı ya da mlktandır. İşte çok farklı türden mct pa t lama noktasına ulaştığını söyler. "Üretim biçimi, değlşirıı blc,� lmlne başkaldırmiştır. " (s. 437) Çünkü , fabrika lçerlslnclc� ��� �lde toplumsallaşan emeğin yarattığı üretim biçuntyle . enıek i"ı riinlerinin, dağı­ tım ve değiŞim yoluyla hala öze l m i"ı l k lyPi ln konuları ol­ maya devam etmesi arasındaki çelişki dorıık noktasına ulaşmıştır. Kapitalist üretim biçimi ım·karı lzınası . bu de­ ğişim biçimi nedeniyle , kendi yarat t ığı ü re t ici p;üçlertn baskısı altında işlemez hale gelmlşllr. Ş ı ı h a l d r ü reLim biçllııi ile değiŞim biçimi arasında dlyalekl lk bir bağın bu ­ lunduğunu söyleyebiliriz. (Bkz. Değt.ş urı, Üretim Biçimi) .

Değlşlm-Değerl (Exchange-Value): Bir metaın değe­ ri, bu metaı üretmek için toplumsal bakımdan gerekli­ emek miktarıyla belirlenir. Bu değer, topl umsal bir ilişki içerisinde, bir meta bir başka meta lle kıyaslanınca, nice­ Ilksel bir ifade olarak, değişim-değeri biçiminde de görüle­ bilir. D iyelim, bir sandalyenin değeri tek başına. üretimi için harcanan emek miktanyla değil de . bir başka meta m aracılığı ile, iki meta arasında niceliksel bir ilişki kurula ­ rak belirlenebilir. Örneğin, bir sand,alye = l O kg buğday denilebilir. Bu karşılaştırmada, buğday. sandalyenın de­ ğerini belirlemeye yaramaktadır. Kurulan bu eşdeğerlik­ de, buğdayı üretmek için harcanan emek miktanyla, san­ dalyenin yapımı için harcanan emek miktarlannın aynı olduğu anlamı çıkar. Değeri, başka bir metaın değertyle 53

belirlenen meta (ôrneğimJzde, sandalye),

nlspl değer

b.içi­

mine bürünmüştür. Bir başka metaın değerini belirleme­ ye yarayan meta ise (örneğimizde, buğday) mine bürünmüştür. Üretılen metalar, farklı nicel

oranda,

birbirleriyle

eşdeğer

kullanım-değerleri, değiştirilebilir.

biçi­

belli bir

Örneğimizde

sandalye, buğday ile değiştırilebilir. Bir kullanım-değeri­ nin bir başka kullanım-değert ile değiştirildiği bu nicel · oran, metaın

değlşlm-değerlnl

oluştu rur.

Ne var ki, bu değer ifadesinde bir raslansallık olduğu açıktır. Yani, bir metaın

nispi

ya da

eşdeğer rolü

oyna­

ması, değer ifadesindeki raslansal durumuna bağlıdır. Değişim-değeri. değerin bu

raslansal

biçiminde

para

biçi­

mine gelinc.eye kadar, u�un bir tarihsel gelişme yolu izle­ miŞtir. (Bkz. De{Jer ve Değer Btçimleru

Değişmeyen Sermaye ve Değişen. Sermaye (Cons­ tant Capital and Variable Capital): Amacı artı-değer üretmek olan kapitalist, serbest piyasadan iki özel tü rde meta satın almak durumundadır. Kapitalist, sermayesi­ nin bir kısmı ile üretim araçlan satın alırken öteki kısmı ile de emek-gücü satın alır. Marx, değer ve artı-değer üre­ timinde, sermayenin bu

iki farklı kısmının

oynadıklan ro­

lü şöyle irdeler: Üretim süreci sırasında kullanılan üretım araçlarının değeri, ürüne aktanlmış olur: çünkü, üretim araçlannın üretımı için gerekli emek, nihai ürünün üretimi için ge­ rekli toplam erneğın bir kısmıdır. Üretim araçlan. emek

süreci sırasında. kaybettikleri kuUanım-de[Jerleri oranında yeni ürunlere değer katmış olurlar. Öyleyse, üretim araç­ lan yenı bir değer yaratmamakla. dolayısıyla da, serma­ yenin bunlara yatınlan kısmı, yeni bir değer ya da artı­ değer yaratmamaktadır. Bu kısım sadece ürünün değe-

54

rinde olduğu gibi korunmakta ve ürün satıldığında kapi­ taliste gert dönmektedir. "Üretım araçlan yönünden asıl tüketilen şey. bunlann kullanım-değertc_Ur ve bu kulla­ nun-değertntn emek aracılığı ile tüketimi, üı11nü meyda­ na getirmektedir. " (Kapital I, s. 223) Yatırılan sermaye açısından ise. sem1ayentn, ürettm araçları, h anunadde, yarduncı malzemeler ve iş aletıertnce temsil · edilen kısmı, ürettm süreci sırasmda , miktar bakımından bir değer de­ ğişimine uğrarnarlığına göre , bu kısma. sermayenin değiş­ meyen kısmı, ya da kısaca, değişmeyen sennaye denir. Bu ifade hiç kuşkusuz, sennayentn bu kısmının hiç değişmeyeceği anlamına gelmez . nu kısım. üretlmtn bo­ yutları ile orantılı olarak değişece,ij;i gibi, l"ı retım araçlan­ nın üreUmindeki teknik de,ij;lşmelcrlC' · dolayısıyla değer­ lerindeki artma ya da düşüşlerle· ha,ij;ıntılı olarak bir değişiklik gösterecektir. Değişmeyen sennaye, artı-değer ürettminin zorurılu koşulu olduğu h alde, bll"zat artı-değer üretınediği için 'değişmezdir. ' Üret ırnde yararlanılan araç ve gereçler değerlerini kendi yaşamları süresınce ürüne düzerıli olarak aktarmış olurlar. ..

Öte yandan. sermayenın emek-gücüne yatınlan kıs­ mı, üretim sürecinde bir değer değişimine uğrar. Fiilen harcanan canlı emeğe yatırılan bu kısmın, değerinin !1ir eşdeğerini yeniden ürettiği gibi, bir fazlalığı da, değişen koşullara göre, şu ya da bu miktarda bir artı-değert de üretir. "Sermayentrı bu kısmı, durmadan. değişmeyen bir büyüklükten değişen bir büyüklüğe dönüşür." (a.g.y. s. 225) Bu nedenle buna, sermayenın değişen kısmı. ya da kısaca. değişen seniıaye denir. Metalann değerlerının oluşmasında, canlı emek ile üretim araçlarının aynadıklan rolün çözümlenmesi, kapi­ talist sömürünün bilimsel bir biçimde açıklanmasında büyük bir önem taşır. Klasik buıjuva iktisatçılan, serma­ yeyi yalnızca , sabit ve döner sermaye diye Ikiye ayı:ıyor-

:;s

lardı. Marx bu konuda önemli bir adnn daha attı. Serma­ yeyi değişmeyen ve değişen sermaye olarak ikiye ayırdı. Artı-değerin üretilmesinde bu kısnnların oynadıklan rolü açıkça ortaya koydu. · Yaratılan değerin biricik kaynağı canlı emekti, üretim araçlarının değeri ancak bu emek­ gücünün aracılığı ile üretim süreci sırasında hiç değiş­ meksizin (ya bütünüyle ya da parça parça) yeni ürüne aktarılrmş oluyordu . Emek-gücüne yatırılan değişen ser­ mayenin değert ise sabit değildi, emek süreci içerisinde artı-değer yaratıyor ve büyüyordu.

56

Ekip Sistemi (The Gang-System): Marx, 'Sermaye Birikiminf ele aldığı Kapit al'In I . Cildinin Yedinci kısmın­ da, Kapitalist Birikim Yasasıru ömeklendirtrken. ingiliz tanm proletaryasının o dönemde Içinde bulunduğu du ru ­ m u anlatır ve "Kapitalist üretim ve birikirnin uzlaşmaz karşıt niteliği hiçbir yerde, ingiliz tarunındaki (hayvancı­ lık, dahil) ilerleme ile, ingiliz tarım emekçisinin durumun­ daki gerilernede olduğu kadar kendisini zalimce ortaya koyamaz. der. (Kapital i. s. 690) R

Sanayileşme ile birlikte kentlere sürekli göç, çiftiikie­ rin bir araya toplanarak tanının kapitalistleşmesi, ekile­ bilir toprakların dokuma sanayinin gereksinmesi olan hammaddeyi karşılamak üzere mera haline getirilmesi ve benzeri nedenlerle kırsal bölgelerde sürekli bir artı-nüfus meydana gelir ve köylülerin içinde barındığı ve yaşadığı kulübelerin yıkılmasıyla bu tarımsal nüfus zorla yerlerin­ den edilmiş olur. Bir bölgede , insan ne kadar seyrek olur­ sa, 'nispi artı-nüfus' o kadar büyük, çalışma olanakları o kadar kıt, tanrnsal nüfusun, bannabllecekleri yerlere gö­ re mutlak fazlalığı o derece üstün demektir. Şu halde. buralarda yerel artı-nüfus birikimi yoğunlaştığı gibi in­ sanlar de en kötü koşullar altında adeta üstüste yaşa­ mak zorunda kalırlar. (Bkz. Nispi Artı-Nüfus) Topraktan zorla sürülüp çıkartılan �nsanlar, kitle halinde, dağınık küçük köylerde ve kasabalarda toplanırlar. Sayılan azal57

dığı halde işbulma imkanlan da azalmış, sefalete düş­ müşlerdir. Şimdi yapılacak tek şey, düne kadar bağımsız olan bu küçük çiftçilerin, en sefil bamuna koşuHanna da katlanarak, büyük toprak sahiplertyle, büyük çiftçilerin kölesi haline gelmektır. (Bkz. Kapalı Köyler ve Açık Köy­ ler) Artık en düşük ücreti bile kabul etmek onlar için do­ ğa yasası hallne gelmiştir. Toprak, üzerindeki sürekli 'nispi artı-nüfusa' karşın, gene de seyrek nüfuslu bir yer­ dir:

" . . . Arasıra çok yumuşak kalpli bir toprakbeyinin kendi eseri olan yalnızlık ve ıssızlıktan yakınd ığı da görülür. Lord Leicester, Hookham Şatosu'nun ta­ mamlanması üzerine kendisini kutlamaya gelenle­ re şöyle d iyordu : ' Insanın kendi ü lkesinde yapayal­ nız olması hüzü nlü bir şey. Çevreme bakınıyorum, benimkinden başka ev yok. Ben, Devler Şato­ su'nun deviyim ve bütün komşularımı yuttum."' (a.g.y . , s. 709) İşte bu 'varlık içinde yokluk' koşullan altında, tanm­ sal faaliyetlerin olağanüstü arttığı dönemlerde -özellikle hasat zamanlannda- geçici olarak tarım işçisine büyük gereksinme duyulur.

"Geçici ya da yerel emek gereksinmesi, ücret­ lerde yükselmeye yolaçmaz , ama kad ınlarla çocuk­ ların zorla tarlalara gönderilmelerine ve giderek da­ ha küçü k yaşlarda sömürü l melerine yolaçar. Kadınlarla çocukları n sömürülmeleri büyük boyutla­ ra ulaşır u laşmaz , bu durum, erkek tarım emekçile­ rini artı -nüfus haline getirmenin ve ücretlerini dü­ şürmenin bir aracı haline gelir. I ngiltere'nin doğusunda bu kısır döngünün parlak bir sonucu olarak, burada ancak kısaca ele alı nacak olan, 'ekip sistemi' denilen şeyi yaratmışt ı r." (a.g.y., s. 71 oj

58

Bu ek1p sıstemı, k1mi kontluklarda bütünüyle, kimi kontluklarda yer .yer egemendir. Diyelim, Lincolnshire konUuğunda arazinin büyük bir kısnu esk1 bataklıklann kurutulmasıyla kazanılmış zengin alüvyonlu topraklardır. Bir zamaniann bataklık ve kumluk arazisi şimdi hububat ve yüksek rant denizi halini almıştır. Buralarda yepyeni çiftlikler doğup gelişmiş ama yeni kulübe)erin yapılma.­ ması bir yana, eskller de yıkılmış ve gerekli tarım işçileri ancak millerce uzaktak1 açık köylerden, tepelerin çevresi­ ni dolanan uzun yollann aşılmasıyla sağlanabilmiştir. Bu geniş çiftliklerde oturma olanağı bulabilen emekçiler (k1 bunlara 'devamlı emekçiler" denir) yalnızca, sürekli yapıl­ ması gereken zor ve atla yapılan türdeki tarım işlerinde kullanılırlar. Geri kalan ve 'hafif türden işler gezginci ek1plere yaptınlır. Bu ek1pler. kadınlarla her Iki cinsiyet­ ten gençleri ( 1 3- 1 8 yaş arası) ve yine her iki cinsiyetten çocuklan (6- 1 3 yaş arası) kapsayan 10 ile 40-50 k1şilik gruplardır.

"Başla rı ndaki ekipbaşı, daima sıradan bir tarım emekçisidir, ama genellikle külhanbeyi denilen cinste n, serseri, ayyaş, fakat girişken ve becerikli­ dir. Çiftçinin emrinde değil, kendi emrinde çalı şan ekibi o kurar ve toplar. Ç iftçi ile genellikle parça­ başı anlaşma yapar . . . Ekip başları , çiftlik çiftlik do­ laşı rlar ve böylece ekiplerine yılın 6 ila 8 ayı nda iş bulurlar. Bu nedenle, emekçi aileler için, yalnız ara­ sıra çocuk çalıştıran tek çiftçinin yanında çalışmak­ tansa , böyle bir ekipte onun emrinde çalışmak çok daha karlı ve güvenlidir. Bu durum, ekip başının et­ kisini açık köylerde öylesine artırmıştır �i. çocuk işçi genellikle ancak onun aracılığı ile çalıştırılabilir. . . B u sistemin 'kusurları· arasında, çocuklarla gençle­ rin aşırı çalıştırılmas ı , çiftliklere gidiş dönüş s ı rasın­ da, 5 , 6 ve bazen 7 mile ulaşan uzun yürüyüşler ve 59

-

ensonu ekibin u{lradığı 'moral' çöküntü sayılabilir. . . 1 3- 1 4 yaşındaki kızların , aynı yaştaki arkadaşların­ dan gebe kalmaları olağan şeylerdir. Ekibi oluştu­ ran açık köyler, 'Sodom ve Gomorra'lar' halini alır ve buralardaki gayrimeşru do{lum oranı, ü lkenin geri kalan yerlerindeki oran ın iki katına ulaşır. Do­ ğan çocuklar, e{ler 'sakinleştirmek' için verilen af­ yon işlerini bitiremezse, bu ekiplerin gelecekteki üyeleri olurlar." (a.g.y ., s. 71 1 -7 1 2) Gezginci ekip sistemini, hem ekonomık hem ahlaki boyutlarıyla enine boyuna Inceleyen Marx , bu konuyu, çeşitli kontlu klarda kurulan yeni çiftliklertn, bataklıklan kurutarak, "yabanıl otlardan arındırılmış topraklan ile bu yabanıl i{lsan otları. kapitalist üretimin karşıt Iki kutbu­ dur" diyerek sona erdirtr.

Ekonomi Polltlk (Polltlcal Economy): Engels. Antl­ Duhrlng'de. "Ekonomi politik, en geniş arılamda, - insan toplumunda maddi yaşama araçlanrun üretim ve değişi­ mini yöneten yasalann bilirnidir" der. (s. 249)

Yaşamlanru sürdürebilmek ve gereksinmelerini karşı­ layabilmek için insanlar birer kullwu.m-değert olan nesne­ leri üretirler ve bunları değişirler. "Varlıklanrun' toplum- · sal üretiminde insanlar aralarında, zorurılu , kendi iradelerine bağlı olmayan belirli ilişkiler kurarlar. " (Katkı, s. 25) Bu üretim ilişkileri., üretici güçlerin gelişme düzeyi­ ne bağlı olarak değiştiği için tarthsel bir nitelik taşır. Ta­ rih içertsinde gösterdiği bu değişikliğin yarusıra "İnsarıla­ rın üretim ve değişim koşullan ülkeden ülkeye ve her ülkede kuşaktan kuşağa değişir. " (Antl-Dührlng, s. 250) Öyleyse ekonomi politik, tarthi mekana ve zamana göre farklılıklan ayırdeden tarihsel bir bilimdir. Üretim ve deği· şimin tarth içerisinde geçirdiği evrimin her basamağına

özgü yasalarmı ayrı ayrı irdeleyen ekonomi politik ancak bu irdeleme sonunda. üretim ilişkilert için her zaman ge­ çerli genel yasalan saptayabilir. Belirli üretim ve değişim biçimleri için geçerli yasalann, tarih içerisinde bu üretim ve değişim biçimlerine ortaklaşa sahip her ülke ve bütün dönemler için genel geçerlilikleri olması doğaldır. imdi, ekonomi politik, toplumsal üretim lllşkllerl­ nln, yani insanlar arasındaki ekonomik lllşkllerln geliş­ mesini inceleyen ve gelişmesinin farklı evrelerinde, top­ lum Içinde maddi malların . üretim, dağıtım ve değişim koşullannı etkileyen yasaları irdeleyen ve saptayan blllmdlr. Nitekim M arx da. o güne değin -sanırım bu gü­

ne değin de -yazılmış en kapsamlı ekonomi politik kitabı da diyebileceğimiz Kapital'in önsözünde. wbu yapıtta. ka­ pitalist üretım tarzını ve bu tarza tekabül eden üretım ve değişim koşullannı" inceleyeceğini ve son amacının da, wmodem toplumun ekonomik hareket yasasını ortaya çı­ karmak" olduğunu vurgular. (Kapital I, s. 1 6, 1 8) Marx ayrıca, kapitalist üretimin . eliştirel bir çözümlemesini yap­ tığı bu yapıtta, bu üretim b içiminin taşıdığı uzlaşmaz çe­ lişkilertn, kapitalizmin sonucu ve daha üst düzeyde bir toplum düzeninin kurulma koşullannı nasıl hazırladığını da bilimsel olarak tanıtlar.

Ekonomi politik, insanın temel ekonomik faaliyetleri­ ni incelediği ve jjretim biçimlertyle ilişkilerinin özünü or­ taya çıkardığı. dolayısıyla devrimci bir kimliğe bürüne­ rek sömürü mekanizmasını açıkladığı, bundan kurtulma­ nın teorik ipuçlannı verdiği -ekonomi politikten politika­ ya geçişin yollannı gösterdiği- için, egemen kapitalist sı­ nıflarca tarafsızlığına kuşkuyla bakılır. Oysa, ekonomı politiğin çıkarttığı bütün sonuçlar, kendi inceleme alanı­ nın doğal verilertdir ve sınfsal niteliği varlık nedeninin do­ ğal bir sonucudur.

61

Ekonomik Yapı (Economlc Stnıcture): Yaşamak için üretmek zorunda olan insan, aynı zamanda diğer in­ sanlarla ilişkiler kurmak, üretim iliş kilerinde bulunmak durumundadır. Bu nedenle de üretim toplumsal bir faali­ yettir. İşte "Bu ürettm ilişkilerinin tümü, toplumun eko­ nomik yapısını" belirlediği gibi, üzerinde hukuki ve siya­ sal üstyapının yükseldiği somut temeli de oluşturur. (Katkı, Önsöz, s. 25) Ne var ki, üretim ilişkileri ve dolayısıyla üretim biçimi, ekonomik yapı ile bir bütünlük içerisinde olmakla bera­ ber onunla özdeş değildir. Zira, toplumun ekonomik yapı­ sı yalnız üretim ilişkilerinin bütünü tarafından değil. bu ilişkilerin özgül bileşimleri tarafından oluşturulur. Üretım ilişkilerinin niteliğini, üretım araçlannın mülkiyet biçimi belirlediğine göre . bu mülkiyet biçimi temel sınıflann ya­ pısını . da belirler. Üretim ilişkileri de , ekonomik yapı da değişmeyen, donmuş şeyler olmayıp, üretici güçlerin ta­ rih içerisindeki evrimi ile birlikte değişiklik gösterır. Engels çeşitli yerlerde, Marx'la birlikte geliştirdikleri materyalist tarih anlayışı gereği, tarihte nlhal belirleyici öğenin. gerçek hayatın üretimi ve yerıiden üretimi oldu­ ğunu, ama bunun, ekonomik öğenin blrlclk etmen oldu­ ğu anlamına gelmediğini vurgular. Alman sosyal demok­ rat yazar Heinz Starkenbu rg'a yazdığı 25 Ocak 1 894 tarihli mektupta bu konuda şunlan söyler:

"Biz ekonomik koşulları , tarihi gelişmenin nihai koşulları olarak görüyoruz . . . . Politik, hukuksal, fel­ sefi, dinsel, edebi, sanatsal, vb. gelişme ekonomik gelişmeye dayan ır. Ama bütü n bunlar, birbiri üzeri­ ne etki yaptıQı gibi , ekonomik temel üzerine de etki yapar. Ekonomik durum biricik etkin neden , geri­ ye kalan her şey edilgin sonuç değildir. Burada söz konusu olan, daima nihai olarak kendisini belli eden ekonomik zorunluluğa dayalı karşılıklı bir etki­ leşimdir." (Selected Corespondence, s. 467) 62

Şu halde, bir toplumda, yasal, politik, Ideolojik, kül­ türel ve benzeri üstyapı kurumları, o toplumun ekonomik yapısını yansıtmakla beraber burada sözkonusu olan tek yarılı ve sonal bir beltrleme olmayıp karşılıklı etkileşlmdlr. Toplumdaki hukuk ve politik sistemler. kendi başlarına buyruk olarak gelişmekten çok. toplumun ekonomik ya­ pısındaki gelişmelere şu ya da bu ölçüde bağunlıdırlar.

ElblrUğl ya da Ortaklaşa Emek (Cooperattve Labo­

ur): Elbirliği ya da Ortaklaşa Emek kısaca. çok sayıda Iş­ çinin, btr ve aynı ya da farklı fakat aralarında Ilişki bulu ­ nan süreçlerde btr arada ve yanyana çalışmaları diye tanımlanabilir.

ı

"Çok sayıda işçinin, aynı zamanda, aynı yerde (ya da isterseniz aynı iş alanında diyebilirsiniz) , tek bir kapitalistin patronlu{lu alt ında aynı türden meta üretmek ü ze re birarada çalışmaları, hem tarih hem mantık açısından, kapitalist üretimin çıkış noktasını meydana getirir." ( Kapital i , s. 336)

İşçilerin tek başlarına ortaya kayabilecekleri mekanik güçlerin toplamı ile, yine aynı sayıda işçinin bir arada ay­ nı işi yaptıklan zaman ortaya koydukları mekanik güç farklı olacaktır. Zira burada, toplumsal bir güç oluşmak­ tadır ve söz konusu olan. birarada çalışma yoluyla bire­ yin üretici gücünde bir artma olması değil, yepyeni bir gücün, yani kitlelerin ortak gücünün yaratılmış olması­ dır. Birçok kuvvetin. tek btr kuvvet halinde kaynaşmasm­ dan doğan bu yeni gücün yanısıra, doğrudan toplumsal temas halinde çalışma, işçinin bedensel canlılığını artıran bir rekabet dürtüsünün dağınasına da neden olur. Bir arada çalışan bir düzüne insan, diyelim 1 44 saat­ lik ortaklaşa işgünü nde, ayn ayn çalışan 1 2 işçinin 63

1 2'şer saatlik çalışmalanndan, ya da ard arda 1 2 gün ça­ lışan tek bir işçiden çok daha fazla iş çıkartacaktır. "Bu ­ nun nedeni, insanın, Artstotales'in dediği gibi, politik bir hayvan olmasa bile, herhalde toplumsal bir hayvan olma­ sıdır. " (a.g.y . . s. 34 1 ) B ir taş y a d a tuğla yığınını. tek bir işçi bir yerden bir yere on günde taşırsa. 1 0 işçi yanyana dizilerek elden ele aynı işi mutlaka bir günden daha kısa bir zamanda biti­ rir. Aynı şekilde, bir yapıya , birkaç yerinden birden aynı zamanda başlansa . duvarcılar elbirliği halinde çalışmayı sürdürselt:r. diyelim 1 2 duvaremın 1 44 saatlik ortaklaşa işgünilnde yapıdaki ilerleme. tek bir duvaremın 1 2 gün süreyle ya da 1 44 saatlik çalışmasından daha fazla olur. "Bunun nedeni, bir insan grubunun uyum içerisinde çalı­ şırken elleri ve gözlerinin hem arkada, hem önde olması ve bir ölçüde devamlı uyanık bulunmasıdır." (a.g.y. . s. 342 ) Burada verilen örnekler, en yalın çalışma biçimleri ile ilgili olmakla beraber, yapılan iş karmaşık da olsa, elbirli­ ği yapan kimselerin basit sayısı, çeşitli işlemlerin farklı kimseler arasında dağıtılması olanağını doğurur ve iş ay­ nı zamanda yürütiılerek, tamamlanması için gerekli za­ man kısaltılmış olur. Elbirliği ya da ortaklaşa çalışma, kapitalist üretim tanının daima temel biçimini oluşturur ve bu yalın haliyle de, bu iıretim biçiminin gelişmiş aşa­ masındaki şekillerle yanyana bulunmaya devam eder. Marx, Kapital'in I. Cildinde. yalın daki bu irdelemelertnden sorıra , daha III. Cildinde , ortaklaşa emeğe yeniden erneğın hem pratik ve hem d e zihinsel ve önemine işaret eder:

elbirliği konusun­ ileride, Kapital'in değinir ve bu tür alandaki varlığına

" . . . evrensel emek ile ortaklaşa emek arasında bir ayrı mın yapılması yerinde olur. Her iki tü r emek de, üretim sürecinde kendi rollerini oynar, birbiri 64

içerisine geçer, ama her ikisi gene de farklıdır. Ev­ rensel emek, her tür bilimsel emek, keşifler ve bu­ luşlardır. Bu emek k ısmen, canlı emeğin elbir1iğine , kısmen de daha önce yaşamış kimselerin emekle­ rinden yararlanmaya dayanır. öte yandan , ortakla­ şa emek ise bireylerin doğrudan elbirliği yapmaları­ dır." (Kapital lll, s. 96) Marx'ın bu rada öne si"ı rcl i'ı ğii 'evrensel emek' kavramı ile ilk kez ka rşılaşılmusı ı ıede ı ı lylı� hu a lıntıyı biraz açmak i çin şu açıklamaların ya p ı l ı na s ı yı·rlııde olacaktı r. Evrense l emek lle ort a k l a�a t'l l ll'k çoğu ke z birbiri içe­ risine geçmekle be ra be r nrt ; ı k l a �a e ı ı lt'ğln son ucu olarak ortaya, bi reylerin beraberce ii ret ! l k lt•rı bir i"ı rii n çıkmakta ve bu üıi.i nün yara t ıcıs ı , ü rü n i"ı ı ı o l ı ı :;; u rııı ı ı ıda bel irli ve kısmi bir rol oynayan bıreyler değ i l , ü ret ime kat ı l a n bire y­ lerin ortaklaşa emeği ve deyim yerindeyse ortaklaşa emekçiler olm a kt adı r Bu na ka rşılık. evre nse l ernekte her birey. o günkü ya da geçmişteki ortaklaşa emeğin so­ nu çlarında n yarariarımakla beraber ürünün bütününü yaratmaktadı r. Ortaklaşa e me k. bire yle rin doğrudan el­ birliğine dayanmakta oysa evrensel emek, dalaylı bir ya­ rarlanmaya dayanmakta ama bireysel bir yaratı anlamı­ nı taşımakta ve bütün bilimse l bu luşlan ve icatları kapsayan 'bilimse l eme k' a nlamına gelmektedir. Bu rada şu nu da u nutmama k ge rekir ki, üretim ya da ürün der­ ken bu yalın ya da çok karma şık bir makine olabileceği gibi, bu makine nin teadına ya da yapınıma ilişkin teorik i rdele mele r ve tartışmalar ya da teknik ve ya teorik bir ko­ nu nu n incelenme si. araştıniması olabilir. Şu halde. he r türlü bilimse l bu luş evre nsel eme ğin ürünü olduğu gibi , bütün bilgi birikimi de ortaklaşa eme ğin bir sonu cu du r ve aslında bi rbiri i çe risi ne geçmiş bu iki emek türü, in­ sanlığa ait maddi ve manevi değerler bütününün -yani kültürün- ya ratıcısıdır. .

.

65

Emek (Labour):

insaniann gereksinmeielini karşıla­

mak üzere. doğanın veıileıini değişikliğe uğratırken har­ canan fiziksel ve/veya zihinsel çaba.

"Emek, her şeyde n önce , hem insanın hem Do­ ğa'nın kat ıldığ ı ve insanı n kendisi ile Doğa aras ın­ daki maddi tepkimeleri istediği biçimde başlatt ığ ı , düzenlediği ve denetiediği bir süreçtir. Doğa'nın ü rünlerini, kendi gereksinmelerine uygun bir biçim­ de ele geçirebilmek için, kolları nı ve bacakların ı , kafas ını v e ellerini ve vücudunun doğal güçlerini harekete geçirerek, doğa güçlerinden birisi olarak Doğa'nın karşısında yer alır. Böylece, dış dünya üzerinde etki yaparak onu değiştirmekle , aynı za­ manda kendi doğası n ı da değiştirir. Uyuklamakta olan güçlerini geliştirir ve bunları dilediği gibi hare­ ket etmeye zorlar." ( Kapital i, s. 1 93-1 94) Emek, bir amaca uygun olarak harcanır ve daha ön­ ce insan zihninde tasarlanmış bir işi gerçekleştirir. Bu bakımdan. insanın çalışması ile hayvanların içgüdüsel fa­ aliyetlert birbilinden farklı şeylerdir. Örümcek ağını usta bir dokumacı gibi örer. an peteğini iyi bir mimarı imren­ direcek gibi oluşturur, ama "en kötü mimarı en iyi arıdan ayırart şey, mimarın. yapısını kurmadan önce, onu imge­ sinde kurabilmesidir."

(Kapital I,

s.

1 94)

Engels, maymundan insana geçişte emeğin rolünü ir­ delerken,

emeğin alet meydana getirmekle başladığını,

maymun sürüsü ile insan toplumu arasında karakteris­ tik aynının emek olduğunu kaydeder. İnsanı insan haline getiren şeyin emeğin kendisi olduğunu söyleyen Engels şöyle der:

" . . . hayvan dış doğadan yalnızca yararlan ır ve salt varlığı ile onda değişiklikler meydana getirir; in­ san onda değişiklikler meydana getirerek, amaçla66

rına yarar du ru ma sokar, ona egemen olur. Insa­ nın öteki hayvanlardan son ve temel farkı budur, bu farkı meydana g etiren de gene emektir. . . . O, in­ sanın t ü m varlığının başlıca temel koşuludu r ve be­ lirli bir anlamda, bu öyle bir ölçüdedir ki , emek in­ sanı bizzat yaratt ı diyebiliriz . " (Seçme Yapıtlar lll, s. 80-93) .

Emek Araçlan (Instruments of Labour):

Üretim sü­

recinin üç fonksiyonel parçası l l( J a ı ı IJiri emek araçlarıdır. Emek-sürecinin başlıca ligd eri � u ı ı l a n l ı r : 1 . İnsanın kişi­ sel faaliyeti, yani iş i n kend isi ; 2 . l�in koı ı ı ısu; ve 3. İşin araçlan. "

(Kapital

1, s.

tntl) İ!;içi ile emek a ran arasında

­

ki ilişkiyi Marx şöyle anlatır :

"Emek aracı, işçinin kendisi ile emek konusu arasına soktuğu ve faaliyet inin ileticisi olarak � arar­ landı(:)ı bir şey ya da şeyler bileşimidir. Amaçlarına uygun başka şeyler yapmak için bazı maddel�rin mekanik, fizik ve kimyasal özelliklerinden yararla­ n ır. i nsa n ı n kendi organlarını emek araçları gibi kul­ lanarak topladığı meyve gibi haz ı r yaşama araçları­ nı bir yana bırakı rsak, işçinin ilk sahip olduğu şey, emeğin konusu değil, emeğin araçlarıdır." (a.g .y., s. 1 95) Tarihi gelişimi içerisinde , insamn ehlileştirdiği hay­ vanlardan tutun da. yont .,ığu taşlar, ağaçlar, kemikler ve hayvan kabuklan bellibaşlı ernek araçları ödevini görü­ yorlardı. Marx. ernek araçlannın yapun ve kullammının.

emek sürecini başlatan insanın özgül bir özelliği olduğu­ nu kaydeder ve bu nedenle Franklin'in , insam alet yapan hayvan diye betirnlediğini kaydeder. Daha geniş anlamda ise :

67

"Emek araçları arasına , eme!)i, emeğin konusu­ na doğrudan do!)ruya aktarmak için kuUanılan ve bu nedenle şu ya da bu şekilde _faaliyet iletkeni ödevi yapan araçlara ek olarak, emek sürecinin yü ­ rütülmesi için gerekli bütün nesneleri katabiliriz. Bunlar, doğrudan sürece girmezler, ama bu nlar ol­ maks ızın da süreç ya hiç yer almaz,ya da ancak k ı ­ sıtlı olarak y e r alabilir. B u türden evrensel emek aracı olarak yeryüzünü bir kez daha karşımızda gö­ rürüz : Işçiye bir Locus standi (tesisi yeri) ve faaliye­ ti için bir iş alanı sağlayan odur. Daha önceki bir işin sonucu olan ve aynı zamanda bu sınıfa dahil olan araçlar arasında işlikleri, kanalları , yolları ve benzerlerini bu luyoruz." (a.g.y., s. 1 96) Demek ki, insan, doğada hazır bu lduğu malzemenin

bir kısmını amacına uygun bir biçimde değiştirerek emek araçlarını yapıyor ve yine doğanın sağladığı malzemeyi,

başlangıçta tasarladığı bir biçim değişikliğine uğratarak kendi gereksinmelerine uygun hale getiriyor.

Emek-Değer Teorisi (Labour Theory of Value):

Bir

melaın değLşim·değertnln, o metada somutlaşan toplum·

sal bakundan gerekli emek miktarına bağlı bulunduğu konusunda Marx'ın öne sürdüğü teoridir. Burada önemli olan nokta. emeğin

toplumsal

nitelikte olması, yani eme­

ğin, o sırada genel olarak geçerli üretkenlik derecesinde bulunmasıdır. Toplumsal bakımdan gerekli emek miktan ya da zamanı:

"Eme!)in üretkenliğinde meydana gelen her de­ ğişmeyle birl ikte değişir. . . . Bir metaın değeri, o metada maddeleşmiş emeğin miktarı ile doğru orant ılı, ü retkenliği ile ters orantılı olarak değişir." (Kapital i , s. 54-55)

Bu teoriye dayanarak Marx, kapitalist toplumlarda, emekçilerin sömürü lmesinin kaçırulmaz olduğunu ve ka­ pitalistlerin ürelim sürt:ci sırasında herhangi bir değer yaratmadıklannı kanıt lamak istemiştir.

Emeğin Değeri (Value of Labour): Marx, Ücret, FI­ yat ve KAr'ın, 'emeğin de�t'rl ya da fiyatı' deyimini irdele­

diği bölümünde. aslındn bu değerin, emek-gücünün üre­ timi ve yeniden üretımı Için Jterrkli metalann değert ile ölçülen emek-gücü değcrlnd�n başka bir şey olmadığını kaydeder. Ama işçi, ücretJnl , çalışt ıkt an sorıra aldığından ve bir de kapitaliste verdiği şeyin kendı emeği olduğunu bildiğinden, emek-gücünün değerı ya da fiyatı, ona zo­ runlu olarak, bizzat eme�ının fiyatı ya da değerı gıbı gö­ rünür.

"Her ne kadar işçinin gündelik eme{Jinin bir bö­ lümü ödenmeyip, yalnızca bir bölümü ödeniyorsa da ve her ne kadar artı-de{Jerin ya da karın kayna­ {Jını meydana getiren şey, kesinlikle, bu ödenme­ miş bölüm ya da art ı-emek olsa da, eme{Jin tamamı , ödenmiş emek gibi görünür." (Seçme Yapıtlar ll, s. 7 1 ) 'Emeğin değert ya da fiyatı' deyiminin ekonomik hiç­ bir anlamı içermediğin1 vurgulayan Marx, yazılannda . bundan böyle 'emeğin değeri' deyimin1 kullandığı zaman . sadece 'emek-gücünün değeri' deyimini halk diliyle ifade etmiş olacağını söyler. (Bkz. Artı-Değer:)

Emek-Gücü (Labour-Power): Emek-gücünü M a rx şöyle tanımlıyor: "Emek-gü�ü y a da emek kapasıtesi (ca­ pacity for labour) sözünden, insanoğlunda varolan v e 69

'

hangi türden olursa olsun bir kullanım-değeri üretirken harcadığı zihinsel ya da fiziksel yetilerin toplamı anlaşıl­ malıdır." (Kapital i, s. 1 83) Öyleyse emek-gücü, bireyde. bir kapasite ya da güç olarak varolup, uygulanması ile gerçekleşiyor, kendisini ancak çalışma ile faal hale getiri­ yor. Eniek-gücü sahibi işçi ile, para sahibi kapitalistin karşılıklı ilişkisine gelince: Kapitalistin amacı, yalnız kul· lanun·değeri değil, değer üretmek, yalnız değer değil , aynı zaınanda artı-değer üretmek olduğuna göre , "piyasada, kullanım-değeri değer kaynağı olmak gibi özel bir niteliğe sahip bulunan ve bunun için de fiilen tüketimi bizzat emeğin maddeleşmiş şekli ve dolayısıyla da değer yarat­ ması olan bir metaı" bulması gerekir. "Gerçekten de para sahibi, emek kapasitesi ya da emek-gücü niteliği taşıyan böyle özel bir metaı piyasada bulur. . . . Ne var ki, emek­ gücü meta olarak piyasada, ancak, ona sahip olan kimse­ nin emek-gücünü bir meta olarak satışa sunması ya da satması halinde görülebilir. Bunu yapabilmesi için bu kimsenin. kendi emek-gücü üzerinde tasarrufta buluna ­ bilmesi, emek kapasitesinin, yani kendi kişlliğinin kayıt­ sız şartsız sahibi olması gerekir." Kapitalist ile işçi, emek piyasasında eşıt haklara sahip, alıcı ve satıcı olarak karşı karşıya gelirler. Bu karşılıklı ilişkinin sürekli olabilmesi için . işçinin, emek-gücünü, yalnız belirli bir süre için sat­ ması gerekir. Eğer onu toptan ve süresiz satacak olsa. kendini özgür insan olmaktan çıkartıp köle halıne dönüş­ türn;ı.d ş olur. Oysa , "emek-gücüne daima kendi öz malı, kendi metaı gözüyle bakması gerekir ve bunu da ancak. onu , alıcının emrine geçici bir süre için vermekle yapabi­ lir. Ancak bu yolla , emek-gücü üzerindeki mülkiyet hak­ kından feragat etmiş olur." (Kapital i, s. 1 83) Şu halde, emek-gücü satıcısı (işçi) piyasada. herhan­ gi bir meta satıcısı gibi, kendisine ait bulunan b u emek­ gücünün değişim-det)ertni gerçekleştirir (onu satar ve 70

karşılığını alır) ve onun kullanım-değerini elden çıkart­ mış olur. Artık emek-gücünün bu kullanım-değeri belli bir süre için. onu satın alan kapitaliste aitt i r .

Emek-gücünün değeri i se söz konusu ü lkedeki tarih­ sel. kültürel ve u lusal koşu llar dikkate a l ı ı ıarak. ortalama olarak, işçi ile ailesinin hayatiamu sürdün·h llıneleri , ola­ ğan bellibaşlı maddi gereksinmelerini k; ı r�ı layabilmeleri, kısacası bu emek-gücünün sürekli olara k l ı ı ı l ı ı nnıası ve yeniden ü retimi için gerekli olan para ilı- l w l i rlı·nir. (Bkz. Kapital ı; Altıncı Bölüm, Emek-Gücünün Alım ve Satı­

mı)

Emek-Gücünün Değeri (Value of ı.aabour- l•ower): Kapitalistin işçiden satın almış olduğu ( 'l l lı 'l' u ı i n i llizl l�sı · l ve/veya zihinsel çalışma kapasitesi) ı ı w t ı ı ı ı ı ı ı ı ı lı ·(ll�lı r ı değeridir, Emek-gücü metaının değeri, - t ' l l l l 'h ı lı ·()ı ·r l ı •m l.'> l burada da geçerli olduğuna göre- herha ı ıgı l ı l ı l ıa ş l\ a ı ı w t a gibi belirlenir. Marx'ın ifadesiylc:

"Emek-gücünü n de{Jeri, her r rıotm.l;ı oldu(lu gibi , bu özel nesnenin ü retimi ve dolay ısıyla yeniden üretimi için gerekli-emek zamanı ile beli rlenir. Emek-gücü bir değere sahip olduğuna göre , kendi­ sinde maddeleşmiş ortalama toplumsal emeğin be­ lirli bir niceliğinden daha fazlas ını temsil etmez . Emek-gücü , yalnızca , bir kapasite, ya da canlı bire­ yin gücü olarak vard ı r. Öyleyse, emek-gücü nün üretimi , bu bireyin varl ığını öngörür. Belli bir bireyin emek gücü ü retimi, onun kendisini yeniden üretme­ sinden ya da varlığın ı n devamı ndan oluşu r. " Şu halde , "emek-gücü nü n değeri, emekçinin varlığını sürdü rmesi için gerekli olan geçim araçların ı n de­ ğeridir." (Kapital i, s. 1 86) 71

Emek-gücü ancak kullanılmakla gerçekleşir ve onun . faaliyeti sırasında belirli miktarda insan kası, siniri, bey­ nt, vb. harcannuş olur. Bütün bunlann yerine konması işin ve işçinin devam için gereklidir. 'Öyleyse geçim araç­ lan, onun. çalışan bir insan olarak normal durumunu sürdürmesine yeterli olmalıdır.' (a.g.y .. s. 1 86) Yiyecek. giyecek, yakıt. barınak gtbi doğal gereksinmeler. yaşadığı ülkenin iklimi ile öteki fiziksel koşullanna bağlı olduğu gibi, wrunlu denilen gerekstnrtıelerintn çeşidi ve büyük­ lüğü de yine geniş ölçüde o ülkenin uygarlık düzeyine ve özellikle de işçi sınıfının içinde bulunduğu koşullara ve alıştıklan rahatlık derecesine bağlıdır. ·

"Bu nedenle , diğer metalarda olduğu nun tersi­ ne , emek-gücü değerinin belirlenmesine, tarihsel ve manevi bir öğe de giriyor. Bununla birlikte, belli bir ülkede, belli bir dönemde, emekçi için gerekli olan geçim araçları nın ortalama miktarı pratik ola­ rak bilinir." (a.g.y. s. 1 87)

İşçi de. bütün insanlar gibi ölümlü olduğuna göre. emek piyasasında ve üretim sürecinde varlığının sürekli olabilmesi tçin -ki. paranın durmadan sermayeye dönüş­ mesi bunu gerektirir- emek-gücü satıcısının. her insan gibi döllenerek varlığını devam ettinnesi şarttır. Aşİnma. yıpranma ve · ölüm nedeniyle piyasadan çekilen emek­ gücünün yerini, en azından aynı miktarda emek-gücü al­ malıdır. "Böylece, bu özel meta sahiplerinin soyunun pazarda varlıklarını sürdürmeleri için, emek-gücü ü retimi için gerekli geçim ara·çlarının toplamı , emekçinin yerini dolduracak olanları n, yani çocuk­ ları nın gereksinmelerini de karşı layacak şekilde ol­ malıdır. " (a.g.y., s. 1 87)

Bütün bu söylenenleri Marx. Ücret, Fiyat ve Kir'da şu sözlerle özetliyor:

görülüyor ki, emek-gücünün değeri, e mek­ gücünün ü retimi, geliştirilmesi, bakımı ve sürdürül­ mesi için gerekli geçirn araçlarının değeri tarafın­ dan belirlenir.'' (Seçme Yapıtlar ll; s. 69)

Emeğin Konusu (Subject of Labour): Emeğin, insan ..gereksinmelerine uygun hak �et irmek Için üzerinde çalış­ tığı malzeme olarak tanımla nı r . Örneğin, masa yapımında tahta ya da uygun bir m adcn emeğin konusu olabilir. "Doğanın sağladığı ma lzem e hlr biçim değişikliği ile insan gereksinmelerine uyarlanır. r·:nıc k , kendisini konusuyla birleştirmiş, konu dönüşt ü rü hııüşti'ır." (Kapital I, s. 197) İnsan doğa üzerinde ve onunla Içiçe yaşar. Doğanın bütün öğeleri, bakir topraklar. ormanlar, su , vb. insan emeğinin evrensel konulandır. Eğer emeğin konusu . da­ ha önceki bir emeğin süzgecinden geçmişse, yani üzerın­ de çalışılan şey. daha önceki bir emek-sürecinin ü rünü ise biz buna hammadde diyoruz. Şu halde, erneğın konu ­ su , doğadan doğrudan elde edilen malzeme olduğu gibi daha önce üzerinde işlenmiş hammadde de olabilir.

Emek Ürünü (Product of Labour): İster doğru dan kullanım için, ister değişim için olsun, emeğin ürettiği bütün ürünlere emek ürünü diyoruz. Üretilen bütün metalar emek ürünüdür, ama bütün emek ürünleri meta değildir.

"Bi r ürünün meta olabilmesi için, kullanım değe­ ri olacağ ı bir başka kimseye, değişim . Yoluyla dev­ redilmesi gerekir." ( Kapital i , s. 55)

73

Emek-Süreci (Labour-Process): Emek-gücünü

ser­

best emek piyasasından satın alan kapitalist, bu gücü kullanmak,

bundan

yararlanmak

için

satın

almıştır .

"Emek-gücünü satın alan. satıcıyı çalıştırarak bu emek­

gücünü tüketiL "

(Kapital

ı. s.

1 93) Emek-gücü sahibi.

daha önce potansiyel (gizil) olarak varolan emek-gücünü

şimdi fiili eyleme çevirir , işçi olur_ Emeğinin bir meLada

yeniden ortaya çıkması Için, her şeyden önce bunu, ya­

rarlı bir iş ü zerinde. bir gereksınıneyi karşılayabilecek bir şey üzerinde harcaması gerekir. Zaten kapitalist de bu

gücü, belli bir kullaıum-değeri, belirli bir nesne ürettir­

mek için satın almıştır _ Öyleyse. emek-süreci, bir üretim faaliyeti , ku llanım- değeriert üretme süreci olarak tarurn­ lanabilir. (Bkz. Kullanım-Değerı1

İş ya da bir anlarnda çalışma. aslında . hem insarun,

hem doğanın birlikte katıldıkları ve insarun, kendisi ile

doğa arasındaki karşılıklı etki ve tepkiyi, dilediği biçimde başlattığı. düzenlediği ve denetiediği bir süreçtir. İnsan,

doğa ürürılerini, kendi gereksinmelerine uygun biçimde

ele geçirebilmek için, gerekirse, bütün organlarını, vücu­

dunun doğal güçlerini harekete geçirir. Dış dünya ü zerin­

de bu şekilde etki yaparak onu değişUrtrken ayru zaman­ da.

uyu klamakta

olan

güçlertni

de

harekete

geçilir,

bunları dilediği yönde hareket etmeye zorlayarak gelişme­

lerini sağlamış olur_ Yani insan, doğayı değiştınrken ayru zamanda kendi doğasını da değiştirmiş olur.

Emek-süreci daima bir amaca yöneliktir ve daha ön­

ce insan zihninde tasarlanmış bir işin gerçekleştirilmesi­

dir_ Bu yönden, insarun çalışması U e hayvarılann içgüdü ­

sel faaliyetiert birbilinden çok farklı şeylerdir. Örümcek ağını usta bir dokumacı gibi örer . arı peteğini iyi bir mi­

man tmrendirecek gibi olu şturur. ama "en kötü miman en iyi

andan ayıran şey. mtmann, yapısını kurmadan

önce, onu tıngesinde kurabilrnesidir. "

74

(Kapital ı.

s. 1 94)

Emek-sürecine katılan insan, kullandığı araçlann yardınu !le . üzerinde çalıştığı harrunadd.ede. daha önce ta­ sarlanan bir değişiklik meydana getirir. Şimdi üretilen ürün bir kullanım-değerı halini almıştır. Emek. konusuy­ la birleşmiş, konu düııü şl ü rülmüş ve emek konuda mad­ deleşmiştir. (Bkz. Erne5} lr ı Konusu)

Emek-Sürecinin Yalın öğeleri (Elementary Factors of Labour Process): Marx . e mek- sü recinin şu üç temel

öğeden oluştuğunu söyler: 1 1 l ı ısa ı un kişisel faaliyeti. ya­ ni işin kendisi : 2) Yapı la ı ı l�ln kon usu : ve 3) İşi yapmak için kullanılan emek amçlnrı. İşçi bir iş yapmak lç l ı ı eırıdc rıiicii hmcar ve bu emek­ gücünü , ya doğada haz ı r b u l u n a rı b ı r malzeme ya da hammaddeye biçim vermek üzere emek araçlanrıı kulla­ narak uygular. İşte emek-sü reci bu üç yalın öğederı olu­ şur, yanı emekçinin kişisel emek harcamasından. üzerin­ de çalıştığı malzemeden ve ku llandığı emek araçlarından oluşur. (Bkz. Emek-Süreci. Emeğin Konusu. Emek­ Araçları)

Emekçiler Yasası (Statute of Labourers): Ücretli­ emek ile ilgili yasal kurallar. ingiltere'de 1 349 yılında. Üçüncü Edward zamanında. Statute of Labourers, Emekçller Yasası ile başlamıştır. Fransa'da. 1 350 tart­ hinde K{al John adına yayımlanan buyruk da bunun benzeridir ve aslında , İngiliz ve Fransız yönetmelikleri pa­ ralel giderler ve amaçlan da özdeştir. "Statute of Labourers, Avam Kamarasının ısrarlı istekleri üzerine çı kart ılmıştı r . . . . Bir yasayla, kentler ile kırsal bölgeler için, parça başı ve günlük ücretle75

·

rin tarifesi saptandı. Tarım emekçileri, yıllığına kira­ lanacak, kentlerdekiler ise 'serbest piyasa' koşu lla­ rına göre çalıştırı lacaktı,. Yasada belirlanenin üze­ rinde ücret ödenmesi hapis cezasıyla yasaklanmış­ tı, ama, yüksek ücret alanlar, ödeyenlerden daha şiddetli şekilde cezaland ırılıyordu. Örneğin, Eliza­ beth'in çıraklarla ilgili yasasının 1 8 . ve 1 9. bölü mle­ rinde, yüksek ücret ödeyeniere on günlük hapis ce­ zası örıgörüldüğü halde, bu ücreti alan, 21 gün hapis cezasına çarptırıl ıyordu . 1 360 tarihli bir yasa, cezaları daha da artırmış ve patronlara yasal ücret­ ler üzerinden dayak yoluyla zorla işçi çal ıştırmak yetkisini vermişti. Duvarcı ustasıyla dü lgerleri karşı­ lıklı olarak bağlayan her türlü birleşmeler, sözleş­ meler ve yeminler, geçersiz ilan edilmişti. Emekçi­ ler arası ndaki birleşmeler (yani, ittifak kurmalar) 1 4. yüzyı ldan başlayarak, sendikalara karşı çıkartıl­ mış bu lunan yasaların yürürlükten kald ırıldığı 1 825 y ı l ına kadar ağır bir suç sayılmıştır. 1 349 tarihli Emekçiler Yasası ile bunu izleyen yasaların asıl ni­ teliğini ortaya koyan gerçek, bütün bunlarda, devlet tarafından ücretler için bir üst sınır çizildiği halde, bir alt s ı n ı r konulmamasıdır." (Kapital 1, s. 755,

756)

1 6. yüzyılda emekçilerin durumu çok daha beterdl. Ücretler güya yükselmişti. Ama bu yükseliş paranın de­ ğerinin düşmesi ve meta fiyatlarındaki artışlar oranında değildi. Yani ücretler reel olarak düşmüştü. "Böyle olduğu halde , ücretierin düşük t ptulması konusundaki yasalar yürürlükte kaldığı gibi, 'kimse­ nin hizmetine almak istemediğı' kimselerin kulakla­ rının kesilmesine ve damağalanması na devam edil­ mişti. (Bkz. Serserilere Karş1 Yasalar} 76

Elizabeth, Ç ıraklık Yasası ile, sulh yarg ıçlarına bazı ücretleri saptamak ve bunları mevsimlere ve meta f iyatlarına göre ayarlamak yetkisi vermişti. ı . James, bu i ş yönetmeliklerini, dokumacıları, iplik eğiricilerini ve her türlü işçileri kapsayacak biçimde genişletti. l l . George iso, emekçi lerin, manüfaktür­ lere karşı birleşmelarini engelleyen yasaları geniş­ letti." (a.g.y . , s . 756, 757) On sekizinci yüzyıl hoyı ı ı l l 'a , ı ı ıanüfaktürün çeşitli kollarında çalışanlar lle madı• t )( ' llnl ı ı i'ı