Demokratik Devrimde Sosyal-Demokrasinin İki Taktiği [1 ed.]

Table of contents :
Lenin Demokratik Devrimde Sosyal-Demokrasinin İki Taktiği Temel0001
s0001
s0002
s0003
s0004
s0005
s0006
s0007
s0008
s0009
s0010
s0011
s0012
s0013
s0014
s0015
s0016
s0017
s0018
s0019
s0020
s0021
s0022
s0023
s0024
s0025
s0026
s0027
s0028
s0029
s0030
s0031
s0032
s0033
s0034
s0035
s0036
s0037
s0038
ss0001
ss0002_1L
ss0002_2R
ss0003_1L
ss0003_2R
ss0004_1L
ss0004_2R
ss0005_1L
ss0005_2R
ss0006_1L
ss0006_2R
ss0007_1L
ss0007_2R
ss0008_1L
ss0008_2R
ss0009_1L
ss0009_2R
ss0010_1L
ss0010_2R
ss0011_1L
ss0011_2R
ss0012_1L
ss0012_2R
ss0013_1L
ss0013_2R
ss0014_1L
ss0014_2R
ss0015_1L
ss0015_2R
ss0016_1L
ss0016_2R
ss0017_1L
ss0017_2R
ss0018_1L
ss0018_2R
ss0019_1L
ss0019_2R
ss0020_1L
ss0020_2R
ss0021_1L
ss0021_2R
ss0022_1L
ss0022_2R
ss0023_1L
ss0023_2R
ss0024_1L
ss0024_2R
ss0025_1L
ss0025_2R
ss0026_1L
ss0026_2R
ss0027_1L
ss0027_2R
ss0028_1L
ss0028_2R
ss0029_1L
ss0029_2R
ss0030_1L
ss0030_2R
ss0031_1L
ss0031_2R
ss0032_1L
ss0032_2R
ss0033_1L
ss0033_2R
ss0034_1L
ss0034_2R
ss0035_1L
ss0035_2R
ss0036_1L
ss0036_2R
ss0037_1L
ss0037_2R
ss0038_1L
ss0038_2R
ss0039_1L
ss0039_2R
ss0040_1L
ss0040_2R
ss0041_1L
ss0041_2R
ss0042_1L
ss0042_2R
ss0043_1L
ss0043_2R
ss0044
z
Boş Sayfa

Citation preview

LENİN

:< -

r­ m z z • o m

3:: o

�. "

o



�. 3:: o m

(/)

o

�ı;-



0 m

s:: o

�I )> �. I '

z

:z· ı

�.



DEMOKRATIK DEVRiMDE SOSYAl-DEMDKRASİNİN İKİ TAKTiGi



�.

92'.

ltemel 1

yayınlar

V. İ. LENİN

DEMOKRATİK DEVRİMDE SOSYAL· DEMOKRASİNİN İKİ TAKTİGİ1

Çeviren ARİF BİLGİN

TEMEL YAYINLAR Ankara 1977

RUSÇASINDAN ÇEVRİLMİŞTİR.

Birinci basım

Kasım 1977.

TEMEL YAYINLAR. Nc e atibey Cad. 27/29, Yenişehir, Ankara

İ Ç İ ND E K İ L E R

Ö nsöz 1.

Temel Politik Sorun

2. RSD İP III. Kongresinin Geçici Devrim Hükümeti Konusundaki Kararı Bize Neler Sağlıyor ?

7

11 11

3.

«Devrimin Çarlığa Karşı Kesin Zaferi» Ne Demektir?

20

4.

Monarşinin Yıkılması ve Cumhuriyet

26

5.

«Devrimi İlerletme» Nasıl Olur?

31

6.

Proletaryanın Ardıcılsız Burjuvaziye Karşı Savaşta Eli Kolu Bağlı Kalması Tehlikesi Nereden Gelmektedir?

34

7.

«Tutucuları Hükümetten Uzaklaştırma» Taktiği

46

8.

«0svobojdenye1>cilik ve Yeni « İ skra»cılık

51

9. Devrim Sırasında Aşırı Karşın Parti Olmak Ne Demektir? 10.

«Devrimci Komünler» ve Proletarya ile Köylülerin Devrimci Demokratik Diktatörlüğü

58

61

1 1 . RSD İ P III. Kongresinin ve «Konferans»ın Bazı Kararlarının Kısa Karşılaştırması

71

12. Burjuvazi Devrimden Yüz Çevirirse Demokratik Devrimin Açılma Hızı Gevşer mi ?

75

13.

83

Sonuç. Yenmeye Yürekli miyiz?

Sonsöz. Bir Kez Daha Osvobojdenye'cilik, Bir Kez Daha Yeni İ skra'cılık Üstüne I. Burjuva Liberal Gerçekçiler Sosyal-Demokrat «Gerçekçiler»i Neden övüyorlar? II. Martinov Yoldaş Sorunu Yeniden «Derinleştiriyor» III. Diktatörlüğü Kaba-Burjuvaca Betimleme ve Marks'ın Diktatörlük üstüne Görüşü Açıklayıcı Notlar

93 93 1 0 0· 107 1 17

Ö NSÖZ

Devrim dönemlerinde devrimci partilerin taktik belgilerini d eğerlendirmeye yarayacak yeni materyalleri bol bol sağlayan olayları izleyebilmek çok zordur. Bu broşür Odesa olayların ­ dan önce yazılmıştır.* «Proletari»de,3 (sayı 9, «Devrim öğre­ tir» ) * * bu olayların ayaklanma-süreç teori&ini yaratmış olan ve geçici bir devrim hükümetinden yana propagandayı geri tepen sosyal-demokratları bile, kendilerine karşı olanların ko­ numuna geçmiye, ya da bu yönde adımlar atmıya zorladığını göstermiştik. Devrimin, siyasal gelişmenin normal dönemle­ rinde olanaksız gibi görünen bir hız ve derinlikle eğitici bir rol oynadığı tartışma götürmez. Ve asıl önemli olan, devrimin sadece yöneticileri değil, yığınları da eğitmesidir. Devrimin, Rusya'da işçi yığınlarına sosyal - demokrasiyi öğ­ reteceği kuşkusuzdur. Devrim, toplumun değişik sınıflar!nın gerçek niteliğini demokrasimizin burjuva karakterini, burj u ­ va-demokratik anlamda devrimci olan, a m a özünde «toplum­ laştırma» yerine, köy burj uvazisiyle köy proletaryası arasında yeni bir sınıf mücadelesi fikrini taşıyan köylünün gerçek öz­ l.emlerini belirli h al e getirerek, aslında sosyal - demokrasinin programını ve taktiğini doğrulayacaktır. Devrim , eski narod ­ nikler hareketinin• eski hayallerini -ki bunlar mesela «sosya­ list-devrimciler partisinin»' program tasarısında, Rusya·da ka­ pitalizmin gelişmesi &orununda olduğu kadar, «toplumumuzun» demokratikleşmesi ya da köylü ayaklanmasının tam zaferinin önemi sorunlarında da açıklıkla kendini göstermektedir- acı•

Prens Potemkin2 Zırhlısındaki İsyan.

•• Bk. Lenin, Tüm yapıtları cilt 11, s. ı35·136.

'l

madan ve kesinlikle boşa çıkaracaktır. Devrim, değişik sınıflara ilk defa olarak gerçek siyasal yönü verecektir. Bu sınıflar devrimden, yalnız ideologlarının programlarında ve belgilerin­ de değil, yığınların açık siyasal eylemleFinde de kendilerini göstererek, iyice belirlenmiş bir siyasal çehreyle çıkacaklardır. Devrimin bize ve halk yığınlarına çok şeyler öğreteceği şüphesizdir. Ama şimdi savaş içinde bulunan ı;iyasal partinin önünde bizim devrime bir şey öğretip öğretemeyeceğimiz soru­ nu durmaktadır. Devrime proleter damgasını vurmak için. devrimi, sözde değU gerçekte kesin zafere ulaştırmak için, de­ mokratik burj uvazinin kaypaklığını, kararsı:z:lığını ve hiyane­ tini boşa çıkarmak için, sosyal-demokrat öğretinin doğrulu ­ ğundan, sonuna kadar devrimci tek sınıf olan proletarya ile bağlarımızdan yararlanabilecek miyiz? Bütün çabalarımızı bu doğrultuda yürütmeliyiz. Başarımız bir yandan siyasal durumu doğru değerlendirmemize, taktik belgilerimizin doğruluğuna, öte yandansa gerçek savaşkan gü­ cün, işçi yığınlarının bu belgileri ne ölçüde destekleyeceğine · bağlıdır. Partimizin bütün örgütlerinin ve bütün guruplarının

günlük, düzenli ve sürekli çalışmaları, propaganda, ajitaı:.yon ve örgütlenme eylemleri yığınlarla bağların sağlamlaştırılması ve geliştirilmesi doğrultusunda olmalıdır. Bu eylem her zaman gereklidir, fakat devrim döneminde bu tür çalışmayı her za­ mankinden daha az yeterli bulmalıyız. İ şçi sınıfı devrim anla­ rında açık devrimci eylemlere içgüdüsüyle hazırdır ve bizim bu eylemlerin amaçlarını doğru olarak saptamayı , böylelikle d e bu amaçların öğrenilmesini v e kavranılmasını elden geldiği ka­ dar geniş ölçüde yaymayı bilmemiz gerekir. Yığınlarla bağları­ mız konusunda yaygın olan kötümserliğin ardında, özellikle şimdi, Çoğu kez devrimde proletaryanın rolüyle ilgili burjuva fikirlerinin gizlenoiği unutulmamal !dır. İşçi sınıfını eğitmek ve örgütlemek için şüphesiz daha çok, pek çok şey yapmak zo­ rundayız. Ama bugünün sorunu, bu eğitme ve örgütlemenin po­ litik ağırlık noktasının nerede bulunması gerektiğini bilmek­ tir. Yani sendikalarda ve legal derneklerde mi, yoksa silahlı ayaklanmada, devrimci bir ordu ve devrimci bir hükümetin kurulmasında m ı ? Bunların her ikisi de işçi sınıfını eğitir ve örgütler. Ve elbette ki, her ikisi de gereklidir. Ne var ki, şimdi­ örgütlen­ ki devrimde bütün mesele, işçi sınıf �nın eğitim ve mesinde ağırlık yerinin nerede bulunacağının bilinmesinde8

dir: sendikalarla legal derneklerde mi, yoksa ayaklanmada m!], Devrimin geleceği, işçi sınıfının, otokrasiye saldırısı bakı­ mından güçlü, fakat politik bakımdan güçsüz olan burjuvazi­ nin yardımcısı rolünü mü, yoksa halk devriminin önderi rolünü mü benimsiyeceğine bağlıdır. Burjuvazinin bilinçli temsilcileri bunu çok iyi sezdiklerinden «Osvoboj denye» dergisi,' sosyal-de­ mokraside Akimovculuğu,' sendikalarla legal dernekleri ön plana alan «ekonomizm»i' göklere çıkarmaktadır. Bundan ötü­ rü Bay Struve' («Osvobojdenye»nin 72. sayısında ) yeni « İskra» da" Akimovculuğun ilkesel eğilimlerini alkışlamakta ve yine bundan ötürü Rusya Sosyal-Demokrat İ şçi Partisinin III. Kongresinin lanet olası dargörüşlü devrimci kararlarına ateş püskürmektedir.11 Sosyal-demokrasinin doğru taktik belgileri yığınların yö­ netimi bakımından bugün özel bir önem taşımaktadır. Devrim dönemlerinde ilkelerden şaşmayan taktik belgilerin önemini küçümsemek kadar tehlikeli birşey olamaz. örneğin, « İskra» 104. sayısında aslında sosyal-demokrasi konusunda karşısında bulunanların safına geçmekte, ama öte yandan, hayatın önün­ de yürüyen ve başarısızlıkları, yanılgıları vb. ile birlikte hare­ ketin izlediği yolu gösteren belgileri ve taktik kararları küçüm­ semektedir. Oysa, sadece olayların peşinde sürüklenmek değil, proletaryayı şaşmaz Marksist ilkelere göre yönetmek isteyen bir parti için doğru taktik kararlar almanın pek büyük bir önemi vardır. Rus Sosyal-Demokrat İşçi Partisinin III. Kong­ resinin ve partiden kopanların düzenledikleri konferansın* ka­ rarları, bazı yazarlarca gelişigüzel ortaya atılmış görüşleri de­ ğil, sosyal�demokrat proletaryanın sorumlu temsilcilerince en keskin; en derinliğine düşünülmüş ve en tam biçimiyle belir­ tilmiş taktik görüşleri anlatmaktadır. Partimiz, hepimizin ka­ bul ettiği kesin bir programa sahip olduğu için, bütün öteki partilerden ilerdedir. Demokratil{ burjuvazinin «Osvoboj denye»­ de ki oportünizminin ve bi r program «tasarısı» hazırlamak için

devrimi beklemiş olan, gözleri önünde olup bitenlerin bir burj u­ va devrimi mi olduğu sorusuyla uğraşmayı ilk kez akıllarına ge•

R.S.D.İ.P.'nln katıldı.

Gene

III.

o

Kongresine

tarihte

(Londra.

Cenevre'deki

Mayıs

ı905J

«Konferansııa

yalnız

yalnız

Bolşevikler

Menşevikler git­

mişti. Bu broşürde onlar çok kez «Yeni İskracılarıı diye adlandırılmaktadır. Çünkü

«İskraııyı

arasında bir

yayınlamaya

uçurum olduğunu

dev.am o

etmişler,

zamanki

ğıyla duyurmuşlardır.

9

ilke

ama

eski

yoldaşları

ve

yeni

C'

NE DEMEKTİR ?

«Konferans» kararı, egemenliğin ele geçirilmesi ve geçıcı devrim hükümetine katılma* sorununu ele alıyor. Meselenin

bu biçimde ortaya konulmasında bile, yukarda belirttiğimiz gibi, bir karışıklık vardır. Bir yandan sorun daraltılmış biçim­ de ele alınıyor: genel . olarak partinin geçici devrim hüküme­ tine karşı görevleri bir yana bırakılarak, ancak geçici hükü­ mete katılmamız söz konusu ediliyo r ; öte yandan ise, birbi­ rinden büsbütün ayrı olan iki sorun, yani demokı·atik devrim aşamalarından birine katılmamız ile, sosyalist devrim sorun­ ları birbirine karıştırılmaktadır. Apaçıktır ki egemenliğin sos­ yal-demokratlar tarafından ele geçirilmesi, sosyalist devrimin ta kendisidir ve bu kelimeler doğru ve açık anlamıyla kullanı­ lıyorsa başka bir şey de olamaz. Yok eğer, bu kelimeler ege­ menliğin sosyalist değil, demokratik devrim amacıyla ele ge­ çirilmesi anliı.mına kullanılıyorsa, o zaman sadece geçici dev­ rim hükümetine katılmaktan değil de, genel olarak «iktidarın ele geçirilmesinden» sözedilmesinin ne manası olur? Besbelli •

İ lerde parçalar halinde bu kararın tam m etni vardır. (Yazarın 1907 yayı­ nına notu.)

20

ki,

«konferansçılarımızın»

kendileri bile hangi

konuyu,

de­

mokratik devrimi mi, yoksa sosyalist devrimi mi ele alacakla­ rını pek bilmiyorlar? Bu konuyu söz konusu eden yayınları iz ­ lemiş olanlar bu fikir kanşıklığina, Martinov1• yoldaşın, ünli.i

« İk i Diktatörlük» başlıklı broşürüyle seb e p olduğunu bilirler; yeni « İ skra»cılar, kuyrukçuluğun bir örneği olan broşürde bu sorunun (9 Ocaktan da önce) nasıl ortaya konduğunu hatırla ­ maktan pek hoşlanmasalar da konferans üzerindeki ideoloj ik etkisi inkar edilemez. Kararın başlığını bir kenara bırakalım. Özü çok daha de­ rin ve ciddi hataları ortaya koymaktadır. Kararın birinci kıs­ mı şöyledir: «Devrimin çarlık üzerinde kesin zaferini, ya başarılı bir halk hareketinden doğan geçici bir hükümetin kurul­ ması, ya da halkın dolaysız devrimci baskısı altında, bü­ tün halkı temsil eden bir Kurucu Meclisin örgütlenmesi­

ne karar v erecek olan herhangi bir temsilci! kurumun devrimci girişimi belli eder.» Demek ki, devrimin çarlık üzerindeki kesin zaferini ya ba­ şarılı bir ayaklanma, ya da temsilci! bir kurumun Kurucu Meclisi örgütleme kararı sağlıyacakmış ! Bu da ne? Nasıl olur? Kurucu Meclisin örgütlendirilmesi hakkında bir «kararım çı­ karılması da mı kesin zafer demek oluyor?' Hem de bu «Zafer» «başarılı bir halk ayaklanması sonucu» geçici bir hükümetin kurulmasıyla aynı planda tutuluyor ! Konferans, başarılı bir halk ayaklanması ile, bir geçici hükümetin Jrnrulmasının dev­ rimin edimli zaferi demek olduğunu, kurucu meclisin örgüt­ lendirilmesi «kararının» ise devrimin sözde zaferi anlamına geldiğini farketmemiştir. Yeni « İskra»cı menşeviklerin'; konferansı tıpkı liberalle­ rin, «Osvoboj denye»cilerin, her zaman yaptıkları hatayı işle­ miştir. «Osvoboj denye»ciler, erk ve egemeı;ıliğin çarın elinde kalmasına sessizce göz yumarak ve «kurucu olmak» için ge­ rekli güce sahip olmak gerektiğini unutarak, «kurucu» meclis üstüne gevezelik etmektedirler. Konferans, şöyle veya böyle adlandırılan temsilcilerin «kararı» ile bu kararın uygulanma­ sı arasındaki büyük uzaklığı da unutmuştur. Konferans, erk çarın elinde kaldığı sürece, şöyle veya böyle adlandırılan tem­ silcilerin herhangi bir kararının, 1848 Alman devrimi tarihinin ünlü Frankfurt parlamentosunun" « kararları» kadar boş ve zavallı gevezeliklerden öteye

gidemiyeceğini

21

de unutmuştur.

Devrimci proletaryanın temsilcisi Marks, «Noye Rayhnişe Tzaytung»ta, («Neue Rheinische Zeitung» ) ," Frankfurt'un li­ beralleri «Osvobojdenyeciler» ile, güzel söylevler verdikleri, her çeşit demokratik «kararlar» aldıkları, türlü türlü özgürlük hak­ ları kurdukları, gerçekte ise egemenliği kralın elinde bll'aka­ rak, kralın emrindeki askerciJ kuvvete karşı silahlı savaşı ör­ gütlendirmedikleri için. amansızca alay etmekteydi. Ve Frank­ furtlu «Osvobojdenyeciler» .nutuk çekerken, kral elverişli za­ manı bekledi, asker birliklerini kuvvetlendirdi. Gerçek kuv­ vete dayanan karşı-devrim de demokratları, bütün o şaşılacak «kararları» ile birlikte tam yenilgiye uğrattı. Konferans, tam da, kesin zafer şartının eksik olduğu bir durumla, kesin zaferi aynı şey saymıştır. Partimizin cumhuri­ yetçi programını kabul eden sosyal-demokratlar nasıl olup da böyle bir yanılgıya düşmüşlerdir ? Bu garip olguyu anlamak için, III. Kongrenin, partiden kopanlarla ilgili kararına baş­ vurmamız gerekiyor! Bu kararda partimizde «ekonomizme ya­ kınlığı olan» çeşitli alnmların hala varolduğu belirtilmektedir. Konferansçılarımız (Martinov·un ideolojik etkisi altında boş yere kalmadılar ya) devrimden, tıpkı «ekonomistlerin» politik •

Kararın tam metni şudur: «Kongre, RSDİP'nde, ekonomizme karşı yürü­ tülen savaş başlıyalı beri, ortak eğilimleri proleter �avaşında b�illjk öğeslnin önemini küçümsemek ve bunu kendl.M!_nden filllme 6ğesine bağla­ mak olan:-ve koruyarak ! ! ) teslim etmiş oluruz. Böylelikle proletaryanın en dirimsel gereksinmelerini, yani «ekonomist­ lerin» ve çömezlerinin hiçbir zaman gereği gibi anlamadıkları politik gereksinmelerini iğdiş etmekteyiz ve bunu burjuvazi­ nin yüz çevirmemesi için yapmaktayız. Burjuvazinin gönül rı­ zasının ( «YÜZ çevirmesin diye» ) bedelini ilkelerimize ve dev­ , rime hiyanetle ödeyerek, demokrasiyi proletarya için gerekli 76

sınırlar çerçevesinde gerçekleştirmek amacıyle

devrimci

ey­

lem tabanından, burjuvazi ile pazarlık tabanına büsbütün geç­ miş oluyoruz. Kafkasyalı yeni « İskra»cılar, devrimi sattıklarını, prole ­ taryayı burjuva sınıflarının acınacak bir kuyruğu yapma tak­ tiklerinin özünü iki satırcıkla anlatmasını becermişlerdir. Yu­ karda yeni «İskra»cıların yanılgılarından çıkarmış olduğumuz eğilim artık belirli ve açık bir ilke olarak ka.rşımızdadır : Mo­ narşist burj uvazinin kuyruğunda kalalım ! Cumhuriyetin ku­ rulması burj uvaziyi devrimden uzaklaştırabileceğine göre eve şimdiden uzaklaştırdığına göre, bay Struve örneği ) , kahrolsun cumhuriyet uğruna savaş. Proletaryanın her türlü enerjik ve ardıcı! demokratik istekleri, her zaman ve dünyanın her ye­ rinde burj uvaziyi yüz çevirmeye götüreceğine göre, işçi yol­ daşlar, ininize çekilin, yalnız dıştan eylemde bulunun, «bur­ j uva devlet» düzeninin silahlarını ve araçlarını devrim yara­ rına lrnllanmayı aklınızdan geçirmeyin ve «eleştirme özgürlü­ günü» kendinize saklayın. Burada «burjuva devrimi» teriminin anlaşılmasındaki te­ mel yanlışlık ortaya çıkmaktadır. Bu terimden Martinov, ya da yeni «İskra»nın «anladığı» biçim, doğrudan doğruya, prole­ tarya davasını satmak, onu burjuvaziye teslim etmek sonucu­ na varır. Eski «ekonomizm»i unutanlar, onu incelemiyen ve anıkla­ mıyanlar «ekonomizm»in şimdiki görüntüsünü anlatmakta da zorluk çekerler. Bernştayn'cı «CredO»YU anıklayınız. «Arık proleter» görüş ve programlardan şöyle bir sonuç çıkarıyorlar­ dı : Bize, sosyal-demokratlara, ekonomiyle, gerçek işçi eylem­ leriyle, her türlü politikacılığın eleştirilmesi özgürlüğüyle ye­ tinmek düşer. Onlara, liberallere ise siyasetle uğraşmak. Tan­ rı bizi «devrimci» o!'maktan korusun; böyle birşey burj uvaziyi yüz çevirmeye zor1ar. Bu «Credo»yu, ya da «Raboçaya Mıslı» ­ nın" 9. sayısının özel «ek»ini (Eylül 1899) yeniden okursak, yü­ rütülen bu yargıyı tümüyle izlemiş oluruz. Şimdi, «büyük» Rus devriminin tümünün değerlendiril­ mesinde aynı şey, ama daha büyük çapta, hem de ne yazık ki. ortodoks esnaflığın teoricilerince bayağılaştırılmış ve karika­ türleştirilmiş olarak uygulanıyor ! Bize, sosyal-demokratlara eleştiri özgürlüğü, bilincin derinleştirilmesi, dıştan eylem. On­ lara, burjuva sınıflarına ise eylem özgürlüğü, devrimci yöne­ tim (liberal okuyunuz ) özgürlüğü, «reformları» yukardan uy­ gulama özgürlüğü. 77

M::ı.rksizmi böylesine yozlaştıranlar, Marks'ın eleştiri sila­ yolundakı hının , silahların eleştirisiyle değiştirilmesi gereği sözleri üzerinde hiç kafa yormamışlardır. Bunlar Marks'ın adindan ya.rarianmal{ta, pratikte saltçılık yönetimini serbest­ çe eleştireı1, demokratik bilinci derinleştiren, ama devrim za­ manının yukardan ve aşağıdan gelen eylem zamanı olduğunu anlamayan Frankfurtlu burjuva gazeteler gibi taktik kararlar almaktadırlar. Bunlar, Marksizmi akıl hocalığına çevirip, en ilerici, en enerj ilc ve en kesin devrimci sınıfın ideolojisini bu sınıfın, devrimci demokratik eylemin güçlüklerinden kaçan, demokratik görevleri yerine getirme işini bay Struve'lere bıra­ kan en az gelişmiş katmanlarının ideoloj isi haline getirmiş ­ lerdir. Sosyal-demokrasinin devrimci hükümete girmesiyle, dev­ rimden kaçan burjuva sınıfları devrimin «hızını azaltacaklar»

mış! Ey Rus işçileri, işitiyor musunuz: eğer devrim, çarlık üze­

rinde zafer sağlamayı değil de, onunla uzlaşmayı istiyen ve sosyal-demokratlarca ürkütülmeyen bay Struve'lerce yapılırsa, o zaman açınım uzamı daha büyük olacakmış. Yukarda göz­ gerçekleşirse, önünde tutulan iki çözüm yolundan birincisi yani monarşist burj uvazi otokrasiyle Şipov'vari bir «anayasa» üzerinde uzlaşırsa devrimin hızı daha güçlü olacakmış ! Partinin tüm yönetimiyle ilgili kararlarda bu kadar utanç verici şeyler yazan, ya da bu «başarılı» kararları onaylayan sosyal-demokratlar, Marksizmin bütün canlılığını yolrndcn ukalalıklar yüzünden öyle körleşmişler ki, bu kararlarda söy­ ledikleri bütün güzel sözleri nasıl kof cümleler haline getirdi­ ğinin farkında değillerdir. Bunların «İskra»daki herhangi bir yazısını alınız , hatta bilinen Martinov'umuzun ünlü broşürü­ nü alınız, bunlarda halk ayaklanması üzerine, devrimi sonu­ na kadar sürdürme ve ardıcılsız burj uvaziye karşı savaşta halk tabanına dayanma gereği konularında anlatılan masallara rastlayacaksınız. Ama burj uvazinin uzaklaşmasıyla «devrimin r.çınım uzamı zayıflayacağı» fikrini benimsediğimiz ya da bu­ nu onayladığımız anda, bütün bu güzel şeyler kof cümlelere döner. İ kisinden biri, baylar: ya ardıcılsız, bencil ve korkak burjuvaziye karşın halkla birlikte ı:Ievrimi yürütmeye çalışa­ rak, çarlık üzerinde tam zafer kazana.cağız ; ya da bu «karşın»a yer vermiyerek burj uvazinin «uzaklaşmasından» çekineceğiz ve. proletarya ile halkı bu ardıcılsız, bencil ve korkak burjuva­ ziye peşkeş çekeceğiz. 78

Sakın sözlerimi yanlış anlamayın. Sizi bile bile hainlikle suçluyorlar diye feryad etmeyin. Hayır, sizler. tıpkı Marksiz­ mi . «derinleştirmek» diye yüzeysel, kuru ve cansız karşı-dev­ rimci «laf ebeliği» yapan eski ekonomistler gibi, bataklığa dur ­ durulamaz ve geri dönülmez bir dalışla, bilinçsi2 dalmış, sap­ lanmış gidiyorsunuz. «Devrimin açınım uzamı» hangi gerçek toplumsal güçlere bağlıdır? Bunu hiç düşündünüz mü baylar? Şimdi oluşan bi­ zim için çok elverişli dış politika güçlerini ve uluslararası kom­ binezonları bir yana bırakalım, bı.rakma da doğru olur, çünkü söz konusu olan Rusya'nın iç güçleridir. Bu toplumsal güçlere bakınız. Devrime karşı olanlar otokrasi, saray, polis, memur­ lar, ordu ve bir avuç soylu: elit. Halk arasındaki öfke derin­ leştikçe , ordıı o derecede güvenilirsiz oluyor ve memurlarda sallantı o ölçüde artıyor. Sonra, burjuvazi genellikle şimdi devrimden yanadır ve özgürlük üstüne ateşli söylevler veriyor, gitgide daha. sıK halk adına, hatta devrim adına konuşuyor.'' Ama biz, hepimiz, Marksistler, teoriden ve bizim liberallerin, Zemstvo'cuların ve «Osvoboj denye»cilerin her gün, her saat izlediğimiz örneklerinden biliyoruz ki, burjuvazi, devrim ko­ nusunda ardıcılsız, bencil ve korkaktır. Dar, bencil çılrnrlar sağlar sağlamaz, tutarlı demokrasiden «yüz çevirir çevirme1.>,

(zaten daha şimdiden yüz çevirmektedir ! ) burjuvazi, yığınıy­ la kaçınılmaz olarak karşı-devrime, otokrasiye yanaşacak, dev­ rime, halka karşı çıkacaktır. Geriy e kalan «halk»tır, yani pro­ 1 letarya ile köylülerdir : sonuna kadar güvenle yürüyebilecek olan proletaryadır, çünkü proletarya , demokratik devrimden çok daha ötelere gitmektedir. Hem proletarya bunun ıçın cumhuriyet uğrunda ön sıralarda savaşmakta ve burj uvazinin yüz çevirmesini hesaba katmak gibi saçma ve yakışmaz öğüt­ leri tiksintiyle bir yana savurmaktadır. Köylülük, yarı-prole­ ter öğeler yığınıyla birlikte küçük burjuva ögeleri kapsamak­ tadır. Bu da onu sallantılı-kararsız yaptığı için, proletaryayı kesin çerçeveli bir sınıf partisinde birleşmey e zorlamaktadır. Ama köylülüğün kararı:.ızlığı, burjuvazinin kararsızlığından kökten farklıdır, çünkü onun şu andaki çıkarları, özel mülki­ yetin kesinlikle korunulmasından çok, bu mülkiyetin başlıca biçimlerinden biri olan büyük toprak ağalarının topraklarına •

Bu bakımdan bay Struve'nin Jores'e yazdığı açık mektup ilginçtir. Bu mektubu Jores «Hümanite»45 gazetesinde, bay 3truve ise «Osvobojdenyeımln 72. sayısında yayınlamışlardır.

elkonulmasını gerektirmektedir. Bu yüzden köylülük, sosyalist olmadan, küçük burjuvalıktan çıkmadan demokratik devri­ min en kesin ve en radikal taraflısı olmaya yetenekUdir. Köy­ lülük, eğer ona ışık tutan devrimci olayların akışı burjuvazi­ nin hiyanetiyle ve proletaryanın yenilgisiyle pek erken kesin­ tiye uğramazsa, kaçınılmaz yolla böyle olacaktır. Belirtilen koşullar altında köylülük mutlaka devrimin ve cumhuriyetin dayanağı olacaktır, çünkü köylülere toprak reformu alanında herşeyi ancak tam zafere ulaşan devrim verebilir, köylülüğün istediği, hayal ettiği ve gerçekten zorunluk duyduğu herşeyi ancak zafere ulaşan devrim sağlıyabilir, hem de ( kararıyla perçinleşmiş­ tir. Örnegin, her ne kadar KautsJ{y de şi mdi, geçici devrim hükümeti ko nusundaki tartışmala rımızı vurulmamış bir ayı­ nın postunu paylaş!ll aya bımzeterek alay ediyorsa da, bu a lay aklı başında ve devrimci sosyal-demokratların bile, ancak ku­ laktan dolma bilgilerle konuştukları zaman ne kadar güç bir duruma düştüklerini gösterir. Alman sosyal-demokrasisi he­ nüz ayıyı öldürmeye (yani sosyalist devrimi yapmaya ) pek de yakın değildir , ama ayıyı öldürmeye «cesaret edebilecek m i ­ yiz» konusu üzerindeki tartışmanın. bizim için, ilkesel v e pra ­ tik politika bakımından büyük bir önemi vardır. Rus sosyal-de­ mokratları da, henüz «ayıyı vurmaya» (yani demokratik d evri ­ mi yapmaya) yakın bir durumda değilctir ama, ayıyı vurmı:ı y:4 «cesaret edip etmeyeceğimiz» sorunu. bütün Rusyanın ve R.us sosyal-demokrasisinin geleceği için son d erece önemlidir. Yen­ meye «Cesaret» etmeden, buna inanmadan, bir ordunun ve ordu yönetiminin enerjik, kesin ve başarıyla kurulmasından söz edi­ lemez. Bugün eski «ekonomistleri» alınız. Onlar da hasımlarına komplocu, Yakobenci diye bağırıyorlardı, (Raboçee Delo'nun, özellikle 1 0. sayısısına ve Martinov'un II. Kongrede programın tartışılmast sırasındaki konuşmasına bakınız ) ; onların politi­ kaya dalıp yığınlardan koptuklarını, işçi hareketinin temelle­ rini unuttuklarını, işçi girişkenliğini hesaba katmadıklarını vb. vb. söylüyorlardı. Gerçekte ise bu «işçi girişkenliği» yanlı87

!arı, oportünist-aydınlardı ve proletaryanın ödevleri konusun­ daki dar ve esnafça anlayışlarını işiçlere zorla aşılamaya ça­ lışıyorlardı. Gerçekte, «ekonomizmin» hasımları, eski « İskra» ­ nın yardımıyla herkesin görebileceği gibi, sosyal-demokrat ey­ lemin hiç bir yönünü ne ihmal etmişlerdir, ne de onu arka plana itmişlerdir ; ekonomik savaşımı, azıcık olsun unutma­ mışlardır , bununla birlikte, en güncel, canlı ve en önemli siyasal ödevleri de bütün genişlikleriyle . ortaya koyabilmişler ve iı.;çi partisinin, liberal burj uvazinin bir «ekonomik» kuyru­ ğu olmasını önleyebilmişlerdir. · «Ekonomistler», politikanın temeli ekonomi olduğunu ez ­ berlemişlerdi, ve bunu, politik savaşımı ekonomik savaşım dü­ zeyine indirme gereğinde «anlamışlardı» . Demokratik devri­ min ekonomik temeli burjuva devrimi olduğunu ezberliyen ye­ ni « İ skra»cılar ounu, prol etaryanın demokratik ödevlerini bur­

j uva ılımlılığı kertesine indirme biçiminde, bunun çerçevesi aşılırsa, «burj uvazinin yüz çevireceği» biçiminde «anlamışlar­ dır» . Ekonomistler, çalışmaları derinleştirme, işçi girişimliliği ve arık sınıf politikası deyip, bu bahaneyle gerçekte işçi sını­ fını liberal burjuva politikacılarına peşkeş çekiyor, yani par­ tiyi nesnel olarak bu sonuca götüren bir yola sürüklüyorlardı. · Yeni « İskra»cılar da aynı bahanelerle demokratik · devrimde proletaryanın çıkarlarını burj uvaziye peşkeş çekmekte, yani partiyi nesnel öne�i bu tür bir yola sürüklemektedirler. «Eko ­ nomistler» , politik savaşta yöneticilik rolün sosyal-demokrat­ lara değil, liberallere düştüğünü sanıyorlardı. Yeni « İ skra»cı­ lar, demokratik devrimi eylemsel yürütmek sosyal-demokratla­ i·ın değil, burjuva demokrasisinin işi olduğunu, çünkü prole­ t.aryamn yönetici ve öncü rolünün devrimin «açınımını daral­ tacağını» sanıyorlar. Kısacası Yeni « İ skra»cılaı', yalnız Partinin II. Kongresi­ ne kadar varan kökenleri bakımından değil, demokratik dev­ rimde proletaryanın taktik görevlerini bugün saptama tutum­ ları bakımından da «ekonomizmin» uzantısıdırlar. Bu aynı zamanda . partinin oportünist aydın kanadıdır. Bu kanat ör­ güt alanında aydınların anarşist bireyciliğine doğru ilk adı­ mını attı ve konferansta kabul edilen «tüzübte," parti yayın­ larının örgütten ayrılmasını, demokratik halk temsilciliği ye­ rine nerdeyse dört dereceli seçim, Bonapartça plebisit sistemi­ ni, ayrı ayrı bölümlerle tüm arasında «anlaşma» ilkesini per­ çinleyerek «süreciniı> bitirdi. Bunlar partinin taktiği konusun88

d.a da, aynı kaygan yüzeyden aşağı kaydılar. «Zemstvo kam­ panyası planında»•• zemstvo'ların karşısındaki çıkışları «en yüksek tipte gösteri» ilan ederek, politik alanda (9 Ocak ari­ fesinde ! ) yalnız iki aktif güç gördüler ki, o da hükümetle bur­ j uva demokrasisiydi. Bu kanat başlıca sorun olan silahlanma sorununu «derinleştirdi> ve doğrudan doğruya, pratik silah­ lanma belgisi yerine, silahlanmanın keskin bir gereksinme ol­ duğu çağrısını ileri sürdü. Onlar şimdi 5ilahlı ayaklanma, ge­ ç i c i hükümet ve devrimci-demokratik diktatörlük sorunlanm. resmi kararlarında tersyüz ediyor ve körletiyorlar. Son karar ­ l arındaki « aman burjuvazi yüz çevirmesin ! » nakaratı partiyi nereye götürmek istedikleri sorununa apaçık ışık tutmakta­ dır. Rusyadaki demokratik devrimci dönüşüm, sosyal-ekono­ mik niteliği bakımından bir burjuva devrimidir. Ama doğru olan bu Marksist savı sadece tekrarlayıp durmak yetmez. Bu­ nu anlayabilmek ve politik belgilere uygulayabilmek gerek. Kapitalist üretim ilişkileri temeline dayanan bugünkü tüm politik özgürlük genellikle burjuva özgürlüğüdür. Özgürlük is­ teği herşeyden önce burjuvazinin çıkarlarını yansıtır. Bu is­ teği ilkönce burjuvazinin temsilcileri ileri sürdüler. Burjuva düzeninin yanlıları elde edilen özgü rlükten, her yerde bir pat­ ron gibi, kendilerf yararlanmışlar, titiz burjuva ölçülerine ve ılımlı boyutlara indirgemişler, devrimci proleter hareketine karşı barış zamanında en ince, fırtınalı zamanlarında da en kırıcı baskıyla birleştirmişlerdir. Ama bundan özgürlük uğrunda savaşı geri tepmek, ya da onu aşağılamak sonucunu ancak başkaldırıcı narodnikler, anarşistler ve «ekonomistler» çıkarabilirlerdi. Bu küçük bur­ j uva aydın görüşü, proletaryaya ancak onun isteği dışında, o da kısa bir süre için dayatılmıştır. Proletarya. politik özgürlük kendisi i çin, daha çok kendisi için zorunlu olduğunu sezgisiy­ le her zaman kavramıştır ; hem de bu özgürlük, doğrudan doğ­ ruya burjuvaziyi güçlendirse ve örgütlendirse de, kendisinin buna herkesten çok muhtaç olduğunu anlamıştır. Proletarya, kurtuluşunu sınıf savaşından yan çizmekte değil, bu savaşı­ mın gelişmesinden, onun genişlemesinden, bilinçlenmekten ör­ gütlenmekten. kesin olmaktan bekliyor. Siyasal savaşın amaç· larını kücümseyen bir kimse, halk konuşmacısı sosyal -demok­ ratı bir treyd-ünyon sekreteri durumuna düşürmüş olur. Bur­ juva demokratik devriminde, proletaryanın görev alanını da89

raltan bir kimse, halk devriminin sosyal-demokrat derneğinin bir serbest işçi önderinin elebaşısı durumu na düşürmüş olur. Evet, halk devrimL Sosyal-demokrasi, burjuva demokrasi­ sinin «halk» sözünü kötüye kullanılmasına haklı olarak karşı çıkmıştır ve karşı çıkmaktadır. Sosyal-demokrasi, bu sözle . ha.Ikın içinde uzlaşmaz sınıf çelişkileri gömülü olduğunun gizlenmemesini istemektedir. Sosyal-demokrasi, proletaryanın partisinin tam bağımsız sınıf partisi olması gereği üzerinde kesinlikle direnmektedir. Ama sosyal-demokrasi, ilerici sınıf kendi içine kapansın diye, kendisini dar sınırlar içine hapset­ sin diye, dünya ekonomisinin ağaları ondan yüz çevirirler kor­ kusuyla eylemini iğdiş etsin diye «halkı sınıflara» bölmüyor, tersine bunu ara sınıfların duraksamalı, tutarsız ve kararsız tutumundan uzak bulunan ilerici sınıfın bütün halkın önü nde, halkın davası için, daha büyük bir enerji ve coşkunlukla sa­ vaşabilmesi için yapıyor . İ şte, demokratik devrimde eylemli politik belgiler öne sü­ receklerine, «sınıf» sözünü ukalaca tekrar edip duran yeni « İskra»cıların çoğu zaman anlamadıkları şey b udur ! Demokratik devrim, bir burjuva devrimidir. Ezilen, cahil kalan, ama aydınlığı ve mutluluğu tutkuyla arayan köylü yı­ ğınlarının toprağı paylaşma belgisi, ya da toprak ve özgür­ lük belgisi, bir burjuva belgisidir. Ama biz Marksistler, prole­ tarya ve köylüler için gerçek özgürlüğe giden yolun, burjuva

özgürlüğü ve bur j uvıı. ilerlemesi yolundan başka bir yol ol­ madığını bilmeliyiz. Bugün sosyali.'lme yaklaşmak için tek ara­ cın , tam siyasal özgürlük, demokratik cumhuriyet, proleta.r-· ya ile köylülerin devrimci-demokratik diktatörlüğü olduğunu unutmamalıyız. Kayıtsız şartsız, kuşkusuz arkaya bakmadan, tek devrimci sınıfın temsilcileri olan bizler demokratik dev­ rim ödevlerini bütün halkın önüne olanağı kadar geniş, yü­ rekli ve aktif olarak koymasını bilmeliyiz. Bu görevleri küçüm­ semek demek, teori alanında, Marksizmi bir karikatür haline getirmek, onu esnafça değiştirmek demektir ; pratik-siyasal bakımdan ise bu, devrimi ardıcı! sürdürmekten yüz çevirmesi kaçınılmaz olan burj uvaziye devrim davasını teslim etmek de­ meldir. Devrimin tam utkuya ulaşması yolunda bizi çok bü­ yük güçlükler beklemektedir. Eğer proletaryanın temsilcileri ellerinden gelen herşeyi yaparlarsa ve eğer bütün çabaları ge­ riciliğin direnişine, burjuvazinin hiyanetine ve yığınların ca ­ hilliğine çarpar, bu yüzden başarısızlığa uğrarsa, kendilerini 90

hiç kimse kınayamaz. Ama demokratik devrimin devrimci gü­ cünü kısarsa, devrimci coşkuyu utkudan korkup veya sakın burjuvazi yüz çevirmesin düşüncesine kapılıp za.yı flatırsa, sos­ yal-demokratları, herkes ve hepsinden önce bilinçli proletarya kınayacaktır. Marks, devrimler tarihin lokomotifidir, demişti. Devrim­ ler e.z ilenlerin ve sömürülenlerin bayramıdır. Halk yığınları, yeni toplumsal biçimleri aktif olarak yaratma yeteneğini en c ok devrim sıralarında gösterir. Böylesi zamanlarda halk, ya­ vaş yavas gelişmenin dar, esnafça ölçüleri açısın dan tansık­ lar yaratır. Ama böylesi zamanlarda, devrimci partilerin yö­ neticileri de ödevlerini daha geniş çapta ve daha yürekli ar­ t.aya koymalıdır , belgileri yığınların devrimci girşimlerine ışık tutmalıdır. Ona yol gösteren deniz feneri olmalıdır, bizim de­ mokratik ve sosyalist ülkülerimizin görkemliliğini, bütün gü­ zelliklerini yansıtmalıdır, tam, kesin giden, en yakın. en kes­ tirme yolu göstermesini sağlamalıdır. Çarpık, dolambaçlı, uz­ laşma yolları aramayı, devrim den korkan, dosdoğru yoldan korkan «Osvoboj denye»ci burjuva oportünistlerine bırakalım. Eğer bizi zorla böylesi yollara sürüklerlerse, o zaman ufak te­ fek günlük işlerimizde de görevlerimizi yerine getirebiliriz. Ama önce yol seçme sorunu amansız 'b ir savaşla çözülmelidir. Eğer yığınların bu coşan eperjisini ve devrimci heyecanını dosdoğru ve kesin bir yola girmek uğrunda amansız ve özve­ rili bir savaşa dönüştüremezsek devrimi satmış, ona ihanet etmiş oluruz. Varsın gelecek tepkiden yalnız b urjuva oportü ­ nistleri korksun. İşçileri, ne gericiliğin korkunç terör hazırlığı,

ne de burjuvazinin yüz çevirme hazırlığı düşüncesi korkuta.­ bilir. İ şçiler uzlaşma beklemiyor, sadaka dilenmiyor; l şiçler. gerici güçleri amansızca ezmeye, yani proletarya ile köylülerin r! evrimci - demokratik diktatörlüğüne hazırlanıyorlar. Söz yok, fırtınalı zamanlarda parti gemimi:ı:. sömürücüle­ re işçi sınıfının özsuyunu işkenceli ve usul emme olanağı ve ­ ren liberal gelişmenin sessiz «yol alışı» zamanında olduğun­ dan daha çok tehlikelerle karşı karşıyadır. Söz yok . devrimci­ demokratik diktatö rlüğün ödevleri, «aşırı muhalefet» ve sade­ ce parlamento savaşımı ödevlerinden bin kat daha zor ve kar­ maşıktır. Ama şu devrim anında, barışçı yola ve tehlikesiz «muhalefebe bilinçli olarak daha fa?.la önem verenler, en iyi­ si başka bir zamanı, sosyal-demokrat çalışmayı bırakıp, dev­ rimin sonunu beklesinler ; bayramın geçmesini, sıradan gün91

! erin yenirten başlamasını ; o boz bulanık, sınırlı ölçünün, o kadar iğrenilmeyecek bir şekilde göze batmaya cağı, öncü sı ­ nıfın ödevlerinin o kadar soysuzlaştırılması demek olmayaca­ ğı sıradan günleri beklesinler. Tüm halkın ve özellikle köylülerin başında, tam özgürlük,

ardıcı! demokratik devrim· ve cumhuriyet için ! Tüm emekçi­ lerin ve sömürülenlerin başında, sosyalizm için ! Devrimci pro­ letarya politikasının pratikte böyle olması gerekir. ·nevrim za­ manında işçi partisinin her taktik sorunun çözümünü. her pratik adımını etkileyecek ve sapta y acak sınıfsal belgi budur.

92

SONSÖZ

Bİ R KEZ DAHA OSVOBOJDENYE'C İLİ K BİR. KEZ DAHA YENİ İSKRA'CILIK ÜSTÜNE «Osvoboj denye»nin 71 -72'nci sayıları ile, « İskra»nın 1 02-103 üncü sayılarında, bu broşürün 8. bölümünde ele alınan so­ runla ilgili yeni, olağanüstü zengin belgi, veriler yayınlandı. B urada bu zengin verilerin tümünden yararlanmak olanağı olmadığı için yalnız en önemlileri üzerinde duracağız: B irin­ cisi,