Beyaz baykuş

Table of contents :
Front Cover
ŞAHISLAR: ...
PROLOG ...
Birinci Perde ...
Ikinci Perde ...
ÜÇÜNCÜ PERDE ...

Citation preview

P. HALKEVLERİ TEMSİL YAYINLAR

18

23

BEYAZ BAYKUŞ Piyes 3 Perde

Yazan :

VEDAT ÜRFI BENGO

LORARY U. TVERSITY OF CALIFORNIA

CUMHURİYET YENI

HALK PARTISI TEMSİL YAYINI

SERI

No. 14

BEYAZ BAYKUŞ PIYES



3

Perde

Yazan :

Vedat Urfi Bengü Il

ULUSAL MATBAA AN KA RA 1 9 4 0

61817600

ŞAHISLAR : Birinci perdede yorgun ve gay ri tabiî, zayıf bir tip. İkinci per

Vahap ..

dede çökük bir serseri. Yırtık el biseli.

Samiye . .

Vahab'ın karısı. 32 yaşında. Genç, güzel bir kız. Ağırbaşlı. 50 yaşında.

Nermin Doktor

.

Ertuğrul Lutfi .

.

25 yaşında, gazeteci.

22 yaşında, gazetecl.

.

Dadi

40 yaşında. Üçüncü perdede da ha ihtiyarlamıştır. Sevimli.

Derbeder



.

Sakallı, fena bir adam ..

Beli kuşaklı, hafif siyah

bıyıklı

Çırak bir delikanlı.

Birinci müşteri İkinci

Serseri tipleri.

Uçüncü Hüseyin

Uzun bıyıklı, kıranta

Sırtında

eski bir palto.

Çopur Hasan Kanlı Musa . .

Külhanbey >>

Uzunkol Mahmud

Çifte Belâ ..... Geniş pantalon, siyah ceketi al tında kırmızı kuşağı gözükür. İnce , uzunca bir bıyık . Kötü bakışlı. Birinci heroinci

İkinci Hifz

İkisi de soluk, ölü suratlı.

,

Sırtında eski bir palto kıranta bir

sakal. Saçsız bir baş. Dalgın ba -

12157

kışlı, çökük yüzlü, titrek elli. Bir yığın kemikten farksız. Muhtar .

Güzel bir erkek. 30 yaşında. Şik. Sahneye ilk girişinde sivil

dir. İkinci girişinde komiser elbi sesi giymiştir. Saim ..

çocuk

.

. Orta yaşlı. 5 yaşında, .

güzel ve

sevimli.

Renksiz.

Bir çatlak ses - Kavga edenlerin sesleri - Gazeteci sesi Birinci perde bundan 18 sene evvel, ikinci ve üçüncü perde zamanımızda geçer

PROLOG Tenisrlin

başladığını

bildiren işareti

müteakip

salonda

ışıklar. söner sönmez gür bir sesle bu prolog okunabilir :

GAİPTEN BİR SES -

Harpler binlerce cana kıyabilir, ihtiraslar, fe

laketler doğurur. Ama, insan neslini tehdit eden, dünya

çatısının üzerinde öten yalnız -silah sesleri değildir. Bu dünyanın ufuklarında onlardan daha korkunç azrailler yaşar. Bunlar hançerle karın deşmez, kurşunla yara aç. maz ... Gülerek öldürür, güldürerek kan emer ve can

çeker. İşte bu hikâye ,beyaz bir ölüm yelpazesini andi ran bu ifritlerden birinin

macerasıdır . Onu, dinler -

ken şerrinden yalnız korunmayı değil, arkadaşlarını ko rumayı da bir vazife bil. Bu kan emiciyi şimdi görecek sin !.

( Perde yavaş yavaş açılır ) .

Işık tertibatı olmayan sahnelerde bu prolog hazfedilebilir.

Birinci Perde

Basit döşenmiş bir oda. Sağda bir kapı. Solda bir pencere.

Fonda antre. Ön planda ve pencerenin yakınında bir masa. Bir konsol. Üzerinde bir sürahi ve bir bardak. Alelâde bir i-kemle.

Fonda köşede eski bir masa, üzeri yırtık bir muzamba ile kaplı. Duvarlar boş. Yalnız bir takvim .

( Perde açıldığı vakit sahne boştur, dışarda fırtına uğultulan ) Solda : Birinci planda bir kapı.

Birinci Meclis

(Doktor - Samiye) SAMİYE ( Doktorla beraber girerken . Endişe li) Söyleyiniz, Doktor. Yavrum kurtulacak, değil mi ? -

DOKTOR — İnşallah ... ( Masa başına oturur. Ce binden reçete kâğıdı ve kalem çıkarır. ) DOKTOR — Yavrunuzu kurtarmak için elden ge lenin yapılacağına emin olabilirsiniz . ( Yazarken ) Ni şantaş, Teşvikiye Çeşme sokak 16 numarada mukim ...

(Kadına doğru) Zevcinizin adı ?.. SAMİYE

-

Vahap ...

DOKTOR — ( Devamla ) Mukim ... Vehap Efen

di. ( Kadının büyük bir endişe içinde bulunduğu hâlin den bellidir ) . .

- 7 -

İşte reçete. Bunu yakın eczaneler. den birisinde hemen yaptırırsınız . ( Kadın reçeteyi alır) Yavrunuzun hastalığı, irsî bir zayıllığın en küçük bir DOKTOR

-

mikrob hücumuna bile tahammül edememesinden baş ka bir şey değildir . Yavrucağız zayıf. Hem çok zayıf. Dikkat lâzım . ( Ayağa kalkarak ) Siz pek de nahif de ğilsiniz ama... Acaba ... babası ?

SAMİYE ( Bir şikâyeti saklamıya çalışıyormuş gibi ) O da değildi, doktor... Değildi ama... --

DOKTOR — (Mânalı bir gülümsemeyle ) Değildi ama... Eee ? Sonra ? ...

( Samiye cevab vermez . Başını önüne eğer) . Kendisi evde değil mi ?

DOKTOR

SAMİYE

- Daha gelmedi, Doktor Bey.

DOKTOR — Her akşam da böyle geç gelir şüp -

hesiz ...

SAMİYE — -

Şey ...

DOKTOR — Yooo ... Samimiyet. Her şeyden ön ce bu lâzım bize.

SAMİYE

DOKTOR — Geç gelir ve düşünmez ki bir aile sa âdetinin en mühim temeli yuvaya karşı alâka ve sevgi dir .

SAMİYE

(Ansızın tahammülü

kesilmiş gibi,

ağlıyarak ) Een çok bedbahtım, doktor. DOKTOR

Bedbaht... Ama,

mesul ! (Kadına

yaklaşarak ) Yuvanızın nasıl bir uçuruma sürüklendiği ni bildiğiniz halde susmuşsunuz . 8

SAMİYE

C.

Bilmiyorsunuz ... Bilemezsiniz içyü .

-

Biliyorum . Çoktan anladım herşeyi.

zünü .

DOKTOR

tlmin gözü kuvvetlidir, gizli tarafarı da çabuk görür. ( Samiye bir iskemle üzerine çökmüş gibi. Kımıldanmaz. Dalgın ve müteessir ) . DOKTOR ( Yan cebinden küçük bir şişe çıka rarak ) Bunun farkındaydınız şüphesiz. ( Samiye kımıl danmaksızın evet yerine başını eğer) . (Samiye yavaş yavaş şişeye doğru başını çe virir. Şişeye karşı bir hıncı yar gibidir. Tıkanma mak için, nefes alır ve başı yeniden öne düşer. ) DOKTOR

Bu şişe ölümün şişesidir, kızım . Bu

nun girdiği yerde saâdetler söner. Bu beyaz toz, öÇü ke miklerinin kırıntılarından başka bir şey değildir. SAMİYE

Biliyordum , Doktor... Hepsini bili

yordum. DOKTOR

Biliyordunuz da ne diye müsaade

ettiniz ?

SAMİYE

Ne yapabilirdim ki ?... Ne gelirdi e

limden ? DOKTOR

Mücadele ederdiniz ... Harb açardı

niz ona karşı. SAMİYE duğunu ? !..

Kocam ... Bilseniz onun ne adam ol.

DOKTOR — Mücadele etmeliydiniz ... Harb aç malıydınız. Haykırmalıydınız : «Yuvana hayat mı ver 9

mek , yoksa mezarcı mi olmak istiyorsun ?» diye. Bu iptilâ korkunç bir körlüktür etrafını görmez. Yalnız bu kadarla da kalmaz, vicdanı paslatır. SAMİYE Hepsini yaptım , doktor. Neler yap madım ki... Bu zehirden vazgeçmesi için, zaman oldu, her şeyimi tehlikeye koydum . Güzellikle söyledim... Dinlemedi. Yalvardım ; hiddetlendi. Mani olmak iste dim ; ateş püskürdü. Daha sonunda da tehdid . Bana be yaz pudram için söz söyleme, yoksa boşarım seni diye haykırdı. DOKTOR — Zehir fena kök salmıştı çünkü. SAMİYE - Eskiden o, çok iyi çocuktu , doktor En büyük

Temiz yürekli, saf , evine düşkündü . zevki kendi insancıkları arasında

komşu

bile

hâlimize

imrenirdi

Konu

yaşamaktı. doktor

ne

di -

yeyim ben kötü arkadaşlara ... Kandırdılar onu , çileden çıkardılar. Şuraya dediler, buraya dediler ve... en so nunda düşünceleri de duyguları gibi değişti. Anlıyorum , yavrum . daş... En korkunç mikrob DOKTOR

Kötü arka

SAMİYE — Gün geldi, isyan ettim, Doktor Bey. Tokat yedim , susmadım . Yerden yere fırlatıldım , cesa retimi kaybetmedim . Boşa beni diye haykırdım ; bir ca navar gibi saldırdı üstüme. Hiç olmazsa yavrumu sefâ

letten kurtarmaktı kastım . Hiçbir şey para etmedi. Bu eve hergün yeni bir şişe daha girdi ve giren her şişe, varlığımızdan , sağlığımızdan bir parçayı daha bağrı mizdan kopardı. Hangi insan bile bile ölümün , yuvaya girmesine razı olabilir ve susar ? ... Hangi anne, yavru sunun bir iptilâya kurban gitmesine haykıra haykıra ağ . lamaz, doktor ?... O hiçbir şey dinlemek istemiyordu. -

10

Kokain onun varlığında okadar müthiş bir yer almıştı ki kokain yanında belki de yuvanın , kadının , hattâ yav runun adını bile anmak istemiyordu .

Merak etmeyin , yavrunuzu canava rin elinden kurtaracağız. (Kapı önünde dadı görünür. ) DOKTOR

İkinci Sahne a

(Doktor · Samiye - Dadi) DADI

( Samiyeye) Çocuk

ağlıyor, yavrum .

Geliyorum .

SAMİYE DOKTOR

Artık kıvranmiyor tabii, değil mi ?

DADI - Sadece annesini istiyor. Geliyorum , SAMİYE nilma. ( Dadı çıkar )

sen

yanından ay

Üçüncü Sahne (Doktor · Samiye) SAMİYE DOKTOR

Siz bana bir akıl öğretiniz , Doktor. Müsterih olunuz. Mücadeleye de

vam edeceğiz ve ben yardımcınız olacağım. Kocanızın şu dakika muhakemesi yoktur. Bu muhakemeyi ona ia deye çalışacağız.

( Samiye, doktorun elini öpmek ister. ) DOKTOR

Adınızı da henüz bilmiyorum . -

11

Samiye.

SAMİYE

Teşekküre lüzum yok. Güzel bir te

DOKTOR

sadüf eseri bu gece bir doktorla tanışıyorsunuz ve bu arkadaş, tâ kenarında bulunduğunuz uçurumdan sizi kurtarmak için yardım vadediyor. Bu bir vazifedir. Hay. di, sizden istediğimiz şu : Cesareti ve ümidi kaybetme

mek. Kokain. Korkunçluğu şurasındadır. Gülerek ça ğırır, gürültüsüz ve belli etmeden öldürür. Cenazeleri

için baş yardımcılığı üzerine almıştır bu meş'um zehir. Bunun içindir ki ona karşı çetin bir savaşa girişilmiştir ve ilim adamları onun cinayetlerine bir sed çekmek için

didişmekten zevk duyarlar. Şu

dakikada ben, yal

niz insan olarak değil, bir ilim adamı sıfatıyla da vazi femi yapmış oluyorum .

(Samiye göz yaşlarını siler. Dışarda fırtına. ) DOKTOR Çocuğu bekletmeyin. SAMİYE - Bir dakika. ((Samiye çıkar )

Dördüncü Sahne

(Doktor - Sonra : Dadi) ( Kadının arkasından acıdığını belli eden bir tavurla bakar. ) ( Masa üstüne bıraktığı kokain şişes :ui eline alır ) . DOKTOR

-

( Dadı girer )

DADI - Bir kahve emretmez miydiniz ? Teşekkür ederim. Hiç bir şey. DOKTOR

DADI — Daha önce sormadığımı affedin . Aku başta mı ki ? 12

DOKTOR — Fazla telâşa lüzum yok canım . Yavrucak zaten doğdu doğal hasta.

DADI

Bu gece fenalık geliverince artık şaşalayıverdik ve be lediyeye koştum . Yolum üstüne tesadüf sizi çıkardı. Bu tesadüften memnunum . ( Doktor

DOKTOR

bir şey not etmekle meşguldür) . DOKTOR

Bey hep gecikir demek ? ..

DADI — Ne diyeyim ? Öyle ... DOKTOR — Ya gündüzleri ? .. .

Gündüzleri de oturmaz oldu.

DADI

DOKTOR - Siz valdeleri misiniz ? ... Çocuğun anasının dadısıyım ben. Elim de büyüdü yavrucak . DADI

DOHTOR — Bey kimlerdendir ? ... -

Pendikten . Memurdu. Çıkardılar.

DADI DOKTOR

Çok oldu mu ?...

DADI — Oluyor beş altı ay. Memurluktan çıkma saydı, hâlimiz böyle olur muydu ki zaten ?.. Maaş dur

du. İrad yok. Eşya dersen.... İşte hâlimiz. Tarife ne hâ cet ?...

Memuriyetten ne diye çıkarmışlar ? Ne olacak ?.. Elin iftirası. İş görmüyor DADI muş da, bilmem ne... Doğru. Hele son aylarda başka laştı... Sinirli oldu... Görmediğimiz hallerini gördük a ma.. Artık memurluk da yapamaz değildi ya ?... DOKTOR

DOKTOR

( Hiç bozmaz ) Hakkın var, dadı.

DADI — Sen, şu tazeciğin dikiş dikmekten güzel .

13

liği bozulmuş ellerine bakma, doktor. Çok gün gör müştür o . Kuştüyü yastıklar üzerinde, dadı lala kuca ğında büyüdü o. Evin bir tanecik yavrusuydu. Konak

larını görseydin ... Allahın her akşamı yalnız fakir fuka ra, sofralarında yemek yiyenin sayısı elliden aşağı düş

mezdi. Zaman . Düştüler. Evlendi. Alnının kara yazı si : Evlendikten sonra da bir gün rahat yüzü göremiye cekmiş tazecik . DOKTOR

Şu halde ... Hanımın annesi, baba

si ? ...

DADI — Öleli yıllar oldu. Konaklar da elden git ti. Aksaray'daki yeşil boyalı, dört katlı siilün gibi kona ğı kim bilmez ? .. Gümrük nazırının konağı dedin mi parmakla gösterirlerdi. Gümrük nazırı Halid Efendi'nin özbeöz torunudur şu zavallı tazecik. Şimdi ele, komşu ya dikiş dikmekten elleri nasır tuttu. Anacığı yaşasaydı da bu halleri görseydi yüreciğine inerdi. DOKTOR — Hayat, dadı.

Babacığı şöyle giyindi kuşandı mı, bü tün çarşı ayağa kalkardı. Hiç aklına getirir miydi bu hâ DADI

le düşeceğini. DOKTOR

Adı neydi? ...

DADI — Rahmetli babacığının mı ?.. Ferhad Bey. Meşhur Ferhad Bey. Gümrük nazırının damadı. (Kon

solun gözünde duran bir resmi çıkarır. ) İşte kendisi. DOKTOR ( Resme bakar bakmaz ) Eski Rize Mutasarrıfı Ferhad Bey. DADI

14

Tanıdın mı ? ...

DOKTOR dan arkadaşımdı.

Hem o kadar iyi tanırım ki. En can

( Samiye girer) .

Beşinci Sahne (Doktor SAMİYE DOKTOR

Dadi - Samiye)

Neye bakıyordunuz, doktor ?. -

Çok sevdiğim bir dostumun resmi

ne.

DADI — Ben verdim çocuğum . DOKTOR

( Tamamlıyarak ) Babanızın resmi

ne.

SAMİYE — Keşki bu resmi görmeseydiniz. Hiç

olmazsa bugünkü duygularımın beni ne kadar fazla ez diğini bilmezdiniz . DOKTOR

Öğrensem ne beis var ? Ferhad'ın

çocuğu benim de manevî yavrum demektir. Babanızla çok yılları beraber geçirdik . Belki siz bilmezsiniz, belki de sadece işitmişsinizdir, zengin bir aileden olması onun

hayatta bâzı felâketlerle karşılaşmasına mani olama mıştı. Rize'den döndükten sonra saraydakilerden bâzı larının kendisini çekememesi yüzünden aleyhinde jur nal verilmiş ve zavallı babanız Şama sürülmüştü. Men fa hayatını Şamda beraber geçirdik . Hem ne kadar ya kın bir arkadaşlıkla ! Meşrutiyette o Istanbul'a geldi, ben Selâniğe gittim ve bir daha birbirimizden haber alama

dık , Koca Ferhad ( Samiyeye dikkatle bakarak ) Göz ler ... Tıpkı babası. - 15 -

SAMİYE Ne kadar da samimî nuz . Teşekkür ederim .

konuşuyorsu

Demin vazifesini yapan bir doktor olarak burada bulunuyordum . Şimdi bir vazifemin da ha buna katıldığını görüyorum , kızım : Baba dostu va zifesinin . Anlıyorum , daha iyi anlıyorum şimdi istırap larınızı. Gözlerini istırap içinde açanlar, iyi yaşadıktan sonra sefalete düşenler kadar hayat acısını duyamazlar. Güç şey. Çok güç. Mamafih ... Her şeyi düzeltmeye ça DOKTOR

.

lışacağız, demin söylediğim gibi. Babanız çok zengindi.

Öldüğü vakit hiç mi servet bırakmadı ? ... SAMİYE

( Dadıya ) Çocuğa bak ,

mineciğim .

Yalnız kalmasın .

DADI

Gidiyorum , yavrum .

SAMİYE ( Dadının çıktığı tarafa doğru baktık tan sonra ) Babamın bıraktığı serveti kocamın iptilâsına kurban verdik, doktor. O servetin işte elde kalan son

kırır:tıları. Uç kırık iskemle ve bir yer yatağı. ( Bir sükût. Doktor masa başına gelir. Cebin den bir kâğıd ve kalem çıkarır. Bir şeyler yazmıya başlar. )

DOKTOR

( Dış kapının zili çalınır) Kapı çalınıyor. Kocanız muhakkak .

SAMİYE - Onda anahtar var . Tuhaf. ( Dadı gi rer )

DADI — Zil çalındı, yavrum . SAMİYE 16

-

Bak bakalım dadıcığım . ( Dadı ka

piya doğru gider. Fondaki kapıdan küçük koridor so nundaki dış kapıyı açtığı görülür. Ertuğrul ve Lutfi te lâşla içeri girerler.)

Altıncı Sahna

Deminkiler · Ertuğrul · Lutfi ERTUĞRUL

Samiye Hanım ... Samiye Hanım . LUTFİ Sizinle acele görüşmemiz lâzım . ERUTĞRUL – Hemen şimdi. Biz bize. -

(Odada bir yabancı bulunduğunu farkedince tereddütle bakmışlardır. )

SAMİYE — ( Endişeyle ) Bir şey mi vardı ?... Söy. leyin . Yalnız konuş...

ERTUĞRUL

SAMİYE — ( Doktoru işaret ederek) Beyefendi yabancımız değildir.

BİR ÇOCUK SESİ - ( İçeriden ) Anne... Anne ... SAMİYE

Geliyorum , yavrum . ( Dadıya) ço

cuğa bak , nine. ( Dadı telaşla çıkar)

Yedinci Sahne

Doktor · Samiye · Ertuğrul - lutfi ERTUĞRUL bap Bey...

Samiye Hanım ... Kocanız Va

17

___

LUTFİ — Tevkif edildi. : SAMİYE __ Tevkif mi ? -

ERTUĞRUL

.

İki saat önce.

LUTFİ

bas Gazetedeydik. Mühim bir kın haberi verildi. Beyoğlunda bir kokain deposu meydana çıkarıldı dediler. Baskın esnasında da evin bir odasında kokain ve heroin çeken bir gurup yakalanmış. Tahrir müdürü gazete için röportaj hazırlamak üzere

hemen gitmemizi söyledi. ERTUĞRUL Hemen

bir otomible atladık . Po

lis müdüriyetine gittik . Mevkuflar orada

nezarethane

deydi.

LUTFİ — Ve... Vahap Bey de aralarında. SAMİYE — Allahım . Ya sonra ? Sonra ? .

DOKTOR — (O ( dakikaya kadar mükâlemeyi dik .

katle dinlemiş ve karışmamıştır. Samiyeye yaklaşarak ) ftidalinizi kaybetmeyiniz , kızım . (Gazetecilere) Ya son ra ? ...

LUTFİ - Vahap Beyi orada görmek hayretimizi

mucip oldu tabü. Arkadaşımızın kokainci olmadığından emin bulunduğumuz için ...

ERTUĞRUL — İşin içinde bir yanlışlık bulun duğunu hemen anladık . Polis müdüründen bir izin is

tedik, mevkuflar ihtilattan menedildikleri için görüştü remiyeceğini söyledi. SAMİYE

Ya şimdi... Ne yapabiliriz şimdi?

ERTUĞRUL

Gazeteye gidip icap eden haber leri verdikten sonra sizi haberdar etmek için hemen bu

raya koştuk . Bilirsiniz ki Vahap sınıf arkadaşımdı ve kendisini çok severim . 18 -

DOKTOR ( Ciddi. Gazetecilere doğru bir a dun yaklaşarak ) Vahap Bey şimdi karakolda mı ? -

.

ERTUĞRUL · LUTFİ

Nezarethanede. Müdüriyette.

Bir takım serseri kokaincilerle bir ara .

da.

SAMİYE - (Doktora ) Görüyorsunuz ya , dok .

tor. Sanki tabiatın bütün gazapları üstümüze çökmeye andiçmiş. Yarın bütün gazeteler ... ( Sözü keserek ) Yoo .. Hiç me rak etmeyin bu noktayı. Vaka tafsilâtı arasında Vaha ERTUĞRUL

bın adını vermedik . Biz gazeteciler, masum olduğundan emin bulunduğumuz bir arkadaşı nasıl lekeleriz ? Vaha bın adından bahsedilmemesini öbür gazetelere de tele fonda rica edeceğiz .

BİR ÇOCUK SESİ — ( İçeriden ) Anne... Anne .

cigim .

( Kapı önünde görünerek) Çocuk seni

DADI

istiyor, yavrum . DOKTOR

( Samiyeye ) Haydi, siz çocukla meş

gul olun.

DADI — ( Gazetecilere doğru, yavaşça) Kötü bir -

haber mi var ?..

( Ertuğrul müphem bir işaret yapar ) . SAMİYE ( Dadıya ) Sen çocuğu idare et. (Da kapıdan geri gider di ). SAMİYE - Hemen gitmeliyim . -

}

DOKTOR — Nereye ? .. SAMİYE — Müdüriyete. -

19

Çocuk olmayınız. Fazla heyecan za rar verir . Her şeyin hallini bana bırakın . (Gazetecilere ) DOKTOR

Sizler, şimdi ne yapılabilir kanaatindesiniz ?

LUTFİ — Bilemeyiz. Kimbilir... Belki bir kefalet filan ...

ERTUĞRUL

Bittabi çok muteber ve tanınmış

bir zatın kefaleti..

DOKTOR - Him ... Acaba benim kefaletim .

LUTFI - Henüz şerefyâp olmadığımız için ... DOKTOR

- Ben, Hastahaneler Başmüfettişi...

( Aynı zamanda, bir a LUTFİ, ERTUĞRUL dım geriliyerek, saygı ve sevinçle) Nizamettin Beye fendi!

DOKTOR

Ta kendisi.

LUTFİ - Ne şeref... ERTUĞRUL - Ne tesadüf...

LUTFI — Kaç gündür şerefyap olabilmek için yer yer dolaşıyorduk . ( Hemen cebinden kâğıt ve kalem çı kararak ) Acaba bir mülakat... ERTUĞRUL DOKTOR

Son teşkilât hakkında ... ( Gülümser) Sonra ... Sonra ... Ev .

velâ şu işimizi halledelim de. ( Gazeteciler kâğıt ve ka lemlerini tekrar ceplerine koyarlar ) . ( Doktor, Samiye

ye ) Siz bir yere ayrılmayın . Yarım saate varmaz , dö neriz .

ERTUĞRUL – Ne tesadüf... Beyefendiyi bura da bul... 20

( Şapkasını alarak , gazetecilere ) Gi

DOKTOR delim mi ?

LUTFİ — Başüstüne... Şuradan bir araba ...

DOKTOR

ERTUĞRUL

( Cümleyi tamamlamasına mey dan bırakmıyarak ) Otomobilimiz var aşağıda.

Otomobilimiz aşağıda efendim .

LUTFU DOKTOR

-

Peki... Peki... Sâkin olun , yavrum .

(Doktor ve gazeteciler çıkarlar ) . Sekizinci Sahne

Samiye - Dadi ( Kapı eşiğinde görünen dadıya) Va SAMİYE habı müdüriyete götürmüşler, nine, DADI - Aman allahım ... Bu da ne iş ?

SAMİYE

Ne bedbaht insanlarmışız, nine.

DADI — Dur hele, yavrucuğum . Hemen telaşlan C

ma böyle. Ciğerinde derman kalmadı zaten . Bir yanlış

lık olsa gerek . Beyinin ne işi olsun müdüriyetlerde ? ( Dışarda fırtına sesi. ) DADI

SAMİYE valıyacak ?

Gece de kudurdu .

Bu azaplar üst ütse mi birbirini ko

DADI — Çocuğun reçetesini yazdı mı ? Bari ver de çarçabuk yaptırayım .

SAMİYE — Bu havada dışarı çıkabilecek misin ? DADI

Yavrumuz için cehenneme git deseler 21

kim çekinir ?. (Bir kenarda duran bir ihtiyar kadın şalı ni alırken ) Sen yavrunun yanından ayrılma da. (Kapıya doğru ilerler. )

SAMİYE - Parasını... Sahi... Başta akıl mı kaldı ki... ( Dadı, Samiyenin masanın çelmesinden çıkardığı bükülmüş DADI

bir banknotu alır ) . SAMİYE

Sabahleyin sattığın kazanın parası.

( Dadı, anladığını bildiren bir işaretle başını callar, çıkar ) .

Dokuzuncu sahne

Samiye · Sonra Çocuk SAMİYE — (Babasının resmine

bakarken ka

pi eşiğinde geceliğiyle çocuk görünür.) ÇOCUK

Anne,

SAMİYE — Yavrum . ( Kucağına alırken ) Ne diye

sıcacık yatağından kalktın , çocuğum ? ÇOCUK - Ağladın mı, anne ? ... SAMİYE — Kim ? ... Ben mi ? Yooo .... ÇOCUK ( Elleriyle annesinin gözlerini silerek ) SAMİYE Şey... Dedenin resmine bakıyordum da ... çocuğum , belki...

ÇOCUK

Ben de bana ağlıyorsun sanmıştım

da...

SAMİYE - Sana... Ne diye ?

1

22

ÇOCUK — Bu ağrılarım geçecek miymiş, anne ?

SAMYE — Elbet, ninem . Uşütmüşsün. Sıcak tu. tunca vücudunu, bir şeyciğin kalmaz. ÇOCUK Sen ne kadar da iyisin , anne . Babam da iyi ama... Hiç gelip hatırımı sormuyor. -

SAMİYE — Haydi gel, çocuğum . Seni yatırayım , üşürsün . ( Samiye yan kapıdan çocukla çıkar. Dışar da fırtına ) .

ÇOCUK

(Içeriden sesi ) Sen de yanıma yat.

SAMİYE

Dur elektriği söndüreyim de.

( Samiye gelir, elektriği söndürür. Sahne ya ni karanlıktır. Tekrar dışarı çıkar) .

Onuncu Sahne

(Vahap - Yalnız ) (Karşıki kapı yavaş yavaş aralanır. Bir baş

görünür. Vahaptır. İki yana mütereddit bakar. I çeri girer, tekrar kapıyı kapar. İlerler) . ( Çâkük bir avurt . Yorgun bulutlu gözler. Manasız, sarhoşlarınkini andırır jestler. En u fak bir patırdıdan korkuyormuş gibi bir hal. Yırtığı ol VAHAP

mamakla beraber eskice bir elbise. Paltosunun yakaları

kalkık. Masa başına doğru gelir) İsabet (Şapkasını çı karmadan

masa

yanındaki

iskemleye

oturut

Kendi kendine güler. Bir sigarayı cebini araştırdıktan sõnra bularak, kendi kendine sinsi sinsi söylenir ) Ne dediler him ? « Masumiyetiniz anlaşıldı. Tahliyenize ka

rar » . Amma da tuhaf... Mesulüz dememiştik ya, Beye. fendi .

Bana

ne

depo işletenlerden .

Isterler . 23. -

topunu yakalasınlar . ( Başındaki şapkayı e . line alır . Oturduğu yerde, şapkasının kenarından bir

se

.

paketçik çıkarır ) . Yakayı ucuz kurtardık ama... tahliye den sonra dosdoğru yenisini bulmaya (Paketçiğe) Şe kerim benim . Yavrum . İki üç saat sensiz dünyamı gör medim yahu. ( Eline paketten biraz döker ve koklar)

Oh ...hhh ., ( Geniş bir nefes alır. Tozdan bir tutam da masa üstüne koyar, Paketi tekrar şapkasının dikiş ye . ri

arasına

saklar )

Şimdi yerinde

otur

işte . .

Karı farkına varamaz , O da tutturdu mu tutturdu seni.

Elinin körü . ( Masa üstündeki tutamı da koklar) Fena geceymiş bu gece. Eh... Vahap Efendi... Yatabilirsin ar

tık . Su... Su ?.. ( Sürahiyi aramak ister. Farkına varmaz , iskemleye ayağı takılır, devirir. Hiddetle ) Sırasıydı!

( İçeriden ) Geldin mi, nine ?..

SAMİYE

(Samiye kapıdan girmiştir. )

Onbirinci Sahne

Vahap - Samiye Vahap .

SAMİYE

( Kendi kendine) Fena enselendik .

· VAHAP

SAMİYE

Sen ?

VAHAP — Ne oluyorsun ?.. Ben işte. Kocan . SAMİYE - Nasıl geldin ?.. VAHAP - Basbayağı. Ayağımla . -

SAMİYE - Nereden geliyorsun ? 24

Allah allah . Sokaktan .

VAHAP

SAMİYE — Yalan . Canilerin , katillerin arasından .. VAHAP - Ee... h . Bu ne biçim söz.

SAMİYE - Katillerin arasından . Ev, bark , karı , çocuk, insanlık , hiçbir şey düşünmiyen vicdanları paslı

hastalar arasından . (Şiddetle ) Karakoldaydın , değil mi ? ..

VAHAP - Gittiysek de ne çıkar ? .. Hergün ne paşazadelerim karakolu boyluyorlar .

SAMİYE Durup dururken değil ama. Bir cü rümleri var ki boyluyorlar orayı. Vahap ... Çılgınlığı bi rak artık . Ders olsun bunlar. Bırak artık onu . VAHAP Neyi ?...

SAMİYE

Kokaini!

VAHAP — ( Anî bir hiddetle karısını yakalar. Ge

ri iterek ) Ee...h. Elli bin defa söyledim sana bu ismi ağzına alma... Bunun için söz istemem diye. SAMİYE

Söyliyeceğim . Susmıyacağım , Bir in san azraile : «Gel, beni öldür ! » diye haykırabilir mi aklı. başındayken ?... VAHAP

Samiye.

SAMİYE — Susmıyacağım . VAHAP — Bu evin efendisi benim . ,

SAMİYE VAHAP

O efendinin karısı da ben . ___

Emir benim.

SAMİYE — Bu çatının hakkını korumak hakkı da benim . Kendine değilse bana , bana değilse yavruna a 25

ci. Ne kötülük ettik biz sana ? Ne fenalığını gördün bu yuvanın ? .. Kendi kendini, kendi insanlarınla öldürmek . ten niçin çekinmiyorsun ? Ben kimseyi öldürmüyorum .

VAHAP

Öldürmek için mutlaka tabanca , han çer lâzım değil. Sen ölümü burun deliklerinden içeri çe SAMİYE

kiyorsun . VAHAP

-

Bitti mi konferansın ? Gramofon ma

şallah. Her plâk üç dakika sürer, seninkisi yarım saat

sürdü. İğneyi değiştirmek için dinlen bari. ( Omuz sallar. Iskemlede oturmaktadır) . SAMİYE İnsan ol, Vahap. Bak ... Bu zehire alışmazdan önce dünyanın en iyi insanıydın . Bu yuvaya

bir gün bile yoksulluk yüzü tanıtmadın . Varını, yoğunu verdin ona. Elimizde tek eşyamış kalmadı. Şu ellerime bak , neye benzedi bu eller ? ... Ev geçindirmek için . Bu yuva için . Bütün bunlar, bu laflar çalışıyorsun diye mi ? (Manasız gülümser ) Biraz da sen çalış, sen VAHAP

.

besle .

SAMİYE - Bunu da sana söyleten o zehir. Ne de diğinin farkında değilsin . (Vahap düşüncelidir. Gayrı tabiî bir halde, gözleri bir boşluğa dikili. ) SAMİYE Demin doktorun dediklerini işitsey din ... VAHAP

Ne dedi ?

SAMİYE — Bu böyle devam ederse ... 26

Aklı ermediği bir işe karışmış. Deme böyle. Bak ... Nasıl yalvarıyo

VAHAP

SAMİYE

rum sana ... Kendim için... Senin için ... Yuvamız için ... Meş'um bir zehir için yuvanın mezarcısı olma !.. Yav rucuğun masum gülümsemeleri, bir toz parçasının sana vereceği sarhoşluktan da mi değersiz ?

VAHAP – (Kayıtsız) Romanmı yazıyorsun dini ni seversen ? Böyle şatafatlı sözleri muharrirler, ro manlarda kullanırlar. Roman okumiya vaktim yok . Ye

ter. İşte bu kadar ( Gezinmeye başlar) ( Ansızın şiddetle ) Vicdansız !

SAMİYE

Aa ...

VAHAP

SAMİYE — Katil!

Ne...

VAHAP

( Karısına (Karısına

hücum eder. O.

muzlarından yakalar ve sarsar ) Kime söyledin bunla ri ?

SAMİYE – Kokain delisine... Sana ! VAHAP Yeter, yoksa ... (Yumruğunu kaldı rir) .

Bırak beni. (Dışarda fırtına.

SAMİYE

Vahap, karısını bırakır, masa başına doğru gider) SAMİYE - (Vahabın elinde bir şey bulunduğu nu farketmiştir ) Ne yapıyorsun ? Hiç. VAHAP SAMİYE — Vahap . .

VAHAP — Eee....

SAMİYE — Ver onu bana. VAHAP -· Karışma işime. SAMİYE

Ver onu bana.

VAHAP — Geri. -

27

-

1

SAMİYE

Vahap .

( Samiye bir çılgın gibi atılır, karı koca ara sinda mücadele başlar.) SAMİYE — Ver... Ver onu bana ... VAHAP

Bırak .. Çekil... Bırak, gebertirim se

ni...

( Mücadele şiddetle devam etmektedir. Va hap, karısının boğazını o kadar fena sıkmıştır ki

kadının yakalamıya muvaffak olduğu paket yere düşer. Heyecan ve asabiyet içinde Vahap kadını boğduğunu farkedememiştir) . VAHAP ( Elleri kadının boğazını bırakır. Göz leri yere düşen kokain paketinde. Kadının yere düştü ğünü görmez. Hemen yerdeki paketi telaşla kapar ) Az kaldı döküyordu ... (Sevinçle ) Bir şey olmamış şükür ...

( Vahap biraz kokain koklar. İhtimamla pa keti yeniden kıvırır. Tabiî olmıyan bir jestle gene şapkasının dikişi arasına saklar. Bir lahza durur, anlını ovalar. Geniş bir nefes alır. Dışarda fırtına ) . VAHAP

( Facianın henüz farkında

olmaksı

zin) Samiye... ( Cevap alamayınca yeniden seslenir) Samiye... Sana diyorum. Haydi, kusura bakma... Bili

yorsun , fazla sinirliyim bu günlerde... ( Ansızın döner, Samiye'nin yerde bulunduğunu görünce gözleri açılır.

Yavaş yavaş yaklaşır, bakar ) Samiye ... ( Sesi gitgide tuhaflaşmaktadır. Eğilir. Karısına dikkatle bakar. Kolu nu tutar. Ansızın, dehşetle, geri geri çekilir, gözleri kor kudan büyümüş ) Samiye...

( Dışarda fırtına şiddetlenmiştir ) -

28

(Şaşkin fakat mübalegasız bir heze yan içinde yavaş yavaş kalkar . Yaklaşmak ister . VAHAP

Durur. Bakar, Parmakları ile dudaklarını sıkmaktadır)

( Daha yavaş bir sesle ) Şimdi? Zabıta ? Samiye ? Ço cuk ? ... (Karısına doğru yaklaşır. Cesede doğru eğile rek ) Affet beni... Ben... ( Kapı önünde bir ses. Kapı vurulur. Vahap

korkuyla döner, dinler. Dışardan ses tekrar işi tilir ) . SES

Kimse yok mu evde ?

(Vahap yerinden kalkar. Kapıya doğru gi der ) . VAHAP — Kim o ?

Sen misin , Vahap Efendi ? .. Aç kapıyı... Ben , zabıta memuru Saim ... SES

VAHAP – (Uyku hastalığına yakalanmış bir in (

san donukluğuyla kapıyı açar. Ne yaptığının pek far kında olmadığı bellidir) .

Onikinci Sahne

Vahap · Zabıta Memuru VÁHAP —· Be ... Beni mi arıyordun ? .

MEMUR

Ne münasebet ?.. Gece vakti namus

lu bir arkadaşı ne diye arıyalım ?. Kapı önünden geçi yordum da... Vakit geç... Dış kapı aralık ... Evde kimse yokken sakın biri içeri filân girmiş olmasın dedim.. O lur ya ... Bir yere gitmiş bulunursunuz ... Kapıyı kapa mayı unutuverirsiniz.

1

1

29

-

( Zorlu bir gülümsemeyle ) Ha... E vet... Teşekkür ederim ... MEMUR Saçlar filan karışmış, Vahap Efen VAHAP

di ? Anlaşılıyor... Galiba şöyle hafif bir akşamcılık lâübaliliği ha ? Allah versin ... Bizlerin işten baş kal dırdığımız yok ki... Bir iki saat otururduk yoksa ,.. (Va hap yeniden zorla gülümser ) Haydi allahasmarladık ..

( Şakayla ) Seninkisi de akşamcılıktan ziyade sabah çılık ha ... Neredeyse şafak sökecek ... (Bir kahkaha salıverir. Gider)

( Vahap kapıyı kapar. Sendeleye sendeleye ön plâna doğru gelir. Ne yapacağını bilmez bir haldedir. Masa başına doğru gider ) . Oooo... O... ( Masa üstüne kapanır VAHAP ve hıçkırmıya başlar. ) ( Dışarda fırtına . Vahap korkuyla döner, Pencereye doğru bakar. Tam bu ara dış kapı ça

lınır. Bu sefer dehşetle kapıya doğru döner. ) ERTUĞRUL (Dışardan ) Çabuk , açınız, Sami Hanım ... Biziz.

ERTUĞRUL ( Dışardan ) Çabuk açınız , Sami ye Hanım . Müjdemiz var . (Vahap ansızın yerinden fiflar. Şapkasını kapar. Yan odaya geçer. Bir saniye sonra elinde bir çamaşır ipiyle gelir. Pencereyi açar. Fırtına

kuvvetlenir. İpi pencerenin bir yanına bağlar ) ÇOCUĞUN SEST ( İçeriden ) Anne... Anneci ğim ... ( Vahap, artık yaptığının farkında değildir, pencereden kaçmıya hazırlanır)

- 30

ERTUĞRUL

( Dışarıdan sesi ) Açiniz Samiye

Hanım ... Biziz .

( Vahap pencereden yok olmuş, tekrar pen cereyi dışarıdan kapamıştır ) .

ÇOCUĞUN SESİ — Dadı... Anneciğim ... (Dış kapı açılır. Önde dadı, doktor ve iki gazeteci girerler) .

Onüçüncü Sahne Doktor - Dadı - Ertuğrul -· lutfi DADI — Zamanında dönmüşüm ... Anahtar ben deydi... DOKTOR

-

Kadıncağız besbelli uykuya dalmış

olacak ... DADI - Hele bir bakayım da... (Yan odaya gi rer ). DOKTOR Vahap Beyin biz gitmeden önce tah liye edilmiş olması isabet... ERTUĞRUL - Sizi de yorduk , Doktor Bey. DOKTOR — Rica ederim ... Odanın elektrik düğ mesi nerede acaba ?

( İçerden) Bir dakika... Geliyorum , yavrum ... ( Görünür ve elektrik düğmesini çevirir) İçer DADI

-

de yok ... DOKTOR

A... (Samiyeyi görmüştür. )

( Samiye kendini, ortaya konacak olan ma sanın arkasına gizliyecek şekilde yere yatmalı ve halk tarafından görülmemelidir. ) - 31

( Hep birden masanın etrafını çevirirler ). DADI

Yavrum ... Kalk ... Ne ?..

DOKTOR DADI

ÇOCUK DOKTOR

Sakin olun ... Gürültü etmeyin ... Doktor Bey .. Doktor Bey ...

( İçerden) Dadı... Dadıcığım ... Çabuk ... Çocuğun yanına koşun ...

( Kımıldanmadığını görerek ) Çocuğun yanına ... Burada merak edilecek bir şey yok, nine... (Dadı çıkar. Gazeteciler endişeyle, doktorun hareketini takip etmektedirler. ) (Ciddî, gençlere) Ricam ... Biriniz hemen otomobile atlayın ve zabıtayı haberdar edin . DOKTOR

( Ertuğrul dışarı fırlar ).

( Doktor bu ara kucağında çocuk içeri giren dadıya doğru yürür, çocuğu kucağına alır. Çocu ğu şefkatle öperken. )

PERDE

32

Ikinci Perde

Dekor Derbeder'in Batakhanesi

Fonda : Bir yanı yıkık bir duvar. Sağdan aşağı doğru bir tahta merdiven uzanmaktadır. Merdivenin kulise bitiştiği yerde bir metre genişlikte

bir sahanlık

vardır. Fon duva

rinda bir gaz lâmbası. Bazı gazetelerden kesilmiş renkli re sim parçaları, duvarın şurasına burasına iliştirilmiştir. Mer. divenin altında bir nevi girinti vardır, burada bir kahve o cağı tertibatı göze çarpar. Kahve ocağının tozdan kararmış ka

fesinde asılı kırık fincanlar, çubuklar, cezve ve saire. MOBİLYE : Sahne gayet karanlıktır. Manzara dikkati

çekecek derecede garib. Fonda merdivenin bulunmadığı kz simda bir takım eskimiş ve çürümüş fıçılar. Bunlardan üçü

nün üstüne kerevet işini görsün diye tahtalar konulmuştur. Fıçıların yanında pis iki kova, Bir süpürge ; Bir gaz te. nekesi ; Bunların yanında yere atılmış bir iki çuval parçası. Sahnenin ön plânında sağda eski zaman usûlü alçak kahve iskemleleri. Sol tarafta yatak vazifesi görmesi için se rildiği anlaşılan pis bir minder bozuntusu.

Birinci

sahne

Derbeder - Çırak - Birinci müşteri - İkinci müşteri - Üçüncü müşteri (Perde açıldığı vakit birinci müşteri ön planda sol taraftaki min

der parçası üzerine büzülüp yatmıştır. İkinci müşteri fondaki fıçı 33

ların dibinde bağdaş kurmuştur ; başı öne eğiktir, kendine malik ol.

madığı anlaşılmaktadır. Üçüncü müşteri fıçıların üstüne konulmuş krevete arka üstü uzanmıştır :

Çırak, kahve ocağında bir nargile marpucunu temizlemekle mes guldür marpucu temizlemek için kullandığı bez parçası, kirden sim siyah kesilmiştir) :

( Elindeki marpuca bir bakarak ) Hay ÇIRAK babam .... Ayna gibi parladı. ( Marpucu kafesdeki bir çiviye asar) . ÇIRAK – Moruklar da amma sızmışlar... On do kuzuncu uykudalar galiba. .

(Yatanlardan birisi inler)

BIR SES

( Dışarıdan ) Delikanlı... Bir kahve ...

Okkalı .

ÇIRAK

ÜÇÜNCÜ

Başüstüne paşaam .... Göklerde uçuşan dana MÜŞTERİ

lar ... Ağaçlarda cıvıldar analar babalar ...

ÇIRAK

(Kahveyi pişirirken) Tuuu ... u .. Lâh

da kepaze etti. Danalar nerde be ? ... İKİNCİ (Sayıklıyarak ) Gözü çıksın kâfirin . (Çırak kahveyi fincana kor ve yan taraf tan çıkar)

DIŞARDAN BİR SES — Akşam havadisi... Son C

havadis ...

BİRİNCİ MÜŞTERI

C

Offf... Off ....

( Merdiven başında Derbeder ve Hüseyin gö rünür.

34

İkinci Sahne Derbeder - Hüseyin Deminkiler - Derbeder KAHVECİ - Ne kadarlık , birader ? HÜSEYİN - fki gram yeter şimdilik, Derbeder . KAHVECİ — Daha fazla alın be . Malûm a... Va ziyet aynasızlaştı. Hükûmet eskisi gibi değil. Birer birer

ortalığı temizliyor, aman verdirmiyor kimseye .Bizim kirizcilerin dördü bu hafta gene kodese tıkıldı. HÜSEYİN - Bacaksız Dedeyi de enseledikleri sa hi mi ?

KAHVECİ

Sorma. Çarşamba akşamı.

HÜSEYİN

Fena. Epeydir müşterisiydim . İyi

mal da verirdi ha... Bari sen ayağını tetik at .

KAHVECİ — Bilmem ama bu gidişle mağazayı

kapıyacağız diye korkuyorum.. Mal da alamıyorsun be. Mal depolarını birer birer polis taraklıyor. Hükûmet :

se girişti ama pir girişti. Vaktiyle rahattık canım . Aldıran olmazdı, karışan olmazdı... ( Pabucunun altından çıkar

dığı küçük paketi uzatarak ) Al bakalım . İki gram . ( Müş. terinin elini uzatması üzerine) Önce paranı uçlan da... Kusura bakma, muamelemiz peşindir.

HÜSEYİN – Parası... Ha ... Evet... İşte. Bereket versin ... ( Parayı dudakla nna sürdükten sonra cebine atar ) . KAHVECİ

BİRİNCİ MÜŞTERİ

-Yanar ... Yakarım ... Of... 35

-

KAHVECİ

(Hüseyine ) Temelli müşterileri -

mizdendir .

Yanıp yakmaktan pek hoşlandığı HÜSEYİN yetişmiş olacak . ( Yatanları ocakcılıktan bakılırsa na işaretle ) Bunlar da yağlı müşterilerden galiba.

( İkinci müşteriyi göstererek ) Bu

KAHVECİ

Yaman heroyincidir. Hali vakti iyidi bir zamanlar işi sapıttı sonraları.

HESEYİN KAHVECİ

-

Zenginlerden desene ?...

Ne olacak canım . Dünya ... Düşen

ağlar ma ?... ( Merdivene doğru giderlerken) Galip gi derken etrafa göz kulak ol ha... Ne olur ne olmaz . Şim dikiler eskisi gibi değil, yaman polis. Adamı gözünden anlıyorlar. ( Misafir başını sallar çıkar. )

ÇIRAK

Fena işler desene... piyasayı saçkırana

uğratacaklar bu gidişle... ( Bu esnada merdiven üstünde Çopur Hasan, Uzun kol Mustafa, Kanlı Musa gönü nür. )

Üçüncü sahne Deminkiler - Hasan - Mahmud - Musa O

HASAN

KAHVECİ tiniz be yahu .... MAHMUD 36

Selamünaleykûm ... O..... Gözlerimizi merakta bırak

Acı patlıcanı kırağı çalar mı ?....

UÇUNCU MÜŞTERİ

(Uykuda ) Göklerde u . çuşan balıklar ... Toprağın altında... ( Tekrar inilder ve susar) . MUSA

Herif taşâür ediyor be.... Balıkları u

çurttu . HASAN Dalga dediğin böyle olmalı!... (Ge lirler, sahnenin birinci plânında bir daire şeklinde ve yanda dizilmiş olan iskemlelere yerleşirler. ) HASAN

KAHVECİ

Çifte Bel hiç uğramadı mı ?... Sizinle beraber sanıyordum .

Beraberdik ama öğlen üstü öbür işi MUSA iskandil için ayrılmıştı da... HASAN

KAHVECİ MUSA HASAN

Senin deli Manolu da enselediler .

Haydi...

Akşama doğru... fikönce ben de inanmak istemedim

ama... Sonra işi anladık ... Soluğu nezarethanede almış. KAHVECİ Manol kodeste... İnanacağım gel miyor ... Herif tilkiden dal: a ustaydı... MAHMUD Usta musta enseyi ele verdi ya ...

ona bak... Açık söyleyim mi son günlerde şu ardı ar dına yakayı eleverişler fena midemi bulandırıyor.... HASAN — Yoksa ... Acemi dalaverecilere mi ben

zedin ... İçine korku mu girdi ? O değil de... Sanki eskisinden çok tamkinli davranmalı demek istiyorum ... MAHMUD

( İçerde bir nara) . KAHVECİ

Şu ağzı uzuna söyle ... Sözünü tar

tıyla kullansın ... - 37

İKİNCİ MÜŞTERİ kâfirin ... MUSA

( Uykuda ) Gözü çıksın

Çıkarabilirsen... Çifte Belin hala gelmemesi tuhaf...

HASAN

MUSA — Yassıdan evvel bulunurum demişti. KAHVECİ — Sakın ...

Yok canım ... O kolay tongaya basar mi... (Çırak tekrar girer) HASAN

-

ÇİFTE BEL - (Tam bu sıra merdiven başında görünerek ) Basmadığıma alâmet te burada bulunma maklığım ...

Dördüncü sahne

Deminkiler - Cifte Bel Hele şükür...

KAHVECİ

İyi insan lâfı üstüne gelirmiş ... ÇİFTE BEL — Herkese merhaba... HASAN

C

( Bu ara çırak girer. Ocağa gider. ) MUSA

Meraklanmıya başlamıştık ...

-

Şöyle gel, Çifte Bel... ( Çırağa) Okkalıyı unutma.... ÇİFTE BEL Şimdi, usta ... ÇIRAK Nargileyi kime hazırlıyorsun ?... HASAN Çolak içerde de... ÇIRAK

KAHVECİ

.

-

-

-

HASAN

ÇİFTE BE MUSA

-

Aldırma... Getir ...

Manolu haber aldınız değil mi ? ... Sorma...

ÇİFTE BEL — Adamları da... HASAN -

38

Yakaladılar mı ?...

ÇİFTE BEL -İki saat var yok ... Onun için ge ciktim ya . Şöyle bir iskandil edeyim , vaziyeti anlıya yım dedim . Herifleri depoda kıstırmışlar. İçlerinden

yalnız bücür Marko kaçabilmiş ... Arka pencereden . KAHVECİ Haberler büsbütün aynasızlaşıyor.

ÇİFTE BEL - Vallahi... Karışmam ya... Ayağını tetik at. Bize bir şey olmaz... Müşteriyiz deriz geçeriz. Belâyı sen yüklenirsin .

ÇİRAK — ( Nargileyi Hasana getirerek) İşte sana nargileler şahı. MUSA

Malları iyi yere saklıyorsun ya ...

KAHVECİ

Bilmiyormuş gibi soruyorsun .

ÇİFTE BEL — Bana kalırsa fıçıların ortası en emin yer... Üstüne de altına da su . Ortasına malları yığ. Şimdi her şeyi bırakalım da asıl ÇİFTE BEL işimize gelelim ... ( Kahveciye) O kadar telâşlan ,ma, canım . Seni kurtarmak için elbirliği ederiz bir şey o lursa maazallah ... ( Diğerlerine ) Dediğim ev için malû . mat aldım . Sarhoş Rızanın hakkı var . Ev, ağzımıza lâ

yık . İçinde kese kese altın bulunduğu da muhakkak . MAHMUD - İyi haber bu. HASAN

Eeee .... ee ?...

( Çırak yan taraftan

çıkar ).

ÇİFTE BEL KAHVECİ

Yabancı yok ya aramızda ?... ( Bağdaş kurmuştur. Tam bu es

nada merdivenden yavaş yavaş inen Vahabı, işaretle ) Serserinin biridir . Yanında söyleneni işitmez. Anlata bilirsin .

39

Beşinci Sahne Deminkiler - Vahap Deminkiler

Vahab

( Vahap tanınmaz bir haldedir. Yürüyüşünde kendini ancak sürükliyebilen bir insan halsizliği.

Yırtık bir ceket Bir parçası dizine yamalı berbat bir pantalon. Ayaklarında, bazı parmakları çıkmış bir ayakkabı. Tam bir dilenci. Her hareketi tabiî. likten uzak. Fondaki fıçıların yanına gider. Halsiz

fıçıya başını dayar. Bir koluyla göğsünü kaşır ve yarı uykuya dalar) .

ÇİFTE BELÂ

-

(Sözüne devam ederek ) Evde

oturan zengin bir doktormuş . Ev içindeki vaziyeti kav ramak için bir çare düşündüm . Evin az ötesinde bir

kahve var. Zenginlerin ahçıları filan gelip otururmuş. Şuraya bir başvuralım dedim. Bizim Sakar da oraday dı. Talih bu ya. Doktorun ahçısı da az sonra gelmez

mi ? Sakarla bir parti tavla atıştıralım dediler. Fırsat

doğmuştu . Lâf arasında istediğimi ağzından aldım . Öy. le de geveze bir şey çıktı ki bilmediklerimi lokma gibi ağzıma verdi.

( Çırak yan odadan girer ) MAHMUD

ÇIRAK

İsabet.

Usta. Şaşı bir nargile daha istiyor. Ve

relim mi ?

KAHVECİ

Ne halt edersen et.

( Çırak yan odadan çıkar ) ) . HASAN - Sonra ?..

ÇİFTE BEL — Evde bir doktor... Bir kızı... Bir de 40

yaşlı bir bacı varmış . Dış hizmetkârı da bir aşçı. Şun dan bundan salladım işi zenginlik bahsine getirdim . - Bizim doktorda yamanlardandır ha ... dedi. Yal

nız işine akıl erdirilmez. Bunca altın, elmas, ev içinde saklanır mı ?...» İlk önce inanmamazlıktan geldim . MUSA — Eeee ?...

inde

ÇİFTE BEL

Herif, sanki tapu senedi istemişim

gibi bir de yemin etti.

Ibat

ÇİFTE BEL - Yalnız bu sayede öğrendik ki eve

kmiş

abii

girmek pek te kolay iş olmıyacak . Doktor meraklıymış

lsiz

elektrik işlerine. Evin bütün pencerelerine, kapılarına a

- ve

merikan usulü tertibat koydurtmuş. Elektrik zili tertiba ti. Pencereyi kurcalayan oldu mu ? Tamam . Ortalık vel velede...

vde

v.

MAHMUD

bi

ÇİFTE BEL - O kadar da çabuk ümidi kesme be

mus

sat

yahu ... Çifte Bel bu kadarcık malûmatla kalır mı ?... Sordum . Bu elektrikler korkudan mı ?... Yok, dedi, iş olsun diye. Ve bu sayede anladım ki birçok akşamlar, pencerelere elektrik cereyanını vermeyi bile unuturlar

Dy.

mış.

ay

hez

Bu fena .

ibi

Peki... Bu işte şimdi senin fikrin

MAHMUD ne ?

ÇİFTE BEL MUSA

C

Dün de konuştuysak gene o.

Vurgunu yapıyoruz .

ÇİFTE BEL — Durulur mu ? KAHVECİ

Evde para olduğu muhakkak ol

duktan sonra ... HASAN e

Peki... ne zaman ?

ÇİFTE BEL – Bu geceden tezi yok. Doktor bu - 41

gece İzmite gidiyormuş. Bizim için fırsat. Aşçı selâmlık dairesinde yatıyor. Evde bir kız, bir de nine kalıyor.

MUSA - İyi ya... Yalnız şu amerikan zilleri mide mi bulandırıyor... KAHVECİ

Aynasız olan da o ya zaten .

ÇİFTE BEL — Bu ziller tehlikeli... Bir dile geldi mi, sekiz mahalleyi ayaklandırabilir. Sonra, uğraş ba

bam uğraş kaçacağım diye. Ben şöyle bir şey tasarla dim : bir fedaî bulmak.

MAHM " JD — Ne gibi ?.. -

ÇİFTE BEL — Biz köşebaşında bekleriz . Fedaîye hiç bir şey çaktırmayız , zilden filan bahsetmeyiz, süreriz. Gider, arka sokaktaki parmaklıktan birine tırmanır, açmıya çalışır. Açabildi, ne âlâ . Ziller öne

çalarsa ... herife uzaktan kurşunu yapıştırır, yetişen olun caya kadar biz cızlamı çekeriz. HASAN MAHMUD

İyi düşünmüşsün ... Peki ama... Fedaînin böylesini ne

rede bulacağız ?

MUSA — İşte bu, mesele. ÇİFTE BEL — Bir enayi bulmalı. Maymuncuğu iyi kullanmasını bilen ama aklı kısa kalmışlardan bir şey ... HASAN

( Kahveciye) Senin bildiğin

çoktur

be ...

KAHVECİ

Bir enayi... enayi.... (Düşünmek

tedir) .

Vahap yarı ayaklanmıştır. Kovalardan birisinden su içmektedir) . ( Tam

bu ara

KAHVECİ

ARKADAŞLAR 42

( Gözü Vahaba ilişir ) Buldum . Kim ? ...

KAHVECİ - (Vahabı göstererek ) işte. ÇİFTE BEL

Yanaşır mı dersin ?...

tutam uğruna Bir KAHVECİ le satar . Şimdi siz seyredin . KAHVECİ

hayatını bi

(Vahaba seslenerek) Hey ... Bana

bak , suratı bozuk . (Vahap döner ve bakar ).

KAHVECİ — Yaklaşsana ... Kötürüm mü oldun ? ... ( Vahap yaklaşır) .

KAHVECİ — ( Birdenbire sahte bir tavır takına rak. Hiddetli gibi) Bana bak ... Moruk . Artık angaryala rn tak dedi. Nah ... Şuraya kadar. Bu günle tam altı gün oluyor ... Para filân getirmedin . Ama, akşam olsun .. Merdivenin altına kekah serilmeyi biliyorsun ... VAHAP usta ?...

KAHVECİ

Başka yerim varmı ki

Derbeder

Burası da hayrat mı be ?...

VAHAP — Bir iki yerden şunu bunu aşırana ka dar bir kenara uzan diye izin vermiştin ya ... KAHVECİ

O zaman demişim ... Şimdi cayı

yorum . Mal benim , bina benim . Ya parayı peşin verir

sih... Yahut git hangi cehenneme istersen .... Burası anafor yatağı değil .. Anladın mı... ( Daha şiddetli) An ladın mı ?... VAHAP

Anladım , usta ...

KAHVECİ - Para ... Para vereceksin . Yeter ar tak be... 43

1

İKİNCİ MÜŞTERI

(Uykuda ) Gözü çıksın kâ

firin .

( Bir tekme atarak ) Zurlama. (Va haba ) Bu gece de bir şey getiremedin ?... Enayi üç kuru şun olsaydı, hem burada kekâh uzanırdın ... Hem de ye KAHVECİ

ni gelmiş mis gibi beyaz kızdan uçlanırdın . Haydi... Çek arabanı. ( Bu sahte hiddetim nasıl demek istiyormuş gibi arkadaşlarına bir göz işareti yapar)

F

VAHAP - Bunca zamanlık müşeterinim , usta .

1

Hele bir iki gün daha müsaade et. Bir iş bulurum el . bet. Şimdiye kadar ne dedin de yapmadım ?... Iste

D

din de mal mı çalmadım ?... Şunu bunu mu araklama dım ... ? ... Ne bulduysam getirip sana mi vermedim ? ...

ÇİFTE BEL — ( Sahte bir tavırla ) Canım , usta. Uzme arkadaşı o kadar. Elbet bugün yarın bir iş bulur o da. Çete mi yok... Kumpanya mı ?... Vasıta oluruz... Birinde olmazsa birinde bir iş buluruz ona. f

( Vahabı tahrik için

kahveci

kokain çıkarmış ve koklamıştır.

kemerinden

Vahap açgözlü

IN

bir insan gibi gözleriyle kokainin kırıntılarını sey retmektedir. )

DE

KAHVECİ VAHAP

KAHVECİ

-

O...hhh. Mis gibi... Usta ... Bir tutamcık ta ...

Haydi işine... Kazan !... İstediğin

kadar !...

MUSA - Piyasada hiç demi iş yok ona, usta ? ... Hele bir düşün. KAHVECİ

Ha... Moruk ... Bir iş var , becerir.

sen üç gram kazandın demek. VAHAP Üç gram mı ? ... (Gözü faltaşı gibi açılmıştır. ) KAHVECİ 44

Uç gram ... Ya ... Ne oldun ? ...

VAHAP Soygunculuk mu ?... KAHVECİ Oda var... Icap C

2:

mak ta ... VAHAP

ederse bicakla -

Yo ... Yo... Kan ... İşte bunu yaptır

16

mayın bana. Bunu yapamam yalnız . Bıçak işi... Yooo ...

els

000 ...

ca

7

HASAN liba !... MUSA

İnsan bicaklamaktan korkuyorsun ga Bırak canım usta ... Adam kıtlığına kı

ran girmedi ya ... Başka birisini bulursun ... Üç olmazsa, beş gram verirsin .

KAHVECİ — Doğru söz... Haydi çek arabanı. VAHAP — (Düşünceli. Kendikendine) Beş gram .. ( Kahveci, mahsus Vahabın yanından uzakla

şır, arkadaşlarının yanına doğru gelir. )

11

1

31

KAHVECİ

Enayi açıktan üç gram alacaktı.

ÇİFTE BEL - ( Arkadaşlarına ) Beşi işidince a falladı. MUSA

( Vahabın işiteceği bir sesle ) Beş gram için ne yapılmaz, dlğil mi, usta ?... KAHVECİ — Beyaz kız diye kıvranırlar ... Sonra mırın kırın ederler işbaşında ... VAHAP

KAHVECİ

Usta...

Ey ?...

Şunu beş gram yaptıramazmısınız ? .. KAHVECİ — Pazarlık mı edeceksin ?... Haydi

VAHAP

dört olsun. İkisi peşin ... Biliyorum ... Dündenberi çeke

1

medin . VAHAP

Peki... Kabul.

KAHVECİ — Hah şöyle - Haydi, şimdi ağaların yanına geço.. Ne yapacağını belle. (O esnada merdiven başında ölü yüzlü iki müşteri görünür) . 45

Alttnci

sahne

Deminkiler - İki Heroinci ÇIRAK

(Yandan girer. Misafirleri görünce )

.

Usta ... Misafir geldi.

( Gelenler canlı cenazeden farksızdırlar. Mer. diveni inerler. Ocağın yanına gelip dururlar. Dal gındırlar .) KAYVECİ den , ağalar ? ...

( Gelenlere yaklaşarak ) Hangisin

-

BİRİNCİ HEROİNCİ

Heroin .

KAHVECİ -Alacakmısınız ... Yoksa... İKİNCİ HEROİNCİ KAHVECİ

Burada ...

Şırınga ... Peki... şırıngayı çıkar.

(Çırak, ocaktaki bir gözden şırıngayı çıkarır. ) ÇİFTE BEL (Vahaba anlatmıya devam ede rek) İyi kavrıyorsun ya... Dediğimizi ? ... (Şırıngayı alır, çırağa) Hiç te te

KAHVECİ

mizliğe dikkat etmiyorsun be ... Yıkanmadan şırınga verilir mi?? ... (Şırıngaya tükürür ve ceketinin ucuyla

siler. Birinci heroinciye) Yaklaş, bakalım . ( İkinciye) Sen de...

ÇİFTE BEL —

( Vahapla konuşarak ) Eve gir -

din , ne âlâ . Pencereden işareti verdin mi... Biz zaten köşe başındayız ... Hemen sana yardıma geliriz . Ne a lirsak ... Hissede sen de varsın ... MUSA 46

Daha ne istiyorsun . İşte sana altı ay

lık beyaz kız parası da caba... Reis seni ortaklığa aldık tan sonra ...

( Bu müddet içinde Kahveci iki heroin tir

yakisine şırıngalarını yapmıştır) . KAHVECİ - Tamam . Paralar. (Heroinciler cep

lerinden para çıkarırlar. Verirler. ) Ha... Bereket... Hay di selâmetle .

Heroinciler , uzaklaşırlar ) . ÇIRAK - Gene buyurun, ağalar.

Yedinci sahne

Deminkiler (Vahaba) İyi anladın ya ?...

MUSA

( Başını sallar)

VAHAP

Yarın ... akşama doğru burada. ÇİFTE BEL ına (Arkadaşlar ) Yukarı çıkalım mı, arkadaşlar ? ...

ÇİFTE BEL — -

KAHVECİ

( Kahveciye ) Biz yukardayız usta . Alâ .

( Hasan, Musa ve Çifte Bel çıkarlar. Vahap, evvelki yerine gelir. Bağdaş kurar ).

Sekizinci sahne

Kahveci - Uyuyanlar - Çırak - Vahap O

KAHVECİ

O

Boş şişeleri nereye koydun?...

ÇIRAK - Raf altına dizdim , usta . 47

KAHVECİ

Dediğim

tozlardan

karıştırmayı

unutma.

ÇIRAK - Onlar insanı zehirlermiş be usta !..

ÇİRAK — Elimi düşünmeğe başladık şimdi de ?... Sen paraya bak, aptal. ( Bu esnada dışarda bir gürültü işitilir . ) HASAN ( Dışardan ) Gözetlersin ha ... Şimdi gösteririm sana . KAHVECİ - Ne oluyor ... Bak ... Koş...

( Tam çırak

merdivenden çıkarken Hasan

merdiven başında götükür. Hıfzıyı ileri doğru itmektedir ) . Doknzuncu sahne

Deminkiler - Hifzi - Hasan HASAN — Gözcülük ediyordun ... Ha ?... ?

HIFZI - Vallahi değil ... Beni tanırlar. Ben , .

buranın müşterilerindenim , canım . HASAN İn aşağı, kozunu mal sahibiyle paylaş... ( Kahveciye ) Tam biz yukarı çıkarken bu

moruk kafasını aşağı uzatmış ... Burasını gözetliyordu.

ÇIRAK -- In bakalım aşağı. (Hıfzı palaspandiras aşağıya indirilir) . Durun yahu. Gel bakayım şöyle KAHVECİ lâmbanın yanına. Bu bizim Hıfzı Efendi be... Hay al

lah müstakakkını versin... Nerelerden çıktın sen,Hıfzı Efendi ?...

HASAN

sa ?... KAHVECİ

( Merdiven başından ) Tanıdık mı yok

Bizim eski müşterilerden be yahu. Tam tiryakidir ha... Günde üç gram bulmadı mı... Ta 48

mam . Sen... Bunca Efendi ?...

zamandır

nerelerdeydin Hıfzı

ÇIRAK — Hifzi Efendi... Senmisin yahu ? ... Ben de tanımadım ilkönce be. Tanıdın değil mi beni... Meh med be... Çırak Mehmed . Yukardakiler de merak etmişlerdi... HASAN Haber vereyim . KAHVECİ — Kaç zamandır yoksun yahu ?... HIFZI — Sorma başıma gelenleri. HASAN — Kusura bakma... Hıfzı Efendi... Malùm

ya ... Ihtiyatlı davraz. nak lâzım . ( Hasan çıkar ) .

Onuncu

sahne

Deminkiler KAHVECİ

(Çırağa ) Hıfzı

.

Efendiye bir su

ver. (Hıfzıya ) Nasıl... tiryakilik eskisi gibi devam edi O

yor mu ?...

HIFZI — Kolay kolay bırakılır mı hiç ?... Şun cağızımda seksen kuruşum var . Hele bir şeyler ver de.

KAHVECİ — Başüstüne, Hıfzı Efendi... Başka paran yokmu yoksa ?...

Bu gecelik arama. Dünden beri de ye. medim. Tek, şu seksen kuruşcağızımla bir kaç tutam HIFZI

-

bulayım diye... Kopuklaşmışsın be, Hıfzı Efendi...

KAHVECİ

HIFZI Elimde... Bir seccade var... Saklam ! şım ... Hele yarın şunu da bir satalım da... KAHVECİ Seccade mi ?... Hay hay... Satarız be Hıfzı Efendi... ( Hıfzının uzattığı parayı sayarak ) On ... Otuz... Elli ... Seksen... Tamam . Hifzi E. -

-

49

fendiye bir yarı paket... Vallahi... Hıfzı Efendi... Eski

müşterimsin de... ne desen kıramıyorum ... Senin çok paran vardı bir zamanlar yahu ? ... Ne oldu bunlar ? ... Kokain bu ... Dayanır mı para ?... Felâ HIFZI Iset... Hapis ... Ne varsa tükettik ... ÇIRAK Buyurun ... Hızfi Efendi... ( Paketi u zatır) .

KAHVECİ — Uykun gelirse ... İçerde boş bir taşlık köşesi var... Uzanıverirsin ... Merak etme... Eski müşte rimsin ... Ayrı para istiyecek değilim . (Çırağa ) Hıfzı Efendiye göz kulak oluver ha... (Kahveci çıkar ).

Onbirinci sahne

Deminkiler - Kahveci yok ÇIRAK - Çok yattın mı, Hıfzı Efendi ? ... HIFZI

ÇIRAK

-

Sorma... Dört yıl. Geçmiş olsun be......

Onikinci sahne

Deminkiler - Çırak yok O

( (Hıfzı, verilen kokain paketini açar. Elinin üstüne bir tutam kokain döker. Çırak tarafından

kokain verildiğinden beri, geriden duran Vahabin gözleri, aç bir kurt gibi Hıfzının elindeki pakete dikilidir. Tam , Hıfzı kokaini koklayacağı esnada Vahap dayanamaz ileri atılır ve Hıfzının eli üstündeki kokaini koklar. ) HIFZI

50

(Hayretle bakarak ) Perhizdin galiba ?...

VAHAP - Kokaini koklayınca biraz ferahlaşmış gibi) Sorma

Amma da açgözlüymüşün ... Yarısını yere döktün telâşından . Otur bakalım söyle. Yeni müşteri lerdensin galiba ?... HIFZI

VAHAP – Oniki yıllık . Oniki yıldır bu diri ölü ler cehenneminin içinde kıvranıyorum . Ya sen ?... Ben... Onsekiz yıldır bunun pirangalı

HIFZI

sıyım . Memurdum ... Dilenci oldum .

VAHAP — Ben de tertemizdim ... Bir çirkef ol C

dum ...

HIFZI

iş bir kerre ilikler alışmasın ... Düş -

müşüz sarhoşluğuna... Akıl beyinde ama onun lafını edince o akıldan eser kalmaz , bir tutam uğrunda her

şeye boyun eğeriz... İnsana ne ana, ne baba, ne evlât düşündürür... Cinayetleri sayılmaz ki... Ben, gözlerim le şahit olmuştum bu cinayetlerinden birisine . Hiç aklımdan çıkmaz . O zamanlar... Aksarayda otururduk. Onbeş onaltı yıl oluyor bu dediğim . Bir komşumuz vardı. Mahcup bir delikanlı. Bütün mahalle severdi. Görüşmüklüğümüz yoktu ama... uzaktan uza

ğa görürdüm ve takdir ederdim . (Vahap dikkatle din lemektedir ) Karıcağızı, yavrucağızı mesut yaşarlardı. Günün birinde ... alıştı bu melûna. Sonunda ne yaptı biliyor musun ?... Karısını öldürdü. VAHAP Aksaray ... Karısını... İsmi... Neydi ismi bu dediğinin ? .... HIFZI Geçmiş zaman ... Pek hatırımda kal

madı... Vehipmiydi, Vahapmıydı... böyle bir şey ... VAHAP HIFZI VAHAP

Oooo ...

Ne oldu ? ...

Hiço.. - 51 -

Diyeceğim : Çok şükür bizim elimiz bu menhus beyaz bulut yüzünden kana boyanmadı... HIFZI

(Hıfzı birdenbire göğsünü tutar. Bir fenalık gelmiş gibi).

VAHAP - Ne oluyorsun ?... Birkaç zamandır şuramda bir darlık ...

HIFZI

ağrı... VAHAP

— Su vereyim mi ?... -

( Vahap, tenekeden su vermek için kalkar, fona doğru gider. ) (Merdiven başında çırak görünür )

Onüçüncü sahne Deminkiler - Çırak ÇIRAK (Elindeki tenekeyi uzatarak ) Bana bak , suratı bozuk ... Şu tenekeyi doldur ... He ... yy ... Sağır mı oldun ? Sana söylüyoruz ... VAHAP

Peki... Peli...

(Vahap tenekeyi alır. Çırak tekrar gitmiştir)

Ondördüncü sahne Deminkiler - Çırak yok VAHAP (Hıfzıya doğru gelir) Görüyorsun ya işte. (Hıfzının hareketsizliğini görünce omuzlarını sar sar. Hıfzının başı öne doğru düşmüştür. Hıfzı, cansızdır. Yavaş yavaş Hıfzının cebinden kokain paketini alır. 52

Hemen koklar. Kendi cebine kor, tekrar Hifzıya doğru bakar, süratle uzaklaşır ).

DIŞARDAN BİR SES — Akşam havadisi yazıyor... Akşam ... ( Işıklar kararır)

PER DE

- 53 -

ÜÇÜNCÜ

PERDE

Güzel döşenmiş bir salon Fonda: Genişçe bir pencere: Sol köşede bir kapı. Yanda, ikinci plânda bir kapı.

Tam karşıda Samiye'nin yağlı boya bir tablosu . MOBİLYA: Koltuklar · Halılar • Şık bir masa

Masa

üstünde abajurlu lamba - Telefon ,

Birinci sahne Nermin - Dadi ( Sahneyi aydınlatan,

yalnız masa

üstündeki

abajurlu

lâmbadır ).

( Saat onu çalar ).

NERMİN — Dadı, bu saat doğrumu ?...

DADI — Gündüz babacığın kurmuştu ya... Sa at on . Daha oturacak mısın ?

NERMİN ( Elindeki kitabı masa üstüne ata rak ) Ben de bilmiyorum .

DADI — Kendini harap ediyorsun, güzelim . Bu C

sıkıntı... Bu bezginlik ... Hele bu uykusuzluk ... NERMİN Uyuyamıyorum , dadı... Uyuyami yorum diyorum sana. Herkes yatağa dinlenmek için

girer. Ben başımı koyacağım yastıktan bir ateş parça si gibi kaçmak istiyor ve korkuyorum ... Yatmak, dü.

şünmek ... Düşünürken, maziyi canlanmış görmek... Za man oluyor, tahammül edeniyeceğimi sanıyorum , nine... -

54

Ah benim yaramaz , sinirli kızım ... Ne

DADI

diyeyim ? Gençsin ... güzelsin ... körpeciksin .. Yazık de ğil mi? .. Yıllar geçmiş aradan ... Yaşamak , hakkın se nin ...

( Acı aci güler ) ... Yıllar geçmiş ara . dan...Dadı, bak bu kitabın bir yerinde ne diyor muhar NERMİN

rir ?... « Ölüm acısı yılların yükü altında silinebilir... Her iztırap unutulabilir ... Fakat bunların içinde yalnız bir tanesini ne zaman , ne de hâdiseler unutturamaz. Bir ailenin şerefine, namusuna vurulan darbenin iztirabını» Anlıyor musun , dadi ?... ( Dışarda rüzgâr sesi) . DADI — Dünyaya ne den bu kadar küsüyorsun ,

yavrum ?... Gülerken ağlamıya başladın . Kendini bu hale sokmanın kabahati biraz da sende değil mi ?... Babanın başına getirdiklerini; babanın hareketlerini; anacığının uğradığı felaketi... Hiç birisini bilmiyordun !.. Ne diye günün birinde Doktorun eski kâğıtlarını karışı tırırsın , yavrum . Sonunda ... doktoru da mecbur et tin ... her şeyi anlattı.

NERMİN DADI hatin lâzım .

Daha mı iyiydi bilmemek , nine ?

- Bize sen lâzımsın , çocuğum ... Senin sih

NERMIN DADI

Daha evvel... Şeref. Zerefine nakise veren yok ki, yavrum .

( Dalgın) Bir aile içinde bir baba, kadınını öldürsün ... Bir yuva içinde bir katil sırıtsın ... Bir çocuk, ananın cesedinin başında kokain uğruna NERMİN

55

kurban edilerek bırakılsın ve sonra... kimin çocuğu • sun , kimdir baban diye sordukları zaman ne cevap verecek o kız ? Ben bir katilin çocuğuyum mu diye cek ? DADI

Seni herkes meşhur bir doktorun kızı

C

biliyor.

NERMİN

Düne kadar ben de böyle sanıyor -

dum !... Çünkü doktora «Baba» dediğim zaman onun şef. katli bakışlarında yuva saadetinin zevklerini buluyor • dum. Ama... düne kadar !... Hakikati öğrendikten sonra

içimdeki hüzün, yüzümü kızartan hicap... ( Bir sükût ) . NERMİN Doktorun bakışlarında her zaman ki şefkati bulmuyor muyum ? ... Ona karşı sevgim mi hafifledi ? ... Hayır her şeyimi ona borçluyum . Ana • min başından beni alan ve özevlât gibi bağrı na basan büyük insanı unutamam ... Bir baba gibi seve .

-

rim onu .... Yalnız bir şeyi silemiyorum ... Silemem , ni ne. Gözlerimin önündeki manzarayı... Bir katil baba nin sırıtan yüzünü....

DADI — Yeter, çocuğum ... Beni de ağlatıyorsun. Yeter.

(Telefon zili çalar. ) Allo ?... Benim. Teşekkür ederim , Muhtar ... Sesim mi ?... Yoo... hiçbir şeyim yok ... Yalnı NERMIN

zım ... Babam İzmite gitti... Gelecekmisin ? Sen bilirsin , Beş dakikaya kadar mı ? ... Peki. ( Telefonu bırakır Nineye ) Muhtar . DADI

- 56

Nişanlın mı ? ... Gözün aydın .

Buradan geçecekmiş te... İki dakika için uğrayayım mı diye soruyor. NERMIN

DADI — Isabet. Belki biraz oyalanırsın . Nişanlımdan bile utanıyorum , nine. En büyük saadet, karşılıklı açılmak , ayrısı gayrısı olma mak , samimiyet değil midir ?... Düşün bugün ... Nerede NERMIN

.

kaldı benim nişanlıma karşı samimiyetim ?... Ondan ba bamın adını bile saklamak mecburiyetindeyim . Bu ne Dün ... Muhtarla konuşurken az kal di bunalıyordum . Sanki bir el nefesimi tutuyor, yalancı, yalancı diye beni itham ediyordu. Nasıl oldu da «Muh tar ... Sana yalan söylüyorum ... Ben kokaini için kadın kadar fena.

öldürmüş bir caninin çocuğuyum » diye haykırmadım ... Kendim de şaşıyorum .

( Nermin ayağa kalkar.

Annesinin resmine

doğru bakar ) .

NERMİN — Zavallı anneciğim ... Yavrunun neler çektiğini bir bilsen. ( Nineye ) Biraz pencereyi aç, nine. DADI Üşürsün, yavrum . NERMİN

Hayır .

( Pencerenin önünde ) Penceredeki zil lerin düğmesi kurulu mu, anlıyamıyorum ki... DADI

( Pencerenin yanına gelir. Bir düğ meye basar ) Buna dokununca hiç bir zil işlemez de NERMIN

-

ğil mi, nine ?... ( Başını pencerenin yanına dayar. Ne fas alır) Katil baba... Yaşıyor mu... Yaşamsyor inu ?... Bunu bile bilmiyen bir kız... (Zil çalar ) . -

57

Mutlaka muhtar ... Bak , nine. DADI — Hele sen de şu gözünü filân siliver, co cuğum . NERMİN

( Dadı çıkar. Az sonra

Muhtarla

birlikte

görünür ) .

Ikinci sahne Nermin - Muhtar - Dadi MUHTAR Telefondan üç dakika sonra bura da... Sen de şaştın tabiî. NERMİN - Bonsuvar, Muhtar. .

MUHTAR

O ne ?... Bu havada pencere önün

de ?...

NERMİN - Bir az hava almak istemiştim . MUHTAR - Dikkat etmek lazım . Ortalıktaki

grip malûm . ( Pencereyi kapar. Bittabi zil tertibatı düğ

mesine basmayı unutur) Niçin benzin uçuk bu kadar ?... Ağladın mı? ...

NERMİN - Ben mi ?... Ne münasebet. Küçük yaramaz muhakkak gene

MUHTAR

bir şeye sinirlendi ? ... DADI

( Geride ) Doktorun çantasına resmimi

koy demişti. Bende unutmuşum da... MUHTAR ( Gülerek ) Buna mı sinirlendin ? ...

Canım , Doktorumuz da uzun boylu seyahata gitmedi ya... Bir iki gecesini de kızının resmi yanında olmadan geçirsin . Değil mi, Nine ?... DADI

MUHTAR

Elbet, çocuğum . Baba kızın bu muhabbetine imre

niyorum doğrusu . ( Cebinden bir küçük paket çıka

rarak) Sana küçük bir gece hediyesi... Başka bir şey bulamadım . Her taraf kapanmış ... Çikolata. 59

NERMIN - Karakoldan mi geliyorsun ?... MUHTAR

Hayır ... Karakola gidiyorum ... Bu

gece nöbetçiyim . Müdüriyetten çağırmışlardı. Köşeba şında bizim Rıfkıye rastladım . Yemeğe davet etti. Bu . raya çok yakın oturuyor. Telefonu oradan ettim. Ya rin Büyükdereye bir gezinti yapmak isteyip istemiye ceğini sana sormak istemiştim . Uyanık olduğunu anla yınca kendim geldim . NERMİN Mersi. Yarın ... Gitmiyelim , Muh -

tar. Bilmem ne den ... Canım hiç te gezinti istemiyor. MUHTAR ( Latifeci ) Tembelliğe mi başladın yoksa ?... Şu halde... Ben gelirim . NERMIN Memnuniyetle. MUHTAR Saat ikide. Haydi şimdilik allaha ismarladık , canım . NERMİN Gülegüle, Muhtar. Dadı, dış merdi venin elektriğini yak . -

MUHTAR – Zahmet etme. Cepfenerim var. (Muhtar çıkar. Dadı takip eder ) .

Üçüncü sahne Nermin Dadi NERMİN — ( Masanın yanına döner. Kitabı alır. .

Tekrar, sıkıntılı bir tavurla masa üstüne atar. Manen

yorgun olduğu halinden bellidir) . ( Dadı görünür) . İstersen biraz radyo çal, yavrum . DADI NERMİN Hiç bir şey. ( Bir sükût ) Dadı ?... DADI

-

NERMIN DADI

C

Canım ?...

Niçin yalan söyledin ? ... Senin için .

NERMİN - Teşekkür ederim . - 59

Bütün düşündüğüm , saadetiniz değil

DADI

mi, yavrum ?... NERMIN

Dadı...

.

DADI — Söyle yavrum . NERMİN

Bugün bana bu kadar sevgi ve sa

mimiyet gösteren Muhtar, yarın öğrense ki... Nişanlısı meşhur bir doktorun kızı değildir ... Kokainci bir ka tilin yadigârıdır ... DADI

Canım ... Yavrum ...

NERMİN ( Devamla ) ... Ne yapar ?... Bak ... cevabını ben sana vereyim : Derki... Kanlı bir ailenin

kızını almayı şimdiye kadar aklıma getirmemiştim .... Ve....

DADI – Bırak bu sözleri, cici kuşum ... O seni seviyor... Sen onu seviyorsun... Başka şeyi, fena taraf ları düşünmiye ne lüzum var ?... Haydi gel... seni kendi elceğizimle yatırayım , yavrum... Belki biraz uyursun ... sinirlerin yatışır ...

( Nermin kalkar. Yürür. Annesinin resmine doğru bakar. Durur ilâve eder gibi yumuşak içli bir sesle. )

NERMİN - Zavallı annecik ... İyi hatırlıyamıyo

rum... Çok görmedim seni... Kapmışlar seni kollarım dan ... Ama... seni tanımış kadar, kollarının sıcaklığını ni duyuyorum . Seni öldüren eller yaşıyor mu,

bilmiyorum. Kin besliyorum o ellere... Kin bes liyorum o babaya , Ve... masum hayalin önünde tek rarlıyorum , anneciğim : Sana kıyan eller taşolsun. O

DADI

Haydi, yavrum ....

60

-

1

NERMIN - Telefon düğmesini içeri çevirmeyi unutma... dadı.

( Nermin çıkar. Dadı, telefonu masa yanın daki komütatörünü çevirir. Nermin çıktığı kapı ya doğru elektriği de söndürdükten sonra çıkar) . Dördüncü sahne

Vahap - sonra Dadi - daha sonra Nermin (Sahne boştur. Saat onbiri çalar. Bir ara karşıdaki pencerenin yavaşça aralandığı görülür. Bir baş gölgesi, karanlıkta belli olmamaktadır.

Etrafı kollar, pencere daha aralanır. Gölge gü rültü etmeksizin içeri atlar. Bir adım ilerler, du

rur, dinler. Bir adım daha. Kasket alnına doğru iğilmiştir. ) ( Birden bire durur. Kenara doğru bakar ) .

( İçerden ) Pencereyi kapamayı unut

NERMİN galiba tun .

Bakmıya gidiyorum , yavrum .

DADI

( Vahap kenara koşar. Dadı görünür. Ka ranlıka ancak gölgeler farkedilebilmektedir. Va hap, dadının üstüne atılır. Karanlıkta bir çığlık. Dadı, masanın arkasına düşmüştür ) . NERMİN Ne oldu, dadı ?... ( Girer. Elektriği yakar) .

VAHAP

Sus ... ses çıkarma .

* NERMİN Aaa... ( Bir çığlık koparır. Geriler. Vahabın yaklaşmasına vakit kalmadan odaya koşar. Kapıyı kapar. Vahap kapıyı kurcalar. Kilitlidir ) . VAHAP Aç... Aç kapıyı diyorum sana. NERMİN

( İçerde sesi ) Allo ... - 61

Allo neresi... Muhtar ... Yetiş, Muhtar ... Muhtar ... ( Vahap, kapıyı kurcalamış ve açabilmiştir) .

( İçeri koşarak) Karakol ha... Ko . lundan sürüklüye sürükliye Nermini salona getirir. Kız çırpınmaktadır ) Karakol ... Gösteririm sana ... ( Belinde. VAHAP

ki bıçağı çekerek) Gebereceksin ...

(Vahabın bicağı tutan eli havalanır. Kızın arkası fona, Vahabın arkası halka doğru dönük tür. )

( Bıçağı

VAHAP

denbire geriler.

vurmak

üzereyken

Bıçağı tutan eli kımıldanmaz.

bir Va .

habın vücudu sanki bir iki saniye için taş kesilmiştir.

Bıçak elinden düşer. Gözleri, tam karşıda asılı duran tabloya dikilmiştir. Hırsızın bu ânî değişmesi Nermini de o kadar şaşırtmıştır ki kımıldanmamaktadır. ) Bu... Bu resim kimin ? ...

NERMIN

El sürme ona ... ölen anneme aittir

0...

VAHAP (Birdenbire Anne... Nermin ... Nermin ... -

NERMİN benden ?... VAHAP

durur. Nermine bakar)

( Dehşetle ) Geri... Ne

istiyorsun

Nermin ... Doğru tanıyamazsın beni...

Nasıl tanırsın ... Babanı hatırlıyamazsın !... NERMIN

Çekil... Yeter... Bırak beni... Be .

nim babam yok. (Vahap bitkin) . Oooo ... (Masanın yanına NERMIN mıya Hıçkır başlar. ) 62

yıkılır.

Hakkın var ,

VAHAP

kızım . Senin

baban

yoktur. Senin baban , çoktan mezarına gitmiştir. Hak kın var ... Mazur gör beni, sana kızım dedim ... Bu hak yok bende...

( Hinçkırarak ) Git buradan . Gö

NERİMAN

rünme bana . Ne diye çıktın karşıma ?... Sende zerre kadarda mı merhamet yok ?... Istırap içinde ölüyo rum zaten . Bunları büsbütün kuvvetlendirmek için

mi karışma çıktın ?... Burada bir ölünün aziz varlığı var . Zerre kadar insanlık kaldıysa sende onlara saygı göster ve git buradan .

Söyle...

VAHAP

Söyleyebildiği:i

kadar,

Boğ göz yaşlarınla beni. Gebert tahkirlerle bu men

hus herifi ... Kızım ... Çocuğum ... Yavrum ... Ben istiye rek katil olmadım , beni o melun katil etti ... Ben isti yerek fena olmadım , beni o kahbe bu hale koydu : Beni Hatırlama !... Unuttun zaten !.. Kurtaramadım kendimi

ondan bırakmıyor yakaladığını. Haydi, yavrum ... Ver cezami... daha fazla yaşamak istemiyorum !..

- Git ... Bırak beni azaplarımla ... Sana kin besliyorum ... Kinim var sana ... Git, biliyorum ki kötülük edemem buna rağmen ... Bir kız, babasını öldü NERMİN

remiyor, öldüremez... ( Dışarda düdük sesleri) .

- Polis. Gelsin ... Gelin hepiniz...

VAHAP

NERMİN — ( Birdenbire yerinden fırlar. Vahabın önüne geçerek ve susturarak ) Hayır seni görmesinler ... Gir şu odaya , VAHEP

-

Kızım ... Yavrum ...

NERMİN — Gir diyorum ! (Vahabı odaya sokar, kapıyı kapar ). 63

NERMIN - ( Masanın arkasında baygın yattığı an laşılan. dadıyı uyandırmıya çalışarak ) Dadı... dadı.. kalk ... çabuk ... ( Dadı evvelâ bir sersem gibi kalkar) DADI

Ne oldu ?...

NERMIN Dadı... Babam ... Sakın bir şey söy leme Muhtara ... Anladın mı ?... .

( Kapı vurulur ) . MUHTAR ( Dışardan sesi ) Açin ... Benim ... NERMİN — Aç dadı... Başörtünü düzelt...

( Dadı kapıyı açmıya gider. Nermin göz yaşlarını siler. Saçlarını düzeltir. Heyecanını sak lamıya çalışmaktadır. )

(Muhtar görünür. Bu sefer resmî komiser el bisesini giymiştir . )

Beşinci sahne Nermin - Dadi - Muhtar MUHTAR

NERMİN MUHTAR

Ne var... Ne oldu ? ... Şey ... Hiç... Kaçtı mı ?...

NERMİN Kim ?... Ha, telefon da söylediğim mi ?... Affet, Muhtar ... Bir vehim... Bir hayal, senin an lıyacağın !... Yoksa ... Hiç ... Hiç bir şey yok ...

MUHTAR - ( Mânalı ) Ya... ( Kapıya doğru gi

der. Açar. Dışarıya) Muavin Bey bir yanlışlık olmuş... Geliyorum... İki dakika müsaade... ( Kapıyı kapar, Tekrar Nermine doğru gelir. Gayet ciddî ) Yalan bir yılan gibi gözlerinden süzülüyor. 64

NERMIN

Muhtar l...

Buraya birisi geldi. Sen evvelâ o

MUHTAR -

nu tanımadın , telefon etmiş bulundun . Karanlıkta se

çememiştin . Sonradan tanıdın , iş işten geçmişti. Şimdi onu saklamak lâzım tabiî.

NERMIN - Neler söylüyorsun , Muhtar. Beni tah kir hakkına malik değilsin ! MUHTAR Ya sen , nişanlına yalan söylemek

hakkına malik misin ?... Içerdeki odada saklı olan kim ?...

MUHTAR

Hiç kimse . Şimdi anlaşılır. (Odaya girmek is

NERMIN

( Kapının önünde mâni olarak ) Ha -

NERMIN ter ) .

yır. Bu odaya giremezsin !... MUHTAR

NERMIN MUHTAR

Sebep ? ... Bu benim bileceğim iş. Bir erkek ...

NERMIN – Evet... DADI - Yavrum ... Kızım ...

MUHTAR

NERMIN

Kim diyorum sana ?... Aşıkım .

MUHTAR — Aşkım . Aaa .... ( Bir sükût. Dadı bir şey söylemek ister, mu vaffak olamaz . Muhtar acı acı güler ) . Görüyorsunuz ya ... Burada zabıtaca NERMIN yapılacak hiç bir şey kalmad ... 65

MUHTAR

Yalnız ... Şerefli bir adamın yapa

cağı şey kaldı.

( Bunu söylerken Muhtar parmağındaki yüzü .

ğü çıkarır. Nerminin yüzüne fırlatır ve çıkar.) ( Nermine ) Ne yaptın , yavrum ... Ne

DADI yaptın ?...

( Nermin koltuğa yığılır. Yan kapıda Vahap görünmüştür. )

Altıncı sahne

Nermin - Dadi - Vahap ( Yavaş yavaş, sürtük adımlarla yak laşir. Ağlamaktadır ) . Yavrum !... Git baba. Benden her şeyimi çal NERMİN VAHAP

din . Annemi çaldın .. Yuva saadetimi çaldın ... Gençli ğimin bir ümidi vardı. En sonunda onu da verdim sana . Verecek bir şeyim kalmadı artık . Bu iztırap içinde bir

tutam canım kaldı... İstersen onu da vereyim . Bütün kinime rağmen sana gene baba dedim... Anlamıyorsun halâ ne çektiğimi ?... Git, görmiyelim bir daha birbiri mizi.

( Vahap bitkin,, kendini zorla

sürükler gi -

bi çıkar. Dışarda rüzgâr ve yağmur. Nermin annesinin resmine doğru yürür, sırtı

halka dönük, ellerini göğsüne kavuşturur, başı önüne düşer. Hıçkırıklardan omuzları sarsılırken Perde ağır ağır kapanır. ) PERDE

S on

-

-

66

.

e

1

1

1

1